Descartes Latince Öğreniyor - Çiğdem Dürüşken Arama Yapılabilir PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 545

FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Bu kitap, felsefe öğrencilerinin ve bu u ğ ra şa gönül


verenlerin gereksinim leri d o ğrultusu nda Klasik La tin ce
gram erinin esaslarını ö ğretm e k ve La tin ce felsefi metinleri
ç ö zü m le y e c e k bilgi d o n a n ım ın a sahip olunm asına
yard ım cı olm ayı a m a ç la m a k ta d ır.
D olayısıyla bu kitapta La tin ce gram eri belirli bir dil
bilgisi olan kişilerin a n la y a c a ğ ı şekilde basitleştirilerek
özetlenm iş; özellikle felsefi term inolojide g e ç e n kelim eler
üzerinde durularak basit cü m le le rd e n karm aşık cü m le
kalıplarına ve m etinlere d e ğ in gram erin c a n alıcı
noktaları örneklerle gösterilm eye çalışılmıştır.
D e sc a rte s’ın kurgusal kılavu zlu ğu n d a ilerleyen ve
C ic e ro , Lucretius, S e n e c a , D escartes, Sp ino za gibi ünlü
düşünür ve filozoflara ait m etinlerle d e steklenen
bu kitap, felsefeyi derin den ka v ra m a k ve filozoflara
metinleri özgün dilinden o ku m ak isteyenlere
bir d a v e t niteliğindedir.

9786051069555
FELSEFECİLERE f FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
ÖZEL LATİNCE

W ,

*
"v v

“Cogito, ergo sum.”

DEM
ŞKEI
2651 |ALFA |FELSEFE |31
ÇD 02

Felsefecilere Ö z e l Latince
DESCARTES LATİNCE ÖĞRENİYOR

PROF. DR. ÇİĞDEM DÜRÜŞKEN


İstanbul Ü niversitesi, E debiyat Fakültesi, E skiçağ D ille ri ve Kültürleri B ö ­
lüm ü, Latin D ili ve E debiyatı A n a b ilim D a lı’nda ö ğ retim üyesidir. 1987 y ı­
lında “ S en eca’m n D e Providentiasm da Tanrı ve İnsan” başlıklı teziyle y ü k ­
sek lisansını, 1990 yılında ise “ Q u in tilianus’ta Ç o c u k ve Yetişkin Eğitim i ve
G ü n ü m ü zle Bağlantıları” başlıklı teziyle doktorasını tamamlamıştır. 1988
yılında Istituto Italiano D i Culturd'dan aldığı bursla Italya/Perugia, U niversi-
ta Italiana Per Stranieri’de İtalyanca eğitim i almış; 1990 yılında yin e Istituto
Italiano D i Cultura’dan aldığı bursla, İtalya/Perugia, U niversita Italiana Per
Stranieri’de Latina Lingua e Çukura sem inerlerine katılmıştır. 1993 yılında
Türkiye Ulusal O lim piyat K om itesi tarafından Y u n a n istan /O lym p ia’da d ü ­
zen len en toplantılarda T ü rk iy e’y i temsil etmiştir. A ntikçağdan gün üm üze
kalan eserlerin T ü rk iye’de ilk defa ö z g ü n dillerin den çevrilerek iki dil­
li edisyonlar şeklinde yayımlanm ası am acını güden Humarıitas: Yunan ve
Latin Klasikleri D izisi’nin kurucusu olm uş ve 2 0 0 6 -2 0 1 3 yılları arasında
söz konusu dizinin editörlüğü yürütm üştür. Seneca, C icero, B oethius, A u -
gustinu s,T hom as M o ru s, Erasmus gibi ö n e m li düşünür ve edebiyatçıların
eserlerini ö z g ü n dillerin den çevirerek d ilim ize kazandırmıştır. Antikçağda
Doğan Bir Eğitim Sistemi: Rhetorica ve R om a’ mn Gizem Dinleri adlı kitapları
başta olm ak üzere antikçağ ve ortaçağ kültürü ve felsefesi konularında g e ­
rek ulusal gerekse uluslararası nitelikte ç o k sayıda kitap, çeviri ve makaleye
im za atmış, ç o k sayıda eseri yayın hayatına kazandırmıştır.
Felsefecilere Ö zel Latince/Descartes Latince Öğreniyor
© 2013, ALFA Basım Yayım Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.

©2013, Çiğdem Dürüşken

Kitabın tüm yayın hakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.’ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak
göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik
veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır.

Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni M . Faruk Bayrak


Genel Müdür Vedat Bayrak
Yayın Yönetmeni Mustafa Küpüşoğlu
Kitap Editörü Eyüp Çoraklı
Kapak Tasarımı Füsun Turcan Elmasoğlu
Sayfa Tasarımı Zuhal Turan

ISBN 978-605-106-955-5
1. Basım: Kasım 2014
2. Basım: Eylül 2017

Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi N o: 8 Bayrampaşa-Istanbul
Tel: 0(212) 674 97 23 Faks: 0(212) 674 97 29
Sertifika no: 12088

Alfa Basım Yayım Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.


Alemdar Mahallesi Ticarethane Sokak N o : 15 34410 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: 0(212) 511 53 03 (pbx) Faks: 0(212) 519 33 00
www.alfakitap.com - info@alfakitap.com
Sertifika no: 10905
DESCARTES
L A T İN C E
ÖĞRENİYOR
“Cogito, ergo sum."

ÇİĞDEM DÜRÜŞKEN

A L F A l FE LSE FE
îlk Latince felsefe metnini birlikte okuduğum
Sayın Hocam Prof Dr. Uluğ Nutku'ya...
İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ......................................... 19
ÖNSÖZ ...... 21

I. KİTAP

LATİNCE GRAMERİN YAPITAŞLARI

GİRİŞ
A. LATİNCEYE BAŞLARKEN................................................................25
Latincenin Ö n em i ...... ...........................25
Latin Dili H akkında.... ...........................................................27
Latin A lfabesi....... .............. ...............28
Sesli Harfler.................................... ..........29
Çift Sesliler... ..... .....................................29
Sessiz Harfler...................... ..29
Çift Sessizler ..... ......29
O kunuş ...... 29
Uzun ve Kısa Sesliler ..... .31
Çift Seslilerin Telaffuzu......... ............ 31
Kılavuzumuz D escartes.. ........ ........................31

B. TERİMLERLE ROMA DÜNYASINA KISA BİR BAKIŞ................ 31


R om a.................... ........................32
Rom a Ailesi (Familia R o m a n a ) ..... ......34
Rom a Evi (Domus Romana) ...... ......................35
Rom a Tanrıları (Dii R om ani)............................. ....36
Rom a Dininin Önemli Terimleri (Praecipua Vocabula
R eligionis R om an ae) ..... .............................41
Roma'da Giyim Kuşam (Vestimentum Romanum) ..... ..............43
Rom a Takvimi (Calendarium Rom anum )...................................49
Rom a M utfağı (Coquinaria R om an a) ...................................51
Rom a Rakam ları (Numeri R om ani) ..... ................................52
Rom a Eğitimi (Educatio R om ana) .............................54
Vücut A zalan (Partes Gorporis) ..................................................54
Renkler (Colores) .........................................................................55
I. Ü NİTE
A. İSİMLER (N om en; S u b s ta n tiv u m ) .............. ..57
İsm in Cinsleri (Genus).................................................. ......57
İsmin Halleri (Casus).............. ....57
İsm in Sayısı (Numerus) ...............................................................58
İsim Çekimleri (D eclinationes) ..... 59

B. I. ve II. ÇEKİM İSİM LER.............................................................59


I. Çekim İsim ler ..... .59
I. Çekimden Bazı K elim eler.................................. 60
Kural Dışı D u ru m lar.................... ....61
II. Çekim İsim ler.............. .....61
II. Çekimden Bazı K elim eler......................... .....63
Kural Dışı D urum lar ...... ......63

C. ESSE (OLMAK) FİİLİ................................... 66

D. I. ve II. ÇEKİM İSİM ve ESSE FİİLİYLE BASİT CÜMLELER


ve ÖRNEK M ETİNLER .......... 66
Descartes Coğrafya Ö ğreniyor.................... .66
1. Geographia: C oğ ra fya........................ ....66
2. Provinciae Romanae: Rom a E yaletleri ........ .........68
Descartes Bir Rom alı Aileyle Tanışıyor ..... .70
Familia Lucretii Philosophi: F ilozof Lucretius'un A ilesi 70

II. ÜNİTE
A. SIFATLAR (A d iectivu m ).............................................................77
I. ve II. Çekim Sıfatlar ................... 77
Bu Gruba Giren Bazı S ıfa tlar....................... 78
Sıfat-İsim Uyumunu Gösteren Ö rnekler ...... 78
Kural Dışı D u ru m lar ....... 81
Örnek Çekimler ............ ...............82

B. I. ve II. ÇEKİM İSİM, SIFAT ve ESSE FİİLİYLE


ÖRNEK CÜMLELER................. 83

C. I. ve II. ÇEKİM İSİM ve SIFAT UYUMUNU GÖSTEREN


ÖRNEK M E TİN ............................... 85
Liber Latinus Renati: Renatus'un Latince K itabı .......... 85
D. SAYILAR (N u m e r i) ..................................... .............. 87
Genel Tablo...................................................................................87
Temel Sayılar .......... ........88
Sıra Sayıları....... .......... 91
Üleştirme Sayı Sıfatları...............................................................92
Sayı Zarfları ......................... ........ ........ ........................... 93

E. SAYILARA İLİŞKİN BASİT M ETİN............................................94


Descartes Sayıların Sem bollerini Ö ğren iyor............. ........ ........ 94
Gaius magister, Renatum et discipu los docet litteras et
num eros: Öğretmen Gaius, Renatus'a (Descartes'a)
ve Öğrencilere Harfleri ve Sayıları Ö ğretiyor....................... 94

III. ÜNİTE
A. ZAMİRLER (P ro n o m e n ) ......... ...... .................................... 97
Şahıs Zamirleri (Personalia)............................................................ 97
Mülkiyet Zamirleri (Possessiva) .... .......................... 99

B. I. ve II. ÇEKİM İSİM-SIFAT-ZAMİR İÇEREN


ÖRNEK METİNLER ................................................................ 101
Renatus et M arcus: Renatus ve M arcus ........ ..101
Liber C om elii, Am ici Renati: Renatus'un Dostu
C om eliu s'u n K ita b ı .......... ..103

IV. ÜNİTE

A. III., IV. ve V. ÇEKİM İSİM LER .......... 107


ITT. Çekim İsim ler (Düzensiz ya da Karma Çekim İsim ler) 107
III. Çekim İsim ler ....... 107
III. Çekim İsim lerin Cinslerini Belirlemek İçin
Bazı Kurallar ...... 108
Örnek Çekimler..... ........... 109
III. Çekim İsim lerin Bazı Özellikleri.. ...... .111
III. Çekimden Bazı K elim eler ......... 113
III. Çekim İsim leri İçeren Örnek İfad eler.................................. 115
IV. Çekim İsim ler ...... 116
Kural Dışı D u ru m lar ....... 116
IV. Çekimden Bazı K elim eler ....... 118
V. Çekim İsim ler. ..... 118
Kural Dışı D urum lar ........ 119
V. Çekimden Bazı Kelim eler.... .......... ..................119
IV. ve V. Çekim İsim leri İçeren Örnek İfa d eler...........................119

B. YUNANCA İSİMLERİN ÇEKİMLERİ............................................. 121


I. Çekim İsimler (-as, -es, -e ile biten isim le r) .............. 121
II. Çekim İsimler (-os, -ös, -on ile biten isim ler) ..... ........122
III. Çekim İsimler (genetivusu -is ya da
-os ile biten isim le r ) ..... 122

C. ÖRNEK KELİMELER VE İFADELER.............................................. 123


Descartes Latince Felsefe M etinlerinden Notlar Alıyor .........123
Ex Operibus P hilosophicis Ouaedam Excerpta:
Felsefi Eserlerden Bazı Alıntılar ..... 123
Philosophi ante Socratem: Sokrates-öncesi F ilozoflar 125

V. ÜNİTE
A. FİİLLER (Verbum) ........ 130
Latince Fiillere İlişkin Ön Bilgiler ....... 130
Latince Fiillerin Ana Öğeleri ve G övdeleri ..... 132
Mastar (Inftnitivus). .......... ....134

B. FİİL ÇEKİMLERİ (Coniugationes)........... ....135


Şimdiki Zaman ....... 135
Şimdiki Hikâye Zamanı ...... 136
Gelecek Zaman ...... 137
Geçmiş Zaman ...... ...........138
Gelecekte Geçmiş Zaman 140
-M iş'li Geçmiş Zaman ..... ....141

G. ESSE FİİLİNİN HABER KİPİ ÇEKİMLERİ......................... ...... ...142

D. ÖRNEK CÜMLELER VE -io'lu FİİLLER.........................................143

E. ETKEN VE EDİLGEN BASİT CÜMLE ANALİZLERİ....................151

F. DESCARTES LATİNCE ÖZDEYİŞLERDEN


FİİLLER ÖĞRENİYOR......................................................................... 154
Aureae Sententiae: Altından S özler ..... 154
V I. Ü N İT E
A. METİNLERDEN FİİLLER, ÖZNELER, NESNELER................... 156
Descartes M itolojik Hikâyeler Okuyor....................... .156
1. Hercules et Serpentes: Hercules ve Yılanlar ......................156
Metni Doğru Okum a............................................................ 157
M etnin Cüm leleri.. ..... ......158
Cümlelerin F iilleri............................... .....159
Cümlelerin Ö zn eleri................................................... 160
Cümlelerin N esn eleri ..... 162
Cüm lelerin Diğer Ö ğeleri......................................................... 163
2. Fortitudo Herculis: H ercules'in M e r tliğ i..............................164

B. YENİ GRAMER KURALLARI............................................................167


Eksik Çekimli F iiller ....... 167
A ppositio (Eşleme).................... 168
Edatlar (Praepositiones) ...... ....169
Accusativus Alan E datlar ..... 170
Ablativus Alan E da tla r.............................................. 174
İşaret Zamirleri (Demonstrativa).................. 176
III. Çekim S ıfatlar ...... 180
III. Çekim Sıfatlara Başka Örnekler........................... 182
Sıfatların D ereceleri ...... 183
Kural Dışı D urum lar .......... 184

VII. ÜNİTE
A. METİNLERDEN TEMEL CÜMLE YAPILARI ............ 189
Descartes Genesis (Yaratılış) O kuyor ............. 189
1. Creatio Universi: Evrenin Yaratılışı.......................... 189
İlgi Zamirleri (Relativa) ...... 193
İlgi Zamiri ve Sıfat Yardımcı C ü m lesi................................... 194
2. Creatio Adami et Evae: Adem ile Havva'nın Y aratılışı 195

B. İLGİLİ METİNLERDEN YENİ GRAMER KURALLARI.............. 199


Zaman Bildiren İsim Halleri (Ablativus ve A ccu sa tiv u s) ....199
Participium (Fiil-Sıfat ya da Sıfat-Fiil) ...... 200
Participium un Kurulumu ........................ 200
Participiumun Zam anları ..... 202
Participiumun Cümleye Kazandırdığı A n la m la r ............... 203
Deponens Fiiller ..... 204
Örnek Çekim Tabloları.............................................................205
Deponens Fiiller ve Deponens Fiillerle Kurulan
Participium Örnekleri ...........................................................206

VIII. ÜNİTE
A. METİN ANALİZLERİ...................................................................208
Descartes Genesis (Yaratılış) Okumaya Devam E diyor.... 208
1. Fructus Vetitus: Yasak M eyve.............. .......................208
2. Serpentes et Decepta Mulier: Yılan ve Aldatılan Kadın ....210
3. Adarmış Cognovit Erubescere: Âdem Utanmayı Ö ğrendi..212
4. Ira Dei: Tanrı'nın G a z a b ı ..... 215
5. Et Adamus Expulsus Est: Ve Adem
(Cennetten) K ovuldu...................... 216

B. İLGİLİ METİNLERDEN YENİ GRAMER KURALLARI..............217


Supinum ...... 218
Emir K ipi ..... 220
Dönüşlü Zam ir ............ 223
Dolaylı Cümle (Oratio O bliq u a) ....... 225
Düz Cümle ........... 226
Dolaylı Cüm le........................... 226
Zarflar.... ..... 229
Zarfların Üstünlük D ereceleri.................................... .......230
Sora Şekilleri....... ..... 231
Soru Zamirleri .......... ..........234

. . IX . Ü NİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ................ 235
Esse (Olmak) Fiilinin Subiunctivus Çekim i ..... 236
Düzenli Fiillerin Subiunctivus Ç ekim leri ...... 236
Şimdiki Zaman . ....236
Şimdiki HikâyeZ am an ı ......... 237
Geçmiş Zaman... .......... ......237
-M iş'li Geçmiş Zaman ..... ...........................................238
-io'lu Fiillerin Subiunctivus Çekim Örneği ............................ 239
Deponens Fiillerin Subiunctivus Çekim Ö rneği ...... ..240

B. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE BAĞIMSIZ CÜMLELER................... ..240


C. DESCARTES SUBIUNCTIVUS KİPİYLE BAĞIMSIZ CÜMLELER
KURUYOR VE YENİ KURALLAR ÖĞRENİYOR...........................245
ire Fiilinin Çekimi .......................................................................246
Posse Fiilinin Çekimi ..................................................................247
Belirsiz Zam irler... ..................................................................248

X . ÜNİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ VE YARDIMCI CÜMLE KALIPLARI 250
Zamanların U yum u ..... .250
1. Amaç Yardımcı C ü m leleri ....... 251
Amaç Yardımcı Cümlelerinin Kurulum u............... ....251
Ut + Subiunctivus ile Kurulan Amaç C üm lesi......................251
İlgi Zamiriyle Kurulan Amaç Cüm lesi........................... 255
Ouö + Subiunctivus ile Kurulan Amaç C ü m lesi ....... 256
Amaç Cümlelerinin Genel Kurulum Tablosu ......................257
2. Sonuç Yardımcı Cümleleri ...................................................257
Sonuç Yardımcı Cümlesinin Kurulum u.. .......................257
Sonuç Cümlelerini Kuran Zarf ve S ıfa tla r............. 257
3. Dolaylı Emir C üm leleri................ 260
4. Dilek Bildiren Yardımcı C üm leler...........................................263
5. Korku İfade Eden Yardımcı C ü m leler ................. 263
6. Engelleme ve Reddetm e İfade Eden Yardımcı Cümleler ...265
7. Şüphe Dile Getiren C üm leler ...... ..266
8. Dolaylı Soru Cüm leleri ....... 268
Dolaylı Soru Cümlelerinin K urulum u ...... 268

B. DESCARTES ÖĞRENDİKLERİNİ TEKRARLIYOR......................271


Lectiones De Vita: Hayata Dair Dersler ....... 271

X I. ÜNİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ VE CUM İLE
BAŞLAYAN YARDIMCI CÜMLELER................................................ 275
ZAMAN CÜMLESİ.... ....... 275
Cum'lu Zaman Cümlelerinde Dikkat
Edilm esi Gereken H u su slar............................. ..277
Zaman Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Özellikleri ..279
SEBEP CÜMLESİ..................................................................................281
Sebep Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Ö zellikleri .....283
ÎMTÎYAZ CÜMLELERİ.................... 284
İmtiyaz Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Ö zellikleri ..... 286

B. DESCARTES, PLINIUS'UN MEKTUPLARINDAN


VESUVIUS FACİASINI OKUYOR......................................... ............ 287
Incendio M ontis Vesuvii: Vesuvius Yanardağının İnfilakı ....... 287

C. METİNDEN YENİ GRAMER KURALLARI.................................... 294


L ocativus.. ...... 294
Ablativus Absolutus .................................298
Bir İsim ve Bir Edilgen Geçmiş Zaman
Participiumuyla Kurulan Ö rn ek ler.............. .298
Bir İsim ve Etken Şimdiki Zaman Participiumuyla
Kurulan Örnekler.............. 300
Gelecek Zaman Participium uyla Kurulan Örnekler................ 301
İki İsimle Kurulan Ablativus A bsolutus Örnekleri ............301
İsim ve Sıfatla Kurulan Ablativus Absolutus Örnekleri........ 302

X II. Ü N İTE
A. MASALLARDAN ŞİİR ÇEVİRİSİ ..... 304
Descartes, Phaedrus'un M asallarındaki
Ablak Kurallarına Dikkat E diyor... ..... 304
1. Vulpes et Corvus: Tilki ile K arga............... 304
2. M ustela et Homo: Gelincik ile A d a m ..... 305
3. Serpens: M isericordia Nociva:
Yılan: Öldürücü M erham et............. 306
4. Philosophus et Victor Gymnicus:
F ilozof ve M uzaffer A tle t ....... 307
5. Vulpis ad Personam Tragicam:
Tragedya M askesine Bakan Tilki ..... 308
6. M ons Parturiens: Doğum Sancısı Çeken D a ğ .......................309
7. Socrates ad am icos: Sokrates'ten Arkadaşlarına.... ...... 310
8. De Fortunis Hominum: İnsanların T alihi ..... 311
9. Canis Per Fluvium Cam em Ferens:
Nehirde Et Taşıyan K öpek.................................................... .312
10. Vacca, capella, ovis, et leo: İnek, Keçi, Koyun ve Aslan....313

B. İLGİLİ METİNLERDEN YENİ GRAMER KURALLARI..............314


; Şart Cüm leleri............................... 314
Haber Kipiyle Kurulan Açık Şart C üm leleri................ 314
Subiunctivus Kipiyle Kurulan Şart C üm leleri .....315
Gerundium (Fiil-İsim ya da İsim-Fiil) ........................................320
Gerundium Oluşturma K uralları ................... 320
Nesne Alan Gerundium: Gerundivum ........ ....... 322
Zorunluluk İfade Eden Gerundivum ....... 324
Gerundium ve Gerundivum Örnekleri........................ ............324

C. DE SCAMİE S, SENECA'DAN AHLAK KONULU


BİR MEKTUP ALIYOR.........................................................................327
Bene vivendum et libenter m oriendum nobis:
İyi yaşam alı ve hür ö lm e liy iz . ........ 327

XIII. ÜNİTE
A. KONUŞMA DİLİYLE TEMEL GRAMER ÖZETİ........................... 329
1. Descartes, Cicero ile Tanışıyor ...... 329
2. Descartes, C icero'yla Birlikte Öğrendiklerini Tekrarlıyor ....331
3. Descartes, C icero'yla Latince Bir Cümleyi Gramer Açısından
N asıl İnceleyeceğini Tekrarlıyor. ....................................... 343

B. DESCARTES, CICERO'YA KENDİNDEN BAHSEDİYOR 350

II. KİTAP

LATİNCE FELSEFİ METİNLERDEN


ÇEVİRİ ÖRNEKLERİ

I. BÖLÜM
A. ROMA'NIN FELSEFİ TERİMLER OLUŞTURMA ÇABASI. ...355
Descartes, Latince Felsefe Terimler
Yaratma Çabasına Tanık Oluyor................. 355

B. LATİNCE BİR METNİN ÇEVİRİSİ İÇİN TEMEL ÖNERİLER...364

C. LATİNCE FELSEFE METİNLERİNİN ÇEVİRİSİNE DAİR 367


II. BÖ LÜ M
A. IONICA PHILOSOPHIA: IONIA FELSEFESİ.. ........ ...........370
Descartes Ionia Öğretisini Çeviriyor ...... 370
1. Ionici: lon ialı D üşünürler. ..... 370
Milesii: Thales, Ânaksim ander et Anaximenes:
M iletoslular: Thales, Anaksim andros ve Anaksimenes ....370
Heraclitus et Anaxagoras: Herakleitos ve Anaksagoras ...372
Leucippus et Dem ocritus: Leukippos ve D em ok ritos 374
2. Cicero'nun A ca d em ica 'sm dan Bir Ö zet ..... ........376

III. BÖ LÜ M
LUCRETIUS, DE RERUM NATURA (DOĞA ÜZERİNE) ............378
Descartes, Atom cu Felsefe M etinleri Ç eviriyor ...... ...378
1. Panegyricus ad Epicurum: Epikuros'a Ö v g ü .......................378
2. Ex Nihilo N ihil Fit: H içlikten H içbir Şey D oğ m az..............379
3. Si De Nihilo Fierent: Eğer H içlikten Doğmuş O lsalardı....380
4. Res Creantur Seminibus Certis:
Varlıklar Kendi Tohum larından Yaratılır ...... 381
5. Ulla Res Ad N ibilum Re dit: H içbir Şey
Hiçliğe Dönüşmez ....... 382
6. Est Inane In Rebus: Evrende Boşluk V a rd ır ..... .383
7. Clinamen: S a p m a ..... .383
Metinlerdeki Önemli İfa d e le r ...... 384

IV. BÖLÜ M
CICERO, DE AMICITIA (DOSTLUK ÜZERİNE).................................386
Descartes, Dostluk Konulu M etinler Çeviriyor .............. .386
1. Am icitia In Bonis Esse Potest: Dostluk, İyi İnsanlar
Arasında Mümkün O labilir................... 386
2. Bonus: İyi İnsan ..... ...387
3. Similis Ad Similem Trahitur: Benzer Benzerine Çekilir ...388
4. Terminus Amoris in Amicitia: Dostlukta Sevginin Sım n ....388
5. D issensiones: Fikir A yrılık la rı ......... 389
6. Am icitia Permanet: Dostluk K alıcıdır ........... ..390
7. Sententiae De Am icitia: D ostluğa Dair Güzel S özler ..393
¥. BÖLÜM
SENECA, EPISTULAE MORALES (AHLAK MEKTUPLARI) .........396
Descartes, Seneca'nm M ektuplarını çeviriyor ..........................396
1. Materia et Gausa: M adde ve N eden ... ..... ....396
2. Philosophandum est: Felsefi Düşünmek Zorundayız ..... ..400

V I. BÖLÜ M
SPINOZA, ETHICA (AHLAK).......... 404
Descartes, Spm oza'nm E thica'sim Ç ev iriy or............... ....404
M etinde Geçen Önemli Terim ler..................... ........................ ...... 411

V II. BÖ LÜ M
DESCARTES, MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA
(METAFİZİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER)......................................... 418
Descartes, Öğrendiği Latince Grameri
Hayata Geçiriyor ve Bir Eser Kaleme A lıyor.. ......418
1. Semel In Vita De Omnibus Esse Dubitandum:
Hayatta Bir kez Her şeyden Şüphe Edilm eli..........................418
2. Quid Est Verum? Hakiki Olan N edir?... ........................... 420
3. Cogito, Ergo Sum: Düşünüyorum, O Halde V arım ..............422

KAYNAKÇA................ 427

EKLER
EK I: LATİNCE GRAMERE DAİR TOPLU BİLGİ.............................. 431

EK II: LATİNCE CÜMLE BİLGİSİ İÇİN ANA KURALLAR........ .....481

LATİNCE-TÜRKÇE SÖZLÜK.................. 496


KISALTMALAR

abl. ablativus (-den hali, çıkma hali)


acc. accusativus (-i hali, nesne hali)
ad ad, isim (ad ya da isim olarak kullanım)
adj. adjectivum (sıfat)
adv. adverbium (zarf)
bağ. bağlaç
belk. belki
bkz. bakınız
çekmz. çekimsiz
Çoğ. çoğul
dat. dativus (-e hali, yönelme hali)
dep. deponens fiil
edl. edilgen
eks. eksik çekimli fiil
en üst. der. sıfat ve zarfların en üstünlük derecesi (superlativus)
et. etken
f./fem. femininum (dişil)
fut. futurum (gelecek zaman)
fut. perf. futurum perfectum (gelecekte geçmiş zaman)
geçi. geçişli fiil
geçz. geçişsiz fiil
gen. genetivus (-in hali, sahiplik ya da iyelik hali)
genel. genel olarak, genellikle
gram. gramer
imp. imperativus (emir kipi)
imperf. imperfectum (şimdiki hikâye zamanı)
ind. indicativus (haber kipi)
inf. infinitivus (mastar)
karş. karşılaştırınız
KL Kilise Latincesi
Lat. Latince
loc. locativus (bulunma hali)
m./masc. masculinum (eril)
n./neut. neutrum (cinssiz)
nom. nominativus (yalın hal)
ols. olasılıkla
örn. örneğin
özel. özel olarak, özellikle
perf. perfectum (geçmiş zaman)
perf. part. perfectum participium (geçmiş zaman fiil-sıfat)
plusperf. plusquamperfectum (-miş'li geçmiş zaman)
praep. praepositio (edat)
praes. praesens (şimdiki zaman)
praes. part. praesens participium (şimdiki zaman fiil-sıfat)

19
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

pron. pronomen (zamir)


sub. subjunctivus (subjunctivus kipi)
şhsz. şahıssız fiil
tek. tekil
ünl. ünlem
üst. der. sıfat ve zarfların üstünlük derecesi (comparativus)
v. verbum (fiil)
vb ve benzeri
vd ve devamı
Yun. Yunanca
yy yüzyıl

20
ÖNSÖZ

Felsefenin biricik değeri, kişiyi dil ve düşüncenin ortak kullanı­


m ına hâkim kılmaktır. Bu nedenle felsefe eğitimi almayı seçenlerin
hem kendi dillerini hem de filozofların özgün dillerini bilm esi ve
felsefe tarihindeki sorunları karşılıklı bağlantılar kurup zihninde
düşünüp tartarak, ölçüp biçerek yorum lam ası şarttır. Bu amaç d oğ­
rultusunda b ir felsefe öğrencisinden ya da araştırm acısından ilkin
en az bir Batı dilini çok iyi bilm esi beklenir. Tarihsel bir gerçek ola­
rak felsefe Eski Yunan dünyasının bir eseri olduğundan, dolayısıy­
la işe önce Eski Yunanca eserlerle başlayıp Latince eserlere doğru
yol almak şart olduğundan, bu kültür dilleri kişinin düşünm esini
kım ıldatacak ve zihinsel kavrayışını yükseltecek tek kaynaktır. E s­
ki Yunan felsefesinde uzm anlaşm ak isteyen kişi, önce Eski Yunan­
ca, ardından Latince öğrenmelidir. Hellenistik dönem felsefesinde
uzm anlaşacak kişi, bu dillerin her ikisine de hâkim olmalıdır. Geç
Dönem Felsefesi, Ortaçağ ve Rönesans felsefeleri, Kilise Dönemi,
Aydınlanma Dönemi, Çağdaş Felsefe vb alanlarda uzmanlaşmak ya
da felsefenin tüm sahalarına mümkün olabildiğince hâkim olmak
isteyen kişi içinse Latince bilm ek bir zorunluluktur. Bu bakış açı­
sıyla felsefeci için Latince öğrenmek bir lüks değil, seçtiği disipli­
nin doğal koşuludur; çünkü gerçek b ir felsefeci, filozofluğun diliyle
düşünmek, konuşm ak ve yaşamak zorundadır.
Bu düşünceler ışığında hazırlanan bu Latince gramer kitabının
asıl amacı, felsefe öğrencilerinin ve bu uğraşa gönül verenlerin ge­
reksinim leri doğrultusunda Klasik Latince gramerinin esaslarını
öğretm ek ve ileride Latince felsefi m etinleri çözüm leyecek bilgi d o ­
nanım ına sahip olunm asına yardım cı olmaktır.
Dolayısıyla bu kitapta Latince grameri belirli bir dil bilgisi olan
kişilerin anlayacağı şekilde basitleştirilerek özetlenmiş, hem genel

21
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

hem de felsefi term inolojide geçen kelimelerle basit cüm lelerden


karmaşık cümle kalıplarına ve m etinlere değin gramerin can alıcı
noktaları örneklerle gösterilm eye çalışılm ıştır.
Bu kitabın her b ir ünitesi gün içinde çalışılacak birer ders olarak
görüldüğünde ve her bir ünitede geçen kelimeler, çekimleri, arala­
rındaki bağlantılar ve anlamlı bir cüm le oluşturmaya yönelik diğer
gramer kuralları m antıkça kavrandığında, felsefe disiplinini kendi­
sine yaşam biçim i seçenler için özellikle felsefi kavramların köken­
deki anlamına vakıf olm ak ve bu şekilde Latince bir felsefe metnini
anlayarak okumak ayrı bir haz kaynağı olacaktır.
Tüm bu özellikleriyle ülkem izde bir ilk olan bu kitabın hazırlan­
m asında ve yayım lanm asında em eğini esirgemeyen başta m eslekta­
şım Sn. Eyüp Çoraklı olmak üzere Alfa Yayınevi'nin kültür dostları­
na, Yayın Yönetmeni ve dostum Sn. M ustafa Küpüşoğlu'nun şahsın­
da teşekkürü bir borç bilirim .
Çiğdem DÜRÜŞKEN
Ortaköy, 2014

22
I. KİTAP

LATİNCE G RAM ERİN YAPITAŞLARI


GİRİŞ

A. LATİNGEYE BAŞLARKEN

Latincenin Önemi

Latincenin öğrenim i ve öğrenim amacı öteki Batı dillerininkin-


den farklıdır. Çünkü başka bir Batı dilini öğrenen insan, sadece bu
dili konuşur ya da dil bilgisini derinleştirerek ilgili kültür hakkında
bilgi edinir. Oysa Latince öğrendiğinde, salt Batı dilinin mantığını
ve duyuşunu kazanır. Bu yolla Batı'nm tüm edebiyatlarının ve edebi
türlerinin temel anlamına vakıf olur ve sonradan herhangi bir Batı
dilini öğrenmede, hiç Latince bilm eyen birine göre daha hızlı yol alır.
Batı dilinin temel m antığını kavramak, edebiyatının asıl kökle­
rine inmek günümüz Batı uygarlığının zihniyetine, başka deyişle
düşünüş biçim ine, bütün sosyal, politik ve hukuksal kuramlarına,
sanatına ve bilim ine derinden hâkim olmaktır. Çünkü Batı bütün bu
s ay dıklarım ızm kaynağını klasik uygarlığa, yani Eski Yunan ve R o­
ma uygarlığına borçludur. Bunun yanı sıra, daha derin düşünülecek
olursa, Eski Yunan ve ardılı Rom a uygarlığı da temelini Mısır, Feni­
ke, M ezopotam ya ve Anadolu uygarlıklarına borçlu olduğundan, bir
klasik kültür dili edinip geliştirm ekle Doğu'nun bu büyük uygarlık­
ları da doğal olarak kıyas yoluyla öğrenilm iş olur.
Latince, varlığını Eski Yunan dili ve kültüründen almakla birlikte,
Romalı aydınların dillerini geliştirmek ve derinleştirmek için sarf et­
tikleri çaba sonucunda gerek ortaçağda gerekse Rönesans ve sonra­
sında Batı'nm kültür dünyasını tek başına fethedecek duruma gelmiş
ve tarihin en büyük düşünürlerini ve bilim adamlarını yetiştiren bü ­
yük üniversitelerin başat dili unvanını elde etmiştir. Bu durum Latin-

25
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

cenin kendine özgü m antığından ve son derece işlenmiş bir gramere


sahip olm asından ileri gelir. Latincenin cümle bilgisi {syntaxisY ve
kuralları, düşüncenin mantıklı düzenini bütün bağlantıları ve ayrın­
tılarıyla gösteren bir yapıdadır. Bu yüzden bu dilin öğreniminde ve
kullanımında, tıpkı matematikte olduğu gibi analiz ve sentez yoluna
başvurmak bir zorunluluktur. Bu durum Latince öğrenen bir insanın
herhangi bir alanda muhakeme kabiliyetini de doğal olarak geliştirir.
Latince, bugün bir toplum un günlük yaşantısı içinde kullanılm a­
yan bir dil olduğundan, kulak dolgunluğuyla veya pratik yöntemlerle
öğrenilm esi ve öğretilm esi zor bir dildir. Her ne kadar zaman zaman
bu yola başvurulsa da, bu dili akademik anlamda öğrenmek için sis­
temli bir gramer öğrenim i ve öğretim i şarttır. Bu tür bir gramer öğ­
renimiyse kişinin dil duyarlılığını geliştirir, inceltir ve gönlüne dil
sevgisi zerk eder. Dolayısıyla Latince öğrenen bir kişi hem kendi di­
linin hem de bir başka Batı dilinin tadına varır; düşünen, konuşan,
tartışan insan olmanın, yani akıllı bir varlık olmanın hazzını yaşar.
Avrupa'nın büyük kültür dillerinin çoğu, Latinceye son derece
hâkim edebiyatçıların, düşünürlerin ve bilim adamlarının zihinle­
rinin eseridir. Bu yüzden bu dillerin kelime hâzinesi, m orfolojisi,
cümle bilgisi ve üslup özellikleri, Latin dilinin kelime ve gramerine
kökten bağlıdır. Bu dillerin çoğunda hâlâ birçok Latince kelime, de­
yim veya ifade ya doğrudan ya da birtakım değişikliklere bağlı ola­
rak kullanılmaktadır. Bu dillerde yazılan herhangi bir eserde kul­
lanılan kısaltm alar Latincedir; bilim sel uzmanlık alanlarının ken­
dine özgü term inolojisi Latince kaynaklıdır. Hatta botanik, zooloji,
tıp, eczacılık ve kimya bilim lerinin term inolojisinin esası tamamen
Latinceye dayanır. Bu yüzden ilgili alanlarda eğitim gören insanlar
uluslararası literatürden bilgi edinebilm ek, kendi uzmanlık alanla­
rındaki bütün terim leri gerçek m anasıyla anlamak ve alanlarında
ilerlemek istiyorlarsa, Batı âleminin kullandığı ortak term inolojiye
hâkim olmalıdırlar. Bunun da tek şartı, Latince öğrenmektir.
Latince akademik anlam da bilim sel bilgi dili olm asının yanı sıra
özellikle felsefe, tarih, hukuk, ilahiyat, edebiyat, her tür filoloji ve

1 Bir dilde düşünce ve duyguların tam olarak anlatılabilmesi için gramer kurallarına uygun
olarak dizilen kelimelerin, kelime gruplarının cümle ve söz içindeki görevlerini, birbirleriyle
olan ilişkilerini, sıralanışlarını ve cümle türlerini inceleyen bilim dalı.

26
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

dilbilim alanlarının da dilidir. Çünkü bu disiplinlerin kökeni, ç o ­


ğunlukla Latince veya Eski Yunanca yazılm ış eserlere dayanır.
Latince, sanat tarihi, arkeoloji ve özellikle epigrafi için de olm az­
sa olm az bir dildir. Ülkemizin antik uygarlıklar açısından adeta bir
açık hava m üzesi olduğunu gözlerim izin önüne getirdiğim izde, bu
uygarlıklardan kalan m addi eserlerin keşfinde, incelenip değerlen­
dirilm esinde Latince bilm em enin büyük bir eksiklik olacağı açıktır.
Ayrıca m eseleye yine ülkemiz açısından yaklaşılacak olduğunda,
Osmanlı tarihini aydınlatacak nice belgenin Latince yazılm ış oldu­
ğu düşünülürse, Latincenin kendi tarihim izdeki önem i bir kez daha
anlaşılm ış olacaktır.

Latin Dili Hakkında

Latin Dili {Lingua Latina), Hint Avrupa dil ailesinin italik diller
grubuna aittir ve Latium (Rom a'nm yer aldığı Orta İtalya) b ölgesi­
nin dilidir. Bu yüzden ilk dönem lerde Latium'un dili olarak da ta­
nımlanmıştır. R om a'nm siyasal olarak İtalya'ya egemen olup Roma
îm paratorluğunu doğurm asına ve dolayısıyla egemenlik sınırlarını
gitgide genişletm esine bağlı olarak Latince de çok değişik alanlara
yayılm ış, böylece dünyanın çeşitli bölgelerinde keşfedilen Latince
yazıtlar ve edebi eserler gibi sayısız belge bu dil hakkında çok daha
sağlıklı b ilgi edinilm esini sağlamıştır.
Yunan edebiyatının temelinde kurulan Eski Roma edebiyatımn IÖ
3. yüzyıldaki gelişimiyle birlikte, Edebi ya da Klasik olarak adlandırı­
lan Latince, Yunanca kelimeler, gramer ve üslup bilgisinden hayli et­
kilenmiş yapısıyla, biçim selliği ve zarafetiyle Halk Latincesi ya da Ko­
nuşulan Latinceden (Vulgar) tümüyle farklı bir görünüme kavuşmuş,
adeta şiirsel bir dil olmuştur.1 Bunun sonucunda Halk Latincesiyle
arasında koskoca bir uçurum oluşmuş ve Klasik Latince tamamen ya­
zı diline ve akademik dile dönüşmüştür. Halk diliyse Romalı askerler
ve sömürgeciler tarafından bütün İtalya'ya, oradan da dünyanın çeşit­
li yörelerine taşınm ış ve Latinceden türeyen dillerin anası olmuştur.
Latincenin gelişim ve değişim dönem lerini şu şekilde gösterebi­
liriz:

1 Bu eserde Klasik Latince ele alınacaktır.

27
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

İÖ 75 ve İÖ 75-İS 1 İS 2-8. YY İS 9. yy-15. yy İS 15. yy-17. yy


Öncesi
Eski Altmçağ Latin- Geç Dönem Ortaçağ Hümanist Dö­
Latince cesi-Gümüşçağ Latincesi Latincesi nem Latincesi
Latincesi (Klasik
Latince)

L a tin A lfa b e s i

Latin alfabesinin kökeni, İÖ 7. yüzyılda Güney İtalya'da bir Yu­


nan kolonisi olan Gumae'da kullanılan Yunan alfabesine dayanır. Bu
alfabeyi Etrüskler kendi dillerine uyarlamış, oradan da adeta bir
köprü rolü üstlenip Latinlere geçirmiştir. Batinler, ilk başta 26 Et-
rüsk harfinin 21 'ini alarak kendi alfabelerini oluşturm uş, İÖ 3. yü z­
yılda da bu alfabeyi aşağıdaki görünüm e kavuşturmuştur:

A B C 'D' E F G ' H. I E L M N 0 P Q R S T V X
a b c d e f 8 h .i k 1 m n 0 P q ■r s t u, V X

Alfabeye y ve z harfleri, Yunancadan alman kelimeleri eklemek


için İÖ 1. yüzyılda, yani im paratorluk dönem inde katılmış ve h arf
sayısı 23'e çıkmıştır:

ABCDEFGHIKLMNOPQRSTVXYZ

Bu katılımla, Latin alfabesi günümüz Batı Avrupa alfabesine ne­


redeyse çok yalan bir alfabe biçim in i almıştır. Ortaçağlarda I hem i
hem de y için kullanılm aya başlanm ış, bu yüzden yarı sesli y için J
harfi yaratılmıştır. (Günümüzde birçok Latince sözlükte I seslisi ile
uzun i olarak adlandırılan J sessizi ayrı m addeler halinde yazılır.)
Yine aynı dönem lerde hem u hem de v yerine kullanılan V harfinde
bir değişiklik yapılm ış ve u sesi için U harfi yaratılmıştır; V ise artık
sadece v sesi vermek üzere kullanılagelm iştir. Batı alfabesindeki W
harfi Germen kaynaklıdır; Latincede yoktur.
U sesinin katılım ıyla Latin alfabesi 24 harften oluşan son şeklini
almıştır:

ABCDEFGHIKLMNOPQRSTUVXYZ

28
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

S esli H arfler

Latin alfabesinde 5 sesli h arf mevcuttur.

a, e, i, o, u

Ayrıca y harfi özellikle Yunancadan Latinceye geçen kelimelerde


sesli h arf işlevi görür ve okunurken ii sesi verir (örn. lyra kelim esi
lüra olarak okunur).

Ç ift S esliler

Alfabedeki bazı sesliler ikili olarak birleşip çift seslileri m eyda­


na getirir: ■

ae, au, ei, eu, oe, ui

S essiz H arfler

Sessiz harflerse şöyle sıralanır:

b, c, d, f, g, h, k, 1, m, n, p, q, r, s, t, v

Ç ift S essizler

Alfabede yer alan x ve z sessizleri çift sessiz olarak adlandırılır.

O kunuş

Latince, Konuşulmayan Diller grubuna girdiği için, günümüzün


yaşayan dillerinde Latince sözcüklerin okunuşu her zaman çeşitli
tartışm alara neden olmuştur. İngilizce, Fransızca, Almanca, İspan­
yolca ve Italyancada Latince sözcüklerin telaffuzları bu dillerin
kendi sesletim ine göre ayarlanmış ve bu durum birkaç telaffuz b içi­
m inin ortaya çıkm asına yol açmıştır. Örneğin Cicero kelimesindeki
c harfi İngilizcede s, îtalyancada ç olarak okunur.
Ülkemiz üniversitelerindeki Klasik Filoloji bölüm lerinin benim ­
sediği yaygın okunuş şu şekildedir:

29
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Harfler Okunuşları Harfler Okunuşları

A, a 3. N, n n

B, b b 0 ,o o

C, c k bp P

D, d d û ,q kwıı

E, e e R, r r

F, f f S, s s

G,g g T, t t

H, h h V, v v veya u

I, i i veya y X, x ks

K, k k Y,y ü

L, 1 1 Z, z z

M, m m

Latince okunuşta şu kurallara dikkat edilm elidir:


• Latince kelim elerde C, daima k sesi verir.
• I harfi hem i hem y sesi verir. Y sesi verdiği zaman, J harfinin
karşılığı olarak sessiz kullanılm ış demektir.
• Latincede V işareti hem v hem u için kullanılır.
• Y, EsldYunancadan alm an kelim elerde bulunur ve ü sesi verir.
• Diğer hallerde Latince harfler aynen Türkçe karşılıkları gibi
okunur. (Q ve X harfinin okunuşları yukarıdaki tabloda g ö s­
terilmiştir.)
• K harfi sadece Kalendae ve başka birkaç kelimenin başlangı­
cında görülür ve K olarak okunur.
• Bazen rr, tt, m m , 11 gibi aynı iki sessiz harf yan yana gelir.
Bunları okurken her harfin ayrı ayrı hakkını vermek gerekir.
Ayrıca ph, f olarak okunur.
Bu kurallar haricinde aslında Latince yazıldığı gibi okunan bir
dildir.

30
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Uzun ve Kısa Sesliler

Latincede sesli harflerden her biri bazı kelimelerde uzun, bazı


kelim elerdeyse kısa okunabilir. Latince kısa seslilerin üzerine 0 ,
uzun seslilerin üzerine (-) işaretlerini koymak âdet olm uştur.1

Çift Seslilerin Telaffuzu

ae = ay
au = av
oe = oy
eu = ev

Kılavuzumuz Descartes

Latince öğrenim sürecim izin özellikle alıştırmalarında, Latince


Cogito, ergo sum (Düşünüyorum, öyleyse varım) ifadesiyle felsefe
dünyasına im za atan Fransız filozof D escartes'ı (Renatus Descartes)
kendim ize kurgusal kılavuzumuz alarak ilerleyeceğiz. Bunun nede­
ni anadili Latince olmayan, bu dili okullarda öğrenen D escartes'm
felsefe öğrencisine ideal bir örnek olacağını düşünmemiz ve bu filo­
zofun Latince öğrenim sürecini zihnim izde canlandırarak onun geç­
tiği yollardan geçm enin zorluğunu ve hazzını yaşamayı ve ileride
hem onu hem de onun gibi Latince eserler kaleme alan nice filozofu
okuyacak olm anın keyfini kendimize h edef seçmemizdir.

B. TERİMLERLE ROMA DÜNYASINA


KISA BİR BAKIŞ

Latinceyi üstünkörü değil de, derinden kavramak için hiç kuşkusuz


ideal olan, bu dilin doğduğu kültürün temellerini, bu dili konuşan in­
sanların düşünüş tarzlarını, toplum sal ve siyasal görüşlerini, eğitim
anlayışlarını, savaşma tekniklerini, sanat görüşlerini, inançlarım ve
yaşadıkları evlerden giyindikleri elbiselere, yedikleri yemeklerden ya­
şamlarındaki renklere kadar bütün ana özelliklerini tanımaktır.

1 Bu eserde, bu dile başlarken bir zihin karışıldığı yaratmamak için kelimeler uzun ya da kısa
okunuşlarına göre değil, sade halleriyle yazılacaktır.

31
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Bu temel düşünceden hareketle, Latince gramere başlam adan


önce, bu gramerin yaratıcısı R om alıların kültürel yapıları hakkın­
da en azından bir fikir edinmek am acıyla tamamen terim ağırlıklı
temel bilgiler vermek yerinde olacaktır. Bu şekilde Rom alıların hem
yaşama felsefeleri hakkında genel bir b ilgi edinilm esi hem de daha
şimdiden önemli bazı Latince kelim elerle tanışıklık sağlanm ası bir
dereceye kadar mümkün olabilecektir.

Roma

Roma: Roma, İtalya'nın ortasın­ M ons: Dağ


da yer alan Latium bölgesinin Septem : Yedi sayısı
başşehridir. Tiber N ehri'nin S eptem m on tes R om ae (= Çöl­
(Tiberis) yanında, yedi tepe leş): R om a'nm yedi tepesi
üzerine kuruludur. Efsanevi (Collis Ouirinalis, Collis Vi-
kuruluş tarihi İÖ 753 olarak m inalis, Collis Capitolinus,
kabul edilir. Collis Esquilinus, Collis Pala-
Rom a antiqua: Eski Roma tinus, Collis Aventinus, Collis
Urbs Roma: Rom a şehri (Sadece Caelius)
Urbs da denir.) Forum : Şehir meydanı, pazar yeri
Italia: İtalya Forum R om anum : Roma şehrinin
Paeninsula: Yarımada m eydanı (Şehrin ortasında ku­
/P aenin su la Italica: İtalya Yarı- ruludur ve muhteşem binaları,
/ madası tapmakları ve dükkânlarıyla
Mare M editerran eu m : Akdeniz şehrin adeta kalbidir.)

32
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

R om am ıs: Rom alı Im p eriu m R om anum : Rom a İm­


R om ana: Rom alı kadın paratorluğu
R om ani: Rom alılar Im p erii R om ani caput: Roma
Populus: Halk İm paratorluğunun başşehri
Rex: Kral Senatus: Senato
Regina: Kraliçe Senatus R om anus: Rom a Sena­
R egn u m : Krallık tosu
Reges: Krallar Im perator: İmparator
R eges R om ani: Rom a kralları SPQR (Senatus P opu lu squ e R o­
Septem R eges Rom ani: m anus: Roma Senatosu ve
Rom a'nm Yedi Kralı (ÎÖ 753- Halkı): R om a'nm devlet yöne­
509) tim inin simgesi
R om ulu s et R em us: R om a'nm
efsanevi ku m cu ları olan ikiz
kardeşler
R egnu m R om uli: R om ulus'un
krallığı
Populus R om anus: Rom a halkı
Gens: Soy, kavim, halk
Legio: Lejyon; piyade ve süvari­
lerden oluşan askeri birlik Via: Yol
M iles: Asker Via Appia: R om a'nm 660 km u-
E xercitus: Ordu zunluğundaki en eski ve stra­
R espu blica: Cumhuriyet tejik açıdan en önem li yolla­
R esp u b lica Rom ana: Rom a Cum­ rından biri (Şairler bu yolu
huriyeti (İÖ 509-27) uzun yolların kraliçesi [regina
Consul: Konsül; Cumhuriyet d ö ­ longarum viarum] olarak da
nem inde yılda bir seçilen iki adlandırmıştır.)
devlet başkanm dan biri Provincia: Eyalet
Consules: Konsüller Provinciae Rom anae: Rom a Eya­
Im periu m : İm paratorluk letleri

33
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

R o m a A ile s i (Familia R om a n a )

Familia: Aile Soror: Kız kardeş


Persona: Kişi, şahıs Avia: Büyükanne
Mat er: Anne Avus: Büyükbaba
Pat er: Baba Patruus: Amca
Infans: Bebek, küçük çocuk A vu n cu lu s: Dayı
Filius: Erkek evlat, oğul Puella: Kız çocuk, kız
Filia: Kız evlat Puer: Erkek çocuk, oğlan
Frater: Erkek kardeş P aterfam ilias: Aile reisi

34
DES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

•••••••••••••
i*•
:
•ı-----------------:

1. Taberna: Dükkân, iki dükkân arasından eve giri­


len kısım; (fauces: evin giriş holü; vestibu lum :
giriş holü; ianua: kapı, evin giriş kapısı, giriş
holünün açıldığı alan; atrium : ana salon, ön sa­
lon ya da evin ana giriş salonu; ala: giriş salonu­
nun iki yanından dışarı açılan kapılar)
2. C ubiculum : Yatak odası
3. Triclinium : Yemek salonu ya da odası (kışlık)
4. Im pluvium : Havuz (yağmur sularının
dolduğu), yağm ur havuzu
5. Tablinum : Çalışma odası
* 116 *
6. Lararium : Ev tanrılarının m abedi
7. Latrina: Tuvalet
S
8. Culina: Mutfak
9. Peristylium : Sütunlu avlu, bahçe
10.Triclinium : Yemek salonu ya da odası (yazlık)

35
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

R o m a T a n r ıla r ı (Bil R o m a n ı)

Rom alılar esas olarak Dii C on sen tes (toplumun ortak rızasıyla
kabul edilen ve inanılan tanrılar) olarak adlandırdıkları 12 tanrıya
tapar: Iupiter, Iuno, M ars, M inerva, Vesta, Ceres, Diana, Venüs, Mer-
curius, Neptunus, Volcanus ve A pollo.

I
Iu p iter: Tanrıların babası; günün, ışığın,
gökyüzünün tanrısı; devletin ve yasaları­
nın koruyucusu.

Mİ l4<eifÖİ
Iuno: Iupiter'in eşi; Rom a devletinin koru­
yucusu ve tanrıçaların kraliçesi; bu y ü z­
den sadece kraliçe, yani Regina olarak da
adlandırılır.

36
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M ars: Savaş tanrısı; Rom alıların en önem


verdiği tanrıların başında gelir.

$ İrkene*
Minerva: Bilgelik tanrıçası, zanaatkârlığın
ve sanatın koruyucu tanrıçası; şiirin, tıb­
bın, ticaretin, dokumanın, örgü örmenin ve
bakireliğin koruyucu tanrıçası.

He^yîct,
Vesta: Ailenin, yuvanın ve aile ocağının
koruyucu tanrıçası; her zaman yanan kut­
sal bir ateş olarak betim lenirdi.

Ceres: Ziraat tanrıçası; başak ve buğday­


ların, ekinlerin ve bereketin tanrıçası; ay­
rıca analığın koruyucusu.

(VfVcjV"vis
Diana: A vcılığın koruyucu tanrıçası; ayrı­
ca ayın, doğumun, vahşi hayvanların, ko­
ruların tanrıçası; ikna kabiliyeti yüksek
olduğundan vahşi hayvanları dize getirdi­
ğine de inanılır.

37
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

raci iic.
Venüs: Aşk tanrıçası; ayrıca güzelliğin,
cinselliğin, üretkenliğin, bolluğun ve zafe­
rin de koruyucu tanrıçası.

M ercu riu s: Tanrıların habercisi; ticaretin


ve kazancın, ayrıca tüccarların ve seyyah­
ların koruyucu tanrısı.

N eptu n u s: Denizlerin tanrısı; ayrıca deniz


savaşlarının koruyucu tanrısı.

tos
V olcanus: Ateşin tan nsı; insanlığın hay­
rına olan ateşin koruyucusu olduğu ka­
dar yanardağlardan fışkıran ateşlerin de
tanrısıdır. Bunun yanı sıra el sanatlarının,
dem irin ve dem irciliğin de koruyucu tan­
rısıdır.

A pollo (Phoebus): Güneş tanrısı; ayrıca


gençliğin, adaletin, ulu güzelliğin, b ilg eli­
ğin, müziğin, şiirin, kehanetin ve okçulu­
ğun tanrısı olarak da bilinir. ■

38
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Bunlardan başka Rom alılar aşağıdaki tanrılara da büyük saygı g ös­


terir:

■ r k »
Ianus: Kapıların ve kapı girişlerinin tanrı­
sı; ayrıca başlangıçların, sonların ve zama­
nın koruyucu tanrısı. Bir öne bir de arkaya
bakan iki yüzü olduğundan, geçm işi ve ge­
leceği aynı anda gözettiğine inanılır.

Saturnus: Tarımın koruyucu tanrısı; ay­


rıca zamanın ve özgürleşm enin simgesi.
Onun saltanatı sırasında bolluk ve bereket
b akım ından yeryüzünün altın çağını yaşa­
dığına inanılır.

Â
H ercules: Güçlülüğün ya da kuvvetin sim ­

K il gesi, tanrısal kahraman.

■ İ

■P al

B acchus: Şarap tanrısı; üzüm hasadının,


şarap yapım ının, dinsel vecd ve m ecnun­
luk halinin de tanrısıdır.

39
P luto (Hades, Orcus, Dis Pater): Yeraltmın
tanrısı; ayrıca ölüleri yargılayan tanrı; ye-
raltınm hâkimi.

Proserpina: Yeraltmın tanrıçası.

A escu lapiu s: Hekimliğin koruyucu tanrısı.

Cupido: Venüs'ün oğlu, m ecnun eden aşk


tanrısı.

H ebe (Iuventas): Olympos tanrılarının


sâkisi, gençliğin tanrıçası; tanrıların y i­
yeceği am brosia ve içeceği n e c ta n servis
eden tanrıça.
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Pan: Vahşi d oğ anın, ormanların, dağların,


çobanların tanrısı. Keçi şeklinde sim gele­
nir; ayrıca ani ve sebepsiz korkuların (pa­
nik) yaratıcısı, avcılığın ve türkülerin tan­
rısı olarak da bilinir; sazları balmumuyla
yapıştırarak im al ettiği çalgı, pan flütün
atası sayılır.

Magna Mat er (Cybele): Anadolu kökenli


bereket tanrıçası.

Roma Dininin Önemli Terimleri


(Praecipua Vocabula Religionis Romanae)

41
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Religio: Din Caerim onia: Dinsel törenler


Deus: Tanrı Garm en: Büyülü şarkı, büyülü
Dea: Tanrıça ritmik ifade, söz, seda
Dii (= Di): Tanrılar Cultus: Tanrı kültü; (Cicero'ya
Deae: Tanrıçalar göre) din
Pontifex: Rom a devletinin en Do u t des (ver ki, vereyim ): İn­
yüksek din görevlisi ya da ra­ san ile tanrı arasındaki değiş
hibi tokuşun dinsel ifadesi (İnsan
P ontifex M axim us: Başrahip tanrıya kurban sunarken on ­
Tem plum : Tapmak dan kendi amacına hizmet et­
Aedes: Tanrının ikametgâhı; ta­ m esini bekler.)
pm ak Fas: Tanrısal yasa; dinsel anlam ­
Alt ar: Sunak; tapm aklarda üze­ da caiz olan şey; dies fasti:
rinde kurban kesilen, günlük Rom alıların gündelik işlerini
yakılan, dini tören yapılan taş yapm alarının dinen caiz oldu ­
m asa ğu günler
Augur: Belli başlı işaretlere, N efas: Tanrısal yasaya karşı olan
özellikle kuşların u çu şları­ şey; dinsel anlamda caiz o l­
na ya da başka hareketlerine mayan şey; dies nefasti: gün­
bakarak tanrıların isteklerini lük işlerin, resm i toplantıla­
yorumlayan resm i devlet g ö ­ rın vb ertelendiği günler
revlisi Om en: Geleceğe dair kehanet b il­
A ugurium : A u gu rla ım icra ettiği diren işaret
görev, augurhık D ivinatio: Kehanet; kehanette
Auspex: Kuşların uçuşlarına bulunm a yetisi
bakarak kehanetleri okuyan Pietas: Aileye, dine, tanrılara ve
kâhin, falcı devlete bağlılık, hürmet
Auspicia: Augurlarm. gökkubbe- Pius: Ailesine, dinine, tanrıları­
deki kuşların uçuşundan g ö z­ na, inancına ve devletine bağlı
lem yoluyla çıkardığı kutsal olan
işaretler

42
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Roma'da G iyim K uşam


(Vestim entum Romanum)

A m ictu s: Elbise ve harmani gibi


herhangi bir dış giysi, kıyafet
Tunica: Rom alıların en temel giy­
sisi; köleler dahil toplum daki her
sınıftan vatandaşın giydiği, ge­
nellikle yünlü bir kumaştan, kollu
veya kolsuz olarak imal edilen iç
giysi veya bir çeşit göm lek (Bazen
kendi başına da giyilir.)

Toga: Genellikle bir tu n ica üstü­


ne giyilen, Rom alı vatandaşların
geleneksel giysisi ve m illi sim gesi
(Bu yüzden bazen kendilerine To-
g a ti [Togalılar] ya da Gens togati
[Togalı soy] olarak da hitap edilir.)

43
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

Stola: Rom alı kadınların tu n ica


üstüne giydiği, boyundan ayak b i­
leklerine ya da ayaklarına kadar
uzanan elbise

Lacerna: Rom alı erkeklerin, ka­


dınların veya askerlerin uzun k ol­
lu bir tu n ica ya da toga üstüne
giydikleri ve sağ om za bir fib u la j-
la (iğne, toka) tutturdukları bir çe­
şit pelerin ya da harmani

Fibula: Genelde giysileri om uzda


tutturmak için kullanılan ve de­
ğişik desenlerde imal edilen iğne,
toka, broş vs

G ucullus: Genellikle kalın kum aş­


tan giysilerin boyun kısmına takılı
başlık, kukuleta

Laena: Vücudu sıcak tutmak için

— kalın yünlü kumaştan yapılan bir


çeşit harmani

44
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Palla: Rom alı kadınların üstlerine


giydikleri ve b ir broşla tutturduk­
ları giysi

Pallium : Özellikle Yunan filozof­


larının giydikleri, Rom alıların da
Yunanlar arasında bulundukla­
rında tu n ica üstüne giydikleri bir
çeşit harmani

Paenula: R om alıların özellikle se­


yahatlerde, soğuk havadan ya da
yağm urdan korunm ak için giydik­
leri bir çeşit harmani (panço)

Bulla: Doğum da çocukların b o ­


yunlarına takılan ve onları kötü­
lüklerden koruduğuna inanılan,
genellikle altından b ir çeşit muska

45
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

0%
İli' 4lillı
Galea: M iğfer

Çr
C alceus (= Calceam en, Calcea-
m en tu m ): Ayağı korumak için g i­
yilen herhangi bir ayakkabı ya da
b ot

Baxa (= Baxea): Genellikle kom edi


oyuncularının sahnede giydikle­
ri türden, bitki saplarından, ince
dallarından veya liflerinden yapı­
lan sandalet

C oth u rn u s (1): Trajedi oyuncu­


larının giydiği türden, yüksek to ­
puklu ayakkabı ya da bot

C oth u rn u s (2): Bir çeşit uzun çiz ­


me

46
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Solea: Genelde şölenlerde giyilen


sandalet ya da bir tür terlik

Sandalium : Sadece kadınların


giydiği, ince ve yumuşak deriden
yapılan bir tür açık ayakkabı, san­
dalet

Caliga: Özellikle Rom alı askerle­


rin giydiği deri ayakkabı; yarım
bot, asker botu
Pero (= Carbatina): Tarım işçileri­
nin, askerlerin ve arabacıların giy­
diği, ayağı ve bilekleri saran deri
bot

Crepida: Bir tür sandalet, terlik


(Genellikle palliurmm altına giyi­
lir.)

Soccus: Komedi oyuncularının


giydiği türden hafif topuklu bir
tür terlik

47
Diadem a: Başın etrafına takılan
kurdele

Anulus: Yüzük

A r m i l l a: Bilezik

Acus: Saça takılan iğne, toka


D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

R o m a T ak vim i (C a le n d a r iu m R o m a n u m )

Aylar (Menses)

Ay Latince adı Kalendae Nonae Idus


Ocak Ianuarius (Adını ka­ 1 5 13
pıların, girişlerin ve
başlangıçların tanrısı
Ianus'tan alır.)
Şubat Februarius 1 5 13
Mart Martius (Adını savaş 1 7 15
tanrısı Mars'tan alır.)
Nisan Aprilis 1 5 13
Mayıs Maius 1 7 15
Haziran lunius 1 5 13
Temmuz Iulius 1 7 15
Ağustos Augustus (Adını ilk 1 5 13
Roma imparatoru
Augustus'tan alır.)
Eylül September 1 5 13
Ekim October 1 7 15
Kasım November 1 5 13
Aralık December 1 5‘ 13

Günler (Dies)

Latincesi Türkçesi Günümüzde


Dies Solis Güneş'in Günü Pazar
Dies Lunae Ay'ın Günü Pazartesi
Dies Martis Mars'ın Günü Salı
Dies Mercurii Mercurius'un Günü Çarşamba
Dies Iovis Iupiter'in Günü Perşembe
Dies Veneris Venüs'ün Günü Cuma
Dies Saturni Satumus'un Günü Cumartesi

49
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Rom a takvimi Ay'ın evreleri dikkate alınarak üç bölüm e ayrılır.


Yeniay (Kalendae), Rom a takvim inde bir ayın ilk günüdür. Ayın ilk
çeyreği Nonae'dır, Idus ise dolunaydır. Bu üçü Rom a takvimindeki
herhangi bir ayın sabit günleridir. Buna göre,
Kalendae: Ayın ilk günü iö m . Kalendis Novembribus: 1 Kasım)
Nonae: Mart, M ayıs, Temmuz ve Ekim aylarının 7. günü, diğer ayla­
rın 5. günü (örn. Nonis Aprilibus: 5 Nisan)
Idus: Mart, M ayıs, Temmuz ve Ekim aylarının 15. günü, diğer ayla­
rın 13. günü (Idibus Martiis: 15 Mart)

Diğer günler bu sabit günlere göre belirlenir. Örneğin,


Pridie Kalendas Februarias: Şubat'm 1. gününden önceki gün: 31
Ocak
Pridie Nonas Septembres: Eylül'ün 5. gününden önceki gün: 4 Eylül
Pridie Idus Iulias: Temmuz'un 15. gününden önceki gün: 14Temmuz
Ante Diem Ouintum Kalendas Apriles: N isan'm 1. gününden 5 gün
önce: 28 Mart

Diğer Önemli Terimler

Horologia: Saat (su saati ya da güneş saati)


Solarium: Güneş saati
Tempus: Zaman
Post Meridiem (pm): Öğleden sonra
Ante Meridiem (am): Öğleden önce
Ante Christum (AC): İsa'dan önce (Milattan önce)
Anno Domini (AD): İsa'dan sonra (Milattan sonra)

50
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

R o m a M utfağı (Coquinaria R o m a n a )

Culina: Mutfak (evin bir bölüm ü Cena: Akşam yemeği. Romalıların


olarak) gün içindeki ana öğünleridir.
Ien tacu lu m : Kahvaltı (Günün er­ Güneşin batmasına yakın sa­
ken saatlerinde yapılan kah­ atlerde başlar ve geç saatlere
valtıda genellikle tuzlu ek­ kadar devam eder. Yemek ye­
mek, süt ya da şarap, bazen nirken bir yandan da sohbet
kuru meyve, yum urta ve p ey­ edilir, eğlenceler düzenlenir ve
nir yenir.) müzik dinlenir. Genellikle su­
Prandium (= Cibus M eridianus): landırılmış şarap eşliğinde et,
Öğle yem eği (Öğlenleyin, saat sebze, yumurta ve meyve yenir.
12 veya 1 civarı hafif olarak Esas olarak üç bölüm e ayrılır:
geçiştirilen bir öğündür. Ge­ 1. G ustatio: İştah açıcı y i­
nellikle tuzlu ekmek; bazen de yecekler ya da başlangıçlar
ekmekle birlikte meyve, sala­ yenir. (Genelde yumurta, çiğ
ta, yumurta, et, balık, sebze ve sebzeler, balık ya da kabuklu
peynir yenir.) deniz m ahsulleri yenir.)

51
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

2. Prim a. M ensa: Pişirilm iş Gonvivium : Toplulukla birlikte


sebzeler ve et veya balık yenir. yenen yemek, şölen, ziyafet
(Av eti, kümes hayvanlarının V inum : Şarap
etleri, domuz eti ağırlıklı b e s ­ M ulsum : Ballı şarap
lenilir.) Aqua: Su
3. Secu n da M ensa: Tatlı saati Piscis: Balık
(pastalar vb) P orcus: Domuz
Aynca akşam yemeğinin so­ Caro (= Carnis): Et
nunda düzenlenen şarap saati­ Panis: Ekmek
ne de com issatio denir. Sal: Tuz
M ensa: M asa (Üstü m asa örtü­ Cibus: Yiyecek
süyle örtülü sedirler. R om alı­ C oquus: Aşçı
lar bu sedirlere yaslanarak ya Edere: Yemek yemek
da uzanarak yemek yerler. Ü ç­ B ibere: îçm ek
lü m asa düzenine triclin iu m C oquere: Yemek pişirm ek
adı verilir.)

Roma Rakamları (Numeri Romani)

52
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Temel S a y ıla r Sıra Sembol Temel Sayılar Sıra S a y ısı Sembol


Sayısı

unus prim us 1 21 vig in îi unus vicesim u s XXI


(b ir) (b irin c i) (u n u s et v ig in ti) prim us

2 duo secundus II 22 v ig in ti duo vice sim u s se­ XXII


(duo et v ig in ti) cundus

3 tres tertius III 30 trigin ta tricesim u s XXX

4 quattuor gu a rtu s IV 40 q u a d ra g in ta q u a d ra ge sim u s XI

5 quinque q u in fus V 50 q u in q u agin ta q u in q u age sim u s L

6 sex sextus VI 60 se xa g in ta se xa gesim u s LX

septem septim us VII 70 se p tu agin ta septu age sim u s LXX

8 octo octavus VIII 80 octoginta octogesim us LXXX

9 novem nonus IX 90 no naginta n o nagesim us XC

10 decem decim us X 100 centum centesim us C

11 undecim undecim us XI 101 cenfum unus centesim us Cl


(centum et unus) p rim us

12 duodecim duodecim us XII 200 ducenti ducentesim us CC

13 tredecim tertius XIII 300 trecenti trecentesim us CCC


decim us

14 quattuor- qu artu s XIV 400 q u a d rin ge n ti q u adringe nte - cccc


decim decim us sim us

15 quindecim qu in tu s XV 500 q u in gen fi qu in gen te sim u s D


decim us

16 sedecim sextus XVI 600 sescenti sescen tesim us DC


decim us

17 septendecim septim us XVII 700 septin gen ti septin gen te- DCC
decim us sim us

18 du ode vigin ti duodevice- XVIII 80İ octingenti octingentesim u s DCCC


sim us

19 u n d e vigin ti un devicesi- XIX 900 nongenti n ongentesim us DCCCC


mus

20 v ig in îi vicesim u s XX 1000 m ille m ille sim u s M

2000 duo m ilia bis m ille sim u s MM

53
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

R o m a E ğ itim i (Educatio R o m a n a )

E ducatio: Eğitim Liber: Kitap


Schola: Okul Corpus: Külliyat
Ludus: İlkokul; gladyatör okulu Stilus: Kalem
Ludi m agister; littera tor: İlko­ Tabula: Yazı levhası
kul öğretm eni D isciplina: Öğretim; öğrenim;
M agister: Öğretmen, hoca b ilgi dalı; ders; bilgi
D octrina: Öğretim; öğreti
Paedagogus: Çocukları okula g ö ­
türüp getiren ve derslerinde
yardım cı olan köle
R h etor: H itabet kuram cısı ve h o ­
cası
M edicina: Hekimlik, tıp
P hilosophia: Felsefe
Gram m aticus: D ilbilgisi ve ede­ H istoria: Tarih
biyat öğretmeni Scientia: Bilim
D iscipulus: Öğrenci A rtes liberales: Özgür sanatlar
D iscipuli: Öğrenciler (bilimler)

Vücut Azaları (Partes Corporis)

Corpus: Vücut, beden Frons: Alın


Capillus (capilli): Saç Facies: Yüz
Caput: Baş O culus: Göz

54
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Auris: Kulak Gor: Kalp


Nasus: Buran Papilla: Göğüs ucu, meme başı
Gena: Yanak Marnına: Meme
Os: Ağız B racchm m : Kol
Labrum : Dudak L acertus: Üst kol (kolun üstteki
Dens: Diş kaslı bölümü)
Lingua: Dil M anus: El
M entu m : Çene Palma: Avuç
Collum : Boyun D igitus: Parmak
Cervix: Ense Pollex: Elin başparm ağı
Iugulum : Boyun kemiği, boyun, Tergum : Sırt
boğaz, gırtlak, imik Latus: Böğür
(H )um erus: Omuz V enter: Karın
Crus: Bacak S tom achus: Mide
Genu: Diz Inguen: Kasık
Pes: Ayak U m bilicus: Göbek
Fem ur: Uyluk kemiği Tibia: Kaval kemiği •
Ala (=Axilla): Koltukaltı Fibula: Baldır kemiği
Pectus: Göğüs

Renkler (Colores)

Rom a dünyasında birçok ana, ara ve üçüncü renk tonu m evcut­


tur. En bilinenleri şöyle sıralanabilir.

>=yar:

Pullus
Viridis Yeşil (genel anlamda)
Glaucus Açık deniz yeşili
Caenıleus Gök mavisi (özellikle göz rengini betimlerken)
mm

Lividus Kurşuni, kurşun mavisi

55
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

mSjBBBSKBgm

Ruber i H m m İsaf kırm ızı herhangi bir şeyi betlmJerkenJ


Sanguineus
:;ssv..' - i ■ : ..

Fulvus

M^MNI
fm dık rengi (gri ve kahverengi karışık sarı tonlar için)

Electricus Kemmar rengi» Dal rengi


Citreus Limon sarısı
Aureus Altın sarısı (saç rengi için)
Aureolus Altın sarısı
Flavus Sarı (genel anlamda); uçuk sarı
Crataceus Mat beyaz (kireç rengini andıran ton)
Albus Ölü beyazı, donuk beyaz
Candidus Parlak beyaz
Niveus Kar beyazı (saf beyaz)
Eburneus Krem rengi
Argenteus Gümüş rengi
Canus Çok açık gri (özellikle saç rengi)
Cinereus Kül rengi

56
I. Ü N İ T E

A. İSİMLER (lo m e n ; Substantivum )

isim , canlı ve cansız varlıklara, çeşitli som ut ve soyut kavram -


lara ad olan kelime türüdür; örneğin Mehmet, Ayşe, ağaç, yaprak,
ordu, doğruluk, buluş, toplum vb.
Latince çekimli bir dildir. Bu yüzden Latince isim ler cinslerine,
hallerine ve sayılarına göre birtakım çekim ekleri alarak çekilirler.

İsmin Cinsleri (Genus)

Latincede eril (m asculinum ), dişil (fem inim ım ) ve cinssiz (neut-


rum ) olmak üzere 3 cins vardır.

masculinum (m.) femininum (f.) neutrum (n.)


deus: tanrı philosophia: felsefe bellimi: savaş
filius: oğul causa: sebep, neden corpus: beden
angelus: melek insula: ada templum: tapmak
philosophus: felsefeci idea: fikir, düşünce vinum: şarap
populus: halk gloria: şan, şöhret officium: iş, görev
annus: yıl vita: hayat consilium: karar
dommuş: efendi, bey iustitia: adalet ovum: yumurta

Bu üç cinsin yanı sıra bazı isim ler de vardır ki, hem eril hem de
dişil (m./f.) olabilir; örneğin in cola, -ae, m ./f., yerli.

İsmin Halleri (Casus)

ism in cümle içinde bulunduğu dilbilgisi şeklidir; yani bir is ­


min yalın veya eklerle genişletilm iş olarak aldığı geçici hal ya da
durumdur. Örneğin Türkçede isim ler yalın, yükleme, ilgi, bulunma,
yönelm e, çıkma ve vasıta hallerine girerler. Yalın hal: Kapı kırıldı;
Y üklem e hali: Kapıyı çaldı; İlgi hali: Kapının kolu; Y önelm e hali:
Kapıya gitti; B ulunm a hali: Kapıda kaldı; Çıkma hali: Kapıdan dön ­
dü; Vasıta hali: Arabayla gitti; Annemle geldim vb.

57
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Latincede de buna benzer şekilde ism in temelde 6 hali mevcuttur.


1. Yalm Hal (Nominativus): İsm in h içb ir takı almamış hali, yani
özne halidir. Kim? Ne? sorularına karşılık verir.
2. Hitap ya da Seslenme Hali (Vocativus): Kişiye, hayvana ya da
şeye (eşyaya) hitap durumu veya özneye hitap durumudur. Türk-
çede bu halin tam karşılığı yoktur.
3. -i Hali (Accusativus): Bir cüm lede fiilin doğrudan doğruya et­
kilediği kelim enin halidir. Latince b ir cüm lede nesne olan k eli­
me (cüm lenin fiili başka herhangi b ir hal gerektirm iyorsa) m u t­
laka accusativus h alin d edir ve Kimi? Neyi? sorularına karşılık
verir.
4. -in Hali veya İyelik Hali (Genetivus): Mülkiyet bildirir ve Kimin?
Neyin? sorularına karşılık verir.
5. -e Hali ya da Yönelme Hali (Dativus): Kime? Neye? Kim için? Ne
için? sorularına karşılık verir.
6. -den Hali (Ablativus): Tek başına kullanıldığında Ne ile? soru ­
suna karşılık verir. Aynı zamanda vasıta ya da araç durumunu
da ifade eder (Instrumentalis). Latincede birçok özel kullanımı
olan b ir haldir.
Bu tem el hallerin dışında ism in bir de -de Hali veya Bulunma
Hali (Locativus) vardır ve genelde şehir isim lerine, küçük adalara,1
domus (ev) ve rus (köy) ya da militia (askerlik hizmeti) ve focus (o-
cak) kelimelerine uygulanır.2 Örneğin,
Roma: Roma (nominativus hali)
Romae: Rom a'da (locativus hali)

İsmin Sayısı (Numerus)

Latince isim ler sayıca tekil (singularis) ve çoğul (pluralis) olur.


Latince sözlüklerde isim ler şu şekilde yazılır:
deus, -i, m.
philosophia, -ae, f.
vinum, -i, n.

1 Sicilia (Sicilya adası); Sardinia (Sardinya adası); Crete (Girit adası); Corsica (Korsika adası);
Cyprus (Kıbrıs adası) Romalılar için küçük adalardır.
2 İsmin locativus halinin bazı özel kuralları olduğundan, yeri geldikçe açıklanacaktır.

58
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

İsim den sonra gelen -i, -ae, -i gibi harfler, o ismin tekil genetivus
halini verir. Bu hal bize o ism in hangi çekim grubuna girdiğini g ös­
terir. Demek ki bir ism in tekil genetivus halini bilmek, o ismin hangi
çekim grubuna girdiğini belirlem ek için şarttır.

İsim Çekimleri (Declinationes)

İsim lerin 5 değişik çekimi vardır ve hangi çekim grubuna gir­


dikleri, yukarıda da belirtildiği üzere, tekil genetivus hallerine göre
belirlenir. III. Çekimden isim lerin son ekleri, diğer çekim grupları­
na kıyasla genellikle kuralsızdır. Öteki çekim lerde de bazı i s i m lerin
çekimi kuralsız olabilir. Ama III. Çekim isim lere göre ilgili gruplar­
daki kelim elerin oranı düşüktür. Bu yüzden b u çekim gruplarındaki
bir kelim enin çekimini öğrenm ek demek, aynı gruptaki diğer keli­
m elerin çekim lerini de öğrenm ek demektir.

B. I. ve II. ÇEKİM İSİMLER

I. Çekim İsimler

Tekil genetivusları -ae ile biten ve genel olarak dişil (f.) olan i-
simlerdir. Bu gruba giren isimlere, tekil nom inativus halleri -a ile
bittiğinden, -a ile biten isim ler de denir. Örneğin ph ilosop h ia (felse­
fe) kelimesi, -a ile bittiği için I. Çekim isim grubuna girer.
I. Çekim isim ler şu şekilde çekilir:

philosophia, -ae, f., felsefe


Hal Tekil Çoğul p ' h î t o hoylb»<
(Casus) (Singularis) (Pluralis) phT İu.tL ^ î c
Nom. philosophi (felsefe) philosophiae (felsefeler) phlto'iCj ’b 'a
Voc. philosophia (ey felsefe) philosophiae (ey felsefeler) p h U o 1')- Çiv<cx
p h ı l o <.y>/tîes
Acc. philosophi (felsefeyi) philosophiae (felsefeleri)
Gen. philosophiae (felsefenin) philosophiarum (felsefelerin)
philosophiae philosophris
Dat.
(felsefe için, felsefeye) (felsefeler için, felsefelere)
philosophia philosophiis
AM.
(felsefeden, felsefeyle) (felsefelerden, felsefelerle)

59
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

causa, -ae, f., neden, sebep

Hal Tekil Çogllı


Nom. causa caus
Voc. caus 8. causae
Acc. cansam causas

Gen. causae causarum


Dat. causae causis
Abl. causa causis
v OC_

idea, -ae, £., fikir

Hal Tekil Çoğul


Nom. ide ideae IcJeca norvv
Voc. ide ideae îc)e~€ie <3 ^ ■
so ^ ■ — d oV ■ “
Acc. ide ideas
L
ı u_„^ j ı \2€^Â^'
Gen. ide ide aram
î-c ie o ojİoI ,
Dat. ide ideis
Abl. ide ide

I. Ç ekim den Bazı K elim eler

fam a, -ae, f., ün, şöhret; iu stitia , -ae, f., adalet; gloria, -ae, f., şan
ve şöhret; vita, -ae, f., yaşam , hayat; anim a, -ae, f., can, ruh; fem i-
na, -ae, f., kadın; pu ella, -ae, f., kız; logica, -ae, f., mantık; h istoria,
-ae, f., tarih; casa, -ae, f., ev, kulübe; terra, -ae, f., yer, toprak; İra,
-ae, f., öfke; 8cura, -ae, f., endişe, kaygı; fabula, -ae, f., masal; aqua,
-ae, f., su; via, -ae, f., yol; pagina, -ae, f., sayfa; natura, -ae, f., doğa;
patientia, -ae, f., sabır, sabretm e, dayanma; laetitia, -ae, f., sevinç;
gaudia, -ae, f., sevinç, neşe; audacia, -ae, f., cüret; etym ologia, -ae,
f., etim oloji, kökenbilim ; lingua, -ae, f., dil; sen ten tia, -ae, f., cümle,
ifade, deyim; silva, -ae, f., orman; in su la, -ae, f., ada; p aen in su la
(peninsula), -ae, f., yarımada; R om a, -ae, f., Rom a şehri; Italia, -ae,
f., İtalya; Europa, -ae, f., Avrupa; fam ilia, -ae, f„, aile; dom ina, -ae, f.,
ı>
sahibe, hanım; sapien tia, -ae, f., bilgelik; disciplina, -ae, f., disiplin,
bilgi dalı; scien tia, -ae, f., bilgi, bilim ; essen tia, -ae, f., öz; ex isten -
tia, -ae, f., varoluş;1su bstan tia, -ae, f., töz, cevher; m em oria, -ae, f.,
hafıza, bellek; th eoria , -ae, f., teori, kuram; con scien tia , -ae, f., b i­

60
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

linç, vicdan; co sm oth eoria , -ae, f., evren kuramı; m etaphysica, -ae,
f., metafizik; on tologia, -ae, f., ontoloji, varlıkbilim; epistem ologia,
-ae, £., bilgi felsefesi; eth ica, -ae, £., ahlak, ahlak felsefesi; politica,
-ae, £., siyaset; aesth etica , -ae, f., estetik; oecon om ia, -ae, £., ekono­
mi; psych ologia, -ae, £., psikoloji; th eologica, -ae, f., teoloji, ilahiyat;
cosm ologia, -ae, f., kozm oloji, evrenbilim

Kural Dışı Durumlar

1. Aşağıdaki kelimeler, -a ile bittikleri için I. Çekim isim grubuna


girdikleri halde, kural dışı olarak eril (m.) olan ya da hem eril (m.)
hem de dişil (f.) olan kelim elere (m./f.) örnektir.
• agricola, -ae, m., çiftçi
• accola, -ae, m., komşu
• advena, -ae, m., yabancı
• auriga -ae, m., atlı araba sürücüsü
• conlega (collega), -ae, m., meslektaş
• conviva, -ae, m., misafir
• fratricida, -ae, m ., kardeş katili
• nauta (navita), -ae, m ., denizci
• pirata, -ae, m., korsan
• poeta, -ae, m., şair
• incola, -ae, m ./f., yerli (bir yerin, bir ülkenin vs yerlisi)
2. dea (tanrıça), filia (kız evlat) kelim elerinin çoğul dativus ve abla­
tivus halleri deabus ve filiabus şeklindedir.
3. -cola ve -gena ile biten bileşik kelim elerin çoğul genetivus hali
-um ile de bitebilir. Örneğin agricola (çiftçi) kelim esinin çoğul
genetivusu agricolum ve agricolarum şeklindedir.
4. familia (aile) kelim esi, tekil genetivus halinde familias olarak da
kullanılır. Örneğin mater familias (ailenin hanımı, annesi); pater
familias (ailenin babası, aile babası).

II. Çekim İsimler

Bu çekim grubundaki isimlerin tekil genetivus hali -i ile biter. Ör­


neğin populus kelimesinin sözlük yazılımı populus, -i, m. şeklindedir.
Bu durumda ortadaki -i harfi, kelimenin genetivus takısını gösterir.

61
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Bu gruptaki isim lerin tekil nom inativus hali -us, -um , -er ile
biter, -us ve -e r ile biten isim ler genellikle eril (m.), -um ile biten
isim ler cinssizdir (n.); ayrıca -e r ile biten isim lerin bazılarının çeki­
m inde -e harfi düşer. Örneğin ager (tarla), agri (tarlanın).

(-us ile biten isimler)


populus, -i, m., halk
Hal Tekil Çoğul
e, w i) popul; (halklar)
Nom. popul : (halk)
- fe 3' Voc. popul (ey halk) populi (ey halklar)
.'R a . populo s (halkları)
Acc. populum (halkı)
ÖC‘ Gen. populi (halkın) populorum (halkların)
*\^ ob„ Dat. populo (halk için, halka) populis (halklar için, halklara)
V Abl. populo (halkla, halktan) populi s (halklarla, halklardan)

(-um ile biten isimler)


bellum, -i, n., savaş

Hal Tekil Çoğul


f¥f A f Nom. bellum (savaş) belli: (savaşlar)

r r Voc. bellum (ey savaş) bella (ey savaşlar)


so cL Acc. bellum (savaşı) bella (savaşları)
û t, Gen. belli (savaşın) bellorum (savaşların)
S' ofe* Dat. bello (savaş için, savaşa) belli s (savaşlar için, savaşlara)
Lwn „j „
Ahi. bello (savaşla, savaştan) belli s (savaşlarla, savaşlardan)

(-er ile biten isimler)


lucifer, -feri, m., sabah yıldızı

Hal Tekil Çoğul


Nom. lucifer (sabah yıldızı) lucifer (sabah yıldızlan)

Voc. lucifer (ey sabah yıldızı) luciferi (ey sabah yıldızları)


Acc. luciferum (sabah yıldızını) luciferos (sabah yıldızlarını)

Gen. lucifer! (sabah yıldızının) luciferorum (sabah yıldızlarının)


Dat. lucifero (sabah yıldızı luciferis (sabah yıldızlan için,
için, sabah yıldızına) sabah yıldızlarına)

Abl. lucifero (sabah yıldızıyla, luciferis (sabah yıldızlanyla, sa­


sabah yıldızından) bah yıldızlanndan)

62
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

(-er ile biten ve gövdesindeki -e düşen isimler)


magister, -tri, m., hoca, öğretmen
gövde: magistr-
Hal Tekil Çoğul
Nom. magister (hoca) magistri (hocalar)
Voc. magister (ey hoca) magistri (ey hocalar)
Acc. magistrum (hocayı) magistros (hocaları)
Gen. magistri (hocanın) magistrorum (hocaların)
Dat. magistro (hoca için, hocaya) magistris (hocalar için, hocalara)

Abl. magistro (hocayla, hocadan) magistris (hocalarla, hocalardan)

II. Ç ekim den Bazı K elim eler

p h ilosop h u s, -i, m ., felsefeci, filozof; dom in u s, -i, m ., efendi, bey;


anim us, -i, m ., ruh, zihin; verbu m , -i, n., kelime; vinum , -i, n., şarap;
locu s, -i, m ., yer; abyssus, -i, f., uçurum; ovum , -i, n., yumurta; tem p-
lum , -i, n., tapmak; con siliu m , -i, n., karar; studium , -i, n., gayret,
çalışma; officiu m , -i, n., iş, görev; argu m en tu m , -i, n., sav, iddia,
tez, kanıt, ispat; a ttrib u tu m , -i, n., bir şeye yüklenen, yüklem, özni-
telik; ben eficiu m , -i, n., iyilik, hayır, ihsan, lütuf; causativum , -i, n.,
öz, hülasa, m eselenin özü, anafikir; con cre tu m , -i, n., katı madde;
con cre tu s, -i, m ., somut; con tin u u m , -i, n., kendi içinde kesintisiz
bir şekilde sürüp giden, süreklilik; donum , -i, n., hediye, armağan;
elem en tu m , -i, n., element, öğe, ilk ilke; in itiu m , -i, n., başlangıç,
köken, öğe; p rin cip iu m , -i, n., başlangıç, köken, ilke; exordium , -i,
n., başlangıç; p rim ordiu m , -i, n., başlangıç, köken; experim en tu m ,
-i, n., deney, test, tecrübe, deneyim; falsu m , -i, n., yalan, sahtecilik,
yalancılık, temelsizlik; hile, desise

Kural Dışı D urum lar

1 . -ius, -aius, -eiu s ile biten özel isim lerin veya başka kelimelerin
tekil vocativusları -i takısı alır. Örneğin Vergilius, Vergili; Gaius,
Gai; Pom peius, Pom pei; filius, fili.
2 . -ius, -iu m ile biten bazı isim lerin tekil genetivusları -i ya da -ii
olur. Örneğin n eg otiu m , n e g o ti / n egotii; filius, fili / filii.

63
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

filius, -i, m., erkek evlat, oğul


Hal Tekil Çoğul
Nom. filius filii
Voc. fili filii
Ace. filium filios
Gen. fili / filii filiorum
Dat. . filio filiis
AM. filio filiis

auxilium, -i, n., yardım, çare


Hal Tekil Çoğul
Nom. auxilium auxilia
Voc. auxilium auxilia
Acc. auxilium auxilia
Gen. auxilii auxiliorum
Dat. auxilio auxiliis
Abl. auxilio auxiliis

3 . deu s (tanrı) kelim esinin çekim i kuralsızdır.

deus, dei, m., tanrı


Hal Tekil Çoğul
Nom. deus dei / dii / di
Voc. deus / dive dei / dii / di
Acc. deum deos
Gen. dei / divi deorum / deum
Dat. deo / divo deis / diis / dis
Abl. deo / divo deis / diis / dis

(Kilise Latincesinde deu s kelim esinin tekil vocativus hali yine deus
şeklindedir.)
4. lo cu s (yer) kelim esinin çoğul nom inativus ve vocativus hali loci
ve loca olabilir.
5. lu c ife r gibi çekilen bazı kelim eler (gövdesinde -e harfi kalanlar):
pu er, p u eri, erkek çocuk; adu lter, adu lteri, aldatan erkek, zi­
na yapan erkek; socer, so ce ri, kayınpeder; gener, gen eri, damat;
vesper, vesp eri, akşam; akşam yıldızı; Liber, Liberi, şarap tan­

64
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

rısı, Bacchus; sign ifer, sig n iferi, bayrak taşıyıcısı ve -fer ve -ger
ile biten diğer isimler.
6. m ag ister gibi çekilen bazı kelim eler (gövdesinde -e harfi düşen­
ler): ager, agri, tarla; aper, apri, domuz; arbiter, arbitri, hâkim;
hakem, başkan; can cer, ca n cri, yengeç; caper, capri, keçi; culter,
cu ltri, bıçak; faber, fabri, dem irci, nalbant; liber, libri, kitap; m i-
n ister, m in istri, hizmetkâr.
7. Bazı kelim elerse dişil veya cinssiz olabilir. Örneğin aşağıdaki
türden kelim eler dişildir:
a) Çoğu şehirler, ülkeler, adalar; örn. C orinthus, A egyptus, Rho-
dus vb.
b) Çoğu ağaçlar ve bitkiler; örn. fagu s, kayın ağacı; ficus, incir
ağacı vb.
c) alvus, göbek, karın; carbasu s, ince, beyaz keten kumaş; h u ­
m us, toprak vb.
Şu kelim elerse cinssizdir: virü s, zehir; pelagus, açık deniz; vu l-
gus, halk, ayak takımı, avam. (Bu kelim eler içinde pelagus haricinde
diğerlerinin çoğulu yoktur.)
8 . -vus, -q u u s ve -vu m ile biten bazı kelim elerin tekil nominativus
ve accusativus halleri, Eski Latincede -vos, -qu os ve -vom ile b i­
ter. Örneğin,

servos, -i, m., köle equos, -i, m., at aevom, -i, m.,
sonsuzluk; yaş, çağ
Hal Tek. Tek. Tek.
Nom. servos -os equos -os aevom -om
Voc. serve -e eque -e aevom -om
Acc. servom -om equom -om aevom -om
Gen. servi -i equi -i aevi -i
Dat. servo -0 equo -0 aevo -0
Abl. servo -o equo -0 aevo -o

9. dom u s (ev) kelim esi hem II. Çekim hem de IV. Çekim isim grubun­
da çekilir. Bunun için IV. Çekim isim lere bakınız.

65
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

G. ESSE (OLMAK) FİİLİ

Şahıs Şimdiki Zaman

sum benim
Tek. es sensin
est o(dur)
sumus biziz

Çoğ- estis sizsiniz


sunt onlar(dır)

D* I. ve II. ÇEKİM İSİM ve ESSE FİİLİYLE BASİT


CÜMLELER ve ÖRNEK METİNLER1

Descartes Coğrafya Öğreniyor

1. Geographia: Coğrafya

a l .

. ; Î LLYRI UM

^ hhB»9İ
amappafar , sJm %i i l P ’.
’W m .
sX®TQS jjl lllL^

'«İ ö',7-‘~- . M
■ ^T ^'3 (ta n k *
«p. ^8*%^
,'.; ^ P c I W T C J?>/ U M ' ' ’ ; %’“:
Pc'Mlht -
/ 0»ı«a»'« " ■

Gerekli Kelimeler
Aegyptus: M ısır et: ve (bağlaç, çekimsiz)
Arabia: Arabistan Eııropa: Avrupa
Africa: Afrika fluvius: nehir
Britannia: Britanya Gallia: Galya, Fransa
1 0 r b e r g 2003: 7.

66
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Germania: Germanya, Almanya cpıocjue: de, dahi (bağlaç, çekimsiz)


Graecia: Yunanistan Roma: Roma
Hispania: İspanya Rhenus: Ren nehri
in: içinde (zarf çekimsiz ) sed: fakat (bağlaç, çekimsiz)
in + abl.: içinde Sicilia: Sicilya
insula: ada Syria: Suriye
-n e: soru eki; estn e, -mıdır? Italia: İtalya
N ilus: Nil nehri ubi: nerede? (soru kelimesi, çekimsiz)
non: hayır, değil (olumsuzluk bildirir)

Rom a in Italia est. Rom a İtalya'dadır.


Italia in E uropa est. İtalya Avrupa'dadır.
Graecia in E uropa est. Yunanistan Avrupa'dadır.
Italia et G raecia su n t in Europa. İtalya ve Yunanistan Avrupa'dadır.
H ispania et Italia et Graecia in E uropa su n t. İspanya, İtalya ve
Yunanistan Avrupa'dadır.
A egyptu s in E uropa n o n est; A egyptus in A frica ■est. M ısır
Avrupa'da değildir; M ısır Afrika'dadır.
Gallia n o n in A frica est; Gallia e st in Europa. Galya Afrika'da değil­
dir; Galya Avrupa'dadır.
Syria n o n est in E uropa, sed in Asia. Suriye Avrupa'da değildir, (fa­
kat) Asya'dadır.
Arabia q u o q u e in Asia est. Arabistan da Asya'dadır.
Syria n o n e st in Europa, sed in Asia. Suriye Avrupa'da değildir, (fa­
kat) Asya'dadır.
G erm ania n o n in Asia, sed in E uropa est. Almanya Asya'da değildir,
(fakat) Avrupa'dadır.
B ritannia q u o q u e in E uropa est. Britanya da Avrupa'dadır.
G erm ania et B ritannia su n t in Europa. Almanya ve Britanya Av­
rupa'dadır.

— E stne Gallia in E uropa? Galya Avrupa'da m ıdır?


— Gallia in E uropa est. Galya Avrupa'dadır.

— E stne R om a in Gallia? Rom a Galya'da m ıdır?


— R om a in Gallia n on est. Rom a Galya'da değildir.

67
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

—Ubi est Rom a? Rom a nerededir?


—Rom a est in Italia. Rom a İtalya'dadır.

—Ubi est Italia? İtalya nerededir?


—Italia est in Europa. İtalya Avrupa'dadır.

—Ubi sunt Gallia et H ispania? Galya ve İspanya nerededir?


— Gallia et H ispania in E uropa sunt. Galya ve İspanya Avrupa'dadır.

—Estne Nilus in E uropa? Nil nehri Avrupa'da mıdır?


—M lu s in Europa n o n est. M İ nehri Avrupa'da değildir.

—Ubi est M lu s? M İ nerededir?


—M lu s in A frica est. M İ Afrika'dadır.

—Rhenus u bi est? Ren nehri nerededir?


—Rhenus est in Germ ania. Ren, Almanya'dadır.

—M lu s fluvius est. M İ bir nehirdir.


—Rhenus fluvius est. Ren bir nehirdir.

2. Provinciae Romanae: Roma Eyaletleri

G e r e k li K e lim e le r

Brundisium: İtalya'daki Brundisiıım Graecus: Yunan (sıfat)


(Brindisi) şehri m agnus: büyük (sıfat)
Corsica: Korsika M elita: Malta adası
Danuvius: Tuna nehri m u ltu m : çok (sıfat)

1 B kz . 0 r b e r g 2006: 3.

68
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

mim: acaba? (soru kelimesi, çekimsiz) Rhodus: Rodos adası


parvus: küçük (sıfat) Sardinia: Sardinya
provincia: eyalet tres: üç
quid: ne, nedir? (soru kelimesi; çekimli)

in im p erio R om an o m u ltae Rom a im paratorluğunda foir-


su n t provin ciae. H ispania et çok eyalet vardır. Ispanya ve Gal-
Gallia su n t provin ciae R om ana- ya, Rom a eyaletleridir. Britan-
e. B ritannia q u o q u e p rovin cia ya da Roma eyaletidir. İspanya,
Rom ana est. H ispania et Gallia Galya ve Britanya Avrupa'da (yer
et B ritannia tres provin ciae in alan) üç eyalettir (Rom a'nm Av-
Enropa sunt, UM su n t p rov in ci- rupa'daki üç eyaletidir). Suriye ve
ae Syria et A egyp tu s? Syria in M ısır eyaletleri nerededir? Suri-
Asia est, A egyptus est in A frica . ye Asya'dadır, M ısır Afrika'dadır.
B ritan n ia in su la est. N um Britanya bir adadır. Acaba
in su la e su n t Gallia et H ispa- Galya ve Ispanya ada m ıdır? Ha­
n la? N on su n t in su lae; sed Gor- yır, ada değildir; ama Korsika,
sica, Sardinia, Sicilia in su la e Sardinya, Sicilya adadır. Britan-
sun t. Flagna in su la est B ritan - ya büyük b ir adadır. Sicilya da,
nia. Sicilia q u o q u e et Sardinia Sardinya ve Korsika da büyük
et C orsica m agn ae su n t in su - adadır. M alta küçük bir adadır,
lae. M elita in su la parva est. Qu- Brundisium nedir? Brundisi-
id est B ru n d isiu m ? B ru n d isiu m um küçük bir şehirdir (kasa-
op p id û m est. û u id est D anuvi- badır). Tuna nedir? (Ya Tuna?)
us? B anuvius e st fh ıviu s. Rtıe- Tuna bir nehirdir. Ren de bir
nus q u o q u e flu viu s est. N ilus nehirdir. Nil de büyük bir nehir-
quoque m agn u s flu viu s est. dir. Nil Avrupa'da m ıdır? Hayır,
E stne N ilus in E uropa? N on in Avrupa'da değildir, (ama) Afri-
Europa, sed in A frica e st N ilus. ka'dadır. Acaba R odos b ir nehir
N um R h odu s flu viu s e st? N on m idir? Nehir değildir, (ama) ada-
fluvius, sed in su la est. R h odu s dır. R odos bir Yunan adasıdır,
est in su la Graeca. In G raecia Yunanistan'da küçük büyük (bü-
m u ltae su n t in su la e parvae et yük küçük; küçüklü büyüklü) pek
m agnae. çok ada vardır.

69
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Descartes Bir Romalı Aileyle Tanışıyor1


Familia Lucretii Philosophi: Filozof Lucretiııs'ıın Ailesi2

G erekli K elim eler


Lucretius: özel isim salutat: selamlıyor
ûuintus: özel isim salutant: selamlıyorlar
Gaius: özel isim intrat: (bir yerin içine; içeri) giriyor
Lucilius: özel isim gustat: tadıyor
Metella: özel isim cibus: yiyecek
scribit: yazıyor laudat: övüyor
laborat: çalışıyor paratus: hazır
sedet: oturuyor h ortu s: bahçe
bibit: içiyor vocat: çağırıyor

L u cretiu s est p h ilosoph u s.


Lucretius bir filozoftur.

û u in tu s e st filius.
ûuintus bir oğuldur,
û u in tu s est filius Lucretii.
ûuintus Lucretius'un oğludur,
û u in tu s est filius ph ilosoph i.
ûuintus filozofun oğludur.

1 Resimler ve kurgu için bkz. Cambridge Latin Course, Book 1 ,1998.


2 Lucretius Roma'mn önemli edebiyatçı ve düşünürlerinden biridir. Özellikle atomculuğu ve
bu felsefi öğretinin kelimelerini Roma dünyasına tanıttığı için felsefe dünyasında ayrıcalıklı
bir yere sahiptir. Ama bu alıştırmadaki Lucretius kurgusaldır.

70
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Gaius e st servus.
Gaius bir köledir.
Gaius e st servu s ph ilosoph i.
Gaius filozofu n kölesidir.

L ucilius est coqu u s.


Lucilius bir aşçıdır.
L ucilius est co q u u s ph ilosoph i.
Lucilius filozofun aşçısıdır.
L ucilius est co q u u s Lucretii.
Lucilius Lucretius'un aşçısıdır.

M etella est avia Quinti.


Metella ûuintus'un büyükannesidir.
M etella est poeta.
M etella bir şairdir.

û u in tu s est in triclin io.


ûuintus yemek odasmdadır.

71
Gaius e st in h orto.
Gaius bahçededir.
Servus est in h orto.
Köle bahçededir.

L u ciliu s est in culina.


Lucilius mutfaktadır.
C oquus e st in culina.
Aşçı mutfaktadır.

M etella est in atrio.


M etella (evin) ön salonundadır.
Avia e st in atrio.
Büyükanne (evin) ön salonundadır.

L u cretiu s est in tablino.


Lucretius (evin) çalışm a
odasm dadır.
P h ilosoph u s est in tablino.
F ilozof (evin) çalışm a odasm dadır.

P h ilosoph u s in tablin o scribit.


F ilozof çalışm a odasında
yazı yazıyor.
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M etella in atrio sedet.


M etella ön salonda oturuyor.

Filius in triclinio bibit.


Oğul yemek salonunda içiyor.

Servus in h o r to laborat,
Köle bahçede çalışıyor.

Coquus in culina laborat.


Aşçı mutfakta çalışıyor.

73
Renatus (D escartes) est amicus
Lucretii.
Renatus, Lucretius'un bir arkada­
şıdır.

Caecilius est amicus Lucretii et


Renati.
Caecilius, Lucretius'un ve
Renatus'un dostudur.

Lucretius salutat amicos.


Lucretius arkadaşlarını karşılıyor
(selamlıyor; hoş geldin diyor).

Amici Lucretii salutant Metellam.


Lucretius'un dostları M etella'yı
selam lıyor (merhaba diyor).
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Amici Lucretii salutant du in tu m .


Lucretius'un dostları ûuintus'u se­
lam lıyor (merhaba diyor).

Metella culinam intrat.


M etella m utfağa giriyor.

Metella cibıraı gustat.


M etella yiyeceği tadıyor.

Metella coquum laudat.


M etella aşçıyı övüyor.

75
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Amini Lucretii, Caecilius et Rena-


tus, sunt in horto.
Lucretius'un dostları (olan) Caeci­
lius ve Renatus bahçedeler.

Coquus in triclinium intrat.


Aşçı yemek odasına giriyor.
Amini Lucretii in triclinio cibum
edent.
Lucretius'un dostları yemek od a­
sında yemek yiyorlar.

76
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

II. Ü N İ T E

A. SIFATLAR (Adiectivum)

Sıfat bir ism i nitelik, nicelik, yer, sıra vs bakım ından niteleyen
kelimedir. Sıfatlar sayesinde isim ler diğer isim ler arasında ayırt
edici özellikler kazanır. Türkçede sıfatlara şöyle örnekler verilebilir:
doğru, ağır, uzun, ince, güzel, hünerli, doru, kızıl, bin bir, tek, o, bu,
hangi, ışıltılı vb.
Latincede sıfatlar, I. ve II. Çekim ile III. Çekim Sıfatlar olarak
ikiye ayrılır. Latincede sıfat, nitelediği kelim enin cinsini, halini ve
sayısını alır ve en önem lisi o kelim eyle uyum lu şekilde çekilir.

I. ve II. Çekim Sıfatlar

Bu çekim grubuna giren sıfatlar (adj.), üç takılı sıfatlar olarak da


adlandırılırlar, çünkü üç cins ism e göre (eril, dişil, cinssiz) ayrı ayrı
çekilirler. Bu nedenle şu şekilde yazılırlar:
bonus, bona, bonum, adj., iyi
tener, tenera, tenerum, adj., ince, körpe, narin
sacer, sacra, sacrum, adj., (-e harfi düşer), kutsal

I. ve II. Çekim Sıfatlar şu şekilde çekilir:

Hal Tekil Çoğul


m. f. n. m. f. n.
Nom. bon _ bon bon boni bon : bona
Voc. bone bona bonum boni bonae bona
Acc. bonum bonam bonum bono s bon bona
Gen. boni bona e boni bonorum bonarum bonorum
Dat. bono bona e bono boni s boni s bonis
Abl. bono bona bono boni s boni s boni s

77
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Nom. tener tenera tenerum teneri tenerae tenera


Voc. tener tenera tenerum teneri tenerae tenera
Acc. tenerum teneram tenerum teneros teneras tenera
Gen. teneri tenerae teneri tenerorum tenerarum tenerorum
Dat. tenero tenerae tenero teneris teneris teneris
Abl. tenero tenera tenero teneris teneris teneris
Nom. sacer sacra sacrum sacri sacrae sacra
Voc. sacer sacra sacrum sacri sacrae sacra
Acc. sacrum sacram sacrum sacros sacras sacra
Gen. sacri sacrae sacri sacrorum sacrarum sacrorum
Dat. sacro sacrae sacro sacris sacris sacris
Abl. sacro sacra sacro sacris sacris sacris

Bu G ruba Giren Bazı Sıfatlar \

malus, mala, m alum , adj., kötü; arm iger, arm igera, arm igerum ,
adj., silah taşıyan, silahlı, silahla donanım lı, silah kuşanmış; sig-
nifer, signifera, sig n iferu m , adj., bayrak taşıyan, bayrakçı, bayrak
taşıyıcısı; lon gu s, longa, lon gu m , adj., uzun; parvus, parva, par-
vum, adj., küçük; m agn u s, m agna, m agnum , adj., büyük; R om anus,
Romana, R om anum , adj., Rom alı; G raecus, Graeca, Graecum , adj.,
Yunan; duruş, dura, du ru m , adj., sert; nu du s, nuda, n udu m , adj.,
çıplak; novus, nova, n ovu m , adj., yeni; m u ltu s, m ulta, m ultum ,
adj., çok; carus, cara, caru m , adj., aziz, sevgili, değerli, can; m iser,
m isera, m iseru m , adj., zavallı, sefil durum da (olan); altus, alta, al-
tum , adj., yüksek, uzun

Sıfat-İsim Uyumunu Gösteren Örnekler

bona puella: iyi kız (Cümledeki vurguya göre sıfat isim den sonra da
gelebilir, örn. p u ella bona.)
pulchra puella: güzel kız
epistula longa: uzun mektup
poeta m agnus: büyük (ün bakımından) şair (Burada p oeta kelim esi­
nin -a ile bitm esine rağm en eril bir isim olduğu hatırlanmalıdır.
Bu yüzden onu niteleyen sıfat da erildir.)
m agistri boni: iyi hocalar
m alorum lib roru m : kötü kitapların

78
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

dura m ensa: sert masa


R om ana fem in a: Rom alı kadın
R om ana puella: Rom alı kız
R om anus pu er: Rom alı çocuk
secu n d a porta: ikinci kapı
pu ellae m iserae: zavallı kızlar
P risci Latini: Eski Latinler
stu ltu s servus: aptal (budala) köle
atra casa R om uli: R om ulus'un kara kulübesi
parva casa: küçük kulübe, ev
claru s poeta : ünlü (bir) şair
la b oriosa fabu la Ûuintii: ûuintius'un yorucu (ya da sahneye uyar­
lanm ası zor) m asalları
locu s am oen u s: hoş b ir yer, güzel bir yer, sevim li bir yer
ca elu m caeru leu m : m avi gök
iratus p h ilosop h u s: kızgın (öfkeli, sinirli, asabi) filozof
veru s am icus: hakiki arkadaş (dost)
vera am icitia: gerçek dostluk

secundus, -a, -um, adj., ikinci; porta, -ae, f., kapı, şehir kapısı; priscus, -a, -um,
adj., eski zamanlara ait, eski, antik; Latini, -oram, m., Roma'nm kurulduğu eski
İtalya toprakları Latium'un yurttaşları, Latinler; stultus, -a, -um, adj., aptal,bu­
dala, ahmak, salak, akılsız, sersem, bön, şaşkın; servus, -i, m., erkek köle; serva,
-ae, f., kadın köle; ater, atra, atrum, adj., kara, kömür karası, donuk siyah; casa,
-ae, f., küçük ev, kulübe, mütevazı ev; clarus, -a, -um, adj., parlak, ışütılı; temiz,
net; açık, anlaşılır; ünlü; laboriosus, -a, -um, adj., emek gerektiren, zor; yorucu,
bıktırıcı; yorgun, yılgın, başı belada; locus, -i, m., yer; tiyatroda oturacak yer;
yabancı elçilere kalmaları için ayni an yer, geçici mesken, han, oda, pansiyon,
konuk evi vb; ölünün yattığı yer, mezar; tartışma veya düşünce konusu, nokta,
mesele, konu başlığı ya da bölümü vb; loci (çoğ.)\ kanıtın dayandığı temeller,
kanıtların dayandıkları ya da doğduklan ana noktalar; loci communes: genel
savlar, argümanlar, kanıtlar, ispatlar, deliller; herhangi bir şey için fırsat, za­
man, yer; rütbe, derece, görev, konum, yer; amoenus, -a, -um, adj., sevimli, hoş,
pek hoş, güzel, büyüleyici, çekici, beğeniye hitap eden, zevkli, enfes, gönül açı­
cı, nefis, tatb, latif; caelum, -i, n., gök, gökyüzü; caeraleus, -a, -um, adj., mavi,
masmavi, gök mavisi; iratus, -a, -um, adj., sinirlenmiş, sinirli, asabi, kızdırılmış,
kızgın, çok öfkeli, öfkeden kudurmuş; verus, -a, -um, adj., gerçek, asıl, hakiki,
doğru, arı saf; (ad) veram, -i, n., gerçek ya da hakiki olan, gerçeklik, hakikat,
doğruluk, doğru olan; olgu; amicus, -i, m., arkadaş, dost (erkek); amica, -ae, f„,
arkadaş, dost (kadın), kız arkadaş; sevgili; amicitia, -ae, £, arkadaşlık, dostluk

79
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

form a pulchra: güzel biçim


b on u m p rin cip iu m : iyi bir başlangıç; iyi bir ilke
infinitıraı n ih ilu m : sonsuz hiçlik
beata vita: mutlu (kutlu) yaşam
anim us absurdus: sapkın akıl
som n ia nova: tuhaf rüyalar
P hilosoph ia Graeca: Yunan felsefesi
P hilosoph ia R om ana: Rom a felsefesi
P rincipia m ath em atica: matematik ilkeler

forma, -ae, f., kontur (resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi, hat),
figür, biçim, varlıkların biçimi, dış görünüş, çehre; güzel bir biçim, güzellik;
desen, taslak, ana hat; herhangi bir şeyin yapıldığı örnek, model; herhangi bir
şeye biçim veren hamur, balçık, çamur; tür, çeşit, sınıf; bir kelimenin gramer
biçimi; principium, -i, n„, başlangıç, köken, girişim; (çoğ.) elementler, öğeler,
ilkeler, temeller; yaratan, başlatan, kuran, ata; öncelik, üstünlük, kıdem, önce­
lik sırası; hâkimiyet, egemenlik, hükümranlık, üstünlük, yeterlik (Yun. arkhe
(âpxf|) kavramının anlamlarından biri; in fin itııs, -a, -um, adj., sınırları olma­
yan, sınırsız, sınırlanmamış; sonu olmayan, sonsuz, uçsuz bucaksız; süresiz;
(ad) infinitum, -i, n., sınırsızlık, sonsuzluk; sayıca ya da miktarca sonsuz
olan, sayısız olan; sayılamaz olan; belirsiz olan, kesin olmayan; süresiz olan,
sonsuz olan; {gram.) belirsiz ya da belgisiz kelime; nihilum, -i, n., hiç, hiç o-
lan, hiçlik, hiç olma durumu; bir şeyin gerçekte varolmayışı, yokluk; vita, -ae,
f., yaşam, hayat; heatus, -a, -um, adj., mutlu, kutlu, şanslı, bahtlı, bahtı açık;
(ad) beatum, -i, n., mutluluk, kutluluk; animus, -i, m., insan ruhunun akli
yanı (corpus (beden) ve animaya (can) karşıt anlamdadır); düşünen, hisseden
ve irade gösteren zihin, anlayış, kavrayış, önsezi yeteneği, ayırt etme yetisi;
istek, irade; genel olarak algılama ve düşünce gücü ya da yetisi, akıl, zihin; gö­
nül; (zihnin özel yetileriyle ilgili olarak) hafıza, bellek; bilinç, şuur, bilinçlilik
(conscierıtia); hayal gücü; hissetme yetisi, hassaslık, duyarlılık; genel olarak
kalp, yürek, ruh, his, duygu, eğilim, yönelim, duygu durumu, tutku; cesaret,
yüreklilik; gurur, kibir; şiddetli duygu, tutku; öfke, gazap; sabırlılık, sakinlik,
dinginlik; haz, zevk, keyif; irade gücü, isteme yetisi, irade, yönelim, arzu, ni­
yet, düşünce, fikir; Divinus Animus: Tanrısal Zihin ya da Tanrı'mn Zihni; ab­
surdus, -a, -um., adj., irrasyonel, akıl dışı, saçma, mantıksız, mantığa ve ak­
la aykırı olan, mantık dışı, mantığa uygun olmayan; duyarsız, hissiz, ahmak,
aptal, budala; somnium, -ii, n., düş, rüya; novus, -a, -um, adj., eski olmayan,
yeni; taze; tuhaf, garip, işitilmemiş; aykın, alışılmadık, tecrübe edilmemiş, hiç
yaşanmamış, ilk kez olan; Graecus, -a, -um, adj., Yunanlara ait olan, Yunan'a
özgü olan, Yunan; Romanus, -a, -um, adj., Roma ya da Romalılara ait olan,
Roma'ya özgü, Roma'nm olan, Romalılık unsurları taşıyan; mathematicus,
-a, -um., adj., matematikle ilgili, matematiğe özgü, matematiğe ilişkin

80
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

m agna sapientia: yüce akıl


e th icu m dictu m : ahlaki deyiş, söz
eth ica verba: ahlaki sözler (kelimeler, ifadeler)
anim a pura: temiz (arı, kusursuz, lekesiz, iffetli, ahlaklı) ruh; sa f
soluk; sa f hava

Kural D ışı D urum lar

1. Bu gruba giren satu r (doymuş, doygun) sıfatı -ur, -a, -um şeklin­
de çekilir: satur, satura, saturum .
2 . -fer ve -ger şeklinde biten sıfatlar, sesli -e harfini korurlar; örn.
alter, -era, -eru m (iki şeyden diğeri, öteki).
3 . dexter, dextera, d ex teru m (sağ taraf, sağ) sıfatı, dexter, dextra,
dex tru m olarak da çekilir.
4. Zamir değeri taşıyan bazı sıfatlar da (adiectivum pron om inale)
bu gruba dahildir. Ama bu sıfatların tekil genetivusları genellik­
le -ius ile, tekil dativusları -i ile biter. Bu tür sıfatların vocativu-
su yoktur. Çoğul şekilleri ise düzenlidir. Bu sıfatlar:
unus, -a, -um , {sayı) bir; bir tek, tek
nu llu s, -a, -um , h içbir
ullu s, -a, -um , hiç; herhangi bir
solus, -a, -um , yalnız, tek, tek başına, sadece
totu s, -a, -um , tüm, bütün, hepsi
alter, -era, -erum , iki şeyden diğeri, öteki (ikisinden biri)
alius, -a, -ud, başkası, diğeri, öteki (bir grubun içinden, birkaç
şeyden biri)

sapientia, -ae, f., aklıselim, sağduyu, ayırt etme kabiliyeti, basiret, feraset, sez­
gi gücü, seziş, kavrayış, anlayış, akıllılık; akıl, bilgelik, hikmet, dirayet, ince
şeyleri kavrayış; dünyaya dair bilgi, felsefe (philosophia); tanrısal ve insani
yaşamın nedenlerine dair bilgi; ethicus, -a, -um, adj., ahlakla ilgili, ahlaki;
dictum, -i, n., söylenmiş bir şey, söz, deyiş; atasözü, mesel vb; şiir, mısra; ge­
leceğe yönelik tahmin, kehanet; emir, buyruk; söz, vaat; verbum, -i, n., kelime;
söz, ifade, konuşma; {gram.) fiil; (KL) Kutsal Üçlü'nün ikinci şahsiyeti = Yun.
Logos; anima, -ae, f., hava, hava akımı, rüzgâr; element olarak hava; soluk;
yaşam soluğu, can; yaşam; canla dolu varlık, yaşayan varlık, canlı; düşüncenin
merkezi, zihin, ruhun akılcı yanı, akıl; duyguların merkezi; bilinçlilik; purus,
-a, -um, adj., an, saf, temiz, lekesiz, kusursuz, iffetli, ahlaklı; bütün, tam, mut­
lak; bozulmamış, yekpare; çürük olmayan, taze

81
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

uter, -tra, -trum , ikisinden biri, biri ya da diğeri; (soru) hangisi,


ikisinden hangisi
nen ler, -tra, -trum , ikisinden hiçbiri, ne bu ne öteki

Ö rnek Ç ekim ler

Tekil

Hal m. f. n.
alius, -a, -ud, adj., başkası
Nom. alius alia aliud
Voc. — — —
Acc. alium aliam aliud
Gen.1 alius / alterius alius / alterius alius / alterius
Dat. alii alii alii
Abl, alio alia alio
uter, -tra, -trum, adj., ikisinden biri
Nom. uter utra utrum
Voc. — — —
Acc. utrum utram utrum
Gen. utrius utrius utrius
Dat. utri utri utri
Abl. utro utra utro

N euter sıfatı, u te r gibi çekilir ve şu şekilde tercüme edilir: In u tra


casa est Gaia? Gaia hangi evde? Gaia e st in n eu tra casa. Gaia
hiçbir evde değil (iki evde de değil; hiçbirinde).
Alter sıfatı bir cüm lede tekrarlanırsa şu şekilde tercüme edilir: Al-
teru m oppidu m e st m agnum , alteru m parvum . Bir kasaba b ü ­
yüktür, öteki (diğeri) küçüktür (iki kasabadan biri, öteki). Aynı şe­
kilde alius sıfatı da tekrarlanırsa şu şekilde tercüme edilir: A liud
oppidum est validum , aliud in firm u m . Bir kasaba sağlamdır, di­
ğeri çürüktür (Kasabalardan biri sağlam, diğeri çürüktür; birden
fazla kasabadan b iri ve diğeri). Bunlara benzer şekilde alius sıfa­
tının çoğulu olan alii, -ae, -a (başkaları, diğerleri, ötekiler, bazıla­
rı) sıfatı da cümle içinde tekrarlanırsa şu şekilde tercüme edilir:

1 Alius sıfatının tekil genetivus hali alteriu s olarak da yazılır. Bkz. Bennett 1918: 36.

82
DES CART ES LATİNCE Ö Ğ R E N İ Y O R

Alii gladios, alii scııta portan t. Bazılarının kılıcı var, bazı!arının


kalkanları (Bazılarının elinde kılıç var, bazılarının kalkan; Birileri
kılıç taşıyor, birileri kalkan; Kiminin elinde kılıç var, kimininse
kalkan).
Ullus sıfatı şu şekilde tercüm e edilir: E stne u llu s carru s in agro?
Tarlada herhangi bir (hiç) araba var mı?
N ullus sıfatı şu şekilde tercüm e edilir: M ııltu s am icus, n u llu s am i­
cus. Birçok arkadaş, h içbir arkadaş (Birçok arkadaşı olanın as­
lında h içbir arkadaşı yok demektir).
5. Sıfatlar ism in yerine geçip tek başlarına da kullanılırlar. Örne­
ğin, R om an i cibum. eden t. Rom alılar yemek yiyorlar. R om anus
b on u m laudat. Rom alı (adam), iyi bir insanı (iyiyi; iyi bir şeyi;
iyiliği; iyi olanı) över.
6. Sıfatlar cüm lede bazen zarf anlamı da verebilirler; örn. m aestus,
(sıfat) üzgün; (zarf) üzgün bir şekilde.

B. I. ve II. ÇEKİM İSİM, SIFAT ve ESSE


FİİLİYLE ÖRNEK CÜMLELER

Vita beata est. Hayat kutludur (Hayat yaşanmaya değer).


Vita iu cu n d a est. Hayat tatlıdır.
Barba p h ilosop h i longa est. Filozofun sakalı uzundur.
Corsica in su la m agna est. Korsika büyük bir adadır.
Gorsica e t Sardinia in su lae m agnae sunt. Korsika ve Sardinya b ü ­
yük adalardır.
N ilus flu viu s m agnus est. Nil büyük b ir nehirdir.
N ilus et R h en u s fluvii m agni sunt. Nil ve Ren büyük nehirlerdir.
Gaius R om anus est. Gaius (bir) Romalıdır.
Gaia R om ana fem in a est. Gaia Rom alı bir kadındır.
Gaius et Gaia R om ani sunt. Gaius ve Gaia Romalıdır.

carrus, -i, m., yük taşımada kullanılan iki tekerlekli araba, vagon; iucundus,
-a, -um, adj., hoş, güzel, keyifli, zevkli, haz içeren; barba, -ae, f., sakal; Corsica,
-ae, f., Akdenizde yer alan, yaban arılarının ürettiği balmumu ve balıyla ün­
lü Korsika adası; Sardinia, -ae, f., Akdenizde, Sicilya adasından sonra ikinci
büyük ada, Sardinya adası; Gaius, -i(i), m., Romalı erkek ismi; Gaia, -ae, f.,
Romalı kadın ismi

83
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Marcus est p u e r Romanus. M arcus Rom alı bir çocuktur.


Publius quoque p u e r R om anus est. Publius da Romalı bir çocuktur.
Marcus et P ublius p u e rî R om anı sunt. M arcus ve Publius Rom alı
çocuklardır.
Praemia philosophiae iucunda sunt. Felsefenin ödülleri tatlıdır
(Felsefeden elde edilecek kazanç tatlıdır).
Apathia est principium Stoicum. A path ia Stoik bir ilkedir.
Stoicae sententiae sunt in libro Senecae. Seneca'nm kitabında
Stoik düşünceler vardır (mevcuttur, yer alır).
Epicuri sententiae novae sunt. Epikuros'un düşünceleri (deyişleri)
alışılmadık düşüncelerdir.
Ciceronis libri sunt de populo Romano e t philosophia Romana.
Cicero'nun kitapları Rom a halkına ve Rom a felsefesine (düşün­
cesine) dairdir.
Domus Romanorum et Graecorum plena librorum est. R om alıla­
rın ve Yunanların evi kitaplarla doludur.
Sacrum templum e st plenum argentorum. Kutsal tapm ak güm üş­
lerle doludur.
Gallia est plena Romanorum. Galya Rom alılarla doludur.
Gymnasium est plenum pueris. G ym nasium çocuklarla doludur.
(Bu örnekteki pueris, kelim enin çoğu l ablativus halidir.)

Marcus, -i, m, Romalı erkek ismi; Publius, -ii, m., Romalı erkek ismi; praemi-
um, -ii, n., ganimetlerden elde edilen kazanç; avantaj, öncelik hakkı, ayrıcalık;
ödül; ödüle layık bir eylem, başarı vb; apathia, -ae, f., duygulardan bağımsız
olma hali, akla uygun olmayan şeylere kayıtsız kalabilme durumu; Stoicus, -a,
-um, adj., Stoa felsefesine ilişkin, Stoa felsefesine özgü, Stoik; sententia, -ae,
f., fikir, düşünce, yargı, karar; istek; amaç; (kelimeler ve konuşmayla ilgili) an­
lam, fikir, kavram, işaret, belirti; kelimelerle açıklanan düşünce, cümle; felsefi
bir önerme, kendiliğinden apaçık kabul edilen temel önerme, aksiyom; özdeyiş,
aforizma, özlü söz, vecize, deyiş, mesel, atasözü, şiar, darbımesel, düstur, ilke;
Seneca, -ae, m., Romalı Stoik düşünür Marcus Annaeus Seneca'nm soyadı; de
+ abi, bir şey ile ilgili, bir şeye ilişkin, -e dair, bir şey hakkında, -e yönelik;
plernıs, -a, -um, adj., herhangi bir şeyle dolu (neyle doluysa o kelime gen. veya
abl. halinde yazılır. Bu örnekteki librorum gibi); templum, -i, n., tapmak; ar-
gentum, -i, n., gümüş; gymnasium, -ii, n., Yunanlarm beden eğitimi yaptıkları
mekân ya da beden eğitimi okulu, genel olarak okul
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M agna gym nasia et p h ilo so p h o ru m sch ola e su n t in M agna Gra-


ecîa. Magna Graecia'da büyük g ym n a siu m la r ve felsefecilerin
okulları vardır (mevcuttur, bulunur).
In silvis R om ae su n t m u ltae fera e b estiae. Roma ormanlarında
birçok vahşi hayvan vardır (yaşar, bulunur).
In aquis e t in silvis su n t can didae n ym phae. Sularda ve ormanlar­
da ışıl ışıl deniz perileri yaşar (vardır, bulunur).

C. I. ve II. ÇEKİM İSİM ve SIFAT UYUMUNU


GÖSTEREN ÖRNEK METİN

G erekli K elim eler

lib er: kitap pagina: kitap sayfası


a n tiqu u s: eski titu lu s: kitap başlığı, adı, ismi
Latinus: Latin; Latince sex: altı (sayı, çekim siz)
ecce: işte {ünlem, çekim siz) ce te ru s, cetera, ce teru m : vesai­
n ovus: yeni re, ve bunun gibi, vs, vb
Lingua Latina: Latin dili duo: iki (sayı)

Magna Graecia (Büyük Yunanistan): Yunanların yerleştiği Aşağı İtalya; silva,


-ae, f., orman; ferus, -a, -um, adj., vahşi; bestia, -ae, f., vahşi hayvan; candi-
dus, -a, -um, adj., parlak, ışıltılı, ışıl ışıl; nympha, -ae, f., su perisi, deniz peri­
si; ağaçların, koruların, ormanların, nehirlerin ve dağların perisi

1 0 r b e r g 2006: 16.

85
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

capitulum: kitap bölü m ü secundus, secunda, secundum:


capitulum primum: birinci bölüm ikinci (sıra sayısı); I. ve II. Çe-
primus, prima, primum: ilk, b i- kim sıfatlar gibi çekilir.
rinci, ilk sırada yer alan (sıra tertius, tertia, tertium: üçüncü
sayısı); b irin ci, ikinci gibi bir (sıra sayısı); I. ve II. Çekim sı-
şeyin sıradaki yerini göster- fati ar gibi çekilir.
meye yarayan sayı sıfatı; I. ve numerus: sayı
II. Çekim sıfatlar gibi çekilir, vocabulum: (gram.) isim, kelime

Ecce duo libri Latini: liber îşte iki Latince kitap: es-
antiquus et liber novus. Lin- ki b ir kitap ve yeni bir kitap,
gua Latina e s t primus Renati Renatus'un (Descartes'm) ilk La-
Latinus. Titulus libri Renati tince kitabı (bu). Renatus'un ki-
est LINGUA LATINA. Liber Re- tabının adı (başlığı) LATİN DİLİ
nati non antiquus, sed novus (LATİNCE). Renatus'un kitabı es-
est. ki değil, yeni.
In LINGUA LATINA sunt m u l- LATİN DİLİ (adlı) kitabın bir-
tae paginae et multa capitula: çok sayfası ve birçok bölüm ü
capitulum primum, secundum, var: birin ci bölüm , ikinci bölüm ,
tertium, cetera. IMPERIUM üçüncü bölüm ve bunlar gibi (vs).
ROMANUM est titulus capituli Birinci bölüm ün başlığı, ROMA
primi. Titulus capituli secundi İMPARATORLUĞU adını taşır,
est PHILOSOPHIA ROMANA. In İkinci bölüm ün başlığı ROMA
capitulo secundo sunt sex pa- FELSEFESİ'dir. İkinci bölüm altı
ginae. In pagina prima capituli sayfadır. İkinci bölüm ün ilk say-
secundi multa vocabula nova fasında birçok yeni kelime var
sunt: natura, metaphysica, on- (mevcut): doğa, metafizik, onto-
tologica, causa, scientia, cetera. loji (varlıkbilim), neden, bilim ve
Numerus vocabulorum Latino- bunlar gibi (vb). Latince kelime-
rum magnus est! lerin sayısı çok fazla! (ne çok!)

86
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

D. SAYILAR (Numeri)

Latincede sayılar bazı harflerle sim gelenir ve iki bölüm halinde


özetlenebilir .1

I. Sayı Sıfatları

Temel sayılar: u n u s, du o (bir, iki) gibi. Temel sayılar q u o t (kaç


tane) sorusuna yanıt verir.
Sıra Sayıları: prim u s, secu n d u s (birinci, ikinci) gibi. Sıra sayıları
q u otu s (kaçıncı) sorusuna yanıt verir.
Üleştirm e Sayı Sıfatları: sin gu li, b in i (birer birer, ikişer ikişer)
gibi. Üleştirm e sayıları q u o te n i (kaçar tane) sorusuna yanıt verir.

II. Sayı Zarfları

sem el, bis (bir kez, iki kez) gibi.

G enel Tablo

Sem boller Temel Sayılar Sıra Sayıları Ü leştirm e S a p Zarflan


Sayı Sıfatları

I unus (-a, -um, adj.) primus (-a, -um, adj.) singuli (-ae, -a) semel

II duo (duae, duo, adj.) secundus bini bis

III tres (tres, tria) tertius tem i ter

IV quattuor quartus quatem i quater

V quinque quintus quini quinquie(n)s

VI sex sextus seni sexiens

VII septem septımus septeni septiens

VIII octo octavus octoni octiens

IX novem nonus noveni noviens

X decem decimus deni deciens

XI undecim undecimus undeni undeciens

XII duodecim duodecimus duodeni duodeciens

XIII tredecim tertius decimus tem i deni terdeciens

XIV quattuordecim quartus decimus quatem i deni quaterdeciens

XV quindecim quintus decimus quini deni quindeciens

XVI s edecim sextus decimus seni deni sedeciens

XVII septendecim septimus decimus septeni deni septiens deciens

1 Ben ne tt 1918: 45.

87
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE

XVIII duodeviginti duodevice(n)simus duo devi c eni duodeviciens

XIX undeviginti undevicensimus undeviceni undeviciens

XX viginti vicensimus viceni viciens

XXI unus et viginti unus et vicensimus viceni singuli semel et viciens

XXX triginta tricensimus triceni triciens

XL quadraginta quadragensimus quadrageni quadragiens

L quinquaginta quinquagensimus quinquageni quinquagiens

LX sexaginta sexagensimus sexageni sexagiens


LXX septuaginta septuagensimus septuageni septuagiens

LXXX octoginta octogensimus octogeni octogiens

XC nonaginta nonagensimus nonageni nonagiens

C centum centensimus centeni centiens


CC ducenti ducentensimus duceni ducentiens

CCC trecenti trecentensimus treceni trecentiens

CCCC quadringenti quadringentensimus quadringeni quadringentiens


D quingenti quingentensimus quingeni quingentiens
DC sescenti sescentensimus sesceni sescentiens

DCC septingenti septingentensimus septingeni septingentiens


DCCC octingenti octingentensimus octingeni octingentiens

DCCCC nongenti nongentensimus nongeni nongentiens


M mille mille(n)simus singula milia millie(n)s (milie(n)s)
MM duo m ilia bis mille(n)simus bina m ilia bis millies

Tem el Sayılar

IV ila XX arasındaki temel sayılar çekimsizdir. Diğerleri I. ve II.


Çekim çoğul sıfatlar gibi çekilir. îlk üç sayının ve m ille (bin) sayısı­
nın çekimi ise kuralsızdır ve aşağıdaki gibidir.

unus, -a, -um, adj., bir


Tekil Çoğul
Hal m. f. n. m. f. n.
Nom. unus una unum uni unae una
Acc. unum unam unum uno s unas una
Gen. u n iu s u n iu s u n iu s unorum unarum unorum
Dat. Uİ1İ un i uni unis unis unis
Abl. uno una uno unis unis unis
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ö rnekler

u n u m saxum : bir taş


u n u s equ u s: bir at
u n iu s equi: bir atın
u n o ru m castroru m : b ir askeri karargâhın (Castra çoğul bir kelime
olduğu için u n u s sıfatı da ona uyarak çoğul olur, ama tek bir
ordugâha işaret edilir.)

duo, duae, duo, adj., iki

Hal m. f. n.

Nom. duo duae duo

Acc. duos / duo duas duo

Gen. duorum duarum duorum

Dat. duobus duabus duobus

Abl. duobus duabus duobus

Ö rnekler

du o saxa: iki taş (Duo doğal olarak çoğul olduğu için, saxum da
çoğul, yani saxa olur.)
du o equi: iki at
u n u s de du ob u s m alis: iki kötülükten biri
in d u obu s libris: iki kitapta

tres, tria, adj., üç

Hal m./f. n.

Nom. tres tria

Acc. tres tria

Gen. trium trium

Dat. tribus tribus

Abl. tribus tribus

saxum, -i, n., taş; kaya parçası; equus, -i, m., at; castra, -orum, n., (çoğ.) askeri
kamp, karargâh, ordugâh; de + abl., -den; malum, -i, n., kötü olan herhangi bir
şey, kötülük, fenalık, bela
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Ö rn ekler

tria saxa: üç taş


tres equi: üç at
trib u s verbis: üç kelimelik
tria m ilia sagittarii: üç bin okçu

m ille (çoğ. m ilia, m iliu m , n.), bin

M ille (bin) sayısı bir sıfat olarak çekimsizdir. Ama çoğul haldeyken,
bir isim olur ve bir isim gibi çekilir.

Çekimsiz bir sıfat olarak m ille (bin)

m ille saxa: bin taş


m ille equi: bin at
m ille basia: bin öpücük

İsim olarak m ilia, m iliu m , n., bin

Nom. milia
Acc. milia
Gen. milium
Dat. milibus
Afal. milibus

Ö rn ekler

d ecem m ilia: on bin (decem : on + m ilia: bin)


octo m ilia: sekiz bin
tria m ilia: üç bin
q u a ttu o r m ilia: dört bin
octo m ilia equ oru m : (atların sekiz bini) sekiz bin at (M ilia'dan son ­
raki kelime, bu örnekte olduğu gibi, çoğul genetivus halde olur.)
du o m ilia: iki bin
duo m ilia equ oru m : iki bin at
du oru m m iliu m saxorum : (taşların iki bininin) iki bin taşın

sagittarius, -ii, m., okçu; basium, -ii, n., öpücük

90
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Sıra Sayılan

Sıra sayılan I. ve II. Çekim sıfatlar gibi çekilir.

Ö rnek Tablo

I. primus, -a, -um, adj., birinci

II. secundus, -a, -um, adj., ikinci

III. tertius, -a, -um, üçüncü

IV. quartus, -a, -um, adj., dördüncü

V. quintus, -a, -um, adj., beşinci

VI. sextus, -a, -um, adj., altıncı

VII. septimus, -a, -um, adj., yedinci

VIII. octavus, -a, -um, adj., sekizinci

IX. nonus, -a, -um, adj., dokuzuncu

X. decimus, -a, -um, adj., onuncu

XI. undecimus, -a, -um, adj., on birinci

XII. duodecimus, -a, -um, adj., on ikinci

XIII. tertius decimus, -a, -um, adj., on üçüncü

XIV. quartus decimus, -a, -um, adj., on dördüncü

XV. quintus decimus, -a, -um, adj., on beşinci

XVI. sextus decimus, -a, -um, adj., on altıncı

XVII. septimus decimus, -a, -um, adj., on yedinci

XVIII. duodevicesimus, -a, -um, adj., on sekizinci

XIX. undevicesimus, -a, -um, adj., on dokuzuncu

XX. vicesimus, -a, -um, adj., yirminci

c. centesimus, -a, -um, adj., yüzüncü

M. millesimus, -a, -um, adj., bininci

Ö rnekler

prim ae litterae: ilk harfler


p rim u m bellu m : birin ci savaş
prim a luna: (birinci Ay), yeniay, hilal
secu n d o anno: ikinci yılda

91
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

secunda m ensa: ikinci öğün (Rom alıların sofra anlayışına göre)


secunda G erm ania: ikinci Germania; Aşağı Germania (Aşağı Al­
manya)
tertia sen ten tia: üçüncü cümle
tertio anno: üçüncü yılda
quinta stella: beşin ci yıldız
sextus annus: altıncı yıl
sextus casus: altıncı hal (ismin altıncı hali, yani ablativus hali)
septim a sen ten tia: yedinci cümle
octava porta: sekizinci kapı
nonus ager: dokuzuncu tarla
decim a hora: onuncu saatte
undecim u s annus: on birin ci yıl
vicesim us annus: yirm inci yıl
cen tesim o anno: yüzüncü yılda
m ille sim a pagina: bin in ci sayfa

Üleştirme Sayı Sıfatları

Üleştirme Sayı Sıfatları I. ve II. Çekim çoğul sıfatlar gibi çekilir.

Ö rnek Tablo

I singuli, -ae, -a, adj., birer


II bini, -ae, -a, adj., ikişer
III terni (trini), -ae, -a, adj., üçer
IV quaterni, -ae, -a, adj., dörder
V quini, -ae, -a, adj., beşer
VI seni, -ae, -a, adj., altışar
VII septeni, -ae, -a, adj., yedişer
VIII octoni, -ae, -a, adj., sekizer
IX noveni, -ae, -a, adj., dokuzar
X deni, -ae, -a, adj., onar
XI undeni, -ae, -a, adj., on birer
XX viceni, -ae, -a, adj., yirmişer
c centeni, -ae, -a, adj., yüzer
M singula milia, -ae, -a, adj., biner

92
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ö rn ekler ve te r c ü m e şek illeri

bina talenta: iki talentum


b in ae litterae: iki mektup
trin a e litterae: üç mektup
p u e ri d en u m a n n oru m : on yaşında çocuklar
qu in a arm en ta: beş sürü; beş davar sürüsü

Sayı Zarfları

I semel, bir kez


II bis, iki kez
III ter, üç kez
IV quater, dört kez
V quinquies, beş kez
VI sexies, altı kez
VII septies, yedi kez
VIII octies, sekiz kez
IX novies, dokuz kez
X decies, on kez
XI undecies, on bir kez
XX vicies, yirmi kez
c centies, yüz kez
M milies, bin kez

sem el in vita: hayatta bir kez


bis in anno: yılda iki kez
bis bin a su n t q u attu or: {çarpm a işlemi) iki kere iki dört eder
d ecies anno: yılda on kez

talentum, -i, n., bir para birimi, talentum

93
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

E. SAYILARA İLİŞKİN BASİT M ETİN

Descartes Sayıların Sembollerini Öğreniyor

Gaius magister, Renatum et discipulos docet litteras et


numeros: Öğretmen Gaius, Renatus'a (Descartes'a) ve
Öğrencilere Harfleri ve Sayıları Öğretiyor1

IIIIII i v v
VI VII VIII
IX X L CM
G erekli K elim eler

significantur: gösterilirler, işa- si: eğer (şart cüm lesini başlatır)


ret edilirler scrib u n tu r: yazılırlar
quibus: ki onlarla (ilgi zam iri) ea ed em litterae: aynı harfler
significatur: gösterilir, işaret ter: üç kez, üç defa
edilir an t e: -den önce
iunguntur: birleştirilir, b ir ara- p on itu r: konulur (konur)
ya getirilir fh m t: olurlar (olur)

1 Orb erg 2006: 9-10.

94
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

N u m eri significantur litte- Sayılar harflerle gösterilir. Sa­


ris. Litterae septem quibus nu­ yıları gösteren yedi harf vardır
meri sign ifican tu r; C, D, I, L, M, (yedi h arf vardır, M onlarla sayı­
V,X. lar gösterilir); C, D, I, L, M, V, X.

Littera 1 significatur nume- Bir sayısı I harfiyle gösterilir;


beş sayısı V harfiyle gösterilir;
rus u nus;
on sayısı X harfiyle gösterilir;
¥ significatur qu in qu e;
elli sayısı L harfiyle gösterilir;
X significatur decem ;
yüz sayısı C harfiyle gösterilir;
L significatur q u in q u a gin ta ;
beş yüz sayısı D harfiyle g ös­
C significatur eentmn;
terilir;
D significatur q u in gen ti;
bin sayısı M ile gösterilir.
M significatur m ille. I ve II sayıdır. III de sayıdır. I,
I et II numeri sunt. III qu- II, III Rom a sayılarıdır. I ve II kü­
oque numerus est. I, II, III nu­ çük sayılardır. M büyük sayıdır.
meri Romani su n t. I et II sunt Büyük sayıda sayıların harfleri
parvi numeri. M magnus nu­ (sayıları gösteren harfler) birleş­
merus est. In magno numero tirilir (birleşir): MDCLXVI = bin
numerorum litterae iungun- altı yüz altmış altı (1666).
tur: MDCLXVI = mille sescenti Eğer I, X, C, M harfleri iki kez

sexaginta sex (1666). yazılırlarsa (yazılırsa) iki (II),


yirm i (XX), iki yüz (CG) ve iki bin
Si bis scribuntur litterae I,
(MM) sayılarına işaret ederler.
X, G, M, significantur numeri
Eğer aynı harfler üç kez ya­
duo (II); viginti (XX); ducenti
zılırlarsa, üç (III), otuz (XXX),
(CC); duo milia (MM).
üç yüz (GCG) ve üç bin (MMM)
Si eaedem litterae ter scri­
sayılarına denk düşerler (sayı­
buntur, numeri significantur
larını verirler, sayılarına işaret
tres (III), triginta (XXX), tre- ederler).
centi (CCC), tria milia (MMM). Eğer V ve X'ten önce I gelirse
Si ante V et X ponitur I, fi- (konursa), dört (IV) ve dokuz sa­
unt numeri quattuor (IV) et yısı (IX) olur (sayısını gösterir);
novem (IX); si X ante L et C po­ eğer L ve C'den önce X gelirse
nitur fiunt numeri q u adragin- (konursa), kırk (XL) ve doksan
ta (XL) et nonaginta (XC). (XC) sayısı olur.

95
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

N um eri sex, sep tem , o cto Altı, yedi ve sekiz sayılan V'ye
significantıır cu m ad V addu n - I, II, III eklenerek gösterilir: VI,
tu r I, II, III: VI, VII, VIII. Hi om - VII, VIII. Sayıları gösteren bütün
nes n u m eroru m litte ra e add u n - harfler X, L, C, D, M harflerine ek-
tu r ad litteras X, L, G, D, M. lenir.

96
111. Ü N İ T E

A. ZAMİRLER (Pronomen)

Zamir, ism in yerini tutan kelime grubudur ve çoğunlukla cüm le­


deki kelime tekrarlarını önlem ek am acıyla kullanılır. Türkçede Şa­
hıs Zamirleri (ben, sen, o, biz, siz, onlar); İşaret Zamirleri (bu, şu,
o, bunlar, şunlar, onlar); Belirsiz Zamirler (biri, birisi, başkası, her­
kes, kimse vb); Soru Zamirleri (kim, ne, hangisi, neyi vb); İyelik veya
M ülkiyet Zamirleri (benim, senin, onun vb); İlgi Zamirleri (benimki,
onunki, evinki vb); Dönüşlü Zamirler (kendim, kendin, kendisi vb)
gibi türleri vardır.
Benzer şekilde Latincede de zamirler, Şahıs Zamirleri, Mülkiyet
Zamirleri, İşaret Zamirleri, İlgi Zamirleri, Dönüşlü Zamirler, Soru
Zamirleri ve Belirsiz Zamirler olarak belirli sınıflara ayrılır ve cüm ­
lelerde hem kelime tekrarlarını önlem ek hem de özgün ifadeler ve
cümle kalıpları oluşturm ak için kullanılır.
Latincede zam irler çekim lidir ve çoğu aynı zamanda zamir tü­
ründen sıfat gibi de kullanılır. Başka deyişle zamirler hem ismin
yerine geçerler hem de isim leri nitelerler. Örneğin zamir olarak o;
sıfat olarak o adam , bizzat kendisi, bizzat adam.
Bu ünitede sadece Şahıs Zamirleri ve Mülkiyet Zamirleri işlene­
cektir .1

Şahıs Zam irleri (Personalia)

Söz söyleyen, kendisinden söz edilen ya da kendisine söz söyle­


nen şahısları tem sil eder. I. ve II. şahıs zamiri (ego, tu) her üç cins
kelime için de kullanılır. III. şahıs zamiri için İşaret Zamirleri [is: o;
ei: onlar (m.)] kullanılır.

1 Diğerleri için ilgili ünitelere bakınız.

97
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Hal Tekil Çoğul


Nom. ego ben nos biz
Voc. — — — —
I. Şahıs Acc. me beni nos bizi
Gen. mei benim1 nostrum / nostri bizim
Dat. mihi / mi2 bana, benim için nobis bize, bizim için
Abl. me benden1 nobis bizden

Nom. tu sen vos siz


Voc. tu ey sen vos ey siz
Acc. te seni vos sizi
II. Şahıs
Gen. tui senin vestrum / vestri sizin
Dat. tibi sana, senin için vobis size, sizin için
Abl. te senden vobis sizden

Ö rnekler

Ego sum ph ilosoph u s. Ben bir felsefeciyim .


Tu es ph ilosophus. Sen bir felsefecisin.
Nos sum us ph ilosoph i. Biz felsefeciyiz.
Vos estis ph ilosoph i. Siz felsefecisiniz.
Ego sum deus. Ben tanrıyım.
Tu es deus. Sen tanrısın.
Nos sum us dei (= dii, di). Biz tanrılarız (Biz tanrıyız).
Vos estis dei. Siz tanrılarsınız (Siz tanrısınız).
Et tu, Brüte? Sen de mi, Brutus?
Ego agricolam am o, tu n au tam am as. Ben çiftçiyi seviyorum, sen
denizciyi.

Şahıs Za m irlerinin genetivus hali, aşağıdaki altı çizili örneklerde


belirtildiği şekliyle ancak belirli ifadelerde kullanılır. Benim kızım,
senin kardeşin vs demek için Latincede Mülkiyet Zamirlerine b a ş­
vurulur.

unus n ostri: içim izden biri (bir kişi)


unus vestri: içinizden biri (bir kişi)
et: de, dahi; Brüte: Brutus'un vocativusu; amo: seviyorum; amas: seviyorsun

1 Cümle içinde çeşitli şekillerde ve değişik anlamlarda kullanılır. Aynı şey çoğul çekim için de
geçerlidir.
2 Şiirde kullanılır.

98
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ü ter vestru m ? Hanginiz? (Sizlerden hangisi? İçinizden hanginiz?)


n e u te r n ostru m : hiçbirim iz (bizlerden hiçbiri)
du o m ilia n ostru m : iki binim iz (bizlerden iki bin kişi)
4 M em or su m vestri. Sizleri (sizi) hatırlıyorum (hep zihnimdesiniz).
H odie tu n o n es in tem p lo. Bugün tapm akta yoksun.

M ü lk iyet Zam irleri (Possessiva)

Sahiplik bild irir ve sahip olunan şeye hal, sayı ve cins bakım ın­
dan uyar. D olayısıyla I. ve II. Çekim sıfatlar gibi çekilir.

I. Şahıs
Tek. meus, mea, meum benim, benimki1

Çoğ. noster, nostra, nostrum bizim, bizimki


II. Şahıs
Tek. tuus, tua, tınım senin, seninki

Çoğ. vester, vestra, vestrum sizin, sizinki


ITT. Şahıs
Tek. suus, sua, suum kendinin, kendininki

m a fs . %•l~
Ö rn ek ler jv». acjnc*

m ea vita: benim yaşamım; benim hayatım


tu a vita: senin hayatın
n ostra vita: bizim hayatımız
v estra vita: sizin hayatınız
laetitia n ostra: bizim sevincim iz (sevincimiz)
laetitia vestra: sizin sevinciniz (sevinciniz)
tu u s liber: senin kitabın
m eu s liber: benim kitabım
m ea via: benim y olum
tu a via: senin yolun
n ostra via: bizim yolum uz (yolumuz)
vestra via: sizin yolunuz
m ea f am ilia: benim ailem

memor sum: hatırlıyorum; hodie: bugün {zarf)

1 Şiirde m. voc.: mi: m i fili: (ey) oğlum; m i servi: (ey) kölem.

99
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

magister noster: bizim hocam ız (öğretmenimiz)


magister vester: sizin hocanız (öğretmeniniz)
am ini mei: benim arkadaşlarım
ancillae vestrae: sizin hizm etçileriniz
scuta nostra et tela: bizim kalkanlarım ız ve mızraklarımız
tuae patriae terra: senin vatanının toprağı (vatanının toprağı)
tua galea pulchra: senin güzel m iğferin
suus liber: kendi kitabı (Suus, dönüşlü zamirdir. Bu yüzden bu ifa ­
de on u n kitabı değil, kendi kitabı olarak tercüme edilir.)
sua vita: kendi yaşam ı
sua via: kendi yolu
sua idea: kendi fikri
suum puerum: kendi oğlunu
suos servos: kendi kölelerini
suum consilium: kendi kararı, kendi düşüncesi
şuam dominam: kendi hanım ını
in agris nostris: bizim tarlalarım ızda
in casa mea: benim evimde

Consilium suum est. Kendi kararıdır.


Tua galea, mi fili, est pulchra et dura. Senin m iğferin, ey oğlum,
güzel ve serttir.
Mea villa, Sexte, in Italia est. Benim çiftlik evim, ey Sextus, İtal­
ya'dadır (Çiftliğim İtalya'dadır, Sextus).
Praedae sunt in castris vestris. Ganimetler ordugâhlarınızdadır.
Nostra castra sunt vestra. Bizim ordugâhlarımız, sizin ordugâhları­
nız dır.
Magister noster est flliu s Marci. Bizim öğretmenimiz M arcus'un
oğludur.
Ego sum vester dux. Ben sizin kom utanm ızım .
Vestri parentes hodie sunt in templo. Babalarınız bugün tapmaktadır.

ancilla, -ae, f., hizmetçi kadm; scutum, -i, n., kalkan; teinin, -i, n., mızrak,
kargı, cirit; patria, -ae, f., vatan; galea, -ae, f., miğfer; domina, -ae, f., hanım;
emir veren ve yöneten kadm; ager, agri, m., tarla, arazi, toprak; duruş, -a, -um,
adj., sert; villa, -ae, f., çiftlik, çitlik evi; praeda, -ae, f., ganimet; dux, ducis, m.,
komutan; kılavuz, önder, lider

ıoo
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

B. I. ve II. ÇEICİM İSİM-SIFAT-ZAMİR İÇEREN


ÖRNEK METİNLER

R en atu s et M arcus: R e n a t u s ve M arcu s1

G erekli K elim eler

n u n c: şim di, şu anda am ant: seviyorlar


legatus: elçi vita: yaşam, hayat
legion ariu s: lejyoner, asker beata: mutlu
am at: seviyor noverca: üvey anne, cici anne,
am atne? Seviyor mu? analık
villa: çiftlik, çiftlik evi saepe: sık sık, çok kere, çoğu za­
e t . . . et: hem . .. hem (hem de) man
natura: doğa donum : hediye, armağan

1 Konuşmanın kurgusu için blcz. D'Ooge 1911: 41.

101
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Renatus: Ubi est, M arce, filius Renatus: M arcus, oğlun nerede?


tuus? Estne in pulchra terra Bu güzel İtalya ülkesinde
Italia? (topraklarında) mi?
Marcus: Meus filius non est, M arcus: Oğlum İtalya'da değil,
Renate, in Italia. Nunc in Renatus. Şimdi (şu anda)
Germania. Germania'da.
Renatus: Estne filius tuus copi- Renatus: Oğlun Rom alı askerle­
arum Romanarum legatus? rin elçisi mi?
Marcus: Meus filius non est le­ M arcus: Oğlum bir elçi değil, bir
gatus, sed est legionarius. lejyonerdir.
Renatus: Ubi est, Renatus: Kızın
Marce, filia tua? nerede, M arcus?
Estne in Italia? İtalya'da mı?
Marcus: Mea filia M arcus: Kızım İtal­
est in Italia; in ya'da; benim çiftli­
mea villa. ğimde.
Renatus: Amatne Renatus: Kızın se­
filia tua villam nin çiftliğini sevi­
tuam? yor mu?
Marcus: Amat. Et M arcus: Seviyor.
mea filia et m e­ Hem kızım hem de
us filius amant oğlum doğayı sevi­
naturam. yorlar.
Renatus: Amatne filia tua suam Renatus: Kızın kendi yaşamını
vitam? seviyor mu? (Yaşantısından
m emnun mu?)
Marcus: Amat. Mea filia est beata. M arcus: Seviyor. Kızım mutlu.
Renatus: Amatne filia tua suam Renatus: Kızın üvey annesini se­
novercam? viyor mu?
Marcus: Amat, et saepe nover- M arcus: Seviyor ve üvey annesine
cae suae multa dona pulchra çoğu zaman (sık sık, her defa­
. dat. sında) birçok hediye veriyor.

102
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

L ib e r C o r n e lii, A m ici R e n a ti: R e n a tu s 'u n D o stu


C o r n e liu s 'u n K ita b ı 1

t ’lJÜIST. -CELLABM

CRAMMATICA
AATJNA,
USl GVAg HVNUAf t l CAK
«ESK.MMttiOATJS

PARS SFCYNOA,
marrto

G erekli K elim eler

adest: burada, yanınızda (bu m e­ pat er: baba


tinde, emrinize amade) iratus: kızgın
audi: dinle (em ir kipi) Libanus: özel ad
audit: dinler litterae: edebiyat; harf
Cornelia: özel ad n eq u e: değil; de değil (olum suz­
C ornelius: özel ad luk bildirir)
cu r: niçin, neden (soru kelimesi) paucus, pauca, paucum: birkaç, az
delectat: beğenir, beğeniyor p ecu n ia: para
dom in u s: efendi, bey quia: çünkü
ecce: işte; işte bak! (ünlem) quid: ne (soru kelimesi)
etiam : bile, hatta; de, dahi q u ot: kaç tane (soru kelimesi)
ex + abl.: -den, b ir yerden resp on de: cevap ver (em ir kipi)
h abet: sahiptir, vardır resp on d et: cevap verir
habitat: yaşıyor, oturuyor ridet: güler
interroga: sor (em ir kipi) Sextus: özel ad
iam : artık, şim di, şim di artık soror: kız kardeş (III. Çekimden
im perat: emreder, buyurur b ir isim)
in + abl.: bir yerde syllaba: hece
in terrogat: sorar, sorup soruştu­ tace: sus (em ir kipi)
rur, ağzını arar tacet: susar

1 O rb erg 2006: 7.

103
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

tantum: sadece (zarf, çekimsiz) venit: gelir, geliyor


Tusculum: Tusculum şehri vocat: çağırır, çağırıyor
veni: gel (emir kipi)

Cornelius est dommuş Roma- Cornelius Romalı bir efendi­


nus. Cornelius in oppido Tusculo dir (beydir). Cornelius Tusculum
habitat. Cornelius duos liberos şehrinde oturuyor. Cornelius'un
habet. Sextus est filii nomen et ilci çocuğu var. Oğlunun adı
Cornelia est filiae nomen. Cor­ Sextus, kızının adı Cornelia.
nelius decem tantum servos Cornelius'un sadece on kölesi
habet. Pauci sunt servi Corne- var(dır). Cornelius'un birkaç kö­
lii, quia Cornelius non magnam lesi var, çünkü Cornelius'un fazla
pecuniam habet. Neque mag­ parası yok. Cornelius'un villası da
nam villam habet Cornelius, sed büyük değil, ama pek çok Latince
multos libros Latinos et Graecos ve Yunanca kitabı var. Cornelius
habet. Cornelius libros et litte- kitapları ve edebiyatı 1 seviyor. îyi
ras amat. Bonos et pulchros lib­ ve güzel kitaplardan hoşlanıyor.
ros delectat. Etiam Sextus, filius Cornelius'un oğlu (olan) Sextus
Cornelii, libros et litteras amat. da kitapları ve edebiyatı seviyor.
Cornelius suum Libanum Cornelius kölesi (kendi kölesi)
servum vocat: "Veni, Libane!" Libanus'u çağırır: "Gel, Libanus!"
Libanus venit et dominum Libanus gelir ve efendisini
suum salutat: "Salve, domine! selamlar: "Saygılar, efendim! İş­
Ecce, servus tuus adest." te köleniz emrinize amade!"
Cornelius salutat servum su­ Cornelius kölesine selam verir:
um: "Salve, Libane! Tace et audi!" "Selam, Libanus! Sus ve dinle!"
Servus tacet et audit. Cor­ Köle susar ve dinler. Corne­
nelius servum interrogat: "Ubi lius köleye sorar: "Benim yeni
est liber meus novus? Cur liber kitabım nerede? N için kitabım
meus non est in mensa m ea?" m asam da değil?"
Libanus tacet neque res- Libanus susar, cevap da ver­
pondet. Cornelius imperat: mez. Cornelius emreder: "Cevap
"Responde, serve!" ver, köle!"

1 Burada okumayı da denebilir.

104
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Libanus: "Non me, sed Ali­ Libanus: "Bana değil, ( ama)


lim tuum înterroga!" oğluna sor!"
Cornelius: "Ne?"
Cornelius: "Q uid?"
Libanus: "Yeni kitabın Sex-
Libanus: "Liber tuus novus
tus'un odasında. Kitabını o al­
est in cubiculo Sexti. Sextus
mış. (= Kitabın Sextus'ta; Kitabı­
habet librum tuum ." nı Sextus almış; Kitabına Sextus
Cornelius: "Q u id agit puer sahip çıkmış)."

cum libro m eo?" Cornelius: "(O) çocuk benim


kitabım la ne yapıyor? (= Benim
In cubiculo suo Sextus ha­
kitabım ın o çocukta (oğlumda)
bet librum Cornelii novum. l î -
ne işi var?)"
tulus libri est Grammatica La- Sextus, C om elius'un yeni
tina. kitabını odasında tutmaktadır
Sextus Corneliam, soror şu­ (bulundurur) (= C om elius'un ye­

am, vocat: "Veni, Cornelia! Ec- ni kitabı Sextus'un odasm dadır).


Kitabın adı Latince Gramer'dir.
ce liber novus. Titulus libris
Sextus kız kardeşi Cornelia'yı
est grammatica latina. In libro
çağırır: "Gel, Cornelia! İşte bak,
multa capitula sunt. Titulus yeni bir kitap. Kitabın adı, La­
capituli primi est litterae et tince Gramer. Kitapta birçok b ö ­
syllabae. Ecce litterae Latinae lüm var. Birinci bölüm ün başlığı

in pagina prima: a, b, c, d, e, ce - harfler ve heceler. İşte bak, ilk


sayfada Latince harfler var: a,
terae. lam responde, Cornelia:
b, c, d, e, ve böyle gidiyor. Şimdi
quot litterae sunt in vocabulo
söyle bakalım (= cevap ver), Cor­
latina?" nelia, Latince kelim esinde kaç
Cornelia litteras numerat: h arf var?"
"Una, duae, tres, qu attu or, qu- Cornelia harfleri sayar: "bir,
iki, üç, dört, beş, altı. Latince ke­
inque, sex. In vocabulo latina
lim esinde altı h arf var: 1, a, t, i, n,
sunt sex litterae: 1, a, t, i, n, a."
a (Latince)."
Sextus: "E t quot syllabae?"
Sextus: "Peki kaç hece var?"
Cornelia: "Tres: syllaba pri­ Cornelia: "Üç: birinci hece: la, i-
ma la, secunda ti, tertia na." kincisi tin, üçüncüsü ce. (La-tin-ce)"

105
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Sextus rursus Gorneliam in- Sextus tekrar C om elia'ya s o ­


terrogat: "Vocabulum gram m a- rar: "Gramer kelimesinde kaç
h arf var?"
tica quot litteras habet?"
Cornelia harfleri sayar ve ce­
Cornelia litteras numerat et
vap verir: "On."
respondet: "Decem."
Sextus: "Peki kaç hece var?"
Sextus: "E t quot syllabas?" Cornelia: "Gram -m a-ti-ca
Cornelia: "gram-ma-ti-ca: (gramer): Dört hece var ."1
quattuor syllabas habet." Cornelius oğlunu çağırır:
Cornelius fllium suum vo- "Sextus, gel!"

cat: "Sexte, veni!" Sextus odasından (çıkıp) elin­


de C om elius'un kitabıyla gelir.
Sextus ex cubiculo venit
Babası kızgın bir şekilde 2 o ğ ­
cum libro Cornelii.
luna sorar: "Benim yeni kitabım
Pater iratus fllium interro-
senin odanda mı?"
gat: "Estne liber meus novus in Sextus kitabı masaya koyar:
cubiculo tu o ?" "Hayır, odam da değil. Bak, senin
Sextus librum in mensa po- m asanın üstünde!"

nit: "Non est in cubiculo meo. Cornelius (bu işe) güler, ar­
tık kızgın da değildir (kızgınlığı
Ecce liber tuus in mensa tu a !"
geçmiştir). Çünkü oğlunun da ki­
lam Cornelius ridet neque 1-
tapları ve okumayı sevm esinden
ratus est; laetus est quia etiam
hoşlanır (sevinir, sevinç duyar,
fllius libros et litteras amat. m emnun olur).

1 Türkçe beceleyişe uymadığı için bu şekilde çevrilmiştir.


2 Sıfatın zarf gibi kullanımına dikkat ediniz.
IV . Ü N İ T E

A. III., IV. ve V. ÇEKİM İSİMLER

III. Çekim İsim ler (D üzensiz ya da K arm a Çekim İsim ler)

Latincede sayıları epeyce fa zla olan III. Çekim isim ler genelde
-a, -e, -i, -o, -y, -c, - 1, -n , -r, -s, -t ya da -x ile biten isim lerdir ve
her üç cinsten de (m., f., n.) olabilirler. Kuralsız olan bu çekim deki
isim lerin genetivus halleri -is ile biter. Eril ve d işil olan isim le­
rin çekim i aynıdır. Ama cin ssiz isim lerin b azı belirgin özellikte
çekim leri vardır; yine de hem tekil hem de çoğu l nom inativus, v o-
cativus ve accu sativu s çekim leri b e llid ir ve çoğul şekilleri -a ile
biter.
Bu gruptaki isim lerin tekil genetivusundaki -is takısı düşürüle­
rek gövdesi bulunur ve çekim ekleri bu gövdeye takılır; örn. m iles,
m ilitis, m ., asker; gövde: m ilit-.

III. Çekim İsim ler

Eril ve dişil isim lerin çoğu flos (çiçek) gibi çekilir.

flos, floris, m., çiçek


gövde: flor-

Hal Tekil Çoğul

Nom. flos (çiçek) flöre s (çiçekler)

Voc. flos (ey çiçek) flores (ey çiçekler)

Acc. flörem (çiçeği) flores (çiçekleri)

Gen. floris (çiçeğin) florum (çiçeklerin)

Dat. flori (çiçek için, çiçeğe) floribus (çiçekler için, çiçeklere)

Abl. flöre (çiçekten, çiçekle) floribus (çiçeklerden, çiçeklerle)

107
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Cinssiz isimlerin çoğu ca rm en (şarkı, şiir) gibi çekilir.

carm en, carm arkı


gövde: carmin-
Hal Tekil Çoğul
Nom. carmen (şarkı) carmin (şarkılar)
Voc. carmen (ey şarkı) carmin (ey şarkılar)
Acc. carmen (şarkıyı) carmin (şarkıları)
Gen. carmin (şarkının) carmin (şarkıların)
Dat. carminı (şarkı için, şarkıya) carmin dug (şarkılar için, şarkılara)
Abl. carmin (şarkıdan, şarkıyla) carmin 3 us (şarkılardan, şarkılarla)

Görüldüğü gibi bu isim lerin tekil nom inativusları ve genetivus


gövdeleri (flor-; carmin-) birbirinden farklıdır. Bu yüzden bir ism in
III. Çekim bir isim olup olm adığını anlamak için tekil nom inativus
ve genetivus halini iyice tanımak gerekir. Ayrıca I. Çekim isim lerin
(birkaçı hariç) dişil; II. Çekim isim lerin eril ve cinssiz olduğu daha
rahat tahmin edilebildiği halde, III. Çekim isim ler söz konusu o l­
duğunda ismin cinsini tahmin etmek zordur. Bu yüzden hepsinin
cinsleri ayrı ayrı öğrenilmelidir.

III. Çekim İsim lerin Cinslerini B elirlem ek


İçin Bazı Kurallar

1 . Nominativus hali -o, -or, -os, -er, -ex, -es ile biten kelimelerin
çoğu erildir. Örneğin,
• leo, leonis, m ., aslan
• rector, rectoris, m., lider, önder; yönetici, idareci, kural koyu­
cu; dümenci
• flos, floris, m., çiçek
• passer, passeris, m., serçe
• codex, codicis, m., ağaç gövdesi; elyazması kitap; kitap; d ef­
ter, hesap defteri
• eques, equitis, m., atlı
2. Nominativus hali -as, -aus, -us; -is, -es; -x, -s; -do, -go, -io ile biten
kelimelerin çoğu dişildir. Örneğin,
• libertas, libertatis, f., özgürlük

108
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

• laus, laudis, f., övgü


• salus» salutis, £., sağlık
• tu ssis, tu ssis, £., öksürük
• caedes, caedis, £., cinayet
• nox, n octis, £., gece
• ars, artis, £., sanat
• va letudo, valetu d in is, f., sağlık
• virgo, virginis, f., genç kız, bakire
• ratio, ration is, £., anlama, kavrama ve hesaplam a yetisi, akıl
3. N om inativus hali -a, -e, -c; -al, -ar, -m en; -u t, -ur ile biten kelim e­
lerin çoğu cinssizdir. Örneğin,
• schem a, sch em atis, n., biçim , figür, form , tavır; şema, taslak
• rete, retis, n., ağ
• lac, lactis, n., süt
• anim al, anim alis, n., canlı; hayvan
• n ectar, n ecta ris, n., tanrı içeceği, nektar
• flım ıen , flu m in is, n., nehir
• capu t, capitis, n., baş, kafa
• gu ttu r, g u ttu ris, n., boğaz, gırtlak

Ö rnek Ç eldm ler

amor, amorîs, m., aşk

Hal Tekil Çoğul

Nom. amor (aşk) amores (aşklar)

Voc. amor (ey aşk) amore s (ey aşklar)

Acc. amorem (aşkı) amores (aşkları)

Gen. amoris (aşkın) amorum (aşkların)

Dat. amori (aşk için, aşka) amoribus (aşklar için, aşklara)

Abl. amore (aşktan, aşkla) amoribus (aşklardan, aşklarla)

109
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

dolor, doloris, m., acı

Hal Tekil Çoğul

Nom. dolor (acı) dolores (acılar)

Voc. dolor (ey acı) dolores (ey acılar)

Acc. dolorem (acıyı) dolores (acıları)

Gen. doloris (acının) dolorum (acıların)

Dat. dolori (acı için, acıya) doloribus (acılar için, acılara)

Abl. dolore (acıdan, acıyla) doloribus (acılardan, acılarla)

libertas, libertatis, f., özgürlük

Hal Tekil Çoğul

Nom. libertas (özgürlük) libertates (özgürlükler)

Voc. libertas (ey özgürlük) libertates (ey özgürlükler)

Acc. libertatem (özgürlüğü) libertates (özgürlükleri)

Gen. libertatis (özgürlüğün) libertatum (özgürlüklerin)

Dat. libertati (özgürlük için, özgürlüğe) libertatibus (özgürlükler için, özgür­


lüklere)

Abl. libertate (özgürlükten, özgürlükle) libertatibus (özgürlüklerden, özgürlük­


lerle)

virtus, virtutis, f., erdem

Hal Tekil Çoğul

Nom. virtus (erdem) virtute s (erdemler)

Voc. virtus (ey erdem) virtutes (ey erdemler)

Acc. virtutem (erdemi) virtutes (erdemleri)

Gen. virtutis (erdemin) virtutum (erdemlerin)

Dat. virtuti (erdem için, erdeme) virtutibus (erdemler için, erdemlere)

Abl. virtute (erdemden, erdemle) virtutibus (erdemlerden, erdemlerle)

110
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

lumen, luminis, n., ışık ^

Hal Tekil Çoğul

Nom. lumen (ışık) lumina (ışıklar)

Voc. lumen (ey ışık) lumina (ey ışıklar)

Acc. lumen (ışığı) lumina (ışıkları)

Gen. lumin - (ışığın) lumin ? (ışıkların)

Dat. luminı (ışık için, ışığa) lumin c (ışıklar için, ışıklara)

Abl. lumine (ışıktan, ışığa) luminn :.s (ışıklardan, ışıklarla)

flumen, fluminis, n., nehir

Hal Tekil Çoğul

Nom. flumen (nehir) flumina (nehirler)

Voc. flumen (ey nehir) flumina (ey nehirler)

Acc. flumen (nehri) flumina (nehirleri)

Gen. fluminis (nehrin) fluminum (nehirlerin)

Dat. flumini (nehir için, nehre) fluminibus (nehirler için, nehirlere)

Abl. flumine (nehirden, nehirle) fluminibus (nehirlerden, nehirlerle)

III. Çekim İsim lerin Bazı Ö zellikleri

1. Hem eril hem de dişil cinsten bazı isim lerin çoğnl genetivus takı­
sı -u m yerine -ium'dur. Bu yüzden bu tür isim lere -i gövdeli III.
Çekim isim ler adı verilir. Örneğin ars (sanat) kelim esinin çoğul
genetivusu a rtu m değil, artiu m şeklindedir.

ars, artis, f., sanat

Hal Tekil Çoğul

Nom. ars (sanat) artes (sanatlar)

Voc. ars (ey sanat) arte s (ey sanatlar)

Acc. artem (sanatı) artes (sanatları)

Gen. artis (sanatın) artium (sanatların)

Dat. arti (sanat için, sanata) artibus (sanatlar için, sanatlara)

Abl. arte (sanattan, sanatla) artibus (sanatlardan, sanatlarla)

111
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

2. mare (deniz) ve animal (canlı; hayvan) gibi bazı isim lerin tekil
ablativusları -i; çoğul genetivusları -iu m ;1 çoğul nom inativus,
vocativus ve accusativusları ise -ia takısı alır.

mare, maris, n., deniz

Hal Tekil Çoğul

Nom. mare (deniz) maria (denizler)

Voc. mare (ey deniz) maria (ey denizler)

Acc. mare (denizi) maria (denizleri)

Gen. maris (denizin) mardam (denizlerin)

Dat. mari (deniz için, denize) maribus (denizler için, denizlere)

AbL mari / marie (denizden, denizle) maribus (denizlerden, denizlerle)

animal, animalis, n„ canlı; hayvan


Hal Tekil Çoğul

Nom. animal (canlı) animalia (canlılar)

Voc. animal (ey canlı) animalia (ey canlılar)

Acc. animal (canlıyı) animalia (canlıları)

Gen. animalis (canlının) animalium (canlıların)

Dat. animali (canlı için, canlıya) animalibus (canlılar için, canlılara)

Abl. animali (canlıdan, canlıyla) animalibus (canlılardan, canlılarla)

3. civis (cives) (vatandaş) gibi bazı kelimeler hem eril hem de dişildir.
4. Aşağıdaki kelim elerin tekil ablativus halleri, hem -e hem de -i ile
biter.
• civis (cives), civis, m ./f., vatandaş: cive = civi
• ignis, ignis, m., ateş: iğne = igni
• navis, navis, f., gemi: nave = navi
5. Aşağıdaki kelim elerin çoğul genetivus halleri, hem -um hem de
-ium ile biter.
• civitas, civitatis, f., vatandaşlık; devlet: civitatum = civitatium
• parens, parentis, m ./f., ebeveyn, ana baba: parentum = pa-
rentium

1 Bazı yazarlarda m are ya da m arum olarak da geçer.

112
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

6. vis (zihin ya da beden gücü, kuvvet, kudret, güçlülük; imkân, güç,


enerji), bos (öküz), sus (domuz), lu p ite r (baş tanrı) kelimelerinin
çekimi özeldir.

vis, vis, f. bos, bovis, m. (m./f.) sus, suis, m./f. lupiter, lovis, m.
Hal
Tekil

Nom. vis bos sus / suis lupiter / lovis

Voc. vis bos sus lupiter

Acc. vim bovem suem Iovem

Gen. vis bovis suis / sueris lovis

Dat. vis bovi sui lovi

Abl. vi bove sue Iove

Çoğul

Nom. vires boves sues —


Voc. vires bove s sues —
Acc. vires boves sues —
Gen. virium boum / boverum suum — .
Dat. viribus bobus / bubus subus / suibus —
Abl. viribus bobus/ bubus subus / suibus —

III. Ç ekim den Bazı K elim eler

veritas, -atis, f., doğruluk, gerçeklik, hakikat; gerçek yaşam; b on i-


tas, -atis, f., bir şeyin iyi niteliği; iyilik; m en s, m en tis, f., zihin; ruh,
gönül; bilinç; akıl, düşünce; amaç, niyet; cesaret; unitas, -atis, f.,
"bir olma" durumu, birlik; labor, -oris, m ., emek, gayret, çaba; zah­
met, çile; lux, lu cis, f., güneşin ve başka gök cisim lerinin ışığı, par­
lak cisim lerin ışığı; gün ışığı, ışık; göz; ışığın kaynağı; origo, -inis,
f., kaynak, köken; sülale, soy, soy sop, aile; ata, can veren, kuran,
kurucu; pietas, -atis, f., (tanrılara, aileye, akrabalara, vatana karşı)
görev bilinci; sadakat, bağlılık, vefa; dindarlık; habitatio, -onis, £.,
ikamet, ikamet etme; ev kirası; pars, partis, f., parça, bölüm , kısım;
aza, uzuv; parti; porsiyon; lex, legis, f., kanun; sol, solis, m., gü­
neş; m ater, -tris, £„, anne, ana; üretici neden, köken, kaynak; pater,
-tris, m ., baba; ata; (KL) Tanrı; bir felsefe okulunun vs kurucusu;

113
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

honor (honos), -oris, m., onur, şeref, itibar; makam, mevki, konum;
onur nişanesi; caput, -itiş, n., baş, kafa; tepe, zirve, doruk; kaynak,
pınar, köken, kök, baş; yaşam, hayat; sivil ya da siyasi yaşam; li­
der, önder, kılavuz, baş; miles, -itis, m ./f., bir asker; (çoğul anlam
ifade eder) asker, ordu; imperator, -oris, m., önder, baş, lider, kı­
lavuz; başkomutan; Roma im paratorlanna verilen unvan, im para­
tor; calor, -oris, m., sıcaklık, ısı, hararet; vücut ısısı, ateş; tutkunun
verdiği sıcaklık, ateşlilik, şevk; aşk ateşi; color, -oris, m., renk; ten
rengi; dış görünüş, biçim ; canis, canis, m ./f., köpek; feles, -is, f., ke­
di; virgo, -inis, f., bakire, genç kız; Virgo takım yıldızı, Başak burcu;
mors, mortis, m., ölüm; ceset; cinayet sonucu dökülen kan; ölüme
yol açan şey, öldürücü silah; mos, moris, m., âdet, görenek; töre;
örf, gelenek; professor, -oris, m ., herhangi bir bilgi dalını öğreten
kimse, hoca, öğretmen; ars, artis, f., herhangi bir bedensel ya da
zihinsel etkinlik, sanat; uğraşı; bilgi, bilim ; herhangi bir sanat ya
da bilim kuramı; gramer; bir insanın ahlaki karakteri; oratio, -onis,
f., konuşma, hitabet, nutuk, söylev; amatör, -oris, m., âşık, sevgili,
dost; ius, iuris, n., hak, adalet, yasa, hukuk; mahkeme; quidditas,
-atis, f., bir şeyin he olduğu, neliği, bir şeyin özü; kimlik, hüviyet;
realitas, -atis, f., gerçeklik, gerçek olan şeylerin (varolan şeylerin)
tümü; libertas, -atis, f., özgürlük, hürlük; hürriyet; perceptio, -onis,
f., algı, idrak; illuminatio, -onis, f., aydınlatma; aydınlanma, gereği
kadar bilgi edinme, tenevvür; tempus, -oris, n., zaman; potestas,
-atis, f., herhangi bir şeyi yapm a yetisi, gücü, yetkinlik; siyasal güç,
iktidar, erk; imkân, olanak; virtus, -utis, f., insanın bedensel ve zi­
hinsel üstünlüklerinin tümü, güç, kuvvet, kudret; meziyet; (ahlak)
erdem, fazilet; (askeri) yiğitlik, kahramanlık, cesaret; societas, -atis,
f., toplum; moralitas, -atis, f., ahlak, ahlaklılık; leo, -onis, m ., aslan;
Leo takımyıldızı, Aslan burcu; mare, -is, n., deniz; lapis, -idis, m.,
taş; vox, vocis, f., ses; corpus, -oris, n., cisim ; beden, vücut; fert, ki­
şi; ignis, -is, m., ateş; urbs, urbis, f., şehir, kent; Rom a kenti, Roma;
os, ossis, n., kemik; os, oris, n., ağız; senex, senis, m., yaşlı adam,
ihtiyar adam; vis, vis, f., bedensel ve zihinsel güç, güçlülük, kuvvet,
kudret, enerji; yetki, salahiyet, etki; consul, -ulis, m., konsül; rex,
regis, m., kral; dux, ducis, m ./f., lider, önder, baş, kılavuz; kuman­

114
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

dan, komutan; pu ppis, -is, £., gem inin arkası, pupa, kıç; gemi; sitis,
-is, £., susuzluk; güçlü arzu, susuzluk, susamışlık; im her, -bris, m.,
yağmur, sağanak; h om o, -inis, m ./f., insan

III. Çekim İsim leri İçeren Ö rnek İfadeler

Deus et h om o: Tanrı ve insan.


F lum en lo n g u m est. Nehir uzundur.
Libertas p u lch ra est. Özgürlük güzeldir.
P hilosoph ia e st lib erta s. Felsefe özgürlüktür.
O uidditas n atu rae e st bon itas. Doğanın özü iyiliktir.
M ea m a ter e st cara m ih i e t tu a m a ter est cara tibi. Benim annem
benim için değerlidir, senin annen senin için değerlidir.
P rofessor e st am atör sapien tiae. H oca bilginin dostudur (bilgiye
âşıktır).
Aliae u rb e s m agnae su n t, aliae u r be s parvae sunt. Bazı şehirler
büyüktür, bazıları küçüktür.
M ors patris et m atris est d o lo r m agnus. Babanın ve annenin ölü­
mü büyük acıdır.
Vita est p rin cip iu m m ortis. Yaşam ölüm ün başlangıcıdır.
Tu es pater m eu s. Sen benim babam sın.
Geres est dea agricu ltu rae. Ceres, ziraatın tanrıçasıdır.
B acchus e st deu s vin i in relig ion e Rom ana. Bacchus Roma dininde
şarabın tanrısıdır (şarap tanrısıdır).
R om a e st in rip a flu m in is m agni. Rom a büyük nehrin kıyısm dadır
(kıyısında bulunur, yer alır; kıyısına kurulmuştur).
In reg ion e ca e co ru m tu es rex. Körlerin ülkesinde sen kralsın.
Cicero, p a ter patriae est. Cicero vatanın babasıdır (kurucusudur,
yaratıcısıdır, öğretmenidir).
A eneas, R om anae stirpis origo est. Aeneas Rom a soyunun atasıdır.

sapientia, -ae, f., bilgelik; bilgi; felsefe; agricultura, -ae, f., ziraat, tarım; re-
ligio, -onis, f., din; ripa, -ae, f., nehir kıyısı, deniz kıyısı, sahil; regio, -onis,
f., bölge, mıntıka; ülke, memleket; caecns, -a, -um, adj., kör; Aeneas, -ae, m.,
Aeneas, Romalıların atası; stirpis (stirpsj, -pis, f„, bitkilerin sapının alt kısmı
(köküyle birlikte); kök; filiz, sürgün; soy, sülale, soy sop, silsile; kaynak, köken,
temel, başlangıç, neden

115
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

IV. Çekim İsim ler

Eril kelim elerin nom inativus hallerinin sonu -us, cinssiz kelim e­
lerin nominativus hallerinin sonu -u ile, tekil genetivus halleri de
-us ile biten isim lerdir ve aşağıdaki gibi çekilirler.

portus, -us, m., liman

Hal Tekil Çoğul

Nom. portus (liman) portus (limanlar)

Voc. portus (ey liman) portus (ey limanlar)

Acc. portum (limanı) portus (limanları)

Gen. portus (limanın) portuum (limanların)

Dat. portui (liman için, limana) portibus (limanlar için, limanlara)

Abl. portu (limandan, limanla) portibus (limanlardan, limanlarla)

cornu, -us, n., boynuz


Hal Tekil Çoğul

Nom. cornu (boynuz) corn (boynuzlar)

Voc. corn (ey boynuz) comua (ey boynuzlar)

Acc. corn. (boynuzu) comua (boynuzları)

Gen. corn (boynuzun) comuum (boynuzların)

Dat. cornu / comui (boynuz için, boynuza) comibus (boynuzlar için, boynuzlara)

Abl. cornu (boynuzdan, boynuzla) comibus (boynuzlardan, boynuzlarla)

Kural Dışı D urum lar

1 . -us ile biten isim lerin tekil dativus halleri bazen -u i yerine -u
ile biter. Örneğin fr u c t u s (meyve; zevk, sefa; kazanç; tasarru f
hakkı) kelim esinin tekil dativusu fr u c t u i yerine fr u c tu şeklin­
dedir.
2. Bazı isim ler dişil olabilir; örn. m an u s, -us, f., el.

116
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

manus, -us, f,, el


Hal Tekil Çoğul

Nom. manus (el) manus (eller)

Voc. manus (ey el) manus (ey eller)

Acc. marnım (eli) manus (elleri)

Gen. manus (elin) manimin (ellerin)

Dat. manui (el için, ele) manibus (eller için, ellere)

Abl. mantı (elden, elle) manibus (ellerden, ellerle)

3. dom u s (ev) kelim esi hem II. Çekim hem de IV. Çekim isim grubuna
dahildir ve şu şekilde çekilir:

domus, -us, f., ev, yuva, yurt; felsefe okulu


Hal Tekil Çoğul
Nom. domus (ev) domus (evler)
Voc. domus (ey ev) domus (ey evler)
Acc. domum (evi) domus / domo s (evleri)
Gen. domus / domi (evin) domuum / domorum (evlerin)
Dat. domui / domo (ev için, eve) domibus (evler için, evlere)
Abl. domu / domo (evden, evle) domibus (evlerden, evlerle)

4. artu s (kol ve bacaklar; eklem); trib u s (kavim) gibi kelim elerin ço ­


ğul dativus ve ablativus halleri -ibu s yerine -ubus olarak da (ar-
tu bu s, trib u b u s) biter.
5. İbranca b ir kelime olan Iesu s (Isa) aşağıdaki gibi çekilir:

Iesus (Jesus), -u, m., İsa


Hal Tekil Çoğul

Nom. Iesus (İsa) —


Voc. Iesu (ey İsa) —
Acc. Iesum (İsa'yı) —
Gen. Iesu (İsa'nın) —
Dat. Iesu (İsa için, İsa'ya) —
Abl. Iesu (İsa'dan) —

117
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

IV. Çekimden Bazı Kelimeler

gradus, -us, m., adım; casus, -us, m ., hal; şans, kaza; senatus, -us,
m., Roma Senatosu; lacu s, -us, m ., göl; m etu s, -us, m., endişe, kor­
ku; m otus, -us, m ., hareket; sp iritu s, -us, m ., hafif esinti, meltem;
hava; koku; soluk, soluma; esin, vahiy; yaşam soluğu, yaşam; kibir;
cesaret; maneviyat; ruh; ex ercitu s, -us, m ., ordu; adventus, -us, m .,
gelme, geliş, varış, vasıl olma, ulaşm a, teşrif; equ itatu s, -us, m., atlı,
süvari; atlı sınıfı; cu rru s, -us, m ., iki tekerlekli araba; yarış arabası;
savaş arabası; yük arabası; flu ctu s, -us, m ., dalgalanma, titreşim,
salınım, dalga, türbülans, burgaç, girdap; su ya da hava akımı; kar­
maşa, karışıklık, çalkantı; fru ctu s, -us, m ., meyve, yemiş; mali ka­
zanç, gelir vb; meyve, ürün, çıkar, kazanç, getiri, ödül, yarar, fayda;
im petus, -us, m ., saldırı, atak, hamle, hücum; m agistratus, -us, m.,
yüksek dereceli memurluk; devlet dairesi; yargıçlık; vultus, -us, m.,
yüz ifadesi; yüz; versu s, -us, m ., (düzyazı) satır; (şiir) dize, mısra;
gelu, -us, n., ayaz, don; genu, -us, n., diz; veru, -us, n., şiş; acus, -us,
f., iğne; p orticu s, -us, f., kemer altı, galeri, revak, sundurma; tribu s,
-us, f., kavim; Idus, -u u m , f., (çoğ.) bir aydaki sabit günlerden biri

V. Çekim İsim ler

Genellikle dişil kelim elerin bulunduğu son çekim grubudur. Tekil


nominativus halleri -es, tekil genetivus halleri -ei ile biten bu grup­
taki kelimeler aşağıdaki gibi çekilir.

spes, -ei, £., ümit, umut

Hal Tekil Çoğul

Nom. spes (ümit) spes (ümitler)

Voc. spes (ey ümit) spes (ey ümitler)

Acc. spem (ümidi) spes (ümitleri)

Gen. spei (ümidin) sperum (ümitlerin)

Dat. spei (ümit için, ümide) spebus (ümitler için, ümitlere)

Abl. spe (ümitten, ümitle) spebus (ümitlerden, ümitlerle)

118
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

res, -ei, f., şey

Hal Tekil Çoğul

Nom. res (şey) res (şeyler)

Voc. res (ey şey) res (ey şeyler)

Acc. rem (şeyi) res (şeyleri)

Gen. rei (şeyin) rerum (şeylerin)

Dat. rei (şey için, şeye) rebus (şeyler için, şeylere)

Abl. re (şeyden/şeyle) rebus (şeylerden, şeylerle)

Kural D ışı D urum lar

1. Bu çekim den eril isim lere de rastlanır; örn. dies, -ei, m., gün (dies
bazen dişil olarak da geçer); m erid ies, -ei, m., gün ortası, öğlen,
öğle vakti.
2. Bazı kelim elerin tekil genetivusu -ei yerine -i ile biter; örn. plebs,
-ei (-i), f., halk, alt tabaka (tek. gen. plebi).

V. Ç ekim den Bazı K elim eler

glacies, -ei, f., buz; fides, -ei, f., güven; sp ecies, -ei, £., görüş, bakış;
görünen şey, dış görünüş; biçim , şekil, form , figür, surat, suret, çeh­
re, görünüm (form a); zihinle görülen şey, idea, kavram, fikir, nosyon;
acies, -ei, f., sivri uç; keskin bakış; harp safı, savaş düzeni; kıvrak
zekâ; göz bebeği; fa cies, -ei, f., yüz; effigies, -ei, f„, imge, şekil, suret,
tasvir, temsil; series, -ei, f., sıra, dizi, seri

IV. ve V. Çekim İsim leri İçeren Ö rnek İfadeler

lib e r de R om a n oru m e x ercitu : R om alıların ordusuna dair bir k i­


tap
acies e x ercitu s R om ani: R om a ordusunun yerleşim düzeni (harp
safı)
an te adven tu m Gaesaris: Caesar'm gelişinden önce
res in Idibu s M artiis: 15 M art'taki işler (15 M art'ta yapılacak işler)

ante + acc., -den önce

119
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

sub specie aeternitatis: sonsuzluğun bakışı altında (sonsuz olanın


bakış açısından)
***
Vultus est pars hominis capitis. Yüz, insanın kafasının bir bölüm ü­
dür (bir bölümünü oluşturur).
Malum et prunum sunt fructus. Elma ve erik (birer) meyvedir (yemiştir).
Infans est in genu matris suae. Bebek annesinin dizindedir.
Cubiculum, triclinium, tablinum, lararium, culina, latrina, peri-
stylium sunt partes domus Romanae. Yatak odası, yemek odası,
çalışma odası, ev tanrılarının şapeli, mutfak, tuvalet ve sütunlu
avlu (bahçe) Roma evinin bölüm leridir. (Bir Rom a evi yatak odası
. . . sütunlu avludan oluşur.)
Currus est vehiculum. İki tekerlekli araba bir ulaşım aracıdır (va­
sıtasıdır).
Vos estis servi Iesu et Mariae. Siz İsa'nın ve Meryem Ana'nın
hizmetkârlarısınız.
In facie hominis sunt os, oculi et genae,, İnsan yüzünde ağız, gözler
ve yanaklar vardır.
Nos sumus in fluctibus rerum humanarum. İnsani m eselelerin
(insan yaşamının) (yarattığı) karmaşanın (karmaşaların, dalga­
lanmaların) içindeyiz.
Mentis vestrae acies est signum nobilitatis. Zekâ kıvraklığınız
(zekânızın kıvraklığı) soyluluk işaretidir.
Dum anima est, spes est. Sağken, ümit vardır (Çıkmamış candan
ümit kesilmez).

sub + abl.: -nın altında, aşağısında; aeternitas, -atis, f., sonsuz olma durumu, son­
suzluk; sonu olmayan gelecek zaman, ebediyet; malum, -i, n., elma; prunum, -i,
n., erik; infans, infantis, m./f., bebek, küçük çocuk; cubiculum, -i, n., yatak odası;
triclinium, -i, n., yemek odası; sofra (yemek sırasında uzanılan ya da üzerindeki
yastıklara yaslanılan Romalılara özgü üç geniş sedirden oluşan masa); tablinum
(tabulinum), -i, n., aileye ait arşivlerin vs saklandığı oda, çalışma odası; balkon,
teras, veranda; resim galerisi; lararium, -i, n., Roma evinde, evin koruyucu tanrı­
ları Lares'in tasvirlerinin bulunduğu şapel; Lares, -um f-ium), m., (tek. Lar, Laris,
m.) evin koruyucu tannlan; culina, -ae, f., Roma evine özgü mutfak; latrina, -ae, f.,
tuvalet; peristylium, -i, n., evin içinde yer alan sütunlarla çevrili avlu; vehiculum,
-i, n., araç, vasıta, ulaşım aracı vb; Maria, -ae, f., Romalı kadın adı; İsa'nın annesi­
nin adı, Meryem; gena, -ae, f., [genel, çoğ.): genae, -arum, f., yanak; res, rei, f., şey,
madde, eşya, olay, söz, iş, durum vb; bir şey; vakıa, olgu; mesele, olay; kendinde şey;
gerçeklik; yaşam, yaşantı; mal mülk; getiri, kazanç, çıkar, fayda, avantaj; neden, se­
bep, temel; iş; dum (bağ.): -iken, sırasında

120
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

B. YUNANCA İSİM LERİN ÇEKİMLERİ

I. Çekim İsimler (-as, -es, -e ile biten isimler)

Yunancadan ödünç alm an ve tekil nom inativusları -as ve -es ile


biten I. Çekim isim ler eril; -e ile bitenlerse dişildir. Yaklaşık 35 tane
olan bu isim lerin çoğulları I. Çekimden Latince bir isim gibi çekilir.
Ayrıca -e ile biten isim lerin çoğu Latince b ir isme dönüşür ve dü­
zenli olarak çekilir. Örneğin,

Yunanca Latince
mousike, es, f., müzik sanatı, müzik musica, -ae, f.

grammatike, es, f., gramer, filoloji grammatica, -ae, f.


rhetorike, es, f., hitabet sanatı, retorik rhetorica, -ae, f.

Çekim Ö rnekleri

ıripMas, xiphiae, m., kılıç balığı


Hal Tekil Çoğul

Nom. xiphias xiphiae


Voc. xiphia xiphiae
Acc. xiphiam / xiphian xiphias
Gen. xiphiae xiphiarum

Dat. xiphiae xiphiis


Abl. xiphia xiphiis

cometes, cometae, m., kuyruklu yıldız


Hal Teldi Çoğul
Nom. cometes cometae
Voc. comete / cometa cometae
Acc. cometen / cometam cometas
Gen. cometae cometarum
Dat. cometae cometis
Abl. comete / cometa cometis

121
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

epitome (epitoma), epitomes, f., kısaltma, özetleme, özet, hülasa, öz

Hal Tekil Çoğul


Nom. epitome epitomae
Voc. epitome epitomae
Acc. epitomen epitomas
Gen. epitomes epitomarum
Dat. epitomae epitomis
Abl. epitome epitomis

II. Çekim İsimler (-os, -is, -on ile biten isimler)

Tekil nom inativusları -os ve -ös ile biten ve genellikle özel ad


olan Yunanca kelim eler eril ya da dişildir; -on ile bitenlerse cinssiz-
dir ve çekim leri aşağıdaki gibidir.
Delos, -i, f., Ege denizindeki Delos adası
m yth os, -i, m ., m itos, m asal, mit, halk hikâyesi
A ndrogeös, -ö, m . (Lat. A n drogeu s, -i, m.), Girit kralı M inos'un
oğlu
Ilion, -ii, n. (Lat. Ilium , -ii, n.), Troia'nın şiirsel adı, Ilium şehri

Hal Delos, -i, f. mythos, -i, m. Androgeös, -ö, m. Ilion, -ii, n.


Nom. Delos mythos Androgeös Ilion
Voc. Dele mythe Androgeös Ilion
Acc. Delon / Delum mython Androgeön / Androgeö Ilion
Gen. Deli mythi Androgei / Androgeö Ilii
Dat. Delo mytho Androgeö Ilio
Abl. Delo mytho Androgeö Ilio

III. Çekim İsimler


(genetivusu -is ya da -os ile biten isimler)

Daphnis, -idis, m ., M ercurius'un oğlu (çoban şiirlerinin yaratıcı­


sı, Sicilya'nın genç ve yakışıklı çobanı)
A eneis, -idis (-idos), f., A eneas'm ünlü destanının adı

122
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Hal Daphnis, -ıdis, m. Aeneıs, -idis (-idos), f.


Nom. Daphnis A e n e ıs

Voc. D aphni Aenei


Acc. Daphnim / Daphnin Aeneidem / Aeneida
Gen. Daphnidis / Daphnidos Aeneidis / Aeneidos
Dat. Daphnidi Aeneidi

Abl. Daphnide Aeneide

C. ÖRNEK KELİMELER VE İFADELER

Descartes Latince Felsefe Metinlerinden Notlar Alıyor

Ex Operibus Philosophicis ûuaedam Excerpta:


Felsefi Eserlerden Bazı Alıntılar

M undu s et Natura: Dünya ve Doğa


R eru m (= m u n di) u n iversitas: Evren
R eru m n a tu ra (= natura): Yaratım; doğa
Creatio: Yaratım
Deus m u n d i p rocreator: Dünyanın (evrenin) yaratıcısı tanrı (= deus
m u n di aedificator; deu s m u n d i fab ricator; op ifex rerum )

123
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Elementa re n im (= initia r e n im ; principia rerum ): Elementler,


öğeler (doğanın ilk öğeleri, temel öğeleri)
Nutus et pondus (= nutus): Yerçekimi
Orbis terrae (= terrarıraı): Yeryüzü; yerküre (= yer, yer yuvarı, yer
yuvarlağı)
Orbis terrarum (= orbis terrae): R om a'nm inşa ettiği tüm ülkeler
Terra continens (= continens): Kıta
Terra (= regio) mediterranea: îç bölge (denizden uzak olan bölge)
Animata (= animalia) inanimaque: Canlı ve cansız doğa
Mare medium (= internum; mare nostrum): Akdeniz (iç deniz; de­
nizim iz, bizim deniz) (Rom alılar arasında Akdeniz'in anlamı)
Mare Oceanus: Atlantik (Atlas Okyanusu)
Mare superum: Adriatik
Mare inferum: Etrüsk Denizi
Aer terrae circumiectus (= circumfusus): Atm osfer
Orbis finiens: Ufuk
Caelum (= natura caeli): İklim
Caelestia: Gök cisim leri; gök olayları
Ortus solis: Güneşin doğuşu, gün doğum u
Occasus solis: Güneşin batışı, gün batım ı
Solis defectio: Güneş tutulm ası
Tempus: Zaman; m evsim
Matutina tempora: Sabah saatleri
Hibernum tempus anni: Yılın kış m evsim i
Orbis lacteus: Samanyolu (Gökyolu, Hacılaryolu, Hacıyolu, Kehke­
şan, Samanuğrusu)
Orbis signifer: Burçlar kuşağı
Vertex caeli (= axis caeli; cardo caeli): Kutup
Orbis (= pars terrae; pars; cingulus): Kuşak
Orbis medius: Ilım an kuşak
Vocis imago (= imago): Yankı
Ventus: Rüzgâr
Tempestas: Fırtına
Imber: Yağmur

-que {bağ.): = et: ve (Cümlede birebiriyle ilişkili ikinci kelimenin sonuna takılır.)

124
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

P h aen om en on : Doğa olayı


Phaenomena: Doğa olayları
Sol: Güneş
Gaelum: Gök
Fulmen: Yıldırım
Fulmine ictus: Yıldırım çarpm ası
Loca lon gin qu ae: Uzak diyarlar
Ultimae terrae: Uzak memleketler, dünyanın sonu (ucu)
Terra incognita: Bilinmeyen ülke (yer)
***

Philosophi Magni: Büyük Filozoflar


A n tiqu i Philosophi: Antikçağ Filozofları
Mediaevales Philosophi: Ortaçağ Filozofları
Novi Aetatis Philosophi: Yeniçağ Filozofları
Hodierni Philosophi: Günümüz Filozofları
*#*

Philosophi ante Socratem: Sokrates-öncesi Filozoflar

1. Milesii: Thales Milesius, Anaximander, Anaximenes. Miletoslular


(Miletos Filozofları): Miletoslu Thales, Anaksimandros, An aksim eri es.
2. Pythagorei: Pythagoras, Alcmaeon, Philolaus, Archytas, Timae-
us Locrensis. Pythagorasçılar: Pythagoras, Alkmaion, Philolaos,
Arkhytas, Lokrili Timaios.
3. Philosophus Ephesius: Heraclitus. Ephesoslu Filozof: Herakleitos.
4. Eleatici Philosophi: Xenophanes, Parmenides, Zeno Eleates,
Melissus. Elealı Filozoflar: Ksenophanes, Parmenides, Elealı Ze-
non, M elissos.
5. Doctrina de mente divina: Anaxagoras. Tanrısal Zihin Öğretisi:
Anaksagoras.

mediaevalis, -is, m ./f., ortaçağ [medium (orta) + aevum (çağ) + alis]; aetas,
aetatis, f., yaşam süresi, yaşam, yaş; çağ; hodiernııs, -a, -um, adj., günümüze
ilişkin, bugünün-; Miletus, -i, m., Miletos liman şehri; Milesius, -a, -um, adj.,
Miletoslu; Pythagoreus (Pythagorius), -a, -um, adj., Pythagoras'la ilgili, Pytha-
gorasçı; Ephesus, -i, f., Ephesos antik kenti; Ephesius, -a, -um, adj., Ephesoslu;
Elea, -ae, f., Aşağı İtalya'da Lucania bölgesinde yer alan ve Veli a olarak da anı­
lan şehir; Eleaticus, -a, -um, adj,, Elealı; Eleates, -ae, m., Elea vatandaşı, Elealı

125
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

6. D octrina de q u a ttu or elem en tis: Ignis, aqua, terra, aer: Em pe-


docles. Dört Element Öğretisi: Ateş, su, toprak, hava: Empedok-
les.
7. Doctrina de atom is: L eu cippu s, D em ocritu s. Atom Öğretisi: Le-
ukippos, Demokritos.
8. Sophistae: Protagoras (S op h istes m axim us), Prodicus, Gorgias,
Hippias, Critias, A n tiph on . Sophistler: Protagoras (en büyük s o ­
fist), Prodikos, Gorgias, H ippias, Kritias, Antiphon.
***

Philosophi post Socratem : Sokrates-sonrası Filozoflar


Philosophia Glassica: Klasik Felsefe
Philosophi Classici: Socrates, Plato, A ristoteles: Klasik Dönem Fi­
lozofları: Sokrates, Platon, Aristoteles
Philosophia p ost P h ilosoph iam Classicam : Klasik Felsefe Sonrası
Felsefe
Philosophi post P h ilosoph iam Classicam : Chrysippus, C leanthes,
Epictetus, E picurus, P lotinus, P yrrho Eleus, Sextus E m piricus,
Zeno Citieus: Klasik Dönem Sonrası Filozoflar: Khrysippos, Kle-
anthes, Epiktetos, Epikuros, Plotinos, Elisli Pyrrhon, Sextus Em­
piricus, Kitionlu Zenon
Praeclari Philosophi P h ilosoph iae R om anae: Tİtus L u cretius Ca-
rus, M arcus Tullius Cicero, Lucius A n n aeu s Seneca, E pictetus,
M arcus A urelius, A u reliu s A u gu stin u s, B oethius: Rom a Felse­
fesinin Seçkin Filozofları: Titus Lucretius Carus, M arcus Tullius
Cicero, Lucius Annaeus Seneca, Epiktetos, M arcus Aurelius, Au­
relius Augustinus, Boethius
Philosophia Stoica: Stoik Felsefe

divinus, -a, -um, adj., tanrısal; sophistes, -ae, m. (sophista, -ae, m.), sofist;
sophisticus, -a, -um, adj., sofiste ait, sofistle ilgili, sofiste özgü; maximus, -a,
-um, adj., en büyük, magnus (büyük) sıfatının en üstünlük derecesi; post
acc., -den sonra; classicus, -a, -um, adj., Roma halkının bir sınıfına dair; en
yüksek smıfa dair; en yüksek rütbeden, üstün, olağanüstü, klasik; Elis, -idis, f.,
Peloponnesos'un batı ucunda, Olympia'nın yanındaki Yunan kenti; Eleus, -a,
-um, adj., Elisli; Citium, -i, n., Kıbrıs'ta bir liman kenti; Citieus, -a, -um, adj.,
Kitionlu; praeclarus, -a, um., adj., parlak, çok parlak, çok net; çok güzel; üstün,
seçin, soylu, ünlü, şöhretli; hayranlık uyandırıcı

126
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Stoica antiqua: Zeno C itieus, C leanthes, Chryssippus: Eski Stoa:


Kitionlu Zenon, Kleanthes, Khrysippos
Stoica m edia: Panaetius, Posidonius: Orta Stoa: Panaitios, Posidonios
Stoica nova (Stoa R om ana): Seneca, Gaiııs M u son iu s R ufus, Epic-
tetu s, M arcus A urelius: Yeni Stoa (Roma Stoası): Seneca, Gaius
M usonius Rufus, Epiktetos, M arcus Aurelius
Stoica lin gu a [abl. Stoica linguâ): Stoik dil (Stoa felsefesinin dili,
Stoa felsefecilerine özgü dil), S toicu m est: Stoiklerin bir deyişidir.
Stoica disciplina: Stoik öğreti
Stoicus: Stoik
S toici P hilosophi: Stoik Filozoflar
##*

Thales M ilesiu s e st p h ilosop h u s G raecus. M iletoslu Thales bir Yu­


nan filozofudur.
Zeno, p a ter S toicoru m est. Zenon Stoacıların (Stoa okulunun) ku­
rucusudur.
X en op h a n es est p h ilo so p h u s et p o e ta G raecus. Ksenophanes bir
Yunan filozofu ve şairdir.
Pythagoras est p h ilosop h u s et m a th em a ticu s Graecus. Pythago-
ras bir Yunan filozofu ve matem atikçisidir.
D iogenes L aertiu s est scrip to r v ita ru m P h ilosophorum . Diogenes
Laertios felsefecilerin yaşam larını kaleme alan bir yazardır.
T itulus lib ri Parm enidis est De Natura. Parm enides'in kitabının
adı Doğa Ü zerine'dir {Doğa'dır).
L u cretiu s e st p o e ta et p h ilo so p h u s R om anus. Lucretius Rom alı
bir şair ve felsefecidir.
C icero e st o ra tor e t p h ilo so p h u s R om anus. Cicero Rom alı b ir ha­
tip ve felsefecidir.
Seneca est p h ilo so p h u s R om anus. Seneca Rom alı bir filozoftur.

Stoicus, -a, -um, adj., Stoik felsefeye ilişkin, Stoik felsefeye özgü, Stoik felsefe­
nin; Stoica: Stoik Felsefe; Stoica, -onun, n„, [çoğ.) Stoik felsefe; Stoicus, -i, m.,
Stoik felsefeci, Stoik; Thales, Thalis (Thaletis), m., Thales; Zeno (Zenon), Zeno-
nis, m., Zenon; Xenophanes, -is, m., Ksenophanes; Pythagoras, -ae, m., Pytha­
goras; Diogenes, -is, m., Diogenes; Laertius, -a, -um, adj., Kilikya'da bir liman
şehri olan Laertes (Alanya yakınındaki antik kent) doğumlu, Laertesli; Lucreti­
us, -i, m., Lucretius; Cicero, Ciceronis, m., Cicero; orator, -oris, m ., hatip

127
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

M arcus  urelius e st Im p era tor R om anus et p h ilosop h u s Stoicus.


M arcus Âurelius Rom a im paratoru ve Stoik bir felsefecidir.
B oethius est p h ilo so p h u s u ltim u s R om an oru m . Boethius R om alı­
ların son filozofudur.
Titulus lib ri A u gu stin i e st C on fession es. Augustinus'un kitabının
adı İtiraflar'dar.
***

Annus: Yıl
Ante: Önce
AAC (aac): anno an te C hristum : İsa'dan önceki yılda (İÖ)
AC ÎACN / a.Ch.n.): an te C hristum : İsa'dan önce (İÖ)
AD: A n n o D om ini: İsa'nın doğduğu yılda, İsa'dan sonra (İS)
ACN: an te C h ristu m n atu m : İsa'nın doğum undan önce (doğmuş
olan İsa'dan önce) (İÖ)
Thales, ca. 625 a.Ch.n. - ca. 547 a.Ch.n. (Thales, circa 625 an te
C h ristu m n a tu m - circa 547 an te C h ristu m natum ): Thales, İÖ
yak. 625-547
A naxim ander, ca. 610 a.Ch.n. - 546 a.Ch.n. (Anaxim ander, circa
610 a n te C h ristum n a tu m - circa 546 a n te C hristum natum ):
Anaksim andros, İÖ yak. 610-546
Pythagoras, ca. 582 a.Ch.n. - 500 a.Ch.n. (Pythagoras, circa 582 a n ­
te C h ristu m n a tu m - circa 500 an te C h ristum natum ): Pytha­
goras, İÖ yak. 582-500
H eraclitus, ca. 576 a.Ch.n. - ca. 480 a.Ch.n. (H eraclitus, circa 576
an te C h ristu m n a tu m - circa 480 an te C hristum natum ): He-
rakleitos, İÖ yak. 576-480
***

Lupus h o m o h om in i (est). İnsan insan için kurttur (İnsan insanın


kurdudur).
Veritas in vino. Hakikat şaraptadır.

Boethius, -i, m., Boethius; ultimus, u lte r sıfatının (ulter, -tra, -tru m , adj., en
son) en üstünlük derecesidir; Augustinus, -i, m ., Augustinus; eonfessio, -onis,
f.( itiraf; tövbe; natus, -a, -um, adj., doğmuş olan; circa, {zarf) yaklaşık, civarın­
da, aşağı yukarı, takriben, yaklaşık olarak; Anaximander, Anaximandri, m .,
Anaksimandros; lupus, -i, m ., kurt; vinum, -i, n., şarap

128
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Q uot h om in es to t sen ten tia e. Ne kadar insan varsa o kadar düşün­


ce vardır (Herkesin kendine göre bir düşüncesi vardır).
Unus vir e st qu asi n u llu s vir. Bir adam, h içbir adam gibidir.
Nox h om in i m alo cara est. Gece kötü bir insan için değerlidir.
P h ilosoph ia est am or sapien tiae. Felsefe bilgelik sevgisidir.
P hilosoph ia (Graece: cpıkeîv 'a m a re' et oocpta 'sa p ien tia ') est d octri-
na sapien tiae vel veritatis. Felsefe (Yunanca phileirı 'sevmek' ve
sophia 'bilgelik') bilgeliğin ya da hakikatin öğretisidir.
P hilosoph ia e st stu d iu m p rin cip io ru m vel cog ita tion is hum ana-
ru m q u e action u m . Felsefe hem ilk ilkelerin hem de insan davra­
nışları üzerine düşünm enin öğretisidir.
P h ilosoph u s e st am atör sapien tiae. Felsefeci bilgeliği seven (bilge­
liğe âşık) kimsedir.
P raecipuae ph ilosop h ia e n o tio n e s su n t realitatis et veritatis in
m etaph ysica, logica et on tologia. Metafizikteki, mantıktaki ve
varlıkbilim deki başlıca felsefi kavramlar (konular), gerçeklik ve
hakikattir.

quot ... tot: ne kadarsa ... o kadar; vir, viri, m., (II. çekim) erkek, adam; koca;
quasi, (zarf) sanki, -miş gibi; amare: sevmek; cogitatio, -onis, f., düşünme, te­
fekkür; düşünce, fikir, karar; düşünme yetisi, mantıksal çıkarım yetisi; actio,
-onis, f., yapma, etme, yapıp etme; edim, eylem, fiil, iş, amel; etkinlik; insan
davranışı; praecipuus, -a, -um, adj., başka şeylerden önce yer verilen; özel,
ayrıcalıklı; başlıca, esas, ilk; notio, -onis, f., kavram, nosyon, genel tasarım;
düşünce, fikir; metaphysica, -ae, f., metafizik; logica, -ae, f. (logice, -es, f.),
mantık; ontologia, -ae, î., ontoloji, varlıkbilim

129
V. Ü N İ T E

A. FİİLLER (Verbum)

Bir cüm lenin yapıtaşlan n dan olan fiil doğmak, düşünmek, dön ­
mek vb gibi bir eylem, oluş, durum vs anlatan bir kelim edir ve her
dilde kendine özgü niteliklere veya çekimlere sahiptir.
Türkçede fiiller -mek, -mak vb m astar hallerindeki eklerin atıl­
m asıyla elde edilen gövdelerine zaman ve şahıs ekleri getirilerek
çekilirler; örneğin okumak, fiilin m astar halidir. Sondaki -mak eki a-
tıldığm da, fiilin gövdesi ortaya çıkar: oku-. Bu gövdeye belirli çekim
ekleri getirilince fiil çekilmeye başlar. Örneğin oku-muş, oku-du. Fi­
ilin özne veya nesneyle ilişkisine göre belirlenen biçim ine çatı denir
ve etken, edilgen şeklinde ayrılır. Etkende fiilin anlattığı iş doğrudan
doğruya özne tarafından yapılır (Ayşe okuyor); edilgende ise ya özne
hiç belirtilm ez (Ayna kırıldı) ya da ta rafın d an veya -çe ifadesiyle
açıklanır (Cam Ayşe tarafından kırıldı; Hükümetçe açıklandı). Özne
fiilde anlatılan işi yaparken o işten bizzat etkilenmişse, bu durum
dönüşlü fiillerle b ild irilir (giyindi, yıkandı). Fiillerin nesne (tümleç)
alıp almadığı da cüm lenin doğru kurulumu için önem taşır. Fiillere
Ne? Neyi? Kimi? soru la n sorularak nesne alıp almadıkları öğrenilir.
Nesne alan fiillere geçişli (Ayşe kediyi sevdi), almayan fiillere ise
geçişsiz denir (yürüdü, uçtu). Bunun dışında Türkçede fiilim si adı
verilen ve cüm lede isim , zarf ya da sıfat gibi iş gören fiiller de m ev­
cuttur (ağlayan çocuk; sevm enin bin türlü hali).

Latince Fiillere İlişkin Ön Bilgiler

1. Latincede isim ler gibi fiiller de çekimlidir.

2. Kuralsızlar bir yana Latincede düzenli olarak çekilen 4 fiil grubu


vardır. Bunlar,
I. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken m astarı -are ile bitenler;
örn. am are (sevmek).
II. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken m astarı -ere ile bitenler;
örn. m on ere (uyarmak).

130
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

III. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken mastarı -ere ile bitenler;
örn. leg e re (okumak).
IV. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken mastarı -ire ile bitenler;
örn. au dire (işitmek).
II. ve III. Çekim fiilleri birbirin den kolaylıkla ayırt edebilm ek
için, II. Çekimden fiillerin Şimdiki Zaman 1. tekil şahıslarının -eo
ile, III. Çekimden fiillerin ise -o ile bittiğine d ikkat, ed ilm elid ir.

3. Latince fiillerin iki çatısı vardır:


E tken (Activa): Cümledeki öznenin ne yaptığını bildirir: Gaius
seviyor.
E dilgen (Passiva): Cümledeki özneye ne yapıldığını ya da özne­
nin neye maruz kaldığını bildirir: Gaius seviliyor.

4. Fiiller esas olarak üç kipte çekilir:


H aber Kipi ya da B ildirm e Kipi (Indicativus): Olguları bildirir:
Gaius uyuyor.
Em ir Kipi (Im perativus): Emir bildirir: Gaius, git, u yu!
m S u biu n ctivu s Kipi (S u b iu n ctiv u s): Henüz gerçekleşm em iş bir
eylem, olasılık, yargı, dilek, istek vs bildirir: Gaius, uzu n bir öm rün
olsun! Bu kip Latince gram erde özellikle yardım cı cümle k alıpların­
da kullanılır. Bu yüzden yardım cı cüm le fiil kipi olarak adlandırılsa
yeridir: Gaius im paratoru g örm ek için R om a'ya geldi.

5. Fiillerin 1., 2. ve 3. tekil ve çoğul şahısları vardır ve tekil mi, çoğul


mu oldukları ya da kaçıncı şahısla ilişkili oldukları, takılarından
anlaşılır.

6. Latince fiiller cümle içinde b ir şahıs ya da nesneyi etkilemelerine


göre geçişli ya da geçişsiz olabilirler. Geçişli fiiller nesne alan,
geçişsiz fiiller de nesne almayan fiillerdir. Örneğin,
G eçişli fiil: Kitap okuyorum .
G eçişsiz fiil: Yürüyorum .
Latince geçişli fiillerin nesnesi, fiilin özel bir durumu yoksa, dai­
ma accusativus halde (-i halinde ya da nesne halinde) olur; örn. Ga­
ius kitap (kitabı) ok u d u (Gaius lib ru m legit). Bu örnekteki cümlede
Türkçe dil yapısının nesneyi yalın haldeym iş gibi (kitap) belirteb il­
diğine dikkat etmek gerekir. Latinceye çevirilerde bu durum yanıltı­
cı olabilir ve nesne yanlış olarak nom inativus halinde (yalın halde)

131
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

yazılabilir. Oysa örnek cüm ledeki nom inativus, yani özne, Gaius; ki­
tap (librum) ise nesnedir ve accusativus halindedir.

7. Türkçede olduğu gibi Latincede de özne ya da zamir fiile içkindir.


Gerekmedikçe özne yazılmayabilir. Ama özneye vurgu yapılmak is­
tendiğinde, özne de ayrıca yazılır: Geldim, gördüm , yendim ! (Veni,
vidi, vici!) Bu örnekte de görüldüğü gibi "ben" (ego) yazılmayabilir.

8. Latincedeki düzenli fiiller dört ana öğeden oluşur ve her bir fiilin
Şim diki Zaman, Geçm iş Zaman ve Edilgen Geçmiş Zaman gövdesi
bulunur. Fiiller bu gövdelere getirilen şahıs ve zaman takılarıyla
çekilir.

9. Fiillerin zamanları şöyledir:


Praesens (praes.): Şimdiki Zaman: Gaius okuyor.
Tmpeyfect.ilm (imperf.): Şimdiki Hikâye Zamanı (Geçmişte süre­
gelen olayları belirtir): Gaius okuyordu.
Futurum veya Futurum Simplex (fut.): Gelecek Zaman veya Ba­
sit Gelecek Zaman: Gaius okuyacak.
Perfectum (perf.): Geçmiş Zaman (Geçmişte olup biten olayları
belirtir): Gaius okudu.
Futurum Perfectum (fut. perf.): Gelecekte Geçmiş Zaman (Gele­
cek zamanda tam am lanm ası beklenen olayları belirtir): Gaius u y u ­
muş olacak.
Plusquamperfectum (plusperf.): -M iş'li Geçmiş Zaman (Geçmiş
zamanda yaşanan bir olaydan önceki bir olayı belirtir): Gaius oku ­
muştu.

10. Fiilleri bu zamanlara uygun olarak çekebilm ek için her şeyden


önce ana öğelerinin ve fiil gövdelerinin bilinm esi gerekir.

Latince Fiillerin Ana Öğeleri ve Gövdeleri

Latince düzenli çekim fiillerin dört ana öğesi vardır. Bu öğeler,


her şeyden önce bir fiilin sözlükte bulunabilm esi ve çeki mİ enm esi
için gerekli gövdelerin oluşturulabilm esi konusunda çok önemlidir.
Düzenli çekim fiillerin ana öğeleri ve bu öğelerin sözlük yazılım ­
ları şöyle örneklenebilir:
I. amo, amare, amavi, amatum, 1, v., sevmek
seviyorum, sevmek, sevdim , sevilm iş-, 1. Çekim, verbum (fiil)

132
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

II. m on eo, m onere, m on u i, m on itu m , 2, v., uyarmak, ikaz etmek


uyarıyorum, uyarmak, uyardım, uyarılm ış-, 2. Çekim, verbum (fiil)
III. lego, legere, legi, lectu m , 3, v., okumak
okuyorum, okumak, okudum, okunmuş-, 3. Çekim, verbum (fiil)
IV. audio, audire, audivi, au ditu m , 4, v., işitmek
işitiyorum , işitmek, işittim , işitilm iş-, 4. Çekim, verbum (fiil)

İlk öğe, fiilin etken Şimdiki Zaman 1. tekil şahıs çekimidir. İkinci
öğe, fiilin Şimdiki Zaman etken mastarıdır. Ü çüncü öğe, fiilin etken
Geçmiş Zaman 1. tekil şahıs çekimidir. D ördü n cü öğe, fiilin edilgen
Geçmiş Zaman gövdesidir. Bu gövdeye Geçmiş Zaman edilgen ortaç
(sıfat fiil) gövdesi ya da Supinum da denir.1

Bu ana öğeler bize fiillerin Şimdiki Zaman, Geçmiş Zaman ve


Edilgen Geçmiş Zaman gövdelerini verir.
İlk öğeden, fiilin Şimdiki Zaman gövdesi anlaşılır. Bu gövde ve
ik in ci öğe, yani m astar bir fiilin hangi çekim grubundan olduğunu
gösterir.
Fiilin Şimdiki Zaman gövdesi, etken m astarındaki -re takısı atı­
larak bulunur:
I. am a-re: am a­
li. m one-re: m one-
III. lege-re: lege-
IV. audire: audi-
Bu gövdelere (ama-, m one-, lege-, audi-) belirli takılar getirile­
rek fiillerin etk en ve ed ilgen ça tıla rın ın Şim diki Zamanı, Şim diki
Hikâye Zam anı ve G elecek Zam anı kurulur.2Ayrıca aynı gövdeye, I-
II. Çekimden bir fiil için -i, diğerleri için -ri takısı getirilerek fiillerin
edilgen m astarı oluşturulur (am a-ri; m on e-ri; leg-i; audi-ri). M as­
tarlar ve anlamları toplu halde ilgili çekim tablosunda verilmiştir.

Ü çü ncü öğeden, fiilin Geçmiş Zaman gövdesi anlaşılır. Bu gövde


söz konusu fiilin çekim eki (-i) atılınca kalan halidir:

1 Latincede gerek Geçmiş Zaman edilgen ortaç (sıfat fiil) gerekse Supinum farklı kullanımlara
da sahip olduğundan söz konusu gövdenin adlandırılmasında karışıklığa yol açılabilir; bu
yüzden bu gövdeye Edilgen Geçmiş Zaman gövdesi demek daha uygun görünüyor.
2 Ayrıca fiilin Şimdiki Zaman mastarı bilinmiyorsa, bu gövdeye -re takısı getirilerek bulunur.

133
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

I. am av-i: amav-
II. m on u -i: m o r a ­
lli. leg-i: leg-
IV. audiv-i: audiv-
Fiillerin Geçmiş Zaman gövdesine eklenen takılarla yapılan çe ­
kim, etk en ça tı G eçm iş Zam an, G elecekte G eçm iş Zam an ve -M iş'li
Geçm iş Zam anı oluşturur. Ayrıca gövdeye eklenen -isse takısıyla fi­
ilin etk en G eçm iş Zam an m a sta rı oluşturulur (am av-isse; m on u -
isse; leg-isse; audiv-isse). Bu arada özellikle III. Çekim fiillerin g öv­
deleri farklıdır. Bu konuda sözlükler en büyük yardımcıdır.

D ördü n cü öğe, fiilin edilgen Geçmiş Zaman gövdesini verir. Bu


gövde, -u m eki atılarak bulunur:
I. am at-um : am at-
II. m on it-u m : m o n it-
III. le ct-u m : lect-
IV. au dit-u m : audit-
Fiillerin edilgen Geçmiş Zaman gövdesine eklenen takılarla ya­
pılan çekimse, edilgen çatı G eçm iş Zaman, G elecekte Geçm iş Za­
m an ve -M iş'li Geçm iş Zam anı oluşturur. Ayrıca bu gövdeye getirilen
-u ru m esse ve -um iri çekim ekleriyle fiilin etk en ve edü gen Gelecek
Zaman m astarları, -u m esse çekim ekiyle de edilgen Geçmiş Zaman
m astarı oluşturulur. (Bunun için ilgili çekim tablosuna bakınız.)
Fiillerin edilgen Geçmiş Zaman çekim leri özelliklidir ve bu özel­
lik ilgili çekim tablosunda açıklanacaktır.

M a sta r (Inflnitivus)

Etken I. II. m. IV.


Mastar

praes. amare monere legere audire


sevmek uyarmak okumak işitmek
perf. amavisse monuisse legisse audivisse
sevmiş olmak uyarmış olmak okumuş olmak işitmiş olmak
fut. amaturum esse m onitım ım esse lecturum esse auditurum esse
sevecek olmak uyaracak olmak okuyacak olmak işitecek olmak

134
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Edilgen I. H. 111. IV.


Mastar

praes. amari moneri legi audiri

sevilmek uyarılmak okunmak işitilmek

perf. amatum esse monitum esse lectum esse auditum esse

sevilmiş olmak uyarılmış olmak okunmuş olmak işitilmiş olmak

fut. amatum iri monitum iri lectum iri auditum iri

sevilecek olmak uyarılacak olmak okunacak olmak işitilecek olmak

B. FİİL ÇEKİMLERİ (C oniugationes)

H a b e r K ip i
Şim diki Zam an
E tken Çatı

Şahıs I. , II. m. IV.

Tek. 1 amo moneo lego audio


2 ama s mones legis audis
3 amat monet legit audit

Çoğ. 1 amamus monemus legimus audimus


2 amatis monetis legitis auditis
3 amant monent legunt audiunt

Tek. 1 seviyorum uyarıyorum okuyorum işitiyorum


2 seviyorsun uyarıyorsun okuyorsun işitiyorsun
3 seviyor uyarıyor okuyor işitiyor

Çoğ. 1 seviyoruz uyarıyoruz okuyoruz işitiyoruz


2 seviyorsunuz uyarıyorsunuz okuyorsunuz işitiyorsunuz
3 seviyorlar uyarıyorlar okuyorlar işitiyorlar

135
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

E dilgen Çatı

Şahıs I. II. III. IV.

Tek. 1 amor mone legor audi /.


2 amaris moneris legeris audiris
3 ama Tv.:: mone tur legitur audi tur

Çoğ. 1 ama::r o.: monemur legimur audimur


2 amamini mone mini legimini audi mini
3 amantur monentur leguntur j audi untur ®

Tek. 1 seviliyorum uyarılıyorum okunuyorum işitiliyorum


2 seviliyorsun uyarılıyorsun okunuyorsun işitiliyorsun
3 seviliyor uyarılıyor okunuyor işitiliyor

Çoğ. 1 seviliyoruz uyarılıyoruz okunuyoruz işitiliyoruz


2 seviliyorsunuz uyarılıyorsunuz okunuyorsunuz işitiliyorsunuz
3 seviliyorlar uyarılıyorlar okunuyorlar işitiliyorlar

Şim diki Hikâye Zam anı


E tken Çatı

Şahıs I. II. III. IV.

Tek. 1 ama bam mone legebam audiebam


2 amabas mone bas legebas audi eb as
3 ama bat mone bat legebat audi ebat

Çoğ- 1 amabamus monebamus legebamus audiebamus


2 ama bati s ' mone b atis legebatis audiebatis
3 ama bar: t monebanL legebant audi eb ant

Tek. 1 seviyordum uyarıyordum okuyordum işitiyordum


2 seviyordun uyarıyordun okuyordun işitiyordun
3 seviyordu uyarıyordu okuyordu işitiyordu
Çoğ. 1 seviyorduk uyarıyorduk okuyorduk işitiyorduk
2 seviyordunuz uyarıyordunuz okuyordunuz işitiyordunuz
3 seviyorlardı uyarıyorlardı okuyorlardı işitiyorlardı

136
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

E dilgen Çatı

Şahıs I. II. III. IV.

Tek. 1 amabar monebar legebar audiebar


2 amabaris monebaris legebaris audiebaris
3 amab attır monebatur legebatur audiebatur
Çoğ. 1 amabamur monebamur legebamur audiebamur
2 amab amini moneb amini legeb amini audieb amini
3 amabantur rnone . bav legebantur audiebantur

Tek. 1 seviliyordum uyarılıyordum okunuyordum işitiliyordum


2 seviliyordun uyarılıyordun okunuyordun işitiliyordun
3 seviliyordu uyarılıyordu okunuyordu işitiliyordu
Çoğ. 1 seviliyorduk uyarılıyorduk okunuyorduk işitiliyorduk
2 seviliyordunuz uyarılıyordunuz okunuyordunuz işitiliyordunuz
3 '■ seviliyorlardı uyarılıyorlardı okunuyorlardı işitiliyorlardı

Gelecek Zaman
Etken Çatı

Şahıs I. II. m. IV.

Tek. 1 ama mon e leg audi


2 am a: mone.oi3 leg audies
3 amab it monebit leget audiet
Çoğ. 1 amabimus monebimus legemus audiemus
2 amahi ti s monebitis leget,is audietis
3 amabunt * monebunt «• •eg audi,

Tek. 1 seveceğim uyaracağım okuyacağım işiteceğim


2 seveceksin uyaracaksın okuyacaksın işiteceksin
3 sevecek uyaracak okuyacak işitecek
Çoğ. 1 seveceğiz uyaracağız okuyacağız işiteceğiz
2 seveceksiniz uyaracaksınız okuyacaksınız işiteceksiniz
3 sevecekler uyaracaklar okuyacaklar işitecekler

137
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

E dilgen Çatı

Şahıs I. n. m. IV.

Tek. 1 amabor m onebor legar audiar


2 amaberis moneberis legeris a udi v
3 amabitur monebitur legetur audietur

Çoğ. 1 amabimur m onebimur legemur audiemur


2 amabimini m on ebim in i' legemini audiemini
3 am abuntur , m onebuntur * legentur audientur

Tek. 1 sevileceğim uyarılacağım okunacağım işitileceğim


2 sevileceksin uyarılacaksın okunacaksın işitileceksin
3 sevilecek uyarılacak okunacak işitilecek

Çoğ. 1 sevileceğiz uyarılacağız okunacağız işitileceğiz


2 sevileceksiniz uyarılacaksınız okunacaksınız işitileceksiniz
3 sevilecekler uyarılacaklar okunacaklar işitilecekler

Geçmiş Zaman
Etken Çatı

Şahıs I. II. m. IV.

Tek. 1 amavi monui legi audivi


2 amavisti monuisti legisti audivisti
3 amavit monuit legit audivit

Çoğ- 1 amavimus monuimus legimus audivimus


2 amavistis monuistis legistis audivistis
3 am averunt> monuerunt » legerunt ı audiverunt ■<

Tek. 1 sevdim uyardım okudum işittim


2 sevdin uyardın okudun işittin
3 sevdi uyardı okudu işitti

Çoğ. 1 sevdik uyardık okuduk işittik


2 sevdiniz uyardınız okudunuz işittiniz
3 sevdiler uyardılar okudular işittiler

138
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

E dilgen Çatı
Edilgen geçm iş zam anlardaki fiiller üç takılı bir sıfat gibi çekilir.
Fiilin hangi cins, sayı ve halde olacağını, isim ve sıfat uyumunda
olduğu gibi, cüm lenin öznesinin cinsi, sayısı ve hali belirler.

Şahıs I. n. m. IV.

Tek. 1 amatus. -a, -um sum monitus, -a, -um sum lectus, -a, -um sum auditus, -a, -um sum
2 amatus es monitus es lectus es auditus es
3 amatus est monitus est lectus est auditus est

Çoğ. 1 amati, -ae, -a sumus moniti, -ae, -a sumus lecti, -ae, -a sumus auditi, -ae, -a, sumus
2 amati estis m oniti estis lecti estis auditi estis
3 amati sunt moniti ser.'.. lecti sunt auditi s i:'! t

Tek. 1 sevildim uyarıldım okundum işitildim


2 sevildin uyarıldın okundun işitildin
3 sevildi uyarıldı okundu işitildi

Çoğ. 1 sevildik uyarıldık okunduk işitildik


2 sevildiniz uyarıldınız okundunuz işitildiniz
3 sevildiler uyarıldılar okundular işitildiler

Örneğin,
Gaius amatus est.
Gaius sevildi.

Iulia amata est.


Iulia sevildi.

Bellum amatum est.


Savaş sevildi.

Pueri amati sunt.


Çocuklar sevildi(ler).

Puellae amatae sunt.


Kızlar sevildi(ler).

Bella amata sunt.


Savaşlar sevildi (ler).

139
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Gelecekte Geçmiş Zaman


Etken Çatı

Şahıs I. EL m. IV.

Tek. 1 amavero monue.ro legero audivero


2 amaveris m onueris legeris audiveris
3 amaverit m onuerit legerit audiverit

Çoğ. 1 amaverimus m onu eriımıs leg eriımıs audiverimus


2 amaveritis rnonu n ; i s legeritis audiveritis
3 amaverint m onuerint legerint audiverint

Tek, 1 sevmiş olacağım uyarmış olacağım okumuş olacağım işitmiş olacağım


2 sevmiş olacaksın uyarmış olacaksın okumuş olacaksın işitmiş olacaksın
3 sevmiş olacak uyarmış olacak okumuş olacak işitmiş olacak

Çoğ. 1 sevmiş olacağız uyarmış olacağız okumuş olacağız işitmiş olacağız


2 sevmiş olacak­ uyarmış olacaksınız okumuş olacak­ işitmiş olacak­
sınız sınız sınız
3 sevmiş olacaklar uyarmış olacaklar okumuş olacaklar işitmiş olacaklar

Edilgen Çatı

Şahıs I. n. m. IV.

Tek. 1 amatus, -a, -um m onitus, -a, -um lectus, -a, -um ero auditi's, -a, -um
ero ero ero
2 amatus eris m onitus eris lectus eris auditus eris
3 amatus erit m onitus erit lectus erit auditus erit

Çoğ- 1 amati, -ae, -a moniti, -ae, -a eri­ lecti, -ae, -a erimus auditi, -ae, -a,
erimus mus erimus
2 amati eritiş m oniti eritiş lecti eritiş auditi eritiş
3 amati erunt > m oniti erunt , lecti erunt > auditi erunt ■„

Tek. 1 sevilmiş olacağım uyarılmış olacağım okunmuş olacağım işitilmiş olacağım


2 sevilmiş ola­ uyarılmış olacaksın okunmuş olacaksın işitilmiş olacaksın
caksın
3 sevilmiş olacak uyarılmış olacak okunmuş olacak işitilmiş olacak

Çoğ- 1 sevilmiş ola­ uyarılmış olacağız okunmuş olacağız işitilmiş olacağız


cağız
2 sevilmiş olacak­ uyarılmış olacak­ okunmuş olacak­ işitilmiş olacak­
sınız sınız sınız sınız
3 sevilmiş ola­ uyarılmış olacaklar okunmuş olacaklar işitilmiş olacaklar
caklar

140
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

-M iş'li G eçm iş Zam an


E tken Çatı

Şahıs I. n. m. IV.

Tek. 1 amaveram monueram legeram audiveram


2 amaveras monueras legeras audiveras
3 amaverat monuerat legerat audiverat

Çoğ- 1 amaveramus monueramus legeramus audiveramus


2 amaveratis monueratis legeratis audiveratis
3 amaverant monuerant legerant audiverant

Tek. 1 sevmiştim uyarmıştım okumuştum işitmiştim


2 sevmiştin uyarmıştın okumuştun işitmiştin
3 sevmişti uyarmıştı okumuştu işitmişti

Çoğ. 1 sevmiştik uyarmıştık okumuştuk işitmiştik


2 sevmiştiniz uyarmıştınız okumuştunuz işitmiştiniz
3 sevmişlerdi uyarmışlardı okumuşlardı işitmişlerdi

E dilgen Çatı

Şahıs / I. n. ın . IV.

Tek. 1 amatus, -a, -um monitus, -a, -um lectus, -a, -um auditus, -a, -um
eram eram eram eram
2 amatus eras m onitus eras lectus eras auditus eras
3 amatus erat monitus erat lectus erat auditus erat

Çoğ- 1 amati, -ae, -a era- moniti, -ae, -a lecti, -ae, -a era­ auditi, -ae, -a,
mus eramus mus eramus
2 amati eratis m oniti eratis lecti eratis auditi eratis
3 amati erant m oniti erant lecti erant auditi erant

Tek. 1 sevilmiştim uyarılmıştım okunmuştum işitilmiştim


2 sevilmiştin uyarılmıştın okunmuştun işitilmiştin
3 sevilmişti uyarılmıştı okunmuştu işitilmişti

Çoğ. 1 sevilmiştik uyarılmıştık okunmuştuk işitilmiştik


2 sevilmiştiniz uyarılmıştınız okunmuştunuz işitilmiştiniz
3 sevilmişlerdi uyarılmışlardı okunmuşlardı işitilmişlerdi

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere fiillerin geçmiş zaman­


larının edilgen çatıları esse (olmak, varolmak) fiilinin çekimlenmiş
halleri getirilerek oluşturulur. Daha önce yalnızca Şimdiki Zaman çe­
kimi verilen esse fiilinin tüm zaman çekimleri aşağıdaki gibidir.

141
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

C. ESSE FİİLİNİN HABER KİPİ ÇEKİMLERİ

Mastarlar

praes. esse olmak

perf. fu-isse olmuş olmak

fut. futurum esse olacak olmak

Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Zamanı Gelecek Zaman

Tek. 1 sum eram ero


2 es eras eris
3 est erat erit

Çoğ. 1 sumus eramus erimus


2 estis eratis eritiş
3 sunt erant erunt

Tek. 1 magister .t-:.:.-.! magister --m. magister ero


(öğretmenim) (öğretmendim) (öğretmen olacağım)
2 magister es magister eras magister eris
(öğretmensin) (öğretmendin) (öğretmen olacaksın)
3 magister est magister erat magister erit
(öğretmendir) (öğretmendi) (öğretmen olacak)

Çoğ. 1 magistri sumus magistri eramus magistri erimus


(öğretmeniz) (öğretmendik) (öğretmen olacağız)
2 magistri estis magistri eratis magistri eritiş
(öğretmensiniz) (öğretmendiniz) (öğretmen olacaksınız)
3 magistri sunt magistri erant magistri erunt
(öğretmendirler) (öğretmendiler) (öğretmen olacaklar)

142
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Şahıs Geçmiş Zaman Gelecekte Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman

Tek. 1 fu-i fu-ero fu-eram


2 fu-isti fu-eris fu-eras
3 fu-it fu-erit fu-erat
Çoğ. 1 fu-imus fu-erimus fu-eramus
2 fu-istis fu-eritis fu-eratis
3 fu-erunt fu-erint fu-erant

Tek. 1 magister fn± magister rumc magister IVsı m


(öğretmen oldum) (öğretmen olmuş olacağım) (öğretmen olmuştum)
2 magister fuisti magister fueris magister fueras
(öğretmen oldun) (öğretmen olmuş olacaksın) (öğretmen olmuştun)
3 magister fuit magister fuerit magister fuerat
(öğretmen oldu) (öğretmen olmuş olacak) (öğretmen olmuştu)
Çoğ. 1 magistri fuimus magistri fuerimus magistri fueramus
(öğretmen olduk) (öğretmen olmuş olacağız) (öğretmen olmuştuk)
2 magistri fuistis magistri fueritis magistri fueratis
(öğretmen oldunuz) (öğretmen olmuş olacaksınız) (öğretmen olmuştunuz)
3 magistri fuerunt magistri fuerint magistri fuerant
(öğretmen oldular) (öğretmen olmuş olacaklar) (öğretmen olmuşlardı)

D. ÖRNEK CÜMLELER VE -io 'lu FİİLLER

R om u lu s rex erat. Rom ulus kral idi.


R om u lu s rex fu erat. Rom ulus kral olmuştu.
E brietas e st insania. Sarhoşluk deliliktir.
Patria e st paren s om n iu m n ostru m . Vatan hepim izin babasıdır.
D em osth en es ora tor est. Demosthenes hatiptir.
P uer o ra tor erit. Çocuk hatip olacak.
Pax iu cu n d a est. Barış tatlıdır.
Pax iu cu n d a erit. Barış tatlı olacak.
Vita brevis est. Hayat kısadır.
Gato b o n u s est. Gato iyidir (iyi b ir adamdır).
A gri fe r tile s fu era n t. Tarlalar verim li (bereketli) olmuştu.
G erm ania fe rtilis est. Germania (Almanya) verim lidir (verimli bir
ülkedir).
H om o fu ıitu s est. İnsan ölüm lü bir varlıktır.
D eus in fln itu s est. Tanrı sonsuzdur (sınırsızdır, ölümsüzdür).

143
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Deus aeternus est. Tanrı sonsuzdur (ezeli ve ebedidir).


Numeri sunt sem p itern i. Sayılar sonsuzdur.
Homo non aeternus est. İnsan sonsuz değildir.
Homo creatus est. İnsan yaratılmıştır.
Libertas est cara populo. Özgürlük halk için değerlidir.
Philosophia est mater omnium scientiarum. Felsefe bütün bilim ­
lerin anasıdır (kaynağıdır, temelidir).
Philosophia est animi medicina. Felsefe ruhun ilacıdır.
Philosophia est ars vitae. Felsefe yaşam sanatıdır.
Orationem laudo. Konuşmayı (söylevi, nutuğu) övüyorum.
Orationem laudamus. Konuşmayı (söylevi, nutuğu) övüyoruz.
Orationes laudabimus. Söylevleri öveceğiz.
Virtutem amatis. Erdemi seviyorsunuz.
Virtutem amabitis. Erdemi seveceksiniz.
Ego patriam meam liberavi. Vatanımı özgürlüğüne kavuşturdum.
Patriam meam liberaverunt. Vatanımı özgürlüğüne kavuşturdular.
Scipio militum virtutem laudabat. Scipio askerlerin erdemini övü­
yordu.
Scipio milites laudavit. Scipio askerleri övdü.
Milites patriam tuam amant. Askerler vatanını seviyorlar.
Milites pro patria pugnabant. Askerler vatan uğruna savaşıyordu
(dövüşüyordu).
Pietas homines ornat. Sadakat (dindarlık) insanları yüceltir.
Te, Scipio, salutamus. Ey Scipio, seni selam lıyoruz.
Vos, amici parissimi, saluto. Çok değerli dostlar (aziz dostlar), sizi
selamlıyorum.
Vos, cives omnes, salutamus. Bütün yurttaşlar, sizi selamlıyoruz.
Haec urbs clarissima liberabitur. Bu ünlü şehir özgürlüğüne kavu­
şacak (kavuşturulacak).
ı.it'V 'v

Virtus guotidie (= cottidie, cotidie) laudatur. Erdem her gün (her


daim) övülür.
Virtutes semper laudabantur. Erdemler daima övülüyor(lar)dı.
Sapientia semper est laudata. Bilgelik daima övülmüştür.
Libertas semper laudabitur. Özgürlük her zaman övülecek.
Italia liberata est. İtalya özgürdür (özgürlüğüne kavuşmuştur).

144
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Urbs R om a liberata erat. Rom a şehri özgürlüğüne kavuştu (kavuş­


turuldu).
Omnia hostium oppida expugnata sunt. Düşmanların bütün kasa­
baları ele geçirildi.
Milites gloriae laborant. Askerler şan ve şeref için çabalıyor(lar)
(çile çekiyorlar, sıkıntılara katlanıyorlar).
Nostra consilia hostibus nuntiata su n t. Bizim kararlarımız (plan­
larımız, tasarılarım ız, düşüncelerimiz) düşmanlara haber verildi.
Epicurus pecunias civibus dedit. Epikuros paraları vatandaşlara
verdi.
Tibi viam monstrabo. Sana yolu göstereceğim .
Pastor puero viam monstravit. Çoban çocu ğa yolu gösterdi.
Philippus, rex Macedoniae, Athenienses superavit. M akedonya
kralı Philippos Atm alıları yendi.
Philosophia nos delectat. Felsefe bizim hoşum uza gider (Felsefeden
hoşlanırız).
Cicero ab amicis laudatus est. Cicero arkadaşları tarafından övüldü.
Fratres tui a Lucretio laudantur. Erkek kardeşlerin Lucretius tara­
fından övülüyor(lar) (Lucretius erkek kardeşlerini övüyor).
«. Consul virtute laudatus est. Konsül erdem bakımından övüldü
(Konsülün erdem li oluşu övgüye değer bulundu).
Muneribus delectamur. Armağanlarla baştan çıkarılıyoruz,
ûbl Camillus hostes magno proelio superavit. Camillus düşmanları
büyük m uharebede yendi.
Philosophia pecuniam non optat. Felsefe paraya heves etmez (para
beklem ez, parayı arzulamaz).
Difflcile est dolori convenire cum patientia. Acıya sabırla katlan­
mak zor bir iştir.
Omnes homines libertati student. Bütün insanlar özgürlük için
çalışıyor(lar).
Cives legibus parent. Vatandaşlar kanunlara uyar(lar).
Multae Italiae civitates Romanis parebant. İtalya'nın birçok şehri
(pek çok devleti) R om alılara itaat ediyordu (ediyorlardı).

difflcile: difficilis sıfatının neut. nom.; difflcile est: zordur, zor iştir, zor şeydir

145
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

İlla femina a Caesare monita est. O kadm Gaesar tarafından uya­


rıldı (Caesar o kadını uyarmış bulunuyor, uyarmıştır),
illa sententia Caesari placuit. Bu söz Caesar'm hoşuna gitti (Cae­
sar bu sözü beğendi),
illa sententia Caesari displicuit. O söz Caesar'm hoşuna gitmedi.
Gloriam veram habes. Gerçek şöhrete (onura, şerefe) sahipsin.
Gloriam habebis. Şöhrete sahip olacaksın.
Homo habet memoriam. İnsan hafızaya sahiptir (İnsanın hafızası
vardır).
Cum Romanis pacem habuimus. Rom alılarla barışa sahip olduk.
Pacem habueramus. Barışa sahip olmuştuk.
Cyrus omnium in exercitu suo militum nomina tenebat. Cyrus
ordusundaki bütün askerlerin adlarını biliyordu.
Hane urbem pulchram tenebimus. Bu güzel şehri ele geçireceğiz.
Te tua fata docebo. Sana akıbetini anlatacağım.
Urbs Troia decem annos obsidebatur. Troia on yıldır kuşatma al­
tındaydı (kuşatılıyordu).
Haec sententia a Caesare dicta est. Bu deyiş (söz, cümle, ifade) Ca­
esar tarafından söylendi (Bu deyişi Caesar söyledi).
Deus omnem hunc mundum regit. Tanrı (bu) bütün dünyayı yönetir.
Deus mundum semper rexit. Tanrı dünyayı her zaman yönetti.
Deus mundum reget. Tanrı dünyayı yönetecek.
Mundus a deo regitur. Dünya tanrı tarafından yönetilir.
Mundus semper regetur. Dünya her zam an yönetilecek.
Rom a ab Augusto rursus aediflcata est. Rom a Augustus tarafın­
dan tekrar inşa edildi.
Nihil dixi. H içbir şey demedim.
Nihil a nobis dictum est. Bizim tarafım ızdan h içbir şey söylenm edi
(Biz hiçbir şey söylemedik).
Cicero ad Atticum seribit. Cicero A tticus'a yazıyor.
Atticus quoque ad Ciceronem seribet. Atticus da Cicero'ya yazacak.

placeo, placere, placui, placitum, 2, v., hoşa (hoşuna) gitmek, beğenilmek; dat.
alan bir fiil; bu yüzden Caesar kelimesi dat. haldedir; obsideo, obsidere, obse-
di, obsessum, 2, v., kuşatmak; dico, dicere, dixi, dictum, 3, v.» demek, söylemek,
anlatmak, açıklamak

146
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

E pistulae a G icerone scrib u n tu r. M ektuplar Cicero tarafından ya­


zılıyor.
Ad te saepe scribam . Sana sık sık yazacağım .
C icero m u lto s lib ro s scrip sit. Cicero b irçok kitap yazdı (kaleme
aldı).
C icero lib ru m de am icitia scripserat. Cicero dostluk üzerine bir
eser yazmıştı.
M ulta de am icitia dbdm u s. Arkadaşlık hakkında çok şey söyledik.
Hic lib e r ad te scrip tu s est. Bu kitap sana yazıldı.
C onsul a rege v ictu s est. Konsül kral tarafından yenildi.
Civitas b e n e regitu r. M em leket iyi yönetiliyor.
Civitates b e n e reg u n tu r. M em leketler iyi yönetiliyorlar.
M ulti e x ercitu s in Italiam d u cti erant. İtalya'ya pek çok ordu sevk
edilm işti.
C arth agin ien ses ad b ellu m in d u cti erant. Kartacalılar savaşa kış-
kırtılm ıştı.
Ego audio. Ben işitiyorum .
Tu am as. Sen seviyorsun.
M ater m ea am at. Annem seviyor.
Pater m eu s m on et. Babam uyarıyor.
M usa canit. Esin perisi şarkı söylüyor.
Nos scribim u s. Biz yazıyoruz.
Vos dicitis. Siz söylüyorsunuz.
R eges regu n t. Krallar yönetirler.
Canis cu rrit. Köpek koşuyor.
U m brae cadu n t. Gölgeler düşüyor.
H odie ego p h ilo so p h u m G raecum vidi. Ben bugün Yunan felsefeciyi
(bir Yunan felsefeci) gördüm .
A qu ila volabat. Kartal uçuyordu.

musa, -ae, f., esin perisi; can, canere, cecini, cantum, 3, v.» şarkı söylemek, bir
türkü tutturmak; {kuşlar) şakımak; scribo, scribere, scripsi, scriptum, 3, v.,
yazmak, kaleme almak; rego, regere, rexi, rectıım, 3, v., yönetmek, idare etmek,
hâkimiyet kurmak; curro, currere, cucurri, cursum, 3, v., koşmak, hızla koş­
mak, uçup gitmek; umbra, -ae, f., gölge; cado, cadere, cecidi, casum, 3, v., düş­
mek; {gök cisimleri) batmak, çökmek; video, videre, vidi, visum, 2, v., görmek;
aquila, -ae., f., kartal; volo, volare, volavi, volatum, 1, v., uçmak

147
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Bella erunt. Savaşlar olacak(lar).


Renatus et Iulia v in u m b ib e ru n t. Renatus ve Iulia şarap içti(ler).
Vox auditur. Ses işitiliyor (Bir ses işitiliyor).
Carmina legu n tu r. Şarkılar okunuyor(lar).
Tempora m u tan tu r. Zamanlar değişir(ler).
Epistula m ittetu r. Mektup gönderilecek.
Domus aediflcabatur. Ev inşa ediliyordu.
Vos culpabam ini. Suçlanıyordunuz.
Nos culpabim ur. Suçlanacağız.
Vinum b ib itu m erit. Şarap içilm iş olacak.
Ego am o te. Ben seni seviyorum.
Spes alit agricolas. Çiftçileri umut besliyor (Umut çiftçilerin ekmeği).
Ignis dom os u rit. Ateş evleri yakıp kül ediyor.
Deus regit m un du m . Tanrı dünyayı yönetir.
Ego perdidi diem . Günü harcadım (Günü boşa geçirdim).
Apis flores am at. Arı çiçekleri sever.
Dido con didit C arthaginem . Kartaca'yı Dido kurdu.
Duo fratres, C laudius et Iu liu s, a m b u la n t in via. İki kardeş (olan)
Glaudius ile Iulius, yold a yürüyorlar (yürürler, yürüm ektedir­
ler).
Pueri tem pla et v iros in via sp ectan t. Çocuklar yolda (ki) tapm ak­
lara ve insanlara (adamlara) bakıyorlar (tapmakları ve adamları
seyrediyorlar).
Servi ad tem p lu m cu rru n t. Köleler tapm ağa (doğru) koşuyorlar.

bibo, bibere, bibi, bibitus, 3, v., içmek; tempus, temporis, n., zaman; muto,
mutare, mutavi, mutatlım, 1, v., bir yerden bir yere hareket etmek, yer değiş­
tirmek; renk değiştirmek; daha iyi ya da daha kötü bir şeye dönüştürmek; bir
şeyi değiştirmek; değişmek; mitto, mittere, misi, missıım, 3, v., göndermek,
yollamak; aedifico, aedificare, aediflcavi, aedificatum, 1, v., bina dikmek, in­
şa etmek; culpo, culpare, culpavi, culpatum, 1, v., suçlamak; alo, alere, alui,
alitum, 3, v., beslemek; uro, ürere, ussi, ustum , 3, v., yakmak, yakıp kül et­
mek; mundus, -i, m., dünya, yeryüzü; insanlık; (öte dünyaya karşılık) bu dünya;
perdo, perdere, perdidi, perditum, 3, v., bozmak, mahvetmek, harcamak; apis
(apes), -is, f., an; Carthago, -irıis, f., Kartaca şehri; Dido, Didonis, f., Kartaca
şehrinin kraliçesi; frater, fratris, m., erkek kardeş, birader; ambulo, ambula-
re, ambulavi, ambulatum, 1, v., yürümek; specto, spectare, spectavi, specta-
tum, 1, v., bakmak; seyretmek; ad + acc., bir şeye doğru

148
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Sorores ad fo ra m am bulant. Kız kardeşler fo ru m a doğra yürüyor­


lar.
A nus fabu lam de R om a narrat. Yaşlı kadın Rom a hakkında bir m a­
sal anlatıyor.
Gaius in sen atu laborat. Gaius senatoda çalışıyor.
Iulia clam at in schola. Iulia okulda bas bas bağırıyor.
Ego te rritu s sum . Korktum (Dehşete düştüm).
R ex u rb e m cepit. Kral şehri aldı.

Burada geçen ce p it fiili io 'lu fiiller diye tabir edilen fiiller grubu­
na girer. Bu fiiller III. Çekim grubundandır, ama çekimleri IV. Çekim
grubundan bir fiilin çekimine benzer.

Ö rnek Çekim Tablosu

H aber Kipi
E tken Çatı

Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Zamanı Gelecek Zaman

Tek. 1 capio capiebam capiam


■2 capis capiebas capies
3 capit capiebat capiet
Çoğ. 1 capimus capiebamus capiemus
2 capitis capiebatis capietis
3 capiunt capiebant capient
Geçmiş Zaman Gelecekle Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Tek. 1 cepi cep ero ceperam
2 cepisti ceperis ceperas
3 cepit ceperit ceperat
Çoğ. 1 cepimus ceperimus ceperamus
2 cepistis ceperitis ceperatis
3 ceperunt ceperint ceperant

forum, -i, n., Formu, şehir meydanı, pazar yeri; soror, sororis, f,, kız kardeş; se­
natus, -us, m., yaşlılar meclisi, senato; laboro, laborare, laboravi, laboratum,
1, v., çalışmak, emek sarf etmek, iş görmek; clamo, clamare, clamavi, clama-
tuın, 1, v., bağırmak, haykırmak, bas bas bağırmak, çığlık atmak, avaz avaz ba­
ğırmak; yüksek sesle çağırmak, seslenmek; terreo, terrere, terrui, territum,
2, v., korkutmak; capio, capere, cepi, captum, 3, v,, almak, kapmak; ele geçirip
sıkıca tutmak; (zihinsel olarak) kavramak, anlamak, idrak etmek

149
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Edilgen Çatı

Şahıs Şimdiki Zaman şimdiki Hikâye Zamanı Gelecek Zaman

Tek. 1 capior capiebar capiar


2 caperis capiebaris capieris
3 capitur capiebatur capietur

Çoğ. 1 capimur capiebamur capiemur


2 capimini capieb amini capiemini
3 1 capiuntur capiebantur capientur
Geçmiş Zaman Gelecekle Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Tek. 1 captus, -a, -um sum captus, -a, -um ero captus, -a, -um eram
2 captus es captus eris captus eras
3 captus est captus erit captus erat
Çoğ. 1 capti, -ae, -a sumus capti, -ae, -a erimus capti, -ae, -a eramus
2 capti estis capti eritiş capti eratis
3 capti sunt capti erunt capti erant

Başka Örnekler

Urbs Troia post decem annos çapta et incensa est. Troia 10 yıl
sonra zapt edildi ve yakıldı.
Ego feci magnum errorem. Ben büyük bir hata yaptım.
Magnes lapis ferrum ad se allicit. Mıknatıs taşı demiri kendine
çeker.
Aspicit ad me. Bana bakıyor.
Cupio mutare vitam. Hayatımı değiştirmek istiyorum.
Agricolae hortum foderunt. Çiftçiler bahçeyi kazdılar.
Ego sum servus, sed nec furtum feci nec fugi. Ben bir köleyim, ama
ne hırsızlık yaptım ne de kaçtım.
Ieci libellos in faciem eius. Kitapları onun yüzüne fırlattım (attım).
Uxor Gaii peperit filium. Gaius'un karısı bir oğlan doğurdu.

facio, facere, feci, factum, 3, v., yapmak; kılmak vb; allicio, allicere, allexi,
allectum, 3, v., çekmek; baştan çıkarmak, cezbetmek; aspicio, aspicere, aspexi,
aspectum, 3, v., bakmak, seyretmek, dikkatli bakmak, farkına varmak, görmek;
dikkat etmek; cupio, cupere, cupivi, cupitum, 3, v., özlem duymak, hasreti­
ni çekmek, arzulamak, çok istemek, dilemek; fodio, fodere, fodi, fossum, 3, v.,
kazmak, kazıp çıkarmak; fugio, fugere, fugi, fugitum, 3, v., kaçmak, tüymek;
kaçınmak; n e c . . . n e c . . . , n e ... ne de . . . ; iacio, iacere, ieci, iactum, 3, v., atmak,
fırlatmak; pario, parere, peperi, partum, 3, v., doğurmak, basıl etmek

150
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

U rbs qu a titu r terra e m otib u s. Şehir zelzelede sallanıyor.


V irgines raptae su n t. Genç kızlar kaçırıldılar.
Sapio n u llam rem . H içbir şeyi (hiçbir meseleyi) anlamıyorum.
la m n ih il sapit. Artık h içbir şey bilm iyor (anlamıyor).
C arth agin ien ses ad b e llu m in d u cti eran t. Kartacalılar savaşa kış-
kırtılm ıştı.
Cives u rb e m cu stod ieb a n t. Vatandaşlar şehri koruyorlardı (göze­
tiyorlardı).
H aec verba C iceron is audiebam . Cicero'nun bu sözlerini dinliyor­
dum.
Verba tu a audim us. Senin sözlerini dinliyoruz.
V erba m ea audivisti. Sözlerim i işittin.
Verba m ea au divistis. Sözlerim i işittiniz.
S erm on em tu u m audiebam . Konuşmanı dinliyordum .
Pueri ca n tu m avis au dieban t. Çocuklar kuşun şarkısını (ötüşünü)
dinliyordu.
Gaius u rb e m m u n ivit. Gaius şehri tahkim etti.
U rbs m u n ita est. Şehir tahkim edildi.
Tullus b e llu m finivit. Tullus savaşı bitirdi (sona erdirdi).
B ellu m finiverat. Savaş bitm işti.
B ellum fln itu m est. Savaş sona erdirildi (bitti).
B ellum çivile fin itu m est. İç savaş bitti.

E. ETKEN VE EDİLGEN BASİT CÜMLE


ANALİZLERİ

Etken: D om inus p u ellam am at. Efendi kızı seviyor.


Bu cüm lede d om in u s (efendi) özne, p u ellam (puella'nm acc. hali)
nesnedir. Am at, am are (sevmek) fiilinin etken Şimdiki Zaman 3.
tekil şahıs çekimidir. D om inus, am at fiilinin öznesidir. Cümlede­
ki fiile Kim? ya da Ne? diye sorulduğunda, yani Kim seviyor? diye
sorulduğunda, sorunun cevabı olan dom in u s (efendi) ifadesi öz-

quatio, quatere, —, quassum, 3, v., sallamak, zelzele yaratmak; terrae motus:


deprem, zelzele; rapio, rapere, rapui, raptum, 3, v„, kapmak, yakalamak, kapıp
kaçmak; çekip sürümek; soymak, talan etmek; sapio, sapere, sapivi (sapii), 3,
v., tatmak, tadma varmak; bir şeyi bilmek, anlamak

151
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

ne konumundadır. Neyi seviyor? diye sorulduğunda ise, sorunun


cevabı olan p u ella m (kızı) ifadesi nesne konumundadır.
Edilgen; Puella am atu r a dom in o. Kız efendi tarafından seviliyor.
Bu cümlenin fiili olan am atu r (seviliyor), am are (sevmek) fiili­
nin edilgen Şimdiki Zaman 3. tekil şahıs çekimidir. Önceki etken
cümlenin nesnesi olan p u ella m (kızı) bu cüm lede cümle başına
geçmiş ve nom inativus halinde kullanılm ıştır. Özne ise dolaylı
olarak fiil üzerinde etkisini sürdürmektedir. Türkçede olduğu g i­
bi Latincede de yapan konum undaki özne edilgen cüm lede genel
olarak tarafın d an ifadesiyle belirtilir. Bu ifade a ya da (kendi­
sinden sonra sesli harfle başlayan b ir kelime gelm esi durumun­
da) ab edatının ablativus halindeki b ir kelimeyi alm asıyla kuru­
lur. Bu örnekte dom in u s'u n ablativus hali dom ino'dur. Bu analiz,
aşağıdaki cüm leler için de geçerlidir.

Etken: Gladiator v iru m n o n n ecavit. Gladyatör adamı öldürmedi.


Bu cümledeki n eca v it fiili, n e ca re fiilinin etken Geçmiş Zaman 3.
tekil şahıs çekimidir. Bu cüm lede olduğu gibi, Latince bir cüm le­
de n on kelim esi varsa fiil olum suz olur; n ecav it (olumlu): öldür­
dü; n on n eca vit (olumsuz): öldürm edi.
Edilgen: Vir a gladiatore n o n n e ca tu s est. Adam gladyatör tarafın­
dan öldürülmedi.
Bu örnekte görüldüğü gibi, cüm ledeki vurguya göre a gladiatore
(gladyatör tarafından) ifadesi yer değiştirebilir; çünkü Latincede
cümle öğeleri esnek kullanılabilm e özelliğine sahiptir. Bu cüm ­
lenin fiili n e ca tu s e st (öldürüldü, katledildi; kılıçtan geçirildi)
ifadesi n ecare fiilinin edilgen Geçmiş Zaman 3. tekil şahıs çeki­
m idir ve başında n o n olduğu için olum suzdur (öldürülmedi). Bu
ifade öldürülm üştü olsaydı, cüm lenin fiili n eca tu s erat olacaktı
ve edilgen -M iş'li Geçmiş Zaman 3. tekil şahıs olarak çekilecekti.
Yine bu ifade öldürülm üş olacak olsaydı, bu kez fiil n eca tu s erit
olacak ve edilgen Gelecekte Geçmiş Zaman 3. tekil şahıs olarak

vir, viri, m., adam; gladiator, -oris, m., gladyatör; non, olumsuzluk bildiren bir
zarftır ve çekimsizdir; neco, necare, necavi, necatum, 1, v., öldürmek, katlet­
mek, kılıçtan geçirmek

152
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

çekilecekti. Burada önem li bir husus da, fiilin üç takılı bir sıfat
gibi çekileceğidir. Örneğin cüm ledeki nom inativus halindeki ke­
lime pu ella olsaydı, p u ella dişil bir kelime olduğu için fiil n eca ta
est olacaktı: Puella a gladiatore n e ca ta est. Kız gladyatör tara­
fından öldürüldü.

Etken: M arcus lib ru m leget. M arcus kitabı okuyacak.


Bu cümledeki le g e t fiili, leg e re fiilinin etken Gelecek Zaman 3.
tekil şahıs çekimidir.
Edilgen: L iber a M arco legetu r. Kitap M arcus tarafından okunacak.
Bu cümledeki le g e tu r fiili, legere fiilinin edilgen Gelecek Zaman
3. tekil şahıs çekimidir.

Etken: In som n io m a trem m eam vidi. Rüya(m)da annemi gördüm.


Bu cüm ledeki vid i (gördüm) fiili, vid ere fiilinin etken Geçmiş Za­
man 1. tekil şahıs çekimidir. Cümlenin öznesi ben'dir ve fiilin i-
çinde gizlidir.
Edilgen: In som n io m e o m a ter m ea m ih i vîsa est. Rüyamda annem
bana göründü.
Bu cüm lede nom inativus konum daki kelime m ater (annem) dişil
bir kelime olduğundan, vid ere (görmek) fiilinin edilgen Geçmiş
Zaman çekimi visa e st şeklindedir.

Etken: R ex n u n tiu m m isit. Kral haberciyi (bir haberci) gönderdi.


Bu cüm lenin fiili m isit (gönderdi), m itte re fiilinin etken Geçmiş
Zaman 3. tekil şahıs çekimidir.
Edilgen: N u n tiu s a rege m issu s est. H aberci kral tarafından gön­
derildi.
Bu cüm lede nom inativus konum daki kelime n u n tiu s (haberci)
eril bir kelime olduğundan, m itte re (göndermek) fiilinin edilgen
Geçmiş Zaman çekimi m issu s est olarak kurulur.

somnium, -i, n., rüya, düş; video, videre, vidi, visuım, 2, v., görmek; algılamak,
anlamak; rex, regis, m., kral; nuntius, -i, m., haberci, ulak

153
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

Etken: Puella porcas vaccasque vocat. Kız dom uzlan ve inekleri ça-
ğmyor.
Bu cüm ledeki vocat fiili, vocare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3.
tekil şahsıdır. Bu cüm lenin çoğul halde iki nesnesi vardır: porcas
ve vaccas. Bu iki nesne birbirine et (ve) bağlacı yerine aynı anla­
ma gelen -que bağlacıyla bağlanm ıştır.
E dilgen: Porcae vaccaeque vocatae sunt a puella. D om uzlar ve
inekler kız tarafından çağrıldı.
Edilgen cüm lede iki nom inativus olduğu için, fiil Edilgen Geçmiş
Zaman 3. çoğul şahıs çekim indedir ve bu iki kelime de dişil old u ­
ğundan, vocatae sunt şeklindedir.

F. DESCARTES LATİNCE ÖZDEYİŞLERDEN


FİİLLER ÖĞRENİYOR

Aureae Sententiae: Altından Sözler

* Experientia docet. Tecrübeler öğretir.


* In aqua scribis. Suya yazı yazıyorsun (Suda kalem oynatıyorsun;
Boşa kürek çekiyorsun; Abesle iştigal ediyorsun).
* Vitam regit fortuna, non sapientia. Yaşamı talih yönetir, b ilg e­
lik değil.
* Vitia, cum tacent, clamant. Sustukları halde, kusurları avaz avaz
bağırmakta (bağırıyor).
* Inter dominum et servimi nulla amicitia est. Efendi ile köle a-
rasm da (hiçbir şekilde) dostluk olm az (yoktur).

porca, -ae, f., dişi domuz; vacca, -ae, f., inek; voco, vocare, vocavi, vocatum, 1, v.,
çağırmak, seslenmek; doceo, docere, docui, doctum, 2, v., öğretmek, bilgi ver­
mek; docet, docere fiilinin, etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; scribis, scribere
fiilinin etken Şimdiki Zaman 2. tekil şahsı; fortuna, -ae, f., şans, talih; fortuna
secunda: iyi şans; fortuna adversa: kötü şans, kötü talih; regit, regere f i i l i n i n
etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; vitium, -ii, n., kusur, ayıp, leke; ahlaki ku­
sur, hata, yanılgı, kötülük; dil kusuru; cum, -dığı halde; cum tacent: sustukları
halde; sussalar da; taceo, tacere, tacui, tacitum, 2, v., susmak; tacent, tacere
fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı; clamo, clamare, clamavi, clama-
tum, 1, v., yüksek sesle bağırmak, haykırmak, veryansın etmek, avazı çıktığı
kadar bağırmak; clamant, clamare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı

154
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

* Nos in eadem nave sum us. Biz aynı gem ideyiz (Aynı gemide yol
alıyoruz; Aynı yolun yolcusuyuz).
* N ecessitas dat legem , n o n ipsa accipit. Zorunluluk (kader) ka­
nun koyar, ama kendisi (kanun) kabul etmez.
* Qui m e am at, am at et ca n em m eu m . Beni seven (kişi) (kim ki
beni sever), köpeğim i de sever (Gülü seven dikenine katlanır).
* M ors om n ia aequat. Ölüm her şeyi eşit kılar (eşitler, aynı seviye­
ye indirir; Ölüm karşısında her şey eşittir).
* Sine p in n is volare n o n fa cile est. Kanatsız uçmak kolay değildir.
* Vulpes p ilu m m u tat, n o n m ores. Tilki tüyünü değiştirir, huyunu
değil.
* H om ines am pliu s ocu lis qu am a u rib u s cred u n t. İnsanlar ku­
laklarından çok gözlerine inanır (İnsanlar duyduklarından çok
gördüklerine inanır).
* Cogito, ergo sum . Düşünüyorum, öyleyse varım.
* N on sch olae, sed vita e discim us. Okul için değil, hayat için öğre­
niyoruz.
* Fugit invida aetas. Kıskanç öm ür akıp geçiyor.

eadem (zamir), aynı; in eadem nave: aynı gemide; necessitas, -atis, f., zorun­
luluk, doğa kanunu ya da doğa yasası; kaçınılmaz kader; ipse (zamir), kendisi,
bizzat o; ipsa, ipse'nin dişil şekli (necessitas dişil bir isim olduğu için, onu
niteler); do, dare, dedi, datum, 1, v,, vermek (I. Çekimden bir fiil olmasma rağ­
men düzensizdir); dat, dare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; et: de,
dahi; qui (zamir), o; omnia: her şeyi; aequo, aequare, aequavi, aeçpıatum, 1,
v., birbirine eşitlemek, bir seviyeye getirmek ya da indirgemek, denkleştirmek;
aequat, aequare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; sine + abl., -sız,
-siz; sine pinnis: kanatsız; volare, volare fiilin Şimdiki Zaman etken mastar
şekli; ad değeri taşır, bu yüzden cümlenin öznesi yerine geçer.; vulpes, -is, i.,
tilki; kurnazlık; pilus, -i, m., kıl, tüy, post; mutat, mutare fiilinin etken Şimdi­
ki Zaman 3. tekil şahsı; amplius (zarf), daha fazla; quam (mukayese bildiren
zarf, -den daha; auris, auris, f., kulak; credo, credere, credidi, creditum, 3,
v., inanmak, güvenmek, itimat etmek; credunt, credere fiilinin etken Şimdiki
Zaman 3. çoğul şahsı; cogito, cogitare, cogitavi, cogitatum, 1, v., düşünmek;
ergo (zarf), o halde, öyleyse; sum, esse fiilinin Şimdiki Zaman 1. tekil şahsı;
(esse fiili, olmak ya da varolmak anlamına geldiğinden, bu cümlede benim,
yani varım anlamını verir); schola, -ae, f., okul; disco, discere, didici, 3, v., öğ­
renmek; discimus, discere fiilinin etken Şimdiki Zaman 1. çoğul şahsı; invidus,
-a, -um, adj., kıskanç; fugio, fugere, fugi, fugitum, 3, v., kaçmak; (fugere, io'lu
bir fiildir)

155
V I. ÜN İT E

A. M ETİNLERDEN FİİLLER,
ÖZNELER, NESNELER

Descartes Mitolojik Hikâyeler Okuyor1

1. H ercu les et S erpen tes: H ercules ve Yılanlar

H ercules, A lcm en a e fi­ A lcm ena'nm oğlu olan H ercu­


lius, olim in G raecia faabi- les, b ir zamanlar Yunanistan'da
ta b a t. Hic om n iu m h om i- yaşıyordu . Bu (Hercules) bü­
num validissim u s est. At tün insanların en güçlüsüdür.

1 Bu hikâyeler Ritchie's Fabulae Faciles adlı eserden uyarlanmıştır. Bkz. Kirtland (ed.) 1903: 9.

156
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Iırao, regina deorum, Aleme- Ama tanrıların ecesi olan Tıınn,


Alcm ena'dan nefret ediyordu
nam oderat et Herculem adhuc
(nefret etmiştir) ve H ercules'i

infantem necare voluit. Misit bebekliğinden beri hep öldür­


mek istedi (bugüne değin bebek
igitur duas serpentes saevis- H ercules'i hep öldürm ek istedi).
Bu yüzden vahşi mi vahşi (çok
simas; hae media noete in cu-
vahşi) iki yılan gönderdi. Bu y ı­
biculum Alcmenae venerunt; lanlar gecenin bir yarısı (gece­
nin yarısında) A lcm ena'nm ya­
Hercules cum fratre suo dor- tak odasına girdiler; Hercules
kardeşiyle birlikte uyuyordu.
miebat. Nec tamen in cunis,
Ne var ki (ama) beşikte değil
sed in scuto magno cubabant. de, (aksine) büyük bir kalkanın
içinde yatıyorlardı. Yılanlar ar­
Serpentes iam appropingua- tık yaklaşmış(tı) ve kalkanı sal­
lıyordu; böylece çocuklar uyku­
verant et scutum movebant;
larından uyandılar. (0 esnada
itaque pueri e somno excitati yılanlar yaklaşmış ve k alkanı
sallamaya başlam ıştı ki, çocuk­
sunt.
lar uykularından uyandılar.)

Metni Doğru Okuma

Önceki ünitede tek tek cüm lelerin basit şekildeki analizinde de


görüldüğü üzere, b ir cüm lenin doğru anlam landırılabilm esi için
önce fiilinin, öznesinin ve nesnesinin bu lunm ası şarttır. Ne şekilde
kurulmuş olursa olsun Latince b ir cüm lenin öznesinin nom inativus
ve nesnesinin accusativus halde olm ası ilk kuraldır. Ancak bazı fiil­
ler nesne olarak kelim enin dativus vb hallerini gerektirebilir. Bunu
anlamanın tek yolu sözlüklere başvurup fiilin hangi nesne halini
aldığını görmektir.
Şahıs takılarıyla çekilen, dolayısıyla öznesi kendi içinde olan
Latince b ir fiil, b ir cüm lenin canıdır. Cümlede özne yazılm am ış ol­
sa bile fiil bulunduktan sonra ona doğru sorular sorulunca özne ve
nesne zaten kendini belli eder.

157
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

Tek tek cüm lelerde fiili bulm ak kolaydır, ama birkaç cüm lenin
birbirine bağlandığı ileri düzeydeki m etinlerde fiiller o kadar k o­
lay bulunmayabilir. Ne var ki Latincede çoğu fiilin onlarca anlamı
vardır ve hangi anlam da kullanıldığı bazen tek tek cüm lelerden hiç
anlaşılmaz. Bu yüzden belirli bir fikir akışı içindeki m etinde fiillerin
hangi anlamda kullanıldığı her zaman daha rahat kavranır.
îster y u k a rıd aki gibi basit b ir m etin olsun, ister daha karmaşık
bir metin olsun, Latince bir metni okum anın tek yolu onu cüm lele­
rine bölm ek ve bu cüm lelerin de her şeyden önce fiilini, öznesini ve
nesnesini bulmaktır. Bu ilk aşam ada kafa karışıklığına sebep olm a­
ması için cüm lenin diğer öğelerini, sıfatlarını, zarflarını, edatlarını,
bağlaçlarını vs bir kenara bırakmak, fiile ve özneye odaklanmak en
iyisidir. Fiilden, özneden ve nesneden emin olunduktan sonra diğer
öğeleri cümleye katmak ve anlam landırm ak daha doğru olur. Ama
bazı cüm lelerin fiilleri gizli özne içerir ve bu öznenin kimi kastet­
tiğini anlamak için, bu ilk işlem sırasında en yakın cümlelerdeki
nesnelerin veya diğer öğelerin de işin içine katılması icap edebilir.
Örnek olarak yukarıdaki metni bu açıdan inceleyelim.

M e tn in C üm leleri

1. Hercules, Alcmenae filius, olim in Graecia habitabat.


Alcm ena'm n oğlu olan Hercules, b ir zamanlar Yunanistan'da ya­
şıyordu.
2. Hic omnirnn hominum validissimus est.
Bu (Hercules) bütün insanların en güçlüsüdür.
3. At Iuno, regina deorum, Alcmenam oderat
Ama tanrıların ecesi olan Iuno, Alcmena'dan nefret ediyordu
(nefret etmiştir)
4. et Herculem adhuc infantem necare voluit.
ve H ercules'i bebekliğinden beri hep öldürm ek istedi.
5. Misit igitur duas serpentes saevissimas;
Bu yüzden vahşi m i vahşi iki yılan gönderdi;
6. hae media nocte in cubiculum Alcmenae venerunt;
bu yılanlar gecenin b ir yarısı Alcm ena'm n yatak odasına girdiler;
7. Hercules cum fra tre suo dormiebat.
Hercules kardeşiyle birlikte uyuyordu.

158
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

8. N ec tamen in cunis, sed in scuto magno cubabant.


Ne var ki beşikte değil de, büyük b ir kalkanın içinde yatıyorlardı.
9. Serpentes iam appropinquaverant
O esnada yılanlar yaklaşm ıştı
10. et scutum movebant;
ve kalkanı sallıyorlardı;
11. itaque pueri e somno excitati sunt.
böylece çocuklar uykularından uyandılar.

C ü m lelerin Fiilleri

1. habitabat: yaşıyordu; habitare fiilinin etken Şimdiki Hikâye Za­


manı 3. tekil şahsı
2. est: -dır; esse fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı (en ü s­
tünlük derecesi almış bir sıfatla1 birlikte gitmektedir; validissi-
mus est: en güçlüsüdür)
3. oderat: nefret ediyordu; odisse fiilinin etken -M iş'li Geçmiş Za­
man 3. tekil şahsı2
4. necare voluit: öldürm ek istedi (bir m astar ve fiilden kurulmuş
cümle); necare: katletmek; necare fiilinin etken Şimdiki Zaman
mastarı; voluit: istedi; çekim i düzensiz olan velle fiilinin etken
Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı3
5. misit: gönderdi; mittere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
6. venerunt: geldiler; venire fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. çoğul
şahsı
7. dormiebat: uyuyordu; dormire fiilinin etken Şimdiki Hikâye Za­
manı 3. çoğul şahsı
8. cubabant: yatıyorlardı (uyuyorlardı); cubare fiilinin etken Şimdi­
ki Hikâye Zamanı 3. çoğul şahsı

habito, habitare, habitavi, habitatum, 1, v., bir yerde yaşamak, oturmak, bir yeri
mesken tutmak, bir yere yerleşmek; odi, odisse, osurn, 3, v., nefret etmek (Eksik
Çekimli Fiil); volo, velle, volui, volutum, v., istemek; venio, venire, veni, ventum,
4, v., gelmek; içeri gelmek, içeri girmek; dormio, dormire, dormivi, dormitum, 4,
v., uyumak; cubo, cubare, cubui, cubitum, 1, v., yatmak, uykuya yatmak, uyumak

1 Bkz. Sıfatlann Dereceleri, s.183-188.


2 Bkz. Eksik Çekimli Fiiller, s.167-168.
3 Söz konusu fiil için bkz. Ekler, s. 461.

159
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

9. app ropin qu avera n t: yaklaşm ışlardı (yaklaştılar); app ropin qu are


fiilinin etken -M iş'li Geçmiş Zaman 3. çoğul şahsı
10. movebant: sallıyorlardı (sallamaya başladılar); m overe fiilinin et­
ken Şim d ik i Hikâye Zamanı 3. çoğul şahsı
11. excitati sunt: uyandılar; excitare fiilinin edilgen Geçmiş Zaman
3. çoğul şahsı
Bu fiillerin bazılarının tam çevirisi Türkçe dil yapısına uygun
olmayabilir. Bu durum da fiillerin tekil ya da çoğul hallerinde ve za­
manlarında, yukarıda parantez içinde belirtildiği gibi, bazı uygun
düzenlemeler yapılm ası gerekebilir. Yoksa çeviri anlaşılmaz olur.

C üm lelerin Ö zneleri

Cümlelerin özneleri, fiillerine Kim? ya da Ne? sorusu sorularak


ve bu sorulara cevap vermeyen, yani nom inativus halde olmayan
öğeler atılarak bulunur.
1. habitabat: yaşıyordu; Kim yaşıyordu? Cevap: H ercules = H ercu ­
les habitabat: H ercules yaşıyordu.
2. (validissim us) est: en güçlüsüdür; Kim en güçlüsüdür? Cevap:
Hic: Bu (bu kişi, yani Hercules). (Hic, bir işaret zam iridir1ve H er­
cu les kelim esinin yerine geçer. H ercu les eril, tekil ve nom inati­
vus bir kelime olduğu için, onu işaret eden zamir de eril, tekil ve
cümlenin öznesi olduğundan nominativustur. Hic validissim us
est: Bu (kişi) en güçlüsüdür.)
3. oderat: nefret ediyordu; Kim nefret ediyordu? Cevap: Iuno = Iu-
n o oderat: Iuno nefret ediyordu.
4. n eca re v olu it: öldürm ek istedi; Kim öldürm ek istedi? Cevap:
Iuno = Iu n o n e ca re v olu it: Iuno öldürm ek istedi. (Bu cümle bir
önceki cüm leye e t (ve) bağlacıyla bağlı olduğundan, özne tek-

appropinquo, appropinquare, appropincjuavi, appropinquatum, 1, v., yak­


laşmak; moveo, movere, movi, motum, 2, v., harekete geçmek, hareket etmek;
harekete geçirmek, sallamak, sarsmak; excito, excitare, excitavi, excitatum,
1, v., uyandırmak, kaldırmak; harekete geçirmek, kışkırtmak; Hercules, -i (-is),
m., Yunan'm efsanevi kahramanı, insan kuvvetinin simgesi; Iuno, lunonis, f.,
kadınların koruyucu tanrıçası, tanrı Iuppiter'in eşi

1 B kz . İ ş a r e t Z a m i r l e r i , s . 176-180.

160
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

rarl anmamış tır. Ama söz konusu cüm lede başka .herhangi bir
nom inativus kelim e olm adığı için fiilin öznesinin yine Iu n o o l­
duğu açıktır.)
5. m isit: gönderdi; Kim gönderdi? Cevap: Iu n o = Iu n o m isit: Iuno
gönderdi. (Bu cüm lenin de öznesi yazılmamıştır, ama f i i l i n i n 3.
tekil bir şahsı niteliyor olm ası tekil bir öznesi olduğunu göste­
rir ve bu durumda metnin anlam bütünlüğüne dikkat edilerek
önceki cüm lelerin öznesine başvurulur. Dolayısıyla bu cüm lenin
öznesinin de yine Iu n o olduğu bellidir; çünkü ondan başka bir
nom inativus kelime yoktur.)
6. v en e ru n t: geldiler; Kimler (neler) geldi? Cevap: hae: bunlar
(serp entes) = h a e (se rp e n te s) v e n e ru n t: bunlar (yılanlar) gel­
diler. (Bu cüm lede v e n e r u n t fiili çoğu l b ir özneye işaret ettiği
için, öznenin çoğu l b ir kelim e olm ası gerekir. Hae, işaret zam i­
ridir ve dişil, çoğu l ve nom inativus haldedir. Öyleyse cüm lenin
öznesidir. Bu zam irin kim in yerine kullanıldığını bulm ak için
önceki cüm lede aynı sayı ve cinste bir kelime aramak gerekir.
Bu işlem de b ir önceki cüm ledeki sadece s e rp e n te s kelim esinin
bu özellikleri taşıd ığı görülür ve cüm lenin öznesi olduğu anla­
şılır. Bu tür durum larda tek gerekli şey, kelim elerin cinslerinin
ve hangi çekim grubundan olduklarının çok iyi öğrenilm iş o l­
masıdır.)
7. dorm iebat: uyuyordu; Kim uyuyordu? Cevap: H ercules = H ercu ­
les dorm iebat: Hercules uyuyordu.
8 . cu baban t: yatıyorlardı; Kimler yatıyorlardı? Cevap: Gizli Özne.
(Bu cüm lenin öznesi yazılmamıştır. Sadece fiilin çoğul olm ası b i­
ze öznenin 3. çoğul şahıs olduğunu gösterir. Böyle bir durumla
karşılaşıldığında bir önceki ya da onun da öncesindeki cümlelere
bakılır. Bir tek çoğul halde se rp en tes kelimesi vardır; ama bu
cüm lenin gidişatına uygun düşmemektedir. O zaman bu cüm le­
nin öncesindeki cüm lenin diğer unsurlarına bakmak gerekir ve
b ir önceki cüm lede H ercules'in kardeşiyle birlikte uyuduğundan
bahsedildiği görülür. Dolayısıyla cüm lenin gizli öznesinin Her­
cules ve kardeşini kastettiği anlaşılır.)

serp en s, serpentis, f., yılan

161
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

9. a p p rop in qu a v era n t: yaklaşm ışlardı; Kimler yaklaşm ışlardı? Ce­


vap: S erp en tes = S erp en tes a p p rop in qu a v era n t: Yılanlar yak­
laşm ışlardı.
10. m ovebant: sallıyorlardı; Kimler sallıyorlardı? Cevap: S erp en tes
= S erpen tes m oveban t: Yılanlar sallıyorlardı. (Bir önceki cüm ­
leye et (ve) bağlacıyla bağlı olan bu cüm lenin fiilinin de öznesi
serp en tes kelimesidir.)
11. excitati su n t: uyandılar; Kimler uyandı? Cevap: p u e ri = p u eri
excitati sunt: çocuklar uyandılar.

C üm lelerin N esn eleri

Fiile Ne? Neyi? gibi sorular sorularak belirlenir. Yukarıda da b e ­


lirtildiği gibi, fiilin özel b ir niteliği yoksa, nesnenin accusativus ol­
m ası zorunludur. Nesnelerin cüm ledeki yeri, cümledeki vurgularına
göre değişebilir. Bu durum fiiller ve özneler için de geçerlidir. İnce­
lenen m etinde sadece şu cüm lelerin nesnesi vardır:
3. Iuno oderat: Iuno nefret ediyordu; Neden (kimden) nefret ediyor­
du? Cevap: Alcm enam : Alcmena'dan = Iuno oderat Alcmenam:
Iuno Alcmena'dan nefret ediyordu, (odisse: nefret etmek fiili La­
tincede accusativus almasına rağmen A lcm ena'yı gibi bir söyleyiş
Türkçeye uymadığından Alcm ena'dan demek zorundayız. Özellikle
Türkçeden Latinceye çevirilerde sorun yaratacak ve sıkça rastlana­
bilecek böyle durumlara dikkat edilmesi gerekir. Fiilin hangi halde
bir kelime aldığını belirlemek için sözlüklere bakmak yeterlidir.)
4. Iu n o n eca re volu it: Iuno öldürm ek istedi; Kimi öldürm ek istedi?
Cevap: H erculem : H ercules'i = Iu n o n eca re v olu it H erculem :
Iuno H ercules'i öldürm ek istedi. (Bu cüm lede bir accusativus
kelime daha vardır: in fa n tem . Bu kelime hem bir sıfat (m./f./n.)
hem de ortak çekim de bir addır. Bu cüm lede H ercules'i hem sıfat
olarak etkilemiş olabilir hem de b ir ad olarak. İki durumda da
çeviri değişmez.)

Alcmena, -ae, f., Hercules'in annesi Alcmena; tanrı Iupiter'den hamile kalıp
Hercules'i doğurmuştur, bu yüzden Iupiter'in eşi Iuno ondan nefret etmekte­
dir; infans, infantis, adj., bebek, konuşma yetisini henüz kazanmamış; infans,
infantis, m ./f., bebek

162
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

5. Iun o m isit: Iuno gönderdi; Neyi gönderdi? Cevap: serp en tes: y ı­


lanları = Iu n o se rp e n te s m isit: Iuno yılanları gönderdi.
10. S erp en tes m oveban t: Yılanlar sallıyorlardı; Neyi sallıyorlardı?
Cevap: scu tu m : kalkanı = S erp en tes scu tu m m ovebant: Yılan­
lar kalkanı sallıyorlardı.

C üm lelerin Diğer Ö ğeleri

Cümlelerin fiilleri, özneleri ve nesneleri bulunduktan sonra, var­


sa sıfatlar, zarflar vs gibi diğer öğeleri de her b ir cümlenin içine yer­
leştirilir ve cüm le anlamına kavuşur. Yukarıdaki metnin bilinm esi
gereken diğer öğeleri aşağıdaki gibidir.
H ercules, A lcm en ae fllius: A lcm ena'm n oğlu olan Hercules (Her­
cu les ile fllius aynı haldedir (nom.) ve iki virgül arasındaki ifade
H ercules'i bir sıfat gibi nitelemektedir. Bu kural Latincede apposi­
tio olarak adlandırılır.)1
olim (zarf): vaktiyle
om n iu m h om in u m validissim us: bütün insanların en güçlüsü
(validus, -a, -um , adj., (güçlü, kuvvetli, gürbüz) sıfatının en üstünlük
derecesi)
at (bağlaç): fakat
Iuno, regin a deoru m : tanrıçaların ecesi olan Iuno (Burada da bir
appositio söz konusudur. Bu yüzden Iu n o ve regin a kelim eleri aynı
halde (nom.) bulunm aktadır.)
adh u c (zarf): şim diye değin, bugüne değin
ig itu r (bağlaç): bu yüzden
duas se rp e n te s saevissim as: çok vahşi iki yılanı (saevus, -a,
-um , adj., (vahşi) sıfatının en üstünlük derecesi)
m edia n o cte (abl. z a r f: gecenin yarısında
in cu b icu lu m : yatak odasına doğru (in + acc., -e doğru)
cun ae, -arum , f., (çoğ.), beşik
n e c (bağlaç): değil (cüm leyi olu m su z yapar)
tam en (za rf: ama, fakat, gerçi, ne var ki
sed (za rf: ama, fakat, aksine (tam en ile aynı cümlede kullanıldı­
ğında önceki cüm ledeki fikri düzeltmek için kullanılır; N ec tam en

1 B k z . A p p o s it io , s. 168-169.

163
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

in cunis, sed in scu to m agn o cu baban t. (Ne var ki) beşikte değil de,
(aksine) büyük bir kalkanın için d e yatıyorlardı. Bu tür kelimeler
Türkçeye çevrilirken her zaman söylenmeyebilir.)
iam (zarf): artık, o esnada, tam o anda
itaqu e (bağlaç): ve böylece, bu yüzden
e som no: uykudan (e + abl., -den; som nus, -i, m ., uyku)

Latince m etnin bu şekildeki basit analizi, hem aşağıdaki metin


hem de diğer bütün m etinler için geçerlidir. Bu ilk adımın doğru
uygulanması en zor metinlerin bile anlaşılır kılınm asına yardım cı
olacaktır.

2. F ortitu do H erculis: H ercules'in M ertliği

Frater H erculis, m agna v oce H ercu les'in erkek kardeşi


exclam avit; sed H ercu les, for- yüksek sesle b ir çığlık attı, ama
tissim us puer, haudguacfuam çok cesur b ir çocuk olan Her­
territu s e s t. Parvis m an ibu s cules hiç korkm adı. Küçük elle­
serp en tes statim p re h e n d it, et riyle hem en yılanları yakaladı
colla earu m m agna vi com p res- ve bütün gücüyle boyunlarını
sit. Tali m odo se rp e n te s a p u e- sık tı. B öylece yılanlar çocuk
ro in te rfe cta e s u n t. A lcm en a tarafından öldürülm üş o ld u .
autem , m ater p u eroru m , cla- Ne var ki çocukların annesi
m orem au diverat, et m aritu m Alcm ena bir çığlık işitm iş ve
suum e som n o excitaverat. k ocasın ı uykudan k ald ırm ıştı.

164
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ille lumen accendit et gladium K ocası (o) kandili yaktı ve kılı­


suum rapuit; tum ad pueros cını kaptı (kılıcına davrandı) ve

properabat, sed ubi ad locum soluğu çocukların, yanında al-


dı; ama oraya geldiğinde m uci­
venit, rem miram vidit, Hercu­
zevi b ir olayla k arşıla ştı. Çün­
les enim ridebat et serpentes
kü H ercules gülüyordu ve ölü
mortuas monstrabat.
yılanları gösteriyord u .

Gerekli Bilgiler

fortitudo: güç, güçlülük, bedensel güç, dayanıklılık; yiğitlik,


mertlik
magna voce: yüksek sesle, avaz avaz {abl. zarf)
exclamavit: exclamare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
(exclamo, exclamare, exclamavi, exclamatum, 1, v., çığlık atmak)
fortissimus: çok cesur: fo rtis sıfatının en üstünlük derecesi (for-
tis, forte, adj., cesur; III. Çekim bir sıfat)1
Hercules, fortissimus puer: çok cesur b ir çocuk olan Hercules
(Appositio: Hercules ve puer aynı haldedir.)
haudquaquam: hiç, asla, h içb ir şekilde (haud + quaquam)
haudquaquam territus est: hiç korkmadı: terrere fiilinin edil­
gen Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
parvis manibus: küçük elleriyle {alet abl.)
serpentes: yılanları (serpens kelim esinin çoğ. acc.)
statim {zarf-, derhal, hemen
prehendit: prehendere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şah­
sı (prehendo, prehendere, prehendi, prehensum, 3, v., yakalamak,
kapmak, tutup yakalamak, ele geçirmek)
collum, -i, n., ense, boyun
earum (işaret zam iri; gen. ç o ğ .f ): onların (yılanların)
magna vi: büyük bir güçle, bütün gücüyle (abl. z a r f
compressit: comprimere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil
şahsı (comprimo, comprimere, compressi, compressum, 3, v., ez­
mek, sıkmak)

1 B k z . I I I . Ç e kim S ıfa tla r, s. 180-183.

165
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

tali modo: bu şekilde, böylece {abl. zarf)


interfectae sunt: in te rfice re fiilinin edilgen Geçmiş Zaman 3.
çoğul şahsı
autem (bağlaç): ama, öte yandan, ne var ki, yine de
audiverat: audire fiilinin etken -M iş'li Geçmiş Zaman 3. tekil
şahsı
Alcmena autem, mater puerorum: Öte yandan çocukların an­
nesi (olan) Alcm ena (Appositio: Alcmena ve mater aynı haldedir
(nom.); maritum: kocasını; maritus, -i, m., koca)
excitaverat: excitare fiilinin etken M iş'li Geçmiş Zaman 3. tekil
şahsı
ille (işaret zam iri; nom . tek. m.): o (o adam, o koca)
İn m en accendit: kandili yaktı; accendit, accendere fiilinin etken
Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (accendo, accendere, accendi, accensum,
3, v., yakmak, tutuşturmak, ışık (kandil vs) yakmak; ateş yakmak)
rapuit: rapere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (rapio,
rapere, rapui, raptum, 3, v., kapmak, yakalamak)
t.nm (zarf): sonra; o sırada, o esnada; bunun üzerine, derhal
ad pueros: çocuklara doğra (ad + acc., -e doğra)
properabat: properare fiilinin etken Şimdiki Hikâye Zamanı 3.
tekil şahsı (propero, properare, properavi, properatum, 1, v., bir
şeyi hızla (telaşla, aceleyle) yapmak, hızlanmak, acele etmek, telaş­
lanmak)
ad pueros properabat: soluğu çocukların yanında aldı
ubi ad locum venit: o yere geldiğinde (çocukların bulunduğu ye­
re geldiğinde, oraya geldiğinde) [ubi (orada, o yerde) zarfıyla kurul­
muş zaman bildiren cümle]
venit: venire fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
rem miram: m ucizevi bir olayı (bir şeyi); (mirus, mira, mirum,
adj., m ucizevi, şaşırtıcı)
vidit: videre fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
enim (bağlaç): çünkü
ridebat: ridere fiilinin etken Şimdiki Hikâye Zamanı 3. tekil şah­
sı (rideo, ridere, risi, risum, 2, v., gülmek)
serpentes mortuas: ölü yılanları (mortuus, mortua, mortuum,
adj., ölü)

166
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

B. YENİ GRAM ER KURALLARI

Eksik Çekimli Fiiller

Latince fiiller arasında, bazı çekim leri eksik fiillere Eksik Çe­
k im li F iiller denir.1 En önem lileri şunlardır:
odi, odisse, 3, v., nefret etmek
m em in i, m em in isse, 3, v., hatırlam ak
coepi, coep isse, 3. v., başlam ak

Bu fiiller zaman içinde Şimdiki Zaman gövdesine dayanan bü ­


tün çekim lerini kaybetmiştir. Bu tür fiillerin Geçmiş Zamanı, Şim­
diki Zaman anlamı verir; Gelecekte Geçmiş Zamanı, Gelecek Zaman
anlamı verir; -M iş'li Geçmiş Zamanı da Şimdiki Hikâye Zamanı ya
da ara sıra Geçmiş Zaman anlamı verir. Bunlar arasında coepi, hem
b içim hem de anlam açısından Şimdiki Zamana sahip değildir. 1.
şahıs çekim leri ve anlamları şu şekilde örneklenebilir:2

M astar (G eçm iş zam an): co e p isse / m em in isse / odisse

odi: nefret ediyorum (çekimi Geçmiş Zaman, anlamı Şimdiki Zaman)


m em in i: hatırlıyorum (çekimi Geçmiş Zaman, anlamı Şimdiki Za­
man)
coepi: başlam ış bulunuyorum , başladım (çekimi Geçmiş Zaman, an­
lam ı Geçmiş Zaman)
**#

odero: nefret edeceğim (çekimi Gelecekte Geçmiş Zaman, anlamı Ge­


lecek Zaman)
m em in ero: hatırlayacağım (çekimi Gelecekte Geçmiş Zaman, anlamı
Gelecek Zaman)
coep ero: başlayacağım (çekimi Gelecekte Geçmiş Zaman, anlamı Ge­
lecek Zaman)
***

1 Çekim tablosu için Ekler kısmına bakınız.


2 Mckeown 2010: 226; 210.

167
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

oderam: nefret ediyordum , nefret ettim (çekimi -M iş'li Geçmiş Za­


man, anlamı Şimdiki Hikâye Zamanı ya da Geçmiş Zaman)
memineram: hatırlıyordum ; hatırladım (çekimi -M iş'li Geçmiş Za­
man, anlamı Şimdiki Hikâye Zamanı ya da Geçmiş Zaman)
coeperam: başlıyordum , başladım (çekimi -M iş'li Geçmiş Zaman,
anlamı Şimdiki Hikâye Zamanı ya da Geçmiş Zaman)

Örnek Cümleler

Hodie memini. Bugün hatırlıyorum.


Cras meminero. Yarın hatırlayacağım.
Heri memineram. Dün hatırladım.
Vivorum memini. Yaşayanları hatırlıyorum. (Nesnesi, buradaki
gibi gen. ya da acc. olabilir.)
Constantiae tuae memini. Senin m etanetini hatırlıyorum.
Cicero rem meminit. Cicero m eseleyi hatırlıyor.
Pater meus lucem odit. Babam ışıktan nefret eder. (Nesnesi acc.
halde bir kelimedir.)
Puellam istam semper odero. O kızdan daima nefret edeceğim.
Odisse parentem scelus est. Ana babadan nefret etmek alçak­
lıktır.
Donum mihi dare non meminerat. Bana hediye vermeyi hatır­
lamadı.
Discipuli librum legere coeperunt. Öğrenciler kitabı okumaya
başladılar.

Appositio (Eşleme)

Yukarıdaki m etinlerde geçen Hercules, Alcmenae fllius


(Alcmena'm n oğlu olan Hercules) ya da Alcmena, mater puerorum
(çocukların annesi Alcmena) gibi ifadelerde, iki virgül arasındaki
söz bir önceki kelim eyi bir sıfat gibi niteler. Bu duruma Latincede
A ppositio denir. A ppositio halindeki ifade, nitelediği kelimeyle hal
bakım ından eşleşir. Bu yüzden bunlara hal bakım ından birbirine
uyan ya da eşleşen isim ler de diyebiliriz. Örneğin Hercules cüm le­
nin öznesi olduğundan, nom inativus haldedir, dolayısıyla fllius da
nom inativus haldedir. Alcmena (nom.) ve mater (nom.) için de aynı

168
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

şey geçerlidir. Aşağıda yer alan örnekler üzerinde A ppositio çeviri­


lerine dikkat edelim.

X erxes, P ersicus rex, invasit Graeciam . Pers kralı (olan) Xerxes


Yunanistan'ı işgal etti.1
Philippus, M a ced on icu s rex, v icit A th en ien ses. Makedonya
kralı Philippos A tm alıları yendi.
Nos co n su le s ven im u s R om am . Biz, konsüller, Rom a'ya geldik
(Biz konsüller olarak R om a'ya geldik).
Pastor C orydon ardebat A lexin. Çoban Gorydon, Alexis için ya­
nıp tutuşuyordu.
A dsen tatio, v itio ru m adiu trix, p e rd id it Lucium . Kötülüklerin
kaynağı olan dalkavukluk Lucius'u mahvetti.

Edatlar (Praepositiones)

Her iki m etinde de sıkça geçen in Graecia (Yunanistan'da), in


cu b icu lu m (yatak odasına), cu m fra tre su o (kardeşiyle birlikte), e
som n o (uykusundan), ad p u eros (çocuklara doğru) gibi ifadeler La­
tincede edatlarla (Praepositiones) kurulan ifadelerdir. Edatlar (ya
da ilgeçler) tek başına anlamı olmayan bir kelime türüdür ve çe­
kimsizdir. Bir tür zarf da diyebileceğim iz edatlar2 ilgili oldukları
cüm lede bir ism i ya da zamiri yönetirler. Latincede edatlar bazen
accusativus halde bir isim alır ve genellikle yön ya da yayılım vb
fikri ifade eder; bazen de ablativus halde bir isim alır ve ayrılık,
ayrım ya da yer vb durum ları bildirirler. Birçok edatsa yanm a tek
bir halde kelime alır. Bunun dışında birkaç istisna olmakla birlikte,
h içbir edat nom inativus, vocativus, genetivus ya da dativus halde
bir kelimeyle birlikte gitmez.
Edatlar çoğunlukla ilgili kelim enin önüne yazılır, ama eski gra­
m erden kalan bir miras olarak kelim enin arkasına yazılan edatlar
da vardır. Bu durum Klasik Latincedeki secu m (kendisiyle birlikte),
v ob iscu m (sizinle birlikte), te cu m (seninle birlikte) gibi ifadelerde
neden cu m edatının kelim enin arkasına yazıldığını açıklar.3

1 Bilinmeyen kelimeler için Sözlük kısmına bakınız.


2 Latincede post, contra, ante, supra gibi edatlar zarf görevi de görürler.
3 Panhuis 2006: 65.

169
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Edatları ilgili oldukları hallere göre şöyle sınıflayabiliriz:

Accusativus Alan Edatlar

ad senatum ambulare: Senato'ya


bir yere doğru (ya
doğru yürümek
da bir şeye veya ki­
oculos ad caelum sustulit: Gözleri­
şiye doğru)
ni göğe kaldırdı.
ad suum iudicium: kararı doğ­
rultusunda; kararma göre; kararı
uyarınca
hareket
ad -in yönünde, doğrul­ ad portas: kapılara doğru; kapı­
tusunda, bakımın­ larda
dan, açısından, -e ad Capuam profectus sum:
göre, için; -de, -da; Capua'ya doğru yola çıktım,
yaklaşık, civarında ad duo milia occisi: Yaklaşık 2000
kişi öldürdüm.
nihil ad me attinet: Benim için bir
anlam ifade etmiyor.
-e karşı, karşısına, adversus te sedi: Senin karşına
karşısında oturdum.
-e doğru, karşı,
sularında, tarafına adversus Italiam: İtalya'ya doğru
doğru
adversus, hareket adversus mathematicos: matema­
adversum -e zıt, -e karşı, aley­ tikçilere karşı (aleyhine)
hine, karşıt, karşı Epicurus scripsit libros adversos
yöne, karşı yöne deos: Epikuros tanrıların aleyhine
doğru, zıt yöne, aksi kitaplar kaleme aldı,
yöne vb adversum flumen: nehre karşı;
akıntıya karşı
librum ante Gaium ponere: kitabı
Gaius'un önüne koymak
-den önce, önünde,
Romam ante meridiem veni:
önüne, gözlerinin
ante konum Roma'ya öğleden önce geldim,
önüne, karşısına,
ante hunc diem: bu günden önce
karşısında
ante limen: eşikte, kapının eşiğin­
de, kapının önünde
-de, da, yakınında,
apud pontifices: rahiplerin huzu­
huzurunda, önünde,
runda
arasında, yanında
Gaius apud eum sedet: Gaius onun
apud konum (genel, kişilerin ya­
yanında oturuyor.
nında, huzurunda)
eserinde, yazıların­ apud Platonem: Plato'nun yazıla­
da vb rında (eserlerinde, kitaplarında)

170
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

milites circum transfugam sta-


bant: Askerler, asker kaçağının
etrafında duruyorlardı (etrafını çev­
etrafında, çevre­
relemişlerdi).
sinde, civarında,
circum forum: pazar meydanının
circum, yanında, sularında
konum civarında
circa (yer, insanlar); yak­
circum Hectorem: Hector'un yanın­
laşık, aşağı yukarı,
da (etrafında)
ortalama
circa montes: dağların oralarda
circa decem milia Gallorum: yakla­
şık on bin Galyalı
-e karşı, aleyhte,
aleyhinde, karşı­
contra hostes: düşmanlara karşı
sında, aleyhine, -e
contra ventos: rüzgârlara karşı
zıt, -e karşıt, -e zıt
contra konum
yönde
karşı, nazır, bakan,
contra Britanniam: Britanya'ya
karşısında, -e dö­
karşı, Britanya'nın karşısında
nük, -e bakan
-in dışında, haricin­ extra casam pugnaverunt: Evin
de, dışarı dışında kavgaya tutuştular.
-in dışında, ötesin­
extra konum extra muros: surların dışında
de, çok ötesinde,
extra iocum: bir şakadan çok öte,
-den öte, -den uzak
bir şakanın ötesinde
(şey, yer, zaman)
saxum in casam iacere: evin içine
-e, -içine, içine taş atmak (taşı evin içine doğru
in hareket
doğru atmak)
in hortum: bahçeye
inter amicos sto: Arkadaşların ara­
sında duruyorum,
arasında, araların­ inter oppositos exercitus: birbirle­
da, ortasında, ara­ rine düşman (olan) ordular arasında
da, arasına, araya amans inter se: aralarında aşk
olan (birbirlerine âşık olan, birbir­
inter konum
lerini seven)
zarfında, süresince,
boyunca, esnasın­ inter hos annos: bu yıllarda, bu
da, sırasında, iken, yıllar arasında, bu yıllar boyunca,
müddetçe, süresi bu yıllar içinde
boyunca, -de, -da

171
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

içinde, arasında,
bünyesinde, dahi­ intra parietes: duvarların içinde,
linde, içerisinde, arasında
intra konum
kapsamında, zar­ intra quattuor annos: dört yıl
fında, süresi içinde içinde
(yer, zaman)
-den dolayı, -den
ob stultitiam tuam: senin aptallı­
ötürü, dolayısıyla,
sebep, ğın yüzünden
ob -dığı için, yüzünden,
neden quam ob rem: bu yüzden, bu sebep­
namına, hesabına,
ten, bunun için
sebebiyle
per noctem: gece boyunca, gecele­
yin, bütün gece
boyunca, süresince
per montes: dağlar boyu, dağların
arasından
hareket; aracılığıyla, ka­
per vos: sizin sayenizde, sizin vası­
per araç; nalıyla, suretiyle,
tanızla, aracılığınızla
sebep yardımıyla, yoluyla,
per aetatem periit: Yaşlılıktan do­
ile, sayesinde, vası­
layı öldü.
tasıyla, yüzünden,
per deos iuro: tanrılar adına yemin
-den dolayı, sebe­
ederim, tanrılara yeminim olsun (ki)
biyle; adına
equum post carrum ponere: atı
arabanın arkasına koşmak
arkasına, arkasın­
paucis diebus post mortem Africa-
dan, arkadan, -den
ni: Africanus'un ölümünden birkaç
post konum sonra, sonra, -in ar­
gün sonra
dından, izleyen (yer,
post urbem conditam: Şehrin
zaman)
(Roma'nm) kuruluşundan sonra
post tergum: arkasında, sırtında
ötesinde, -in dışın­
da, çok ötesinde, praeter naturam: doğadan uzak
-den öte, -den uzak
praeter konum
hariç olmak üzere,
praeter paucos: birkaçı hariç, bir­
haricinde, -in dışın­
kaçı dışında (haricinde)
da, -den başka
yakınında, yanında,
prope me habitavit: Benim yanım­
prope konum yakın, yakında, -e
da yaşadı.
bitişik, -e yakın
propter hoc: bundan dolayı
sebep, -den dolayı, için,
propter propter metum mortis: ölüm kor­
neden yüzünden, ötürü
kusu yüzünden

172
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

boyunca (yer) secundum flumen: nehir boyunca


akabinde, ardı sıra,
hemen akabinde, secundum quietem: uykudan kalk­
hemen sonrasında, masıyla birlikte
ardından (zaman)
secundum konum

-e göre, bir şeye uy­ secundum naturam vivere: doğaya


gun olarak, bir şey göre yaşamak, doğaya uygun yaşa­
uyarınca, gereğince mak

altına, dibine, ayak­


sub konum sub mensam: masanm altına
larına

-in üzerine, üze­ süper aquam: suyun üzerine (üze­


süper konum
rinde rinde)

üstünde, üzerinde, pons supra aquam territam: kor­


supra konum yukarıda, yukarı­ kunç (korkutucu) suların üzerindeki
sında köprü

boyunca, boydan
boya, ortasından,
ventus trans flumen flat: Rüzgâr
trans hareket üzerinden, bir ta­
nehir boyunca esiyor.
rafından öbür ta­
rafına

ultra konum ötesinde, -den öte ultra vires: gücünün ötesinde

173
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Ablativus Alan Edatlar

ab arce hostes deiecti sunt: Düş­


manlar kaleden (dışarı) kovuldular
(sürüldüler).
a nobis abesse: bizden uzakta olmak
a dextra: sağdan, sağ taraftan
-den, -dan (bir yer­ a tertia hora: üçüncü saatten itibaren
den hareket), -den nullae abs te mihi redditae sunt
sonra (zaman) litterae: Senden bana biç mektup gel­
medi (Sen mektuplarıma hiç karşılık
vermedin).
hareket; a domu venio: Evden geliyorum,
a, ab, araç; a censu natus est: Nüfus sayımından
abs neden, sonra doğdu.
sebep
yüzünden, sebebin­ ab omine territus est: Kehanet yü­
den, -den dolayı zünden dehşete kapıldı.
a sagittis vulneratus est: Oklarla
yaralandı.
Catilina a Lepido non est receptus:
ile, vasıtasıyla, ta­ Catilina, Lepidus tarafından kabul
rafından görmedi (Lepidus, Catilina'yı kabul
etmedi).
ab amicis desertus est: Arkadaşları
tarafından terk edildi.
abs- den yoksun, -sız, absque sole: güneşten yoksun, gü­
yoksunluk
que -siz neşsiz
vade mecum: Benimle gel!
cum cura loqui: dikkatli konuşmak
cum Renato edi: Renatus ile (birlikte)
yemek yedim.
ego cum Platone ambulo: Platon'la
ile, ile birlikte, be­ birlikte yürüyorum,
cıım birliktelik
raber pueri ludunt cum magno gaudio:
Çocuklar büyük bir sevinçle (sevinç
içinde) oyun oynuyorlar,
milites patria cum cura defendunt:
Askerler vatanı canla başla savunu­
yorlar.

174
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

de caelo descendere: gökten inmek


-den, -den aşağı de triclinio exire: yemek salonundan
(odasından) çıkmak, ayrılmak
cogitare de hac re: bu konu üzerine
düşünmek
hakkında, üstüne, de libris Senecae: Seneca'nm kitapla­
hareket; üzerine, ile ilgili rı hakkında
konum; disputare de omni re: her konuda ko­
de nuşup tartışmak
sebep,
neden -den dolayı, ötürü qua de causa: bu sebepten ötürü
Gaius de Gallia discessit: Gaius.
{bütünden bir
Galya'dan ayrıldı.
parça) -den, -in
unus de multis: çok kişiden (şeyden)
içinden
biri
iken, sırasında, es­
de nocte: geceleyin, akşam
nasında
redeo ex Urbe: Şehirden (Roma'dan)
dönüyorum.
-den; -den dışarı,
Petrus est intelligentissimus ex
-in dışında
fratribus: Kardeşleri içinde (kardeşle­
rinden) en akıllısı Petrus'tur.
anulus ex auro: altından yüzük (altın­
dan yapılmış yüzük; altın yüzük)
hareket; -den yapılmış, -den
e, ex homo constat ex animo et corpore:
kaynak ibaret
însan ruh ve bedenden müteşekkildir
(ibarettir).

hemen akabinde, ex consulatu: Konsül olduktan hemen


hemen sonra sonra

in saxo sto: Kayada (kayalıkta) duruyorum,


bis in die: günde iki kez
in hoc tempore: bu zamanda
semel in vita: hayatta bir kez
sumus in schola: Okuldayız,
non solum in bello, sed etiam in pa-
in konum -in içinde, -de, da
ce: yalnız savaşta değil, barışta da
ambulare in sole: tek başına yürümek
Darius pontem fecit in flumine: Dari-
us nehre köprü inşa etti (dikti).
Caesar in Asia pugnavit: Caesar
Asya'da savaştı.

175
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

prae Caesare steti: Caesar'm önünde


önünde
durdum.
prae lacrimis loqui non possum:
konum; Gözyaşlarını yüzünden konuşamam
prae sebep, (Ağladığım için konuşamıyorum; Ağla­
neden yüzünden, ötürü maktan konuşamıyorum).
prae magnitudine corporum suo-
rum: gövdelerinin iriliği yüzünden (iri
gövdelerinden ötürü)
pro templa: tapmakların önünde
-in önünde
(=ante templa)
pro konum nos pro patria, pro libertate, pro vita
için, uğruna pugnamus: Biz vatan uğruna, özgürlük
uğruna, yaşam uğruna dövüşüyoruz.
amor sine spe: ümitsiz aşk
nec tecum vivere possum, nec sine
sine yoksunluk -sız, siz
te: Ne seninle ne de sensiz yaşaya­
mam.
aqua sub ponte: köprünün altındaki
su
-in altında, altına, sub terra habitare: toprağın altında
aşağısında; hima­ yaşamak
sub konum
yesinde, kanatları sub Hannibale omnes belli artes
altında doctus est: Hannibalbn himayesinde
(gözetiminde, kanatlan altında) bütün
savaş tekniklerini öğrendi.

İşaret Zamirleri (Demonstrativa)

Yukarıdaki m etinlerde geçen h ic (bu), hae (bunlar), ille (o) gibi


ifadeler, Latincede İşaret Zamirleri olarak adlandırılır. İşaret Zamir­
leri de daha önce işlenen Şahıs Zamirleri ve Mülkiyet Zamirleri gibi,
Latincedeki zam irlerin bir koludur.
İşaret Zamirleri (bu, şu, o), burada, şurada, orada olan ya da az
önce anılan bir kimseye ya da şeye işaret eder ve yerine geçtiği keli­
menin halini, sayısını ve cinsini alır. İşaret Zamirleri aynı zamanda
İşaret Sıfatıdır ve sıfat olarak kullanıldığı durumlarda da doğal ola­
rak birlikte gittiği kelim enin halini, sayısını ve cinsini alır.
Cümledeki konuşm acının bakış açısına göre değerlendirildiğin­
de İşaret Zamirleri ve Sıfatları şu anlamlara gelir:

176
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

h ic, h aec, h oc: bu (benim yanım daki bir şeye ya da son bahsetti­
ğim konuya işaret eder); örn. h ic h om o: bu adam.
iste, ista, istu d: şu (senin yanındaki bir şeye, konuşma konusu
olan şeylere ya da ikinci şahıslara işaret eder); örn. fu ro r iste tuus:
senin şu deliliğin.
ille, illa, illud: o (senin ya da benim değil de, üçüncü şahsın ya­
nındaki bir şeye ya da en uzakta olana işaret eder); örn. Ego ille
q u em n osti: Tanıdığın o kişi işte benim.
is, ea, id: o (ille zam irinden daha hafif vurguludur.)1 Bu işaret
zamiri, III. Ünitede anlatılan Şahıs Zamirlerinin 3. şahsı olarak kul­
lanılır.
idem , eadem , idem : aynı
ipse, ipsa, ipsum : (vurgulu işaret zamiri) bizzat kendisi, şahsen
o vb (başkası değil, bizzat o)

İşaret Zam irlerinin çekimi aşağıdaki gibidir:

hic, haec, hoc: bu


Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. ... n.

Nom. hic haec hoc hi hae haec


Acc. hunc hane hoc hos has haec
Gen. huius huius huius horum harum horum
Dat. huic huic huic his his his
Ahi. hoc hac hoc his his his

Tabloda görüldüğü gibi tekil genetivus ve dativus ile çoğul dati-


vus ve ablativus çekim leri bütün cinslerde aynıdır.

Zam ir Olarak Kullanım ı

h om o = h ic (bu): H om o kelim esi burada tekil, eril ve nominativus


olduğu için, onu belirtecek işaret zamiri de tekil, eril ve nom inati­
vus haldeki h ic olur.

1 ille, iste, is zamirleri vurgu farklılıkları içermelerine rağmen cümle içinde bazen o, bazen şu
diye Türkçeye çevrilebilir.

177
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

signa (işaretler) = h a ec (bunlar): Signa kelim esi burada çoğul,


cinssiz ve nom inativus olduğu için, onu belirtecek işaret zamiri de
çoğul, cinssiz ve nom inativus haldeki h a e c olur.
fem in a e = h u iu s (bunun): Fem inae kelim esi burada tekil, dişil
ve genetivus olduğu için, onu belirtecek işaret zamiri de tekil, dişil
ve genetivus haldeki h u iu s olur. Bu kurallar diğer işaret zamirleri
için de geçerlidir.

Sıfat Olarak K ullanım ı

h ic h om o: bu adam
haec signa: bu işaretler
hae fem in ae: bu kadınlar

■ iste, ista, istud: şu

Hal Tekil Ç oğul

m. f. n. m. f. n.
Nom. iste ista istud isti istae ista

Acc. istum istam istud istos istas ista


Gen. is tiu s is t iu s is tiu s istorum istarum istorum

Dat. is ti is ti is ti istis is tis is tis

A b l. isto ista isto is tis is tis istis

ille, illa illud: o

Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. n.
Nom. ille illa illud illi illae illa
Acc. illum illam illud illo s illas illa
Gen. illiu s illiu s illiu s illorum illarum illorum
Dat. illi illi illi illis illis illis

A b l. illo illa illo illis illis illis

Görüldüğü gibi ille (o) zam irinin çekimi, iste (şu) zamirinin çeki­
mine benzer.

178
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

is, ea, id: o

Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. n.

Nom. is ea id ei / ii / i eae ea

Acc. eum eam id eos eas ea

Gen. eius eiu s eiu s eorum earum eorum

Dat. ei ei ei eis / üs eis / iis eis / iis

Abl. eo ea eo eis / iis eis / iis eis /.i is

idem, eadem, idem: aynı

Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. n.

Nom. idem eadem idem eidem / ii- eaedem eadem


dem / idem

Acc. eundem eandem idem eosdem eas dem eadem

Gen. e iu s d e m eiu s d e m e iu s d e m eorundem earundem eorundem

D a t. eid e m e id e m e id e m e is d e m / iis - e is d e m / i is - e is d e m / iis-


dem / is d e m d e m / is d e m d em / isd e m

Abl. eodem eadem eodem e is d e m e is d e m e is d e m

ipse, ipsa, ipsum: bizzat kendisi, şahsen o

Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. n.

Nom. ipse ipsa ipsum ipsi ipsae ipsa

Acc. ipsum ip sam ipsum ipsos ip s as ipsa

Gen. ip s iu s ip s iu s ip s iu s ip sorum ipsarum ipsorum

Dat. ip s i ip s i ip s i ip s is ip s is ip s is

A b l. ipso ipsa ipso ip s is ip s is ip s is

Ö rnekler

Gaius ipse p o rcu m in te rfe cit. Gaius'un kendisi (başkası değil)


dom uzu öldürdü (Bizzat Gaius dom uzu öldürdü).
In ip su m lo cu m ven it. Tam o yere geldi.

179
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Nos habitamus cum m ea sorore îpsa in Graecia. Bizzat kız kar­


deşimle birlikte (kız kardeşim in kendisiyle birlikte) Yunanistan'da
yaşıyoruz.
Caesar ipse dixit. Caesar şahsen (bizzat Gaesar; Caesar'm ken­
disi) söyledi.
ipse aderat. Şahsen oradaydı (kendisi bizzat oradaydı; şahsen
orada bulunmuştu).
Tullia, filia Ciceronis, eo ipso die venit. Cicero'nun kızı Tullia
tam o gün geldi.
Valvae se ipsae aperuerunt. Kapılar kendi kendilerine açıldılar.
(Bu cüm lede ipse işaret zam iriyle birlikte se dönüşlü zamiri kulla­
nılmıştır.)
Agricola et nauta hane amat: Agricola et nauta hane feminam
amat. Çiftçi ve gemici bunu seviyor: Çiftçi ve gemici bu kadını seviyor.
Amicus est tamquam alter idem. D ost adeta ikinci bendir (ben­
liktir).
Gaius et Lucius eandem feminam amant. Gaius ve Lucius aynı
kadını seviyorlar.
Ob hane causam Hippomenes est mutatus in leonem. Bu n e­
denden ötürü H ippom enes aslana dönüştü.
Nos agnoseimus Deum ex eius operibus. Biz tanrıyı yarattığı
eserlerinden tanıyoruz (biliyoruz; anlıyoruz).
Romani Sabinos vicerunt, filia sq u e eorum rapuerunt. R om alı­
lar Sab inleri bozguna uğrattılar ve onların kızlarını kaçırdılar.
Agricola nautam timet, sed uxorem eius amat. Çiftçi denizci­
den korkuyor, ama onun (denizcinin) eşini seviyor.

III. Çekim Sıfatlar

Yukarıdaki m etinde geçen fortis (cesur) sıfatı, genetivusu -is ile


bittiği için, daha önce işlenen I. ve II. Çekim sıfatlara benzemez. Bu
tür sıfatlar III. Çekim sıfat grubuna girer ve Latincede çoğu sıfat bu
gruba dahildir.

aderat, ad + esse kalıbından oluşan adesse (bir yerde olmak, hazır bulunmak)
fiilinin Şimdiki Hikâye Zamanı 3. tekil şahsı; tamquam: sanki gibi, -mis gibi,
adeta

180
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

III. Çekim sıfatlar üçe ayrılır:


I. Üç Takılı Sıfatlar: Eril, dişil ve cinssiz nom inativusları birb i­
rinden farklıdır; örn. acer, acris, acre, adj., keskin, sivri.
II. İki Takılı Sıfatlar: Eril ve dişil nominativusları aynı, cinssiz no-
m inativuslan farklıdır; örn. om nis, om ne, adj., hepsi, her, bütün vb.
III. Tek Takılı Sıfatlar: Eril, dişil ve cinssiz nom inativusları aynı­
dır; örn. anim ans, adj., yaşayan, canlı vb.

III. Çekim sıfatların çekim tabloları aşağıdaki gibidir.

Üç Takılı Sıfatlar

acer, acris, acre, adj., keskin, sivri

Hal Tekil Çoğul

m. f. n. m. f. n.

Nom. acer acris acre acres acres acri a

Voc. acer acris acre acre s acres acria

Acc. acrem acrem acre acris/ acres acris / acres acria

Gen. acris acris acris acrium acrium acrium

Dat. acri acri acri acribus acribus acribus

Abl. acri acri acri acribus acribus acribus

İki Takılı Sıfatlar

omnis, omne, adj., hepsi, her, bütün

Hal Tekil Çoğul

m./f. n. m./f. n.

Nom. omnis omne omne s omn ia

Voc. omnis omne omne s omni a

Acc. omnem omne omnis / omne s omnia

Gen. omnis omnis omnium omnium

Dat. omni omni omnibus omnibus

Abl. omni omni omni bu s omnibus

(Omnis tekil isim leri nitelediğinde her; çoğul isim leri niteledi­
ğinde ise genellikle hütün olarak çevrilir.)

181
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Tek Takılı Sıfatlar

animans, anim antis, adj., yaşayan, canlı

Hal Tekil Çoğul

m./f. n. m./f. n.
Nom. animans animans animantes animant:. ■
Voc. animans animans animantes animantia
Acc. animantem an im an s animantis / animantes animantia
Gen. animantis animantis animantium animantium

Dat. animanti an im an ti animantibus animantibus

Abl. animanti animanti animantibus animantibus

III. Çekim Sıfatlara Başka Ö rnekler

saluber, salubris, salubre, adj. (=salubris, salubre, adj.), sağlık­


lı, şifalı; aquae salubres: şifalı sular
volucer, volucris, v olu cre, adj., kanatlı, uçucu; Gupido volu cer:
kanatlı Aşk tanrısı
audax, audacis, adj., cüretkâr; audax h om o: cüretkâr adam
dulcis, dulce, adj., tatlı; du lce m el: tatlı bal
felix, felicis, adj., mutlu, şanslı, bahtlı; fe lix fem ina: mutlu kadın
infelix, in felicis, adj., mutsuz, şanssız, bahtsız; p au p ertas in fe -
lix: bahtsız yoksulluk
ingens, in gentis, adj., kocam an, koskoca, çok büyük, cesim; u ç­
suz bucaksız, engin; m are in gen s: uçsuz bucaksız deniz, engin deniz
potens, poten tis, adj., güçlü, iktidar sahibi, muktedir, egemen,
hâkim, hükümran; re ru m o m n iu m p o te n s Iu p iter: her şeye hâkim
(olan) Iupiter
ferox, ferocis, adj., yabanıl, vahşi, azılı, azgın; ferox natura: vah­
şi doğa
brevis, breve, adj., kısa; vita brevis: kısa öm ür (yaşam)
caelestis, caeleste, adj., göksel, semavi; tem pla caelestia: göksel
tapmaklar

mel, mellis, n., bal; paupertas, paupertatis, f., yoksulluk, fakirlik

182
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

d eform is, deform e, adj., çirkin; d eform is fem ina: çirkin kadın
difficilis, difficile, adj., zor, meşakkatli; difficilis res: zor mesele
facilis, facile, adj., kolay; rahat, halledilebilir; facilis res: kolay
mesele
fortis, fo rte , adj., cesur, güçlü; fo rtis h om o: güçlü adam
gravis, grave, adj., ağır; yüklü; ciddi; d olor gravis: ağır acı
hu m ilis, h u m ile, adj., aciz; mütevazı; sıradan; h u m iles casae:
mütevazı evler
m orta lis, m ortale, adj., ölümlü; h om in es m ortales: ölüm lü in ­
sanlar
im m ortalis, im m ortale, adj., ölüm süz; dii im m ortales: ölüm süz
tanrılar
inanis, in an e, adj., boş; v e n te r inanis: b oş mide, boş karın (aç
karın)
levis, leve, adj., hafif; levis cibu s: hafif yiyecek
m ollis, m olle, adj., yumuşak, esnek; m ollis harena: yumuşak
kum
pin gu is, pin gu e, adj., şişm an, semiz; pin gu is agnus: semiz kuzu
sim ilis, sim ile, adj., benzer; sim ilis m atris: annesine benzer
dissim ilis, dissim ile, adj., benzem ez, ayrı, farklı; dissim ilis m a t­
ris: annesine benzem ez
tristis, triste , adj., üzgün, hüzünlü; tristis nox: hüzünlü gece
tu rpis, tu rp e, adj., aşağılık, adi, utanç verici, çirkin; tu rp is h o ­
m o: adi adam
velox, velocis, adj., hızlı, tez, seri; eq u u s velox: hızlı at, hızlı k o­
şan at

S ıfatların D ereceleri

Yukarıdaki m etinlerde geçen valid issim u s (en güçlü) ve fo rtissi-


m u s (çok cesur) gibi ifadeler, en üstünlük derecesi almış sıfatlardır.
Bu şekilde Latince her sıfatın üstünlük (com p a ra tivu s) ve en üstün­
lük (superlativus) dereceleri mevcuttur. Üstünlük derecesi sıfatın

venter, ventris, m., karın; harena, -ae, f., kum; agnus, -i, m., kuzu; similis ve
dissimillis sıfatları gen. veya dat. bir kelimeyle kullanılır; nox, noctis, L, ge ce

183
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

nitelik veya nicelik bakım ından artışını dile getirir (örn. daha gü­
zel, daha çok). En üstünlük derecesi ise sıfatın nitelik veya nicelik
bakımından en yüksek artışını dile getirir (örn. en güzel, en çok vb).
Sıfatların üstünlük derecesini oluşturm ak için genel olarak eril
ve dişil sıfatlara -ior, cinssiz sıfatlara ise -iu s takısı eklenir.
En üstünlük derecesini oluşturm aksa, -issim u s (-a, -um ) takısıy­
la mümkündür.1

Üstünlük Derecesi En Üstünlük Derecesi


Sıfat
m./f. n. m. f. n.

longus long- long long longİPstL t. long

uzun daha uzun çok uzun, en uzun

dulcis dulca:; dulci :.s dulc dulcissima dulc

tatlı daha tatlı çok tatlı, en tatlı

Kural Dışı D urum lar

1. Nominativusu -er ile biten sıfatların en üstünlük dereceleri, sıfa­


ta -rim us (-a, -um ) takısı getirilerek kurulur.

Üstünlük Derecesi En Üstünlük Derecesi


Sıfat
m./f. n. m. f. n.

mi ser rniser mi serius miserrvu miser miserdi'-ium

zavallı daha zavallı çok zavallı, en zavallı

çeler çeler celeıius çeler çeler celerrimum


hızlı daha hızlı çok hızlı, en hızlı

2 . Nominativusu -ilis ile biten sıfatların en üstünlük dereceleri sıfa­


ta -lim us (-a, -um ) takısı getirilerek kurulur.

Sıfatların üstünlük ve en üstünlük derecelerinin çekimi için Ekler kısmına bakınız.

184
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ü stünlük Derecesi En Ü stünlük Derecesi


Sıfat
m ./f. n. m. f. n.

facilis facilior facilius facillim us facillim a facillimum

kolay daha kolay çok kolay, en kolay

difficilis difficilior difficilius difficillimus difficillima difficillimum

zor daha zor çok zor, en zor

similis sim ilior similius simillimus simillima simillimum

benzer daha benzer çok benzer, en benzer

dissimilis dissim ilior dissimilius dissimillimus dissimillima dissimillimum

benzemez,
daha farklı çok farklı, en farklı
farklı, ayrı

humilis humilior humilius humillimus bumillima humillimum

mütevazı daha mütevazı çok mütevazı, en mütevazı

3. Tamamen kuralsız olan sıfatların üstünlük dereceleri farklı göv­


deler üzerine kurulur.

Ü stünlük Derecesi En Ü stünlük Derecesi


Sıfat
m ./f. n. m. f. n.

bonus melior melius optimus optima optimum

iyi daha iyi en iyi

malus peior peius pessimus pessima pessimum

kötü daha kötü en kötü

magnus maior maius maximus maxima maximum

büyük daha büyük en büyük

parvuS minör minus minimus minima minimum

küçük daha küçük en küçük

multus plus plus plurimus plurima plurimum

çok daha çok en çok

multi (çoğ.) plures plura plurimi plurimae plurima

çok daha çok en çok

Ö rn ekler

triu m p h u s clarus: seçkin bir zafer alayı


triu m p h u s clarior: daha seçkin b ir zafer alayı
triu m p h u s clarissim u s: çok seçkin bir zafer alayı

185
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

triumphi clari: seçkin zafer alayları


triumphi clariores: daha seçkin zafer alayları
triumphi clarissimi: çok (en) seçkin zafer alayları
vir fortis: cesur bir adam
vir fortior: daha cesur bir adam
vir fortissimus: çok cesur b ir adam
sapiens vir: bilge bir adam
sapientior vir: daha bilge bir adam
sapientissimus vir: çok bilge bir adam
beata vita: mutlu bir hayat
beatior vita: daha mutlu b ir hayat
beatissima vita: çok mutlu bir hayat
donum gratum: m akbul b ir hediye
donum gratius: daha m akbul b ir hediye
donum gratissimum: çok makbul bir hediye
fortissimi viri: çok cesur adam lar
fortissimorum virorum patria: çok cesur adamların ülkesi
peritus dux: tecrübeli komutan
peritissimi duces: çok tecrübeli kom utanlar
bella funestissima: en ölüm cül savaşlar
*#*

Cicero clarissimus orator est. Cicero çok seçkin bir hatiptir.


Cantus avium iucundissimus est. Kuşların ötüşü (şakıması) çok
tatlıdır.
Patria Ciceroni erat carissima. Cicero için vatan çok değerliydi.
Haec urbs est opulentissima. Bu şehir çok zengindir.
Haec urbs clarissima est. Bu şehir çok seçkindir (çok değerlidir;
çok ünlüdür; çok ünlü bir şehirdir).
Haec urbs clarissima liberabitur. Bu ünlü şehir özgürlüğüne
kavuşturulacak (kavuşacak).
Milites fortissimi, patriam vestram liberaverunt. Çok cesur as­
kerler vatanınızı özgürlüğüne kavuşturdular.
Pauci veniunt ad senectutem. Birkaç kişi yaşlılığa ulaşır (Yaşlı­
lık ancak birkaç kişiye nasip olur).

186
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

N em o e st b ea tu s sin e v irtu te . Hiç kim se erdem olm adan mutlu


değildir.
N atura e st optim u s m agister. Doğa en iyi öğretmendir.
Gaius e st pessim u s m erca tor. Gaius çok kötü bir tüccardır.
A lexan d er vocab a tu r h o m o m axim us. İskender'e çok büyük a-
dam deniyordu.
Cicero erat h o m o p ru d en s e t gravissim us. Cicero dürüst ve çok
ciddi bir adamdı.
R es difflcillim a erat. M esele çok zordu.
C on scien tia e st gravissim u m pon d u s. Vicdan çok ağır bir yük­
tür.
Verus am icu s est m axim us th esau ru s. Hakiki dost en büyük
hazinedir.
In ertia e st pessim u m vitiu m . Tembellik en kötü kusurdur.
Ira est b revissim u s fu ror. Öfke çok kısa (süreli) bir deliliktir.
V irtus e st optim a n obilita s. Erdem en iyi (güzel, hoş) asalettir.
Plato e st sap ien tissim u s p h ilosop h u s. Platon çok bilge bir filo­
zoftur.
A ugu stin u s, sap ien tissim u s et sa n ctissim u s p h ilosop h u s, do-
c e t v erita tem in lib ris suis. Çok bilge ve çok kutsal bir filozof olan
Augustinus kitaplarında hakikati öğretiyor.
Ego n o n ero m axim a cau sa tu a e m ortis. Senin ölümünün en bü ­
yük sebebi ben olmayacağım.
H elena fu it m axim a cau sa Troiani belli. Troia savaşının en bü­
yük sebebi Helena oldu.
Sol e st Claris sim a lu x m u n di. Güneş dünyanın en parlak ışığıdır.
N eque pa u p ertas, n e q u e m ors, n e q u e v in cu la te rre n t h u n c
sap ien tissim u m virum . Ne yoksulluk, ne ölüm ne de zincirler bu
bilgeler bilgesi (çok bilge) adamı korkutamaz.
O ptim um est ire p e r p e ricu la ad decu s. Tehlikelerden geçerek
(tehlikeleri aşıp) şan ve şerefe gitmek en iyi şeydir.
N ihil e st cariu s m ih i tu a am icitia. Benim için hiçbir şey senin
dostluğundan daha değerli değildir. (Üstünlük derecesi alan bir sı-

eo, ire, ivi (ii), itıım , v., gitmek; (düzensiz çekim fiil); carus, -a, -um, adj., değerli

187
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

fat bu tür mukayese cüm leleri kurmaya yarar. Burada carius, carus
(değerli) sıfatının cinssiz üstünlük derecesidir; çünkü nihil (hiçbir
şey) kelim esiyle birlikte gider. Tua amicitia ise mukayese oluşturan
ablativus halindedir.)
Quid est fo e d iu s avaritia? Açgözlülükten daha iğrenç bir şey var
m ı? (Bu cüm lede de foedius, foedus (iğrenç) sıfatının cinssiz üstün­
lük derecesidir ve quid soru kelim esiyle birlikte gitmektedir.)
Nullus locus esse debet carior nobis nostra patria. H içbir yer
bizim için vatanım ızdan daha değerli olmamalı. (Bu cüm lede esse
fiiliyle birlikte giden debet fiili m astarlarla böyle kullanıldığında
bir zorunluluk bild irir ve olm ak zoru n d a, olm ası icap eder, -e m ec­
bur vb anlamına gelir. Nullus sıfatı olum suz olduğu için, fiil olum ­
suz anlam kazanmıştır.)
Argentum est vilius auro, aurum virtutibus. Gümüş altından
daha düşük kırattadır, altın ise erdem lerden (daha düşük kıratta­
dır).
Facta sunt difficiliora dictis. Eylemler sözlerden daha güçtür.
Lux sonitu est velocior. Işık sesten daha hızlıdır.
Sol maior est terra. Güneş yeryüzünden daha büyüktür.
Iudex est sapientior rege. Yargıç kraldan daha bilgedir.
Virtus mihi est carior gloria. Erdem benim için şan ve şöhretten
daha değerlidir.
Patria mihi vita mea est carior. Vatan benim için kendi hayatım­
dan daha değerlidir.
Pater tuus est sapientior rege. Senin baban kraldan daha akıllı.

foedus, -a, -um, adj., iğrenç, tiksinti verici, çirkin; debeo, debere, debui, debi-
tum, 2, v., borçlu olmak

188
VII. ÜNİTE

A. METİNLERDEN TEMEL CÜMLE YAPILARI

Latincede cümleler üçe ayrılır: Basit, bileşik, karmaşık (bağlantılı).


Basit cü m le, b ir özne ve fiilden ya da bir özne, bir fiil ve en az bir
nesneden oluşur: Tanrı yarattı.
B ileşik cü m le, iki ya da daha fazla bağım sız cüm leden oluşur:
Tanrı dü n yayı yarattı ve dinlendi.
Karm aşık (bağlantılı) cü m le, bir bağım sız cümle ve b ir ya da
daha fazla bağım lı cüm leden oluşur: Tanrı dü nyayı yaratınca, d ü ­
zensizlik son a erdi; Tanrı d ü n yayı yara ttığın d an düzensizlik sona
erdi; Tanrı havada u çu şan ku şlan yarattı.
Yukarıdaki son iki cüm lenin tanım ından da anlaşılacağı üzere
bağım sız cümle, kendi başına anlam ifade eden cümledir. Buna esas
cümle denir. Bağımlı cümle ise esas cüm ledeki fikre bağlıdır. Buna
da yardım cı cümle denir. Yardımcı cüm leler bildirdikleri fikre göre
Sıfat Cümlesi, Amaç Cümlesi, Zaman Cümlesi, Sebep Cümlesi, Sonuç
Cümlesi vs olarak adlandırılırlar.
Aşağıdaki m etinler cümle yapılarını kavramaya ve yeni gramer
kurallarının öğrenilm esine yardım cı olacaktır.

D esca rtes G enesis (Yaratılış) O kuyor 1

1. Creatio Universi: E v re n in Y a ra tılışı

1 Walker 1835: 19.

189
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Deus creavit caelum et ter- Tanrı göğü ve yeri yarattı.


ram. Deus creavit caelu m et Tanrı göğü ve yeri altı günde
terram intra sex dies. Prim e (altı gün içinde) yarattı. îlk gün

die fecit lucem . Secundo die ışığı yarattı, ikinci gün gök kub­
beyi yarattı (ve) buna gökyüzü
fecit firm am entum , q u od vo-
adını verdi (dedi). Üçüncü gün
cavit caelum . Tertio die co e g it
suları tek bir yere topladı ve
aquas in unum locum , et edu -
topraktan bitkileri ve ağaçları
xit e terra plantas et arbores.
m eydana getirdi. Dördüncü gün
ûuarto die fecit solem et lu-
güneşi, ayı ve yıldızları yarattı.
nam et stellas. û u in to die f e ­
Beşinci gün havada uçuşan kuş­
cit aves quae volitant in aere, ları ve sularda yüzen balıkları
et pisces qui natant in aquis. yarattı. Altıncı gün tüm hayvan­
Sexto die fecit om nia anim an- ları yarattı, hemen ardından da
tia, postrem o hom inem , et q u - (hemen sonra da) insanı (yarat­
ievit die septim o. tı); yedinci günde de dinlendi.

G erekli B ilgiler

creatio, creationis, f., yaratılış, yaratım, yaratma


creavit: creare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (creo,
creare, creavi, creatum , 1, v., yaratmak)
caelum: gökyüzünü (acc.)
terram : yeri (acc.) (terra, -ae, f., yer, yeryüzü, yerküre, dünya;
toprak)
intra sex dies: altı gün içerisinde (intra + acc., içinde, -de)
prim o die (zarf): ilk günde (zam an bildiren abl.)
fecit: facere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (facio, fa-
cere, feci, factum , 3., v., yapmak; io'lu fiil)
lucem : ışığı (acc.); (lux, lu cis, f., ışık)
secundo die (zarf): ikinci günde (zam an bildiren abl.)
firm am entum : gök kubbeyi (acc.) (firm am entum , -i, n., yeryüzü­
nün üstündeki gök; gök kubbe)
quod: ki onu (gök kubbeyi) (ilgi zam iri: acc. tek^ı.)
vocavit: vocare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (voco,
vocare, vocavi, vocatum , 1, v., ad vermek, demek)

190
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

q u o d v oca vit caelu m : bunu (onu) gökyüzü olarak adlandırdı (bu­


na gökyüzü adını verdi)
te r tio die (zarf): üçüncü günde (zam an bildiren abl.)
coeg it: co g e re fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (cogo,
cog ere, coegi, coa ctu m , 3, v., b ir yere sürmek, bir yere topla m ak)
in u n u m locu m : bir yere (in + acc., bir yere doğru, -e doğru)
edu xit: ed u ce re fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (edu-
co, ed u cere, eduxi, ed u ctu m , 3, v., çıkarmak, çıkmasına sebep o l­
mak, m eydana getirmek)
q u a rto die (za r f: dördüncü günde (zam an bildiren abl.)
solem : güneşi (acc.) (sol, solis, m., güneş)
lunam : ayı (acc.) (luna, -ae, f., ay)
stellas: yıldızları (çoğ. acc.) (stella, -ae, f., yıldız)
q u in to die (za rf: beşin ci günde (zam an bildiren abl.)
aves: kuşları (çoğ. acc.) (avis, avis, f., kuş)
quae: ki onlar (kuşlar) (ilgi zam iri: nom . ço ğ .f.)
volitan t: volitare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı (vo-
lito, volitare, volitavi, volitatu m , 1, v., uçuşmak, havada oraya bu ­
raya gidip gelmek)
in aere: havada (in + abl., -de, içinde; aer, aeris, m ., hava)
pisces: balıkları (çoğ. acc.) (piscis, piscis, m ., balık)
natant: natare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı (nato,
natare, natavi, n atatu m , 1, v., yüzmek)
in aquis: sularda
sex to die (za rf: altıncı günde (zam an bildiren abl.)
om nia: bütün (çoğ. acc.)
anim antia: canlıları (çoğ. acc.)
p ostrem o: hem en ardından, hemen sonra, hemen akabinde, er­
tesi; p o ste ru s sıfatının en üstünlük derecesi, tek. abl. (posterus, -a,
-um , adj., ardından, -den sonra, akabinde) (za rf k on u m u n d a za ­
m an bildiren abl.)
hom in em : insanı (acc.)
quievit: q u ie sce re fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (qu-
iesco, q u iescere, quievi, q u ietu m , 3, v., dinlenmek, sakin kalmak)
die sep tim o (za rf: yedinci günde (zam an bildiren abl.)

191
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Bu metindeki cümle yapıları şöyle örneklenebilir:

Basit Cümle: Deus creavit caelu m et terram. Tanrı göğü ve yeri


yarattı.
Özne: Deus (nom.)
Fiil: creavit
Nesne(ler): caelum et terram (her ikisi de tek. acc.)

Bileşik Cümle: coegit aquas in unum locum, et eduxit e terra


plantas et arbores. Suları tek bir yere topladı ve topraktan b it­
kileri ve ağaçları m eydana getirdi.

I. Cümle II. Cümle

Özne gizli (Deus) (nom.) gizli (Deus) (nom.)


Fiil coegit (özne fiilin içinde) eduxit (özne fiilin içinde)

Nesne aquas (çoğ. acc.) plantas et arbores (her ikisi de acc.)


Bağlaç et

Karmaşık Cümle: Fecit aves qu ae volitant in aere. Havada uçuşan


kuşları yarattı.
(Esas cümleye bağlı bir yardım cı cüm leden oluşmaktadır.)

Esas Cümle Yardımcı Cümle


fecit aves: quae volitant in aere:
kuşları yarattı havada uçuşan
Özne gizli (Deus) (nom.) quae (=aves) (çoğ. f. nom.)
Fiil fecit (özne fiilin içinde) volitant
Nesne aves (çoğ. acc.)

(Bunlar cüm lenin ana öğeleridir. Cümle içindeki diğer öğeler sı­
fat, zarf, edat vb konum undadır ve bu öğelerle ilgili gerekli bilgiler
ilgili başlıklar altında verilmiştir.)
Metnin karmaşık cüm lesinde, yardım cı cümle esas cümleye bir
ilgi zamiriyle bağlıdır ve Latincede bu tür cümlelere Sıfat Yardımcı
Cümlesi veya îlg i Cümlesi adı verilir. Çünkü yardım cı cümle, esas
cümledeki ilişkili kelimeyi bir sıfat gibi nitelemektedir. Bu cüm lenin

192 I
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

anlaşılm ası için önce îlg i Zamirinin ne olduğunun ve nasıl çekildi­


ğinin bilinm esi gerekir.

İlgi Zamirleri (Relativa)

Bir yardım cı cüm leyi önceki cüm lelere bağlayan zam irdir ve bağ­
lı olduğu kelim enin sayısını ve cinsini alarak bağlandığı cümleyi bir
sıfat gibi niteler. Çekimi şöyledir:

qui, quae, cpıod: ki o, ki bu


Hal Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. qui quae quod qui quae quae

Acc. quem quam quod quos quas quae


Gen. cuius cuius cuius quorum quarum quorum
Dat. cui cui cui quibus quibus quibus
Abl. quo qua quo quibus quibus quibus

vir, qui: adam, ki o


vir, quem : adam, ki onu
vir, cu ius: adam, ki onun
vir, cui: adam, ki ona / ki onun için
vir, cu m quo: adam, ki onunla (cum + abl., ile, ile birlikte)1
fem in a, quae: kadın, ki o
bellu m , quod: savaş, ki o
bella, quae: savaşlar, ki onlar (ki bu savaşlar)
ego, q u i scribo: ben, ki yazıyorum (yazan ben)
tu, qu i scribis: sen, ki yazıyorsun (yazan sen)
vir, qu i scribit: adam, ki yazıyor (yazan adam)
m u lieres, quas vidi: kadınlar, ki onları gördüm (gördüğüm ka­
dınlar)
anim alia, quae vidi: hayvanlar, ki onları gördüm (gördüğüm hay­
vanlar)
viri, q u os vidi: adamlar, ki onları gördüm (gördüğüm adamlar)

1 Quo (abl.), cümlenin gerektirdiği şekilde kendi başına veya edatlarla kullanılır.

193
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

viri, q u ibu s p u e r paret: adamlar, ki onlara çocuk itaat ediyor


(çocuğun itaat ettiği adamlar)
***

Ego e x p ecto litteras quas t u scripsisti. Ben, senin yazdığın m ek­


tupları bekliyorum (Ben m ektupları bekliyorum , ki onları sen yaz­
dın).
Est Deus qu i v id et om n ia. Her şeyi gören bir Tanrı var (Bir Tanrı
var, ki o her şeyi görür).
ille, q u em om n es h o m in e s o d eru n t, est n o n tu tu ş. Bütün in­
sanların nefret ettiği o adam (ille), güvende değildir (O, ki ondan
bütün insanlar nefret etti, güvende değildir).
Is est civis q u i diligit suam patriam : O (adam) vatanını seven bir
yurttaştır. (O bir yurttaştır, ki o vatanını sever).

İlgi Zamiri ve Sıfat Yardımcı Cümlesi

Yukarıdaki m etinde geçen cüm leler ışığında, bir sıfat cüm lesinin
ilgi zam iriyle nasıl kurulduğu anlaşılabilir.

Basit Cümle Sıfat Cümlesi


Deus fecit aves. Deus fecit aves quae volitant in aere.
Tanrı kuşları yarattı. Tanrı havada uçuşan kuşlan yarattı
(Tanrı kuşları yarattı, ki o kuşlar ha­
vada uçuşuyorlar).

Basit Cümle Sıfat Cümlesi


Deus fecit pisces. Deus fecit pisces quae natant in
aquis.
Tanrı balıkları yarattı. Tanrı sularda yüzen balıklan yarattı
(Tann balıklan yarattı, ki o balıklar
sularda yüzüyorlar).

İlk cüm ledeki qu ae ilgi zam iri ile kurulan cümle, aves kelim esini
bir sıfat gibi niteler. Aves (kuşlar), cüm lenin nesnesidir, dolayısıyla
dişil bir kelime olan avis (kuş) kelim esinin çoğul accusativus hali­
dir. Bu kelim enin yerini tutan ilgi zam iri qu ae (ki onlar, ki o kuşlar)
da avis kelim esi gibi dişil ve çoğuldur. Ama bu ikisi aynı halde de­

194
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ğildir; ave s çoğul accusativus, qu ae ise çoğul nominativus haldedir.


Çünkü aves bir önceki cüm lenin nesnesidir; quae ise bir sonraki
cüm lenin öznesidir. Demek ki ilgi zam iriyle kurulan cüm lelerde iliş­
kili kelim eler birbirine sayı ve cins bakım ından uyar, ama hal bakı­
mından uymak durum unda değildir.
Yalnız bu noktada şuna dikkat edilm elidir: Bazı cüm lelerde ilgi
zam iriyle başlayan cümle accusativus halde bir kelimeyle başlaya­
bilir, örn. V idi aves, quas p u e r h abet. Çoçuğurı sahip olduğu kuş­
ları görd üm . Bu cüm lede quas ilgi zamiri yine aves ile ilişkilidir
ve aves kelim esinin sayısını ve cinsini almıştır. Ama accusativus
halinde olm ası, aves kelim esinin accusativus olm asından değil, di­
ğer cüm lenin nesnesi olm asındandır (Kuşları gördüm , ki o kuşlara
çocu k sahipti).
Bu durum da ilgi zam irinin halini belirleyen tek şey, sıfat cüm le­
sinde hangi halde kullanılm ası gerektiğidir.
Aşağıdaki m etinde de temel cümle yapılarını ve sıfat cüm lesiyle
ilgili bir örneği görm ek mümkündür.

2. Creatio A dam i et Evae:


A d e m ile H a v v a 'n ın Y a r a tılış ı1

1 W a l k e r 1835: 19.

195
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Deus flnxit corpus hominis. Tan rı insanın bedenini biçim ­


ledi. Tanrı insanın bedenini yerin
Deus finxit corpus hominis e (dünyanın, yeryüzünün) balçığın­
dan b içim ledi ve ona canlı (soluk
limo terrae et dedit illi ani- alıp veren, yaşayan) bir ruh verdi
(bahşetti; can verdi); onu ken­
mam viventem; fecit illum ad
disine benzer kıldı (onu kendi
suretinde yarattı) ve ona Âdem
similitudinem suam, et nomi-
adını verdi. Sonra Âdem'e derin
bir uyku gönderdi (Âdem'in içi­
navit illum Adamum. Deinde
ne uykuyu saldı; Âdem'i uyuttu)
immisit soporem in Adamum, ve uyuyan Âdem'in (Âdem uyur­
ken; Âdem derin uykudayken)
et detraxit unam e costis ei- kaburga kemiklerinin birini (bir
kaburga kemiğini) çekip aldı.
us dormientis. Ex ea formavit Ondan (o kemikten; bu kemikten)
Âdem'e eş olarak vereceği kadını
mulierem quam dedit sociam biçim ledi (kadım yarattı, ki onu
Âdem'e eş olarak verdi; kadmı
Adamo, sicque instituit matri-
yarattı ve onu Âdem'e eş olarak
verdi). Böylece evlilik kurumunu
monium. Nomen primae muli-
meydana getirdi (yarattı, oluş­
turdu; evliliği kurdu). İlk kadının
eris fuit Eva.
adı Havva idi (Havva oldu).

Gerekli Bilgiler

finxit: fln gere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (flngo,
fingere, flnxi, flctum, 3, v., biçim lendirm ek, biçim vermek, şekillen­
dirmek, taslak çıkarmak, yapmak)
corpus: bedenini (acc.)
hominis: insanın (gen.)
e limo: balçıktan (e + abl., -den; limus, -i, m ., çamur, balçık)
terrae: yerin, dünyanın, yeryüzünün (gen.)
dedit: dare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
illi: ona (bedene) (işaret zamiri: dat. tek. n.)
animam: ruhu, canı, soluğu (acc.)

196
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

viven tem : vivere fiilinin acc. 3. tekil participium u (fiil-sıfat);


nom. vivens: yaşayan, canlı (vivo, vivere» vixi, victum, 3» v.» yaşa­
mak» soluk alıp vermek)
animam viventem: yaşayan ruhu, soluk alıp veren ruhu, canlı
soluğu
fecit: facere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
illum: onu (insanı) (işaret zam iri: acc. tek. m./f.)
ad similitudinem suam: kendi suretine (benzer) (similitudo, si-
militudonis, m., benzerlik, aynılık; ad + acc., b ir şeye)
nominavit: nominare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
(nomino, nominare, nominavi, nominatum, 1, v., adlandırmak, ad
vermek)
Adamum: (acc.) Âdem 'i (Adamus, -i, m ., ilk insan, Âdem)
deinde (zarf): sonra
immisit: immittere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
(immitto, immittere, immisi, immissum, 3, v., bir yerin içine yolla­
mak, gönderm ek, salmak)
soporem: (acc.) (sopor, soporis, m ., derin uyku, ölüm uykusu)
detraxit: detrahere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
(detraho, detrahere, detraxi, detractum, 3, v., çekmek, çıkarmak,
çekip dışarı çıkarmak, çıkarıp ya da çekip almak)
unam e costis eius: kaburgalarından birini (ex + abl., -den, -den
dışarı; costa, -ae, f., kaburga; kaburga kemiği, böğür; unam: acc. f.;
eius: işaret zamiri: onun (Âdem'in) gen. tek. m.)
dormientis: dormire fiilinin gen. tekil eril participium u; (nom.
dormiens: uyuyan)
ex ea: ondan (= ex ea costa: kaburga kemiğinden); ea: (işaret za ­
m iri: abl. tek .f.)
formavit: formare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (for-
m o, formare, formavi, formatum, 1, v., biçim vermek, şekil vermek,
m eydana getirmek, yapmak)
mulierem: (acc.) (mulier, mulieris, f., kadın; eş, zevce)
quam : ki onu (ki o kadını) (ilgi zam iri: acc. tek.f.)
sociam: (acc.) (socia, -ae, f., eş, karı, zevce, hayat arkadaşı)
Adamo: (dat.)

197
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Ex ea formavit mulierem quam dedit sociam Adamo, sicque


instituit matrimonium: Ondan (o kemikten; bu kemikten) Âdem'e
eş olarak vereceği kadını biçim ledi. (quam ilgi zamiriyle kurulan
Sıfat Yardımcı Cümlesi)
sicque (zarf): böylece
instituit: instituere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
(instituo, instituere, institui, institutum, 3, v., kurmak, meydana
getirmek, oluşturmak)
matrimonium: (acc.) (matrimonium, -ii, n., evlilik)
nomen: (nom.) (nomen, nominis, n., ad, isim)
primae mulieris: (gen.)
fu it: esse fiilinin Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
Eva: (nom.) (Eva (Heva), -ae, £., ilk kadın, Havva)
**#

Basit Cüm le: Deus fin xit corpus hominis. Tanrı insanın bedenini
biçim ledi.
Özne: Deus (nom.)
Fiil: fin xit
Nesne: corpus (acc.)

Bileşik Cüm le: Deus fin xit corpus hominis e limo terrae et dedit
illi anim am viventem. Tanrı in sanın bedenini yeryüzünün b a lçı­
ğından biçim ledi ve ona canlı (soluk alıp veren, yaşayan) bir ruh
verdi (bahşetti; can verdi).

I. Cümle II. Cümle


Özne Deus (nom.) gizli (Deus) (nom.)
Fiil finxit dedit (özne fiilin içinde)
Nesne corpus (acc.) animam (acc.)
Bağlaç et

Karm aşık Cümle: Ex ea formavit mulierem qu am dedit sociam


Adamo. Ondan (kaburga kemiğinden) Âdem 'e eş olarak vereceği
kadını biçim ledi.

198
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Esas Cümle Yardımcı Cümle


Ex ea formavit mulierem: quam dedit sociam Adamo:
Ondan kadını biçimledi Âdem'e eş olarak vereceği
Özne gizli (Deus) (nom.) gizli (Deus) (nom.)
Ful formavit (özne fiilin içinde) dedit (özne fiilin içinde)
Nesne mulierem (acc.) mulierem (gizli) ve sociam
(her ikisi de acc.)

Bu cümle bir Sıfat Yardımcı cüm lesidir. Buradaki ilgi zamiri qu-
am (ki onu, ki o kadım) esas cüm ledeki m u lierem (kadını) (acc. f.)
kelim esine uymaktadır. Bu yüzden dişil ve tekil haldedir. Yardımcı
cüm lenin öznesi D eus olduğu için, qu am ilgi zamiri nesne konu­
m undadır (Ex ea form a v it m u lierem qu am d ed it sociam Adam o:
Ondan kadını biçim ledi, ki onu  dem 'e eş olarak verdi).

B. İLGİLİ METİNLERDEN YENİ GRAMER


KURALLARI

Zaman Bildiren İsim Halleri


(Ablativus ve Accusativus)

Birinci m etinde İlgi Zamiriyle kurulan cüm lelerin dışında, göze


çarpan bir başka unsur da, p rim o die (ilk günde), secu n d o die (ikin­
ci günde) gibi ablativus halinde zaman bildiren kelimelerdir.
Latincede zaman ve yer bildirm ek için çoğunlukla ismin ablati­
vus ve accusativus hallerine başvurulur ve bu kelimeler başlarına
edat almazlar.
Ablativus hali bir olayın hangi zamanda ya da hangi süre içinde
m eydana geldiğini ya da geleceğini bildirir. A ccusativus hali ise bir
olayın zaman içinde ne kadar sürdüğünü ya da süreceğini bildirir.

Ö rnekler

T ertio die patrem vid eb im u s. Üçüncü gün babam ı göreceğiz.


(abl.)
T ertibu s d ieb u s p a trem videbim u s. Üç gün içinde babam ı göre­
ceğiz. (abl.)

199
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Tres dies patrem videbim u s. Üç gün sûreyle (üç gün boyunca, üç


gün) babamı göreceğiz, (acc.)
Cotidie prim a İnce laborare in cip it. Her gün ilk ışıkta (şafakta)
çalışmaya başlar, (abl.)
M eridie lulia etim ad sch olam vocat. Öğlenleyin Iulia onu okula
çağırır, (abl.)
N octe dom um venit: Gece eve geldi, (abl.)

Participium (Fiil-Sıfat ya da Sıfat-Fiil)

İkinci metinde dikkat çekici unsurlardan biri de, de dit illi ani-
m am viventem (ona yaşayan bir ruh verdi) ve detraxit u n am e cos-
tis eius dorm ien tis (uyayan onun (Âdem uyurken) kaburgalarından
birini çekip aldı) şeklindeki iki cüm ledeki v iv en tem ve d orm ien tis
ifadeleridir. Bu ifadeler fiilden türetilm iş sıfattır ve Latincede Parti­
cipium ya da Fiil-Sıfat olarak adlandırılır.
Latince cümlelerin kurulumunda önem li rol oynayan Participium
fiilden türediği için, cüm lede yarı fiil, yarı sıfat işlevi gören bir öğe­
dir ve gramerde Fiilimsi adı verilen gruba dahildir. Participiumun
fiil olarak bir zamanı ve çatısı vardır; sıfat olaraksa ilişkili olduğu
kelimeye hal, cins ve sayı bakım ından uyarak çekilir.
İ
Latincede 3 çeşit participium vardır: Şimdiki Zaman Participi-
umuf Geçmiş Zaman Participium u ve Gelecek Zaman Participiumu.
Şimdiki Zaman Participium u ve Gelecek Zaman Participiumu et­
ken, Geçmiş Zaman Participium u ise edilgen anlamdadır.

Participiumun Kurulumu

Şimdiki Zaman Participium u: Bütün fiillerin Şimdiki Zaman


gövdesine aşağıdaki takılar getirilir ve adeta 3. Çekim tek takılı bir
sıfat oluşturulur ve bu tür bir sıfat gibi çekilir.

Etken

I. am a-ns (seven): am ans, am antis, adj.


II. m on -en s (uyaran, ikaz eden): m on en s, m on en tis, adj.
III. leg-en s (okuyan): legen s, legen tis, adj.
IV. audi-ens (işiten): au dien s, au dien tis, adj.

200
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Örneğin am are (sevmek); Şimdiki Zaman gövdesi ama-


participium u: am a-ns, am a-n tis, adj., seven

Tekil Çoğul
Hal
m./f. n. m./f. n.
Nom. ama-ns ama-ns ama-ntes ama-nti a
seven sevenler
Acc. ama-ıı tem ama-ns ama-ntis / ama-ntes ama-ntia
seveni sevenleri
Gen. ama-ntis ama-ntis ama-ntium ama-ntium
sevenin sevenlerin
Dat. ama-nti ama-nti ama-ntibus ama-ntibus
sevene, seven için sevenlere, sevenler için
Abl. ama-nti / ama-nte ama-nti / ama-nte ama-ntibus ama-ntibus
sevenden, sevenle sevenlerden, sevenlerle

Şimdiki Zamanın tekil ablativu.su, cüm lede sıfat olarak kullanıl­


dığında am anti, isme yakın bir anlam ifade ettiğinde am ante olur.
Örneğin,
Fem ina a patre am an ti d efen d itu r. Kadın seven (sevgili) babası
tarafından korunuyor.
Fem ina ab am ante defen ditu r. Kadın âşığı tarafından korunuyor.

G elecek Zam an P articipium u: Fiillerin Edilgen Geçmiş Zaman


gövdesine -u ru s, -ura, -u ru m takılarının getirilm esiyle oluşturulur;
I. ve II. Çekim sıfatlar gibi çekilir.

Etken

I. am at-u ru s (sevecek olan, sevmek üzere olan): am aturus, ama-


tura, am aturum , adj.
II. m o n it-u ru s (uyaracak olan, uyarmak üzere olan): m on itu ru s,
m on itu ra, m on itu ru m , adj.
ITT, le ct-u ru s (okuyacak olan, okumak üzere olan): lectu ru s, lec-
tura, lectu ru m , adj.
IV. a u d it-u ru s (işitecek olan, işitm ek üzere olan): au ditu ru s, au-
ditura, au ditu ru m , adj.

201
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

Geçm iş Zam an P articipium u: Fiillerin Edilgen Geçmiş Zaman


gövdesine -us, -a, -u m takılarının getirilm esiyle oluşturulur; I. ve II.
Çekim sıfatlar gibi çekilir.

E dilgen

I. am at-u s (sevilen, sevilm iş olan): am atus, am ata, am atum , adj.


II. m o n it-u s (uyarılan, uyarılm ış olan): m on itu s, m onita, m on i-
tu m , adj.
III. le ct-u s (okunan, okunmuş olan): lectu s, lecta, lectu m , adj.
IV. audit-us (işitilen, işitilmiş olan): auditus, audita, auditum , adj.

Ö rn ekler

R iden s pu ella can tat. Gülen kız şarkı söylüyor (Kız gülerek şarkı
söylüyor), (ridens, rid ere fiilinin Şimdiki Zaman participium u dur
ve pu ella (kız) kelim esini bir sıfat gibi niteler, yani hal, sayı ve cins
bakım ından pu ella ile birlikte gider.)
R id en tem p u e ru m vidim us. Gülümseyen bir çocuk gördük, (pu-
eru m , accusativus olduğu için rid e re (gülmek) fiilinin Şimdiki Za­
man participium u olan r id e n te m de accusativus haldedir.)
E uripides red ien s ad dom u m a ce n a est laceratu s a canibus.
Euripides akşam yem eğinden (sonra) evine dönerken köpekler tara­
fından param parça edildi.
Facta d u cu m vivent. Komutanların yaptığı işler yaşayacak, (faç­
ta (yapılan işler, başarılar) fa ce re fiilinin Geçmiş Zaman çoğul cin s­
siz participium udur ve adeta bir isim gibi cüm lenin öznesi konu­
mundadır.)
Rosae m ixtae in te r lilia fu lgen t. Zambaklar arasına karışmış
güller parıl parıl parlıyor.
D ecus p o situ m in v irtu te e st veru m . Erdemin içine yerleşm iş
onur (erdemde bulunan onur), hakikidir (hakiki onurdur).

Participiumun Zamanları1

1. Şimdiki Zaman participium u fiille eşzamanlıdır. Örneğin,


A udio te loq u en tem . Konuşan seni dinliyorum (Sen konuşurken
dinliyorum): Sen konuşuyorsun, ben de o sırada dinliyorum. (loquor,

1 Ben ne tt 1918: 218-219.

202
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

loqu i, lo cu tu s sum , v., konuşmak, söylemek; deponens bir fiildir1


ve bu fiillerin özelliği olarak Edilgen Geçmiş Zaman participium un
anlamı etkendir.)
A udiebam te loq u en tem . Konuşan seni dinliyordum (Sen konu­
şurken ben dinliyordum): Sen konuşuyordun, ben de o sırada dinli­
yordum.
Audiam te loqu en tem .S en i konuşurken dinleyeceğim: Sen konu­
şacaksın, ben de o sırada seni dinleyeceğim.

2. Geçmiş Zaman participium u fiilin zamanından daha önceki bir


zamanda yapılan eyleme işaret eder. Örneğin,
L ocu tu s taceo. Konuşmuş olan ben susuyorum: Konuştum ve
şim di susuyorum.
L ocu tu s tacui. Konuşmuş olan ben sustum: Konuşmuştum (ko­
nuşmuş bulunuyorum) ve sustum.
L ocu tu s tacebo. Konuşup susacağım : Önce konuşacağım , sonra
susacağım .

3. Gelecek Zaman participium ları ise, -cak olm ak, bir şeyi yap m ak
üzere olm ak (örn. le ctu ru s sum : okumak üzereyim; auditurus
sum : işitm ek üzereyim) anlamına gelir ve dolayısıyla esas cüm ­
lenin fiilinden sonraki b ir zamana işaret eder. Örneğin,
Cicero p ro fe ctu ru s R om am n o n expectavit. Rom a'ya gelmek
üzere yola çıkan Cicero, beklem edi.

Participiumun Cümleye Kazandırdığı Anlamlar2

Participium lar cüm le içinde değişik şekillerde çevrilir ve cüm le­


nin esas fikrini ortaya koyarlar. Örneğin,
M ilites cu rre n te s eran t defessi. Koşan askerler yorgun idiler
(Askerler koştukları için yorgun düştüler). (Bu cüm lede sebep b ild i­
rilmektedir.)
Im p era tor trid u u m m ora tu s p ro fe ctu s est. İmparator üç gün
m ola verip yola çıktı (İmparator üç gün m ola verdikten sonra yola
çıktı). (Bu cüm lede zaman bildirilm ektedir.)

1 Bkz. Deponens Fiiller, s. 204-207.


2 D'Ooge 1911: 163-164.

203
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Mi1it.es v icti terga n o n v erte ru n t. Askerler yenildikleri halde ge­


ri çekilmediler. (Bu cüm lede imtiyaz bildirilm ektedir.)
Puer tim en s h odie n on venit. Korkan çocuk bugün gelmedi (Çocuk
korktuğu için bugün gelmedi). (Bu cümlede sebep bildirilmektedir.)
A quila İra c o m m ota aves in te rfe cit. Öfkeye kapılan (öfkeden
deliye dönen) kartal kuşları katletti (Kartal öfkeye kapılınca ya da
kapıldığından, kuşları katletti). (Buradaki cümle hem zaman hem de
sebep bildirebilir. Bu tür cüm lelerin anlamına tek başlarına değil,
m etnin bütünlüğü içinde vakıf olunur.)
Gaesar le g io n e m la u da tu ru s prim a lu ce p ro fe ctu s est. Caesar
lejyonu övmek üzere şafakta yola çıktı. (Bu cüm lede zaman b ild iril­
mektedir.)
Sol, orien s, diem fa cit. Güneş doğarak günü (ışığı) yaratır. (Bu
cüm lede bir tarz [doğarak] bildirilm ekte dir.)
Üstteki cüm leler Latincede başka türlü de kurulur, ama partici-
pium la kurulması mümkün cüm leler meramı her zaman daha kısa
ve öz şekilde anlatır.

Deponens Fiiller

Deponens fiiller ayrıcalıklı yapılarından ötürü özellikle parti -


cipium kurulumuna özel olarak hizm et eden bir fiil grubudur. Yu­
karıdaki cüm lelerde geçen lo cu tu s, m ora tu s gibi fiiller deponens
fiillerdir. Bu tür fiillerin participium u çekim bakım ından edilgen,
ama anlam ca etkendir.1 Oysa başka h içb ir fiilin etken anlamda Geç­
miş Zaman participium u yoktur. Deponens fiillerin bu özelliği par-
ticipium lu cümle yapılarında oldukça işe yarar. Örneğin yukarıdaki
L ocu tu s ta ce o (Konuşmuş olan ben susuyorum) cüm lesinde, lo c u ­
tu s deponens bir fiil olan lo q u i (konuşmak) fiilinin participium u
olduğundan "konuşulm uş olan" değil, "konuşm uş olan" diye çevrilir
ve dolayısıyla Latincede bu anlamı vermek için bam başka yollara
başvurm ak zorunluluğunu ortadan kaldırıp cüm lenin rahatça ku­
rulm asına olanak verir.
Deponens fiiller, düzenli bir fiilin edilgen çekimi gibi çekilirler.

1 Bu fiiller, etken çekim şekillerini adeta bir kenara bırakmış izlenimi verdiklerinden, adlarım
de-ponere (bir kenara bırakmak) fiilinden almışlardır.

204
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

I. Çekim deponens bir fiil, amari (sevilmek) gibi çekilir.


II. Çekim deponens b ir fiil, moneri (uyarılmak) gibi çekilir.
III. Çekim deponens bir fiil, legi (okunmak) gibi çekilir.
IV. Çekim deponens b ir fiil, audiri (işitilmek) gibi çekilir.

Deponens bir fiil sözlükte şu şekilde yazılır:


moror, morari, moratus, 1, v., dep., durmak, oyalanmak, soluk­
lanmak, dinlemek için durmak, m ola vermek
vereor, vereri, veritus, 2, v., dep., korkmak
sequor, sequi, secutus, 3, v., dep., takip etmek, izlemek, peşine
düşmek
potior, potiri, potitus, 4, v., dep., ele geçirmek, mülkiyetine geçir­
mek, h âkimi olm ak
-io'lu fiiller gibi çekilen deponens bir fiile de örnek verecek olur­
sak;
patior, pati, passus, v., dep., dayanmak, katlanmak, maruz kal­
mak (capi gibi çekilir)

Örnek Çekim Tabloları

moror, morari, moratus, 1, v., dep., durmak, oyalanmak, soluklanmak, dinlemek


için durmak
Haber Kipi
Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Zamanı Gelecek Zaman
Tek. 1 moror morabar morab or
2 moraris morabaris morab eris
3 moratur morabatur morabitur

Çoğ- 1 moramur morabamur morabimur


2 moramini morab amini morabimini
3 morantur morab antur morabuntur
Geçmiş Zaman. Gelecekte Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Tek. 1 moratus sum moratus ero moratus eram
2 moratus es moratus eris moratus eras
3 moratus est moratus erit moratus erat
Çoğ. 1 morati sumus morati erimus morati eramus
2 morati estis morati eritiş morati eratis
3 morati sunt morati erunt morati erant

205
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE

seguor, segui, secutus, 3, v., dep., takip etmek, izlemek, peşine düşmek

Haber Kipi)

Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Zaman Gelecek Zaman -


Tek. 1 sequor sequebar sequar
2 sequeris sequebaris sequeris
3 sequitur sequebatur sequetur

Çoğ. 1 sequimur sequebamur sequemur


2 sequimini sequebamini sequemini
3 sequuntur sequebantur sequentur

Geçmiş Zaman Gelecekte Geçmiş Zaman Miş'li Geçmiş Zaman

Tek. 1 secutus sum secutus ero secutus eram


2 secutus es secutus eris secutus eras
3 secutus est secutus erit secutus erat

Çoğ. 1 secuti sumus secuti erimus secuti eramus


2 secuti estis secuti eritiş secuti eratis
3 secuti sunt secuti erunt secuti erant

Deponens Fiiller ve Deponens Fiillerle Kurulan


Participium Örnekleri

Nos naturam se g u im u r. Biz doğayı takip ediyoruz (doğayı kılavuz


alıyoruz).
Cum sapien tibu s g ra d io r. Bilgelerle birlikte yaşıyorum.
Otium ac tra n q u illita tem vitae s e g u o r . Sakin ve huzurlu bir yaşam
peşindeyim.
Iustitiam s e g u o r . Adalet arıyorum (Adalet peşindeyim ; Adalet için
çalışıyorum).
Anim a cu m co rp o re m o r it u r . Ruh bedenle birlikte ölür.
In Adam om n es m o r iu n tu r : Herkes Âdem'de ölür (Tanrı'mn kıla­
vuzluğunu kaybeder).
S ervitutem et d o lo re m serv itu tis p a tio r . Köleliğe ve köleliğin acı­
sına katlanıyorum.

gradior, gradi, gressus, 3, v., dep., yürümek, adım atmak, ilerlemek, gitmek;
yaşamak, yaşayıp gitmek, kendine bir hayat tarzı belirlemek, bir yol tuttur­
mak; morior, mori, mortuus, 3, v., dep., ölmek; patior, pati, passus, 3, v. dep.,
katlanmak, dayanmak

206
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M oritu ri te salutant. Ölmek üzere olanlar seni selamlıyorlar.


G ladiatores m o ritu ri te salutant. Ölmek üzere olan gladyatörler
seni selamlıyorlar.
Cupio au dire lo g u e n te m C iceron em in foro. C icero'y u /oru m d a k o­
nuşurken dinlemek istiyorum (Forumda konuşan Cicero'yu din­
lemek istiyorum).

207
VIII. ÜNİTE

A. METİN ANALİZLERİ

Descartes Genesis (Yaratılış) Okumaya Devam Ediyor1

1. F ru ctu s V etitus: Yasak Meyve

WKm

D eus p o su it Adam u m et E- Tanrı Âdem ve Havva'yı çok


hoş (çok güzel) bir bahçeye yer­
vam in a m oen issim o h o rto , q u i
leştirdi (koydu); (ki) bu bahçeye
solet appellari te rre stris Para- Yeryüzü Cenneti denir. Bahçe­

disus. Ingens flu viu s irrigabat yi kocam an bir nehir suluyor­


du; orada seyre doyulmayacak
h ortu m : ib i eran t om n es a rbo- her tür ağaç vardı, tadına d o ­
res iu cu n d a e asp ectu , et fr u c ­ yulm ayacak her tür meyve de.
O ağaçların arasında (onların
tu s suaves gu stu ; in te r eas erat
arasında) iyinin ve kötünün
a rb or scien tiae b o n i et m ali. bilgisin i taşıyan ağaç da vardı.

1 W a l k e r 1835: 87-89.

208
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

D eus dixit h om in i: "U tere tu Tanrı insana şöyle dedi: "İyinin


ve kötünün bilgisini taşıyan
fru ctib u s o m n iu m a rb oru m
ağacın m eyvesi dışında, Cenne­
Paradisi, p ra e te r fru ctu m ar-
tin bütün ağaçlarının m eyvesini
b oris scien tia e b o n i et m ali; ye (meyvesinden faydalan); çün­
kü (eğer) sen o meyveyi yersen
n am si tu com eda s illu m fr u c ­
(sen o meyveyi yediğin takdir­
tu m , tu m o rie ris."
de), öleceksin (ölürsün)."

G erekli B ilgiler

te rre stris Paradisus: Yeryüzü Cenneti (Dünya Cenneti veya Dün­


yevi Cennet)
p o su it in a m oen issim o h o rto : çok hoş b ir meyve bahçesine yer­
leştirdi.
qu i so le t app ellari te rre stris Paradisus: ki bu bahçeye Cennet
bahçesi denir (Cennet bahçesi demek âdet olmuştur; âdet olduğu
üzere bu bahçeye Yeryüzü Cenneti denir; bu bahçe hep Yeryüzü Cen­
neti olarak adlandırılır); (appellari, appellare fiilinin Şimdiki Za­
man edilgen mastarıdır). Bu m astarla birlikte kullanılan solere fiili
cümleye, özel anlamından dolayı Türkçeye yukarıdaki şekillerde çe ­
virebileceğim iz anlamlar katar.
om n es a rb ores iu cu n d a e asp ectu : seyre doyulmayacak her tür
ağaç (seyretmesi ya da seyredilm esi hoş olan bütün ağaçlar); (as­
pectu , a sp icere fiilinin abl. supinum u).1
fru ctu s suaves gu stu : tadına doyulm ayacak (her tür) meyve de;
(gustu, gu stare fiilinin abl. supinumu).
a rb or scien tia e b o n i e t m ali: iyinin ve kötünün bilgisini taşıyan
ağaç (iyinin ve kötünün b ilgisin in ağacı) da vardı.

appello, appellare, appellavi, appellatum, 1, v., ad vermek, hitap etmek, olarak


adlandırmak, demek; soleo, solere, solitum, 2, v., alışkanlık edinmek, alışkın
olmak, âdet edinmek; aspieio, aspicere, aspexi, aspectum, 3, v., bakmak; gus­
to, gustare, gustavi, gustatum, 1, v., tatmak, tadına bakmak

1 B k z . S u p i n u m , s. 218-220.

209
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Ü ter e: faydalan, tadını çıkar ya da tadına var; u tor fiilinin Emir'


Kipi1 2. şahsı
p ra e te r fru ctu m a rb oris scien tiae b o n i et mali: iyinin ve k ö­
tünün bilgisini taşıyan ağacın m eyvesi dışında (praeter + acc., -in
dışında)
si tu com edas ili u m. fru ctu m , tu m orieris: eğer sen o meyveyi
yersen öleceksin (si: eğer; Şart Cümlesi; com edas: com ed ere fiilinin
etken Şimdiki Zaman 2. şahsı, Subiunctivus Kipi).2

2. S erp en tes et D ecepta M ulier: Yılan ve Aldatılan Kadın

Serpens, q u i erat callidis- Bütün hayvanların en kur­


sim us om n iu m anim antium , nazı olan yılan kadına şöy ­
dixit m u lieri: "C u r tu n o n co- le dedi: "N için (sen) o ağacın
m edis fru ctu m istiu s a rb o ris?" m eyvesini yem iyorsun?" Kadın

M u lier resp on dit: "D eu s pro- cevap verdi: "Tanrı onu yasak­
ladı. Eğer ona dokunursak,
h ib u it id. Si n os tetigerim u s
öleceğiz." "Hiç de değil," dedi
illum , n os m oriem u r." "M in i­
yılan, "siz ölm eyeceksiniz (ha-
m e," in q u it serpen s: "v os n on

utor, uti, usus, 3, v., dep., faydalanın tadım çıkarmak; comedo, comedere,
comedi, comesum, 3, v., yemek;

1 Bkz. Emir Kipi, s. 220-223.


2 Bkz. Subiunctivus Kipi, s. 235-240.

210
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

m oriem in i; sed vos e ritiş sim i- yır, ölm eyeceksiniz). Aksine iy i­


lis Deo scie n te s b o n u m et m a ­ yi ve kötüyü bilm ekle Tanrı'ya
lu m ." M u lier d ecep ta h is ver- benzeyeceksiniz." Bu sözlere
kanan kadın m eyveyi kopardı
bis, d e ce rp sit fr u c tu m et co-
ve yedi. Sonra eşine de verdi;
m edit: d ein de illa d ed it illu m
adam da aynı şekilde (onu) ye­
viro suo, qui, pariter, com ed it. di. Her ikisinin de gözleri açıl­
Et a p erti su n t o cu li eoru m ; dı; çıplak olduklarını anladılar
cog n ov e ru n t se esse n u dos; (gördüler); ve in cir yapraklarını
co n su e r u n t folia ficu s e t fe c e - birleştirdiler, kendilerine giysi

ru n t sibi vestim en ta . yaptılar (ve in cir yaprakları­


nı birleştirip kendilerine giysi
yaptılar).

G erekli B ilgiler

Serpens, qu i erat callidissim u s om n iu m anim antium : Bütün


hayvanların en kurnazı olan yılan; (callidissim us, callidus (kurnaz)
sıfatının en üstünlük derecesi; Sıfat Cümlesi).
dixit m ü lieri: kadına şöyle dedi; (Dicere (söylemek) fiili dat. alır.
Kime söyleniyorsa, o kişi dat. olarak yazılır. Bu yüzden m ulieri, m u ­
lie r (kadın, eş) kelim esinin dat. halidir.)
cu r: niçin? (soru başlatan zarf): tu n o n com ed is fr u c tu m istiu s
arboris: sen o ağacın m eyvesini yemiyorsun; cu r tu n on com ed is
fr u ctu m istiu s a rb oris? niçin sen o ağacın m eyvesini yemiyorsun?
Si n os te tig e rim u s illu m , n os m oriem u r: Eğer ona dokunursak,
öleceğiz. Şart Cümlesi.
m in im e: hiç de değil; (parvus sıfatının en üstünlük derecesi olan
m in im u s'ta n türetilen b ir zarf;1 m in im e, asla, h içbir şekilde, hiç de
değil).
vos e ritiş sim ilis Deo scie n te s b o n u m et m alum : iyiyi ve kötüyü
bilm ekle Tanrı'ya benzeyeceksiniz (iyiyi kötüyü bilen sizler Tanrı'ya
benzer olacaksınız); sim ilis sıfatı hem gen. hem de buradaki gibi
dat. alabilir; örn. sim illim u m veri (gen.): gerçeğin tıpatıp benzeri;
filius sim ilis pa tri (dat.): babasına benzeyen çocuk

1 B k z . Zarflar, s. 229-231

211
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

M u lier d ecep ta h is ver bis: Bu sözlerle kandırılan kadın: d ecipio


fiilinin Geçmiş Zaman participium u decepta, m u lier kelim esini n i­
teler, bu yüzden fem. nom haldedir; h is v erbis: bu sözlerle {alet abl.).
d ecerp sit fru ctu m : meyveyi kopardı; (decerpo fiilinin etken Geç­
miş Zaman 3. tekil şahsı).
d ein de (zarf): sonra, ardından, bunun üzerine
d ein de illa d ed it illu m v iro suo, qui, pariter, com ed it: sonra
onu kocasına da verdi ve o da (kocası da) aynı şekilde (onu) yedi; qu i
ilgi zamiri Âdem 'i nitelemektedir, (vir, dare fiilinin dat. almasından
dolayı dat. haldedir; v ir kelim esini niteleyen qu i ise yardım cı cüm ­
lenin öznesi olduğu için nom. haldedir.)
a p erti su n t o cu li eoru m : onların gözleri açıldı(lar) (gerçekleri
görmeye başladılar); (aperti su n t, a p erire fiilinin edilgen Geçmiş
Zaman 3. çoğul şahsı; öznesi, ocu li: gözler).
cog n o v e ru n t se esse n u dos: kendilerinin çıplak olduğunu anla­
dılar; se: kendilerini, 3. şahıs çoğul dönüşlü zamir; Dolaylı cüm le1
co n su e ru n t folia flcu s: incir yapraklarını diktiler; con su eru n t:
co n su ere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. çoğul şahsı
fe ce ru n t sibi vestim en ta: ve kendilerine giysi yaptılar; sibi: ken­
dilerine (çoğ. dat. dönüşlü zamir)

3. A dam us C ognovit E ru b escere: Âdem Utanmayı Öğrendi

decerpo, decerpere, decerpsi, decerptum, 3, v., koparmak, çekip koparmak;


toplamak; consuo, consuere, consui, consutum, 3, v., dikmek, birbirine birleş­
tirmek; dikmek; pariter (zarf), aynı şekilde; vestimentum, -i, n., giysi

1 B k z . D o l a y l ı Cü m le , s. 225-229.

212
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

D eus v oca vit illu m , o A da- Tanrı "Ey Âdem, Ey Âdem!"


m e, o A dam e, et d ix it ei: Ubi diye ona seslendi ve şöyle de­
di: "Neredesin?" Âdem Tanrı'nm
e s? Ada m u s fu g ie n s c o n s p e c-
bakışından kaçarak saklandı.
tu m Dei, a b s co n d it se. D eus
Tanrı "Ey Âdem, Ey Âdem!" di­
v ocavit illu m , o A dam e, o A d a ­
ye ona seslendi ve şöyle dedi:
m e, et d ix it ei: Ubi es? Qui re s- "Neredesin?" Âdem cevap verdi:
p o n d it: Ego au divi v o ce m tu - "Ben cennette senin sesini işit­
am in parad iso; v e ritu s , abs- tim ve korkup saklandım." Tanrı
ona şöyle dedi: "Niçin korkuyor­
c o n d i m e. D eus d ix it ei: Cur
sun?" Âdem şöyle dedi: "Çünkü
tu tim e s? D ixitqu e A dam us:
çıplağım ." Tanrı ona dedi ki:
q u o d n u d u s sum . Cui d ix it D e­
"Çıplak olduğunu nasıl anla­
us: Quo m o d o tu co g n o v isti te dın? Kim sana çıplak olduğunu
nudum e sse ? Quis in d ica v it im a etti (söyledi?)" Âdem şöyle
tib i n u d u m e sse te ? A dam us cevap verdi: "Ben kendim anla­
dım; çünkü senin bana eş olarak
re sp o n d it: ego ip se cog n ovi;
verdiğin kadın (eşim olsu n diye
qu ia m u lie r qu am tu de d işti
verdiğin kadın) o yasak meyveyi
m ih i sociam , p o r r e x it m ih i is-
bana uzattı, ben de yedim." Bu­
tu m fr u c tu m v e titu m , et ego nun üzerine Tanrı kadına şöyle
com ed i. Et D eus d ix it m u lie ri: dedi: "Neden bunu yaptın? (Ne­
û u a re h o c fe c is ti? Quae r e s ­ dir bu yaptığın? Neden böyle

p o n d it: S erp en s d e c e p it m e, e t davrandın?)" Kadın şöyle cevap


verdi: "Yılan beni kandırdı, ben
ego com ed i.
de yedim ."

G erekli B ilgiler

o A dam e, o Adam e: Ey Âdem, Ey Âdem; (Adame, A dam us kelim e­


sinin tekil voc.).
Ubi es? Neredesin? (Bir soru zarfı olan u b i (nerede, hangi yerde)
ile kurulmuş soru.)
Qui resp on d it: qu i ilgi zamiri, A dam us kelim esinin yerine geç­
miştir. O cevap verdi = Âdem cevap verdi.

213
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

abscondit se: saklandı: abscondere fiilinin etken Geçmiş Zaman


3. tekil şahsı; se (kendisini) dönüşlü zamiriyle kullanılarak dönüşlü
bir anlam kazanmıştır: abscondit: sakladı; abscondit se: kendisini
sakladı = saklandı.
Cur tu times? N için korkuyorsun? cur: soru başlatan zarf.
quod nudus sum: çünkü çıplağım ; quod, Sebep Cüm lesi b a ş ­
latan bağlaç; Timeo, quod nudus sum: K orkuyorum , çünkü ç ıp ­
lağım .
Cui dixit D eus: Tanrı ona dedi ki; cui: tek. dat. haldeki qui ilgi
zamiri, Adamus kelim esinin dat. halinin yerine kullanılm ıştır; Cui
dixit Deus = Adamo dixit Deus: Tanrı Âdem 'e şöyle dedi.
Quo modo tu cognovisti te nudum esse? Çıplak olduğunu n a ­
sıl anladın? Quo modo (nasıl, hangi şekilde, ne şekilde) soru zar­
fıy la oluşturulm uş b ir soru ve için d e dolaylı b ir cüm le m evcut;
Tu cognovisti te nudum esse: Sen çıplak olduğunu anladın; Ûuo
modo tu cognovisti te nudum esse? Sen çıplak olduğunu nasıl
anladın?
Quis indicavit tibi nudum esse te? Kim sana çıplak olduğunu
ima etti (söyledi)? (Kim sana çıplaksın dedi?); Soru zamiri quis ile
kurulan ve içinde dolaylı bir cümle olan soru; indicavit tibi nudum
esse te: Sana (senin) çıplak olduğunu im a etti; Quis indicavit tibi
nudum esse te? Kim sana çıplak olduğunu ima etti?
quia mulier q u am tu dedisti mihi sociam, porrexit mihi istum
fructum vetitum: çünkü senin bana eş olarak verdiğin kadın (eşim
olsun diye verdiğin kadın) o yasak m eyveyi bana uzattı; quia (çün­
kü) bağlacıyla kurulmuş ve bir sebep açıklayan cümle. Bu cüm lenin
içinde qu am ile kurulmuş bir Sıfat Cümlesi vardır; mulier quam tu
dedisti mihi sociam: senin bana eş olarak verdiğin kadın (kadın, ki
onu bana eş olarak verdin).
ûuare hoc fecisti? Neden bunu yaptın? Quare (nasıl, ne şekilde,
neden dolayı) soru zarfıyla kurulmuş soru cümlesi.

abscondo, abscondere, abscondi (abscondidi), absconditum (absconsum), 3,


v., dikkatli bir şekilde saklamak, gizlemek

214
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

4. Ira Dei: Tanrı'nm Gazabı

Et Deus dixit serpenti: Bunun üzerine Tanrı yılana


şöyle dedi: "Madem sen kadını
quia tu decepisti mulierem,
aldattın, bütün hayvanlar ara­
tu eris odiosus inter omnia sında en nefret edileni (lanet­
lisi) sen olacaksın. Göğsünün
animantia; tu reptabis süper
üstünde sürüneceksin ve sen
tuum pectus, et tu comedes öm rünün her günü (ömür b o ­

terram cunctis diebus vitae yu) toprak yiyeceksin. Seninle


kadın arasına nifak sokacağım
tuae. Inimicitias ponam inter
(düşmanlıklar sokacağım). Gün
te et mulierem. ipsa mulier gelecek o kadın senin başını
ezecek, sen de onun topuğuna
olim conteret tuum caput, et
yapışacaksın." Kadına da şöyle
tu insidiaberis calcaneo eius. dedi: "Ben senin başına çok bela

Mulieri quoque dixit: Ego affi- açacağım (bin türlü bela sara­
cağım). Çocuklarını acı çekerek
ciam te multis malis: tu pari-
(acı içinde) doğuracaksın ve sen
es liberos in dolore; tu sub viri erkeğin hâkimiyeti altında ola­
caksın (erkeğin hâkimiyetine g i­
potestate eris, et ipse domina-
receksin), o da (bizzat kendisi)
bitur tui. sana hükm edecek."

215
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

G erekli B ilgiler

quia tu decepisti mulierem: M adem sen kadını aldattın; quia


(çünkü) bağlacıyla kurulmuş ve bir sebep açıklayan cümle
inter omnia animantia: bütün hayvanlar arasında (inter + acc.)
süper tuum pectus: göğsünün üstünde (süper + acc.)
cunctis diebus vitae tuae: öm rünün her günü(nde); cunctis die-
bus: zaman bildiren abl. (zarf)
inter te et mulierem: seninle kadın arasına (inter + acc.)
in dolore: acı içinde (in + abl.)
sub viri potestate: erkeğin hâkimiyeti altında (sub + abl.)
dominabitur tui: sana hükm edecek (sana hâkim olacak); domi-
nabitur: dominari (dominor, dominari dominatus, 1, v, dep.) fiili­
nin etken Gelecek Zaman 3. tek. şahsı; tui: gen.; dominari fiili gen.
alır.

5. Et Adamus Expulsus Est:


Ve Adem (Cennetten) Kovuldu

D einde Deus dixit Adamo: Sonra Tanrı Âdem'e dedi


qu ia tu audivisti vocem uxo- ki: "M adem sen kadınının s ö ­
ris tuae et comedisti fructum zünü dinledin ve iyiyle kötü­
nün bilgisini taşıyan ağacın
vetitum arboris scientiae bo-
yasak m eyvesini yedin, (o hal­
n i et mali; tu habebis terram
de) sana düşman bir toprağa
infestam tibi; ea terra fun- sahip olacaksın; o toprak sa­
det tibi spinas et carduos. na çalılar, dikenler verecek.

216
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Tu qu aeres ex ea te rra v ictu m 0 topraktan rızkını güç bela el­


de edeceksin, ta ki doğm uş o l­
cu m m u lto labore, d o n e c tu
duğun toprağa gelene (dönün-
abeas in terra m e qu a tu es ceye) kadar; çünkü sen toprak­
sın ve yine toprağa döneceksin
ortu s; quia pu lvis es et in pu l- (topraktan yaratıldın ve yine
toprağa döneceksin)." Ardından
v erem rev erteris. Tum deu s ei-
da Âdem 'i bahçeden (cennet
e cit A dam um ex h o rto . bahçesinden) kovdu.

G erekli B ilgiler

quia tu au divisti v o ce m u x oris tuae: m adem sen kadınının sö­


zünü dinledin; qu ia (çünkü) bağlacıyla kurulmuş ve bir sebep açık­
layan cümle
cu m m u lto labore: güç bela (büyük eziyetle; çok büyük eziyet
çekerek) (cum + abl.)
don e c tu abeas in terra m e qua tu es ortu s: ta ki doğm uş oldu­
ğun toprağa gelene (dönünceye) kadar: d o n e c (bağlaç): -inceye de­
ğin; abeas: Subiunctivus Kipi, etken Şimdiki Zaman 2. tekil şahıs; e
qua = e te rra (ondan = topraktan)

B. İLGİLİ METİNLERDEN
YENİ GRAMER KURALLARI

Birinci m etinde üç önem li gramer kuralı göze çarpmaktadır: Su-


pinum , Emir Kipi ve Şart Cümlesi.
Şart Cüm lesi, İlgi Zam iriyle kurulan Sıfat Yardım cı Cüm lele­
ri gibi esas cüm leye b a ğ lı b ir yardım cı cüm le kalıbıdır. Kuralla­
rı daha sonra işlen eceğin den , bu m etindeki Şart Cüm lesi sadece
Latincede Şart Cüm lelerinin si (eğer) b a ğ la cıy la kurulan b ir yapı
olduğunu ön ceden anlam am ızı sağlayan b ir cüm le olarak ele alın­
m alıdır.

217
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Supinu m

Yukarıdaki m etinde geçen omnes arbores iucundae a sp ectu ve


fructus suaves gustu ifadeleri, fiilin supinum haliyle kurulan ifa ­
delerdir. Supinum, fiilden yapılm ış bir isim dir; tıpkı fiilden yapılm ış
sıfatlar olan participium lar gibi. D olayısıyla participium nasıl ki
yarı fiil, yarı sıfattır, aynı şekilde supinum da yarı fiil, yarı isim dir.
Supinum, fiilin dört tem el öğesinden en sonuncusu, yani dör­
düncü öğesidir. Şimdiye kadar sözlük yazılım larını verdiğim iz fiille­
rin en son öğesi supinumdur. Örneğin amo, amare, amavi, amatum,
1, v., sevmek fiilinin son öğesi amatum, supinum dur ve fiilin edilgen
Geçmiş Zaman gövdesine -um takısı getirilerek oluşturulmuştur.
Supinum cüm lede tek başına kullanıldığında bazı özel anlamlar
ifade eder. Bu anlamlar bütün fiillerin edilgen Geçmiş Zaman g öv­
desine, yukarıdaki gibi -um ya da -u takısı getirilerek oluşturulur.
Örneğin amat-um, amat-u; monit-um, monit-u; lect-um, lect-u;
audit-um, audit-u.
Supinumun cümle içindeki anlamları, haline göre değişiklik g ö s­
terir. Supinumun accusativus hali (amatum), hareket fikri içeren bir
fiille birlikte kullanıldığında bir amaç bildirir; amatum: sevmeye,
sevmek için, sevmek am acıyla, sevmek m aksadıyla; monitum: uyar­
maya, uyarmak için, uyarmak am acıyla, uyarmak maksadıyla; lec-
tum: okumaya, okumak için, okumak am acıyla, okumak maksadıyla;
auditum: işitmeye, işitm ek için, işitm ek am acıyla, işitm ek m aksa­
dıyla. Örneğin,
# venimus monitum: uyarmak am acıyla geldik (monere fiilinin
edilgen Geçmiş Zaman gövdesi: monit-; supinum: monit-um: uyar­
mak amacıyla)
0 venimus spectatum: seyretmek am acıyla geldik (spectare fiili­
nin edilgen Geçmiş Zaman gövdesi: spectat-; supinum: spectat-um:
seyretmek amacıyla)
Supinum bir fiil olarak accusativus halindeyken etken bir anla­
ma sahiptir ve bu yüzden nesne alır: Örneğin,
venimus philosophum monitum: Filozofu uyarmak amacıyla
geldik.

218
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ven im u s gladiatores sp e cta tu m : Gladyatörleri seyretmek için


geldik.

eSupinum, yukarıdaki m etinde geçen ifadelerde olduğu gibi, ab-


lativus halinde kullanıldığında ise fiil olarak edilgen bir anlam ka­
zanır, dolayısıyla nesne almaz;#am atu: sevmek bakımından, sevme­
si; sev ilm esifm on itu : uyarmak bakım ından, uyarması; uyarılması;
lectu : okumak bakım ından, okuması; okunması; “auditu: işitmek
bakım ından, işitm esi, işitilm esi.
Ender olarak kullanılan supinum un bu şekline daha çok facilis,
difficilis, in cred ib ilis gibi sıfatlarla birlikte rastlanır. Örneğin,
facile dictu : söylem esi kolay
difficile in te lle ctu : anlam ası zor

Ö rn ekler

Venim us venatum . Avlanmak için geldik.


E ph esu m h iem a tu m e x ercitu m redu xit. Kışı geçirmek üzere or­
dusunu E phesos'a geri götürdü.
E xsulatum abiit. Sürgününü geçirm ek üzere gitti.
C octu m ego, n o n vapu latu m co n d u ctu s fui. Yemek pişirm ek için
kiralandım , duman tüttürmek için değil.
Ad C aesarem g ratu latu m con v en eru n t. Caesar'ı kutlamak için
toplandılar.
Iu ven ci p o tu m v en ien t. Yavru inekler su içmek için gelecekler.
Facile d ictu est. Söylemesi kolaydır.
Facile e st scitu . Bilm esi kolaydır.
N ihil e st d ictu faciliu s. Söylemesi kolay olan başka bir şey yok.
D ifficile in te lle ctu est. Anlaşılm ası (anlaması) zordur.
N efas fa ctu est. Yapılması caiz değildir (dinen yasaktır).
Facillim um e st visu. Görülm esi çok kolaydır.
Facile e st in ven tu . Keşfetmesi kolaydır.
In cred ib ile est m em oratu . Hatırlam ası inanılmaz (imkânsız) bir
şeydir.
Sed ita d ictu opu s est. Ama bu böyle söylenmeli.

opus esse: gerekli olmak, icap etmek

219
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

M ihi h a ec tu rp la d ictu su n t. Benim bunları söylem em utanç ve­


rici.
Foedum in cep tu , fo e d u m exitu. B aşlangıcı kötü olan bir şeyin,
sonucu da kötüdür (Kötü başlayan iş, kötü biter; Balık baştan k o­
kar).
De m o rte difflcile d ictu est. Ölüm hakkında konuşm ası zordur
(Ölüm, hakkında konuşulm ası zor bir meseledir).
Filius m aior n a tu p atrem n o n am abat. Yaş bakım ından (yaşça)
(daha) büyük olan oğul babasını sevm iyordu.
Corpora om n iu m h om in u m ia ceb a n t in via, h o rrib ile visu! Bü­
tün insanların cesetleri yola serilm işti, görülm esi ne korkunç bir
şey (seyredilmeyecek derecede korkunç b ir m anzara)!
Om nes servi (m irabile d ictu !) lib ru m legeran t. Bütün köleler
(söylem esi şaşırtıcı ama; söylem esi hayret verici ama!) kitabı oku­
muştu.
Res iu cu n d a auditu. İşitm esi hoş bir şey.

E m ir Kipi

Aynı metindeki U tere tu fru ctib u s om n iu m a rb oru m Paradisi.


Cennetin bütün ağaçlarının m eyvesin i y e {m eyvesinden fayd alan)
ifadesindeki u te re (faydalan) gibi bir ifade, Emir Kipidir. Emir Ki­
pine öncelikle emir ya da buyruk bildirm ek için, bazen de bir dilek,
istek, rica ya da yakarıda bulunm ak için başvurulur.
Bazı özel durum lar dışında, genellikle 2. şahsa hitaben kulla­
nılan Emir Kipinin tekil ve çoğul olm asını, hitap edilen şahısların
sayısı belirler ve Emir Kipi bu sayıya göre fiillere getirilen farklı
takılarla kurulur.
Tekil 2. şahıs, fiillerin m astarlarındaki -re takısı atılarak olu ş­
turulur.
Çoğul 2. şahıs, fiillerin etken çatı tekil emir kiplerine -te takısı
getirilerek oluşturulur. Bu kurala bir tek III. Çekim fiiller uymaz. Bu
çekimden fiillere -ite eki getirilir.

220
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

E tken Çatı

Mastar Tekil Çoğul


I. amare ama (sev) amate (sevin, seviniz)
II. monere mone (uyar) monete (uyann, uyarınız)
m. legere lege (oku) legite (okuyun, okuyunuz)
IV., audire audi (işit) audite (işitin, işitiniz)

E dilgen Çatı

Mastar Tekil Çoğul


I. ama: amare (sevil) amarc T-: (sevilin, seviliniz)
II. monere monere (uyarıl) monemini (uyarılın, uyarılınız)
m. legere legere (okun) legimini (okunun, okununuz)
IV. audire audire (işitil) audimini (işitilin, işitiliniz)

Bazı Kuralsız Fiiller

Mastar Tekil Çoğul

esse (olmak) es; esto (ol) este; estote (olun, olunuz)

ire (gitmek) i (git) ite (gidin, gidiniz)

nolle (istememek)1 noli (isteme) nolite (istemeyin, istemeyiniz)2

ferre (taşımak) fer (taşı) ferte (taşıyın, taşıyınız)

ducere (götürmek) duc (götür) ducite (götürün, götürünüz)

dicere (söylemek) dic (söyle) dicite (söyleyin, söyleyiniz)

facere (yapmak) fac (yap) facite (yapın, yapınız)

mirari (şaşırmak,
mirare (hayret et) m iramini (hayret edin, hayret ediniz)
hayret etmek)

sequi (takip etmek) sequere (takip et) seguimini (takip edin, takip ediniz)

meminisse (hatır­
memento (hatırla) mementote (hatırlayın, hatırlayınız)
lamak)

1 Velle ve maile fiillerinin Emir Kipi yoktur.


2 Özel kullanımı için bkz. s. 242.

221
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Ö rnekler

Lauda! Öv!
L au date! Övün; Övünüz!
Cape! Al!
Capite! Alın; Alınız!
M itte! Gönder!
M ittite! Gönderin; Gönderiniz!
A m bula! Yürü!
A m b u la te! Yürüyün; Yürüyünüz!
D oce! Öğret!
D ocete! Öğretin; Öğretiniz!
Incipe! Başla!
In cip ite! Başlayın; Başlayınız!
Im ple! Doldur!
Im p lete! Doldurun; Doldurunuz!
N osce te! Kendini bil!
Vale, et m e sem p er ama! H oşça kal ve beni daima sev!
N ota b e n e! Not alın! (îyice) Dikkat edin! (Metinlerde okuyucu­
nun dikkatini çekmek am acıyla kullanılır.)
Vide infra! Aşağı bakın! (Metinlerde okuyucunun dikkatini çek­
mek am acıyla kullanılır.)
Curre, p u er! Koş, çocuk!
ite dom um , p u e ri! Eve gidin, çocuklar!
M anete, om n es! Herkes kalsın!
E stote fidele s! Güvenilir (samimi) olun!
Esto stu d io s u s ! Çalışkan ol! (Azimli ol!)
Cura, flliu s! Dikkat et, oğul!
Curate, filii! Çocuklar (oğullar), dikkat edin (dikkat ediniz)!
M ihi ign osce! Beni affet!
Carpe diem ! Gününü iyi değerlendir! (Günün m eyvesini der!)
Habe, senex, vita m laetam ! Ey yaşlı, mutlu bir yaşama sahip ol!
R esp on d ete Latine, qu aeso! Lütfen, Latince cevap veriniz!
Vale! H oşça kal! Sağlıcakla kal!
Festina, serve! Ey köle, acele et! (çabuk ol; koştur!)
Dic, M arce, se n te n tia m tu a m ! Fikrini söyle, Marcus!

222
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

D ocete, m agistri, res veras S Ey öğretmenler, gerçek şeyler (ger­


çekleri) öğretiniz!
A m ate lib era les a rtes! Özgür sanatları sevin!
H aec verba, legati, au dite! Ey elçiler, bu sözleri dinleyiniz! (bu
sözlere kulak veriniz!)
Verba m ea, iu d ices, au dite! Sözlerim i dinleyiniz, ey hâkimler!
Ig n oscite saepe alteri, n u n q u a m tib i! Komşunu her zaman a f­
fet, kendini asla!
Vos, m ilites, h ane u rb e m elarissim am cu sto d ite ! Ey askerler,
bu çok seçkin şehri gözetiniz!
C om pesce m e n te m ! Ruhuna hâkim ol! (Duygularını frenle!)
Da m ih i h oc, m e l m eu m ! Bunu bana ver, balım!
Iustitiam cole et pieta tem ! Adaleti ve sadakati (dindarlığı) besle!
A equ am m e m e n to servare m e n te m ! Serinkanlılığım korumayı
h iç akim dan çıkarma!
N oli au dire! Dinleme! (Sakın dinleme; sakın dinleyeyim deme!)
(nolle fiilinin Emir Kipi b ir m astarı olum suz yapar.)
N olite au dire! Dinlemeyin! Dinlemeyiniz!
N oli capere! Alma!
N olite capere! Almayın! Almayınız!
N oli uvas m eas carpere! Sakın üzüm lerim i koparayım deme!
N oli m irare! Sakın şaşırma! Hayret edeyim deme!
N oli m e tim ere! Benden korkma!
Noli m e ta n gere! Bana dokunma!

D önüşlü Zam ir

îkinci m etinde geçen se (kendilerini) ve sib i (kendileri için) gibi


kelimeler, Latincede Dönüşlü Zamir olarak adlandırılır.
III. Ünitede, Şahıs Zamirlerinin cüm lede isim leri tem sil eden ke­
lim eler olduğu belirtilm işti. îşte aynı Şahıs Zamirleri bazen cüm le­
nin öznesini vurgular ve dönüşlü bir hal alır (Ben kendimi övüyo­
rum; Sen kendini övüyorsun; O kendisini övüyor; Kendi kendilerini
övüyorlar vb). Şahıs Zamirlerinin bu tür kullanımına Dönüşlü Zamir
ya da Dönüşlü Şahıs Zamiri denir. Örneğin am as te: kendini seviyor­
sun; am o m e: kendim i seviyorum; am at se: kendisini seviyor.

223
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE

Dönüşlü Zamirler tek başlarına bir cüm lenin öznesi olmaz, bu


yüzden nom inativus halleri yoktur. Dönüşlü Zamirin I. ve II. şahıs
çekimi, nom inativus hariç, Şahıs Zamirlerinin çekim iyle aynıdır. D ö­
nüşlü Zamirin III. şahıs çekim i ise daha değişiktir, ama hem tekil
hem çoğul çekimi aynıdır.
Dönüşlü Zamirlerin çekim tablosu aşağıdaki gibidir.

Hal I. Şahıs II. Şahıs IH. Şahıs


Tekil Çoğul Tekil Çoğul Tekil/Çoğul
Acc. me nos te vos se / sese
kendimi kendimizi kendini kendinizi kendisini,
kendilerini
Gen. mei nostrum / tui vestrum / sui
kendimin nostri kendinin vestri kendisinin,
kendimizin kendinizin kendilerinin
Dat. mifai nobıs tibi vobis sibi
kendime kendimize, kendine kendinize, kendisine, kendisi
kendimiz kendiniz için; kendilerine,
için için kendileri için
Abl. me nobis te vobis se / sese
kendimle kendimizle kendinle kendinizle kendisiyle,
kendileriyle

Dönüşlü Zamirin m antığı aşağıdaki cüm lelerden daha iyi anla­


şılacaktır.
* A gricola ca n e m in flu m e n iacit. Çiftçi köpeği nehre atıyor.
Dönüşlü Zamir: A gricola se in flu m e n iacit. Çiftçi kendisini neh­
re atıyor.
îlk cüm lede cüm lenin öznesi a gricola (çiftçi), nesnesi can em (kö­
pek) kelimesidir. İkinci cüm lede ise özne agricola, nesne de se (ken­
disini), yani a gricola 'm n kendisidir.

Aşağıdaki cümle de benzer şekildedir:


* A gricola ca n em in te rfe cit. Çiftçi köpeği öldürdü.
Dönüşlü Zamir: A gricola se in te rfe cit. Çiftçi kendini (kendi ken­
disini) öldürdü.
Dönüşlü zam irlerin ablativus hali cu m ile birleştiğinde, ben im ­
le, seninle, yan ım d a, ya n ın d a vb anlamlara gelir; örn. m ecu m : b e ­

224
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

nim le birlikte; yanımda; tecum: seninle birlikte; yanında; secum:


kendisiyle birlikte; yanında; nobiscum: bizim le birlikte; yanımızda;
vobiscum: sizinle birlikte; yanınızda.

Örnekler

Venerunt mecum ad forum. Benimle birlikte foru m a geldiler.


Nolo ire tecum. Seninle gitmek istemiyorum .
Volo vivere vobiscum. Sizinle yaşamak istiyorum.
Tecum tota nostra domus sepulta est. Seninle birlikte bütün
evimiz toprağa göm üldü.
Puella se videt in aqua. Kız suda kendisini görüyor.
Cato se occidit. Cato kendisini öldürdü.
Se semper laudant. Daima kendilerini överler.
Omnia animalia se amant. Bütün canlılar kendilerini sever.

Dolaylı Cüm le (Oratîo Obliqua)

Aynı m etinde se Dönüşlü Zamiriyle kurulan cognoverunt se esse


nudos (kendilerinin çıplak olduğunu anladılar) ifadesi bir Dolaylı
Cümledir. Dolaylı Cümlenin m antığı şu şekilde anlaşılabilir:
Düz cümle (Oratio Recta): Cicero est philosophus. Cicero felse­
fecidir.
Bu düz cüm leyi söylem ek, anlam ak, red d etm ek, bildirm ek, gös­
term ek, bilmek, bilm em ek, öğrenm ek, inanm ak, d üşünm ek, gör­
m ek, hissetm ek, üm it etm ek, korkm ak ve bunun gibi sayısız ifadey­
le aktarmak istediğim izde, yapılarını değiştirip dolaylı olarak ifade
etmek zorunda kalırız.

Dolaylı Cümle (Oratio Obliqua): Ouintilianus dicit (dixit) Cice-


ronem esse philosophum. Ouintilianus Cicero'nun felsefeci oldu­
ğunu söylüyor (söyledi).

Görüldüğü gibi düz cümle dolaylı cümleye dönüştüğünde, düz


cüm lenin fiili mastara dönüşür; nom inativus halindeki öznesi de
accusativus olur. Bu accusativusa, m astarın öznesi denir.

225
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Dolaylı cüm lelerde bir esas cüm le vardır (d uintüianu s söylüyor),


bir de ona bağlı bir yardım cı cüm le (Cicero'nun filo z o f olduğunu).
Yardımcı cümle, m astar ve accusativustan m eydana gelir, diğeri de
esas cümledir.
Buna uygun olarak yukarıdaki düz cüm lenin fiili est, dolaylı i-
fadeye büründüğünde, esse olm uştur; nom inativus haldeki öznesi
Cicero ise, dolaylı ifadeye büründüğünde accusativus olarak Cice-
ronem yazılmıştır.
Dolaylı ifadenin m astarı Geçmiş Zaman ya da Gelecek Zaman da
olabilir. O zaman fiilin ilgili m astarları kullanılır. Örneğin,

Düz Cüm le

Cicero est philosophus. Cicero felsefecidir, (praes.)


Cicero erat philosophus. Cicero felsefeciydi, (imperf.)
Cicero erit philosophus. Cicero felsefeci olacak, (fut.)

Dolaylı Cüm le

û u in tilia n u s dicit (dixit) Ciceronem esse philosophum. ûuinti-


lianus Cicero'nun felsefeci olduğunu söylüyor (söyledi), (praes.)
ûuintilianus dicit (dbdt) Ciceronem fuisse philosophum. û u ­
intilianus Cicero'nun felsefeci olduğunu (olmuş olduğunu) söylüyor
(söyledi), (perf.)
ûuintilianus dicit (dixit) Ciceronem futurum esse philosop­
hum. ûuintilianus Cicero'nun felsefeci olacağını söylüyor (söyledi).
(fut.)

Görüldüğü gibi, düz cüm lenin fiili est, erat ve erit, dolaylı cüm ­
lede esse, fuisse ve futurus esse şeklinde sırasıyla Şimdiki Zaman,
Geçmiş Zaman ve Gelecek Zaman m astarlarına dönüşmüştür.
Bu bilgiler ışığında yukarıdaki m etinde geçen dolaylı cüm leyi ele
alacak olursak, buradaki cognoverunt (anladılar) cüm lesi esas cüm ­
le, se esse nudos (kendilerinin çıplak olduğunu) ifadesi ise yardım cı
cümledir. Esas cüm lenin fiili cognoverunt, cognoscere fiilinin etken
Geçmiş Zaman 3. çoğul çekimidir. Öznesi kendi içinde gizlidir ve
Âdem ile H avva'yı işaret etmektedir. Yardımcı cüm lenin öznesi d ö­

226
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

nüşlü bir zam irdir (se) ve kural gereği accusativus haldedir ve Âdem
ile Havva'yı nitelediğinden çoğuldur. Yardımcı cüm lenin m astarı ise
esse'dir. Esse bir accusativus sıfatla gitmektedir: nudos. Bu sıfa­
tın çoğul accusativus halde olm ası yine öznelerin çoğul olm asından
kaynaklanmaktadır. Sıfatın eril olm ası ise, Latincede bir sıfatın ni­
telediği iki özne varsa ve bunlardan biri eril bir kelimeyse, sıfatın
da eril olm ası gerektiğindendir.
Bu dolaylı cüm leyi tam tersi bir mantıkla düz cümleye şöyle çe­
virebiliriz:
Dolaylı Cümle: Cognoverunt se esse nudos. Çıplak olduklarını
anladılar.
Düz Cümle: (Adamus et Eva ya da ii) erant nudi. (Âdem ile Havva
ya da zam ir olarak Onlar) çıplaktılar. (Fiili (erant) Geçmiş Zamanda
yazm am ızın nedeni, dolaylı cüm lenin esas cüm lesinin Geçmiş Za­
manda olmasıdır.)
Bu cüm lenin bir başkasının ağzından aktarılması gerekirse, yine
aynı mantıkla dolaylı cümle, dolaylı haber cüm lesine dönüştürüle­
rek kendilerinin çıplak old u ğun u anladıklarını söylüyor denir. Bu
durum da yardım cı cüm lenin çifte m astarı olur: Dicit (dixit) se nu­
dos esse cognoscere.
Bu konuda dikkat edilm esi gereken bir başka husus da dolaylı
cüm lenin esas fiili edilgense, o zaman yardım cı cümlenin öznesinin
accusativus yerine nom inativus olm ası gerektiğidir.
Dicitur Alcibiades formosissimus omnium esse suae aetatis.
A lkibiades'in yaşıtlarının (hepsinin) içinde en yakışıklısı olduğu
söylenir.
Dicitur Boethius esse ultimus philosophus Romanus. Boe-
thius'un son R om alı felsefeci olduğu söyleniyor.
Traditur Remus a Romulo necatus esse. Rem us'un Romulus ta­
rafından öldürüldüğü rivayet edilir (anlatılır).

Ö rnekler

Dicit me scribere. Benim yazdığım ı söylüyor.


Cato dixit se esse Caesare feliciorem. Cato kendisinin Caesar'dan
daha mutlu olduğunu söyledi.

227
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Cato dixit illu m vira n ı Caesare fe licio re m esse. Cato o adamın


Caesar'dan daha mutlu olduğunu söyledi.
N iobe divit, se m u ltos filios et filias habere. N iobe kendisinin
birçok oğlu ve kızı olduğunu söyledi.
L ucretius dixit se ex p on ere d octrin a m physicam E picuri in
lib r e suo. Lucretius kendi kitabında Epikuros'un doğa öğretisini
açıkladığını (açıklayacağını) söyledi.
C icero d icit se scrip tu ru m esse lib ru m de am icitia. Cicero,
dostluk üzerine b ir kitap kaleme alacağını söylüyor.
Puer d icit se piratam fu tu ru m esse. Çocuk bir korsan olacağını
söylüyor.
Vidim us n o stro s in im icos cu p e re bellu m . Düşmanlarımızın sa­
vaş heveslisi olduklarını (savaşı çok istediklerini, savaş taraflısı o l­
duklarını) gördük (anladık).
û u e ro r v icto re m v icta e su ccu b u isse. M uzafferin (muzaffer bir
adamın) yenik birine (bir kadına) teslim olm asından (teslim olmuş
olmasından) şikâyetçiyim.
D icebant se h a ec a sen ibu s audivisse. Bu şeyleri yaşlılardan
dinlediklerini (dinlemiş olduklarını) söylüyorlardı.
M em in i h o c m e dicere. Bu şeyi benim (kendimin) söylediğim i
hatırlıyorum.
C icero d icit se h aec vitare cu p ere. Cicero kendisinin bu şeyler­
den kaçınmak istediğini söylüyor.
Lucius dicit eam p u ella m dign am am ari. Lucius o kızın sevil­
meye değer olduğunu söylüyor.
S tu deo m e esse elem en t em . Şefkatli olmaya çalışıyorum .
Caesar ab om n ib u s m ilitib u s lau dari dicitur. Caesar'm bütün
askerlerce övüldüğü söyleniyor.
D icitu r C icero appellatu s esse p a ter patriae. Cicero'nun vata­
nın babası olarak adlandırıldığı (adlandırılm ış olduğu) söylenir.
Socrates d iceb at se n ih il q u id e m scire. Sokrates kendisinin h iç­
bir şey bilm ediğini söylerdi (söylüyordu).
D um anim a est, spes esse d icitu r. Yaşarken umudun olduğu
söylenir (Çıkmayan candan üm it kesilm ez derler).
Scis m e am avisse P etrum , fra trem tu u m . Senin kardeşin
Petrus'u sevdiğim i (sevmiş olduğumu) biliyorsun.

228
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

A udio has m u lieres sem p er am avisse v iros sııos. Bu kadınların


her zaman kendi kocalarını sevdiğini (sevmiş olduğunu) işitiy o r um
(sevdiği kulağıma çalm ıyor).
Spero m e am atu ru m esse lib ros b o n o s scrip tos a Cicerone. Ci­
cero tarafından yazılm ış olan iyi kitapları seveceğim i ü m it, ediyo­
rum. (Spero fiiliyle kurulan dolaylı cüm lenin m astarı Gelecek Za­
m anda olur.)

Zarflar (Adverbium)

Aynı m etinde geçen m in im e (hiç, h içb ir şekilde, hiç de değil) ve


p a riter (aynı şekilde) gibi ifadeler, Zarf grubundan kelimelerdir.
Latincede zarfların çoğu sıfatlardan türem iştir ve mukayeseleri
ya da dereceleri sıfatların derecelerine benzer. Ama zarflar çekim ­
sizdir.
I. ve II. Çekim sıfatlardan türeyen zarflar, sıfatın gövdesine -e ek­
lenerek kurulur. Başka deyişle zarflar sıfatın tekil gen etüvü sundaki
-i harfinin -e harfine dönüştürülm esiyle oluşturulur. Örneğin,
carus, -a, -um , aziz, dost, sevgili; tek. gen. car-i; zarf: car-e, dos­
tane bir şekilde, dostça
p u lch er, pu lch ra, p u lch ru m , güzel; tek. gen. pu lch r-i; zarf:
p u lch r-e, güzel bir şekilde
m iser, m isera, m iseru m , zavallı; tek. gen. m iser-i; zarf: m iser-e,
zavallı bir şekilde
III. Çekim sıfatlardan türeyen zarflarsa, sıfatın gövdesine -iter
eklenerek kurulur. Başka deyişle sıfatın tekil genetivusundaki -is
takısının -ite r takısına dönüştürülm esiyle kurulur. Örneğin,
gravis, ağır; ciddi; tek. gen. grav-is; zarf: grav-iter, ağır bir şekil­
de, ciddi bir şekilde
A m a-ns ve bunun gibi başka harflerle sonlanan sıfatlardan türe­
yen zarflar, -ite r yerine -e r takısıyla kurulur.
sapiens, akıllı, bilge; tek. gen. sap ien t-is; zarf: sa p ien t-er, akıl­
lıca, bilgece, bilge bir şekilde
Buna rağm en I. ve II. Çekim sıfatlardan türeyen bazı zarflar, -e
yerine -o harfiyle oluşturulur. Örneğin,

229
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

• crebro: sık sık


• falso: yanlış bir şekilde, yanlışlıkla
• su bito: birdenbire, aniden
• rar o: nadiren
• cito: bir çırpıda, çabucak

Bundan başka sıfatlardan türememiş zarflar da söz konusudur.


Bunların bazıları -im ile biter. Örneğin,
• fu rtim : hırsız gibi, gizlice
• olim : vaktiyle
• passim : her yerde
• statim : derhal
• in terim : bu arada
• partim : kısmen
• paulatim : azar azar
• ver batim : kelim esi kelim esine

Bazı zarflar ise h ic, ille gibi İşaret Zamirleriyle bağlantılıdır. Ör­
neğin,
• hic: burada
• hine: buradan
• huc: buraya
• illic: orada
• illin e: oradan
• illu c: oraya

Zarfların Üstünlük Dereceleri

Zarfların da sıfatlar gibi dereceleri vardır. Kural dışı haller olm a­


sına rağmen çoğu zarfın üstünlük derecesi, sıfatın üstünlük derece­
sinin cinssiz tekil accusativus haliyle kurulur. En üstünlük derecesi
ise, üç takılı sıfatların (-us, -a, -um) en üstünlük derecesinin sonuna
-e harfi getirilerek oluşturulur. Örneğin,

230
DESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Sıfat Yalın Zarf Zarfın Üstünlük Zarfın En Üstünlük


Derecesi Derecesi
care carius carissime
carus
dostane daha dostane çok dostane bir şekilde
pulehre pulchrius pulcherrime
puleher
güzel bir şekilde daha güzel bir şekilde en güzel şekilde
leviter levius levis sime
levis
hafif bir şekilde daha hafif bir şekilde çok hafif bir şekilde
sapienter sapientius sapientissime
sapiens
bilgece daha bilgece çok bilgece
audacter audacius audacissime
audax cüretkâr bir şekilde daha cüretkâr bir şe­ çok cüretkâr bir şekilde
kilde
facilis facile facilius facillime
kolay bir şekilde daha kolay bir şekilde en kolay şekilde
malus male peius pessime
kötü bir şekilde daha kötü bir şekilde en kötü şekilde
bonus bene melius optime
iyi bir şekilde daha iyi bir şekilde en iyi şekilde

Aşağıdaki türden zarfların derecelendirm esi ise tümüyle kural­


sızdır:

Yalın Zarf Zarfın Üstünlük Derecesi Zarfın En Üstünlük Derecesi

multum plus p lıırim n m


çok daha çok en çok
parum minus minime
az daha az en az
— prius primo, primum
önce en başta, ilkin
magnopere magis maxime
fazlasıyla, çok fazla daha fazla, daha çok çok fazla, en çok

Soru Şeldileri

Üçüncü metinde geçen cu r, quis, qu are gibi so m kelimeleriyle


kurulmuş cümlelere Soru Cümleleri adı verilir. Latincede s o m sor­
m anın farklı teknikleri vardır. Ama genel olarak sorular ikiye ayrılır:1

1 Wo o deo ck 1999: 127-129.

231
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

1. Soru kelimeleriyle kurulan sorular: Soru zamirleri, sıfatları


ya da zarflarıyla kurulan ve özellikle b ir ayrıntının sorgulam a konu­
su edildiği sorulardır. Örneğin,
Quis? Kim? (Quis v en it? Kim geldi?)
Qui? Hangi? Ne? Ne çeşit? (Quam bacam in agro agricola cres-
cit? Çiftçi tarlasında hangi m eyveyi (yemişi) yetiştiriyor?)
du id? Ne? (Quid agis? Ne yapıyorsun?)
Üter? İkisinden hangisi? (Üter est doctior? İkisinden hangisi
daha bilgili?)
ûualis? Ne çeşit? (ûualem fabulam audire velis? N asıl bir m asal
duymak istiyorsun?)
ûuantus? Ne kadar büyük? Nice? (ûuantas calamitates nostri
exercitus ferunt? Bizim ordular ne kadar büyük (nice) belalara kat­
lanıyorlar?)
Quot? Kaç? Kaç tane? Ne kadar? (Quot pascit servos? Kaç köle
besliyor?)
û u otu s? Kaçıncı? (Hora quota est? Saat kaç? Kaçıncı saat?)
ûuotiens? Kaç kere? (ûuotiens comedi vetitum fructum? Yasak
meyveyi kaç kez yedim?)
ûuomodo? Nasıl? Ne şekilde? Ne tarzda? (û u om odo Romani vi-
vebant? Rom alılar nasıl yaşıyorlardı?)
Cur? Niçin? (Cur tu in isto loco sedes? Niçin o yerde oturuyorsun?)
Ûuando? Ne zaman? (Dic mihi cras istud, Postume, qu an do ve­
nit? Söyle bana Postumus, şu yarın ne zaman gelecek?)
Ubi? Nerede? (Ubi terrarum est amor meus nunc? Benim aşkım
şim di dünyanın neresinde?)
Unde? Nereden? (Unde rediit? Nerden döndü?)
Quo? Nereye? (Quo vadis? Nereye gidiyorsun?)

2. Yazının içeriğinde ya da konuşmada ses tonundaki vurguyla


sorulan sorular: Bu tür sorular tek bir ayrıntıyı değil, tüm fikri m e­
rak ederek sorulan sorulardır; örn. Clodius insidias fecit Miloni?
Clodius M ilo'ya pusu kurdu mu?
Yine de bu soruların genellikle -ne, nonne, num, utrum . . . an
gibi soru ekleri veya öğeleriyle kurulm ası yeğlenir.

232
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

• -ne soru eki (. . .mi?), genellikle açık bir so m sorar; so m s o ­


ranın zihninde olum lu ya da olum suz bir cevap beklentisi o l­
maz; örn. Venitne? Geliyor mu? Omnisne pecunia dissoluta
est? Bütün para ödendi mi? (Para kuruşu kuruşuna ödendi
mi?)
• Nonne soru öğesi, olum suz non kelim esine -ne eki getirilerek
oluşturulm uştur. Bu tür so m soran kişi karşısından evet ce­
vabı bekler; örn. Paulo ante hoc dixeram, nonne meministi?
Bunu az önce söylem iştim , hatırlam ıyor musun? (= hatırlıyor­
sun, değil mi?)
• Num, hayır cevabı bekleyen bir soru kelimesidir; örn. Num
dubitas id facere? Bunu yaptığından şüphen mi var? (Her­
halde bunu yaptığından şüphe etm iyorsundur; şüphe etmi­
yorsun, değil mi?) Num, bazen quis zamiriyle de birleşir; örn.
Numquis me sequitur? Acaba biri beni takip m i ediyor? (Biri
beni takip etmiyor, değil mi?)
• Utrum, üter zamirinin cinssiz tekilidir. îki şeyden hangisinin
d oğ m olduğunu sorar ve iki seçeneği birbiriyle genellikle an
bağlacıyla birleştirir; öm . Utrum pro ancilla me habes an pro
filia? Beni hizmetçi yerine mi, yoksa kızın yerine mi koyuyorsun?
(Beni hizmetçin olarak mı, yoksa kızın olarak mı görüyorsun?)

Latincede som lara cevap olarak tam bir evet ya da hayır yoktur.
Bunun yerine olum lu ya da olum suz cüm leler kumlur.
— Rediitne pater eius? Onun babası döndü mü?
— Rediit. / Non rediit. Döndü. / Dönmedi.

Buna rağm en etiam, ita ve sic kelim eleri ev et yerine geçer; yuka­
rıdaki m etinde görüldüğü gibi minime, non ita ve non gibi kelim e­
ler de hayır yerine geçer. Örneğin,
Huic ego "stu d es?" inquam; respondit "etiam ." Ona "Okulda
m ısın?" diye sordum ; "Evet" diye cevap verdi.
— Num igitur peccamus? Acaba günah mı işliyoruz?
— Minime vos quidem. Hayır, en azından siz değil?

paulo ante: az önce (zarfı

233
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Som Zamirleri

Yerini tuttukları kişiyi ya da şeyi Kim? Ne? gibi sorularla temsil


eden zamirlerdir. Soru Zam irlerinin çekim i şu şekildedir:

Hal Tekil Çoğul


m./f. n. m ./f./n.
quis quid
Nom.
kim ne
quem quid
Acc.
kimi neyi
cuius cuius
Gen. İlgi Zamirleriyle aynı şekildedir.
kimin neyin
cui cui
Dat.
kime, kimin için neye, ne için
quo quo
Abl.
kiminle neyle

Ö rn ekler

Quis scrip sit h u n c lib ru m ? Bu kitabı kim yazdı?


Quis in te r fe cit ca n em ? Köpeği kim öldürdü?
Quem am as? Kimi seviyorsun?
O uarum filias lau daban t? Kimlerin kızlarını övüyorlardı?
Cui dabis h u n c lib ru m ? Bu kitabı kime vereceksin?

Soru Sıfatları (Hangi? Ne çeşit? vb) da Soru Zamirleriyle aynı iş ­


levi görürler, ama sıfat oldukları için yanlarına bir isim alırlar. Bu
şekilde cümle içinde kolaylıkla Soru Zam irlerinden ayırt edilirler.
Yukarıdaki çekim tablosunda görüldüğü üzere, Soru Zamirleri­
nin tekil çekim leri İlgi Zam irlerinden farklıyken, Soru Sıfatlarının
çekimi, hem tekil hem de çoğulda İlgi Zamirleriyle aynıdır.
Soru Zamiriyle Soru Sıfatı arasında şu şekilde bir fark vardır:

Quis v id it ca n em ? Kim köpeği gördü? (Soru Zamiri)


Qui m iles v id it ca n em ? Hangi asker köpeği gördü? (Soru Sıfatı)
Q uem L u cretiu s am at? Lucretius kimi seviyor? (Soru Zamiri)
Quam p u ella m L u cretiu s am at? Lucretius hangi kızı seviyor?
(Soru Sıfatı)

234
IX. ÜNİ TE

A. SUBIÜNCTIVUS KİPİ

Latincedeki fiillerin Haber Kipi ve Emir Kipinin yanı sıra Subi-


unctivus Kipi de m evcuttur ve bu kip hiç kuşkusuz Haber Kipi kadar
önemlidir. Bu kipteki bir fiilin ne anlam ifade ettiği en iyi şekilde
Haber Kipindeki bir fiilin anlam ıyla kıyaslanarak anlaşılır.
Bilindiği üzere Haber kipi gerçekleşmiş ya da kabullenilen olayları
anlatır. Subiunctivus Kipi ise henüz gerçekleşmemiş, ama gerçekleş­
mesi istenen olay veya durumları ifade eder. Başka deyişle bir dilek,
istek, amaç, olasılık, beklenti ve benzeri bir durum dile getirilirken
bu kipteki bir fiile başvurulur. Örneğin H aber Kipi: F ilozof m utlu­
dur; F ilozof m utlu olacak; F ilozof m utluydu; F ilozof m utlu olm uştu;
F ilozof m utlu olm uş olacak vb. Subiunctivus Kipi: Filozofun mutlu
olup olm adığını m erak ediyorum ; Filozofun mutlu olması için ona
yazdığım kitapları verdim; Filozofun m utlu olm am asından korku­
yorum ; F ilozof m utlu olsun!; Filozofun m utlu olması gerekir m i? vb.
Subiunctivus Kipinin 4 etken, 4 edilgen zamanı vardır1ve bu kip­
teki fiiller de H aber Kipinde olduğu gibi gövdelerine bazı takılar
getirilerek çekilir:
1. Şimdiki Zaman
2. Şimdiki Hikâye Zamanı
3. Geçmiş Zaman
4. -M iş'li Geçmiş Zaman
Subiunctivus Kipinde Gelecek Zaman çekimlerinin olm am asının
nedeni, bu kipteki hemen hemen tüm zamanların geleceğe yönelik
bir fikir taşım asıdır.2
Fiillerin Şimdiki Zaman Subiunctivusları, Şimdiki Zaman gövde­
lerine belirli takıların getirilm esiyle kurulur.

1 Haber Kipindeki Gelecek Zaman ile Gelecekte Geçmiş Zaman, Subiunctivus Kipinde yoktur.
2 Ama Subiunctivus Kipiyle ille de Gelecek Zamanda bir anlam ifade edilmek isteniyorsa, o za­
m an Gelecek Zaman Participiumuna başvurulur; örn. Haud dubito qu in facturus sit. Bunu
yapacağından hiç kuşkum yok.

235
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Fiillerin Şimdiki Hikâye Zamanı Subiunctivusları, Şimdiki Za­


man mastarlarına belirli takıların getirilm esiyle kurulur.
Fiillerin etken Geçmiş Zaman Subiunctivusları, etken Geçmiş Za­
man gövdelerine belirli takıların getirilm esiyle kurulur.
Fiillerin edilgen Geçmiş Zaman Subiunctivusları ise, edilgen
Geçmiş Zaman gövdelerine esse fiilinin Subiunctivus çekimleri ge­
tirilerek oluşturulur ve I. ve II. Çekim bir sıfat gibi çekilir. Bu y ü z­
den önce esse fiilinin Subiunctivus çekim iyle işe başlam akta fayda
vardır.

Esse (Olmak) Fiilinin Subiunctivus Çekimi

Esse fiilinin Subiunctivus Kipinde sadece etken çekimi m evcut­


tur.

Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş


Zamanı Zaman
Tek. 1 sim essem fuerim fuissem
2 sis esses fueris fuisses
3 sit esset fuerit fuisset

Çoğ. 1 simus essemus fuerimus fuissemus


2 sitis essetis fueritis fuissetis
3 sint essent fuerint fuissent

Düzenli Fiillerin Subiunctivus Çekimleri

Şim diki Zam an f ><çı t v


Etk en Çatı

Şahıs I. II. IH. IV.


Tek. 1 am mone leg aucli
2 ames mone legas audias
3 amet mone at legat audiat

Çoğ. 1 amermiş moneamus legamus audiamus


2 ametis mone atis legatis audiatis
3 ament mone ant legant audiant

236
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

E dilgen Çatı

Şahıs I. H. m. IV.
Tek. 1 amer monear legar audiar
2 ameris monearis legaris audiaris
3 am 3tur moneatıır legatur audiatur
Çoğ. 1 amemur moneamur legamur audiamur
2 amemini moneamini legamini audiamini
3 amentur moneantur legantur audiantur

Şimdiki Hikâye Zamanı „


Etken Çatı

Şahıs I. II. in. IV.


Tek. 1 ama mone legerem audirer:
2 amares moneres leg audi er
3 amaret moneret legeret audiret
Çoğ- 1 amaremus moneremus legeremus audiremus
2 amaretis moneretis legeretis audiretis
3 amarent monerent legerent audirent

Edilgen Çatı

Şahıs I. II. nı. IV.


Tek. 1 amarer mone legerer audire:
2 amareris monereris legereris audirerıs
3 amaretur moneretur legeretur audiretur
Çoğ. 1 amaremur moneremur legeremur audiremur
2 amaremini moneremini legeremini audiremini
3 amarentur monerentur legerentur audirentur

G eçm iş Zam an
Etken Çatı

Şahıs I. n. m. IV.
Tek. 1 amave : :: monu leg audivsrira
2 amaveris monueris legeris audiveris
3 amaverit monuerit legerit audiverit
Çoğ. 1 amaverimus monuerimus legerimus audiverimus
2 amaveritis monueritis legeritis audiveritis
3 amaverint monuerint legerint audiverint

237
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

E dilgen Çatı

Şahıs I. II. m. IV.


Tek. 1 amatus, -a, -um monitus, -a, lectus, -a, -um auditus, -a, -um
sim -um sim sim sim
2 amatus sis monitus sis lectus sis auditus sis
3 amatus sit monitus sit lectus sit auditus sit
Çoğ. 1 amati, -ae, -a moniti, -ae, -a lecti, -ae, -a auditi, -ae, -a
simus simus simus simus
2 amati sitis moniti sitis lecti sitis auditi sitis
3 amati sint moniti sint lecti sint auditi sint

-Miş'li Geçmiş Zaman


Etken Çatı

Şahıs I. II. m. IV.


Tek. 1 amav monuiScS.r. legissem audivisssm
2 amavisses monuisses legisses audivisses
3 amavisset monuisset legisset audivisset
Çoğ. 1 amavissemus monuissemus legissemus audivissemus
2 amavissetis monuissetis legissetis audivissetis
3 amavissent monuissent legissent audivissent

Edilgen Çatı

Şahıs I. II. m. IV.


Tek. 1 amatus, -a, -um monitus, -a, lectus, -a, -um auditus, -a, -um
essem -um essem essem essem
2 amatus esses monitus esses lectus esses auditus esses
3 amatus esset monitus esset lectus esset auditus esset
Çoğ. 1 amati, -ae, -a moniti, -ae, -a lecti, -ae, -a es­ auditi, -ae, -a
essemus essemus semus essemus
2 amati essetis moniti essetis lecti essetis auditi essetis
3 amati essent moniti essent lecti essent auditi essent

238
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

-io 'lu F iille rin S u b iu n c tiv u s Ç ekim Ö rn eği

capio, capere, cepi, captum, 3, v., almak, kapmak; ele geçirip sıkı­
ca tutmak; (zihinsel olarak) kavramak, anlamak, idrak etmek

Etken Çatı

Şahıs Şimdiki Zaman Şimdiki Hikâye Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş


Zamanı Zaman
Tek. 1 capiam caperem çeperim cepissem
2 capias caperes ceperis cepisses
3 capiat caperet ceperit cepisset
Çoğ. 1 capiamus caperemus ceperimus cepissemus
2 capiatis caperetis ceperitis cepissetis
3 capiant caperent ceperint cepissent

Edilgen Çatı

■Şahıs Şimdiki Şimdiki Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş


Zaman Hikâye Zamanı Zaman
Tek. 1 capiar caperer captus, -a, -um captus, -a, -um es­
sim sem
2 capiaris capereris captus sis captus esses
3 capiatur caperetur captus sit captus esset
Çoğ. 1 capiamur caperemur capti, -ae, -a si- capti, -ae, -a esse-
mus mus
2 capiamini caperemini capti sitis capti essetis
3 capiantur caperentur capti sint capti essent

239
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Deponens F iille rin S u b iu n c tiv u s Çekim Ö rn eği

Deponens fiillerin Subiunctivus çekimleri, edilgen fiillerin za­


manları gibi çekilir.
sequor, sequi, secu tu s, 3, v., dep. takip etmek, izlemek, peşine
düşmek

Şahıs Şimdiki Şimdiki Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Za­


Zaman Hikâye Zamanı man
Tek. 1 sequar sequerer secutus, -a, -um secutus, -a, -um
sim essem
2 sequaris sequereris secutus sis secutus esses
3 sequatur sequeretur secutus sit secutus esset
Çoğ. 1 sequamur sequeremur secuti, -ae, -a si- secuti, -ae, -a esse-
mus mus
2 sequamini sequeremini secuti sitis secuti essetis
3 sequantur sequerentur secuti sint secuti essent

Subiunctivus K ipindeki zam anların Türkçede nasıl b ir anlam


ifade ettiğini tam olarak anlam ak ancak cüm le için d e mümkün
olur, çünkü bu zam anların anlam ları ve Türkçe çevirileri Haber
Kipinde çekilen fiillerin anlam ları ve çevirileri kadar belirgin d e­
ğildir.

B. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE
BAĞIMSIZ CÜMLELER

Daha önceleri gördüğüm üz esas ve yardım cı cüm leden oluşan


karmaşık cümle yapıları Subiunctivusla kurulduğunda, esas cüm ­
lenin fiili Haber Kipinde, yardım cı cüm lenin fiili ise Subiunctivus
Kipinde çekilir ve ifade ettiği fikre göre adlandırılır. Ama bazen esas
cümlenin yardım cı cüm le olm adan, yani bağım sız olarak kullanıl­
dığı da olur. Bu durum da fiil Subiunctivus Kipinde çekilir. Hatta bu
tür cümleler Haber Kipi ile Subiunctivus Kipinin anlam farkını da­
ha iyi belli eder. Örneğin,1

1 D'Ooge 1911: 150-151.

240
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

■ Haber Kipi Subiunctivus Kipi


Fortis est. Fortis sit!
Cesurdur. Cesur olsun!
(dilek bildirir)
Statim proficiscimur. Statim proflciscamur.
Derhal yola çıkıyoruz. Derhal yola çıkalım (harekete geçelim).
(emir ya da teşvik bildirir)
Cotidie eum audis. Cotidie eum audias.
Her gün onu dinliyorsun. Her gün onu dinleyebilirsin.
(olasılık bildirir)

Görüldüğü üzere Subiunctivuslu cümle bağım sız olarak kullanıl­


dığında ifade ettiği fikre göre değişik şekillerde çevrilmektedir. Bu
tür bağım sız cüm leler şöyle sınıflandırılabilir:1

1. N iyet B ildiren C üm leler: K onuşm acının niyetini, isteğini, ka­


rarını ya da am acını dile getirir ve isteğin ya da kararın şekline göre
şu şekilde gruplanır:
Teşvik Edici: Konuşm acının bir işi yapmaya teşvik'ed işin i dile
getirir; 1. çoğul şahsa hitap eden ve Şimdiki Zamanda çekilen Su-
biunctivus bir fiille kurulur; örn. Hoc faciam us. Bunu yapalım; Ea-
m us. Gidelim; A m em u s patriam . Vatanımızı sevelim; Hos la tron es
in terficiam u s. Bu eşkıyaları öldürelim ; F estin em us ad foru m . Fo­
rum a doğru hızlanalım (Hızla fo ru m a gidelim); C enem us! Haydi
yemek yiyelim ! (Haydi yemeğe oturalım!)
Bu tür cüm lelerin olum suzu, fiilin başına n e getirilerek oluşturu­
lur ve fiilin zamanı Şimdiki Zaman, nadiren de Geçmiş Zaman olur;
örn. Ne h o c faciam u s / fecerim u s. Bunu yapmayalım; A legibu s n e
recedam u s. Kanunları terk etmeyelim (yasalardan ayrılmayalım).
Em redici: Konuşm acının emir şeklindeki isteğini dile getirir ve
genellikle 3. tekil ve 3. çoğul şahsa hitaben Şimdiki Zamanda çekilen
Subiunctivus bir fiille kurulur; örn. Dicat. Söylesin (Bırak söylesin);
Dicant. Söylesinler (Bırak söylesinler); Caveant in tem peran tiam .
Aşırılıktan kaçınsınlar.
Bu tür cüm leler bazen 2. şahsa hitap eder; örn. Isto b o n o utare.
Bu nimetten yararlan; M odeste vivas: İhtiyatlı yaşa.

1 M c K e o w n 2010: 267; B em ıe tt 1918: 176-179.

241
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Yasaklayıcı: Konuşm acının yasaklayıcı, engelleyici ya da himaye


edici tavrını dile getirir ve olum suzluk ifadesi ne ile oluşturulur. Bu
tür cüm leler 2. ve 3. tekil ve çoğu l şahıslara hitaben, hem Şimdiki
Zamanda hem de Geçmiş Zamanda kurulur. Bu zamanların anlam­
ları arasında belirgin bir fark yoktur; örn. Ne repugnetis. Diren­
meyin; Puellam ne reliqueris. Kızı terk etme; Ne placare audeant
deos. Tanrıları yatıştırm aya (gazabını dindirmeye) cüret etmesinler.
Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Latincede yasaklayı­
cı cüm leler genellikle 2. şahsa hitaben, bir m astarla birlikte nolle
(istememek) fiilinin tekil ve çoğul Emir Kipi olan noli ve nolite ile
kurulur; ya da Subiunctivus Kipinde b ir fiilin takip ettiği, cavere
(esirgemek, sakınmak) fiilinin Emir Kipi cave ya da cave ne ifadele­
riyle; örn. Noli hoc facere. Bunu yapma (Bunu yapmaya istekli olma
ya da bunu yapmayı isteme; Sakın bunu yapma); Nolite mentiri. Ya­
lan söyleme; Cave ignoscas. Affetm e (Sakın affetme); Cave te mise-
reat. Acım a (Sakın acıma); Cave ne haec facias. Bunu yapma (Bunu
yapmaktan kaçın, Sakın bunu yapma).
Tem kinli ya da Sorgulayıcı: Kuşku, kızgınlık, yükümlülük veya
bir eylemin im kânsızlığını ima eden soruları, uyarıları ya da n i­
daları dile getirir. Bu tür cüm leler şim diye işaret ediyorsa Şimdiki
Zaman Subiunctivusuyla, geçm işe dayanıyorsa Şimdiki Hikâye Za­
manı Subiunctivusuyla kurulur. Olumsuz cüm leler ise non ile olu ş­
turulur; örn. Quid faciam. Ne yapayım ? (Ne yapacağım?); Quid face-
rem? Ne yapsaydım ? (Ne yapacaktım yani?); Quid non faciam? Ne
yapm am alıyım ?;1 Huic cedamus! Buna teslim mi olalım! (Buna tes­
lim mi olacağız yani!); Huius condiciones audiamus! Bunun şartla­
rını mı dinleyelim! (Bunun koşullarını m ı dinleyeceğiz!); Hunc ego
non diligam. Bu adamı nasıl sevmem! (Ben bu adama nasıl değer
vermem! Benim bu adamı sevm em em mümkün mü?); Quid agam,
iudices? Ne yapm alıyım (yapacağım), ey hâkimler?; Etiamne eam
salutem? Ona da mı selam vereceğim ? (Ona da m ı selam verm eli­
yim?) Quis en im celaverit iğnem? (Çünkü) ateşi kim saklayabilirdi?;
Quid dicerem? Ne diyebilirdim ki?

audeo, audere, ausus, 2, v., cüret etmek, kalkışmak (bir mastarla kullanılır)

1 Bu tür olumsuz ifadelere nadiren rastlanır.

242
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Bu tür ifadeler genellikle nutuk türü yazılarda geçer ve karşılı­


ğında bir yanıt beklemez.
Doğrulayıcı: Cümlede dile getirilen durumu kabullenm işlik ifade
eder ve b ir anlamda ev et cevabı içerir. Bu tür cüm leler şimdiye işa­
ret ediyorsa Şimdiki Zaman Subiunctivusuyla, geçm işe dayanıyorsa
Geçmiş Zaman Subiunctivusuyla kurulur. Olumsuz cüm leler ise n e
ile oluşturulur; örn. Sit h o c veru m . Bu doğru olsun (Bunu doğru
kabul ediyorum; Bunun doğru olduğunu varsayıyorum); F u erit m a-
lu s civis aliis. Kötü bir vatandaş (olmuş) olduğunu kabul ediyorum
(Kötü bir vatandaş olduğu doğrudur); Ne sin t in se n e ctu te vires.
Yaşlılıkta direncin kalm adığını kabul ediyorum (Evet, doğrudur;
yaşlılıkta direnç falan kalmıyor).

2. D ilek B ild iren C ü m leler: Arzu edilen veya dilenen bir şeyi
ifade eder ve olum suzu n e ile kurulur; örn. Di h a ec p roh ibean t.
Tanrılar bu şeyleri önlesin! (Dilerim tanrılar bunları engeller!); Ne
ven ian t. Gelmesinler! (Dilerim gelm ezler!); Vivant m ilite s ! Asker­
ler yaşasın (Dilerim askerler yaşar! Yaşasın askerler!); Vivant n e
h o ste s ! Düşm anlar yaşam asın! (Dilerim düşm anların öm rü uzun
olmaz!)
Bu tür cüm lelerde, Şimdiki Zamana genellikle u tin am (keşke) ifa­
desi eşlik eder; örn. O u tin a m m a g ister discipu lis lib ru m eras det!
Ah keşke yarın öğretm en öğrencilere kitap verse!
Bu cüm lelerde Şimdiki Hikâye Zamanındaki ifadeler, bir şeyin
şim di olm am asından dolayı duyulan üzüntüyü dile getirir; örn.
U tinam istu d ex an im o diceres. Keşke bunu yürekten söylüyor o l­
saydın (Bunu samimiyetle dile getirm ediğinden dolayı üzgünüm).
-M iş'li Geçmiş Zamandaki ifadelerse bir şeyin geçm iş zamanda öyle
olm adığından dem vurur; örn. U tinam Pelides vitavisset A pollinis
arcus. Keşke Peleusoğlu (Akhilleus), A pollon'un okundan k açabil­
miş olsaydı; U tinam n e n atu s fu issem . Keşke doğm am ış olsaydım
(Doğmamış olm ayı yeğlerdim) (Bu cümle ve benzerleri bazen Şimdi­
ki Hikâye Zamanıyla da oluşturulabilir [Utinam n e n atu s essem ] ve
aynı anlama gelir).

243
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

3. İm kân B ildiren C üm leler: Bir olasılık dile getirir ve olumsuzu


n o n ile kurulur. Bu tür cüm leler hem Şimdiki Zamanla hem de Geç­
miş Zamanla kurulabilir; örn. Dicat. Söyleyebilir; Dixerit. Söyleye­
bilir (Söylemiş olabilir).
Bu cüm leler bazen açıklanm ış ya da dolaylı olarak a n laşıl­
m ış bir koşula b ağ lı bir fikri dile getireb ilir ve yine hem Şimdiki
Zamanla hem de Geçm iş Zam anla kurulabilir; örn. G rediderim .
İnanm am gerekirdi (İnanmam gerekir); G itius rep eria s. Çabucak
bulabilirsin ; G otidie e u m au dias. Onu her gün dinleyebilirsin.
Bazen bu tür cüm leler v e lle (istemek), m aile (tercih etmek) ve n o l-
le (istememek) fiillerinin etken Şim diki Zaman 1. tekil şahıs Su-
biu n ctivu sla rı olan velim , m a lim ve n o lim ile veya aynı fiillerin
etken Şimdiki Hikâye Zamanı 1. tekil şahıs Subiunctivuslarıyla
kurulur; b öy lece ifadeye daha yum uşak bir ton hâkim olur; örn.
V elim m ih i ig n o sca s. Beni affedebilm en i isterim (Keşke beni af-
fedebilsen); M alim m ih i ig n o sca s. Beni affetm eni (affedebilm eni)
tercih ederim ; N olim p u te s m e io ca ri. Şaka yaptığım ı düşünm eni
istem em .
Bazen de olasılık bildiren cüm leler 2. şahsa hitaben hem Şimdi­
ki Zamanda hem de Şimdiki Hikâye Zamanında kurulan ve algıla­
ma, görm e, anlam a ve d ü şü n m e anlamı içeren fiillerle teşkil edilir;
örn. Videas. Görebilirsin; Cernas. A lgılayabilirsin (Anlayabilirsin);
Grederes. İnanabilirsin (İnanabilirdin); V ideres. Görebilirsin (Gö­
rebilirdin); Putares. D üşünebilirsin (Düşünebilirdin). Bu tür fiiller,
ileride görüleceği gibi, Şart Cümlelerinin yardım cı cüm lesini teş­
kil ettiğinde, Şimdiki Hikâye Zamanı ya da -M iş'li Geçmiş Zamanda
çekilir ve esas cüm ledeki fikre karşıt b ir olasılık dile getirir; örn.
C redidisses m ea m filiam p u lch rio re m esse tu a filia. Benim k ızı­
mın senin kızından daha güzel olduğuna inanm ış (anlamış) olurdun
(Eğer g ö rse y d in ,. . . inanabilirdin).

244
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

C. DESCARTES SUBİUNCTİVUS KİPİYLE


BAĞIMSIZ CÜMLELER KURUYOR VE YENİ
KURALLAR ÖĞRENİYOR

U tinam illu m diem videam . Keşke o günü görebilsem .


Di v orta n t b e n e q u o d agas. Tanrılar başladığın işi hızla kemale
erdirsinler.
U tinam reviviscat frater. Keşke kardeşim m ezarından dirilse.
U tinam sp em im pleverim . Dilerim beklentim i gerçekleştirebil-
mişimdir.
U tinam m e m o rtu u m p riu s vid isses. Benim ölümümü ilk senin
görm eni isterdim.
Hoc q u o d co e p i p rim u m en arrem . Önce başladığım hikâyeyi bir
anlatayım.
Taceam n u n c iam . Şimdi bir susayım.
C onsidam us h ic in um bra. Burada gölge bir yere oturalım.
Ne d ifflcilia op tem u s. Zorlukların (açmazların) peşine düşm eye­
lim (Zorluklara heves etmeyelim).
N om ina d eclin are e t verba in prim is p u e ri scian t. Çocuklar ö-
zellikle (öncelikle, her şeyden önce) isim ve fiil çekimlerini öğrensin
(öğrenmeli).
Ne qu is tam qu a m parva fa stid ia t gram m atices elem enta. Hiç
kimse gram erin tem ellerini önem sizm iş gibi görmesin.
Hic apud nos hodie cenes. Burada bugün bizimle akşam yemeği ye.
Cautus sis, m i Tiro. Dikkatli ol, sevgili Tiro.
Ne illu m v erb eres. Adamı hırpalam am alısm .
Ne tra n sieris R h en u m . Ren nehrini geçmeye kalkma (kalkma­
yasın).
Q uod du bitas, n e fe ce ris. Şüphe ettiğin şeyi yapma.
Cras ires potiu s. Yarın gitm en daha doğru olur (Yarın gitmen da­
ha doğru olurdu; En iyisi yarın git).
Ego fo rsita n in grege adn u m erer. Belki ben de avamdan sayılı­
rım (sayılacağım).
Forsitan te m e re fece rim . Belki düşüncesizce davrandım (Belki
düşüncesizlik etmişimdir).

ne quis: hiç kimse

245
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Erraverim forta sse. Belki de hata etmişimdir.


Haec ipsa fo rsita n fu e r in t n o n n ecessa ria. Belki bu bile gerekli
değildi.
Hoc sin e u lla d u b ita tion e con firm a verim . Bunu hiç tartışm asız
ileri sürebilirim .
N on fa cile dixerim . Öyle kolayca söyleyemezdim.
Pace tu a dixerim . İzninle söyleyeceğim .
Plane p e r fe c tu m D em osth en em fa cile dixeris. Dem osthenes'in
çok mükemmel bir adam olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsin.
Qui v id eret, u rb e m ca pta m d iceret. Kim görse, şehrin düştüğü­
nü (ele geçirildiğini) söyleyebilir (söyleyecektir; söyleyebilirdi).
Quo m e vertam ? Hangi yola gireyim ? (Nereye ya da ne yana d ö­
neyim?)
Quid faciam , scrib e! Ne yapayım, (bari) yaz! (Ne yapacağım ı yaz!)
Quid ig itu r faciam ? N on eam ? Ne yapayım? Gitmeyeyim m i?

Bu cüm ledeki eam , düzensiz bir fiil olan ire (eo, ire, ii (ivi), itum ,
v., gitmek) fiilinin etken Subiunctivus 1. tekil şahsıdır, ire fiilinin
çekimi aşağıdaki gibidir.

ire Fiilinin Çekimi


H aber Kipi

Şimdiki Gelecekte
Şimdiki Gelecek Geçmiş -Miş'li Geçmiş
Şahıs Hikâye Geçmiş
Zaman Zaman Zaman Zaman
Zamanı Zaman
Tek. 1 eo ibam ibo ii / ivi iero / ivero ieram / iveram
2 ıs ibas ibis isti ieris ieras
3 it ibat ibit iit ierit ierat

Çoğ. 1 imus ibamus ibimus iimus ierimus / ieramus /


iverimus iveramus
2 iti s ibatis ibitis istis ieritis ieratis
3 eunt ibant ibunt ierunt ierint ierant

246
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

S u b iu n ctivu s Kipi

Şimdiki
Şimdiki
Şahıs Hikâye Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Zam an
Zam anı

Tek. 1 eam İrem ierim / iverim issem / ivissem / iissem


2 eas ires ieris isses
3 eat iret ierit isset

Çoğ. 1 eamus iremus ierimus / iverimus issemus / ivissemus / iissemus


2 eatis iretis ieritis issetis
3 eant irent ierint issent

Dici h o c in te n o n p otest, p o s se t in Tarquinio expulso. Bu se­


nin için söylenem ez, ancak sürgün edilm iş Tarquinius için söyle­
nebilir. (in te: senin durumundaki bir adam için; in Tarquinio:
Tarquinius'un durumundaki b ir adam için)
Bu cüm lede geçen p otest, düzensiz çekim li bir fiil olan posse'n in
(possum , p osse, potu i, v., -ebilm ek, m uktedir olmak, yapabilmek)
Haber Kipi, etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsıdır; p osset ise bu fii­
lin Subiunctivus Kipi, Şimdiki Hikâye Zamanı 3. tekil şahsıdır.
Subiunctivus Kipinde bir fiilin tek başına p osse fiilinin anlamını
taşıdığına dikkat edilm eli ve bu fiilin Haber Kipi ve Subiunctivus
Kipinin çekim i iyi öğrenilm elidir.

Posse Fiilinin Çekimi

Daha çok m astarlarla kullanılan p osse fiilinin sadece etken çe ­


kimi mevcuttur.
H aber Kipi

Şahıs Şimdiki Şimdiki Gelecek Geçmiş Gelecekte -Miş'li


Zaman Hikâye Zaman Zaman Geçmiş Geçmiş
Zamanı Zaman Zaman

Tek. 1 possum poteram potero potui potuero potueram


2 potes poteras poteris potuisti potueris potueras
3 potest poterat poterit potuit potuerit potuerat

Çoğ- 1 possu- poteramus poteri- potuimus potuerimus potuera-


mus mus mus
2 potestis poteratis poteritis potuistis potueritis potueratis
3 possunt poterant poterunt potuerunt potuerint potuerant

247
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

S u biu n ctivu s Kipi

Şimdiki -Miş'li Geçmiş


Şahıs Şimdiki Z a m a n Geçmiş Zaman
Hikâye Zaman Zaman

Tek. 1 possim possem potuerim potuissem


2 possis posses potueris potuisses
3 possit posset potuerit potuisset

Çoğ. 1 possimus possemus potuerimus potuissemus


2 possitis possetis potueritis potuissetis
3 possint possent potuerint potuissent

Concedo; forsita n aliq u is a ligu a n d o eiu s m od i quippiam fe ce -


rit. Kabul ediyorum (doğrudur), belki biri bir zamanlar böyle bir şey
yapmış olabilir (yapmıştır).
N unc aliquis dicat m illi. Şimdi bana biri (şöyle) diyebilir.
Forsitan aliquis dicat. Belki biri (şöyle) diyecek (diyebilir, söyle­
yebilir).
Forsitan qu ispiam dixerit. Belki biri şöyle diyecek.

Yukarıdaki cümlelerde görülen ve Subiunctivusun bu tür kullanı­


mında sıkça karşılaşılan aliquis (biri, bir şey) zamiri belirsiz bir za­
mirdir. Latincedeki belirsiz zamir ve sıfatlar aşağıda açıklanmıştır.

Belirsiz Zamirler

Belirsiz ya da özellikle belirtilm em iş bir ism in ya da isim lerin


yerine geçen ya da bu tür isim leri bir sıfat gibi etkileyen kelimelere
Belirsiz Zamir veya Belirsiz Sıfat denir. Bunlar, quis, aliquis, qu is-
quam, quispiam , q u isqu is, qu isq u e, quivis, q u ilibet, q u icu m q u e
olarak sıralanırlar ve biri, herhangi biri ya da bir şey, herhangi bir
şey, her biri ya da herkes, dilediğin biri, n e olursa, kim olursa (ol­
sun), ne olursa (olsun) vs şeklinde çevrilirler. Bu zamirlerdeki ali-,
-quam ve -piam gibi ön ve son ekler zam iri belirsiz kılan eklerdir ve
sadece quis ve qu i kısım ları çekimlidir. D olayısıyla bu zamirlerin ve
sıfatların çekimi için, daha önce verilen qu is, qu id ve qui'nin çekim
tablosuna bakılmalıdır.
Belirsiz zamirlerin aralarında şu şekilde ince ayrımlar söz k o­
nusudur:

248
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

• quis: herhangi biri, bir kimse, kimse


• aliquis: biri; kimse
• quisquam (quicquam): herhangi biri, herhangi bir şey
• quispiam: herhangi biri, herhangi bir şey
• quisque: her biri, herkes
• quivis; quilibet: dilediğin biri, bir şey
Bunların dışında bir de quidam zamiri vardır ki, bu zamir en
azından adı bilinen birine ya da bir şeye işaret eder.

Örnekler1

Aliquis ad me heri venit. Biri dün bana geldi.


A liqu o metu cum incolis pugnavimus. Yerlilerle içim izde biraz
da olsa bir korkuyla dövüştük.
Vidistine aliquem? Birini gördün mü? (Kimseyi gördün mü?)
Num quem vides? Kimseyi görm üyorsun, değil mi?
Quisquam hoc negare potest. Herhangi biri bunu reddedebilir.
Fortior fuit legatus quam quisquam militum. Elçi herhangi bir
askerden daha cesurdu (Askerlerin h içbiri elçi kadar cesur değildi).
Bu cüm lede daha önce öğrenilen ve kelim elerin ablativus haliyle
kurulan mukayese yerine, quam ile kurulan b ir mukayese söz konu­
sudur. Bu tür mukayeselerde qu am kelim esinden sonra yazılan ve
mukayese edilen kelime, quam kelim esinden önceki kelimeyle aynı
haldedir. Burada legatus ve quisquam arasında bir mukayese söz
konusu olduğundan, her iki kelime de nom inativus haldedir.
Solis lux clarior est quam lux ullius ignis. Güneş ışığı herhangi
bir ateşin ışığından daha parlaktır. (Burada ullus, ulla, ullum (hiç)
sıfatı belirsiz bir sıfat olarak kullanılmıştır.)
Haec optimus quisque sentit. İyi olan herkes (her iyi insan) bu
şeyleri anlar (hisseder).
Quique vir hane puellam amat. Herkes (tek tek her adam; her
biri; tek tek hepsi) bu kızı seviyor.
Senatores quidam Caesari invidebant. Bazı senatörler Caesar'ı
kıskanıyordu.

1 M o r e l a n d & F l e i s c h e r 1977: 217-218.

249
X. Ü N İ T E

A. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE
YARDIMCI CÜMLE KALIPLARI

Bir önceki ünitede anlatılan Subiunctivus Kipiyle kurulan b a ­


ğımsız cümleler, karmaşık (bağlantılı) b ir cümle oluşturduklarında,
esas cümlenin fiili Haber Kipinde, yardım cı cümlenin fiili ise Su­
biunctivus Kipinde olur. Bu iki fiil arasında bir zaman uyumu söz
konusudur. Çünkü Subiunctivus Kipindeki fiil esas cüm lenin fiilinin
zamanına uygun olarak çekilir.

. Zamanların Uyumu

Esas cüm lenin fiili ilk zam anlar olarak adlandırılan Şimdiki
Zaman, Gelecek Zaman, Gelecekte Geçmiş Zamanda ise, yardım ­
cı cümlenin fiili Şi m d ik i Zamanda çekilir. Bunun anlamı, yardım cı
cümlenin eyleminin henüz tam am lanm adığı ya da devam etmekte
olduğudur.
Buna karşılık esas cüm lenin fiili ikinci zam anlar olarak adlandı­
rılan Şimdiki Hikâye Zamanı, Geçmiş Zaman, -M iş'li Geçmiş Zaman­
da ise, yardım cı cüm lenin fiili Şimdiki Hikâye Zamanında çekilir.
Bunun anlamı yine yardım cı cüm lenin eylem inin henüz tam am lan­
m adığı ya da devam etmekte olduğudur.
Ama yardım cı cüm lenin eylemi tam am lanm ışsa, esas cümlenin
fiili ilk zamanlar dans a yardım cı cüm lenin fiili Geçmiş Zamanda;
esas cüm lenin fiili ikinci zam anlardansa yardım cı cümlenin fiili
-M iş'li Geçmiş Zamanda çekilir. Bunu b ir tabloyla şöyle gösterebi­
liriz:

250
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Yardımcı Cümle
Esas Cümle Fiili Yardımcı Cümle Fiili
Fiili (Subiunctivus
(Haber Kipi) (Subiunctivus Kipi)
Kipi)
Tamamlanmamış
ya da Devam Eden T a m a m la n m ış Eylem
Eylem
Şimdilü Zaman
İlk
Gelecek Zaman Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman
Zamanlar
Gelecekte Geçmiş Zaman
Şimdiki Hikâye Zamanı
İkinci Şimdiki Hikâye
Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Zamanlar Zamanı
-Miş'li Geçmiş Zaman

Esas cüm le ve onun eylem iyle bağlantılı Subiunctivus Kipiyle


kurulan yardım cı cümle ifade ettiği anlama göre aşağıdaki şekiller­
de adlandırılır ve kurulur.

1. Amaç Yardımcı Cümleleri

Esas cüm ledeki fiilin niyetini gösteren yardım cı cüm lelerdir ve


olum luysa için, am acıyla, m aksadıyla, -diye, ki olsun vb; olum ­
suzsa -m em ek için, -olm am ası için, -olm asın diye, -ki olm asın vb
şeklinde Türkçeye çevrilir; örn. Platon'u görm ek için şehre geldi;
Platon'u g ö rm em ek için şehre geldi. Bu cüm ledeki "şehre geldi" esas
cümle, "Platon'u görm ek ya da görm em ek için" yardım cı cüm ledir
ve kurala uygun olarak esas cüm lenin fiili Haber Kipinde, yardım cı
cüm lenin fiili ise Subiunctivus Kipinde çekilir.

A m aç Y ardım cı C ü m lelerin in K urulum u

Latincede Amaç Cümleleri birkaç şekilde kurulur ve kurulumla-


rm a göre şu şekilde sınıflanır:

Ut + S u biu n ctivu s ile K urulan A m aç C üm lesi

Amaç cüm lesi çoğunlukla u t ba ğla cı ve Subiunctivus Kipiyle


kurulur. Bu kurulum şeklinde, yardım cı cüm le olum lu bir anlam
taşıyorsa, cüm lenin başın a u t b ağ la cı getirilir ve fiil Subiuncti­
vus Kipinde çekilir; örn. V enio, u t videam . G örm ek için geliyorum .
Olumsuz b ir anlam taşıyorsa cüm lenin başına n e getirilir ve fiil

251
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Subiunctivus Kipinde çekilir; örn. V enio, n e videam . Görm em ek


için geliyoru m .
Bu cüm lelerin kurulum unda, bazı istisnalar dışında, yukarıda
açıklanan zam anların uyum u kuralı geçerlidir. Buna göre esas fi­
il ilk zam anlardaysa, yardım cı cüm lenin fiili Şimdiki Zaman Subi-
unctivusu; ikinci zam anlardaysa, yardım cı cüm lenin fiili Şimdiki
Hikâye Zamanı Subiunctivusu olur.

tik Zamanlar Bağlaç Subiunctivus Şimdiki Zaman


mittit (praes.)
mittet (fut.) discipulos ut Platonem videant
miserit (fut. perf.)
gönderiyor
Platon'u görmeleri için (görsünler diye;
gönderecek öğrencileri
görebilsinler diye vb)
gönderecekti

Platon'u görmeleri için (görsünler diye; görebilsinler diye vb)


öğrencileri gönderiyor (gönderecek; gönderecekti).

Subiunctivus Şimdiki
İkinci Zamanlar Bağlaç
Hikâye Zamanı
mittebat (imp.)
misit (perf.) discipulos ut Platonem viderent
miserat (plusperf.)
gönderiyordu
gönderdi (göndermiş Platon'u görmeleri için (görsünler diye;
öğrencileri
bulunuyor) görebilsinler diye vb)
göndermişti

Platon'u görmeleri için (görsünler diye; görebilsinler diye vb)


öğrencileri gönderiyordu (gönderdi; göndermiş bulunuyor; göndermişti).

Bunun dışında esas cüm lenin fiili Geçmiş Zamandaysa ve şim ­


diyle bağlantılı b ir eyleme işaret ediyorsa, yardım cı cümle fiili Şim­
diki Zamanda çekilir.
Veni (perf.) u t P laton em videam (p ra es.). Platon'u görmek için
geldim (gelmiş bulunuyorum).
Ayrıca cüm lenin fiili bir teşvik ya da emir bildiriyorsa, yardım cı
fiil Şimdiki Zamanda çekilir.

252
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Emir: Caesarem interfi.ee n e rex fiat (praes.). Kral olm am ası için
Caesar'ı öldür.
Teşvik: C aesarem interficiamus n e rex fiat (praes.). Kral olm a­
m ası için Caesar'ı öldürelim.

Örnekler

It ut moneat. Uyarmak için gidiyor.


Ibat ut moneret. Uyarmak için gidiyordu.
Iit ut moneat. Uyarmak için gitm iş bulunuyor (gitti). (Hareket
henüz tam am lanm adığından, yardım cı cümle fiili Şim diki Zaman
Subiunctivusudur).
Ibunt ut moneant. Uyarmak için gidecekler.
Ierunt ut monerent. Uyarmak için gittiler.
Ierant ut monerent. Uyarmak için gitm işlerdi.
Hoc dicit, ut eos iuvet. Bunu onlara yardım etmek için söylüyor.
Se armant ut pugnent. Dövüşmek için silahlanıyorlar.
Nepos tuus a mensa discessit, ne ista verba acerba Plauti au-
diat. Torunun, Plautus'un o iğneleyici sözlerini duymamak için m a­
sadan kalktı (kalkmış bulunuyor).
Puella discessit ne videretur. Kız görülm em ek için (ayrılıp) gitti.
Viros suos misit ut hoc facerent. Bunu yapsınlar diye adam la­
rını yolladı.
Imperator nuntios miserat ut pacem peterent. İm parator ha­
bercileri barış istem ek için gönderm işti.
Pontem aedificavit ut facilius flumen transire possimus. Nehri
daha kolay geçebilelim diye bir köprü inşa etti (etmiş bulunuyor).
Fortiter pugnabamus ne urbs caperetur. Şehir alınm asın diye
cesurane savaşıyorduk.
D ucem nostrum secuti sumus ut hostes vinceremus. Düşman­
ları yenmek için kom utanım ızı takip ettik.
Collem ascenderunt ut facilius vallem viderent. Vadiyi daha
rahat görm ek için tepeye tırmandılar.
Nautae naves parabant ut in Africam transirent. Gemiciler
Afrika'ya geçm ek için gem ileri hazırlıyorlardı.

se armant (dönüşlü): kendilerini silahlandırıyorlar

253
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Latro nocte pecunias eripuit n e quis eum vid eret. Eşkıya para­
yı gece çaldı ki, herhangi biri onu görm esin.
Dominus servos miserat ut cibum in castra portarent. Efendi,
köleleri ordugâha yiyecek taşısınlar diye gönderm işti.
Milites pugnant ut feminas servent. Askerler kadınları koru­
mak için dövüşüyorlar.
Veni ut mfiiım amicum viderem. Arkadaşımı görmek (görebil­
mek) için geldim.
Portas clausit, ne quam oppidani iniuriam acciperent. Kasaba­
lılar herhangi bir zarara uğram asınlar diye kapıları kapattı.
Ego venio ut Platonem videam. Ben Platon'u görmek için geli­
yorum.
Epistulam scripsi, ne Boethium viderem. Boethius'u görmemek
için mektup yazdım.
Liberi currunt ne ab barbaris interflciantur. Çocuklar barbar­
lar tarafından öldürülm em ek için koşuyorlar.
Puer litteras discit ut libros legere possit. Çocuk kitapları oku­
yabilmek için alfabe öğreniyor.
Libros legimus, ut multa discamus. Kitapları pek çok şey öğren­
mek için okuyoruz.
Libros legimus, ut litterarum scientiam habeamus. Kitapları
edebi bilgiye sahip olmak için okuyoruz.
Corpus somno eget ut valeat. Vücut sağlıklı kalabilmek için uy­
kuya ihtiyaç duyar.
Philosophiam didicistis, ut ingenium excolatis. Zihninizi geliştir­
mek için felsefe öğrendiniz (Zihniniz gelişsin diye felsefe öğrendiniz).
Litteras Graecas discit, ut scripta philosophica legat. Felsefi
(olarak yazılmış) eserler okumak için Yunanca öğreniyor.
In portum philosophiae confugimus, ne erraremus. Yanlış y o l­
lara sapmayalım diye felsefenin lim anına sığındık.
Edimus ut vivamus. Yaşamak için yemek yeriz.
Libros de amicitia tibi dederam ut felix esses. Dostluk hakkın-
daki kitapları mutlu olasın diye sana vermiştim.

oportet, oportuit, 2, v., gereklidir, gerekir, icap eder (Bu fiil, Latincede Şahıssız
Fiiller adı verilen gruptan bir fiildir; ayrıntılı bilgi için Ekler kısmına bakınız.)

254
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Legum servi su m u s u t lib e r i esse possim u s. Özgür olabilelim


diye kanunların kölesiyiz.
Edere o p o r te t u t vivas, n o n vivere u t edas. Yaşamak için yeme­
lisin, yemek için yaşam am alısın.
Gredo u t intelligam . Anlamak için (anlayayım diye; anlayabile­
yim diye) inanıyorum.
In telligo u t credam . İnanmak için (inanayım diye; inanabileyim
diye) anlıyorum.

İlgi Zam iriyle K urulan A m aç C üm lesi

Latincede amaç cüm leleri genellikle u t + sub. ve n e + sub. ka­


lıbıyla kurulur. Ama amaç cüm lesi bazen ilgi zam iriyle (qui, quae,
quod) de kurulabilir; örn. Caesar h om in es m ittit qu i p on tem re-
perian t. Caesar adam ları köprü yü bulsunlar d iye yolluyor [Caesar
adam ları yollu yor ki, onlar köprü yü bulabilsinler).
Bu cümleye bakıldığında, Caesar'm adam lardan yardım cı cüm ­
ledeki eylemi gerçekleştirm elerini istediği anlaşılır. Başka deyişle
yardım cı cüm lenin fiili, esas cüm ledeki Caesar'm zihnindeki isteği,
niyeti ya da amacı ifade eder.
Bu cüm le yapısı, daha önce görülm üş olan Sıfat Yardımcı Cüm­
lesinin kurulumuna uygun olarak gerçekleşir. Bu yüzden yardım cı
cüm lenin başındaki qu i (ki onlar) zamiri çoğul, eril ve nominativus
haldedir ve esas cüm ledeki h om in es (adamları) kelim esiyle bağlan­
tılıdır. Tek fark, yardım cı cüm lenin fiilinin Haber Kipiyle değil de,
Subiunctivus Kipiyle teşkil edilmesidir.

Ö rn ekler

Caesar copias cogit cjuibus hostis insequatur. Caesar düşmamn


peşine düşebilsin diye askeri birlikleri bir araya getiriyor (Caesar aske­
ri kuvvetleri topluyor ki, onlarla birlikte düşmamn peşine düşebilsin).
Rex sex m ilites d eleg it qu i ad G raeciam p ro ficis c e re n tu r. Kral
Yunanistan'a hareket edecek olan altı asker seçti.
H elvetii legatos m ittu n t q u i h o c dicant. Helvetiler elçileri bu
şeyi söylesinler diye yolluyorlar (Helvetiler elçileri yolluyorlar ki,
bu şeyi söylesinler).

255
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Legati ve n e ru n t qui pacem p e te re n t. Elçiler barış istemek için


(talep etmek için) geldiler.
Pater fllio equum dabat qui eum veheret. Baba(sı) oğluna atı
binmesi için veriyordu.
Dolabella venerat ipse qui esset in consilio et primus senten-
tiam diceret. D olabella şahsen geldi ki (gelmişti ki), müzakereye ka-
tılabilsin ve fikrini ilkin o söylesin.
Bu tür cümleler, unde (ki oradan), ubi (ki orada) ve quo (ki oraya)
gibi zarflarla da oluşturulur; örn. Non habebant lupi quo fugerent.
Kurtların kaçacak yeri yoktu; Is aedificavit urbem unde vinum su-
meret. Şarap alabileceği bir şehir kurdu (bir şehir kurdu ki, oradan
şarap alabilsin).

Quö + Subiunctivus ile Kurulan Amaç Cümlesi

Bundan başka amaç cüm leleri üstünlük derecesi almış bir sıfat
ya da zarfla da kurulur. Bu durum da yardım cı cüm lenin başına ut
yerine, qui'nin ablativusu olan quö getirilir.

Örnekler

Adiuta milli (= adiuta me) quö hoc fiat facilius. Bana yardım et
ki, bu mesele daba kolay halledilsin. (Bu cüm ledeki fiat, facere (yap­
mak) fiilinin edilgen hali olan fieri (haline gelmek, yapılmak, olmak,
kılınmak) fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahıs Subiunctivus
çekimidir.)
Puellae cantabant quö laetiores essent hospites. Kızlar, m isa­
firler daha da neşelensinler diye şarkı söylüyorlar.
Pontem faciunt quö facilius oppidum capiant. Kasabayı daha
kolay ele geçirebilm ek için köprü kuruyorlar.
Carinae planiores erant qu am nostrarum navium, quö facilius
vada excipere possent. Gemilerinin altı bizim gem ilerim izden daha
düzdü, dolayısıyla kum sala daha kolay çıkabiliyordu (kumsalda da­
ha rahat durabiliyordu).
Legem brevem esse oportet, quö facilius ab imperitis tenea-
tur. Kanunun, en basit insanın (insanların) bile kolayca anlayacağı
kadar basit olm ası gerekir.

256
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Amaç cüm lelerinin bu farklı kurulum larm ı bir tablo halinde g ö s­


termek daha kolay anlaşılm alarını sağlayabilir.

A m aç C ü m lelerin in G enel K urulum Tablosu

Bağlaç Kip Zaman

ut (olumlu)
ne (olumsuz)
Esas fiil ilk zamanlardaysa Şimdiki Zaman
qui (ilgi zamiri) Subiunctivus Esas fiil ikinci zamanlardaysa Şimdiki Hikâye
Zamanı
quö + üstünlük
dereceli bir sıfat

. 2. Sonuç Yardımcı Cümleleri

Esas cüm ledeki eylemin sonucuna işaret eden yardım cı cüm le­
lerdir ve Sonuçta ne oldu? Bunun sonucu nedir? gibi sorulara cevap
niteliği taşır; örn. O kadar yiğ it bir ad am dı ki, ölüm e g özü kapalı
g itti (Ölüme g ö zü kapalı g id ecek kadar yiğit bir adam dı).

Sonuç Yardım cı C ü m lesin in K urulum u

Sonuç Cümlesi tan tu s, -a, -um , adj. (o kadar büyük) ve talis, -e,
adj. (öyle, böyle) gibi sıfatlarla, ita, tam ve sic (öyle, o kadar) gibi
zarflarla ve cümle olum luysa u t + sub., olum suzsa u t n o n + sub.
kalıbıyla kurulur.

S onuç C ü m lelerin i Kuran Z arf ve Sıfatlar

Zarflar

tam : o kadar, öyle


adeo: o derece, o dereceye kadar, o kadar
eo: o kadar
ita: öyle, o kadar
totie n s: o kadar sık
sic: öyle, o kadar

257
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Sıfatlar

talis, -e, öyle, öylesine


tantus, -a, -um, o kadar büyük
tot: o kadar çok

Örnekler

Tam fortis est, ut nihil timeat. 0 kadar cesurdur ki, hiçbir şey­
den korkmaz (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdur).
Tam fortis est, ut nihil timuerit. 0 kadar cesurdur ki, hiçbir
şeyden korkma m istir (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdur.)
Tam fortis erat, ut nihil timeret. 0 kadar cesurdu ki, hiçbir şey­
den korkm uyordu (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdu).
Tanta erat tempestas ut nautae navem non solverent. Fırtına
o kadar büyüktü ki, gem iciler yelken aç(a)madılar (denize a ç ıla m a ­
dılar).
Tales nos esse putamus ut âb omnibus laudemur. Herkes tara­
fından övülecek şahıslar olduğum uzu düşünüyoruz.
Sententiae philosophi tam difflciles erant, ut audientes intel-
legere non possent. Filozofun fikirleri (söyledikleri) o kadar zordu
ki, dinleyenler anlayamadı.
û u in tu s tam verecundus erat ut quicquam dicere non posset.
ûuintus o kadar utanç içindeydi ki, h içb ir şey söyleyemedi.
Tanta erat tempestas ut omnes timerent. Fırtına o kadar b ü ­
yüktü ki, herkes korku içindeydi.
Brutus talem orationem dedit ut omnes cum eo militare vel-
lent. Brutus öyle bir konuşm a yaptı ki, herkes onunla birlikte sa­
vaşmak istedi.
ûuintus carmen ita recitavit ut omnes eum laudaverint. û u in ­
tus şiiri öyle okudu ki, herkes onu övdü.
Senatores quidam Caesari adeo invidebant ut eum occiderint.
Bazı senatörler Caesar'ı öldürecek kadar kıskanıyordu.
ûuis tam demens est ut sua voluntate maereat. Kim kendi se­
çimine üzülecek kadar delidir.
Tanta subito malacia exstitit ut se loco movere non possent. Her
şey aniden öyle sütliman oldu ki, yerlerinden kımıldayamadılar (bile).

258
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Talem du cem habemus u t n ih il timeamus. Öyle bir kom utanı­


mız var ki, h içb ir şeyden korkmuyoruz (korkmayız).
Tot se n te n tia e eran t u t nemo co n se n tire n t. Hiç kim senin katıl­
m adığı (katılamayacağı) o kadar çok düşünce vardı ki.
Gallus tam ferox est ut omnes Romani eum timeant. Gallus o
kadar vahşidir ki, bütün Rom alılar ondan korkar.
Tanta vis probitatis est ut eam in hoste etiam diligamus. Dü­
rüstlüğün gücü (değeri) o kadar büyük ki (dürüstlük o kadar büyük
bir değer ki), düşm anım ızda bile olsa ona saygı duyarız.
Caesar tam fortis erat ut Germanos superaret. Caesar Germen­
leri yenecek kadar güçlüydü.
Terror erat tantus ut omnes fugerent. O kadar büyük bir korku
yaşadılar ki, hepsi kaçtı.
Terror erat tantus ut non facile milites sese reciperent. Asker­
ler o kadar büyük bir korku yaşadılar ki, kendilerine gelmeleri hiç
kolay olm adı (zor kendilerine geldiler; öyle kolay kolay kendilerine
gelemediler).
Tam graviter vulneratus est ut caperetur. O kadar ağır yara­
landı ki, yakalandı (esir düştü).
Milites tam fessi erant ut ante noctem in castra non perveni-
rent. Askerler öyle yorgundu ki, akşamdan önce ordugâha varam a­
dılar.
Canes sic defende ut lupus fugiat! Köpekleri öyle koru ki, kurt
kaçsın!
Talem cibum discipulis dabit ut omnes moriantur. Öğrencilere
öyle bir yiyecek verecek ki, hepsi ölecek.
Lucius tam iratus erat ut patrem interficere vellet. Lucius o
kadar kızm ıştı ki (kızgındı ki), babasını öldürm ek istedi.
Dux tam potus erat ut Galliam oppugnare non posset. Komu­
tan o kadar sarhoştu ki, Galya'ya taarruza geçemedi.
Philosophus tam defessus erat ut in via dormiret. F ilozof o ka­
dar yorgundu ki, yolda uyudu.
Siciliam Verres ita vexavit, ut ea restitui in pristinum statüm
nullo modo possit. Verres Sicilya'nın öyle canına okudu ki, artık
h içbir şekilde eski haline getirilemez.

259
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

N em o est adeo stu ltu s u t n o n d iscere possit. Hiç kimse (bir şey)
öğrenemeyecek kadar aptal değildir.
N em o est tam sen ex qu i se a n n u m n o n p n te t p osse vivere.
Hiç kimse bir yıl daha yaşayabileceğini düşünem eyecek kadar yaşlı
ol(a)maz. (Bu örnekte de görüldüğü üzere, Sonuç Cümlesi İlgi Zami­
riyle de kurulabilir.)
N em o est qu i te n o n od erit. Senden nefret etmeyecek (nefret et­
meyen) kimse yok.
N on ego sıım ille fe r r e u s , q u i fra tris m a erore n o n m ovear.
Ben kardeşim in derdiyle dertlenm eyecek kadar taş kalpli biri de­
ğilim.
In n ocen tia e st a ffe ctio talis anim i, qu ae n ocea t n em in i. M asu­
miyet, zihnin hiç kimseye zarar vermemeye yönelimidir.

3. Dolaylı Emir Cümleleri

Genellikle emir, istek, dilek, rica, yakarı dile getiren ve dile getiri­
lenlerin akıbetinin hitap edilen kişiye bağlı olduğu cümlelerdir. Bu
cümlelerde Subiunctivus Kipinin kullanılm ası, dileğin olup olm aya­
cağının kestirilem em esindendir.
Bu cüm leler olum luysa, yardım cı cüm le u t + sub. ile, olum suzsa
n e + sub. ile kurulur. Bazen u t kullanılm adan, sadece Subiunctivus
Kipinde çekilen bir fiille de kurulabilir.
Aşağıdaki örneklerde Dolaylı Emir Cümlelerinde genellikle hangi
fiillerin kullanıldığı ve cümlelerin ne şekilde çevrileceği anlaşılacaktır.

Ö rn ekler

Te oro u t m ih i parcas. Senden beni esirgemeni diliyorum (yal­


varıyorum).
Te oro m ih i parcas. Senden beni esirgem eni diliyorum (yalvarı­
yorum). (ut olmadan)
Eum oravit n e ta m c e le rite r cu rre re t. Ondan bu kadar hızlı
koşm am asını istedi.

oro, orare, oravi, oratıım, 1, v., rica etmek, istemek, yakarmak, dilemek (acc.
alır; bu yüzden te oro cümlesindeki te acc.'tur)

260
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Nautae deos orabant u t se servarent. Denizciler tanrılara ken­


dilerini korum aları (esirgemeleri) için yalvarıyorlardı.
Uxor petivit a philosopho ne ad senatum hodie eat. Karısı filo­
zoftan bugün senatoya gitm em esini rica etti (istedi).
Uxor petivit a philosopho ne ad senatum illo die ire t. Karısı
filozoftan o gün senatoya gitm em esini rica etti (istedi).
Ab eis petivit ne se vulnerarent. Onlardan kendilerini yarala­
mam alarını istedi (rica etti).
Incolae a Romanis petiverunt ut auxilium quam celerrime
mitterent. Yerliler R om alılardan olabildiğince hızlı yardım gönder­
melerini rica etti.
Philosophus persuaserat discipulo ut libros servaret. Felsefeci,
öğrenciyi kitapları korum ası gerektiğine ikna etmişti.
Philosophus persuaserat agricolae ne canes pasceret. Filozof,
köpekleri beslem em esi konusunda çiftçiyi ikna etmişti.
Mihi persuasit ut venirem. Beni gelmeye ikna etti.
Uxori Gaii persuadere conabor ut cenam optimam nobis pare t.
Gaius'un karısını bize m ükellef bir akşam sofrası kurması için ikna
etmeye çalışacağım .
Dux copias hortatus est ut sununa virtute pugnarent. Komutan
askeri kuvvetlerini çok büyük bir cesaretle vuruşmaya teşvik etti.
Imperator senatores hortabatur ut templa aedificarent. İm pa­
rator senatörleri tapm aklar inşa etmeye teşvik ediyordu.
Me monuit ne venirem. Gelmemem konusunda beni uyardı.
Monet ut omnes suspiciones vitet. Bütün şüphelerden kaçın­
m asını söylüyor (kaçınması konusunda uyarıda bulunuyor).
Uxor Caesarem sapienter monuit ut in urbe maneret. Karısı
Caesar'ı şehirde kalm ası konusunda akıllıca uyardı.
Eos monuit ut tacerent. Onları susm aları konusunda uyardı.
Philosophus Lucium monuit ne nepotem timeret. Filozof,
Lucius'u torunundan k o r k m a m a s ı konusunda uyardı.

peto, petere, petivi, petitu m , 3, v., istemek, dilemek, rica etmek, istirham et­
mek; a + ahi., birinden (istemek, rica etmek); quam celerrime: olabildiğince
hızlı, mümkün mertebe hızlı bir şekilde; persuadeo, persuadere, persuasi, per-
suasum, 2, v., ikna etmek; (dat. alır); conor, conari, conatus, 1, v., dep., çahşmak,
gayret sarf etmek, girişmek, denemek

261
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

A m ir.fi. te admonuimus n e omne vinum illud bibere s. Arkadaş,


seni o şarabın hepsini içm em en konusunda özellikle uyardık.
Pater me rogavit ne tibi iterum loquar. Babam benden seninle
bir daha konuşmam am ı istedi.
Noli me rogare ut plus pecuniae tibi dem! Benden sana bunca
(bu kadar çok, çok) para verm em i isteme!
Me rogavit ut tacerem. Benden susm am ı istedi.
Te rogo ut eum iuves. Ona yardım etmeni istiyorum.
Cur servis imperabas ut portas clauderent? N için kölelere ka­
pıları kapam alarını em rediyordun?
Eis imperavit ne dicerent. Onlara söylem em elerini emretti.
Mater liberis imperavit ne in horto currerent. Anne (anneleri)
çocuklarına bahçede koşm am alarını emretti.
Gaius, dux magnus, militibus imperavit ut urbem caperent.
Büyük bir komutan olan Gaius askerlerine şehri zapt etmelerini b u ­
yurdu.
Caesar militibus imperavit ut flumen transirent. Caesar asker­
lere nehri geçm elerini (nehrin karşısına geçmelerini) buyurdu.

Yukarıdaki cümlelerde geçen fiiller dışında bu tür cümle yapısı


için önemli olan iubere ve vetare fiilleri ut almadan, sadece mastar­
la kullanılır; iubere olum lu emirlerde, vetare ise olumsuz emirlerde
kullanılır. Dolayısıyla iubere fiili, bir kimseye bir şey yapmamasını
emretmek için kullanılmaz, bunun yerine vetare kullanılır; çünkü ve­
tare kendi başına olumsuz bir anlam içerir. Bu fiillerin her ikisi de
acc. alır; örn. Te iubeo in urbe manere. Şehirde kalmanı em redi­
yorum . Te veto in urbe manere. Şehirde kalm am anı em rediyorum
(Şehirde kalm anı yasaklıyorum , şehirde kalm ana izin verm iyorum ).
Helvetios oppida restituere iussit. Helvetilere ülkelerini yen id en in­
şa etm elerini em retti.

rogo, rogare, rogavi, rogatum, 1, v., birine bir şey sormak, bir şeyi sorgulamak,
araştırmak; birinden bir şey istemek (acc. alır; bu yüzden me rogavit cümlesin­
deki me acc.'tur.); iubeo, iubere, iussi, iussum, 2, v., emir vermek; veto, vetare,
vetui, vetitum, 1, v., izin vermemek, yasaklamak

262
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

4. D ilek B ild ire n Y ardım cı Cümleler

Herhangi bir şeyin olm asını ya da olm am asını dileyen ya da ar­


zulayan cümlelerdir. Bir dileği ifade eden bağım sız cümlelerden
geliştirilen bu tür yardım cı cüm leler dilem ek, istem ek, rica etm ek,
tercih etm ek gibi fiillerle ve olum lu yardım cı cüm lenin başına ut,
olum suz yardım cı cüm lenin başına n e getirilm esiyle kurulur.
Cupio n e veniat. Gelmemesini arzu ederim.
Opto u t in h oc tem plo n em o im probus vir reperiatur. Bu tapmak­
ta ahlaksız (kötü, dürüst olmayan) bir adamın bulunmamasını ümit,
ederim (Ümit ederim ki, bu tapmakta ahlaksız hiç kimseye rastlanmaz).

5. Korku İfade Eden Yardımcı Cümleler


Herhangi bir olayın gerçekleşm esinden duyulan korkuyu dile ge­
tiren cümlelerdir ve tim ere, vereri, m etu ere gibi fiillerle kurulurlar.
Ancak şimdiye dek görülenin aksine, bu tür cümleler olumluysa ne,
olum suzsa u t ya da ne n o n ile kurulurlar. Başka deyişle bir şeyin
olm ası istendiği halde olmayacağından korkuluyorsa, yardımcı cüm­
lenin başına u t getirilir, ama bir şeyin olm ası istenm ediği halde ola­
cağından korkuluyorsa, yardım cı cümlenin başına ne getirilir.

OLUMSUZ
İlk Zamanlar Bağlaç Subiunctivus
timeo (praes.) veniat (praes.)
timebo (fut.) ut
timuero (fut. perf.) venerit (perf.)
korkuyorum
gelmeyecek diye
korkacağım
(gelmemesinden)
korkacaktım

Gelmeyecek diye (gelmemesinden) korkuyorum (korkacağım; korkacaktım).

İkinci Zamanlar Bağlaç Subiunctivus


timebam (imp.) veniret (imp.)
timui (perf.) ut
timueram (plusperf.) venisset (plusperf.)
korkuyordum
gelmeyecek diye (gelmemesinden; gelmemiş olma­
korktum
sından; gelmemiştir diye)
korkmuştum
Gelmeyecek diye (gelmemesinden; gelmemiş olmasından; gelmemiştir diye)
korkuyordum (korktum; korkmuştum)

263
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

OLUMLU
İlk Zamanlar Bağlaç Subiunctivus
timeo (praes.) veniat (praes.)
timebo (fut.) ne
timuero (fut. imp.) venerit (perf.)
korkuyorum
gelecek diye
korkacağım
(gelmesinden)
korkacaktım

Gelecek diye (gelmesinden) korkuyorum (korkacağım; korkacaktım).

İkinci Zamanlar Bağlaç Subiunctivus


timebam (imp.) veniret (imp.)
timui (perf.) ne
timueram (plusp.) venisset (plusperf.)
korkuyordum
gelecek diye (gelmesinden; gelmiş olmasından; gel­
korktum
miştir diye)
korkmuştum

Gelecek diye (gelmesinden; gelmiş olmasından; gelmiştir diye)


korkuyordum (korktum; korkmuştum).

Ö rn ekler

Tim ebam u t h o c fe cisse t. Bunu yapm am ış olm asından korku­


yordum.
Tinmeo n e h o c faciat. Bunu yapacağından (yapmasından, yapıyor
olmasından) korkuyorum.
Tim ebam u t h o c fa ceret. Bunu yapm ayacak diye (yapmamasın­
dan) korkuyordum.
N on v ere o r n e h o c n o n fe ce rit. Bunu yapmamış olm asından
korkm uyorum .
Tinıeo n e pluat. Yağmur yağacak diye korkuyorum.
Tim eo u t pluat. Yağmur yağm ayacak diye korkuyorum.
T im eo n e n o n (=ut) pluat. Yağmur yağmayacak diye korkuyorum.
Vereor u t apte dicam. Doğru dürüst konuşamamaktan korkuyorum.
V ereor u t m atu re venias. Zamanında gelm eyeceğinden korku­
yorum.

timeo, timere, timui, 2, v., korkmak, endişe duymak; vereor, vereri, veritus, 2,
v., dep., korkmak; metuo, metuere, metui, m etutum , 3, v., korkmak

264
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M etu o, n e fru stra la b orem su scep eris. Korkarım, boşuna çalış­


tın (emek sarf ettin).
V erebam ini, n e n o n id fa ce re m q u o d recep issem . Üstlenmiş o l­
duğum işi başaram ayacağım dan korkuyordunuz.
M etu ebat scilicet, n e in d ica ren t dolorem ferre n on possen t.
Acıya dayanamayacaklarını belki dile getirebilirler diye korkuyordu.
Pavor cep era t m ilite s n e m o r tife r u m e ss e t v u ln u s Scipionis.
Scipio'nun yarasının ölüm cül olabileceğine dair askerleri bir korku
almıştı.
Tim eo n e m oriar. Ölmekten korkuyorum.
Korkmak fiilleri m astarla da kullanılabilir; örn. Tim eo m ori.
Ölmekten korkuyorum. T îm et can is in silvam ire. Köpek ormana
girmekten (gitmekten) korkuyor. V ereor dicere. Söylemekten kor­
kuyorum.

6. Engelleme ve Reddetme İfade


Eden Yardımcı Cümleler

Bu tür cümleler, bir şahsın olm asını istem ediği herhangi bir ey­
lem in ya da olayın önüne geçişini ya da birisini bir şey yapmaktan
alıkoym asını dile getirir. Bunlar esasen olum suz cümlelerdir. Bu
olum suzluk yardım cı cüm lenin başına ne, q u in ve q u om in u s geti­
rilerek sağlanır.1

Ö rnekler

H ostes p ro h ib e te , cives, n e in u rb e m v en ian t! Ey vatandaşlar,


düşm anların şehre gelm esine engel olun! (Vatandaşlar, düşmana
engel olun ki, şehre gelmesinler.)
M uru s m agn u s h o ste s im p ed it q u in in u rb e m veniant. Koca
duvar düşm anların şehre gelm esini engelliyor (düşmanları şehre
gelmekten alıkoyuyor).
Pastor lu p os d e te rru it q u om in u s in agrum v en iren t. Çoban
kurtları tarlaya girem esinler diye korkuttu (Çoban kurtların tarlaya
girm esine engel oldu).

1 McKeo vvn 2010: 292.

265
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

T eneri n o n p otu i, q u in h o c tib i declararem . Bunu sana açıkla­


maktan kendim i alıkoyamadım.
Im p ediri n o n p o te s t q u in p rogrediatu r. İlerlem esi engellene­
mez.
N on p ossu m u s q u in alii a n o b is d isse n tia n t recu sare. Başkala­
rının bizden ayrı düşündüğünü reddedem eyiz.
A etas n o n im p e d it q u om in u s litte ra ru m stu d ia ten eam u s, us-
que ad u ltim u m te m p u s se n e ctu tis. Yaşımız bizi edebi çalışm ala­
rımıza bağlı kalmaktan hayatımızın sonuna kadar alıkoyamaz.
R ebus te rre n is m u lta ex tern a q u om in u s p erflcia n tu r p ossu n t
obsistere. Dünyevi işleri tam am lam am ıza birçok dış etken engel
olabilir.
Quid ob sta t q u om in u s deu s sit beatu s? Tanrı'yı mutlu olm ak­
tan ne alıkoyabilir?

7. Şüphe Dile Getiren Cümleler

İçeriğinde şüphe ya da kuşku barındıran cümleler bir çeşit dolay­


lı sorudur. Bu cüm leler ohım lu bir anlam taşıyorsa, an ya da n u m ile
kurulur; olum suzsa veya bir sorgulam a söz konusuysa qu in ile olu ş­
turulur. Yardımcı cümlenin öznesi, dolaylı sorudaki gibi, nom inati­
vus olarak yazılır ve yine yardım cı cüm lenin Subiunctivus Kipindeki
fiili bütün zamanlarda çekilebilir. Bundan başka yardım cı cümlenin
fiili nadiren olum suz olur, ama olum suz olacaksa n o n kullanılır.

Ö rn ekler

D ubito n u m m a ter tu a m e am et. Annenin beni sevip sevm edi­


ğinden (beni sevdiğinden) şüphe ediyorum . (Bu fiil bu tür cüm lelerin
temel fiili sayılır. Bu fiil, tered d ü t etm ek, çekin m ek ya da kararsız
kalm ak anlamını da taşır. Bu anlam da kullanıldığında genellik­
le m astar alır; örn. Caesar R u b ico n e m tra n sire dubitavit. Caesar
R ubico nehrini geçmekte tereddüt etti; N on d u b item dicere. Söyle­
mekten çekinm em eliyim .)
D ubito an m a ter tu a m e am et. Annenin beni sevip sevm ediğin­
den (beni sevdiğinden) şüphe ediyorum.
dubito, dubitare, dubitavi, dubitatum, 1, v., şüphe etmek, kuşku duymak

266
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

N on dubito quin m a ter tua m e amet. Annenin beni sevdiğinden


şüphe etmiyorum.
Quis du b ita t quin mater tua me amet? Annenin beni sevdiğin­
den kim şüphe eder? (Bu örnek, bu tür cüm lelerin bir soru şekline
de getirilebileceğini ve cüm lenin ana kurgusunda herhangi bir de­
ğişiklik olm ayacağını gösterir.)
Non dubito quin domi sit. Evde olduğundan şüphem yok.
Non dubitat Socrates quin mortui felice s sint. Sokrates ölenle­
rin mutlu olduğundan şüphe etmiyor.
Non dubito quin discipuli pigri sint. Öğrencilerin tem bel oldu­
ğundan kuşkum yok.
Non dubium erat quin canes interfecissent lupi. Kurtların k ö­
pekleri öldürm üş olduğuna şüphe yoktu, (dubius, -a, -um, adj., [şüp­
heli, kuşkulu] sıfatının cinssizinden oluşturulan dubium esse [şüp­
heli olmak, şüphesi olmak] ve olum suzu non ya da haud dubium
esse [şüpheli olmamak, şüphesi olmamak] kalıbı, bu tür cüm lelerin
temel fiillerindendir.)
Non dubium est quin u x orem nolit filius. Oğulun (çocuğun) ev­
lenmek istem ediğine hiç şüphe yok.
Dubium erat num discipuli libros de medicina legissent. Öğ­
rencilerin tıp (tıp üzerine yazılan) kitapları okumuş olup olm adıkla­
rı konusu şüpheliydi (okumuş olduğu şüpheliydi).
Non est dubium quin terror animos omnium civium occupave-
rit. Bütün vatandaşların ruhunu korku sardığına (ruhunun korkuya
kapıldığına) kuşku yok.
Nemo dubitabat quin tuiti essemus. Hiç kimse bizim emniyette
olduğum uzdan şüphe etmiyordu.
Quis dubitat q u in sint fortes? Cesur olduklarından kim şüphe
eder?
Haud dubium est quin Cato hunc librum scripserit. Bu kitabı
Cato'nun yazdığına hiç şüphe yok.
Non erat dubium q u in plurimum possent. Çok büyük b ir güçle­
ri olduğuna (güce sahip olm uş olduklarına) kuşku yoktu.
Quis dubitat quin in virtute divitiae sint? Esas zenginliğin er­
demde bulunduğundan kim şüphe eder?

267
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

D ubitatis, iu d ices, q u in h u n c v in d ice tis? Bu adamı savunmakta


tereddüt mü ediyorsunuz, sayın yargıçlar!
N on dubitavi, id a te p e r littera s p e te re . Bunu sana mektup ya­
zarak istemekten (hiç) çekinmedim.

.
8 Dolaylı Soru Cümleleri

Düz bir sorunun dolaylı anlatımı olan bu cümleler, kurala uygun


olarak bir esas cüm le ve b ir yardım cı cüm leden oluşur. Ancak d o ­
laylı soruların en önem li özelliği dolaylı sorunun öznesinin n om i­
nativus halde olm asıdır. Bunun yanı sıra önceki yardım cı cümle ka­
lıplarından farklı olarak, dolaylı sorunun fiili Subiunctivus Kipinin
bütün zam anlarında çekilebilir. Bu konuda çok katı kurallar yoktur.
Yine de temel kural, esas cüm lenin fiili ilk zamanlardaysa, yardım ­
cı cüm lenin fiilinin Şimdiki Zaman veya Geçmiş Zamanda olacağı,
ikinci zam anlardaysa Şimdiki Hikâye Zamanı veya -M iş'li Geçmiş
Zamanda olacağıdır.

Dolaylı Soru C ü m lelerin in K urulum u

Bu kurulumu anlamak için, daha önce işlenen düz cüm lenin na­
sıl dolaylı cümle haline getirildiği konusunu hatırlamak gerekir. İş­
te aynı şekilde düz bir soru da dolaylı hale şu şekilde getirilir:
Düz Soru: Ubi e st Plato? Platon nerede?
Dolaylı Soru: P h ilosop h u s rogavit u b i Plato esset. F ilozof
Platon'un nerede olduğunu sordu.
Yukarıdaki dolaylı soru cüm lesinde olduğu gibi, tüm dolaylı so ­
rular Haber Kipiyle kurulan b ir esas cümle (philosophu s rogavit)
ve Subiunctivus Kipiyle kurulan bir yardım cı cüm leden (ubi Plato
esset) oluşur. Soru kelim esiyle başlayan yardım cı cümlenin öznesi,
söz konusu cüm ledeki Platon gibi nom inativus halde yazılır.
Aşağıdaki örnekler dolaylı soruyu oluşturan soru kelimelerinin,
öznelerin ve zam anların nasıl kullanıldığına dair bir fikir verecektir.

Ö rn ekler

Scio u b i sin t sol e t luna. Güneşin ve ayın nerede olduklarını b i­


liyorum.

268
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Scio u b i fuerint sol et luna. Güneşin ve ayın nerede olduklarını


(olmuş olduklarım) biliyorum .
Sciebam u bi essent sol et luna. Güneşin ve ayın nerede olduk­
larını biliyordum .
Sciebam ubi fuissent sol et luna. Güneşin ve ayın nerede olmuş
olduklarını biliyordum .
Philosophum rogabo ubi sint sol et luna. Güneşin ve ayın nere­
de olduklarını filozofa soracağım .
Philosophum rogavi ubi essent sol et luna. Güneşin ve ayın ne­
rede olduklarını filozofa sordum.
Philosophum rogaveram ubi essent sol et luna. Güneşin ve ayın
nerede olduklarını filozofa sormuştum.
Scio quid fecissent discipuli Epicuri. Epikuros'un öğrencileri­
nin ne yaptığını (yapmış olduğunu) biliyorum .
Sciebam ubi caneş semper iacere ament. Köpeklerin genellikle
nerede yatmaktan hoşlandıklarını biliyordum .
Nescivit cur non dixissent. N için söylem em iş olduklarını bilm i­
yordu (Bu konuda h içbir fikri yoktu).
Rogant quid acciderit. Ne olduğunu (olup bittiğini) soruyorlar.
Rogant qu is adveniat. Kimin geldiğini (geleceğini, gelmekte ol­
duğunu) soruyorlar.
Rogant cu r clamares. Neden bağırdığını soruyorlar.
Rogant ubi milites sint. Askerlerin nerede olduğunu soruyorlar.
Rogant quando redeamus. Ne zaman döneceğim izi soruyorlar.
Rogant q u ot servos habeam. Kaç tane kölem olduğunu soruyorlar.
Lucius oraculum rogavit num sibi filiu m esset. Lucius oğlu
olup olm ayacağını kâhine danıştı. (Num soru kelimesi, yardım cı
cüm ledeki fiilin bir olum suz kelime alm aksızın ilgili örnekteki gibi
çevrilm esini sağlar.)
Nescio num Augustus servos interfecerit. Augustus'un köleleri
öldürüp öldürm ediğini bilm iyorum .
Magister pueros rogat utrum laborent an ludant. Öğretmen ç o ­
cuklara çalışacaklar mı, yoksa oyun mu oynayacaklar diye soruyor.
(Utrum . . . an . . . soru kelimeleri, yardım cı cüm lede ikili soru sorul­
m asını ve bu fiillerin ilgili örnekteki gibi çevrilm esini sağlar.)

269
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Nescio utrum Platonem ames an E picurum . Platon'u mu, yoksa


Epikuros'u mu sevdiğini bilm iyorum .
Nescio Platonemne ames necne. Platon'u sevip sevm ediğini b il­
miyorum. (Bu cüm lede ne . . . necne kalıbındaki necne kelim esi yar­
dım cı cüm lenin fiilinin olum suz çevrilm esine neden olur. Bu cüm ­
lenin düz sorusu şu şekildedir: Platonemne amas annon? Platon'u
seviyor musun, sevm iyor musun? Görüldüğü üzere düz sorudaki ne
. . . annon kalıbındaki annon, dolaylı soruda necne olur.)
Sentio ubi futurus sit. Nerede olabileceğini hissediyorum .
Audivi ubi futurus sit. Nerede olacağını işittim.
Ûualis sit animus, ipse animus nescit. Zihnin kendisi zihnin ne
olduğundan bihaber (Zihnin ne olduğunu zihnin kendisi bile bilm i­
yor ki).
Disce, quid sit vivere! Yaşamanın ne olduğunu öğren!
ûuaeritur cur doctissimi homines de maximis rebus dissenti-
ant. Niçin en aydın (eğitimli, bilgili) insanların çok önem li konular­
da fikir ayrılığı yaşadıkları soruluyor (sorgulanıyor).
D ifficile dictu est quaenam causa sit. Sebebin ne olduğunu söy­
lemek zordur.
Videamus primum, deorumne providentia mundus regatur.
Önce dünyanın tanrıların öngörüsüyle yönetilip yönetilm ediğine bir
bakalım.
Quod nescire malum est, agitemus, utrumne divitiis homines
an sint virtute beati. Neyin kötülük (talihsizlik) olduğunu bilm e­
meyi tartışalım (hele), acaba insanlar zenginlik sayesinde mi (zen­
gin olduklarında mı) mutlu olurlar, yoksa erdem sayesinde mi (er­
demli olduklarında mı)?
Scire oportet, fllia tua ubi sit. Kızının nerede olduğunu bilm en
gerekir.
Non tu is es, qui, q u i sis, nescias. Kendinin kim olduğunu bilm e­
yecek bir adam değilsin.
Bis bina quot essent, nesciebat. İld kere ikinin kaç ettiğini b il­
miyordu.

270
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

B. DESCARTES ÖĞRENDİKLERİNİ TEKRARLIYOR

Lectiones De Vita: Hayata Dair Dersler1

Thales interrogatus quid Thales'e tanrının ne olduğu


ess e t Deus, ita respondit: quod sorulunca, şöyle dedi: "Başı, s o ­
initio et fine caret. nu olmayan şey."
Thales interrogatus quid Thales'e en zor şeyin ne oldu­
esset difflcile, Se ipsum, inqu- ğu sorulunca, "Kendini bilmek,"
it, nosse. interrogatus, quid dedi. En kolay şeyin ne olduğu

esset facile, Alterum, inquit, sorulunca (da), "Başkasına akıl


vermek," dedi.
admonere.
Thales'e en eski şeyin ne o l­
Thales rogatus, quid esset
duğu sorulunca, şöyle cevap
omnium vetustissimum, res­
verdi: "Tanrı; çünkü h iç varol­
pondit: Deus, quod nunquam
maya (olmaya) başlam adı."
esse coepit.
Aynı kişiye (Thales'e) en gü­
idem rogatus, quid esset
zel şeyin ne olduğu sorulunca,
pulcherrimum, respondit:
şöyle cevap verdi: "Dünya; çün­
Mundus; est enim opus Dei, kü Tanrı'nm eseri ve ondan da­
quo nihil est pulchrius. ha güzel bir şey yok."

1 A m o l d 1848: 136; W a l k e r 1835: 45

271
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Thales rogatus, quid m axi- Thales'e en büyük şeyin ne


olduğu sorulunca, şöyle cevap
mum (esset), respondit: Locus:
verdi: "Yer (Mekân); çünkü her
capit enim onmia.
şeyi içine alır."
idem interrogatus, quid ve- Thales'e en hızlı şeyin ne
olduğu sorulunca, şöyle cevap
locissimum (esset), respondit:
verdi: "Zihin; çünkü her şeyi bir
Mens, discurrit enim per om­
çırpıda geçer."
nia. Thales'e en kuvvetli şeyin ne

Thales interrogatus, quid olduğu sorulunca, şöyle cevap


verdi: "Zorunluluk, yani Kader;
esset robustissimum, respon­
çünkü her şeyin üstesinden gelir."
dit: Necessitas, sive Fatum: su- Thales'e en akıllı (bilge) şe­

perat enim omnia. yin ne olduğu sorulunca, şöyle


cevap verdi: "Zaman, çünkü her
Thales interrogatus, quid
şeyi keşfeder."
esset sapientissimum, respon­ Thales'e insanlar için en or­

dit: Tempus: invenit enim om­ tak şeyin (insanlar arasında en


bilinen şeyin) ne olduğu soru­
nia.
lunca, şöyle cevap verdi: "Umut;
Thales rogatus, quid maxi- çünkü başka h içbir şeyi olm a­

me commune esset hominibus, yan bile buna sahip."


Anaksagoras'a oğlunun ölü ­
ita respondit: Spes: hane enim
m ünün ruhuna acı verip ver­
et illi habent, qui aliud nihil. m ediğini sorulunca, şöyle dedi:
Anaxagoras rogatus num "Onun (bir) ölüm lü olarak d oğ ­
duğunu (doğmuş olduğunu) (za­
mors fllii animam suam doluis-
ten) biliyordum ."
set, ita respondit: Sciebam me Bilgeler bilgesi (çok bilge bir
genuisse m ortalem . adam olan) Sokrates kendisinin
h içb ir şey bilm ediğinden başka
Sapientissimus Socrates
b ir şey bilm ediğini söylüyordu
dicebat, scire se nihil, praeter (bir tek b ir şey bildiğini söylü­
hoc ipsum, q u o d nihil scire t. yordu, o da hiçbir şeyi bilm edi­
ğiydi).

272
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Cicero, Fabiae dicenti se Cicero, kendisinin otuz yaşın­


triginta annos h abere, Verum da olduğunu söyleyen Fabia'ya,
"Doğrudur," dedi, "çünkü bunu
est, inquit, nam hoc iam ante
tam yirm i yıl önce işittim ."
viginti annos audivi. Benim için bu mektuplarda
Est gaudium et solatium hem sevinç hem teselli var (ben
bu m ektuplarda hem sevinç
mihi in litteris, inquit Plinius:
hem de teselli buluyorum), dedi
Itaque, turbatus infirmitate Plinius. Bu yüzden karımın za­
uxoris, et periculo amicorum, aflarından, arkadaşlarımın (kar­
confugio ad studia, unicum le- şılaştığı) tehlikelerden bunalın­
ca çalışm alarım a, acımın tek te­
vamentum doloris: quae stu­
sellisine (tek teselli kaynağına)
dia praestant ut feram adversa sığm ıyorum . Bu çalışm alar ta­
patientius. lihsizliklere (kötü günlere) daha
sabırla katlanmamı sağlıyor.
Sophocles fecit tragoedias
Sophokles yaşlılık üzerine
ad senectutem. Propter quod tragedyalar kaleme aldı. Bu ça­
studium negligere potuit fami- lışm ası yüzünden ailevi m ese­
liarem rem. Itaque vocatus est lelerle (malıyla mülküyle, mali
işleriyle vs) ilgilenemedi. Bu
in iudicium a filiis ut iudices
yüzden oğulları tarafından m ah­
removerent eum a administra- kemeye verildi ki, hâkimler onu
tione familiaris rei. Tum senex ailevi işlerin idaresinden uzak­
laştırsınlar. Bunun üzerine yaş­
recitavit iudicibus, illud car-
lı adam hâkimlere kısa bir süre
men, quam proxime scripserat, önce yazmış olduğu (o) şiirini
quaesivitque num illud videre- okudu ve (onlara) bu şiirin ak­
tur esse carmen insipientis ho- lı başında olmayan bir adamın
işiym iş gibi görünüp görünm e­
minis. Haud dubium erat quin
diğini sordu. 0 şiirin (ancak) ak­
illud carmen a sapiente viro lı başında bir adam tarafından
scriberetur; et liberatus sen- yazılacağı çok açıktı (hiç kuşku
yoktu) ve hâkimlerin hükmün -
tentiis iudicum.

videretur: videre fiilinin edilgen kullanımıdır ve öyle görünmek, -miş gibi


görünmek, -gibi gelmek anlamlarına gelir. Esse carmen insipientis hominis:
aldı başında olmayan bir insanın yazacağı türden bir şiir; buradaki gen. + esse
kalıbı, işidir, görevidir, özgüdür anlamlarına gelir; in quo consisteret nobili-
tas: soyluluğun neden ibaret olduğu

273
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE

Athenienses quondam ab den (böylece) kurtulmuş oldu.


Atinalılar bir gün Euripi-
Eııripide postulabant, ut ex tra-
des'ten, (yazdığı) tragedyasından
goedia sententiam quandam bir sözü kaldırmasını istediler
tolleret. ille dixit, se fabulas (talep ettiler). (Bunun üzerine o)
Euripides ise (onlara) masalları­
componere solere ut populum
nı halka öğretmek için yazdığmı
doceret, non ut a populo disce- söyledi, halktan öğrenmek için

ret. değil.
D em okritos'a soyluluğun ne­
Democritus interrogatus, in
den ibaret olduğu sorulunca,
quo consisteret nobilitas, res­ şöyle cevap verdi: "Öküzlerin

pondit: pecudum n obilita s in soyluluğu güçlü bir bedene sa­


hip olmaktan ibaret, insanla­
valido corpore, hominum au­
rınki ise güzel bir ahlaka sahip
tem in bonitate morum. olmaktan."

274
XI. ÜNİTE

A. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE CUM İLE


BAŞLAYAN YARDIMCI CÜMLELER

Latincede cu m (quom) bağlacı ve Subiunctivus Kipiyle kurulan


üç çeşit yardım cı cümle söz konusudur: Zaman Cümlesi (olduğun­
da, olunca, olurken), Sebep Cümlesi (olduğu için, olduğuna göre) ve
İmtiyaz Cümlesi (olduğu halde, olsa da).1 Örneğin,
Zam an C üm lesi: Cum Pythagoras in G raecia esset, m irabile ac-
cidit. Pythagoras Yunanistan'dayken, m ucizevi bir şey oldu.
Sebep Cüm lesi: Quae cu m ita sint, m ors e st h om in i in elu cta b i-
lis est. M ademki bu şeyler böyledir (hayat böyledir), (o zaman) ölüm
insan için kaçınılm az bir şeydir.
İm tiyaz Cüm lesi: N ihil m e adiu vit cu m posset. Yapabileceği
halde, bana hiç yardım etmedi.

ZA M A N CÜMLESİ

Zaman ifade eden cüm le yapıları, daha önce görülen yardım cı


cümle kalıplarında olduğu gibi, bir esas cümle ve bir yardım cı cüm ­
leden oluşur. Esas cüm lenin fiili Haber Kipindedir; başına cu m (qu-
um) bağlacı getirilerek oluşturulan yardım cı cümle ise Subiuncti­
vus Kipinde kurulur ve Türkçeye -dığı za m an , -dığında, -ince, iken,
-d en sonra vs şeklinde çevrilir.
Subiunctivus Kipiyle kurulan Zaman Yardımcı Cümlesi, esas cüm­
ledeki eylemin hem hangi zamanda hem de hangi şartlar altında ger­
çekleştiğini anlatır ve esas cümlenin fikrine eşlik ediyorsa Şimdiki
Hikâye Zamanında, önceden olmuşsa -M iş'li Geçmiş Zamanda kurulur.

Zaman Yardımcı Cümlesi Bağlaç Zaman


Esas cümledeki eyleme eşlik eden Subiunctivus Kipi
cum
bir eylem Şimdiki Hikâye Zamanı

1 Cum'un daha önce abl. alan bir edat olduğu ve birlikte (örn. cum am icis: arkadaşlarla) an­
lamına geldiği öğrenilmişti. Buradaki cum bir bağlaçtır ve edat olarak kullanılan cum'dan
değişik kullanımları vardır. Bu yüzden iki kullanım birbirine karıştırılmamalıdır.

275
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Gaesar cu m q u a ere re t de m orib u s G allorum , sic reperiebat.


Gaesar Galyalılarm âdetlerini araştırırken, aşağıdaki bilgiye ulaştı
(ulaşıyordu).
Lysander cu m v ellet Lycurgi leges com m u tare, proh ibitu s est.
Lysandros Lykurgos'un kanunlarını değiştirmek isterken, engellendi.
A gesilaus, cu m ex A egypto rev erteretu r, discessit. Agesilaos
M ısır'dan dönerken, yaşam a veda etti.
Cum essem otio su s in T usculano, a ccepi tu as litteras. Tuscu-
lum'da (Tusculum'daki villam da) dinlenirken (kamu işlerinden elimi
ayağımı çekmişken; inzivadayken), senin mektubun elime geçti.
Puer, cu m p rop e flu m e n am bu laret, in aquam cecid it. Çocuk
nehrin kıyısında yürürken, suya düştü.
Cum û u in tu s in fu n d o m a n eret, fe licissim u s erat, ûuintus ç ift­
liğinde kalırken (kaldığı sıralarda), çok mutluydu.
Regina, cu m rex dorm iret, su u m a m icu m p u lch ru m dom um
vocavit. Kraliçe, kral uyurken, yakışıklı dostunu eve çağırdı.
Cum ad u rb e m v en iret, m axim a tem p la vidit. Şehre gelirken,
çok büyük tapm aklar gördü.
Cum a gricola dorm iret, p o rci in agru m ven eru n t. Çiftçi uyudu­
ğu sırada, dom uzlar tarlaya geldiler (girdiler).
Zen on em cu m in G raecia essem , au diebam fre q u en ter. Yu­
nanistan'da olduğum sıralarda, sıkça Zenon'u dinlerdim.

Zaman Yardımcı Cümlesi Bağlaç Zaman

Esas cümledeki eylemden önceki Subiunctivus Kipi


cum
bir eylem -Miş'li Geçmiş Zaman

Cum R egulus ad m ediu m pon tem venisset, pons decidit. Regulus


köprünün ortasına gelince, köprü çöktü. (Regulus'un köprünün ortası­
na gelmesi, esas cümledeki eylemden daha öncedir. Bu yüzden cum 'lu
yardımcı cümlenin fiili -M iş'li Geçmiş Zaman Subiunctivusudur.)
Cum dom u m rev en issen t, cen av eru n t. Eve dönünce, yemek ye­
diler.
Cum filia p atrem n eca visset, d e p reh en sa est. Kız babasını ö l­
dürünce (öldürdükten sonra) tutuklandı.

276
D ESC A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Hannibal, cu m ad m on tes advenisset, copias R om anorum vidit.


Haımibal dağlara ulaştığında, Romalıların askeri kuvvetlerini, gördü.
Cum lu m e n con sp exissen t, n au tae in te lle x e ru n t se novam in-
sulam in ven isse. Gem iciler ışığı görünce, kendilerinin yeni bir ada
keşfettiklerini anladılar.
Cum m e vocavisset» statim ad te veni. Beni çağırınca, doğruca
sana geldim.
Cum illa verba au divissem , tim e re coepi. Bu sözleri duyunca,
korkmaya başladım .
Cum Caesar A n con a m occu pavisset, u rb e m reliqu im u s. Caesar
A ncona'yı ele geçirdiğinde, şehri terk ettik.
A ttalu s m o ritu r a ltero et sep tu agesim o anno, cu m q u a ttu or et
quadra gin ta an n os regn asset. Attalus kırk dört yıl tahtta kaldık­
tan sonra, yetmiş iki yaşında öldü.
Cum c e r tio r fa ctu s esse t de adven tu E picuri, d iscip u los ad
eu m m issit. E pikuros'un geldiğini haber alınca, öğrencilerini ona
gönderdi.
Pythagoras cu m in g eo m e tria qu idda m n ov i in ven isset, M usis
b ovem im m olavit. Pythagoras geom etride yeni bir şey keşfedince,
Esin Perilerine bir öküz kurban etti.

C u m 'lu Zam an C ü m lelerin de


Dikkat E dilm esi G ereken H ususlar

1. Latincede Zaman Yardımcı Cümlesi cu m ve Haber Kipiyle de


kurulabilir, ama bu durum da sadece bir şeyin meydana geldiği
belirli bir zaman dilim ine işaret eder; Subiunctivuslu kullanımda
olduğu gibi esas eylemin hangi şartlar altında meydana geldiğini
açıklamaz.
Bu durum da cüm lenin fiili Şimdiki Hikâye Zamanında, Geçmiş
Zamanda ya da -M iş'li Geçmiş Zamanda çekilir. Bu tür cüm lelerde
esas cüm lede tu m (o sırada, tam o sırada, tam da o sırada), eo die
(o günde), eo an n o (o yılda), eo te m p o re (o zamanda) gibi zarf işlevi
gören ablativuslar da kullanılabilir.

quiddam novi: yeni bir şey

277
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİ NCE

Caesarem vidi, tu m cu m in Gallia eram . Galya'da bulunduğum


sırada, Caesar'ı gördüm.
Cum u rb e m con d id it, A en eas in Italia erat. Şehri kurduğu sıra­
da, Aeneas İtalya'daydı.
An tu m eras con su l, cu m in Palatio m ea dom us ardebat? Pala-
t.inm tepesindeki evim yandığı sırada, sen konsül müydün?
Cum tu R om ae eras, tu m ego d om i eram . Sen Roma'da bulundu­
ğun sırada, ben de evdeydim.
Eo tem p ore p a ru it cu m parere n e c e sse est. itaat etmesi icap
ettiği zamanda, itaat etti.

2. Cum ve H aber Kipi bazen cüm lenin esas fikrinin yardım cı


cüm lede içerild iğ i Zaman Cüm lelerinde kullanılır. Bu tür cü m le­
lerin esas cüm lesi sadece zam an ya da durum bildirir. D olayısıyla
esas cüm le ve yardım cı cüm le birb irin d en farklı fikirlere işaret
eder.
Bu tür cüm lelerin yardım cı cüm lesinin fiili Geçmiş Zaman veya
Şimdiki Hikâye Zamanında kurulur ve esas cüm lede genellikle iam
(artık, tam şimdi, henüz), vix ve aegre (ancak, zor bela, güç bela, zar
zor, hemen hemen, neredeyse hiç), n o n d u m (henüz . . . değil) gibi
zarflar kullanılır.

lam Iu n on ia laeva pa rte Sam os, d ex trii L ebin th os erat, cu m


p u er audaci co e p it gau dere volatu. Çocuk cesaret isteyen uçuşun­
dan keyif almaya başladığında, sol tarafında Iuno'nun Samos'u, sağ
tarafında ise Lebinthos yer alıyordu.
la m n o n lon giu s b id u i via aberant, cu m duas ven isse legion es
cog n oscu n t. İki lejyonun gelm iş olduğunu işittiklerinde, taş çatlasa
iki günlük yürüyüş m esafesindeydiler.

3. Cum ve Haber Kipi bazen geçm işte tekrar eden bir eylemi ifa -
de eder ve tekrar cüm lesi adını alır. Bu cüm leler -M iş'li Geçmiş Za­
m anda kurulur; örn. Cum ad a liq u od o p p id u m venerat, tem p lu m
D ianae videbat. Ne zaman bir kasabaya gitse, Diana'nm tapm ağını
görüyordu.

278
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Tekrar cüm leleri bazen Şimdiki Hikâye Zamanında ve -M iş'li


Geçmiş Zamanda çekilen bir Subiunctivusla da kurulur; örn, Saepe
cu m aliquam fem in a m v id eret m in u s b e n e vestitu m , su u m am i-
cu lu m dedit. Ne zaman giyim i kuşamı çok fakir bir kadm görse,
harm anisini (ona) verdi.

4. Şu ana kadar görüldüğü gibi, Geçmiş Zamana değil de, Şimdiki


Zaman ya da Gelecek Zamana işaret eden cu m 'lu zaman cümleleri,
Haber Kipinde bir fiil alır; örn. Cum videbis, tu m scies. Görünce, bile­
ceksin (anlayacaksın); Anim us n ec cu m adest n ec cu m discedit, ap-
paret. Ruh ne sağken ne de öldüğünde göze görünür; Cum in silvam
iero (ya da ibo), lu pos videbo. Ormana gidince kurtlan göreceğim.
(Yardımcı cümlenin eylemi, esas cümlenin eyleminden önce olduğu
için fiilin Gelecekte Geçmiş Zamanda çekilmesi daha doğru olur.)
Bu zamanlara işaret eden cu m 'lu cüm leler tekrar cüm leleri ola­
rak da kullanılabilir; örn. Stabilitas am icitiae con firm a ri p otest,
cu m h o m in e s cu p id in ib u s im perabu n t. Ne zaman insanlar duygu­
larını denetim altına alsalar, sağlam dostluklar kurulur (kurulması
mümkün olur) (Sağlam dostlukların kurulabilm esi, her zaman in ­
sanların duygularını denetim altına alm asıyla mümkün olur).

Zam an C üm lesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Özellikleri

1 dum: iken (Haber Kipi; Şimdiki Zaman; eş zamanlılık)


2 ubi, ut: bir şey olduğunda, olunca (Haber Kipi; çoğunlukla Geçmiş Zaman; ay­
rıca Şimdiki Hikâye Zamanı ve Gelecekte Geçmiş Zaman)
3 cum primum, ut primum, ubi primum, simul, simul ac (simul atque): bir şey
olur olmaz; derhal, mümkün olduğunca çabuk (Haber Kipi; çoğunlukla Geçmiş
Zaman; nadiren Şimdiki Hikâye Zamam ve Gelecekte Geçmiş Zaman)
4 postquam (postea quam): bir şey olduktan sonra (Haber Kipi; Geçmiş Zaman;
bazen Şimdiki Hikâye Zamanı)
5 antequam ve priusquam (ante . . . quam; prius . . . quam): bir eylemden önce;
olması mümkün olabilecek bir eylemden önce; (olumsuz cümle) non ante . . .
quam: bir şey oluncaya kadar .. . olmadı (bir olgu söz konusuysa Haber Kipi;
bir beklenti ve amaç söz konusuyla Subiunctivus Kipi)
6 dum, donec, quoad, quamdiu: bir şey olduğu sürece, bir şey oldukça (Haber Kipi)
7 dum, donec, quoad: bir şey olana kadar, bir şey oluncaya değin (bir olgu söz
konusuysa Haber Kipi; bir beklenti ve amaç söz konusuyla Subiunctivus Kipi)

279
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

A çıklam alar ve Ö rn ekler

1 Dura bağlacı iken, sırasında, esnasmd-a anlamlarına gelir ve bu .bağlaçla kuru­


lan cümlelerde yardımcı fiil Şimdiki Zaman Haber Kipinde çekilir ve geçmişteki
bir olaya işaret eder.
• Dum haec locjuimur, Plato ipse in Academia erat. Biz bunlan konuşurken
(konuşup dururken; konuştuğumuz sırada), Platon'un kendisi Academia'daydı.
2 • Ubi de Caesaris adventu certiores facti sunt, legatos ad eum mittunt.
Caesar'm geldiğinden haberdar olunca, ona elçiler yolladılar.
• Ubi omnis idem sentire intellexit, posterum diem pugnae constituit. Her­
kesin aynı görüşte olduğunu anlayınca, ertesi gün için savaş kararı aldı.
• Id ut audivit, Romanı demigravit. Bunu işitince, Roma'ya gitmek üzere ha­
reket etti.
• Pompeius ut equitatum suum pulsum vidit, acie excessi. Pompeius atlısı­
nın dövüldüğünü görünce, harp safından ayrıldı.
3 • Caesar, cum primum potuit, ad exercitum contendit. Caesar elinden geldi­
ğince hızlı bir şekilde ordusuna doğru ilerledi.
• Nostri simul in arido constiterunt, in hostis impetum fecerunt. Bizimkiler
(adamlarımız) kuru bir yere konuşlandıkları anda, düşmana saldırdılar.
4 • Epaminondas postquam audivit vicisse Boeotios, Satis, inquit, vixi. Epami-
nondas, Boeotialılann yenildiğini işittikten sonra, "Yeterince yaşadım," dedi.
• Milites postquam victoriam adepti sunt, nihil reliqui victis fecere. Asker­
ler zafer kazanınca, yenilenlere hiçbir şey bırakmadılar.
5 Ante + quam ve prius + quam (-den önce) bağlaçlarıyla kurulan cümlelerde bu
ifadeler ya antequam ve priusquam olarak bitişik ya da ante . . . quam ve prius
. . . quam şeklinde ayrı ayrı yazılabilir. Ayrı yazılan cümlelerde ante ve prius,
esas cümlede zarf işlevi görür. Bu tür cümleler Haber Kipiyle kurulduğunda
gerçek bir olaya işaret eder ve bazen Şimdiki Zaman ya da Gelecekte Geçmiş Za­
man, bazen de (özellikle olumsuz cümlelerden sonra) Geçmiş Zamanda kurulur.
• Nihil contra disputabo, priusquam Aristoteles dixerit. Aristoteles konuş­
madan (önce), hiç karşıt bir şey söylemeyeceğim. (Bu cümlede priusquam ile
başlayan cümle Gelecekte Geçmiş Zamanda, esas cümle ise Gelecek Zaman­
dadır. Bunun nedeni, benim yapacağım eylemden önce Aristoteles'in konuş­
masının gerekli olmasıdır).
• Prius respondes quam rogo. Ben sormadan (önce), sen cevap vereceksin.
• Antequam tuas legi litteras, ancillam ire cupiebam. Senin mektubunu oku­
madan önce, hizmetçinin gitmesini istiyordum.
• Nec prius respexi quam venimus. (Biz) gelmeden önce arkama dönüp bak­
madım (Gelinceye kadar, arkama dönüp bakmadım). (Bu tür olumsuz cümle­
lerde ante . . . quam ya da prius . . . quam -inceye kadar anlamına gelir ve bu
cümlenin düzgün çevirisi parantez içinde yazıldığı gibidir).
• Neque prius fugere destiterunt quam ad flumen pervenerunt. Nehre ge­
linceye kadar, koşup kaçmaktan vazgeçmediler (vazgeçmeden koştular).

280
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ante + quam ve prius + quam ile Subiunctivus Kipinde kurulan cümlelerse,


öngörülen bir eyleme işaret ederler ya da bir amaç veya beklenti dile getirirler.
• Lupos in terficit agricola, priusquam canes interficiant. Çiftçi kurtları öl­
dürüyor ki, daha önce onlar köpekleri öldürmesinler (Çiftçi, kurtlar köpekleri
öldürmeden önce (öldüremeden; kurtların köpekleri öldürmesini bekleme­
den) onları (kurtlan) öldürüyor).
• Non cupio prius mori, quam Romanı video (ya da videro). Roma'yı görmeden
(önce) ölmek istemem.
• Lentulus portam prius clausit quam hostes impetum facerent. Düşman
saldırıya geçmeden önce Lentulus kapılan kapadı.
6 dum, donec, quoad ve quamdiu bağlaçlan olduğu sürece, -dıkça vs anlamına
gelir ve bu anlamı veren yardımcı cümlelerin fiili Haber Kipinde çekilir.
• Dum anima est, spes est. Çıkmayan candan ümit kesilmez (Can çıkmadıkça,
umut vardır).
• Nec enim dum eram vobiscum, animum meum videbatis. Çünkü sizinle bir­
likte olduğum sürece, benim ruhumu göremiyordunuz.
• Lacedaemoniorum gens fortis fu it, dum Lycurgi leges vigebant. Lykurgos'un
kanunlan yürürlükte kaldığı sürece, Lacedaimonia halkı güçlü oldu (gücünü
korudu).
7 dum, donec, quoad bağlaçları bir şey olana kadar, bir şey oluncaya değin anla­
mı da verir ve Haber Kipiyle kurulduğunda gerçek bir olaya işaret eder.
• Donec rediit, fuit silentium. 0 dönünceye kadar bir sessizlik oldu (çöktü).
• Romae fuerunt quoad Metellus in provinciam profectus est. Metellus eya­
lete hareket edene kadar Roma'da kaldılar.
Bu tür bağlaçlar Subiunctivus Kipiyle kullanıldığında ise, bir niyeti ya da bek­
lentiyi dile getirir.
• In Italia manebo, dum venias. Sen gelinceye kadar İtalya'da kalacağım.
• Exspectas fortasse dum hoc dicat. Bunu söyleyinceye kadar belki de bekle­
yeceksin (bekliyorsun) (Belki de onun bunu söylemesini bekliyorsun).
• Tlla quidem dum te fugeret, hydrum non vidit. Senden kaçarken, yılanı gör­
medi.

Ayrıca ut, ubi, sim u l atqu e kelimeleri tekrar eden b ir eyleme


işaret ettiklerinde kadar sık, sıkça, hep olduğu gibi, sık sık, -ede­
cek olsa gibi anlamlara gelir ve esas cüm lenin fiili Şimdiki Hikâye
Zamanındaysa yardım cı cüm lenin fiili -M iş'li Geçmiş Zaman Haber
Kipinde çekilir; örn. Ut q u isq u e V erris an im u m offen d era t, in lau-
tu m ias statim con icieb atu r. Ne za m an biri Verres'in duygularını
ren cid e etse, derhal taş ocağın ı boylardı.

SEBEP CÜMLESİ

Bir olayın neden m eydana geldiğini ya da neye bağlı olarak m ey­


dana geldiğini ta rif eden cüm lelere Sebep Cümlesi denir ve genellik­

281
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

le Türkçeye çünkü, zira, bu ned en le, m adem , m adem ki, -diği için,
-d en dolayı, -den ötürü, yü zü n d en , -e g öre gibi ifadelerle çevrilir.
Bu cümle kalıpları da b ir esas cüm le ve bir yardım cı cüm leden
oluşur ve birkaç farklı şekilde kurulabilir. Cum bağlacıyla kuruldu­
ğunda, esas cüm lenin fiili Haber Kipinde, yardım cı cüm lenin fiili ise
Subiunctivus Kipinde olur.

Örnekler

Cum tu hoc facias, omnes facient. Sen bunu yaptığına göre, her­
kes yapacak (Mademki sen bunu yapıyorsun, herkes yapacak).
Dux urbem non ingressus est, cum hostes extra portas urbi
essent. Düşmanlar şehrin kapılarının dışında olduğu için, komutan
şehre girmedi.
Quae cum ita sint, mors est homini ineluctabilis est. Mademki
bu şeyler böyledir (hayat böyledir), (o zaman) ölüm insan için kaçı­
nılmaz bir şeydir.
Cum legerem libros de doctrinis Platonis, didici ideas de rebus
humanis et divinis. Platon'un öğretileriyle ilgili kitapları okudu­
ğum için, insani ve tanrısal olguları öğrendim .
Id omitto, cum ita velis. Sen böyle istedin diye, bu meseleyi ge­
çiyorum (bir kenara bırakıyorum).
Caesar, cum continente hiemare constitueret, ad Galliam re-
diit. Caesar kışı anakarada geçirm eye karar verdiği için, Galya'ya
geri döndü.
D ecim a Legio victa est, cum du x captus esset. Komutan esir
düştüğü için, Onuncu Lejyon yenilgiye uğradı.
Cum id facere non possem, quievi. Bunu yapamayacağım için,
sessiz kaldım.
Cum nuntium a duce expectavissem, ad castra tarde adveni.
Komutandan haber beklediğim den, askeri kampa geç geldim.
Cum omnem diem laboravissemus, domum non contendimus.
Bütün gün çalışm ış olduğum uzdan, eve gitmek için acele etmedik.
Id difficile non est, cum tantum equitatu valeamus. Bu zor bir
mesele değil, çünkü süvari açısından güçlüyüz.
Cum solitudo insidiarum et metuum plena sit, ratio ipsa monet

282
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

am icitias com parare. Yalnızlık (tek başmalık) hainlikler ve endişe­


lerle dolu olduğundan, aklımız bize dostluklar kurmamızı öğütlüyor.
Cum valde fo rtis R egu lu s sit, n e m o eu m superare valeat. Re-
gulus çok güçlü olduğundan, kimse onu yenemez.
Cum sis m orta lis, qu ae m ortalia su n t, cura. Ölümlü olduğuna
göre, nelerin ölüm lü olduğuna dikkat et.
Quae cu m ita sint, e ffe c tu m est n ih il esse m alum q u o d tu rpe
n o n sit. M ademki bu şeyler böyle, aşağılık olmayan bir şeyde h içbir
kötülük olm adığı da belli olmuştur.

Aslında Sebep Cümlesi, Subiunctivus Kipinden çok Haber Ki­


piyle kurulur, çünkü genellikle gerçek bir olguya işaret eder. Su­
biunctivus Kipinde ise sadece yukarıdaki şekilde cu m bağlacıyla
kurulur.
Buna rağm en Subiunctivus Kipinin sebep bildiren başka bağlaç­
larla da kullanıldığı görülür. Böyle cüm leler bizzat konuşm acının
ileri sürdüğü bir sebebi değil de, bir başkasının ileri sürdüğü bir
sebebi dile getirir, dolayısıyla sebep o şahsın sebebi olduğundan
Subiunctivus Kipiyle anlatılır. Bunun yanı sıra ileri sürülen neden
sözde bir nedense, yine sebep cüm lesinin Subiunctivus Kipiyle ku­
rulm ası icap eder.

Sebep Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Özellikleri

1 quia, quod, quoniam, quando: çünkü, olduğundan, olduğu için, olması yüzün­
den, mademki, olduğuna göre (bir olgu söz konusuysa Haber Kipi; varsayılan
ya da sözde bir neden mevcutsa Subiunctivus Kipi)

2 propterea quod: çünkü, şu sebeple ki (bir olgu söz konusuysa Haber Kipi; var­
sayılan ya da sözde bir neden mevcutsa Subiunctivus Kipi)

3 quando: çünkü, zira, madem ki (Haber kipi)

283
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

A ç ık la m a la r v e Ö r n e k le r

1 • Romanos timeo, quod diffido copiis nostris. Romalılardan korkuyorum,


çünkü kendi askeri gücüme güvenmiyorum. (Burada, korkan kişi ile neden
korktuğunu bildiren kişi aynı olduğundan, yani söz konusu sebep konuşma­
cının fikri olduğundan, yardımcı cümlenin fiili Haber Kipindedir).
• Themistocles, quia non tutuş erat, Corcyram demigravit. Themistokles,
güvende olmadığından, Korkyra'ya (Korfu'ya) gitmek üzere hareket etti.
• Rex civibus odio erat, quod leges violavissent. Kral yurttaşlardan nefret
ediyordu, çünkü kanunları çiğnemişlerdi.
• Mihi irascitur, quod cum neglexerim. Bana kızgın, çünkü onu ihmal ettim.
• Hoc ita sentio, non quia sum ipse augur, sed quia sic existim are nos est
necesse. Bunun böyle olduğunu hissediyorum; bizzat bir augur (kuş bilici)
olduğumdan değil, böyle düşünmeye mecbur olduğumuzdan.
• Brutus terram oscula contigit, scilicet quod ea communis mater omnium
mortalium esset. Brutus toprağı öptü, çünkü ne de olsa o toprak bütün ö-
lümlülerin ortak anasıydı. (Yardımcı cümlede ileri sürülen neden, varsayılan
bir neden olduğu için fiilin kipi Subiunctivustur).
• Socrates accusatus est quod corrumperet iuventutem. Sokrates gençliği
bozduğundan (gençliğin ahlakını bozduğundan) ötürü, suçlandı. (Bu örnekte
de Sokrates'i suçlama sebebi, başkalarının ileri sürdüğü bir sebeptir.)
• Noctu ambulabat Themistocles, quod somnum capere non posset. Themis­
tokles geceleri yürürdü, çünkü uyku uyuyamazdı. (Themistokles'in gece uyu-
yamadığını başkaları söylemektedir).
• Neque me vbdsse paenitet, quoniam bene vixi. Yaşamış olmaktan pişman
değilim, çünkü iyi yaşadım, (paenitet: paeniteo, paenitui, 2, v., pişman ol­
mak, üzülmek; şahıssız fiil)1
• ûuoniam Miltiades dicere non posset, verba pro eo fecit Usagoras. Miltia-
des konuşamadığından, onun namına Tisagoras konuştu.
2 • Horum omnium fortissimi sunt Belgae, propterea quod a cultu Romae
longissime absunt. Bütün bunların içinde Belgae (halkı) en gözü kara olanı­
dır, çünkü Roma'nm kültüründen çok uzaktalar (çok uzakta yaşıyorlar).
3 • Id omitto, quando vobis ita placet. Böyle istediğine göre, bunu bir kalemde
geçiyorum.

İMTİYAZ CÜMLELERİ
Cum bağlacıyla ku m lan ve olduğu halde, olsa da, her ne kadar
ise de, olmasına rağmen, halbuki, oysa vb ifadelerle çevrilen cüm ­
lelere İmtiyaz Cümleleri adı verilir. Bu tür cüm lelerin yardım cı fiili
Subiunctivus Kipinde kurulur ve esas cüm lenin başına genelde ta ­
m en (yine de, buna rağmen, her şeye rağmen) zarfı getirilir.

1 Ekler kısmına bakınız.

284
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Örnekler
Cum lupi in agro essen t, (tam en) agni n o n timebant. Kurtlar
tarlada oldukları halde, kuzular k orkm u y o rla rd ı.
Nihil me adiuvit cum posset. Y apabileceği halde, bana hiç yar­
dım etmedi.
Ego me saepe nova videri dicere intelligo, cum pervetera di-
cam. Çok eski şeyler söylediğim halde, hep yeni şeyler söylüyorm u-
şum gibi bir izlenim verdiğim i biliyorum .
Cum ver appeteret, tamen hostes ex hibernis non moverunt.
Bahar yaklaştığı halde (eli kulağında olduğu halde), düşm an kışlık
ordugâhlarından hareket etmedi.
Cum Boethius multam pecuniam habuisset, felix non erat.
Boethius, çok parası olm asına rağmen, mutlu değildi.
Socratis ingenium variosque sermones scriptis suis tradidit
Plato, cum litteram Socrates nullam reliquisset. Sokrates tek bir
eser dahi kaleme alm adığı halde, Platon eserlerinde Sokrates'in b il­
geliğini ve çeşitli konuşm alarını bize m iras olarak bıraktı.
Atticus honores non petiit, cum ei paterent. Atticus makam
mevki peşinde değildi, oysa hepsi onun olabilirdi.

Latincede İmtiyaz Cümlesi Subiunctivusun Emir Kipi kullanım ıy­


la da oluşturulur; örn. Haec sint falsa. Farz et ki bunlar yanlış (Peki
varsayalım ki bunlar yanlış). Sit fur, sit sacrilegus, at est bonus
imperator. Hırsız da olsa, eşkıya da olsa, y in e d e iyi bir kom utan
(Evet bir hırsız, evet bir eşkıya, am a n e var ki iyi bir kom utan). Ne
sit summum malum dolor, malum certe est. A cı son kerted e en bü­
yü k kötülük olm asa bile, on u n bir kötülük olduğu kesin (çok açık).
Bunun yanı sıra imtiyaz cüm leleri cum bağlacından başka bağ­
laçlarla da kurulabilir. Ama bu tür cüm lelerde gerçek bir kabul söz
konusu değildir, daha çok bir şeye rağmen bir şeyin doğru olduğuna
dair bir fikir içerilir.

285
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

İmtiyaz C üm lesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Özellikleri

1 etsi, etiamsi, tametsi: olsa bile, olsa da (çoğunlukla Haber Kipi; olası ya da
olguya karşıt durumlarda Subiunctivus Kipi)
2 quamquam (quanquam): her ne kadar, gerçi, olmasına rağmen, olduğu halde,
olmakla birlikte, velev ki, olsa bile, olsa da (çoğunlukla Haber Kipi; olası ya da
olguya karşıt durumlarda Subiunctivus Kipi)
3 licet, ut: her ne kadar, bile, gerçi, olmasına rağmen, olduğu halde, olmakla bir­
likte, velev ki, halbuki (Subiunctivus Kipi; esasen licet (yasaldır, izin verilir)
şahıssız bir fiildir; ama buradaki kullanımında fiil özelliğini yitirmiştir.)
4 quamvis, quam vis licet: bununla birlikte, buna rağmen, ama, fakat, şu var ki,
yine de, her halükârda, ancak, ne var ki, mamafih, ne kadar olursa olsun, gel-
gelelim, belki, istediği kadar böyle olsun, ama (Subiunctivus Kipi; sıfatlarla,
zarflarla ve Ablativus Absolutus kalıbıyla1)

Açıklam alar ve Ö rnekler

1 • Etsi ab faoste ea dicebantur, tam en non neglegenda existimabant. Bu söz­


leri bir düşman da söylemiş olsa, kulak arkası etmemek gerektiğini düşünü­
yorlardı. [non neglegenda (esse): zorunluluk bildiren gerundium2]
• Vera loqui, etsi meum ingenium non moneret, necessitas cogit. Mizacım
el vermese de, kader beni gerçekleri söylemeye zorluyor.
• Etiamsi non adiuves, haec facere possim. Sen bana yardım etmesen bile,
bunu yapabilirim (bunu yapacak gücüm var).
2 • Quamquam omnis virtus nos allicit, tamen iustitia id maxime efficit.
Gerçi her erdem bizi cezbeder, ama bunu en çok adalet başarır.
• Quamquam fessus eram, tamen diu laboravi. Yorgun olmama rağmen, yine
de uzun süre çalıştım.
• Romani quamquam itinere et aestu fessi erant, tamen obviam hostibus
procedunt. Romalılar yolculuktan ve sıcaktan bitap düşmüş olsalar bile,
(her şeye rağmen) düşmanın karşısına dikilmek için ilerliyorlar.
• Quamquam moveretur his vocibus, tamen abnuit. Her ne kadar bu sözler­
den etkilenmiş olsa da, yine de reddetti.
• Quamquam eos videramus, tamen loqui noluimus. Onları gördüğümüz
halde konuşmak istemedik.

1 Bkz. Ablativus Absolutus, s. 298-303.


2 Bkz. Gerundium, s. 320-326.

286
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

3 • Licet undique pericula impendeant, tamen subibo. Tehlike dört bir yanımı
sarmış olsa da, ben üstlerine gideceğim.
• Dicam ecjuidem, licet mihi mortem minetur. Beni ölümle tehdit etse bile,
ne olursa olsun sözümü esirgemeyeceğim.
• Urbes, licet Graecis nominibus appellentur, primigenia tamen non amit-
tunt. Şehirler Yunanca adlar taşıyor olsalar bile, yine de ilk adlarından vaz­
geçmediler.
• Ut enim neminem alium nisi T. Patinam, familiarissimum suum, rogas-
set. Çok yakın dostu Titus Patina haricinde kimseye sormamış olduğunu
varsaysak bile (kabul etsek bile).
• Ut enim non efflcias quod vis, tamen mors ut malum non sit efflcies. İs­
tediğin şeyi başaramamış olsan bile, yine de ölümün bir kötülük olmadığını
ispat edeceksin.
4 • Homines quamvis in turbidis rebus sint, tamen interdum animis rela-
xantur. Belki insanlar karman çorman meselelerle hemhal oluyorlar, ama
yine de zaman zaman ruhlarını dinlendiriyorlar.
• ûuam vis sit magna exspectatio, tamen eam vinces. Beklenti ne kadar bü­
yük de olsa, yine de onun üstesinden geleceksin.
• ûuamvis licet insectemur Stoicos; metuo ne soli philosophi sint. İstediğimiz
kadar Stoacılara sövüp sayalım; korkarım, onlar bizim gerçek filozoflarımız.

B. DESCARTES, PLINIUS^UN MEKTUPLARINDAN


VESUVIUS FACİASINI OKUYOR

Incendio M on tis Vesuvii: V esuvius Yanardağının İn fila k ı1

1 Bu metinler Plinius'un Epistulae (Mektuplar) adlı eserinin 6. Kitabında yer alan 16. Mektu­
bunun değiştirilmiş ve basitleştirilmiş biçimidir.

287
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

g a iu s p lin iu s t a g it o s u o s a l u t a t
GAİUS PLINIUS, SEVGİLİ TACITUS'U SELAMLAR
Petis u t tibi avunculi mei Gelecek kuşaklara doğru şe­
exitum scribam, quo verius kilde aktarabilmen için sana
tradere posteris possis. Gra- dayım ın2 ölümünü yazmamı is ­
tias ago. ûuamvis enim avun- tiyorsun (sana dayımın ölüm üy­
culus meus pulcherrimarum le ilgili bilgi yollam am ı istiyor­
clade terrarum, ut populi ut sun). Teşekkür ederim. Çünkü
urbes, quasi semper apud nos her ne kadar dayım dünyanın
victurus (es­ en güzel yöresi­
se) occide- nin yerle yeksan
rit, quamvis olduğu bir afette,
ipse pluri- diğer insanlar ve
ma opera şehirler g ibi, her
et mansura zaman aramızda
co n d id erit, yaşayacakmış gibi
multum ta- ölmüş olsa da, her
men perpe- ne kadar kendisi
tuitati eius de birçok ölümsüz
scriptorum eser kaleme almış
tuorum ae- olsa da, (yine de)
ternitas ad­ onun ebediliğine
det.1 senin yazılarının ölüm süzlüğü
Avunculus meus erat Mise- çok şey katacak.
ni, classemque imperio prae- Dayım (o sıra) M isenum 'da,
sens regebat. Haud dubium est emrindeki donanm asının ba­
quin Misenum olim pulcherri- şındaydı. M isenum 'un vaktiyle
mum omnium urbium esset et dünyanın en güzel şehri olduğu­
haud dubium quin mei avun­ na ve dayımın donanm asının da
culi classis omnium classium bütün don anmaların en güçlüsü
fortissima esset. olduğuna şüphe yok.
Eo die, quo tan ta e cladis O büyük felaketin başlangıcı
initium fuit, avunculus foris olan o gün, dayım evin dışında

1 Ayrıntılar altı çizili şekilde vurgulanmıştır. Bunların nasıl çevrildiğine dikkat edilmelidir.
2 Plinius'un annesi Plinia'nm erkek kardeşi.

288
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

iacebat libris studebat. M ater uzanm ış kitap okuyordu. An­


m ea ei nubem subito ostendit nem birden ona tuhaf ve (o ana
novam et inusitatam. Avuncu- dek) hiç alışılm adık bir bulut
lus poscit soleas et ascendit gösterdi. Dayım (hemen) ayak­
locum, ex quo miraculum illud kabılarını istedi ve o m ucizeyi
conspici poterat. görebileceği bir yere çıktı (Da­
Nubes, procul intuentibus, yım (hemen) ayakkabılarını is ­
ex quo monte oriebatur, in- tedi ve o yere çıktı, ki oradan o
certum est; Vesuvium fuisse m ucizeyi görebilsin).
postea cognitum est. Cuius Uzak m esafeden bakılınca
formam non alia magis arbor (uzak m esafeden bakanlara) bu­
qu am pinus expresserit. Nam lutun hangi dağdan yükseldi­
longissimo velut trunco ela- ği seçilm iyordu (kesin değildi);
ta in altum guibusdam ramis sonradan (bu dağın) Vesuvius
diffundebatur; candida inter- olduğu anlaşıldı. O bulutun
dum, interdum sordida et m a- şeklini çam ağacından başka
culosa, prout terram cinerem- bir şey tanımlayamaz. Çünkü
gue sustulerat. adeta bir ağaç gövdesi gibi upu­
Avunculus, homo rerum zun göğe yükselip birkaç dala
naturae valde studiosus, cau- ayrılıyordu; bir an beyaz, bir an
sam nubis intellegere cupivit. kara ve kirli görünüyordu, yu­
Iubet liburnicam aptari et ro- karı kaldırdığı toz toprağa göre
gavit me num venire cuperem. (doğrultusunda, uygun olarak).
Respondi studere me maile, et Doğa konusunda (doğal olay­
forte ipse q u od scriberem de- lar konusunda) çok bilgili bir
derat. adam olan dayım , o bulutun
nedenini anlamak istedi.
Teknesinin hazırlanm a­
sını emretti, bana da gel­
mek isteyip istem ediğim i
sordu. Bense çalışmayı
tercih edeceğim i söyle­
dim; tesadüf bu ya (zaten)
kendisi de bana yazmam
için bir konu vermişti.

289
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Egrediebatur domo; accipit Evden çıkmak üzereyken,


codicillos Rectinae Tasci. Rec- Tascius'un1 karısı Rectina'dan

tina imminenti periculo ex- bir not aldı (eline Rectina'nm


yazdığı notlar verildi). Recti-
territa, ut se tanto discrimini
na, kapısının yanı başmdaki bu
eriperet, orabat; nam villa eius
tehlikeden dehşete kapılmış,
subiacebat, nec ulla nisi navi-
(dayıma) kendisini bu ölümcül
bus fuga. Avunculus meus ver-
felaketten kurtarması için yalva­
tit consilium et quod studioso rıyordu; çünkü evi dağın hemen
animo incohaverat, obit ma- altındaydı ve denizden (gemilerle
ximo. Deducit naves, ascendit denizden) başka da kaçacak yolu
ipse non Rectinae modo sed yoktu. Dayım fikrini değiştirdi ve
multis laturus auxilium . Pro- araştırmacı bir ruhla başladığı

perat illuc unde alii fugiunt. işe (bu kez) bir kahraman gibi
atıldı. Gemileri denize indirtti ve
ille adeo solutus metu, ut om-
sadece Rectina'ya değil, başka
nes illius m ali motus, omnes
birçok insana da yardım götür­
fıguras, ut deprenderat oculis,
mek amacıyla kendisi de gemiye
dictaret enotaretque.
bindi (kendisi de bir gemiye at­
lam navibus cinis incide- ladı). Başkalanmn kaçtığı o yere
bat, quo propius accederent, doğru hızla yol almaya başladı.
calidior et densior; iam pumi- Korkudan öylesine uzaktı ki, o
ces etiam n igriq u e et ambusti afetin her hareketini, her görün­
tüsünü bizzat gözlem ­
leyip dikte ettirdi ve
not aldı (not aldırdı).
Yaklaştıkça, kül­
ler artık daha sıcak
ve daha yoğun şekil­
de geminin üzerine
yağmaya başladı; bir
yandan sünger taş­
ları ve ateşten karar­
m ış, yanıp kavrulmuş

1 Tascius Pomponius: Yaşlı Plinius'un dostu Pomponius Secundus'un oğlu. Adı, daha sonra
Tascius Pomponianus olarak değişmiştir.
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

e t fracti iğn e lapides; lam va- ve param parça olmuş kayalar,


dum subitum ruinaque mon- öte yandan birdenbire oluşan
bir sığlık ve dağın çökmesiyle
tis litora obstantia. Cuncta-
birlikte yanaşılmaz olan kıyılar.
tus paulum an retro flecteret, (Dayım) bir an için geriye dönüp
mox gubernatori ut ita face- dönmeme konusunda tereddüt
ret monenti Fortes, inquit, etti, ama hemen ardından geri­
ye dönm esini (böyle yapmasını)
fortuna iuvat: Pomponianum
tavsiye eden düm encisine, "Talih
pete. yiğitlere yardım eder. Doğruca
Pomponianus Stabiis erat; P om ponianus'a! (Pomponianus'a
ibi quamquam nondum peri- doğru tam yol ileri!" dedi.
Pom ponianus Stabiae'day-
culo appropinquante, conspi-
dı (o sıra). Oraya tehlike henüz
cuo tamen et eum cresceret, yaklaşm am ış olsa da, gözle g ö­
proximo. Pomponianus sarci- rülüyordu (apaçık ortadaydı) ve
nas contulerat in naves, para- gitgide büyüdüğü için de yanı
başında bitm esi an m eselesiydi.
tus est fugere. Avunculus tunç
Pom ponianus eşyalarını gemiye
secundissimo vento invectus yerleştirm iş (ti), kaçmaya hazır­
est. dı. Tam o esnada dayım (çok) uy­
Complectitur trepidantem gun bir rüzgâr sayesinde kıyıya
ulaştı (taşındı, getirildi).
amicum, consolatur, hortatur,
Korkudan tir tir titreyen dos­
utque timorem eius sua secu- tuna sarıldı, teselli etti, cesaret­
ritate lenire, deferri se in ba- lendirdi ve kendi metanetiyle
lineum iubet; lotus accubat, (sükûnetiyle) arkadaşının korku­
sunu yatıştırmak için hamama
cenat, aut h ilaris aut similis
götürülmelerini istedi. Yıkandık­
hilari. tan sonra sofraya oturdu, yeme­
Interim e Vesuvio mon­ ğini yedi, gayet neşeli bir şekilde
te pluribus locis latissimae ya da neşeliymiş gibi görünerek.
Bu sırada Vesuvius dağın­
flammae altaque incendia re-
dan yayılan alevler ve yükse­
lucebant, quorum fulgor et len ateşler birçok yöreyi yakı­
elaritas tenebris noetis exci- yor, bunların ışığı ve parlaklığı
tabatur. İlle, in remedium for- kapkara geceyi aydınlatıyordu.
Dayımsa korkulara çare olsun
midinis, agrestium trepidati-
diye, yöre halkının telaşla terk
one desertasque villas ardere ettikleri evlerin yandığını söyle­
dictitabat. yip duruyordu.

291
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Ardından (sonra, o es­


nada) dinlenmeye çekildi
ve tam anlamıyla derin bir
uykuya daldı. Çünkü hor­
lam ası (nefes alıp vermesi)
kapısından gelip geçenler
tarafından duyuluyordu.
Am a odasına açılan avlu
(avlu, ki oradan odasına g i­
riliyordu), sünger taşlarına
Tum se guieti dedit et qui- karışm ış küllerle öyle d o ­
evit verissimo quidem somno. lup taşm ıştı ki, (dayım) daha u-
Nam meatus animae ab iis qui zun süre o odada uyusaydı (kal­
saydı),1 dışarı çıkm ası imkânsız
limini obversabantur audieba-
hale gelecekti.
tur. Sed area ex gua diaeta adi-
(Nihayet) uyanıp dışarı çıktı
batur ita iam cinere mixtisque
ve bütün gece gözlerini kırpm a­
pumicibus oppleta surrexerat, mış olan Pom ponianus ile diğer
ut si lon gior in cubiculo mora, insanların yanm a gitti (dön­
exitus negaretur. dü). Kafa kafaya verip evlerde

Excitatus procedit, seque mi kalsınlar, yoksa dışarıda mı


dolansınlar diye konuştular (fi­
Pomponiano ceterisque, qu-
kir alış verişinde bulundular).
i pervigilaverant, reddit. In
Çünkü artık evler peş peşe gelen
commune consultant, intra
yıkıcı (şiddetli) depremlerle sal­
tecta subsistant an in aperto lanıyor ve sanki tem ellerinden
vagentur. Nam crebris vastis- sökülüyorm uş gibi bir ileri bir
que tremoribus tecta nuta- geri gidip geliyordu.
bant, et guasi emota sedibus Öte yandan dayım açık ha­
vada başlarına hafif ve göz
suis.nunc huc nunc illuc abire
göz olmuş (gözenekli) sünger
aut referri videbantur.
taşlarının düşm esinden çe­
Sub dio rursus g u am gu a m
kiniyor olsa da (çekinse de),
levium exesorumque pumicum iki tehlikeyi '.kıyaslayıp (risk­
casus metuebatur; quod tamen leri birbiriyle kıyaslayınca),
periculorum collatio elegit. bunu (dışarı çıkmayı) seçti.

1 Bkz. Şart C ü m le leri, s. 314-320.

292
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Cervicalia capitibus imposita Yastıkları başlarına koyup ke-

lin teis constringunt; id muni- tenlerle bağladılar; bu onlara


(düşen) ateşlere karşı bir siper
mentum adversus incidentia
oluşturdu.
fuit. Başka yerlerde çoktan sabah
lam dies alibi, illic nox om - olm uştu; orada ise bütün gece­

nibus noctibus nigrior densi- lerden daha kara ve daha koyu


(zifiri karanlık) bir gece (vardı;
orgue; quam tamen faces nral-
yaşanıyordu); yine de (onlar) bir
tae variaque lumina solvebant. sürü m eşale ve türlü türlü ışık­
Placuit egredi in litus, et ex la bu geceyi dindirmeye (aydın­

proximo adspicere, ecguid iam latmaya) çalışıyorlardı. (Dayım)


sahile inmeye ve yakından b a ­
mare admitteret; guod adhuc
kıp denizden bir kaçış yolu b u ­
adversum permanebat. lup bulam ayacağını araştırma­
Ibi süper abiectum linte- ya karar verdi. Ama deniz hâlâ

um recubans semel a tgu e ite- tehlikeli olmaya (geçişe izin ver­


memeye) devam ediyordu.
ru m frigidam agu am poposcit
Dayım orada öylece duran
hausitgue. Deinde flammae (oraya öylece atılmış; orada öy­
flam m aru m gu e praenunti- lece terk edilm iş duran) bir yel­

us odor sulpuris alios in fu- kenin üzerine uzanıp defalarca


soğuk su istedi ve içti (isteyip
gam vertunt, excitant illum.
içti). Daha sonra alevler ve a-
levlerin haberci-
si sülfür kokusu
diğer insanları
(gruptakileri) geri
döndürüp kaçır­
tırken (kaçmak
üzere geri döndü­
rürken, geri dö­
nüp kaçmaya zor-
larken), onu (da­
yımı) uyandırdı.

293
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Innitens servolis duobus as- Gençten iki kölesine dayanıp


doğruldu, ama birden yere düştü
surrexit et statim concidit; ut
(doğrulmasıyla düşmesi bir ol­
ego colligo, crassiore caligine du); bana kalırsa (sanırım; benim
spiritu obstructo clausogue düşünceme göre; bence), yoğun
dumandan nefesi kesilip boğazı
stomacho; qui illi natura inva-
(nefes borusu) tıkandı; zaten b o ­
lidus et angustus et frequen-
ğazı doğuştan zayıf ve hassastı,
ter aestuans erat. sık sık da yanıp dururdu.
Gün ağardığında, dayımın
Ubi dies redditus, corpus
(cansız) bedeni bulundu; olduğu
avunculi inventum; integrum,
gibi ve yarasız beresiz; ve giysi­
illaesum opertumgue, ut fue- leri de hâlâ üzerindeydi. Bede­
nin duruşu (görüntüsü), bir ölü ­
rat indutus; habitus corporis
den çok uyuyan birini andırı­
guiescenti quam defuncto si-
yordu (ölü bir bedenden ziyade
milior. uyuyan bir bedene benziyordu).

C. METİNDEN YENİ GRAMER KURALLARI

Locativus

Latincede bir yerde demek için genellikle in + abl. kullanılır; örn.


in horto: bahçede.
Ama yukarıdaki metinde M isenum 'da ve Stabiae'da şeklinde
çevrilen Miseni ve Stabiis kelim elerinin bir edat almadan kuruldu­
ğu görülmektedir. Çünkü bunlar, isim lerin locativusu (kalma hali,
bir yerde olma hali) ile teşkil edilmiştir.
Latincede ismin locativus hali, şehir isim leri (örn. Roma, Athe-
nae, Sparta, Brundisium, Alexandria vb), küçük ada isim leri (Sici-
lia, Crete vb) ve bazı özel kelim eler söz konusu olduğunda kullanılır.
Locativus hali, I. ve II. Çekim tekil isim lerin tekil genetivusuyla,
çoğul isimlerin de çoğul ablativusuyla kurulur.

294
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Tekil

Rom a, -ae, f., loc.: Romae (tek. gen.): Roma'da


Misenum, -i, n., loc.: Miseni (tek. gen.): M isenum'da
Corinthus, -i, f., loc.: Corinthi (tek. gen.): Korinthos'ta

Çoğul

Stabiae, -arum, f., loc.: Stabiis (çoğ. abl.): Stabiae'da


Athenae, -arum, f.: loc.: Athenis (çoğ. abl.): Atina'da

Locativus bali, III. Çekim tekil isim lerin tekil dativusuyla (bazen
tekil ablativusuyla), çoğul isim lerinse çoğul ablativusuyla kurulur:

Tekil

Carthago, -inis, f., loc.: Carthagini (tek. dat.): Kartaca'da

Çoğul

Sardis (Sardes), -ium, f., loc.: Sardibus (çoğ. abl.): Sardes'te

Aşağıdaki kelim eler için de locativus hali geçerlidir:

• domus, -i, (-us), f., loc.: domi: evde; yurtta (II. Çekim tek. gen.)
• bellum, -i, n., loc.: belli: savaşta
• humus, -i, m., loc.: humi: toprakta, yerde
• rus, ruris, n., loc.: ruri: köyde
• focus, -i, m., loc.: foci: ocakta
• militia, -ae, f., loc.: militiae: askerlikte; savaşta

Ayrıca şu zarflar da locativus halindedir:

• hodie: bugün
• heri (here): dün
• mane: sabahleyin
• vesperi: akşamleyin

295
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Örnekler

Hic homo est natus Athenis. Bu adam Atina'da doğdu.


Ego vivo Romae. Ben Rom a'da yaşıyorum.
Cicero habitavit Arpini. Cicero Arpinum'da yaşadı.
Archias poeta Antiochiae natus est. Şair Archias Antakya'da
doğdu.
Per totum mensem manebimus Athenis. Bütün ay boyunca
Atina'da kalacağız.
Gaudeo quod domi sum. Evde olduğum için m utluyum (Evde ol­
maktan mutluyum).
Domi maneo. Evde kalıyorum.
Domi suae senex est mortuus. Yaşlı adam kendi evinde öldü.
Metuis et meae domi curetur diligenter. Benim evimde (onun)
özenli şekilde bakılm ayacağm dan (yetiştirilmeyeceğinden) korku­
yorsun.
Puer erat alienae domi. Çocuk başkasının (veya bir yabancının)
evindeydi.
Sumus illius domi. Onun evindeyiz.
Eo die Lucretius ruri erat. O gün Lucretius köydeydi.
Gladiatores humi iacent. Gladyatörler yerde yatıyor.
Cicero est Carthagine (= Cicero est Carthagini). Cicero Karta-
ca'dadır.
Corinthi, Achaiae urbe (= in Achaiae urbe). Bir Achaia şehri o-
lan Korinthos'ta. (urbs ya da oppidum kelim elerinin ablativusu, bu
örnekte olduğu gibi, A ppositio olarak kullanıldığında, edatsız ya da
edatlı kullanılabilir).
Milites Albae constiterunt, in urbe opportuna. Askerler elve­
rişli şekilde (kurulmuş) b ir şehir olan Alba'da durdular.
Sumus Rhodi. Rodos'tayız.
Domi bellique (= domi militaeque). Savaşta ve barışta.
Non fuerat mihi dubium quin te Tarenti aut Brundisii visurus
essem. Seni Tarentum ya da Brundisium 'da görm üş olduğum dan hiç
kuşkum olmadı.

Arpinum, -i, n„ Arpinum; Antiochia (Antiochea), -ae, f., Antakya

296
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Pom peius h iem are D yrrhaehii, A pollon iae om n ib u sq u e oppi-


dis con stitu era t. Pom peius, Dyrrhachium, A pollonia ve her şehirde
kışı geçirm eye karar verdi.
H m o th e u s Lesbi vixit. Timotheus Lesbos'ta (Lesbos adasında)
yaşadı.
R h od i ego n o n fu i, sed fu i in B ithynia. R od os'ta değildim ,
B ithynia'daydım . (Bithynia, bir ülke adı oldu ğu için , edatla kul­
lanılır.)
Pater m eu s ru re m eo erat. Babam b enim çiftliğim deydi.
Parvi su n t fo ris arm a n isi est co n siliu m dom i. Evde (yurtta)
sağlıklı bir karar alınm am ışsa (bilgelik yoksa), yurt dışında silahla­
rın pek bir değeri yoktur (çok az değeri vardır).

Yeri gelm işken dikkat edilecek b ir nokta da, Latincede bir yere
demek için kullanılan ad + acc. kalıbının yine şehir, büyük ada i-
sim leri ve bazı özel kelim eler için geçerli olm adığı, bunun yerine
bu isim lerin edatsız olarak kullanıldığıdır. Örneğin R om a 'ya de­
mek için ad R om am değil, sadece R om am , yani kelim enin accu sa­
tivus hali tek başın a kullanılır. Aynı m antıkla R om a'dan demek i-
çin de, R om a ablativus olarak, edat alm adan kullanılır.

Ö rn ekler

P ossu m u sn e Baias ire? Baiae'a gidebilir miyiz?


C icero R om am ven it. Cicero R om a'ya geldi.
Caesar R om a venit. Caesar Rom a'dan geldi.
Pythagoras L esbu m venit. Pythagoras Lesbos adasına geliyor.
Pythagoras L esbo venit. Pythagoras Lesbos adasından geliyor.
Eam us rus. Köye gidelim.
Cicero ru s adit. Cicero köye gidiyor.
Cicero ru ri (rure) erat. Cicero köydeydi.
Pater m eu s ru re reven it. Babam köyden geri geliyor (dönüyor).
D om um eo. Eve gidiyorum.
R egressu s e st dom u m . Eve döndü.

Dyrrachium (Dyrrhiurn), -ii, n., Dyrrachium; Apollonia, -ae, f., Apollonia; Les­
bos (Lesbus), -i, f., Lesbos

297
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Domo Romam veni. Evden Rom a'ya geldim.


ite domum. Eve gidin.
Mater m ea Rom am regressu s est. Annem Rom a'ya geri döndü.

Ablativus Absolutus1

Yukarıdaki metinde geçen cervicalia capitib u s im p osita (yas­


tıkları başlarına koyup) cüm lesi Latincede Ablativus Absolutus ka­
lıbıyla kurulan bir cümledir. Ablativus Absolutus, ablativus halde
bir isim veya bir zamir ile genelde b ir fiilin edilgen Geçmiş Zaman
participiumu ya da bazen etken Şimdiki Zaman participium u, bazen
de etken Gelecek Zaman participium u ile oluşturulan bir cümle ya­
pısıdır. Bu yapı, gramer bakım ından, esas cüm lenin öznesinden ve
fiilinden bağım sızdır ve genellikle cüm lenin bütünündeki eylemin
nasıl, ne zaman, nerede, niçin ya da hangi şartlar altında gerçek­
leştiğini bildiren bir zarf işlevi görür. D olayısıyla kural gereği, A b­
lativus Absolutusun cümlenin öznesi ve nesnesiyle bir alakasının
olmaması gerekir.
Ablativus Absolutus bağım sız cüm le özelliğiyle, yeri geldiğinde
Zaman Cümlesi, Sebep Cümlesi vb cüm lelerin yerine kullanılabilir;
böylece ifadelerin üslup açısından daha kısa ve öz şekilde anlatıl­
ması mümkün olur.
Bunun dışında Ablativus A bsolutus kalıbı, iki ablativus isim ya
da bir isim ve bir sıfatla da oluşturulur. Bu durumda iki ablativus
ismin arasında genellikle esse fiilin in de ima edildiği düşünülm e­
lidir.
Ablativus Absolutus kurulumu, kullanım özellikleri ve çeviri tek­
nikleri aşağıdaki cümlelerle daha iyi anlaşılacaktır.

Bir İsim ve Bir Edilgen Geçmiş Zaman


Participiumuyla Kurulan Örnekler

Pomo iacto, Atalanta cu rsu m reliquit. Elma atılınca, A talanta ya­


rışı bıraktı. (Bu cümlede pom o, p o m ım kelimesinin tekil ablativusu-

pomum, -i, n., elma; iacio, iacere, ieci, iactum, 3, v., atmak, fırlatmak

1 Bu konuyla ilgili olarak bkz. Gildersleeve S- Lodge 1903.

298
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

dur; iacto ise, iacere fiilinin edilgen Geçmiş Zaman participiunıudur.


Participiumun fiilden yapılma bir sıfat olduğu düşünülecek olursa,
pomum kelimesini bir sıfat gibi nitelediği ve onun halini, sayısını ve
cinsini aldığı anlaşılacaktır. Dolayısıyla bu cümledeki iacto, pomo gi­
bi tekil, cinssiz ve ablativus halindedir. Her ikisi de ablativus olan bu
kelimeler, cümleye bir Zaman Cümlesi anlamı vermektedir. Bu cümle
başka şekilde cu m 'lu bir Zaman Cümlesi olarak da çevrilebilir: C im
pom u m iactum esset (= pomo iacto), Atalanta cursum reliquit.)
Urbe çapta, Aeneas fugit. Şehir düşünce (ele geçirilince), Aeneas
kaçtı.
Mensa parata, Midas cupide edit. M asa hazırlanınca, M idas iş­
tahla (yemek) yedi.
Nuntio misso, dux dormivit per nocte. H aberci gönderildikten
sonra, komutan bütün gece uyudu.
Omnibus paratis familia discessit ad urbem. Her şey hazır o-
lunca, aile şehre doğru hareket etti.
Urbe incensa imperator rediit. Şehir yakılınca, komutan geri
döndü.
Urbe çapta, hostes templa deleverunt. Şehir alınınca, düşm an­
lar tapm akları yerle bir ettiler.
Urbe expugnata imperator rediit. Şehir alınınca (şehrin düşm e­
si üzerine), komutan geri döndü.
Brutus, his dictis, milites dimisit. Brutus, bunları söyleyip (bu
sözleri sözleyip, bu sözleri söyledikten sonra; böyle konuşup) asker­
leri gönderdi.
û u in tu s, laboribus confectis, eum amicis colloquebatur. ûuin­
tus, işler bittikten sonra (işler hallolunca), dostlarıyla sohbet ederdi.
Signo dato oppidum oppugnaverunt. İşaret verildiği anda (işa­
retin verilm esiyle birlikte), kasabaya hücum ettiler.
Iuvenes, veste posita, corpora oleo perunxerunt. Gençler, elbi­
selerini bir yana koyduktan sonra, vücutlarını yağla ovaladılar (vü­
cutlarına yağ sürdüler).
Hac fama narrata dux urbem sine mora reliquit. Bu söylenti
ulaşınca (dilden dile anlatılınca), kom utan hiç vakit kaybetmeden
şehri terk etti.

299
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Romani regnari volebant lib erta tis dulcedine nondum exper-


ta. Rom alılar krallıkla yönetilm ek istiyordu, çünkü özgürlüğün ta­
dına henüz varam am ışlardı (Rom alılar özgürlüğün hazzm a henüz
vakıf olm adıklarından, krallıkla yönetilm ek istiyorlardı). (Bu cümle
bir Sebep Cümlesi gibi çevrilir.)
Iugurtha fratre meo interfecto, regnum eius sceleris sui prae-
dam fecit. Iugurtha kardeşim i öldürdü (kardeşimi katledip) ve onun
krallığını kendi katilliğinin mükâfatı kıldı.
Militibus ducem hostium secuti, Caesar ad urbem venit. Asker­
ler düşm an(1arın) komutanının peşine düşünce, Caesar şehre geldi.
(Bu cümle deponens bir fiil olan sequ i fiiliyle kurulmuştur. Deponens
fiiller, anlamca etken, yapıca edilgen olduğu için, ifadeye etken bir
anlam katmaktadır. A ynca iki ablativus arasına, yani militibus ve
secuti kelimelerinin arasına cümlenin nesnesinin (ducem hostium:
düşman komutanının) accusativus olarak yazıldığı görülmektedir).
Gaio haec locuto, Marcus gaudebat. Gaius bunları söyleyince,
M arcus sevindi.
Solo orto Volsci se circumvallatos viderunt. Güneş doğduğunda
Volsci (halkı) kendilerini siperlerle çevrilm iş halde buldular (çevril­
miş olduklarını gördüler).

Bir İsim ve E t k e n Şim diki Zam an Participium uyla


K urulan Ö rnekler

Duce nuntium mittente milites sua arma preparabant. Komu­


tan habercileri gönderirken, askerler silahlarını hazırlıyorlardı. (Bu
örnekte mittente, mittere fiilinin etken Şimdiki Zaman participiu-
mudur. Duce ve mittente, ablativus haldedir ve bir Zaman Cümlesi
oluşturmaktadır. Fiilin Şimdiki Zaman participium uyla kurulması,
eylemin o sırada devam etmekte olduğunu gösterir. Ayrıca yine du­
ce ve mittente kelim elerinin arasına cüm lenin nesnesinin accusati­
vus olarak [nuntium: haberciyi] yazıldığına dikkat edilmelidir).
Duce haec dicente, omnes cives terrebantur. Komutan bunları (bu
sözleri) söylerken, tüm vatandaşlar korku içindeydi (korkuyorlardı).
Caesare ipso legiones ducente tamen bellum in Gallia lon-
gum erat. Caesar lejyonların başın d a olduğu halde, Galya'daki sa­

300
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

vaş uzam ıştı. (Ablativus A bsolutus kalıbının bir im tiyaz cüm lesi
gibi kullanıldığı görülm ektedir.)
D om ino absen te, fu r fe n e stra m pen etravit. Ev sahibi yokken
(ev sahibinin olm adığı bir sırada), hırsız pencereden içeri girdi (içe­
ri süzüldü).
C u stodibu s d o rm ie n tib u s U lixes eq u o s cepit. N öbetçilerin uyu­
duğu sırada, Ulixes (Odysseus) atları ele geçirdi (aldı).
û u in to fu g ie n te P om peius fo r tite r adh u c pugnabat. ûuintus
kaçarken, Pom peius hâlâ cesurane savaşıyordu.
û u in to cu m am icis co llo q u e n te , in fo ru m venit. ûuintus dost­
larıyla sohbet ede ede fo ru m a girdi (geldi).
M axim as v irtu te s iacere om n es n e ce sse est volu p tate dom i-
n an te. Haz dizginleri ele aldığında (başa geçtiğinde, üstünlüğü ele
geçirdiğinde ya da haz başa geçerse; hazzm egem enliğinde), (öteki)
bütün büyük erdem ler (değerler) doğal olarak (zorunlu olarak, m ec­
buren) yerle bir olur. (Bu cüm le hem Zaman Cümlesi hem de Şart
Cümlesi gibi çevrilebilir.)
S olon et P isistratu s Servio Tullio reg n a n te vigu eru n t. Solon ve
Peisistratos, Servius Tullius'un krallığı dönem inde (Servius Tullius
kralken; krallığında; Servius Tullius tahttayken vs) ünlüydüler (ün­
lendiler; en güzel dönem lerini yaşadılar).

G elecek Zam an Participium uyla K urulan Ö rnekler

Eo d iscessu ro tabu lae geograp h icae su n t paratae. O ayrılmak


üzereyken, haritalar hazırlandı. (Bu örnekte görüldüğü gibi, d isce s­
suro, d isced ere fiilinin etken Gelecek Zaman m astarından oluşturu­
lan Gelecek Zaman participium udur).
Tİberius tra ie ctu ru s R h en u m com m ea tu m n o n tran sm isit. Ti-
berius Ren nehrini geçerken erzakları taşım adı (karşı tarafa geçir­
medi).

İM İsim le K urulan A blativus A b so lu tu s Ö rnekleri

Tarquinio rege, Pythagoras in Italiam ven it. Tarquinus'un kral­


lığında (Tarquinius kralken; Tarquinius'un kral olduğu dönemde),
Pythagoras İtalya'ya geldi. (Bu cüm le iki isim le kurulan Ablativus

301
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Âbsolutus kalıbına bir örnektir. Cümledeki Tarquinio, Tarquinius


adının ablativus halidir; rege ise, rex kelim esinin ablativus halidir.
İki isimden oluşan bu Ablatibus Âbsolutus, zaman bildirmektedir.)
Caesare duce, urbs est tuta. Caesar'm kom utası altında, şehir
(Roma) güvendedir. (Bu örnekte de Caesare, Caesar kelim esinin ab-
lativusu, duce ise dux kelim esinin ablativusudur.)
Me iudice, non sum digna pretii. Benim fikrime göre, ödüle layık
değilim.
Atalanta coniuge, Hippomenes est laetus. Atalanta eşi olduğu
için, Hippom enes mutludur.
Caesare Bibulo consulibus flumen Tİberis urbem inunda-
vit. Caesar ve Bibulus'un konsüllüğü sırasında, Tiber nehri taşıp
R om a'yı sel bastı. (Bu örnekte consulibus kelim esinin çoğul ablati­
vus olm ası Caesar ve Bibulus (Caesare Bibulo) gibi iki ism i nitele-
mesindendir.)
Caesare consule, habui omnia. Caesar'm konsüllüğünde, her şe­
ye sahiptim (her şeyim vardı).
Caesare duce, periculum vincitur. Caesar'm kom utası altınday­
ken, tehlikenin üstesinden gelinir.
Caesare imperatore, exercitus ad victoriam ducetur. Caesar'm
egemenliği altında, ordu zafere götürülecek (koşacak).

İsim ve Sıfatla K urulan


A blativus  b so lu tu s Ö rnekleri

Vivo Caesare res publica salva erat. Caesar hayattayken,


(Caesar'm sağlığında, hayatta olduğu zamanlarda) devlet(imiz) gü­
vendeydi. (Bu cüm le bir isim ve b ir sıfatla kurulan Ablativus A bso-
lutus kalıbına bir örnektir. Cümledeki vivo, vivus sıfatının ablativus
halidir. Caesare ise Caesar kelim esinin ablativus halidir.)
Patre vivo, eram Romae. Babam sağken, ben Roma'daydım.
Me invita, cornua sinum cursus dant. Benim rızam olm adığı
halde (bana rağmen), borazanlar yarış sinyalini verdiler.
Nuntiis gravibus, Caesar misit Labienum ad Galliam. Haberler
ciddiyet kazanınca, Caesar L abienus'u Galya'ya yolladı.

302
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

P ericulo m agn o Gaesar R om am venit. Tehlike büyük olduğun­


dan, Gaesar R om a'ya geldi.
N eque illu m m e vivo co rru m p i sinam . Yaşadığım sürece (öm­
rüm oldukça) onun beni baştan çıkarm asına (yozlaştırmasına) izin
vermeyeceğim.

303
XII. ÜNİTE

A. MASALLARDAN ŞÎÎR ÇEVİRİSİ

Descartes, Phaedrus'un Masallarındaki


Ahlak Kurallarına Dikkat Ediyor

1. Vulpes et Corvus: Tilki ile Karga 1

Qui se laudari gaudet verbis subdolis,


fere dat poenas turpi paenitentia.
Cum de fenestra corvus raptum caseum
comesse vellet, celsa residens arbore,
vulpes hunc vidit, deinde sic coepit loqui:
O qui tuarum, corve, pen n a ru m est nitor!2
guantum decoris corpore et vultu geriş!
Si vocem haberes, nulla prior ales foret.3
At ille stultus, dum vult vocem ostendere,
emisit ore caseum, quem celeriter
dolosa vulpes avidis rapuit dentibus.
Tunç demum ingemuit corvi deceptus stupor.
Hac re probatur guantum ingenium valet;
virtute semper praevalet sapientia.

1 Phaedrus, Fabulae, 1.13. Altı çizilerek vurgulanan gramer ayrıntılarına dikkat edilmelidir.
2 0 (ah) ünlem kelimesiyle kurulan bir ünlem cümlesi.
3 Şart cümlesi. Metinlerde geçen tüm şart cümleleri için bkz. s. 314-320

304
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

##*

Yalan sözlerle övülmekten hoşlanan kişi,


pişm an olup er geç öder cezasını rezilce.
Karga yemek isteyince pencereden kapıp kaçtığı peyniri,
şöyle bir yerleşip de bir ağacın tepesine,
bir tilki görmüş onu ve dile gelm iş hem en:1
Ab, karga (kardeş), ne parlak tüylerin var senin öyle,
ne güzel bir gövden, ne güzel b ir yüzün!
H içbir kuş geçem ez seni, sesin de böyle güzelse.
Bizim budala da, sesim i göstereyim derken
düşürm esin m i peyniri ağzından; lcapıvermiş
kurnaz tilki de onu, aç gözlü dişleriyle bir anda.
O sıra anlamış tabii kandırıldığını bizim karga, budalaca.
İşte bu m asal kanıtlar zekânın ne denli güçlü olduğunu,
akıl her zaman üstün gelir meziyetlere.

2. Mustela et Homo: Gelincik ile Adam 2

Mustela ab homine prensa cum in sta n tem necem


effugere vellet: Parce, guaeso inguit mihi,
quae tibi molestis muribus purgo domum.
Respondit ille: Faceres si causa mea,
Gratum esset et dedissem veniam supplici.
Nunc quia laboras ut fruaris reliquiis,
quas sunt rosuri, simul et ipsos devores,
Noli imputare vanum b e n e ficiu m mihi.

1 Praesens fiillerinTürkçeye masal dili olduğu için -M iş'li Geçmiş Zamanda çevrildiğine dikkat
edilmesi gerekir.
2 P h a e d ru s, Fabulae, 1.22.

305
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Atque ita locutus improbam leto dedit.


Hoc in se dictum debent illi agnoscere,
quorum privata servit utilitas sibi,
et meritum inane iactant imprudentibus.
*##

Düşünce gelincik bir adamın eline, kaçıp kurtulmak istemiş


yüz yüze geldiği ölüm den: "N 'olur kıyma bana," dem iş,
"tem izlerim evini şu sinir sıçanlardan, baştan sona."
Adam yanıt vermiş: "Bunu benim için yapm ış olsan,
makbul olurdu, bağışlardım canını, bunca yalvarmana.
Ama senin derdin, sıçanların kem irdiği artıklardan faydalanmak,
sonra da bu sıçanların hepsini yiyip yutmak.
Beni boş yere m innet altına sokma."
İşte böyle dem iş ve ölüm e yollam ış o namussuzu.
Kendileri için söylenm iş bellesinler bu m asalı
sırf kendi çık an için çalışıp da,
cahilliği m eziyet sayıp b oş yere övünenler.

3. Serpens: Misericordia Nociva:


Yılan: Öldürücü Merhamet1

Qui fert malis auxilium post tempus dolet.


Gelu rigentem quidam colubram sustulit
Sinuque fovit contra se ipse misericors:
Namque ut refecta est necuit hominem protinus.
Hane alia cum rogaret causam facinoris,
Respondit: Ne quis discat prodesse improbis.

1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.19.

306
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

*##

Kötülere yardım eden, çok geçm ez çeker acısını.


Soğuktan donm uş bir yılanı almış yerden adamın biri;
şefkatle ısıtm ış koynunda, canı pahasına.
Çünkü canlanıp da kendine geldiğinde yılan,
sokuverm iş adamı anında.
Bu kahpeliğinin nedenini sorunca bir başka yılan ona.
Şöyle cevaplam ış o da: "Hainlere yaranılm ayacağım öğrensin diye."

4. Philosophus et Victor Gymnicus:


F ilo z o f v e M u z a ffe r A tle t1

Victorem forte gymnici certaminis


iactantiorem cum vidisset philosophus,
interrogavit an plus adversarius
valuisset eius. ille: Ne istud dixeris;
Multo fuere vires maiores meae.
Quod inquit ergo, stulte, meruisti decus,
minus valentem si vicisti fortior?
Ferendus esses, forte si te diceres2
Superavisse, melior qui fuisset viribus.

1 Phaedrus, Fabulae, Appendix 11.


2 Bkz. Gerundium; s. 320-326.

307
FELSEFECİLERE Ö Z EL LATİN CE

Kurum kurum kurum lanan b ir atleti görünce filozof, tesadüfen


galip geldi diye bir spor m üsabakasında;
rakibinin ondan daha güçlü olup olm adığını sordu ona.
Atlet de şöyle cevap verdi filozofa: "Boş geç sen onu;
Benim gücüm çok daha üstündü."
"Seni akılsız," dedi filo z o f bunun üzerine,
"hangi ödülü hak ettin ki o zaman,
senin kadar güçlü olmayan birini yendiysen?
D eseydin, senden daha güçlü birini yendiğini,
o vakit hoş görülebilirdin belki."

5. Vulpis ad Personam Tragicam:


T ra g ed y a M a s k e s in e B ak an T i l k i 1

Personam tragicam forte vulpes viderat:


O guanta species, inquit, cerebrum non habet!
Hoc illis dictum est, quibus honorem et gloriam
Fortuna tribuit, sensum communem abstulit.
***

Bir gün b ir tragedya m askesi gördü tilkinin biri,


"Ah, ne güzel b ir yüz," dedi, "(ama) beyni yok!"
Bellesin bu sözü, kaderin şan, şöhret dağıtıp
sağduyudan yoksun bıraktıkları.

1 P h a e d ru s, Fabulae, 1.7.

308
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

6. Mons Parturiens: D oğum S ancısı Çeken Dağ 1

Mons parturibat, gemitus immanes ciens,


eratque in terris maxima exspectatio.
At ille murem peperit. Hoc scriptum est tibi,
Qui, magna cum minaris, extricas nihil.

***

Dağ doğuruyordu, haykırarak feryat figan içinde,


büyük beklenti vardı haliyle yeryüzünde.
Ama, (heyhat), doğurm asın mı dağ bir fare!
İşte senin için yazıldı bu hikâye de:
Boyundan büyük laflar edersin ama
koca bir h içsin yapmaya gelince.

1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.24.

309
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

7. S o cra te s ad am icos: Sokrates'ten A rkadaşlarına1

Vulgare amici nomen, sed rara est fides.


Cum parvas aedes sibi fundasset Socrates,
(Cuius non fugio mortem, si fam am asseguar,
et cedo invidiae, dummodo absolvar cinis),
Ex populo sic nescio quis, ut fleri solet:
Quaeso, tam angustam talis v ir ponis domum?
Utinam inquit veriş hane amicis impleam!

Herkesin dilinde bir dost lafı, ama vefa, ara ki bulasın.


Küçük bir ev inşa edince b ir gün Sokrates kendine,
(Onun akıbetinden b iç çekinmem, şanına erişeceksem eğer;
varsın kıskansınlar beni, ölünce aklanacağım ne de olsa .)
İsm i lazım değil halktan biri, şöyle demiş, her zam anki gibi:
"Nasıl oluyor da senin gibi bir adam,
böyle küçücük bir ev konduruyor?"
"Keşke," deyivermiş o da, "doldurabilsem içini gerçek dostlarla!"

1 P h a e d ru s, Fabulae, 3.9.

310
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

8. De Fortunis Hominum: in sa n la rın T a lih i1

Cum de fortunis quidam quereretur suis,


Aesopus flnxit consolandi gratia:
Vexata saevis navis tempestatibus,
inter vectorum lacrimas et mortis metum
faciem ad serenam subito ut mutatur dies,
ferri secundis tuta coepit flatibus
nimiaque nautas hilaritate extollere.
Factus periclis tum gubernator sophus:
Parce gaudere oportet et sensim queri,
Totam aeque vitam miscet dolor et gaudium.

***

A d a m ın biri dert yanınca talihinden,


Aesopus da, avunsun diye, uydurm uş şu masalı:
Şiddetli fırtınalar arasında savruluyormuş b ir gemi,
yolcuların gözü yaşlı, ölüm korkusu sarmış içlerini;
birden gün dönüp de açıverince çehresini,
güvenle seyretmeye başlayınca gemi, uygun rüzgârlar eşliğinde,
yolcular pü m eşe, öve öve göklere çıkarm ışlar denizcileri,
işte o zaman şöyle dem iş kaptan,

1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.17.

311
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE

tehlikelerle yoğrulm uş o bilge adam:


"Aşırı kaçm adan sevinm eli insan,
üzülürken de kaçırm am alı ölçüyü.
Sonuçta ne kadar sevinç varsa şu hayatta
acı vardır b ir o kadar da."

9. Ganis Per Fluvium Carnem Ferens:


Nehirde Et Taşıyan Köpek 1

Amittit merito proprium q u i alienum adpetit.


Canis per flumen carnem cum ferret natans,
lympharum in speculo v id it simulacrum suum,
aliamque praedam ab altero ferri putans
eripere voluit; verum decepta aviditas
et quem tenebat ere dimisit cibum,
nec quem petebat potuit adeo adtingere.
***

Başkasının malına göz diken, m üstahaktır kendi m alından olmaya.


Etini taşırken b ir köpek, nehirde yüzerek,
sulara yansıyan gölgesini gördü,
sandı ki başka bir köpek başka b ir ganimet taşıyor,
hemen atılıp almak istedi; ama açgözlülüğü hüsranla sonuçlandı,
hem ağzında tuttuğu yiyeceği kaptırdı
hem kapmaya çalıştığına uzanamadı.

1 Phaedrus, Fabulae, 1.4.

312
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

10. Vacca, capella, ovis, e t leo:


İnek, K eçi, K oy u n v e A s la n 1

Numquam est fldelis cum potente societas:


Testatur haec fabella propositum meum.
Vacca et capella et patiens ovis iniuriae
socii fuere cum leone in saltibus.
Hi cum cepissent cervum vasti corporis,
sic est locutus, partibus factis, leo:
Ego primam tollo, nominor quia leo;
secundam, quia sum fortis, tribuetis mihi;
tum, quia plus valeo, me sequetur tertia;
Malo afflcietur si quis guartam tetigerit.
Sic totam praedam sola improbitas abstulit.
***

Güçlüyle işbirliği asla güvenli olmaz,


kanıtlar bu dediğim i şu masal:
Bir inek, bir keçi ve zararsız bir koyun,
orm anda bir aslanla işbirliği yapm ış, hiç de adil olmayan.
Bunlar koca gövdeli bir geyik avlayıp da
paylaştırdıktan sonra kendi aralarında, aslan şöyle demiş:
"ilkini ben alıyorum, çünkü aslan derler adıma;
cesur olduğum a göre, İkinciyi de bana vereceksiniz öyleyse;
m adem en güçlüyüm , benim payıma düşecek üçüncüsü de,
fena canı yanar, dokunan olursa dördüncüye de."
V icdansızlık, hepsini kendine alıp götürmüş böylece.

1 P h a e d ru s, Fabulae, 1.5.

313
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

B. İLGİLİ METİNLERDEN YENİ GRAMER


KURALLARI

Ş art C ü m le le ri

Yukarıdaki m etinde geçen si v ocem h aberes, n ulla p rior ales


foret (hiçbir kuş geçem ez seni, sesin de böyle güzelse) ve benzeri
ifadeler, si (eğer) bağlacıyla kurulan şart cüm leleridir.1Herhangi bir
konuda b ir şart dile getiren bu cümleler, b ir esas cümle (apodosis)
ve bir yardım cı cüm leden (protasis) oluşur; yardım cı cümle şartı
dile getirir, esas cüm le de sonucu; örn. E ğ erR om a 'ya gid ersem (pro­
tasis), Cicero'yu d in leyeceğim (apodosis).
Şart cüm leleri hem H aber Kipiyle hem de Subiunctivus Kipiyle
kurulur. Bunu belirleyen, cüm lenin ifade ettiği niyettir.
Şart cüm lelerinin olum suzu ise si n o n (eğer olmazsa) ya da n isi
(eğer olm azsa, olm adıkça, olm adığı takdirde) ile kurulur. Nisi ile ku­
rulan cümleler, si n o n ile kurulan cüm lelere göre, şart koşulan fikri
daha kesin şekilde vurgular.2
Latincede Şart Cümleleri temel olarak altı şekilde kurulur. İlk
üçü, hem esas cüm lesi hem de yardım cı cüm lesi Haber Kipiyle kuru-
1ani ardır. Çünkü bunlar gerçek ya da gerçek olabilecek olan olaylara
işaret ederler. Bunlara Açık Şart Cümleleri adı verilir.

Haber Kipiyle Kurulan Açık Şart Cümleleri

Açık Şart Cümleleri kendi aralarında cüm ledeki fiillerin zam anı­
na göre üçe ayrılır:3

1. H er iki fiili de Şim diki Zam anda çekilen ler.


Si C icero Tulliam am at, Tııllia eu m am at. Eğer Cicero Tullia'yı
seviyorsa (severse), Tullia (da) onu seviyor (sever), (praes. - praes.)

1 Cum bağlacı da bazen şart cüm lesi oluşturabilir; örn. Cum posces, p osce Latine. Eğer (bir
şey) isteyeceksen, Latince iste (Bir şey isteyince, Latince iste).
2 Nisi, haricinde, dışında, -den başka anlamına da gelir; öm . Inspice quid portem ; nih il hic
nisi triste videbis. Ne getirdiğime bir bak; burada büzünden başka bir şey gör(e)meyeceksin.
3 Bu zamanlar arasında zamanların uyum kurallarına göre değişiklikler olabilir.

314
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

2. H er iki fiili de G eçm iş Zam an ya da Şim diki Hikâye Zam anın­


da çek ilen ler.
Si C icero Tulliam amavit, Tullia eum amavit. Eğer Cicero
Tullia'yı sevdiyse (bir vakitler), Tullia (da) onu sevdi, (perf. - perf.)
Si Cicero Tulliam am abat, Tullia eum am abat. Eğer Cicero
Tullia'yı seviyorduysa, Tullia da onu seviyordu (bir vakitler), (iro-
perf. - imperf.)

3. Her iki fiili de Gelecek Zamanda çekilenler ya da (yardımcı


cümlede belirtilen olayın esas cümlede belirtilen olaydan daha
önce gerçekleşmesi gerekiyorsa) yardımcı cümlesinin fiili Gele­
cekte Geçmiş Zamanda, esas cümlesinin fiili Gelecek Zamanda
çekilenler.
Si Cicero Tulliam am abit, Tullia eum am abit. Eğer Cicero
Tullia'yı severse (sevecekse), Tullia da onu sevecek, (fut. - fut.)
Si Cicero Tulliam am averit, Tullia eum am abit. Eğer Cicero
Tullia'yı sevecek idiyse (severse), Tullia da onu sevecek (fut. perf. -
fut.)

Bu cüm lelerin dışında, diğer üç çeşit şart cüm lesi Subiunctivus


Kipiyle kurulur. Bu cüm lelerin hem esas cüm lesinin hem de yardım ­
cı cüm lesinin fiili Subiunctivus Kipinde olur.

Subiunctivus Kipiyle Kurulan Şart Cümleleri

1. Belirsiz geleceğe bakan şart cümlesi: Her iki cüm lenin fiili de
Şimdiki Zamanda çekilir.
Si Cicero Tulliam am et, Tullia eum am et. Eğer (olur da b ir gün)
Cicero Tullia'yı severse (sevecek olursa, sevebilirse), Tullia da onu
sever (sevebilir), (sub. praes. - sub. praes.)

2. Şi m d iy e ait olm am ış (gerçekleşmemiş) şart cümlesi: Her iki


cüm lenin fiili de Şimdiki Hikâye Zamanında çekilir.
Si Cicero Tulliam am aret, Tullia eum am aret. Eğer Cicero
Tullia'yı sevseydi (ama sevmedi), Tullia da onu severdi (ama sevme­
di). (sub. im perf. - sub. imperf.)

315
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

3. Geçmişe ait olm am ış (gerçek leşm em iş) şart cü m lesi: Her iki
cümlenin fiili de -M iş'li Geçmiş Zamanda çekilir.
Si Cicero Tulliam am avisset, Ttıllia eu m am avisset. Eğer Cicero
Tullia'yı sevmiş olsaydı (ama sevmedi), Tullia da onu sevmiş olurdu
(ama sevmedi), (sub. plusperf. - sub. plusperf.)

Bu Şart Cümlesi, karışık zam anlı olarak da kurulur. O zaman


yardımcı cümlenin fiili -M iş'li Geçmiş Zamanda, esas cüm lenin fiili
ise Şimdiki Hikâye Zamanında olur. Bu tür cümleler, cümledeki fikre
göre kurulur; örn. Si m e citiu s in ven isses, lib e r n u n c essem . Eğer
beni hem en (çabucak) bulm uş olsaydın (daha önce), şim di özgür­
düm (şimdi), (sub. plusperf. - sub. imperf.) (Bu örnekte de görüldüğü
üzere, esas cümledeki öznenin özgür olm ası için, yardım cı cüm lede­
ki öznenin önce onu bulm uş olm ası şart olduğundan, başka deyişle
yardımcı cümledeki fiilin daha önce işlenm iş olm ası şart olduğun­
dan, -M iş'li Geçmiş Zaman kullanılm ıştır.)1
Aşağıdaki örnekler, Şart Cümlelerinin kurulum özellikleri ve çe­
viri tarzlarıyla ilgili bir fikir oluşm asını sağlayacaktır.

Ö rn ekler

Haber Kipi, Şim diki Zam an / Şim diki Zam an

Si tu vales, ego gaudeo. Sağlığın yerindeyse, bundan mutluluk


duyarım.
Si h oc dicis, erras. Eğer bunu söylersen, yanlış yaparsın.
Si eras ad Circum ire vu ltis, iam cu b itu m ire n e ce sse est. Eğer
yarın Circus'a gitmek istiyorsan, artık yatağa gitm elisin (gitmek zo­
rundasın).
Nemo fere saltat sob riu s, n isi fo rte insanit. Hiç kimse aklı b a ­
şındayken dans etmez; delirm işse, o başka.
Poma cruda si sunt, vix ev ellu n tu r; si m atura, decidu n t. M ey­
veler hamsa, koparılmaz; olm uşsa, (zaten) kendi düşer.
Si latet ars, prod est; a ffe r t d ep ren sa pu d orem . Hüner gizli tu ­
tulursa, faydalı olur; anlaşılırsa (sezilirse, keşfedilirse) utandırır.
(Bu örnekte deprensa, d ep re h e n d e re fiilinin edilgen Geçmiş Zaman

1 Metin içinde şart cümlelerinin Türkçeye çevirisi, Türk dilinin yapısı gereği, değişiklik arz
eder.

316
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

participium u dur ve ars (sanat) kelim esiyle birlikte gitmektedir. Par-


ticipium lar, yeri geldiğinde, Şart Cümlesi gibi de çevrilebilir.)
N ihil p o te s t evenire nisi can sa antecedente. Öncesinde bir ne­
deni yoksa, h içbir şey vuku bulam az (meydana gelemez).
Si spiritum ducit, vivit. Nefes alıyorsa, yaşıyor.

Haber Kipi, Şimdiki Hikâye Zamanı /


Şimdiki Hikâye Zamanı

Si hoc dicebas, errabas. Eğer bunu söylüyor idiysen, yanlış ya­


pıyordun.
Si quid credideras, errabas. Eğer b ir şeye inanmışsan, hata ya­
pıyor sundur. (Bu örnekte esas fiil Şimdiki Hikâye Zamanında, yar­
dım cı fiil bir önceki zamanda, yani -M iş'li Geçmiş Zamandadır. Bu
tür kullanım lara dikkat edilm esi gerekir.)

Haber Kipi, Geçmiş Zaman / Geçmiş Zaman

Si hoc dixisti, erravisti. Eğer bunu söylediysen, yanlış yaptın.


Si heri hoc fecisti, peccavisti. Eğer dün bunu yap tınsa, yanlış
yaptın (günah işledin).
Si occidi, recte feci; sed non occidi. Eğer öldürdüysem , doğru
yaptım; ama öldürmedim .

Haber Kipi, Gelecek Zaman / Gelecek Zaman

Nisi celerius curremus, furem non capiemus. Daha çabuk koş­


madıkça, hırsızı yakalamayacağız.
Si hoc dices, errabis. Eğer bunu söylersen, yanlış yapacaksın.
Naturam si sequemur ducem, nunquam aberrabimus. Eğer d o­
ğayı izlersek (doğaya uygun yaşarsak, doğayı kılavuz alırsak), asla
hata yapm ayacağız (asla yoldan çıkmayız).

Haber Kipi, Gelecekte Geçmiş Zaman / Gelecek Zaman

Nisi his viatoribus aliquid cibi dederitis, fame peribunt. Y olcu­


lara bir parça yiyecek verm ediğin takdirde, açlıktan ölecekler.
Si hoc dixeris, errabis. Eğer bunu söyleyecek idiysen (söylersen),
yanlış yapacaksın.

317
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Si feceris, magnam habebo gratiam; si n o n feceris, ignoscam.


Eğer (bunu) yaparsan m innettar kalacağım ; yapm azsan, affedece­
ğim (canın sağ olsun).
Si mihi bona re publica frui non licu e rit, at carebo mala. Eğer
iyi bir hükümetin keyfini sürem eyeceksem de, en azından (şu) kötü­
sünden kurtulayım. (Şart Cümleleri yeri geldiğinde bir imtiyaz cüm ­
lesi gibi de çevrilebilir.)1

Subiunctivus Kipi, Şimdiki Zaman / Şimdiki Zaman

Si hane medicinam bibas, statim convalescas. Bu ilacı içersen,


hemen iyileşebilirsin.
Si pisces per aera volent, omnes mirentur. Eğer balıklar hava­
da uçsa (uçabilse), herkes şaşırıp kalır.
Si id dicas, erres. Eğer bunu söylersen, yanlış yaparsın.
Senectus plena est voluptatis, si illa scias uti. Yararlanmasını
bilirsen, yaşlılık keyif doludur (çok keyiflidir).
Memoria minuitur, nisi eam exerceas. H afızanı beslem ezsen,
zayıflar.
Si vicinus tuus equum meliorem habeat quam tuus est, tu-
umne equum malis an illius? Eğer kom şun seninkinden daha iyi
bir ata sahip olsa, kendi atını mı, yoksa onunkini mi tercih edersin?
Tu si hic sis, aliter sentias. Eğer benim yerimde olsaydın (ken­
dini benim yerime koysan), farklı düşünecektin (farklı düşünürsün,
farklı düşünürdün, farklı düşüneceksin).
Si reviviscant et tecum loquantur; quid talibus viris responde-
res? Eğer yeniden hayata gelseler (dirilseler) ve seninle konuşsalar,
böyle adamlara ne cevap verirdin? (Bu örnekte yardım cı cümle Şimdi­
ki Zamanda olduğu halde, esas cümle Şimdiki Hikâye Zamanındadır).

Subiunctivus Kipi, Şimdiki Hikâye Zamanı /


Şimdiki Hikâye Zamanı

Si hoc diceres, errares. Eğer bunu söyleseydin, hata yapardın.


Si rex essem, omnes me timerent. Eğer ben kral olsaydım (şim­
di), herkes benden korkardı (şim di).

1 G ild e rsle e v e & L o d g e 1903: 377.

318
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Si opu s con ficeres, gratiam tib i h ab erem . Eğer işi bitirseydin,


sana teşekkür ederdim .
N on p o sse m vivere n isî in litte ris viverem . Kitaplarım olm adık­
ça (edebiyat olm adıkça, çalışm alarım olm adıkça / olm asaydı) yaşa­
yamazdım.
Si lu xu ria e tem p eraret, avaritiam n o n tü n ere s. Eğer haz tutku­
suna engel olabilseydi, açgözlülükten (hırstan) korkmazdı.

S u biu n ctivu s Kipi, -M iş'li G eçm iş Zam an /


-M iş'li G eçm iş Zam an

Sic h o c dixisses, erravisses. Eğer bunu söylem iş olsaydın, hata


yapm ış olurdun.
Si d ilig en tiu s laboravissem , d om in u s m e liberavisset. Eğer da­
ha dikkatli çalışm ış olsaydım , sahibim beni özgür bırakmış olurdu.
Nisi m e cu m in fo ru m d e sce n d isse t, illu d sp ecta cu lu m n on vi-
disset. Benimle fo ru m a gelm eseydin (gelmemiş olsaydın), o tiyatro­
yu seyretmemiş olurdun.
Si q u id n ov i au divisset, n o b is rem to ta m narravisset. Yeni bir
haber duymuş olsaydı, bize hepsini anlatmış olurdu.
Nisi can is latravisset, fu re m cepissem u s. Eğer köpek havlam a­
mış olsaydı, hırsızı yakalamış olurduk (geçmişte).
Sive vera d ix isset sive falsa, n e m o ei cred id isset. İster doğru­
yu söylem iş olsun, ister yanlışı, hiç kimse ona inanmamış olurdu
(inanmazdı).
Si tib i esse scissem , ad te ip se ven issem . Eğer senin orada ol­
muş olduğunu bilseydim , ben şahsen yanına gelirdim (gelmiş olur­
dum).
H ectora qu is n o ss e t (= n o v isse t),1 fe lix si Troia fu isse t? Eğer
Troia mutlu olmuş olsaydı, kim ne bilirdi H ector'u? (Hector'dan ki­
m in haberi olurdu?)
Ego n isi p ep erissem , R om a n o n opp u gn aretu r, n isi filiu m h a ­
berem , lib era in lib era patria m o rtu a essem . Eğer bir ana olmamış
olsaydım (doğurmamış olsaydım ), Rom a (bugün) işgal edilmemiş

1 Latince de fiiller bu şekilde kısaltılarak yazılabilir.

319
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

olacaktı (edilmezdi, edilmeyecekti); bir oğlum olm asaydı, hür bir


memlekette hür bir kadın olarak ölmüş olurdum. (Bu örnek, karı­
şık çekimde bir şart cüm lesidir; op p u gn a retu r ve h a b ercin fiilleri
Şimdiki Hikâye Zamanında, diğer fiiller -M iş'li Geçmiş Zamanda çe ­
kilmiştir.)

G erundium (F iil-İsim ya da İsim -Fiil)

Yukarıdaki 4. m etinde geçen fe re n d u s gibi ifadeler Latincede


Gerundium olarak adlandırılır.
Latincede Gerundium fiilden türem iş isim dir; tıpkı Participi-
umun fiilden türem iş sıfat olm ası gibi. Daha anlaşılır bir dille
söylenecek olursa, Gerundium b ir fiilin isim g ibi haller alm ası ve
İ s İ tti gibi çekilm esidir. Örneğin s ev m ek b ir m astardır, ama sev m e
bir fiil-isim , yani Gerundium dur; sevm en in , sev m eye, sev m ek su ­
retiyle gibi ifadeler de Gerundium un çekim li halleridir.
Ama bir Gerundium, Participium dan farklı olarak, başka bir isim
ya da bir edatla vs birlikte kullanılır.
Kısacası Gerundium, çekim li etken mastardır. Cinssiz bir isim dir
ve sayısı yoktur. Fiil özellikleri taşır, yani nesne ya da zarf alabilir.
Nesne aldığında Gerundivum (nesne almış Gerundium) adını alır.

G erundium O lu ştu rm a Kuralları

Gerundium düzenli fiillerin Şimdiki Zaman gövdesine, -ndum ,


-ndi, -ndo, -ndo takıları getirilerek oluşturulur ve nominativus ile
vocativus halleri dışında bir isim gibi çekilir, başka deyişle yalnızca
accusativus, genetivus, dativus ve ablativus olarak çekilir. D olayısıy­
la özne olarak kullanılmaz. Özne yerine fiilin mastar hali kullanılır.

Hal I. II. m. ■ IV.

Nom. (amare) (monere) (legere) (audire)


Voc. — — — —
Acc. amandıım monendum legendum audiendum
Gen. amandi monendi leğendi audiendi
Dat. amando monendo legendo audiendo
Abl. amando monendo legendo audiendo

320
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

N om inativus: A m are du lce est. Sevmek güzeldir. (Bu cümlede fiil


bir öznedir, bu yüzden m astar hali kullanılmıştır.)

A ccusativu s: am andum , sevm eyi anlamına gelir ve daha çok ad ya


da in edatıyla kullanılır. Bu şekilde sevm eye, sevm ek am acıyla
vb anlamlara sahip olur.
Ad am an du m vivo. Sevmek için yaşıyorum .
Ad ca n ta n d u m veni. Şarkı söylemeye geldim.
H abeo dicen du m . Söyleyecek sözüm var.

G enetivus: am andi, sevm en in anlamına gelir ve bir isim ya da sı­


fatla kullanılır,
ars am andi: sevme sanatı
ars scriben di: yazma sanatı
cu p id o scrib en d i: yazma tutkusu veya hevesi

Genetivus Gerundium, cau sâ ve gratiâ kelimeleriyle birlikte


kullanıldığında hatırı için, uğruna, yoluna, yararına, adına, için,
m aksadıyla, am acıyla vb anlam lar kazanır ve yeri geldiğinde bir
amaç cüm lesi gibi kullanılabilir.
can tan di causa: şarkı söylem ek için
d iscen d i causa: öğrenmek uğruna
D iscen di gratia ven im u s. Öğrenmek m aksadıyla geldik. (Amaç
Cümlesi)

Dativus: am ando, sevm eye, sevm e için anlamına gelir ve genellikle


sıfatlarla kullanılır.
N os operam am ando dedim u s. Kendimizi sevmeye adadık.
Urbs u tilis e st vivendo. Şehir yaşamaya uygundur.
A qua u tilis est biben do. Su içmeye uygundur (elverişlidir).

Ablativus: am ando, sevm ek suretiyle, severek, sevm ekle anlamını


verir.

operam dare: kendini adamak, kendini vermek, dikkatini vermek, dikkat kesil­
mek, ilgilenmek, iş edinmek

321
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

A m ando d eos placu im u s. Severek tanrıları sakinleştirdik (gaza­


bını dindirdik).
M ens d iscen d o al i tur. Zihin öğrenmekle beslenir.

Ablativus Gerundium a, de, ex ve in edatlarıyla da kullanılır.


M ulta de b e n e b e a te q u e viven do a Seneca disputata sunt.
îyi ve mutlu yaşam üzerine Seneca tarafından çok tartışılm ıştır
(Seneca'mn eserlerinde iyi ve mutlu yaşam üzerine pek çok bahis
söz konusudur).
Sum m a volu p tas ex d isce n d o capitu r. Öğrenmeden çok büyük
haz alınır.

N esn e A lan G erundium : G erundivum

Gerundium b ir nesne aldığı zaman, Gerundivum olur. Bu durum ­


da fiil üç takılı bir sıfat halini alır ve aldığı nesneyle uyumlu olarak
çekilir.

I. ÇEKİM FİİL

Hal Tekil Çoğul


Nom. am andus, -a, -um amandi, -ae, -a

Voc. a m a n d e ,-a ,-u m amandi, -ae, -a

Acc. am andum, -am , -u m am andos, -a s, -a

Gen. amandi, -ae, -i, am andorum, -arum , -orum

Dat. am ando, -ae, -o am andis, -is, -is

Abl. am ando, -a, -o am andis, -is, -is

II. ÇEKİM FİİL

Hal Tekil Çoğul


Nom. m onendus, -a , -um monendi, -ae, -a

Voc. monende, -a, -um m onendi, -ae, -a

Acc. m onendum , -am , -u m m onendo s, -a s, -a

Gen. ■ m onendi, -ae, -i, m onendorum, -arum , -orum

Dat. m onendo, -ae, -o m onendis, -is, -is

Abl. m onendo, -a , -o m onendis, -is, -is

322
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

III. Ç E K İM FİİL

Hal Tekil Çoğul


Nom. legendus, -a, -um leğendi, -ae, -a

Voc. leğende, -a, -um leğendi, -ae, -a

Acc. legendum, -am , -um legendos, -a s, -a

Gen. leğendi, -ae, -i, legendorum, -arum , -orum

Dat. legendo, -ae, -o legendis, -is, -is

Abl. legendo, -a, -o legendis, -is, -is

IV. Ç E K İM FİİL

Hal Tekil Çoğul


Nom. audiendus, -a, -um audiendi, -ae, -a

Voc. audiende, -a, -um audiendi, -ae, -a

Acc. audiendum, -am , -um audiendo s, -a s, -a

Gen. audiendi, -ae, -i, audiendorum, -arum , -orum

Dat. audiendo, -ae, -o audiendis, -is, -is

Abl. audiendo, -a , -o audiendis, -is, -is

Gerundium: cu p id o viden di: görm e arzusu.


Gerundium: cu p id o u rb e m viden di: şehri görme arzusu1
G erundivum : cu p id o u rb is viden dae: şehri görme arzusu

Bu örneklerde görüldüğü üzere cu p id o v id en di, u rb e m kelim e­


sini nesne olarak aldığında, nesnesi onun halini, o da nesnesinin
cinsini ve sayısını alır. Bu örnekte v id en di, genetivus olduğu için
u rb e m kelim esi genetivus (urbis) olur. Ardından u rb s kelim esi di­
şil bir isim olduğu için, v id en d i, v id en d ae olarak dişil genetivus
olur. Ayrıca u rb s kelim esi tekil olduğu için, ikisi de tekil olarak
yazılır.
Bazen cüm lede karışıklığa yol açmamak için Gerundium, Ge­
rundivum olarak kullanılm az; örn. P h ilosoph i cu p id i su n t veru m
investigandi. Felsefeciler g erçeği (doğruyu, hakikati) k eşfetm eye

1 Bazen Gerundium bu şekilde, yani Gerundivum haline dönüşmeden de kullanılır (McKeown


2010:236).

323
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE

düşkündür. (Bu örnekte verum accusativus olarak bırakılm ış, veri


investigandi şeklinde Gerundivum olarak yazılm am ıştır).
Bunların dışında mei, tu i, nostri, vestri gibi genetivus zamir­
lerin, Gerundivum kalıbıyla kullanıldıklarında, cins ya da sayı b a ­
kımından birlikte gittikleri ism e uym ası gerekmez; örn. Mulier sui
servandi causa fugit. K adın kendisini koru m ak için kaçtı. (Bu ör­
nekte mulier kelim esi dişil olduğu halde sui eril olarak kalmıştır.)

Zorunluluk İfade Eden Gerundivum

Gerundivum, esse fiiliyle kullanıldığında zorunluluk bildiren


cümleler teşkil eder. Bu tür cüm lelerde b ir şeyin yapılmaya ihtiyaç
duyduğu, hatta gerekli ya da zorunlu olduğu vurgulanır. Ayrıca bu
tür cümlelerde eylemi gerçekleştirecek olan, yani araç konum unda­
ki kelime dativus olur; örn. Agnus pascendus est mihi. K uzu benim
tarafımdan beslenm elidir {Kuzuyu beslem eliyim ). (Bu örnekte mi­
hi, eylemi gerçekleştirecek olduğu için dativus yazılm ış, pascendus
ile agnus bir sıfat ve isim gibi birbiriyle uyum lu çekilmiştir. Ayrıca
pascendus'un edilgen anlam kazandığına dikkat edilmelidir.)
Bu tür zorunluluk ifade eden cümleler, Geçişsiz Fiillerle teşkil
ediliyorsa, şahıssız olarak da (tek. n. nom.) kullanılabilir; örn. K o­
mam eundum est tibi. R om a 'ya g itm ek zoru n d a sın (Senin tarafın­
dan Rom a'ya gidilm elidir). Fortiter pugnandum est nobis. Bizim
tarafımızdan cesu ra n e dövüşü lm elid ir (Cesurane dövüşm eliyiz).
Gerundivumun bu kullanım ı tek başına kurulduğunda şu şekilde
çevrilir: addenda: eklenecek şeyler (eklenmesi gerekli olan şeyler);
corrigenda: düzeltilecek şeyler.

Gerundium ve Gerundivum Örnekleri

Legere est difflcile. Okumak zordur.


Leğendi ars est difflcile. Okuma sanatı zordur (zor bir şeydir).
Cicero studiosus est leğendi. Cicero okumaya düşkündür.
Plinius Maior operam dedit legendo. Yaşlı Plinius kendini oku­
maya adadı.
Servus cupit legere. Köle okum ak istiyor.
Cantare dulce est. Şarkı söylem ek hoştur (güzeldir).

324
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Ars cantandi difficilis est. Şarkı söylem ek zor zanaat.


Cantando uxori placuit. Şarkı söyleyerek eşini sakinleştirdi.
Carmina cantare difflcile est. Şarkı söylem ek zordur.
Oratio nobis laudanda est. Hitabeti takdir etmeliyiz.
Meus filiu s propensus e st ad legen d u m . Oğlumun okumaya eği­
lim i var (dır) (okumaya yatkındır).
Renatus discit legendo. Renatus okuyarak öğreniyor.
Praeponenda (est) divitiis gloria. Onur, zenginliğe tercih
edilmeli(dir). (Bu tür cüm lelerde bazen est fiili yazılmayabilir.)
Parcendum est victis. Yenilenleri esirgemek (korum ak) gerekir.
Diligentia praecipue colenda est nobis. Dikkatliliğe (dikkatli ol­
maya, farkında olmaya, farkm dalığa) her şeyden öte özen gösterm e­
liyiz (bu yanım ızı geliştirm eliyiz, farkm dalığım ızı geliştirmeliyiz).
aliquid faciendi ratio: bir şey yapm a yöntem i (mantığı)
cupiditas veri videndi: hakikati (doğruyu, gerçeği) görme arzusu
ad non parendum senatui: senatoya itaat etmemek için
quoniam aeternas poenas in morte timendum est nobis: ölü­
mün getireceği sonsuz işkenceden (cazadan) korkmamız gerektiği
için
Venimus cupiditate plura habendi. Daha çok şeye sahip olm a
arzusuyla geldik.
Carthago delenda est. Kartaca yok edilmelidir.
Omnibus moriendum est. Hepim iz ölm eliyiz.
Caesare interfıciendo Brutus et Cassius patriae libertatem
restituere conati sunt. Burutus ve Cassius, Caesar'ı öldürerek (öl­
dürmek suretiyle), vatanı yeniden özgür kılmaya çalıştı. (Bu cüm ­
lede, Caesare ve interfıciendo kelim eleri b ir Ablativus Âbsolutus
teşkil etmiştir.)
Homines ad deos nulla re propius accedunt, quam salutem
hominibus dando. İnsanlar ancak ve ancak hem cinslerinin (diğer
insanların) kurtuluşunu sağlayarak tanrılara daha yakın olabilirler
(tanrıların katma ancak böyle yaparlarsa daha fazla yaklaşırlar).
Copia placandi sit modo parva t u l Bırak gönlünü almak için
ufacık bir şansım olsun.

325
FELSEFECİLERE Ö Z EL LATİN CE

A qua n itrosa u tilis e st b ib e n d o {dat.). Alkali su içilm esi (içmek)


iyidir (faydalıdır).
Lignum aridu m m ateria e st id on ea elicien d is {dat.) ignibus.
Kuru odun ateş tutuşturmaya uygun bir malzemedir.
Patriam d irip ien d a m reliqu im u s. Vatanımızı talan edilm iş (yağ­
malanmış) halde bıraktık.
Fabius rem R om an am cu n cta n d o re stitu it. Fabius gecikmek
suretiyle (düşmanı oyalamak taktiğiyle) R om a'nm düzenini eski k o­
numuna kavuşturdu (Rom a'nm davasını kazanmasını sağladı).
H om inis m en s d iscen d o et cog ita n d o alitur. İnsanoğlunun zih­
ni öğrenmekle ve düşünm ekle beslenir.
Plausum m eo n o m in e re cita n d o d ed eru n t. Adım okunduğunda
alkışladılar (Adımın okunm asıyla birlikte bir alkış kopardılar).
Perdere n o n v olo viven di causas. Yaşama sebeplerim i kaybet­
mek (yok etmek) istem iyorum .
Cicero eq u ita n d i p e ritissim u s fu it. Cicero ata binmekte çok u s­
taydı.
P roh iben da m axim e e st İra in p u n ie n d o {abl.). Bilhassa ceza ve­
rirken öfkeye m eydan verilm em eli(dir).
B ru tu s in lib era n d a patria e st in te rfe ctu s . Brutus vatanını öz­
gürlüğe kavuşturmaya gayret ederken (kavuştururken, kavuştura­
cakken, kavuşturmaya çabaladığı sırada = d u m liberat) öldürüldü.
A tticu s p h ilo so p h o ru m p ra ecep tis ad vitam agendam u teba-
tur. Atticus filozofların ilkelerini yaşam rehberi olarak (yaşamını
idare etmek için) kullanıyordu.
Sapientia ars viven di p u ta n d a est. Felsefe yaşama sanatı olarak
görülmeli(dir).
P h ilosoph i in iis lib ris ipsis, q u os scrib u n t de con tem n en d a
gloria, sua n om in a in scrib u n t. Filozoflar şöhreti küçümsemekle
ilgili kaleme aldıkları kitaplarının üzerine kendi adlarını yazarlar.

326
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

G. DESCARTES, SENECA'DAN
AHLAK KONULU BİR MEKTUP ALIYOR1

Bene vivendum et libenter moriendum nobis:


îyi yaşam alı ve hür ölm eliyiz.2

Desinamus, quod voluimus, İstediğim iz şeyi istemekten


velle. Ego certe id ago: senex vazgeçelim . En azından ben
böyle yapıyorum; yaşlılığım da,
ea desii velle quae puer volui.
çocukken istediklerim i iste­
In hoc unum eunt dies, in hoc
mekten vazgeçtim . Tek bunun
noctes; hoc opus meum est, için günlerim geçti, bunun için
haec cogitatio, imponere ve- gecelerim geçti; müzmin hasta­
lıklarım a artık son noktayı koy­
teribus m alis finem . Id ago ut
m ak, benim ödevim , benim ana
mihi instar totius vitae dies
hedefim. Her günü, sanki bütün
sit.3 Nec, mehercules, tamgu- bir ömrümmüş gibi yaşıyorum.
am ultimum rapio, sed sic il- Tanrı aşkına, son günümmüş gi­
bi yakasına yapışm ıyorum tabii,
lum aspicio tam gu am esse vel
ama ona son günüm olabilirm iş
ultimus possit.
gibi bakıyorum.
Hoc animo tibi hane epis- Bu m ektubu sana bu niyetle
tulam seribo, tamguam me yazıyorum , sanki tam yazarken
cum maxime seribentem ölüm beni çağıracakm ış gibi.
Hayata veda etmeye hazırım ve
mors evocatura sit; paratus
bu yüzden hayattan tat almaya
exire sum, et ideo fruar vita bakıyorum , çünkü bu vedanm
quia quam diu futurum hoc ne kadar zaman sonra olacağıy­
sit non nimis pendeo. Ante la ilgili öyle pek fazla düşünm ü­
yorum. Yaşlanmadan önce iyi
seneetutem curavi ut bene
şekilde yaşamaya özen göster­
viverem, in seneetute ut bene
dim , yaşlı b ir adam olunca da
moriar; bene autem mori est iyi şekilde ölm eye; öte yandan
libenter mori. iyi şekilde ölmek, hür ölmektir.

1 Gramer ayrıntıları ve çeviri şekilleri metin içinde altı çizili kelimelerle vurgulanmıştır.
2 Seneca, Epistulae Morales, 61.
3 m ihi (dat) + esse: malik olmak, sahip olmak.

327
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Da operam ne quid umqu- Buna, istemeden asla bir şey


yapmamak da diyebilirsin. Gele­
am invitus facias. Quidquid
cekte olacak her şey isyan edene
necesse futurum est repug-
bir zorunluluktur, ama gönülden
nanti, id volenti necessitas isteyen için zorunluluk olmaktan

non est. ita dico: qui imperia çıkar. İşte ben de bunu kastedi­
yorum . Emirleri bile isteye kabul
libens excipit partem acerbis-
eden kişi, esaretin en acı kısmın­
simam servitutis effugit, face- dan kurtulur, yani istemediği bir
re quod nolit. Non qui iussus şeyi yapmaktan. Emir altında bir
şey yapan kişi zavallı (mutsuz)
aliquid facit miser est, sed qui
değildir, sadece bu şeyi isteme­
invitus facit. Itaque sic ani- den yapan kişi zavallıdır (mut­
mum componamus ut quid- suzdur). Bu yüzden zihnimizi
şartların gerektirdiği şeyi (şart­
quid res exiget, id velimus, et
lar ne gerektiriyorsa onu) isteme­
in primis ut flnem nostri sine
ye yöneltelim ve her şeyden önce
tristitia cogitemus. hayatımızın sonu üzerine keder­

Ante ad mortem quam ad lenmeden durup bir düşünelim.


Hayata hazırlanm adan önce
vitam praeparandi sumus. Sa-
ölüm e hazırlanm alıyız. Hayat
tis instructa vita est, sed nos yeterince donanım lı, ama biz
in instrumenta eius avidi su­ onun alet edevatına heves et­
mekteyiz; bize hep eksikmiş gi­
mus; deesse aliquid nobis vi-
bi gelen ve hep de öyle gelecek
detur et semper videbitur. Ut olan şeye. Yeterince (uzun) yaşa­
satis vixerimus, nec anni nec mak, ne yıllara bağlı ne günle­

dies faciunt sed animus. Vixi, re; sadece zihnimize bağlı. Ben
yeterince (uzun) yaşadım , aziz
Renate carissime, quantum
dostum Renatus. Filemi d ol­
satis erat; mortem plenus exs- durdum, ölümü bekliyorum . Kal

pecto. Vale. sağlıcakla.

328
XIII. ÜNİTE

A. KONUŞMA DİLİYLE TEMEL GRAMER ÖZETİ

Bu üniteye kadar Latincenin temel grameri özetlenm iş durum da­


dır. Bundan sonra yapılacak iş, gramerdeki b ir dolu ince ayrıntıyı
m etinlerle yoğrularak öğrenmektir. Bu süreçte en önem li yardım cı,
her kelim enin başka başka kullanım özelliklerini, hangi yazarda ne
anlamlarda geçtiğini gösteren sözlüklerdir.
Aşağıdaki diyaloglar hem basitçe bir gram er özeti hem de öğre­
nilen cüm le yapılarının kullanım ına dair örnekler olarak değerlen­
dirilm eli ve her bir cümle yapısı gram erce incelenmelidir.

1. D escartes, Cicero ile Tanışıyor

D escartes: Salve! M ihi n o m e n Descartes: Merhaba! Adım Re-


est R en atu s Des Cartes. Qu- natus Des Cartes. Senin adın
id est n o m e n tib i? _
ne?
Cicero: M ih i n o m e n e st Cicero.
^ „ Cicero: Adım Cicero. Nasılsın?
Quıd agıs?

329
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Descartes: Me bene habeo. Descartes: İyiyim. Adını işit­


Audivi n om en tuıım. iti es tim. Sen hatip, şair, rhetor,
orator, poeta, rhetor, philo­ felsefeci ve çok üstün bir ya­

sophus et excellentissimus zarsın. Seninle tanıştığım a

scriptor. Te convenire iu- memnun oldum. Ya sen na­


sılsın? (Seni sormalı?)
cundum est. Et quid tu agis?
Cicero: İyiyim, teşekkürler. Söyle
Cicero: Bene valeo, gratias. Dic
bakalım, Renatus, nerelisin?
mihi, Renate, unde venis.
Descartes: Galya'da doğdum.
Descartes: Natus sum in Gal-
Galyalıyım.
lia. Sum Gallicus.
Cicero: Galya'da nerede doğdun?
Cicero: Ubi in Gallia natus est?
Descartes: Doğduğum şehir, La
Descartes: Urbs nativa mea est Haye.
Haia. Cicero: İtalya'ya, Rom a'ya niçin
Cicero: Cur venisti in Italiam, geldin?
Romam? Descartes: Latin dilini (Latince)
Descartes: Ut discerem Lati- öğrenm ek için.
nam Linguam. Cicero: N için Latince öğrenmek
Cicero: Cur vis discere Lati- istiyorsun?

ne? Descartes: Öncelikle felsefeyle

Descartes: Primo, ut legam ilgili bu dilde yazılm ış kitap­


ları okumak ve sonra da ken­
libros de philosophia scrip-
di eserlerim i Latince kaleme
tos in hac lingua; deinde,
alabilm ek için. Çünkü felse­
ut componam libros meos
fenin Latince olm adan esaslı
Latine. Nam certum est
şekilde kavram lam ayacağm -
mihi philosophia non cap-
dan eminim.
tum iri proprie sine Lingua
Cicero: Doğru söyledin. Ben sert
Latina. b ir öğretmenim, ama in saf­
Cicero: Recte dbdsti. Sum se- lıyım. Öğrenmiş olduklarını
verus magister, sed aequus; benim le tekrarlamak ister
vişne repetere quae tu didi- m isin?
ceras mecum? Descartes: N için olm asın? M em ­
Descartes: ûuidni? Libenter. nuniyetle.

330
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

2. D escartes, G icero'yla B irlikte


Ö ğren diklerin i T ekrarlıyor1

Partes O rationis: Cümlenin Öğeleri (Kelime çeşitleri)

Cicero: Partes oration is q u o t Cicero: Cümlenin kaç öğesi var­


su n t?
dır?
D escartes: Octo.
Descartes: Sekiz.
Cicero: Quae?
D escartes: N om en, pron om en , Cicero: Hangileri?
verbu m , a diectivu m , adver-
Descartes: isim, zamir, fiil, sıfat,
bium , co n iu n ctio , praeposi-
zarf, bağlaç, edat, ünlem.
tio, in te rie ctio .

N om en: isim (Ad)

Cicero: Dic (da) nom en proprium. Cicero: Özel isme bir örnek ver.
D escartes: Plato. Descartes: Platon.
Cicero: Dic (da) n o m e n appella-
Cicero: Cins isme bir örnek ver.
tivum .
Descartes: Kız.
D escartes: Puella.
Cicero: Dic (da) n o m e n co lle c- Cicero: Bir topluluk adı söyle.
tivum . Descartes: Halk.
D escartes: Populus. Cicero: Neden halka topluluk
Cicero: û u are p o p u lu s d icitu r
adı deniyor?
n o m e n collectiv u m ?
Descartes: Çünkü halk sayıca
D escartes: Quia p o p u lu s est
n u m era ri sin gu laris at m u l- tekil, ama çoğul anlam ifade
titu d in e m significans. ediyor.
Cicero: G enera n om in u m q u od
Cicero: Kaç cins isim var?
su n t?
Descartes: Üç.
D escartes: Tria.
Cicero: Quae? Cicero: Hangileri?

1 B u d iy a lo g la r iç in b k z . T ra u p m a n 2007: 220-245.

331
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Descartes: Genus masculinum, Descartes: Eril cins, mesela bu


ut hic magister, genus femi- öğretm en ; dişil cins, mesela
ninum, ut haec donuna; ge­ bu hanım ; cinssiz, m esela bu
nus neutrum, ut hoc bellum. savaş.
Cicero: Numeri nominum quot
Cicero: İsim ler sayıca kaçtır?
sunt?
Descartes: İki.
Descartes: Duo.
Cicero: Neler?
Cicero: Qui?
Descartes: Tekil, mesela bu öğ ­
Descartes: Singularis, ut hic
magister, pluralis, ut hi ma- retm en; çoğul, m esela bu öğ ­

gistri. retm enler.


Cicero: Casus nominum quot Cicero: İsim lerin kaç hali var?
sunt? Descartes: Altı.
Descartes: Sex. Cicero: Neler?
Cicero: Qui? Descartes: Nominativus, m ese­
Descartes: Nominativus, ut la bu öğretm en; vocativus,
hic magister, vocativus, ut
m esela e y öğretm en; accusa­
o magister, accusativus, ut
tivus, m esela bu öğretm eni;
hunc magistrum; geneti­
genetivus, mesela bu öğ ret­
vus, ut huius magistri; da­
m enin; dativus, mesela bu
tivus, ut huic magistro; ab­
lativus, ut ab hoc magistro. öğretm en e; ablativus, m ese­

Cicero: Da declinationem no- la bu öğretm en d en .


minis, generis feminini, nu­ Cicero: Dişil cinste, sayıca tekil
meri singularis? olan bir ism in çekimini yap.
Descartes: Nominativo casu: Descartes: Nominativus halde:
haec rosa. bu gül
Vocativo casu: o rosa
Vocativus halde: ey gül
Accusativo casu: hane rosam
A ccusativus halde: bu gülü
Genitivo casu: huius rosae
Genitivus halde: bu gülün
Dativo casu: huic rosae
Dativus halde: bu güle
Ablativo casu: ab hac rosa
Ablativus halde: bu gülden
Cicero: Declinationes nomi­
num quot sunt? Cicero: Kaç isim çekimi var?
Descartes: Quinque. Descartes: Beş.
Cicero: Prima quae est? Cicero: Birinci çekim hangisi?

332
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

D escartes: Prim a d eclin a tio Descartes: Birinci çekim isim,


est n om in is, cu iu s g en iti-
tekil genetivusu -ae çift ses­
vus sin gu laris in -ae diph-
lisiyle biten isimdir.
th o n g o term in atu r.
Cicero: Da exem plum . Cicero: Bir örnek ver.
D escartes: Haecrosa, huius ro- Descartes: Bu gül, bu gülün.
sae.
Cicero: İkinci çekim hangisi?
Cicero: Secu n da declin a tio qu -
ae est? Descartes: İkinci çekim isim, te­
D escartes: Secu n da d eclin atio kil genetivusu uzun -i ile b i­
est n om in is, cu iu s g en iti-
ten isimdir.
vus sin gu la ris in -i lon go
term in a tu r. Cicero: Bir örnek ver.
Cicero: Da exem plum . Descartes: Bu öğretmen, bu öğ­
D escartes: Hic magister, huius
retm en in ya da bu hediye, bu
magistri vel hoc donum, hu­
ius donî. hediyenin.
Cicero: T ertia declin a tio quae Cicero: Üçüncü çekim hangisi?
est?
Descartes: Üçüncü çekim isim,
D escartes: T ertia d eclin a tio
est n om in is, cu iu s gen iti- tekil genetivusu kısa -is ile
vus sin gu laris in -is brevi biten isim dir; bu baba, bu
term in a tu r, u t hic pater,
babanın gibi.
huius patris.
Cicero: û u a rta declin a tio quae Cicero: D ördüncü çekim hangi­
est? si?
D escartes: û u a rta d eclin a tio
Descartes: Dördüncü çekim i-
est n om in is, cu iu s gen iti-
vus sin gu laris in üs longa sim, tekil genetivusu uzun üs
term in a tu r, u t hic exerci- ile biten isim dir; bu ordu, bu
tus, huius exercitüs.
ordunun gibi.
Cicero: û u in ta declin a tio qu ae
est? Cicero: Beşinci çekim hangisi?
D escartes: û u in ta d eclin a tio Descartes: Beşinci çekim isim,
est n om in is, cu iu s g en iti-
tekil genetivusu ayrık harf­
vus sin gu laris te rm in a tu r
lerle uzun ei ile isimdir; bu
in ei divisis, u t hic dies, hu­
ius dm . gün, bu günün gibi.

333
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero: D escribe p ro p rie ta te s Cicero: M agister (öğretmen) ke­

m agister n om in is. lim esini gramer bakım ından


açıkla.
D escartes: M a g ister e st n o ­
Descartes: M agister (öğretmen)
m en appellativum , m ascu li-
cins isimdir, cinsi erildir,
ni gen eris, n u m e ri sin gu la-
sayıca tekildir, nom inativus
ris, casu n om in ativu .
(yalın) haldedir.

P ron om en : Zamir
Cicero: P ron om en qu id est? Cicero: Zamir nedir?
D escartes: Pars oration is quae Descartes: İsm in yerine geçen
pro n om in e pon itu r. bir cümle öğesidir.
Cicero: N u m eri p ron om in u m Cicero: Kaç tane zamir var?
q u ot su n t?
Descartes: İki.
D escartes: Duo.
Cicero: Neler?
Cicero: Qui?
Descartes: Tekil, m esela o, ç o ­
D escartes: Singularis, u t ille,
pluralis, u t illi. ğul, m esela onlar.
Cicero: G enera p ro n o m e n q u o t Cicero: Kaç cins zamir vardır?
su nt? Descartes: Üç.
D escartes: Tria. Cicero: Hangileri?
Cicero: Quae?
Descartes: Eril, dişil ve cinssiz.
D escartes: G enus m ascu lin u m ,
Cicero: Zamirler ya belirli ya da
fem in in u m , n eu tru m .
belirsizdir. Belirli zamire ör­
Cicero: P ron om in a su n t au t fi-
n ita aut in fin ita. Da exem p- nekler ver.

la p ron om in is finiti. Descartes: Ben, sen, o.


D escartes: Ego, tu, ille. Cicero: Belirsiz zamire bir ör­
Cicero: Da exem plu m p ro n o m i­ nek ver.
nis in fîn iti. Descartes: (Herhangi) biri.
D escartes: A liquis.
Cicero: İşaret zamirine örnekler
Cicero: Da exem pla p ro n o m i­
ver.
nis dem on strativi.
D escartes: Hic, ille. Descartes: Bu, o.

Cicero: Da exem pla p ro n o m i­ Cicero: İlgi zamirine örnekler


nis relativi. ver.

334
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

D escartes: Qui, quae, quod. Descartes: Ki o (eril), ki o (dişil),


Cicero: Da exem pla p ron om i- ki o (cinssiz).

nis in terrogativi. Cicero: Soru zamirine örnekler


ver.
D escartes: Quis, quid.
Descartes: Kim, ne.
Cicero: Da exem pla p ron om i-
Cicero: Dönüşlü zamire örnek­
nis recip roci.
ler ver.
D escartes: Se, sibi. Descartes: Kendisini, kendisine.
Cicero: Da exem pla p ron om i- Cicero: Şahıs zamirine örnekler
nis person alis. ver.

D escartes: Ego, nos, tu. Descartes: Ben, biz, sen.

A diectivu m : Sıfat

Cicero: A d iectivu m q u id est? Cicero: Sıfat nedir?


D escartes: Pars oration is est D escartes: İsmi niteleyen bir
quae n o m in i adicitur. cüm le öğesidir.
Cicero: Q uot gradus com para- Cicero: Sıfatların kaç mukayese
tion is su n t adiectivis? derecesi vardır?
D escartes: Tres gradus com pa- Descartes: Üç mukayese derece­
ration is. si vardır.
Cicero: Qui? Cicero: Neler?
D escartes: Positivus, u t doc- Descartes: Yalın, mesela d octu s
tus; com parativu s, u t docti- (bilgili); üstünlük dereceli,
or, su perlativu s, u t doctis- m esela d octior (daha bilgili);
simus. en üstünlük dereceli, mesela
Cicero: Q uot te rm in a tio n e s d octissim us (en bilgili).
su n t adiectivis, gradus po- Cicero: Yalın haldeki bir sıfat
sitivi? kaç takılıdır?
D escartes: Tres. Descartes: Üç.
Cicero: Quae? Cicero: Nedir?
D escartes: M asculina, u t doc- Descartes: Eril, mesela, d octu s
tus; fem in in a , u t docta; n e- (bilgili); dişil, mesela docta;
utra, u t doctum. cinssiz, mesela doctum .

335
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero: Dic adiectivum posse- Cicero: Mülkiyet sıfatına bir ör­


sivum. nek ver.
Descartes: Meus. Descartes: Benimki.
Cicero: Dic adiectivum quali- Cicero: Nitelik sıfatına bir ör­
tatis. nek ver.
Descartes: Bonus. Descartes: îyi.
Cicero: Dic adiectivum quanti- Cicero: Nicelik sıfatına örnek
tas. ver.
Descartes: Magnus, parvus. Descartes: Büyük, küçük.
Cicero: Dic adiectiva numeri. Cicero: Sayı sıfatına örnek ver.
Descartes: Unus, duo, tres. Descartes: Bir, iki, üç.
Cicero: Dic adiectiva numeri Cicero: Sıra sayı sıfatına örnek
ordinalis. ver.
Descartes: Primus, secundus, Descartes: Birinci, ikinci, ü çü n ­
tertius. cü.

Verbum: Fiil

Cicero: Verbum q u id est? Cicero: Fiil nedir?


Descartes: Pars orationis cum Descartes: Hal almayan, zamanı
tempore et persona sine ca- ve şahsı olan bir cümle öğe­
su. sidir.
Cicero: Modi quot sunt? Cicero: Kaç kip vardır?
Descartes: ûuattuor. Descartes: Dört.
Cicero: Qui? Cicero: Neler?
Descartes: Inflnitus, ut legere; Descartes: Mastar, mesela le­
indicativus, ut lego; subi­ g ere (okumak); Haber Kipi,
unctivus, ut cum legerem; m esela lego (okuyorum); Su­
imperativus, ut lege. biunctivus, mesela cum le­
Cicero: Numeri verborum quot gerem (okurken); Emir Kipi,
sunt? m esela lege (oku).
Descartes: Duo. Cicero: Fiiller sayıca kaçtır?
Cicero: Qui? Descartes: İki.
Descartes: Singularis et plura- Cicero: Neler?
lis. Descartes: Tekil ve çoğul.

336
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: Personae verborum qu- Cicero: Fiillerin kaç şahsı vardır?


ot sunt? Descartes: Üç.
Cicero: Hangileri?
Descartes: Tres.
Descartes: Birinci (şahıs), m e­
Cicero: Quae?
sela lego (okuyorum); ikinci
Descartes: Prima, ut lego; se-
(şahıs), mesela legis (okuyor­
cunda, ut legis; tertia, ut sun); üçüncü (şahıs), mesela
legit. legit (okuyor).
Cicero: Tempora in declinatio- Cicero: Fiillerin çekiminde kaç
zaman söz konusudur?
ne verborum quot sunt?
Descartes: Altı.
Descartes: Sex.
Cicero: Hangileri?
Cicero: Quae?
Descartes: Şimdiki Zaman, m e­
Descartes: Praesens, ut lego; sela lego (okuyorum); Şimdiki
imperfectium, ut legebam; Hikâye Zamanı, mesela lege­
futurum, ut legam; perfec- bam (okuyordum); Gelecek
Zaman, mesela legam (oku­
tum, ut legi; futurum per-
yacağım); Geçmiş Zaman, m e­
fectum, ut legero; plusqu-
sela legi (okudum); Gelecekte
amperfectum, legeram.
Geçmiş Zaman, mesela legero
Cicero: Coniugationes verbo­ (okumuş olacağım, okuyacak­
rum quot sunt? tım); -M iş'li Geçmiş Zaman,
Descartes: ûuattuor. legeram (okumuştum).
Cicero: Kaç fiil çekimi var?
Cicero: Quae?
Descartes: Dört.
Descartes: Prima, secunda,
Cicero: Neler?
tertia, quarta.
Descartes: Birinci (çekim), ikinci
Cicero: Genera verborum quot (çekim), üçüncü (çekim), dör­
sunt? düncü (çekim).
Descartes: Duo. Cicero: Fiillerin kaç çatısı var?
Descartes: îki.
Cicero: Quae?
Cicero: Hangileri?
Descartes: Activa, passiva.
Descartes: Etken, edilgen.
Cicero: Da exemplum verbi ne- Cicero: Geçissiz fiile bir örnek
utralis. ver.
Descartes: Sedeo. Descartes: Sedeo (oturuyorum).

337
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero: Da exemplum v erb i de- Cicero: Deponens fiile bir örnek


ponentis. ver.
Descartes: Loquor (konuşuyo­
Descartes: Loquor.
rum).
Cicero: Da exemplum verbi i-
Cicero: Düzensiz çekim fiile bir
naequalis.
örnek ver.
Descartes: Fio. Descartes: Fio (oluyorum).
Cicero: Da exempla verbi de- Cicero: Eksik çekimli fiile ör­
fectivi. nekler ver.
Descartes: Odi, pudet. Descartes: Odi (nefret ediyo­

Cicero: Quare defectiva dicun- rum), p u d e t (utanç veriyor).


Cicero: Neden eksik çekimli fiil­
tur?
ler deniyor?
Descartes: Quia haec verba qu-
Descartes: Çünkü bu fiillerin
ibusdam flguris egent.
bazı şekilleri eksik.
Cicero: ü u ibu s figuris pudet Cicero: P udet fiilinin hangi şe­
eget? killeri eksik?
Descartes: Eget persona prima Descartes: Birinci ve ikinci şah­
et secunda. Dicitur etiam sı yok. Buna şahıssız fiil de
deniyor.
verbum impersonale.
Cicero: Odi fiilinin hangi şekil­
Cicero: Quibus figuris odi eget?
leri eksik?
Descartes: Habet neque tem-
Descartes: Şimdiki Zamanı yok,
pus praesens, neque imper- Şimdiki Hikâye Zamanı ve
fectiu m neque futurum. Gelecek Zamanı da yok.

Adverbium: Zarf
Cicero: Adverbium quid est? Cicero: Zarf nedir?
Descartes: Pars orationis q u - Descartes: Fiili niteleyen, açıkla­
ae verbo adicitur et verbum yan ve tamamlayan bir cümle
explanat atque implet. öğesidir.
Cicero: Cui dictioni adverbium Cicero: Bir zarf hangi kelimeyi
adicitur? etkiler?
Descartes: Vel verbo vel adver- Descartes: Ya fiili, ya zarfı ya da
bio vel adiectivo. sıfatı.

338
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: Suntne adverbia decli- Cicero: Zarflar çekimli midir,

nabilia an indeclinabilia? yoksa çekim siz mi?


Descartes: Çekimsiz.
Descartes: İndeclinabilia.
Cicero: Yer zarflarına örnek ver.
Cicero: Da adverbia loci.
Descartes: Burada, orada.
Descartes: Hic, ibi. Cicero: Sayı zarflarına örnek ver.
Cicero: Da adverbia numeri. Descartes: Bir kez, iki kez, üç
Descartes: Semel, bis, ter. kez.
Cicero: Nicelik zarflarına örnek
Cicero: Da adverbia quantita-
ver.
tis.
Descartes: Çok, az.
Descartes: Multum, parum. Cicero: Nitelik zarflarına örnek
Cicero: Da adverbia qualitatis. ver.
Descartes: Pulchre, bene, ma- Descartes: Güzelce, iyi bir şekil­
de, kötü bir şekilde.
le.
Cicero: Zarfların kaç mukayese
Cicero: Quot gradus compara-
derecesi vardır?
tionis sunt adverbiis? Descartes: Üç.
Descartes: Tres. Cicero: Neler?
Cicero: Qui? Descartes: Yalın, mesela saepe
(sık, sık sık); üstünlük dere­
Descartes: Positivus, ut saepe;
celi, m esela saepius (daha
comparativus, ut saepius;
sık); en üstünlük dereceli,
superlativus, ut saepissime. m esela saepissim e (çok sık).

Participium: Fiil-Sıfat

Cicero: Participium quid est? Cicero: Participium nedir?


Descartes: Pars orationis par- Descartes: Yarı sıfat, yarı fiil iş ­

tem adiectivi capiens, par- levi gören bir cümle öğesi.


Cicero: Participiumun kaç za­
tem verbi.
manı var?
Cicero: Tempora participiorum
Descartes: Şimdiki Zaman, m ese­
quot sunt? la legens (okuyan); Geçmiş Za­
Descartes: Praesens, ut legens; man, mesela lectus (okunmuş
perfectum, ut lectus; futu­ olan); Gelecek Zaman, mesela
rum, ut lecturus. lecturus (okuyacak olan).

339
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Cicero: Quot participia a passi- Cicero: Edilgen bir fiilden kaç


vo verbo veniunt? tane participium türetilir?
Descartes: Bir tane.
Descartes: Unum.
Cicero: Hangisi?
Cicero: Quod?
Descartes: Geçmiş Zaman, m e­
Descartes: Perfectum , u t le c - sela lectus (okunmuş olan).
tus. Cicero: Etken bir fiilden kaç ta­
Cicero: Quot participia a activo ne participium türetilir?
verbo veniunt? Descartes: İki.
Cicero: Hangileri?
Descartes: Duo.
Descartes: Şimdiki Zaman, m e­
Cicero: Quae?
sela legens (okuyan) ve Gele­
Descartes: Praesens, u t le g e n s
cek Zaman, mesela lecturus
et futurum , u t lectu ru s. (okuyacak olan).

G erundium : Fiil-isim

Cicero: Gerundium qu id est? Cicero: Gerundium nedir?


Descartes: Est n om en verbale. Descartes: Fiil-isim dir (İsim-fi-
ildir; Fiilimsi isimdir).
Cicero: üuare sic vocatu r?
Cicero: N için böyle adlandırılı­
Descartes: Quia partem n o m i­
yor?
nis capit, partem verbi. Descartes: Çünkü yarı isim , yarı
Cicero: Da exem plum gerundii. fiil işlevi görüyor.
Descartes: L eğendi causa. Cicero: Gerundiuma bir örnek
ver.
Cicero: Gerundivum quid est?
Descartes: O kum ak için (adına).
Descartes: Est adiectivum v er­
Cicero: Gerundivum nedir?
bale.
Descartes: Fiil-sıfattır (Sıfat-fi-
Cicero: Ûuare sic vocatu r? ildir).
Descartes: Quia partem adiec- Cicero: Neden böyle deniyor?
tivi capit, partem verbi. Descartes: Çünkü yarı sıfat, yarı
fiil işlevi görüyor.
Cicero: Da exem plum geru n d i-
Cicero: Gerundivuma bir örnek
vi.
ver.
Descartes: L egendorum lib ro- Descartes: Kitapları okum ak
rum causa. için (adına).

340
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: û u o m o d o p a rtem adi- Cicero: Sıfat işlevini nasıl üstle-


ectivi ca pit? niyor?
D escartes: Eo q u o d lib ro s n o- Descartes: K itaplar kelim esini
m in i adicitur. etkileyerek.

C on iu n ctio: Bağlaç

Cicero: C on iu n ctio q u id est? . Cicero: Bağlaç nedir?

D escartes: Pars ora tion is co n - Descartes: Bir cümleyi bağlayan


ve düzenleyen bir kelime tü­
n e cte n s ord in a n sq u e sen -
rüdür.
ten tiam .
Cicero: B irleştirici bir bağlaç
Cicero: Da co n iu n ctio n e m co-
örneği ver.
pulativam .
Descartes: Et (ve).
D escartes: Et. Cicero: A yrıştıncı bir bağlaç ör­
Cicero: Da co n iu n ctio n e m disi- neği ver.

unctivam . Descartes: A ut (ya, ya da).


Cicero: Karşıt düşünce belirten
D escartes: Aut.
b ir bağlaç örneği ver.
Cicero: Da c o n iu n ctio n e m ad-
Descartes: Sed (ama).
versativam .
Cicero: İmtiyaz bildiren bir bağ­
D escartes: Sed.
laç örneği ver.
Cicero: Da co n iu n ctio n e m co n - D escartes: Q uam quam (her ne
cessivam . kadar).
D escartes: Quamquam. Cicero: Zaman bildiren b ağlaç­

Cicero: Da co n iu n ctio n e s te m - lara örnekler ver.


Descartes: Cum (-ince), arıtequ-
porales.
am (-den önce), postquam
D escartes: Cum, an teq u a m ,
(-den sonra).
p ostq u a m .
Cicero: Şart bildiren bağlaçlara
Cicero: Da co n iu n ctio n e s co n - örnekler ver.
d icion ales. Descartes: Si (eğer), nisi (-ma-
D escartes: Si, nisi. dıkça).

341
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Praepositio: Edat
Cicero: P raepositio qu id e st? Cicero: Edat nedir?
D escartes: Pars ora tion is quae, Descartes: Başka kelimelerin
önüne geldiğinde, onların
aliis partib u s oration is pra-
anlamını tamamlayan ya da
eposita, sig n ification em ea-
değiştiren bir kelime türü.
ru m im p let aut m utat.
Cicero: Edatlar hangi hallerle
Cicero: d u ib u s ca sib u s praepo- (hangi halde isimlerle) bir­
sition es serv iu n t? likte gider?

D escartes: A ccu sativo et abla- Descartes: Accusativus ve abla-


tivus.
tivo.
Cicero: Accusativus halde kelime
Cicero: Da p ra ep osition es ca ­
alan edatlara örnekler ver.
sus accusativi.
Descartes: A d (-e doğru), a n te
D escartes: Ad, a n te. (-den önce).
Cicero: Da pra ep osition es ca ­ Cicero: Ablativus halde kelime
sus a b la tiv i alan edatlara örnekler ver.
Descartes: Cum (ile birlikte),
D escartes: Cum, pro.
p ro (-uğruna).
Cicero: Da p ra ep osition es u tri-
Cicero: Her iki halde kelime a-
us casus.
lan edatlara örnekler ver.
D escartes: In, sü p er, sub. Descartes: In (içinde, içine), sü ­
p e r (üstünde), sub (altında).

In te rie ctio : Ünlem


Cicero: In te rie ctio q u id e st? Cicero: Ünlem nedir?
D escartes: Pars ora tion is sig- Descartes: Doğa sesini andıran
b ir sesle heyecanı dile geti­
n iflcan s m e n tis a ffe ctu m
ren bir kelime türüdür.
v oce in con d ita . Cicero: Ünlem neleri dile getire­
Cicero: In te rie ctio q u id signifi- bilir?
care p o te st? Descartes: Acı dile getirir, mesela
heu (ah! vah!); ya da hayranlık
D escartes: Vel d olorem , u t h eu ;
dile getirir, mesela p a p a e (şa­
vel adm iration em , u t papae; hane! vay be!); veya korku dile
vel m etu m , u t attat. getirir, mesela attat (eyvah!).

342
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

A ccen tu s: Aksan
Cicero: In qu a syllaba a ccen - Cicero: Âksam hangi heceye yer­
tu m pon im u s. leştiririz?

D escartes: A ut in a n tep a en u l- Descartes: Sondan üçüncü hece­


ye ya da sondan önceki hece­
tim a au t in paen u ltim a.
ye.
Cicero: Q uando a cce n tu m in
Cicero: Aksam ne zaman son ­
p aen u ltim a syllaba p o n i­
dan önceki heceye yerleştiri­
m u s?
yoruz?
D escartes: ûuando p a e n u l­ Descartes: Sondan önceki hece
tim a syllaba e st longa, u t uzunsa, mesela am am us (se­
amamus. viyoruz).
Cicero: In qu a syllaba a c c e n ­ Cicero: Sondan önceki hece kı­

tu m pon im u s si p a en u ltim a saysa aksam hangi heceye


yerleştiririz?
syllaba est brevis?
Descartes: Sondan üçüncü h e­
D escartes: In a n tepa en u ltim a
ceye.
syllaba.
Cicero: Aksan ne zaman son h e­
C icero: û u a n d o a cce n tu s p on i-
ceye konur?
tu r in u ltim a syllaba? Descartes: H içbir zaman; ya da
D escartes: N u n qu am au t u ti- bazı durumlarda, ama çok
q u e rarissim o. nadir.

3. D escartes, C icero'yla L atince Bir Cüm leyi


G ram er A çısın dan Nasıl İn celey eceğ in i Tekrarhyor

Cicero: D escribam u s nunc Cicero: Şimdi şu cüm ledeki keli-


p ro p rie ta te s d ictio n u m in m elerin özelliklerini gramer-
h ac sen ten tia : E go arm a ce inceleyelim: Ben bir sa-
viru m q u e cano, q u i olim a va şm 1 ve vaktiyle Troia'nın

1 Vergilius'un Aeneis adlı destanının başlangıç dizesi olan bu cümlede arma, -orum , n. (çoğ.),
savaş anlamına gelir ve m ecazi anlamdadır. Kelimenin ilk anlamı ise savunma silahı; silah­
lardır ve genel olarak silah anlamı bilinir. Aynı şey, virum kelimesi için de geçerlidir (virum,
adam; yiğit).

343
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Troiae oris lon g in q u is ve- u za k kıyılarından gelen bir


nit. Ego quae pars oration is ad am ın türküsünü söylü­
est? yorum . Ben, ne çeşit bir ke­
Descartes: P ronom en. lim edir?
Cicero: Cuius est n u m eri? Descartes: Zamir.
Descartes: N um eri singularis. Cicero: Hangi sayıda?
Cicero: Cuius est g en eris in Descartes: Tekil sayıda.
h o c lo c o ? Cicero: Bu cüm ledeki cinsi ne?
Descartes: M asculini. Descartes: Eril.
Cicero: Quo est casu ? Cicero: Hangi halde?
Descartes: Casu n om in ativo. Descartes: Nominativus.
Cicero: Estne p ro n om e n fin i-
Cicero: Belirli bir zam ir mi, yok­
tum an in fîn itu m ?
sa belirsiz bir zam ir mi?
Descartes: P ron om en fın itu m .
Descartes: Belirli zamir.
Cicero: Arm a quae pars ora ti­
Cicero: A rm a (silah, savaş) ne
onis est?
çeşit bir kelime?
Descartes: N om en.
Descartes: İsim.
Cicero: û uale? N om en p rop ri-
Cicero: Ne tür? Özel isim mi,
um an appellativum ?
cins isim mi?
Descartes: N om en a p p ellati­
Descartes: Cins isim.
vum.
Cicero: Bu ism in cinsi ne?
Cicero: Cuius e st g en eris?
Descartes: Cinssiz.
Descartes: N eutrius.
Cicero: Bu ism in sayısı ne?
Cicero: Cuius e st n u m eri?
Descartes: Çoğul.
Descartes: Pluralis.
Cicero: Quo casu e st in h o c lo ­ Cicero: Bu cüm lede hangi hal­

co? de?

Descartes: A ccusativo. Descartes: Accusativus.

Cicero: Unde h o c c e r tu m est? Cicero: Nereden belli?

Descartes: A syntaxe; can o e- Descartes: Sözdiziminden; çün­

nim verbu m accu sativo adi- kü can o (türkü, şarkı söylü­


ungitur. yorum), accusativus alan bir
Cicero: û u ota e declin a tion is fiil.
est arm a? Cicero: A rm a kaçıncı çekim?
Descartes: Secundae. Descartes: İkinci.

344
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: Poniturne arm a prop- Cicero: A rm a kelim esi esas an­


rie an flgurate? lam ında mı, yoksa m ecazi
Descartes: Figurate. anlam da mı kullanılıyor?
Cicero: Quare? Descartes: M ecazi anlamda.
Descartes: Quia pro bello poni- Cicero: Neden?

tur. Descartes: Çünkü bellum (savaş)

Cicero: Virum quae pars orati- yerine kullanılıyor.

onis est? Cicero: Virum (adam) ne çeşit

Descartes: Nomen. b ir kelime?


Descartes: îsim.
Cicero: Cuius est generis?
Cicero: Bu ism in cinsi ne?
Descartes: Masculini.
Descartes: Eril.
Cicero: Cuius est numeri?
Cicero: Bu ism in sayısı ne?
Descartes: Singularis.
Descartes: Tekil.
Cicero: Quale? Proprium an
Cicero: Ne tür? Özel isim mi,
appellativum?
cins isim mi?
Descartes: Nomen appellati­
Descartes: Cins isim.
vum.
Cicero: Q ue (ve) ne çeşit bir ke­
Cicero: Que quae pars oratio-
lime?
nis est?
Descartes: Bağlaç.
Descartes: Coniunctio.
Cicero: İşlevi ne? Birleştirici mi,
Cicero: Cuius est potestatis?
ayrıştırıcı mı?
Copulativae an disiuncti- Descartes: Birleştirici.
vae? Cicero: Sırası ne? Öne getirilen
Descartes: Copulativae. bağlaç mı, yoksa sona getiri­
Cicero: Cuius ordinis? Praepo- len bağlaç mı?
sitivi an postpositivi? Descartes: Sona getirilen b a ğ ­
Descartes: Postpositivi. laç.
Cicero: Cano quae pars oratio- Cicero: Cano (türkü, şarkı söy­
nis est? lüyorum) ne çeşit bir kelime?
Descartes: Verbum. D escartes: Fiil.
Cicero: Cuius modi est? Cicero: Hangi kipte?
Descartes: Indicativi. Descartes: Haber kipinde.
Cicero: Cuius personae est? Cicero: Kaçıncı şahıs?
Descartes: Primae. D escartes: Birinci.

345
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero: Dic tertiam personam? Cicero: Üçüncü şahıs olarak çek?

Descartes: Canit. Descartes: Canit (türkü söylüyor).


Cicero: Hangi sayıda?
Cicero: Cuius numeri est?
Descartes: Tekil.
Descartes: Singularis. Cicero: Çoğul birin ci şahıs ola­
Cicero: Dic pluralem primae rak çek.

personae. Descartes: Canimus (türkü söy ­


lüyoruz).
Descartes: Canimus.
Cicero: Çatısı ne? Etken mi, e-
Cicero: Cuius generis est? Ac- dilgen mi?
tivi an passivi? Descartes: Etken.

Descartes: A ctivi Cicero: Edilgenini söyle?


Descartes: Canor (türküm oku­
Cicero: Dic passivum?
nuyor).
Descartes: Canor. Cicero: Hangi zamanda?
Cicero: Cuius temporis est? Descartes: Şimdiki Zamanda.

Descartes: Praesentis. Cicero: Şimdiki Hikâye Zamanı­


nı söyle.
Cicero: Dic imperfectium.
Descartes: Canebam (türkü söy ­
Descartes: Canebam. lüyordum).
Cicero: Dic perfectum. Cicero: Geçmiş Zamanını söyle.

Descartes: Cecini. Descartes: Cecini (türkü okudum).


Cicero: Gelecek Zaman partici-
Cicero: Dic participium futu-
pium unu söyle.
rum. Descartes: Canturus (türkü o-
Descartes: Canturus. kumak üzereyim).

Cicero: Dic inflnitum activum. Cicero: Etken m astarını söyle.


Descartes: Canere (türkü söyle­
Descartes: Canere.
mek).
Cicero: Dic gerundium. Cicero: Gerundiumunu söyle.
Descartes: Canendi. Descartes: Canendi (türkü söy­

Cicero: Dic gerundium casu lemenin).


Cicero: Gerundium nom inativus
nominativo.
halini söyle.
Descartes: Gerundium eget ca­ Descartes: Gerundiumun nom i­
su nominativo. nativus hali yok.

346
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: Qui quae pars orationis Cicero: Qui (ki o) ne çeşit bir ke­
est? lime?
Descartes: Pronomen. Descartes: Zamir.
Cicero: Quale pronomen? Cicero: Ne çeşit bir zamir?
Descartes: Relativnm prono­ Descartes: îlgi zamiri.
men.
Cicero: Yerine geçtiği ad ne?
Cicero: Quid est eius nomen
D escartes: V iru m (adam).
antecedens?
Cicero: Qui (ki o) zamirinin cin­
Descartes: Virum.
si ne?
Cicero: Qui cuius est generis?
Descartes: Eril.
Descartes: Masculini.
Cicero: Sayısı ne?
Cicero: Cuius numeri est?
Descartes: Tekil.
Descartes: Singularis.
Cicero: Quare numerus singu­ Cicero: Neden tekil sayıda çekil­

laris ponitur? miş?

Descartes: Quia nomen antece­ Descartes: Çünkü yerine geçtiği


dens est numeri singularis. isim tekil.
Cicero: Quo casu est quP. Cicero: Qui (ki o) hangi halde?
D escartes: Casu nominativo. D escartes: Yalın halde.
Cicero: Cuius potentiae est? Cicero: İşlevi ne?
Descartes: Est subiectum ve­ Descartes: Venit (geliyor) fiili­
nit verbi. nin öznesi.
Cicero: Olim quae pars oratio­ Cicero: Olim (vaktiyle) ne çeşit
nis est?
b ir kelime?
Descartes: Adverbium.
Descartes: Zarf.
Cicero: Cui dictioni olim adici-
Cicero: Olim (vaktiyle) hangi ke­
tur?
lim eyi etkiliyor?
Descartes: Venit verbo.
Descartes: Venit (geliyor) fiilini.
Cicero: Estne adverbium loci
Cicero: Yer zarfı mı, zaman zarfı
an temporis an qualitatis
an quantitatis? mı, yoksa nitelik ya da n ice­

Descartes: Temporis. lik zarfı mı?

Cicero: A quae pars orationis Descartes: Zaman.

est? Cicero: A ne çeşit bir kelime?


Descartes: Praepositio. Descartes: Edat.

347
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero: Cui casu servit? Cicero: Hangi halde bir kelime


Descartes: Casui ablativo. alıyor?
Cicero: Cui nomini adiungitur? Descartes: Ablativus halde.
Descartes: Oris nomini. Cicero: Hangi kelimeyle birlikte
Cicero: Troiae quae pars orati- gidiyor?
onis est? Descartes: Oris kelimesiyle.
Descartes: Nomen. Cicero: Troiae (Troia'nm) ne çe­
Cicero: ûuale? Proprium an şit bir kelime?

appelativum? Descartes: İsim.

Descartes: Proprium. Cicero: Ne tür? Özel isim mi,

Cicero: Cuius est generis? cins isim mi?

Descartes: Feminini. Descartes: Özel.


Cicero: Cinsi ne?
Cicero: Cuius est numeri?
Descartes: Dişil.
Descartes: Singularis.
Cicero: Sayısı ne?
Cicero: Quo est casu?
Descartes: Tekil.
Descartes: Genitivo.
Cicero: Hangi halde?
Cicero: Oris quae pars oratio-
Descartes: Genetivus.
nis est?
Cicero: Oris ne çeşit bir kelime?
Descartes: Nomen.
Descartes: İsim .
Cicero: ûuale? Proprium an
Cicero: Ne tür? Özel isim mi,
appellativum?
cins isim mi?
Descartes: Appellativum.
Descartes: Cins isim.
Cicero: Cuius est generis?
Cicero: Cinsi ne?
Descartes: Feminini.
Descartes: Dişil.
Cicero: Ouo casu est? Cicero: Hangi halde?
Descartes: Ablativo plurali. Descartes: Çoğul ablativus.
Cicero: Dic casum nominati- Cicero: Tekil nom inativus halini
vum singularem. söyle.
Descartes: Ora. Descartes: Ora (kıyı).
Cicero: Longinquis quae pars Cicero: Lorıginquis (uzaklar­
orationis est? dan), ne çeşit bir kelime?
Descartes: Adiectivum. Descartes: Sıfat.
Cicero: Quo est casu? Cicero: Hangi halde?
Descartes: Ablativo. Descartes: Ablativus.

348
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Cicero: Cuius est generis? Cicero: Cinsi ne?


D escartes: Feminini. Descartes: Dişil.
Cicero: Cuius est n u m e ri? Cicero: Hangi sayıda?
Descartes: Pluralis. Descartes: Çoğul.
Cicero: Cui dictioni adicitur? Cicero: Hangi kelimeyi etkili­

Descartes: Oris. yor?

Cicero: Cuius gradus compara- Descartes: Oris (kıyılardan).


Cicero: Hangi mukayese derece­
tionis est?
sinde?
Descartes: Positivi.
Descartes: Yalın.
Cicero: Da gradum superlati-
Cicero: En üstünlük derecesini
vum .
söyle.
Descartes: Longinquissimus, -a,
Descartes: Longinquissim us, -a,
-um .
-um (çok uzak).
Cicero: Venit quae pars oratio­
Cicero: Venit (geldi), ne çeşit bir
nis est?
kelime?
Descartes: Verbum.
Descartes: Fiil.
Cicero: Cuius est temporis?
Cicero: Zamanı nedir?
Descartes: Temporis ‘p e rfe cti.
Descartes: Geçmiş Zaman.
Cicero: Cuius personae est? Cicero: Kaçıncı şahıs?
Descartes: Tertiae. Descartes: Üçüncü.
Cicero: Dic personam primam. Cicero: Birinci şahısta çek.
Descartes: Veni. Descartes: Veni (geldim).
Cicero: Cuius numeri est? Cicero: Hangi sayıda?
Descartes: Singularis. Descartes: Tekil.
Cicero: Cuius modi est? Cicero: Hangi kipte?
Descartes: Indicativi. Descartes: Haber Kipinde.
Cicero: Cuius coniugationis est? Cicero: Hangi çekim?
Descartes: ûuartae. Descartes: Dördüncü.

349
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE

B. DESCARTES» CICERO'YA KENDİNDEN


BAHSEDİYOR 1

Ab ineunte aetate, ad litera- Çocukluğumdan beri ruhu­


rum studia animum adieci; et mu özgür sanatlarla besledim .
quoniam a praeceptoribus au- Öğretmenlerimden yaşama ya­
diebam illarum ope certam et rarı dokunacak her şeyin kesin
evidentem cognitionem eorum ve apaçık bilgisinin bu sanatlar
omnium quae ad vitam utilia aracılığıyla elde edilebileceğini
sunt acquiri posse, incredibili işittiğim den, bunları öğrenmek
desiderio discendi flagrabam. için inanılmaz bir aşkla yanıp
Tunç degebam in una ex tutuşuyordum.
celeberrimis totius Europae Oysa A vrupa'nın en ünlü
scholis. Studia omnia guibus okullarından birin d e eğitim
operam dederam in scholis, görüyordum . Okulda önem ver­
negligebam. Sciebam eloquen- diğim derslerin h içb irin i ihm al
tiam vires habere permagnas, etm iyordum . Belagatin eşsiz
et ad ornatum vitae multum b ir gücü olduğunu ve yaşam a
conferre; (sciebam) poesi ni­ güzel bir tat kattığını b iliy or­
hil esse amoenius aut dulcius dum; şiirden daha b oş, daha
multa; multa praecepta conti- tatlı h içb ir şeyin olm adığını;
neri in scriptis quae de mori- ahlak konulu eserlerde nice
bus tractant. Sciebam theolo- öğüt içerild iğ in i de. Teolojinin
giam ostendere viam ad cae- göğe giden yolu (bize) göster­
lum; jurisprudentiam, medi- diğini; hukukun, hekim liğin ve
cinam et scientiarum religuas diğer bilim lerin kendi ted risa ­
honores et divitias in cultores tın dan geçenleri m evki ve para
suos congerere. Mathematicis sah ibi yaptığını da biliyordum .
disciplinis praecipue delec- Kesin ve apaçık kanıtlarla örü ­
tabar, ob certitudinem atque lü o lm asın dan ötürü m atem a­
evidentiam rationum g u ib u s tikle ilg ili bilim lerden se ayrı
nituntur. b ir haz alıyordum .

1 Bu metin, Descartes'in Dissertatio de Methodo (Yöntem Üzerine Konuşma) adlı eserinin bazı bö­
lümlerinin basitleştirilerek değiştirilmiş biçimidir. Tam çevirisi için bkz. Dürüşken (çev.) 2013a.

350
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Nec contentus scientiis qu- Üstelik ben bize öğretilen


as docebamur, libros de qui- bilgilerle de yetinmeyip çok da­
buslibet aliis magis curiosis ha merak uyandırıcı ve sıradan
atque a vulgo remotis tractan- insanın dokunmaya bile çekin­

tes guotguot in manus meas diği ne kadar kitap varsa elime

inciderant evolveram. Omnem geçtikçe hepsini hatmetmiştim.

denique bonorum librorum Sonuçta her iyi kitabın öğrenil­


m esi bize yarar sağlar. Eski çağ­
lectionem nobis prodest. idem
ların adam larıyla teşrikim esai-
fere est agerecum viris prisci
de bulunmak, yabancı diyarlara
aevi, guod apud exteras gentes
seyahat etmekle neredeyse aynı
peregrinari.
şeydir.
Ouapropter ubi primum
İşte bu yüzden yaşım kemale
mihi licuit per aetatem, e pra-
erip de öğretm enlerim in dene­
eceptorum custodia exire, lite-
tim inden çıktığım anda, kitabi
rarum studia prorsus religui:
bilgileri de tamamen bir kena­
Captogue consilio nullam in ra bıraktım . Dünyanın o kosko­
posterum guaerendi scienti- ca kitabında bulabileceğim den
am, nisi quam in vasto mundi daha farklı bir bilim aramama
volumine possem reperire, in- kararı alarak önümdeki birkaç
seguentes aliguot annos variis yılı (yurt dışında) çeşitli yerlere
peregrinationibus impendi. seyahatlerle geçirdim .

351
II. KİTAP

LATİNCE FELSEFİ M ETİN LER D EN


ÇEVİRİ ÖRNEKLERİ
I. B Ö L Ü M

A. ROMA'NIN FELSEFİ TERİMLER


OLUŞTURMA ÇABASI 1

D escartes, Latince F elsefe Terim ler Yaratm a Çabasına


Tanık Oluyor

R om a'nm Yunan'ı siyasal anlamda fethi, aynı zamanda Yunan'm


gelişm iş ve işlenm iş edebiyat ve felsefe dünyasına teslim oluşunun
başlangıcıdır. Çünkü bu dönem öncesinde özellikle bu iki alanda
hem dil hem de duyuş ve yaşayış bakım ından oldukça kısır olan
Roma, Yunan'ı siyasal olarak esir aldığı gibi onun ıtır kokulu kültür
bahçelerinde gezinmeye, kendisine uygun gördüğü her çiçeği doya­
sıya koklamaya, hatta bununla da yetinm eyip bu çiçeklerin kökünü
alarak kendi bahçesine ekmeye başlam ıştır. Bu etkileşimi en iyi dile
getiren de Graecia çap ta fe r u m victorem cep it (Fethedilen Yunanis­
tan vahşi fatihini esir aldı) sözlerinin sahibi şair Horatius olm uş­
tur.2

1 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Dürüşken 1994: 11-17.


2 Horatius, Epistulae, 2.1.156.

355
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Ama hiç kuşkusuz bütün bu süreç yukarıda bah sed ild iğ i ka­
dar şiirsel olm am ıştır; özellikle de R om a'n m , kim liğinin en ö-
nemli göstergesi saydığı kendi diline Yunancadan yepyeni felsefi
terimler kazandırm a aşam asındaki kaygıları ve çektiği sık ın tı­
ları düşünüldüğünde. Çünkü Lucretius ve C icero'dan başlayarak
ûuintilianus'a kadar genel b ir değerlendirm e yapılacak olursa,
Romalı edebiyatçıların ve düşünürlerin Yunan filozoflarının fe l­
sefi ve bilim sel öğretilerin e uygun terim ler bulm a, bu lam adık la­
rında da o terim in Y unancasım h iç değiştirm eden kullanm a ya da
Yunanca terim leri olduğu gibi L atinceleştirm e uğraşısıyla gece
yakılan kandillerin cılız ışığın da epeyce b ir zaman g eçird iği g ö z ­
lerden kaçm az.1
Bu uğraşının duayenlerinden Lucretius, Epikuros felsefesinin
ilkelerini konu alan D e R eru m N atura (Doğa) adlı şiirini kaleme
alırken, Yunan atom cu kuramın terim lerini Latin diline kazandırma
telaşmdaydı. Çünkü bu konu Rom a'da henüz yepyeniydi, dolayısıy­
la Lucretius'tan önce atom cu kuramla ilgili şöyle sistem li herhangi
bir kelime dağarı m evcut değildi.2 Kısaca Lucretius'un işi çok zordu
ve o bu zorluğu, eserini adadığı M em m ius adlı dostuna şöyle hitap
ederek dile getirdi:3

Ne me animi fallit Graicorum obscura reperta


difficile inlustrare Latinis versibus esse,
multa novis verbis praesertim cum sit agendum
propter egestatem linguae et rerum novitatem.
Sed tua me virtus tamen et sperata voluptas
suavis amicitiae quemvis efferre laborem
suadet et inducit noctes vigilare serenas.

Yunanların sırlı keşiflerini Latince dizelere dökmek


zor iş, gayet iyi bilmekteyim;
dilimiz yoksul, konu da yeni olduğundan,
yepyeni kelimelerle ifade etmek zorunda olduğuma göre,
özellikle bir çok meseleyi.

1 Ouintilianus, Institutio Oratoria, 2.14.2; 8.33.3.


2 Lucretius'tan önce Epikuros felsefesini Latinceye çevirmeyi deneyen, ancak çevirilerinin
zayıflığından dolayı Cicero tarafından kınanan yazarlar da vardı (Cicero, Tusculunae Dis-
putationes, 1.6). Lucretius bu yazarlardan hiç söz etmez ve eserinde Epikuros felsefesinin
kavramlarını ilk kez kendisinin Latinceleştirdiğini üstü kapalı da olsa sık sık vurgular.
3 Lucretius, De R erum Natura, 1.136-142.

356
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Ama senin faziletin ve benim de o tatlı dostluğumuzdan


elbet kazanacağım keyif beklentim
cesaretlendirecek eminim, her türlü zorluğa göğüs germemde
ve uyanık kalmamı sağlayacak gecelerin sessizliğinde.

Öyle de oldu ve bu hum m alı uğraş en sonunda m eyvelerini faz­


lasıyla verdi. Öyle ki Lucretius Epikuros'un atomcu görüşlerini La­
tince olarak yazmakla kalm adı, aynı zamanda D e R erum N atura'nın
1. Kitabında yer alan Epikuros'un gözünden atom cu öğretiyi oluş­
turanlar hakkm daki eleştirisini düşünce tarihine önem li b ir belge
olarak da kaydettirdi.1
Lucretius'un L atine ele ş tir diği bazı önem li Epikurosçu kavram -
lar şunlardı:
a to m o i (atomlar): corp ora prim a ; p rim ord ia ; ord ia prim a ; se-
m in a rerum , reru m p rim ord ia , m a teries, g en ita lia corp ora (Luc­
retius bu adlarla atom ların hem küçüklüğünü, hem her şeyin
b aşlan g ıç noktası olduğunu hem de yaratıcı kudretini belirtm ek
ister.)2
to k en on (boşluk): vacu u m , in an e
kinesis kata p a ren k lisin (sapma): elin am en
m etak osm ia (dünyalar arası boşluk): interm urıdia
eidöla (cisim lerden salm an ve onların kopyaları olan görüntüler,
imgeler, hayaller): sim ulacra
Lucretius'un çektiği zorluğu Cicero da paylaştı; hatta ondan iki
kat fazla. Lucretius'un yaşam ı sona erdiğinde, Cicero yedi yaşların­
daydı ve elbette henüz kendi dilindeki felsefi kavram yoksulluğunu
bilm iyordu. Yunan felsefesinde güçlü b ir eğitim aldıktan ve kendini
tümüyle felsefeye verdikten sonra Latince kavram yaratm ada ken­
dinden önceki uğraşların iyice farkına vardı; farkına varır vamaz
da bu konuya Lucretius'tan daha sistem li, daha derin şekilde yak­
laşm a gereği hissetti. Çünkü kendi fikrine göre Yunan edebiyatı ve
felsefesi ancak Latin diline aktarıldığında daha büyük değer kaza­
nacaktı.

1 Lucretius, De Rerum Natura, 1.635-920; bkz. Bailey 1964: 10-11.


2 Lucretius, De R erum Natura, 1.54-61. Ayrıca bkz. Sedley 1998: 38.

357
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Cicero bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirdi:1

Hoc mihi Latirıis litteris illustrandum putavi, non quia philosophia


Graecis et litteris et doctoribus percipi non posset, sed m eu m semper
iudicium fuit omnia nostros aut invenisse p e r se sapientius quam
Graecos aut accepta ah illis fecisse meliora (...).

(Felsefeyi) Latince terimlerle açıklamak gereğini hissettim; felsefenin


Yunan edebiyatı ve Yunan âlimleri aracılığıyla öğrenilemeyeceğinden
değil tabii; daba ziyade bizimkilerin her konuda Yunanlardan daha
bilgece buluşlar yapmış olduklarına ve Yunanlardan miras aldıkla­
rını daha iyi hale getirmiş olduklarına her zaman inanmış olduğum­
dan.

Cicero, her şeyden önce bir söylev ustasıydı ve bu yüzden önceki


çağlarda ya da kendi çağında Yunan felsefesiyle uğraşan ve kendi­
lerine filozof diyen kim selerin eserlerindeki üsluplarını hiç beğen­
miyor ve her fırsatta onlara veryansın ediyordu;2 özellikle Epikuros
felsefesini Roma'da yaymaya çalışanların yazış teknikleri onun zih­
nindeki açık, berrak, zarif ve incelikli dile hiç mi hiç uymuyordu.
Bu konuda Lucretius'tan da öyle çok söz etmedi ve felsefi kavram
türetirken kendisine daha çok Latin dilinin letafetine nüfuz etmiş
yazarları örnek aldı. Bu şekilde başta Peripatetikler ile Akademi-
acılar olmak üzere Stoa ve diğer önem li Yunan felsefe okullarının
kavramlarını Latinceleştirmeye başladı; Latincede karşılığını bu la­
madığı ya da Latinceleştirildiğinde anlam kaymasına sebep olabi­
leceğini düşündüğü terim leriyse Yunanca aslıyla kullanmaktan hiç
çekinmedi. Örneğin Yunanca logike (mantık) terimine ars dissererıdi
(tartışma sanatı) veya ars disceptatrix (karar verme sanatı) şeklin­
de Latince karşılıklar bulduğu halde, çoğu zaman Yunanca aslını
kullanm anın daha doğru olacağına hükmetti.3Ya da Yunanca rhetör
(hitabet ustası, söz üstadı) kelim esini çoğu eserinde Yunanca aslıyla
kullanırken, bazen bu kelimeye m agister d icen d i (konuşma ustası)
demeyi yeğledi.4
Gerçi Yunancayı Latin diline tercih etme konusunda yanılgıya
düştüğü durumlar da olm adı değil. Örneğin Latince dolor (acı) ve

1 Cicero, Tusculanae Disputationes, 1.1-2.


2 Cicero, Tusculanae Disputationes, 1.6; 7; 3.6; A cadem ia, 1.516.
3 Cicero, De Finibus Bonorum et Malorum, 1.7.
4 Cicero, Ue Oratore, 1.84-87; 3.92-94,125.

358
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

labor (zahmet) kelim elerini, aralarındaki anlam farkına rağmen Yu­


nanların tek bir kelimeyle karşıladıklarını söyledi ve bu yüzden O
verborum inops interdum , quibus abu n d a re te sem p er putas, Gra-
ecia! (Ey Yunanistan, çok fazla olduğunu sandığın kelimelerinde
bazen öyle yoksulsun ki!) diye söylendi durdu.1 Oysa bu iki terimin
Yunancada ayrı ayrı karşılıkları zaten vardı; dolor Yunanca algos,
labor ise p o n o s terim leriyle karşılanm aktaydı.2
Aynı şekilde Yunanca pa th os terim ine Latince karşılık ararken
de benzer bir durum yaşadı. Çünkü pa th os (akılla dizginlenemeyen
duygular ya da duygu durumları) terim ini önceleri Latince m orbus
(hastalık) kelim esiyle karşıladı. Bunun nedeni, Yunanların acımak,
kıskanmak, coşm ak, neşeli olmak vb ruh hallerine pa th os dedikle­
rini zannetm esiydi. Ama sonradan Latince m orbus kelim esinin an­
lamının, Yunanca kelim enin anlamını karşılayamadığını sezdi ve
m orbus yerine Latince p ertu rb a tio (ruhsal kargaşa, karmaşa) keli­
m esini tercih etti. Oysa Latincedeki m orbus kelimesi, zaten başka
b ir kelimeyle, yani n osos ile karşılanm aktaydı.3
Cicero, bu türlü yanılgılara düşmekle birlikte, Lucretius'tan
farklı olarak, Latin dilinin terim üretmede içsel bir gücü olduğu­
na bütün sam im iyetiyle inandı ve bu inanç onun Yunan felsefesini
R om a'nın ana dam arlarına Latince olarak zerk etmesine, ardından
da gelecek çağlara Latince olarak aktarmasına sebep olduğu gibi,
onu günümüzde bile hâlâ kulaklarım ızda yankılanan birçok felsefi
terimin yaratıcısı kıldı; en önem lisi de hum arıitas (insaniyet) teri­
m inin.4
Evet, Cicero'nun şahsi çabalarıyla yarattığı felsefe eserleri
R om a'nm düşünsel yaşam ındaki boşlu ğu doldurm uş ve Latince kül­
türel bir dil olarak gitgide gelişm işti. Ama bazı öyle Yunanca kav­
ramlar vardı ki, Latince olarak tek bir kelim eyle ifade edilem edikle­
ri için, yıllar geçse de dile oturm uyor ve yeterince anlaşılamıyordu.
Cicero'dan çok sonra bu konuyu m ercek altına alan Seneca'm n bu

1 Cicero, Tusculanae Disputationes, 2.35.


2 Gwynn 1926: 85.
3 Cicero, Tusculanae Disputationes, 3.7-8; 4.23. Ayrıca bkz. Gwynn 1926: 232.
4 Cicero'nun felsefi kavramlarına ilişkin genel bir bilgi için bkz. Yonarsoy 1982; özellikle man­
tık terimleri için bkz. Dürüşken 1992.

359
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

tür kavramlarda hâlâ çile çekiyor olm ası bu olum suz durumun en
iyi kanıtıydı.
Seneca (İÖ 4-İS 65), Latin diline yepyeni terim ler kazandırdığı
için C icero'ya övgüler yağdırm akla birlikte, tıpkı Lucretius gibi,
hâlâ Latin dilinin yetersizliğinden şöyle dem vu ruyordu:1

Ûuarıta verborum nobis paupertas, immo egestas sit, nunguam ma-


gis quam hodiemo die intellexi. Mille res inciderunt, cum forte de
Platone loçueremur, quae nomina desiderarent ne haberent, quae-
dam vero, quae cum habuissent, fastidio nostro perdidissent.

Dilimizin kelime açısından yetersizliğini, hatta kıtlığını bugüne ka­


dar hiç bu kadar iyi anlamamıştım. Tesadüfen tam Platon'dan söz
ediyordum ki, hâlâ dilimizde adlandırılmayı bekleyen ya da adlandı­
rıldıktan halde üstüne düşmediğimiz için yitip gitmiş olan pek çok
kavramla karşılaştım.

Seneca'm n bu yakınm asına neden olan kavramlar, Latince essen-


tia (öz) terim iyle karşılanm ış olan ousia (töz, cevher) ile quod est
(varolan) kelim eleriyle karşılanm ış olan to on (öz, varlık) kavram ıy­
dı. Ona göre bu adlandırılış bu iki kavramın anlamını tam olarak
içerm iyor ve sıkıntı doğuruyordu; özellikle Yunanca ousia kavram ı­
nın tek bir Latince terim le değil de, ancak bir tanımla karşılanabil­
miş olm ası, sıkıntısını daha da artırıyordu. Ama yazık ki yine kendi­
si bir terim türetip de bu duruma çare olam ıyordu.2
Gicero'nun felsefe ve mantık kavram dizinini daha sistem li hale
getiren ünlü hitabet ustası ve eğitim ci Ouintilianus da (İS yak. 35-
100) Seneca gibi düşünüyordu ve yeni türetilen bazı terimlerin dile
tam anlamıyla yerleşm em iş olduğunu belirtiyordu.3 Örneğin Yunan­
ca enkyklios p a id eia (Yunan'm geleneksel eğitim sistemi) terim i­
ni Cicero artes liberales ya da liberalis disciplina (özgür sanatlar)
olarak Latinceye çevirm iş,4 Vitruvius ise aynı Yunanca terimi yarı
Yunanca, yarı Latince olan en cyclios disciplina terim iyle çevirmeyi
yeğlem işti.5 Ama O uintilianus'a göre bu Latince terim dile yerleş­
memişti; bu yüzden de Yunancasm ı kullanmakta bir sakınca yoktu.

1 Seneca, Epistulae Morales, 58.1.


2 Seneca, Epistulae Morales, 58.6-8.
3 Ouintilianus, Institutio Oratoria, 5.10.1.
4 Cicero, De Oratore, 1.72; 2.162.
5 Vitruvius, De Architectura, 1.1.11.

360
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

Hatta aynı şekilde ve aynı nedenden ötürü, gram m atike (dilbilgisi),


rhetorike (söylev sanatı, retorik), m ousike (müzik) gibi bazı terimler
de Yunanca olarak kullanılabilirdi.1
Görüldüğü üzere ûuintilianus için bazı Yunanca terimleri b i­
çim siz bir Latince terim le karşılamak yerine, asıllarım kullanmak
evlaydı.2 Ona göre özellikle rhetorike (söylev sanatı, hitabet sana­
tı), enthyrrıema (kısaltılmış kıyas), epikheirem a (hitabi kıyas) gibi
önem li Yunanca terim lerde tam bir karara v a r ı l a m a m ı ş ve bu terim­
ler Latin diline b ir türlü yerleştirilem em işti.3
Buna rağmen ûuintilianus, tarih içinde A ristoteles'in kategori­
lerini L atine eleştirme de gösterilen olum lu tutumu a n m a d a n , hatta
bu durumun anadile giren birçok felsefi kavramın aslında yeterince
özüm senm iş olduğunu kanıtladığını da belirtm eden geçmek istem e­
di ve şöyle dedi:4

(...) Aristoteles elemerıta decem constituit, circa quae uersari uide-


atur omnis quaestio: Ousia, quam Plautus essentiam voc at, rıeque
sane aliud est eius nomen Latinum, sed ea quaeritur, 'an sit.' Qua-
litatem, cuius apertus intelleetus est: duantitatem, quae dupliciter
a posterioribus diuisa est, quam magnum et quam multum sit? Ad
aliquid, unde dueta est translatio et comparatio. Post haec Ubi et
üuando; deinde Facere, Pati, Habere, quod est quasi armatum esse,
vestitum esse: Nouissime keisthai, quod est compositum esse quo-
dam modo, ut calere, stare, irasci.

Aristoteles her konuya ilişkin olabilecek on kategori oluşturdu: tiki,


Plautus'un essentia (öz) dediği ousia. Bunun sahiden de Latincede
daha başka bir karşılığı yoktur ve bu kategoriyle bir şeyin olup olma­
dığı sorgulanır. İkincisi niteliktir ki, zaten bunun anlamı apaçıktır.
Üçüncüsü niceliktir. Daha sonra gelen felsefeciler bunu ikiye ayırmış
ve bu kategoriyle bir şeyin ne kadar büyük ve ne kadar çok olduğunu
sorgulamıştır.5 Bu kategoriden sonra, bir şeyin nereden aktarıldığı­
nın ve neyle kıyaslandığının sorgulandığı kategori gelir.6Ardından da
yer ve zaman kategorisi gelir. Sonra etki, edilgi ve iyelik kategorileri
yer alır; bu sonuncusu, mesela bir kişinin silahlı olduğunu ya da gi­
yinik olduğunu belirtir. En sonuncusu keisthai ya da durum katego­
risidir ki, bir şeyin ne durumda olduğunu belirtir; örneğin bir şeyin
sıcak olduğunu, ayakta durduğunu ya da öfkeli olduğunu.

1 Quintilianus, Institutio Oratoria, 2.14; 1.4.


2 Quintilianus, Institutio Oratoria, 2.14.1.
3 ûuintilianus, Institutio Oratoria, 2.14;l-4,5,10;3.6.
4 ûuintilianus, Institutio Oratoria, 3.6.23-24.
5 Büyüklüğünü ve sayısını.
6 Relatio: Bağıntı kategorisi.

361
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

Aulus Gellius da (ÎS yak. 125-180) N octes A ttica e (Attika Geceleri)


adlı eserinde, Aristoteles ve Platon'dan dolaysız çeviri denemeleri
yapar ve yeni felsefi öğretileri açıklamak için türetilmiş olan yepye­
ni Latince terim lerle Latincenin Yunanca karşısında eskiye oranla
çok daha iyi bir konum a getirildiğini söyler.1
Gellius'un bazı Yunanca kavramlara karşılık Latinlerin uygun
gördüğü terim lerden seçtiği örnekler şunlardır:

aksiöm ata (önermeler): p rofa ta , proloqu ia ya da Cicero'nun daha


iyisini buluncaya kadar kullanacağını belirtm iş olduğu2p ron u n -
tiatum
sy n em en on aksiöm a (şartlı önerme): ad iu n ctu m , con exu m
sy m p ep leg m en on aksiöm a (bileşik önerme): corıiunctum , copula-
tum
d iezeu gm en on aksiöm a (ayrık kıyas): d isiu n ctu m

Görüldüğü gibi özellikle Chıintilianus ve Gellius'un ara sıra


şikâyet etmelerine rağmen, Latince kavramları kendilerinden ön ce­
ki dönem lere göre daha rahat kullanıyor olm aları, başka deyişle di­
lin eksikliklerini ve fazlalıklarını daha iyi yargılayabilm eleri, Latin
dilinin uzun ve aralıksız çalışm alar sonucunda kavramsal açıdan
Yunan dili altındaki ezikliğini iyice üzerinden atmış olduğunu, ar­
tık esiri olduğu bu kültür diline rakip olacak bir konuma yükselmiş
olduğunu kanıtlar.
Özet halinde sunduğum uz bütün bu bilgilerin ışığında şöyle ge­
nel bir değerlendirm e yapabiliriz: Roma, Yunan'm gelişm iş kültür
dünyasına ayak uydurmak için bütün gelişm iş veya gelişmekte olan
ulusların karşılaşacağı iki yoldan birini seçmek durumunda kal­
mıştır: Ya Yunan dilinin yabancı kavram larını olduğu gibi anadile
aktaracaktır ya da dilsel olarak zorlu ve bunalım lı bir dönem den
geçerek yabancı kavramlara kendi anadilinde karşılık bulacaktır.
Yabancı sözcüklerle beslenen, öz üretim den yoksun bir dilin
varlığını sürdürem eyeceğinin bilin cin de olan Romalılar, bu zorluk

1 Aulus Gellius, Noctes Atticae, 15.26; 20.5.


2 Cicero, TusculanaeDisputation.es, 1.14.

362
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R

karşısında sağduyulu hareket edip anadillerinin Yunancanm içinde


erimesine izin verm em işler ve hiç vakit kaybetmeden yeni terimler
üretmeye girişm işlerdir. Bu girişim de önceliği sadece kulaklarına
hoş gelen, kendi zevklerini doyurucu terimlere değil, dilde kulla­
nılabilirlik hakkı kazanacak terimlere vermişlerdir. Kullanılabilir­
lik hakkı kazanmayan, yani dilde nesnelleşm eyen terimler ise yitip
gitmiş ya da yıllar yılı sürekli eleştirilere maruz kalmıştır. Bunun
yanında Latinlerin yeni terim ler oluştururken, tek kelimeyle ifade e-
dilenlerin yaşam a şansının tanım yoluyla türetilen terimlere oranla
daha yüksek olduğunu sezinlem eleri de ilgi çekicidir. Bu, günüm üz­
de bile yeni terim ler üretme işlem inde göz ardı edilm em esi gereken
temel bir konudur.
Rom alılar ancak anlatımı zayıflatacak durumlarda tanımlama ve
örnekseme yoluyla Latince kavramlar oluşturmayı uygun görm üş­
tür. Kaynak dilde, yani Yunancada özsel bir değişiklik yaratacağına
inandıkları durum larda ise, anlaşılm ası güç Latince bir terim kul­
lanın aktans a kavramın Yunancasm ı h i ç değiştirm eden kullanmayı
daha yerinde bulm uşlardır. Bu durum, Latin d i l i n i n özellikle bazı
soyut kavram lar söz konusu olduğunda Yunan diline karşı verdiği
zorlu sınavda zaman zaman başarısız olduğunu kanıtlasa da, baş­
ka bir bakış açısından değerlendirildiğinde, Rom alıların Yunancaya
iyice hâkim olduklarını, dolayısıyla çeviri yaparken hangi durum­
larda özsel bir değişikliğe neden olabileceklerini çok iyi kavradık­
larını gösterir; bunun yanı sıra kültür dünyalarına ve yaşayışlarına
tamamen yabancı bir kavramın kendi dillerinde anlaşılm asını zor­
laştıracak bir terim le karşılanm asının sonradan ortaya çıkabilecek
yanlış anlaşılm alara sebep olacağını fark edip çok tedbirli davran­
dıklarını da.
işte Rom alı aydınların tüm bu zorlu basam aklardan geçerek
oluşturdukları Latince ya da, şöyle dersek, Yunanca-Latince ortak
kültür dili, sonunda sadece Rom alıların değil, tüm insanlığın ortak
kültür m irası olacak seviyeye erişmiştir.

363
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE

B. LATİNCE BÎR METNİN ÇEVİRİSİ


İÇİN TEMEL ÖNERİLER

Yukarıda görüldüğü üzere zorlu, ama yaratıcı bir sancıyla m ey­


dana getirilen Latince felsefe dilini Türkçeye aktarırken, metin han­
gi edebi yazara ait olursa olsun, bazı temel hususlar hiçbir zaman
gözden kaçırılmamalıdır. Felsefi m etnin özel bir term inolojisi old u ­
ğundan, çeviri süreci diğer m etinlere göre daha özel bir çalışm a ge-
rektirse de, bu temel hususlar sırf felsefi eserler için değil, herhangi
bir konuda yazılı tüm Latince m etinler için geçerlidir.
Latince bir m etnin çeviri sürecini dört ana işlem e tabi tutmak
faydalı olacaktır.
1. M etnin yazarı ve ü slu b u h akkın da b ilgi edinilm esi: Tecrü­
beyle sabittir ki, Latince bir m etnin sağlıklı ve anlaşılır çevirisi için
her şeyden önce m etnin konusunun ve üslup özelliklerinin, ayrıca
metnin yazarının hem bireysel yaşam ının hem de yaşadığı dönemin
adeta zihinsel bir haritasını çıkarmak şarttır. Her Latince metin bir
şekilde dönüp dolaşıp Yunan kültür dünyasına dayanacağından, bu
haritanın bir ayağı Latin dünyasının ilgili dönem inde dururken, di­
ğer ayağı mutlaka Yunan dünyasına basm alıdır. Kısaca ele alman
konu, yazar ve üslubu öncesi ve sonrasıyla iyi bir araştırmaya tabi
tutulmalı ve yazarın diline zihinsel bir aşinalık kazanmak için, var­
sa, söz konusu m etinden önceki m etinleri de gözden geçirilmelidir.
Bunun yanı sıra antikçağ yazarlarının çevrilecek eserleri için
mutlaka iyi bir edisyon seçilm eli, gerekirse seçilen edisyon başka
başka edisyonlarla karşılaştırılm alıdır. Çünkü aynı yazara ait edis-
yonların kimi zaman kelim elerinde, kimi zaman da cüm lelerinde
büyük farklılıklar söz konusu olabilmektedir. Hatta Campanella g i­
bi bazı yazarlarda şahit olduğum uz üzere, birçok edisyonda parag­
raflar bile atlanmış durum dadır.1
2. M etnin y ü k sek sesle oku n m ası: Latince konuşulup işitilen
bir dil değildir, bu yüzden diğer Batı dillerinden yapılan çeviri sü­
recinden farklı tekniklerin uygulanm asını gerektirir. Latince bir
metni önce kulak, sonra zihin işitm elidir. Bu yüzden çevrilecek m e­

1 D ü rü şke n (çev.) 2008.

364
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

tin, Türkçe anlamının yakalanıp yakalanmadığına pek aldırmadan,


baştan sona birkaç kez yüksek sesle okunmalı ve kelimelerin önce
kulağa çarpm ası sağlanmalıdır.
3. C ü m lelerin gram er bak ım ın d an te m el öğ elerin e ayrılm ası:
Okuma işlem inin ardından, m etnin tüm paragrafları tek tek ana
cüm lelerine ayrılmalı, her bir cüm lenin, I. Kitapta belirtilen gramer
kuralları çerçevesinde, önce ne cüm lesi (Sıfat Cümlesi mi, Zaman
Cümlesi mi, Şart Cümlesi mi) olduğu anlaşılmalıdır. Bunu anlama­
nın en kolay yolu, her bir cümleye özgü bağlaçlar ve kurulum ku­
rallarıdır; örneğin si ile başlayan cüm lelerin Şart Cümlesi, cu m ile
başlayan cüm lelerin Zaman, Sebep ve İmtiyaz cüm lesi, İlgi Zamir­
leriyle bağlayan cüm lelerin Sıfat Cümlesi vs olm ası gibi. Basit ya
da bileşik cüm lelerin bulunm ası ise, yardım cı cümlelerle kurulmuş
uzun cümlelere göre hiç şüphesiz daha kolaydır.
Ne cüm lesi olduğu anlaşılan yardım cı cümle kalıpları daha son ­
ra esas cümle ve yardım cı cüm le olarak ikiye ayrılmalı ve önce fiil,
sonra özne (nominativus haldeki bir kelime) ve hemen ardından ac­
cusativus halde çekilen kelimeler, yani nesneler tespit edilmeli, geri
kalan sıfat, zarf, edat gibi öğelerin tespiti sonraya bırakılmalıdır.
Kelimelerin belirgin son takılarından yola çıkılarak ve fiile, daha
önceki ünitelerde görüldüğü şekilde belirgin sorular sorularak ger­
çekleşecek bu işlem , cüm lenin eylemini, eylemi gerçekleştiren özne­
yi ve eylemden etkilenen nesneyi gramer açısından görünür kılar.
Latincede öznenin fiilde içerilebileceği ya da zam ir şeklinde de
yazılabileceği gözden kaçırılm adan bulunacak tüm özneler (nomi-
nativuslar), nesneler (accusativular) ve fiiller cüm lenin esas çatısını
oluşturur; bunlar cüm lenin çevirisini kolaylaştıracak anahtar keli­
m elerdir ve bunları sonradan sıfatlar, edatlar ve zarflarla birleştir­
mek daha kolay olur.
Latince bir paragraf ne kadar uzun olursa olsun, kelimelerin çe­
kimleri ve cüm le kurulum kuralları iyi bilindikten ve yazarın üslup
özelliklerine göre zaman zaman istisnalar olabileceği de hatırdan
çıkarılm adıktan sonra, cümle yapılarını salt gramer açısından tes­
pit etmek ve cüm lelerin ana öğelerini yerli yerine koymak zorlu bir
süreç olmaktan çıkacaktır.

365
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Öznesi, nesnesi ve fiili belirlenen bir cümleye diğer öğeleri yer­


leştirirken şu temel hususları da akılda tutmakta fayda vardır:
a. Sıfatlar ait oldukları isim lerle birlikte yerleştirilir.
b. Edatlar ilişkin oldukları isim lerle birlikte yerleştirilir.
c. Zarflar ilişkin oldukları kelim elerle birlikte yerleştirilir.
4. Cüm lelerin anlam land ırılm ası: Latince bir cüm lenin anlam­
landırılması, gramerce analizinin yapılıp cüm lenin ortaya çıkarıl­
masından daha zorlu bir süreçtir. Çünkü her şeyden önce çoğu La­
tince kelimenin hem esas hem de m ecaz olarak birden fazla, üstelik
bazen birbirinden tamamen farklı anlamları vardır; örneğin tem pus
kelimesinin en bilinen anlamı "zaman"dır; ama tem p u s aynı zaman­
da "şakak" anlamına da gelir. Bu anlam ların hangisinin doğru ola­
cağını belirlemek için, demek ki başka hususların geniş yelpazede
ve sırasıyla düşünülmesi gerekir. Bu konuda en büyük yardım cı hiç
şüphesiz kelimelerin hangi yazarda, bu yazarın hangi eserinde han­
gi anlamda kullanıldığını gösteren sözlüklerdir. Sözlüklerin yetersiz
kaldığı durumlarda ise, m etnin düzyazı ya da şiir şeklinde yazılm ış
olmasının, metnin ana tem asının ve bu temada kullanılabilecek ke­
lime çeşitlerinin, yazarın üslubunun, deyiş şeklindeki kullanımların
ve benzeri noktaların hepsini birden göz önüne alıp cüm leyi kelim e­
lerin bilinen ilk anlamları üzerinden hemen yorumlamamak gerekir.
Hatta bazen bütün kelim elerin doğru anlamları bulunmuş olsa
bile, cümlede o anlam sakil durabilir, o zaman kelim elerin eş ya da
karşıt anlamlarım veren Latince sözlüklerden faydalanılm ası ya da
cümlenin ana çatısının doğru anlaşılıp anlaşılm adığının tekrardan
tespiti şarttır.
Ama her dilden çeviride olduğu gibi, Latincede de tek tek kelim e­
leri doğru anlamlandırmak cüm leleri anlamlandırmak demek değil­
dir. Bütün bu yardımcı araçlar, çeviri sürecinin teknik tarafıdır, en
son kertede en önemli unsur çevirm enin dil becerisidir.
Latince kelimeleri anlam landırm a süreci, özellikle belirli bir ter­
minolojisi olan ve konusu edebi m etinlerin konusundan farklı bir
kavrayışı gerektiren mimarlık, tıp, matematik vb bilim dallarıyla il­
gili metinlerde daha çetrefilleşir. Çünkü böyle m etinlerde temel söz­
lüklerin yanma özgün sözlüklerin eklenm esi, çevirm enin dil becere-

366
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

siyle birlikte ilgili konuya hâkimiyetinin de devreye girmesi gerekir.


Her sanat veya bilim sahasında yazılmış Latince metni o konuya
hâkim ve Latince bilen birinin çevirm esi en sıradan öneri olacaktır.
Ama böyle örnek çevirm enler grubu ülkem izde hiç olm adığı gibi,
dünyada da sayıca azdır.

C. LATİNCE FELSEFE METİNLERİNİN


ÇEVİRİSİNE DAİR

Özel term inolojisi olan ve özel bir b ilgi gerektiren sanat ve bilim
dallarını konu edinen Latince m etinlerin çevirisinde yaşanan sıkın­
tının benzeri felsefi m etinler için de geçerlidir. Hatta felsefi m etin­
ler, diğer bilim dallarından öte tamamen soyut kavramlarla dolu
olduğundan, cüm lelerin anlam landırılm ası temel sözlükler, özgün
sözlükler, çevirm enin dil becerisi ya da konuya hâkimiyetinden öte
çok iyi bir zihinsel kavrayışı ve felsefi duyuşu da gerektirdiğinden,
daha büyük gayret içerir.
Çok iyi Latince gramer bilinse de, Latince felsefi metinlerin çeviri­
sinde felsefi dile özgü Latince terimlerin anlamının tam olarak kavra-
namamasmdan kaynaklanan temel bir zorluk yaşanır. Çünkü Klasik
Latincenin çoğu felsefe terimi, yukarıda anlatıldığı üzere, Yunanca
terimlerin çevirisidir ve dolayısıyla asıl anlam lan Yunan felsefecileri­
ne özgü anlayışta gizlidir. Latince yazılmış her antikçağ felsefe metni
dönüp dolaşıp bir yerden Yunan dili, edebiyatı ve felsefesine dokunur.
Bu yüzden ele alınan Latince felsefe metni yukanda belirtilen tüm
aşamalara tabi tutulmuş olsa bile, cümle içindeki terimler hem Yunan
hem de Latin kültüründeki anlamlanyla karşılaştmlmadan çevrilme­
ye çalışılırsa, cümlelerin anlam landm lm ası sorunlu olur.
Terimleri karşılaştırm anın anlamı, ele alman konuyla ilgili Yu­
nan felsefecilerin m etinlerinin de çalışılm ası ve söz konusu Latince
metnin yazarından önce Yunan yazarının da konuyla ilgili görüş­
lerine vakıf olunm asıdır; tıpkı Latin kültürüyle ilgili yapılacak her
tezde konuya önce Yunan'm nasıl yaklaştığına vakıf olunm ası gibi.
Çoğu Yunanca felsefe terim inin b ir özelliği, ilk edebi metinler
olan Hom eros m etinlerinde açıkça tespit edilebileceği üzere, Yunan

367
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

dilinde hazır bulunan kelimelere felsefi anlamlar katılarak derin­


leştirilmiş terimler olmasıdır. Dilde hazır bulunan bu terimler Ho-
meros sonrasında özellikle lirik şairler, tragedya şairleri gibi doğa­
ya, insana, tanrılara, yaşama ve ölüme derin gözlerle bakan, insan
aklını ve ruh hallerini en ince ayrıntısına kadar okumasını bilen
edebiyatçılar sayesinde daha soyut anlamlar içerecek hale getiril­
miştir. Onların ardından gelen felsefeciler de dilde hazır bulunan
ve soyutlaşmış ya da soyutlaşm aya yüz tutmuş bu kelimeleri kendi
felsefe sistemlerine göre yoğurup terim leştirm işlerdir. Bu nedenle
klasik bir Latince felsefe metni çevirisinde geçen her felsefe terim i­
nin Yunancadaki karşılığı hem etim oloji açısından irdelenm eli hem
de terimleşme aşam asında Yunan edebiyatında kazandığı anlamlar
yakalanmalıdır. Ortaçağ ve daha ileriki dönem lerin felsefi metin çe ­
virilerinde ise hangi Latince terim in klasik olduğunu, hangisinin
sonradan türetildiğini ve türetme gerekçelerini, bu arada Kilise di­
lini de çok iyi kavramak gerekir.
Yunan dilinde hazır bulunan terim lerin felsefi anlamlarla d o ­
nanması, Yunan felsefecilerinin m etinlerinde herhangi bir kelim e­
nin hem felsefi anlam ıyla terim leşm iş olarak hem de gündelik, sı­
radan bir kelime olarak kullanabileceğini gösterir. Bunun anlamı,
tek bir cümlede bile aynı kelim enin hem sıradan anlamında hem de
felsefi anlamında geçebileceği, dolayısıyla o kelimenin her geçtiği
yerde felsefi anlamıyla çevrilm esinin sakat olacağıdır.
Bu durum günlük dilde bulunan bir kelimeyi felsefe terimi kılan
Romalılarda da söz konusudur. Örneğin corpus kelimesi, Latince
günlük dilde hem canlı ya da cansız beden hem de cisim anlam ı­
na gelir. Lucretius bu kelimeyi atom öğretisinin başlıca terimi olan
atom os (atom) anlam ında terim leştirm iştir. Lucretius'un metninde
bu terim bazen beden, bazen cisim , bazen de atom yerine kullanıl­
maktadır. Bu yüzden bu kelim enin hangi cüm lede hangi anlamda
kullanıldığını tespit etmek ve yeri geldiğinde farklı farklı çevirmek
gerekecektir.
Bu ve benzeri zorlukları aşmak am acıyla bazı felsefeciler için
büyük sözlükler oluşturulm uştur; Platon Sözlüğü (Lexicorı Platoni-
cuni), Aristoteles Sözlüğü (Lexicorı Aristotelicurrı), Cicero Sözlüğü

368
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

(.Lexicon Ciceronianum), Spinoza Sözlüğü (Lexicorı Spinozanum) gi­


bi. Bu sözlüklerde ilgili yazarın eserlerindeki tüm kelimeler taran­
m ış ve bu kelim elerin hangi cüm lelerde hangi anlamlarda kullanıl­
dığı belirlenm iştir. Çeviriye konu olacak yazarın bu tür bir sözlüğü
varsa, mutlaka edinilm elidir; yoksa, Batı dillerinde yayımlanan kap­
samlı bir felsefe terimi sözlüğünden mutlaka yardım alınmalıdır.
Bu arada özellikle mantık içerikli felsefi m etinler gayet teknik
kullanım lara sahiptir. Platon, Augustinus, Tomas More, Erasmus vb
yazarların m etinleri gibi bazı felsefi m etinlerse, retorik sanatlarla
örülü, hatta derin bir edebi üsluba sahiptir. Lucretius, Boethius vb
yazarların m etinleri gibi bazı m etinler de ya salt şiir ya da düzya­
zı arasına serpiştirilm iş şiirlerle bezelidir. Şiir dilinin çevirisiyse,
düzyazıya göre hiç şüphesiz her dilde çok zordur. Bu yüzden bu tür
metinlerin çevirisinde yazara özgü terim lerin anlamlarına vakıf ol­
manın yanı sıra, Latince retorik teknikleri de bilinm eli, kelimelerin
mecaz kullanım larının ayırdma varılm alı, deyimler, deyişler, ata­
sözleri gibi metni canlandıran dil örgüleri Türkçeye, Türkçede nasıl
söylenm esi gerekiyorsa o şekilde, özenle aktarılmalıdır.
Bu türden hum m alı bir çalışm a yapılm adan girişilecek her Latin­
ce metin çevirisinin cılız kalmaya ya da kulaktan kulağa adı verilen
çocuk oyunu gibi başka Batı dilleri üzerinden aktarılmaya mahkûm
olacağı da unutulmamalıdır.

369
II. BOLUM

A. IONICA PHILOSOPHIÂ: IONIA FELSEFESİ

Descartes Ionia Öğretisini Çeviriyor1

Augustin Pajou (1730-1809), Su: Neptunus Amymone'yi Koruyor


(1761-1770), Paris, Musee du Louvre

1. Ionici: Ionialı Düşünürler

Milesii: Thales, Anaksimander et Anaximenes:


Miletoslular: Thales, Anaksim andros ve Anaksimenes
Thales Milesius, conditor M iletos Okulu'nun kurucu-
scholae Mileti, est philosop- su olan M iletoslu Thales, Sok-
hicus Ionicus ante Socratem. rates-öncesi, Ionialı bir düşü-
Herodotus tradit Thaletem nürdür’ HCTodotos, Thales'in
. . „ . . Fenike kökenli olduğunu söy-
orıgm e P h oen ıcem fu ısse . Hic , . f „ ;
ler. Dıogenes ın Felsefecilerin
primus, ut ait Laertius in libro yaşaml adh eserinde de be_
de vita philosöphorum, sapi- lirttiği üzere, ilk olarak Tha-
ens appellatus est; secundum les bilge olarak adlandırıldı ve

1 Bu metinlerin derlendiği kaynak edisyonlar: Ritter & Preller (ed.) 1869; Pizzo (ed.) 1559;
ICnust (ed.) 1886.

370
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

quem et septem sapientes vo- Yedi Bilgeler de adlarını Tha­


cavit. T hales et p h ilo so p h u s les'ten almış oldu. Thales'in
astrolojiyle ilk ilgilenen düşü­
d icitu r de a strolog la tra cta sse,
nür olduğu ve aynı şekilde diğer
similiter et inter philosophos
düşünürler arasında ilk onun
posuisse animas immortales.
ruhun ölüm süz olduğunu dü­
Hic principium omnium a ğ n ­ şündüğü söylenir. Thales ilk il­
am posuit mundumque ani- kenin su olduğunu ve dünyanın
matum dixit. canlı olduğunu ileri sürdü.

Ut Aristoteles profert in A ristoteles'in de M etafizik


adlı eserinde belirttiği gibi,
sua Metaphysica, Thales dixit
Thales her şeyin köken bulduğu
principium ex quo omne s res
ilk ilkenin su olduğunu söyledi;
habent originem, aquam esse; başka deyişle her şeyin sudan
sive ex aqua dixit constare om- ibaret olduğunu söyledi.
nia. Ama Thales bu görüşüy­

At hoc Anaximandro popu- le m em leketlisi ve meslektaşı


Anaksim andros'u ikna edeme­
lari et sodali suo non persua-
di. Çünkü Anaksim andros her
sit. Is enim inflnitatem natu-
şeyin vücut bulduğu sonsuz bir
rae dicebat esse ex qua omnia cevherin (doğanın; özün; tözün)
gignerentur. olduğunu söylüyordu.

371
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Anaximander est philosop- Anaksim andros Sokrates-ön-

hus Praesocraticus et Thaletis cesi bir felsefecidir ve Thales'in


öğrencisidir (dinleyicisidir).
auditor. Mileti natus est. Ana-
Anaksim andros M iletos'ta d oğ­
ximander scripsit libros nomi- du. Doğa Üzerine (Doğa) adlı bir
ne de Natura, ipse existimavit eser yazdı. Kendisi şeylerin ilke­
sinin sonsuzluk olduğunu dü­
principium rerum infinitatem
şündü; buna (bu ilkeye) apeiron
esse; quam apeiron (rorapov) (arteıpov) adını verdi (diyordu).
appellabat. Onun ardından M iletos Oku-
lu'nun son düşünürü olan öğ ­
Post eius auditor Anaxime-
rencisi Anaksimenes de havanın
nes, philosophus scholae Mile­
sonsuz, ama ondan doğanların
ti, inflnitum aera, sed ea, quae sonlu (olduğunu söyledi); topra­
ex eo orirentur, definita: gigni ğın, suyun, ateşinse doğduğunu,
sonra da başka her şeyin bu n ­
autem terram, aquam, iğnem,
lardan kaynaklandığını söyledi.
tum ex his omnia. Anaksimenes havanın tanrı
Anaximenes aera deum sta- olduğunu ve onun doğduğunu
düşündü; (ayrıca) onun uçsuz
tuit eumque gigni esseque im-
bucaksız ve sınırsız olduğunu
mensum et inflnitum et sem- ve her daim hareket halinde bu ­
per in motu. lunduğunu (düşündü, ifade etti).

Heraclitus et Anaxagoras: erakleitos ve Anaksagoras

Heraclitus est natus Ep- Herakleitos Ephesos'ta d oğ ­

hesi. ipse dixit iğnem esse du. Her şeyin ilkesinin ateş
oldu ğu n u ,, her şeyin ateşten
principium rerum et cuncta
ibaret olup her şeyin yine ona
ex iğne constare in eumque döneceğini (onda çözüleceğini)
resolvi omnia; et omnia esse söyledi; ayrıca her şeyin hare­

semper in motu. Heraclitus a- ket halinde olduğunu da (söy­


ledi). Herakleitos, Seneca'mn
it, 'in idem flumen bis descen-
M ektuplar' mda da ^ belirttiği
dimus et non descendimus/ üzere, "Aynı nehre ikinci kez gi­
ut Seneca dixit in Epistulis. reriz ve gir(e)meyiz," demiştir.

372
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Manet enim idem fluminis no- Çünkü nehrin adı aynı kalır, a-
m en , aqua transmissa est. ma sular (çoktan) akıp gitmiştir.
Heraclitus neminem qui- Herakleitos kimsenin öğren­
dem audivit, verum se sui in- cisi olmadı, ama kendini kendi
vestigandae veritati dedisse, gerçeğini araştırmaya adamış ol­
omniaque ex se m e t ipso didi- duğunu ve her şeyi kendi kendi­
cisse ait. ne öğrenmiş olduğunu ifade etti.

A ugu stin Pajou (1730-1809), A te ş : Pluto, P roserpina'yı K a çırıyor


(1761-1770), Paris, M usee du Louvre

Anaxagoras natus est Cla- Anaksagoras Klazomenai'da


zomenis. Fuit discipulus Ana- doğdu. Anaksim enes'in öğren­

ximenis. Primus hic materi- cisi oldu. İlk Anaksagoras (bu


adam), Yunanların hyle {vXrj) de­
ae, quam Graeci üli| apellant,
dikleri maddeye aklı ekledi; ki­
mente adiecit; in principio
tabının başında şöyle diyerek
operis sui sic scribens: Omnia
(şöyle dedi): Her şey bir araday­
simul erant, deinde accessit dı, sonra akıl geldi ve onları bir
mens, eaque composuit. Qu- düzene oturttu. İşte bu yüzden
amobrem et mens sive nous Anaksagoras'm lakabı Akıl ya
cognominatus est Anaxagoras. da Nous oldu.

Ut Cicero refert, Anaxago- Cicero'nun belirttiğine göre,


Anaksagoras m addenin sonsuz
ras dixit materiam inflnitam,

373
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

sed ex ea particulas, similis olduğunu, ama ondan birbiri­


ne benzeyen küçücük p arça­
inter se, minutas, eas primum
cıkların doğduğunu, bunların
confusas, postea in ordinem başlangıçta karmakarışık olup
sonradan tanrısal bir akılla bir
adductas a mente divina.
düzene kavuştuğunu söyledi.

Leucippus et Democritus: Leukippos ve Demokritos

Peter Paul R ubens (1577-1640), D em ok ritos ve H erakleitos (1603), M useo


N acion a l De E scultura, V alladolid, Ispanya

Leucippus (circa V a.Ch. n.), M iletos ya da Abdera d o­


natus aut Mileti aut Abderae, ğumlu olan Leukippos (İÖ yak.

fuit auditor Zenonis Eleatis 5. yy.) Elealı Zenon'un öğrenci­


si ve D em okritos'un hocasıydı.
et magister Democriti Place-
Her şeyin sonsuz (sınırsız) old u ­
bat illi infinita esse omnia et
ğuna ve birbirine dönüştüğüne
in seipsa commutari; univer-
inanıyordu; evrenin boşluk ve
sum istud inane esse plenum-
doluluk (madde) olduğuna; ay­
que; mundosque fleri corpo- rıca dünyaların atomların b o ş ­
ribus in hoc inane incidenti- luğa düşm esiyle ve birbirlerine
bus et in se invice implicatis. örülm esiyle m eydana geldiğine.

374
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Primus h ic atomos principia Atomları ilk ilke olarak ele alan


ilk kişi Leukippos oldu. Demok-
subiecit. Democritus huic in
ritos bu konuda Leukippos'la
hoc similis, uberior in ceteris. benzer düşünceleri paylaştı,
ama diğer konularda ondan ve­
Alii putant Democritum es­
rim li oldu.
se Abderitam, alii Milesium. Bazıları D em okritos'un Ab-
deralı olduğunu, bazılarıysa
Ut refert Herodotus, a Magis
M iletoslu olduğunu düşünür.
et Chaldaeis et Theologiam et H erodotos'un bildirdiğine g ö­
re, henüz daha çocukken (çocuk
Astrologiam didicit cum adhuc
yaşında) M aguslardan (Pers ra­
puer esset. hiplerinden) ve Keldanilerden
(Asurlu gökbilim ciler, kâhinler)
Sunt autem quae ille opina- teoloji ve astronom i öğrendi.

tus est ista: Principia omnium D em okritos'un (onun) dü­


şünceleri (varsayımları) şun­
esse atomos atque inane. In- lardı: Her şeyin ilkesi atomlar

flnitos esse mundos; genera- ve boşluktu (atomlar ve boşluk


olduğunu düşünüyordu). Dün­
tioni et corruptioni obnoxios. yalar sınırsızdır (sonsuzdur),
doğum a ve ölüme yazgılıdır. Va­
Nihil ex eo quod non fit, fleri
rolm ayan bir şeyden h içbir şey
neque in id quod haudquaqu- doğm az ve bir şey varolmayan
b ir şeye dönüşm ez; başka deyiş­
am fit, corrumpi; şive nihil ex
le hiçlikten h içbir şey doğmaz,
nihilo oriri, verum etiam ni­ öte yandan da hiçbir şey h içli­
ğe dönüşmez. Bunun yanı sıra
hil ad nihilum redigi. Atomos
atom lar büyüklük ve sayı bakı­
praeterea et magnitudine et m ından (atomların büyüklükle­
ri ve sayıları) sonsuzdur. Bütü­
numero esse infinitos; ferri-
ne (bütün evrene) yayılırlar ve
que in toto ac rotari atque ita b ir girdap oluşturarak dönerler,
böylece tüm bileşik cisim leri
concretiones omnes gignere,
m eydana getirirler, yani ateşi,
iğnem, aquam, aerem, terram. suyu, havayı ve toprağı.

375
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

2, Cicero'nun Academica'smdan Bir Özet1

M artin K noller (1725-1804), Cicero, A rk h im e d e s ’in M eza rın ı Buluyor


(1775), M annheim , Alm anya

Thales, unus e septem, cn i Yedi bilgeden biri olan ve d i­


ğer altısının rızasıyla birinci sı­
sex reliquos concessisse pri-
raya yerleştirilen Thales, her şe­
mas ferunt, ex aqua dixit cons- yin sudan ibaret olduğunu söy­
tare omnia. At Anaximander ledi. Ama Anaksim andros son ­
suz bir töz bulunduğunu ve her
in fin itatem naturae dixit esse,
şeyin bundan kaynaklandığını
e qua omnia gignerentur; Ana- söyledi. Anaksimenes ise sonsuz

ximenes infinitum esse aera; olanın hava olduğunu belirtti.


Anaksagoras m addenin sonsuz
Anaxagoras materiam inflni-
olduğunu, ama ondan doğan ve
tam, sed ex ea particulas, simi­ birbirine benzer küçük parça­
cıkların başlangıçta karışık bir
lis inter se, minutas, eas pri-
vaziyette bulunduğunu, sonra­
mum confusas, postea in ordi- dan tanrısal b ir zihinle bir dü­
nem adductas a mente divina. zene oturtulduğunu ileri sürdü.

1 Bu metin Cicero'nun Academ ica (2.37.118) adlı eserinden bazı değişiklikler yapılarak almtı-
lanmıştır.

376
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Xenophanes, paulo etiam anti- Kısa bir zaman önce Ksenopha-


nes her şeyin (evrenin) bir (tek)
quior, unum esse omnia neque
olduğunu söylem işti; bunun de­

id esse m u tab ile et id esse de- ğişm ez olduğunu, hatta bunun


tanrı olduğunu ve tanrının asla
um neque natum u m qu am et doğm adığını, aksine sonsuzca
varolduğunu ve küre biçim inde
sempiternum, conglobata figu-
olduğunu (da belirtm işti). Par­
ra. Parmenides iğnem, qui mo- m enides ise (ilk ilkenin) ateş
olduğunu, bunun yeryüzünü
veat terram, quae ab eo forme-
hareket ettirdiğini ve yeryü­

tur; Leucippus et Democritus, zünün şeklini bu ateşten aldı­


ğını söyledi. Leukippos'un ve
plenum et inane; Empedokles D em okritos'un (ilk ilkeleri) d o­
luluk (madde) ve boşluktu. Em­
materiam omnem e quattuor
pedokles bütün m addenin dört
elementis (iğne, aqua, terra, elementten (ateş, su, toprak, ha­
vadan) m eydana geldiğini (iba­
aere) consistere pervolgavit;
ret olduğunu) öğretti; Herakle-

Heraclitus iğnem; Melissus itos (ilk ilkenin) ateş olduğunu


söyledi; M elissos ise bu ilkenin
hoc, quod esset in fin itu m et sonsuz ve değişmez olduğunu,
her zaman varolm uş olduğunu
immutabile, et fuisse sem-
ve aynı şekilde de varolacağı­
per et fore. Plato ex materia nı belirtti. Platon, evrenin her
şeyi kendi içinde bulunduran
in se omnia recipiente mun-
tözden, yani tanrıdan meydana

dum factum esse censet a deo getirildiğini ve sonsuz olduğu­


nu düşünmüştür. Pythagorasçı-
sempiternum. Pythagorei ex lar ise her şeyin (evrenin) sayı­
lardan ve m atematikçilerin ilk
numeris et mathematicorum
ilkelerinden hayat bulduğunu
initiis proflcisci volunt omnia. ileri sürmüştür.

377
III. B Ö L Ü M

LUCRETİUS, d e r e r u m n a t u r a
(DOĞA ÜZERİNE)

Descartes, Atomcu Felsefe Metinleri Çeviriyor

1. Panegyricus ad Epicurum: Epikuros'a Övgü1

Humana ante oculos foede cum vita iaceret


in terris oppressa gravi sub religione,
quae caput a caeli regionibus ostendebat
horribili süper aspectu mortalibus in stans,,
primum Graius homo mortalis2 tollere contra
est oculos ausus primusque obsistere contra;
quem neque fama deum nec fulmina nec minitanti
murmure compressit caelum, sed eo magis acrem
inritat animi virtutem, effringere ut arta
naturae primus portarum claustra cupiret. 1

1 Lucretius, De Rerum Natura, 1.62-71.


2 m ortalis = m ortales.

378
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

***

İnsan yaşam ı am ansızca serilm iş yatarken


yeryüzünde, şu asık suratlı dinin ağırlığı altında ezilip de,
hani göksel yörelerden başını gösterip
ölüm lülere1 kaşlarını çatıp da bakan şu dinin,
ilk bir Yunanlı bir adam, ölüm lü gözlerini dikti ona,
ve ilk o dim dik durdu karşısında;
ne tanrı m asalları, ne yıldırım lar yıldırdı onu
ne de göğü tehdit eden şu homurtu; tam tersi daha çok biledi
cesaretini ruhunun, ilk o kırmak istesin diye
doğanın kapılarına sımsıkı vurulm uş kilitleri.

2. Ex N ihilo N ihil Fit: H içlikten H içbir Şey Doğm az2

J osep h M a llord W illiam Turner (1775-1851), G em i K a zası (1805)

H unc ig itu r te rro re m an im i te n e b ra sq u e n e ce s s e s t3


n o n radii solis n e q u e lu cid a tela diei
d iscu tia n t, sed n atu rae sp ecies ratioqu e.
P rin cip iu m cu iu s h ine n o b is exordia su m et,
nullam re m e n ih ilo gigni divin itu s um quam .

1 insanlara; insanoğullarma.
2 Lucretius, De R erum Natura, 1.146-155.
3 necessest = necesse est.

379
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Cluippe ita formido mortalis continet omnis,


quod multa in terris fieri caeloque tuentur,
quorum operum causas nulla ratione videre
possunt ac fieri divino numine rentur.
Quas ob res ubi viderimus nil posse creari
de nihilo, tum quod sequimur iam rectius inde
perspiciemus, et unde queat res quaeque creari
et quo quaeque modo fiant opera sine divom.
***

O halde zihindeki korkuyu1 ve karanlıkları,


ne güneş ışınları ne günün parlak ışıkları,
bir tek doğanın görünen yüzü ve aklı kırıp parçalam ali.
Bu yüzden onun ilk ilkesini şu şekilde örerek işe başlam alı:
Hiçlikten hiçbir şey meydana gelmez asla, tanrılar vasıtasıyla.
Bir korkudur sarmış çünkü tüm ölümlüleri; hem yerde hem de
gökte
nedenlerini hiç anlayamadıkları birçok olaya tanık olmalarından
ve bu olayların ilahi bir güçle meydana geldiğini sanmalarından
ötürü.
Bu yüzden bir kez anladık mı hiçlikten hiçbir şey
yaratılamayacağını,
artık daha doğru takip ederiz bundan sonra ne aradığımızı,
varlıkların tek tek nereden yaratılabildiğini ve tanrıların yardımı
olmadan
bütün bu şeylerin nasıl olduğunu.

3. Si De Nihilo Fierent: Eğer Hiçlikten Doğmuş Olsalardı2

Nam si de nihilo fierent, ex omnibus rebus


omne genus nasci posset, nil semine egeret.
E mare primum homines, e terra posset oriri
squamigerum genus et volucres erumpere caelo;
armenta atque aliae pecudes, genus omne ferarum,

1 animi terror: zihinsel korku.


2 Lucretius, De Rerum Natura, 156-166.

380
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

incerto p a rtıı culta ac deserta tenerent.


Nec fructus idem arboribus constare solerent,
sed mutarentur, ferre omnes omnia possent.
**#

Çünkü varlıklar (şeyler) hiçlikten doğmuş olsaydı eğer,


doğabilirdi her tür varlık da her türlü kaynaktan, hiç tohuma
gerek duymadan.
En önce denizden doğardı insanlar, topraktan da doğardı
pullu yaratıklar (balıklar), göğü yarıp içinden çıkardı kuşlar da;
Davarlar, türlü türlü koyun sürüleri, her tür yabanıl hayvan
mesken tutardı öyle rastgele çoğalarak hem ekili hem çorak
toprakları.
Vermez olurdu ağaçlar hep aynı yem işi ısrarla,
değiş tokuş ederlerdi karşılıklı, her yem işi verebilirdi her ağaç.

4. Res Creantur Seminibus Certis:


Varlıklar Kendi Tohum larından Yaratılır1

Quippe ubi non e sse n t genitalia corpora cuique,


qui posset mater rebus consistere certa?
At nunc seminibus qu ia certis quaeque creantur,
inde enascitur atque oras in luminis exit,
materies ubi inest cuiusque et corpora prima;
atque hac re nequeunt ex omnibus omnia gigni,
quod certis in rebus inest secreta facultas.
***

Gerçekten tek tek her varlığa has doğurgan atomlar2 olmamış olsa,
olur m uydu hiç, her varlığın belli bir anası?
O halde her varlık belirli tohum lardan yaratıldığından,
bunlardan doğarak ışığın kıyılarına3 kavuştuğundan,
her birinin içinde bulunan kaynağa (maddeye) ve atomlarına
(doğurucu öğeler) uygun olarak;

1 Lucretius, De Rerum Natura, 1.167-173.


2 kendisini yaratan atomlar.
3 ışıklı yörelere.

381
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

o halde her şey her şeyden doğamaz,


belirli şeylerde gizli (özel) b ir güç (üreme gücü) bulunduğundan.

5. Ulla Res Ad Nihilum Redit:


H içbir Şey Hiçliğe D önüşm ez1

Huc accedit uti quicque in sua corpora rursum


dissoluat natura neque ad nihilum interemat res.
Nam siquid mortale e cunctis partibus esset,
ex oculis res quaeque repente erepta periret;
nulla vi foret usus enim, quae partibus eius
discidium parere et nexus exsolvere posset.
ûuod nunc, aeterno quia constant semine quaeque,
donec vis obiit, quae res diverberet ictu
aut intus penetret per inania dissoluatque,
nullius exitium patitur natura videri.

haud igitur redit ad nihilum res ulla, sed omnes


discidio redeunt in corpora materiai.2
***

Doğanın her şeyi tekrar kendi atomlarına ayırdığını düşün bir de,
ve şeyleri3 asla hiçliğe indirgemeyeceğini.
Çünkü bir varlık ölüme yazgılı olmuş olsaydı, kendini oluşturan
parçalarıyla birlikte,
ne var ne yoksa her şey birden kopup yok olup giderdi,
gözlerim izin önünde;
başka hiçbir güce gerek kalmazdı çünldj, parçalarını birbirinden
ayırıp da
aralarındaki bağları koparacak türde.
Oysa her şey sonsuz atomlardan ibaret olduğuna göre,
görülen o ki doğa izin vermez h içbir şeyin ölmesine,
ta ki bir güç çıkıp da karşılarına, ya bir vuruşta onları
parçalarına ayırana kadar

1 Lucretius, De Rerum Natura, 1.215-224; 248-249.


2 materiai = materiae (Lucretius'a özgü gen. kullanımı).
3 maddeyi.

382
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ya da boşluklardan içlerine sızıp onları çözene kadar.

O halde h içbir şey asla hiçliğe dönüşm ez, tam tersi hepsi
çözülerek kendi m addelerinin atom larına dönerler gerisin geri.

6. Est Inane In Rebus: Evrende Boşluk Vardır1

Nec tamen undique corporea stipata tenentur


omnia natura; namque est in rebus inane.
Quod tibi cognosse in multis erit utile rebus
nec sinet errantem dubitare et quaerere semper
de summa rerum et nostris diffidere dictis.
Qua propter locus est intactus inane vacansque.
Quod si non esset, nulla ratione moveri
res possent.
**#

Ama atom lar öyle sıkış tepiş doldurm azlar


her yandan tüm doğayı; çünkü bir boşluk vardır evrende,
îşte bu durum pek çok yönden yararlı olacak sana,
şüpheler içinde dolanmaktan kurtaracak, evrenin düzenini
sürekli sorgulamaktan,
bir de bizim öğretilerim ize güven duymamaktan.
O halde boşluktan kastım, elle dokunulmayan boş bir mekân.
Olmamış olsaydı bu boşluk, hareket edemezdi nesneler hiçbir şekilde.

7. Clinamen: Sapma2

Illud in his quoque te rebus cognoscere avemus,


corpora cum deorsum rectum per inane feruntur
ponderibus propriis, incerto tempore ferme
incertisque locis spatio depellere paulum,
tantum quod momen mutatum dicere possis.
Quod nisi declinare solerent, omnia deorsum
imbris uti guttae caderent per inane profundum,

1 Lucretius, De R erum Natura, 1.328-336.


2 Lucretius, De R erum Natura, 2.216-224.

383
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

nec foret offen su s n atu s n e c plağa creata


principiis; ita n ih il u m qu am natura cre a ss e t.1
***

Bu meselelerde senden şunu da anlamanı isteriz:


Atomlar boşlukta dümdüz aşağıya inerlerken,
kendi ağırlıkları yüzünden, belli olmayan anlarda2
ve belli olmayan yerlerde azıcık saparlar;
sadece yön değişikliği desen de olur bu olaya.
Böyle sapmaya yatkın olm asalardı eğer, hepsi birden aşağıya
yağmur damlaları gibi dökülürlerdi, dipsiz boşluktan;
ne çarpışma olurdu o zaman ne de bir çatışm a
ilk öğeler arasında; hiçbir şey yaratmamış olurdu böylece doğa da.

M etinlerdeki Ö nem li İfadeler

animi virtus: cesaret


hum ana vita: insan yaşamı
hum ana vita oppressa sub gravi religione: asık suratlı dinin baskı­
sı altında (dinin koca ağırlığı altında) ezilm iş insan yaşamı
religio h orrib ili sü per asp ectu m ortalib u s instans: ölümlülere
kaşlarını çatıp bakan din
in terris: yeryüzünde
ratio: akıl, işleyiş mantığı, yol yordam, yöntem, hesap kitap
necesse est: zorunludur, icap eder, m ecburidir
principium : ilke
principiis: ilk öğelerle
nihilum (= nilum ): hiç, hiçlik, h içbir şey t
nullus: hiç, hiçbir (şey)
nulla res: hiçbir şey
nil (= nihil): hiçbir şey
sine opera divom: tanrıların yardımı olmadan, tanrıların m üdaha­
lesi olmaksızın
omne genus: her tür varlık, her cinsten şey

1 creasset = creavisset.
2 rastgele bir zamanda.

384
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

gen italîa corpora: doğurgan (yaratıcı, üretici) atomlar (tohumlar)


seminibus certis: belli atomlarla, belli atomlardan
in luminis oras: ışığın kıyılarına, sınırlarına (dünyaya)
materies: m adde
corpora prima: ilk tohum lar (atomlar)
in sua corpora rursum: tekrar kendi atomlarına
natura ... ad nihilum in te re m a t res: doğa şeyleri hiçliğe dönüştür­
mez
si quid mortale: eğer herhangi bir ölüm lü şey
aeterno semine: sonsuz tohum dan (atomdan)
per inania: boşluklardan
haud ad nihilum res ulla redit: h içb ir şey asla (hiçbir şekilde) h iç­
liğe dönüşm ez
redeunt in corpora materiai: tekrardan m addenin öğelerine (atom­
larına) dönüşürler
est in rebus inane: şeylerde bir boşluk vardır, doğada bir boşluk
vardır
de summa rerum: evrenin (doğanın) düzeni hakkında
locus intactus: elle dokunulmayan (ele gelmeyen) bir yer
nulla ratione: h içbir şekilde

385
IV. B Ö L Ü M

CİCERO, DE AM İCİTİA (DOSTLUK ÜZERİNE)

D escartes, D ostluk K onulu M etin ler Çeviriyor

■Hl

Orestes v e P ylades (San Ild e fo n so Group), M u seo N acion a l del P rado

1. Amicitia In Bonis Esse Potest:


Dostluk, îy i İnsanlar Arasında Mümkün O labilir1

Sed hoc primum sentio, Her şeyden önce dostluğun


nisi in bonis amicitiam esse ancak iyi insanlar arasında
non posse; neque id ad vivum gerçekleşebileceğini düşünü­

reseco, ut illi, qui haec subti- yorum. Ama böyle deyip de bu


konuyla ilgili ayrıntılı tartışm a­
Hus disserunt; fortasse vere,
lara girm iş düşünürler gibi kes-
sed ad communem utilita- ı
tirip atm ıyorum.2 Bunlar kendi
tem parum; negant enim qu-
açılarından haklı olabilirler,
em qu am esse virum bonum
ama bu düşüncenin pratik ya­
nisi sapientem. sit ita sane: şam açısından pek değeri yok.
sed eam sapientiam interp- Çünkü söz konusu düşünürler,
retantur, qu am adhuc mor- bilge olm adıkça h içbir insanın
talis nemo est consecutus. iyi olam ayacağını söylüyorlar.

1 Cicero, De Amicitia, 18-19.


2 Stoacılar ima edilmektedir.

386
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

nos autem ea quae su n t in Peki kabul, ama onların bilge­


likten anladıkları, şimdiye de­
usu v ita gu e communi, non ea
ğin h içbir ölümlünün erişem e­
quae finguntur au t optantur, diği bir şey. Oysa bizim hayal
edilen ya da arzu edilen şey­
spectare debemus. numquam
lerden ziyade, günlük hayatta
ego dicam C. Fabricium, M'. işe yarayacak şeylere bakm a­
mız gerekir. Atalarım ızın bilge
Curium, Ti. Coruncanium, qu -
kişiler olarak gördüğü Gaius
os sapientis nostri maiores iu- Fabricius'un, M anius Curius'un
ve Tiberius Coruncanius'un o fi­
dicabant, ad istorum normam
lozofların yorum larına göre b il­
fuisse sapientis. qua re sibi ge olduklarını asla söyleyemem.
Bu yüzden bu iddialı ve anlaşıl­
habeant sapientiae nomen et
maz bilge tanımı onların olsun,
invidiosum et obscurum, con- ama hiç değilse söz konusu bu
insanların iyi insan olduğunu
cedant ut viri boni fuerint. Ne
kabul etsinler. Yok, bunu da ka­
id q u id em facient; negabunt id bul etmeyecekler ve iyiliğin sa­
dece bilge kişiye özgü bir değer
nisi sapienti posse concedi.
olduğunu söyleyecekler.

2. Bonus: İyi İnsan1

Qui ita se gerunt, ita vivunt, Güvenilirlik, dürüstlük, hak­


ut eorum probetur fldes integ- kaniyet ve cöm ertlik açısından

ritas aequitas liberalitas, nec şüpheye yer vermeyecek şekil­


de davranan ve yaşayan, içinde
sit in eis ulla cupiditas libido
h içbir tutku, şehvet ve küstahlık
audacia, sintque magna cons-
barındırm ayan ve az önce adını
tantia, ut ei fuerunt, modo qu -
saydığım ız kişiler gibi karar­
os nominavi, hos viros bonos larında tutarlı insanların iyi
sic etiam appellandos pute- insanlar olarak adlandırılm ası
mus. gerektiğini düşünelim.

1 Cicero, D e A m ic itia , 19.

387
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

3. Similis Ad Similem Trahitur: Benzer Benzerine Çekilir1

Si illud etiam addimus, (...) Bu söylediklerime şunu da


eklersem (...) ve "Benzerliğin
nihil esse quod ad se rem ul-
dostluğa çektiği kadar hiçbir
lam tam illiciat et tam trahat
şey h içbir şeyi kendisine böyle-
quam ad amicitiam similitu- sine büyüleyip çekmez," dersem,
do, concedetur profecto verum gerçekten de şu görüş doğruluk
kazanacaktır: İyiler iyileri sever
esse, ut bonos boni diligant
ve sanki aralarında bir akraba­
asciscan tqu e sibi quasi pro- lık ya da doğal bir bağ varm ış­
pinquitate coniunctos atque çasına birbirine bağlanır. Çünkü
natura. Nihil est enim appe- kendi benzerini bulm ada doğa­
dan başka h içbir şey bu kadar
tentius similium sui nec ra-
hevesli ve bu kadar tamahkâr
pacius quam natura. Quam ob olamaz. İşte bana göre tam da
rem hoc quidem constet, ut bu nedenle çok açıktır ki, iyi in­
opinor, bonis inter bonos qua- sanlar birbirlerine adeta mutlak
anlamda bir iyi niyet besler ve
si necessariam benevolentiam,
bu iyi niyet doğa tarafından (do­
qui est amicitiae fons a natura ğal olarak) dostluğun kaynağı
constitutus. (temeli) olarak inşa edilmiştir.

4. Terminus Amoris in Amicitia: Dostlukta Sevginin Sınırı2

ûuam ob rem id primum Bu yüzden senin için de uy­


gunsa, ilkin dostlukta sevginin
videamus, si placet, quatenus
nereye kadar götürülmesi ge­
amor in amicitia progredi debe- rektiğini bir görelim. Örneğin
at. Numne, si Coriolanus habu- Coriolanus'un dostları olsaydı,
acaba bu dostların Coriolanus'la
it amicos, ferre contra patriam
birlikte vatan aleyhine silaha mı
arma illi cum Coriolano debu- sarılm ası icap edecekti? Acaba
erunt? num Vecellinum amici Vecellinus ya da Maelius krallık
talep ettiğinde, dostları kalkıp
regnum adpetentem, num Ma-
onlara yardım etmek zorunda
elium debuerunt iuvare? mı kalacaktı? /
1 Cicero, De Amicitia, 50.
2 Cicero, De Amicitia, 36; 37.

388
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Ti. quidem Gracchum rem Devleti kargaşaya sürük­


leyen Tiberius Gracchus'un
publicam vexantem a d. Tu-
ûuintus Tnbero ve dönem ar­
berone aequalibusque amicis kadaşları tarafından yüzüstü
bırakıldığını biliyoruz. Am a
derelictum videbamus. At G.
Scaevola, buna rağmen şu sizin
Blossius Cumanus, hospes fa- ailenizin himayesi altında olan
Cumaelı Gaius Blossius bana
miliae vestrae, Scaevola, cum
hoşgörü gösterm em için rica­
ad me, quod aderam Laenati et da bulunmaya geldi (çünkü o
sırada dönem in konsülleri La-
Rupilio consulibus in consilio,
enas ve R upilius'un danışm a­
deprecatum venisset, hane ut nıydım) ve Tiberius'u affetm em
için bana şöyle bir mazeret ileri
sibi ignoscerem, causam ad-
sürdü: Tiberius'a o kadar b ü ­
ferebat, quod tanti Ti. Gracc­ yük bir saygı duyuyormuş ki,
T iberius'un ondan yapm asını
hum fecisset ut, q u id q u id ille
istediği bir şeyi yerine getirm e­
vellet, sibi faciendum putaret. yi bir emir telakki ediyormuş.
Bunun üzerine ona şunu sor­
Tum ego: "Etiamne, si te in Ca-
muştum: "Senden Capitolium 'u
pitolium faces ferre vellet?' yakmanı istese bile mi?" Bu so­
ruya karşılık onun yanıtı şöyle
'Numquam' inquit 'voluisset
olmuştu: "Benden asla böyle
id quidem ; sed si voluisset, pa- b ir şey istem ezdi. Ama istemiş
olsaydı, bunu seve seve yapar­
ruissem.' Videtis, quam nefa-
dım." Görüyorsunuz, ne çirkin
ria vox! bir yanıt!

5. Dissensiones:Fikir Ayrılıkları1

Sin autem aut morum aut Öte yandan hep olduğu gibi,
studiorum commutatio qua- ileride eğilim lerle ya da beğe­
edam, ut fle ri solet, facta erit nilerle ilg ili bir değişiklik söz
aut in rei publicae partibus konusu olursa veya hükümette-

1 Cicero, D e A m ic itia , 11.

389
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

dissensio intercesserit (loqu- ki taraflar arasına nifak girerse


(çünkü az önce de söylediğim
or enim iam, ut paulo ante di-
gibi artık felsefeciler arasın­
xi, non de sapientium, sed de
daki dostluklardan değil de,
communibus amicitiis), caven- olağan dostluklardan b ah sed i­

dum erit, ne non solum amici- yorum), hem dostluğum uzdan


vazgeçm işiz gibi bir his uyan­
tiae depositae, sed etiam ini-
dırmaktan hem de aram ızda
micitiae susceptae videantur. bir düşm anlık peydahlanm ış
Nihil est enim turpius quam gibi görünm ekten sakınm alı­
yız. Bir zam anlar sam im i şe­
cum eo bellum gerere, quocum
kilde yaşadığınız insanla sava­
familiariter vixeris. Ab ami­
şa girişm ek kadar aşağılık bir
citia Q. Pompei meo nomine şey yoktur. Siz de biliyorsunuz

se removerat, ut scitis, Scipio; ki, Scipio benim nam ım a Qu-


intus P om peius'la yollarını
propter dissensionem autem,
ayırmıştı. Dahası siyasal fikir
quae erat in re publica, alie- ayrılıklarından ötürü çalışm a
natus est a collega nostro Me- arkadaşım M etellus'la da arası
açılm ıştı. Ancak her ikisine de
tello; utrum que eğit graviter,
(her iki olayda da) ağırbaşlı ve
auctoritate et offensione ani­
ölçülü davrandı, kötü söz söy ­
mi non acerba. leyip gönül kırmadı.

6. Amicitia Permanet: Dostluk K alıcıdır1

Sed quoniam res huma- İnsani ilişkiler hassas ve ge­


nae fragiles caducaeque sunt, lip geçici olduğundan, her za­
semper aliqui anquirendi man karşılıklı olarak sevip se­
sunt, quos diligamus et a qu- vileceğim iz kişileri arayıp b u l­
ibus diligamur; caritate enim m alıyız. Çünkü iyi niyet ortadan
benevolentiaque sublata om - kalktı m ı hayatın da bütün tadı
nis est e vita sublata iucun- kaçar. Hiç beklem ediğim bir an­
ditas. Mihi quidem Scipio, qu- da ölüm Scipio'yıı aramızdan
amquam est subito ereptus, ayırmış olsa da, benim için o
vivit tamen semperque vivet; hâlâ yaşıyor ve hep yaşayacak.

1 Cicero, De A m icitia , 102-104.

390
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

virtutem enim amavi illius vi- Çünkü ben bu a d a m ın erdemini


ri, quae extincta n o n est; n e c sevdim, erdem de ölümsüzdür.
mihi soli versatur an te oculos, Elimi attığım anda tutabilece­
qui illam semper in manibus
ğim kadar bana yakın olmuş o-
habui, sed etiam posteris erit
lan bu erdem sadece benim g öz­
clara et insignis. Nemo um-
quam animo aut spe maiora lerim in önünden gitmemekle de
suscipiet, qui sibi non illius kalmayacak, gelecek kuşaklara
memoriam atque imaginem da parlak ve görkemli bir ışık
proponendam putet. olarak yansıyacak. Hiç kimse
h içbir zaman bu seçkin adamın
hatırasını ve hayalini göz önüne
alması gerektiğini düşünmeden,
cesaret ve umutla büyük işlere
girişmeye kalkışmayacak.
Yazgımın ve doğanın bana
bahşetm iş olduğu tüm nim etle­
ri şöyle düşünüyorum da, tekini
bile Scipio'yla olan dostluğum ­
la kıyaslayamıyorum. Benim
için bu dostlukta toplum sal
Equidem ex omnibus rebus, sorunlarla ilgili bir uzlaşı var­
quas mihi aut fortuna aut na­ dı; bu dostlukta özel hayatımla
tura tribuit, n ih il habeo, quod
ilgili tavsiyeler vardı; bu dost­
cum amicitia Scipionis possim
lukta keyif dolu b ir huzur vardı.
comparare. In hac mihi de re
publica consensus, in hac re­ Bildiğim kadarıyla en ufak m e­
rum privatarum consilium, in selede dahi asla onu kırmadım,
eadem requies plena oblecta- ondan da duymak istem eyece­
tionis fuit. N um quam illum ne ğim h içbir şeyi duymadım. Evi­
minima quidem re offendi, qu-
miz birdi, yediğim iz içtiğim iz
od quidem senserim, nihil audi-
de ayrı gitmezdi; yalnız askeri
vi ex eo ipse, quod nollem; una
seferlerde değil, yabancı m em­
domus erat, idem victus, isque
communis, neque solum m ili- leketlere yaptığım ız gezilerde,
tia, sed etiam peregrinationes köylerdeki tatillerim izde o hep
rusticationesque communes. benim yanımda oldu.

391
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Nam quid ego de studiis di- Süreklice bir şeyler araştı­


cam cognoscendi semper ali- rıp öğrenme aşkım ızdan söz et­

quid atque discendi? In quibus meme gerek var mı? İnsanların


gözlerinden uzaklaşıp bütün
remoti ab ocıüis populi omne
boş zam anım ızı bu işlere ayı­
otiosum tempus contrivimus.
rırdık. Yaşadıklarımızın h a fı­
Quarum rerum recordatio et zamdaki izleri onunla birlikte
memoria si una cum illo occi- ölmüş olsaydı, bu kadar yakın
disset, desiderium coniunc- olduğum ve bu kadar sevdiğim
tissimi atque amantissimi viri bir adam ın özlem ine asla da­
yanamazdım. Anılarımız yok
ferre nullo modo possem. Sed
olmaz, aksine düşünüp hatırla­
nec illa extincta sunt aluntur-
dıkça daha çok beslenir ve b ü ­
que potius et augentur cogi- yürler. Bunları hatırlamaktan
tatione et memoria mea, et, si tam amen aciz bir durumda o l­
iHis plane orbatus essem, mag- saydım bile, yine de şu geçkin
num tamen adfert mihi aetas yaşım bana büyük bir teselli
kaynağı olurdu. Çünkü artık da­
ipsa solacium. Diutius enim
ha uzun süre bu özlem i çekmem
iam in hoc desiderio esse non
imkânsız. Kısa sürecek her acı­
possum. Omnia autem bravia
ya da, ne kadar şiddetli de olsa,
tolerabilia esse debent, etiam- katlanmak gerek.
si magna sunt. Ben ruhun bedenle birlikte
Neque adsentior iis, q u i ha­ öldüğünü ve her şeyin ölüm le
ec nuper dissere coeperunt, birlikte yok olduğunu ileri sür­
me girişim inde olanlara katıl­
cum corporibus simul anim os
mıyorum. Ben daha çok eski dü­
interire atque omnia morte de­
şünürlerin fikirlerinden yana­
leri. Plus apud me antiquorum
yım, yani insanların ruhlarının
auctoritas valet, . . . . q u i dice- tanrısal olduğunu, bedeni terk
bant animos hominum esse di- ettikten sonra göğe geri döne­
vinos, iisque, cum e corpore ex- ceğini ve bu yolu en hızlı kate-
cessissent/ reditum in coelum denlerin de en iyi ve en dürüst
patere, optim oq u e et justissi- ruhlar olduğunu söyleyenlerin

mo cuique expeditissim u m .1 fikirlerinden yanayım.

1 C ic e r o , D e A m ic itia , 13.

392
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

7, Sententiae De Amicitia: Dostluğa Dair Güzel Sözler

C harles-A ndre van L oo (1705-1765), A e n e a s B abasını Sırtında Taşıyor


(1729), Louvre M useu m

Cum propinquis amicitiam Doğa dostluğu akrabalara da


natura ipsa peperit: sed ea non bağışlam ıştır, ama akrabalar a-
satis habet firmitatis.1 rasm daki dostluk h içbir zaman
Hoc praestat amicitia pro- sağlam olmaz.

pinquitati, q u o d ex propinqu- Dostluk akrabalıktan şu an­


lam da üstündür: Akrabalıktan
itate benevolentia tolli potest,
iyi niyeti kaldırabilirsiniz (akra­
ex amicitia non potest; sublata
balık iyi niyet olmadan da süre­
enim benevolentia, amicitiae
bilir), ama dostluktan asla. Çün­
nomen tollitur, propinquitatis
kü iyi niyet kalktı mı, dostluk
manet.2 kavramı da ortadan kalkar, ama
Qua q u id em [amicitia] akrabalık ad olarak sürüp gider.
haud scio, an, excepta sapi­ Bilgelik hariç, sanmam ki
entia, q u id q u a m melius ho- ölüm süz tanrılar insanoğluna
mini sit a diis immortalibus dostluktan daha değerli bir ar­
datum. Divitias alii praepo- mağan vermiş olsun. Bazı insan­
nunt, bonam alii valetudi- lar paraya pula önem veriyor, b a ­

nem, alii potentiam, alii ho- zıları sağlığa, bazıları iktidara,


bazıları onurlara, çoğu da zevke.
nores, multi etiam voluptates.

1 Cicero, De Amicitia, 19.


2 Cicero, De Amicitia, 19.

393
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Belluarum h o c quidem extre- Bu son sıradakilerin önem ver­


mum est; illa autem superiora, diği şey hayvanlarda da var n i­
caduca et incerta posita non hayetinde. Birinci sıradakilerin

tam in nostris consiliis, quam önem verdiği şeyse gelip geçici


ve sallantılı, bizim iradem izden
in fortunae temeritate. Qui
çok kaderin çarkına bağlı. Ama
autem in virtute summum bö­
erdemi en iyi değer sayanlar (en
nüm ponunt, praeclare illi qu i-
büyük m utluluğun erdem oldu ­
dem: sed haec ipsa virtus ami-
ğunu söyleyenler) aralarında en
citiam et gignit, et continet: doğru düşünenler. Zaten dostlu­
nec sine virtute amicitia esse ğu doğuran da, sürdüren de er­
ullo pacto potest.1 demin kendisi. Erdem olm adan
Est autem amicitia nihil dostluğun olm ası asla mümkün
aliud, nisi omnium divina- değil.
rum, humanarumque rerum Dostluk ancak tanrısal ve in ­

cum benevolentia, et caritate sani m eselelerle ilgili iyi niyetle


ve büyük bir sevgi ve saygıyla
summa consensio.2
uzlaşım sağlandığında varola­
Solem enim e mundo tol-
bilir.
lere videntur qui a m icitiam e
Dostluğu hayattan silmek,
vita tollunt.3
güneşi dünyadan silmeye ben ­
ûuocirca et absentes ad- zer.
sunt, et egentes abundant, Bu sayede (dostluk sayesin­
et imbecilles valent, et, quod de) aram ızda olmayanlar ara­
difflcilius dictu est, mortui vi- m ızda olur, yoksullar zengin o-
vunt: tantus eos honos, memo- lur, hastalar sağlıklı olur, hatta
ria, desiderium prosequitur tuhaf gelecek ama, ölüler bile

amicorum.4 -diriliverir. îşte dostlar arasında


bu kadar onur, bu kadar anı ve
Non enim solum ipsa tor­
bu kadar özlem vardır.
tu n a caeca est, sed eos eti-
Talih kördür kör olmasına, a-
am plerumque efflcit ca-
ma baştan sona nimetleriyle d o­
ecos, quos complexa est.
nattığı adamları daha da kör eder.
1 Cicero, De Amicitia, 20.
2 Cicero, De Amicitia, 20.
3 Cicero, De Amicitia, 47.
4 Cicero, De Amicitia, 23.

394
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Itague efferuntur illi fere fas- Bu yüzden bu insanlar kendi­


tidio, et contumacia: neque ni beğenm iş ve küstah olurlar.
quidquam insipiente fortuna- Şanslı bir aptaldan daha çekil­
to intolerabilius fleri p otest .1 mezi de yoktur.
Negabat ullam vocem ini- Karşımızdakini bir gün on ­
miciorem amicitiae potuisse dan nefret edeceğim izi düşünüp
reperiri, quam ejus, qui dixis- öyle sevelim diyen adamın sözü
set, ita amare oportere, ut si kadar dostluğa düşman başka
aliquando esset osurus.2 bir söz bulam ayacağım ızı söy­
Quamquam Ennius recte: lerdi.
Amicus certus in re incerta Ennius ne kadar doğru söy­
cernitur.3 lemiş: Hakiki dost, kötü günde
Quod nisi idem in amiciti- belli olur.
am transferatur, verus amicus Dostlukta şu fikri edinm e­
numquam reperietur; est e- dikçe gerçek bir dost edinmek
nim is quidem tam quam alter asla mümkün olmaz: "Dost, öte­
idem.4 ki benliğindir."
Maximum ornamentum a- Dostluktan en büyük hasadı
micitiae tollit, qui ex ea tollit elde ediyor, çünkü ondan m ah­
verecundiam.5 cubiyeti öğreniyor.

1 Cicero, De Amicitia, 54.


2 Cicero, De Amicitia, 59.
3 Cicero, De Amicitia, 63.
4 Cicero, De Amicitia, 80.
5 Cicero, De Amicitia, 82.

395
V. BÖLÜM

SENECA, EPISTULAE MORALES


(AHLAK MEKTUPLARI)

D escartes, S en eca 'n m M ek tu p ların ı çeviriyor

E duardo Barrön (1858-1911), N ero ve Sen eca, 1904, M u seo del P rado

1. M ateria et Cansa: M adde ve Neden1

2. D icunt, u t scis, Stoici 2. Senin de bildiğin g i­


bi, bizim Stoacılar her şeyin
n ostri du o esse in reru m n a tu ­ evrendeki iki ilkeden m eyda­
na geldiğini söyler: Neden ve
ra ex qu ibu s om nia flant, cau-
M adde.2 M adde atıl durum da­
dır, her şeyi m eydana getirmeye
sam et m ateriam . M ateria iacet
hazır bir şeydir (cevherdir, töz­
iners, res ad om nia parata, ces- dür), (ama) eğer h içbir şey onu
harekete geçirm ezse h içbir iş
satura si n em o m oveat; causa yapm adan öyle de duracaktır.3

1 Bu metin, Seneca'nm Epistulae Morales adlı eserinin 65. Mektubundan seçilen pasajları içer­
mektedir.
2 Etken ve edilgen olan; yapan ve yapılan.
3 Madde, tek başına ele alındığında, niteliksizdir (Yun. apoios) ve atıldır (Yun. argos).

396
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

anteni, id e st ratio, m a ter i am Neden ise, yani akıl, maddeye


format et quocumque vult ver- biçim verir (maddeyi yoğurur,
m addeyi biçim lendirir) ve türlü
sat, ex illa varia opera produ- türlü eserler meydana getirecek
cit. Esse ergo debet unde fiat şekilde nereye istiyorsa o tarafa
aliquid, deinde a quo fiat: hoc döndürür (dilediği şekle sokar).1
Demek ki herhangi bir şeyin o l­
causa est, illud materia. m asını sağlayacak bir kaynak
3. Omnis ars naturae imi- (madde) ve bu kaynaktan o şe­
yin olm asını sağlayacak bir şey
tatio est; itaque quod de uni-
(neden) bulunmak zorundadır
verso dicebam ad haec trans­ (Öyleyse her şeyi oluşturan bir
fer quae ab homine facienda m adde ve m addeyi o şeye d ö­
nüştüren bir fail olm ası gerekir).
sunt. Statua et materiam faa-
İşte bu sonuncusu nedendir; b i­
buit quae pateretur artificem, rincisi ise (o ise) maddedir.
et artificem q u i materiae daret 3. Her sanat, doğanın tak­
lididir; bu yüzden genel olarak
faciem; ergo in statua materia
bahsettiğim bu durumu insan
aes fuit, causa opifex. Eadem tarafından yapılan (yapılacak)
condicio rerum omnium est: şeylere (insanın elinden çıkma
eserlere) uygulayabilirim (benze­
ex eo constant quod fit, et ex tebilirim): Bir heykel, bir sanat­
eo quod facit. çının (heykeltıraşın) biçim leyece­
ği (sanatçının elleriyle işleyeceği)
bir maddeye (bir malzemeye) ve
bu maddeye (malzemeye) biçim
verecek (bir suret kazandıracak)
bir sanatçıya sahiptir (örneğin
bir heykelin meydana gelmesi
için bir heykeltıraş tarafından
işlenecek bir malzemeye ve bu
malzemeye şekil verecek olan bir
heykeltıraşa ihtiyaç vardır). Öy­
leyse heykeldeki (bir heykel söz
konusu olduğunda) madde tunç­
tur, neden ise işçi (heykeltıraş),
işte bu durum her şey için geçer-
lidir, yani her şeyde onun mey­
dana getirildiği bir şey (madde,
kaynak; her şeyin kaynaklandığı
bir şey) ve o şeyden (o maddeden)
o şeyi meydana getiren (o m ad­
deden varlığı meydana getiren)
bir şey (bir neden) vardır (her şe­
1 Bkz. Aristoteles, Peri Physikes, 193a28-36; yin yapıldığı bir madde ve bir de
199al5-17; Cicero, De Oratore, 8-10. yapanı vardır).

397
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

4. Stoicis placet unam 4. Stoacılar tek bir neden ol­


causam esse, id quod facit. duğuna inanır, bu neden bir şeyi
Aristoteles putat causam tri- yapan nedendir.2 Aristoteles ne­
bus modis dici: "prim a" inquit denin üç farklı anlamda (şekilde)
"causa est ipsa materia, sine kullanılabileceğini düşünür (Ama
qua nihil potest effici; secunda Aristoteles neden (etken) kelime­
opifex;’ tertia est forma, qu-
sinden üç anlam çıkarır): "İlk ne­
ae unicuique öperi imponitur
den" der, "maddenin tam da ken­
tam quam statuae." Nam hane
disidir, onsuz hiçbir şey meydana
Aristoteles "id os" vocat. "Q u-
arta quoque" inquit "his acce- gelemez" der ("İlk neden madde­
dit, propositum totius operis." nin kendisidir (ipsa materia),3 bu
5. Quid sit hoc aperiam. olmaksızın hiçbir şey olamaz,"
Aes prima statuae causa est; der). "İkincisi (ikinci neden) iş­
numquam enim facta esset, çidir (sanatçıdır; heykeltıraştır);
nisi fuisset id ex quo funde- üçüncüsü biçimdir (formdur), ya­
retur ducereturve. Secunda ni örneğin heykel gibi, tek tek her
causa artifex est; non potuis- esere vurulan damgadır.4 Aristo­
set enim aes illud in habitum teles buna "biçim (idos=eidos)"5
statuae flgurari, nisi acces-
der. "Bunlara eklenen dördüncü
sissent peritae manus. Tertia
nedense," der, "bütün eserin gaye­
causa est forma; neque enim
sidir (propositum)."
statua ista "doryphoros" aut
5. Şimdi bunun ne olduğu­
"diadumenos" vocaretur, nisi
haec illi esset impressa facies. nu (ne anlama geldiğini) açık­
layayım. Tunç, (bir) heykelin ilk
nedenidir; çünkü eğer döküp
1 Platon'da demiourgos.
2 Stoacılar için tek bir neden, yani bir şeyi ya­ de yoğuracağınız bir şey (bir
pan neden söz konusudur; placet (şabıssız madde) olm amış olsaydı, h iç­
fiil): inanır, benimser, düşünmekten yanadır.
bir zaman h içbir şey meydana
3 Yun. hyle.
4 Form, sanatçı tarafından maddeye yükle­ getirilm em iş olurdu. İkinci ne­
nendir (dış görünüş, suret); sanatçının ese­ den, sanatçıdır; çünkü hünerli
rini meydana getirirken baktığı (örnek) aldı­ eller olm am ış olsaydı (işe ka­
ğı model (idea) değildir.
5 idos: biçim. Yunanca eidos (biçim) kelimesi­
rışm am ış olsaydı), o tunç bir
nin Latinceleştirilmiş şeklidir (Lat. form a; heykel görünümü (sureti) ala­
species = Yun. eidos). m azdı (tunca bir heykel sure­
6 Polykleitos'un biçimlediği Mızrak Tutan
ti verilemezdi). Üçüncü neden,
(doryphoros) ya da Saçını Bağlayan Genç
(diadoumenos) adlı heykeller. (Siz eli­ form dur; çünkü bu görünüm
nizdeki maddeye şu meşhur heykeltıraş (suret) o heykele dam galanm a­
Polykleitos'un biçimlediği Mızrak Tutan
mış olsaydı, heykelimiz Mızrak
(doryphoros) ya da Saçını Bağlayan Genç
(diadoumenos) adlı heykeller gibi bir biçim Tutan (doryphoros) ya da Saçı­
vermemişseniz asla onun bu adlarla anılan nı Bağlayan Genç (diadoum e­
bir heykel olduğunu söyleyemezsiniz.) nos) olarak adlandırılam azdı.6

398
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

(M arta cansa est faciendi pro- Dördüncü nedense, o heyke­

positum; nam n isi hoc fuisset, li m eydana getirme gayesidir;1


çünkü böyle bir gaye olmamış
facta n o n esset.
olsaydı, o heykel tamamlanma­
6. Quid est propositum? mış olurdu.
q u od in vitavit artificem, quod 6 . Gaye nedir? Sanatçıyı
davet eden şeydir, sanatçı onu
ille secutus fecit: vel pecunia
izleyip (peşinden gidip) o heykeli
est haec, si venditurus fabri-
yapmıştır. Eğer sanatçı heykeli
cavit, vel gloria, si laboravit in satmak üzere yapmışsa, gaye pa­
nomen, vel religio, si donum radır, ya da eğer ün için (bir ad
kazanmak için; şöhret için) yap­
templo paravit. Ergo et haec
mışsa, gaye ündür; eğer bir tapı­
causa est propter quam fit.
nağa armağan olarak yapmışsa,
7. His quintam Plato adi- gaye dindir. O halde bu neden,

cit exemplar, quam ipse "ide- kendisinden ötürü heykelin mey­


dana geldiği nedendir (heykelin
an" vocat; hoc est enim ad qu-
olmasını sağlayan niyettir).2
od respiciens artifex, id quod 7. Platon bu nedenlere b e ­
destinabat effecit. Nihil autem şinci bir neden olarak m odeli
(ilk örnek) ekler ve buna "idea"
ad rem pertinet utrum foris
der; çünkü sanatçı niyetlendi­
habeat exemplar ad quod re-
ği eseri yaratırken bu m odele
ferat oculos an intus, quod ibi bakarak yaratır.3 Bu m odelin
ipse concepit et posuit. Haec sanatçının dışında olm ası ve
ona gözlerini çevirip bakm ası
exemplaria rerum omnium de­
ile sanatçının içinde olup kendi
us intra se habet numerosque
kendisine anlamış ve onu oraya
universorum quae agenda sunt yerleştirm iş olm ası arasında

et modos mente complexus est; bir fark yoktur. Bütün her şeyin
bu ilk örnekleri tanrının ken-
1 ereksel neden
2 Heykel bu niyetten dolayı olur (propter disindedir ve meydana gelecek
quam fit). olan her şeyin (bütünün) düze­
3 respicere (bakmak, seyreylemek) = Yun. ide-
in. Sanatçı, bir anlamda, bu m odelden kopya ni ve ölçüsü tanrının zihnin­
çeker ya da kendi kopyasını bu m odele ba­ de idrak edilm iş durumdadır;
karak yaratır.

399
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

plenus his figuris est quas Pla­ tanrı, Platon'un "i de al ar" adını

to "idea s" appellat, immorta- verdiği, ölümsüz, değişmez ve


yok edilemez olan bu biçim lerle
les, immutabiles, infatigabiles.
dopdoludur. Bu yüzdendir ki in ­
Itaque homines quidem pere- sanlar ölür (insanlar ölse bile),
unt, ipsa autem humanitas, ama insanlık, yani insanın ona
ad quam homo effingitur, per- göre hamurunun yoğrulduğu
m odel kalıcıdır; insanlar acı çe ­
manet, et hominibus laboran-
ker, perişan olur, ama insanlık
tibus, intereuntibus, illa nihil
hiçbir şeye maruz kalmaz (in­
patitur. sanlığa hiçbir şey tesir etmez).

2. Philosophandum est:
Felsefi Düşünmek Zorundayız1

Jacques-Louis Daı/id (1748-1825), Seneca'nm Ölümü, 1773,Musee du


Petit Palais, Paris

1. Liquere hoc tibi, scio, 1. Felsefi tutku olm aksızın


hiç kimsenin mutlu bir hayat
neminem posse beate vivere,
süremeyeceğini, hatta çekilir
ne tolerabiliter quidem, sine bir hayat süremeyeceğini gayet
iyi anladığını biliyorum ; mutlu
sapientiae studio et beatam
bir hayatın ancak tam bir bilgi-
vitam perfecta sapientia effici. likle mümkün olabileceğini de.

1 Bu metin, Seneca'nm Epistulae Morales adlı eserinin 16. Mektubundan seçilen pasajları içer­
mektedir.

400
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

3. N on est ph ilosop h ia 3. Felsefe halkın hoşuna

populare artiflcium nec osten- gidecek b ir oyun değildir, göste­


ri olsun diye de tas arlanmamış -
tationi paratum; non in verbis'
tır. Kendini sözlerde değil, ey­
sed in rebus est, Nec in hoc lemlerde gösterir. Günleri biraz
adhibetur, ut cum aliqua ob- hoş geçirmeye, boş vakitlerin sı­
kıntısını gidermeye bakm az. Ru­
lectatione consumatur dies, ut
hu yoğurup biçimlendirir, hayatı
dematur otio nausia: animum düzene oturtur, davranışlara çe­
format et fabricat, vitam dis- ki düzen verir, yapılm ası ve ya­
pılm am ası gerekenleri gösterir,
ponit, actiones regit, agenda et
yaşamın dümeninde oturur ve
omittenda demonstrat, sedet
belirsizlikler içinde dalgalanan
ad gubernaculum et per anci- insanlara kılavuz olur. Felsefe

pitia fluctuantium derigit cur- olm adan hiç kimse korkusuzca


yaşayamaz, hiç kimse güvende
sum. Sine hac nemo intrepide
olamaz. Günün her saati akıl al­
potest vivere, nemo secure; in- m amızı gerektiren binlerce ola­
numerabilia accidunt singulis ya gebedir ve bu aklı bize vere­
bilecek tek merci felsefedir.
horis quae consilium exigant,
4. Biri çıkıp şöyle diyebi­
quod ab hac petendum est. lir: "Eğer kader varsa, felsefenin
4. Dicet aliquis, "quid mi­ bana ne yararı olacak? Ne yararı
olacak, eğer tanrı dünyayı yöne­
hi prodest philosophia, si fa-
tiyorsa? Ne yararı olacak, eğer
tum est? quid prodest, si de­
şans (talih; rastlantı) her şeye
us rector est? quid prodest, si hükmediyorsa? Çünkü kesin olan

casus imperat? Nam et mutari şeyler değiştirilemez ve kesin ol­


mayan şeylere karşı da önceden
certa non possunt et nihil pra-
hiç bir plan yapılamaz; tam tersi
eparari potest adversus incer- ya tanrı benim planımı önceden
ta, sed aut consilium meum oc- yapm ıştır ve ne yapacağıma za­
ten karar vermiştir ya da kader
cupavit deus decrevitque qu id
benim planıma hiç izin vermeye­
facerem, aut consilio meo nihil cektir (planımı uygulamama hiç
fortuna permittit." fırsat tanımayacaktır)."

401
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

5. Quidquid est ex his, vel 5. Bunların (bu dedikleri­


nin) herhangi biri ya da belki
si omnia haec sunt, philosop-
hepsi olsa bile, felsefi düşün­
handum est; sive nos inexora- mek zorundayız. îster kader b i­
bili lege fata constringunt, si­ zi amansız bir yasayla bağlam ış

ve arbiter deus universi cunc- olsun, ister tanrı bir h âkim ola­
rak her şeye bir çekidüzen ver­
ta disposuit, sive casus res
miş olsun, isterse şans insani
humanas sine ordine impellit m eseleleri (insanın yaşam ında
et iactat, philosophia nos tue- olup bitenleri; yaşamın gid i­
şatını) rastgele sürükleyip yu ­
ri debet. Haec adhortabitur ut
varlasın, felsefe bizi korumaya
deo libenter pareamus, ut for- mecburdur. Felsefe, bizi tanrıya
tunae contumaciter; haec do- seve seve, talihe ise cüretkâr b i­
çim de itaat etmemiz konusunda
cebit ut deum sequaris, feras
cesaretlendirecektir; o bize tan­
casum. rının yolunda gitmeyi, şansa ise
katlanmayı öğretecektir.
.
6. Istuc quoque ab Epicu-
6 Şu da Epikuros tara­
ro dictum est: "si ad naturam
fından söylenmiş: "Eğer doğa­
vives, numquam eris pauper; ya uygun yaşarsan, asla fakir
si ad opiniones, numquam eris olm azsın (olmayacaksın), eğer
kendi fikirlerine göre yaşarsan,
dives."
asla zengin olm azsın."
8. Exiguum natura desi- 8. Doğa bizden az şey ister,
derat, opinio immensum. Con- ama fikirlerimiz çok şey. Bir sü­
rü toprak sahibinin malı mülkü
geratur in te q u id q u id 'm u lti
sende toplanm ış olsun, talih sa­
locupletes possederant; ultra na her zamanki gelirinden çok
privatum pecuniae modum daha fazla gelir sağlamış olsun,
altınla donatsın, erguvan giysi­
fortuna te provehat, auro te-
lerle kuşatsın ve sana öyle bir
gat, purpura vestiat, eo deli- lüks, öyle bir servet vermiş o l­
ciarum opumque perducat ut sun ki, şu dünyayı mermerden
döşem elerinin altına gömmüş
terram marmoribus abscon-
ol, hatta sadece servete sahip
das; non tantum habere ti-
olmakla kalmamış ol, bir de o-
bi liceat sed calcare divitias; nu ayaklarının altına almış ol.

402
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

accedant statuae et picturae Bütün bunlara heykeller, tablo­


lar ve taşkınlığını tatmin ede­
et quidquid ars ulla luxuriae
cek ne kadar sanat yaratımı şey
elaboravit: maiora cupere ab
varsa kat; (sonuçta) hepsinden
his disces. öğreneceğin tek şey daha çok

9. Naturalia desideria fı- şeyi arzulamak olur.


9. Doğal arzuların bir sını­
nita sunt: ex falsa opinione
rı vardır, ama yanlış fikirlerden
nascentia ubi desinant non doğan arzuların duracak bir ye­

habent; nullus enim terminus ri yoktur; çünkü yanlışın sınırı


yoktur. Yolda giderken, bir son
falso est. Via eunti a liq u id ext-
durak vardır; ama yoldan çıktın
remum est: error immensus mı, artık o yol uçsuz bucaksızdır.
Bu nedenle boş şeylerden çek
est. Retrahe ergo te a vanis, et
kendini; talep ettiğin şeyin doğal
cum voles scire quod petes, u t­
bir arzu mu, yoksa rastgele bir
rum naturalem habeat an ca- arzu mu olduğunu bilm ek iste­
diğinde, (bu talebinin) herhangi
ecam cupiditatem, considera
bir yerde durup duramayacağını
num possit alicubi consistere:
bir düşün. Fazlasıyla uzaklaştı­
si longe progresso semper ali- ğın halde, her zaman daha bir o
kadar uzak yol kalıyorsa geriye,
q u id longius restat, scito id na-
o zaman bu yolun doğal olm adı­
turale non esse. Vale.
ğını bil. Sağlıcakla kal.

403
VI . B Ö L Ü M

SPINOZA, ETHICA (AHLAK)

D escartes, S pin o za 'n m Ethica'sını Çeviriyor1

Baruch de Spinoza (1632-1677)

DEUS: TANRI

D efin ition es: Tanımlar


I. Per cau sam su i in telligo I. Kendisinin nedeni derken,
id cu ju s e ssen tia in volvit exis- özü varoluşunu gerektiren şeyi
ten tiam ; sive id, cu ju s n atu ra kastediyorum ; yani varolm adığı
n o n p o te s t co n cip i n isi exis- takdirde doğasını kavrayama-
ten s. yacağım şeyi.

1 Bu metinler Spinoza'nm Ethica adlı eserinden alıntılardır. Bkz. Dürüşken (çev.) 2011.

404
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

II. Ea res d icitu r in suo ge- II. Bir şey kendisiyle aynı d o­
n ere flnita, quae alia ejusdem ğadan başka bir şeyle sm ırlana-

naturae terminari potest. E- biliyorsa, o şeye kendi cinsinde

xempli gratia corpus dicitur fi- sonlu denir. Örneğin bir cism in

nitum, quia aliud semper ma- sonlu olduğunu söyleriz, çünkü

jus concipimus. Sic cogitatio her zaman daha büyüğünü dü­

alia cogitatione terminatur. At şünebiliriz. O halde bir düşünce

corpus non terminatur cogita­ de başka bir düşünceyle sınırla­


nır. Ama bir cisim bir düşüncey­
tione, nec cogitatio corpore.
le sınırlanmaz, bir düşünce de
III. Per substantiam intel-
bir cisim le sınırlanmaz.
ligo id, quod in se est, et per
III. Töz derken, kendinde o-
se concipitur: hoc est id, cujus
lan ve kendisi aracılığıyla kav­
conceptus non indiget concep-
ran abilen şeyi anlıyorum, yani
tu alterius rei, a quo formari
kavramı başka bir şeyin kavra­
debeat.
m ından oluşturulm ası gerek­
IV. Per attributum intelligo
meyen şeyi.
id, quod intellectus de subs-
IV. Sıfat derken anladığım,
tantia percipit, tan q u a m ejus­
aklımızın tözün özünü kuran
dem essentiam constituens.
şey olarak anladığıdır.
V. Per modum intelligo
V. Tavır derken tözün halleri­
substantiae affectiones, sive
ni anlıyorum; yani başka şeyde
id, quod in alio est, per quod olan ve hatta bu başka şey ara­
etiam concipitur. cılığıyla kavranan şeyi.
VI. Per Deum intelligo ens VI. Tanrı derken mutlak an­
absolute inflnitum, hoc est, lam da sonsuz varlığı anlıyo­
substantiam constantem in - rum; başka deyişle her biri eze-
flnitis attributis, quorum u- li-ebedi ve sınırsız özünü ifade
n u m q u o d q u e aeternam et in- eden sonsuz sıfatlardan ibaret
fln itam essentiam exprimit. tözü.

405
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Explicatio: Açıklama

Dico absolute inflnitum, Mutlak anlamda sonsuz d i­


non autem in suo genere; qu- yorum, kendi cinsinde sonsuz
icquid enim in suo genere demiyorum; çünkü salt kendi
tantum inflnitum est, infinita cinsinde sonsuz olan bir şeyin
de eo attributa negare possu- sonsuz sıfatlara sahip olduğu­
mus; quod autem absolute in­ nu yadsıyabiliriz, ama bir şey
flnitum est, ad ejus essentiam mutlak anlamda sonsuzsa, o-
pertinet, quicquid essentiam nun özü öze ilişkin her şeyi ifa ­
exprim it et negationem nul- de eder ve yadsıyacağım ız h iç­
lam involvit. bir şey içermez.

VII. Ea res libera dicitur, qu- VII. Salt kendi doğasının zo­
ae ex sola suae naturae neces- runluluğu sonucunda varolan ve
sitate existit, et a se sola ad a- eylemini sadece kendisi belirle­
gendum determinatur: Neces- yene özgür denir; başka bir şey
saria autem, vel potius coacta, tarafından varolmaya ve kesin
quae ab alio determinatur ad olarak şu ya da bu şekilde bir şey
existendum et operandum cer- yapmaya zorlanana ise zorunlu
ta ac determinata ratione. ya da daha doğrusu kısıtlı denir.
VIII. Per aeternitatem in- VIII. Ezeli ve ebedi derken,
telligo ipsam existentiam, qu- ezeli ve ebedi bir şeyin tam da
atenus ex sola rei aeternae tanım ından zorunlu olarak an­
deflnitione necessario sequi laşılacağı üzere bizzat varoluşu
concipitur. anlıyorum.

Explicatio: Açıklama

Talis enim existentia ut ae- Çünkü böyle bir varoluş, tıp ­


terna veritas, sicut rei essen- kı şeyin özü gibi, ezeli ve ebedi
tia, concipitur, proptereaque hakikat olarak anlaşılır ve bu
per durationem aut tempus yüzden ne süreyle ne de zam an­
explicari non potest, tametsi la açıklanabilir; hatta süre, b a ş­
duratio principio et fine carere langıcı ve sonu olmayan bir şey
concipiatur. olarak anlaşılsa bile.

406
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Axiomata: Aksiyomlar
I. Omnia, qu ae sunt vel in se I. Varolan her şey ya kendi
vel in alio sunt. başına vardır, ya da başka bir
II. Id, quod per aliud non şeye bağlı olarak.

potest concipi, per se concipi II. Başka bir şey aracılığıyla


kavranması mümkün olmayan
debet.
bir şey kendi kendine kavran­
III. Ex data causa determi-
mak zorundadır.
nata necessario sequitur ef-
III. M evcut bir neden varsa
fectus, et contra si nulla detur
bundan zorunlu olarak bir s o ­
determinata causa, impossibi-
nuç çıkar, ama m evcut bir ne­
le est, ut effectus segu atu r. den yoksa bir sonuç çıkması da
IV. Effectus cognitio a cog- imkânsızdır.
nitione causae dependet, et IV. Sonucun bilgisi nedenin
eandem involvit. bilgisine bağlıdır ve bu bilgiyi
V. Quae nihil commune cum gerektirir.
se invicem habent, etiam per V. Birbirleriyle hiçbir ortak­

se invicem intelligi non pos- lığı olmayan şeyleri birbirleri a-


racılığıyla anlamamız mümkün
sunt, sive conceptus unius al-
değildir; başka deyişle birinin
terius conceptum non involvit.
kavramı diğerinin kavramını
VI. Idea vera debet cum suo
içermez.
ideato convenire.
VI. Doğru fikir kendi nesne­
VII. Quicquid ut non exis-
sine uygun olmalıdır.
tens potest concipi, ejus es- VII. Bir şey varolmayan ola­
sentia non involvit existenti- rak kavranabiliyorsa onun özü
am. varoluş içermez.

Propositio I (I. Önerme)

Substantia prior est natura Töz, doğası gereği, hallerin­


suis affectionibus. d en öncedir.
DEMONSTRATIO. Patet ex Kanıtlama: Bunun kanıtı 3.
Deftnitione 3 e t 5. ve 5. Tanımdan çıkar.

407
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Propositio II (II. Önerme)


Duae substantiae diversa Farklı sıfatlara sahip iki tö­
attributa habentes, nihil inter zü n arasında hiçbir ortaklık
se commune habent. yoktur.
DEMONSTRATIO. Patet eti- Kanıtlama: Bunun kanıtı da
am ex Deûnitione 3. Unaquae- 3. Tanımdan çıkar. Çünkü her iki
que enim in se debet esse, et töz de kendi başına varolmak ve
per se debet concipi, sive con- kendisi aracılığıyla kavranmak
ceptus unius conceptum alte- zorundadır, yani birinin kavra­
rius non involvit. mı diğerinin kavramını içermez.

Propositio III (III. Önerme)


Quae res nihil commune in­ Aralarında hiçbir ortaklık
ter se habent, earum una alte- bulunm ayan şeyler birbirleri­
rius causa esse non potest. nin n ed en i olam az.
DEMONSTRATIO. Si nihil Kanıtlama: Aralarında h iç­
commune cum se invicem ha­ bir ortaklık olm adığına göre,
bent, ergo {per Axioma 5) nec birbirleri aracılığıyla anlaşıl­
per se invicem possunt intelli- m aları da mümkün değildir (5.
gi adeoque (per Axioma 4) una Aksiyom gereği); bu yüzden (4.
alterius causa esse non potest. Aksiyom a göre) biri diğerinin
O.E.D. nedeni olamaz. O.E.D.

Propositio IV (IV. Önerme)


Duae aut plures res distinc- A yrı n itelikte iki ya da daha
tae, vel in ter se distinguuntur fa zla ş e y ya tözlerin sıfatlarının
ex diversitate attributorum farklılığıyla ya da tözlerin hal­
substantiarum, vel ex diversi­ lerinin farklılığıyla ayırt edilir.
tate earundem affectionum. Kanıtlama: Varolan her şey
DEMONSTRATIO. Omnia, ya kendi başına vardır ya da b aş­
quae sunt, vel in se vel in alio ka bir şeye bağlı olarak (1. Aksi­
sunt (per Axioma 1), hoc est yoma göre); yani (3. ve 5. Tanıma
(per Deûnitiones 3 e t 5) extra göre) akim dışında sadece tözler

408
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

intellectum nihil datur p ra ­ ve onlann halleri vardır. Öyleyse


e te r substantias earumque aklın dışında onca şeyi birbirin­
affectiones. Nihil ergo extra den ayırt edebileceğimiz tözler­
intellectum datur, per quod den başka hiçbir şey yoktur, ya
plures res distingui inter se da şöyle söylemek gerekirse (4.
possunt, praeter substantias, Tanıma göre), tözlerin sıfatların­
sive quod idem est {per Defini- dan ve tözlerin hallerinden baş­
tionem 4) earum attributa ea- ka hiçbir şey yoktur. Q.E.D.
rumque affectiones. Q.E.D.

Propositio V (V. Önerme)


In rerum natura non p os­ E vren d e aynı doğaya ya da
sunt dari duae aut plures aynı sıfata sahip iki ya da daha
substantiae ejusdem naturae fa zla töz olamaz.
Kanıtlama: Farklı iki ya da
sive attributi.
daha fazla töz olmuş olsaydı,
DEMONSTRATIO. Si daren-
bunlar birbirinden ya sıfatla­
tur plures distinctae, debe-
rındaki farklılıkla ya da halle­
rent inter se distingui vel ex rindeki farklılıkla ayırt edile­
diversitate attributorum, vel ceklerdi (bir önceki Önermeye
ex diversitate affectionum (per göre). Sadece sıfatlarındaki
Propositionem praecedentem). farklılığa göre ayırt edilecekler­
Si tantum ex diversitate att­ se, o zaman herhangi b ir sıfata
sadece birinin sahip olduğu da
ributorum, concedetur ergo,
kabul edilecektir. Yok eğer hal­
non dari nisi unam ejusdem
lerindeki farklılığa göre ayırt
attributi. At si ex diversitate
edileceklerse o zaman da töz
affectionum, cum substantia hallerinden önce olduğu için
sit prior natura suis affecti- (1. Önermeye göre), hallerini bir
onibus (per Propositionem 1) kenara koyup sırf töze yöneldi­
depositis ergo affectionibus et ğim izde, yani (3. ve 6. Aksiyoma
in se considerata, hoc est (per göre) doğru şekilde düşündü­
ğüm üzde, ortada bir tözü diğe­
Definitionem 3 et Axioma 6)
rinden ayrı olarak düşünebile­
vere considerata, non poterit
ceğim iz b ir şey olmayacaktır;
concipi ab aba distingui, hoc o halde (bir önceki Önermeye
est (per Propositionem prae­ göre) tek bir töz söz konusu­
cedentem) non poterunt dari dur, birden fazla tözün olm ası
plures sed tantum una. Q.E.D. imkânsızdır. Q.E.D.

409
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Propositio VI (VI. Önerme)


Una substantia non potest Tek olan töz başka b ir töz ta­
produci ab alia substantia. ra fın d a n m eydana getirilem ez.
DEMONSTRATIO. In rerum Kanıtlama: Evrende aynı sı­
natura non possunt dari duae fatı taşıyan iki töz olamaz (bir
substantiae ejusdem attribu- önceki Önermeye göre), yani (2.
ti (per Propositionem praece- Önermeye göre) aralarında or­
dentem), hoc est (per Proposi­ tak bir özelliğe sahip iki töz o-
tionem 2), quae aliguid inter lamaz. Bu yüzden (3. Önermeye
se commune habent. Adeoque göre) bunlar birbirlerinin nede­
(per Propositionem 3) una al- ni de olamazlar, başka deyişle
terius causa esse nequit, si­ bir töz başka bir töz tarafından
ve ab alia non potest produci. meydana getirilemez. Û.E.D.
Û.E.D.

Corollarium (Önerme Sonucu)


Hine sequitur, substantiam Buradan çıkan sonuca göre,
ab alio produci non posse. Nam bir tözün başka herhangi bir şey
in rerum natura nihil datur tarafından m eydana getirilm esi

praeter substantias earumque imkânsızdır. Çünkü 1. Aksiyom


ve 3. ve 5. Tanıma göre, evrende
affeetiones, ut patet ex Axio-
sadece tözler ve tözlerin halle­
mate 1 et Definitionibus 3 et
ri vardır. Ama bir töz meydana
5. Atqui a substantia produci
getirilemez (bir önceki Önerme
non potest (per praecedentem gereği). O halde bir töz b a ş­
Propositionem). Ergo substan­ ka herhangi bir şey tarafından
tia absolute ab alio produci meydana getirilemez. Û.E.D.
non potest. Û.E.D. Başka Şekilde Kanıtlama:
ALITER. Demonstratur hoc Bu sonuç saçmaya indirgeme
etiam facilius ex absurdo cont- yöntemiyle daha da kolay kanıt­
lanır. Çünkü töz başka bir şey
radictorio. Nam si substan­
tarafından meydana getirilmiş
tia ab alio posset produci, ejus
olsaydı, bu tözün bilgisi kendi
cognitio a cognitione suae cau-
nedeninin bilgisine bağlı ola­
sae deberet pendere (per Axi- caktı ki (4. Aksiyoma göre), bu
oma 4); adeoque (per Deflniti- durumda (3. Tanıma göre) töz,
onem 3) non esset substantia. töz olmaktan çıkacaktı.

410
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M etin d e G eçen Ö nem li T erim ler

A etern ita s: Ezeli ve ebedi oluş; öncesizlik ve sonrasızlık; zamana


bağlı olmama, sınırsız olma. Spinoza'ya göre aeternitas, varolu­
şun kendisidir ve bu yüzden ne süreyle ne de zamanla açıklana­
bilir.
A ffectio: 1. Hal, değişebilir nitelik. 2. Duygu durumu, duygu değişi­
mi; (çoğ.) A ffe ctio n e s: Haller, değişebilir nitelikler; duygu deği­
şimleri. Spinoza, E thica'm n temel terim lerinden biri olan affecti-
onesı özellikle I. Bölüm de m od u s (tözün ve hallerinin tarzı, tavrı)
yerine kullanır, çünkü m od i (tavırlar, tarzlar, biçimler, görünüş­
ler) tözün değişebilir özelliğidir ve ontolojik ve epistem olojik ola­
rak töze bağlıdır. Daha açık b ir ifadeyle, a ffection es bu bölüm de
Tanrı'm n tezahürleri, yani varolan her şey anlamına gelir. Diğer
bölüm lerde ise a ffectio n es terim iyle insanın yaşadığı duygu du­
rumları, yani etkide bulunduğunda ya da kendisine etkide bu ­
lunulduğunda zihninde ve bedeninde oluşan duygu değişim leri
kastedilir. A ffectio n esm tekil biçim i olan a ffectio, Latincede en
yalın anlam ıyla "dış b ir etki sonucunda zihin ve beden durumun­
da m eydana gelen değişim "dir ve geçicidir. Kalıcı olan habitus-
tur. Bu kelime, afficio fiilinden gelir. A fficio fiilinin ilk anlamı
"birine bir şey yapmak"tır, başka deyişle "bedenin ya da zihnin
şu ya da bu hale girm esine neden olacak bir etki yaratmak"tır.
İşte yaratılan bu etkiyle zihnin ve bedenin yaşadığı o anki du­
ruma, yani şu ya da bu halde olm asına veya şu ya da bu şekilde
bir duygu yaşam asına a ffectio denir. Bu yüzden m odusun var­
lığı başka b ir şeydedir, yani başka b ir şeye bağlıdır ve bu başka
şey sayesinde anlaşılır. Çünkü bu başka şey, raodustan önce gelir
ve mantıksal olarak kendisinden önce gelen neyse, işte ancak o
şey kavrandıktan sonra anlaşılabilir. M odustan önce gelen şey­
se mantıksal olarak tözdür ve m od u s töze hem varlığını hem de
kavramını borçludur. Spinoza'da tavır, bir aldatıcı görünüş ya da
yanılsam a değil, aksine (gerçekliği substanstianm gerçekliğine
bağlı olmakla birlikte) gerçektir. Herhangi bir şeyin gerçekliği
başka b ir şeye bağlı değilse, o şeyin bilgisine kendi başına varo-

411
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

lan olarak düşünülerek ya da kendisinin yardım ıyla erişilir. Bu­


na karşın herhangi bir şey başka bir şeye bağlı olarak gerçekse,
o zaman onun bilgisine, bağlı olduğu şeyin bilgisine erişerek va­
rılır. Öyleyse tavır, başka bir şeye bağlı olarak vardır ve o başka
şeyin yardımıyla kavranır. Tavrı doğru olarak bilmek, onun suhs-
tantiaja (töze) bağlı olduğunu ve onun aracılığıyla kavrandığını
bilmektir. Burada vurgulanması gereken önemli bir ayrıntı da,
Ethica'da affectio ile yine afficio fiilinden türeyen a ffectu s (genel
anlamıyla duygu) terimlerini birbirine karıştırmamak gerektiği­
dir. Spinoza Ethica'smm V. Bölümünün 2. Önermesinde affectu su
com m otio (harekete geçme, duyarlığın harekete geçişi, coşku ve
heyecan) terimiyle eşanlamlı kullanarak bu terimin farklılığını
bizzat vurgulamıştır ve buna bağlı olarak Ethica'nm çoğu İn­
gilizce çevirisinde affectu s feelin g ya da em otion kelim eleriyle
karşılanmıştır. Bu yüzden Spinoza'da bu terimi felsefede terim-
leştiği şekliyle, yani salt "duygulanım" olarak görmemek gerekir.
Attributum : Sıfat. Ethica'nm temel terimlerinden biridir. A tt­
ributum, Latince attribuo (bir şeyi bir şeye yüklemek, katmak
vb) fiilinden türer ve yalın olarak "yüklenen şey" anlamına ge­
lir. Spinoza'da tekil (attributum) ya da çoğul (attributa) şekilde
kullanılır ve Tanrı'nın özünü oluşturan sıfat ya da sıfatlar ola­
rak geçer. Spinoza'ya göre sıfat, tözün özüdür ve aslında tözün
kendisidir (Attributus sive Substantia). İnsan aklı tözü doğru
şekilde algılayabilse de onu sınırsız bir varlık olarak algılama
yetisine sahip değildir. Başka deyişle insanın duyuları ve düşün­
cesi katıksız, çıplak ve saf,varlığı anlayacak yetiye sahip değildir.
Bu yüzden tözü ancak onun sıfatları aracılığıyla anlayabilir. İşte
sıfat, tözün şu ya da bu şekilde algılanmasını sağlayan şeydir,
aslında tözün tam da kendisidir. Dolayısıyla Spinoza'da attribu­
tum, kendisi aracılığıyla, yani kendinde kavranan ve hakkında
bilgi edinmek için başka bir şeyin bilgisine gereksinim duym a­
yandır. Töz, her bir sıfatında farklı olsa da, bütün sıfatlarıyla bir
bütündür. Her sıfat, varolan şeyin gerçek özelliğidir ve sonsuz
sayıdadır. Ama insan aklı tözün, yani gerçekliğin iki temel sıfatı­
nı Extensio ve Cogitatio (Yer Kaplama ve Düşünce) sıfatlarını ya

412
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

da özniteliklerini, yani Tanrı'nm yer kaplayan ve düşünen varlık


oluşunu kavrayabilir.
Axiom a: Aksiyom; temel önerme. Yunanca bir terim olan axiom a
(aksiyom, belit, mütearife) kendiliğinden apaçık olduğundan öte­
ki önerm elerin tem eli ve ön dayanağı sayılan önermedir.
Causa sui: Kendisinin nedeni; kendi varoluşuna neden olan şey.
E th ic a 'nın temel terim lerinden biri olan causa sui, Spinoza'ya
göre mantıksal olarak kendi varoluşuna neden olm ası için
hâlihazırda olm ası gereken şeydir. Kendisinin nedeni olan şeyin
doğası, varolm adığı takdirde kavranamaz. Çünkü varolm ak onun
tam da doğasına özgüdür ya da, şöyle dersek, böyle bir şeyin özü
varoluş gerektirir. D olayısıyla kendisine neden olan bir şey, ezeli
olarak etkin bir doğaya sahip olmalıdır, çünkü ancak etkin bir
doğa kendi varoluşuna neden olmaya başlayabilir ve varoluşunu
da h içbir şekilde sonlandırm az; bu yüzden sonsuzca ve kesinti­
siz bir şekilde varolm aya devam etmek, yani hep kendini etkin
şekilde gerçekleştirm ek zorundadır. îşte bu nedenle kendisinin
nedeni olan, ezeli-ebedi ve sınırsız (infinitus) olmak zorundadır.
Spinoza'da sadece töz, yani Tanrı kendisinin nedenidir; çünkü
salt töz, yani Tanrı başka (dış) b ir şey tarafından (ab extra) o l­
maya ya da etkide bulunm aya zorlanamaz. Doğasının gerçekliği
dışında, O'nu etkide bulunmaya sevk eden hiçbir neden yoktur.
O'nun eylemini denetleyecek ya da O'nu eylemde bulunmaya sevk
edecek h içb ir dışsal düzen (kader) yoktur, başka deyişle kadere
bağlı değildir.
Cogitatio: Düşünce; Düşünme edim inin içeriği. Tek b ir düşünce ola­
rak Tanrı'nm Düşünen sıfatının bir parçası veya Düşünen Şey sı­
fatı altında kavranılan tözün ya da Tanrı'nm bir tavrı.
Cognitio: Bilgi; bilm e edimi.
C onceptus: Kavram; bir nesnenin ya da düşüncenin zihindeki soyut
ve genel tasarımı.
Corpus: 1. Cisim, Nesne. 2. Beden. Spinoza'da corpus, sonlu olan ve
kendi doğasına sahip bir varlıkla sınırlı olandır, ya da Yer Kap­
lama sıfatına (Exte n sio ) bağlı olm adan varolamayan ve kavranı-
lamayan varlıktır. Başka deyişle Yer Kaplama (Extensio) sıfatının

413
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

sınırlı bir parçasıdır ya da Yer Kaplam a'nın bir tavrı {modus),


yani Yer Kaplama sıfatının altında kavranılan tözün (su bsta n tia)
bir tavrıdır.
Deflnitio: Tanım; bir kavramın ya da nesnenin sınırlanması, belir­
lenmesi.
Deus: Mutlak Sonsuzluk; Tanrı. E thica’nın I. Bölümünün inceleme
konusu olan Tanrı, Spinoza'da sonsuz sıfatlardan ibaret ve bu
sonsuz sıfatların her biri ezeli ve ebedi özünü ifade eden bir var­
lık, bir tözdür (Ens corıstans infinitis attributis, quorum unum -
quodqııe aeternam et infinitarrı esserıtiam exprim it, I. Bölüm
11. Önerme). Spinoza için bu tanıma uyan tek bir töz vardır, o
da Tanrı'dır. Dolayısıyla Spinoza'da substantia, Deus'tur ve subs-
tantianm bütün tanımları Deus için geçerlidir. Buna göre Spino­
za için Tanrı kendisinin nedeni olan, özü varoluşunu gerektiren,
başka hiçbir şeye bağlı olmayan, ama başka her şeyin kendine
bağlı olduğu katıksız, sa f varlıktır. Spinoza'daki Tanrı'yı her­
hangi bir dinin tanrısı olarak algılamamak gerekir. Çünkü onun
Tanrı'dan anladığı daha çok Evren, D oğa'nm Tekbiçim liliği, Ger­
çeklik, Mutlak Olan, Kendi Başına Varolan, H içbir şeye Bağımlı
Olmayan, Koşulsuz Olan'dır. Spinoza'ya göre kendi başına varo­
lan Gerçeklik {Realitas) kavramı, M utlak Olan'a (Absolutus) ve
Mutlak Olan kavramı da bizi salt olarak Gerçek ve Tek Olan'a g ö ­
türür. Dolayısıyla Töz ya da Tanrı (Substantia sive Deus) her biri
ezeli ve ebedi oluşunu (aeternitas) ve sonsuz özünü (essentia) ifa ­
de eden sonsuz sıfatlardan (attributus) ibaret olandır ve zorunlu
olarak (necessitate) vardır. Tanrı varolm ak zorunda olduğundan
ve buradaki zorunluluk dışsal ve rastlantısal bir varoluşa değil,
her yerde hazır ve nazır bir varoluşa işaret ettiğinden, Tanrı'nm
varoluşu bir süreliğine bir varoluş ya da belirsiz uzun bir süre
varoluş olarak düşünülemez. Çünkü Tanrı'nm varoluşu, doğa­
sının ya da tanımının zorunlu sonucudur; bu anlamda da ezeli
ve ebedidir (aeternitas et infinitus). însan Tanrı'n m varoluşunu
ancak varolmanın sonsuz gerçekleşm esi olarak düşünebilir, ya
da daha çok varlık olarak. Tanrı, En Mükem m el Varlık'tır (Ens
Perfectissimum) ya da En Gerçek Varlık'tır (Ens Realissim um ).

414
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Çünkü Gerçekliğin bütün biçim lerini ve bütün sıfatlarını kapsar.


Yer Kaplayan Şey {Res Extensa) ve Düşünen Şey (Res Cogitans)
Tanrı'nm sıfatlarıdır ya da Tanrı'nm sıfatlarının tavırlarıdır. İn­
san zekâsı (intelligentia) Tanrı'yı ancak Yer Kaplama (Exterısio)
ve Düşünce (C ogitatio) sıfatlarıyla kavrayabilir, çünkü Tanrı'nm
gerçekliğinin ya da varlığının bütün biçim lerini idrak edemez
ve adlandıramaz. Sadece b ir şeyin ne kadar sıfatı varsa, o ka­
dar gerçek olduğunu bilir ve o şeye herhangi bir sınır koyamaz;
bu yüzden sadece sonsuz (infinitus) diyebilir. Ama Tanrı, Mutlak
olduğundan, bu sıfatların fazlasıdır. Spinoza'nm Tanrı'nm var­
lığım kanıtlam ası I. Bölüm ün 11. Önermesinden itibaren başlar
ve Descartes ile A nselm us'un Tanrı'nm varlığını kanıtlamak için
seçtikleri ontolojik kanıtlama yolundan farklı bir yol izler. Çünkü
Spinoza söz konusu düşünürler gibi, Tanrı kavramının zorunlu
varoluş içerm esi Tanrı'nm varoluşunu kanıtlar, demez. Ona g ö­
re bu tür kanıtlamalar, kavramda zorunlu varoluşun gerçeklik­
te de zorunlu bir varoluşu ima ettiğini gösterm ez ve bu yüzden
inandırıcı değildir. Spinoza'nm Tanrı'nm varlığını kanıtlarken
yürüttüğü akıl, Tanrı'nm kavram ından yola çıkıp onun varoluşu­
nu kanıtlamaya yönelik değildir. Tanrı'nm, her biri ezeli ve ebedi
özünü ifade eden sonsuz sayıda sıfattan ibaret bir töz olması,
ona göre, Tanrı'nm her bir sıfatının varolan olarak algılandığı
katıksız varlık olduğunu gösterir. Bu sonsuz sıfatların her biri,
özün sonsuzluğunun ifadesidir. Ona göre böyle bir tözün va­
rolm adığını doğru bir şekilde kavrayabilmek mümkün değildir,
çünkü töz kendi başına bir varlıktır ve kendi başına varlık olm a­
mış olsaydı, h içb ir varlık olm amış olurdu ve hiçbir şeyin kavra­
m ı oluşturulam azdı. Bu bağlam da da Tanrı mutlak anlamda İlk
Neden'dir (D eum esse absolute cau sam prim am ).
E ssentia: Öz; bir şeyin kendisi; bir şeyi o şey yapan ve öteki şey­
lerden ayıran mâhiyet; varlığın aslını kuran. Spinoza'da zaman
zaman doğa (n a tu ra ) ile eşanlam lı kullanılır.
E xistentia: Varoluş, m evcudiyet; her varolanın veya her gerçek ola­
nın (Tanrı'dan kum tanesine kadar) gerçekliği; varolan, gerçek
varlık.

415
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Idea: Fikir; düşünen bir şey olan zihnin edimi; düşünen bir varlık
olan Tanrı'nm etkinliği; düşüncenin ilk örneği. Spinoza için dü­
şünen varlık olarak Tanrı, düşünme etkinliğinin kendisidir. Bu
anlamda Tanrı'nm zihni ile Tanrı'nm fikri arasında hiçbir fark
yoktur. Ona göre yalnızca Tanrı düşünen varlıktır, yani sonsuz
bir düşünme etkinliğidir; diğer tüm zihinler birer düşünme tavrı
ya da biçimidir. Tanrı'nm fikri kendini sonsuz ve sonlu düşünme
biçimleri olarak gerçekleştirir. Bu yüzden sonlu düşünme b içim ­
leri (örn. insanın zihni, fikri), Tanrı fikrini »şu ya da bu şekilde ifa­
de eden düşünme biçimleridir, yani sonlu fikirlerdir. Bu yüzden
Spinoza'da her zihin bir fikirdir. Fikir sahibi olmaksa, Tanrı'nm
düşünme etkinliğinden pay almaktır.
Ideatum: Düşüncenin konusu, fikrin konusu; nesne.
Infinitus: Sonsuz, sınırsız; sonu ve sınırları düşünülemeyen; her sı­
nırı aşan, her sonludan büyük olan. Spinoza'da bir şeyin sonsuz­
luğu kendi doğasından, yani tanım ında saklı anlamlarından ileri
gelir. Sonsuz olanın sınırları yoktur, bu yüzden sadece düşünü­
lebilir ve bir imgesi oluşturulabilir. Dolayısıyla sadece töz, yani
Tanrı zorunlu olarak sonsuzdur. Varolan her şey sadece ondadır,
yani tüm varlık ona bağlıdır.
Intellectus: Akıl, idrak kabiliyeti, anlama yetisi.
Modus: 1. Tavır, hal, durum, görünüm; varlığın varoluş biçim i, tarzı;
Tanrı'nm, yani saf kudretin kendisini sonsuzca açığa vurma şek­
li, tarzı; Tanrı'nm sıfatlarından birinin aldığı görünüm, biçim ya
da durum; 2. Substantia'nm (Tözün) tavrı, görünümü, hali, başka
deyişle tözün başka bir şeyde olan ve bu başka şey aracılığıyla
kavranabilen halleridir, yani tözün değişebilir nitelikleridir (af­
fectiones). 3. Düşünme biçim i, tarzı.
Natura: Doğa. 1. Kendi başına varolan olarak Tanrı, Töz (Deus sive
Natura). 2. Sonlu varlıkların dünyası. 3. Şeylerin özü ya da şey­
lerin kendi türündeki diğer şeylerle paylaştığı öz görünümü; bir
şeyi o şey yapan öz (insanın doğası, atm doğası gibi).
Necessitas: Zorunluluk, mecburiyet, zaruret. 1. Bir şeyin olma m ec­
buriyeti; olduğundan başka olmama durumu. 2. Kavramların ve

416
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

önerm elerin m antıksal bağlantısındaki zorunlu doğru. 3. Bir ne­


denin bir etkiyi ya da sonucu doğurm a zorunluluğu.
Res: Şey, varlık. Spinoza bu terim i zaman zaman ens olarak kullanır.
Substantia: 1. Töz, cevher. 2. Gerçeklik. 3. Tanrı. E thica'nm temel
terim lerinden biri olan substantia, Spinoza'ya göre kendi başına
varolan ya da kendinde varolan ve ancak k e n d i s in in yardım ıyla
kavranan şey, yani Tanrı'dır. Töz, bu tanım ı gereği kendisinin dı­
şında başka bir şeye ihtiyaç duymaz, yani h içbir şeye bağlı değil­
dir. Töz, sadece kendi essentiasıyls. (özüyle) kavranır (p e r solara
essentiam ) ve bu tür bir kavrayış, kavrayışın en mükemmel b i­
çimidir. Spinoza'ya göre su b sta n tia jı m od u s (tavır) ile olan iliş­
kisi içinde değerlendirm ek gerekir, çünkü substantia ile m odus
Gerçekliğin (Realitas), yani evrenin ta kendisidir ve gerçeklik tü­
müyle kendi başına varolana dayanır. Tözün tavırlarını ne kadar
çok anlarsak, tözü de o kadar çok anlarız; çünkü tavırlar tözün
ifade bulduğu biçim lerdir ve en yakın nedeninin (proxim a causa)
bilgisine ererek, yani Töz'ün bilgisine ererek idrak edilirler. Do­
layısıyla Töz, doğal olarak tavırlarından (modi) önce gelir. Ayrıca
Spinoza'da töz tektir ve sonsuzdur; yani aynı doğada ve aynı sı­
fatlara (attributa) sahip ve sonsuz olan birden fazla töz olamaz.

417
VI I . B Ö L Ü M

DESCARTES, MEDITATIONES DE PRİMA


PHIIOSOPHIA (METAFİZİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER)

Descartes, Öğrendiği Latince Gram eri


Hayata Geçiriyor ve Bir Eser Kalem e Alıyor

Paris, Musee du Louvre, 1785

1. Semel In Vita De Omnibus esse Dubitandum:


Hayatta Bir kez Her şeyden Şüphe Edilm eli1

Animadverti iam ante ali- Bundan birkaç yıl önce, genç­

quot annos quam multa ine- liğim den bu yana ne çok yanlı­
şı doğru olarak kabul ettiğimi,
unte aetate falsa pro veriş
dolayısıyla bu yanlışların üze­
admiserim, et quam dubia rine tem ellendirdiğim şeylerin
sint quaecunque istis postea ne kadar kuşku götürdüğünü

1 Bu metinler Descartes'm Meditationes De Prima Philosophia adlı eserinden alıntılardır. Bkz.


Dürüşken (çev.) 2013.

418
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

superextrııxi, ac proinde fun- fark ettim ve o günden itibaren


ditus om n ia semel in vita esse bilim lerde sağlam ve kalıcı bir
evertenda, atque a primis fun- şey inşa etmek istiyorsam , ha­
damentis denuo inchoandum, yatımdaki her şeyi bir kerede
si quid aliquando firmum et kökünden söküp atmam ve m e­
mansurum cupiam in scientiis seleye tekrar en başından b a ş­
stabilire. lamam gerektiğini anladım.

Nempe q u id q u id hactenus Bugüne değin çok doğrudur

ut maxime verum admisi, vel a diye kabul ettiğim ne varsa hep­

sensibus, vel per sensus acce- sini ya duyularımdan ya da du­


yular aracılığıyla edindim, ama
pi, hos autem interdum fallere
bunların zaman zaman beni al­
deprehendi; ac prudentiae est
dattıklarım da anladım. Sağdu­
nunquam illis plane confidere
yuma göre bizi bir kez aldatana
qui nos vel semel deceperunt.1
da bir daha asla güvenmemeliyiz.
Sed forte quamvis inter­
Evet, belki duyular bizi ba ­
dum sensus circa minuta qua-
zen çok küçük ve çok uzaktaki
edam et remotiora nos fallant,
nesneler konusunda aldatırlar,
pleraque tamen alia sunt de
ama duyular yoluyla edinilm iş
quibus dubitari plane non po-
olm alarına rağmen kendilerin­
test, quamvis ab iisdem hauri-
den asla kuşku duyam ayacağı­
antur; ut iam me hic esse, fo-
mız öyle çok şey de vardır ki;
co assidere, hiemali toga esse tıpkı benim şim di burada ol­
indutum, chartam istam ma- mam, ateşin yanında oturuyor
nibus contrectare, et similia: olmam, üzerim de şu kışlık giy­
manus vero has ipsas, totum- sim in olm ası, elimde bu kâğıdı
que hoc corpus meum esse, tutuyor olm am ve buna benzer
qu a ratione posset negari? şeyler. Çünkü bu ellerin ve tüm
Praeclare sane, tanqu- bu bedenin benim olduğunu
am non sim homo qui sole- hangi mantık reddedebilir?
am noctu dormire, et eadem Aman ne müthiş! Sanki ben
omnia in somnis pati, vel eti- her gece uyku uyuyan b ir insan
am interdum minus verisimi- değilim ve sanki rüyalarımda o
lia, quam quae isti vigilantes: delilerin uyanıkken yaşadıkları­
nın aynısını, hatta ara sıra çok
1 Descartes, Meditationes De Prima Philo-
sophia, 1.8; 9. daha tuhaflarını yaşamıyorum!

419
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

quam frequenter vero usitata Kim bilir kaç kez şu bilindik olay­
ista, me hic esse, toga vestiri, larla karşılaşmışımdır, yani gece
uyurken burada olduğumu, üze­
foco assidere, quies nocturna
rimde kışlık giysimin olduğunu
persuadet, cum tamen posi-
ve ateşin yanı başında oturdu­
tis vestibus ja c e o inter strata!
ğumu sanmışımdır, oysa o sıra­
Atqui nunc certe vigilantibus da üstümü çıkarmış yatağımda
oculis intueor hane chartam, yatıyorumdur. Ama şimdi uyanık
non sopitum est hoc caput qu- gözlerle bu kâğıda baktığımdan
od commoveo, manum istam kuşkum yok, salladığım şu ba­
şım uykulu değil, bu elimi bile
prudens et sciens extendo et
bile uzatıyorum ve uzattığımın
sentio, non tam distineta con-
farkındayım, oysa uyurken bun­
tingerent dormienti. û u asi sci-
lar bu kadar net olmuyor. Aman
licet non recorder a similibus sanki bunlara benzer sanıların
etiam cogitationibus me alias oyununa geldiğim başka hiçbir
in somnis fuisse delusum: qu- olay hatırlamıyorum! Meseleye
ae dum cogito attentius, tam daha dikkatli bakınca, uyanık­

plane video n um quam certis lığın uykudan hiç de bariz işa­


retlerle ayrılamayacağını açıkça
indiciis vigiliam a somno posse
görüyorum. Öyle şaşkınım ki, bu
distingui, ut obstupescam, et
şaşkınlık neredeyse beni uyuyor
fere hic ipse stupor mihi opi- olduğumu sanmamın doğru bir
nionem somni con flrm et.1 şey olduğuna ikna edecek.

2. Quid Est Verum? Hakiki Olan N edir?2

Suppono igitur omnia qu- O halde gördüğüm her şeyin

ae video falsa esse, credo nihil sahte olduğunu varsayıyorum,


yalancı hafızam ın sunduğu
unquam extitisse eorum quae
h içbir şeyin asla varolm am ış
mendax memoria repraesen-
olduğuna ve h içbir duyumun
tat, nullos plane habeo sen- olm adığına inanıyorum; cisim ,
sus; corpus, flgura, extensio, biçim , m ekânda yer kaplama,

1 Descartes, Meditationes De Prima Philosophia, 1.10.


2 Descartes, Meditationes De Prima Philosophia, 2.18.

420
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

motus, lo cu sq u e su n t ch im e- hareket ve yer de birer masal


rae; quid ig itu r e rit verum? canavarı. Peki, hakiki olan ne?
fortassis h o c unum, nihil esse Belki de sadece şu: H içbir şeyin
certi. kesin olmaması.

Sed unde scio nihil esse di- Ama şim di sıraladıklarım


dışında, bende en ufak kuşku u-
versum ab iis omnibus quae
yandırmayacak başka bir şeyin
iam iam recensui, de quo ne
olm adığı ne malum? Bu düşün­
minima quidem occasio sit du-
celeri bana zerk eden b ir Tanrı
bitandi? Nunquid est aliquis
yok mu ya da bu adla anacağım
Deus, vel quocunque nomine
bir şey? Ama niçin böyle bir şey
illum vocem, qui mihi has ipsas
düşüneyim , ya bütün bu düşün­
cogitationes immittit? quare
celerim in kaynağı bensem ? Ama
vero hoc putem, cum forsan o zaman en azından ben bir şey
ipsemet illaru m author esse olmaz mıyım? Ama daha demin
possim? N u n qu id ergo saltem h içbir duyumun ya da bir b e ­
ego aliquid sum? Sed jam ne- denim in olm adığını söyledim .
gavi me habere ullos sensus, et Doğrusu kalakaldım, çünkü
ullum corpus; haereo tamen, bundan ne çıkacak ki? Yani b e ­
nam qu id inde? Simine ita cor- denime ve duyularıma, onlarsız
pori, sensibusque alhgatus, ut olam ayacak kadar mı m ecbu­

sine illis esse non possim? Sed rum? Ama kendi kendimi dün­
yanın, göğün, yerin, zihinlerin,
mihi persuasi, nihil plane es­
bedenlerin olm adığına inan­
se in mundo, nullum coelum,
dırm ıştım , öyleyse kendim in de
nullam terram, nullas mentes,
olm adığına inandırm ış olm uyor
nulla corpora, nonne igitur
muyum? Kesinlikle hayır. Çün­
etiam me non esse? Imo cer-
kü kendimi bir şeye inandır­
te ego eram si q u id mihi per­
m ışsam , demek ki vardım. Ama
suasi. Sed est deceptor nescio
kesin bir aldatıcı var, öylesine
quis, summe potens, summe güçlü, öylesine kurnaz ki bu,
callidus, qu i de industria me işi gücü sürekli beni aldatmak.
semper fallit. Haud dubie igi­ Ama beni aldatıyorsa, h iç kuş­
tur ego etiam sum, si me fal­ kusuz ben de varım demek ki. O
lit, et fallat qu a n tu m potest, zaman istediği kadar aldatsın,

421
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

nunquam tamen efficiet, ut bir şey olduğumu düşündüğüm


nihil sim quamdiu me aliquid sürece, hiçbir şey olduğuma b e ­

esse cogitabo. Adeo ut, omni- ni asla inandıramayacak. O hal­


de, her şeyi yeterince ve dikkat­
bus satis superque pensitatis
lice gözden geçirdikten sonra, şu
denique statuendum sit hoc
önermeyi, yani benim, öyleyse
pronuntiatum: ego sum, ego
varım önermesini ne zaman dile
existo, quoties a me profertur, getirsem, ya da zihnimden geçir­
vel mente concipitur, necessa- sem, bunun zorunlu olarak doğ­
rio esse verum. ru olduğunu kabul etmeliyim.

3. Cogito, Ergo Sum: Düşünüyorum, O Halde Varım1


Nondum vero satis intelligo, Ama şim di zorunlu olarak

quisnam sim ego ille, qui iam varolan beni hâlâ tam olarak

necessario sum, deincepsque anlamış değilim. Bu yüzden k ö­


rü körüne benim yerime herhan­
cavendum est, ne forte quid
gi bir şeyi geçirm em ek için çok
aliud imprudenter assumam
dikkatli olm alıyım ki, düşünce­
in locum mei, sicque aberrem
lerim arasında en kesin ve en
etiam in ea cognitione, quam
aşikâr olduğunu iddia ettiğim
omnium certissimam, eviden- bari bu düşüncem de yanılmış
tissim am qu e esse contendo. olmayayım. Öyleyse bu düşün­
ûuare jam denuo meditabor ce silsilesine başlam adan önce,
quidnam me olim esse credi- vaktiyle ben olduğum a inan­

derim, priusquam in has co-, dığım şey üzerine bir kez daha
yoğunlaşm alıyım . Ardından, az
gitationes incidissem; ex quo
evvel ileri sürmüş olduğum ge­
deinde sübducam quidquid al-
rekçelerle az da olsa çürütüle-
latis rationibus vel minimum
bilecek olan inançlarım ı aradan
potuit infirmari; ut ita tandem
çıkarm alıyım ki, sonunda geriye
praecise remaneat illud tan­ sadece kendimle ilgili bu kesin
tum quod certum est et incon- ve sarsılm az inancım kalabil­
cussum. sin.

Descartes, Meditationes De Prima Philosophia, 2.19.

422
DES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

d ııid n a m igitur antehac m e 0 halde ben evvelden ken­


esse putavi? Hominem scilicet, dim i ne olarak düşünmüştüm?

sed quid est homo? dicamne Elbette bir insan. Peki ama in­
san nedir? Akıl sahibi b ir can­
anim al rationale? non, quia
lı mı dem eliyim? Hayır. Çünkü
postea quaerendum foret qu-
bunun ardından hayvan nedir,
idnam animal sit, et quid rati­
akıl sahibi nedir, diye sormam
onale, atque ita ex una quaes- gerekecek ve böylece tek bir so­
tione in plures difflcilioresque rudan gitgide daha zor sorulara
delaberer; nec iam mihi tan- kayacağım. Benimse artık böyle

tum otii est, ut illo velim inter ince ayrıntılarla harcanm asına
göz yum abileceğim hiç b oş vak­
istiusmodi subtilitates abuti.
tim yok. Bu yüzden ben burada
Sed hic potius attendam q u id
daha çok benim ne olduğum u
sponte, et natura duce cogita-
düşündüğüm anda, zihnimde
tioni meae antehac occurrebat kendiliğinden ve doğanın yardı­
quoties qu id essem conside- m ıyla ne oluşuyor idiyse onun
rabam: nempe occurrebat pri- üzerinde duracağım. M esela
mo, me h ab ere vultum, ma- ilk oluşan, benim yüzümün, el­

nus, brachia, totamque hane lerimin, kollarım ın olduğuydu;


bir de beden adını verdiğim iz
membrorum machinam, qualis
ve bir cesette bile görebilece­
etiam in cadavere cernitur, et
ğim türde, organlardan ibaret
qu am corporis nomine desig-
bir makine. Sonra beslendiğim
nabam ; occurrebat praeterea fikri oluşuyordu, hareket etti­
me nutriri, incedere, sentire ğim, hissettiğim ve düşündü­
et cogitare; quas quidem ac- ğüm. Ben daha önce bütün bu

tiones ad animam referebam; eylem lerim i ruha bağlıyordum .


Ama bu ruhun ne olduğuna ya
sed qu id esset haec anim a, vel
hiç kafa yorm uyordum ya da
non advertebam, vel exigu u m
onu ipince bir şey olarak hayal
nescio quid im aginabar, instar
ediyordum , bedenin en sert kı­
venti, vel ignis, vel aetheris, sım larına bile nüfuz eden ade­
quod crassioribus mei parti- ta b ir rüzgâr, bir ateş ya da saf
bus esset infusum. De corpore bir hava olarak. Bedene gelince,

423
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

vero ne dubitabam quidem, onda kuşkulanacak hiç bir yan


sed distincte me nosse arbit- bulamıyordum, aksine onun do­

rabar ejus naturam, quam si ğasını gayet ayrıntılı bir şekilde


tanıdığımı sanıyordum. Belki de
forte, qualem mente concipi-
zihnimde onu nasıl canlandır­
ebam, describere tentassem,
dığımı tarif etmeye kalks aydım,
sic explicuissem: per corpus
şöyle şeyler söylerdim: "Beden
intelligo illud omne, quod ap-
deyince, herhangi bir biçim le sı-
tum est flgura aliqua termina- nırlandınlmaya, bir yerle çevre­
ri, loco circumscribi, spatium lenmeye ve bir mekâm, içindeki
sic replere, ut ex eo aliud om­ bütün öteki bedenleri dışlayacak
ne corpus excludat; tactu, vi- şekilde doldurabilmeye müsait,
su, auditu, gustu, vel odoratu dokunarak, görerek, işiterek, ta­

percipi, nec non moveri pluri- darak ya da koklayarak algılana­


bilen ve birçok şekilde hareket
bus modis, non quidem a seip-
edebilen, ama kendi kendine de­
so, sed ab alio quopiam a quo
ğil, başka bir şeyin dokunmasıy­
tangatur; namque h abere vim
la hareket edebilen her şeyi kas­
seipsum movendi, item senti-
tediyorum." Kendi kendine hare­
endi, vel cogitandi, nullo pacto ket etme kuvvetine sahip olmak,
ad naturam corporis pertinere yine aynı şekilde hissetme ya da
judicabam; quinimo mirabar düşünme kuvvetine sahip olmak,
potius tales facultates in qui- bana göre, hiçbir şekilde bedenin
busdam corporibus reperiri.1 doğasına özgü olamazdı. Gene de

Quid autem nunc ubi suppo- bazı bedenlerde böyle yetilerin


olduğunu görmek, doğrusu beni
no deceptorem aliquem poten-
şaşırtmıyor da değildi.
tissimum, et, si fas est dicere,
Ama ya şimdi, bu kadar güçlü
malignum, data opera in omni­
ve deyim yerindeyse beni oyuna
bus quantum potuit, me delu-
getirmek için elinden geleni ardı­
sisse? Possumne affirm are me na koymayan, kötü niyetli bir al­
habere vel minimum quid ex datıcı varsayıyorsam, ben neyim
üs omnibus, quae jam dixi ad peki? Az önce bedenin doğasıyla
naturam corporis pertinere? ilgili söylemiş olduğum özellik­
lerin tekine bile sahip olduğu­
1 Descartes, Meditationes De Prima Philo­
sophia, 2.20. mu yine iddia edebilir miyim?

424
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Attendo, cogito, revolvo, Dikkat kesiliyorum, düşünüyo­


nihil occurrit, fatigor eadem rum, tekrar tekrar gözden geçi­

frustra repe t er e. Quid vero ex yorum, ama hiçbir şey çıkmıyor


ve ben aynı şeyleri boş yere tek­
üs quae animae tribuebam,
rarlamaktan yoruluyorum. Peki,
nutriri, vel incedere? Quando-
ruha atfettiğim özellikler ne ola­
quidem jam corpus non habeo, cak? Beslenmek, hareket etmek?
haec quoque nihil sunt nisi Öyle ya, mademki artık bir bede­
flgmenta. Sentire? nempe eti- nim yok,2 bu özellikler de sadece
am hoc non fit sine corpore, et birer yanılgı olacak. Peki hisset­
mek?3 Bu özelliğin de beden ol­
permulta sentire visus sum in
m adan bir anlamı yok; zaten ben
somnis, quae deinde animad-
düşlerimde bir sürü şey hissetti­
verti me non sensisse. Cogita-
ğimi sanmışımdır, ama sonra bir
re? Hic invenio, cogitatio est, bakm ışım dır ki, bunlan aslmda
haec sola a me divelli nequit; e- hiç hissetmemişim. Peki düşün­
go sum, ego existo, certum est. mek? işte sonunda buldum, evet,

ûuandiu autem? nempe quan- düşünce. Çünkü bir tek o benden


kop anlamaz. Benim, ben vanm,
diu cogito; nam forte etiam fi-
bu kesin. Ama ne kadar süre?
eri posset si cessarem ab omni
Elbette, düşünüyor olduğum sü­
cogitatione, ut illico totus esse rece. Çünkü oldu da bütün dü­
desinerem: nihil nunc admitto şüncelerimi bir anda durdurdum
nisi quod necessario sit verum: diyelim, işte o anda olmaktan da
sum igitur praecise tantum hepten vazgeçmiş olurdum. De­

res cogitans, id est, mens, sive mek ki artık doğru olması zorun­
lu olan dışında hiçbir şeyi kabul
animus, sive intellectus, sive
etmiyorum.4 Daha kesin konuş­
ratio, voces mihi prius signi-
mak gerekirse, ben artık yalnız­
flcationis ignotae. Sum autem ca düşünen bir şeyim, yani bir
res vera, et vere existens, sed zihin, bir ruh, akıl ya da mantık;
qualis res? dixi, cogitans.1 önceden anlamını hiç bilm edi­

1 Descartes, Meditationes De Prima Philo-


ğim kelimeler bunlar. Kısaca ben
sophia, 2.21. hakiki bir şeyim ve hakikaten
2 Bedenimin olmadığını varsaydığıma göre.
varolan bir şeyim. Ama nasıl bir
3 Peki ya duyu algısı?
4 Bundan böyle bu benim birinci ilkem. şey? Dedim ya, düşünen.

425
Augustin Pajou (1730-1809), R en e D escartes (1777), M usee du Louvre

426
KAYNAKÇA

(Antikçağ yazarların d an yapılan alıntılar için, başka türlü belir­


tilm edikçe, Loeb Classical Library edisyonları tem el alınmıştır.)

— (1998). Cambridge Latin Course, Book I, Cambridge: Cambridge Univer-


sity Press.
Amold, T. K. (1848). Historiae Antiquae Epitome, London: Rivington.
Bailey, C. (1960). The Greek Atomists and Epicurus, Oxford.
Bennett, C. E. (1918). NewLatin Grammar, NewYork: Allyn and Bacon.
D'Ooge, B. L. (1911). Latin For Beginners, Boston: Ginn and Company.
Dürüşken, Ç. (1992). "Cicero'da Mantık," Lucem a: Klasik Filoloji Araştırma­
ları, Sayı: 1, s. 25-29.
Dürüşken, Ç. (1994). "Latinlerde Dil Bunalımı,"Lucema: Klasik Filoloji Araş­
tırmaları, Sayı: 2, s. 11-17.
Dürüşken, Ç. (çev.) (2008). Campanella. Civitas Solis: Güneş Ülkesi, Hmnani-
tas: Yunan ve Latin Klasikleri, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Dürüşken, Ç. (çev.) (2011). Spinoza. Ethica: Geometrik Yöntemle Kanıtlan­
mış ve Beş Bölüme Ayrılmış Ahlak, Humanitas: Yunan ve Latin Klasikle­
ri, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Dürüşken, Ç. (çev.) (2013a). Descartes. Dissertatio De Methodo: Yöntem Üze­
rine Konuşma, Humanitas: Yunan ve Latin Klasikleri, İstanbul: Kabalcı
Yayıncılık.
Dürüşken, Ç. (çev.) (2013b). Descartes. Meditationes De Prima Philosophiae:
Metafizik Üzerine Düşünceler, Humanitas: Yunan ve Latin Klasikleri, İs­
tanbul: Kabalcı Yamcılık.
Gildersleeve, B. L., G. Lodge (1903). Gildersleeve's Latin Grammar, London:
Macmillan and Co. Ltd.
Gwynn, A. (1926). Roman Education from Cicero to Guintilian, Oxford: Cla-
rendon Press.
Kirtland, J. C. (ed.) (1903). Ritchie's Fabulae Faciles, London: Longmans, Gre-
en, and Co.
Knust, H. (ed.) (1886). Gulalteri Burlaei Liber de Vita et Moribus Philosopho-
rum, Tübingen.

427
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

McKeown, J. (2010). Classical Latin: An Introductory Course, Cambridge:


Hackett.
Moreland, F. L., R. M. Fleischer (1977). Latin: An Intensive Course, Berkeley:
University of Califomia Press.
Mu eli er, L. (ed.) (1876). Phaedri Augusti Liberti Fabulae Aesopiae, Lipsiae:
B. G. Teubner.
0rberg, H. H. (2003). Lingua Latina Per se Illustrata, Pars I: Familia Roma­
na, Domus Latina.
0rberg, H. H. (2006). Lingua Latina Per se Illustrata: Fabellae Latinae, Do­
mus Latina.
Öktem, F. (2006). Uygulamalı Latin Dili, İstanbul: Multilingual.
Panhuis, D. (2006). Latin Grammar, Ann Arbor: University of Michigan
Press.
Perek, F. Z. (1951). Tercümeli Latince Grameri, Bölüm: III, İstanbul: Üçler
Basımevi.
Perek, F. Z. (1968). Tercümeli Latince Grameri, Bölüm: I-II, 3. Baskı, İstan­
bul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.
Pizzo, L. (ed.) (1559). Diogenis Laertii De Vita et Moribus Philosophorum Lib­
ri X, Lugduni: Seb. Gryphii.
Ritter, H., L. Preller (ed.) (1869). Historia Philosophiae Graecae et Romanae
ex Fontium Locis Contexta, Gothae.
Sedley, D. (1998). Lucretius and the Transformation o f Greek Wisdom,
Cambridge: Cambridge University Press.
Traupman, J. C. (2007). Conversational Latin for Oral Proficiency, Canada:
Bolchazy-Carducci Publishers, Inc.
Wallcer, S. C. (1835). The N ew Latin Reader: Part First, Boston: Carter, Hen-
dee Er Co.
Woodcock, E. C. (1999). A NewLatin Syntax, London: Bristol Classical Press.
Yonarsoy, Y. K. (1982). Cicero'nun Felsefi Terminolojisi, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.

428
EKLER
EK I

LATİNCE GRAMERE DAİR TOPLU BİLGİ

ÇEKİM TABLOSU (Tabula Declinationum )1

İSİMLER (Nomen)

I. ÇEKİM — gen. tek. -ae


II. ÇEKİM — gen. tek. -I
III. ÇEKİM — gen. tek. -is
IV. ÇEKİM — gen. tek. -üs
V. ÇEKİM — gen. tek. -Iı

ÖRNEKLER

L ÇEKİM

Tekil genetivusu -ae ile biten femininum isimler

substanti-a, -ae, f., cevher, töz

Hal Tekil Çoğul

Nom. substanti-a substanti-ae

Voc. substanti-a substanti-ae

Acc. substanti-am substanti-âs

Gen. substanti-ae substanti-ârum

Dat. substanti-ae substanti-îs

Abl. substanti-â substanti-îs

1 Bütün çekimlerde kelimeler vurgulu şekilde gösterilmiştir.

431
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

II. ÇEKİM

Tekil genetivusu -i ile biten isimler

anim-us, -i, m., akli meleke; ruh, zihin; gönül

Hal Tekil Çoğul

Nom. anim-us anim-ı

Voc. anim-e1 anim-ı

Acc. anim-um anim-ös

Gen. anim-ı anim-örum

Dat. anim-ö anim-îs

Abl. cinim-ö anim-ıs

liber, -bri, m., kitap (-e harfi düşen)

Hal Tekil Çoğul


Nom. liber libr-ı
Voc. liber libr-ı
Acc. libr-um libr-ös
Gen. libr-I libr-örum
Dat. libr-ö libr-ıs
Abl. libr-ö libr-ıs

puer, -eri, m., erkek çocuk(-e harfi düşmeyen)

Hal •Tekil Çoğul


Nom. puer puer-ı
Voc. puer puer-ı
Acc. puer-um puer-ös
Gen. puer-ı puer-örum
Dat. puer-ö puer-ıs
Abl. puer-ö puer-îs

1 -ius ile biten özel adların vocativus hali Vergili, fîlı olur.

432
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

vin-ıım , -i» n., şarap

Hal Tekil Çoğul


Nom. vm-um vın-a
Voc. vin-um vîn-a
Acc. vîn-um vîn-a
Gen. vîn-l vm-örum
Dat. vîn-ö vln-ıs
Abl. vln-ö vln-îs

III. ÇEKİM

Tekil genetivusu -is ile biten isimler1

Masculinum Örneği
leo, -onis, m., aslan

Hal Tekil Çoğul

Nom. leö leön-es

Voc. leö leön-es

Acc. leön-em leön-es

Gen. leön-is leön-um

Dat. leön-î leön-ibus

Abl. leön-e leön-ibus

Feminimım Örneği
urbs, urbis, f., şehir

Hal Tekil Çoğul


Nom. urb-s urb-es
Voc. urb-s urb-es
Acc. urb-em urb-es
Gen. urb-is urb-ium
Dat. urb-l urb-ibus
Abl. urb-e urb-ibus

1 Nominativusları değişik harflerle biter, bu yüzden sözlüklere başvurulmalıdır.

433
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Masculinum / Feminimım Örneği

canis, -is, m ./f., köpek

Hal Tekil Çoğul

Nom. can-is can-es

Voc. can-is can-es

Acc. can-em can-es

Gen. can-ıs can-um

Dat. can-i can-ibus

Abl. can-e can-ibus

Neutrum Örneği

Neutrum İsimlerin Takıları

Hal Tekil Çoğul

Nom. — -a

Voc. — -a

Acc. — -a

Gen. -is -um/-ium

Dat. -î -ibus

Abl.‘ -e/-i -ibus

nomen, nominis, n., isim, ad

Hal Tekil Çoğul

Nom. nömen nömin-a

Voc. nömen nömin-a

Acc. nömen nömin-a

Gen. nömin-is nömin-um

Dat. nömin-î nömin-ibus

Abl. nömin-e nömin-ibus

434
DES CART ES LATİNCE Ö Ğ R E N İ Y O R

calcar, calcaris, n., m a h m u z; dü rtü; tah rik

Hal Tekil Çoğul

Nom. calcar calcâri-a

Voc. calcar calcâri-a

Acc. calcar calcâri-a

Gen. calcar-is calcar-in m

Dat. calcâr-ı calcâr-ibus

Abl. calcar-1 calcâr-ibus

IV. Ç E K İM

Tekil genetivusu -u s ile biten isimler

metus, -us, m., endişe, korku

Hal Tekil Çoğul

Nom. met-us met-üs

Voc. met-us met-üs

Acc. met-um met-üs

Gen. met-üs met-uum

Dat. met-ul met-ibus

Abl. met-ü met-ibus

gelu, gelus, n., soğuk, ayaz, don

Hal Tekil Çoğul

Nom. gel-ü gel-ua

Voc. gel-ü gel-ua

Acc. gel-ü gel-ua

Gen. gel-üs gel-uum

Dat. gel-ü gel-ibus

Abl. gel-ü gel-ibus

435
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

V. ÇEKİM

Teldi genetivusu -e i ile biten isimler

facies, -ei, f., yüz

Hal Tekil Çoğııl

Nom. faci-es ■ faci-es

Voc. faci-es faci-es

Acc. faci-em faci-es

Gen. faci-el faci-erum

Dat. faci-eî faci-ebus

Abl. faci-e faci-ebus

ÖZEL ÇEKİMLERİ OLAN KELİMELER1

deus, -i, m., domus, -i, (-us), vîs, vis, f., kud­ iter, ıtmerıs,
tanrı f., ev ret, kuvvet n., yol

Gövde deo- domu- vî- ve vîri- iter- ve itiner-


Tekil
Nom. deus domus vis iter

Acc. deum domum vim iter


Gen. deî domüs vis (nadir) itineris
Dat. deö domui, -ö vi (nadir) itineri

Abl. deö domö, -ü vî itinere


Çoğul
Nom. deî, dî domüs vıres itinera
Acc. deös domös, -üs vîris, -es itinera
Gen. deörum / deum domuum, -örum vırium itinerum
Dat. deis / dis domibus vîribus itineribus

Abl. deis / dis domibus vîıibus itineribus

1 deus'un voc. tek., nom. ile aynıdır; dom us'un loc.: domi.

436
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

YUNANCA KÖKENLİ KELİMELERİN ÇEKİMİ

Yunancadan alman kelimeler son harflerine göre ya I., ya II. ya da III.


Çekime uygun olarak çekilir; örneğin
philosophia, -ae, f., (ş ı lo ö o ş ı a ) , felsefe (I. Çekim)
sâtrâpes, -is, m., foctrpcMttıç), Perslerde il yöneticisi, vali, satrap (III. Çe­
kim)
Sonu -as, -es ve -eus olarak biten şahıs isimleri aşağıdaki gibi çekilir:

Hal -as . -es -eus

Nom. Andreas Anchises . Orpheus

Voc. Andrea Anchisa Orpheu

Acc. Andream / Andrean Anchisen / Anchisam Orpheum / Orphea

Gen. Andreae Anchisae Orphei / Orpheos

Dat. Andreae Anchisae Orpheo / Orphei

Abl. Andrea Anchisa Orpheo

LATİNCE İSİM HALLERİNİN AN LAM I

TEKİL (Singularis)

Nominativus: KİM ya da NE sorusuna cevap verir: Philosophus librum legit. Fi­


lozof kitap okuyor.

Vocativus: Birine SESLENME'dir: Philosophe, diem perdidi! Ey filozof (filozof),


bugünü de harcadım!

Accussativus: KİMİ ya da NEYİ sorusuna cevap verir (cümlenin nesnesini belir­


tir): Philosophus librum legit. Filozof kitabı (=kitap) okuyor.

Genetivus: KİMİN sorusuna cevap verir (cümlede bir şeye sahip olanı belirtir):
Hic liber est philosophi. Bu kitap filozofun kitabıdır.

Dativus: KİM İÇİN; KİME sorularına cevap verir: Hic liber datus est philosopho.
Bu kitap filozofa verildi.

Ablativus: KİMİNLE; KİM TARAFINDAN sorularına cevap verir: Liber lectus est
a philosopho. Kitap filozof tarafından okundu; Philosophus cum amico venit.
Filozof arkadaşıyla geldi.

437
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

ÇOĞUL (Pluralis)

Nominativus: KİMLER ya da NELER sorusuna cevap verir: Philosophi librum


legunt. Filozoflar kitap okuyor.

Vocativus: Birilerine SESLENME'dir: Philosophi, diem perdidi! Ey Filozoflar (Fi­


lozoflar), bugünü de harcadım!

Accussativus: KİMLERİ ya da NELERİ sorusuna cevap verir: Philosophus libros


legit. Filozof kitapları (=kitaplar) okuyor.

Genetivus: KİMLERİN sorusuna cevap verir: Hic liber est philosophorum. Bu


kitap filozofların kitabıdır.

Dativus: KİMLER İÇİN; KİMLERE sorularına cevap verir: Hic liber datus est phi-
losophis. Bu kitap filozoflara verildi.

Ablativus: KİMLERLE; KİMLER TARAFINDAN sorularına cevap verir: Liber lec-


tus est a philosophis. Kitap filozoflar tarafından okundu; Philosophus cum ami-
cis venit. Filozof arkadaşlarıyla geldi.

SIFATLAR (Adiectivum)

I. ve II. Çekim Sıfatlar ile III. Çekim Sıfatlar olmak üzere toplam 3 Çekim
Sıfat vardır.

1. I. ve II. Çekim sıfatların her cins kelime için farklı nominativusu vardır.
Bu yüzden I. ve II. Çekim sıfatlar I. ve II. Çekimden üç takılı sıfatlar
olarak adlandırılır.
-a ile bitenler femininum isimler için
-us ve -er ile bitenler masculinum isimler için (-er ile bitenler, gövdele­
rinde -e seslisi düşenler ve düşmeyenler olarak ikiye ayrılır.)
-um ile bitenler neutrum isimler için kullanılır.

438
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ÖRMEKLER

bönus -a, -um, adj., iyi

Kök: bon-
TEKİL
m. f. n.
Nom. bonus bona bonum
Voc. bone bona bonum
Acc. bonum bonam bonum
Gen. boni bonae bonî
Dat. bono bonae bonö
Abl. bonö bonâ bonö
ÇOĞUL
Nom. bonî bonae bona
Voc. bonî bonae bona
Acc. bonös bonâs bona
Gen. bonorum bonanım bonorum
Dat. bonîs bonîs bonîs
Abl. bonîs bonîs bonîs

-er ile Biten Sıfatların Çekimi


(-e harfi düşen)
pulcher, chra, chrum, adj., güzel

Kök: pulchr-
TEKİL
m. f. n.
Nom. pulcher pulchra pulchrum
Voc. pulcher pulchra pulchrum
Acc. pulchrum pulchram pulchrum
Gen. pulchrî pulcbrae pulchrî
Dat. pulchrö pulchrae pulchrö
Abl. pulchrö pulchra pulchrö
ÇOĞUL
Nom. pulchrî pulchrae pulchra
Voc. pulchrî pulchrae pulchra
Acc. pulchrös pulchrâs pulchra
Gen. pulchrörum pulchrârum pulchrörum
Dat. pulchrîs pulchrîs pulchrîs
Abl. pulchrıs pulchrîs pulchrîs

439
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

(-e harfi düşmeyen)


liber, era, enim» adj., özgür

Kök: fiber-
TEKİL
m. f. n.
Nom. liber llbera lîberum
Voc. liber lîbera lîberum
Acc. lıberum lîberam lîberum
Gen. lîberî lîberae fiberi
Dat. libero lîberae libero
Abl. libero llberâ libero
ÇOĞUL
Nom. lîberî lîberae llbera
Voc. lîberî lîberae lîbera
Acc. lîberös lîberâs llbera
Gen. lîberörum lîberârum fiberörum
Dat. lîberîs lîberis lîberis
Abl. lîberîs lîberis lîberîs

I. ve II. Çekimden Dokuz D üzensiz Sıfat

alius, alia, aliud, adj., başkası, diğeri


ünus, -a, -um, adj., bir, tek
üllus, -a, -um, adj., hiç, hiçbiri, herhangi biri
nüllus, -a, -um, adj., hiç, hiçbirini
sölus, -a, -um, adj., yalnız
tötus, -a, -um, adj., tüm, bütün
alter, altera, alterum, adj., diğeri
üter, utra, utrum, adj., ikisinden biri
neuter, neutra, neutrum, adj., ikisinden hiçbiri
(Her cinsten isim için kullanılan bu sıfatlann gen. ile dat. tek. farklı
biter.)

m. f. n.

Gen. -îus -îus -îus

Dat. -1 -I -î

440
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

alius, alia, aliud, adj., Kök: ali-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. alius alia aliud aliî aliae alia
Voc. alie alia aliud aliî aliae alia
Acc. alium aliam aliud aliös aliâs alia
Gen. alîus alîus alîus aliörum aliârum aliörum
Dat. aliî alil alii aliîs aliîs aliîs
Abl. aliö aliâ aliö aliîs aliîs aliîs

ünus, -a, -um, adj., Kök: ün-


Tekil ÇOĞUL
m. f. n. m. f. n.
Nom. ünus üna ünıım ünî ünae üna
Voc. üne üna ünüm ünî ünae üna
Acc. ünüm ünam ünüm ünös ünâs üna
Gen. ünîus ünîus ünîus ünörum ünârum ünörum
Dat. ünî ünî ünî ünîs ünîs ünîs
Abl. ünö ünâ ünö ünîs ünîs ünîs

üllus, -a, -um, adj., Kök: üll-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. üllus ülla üllum üllî üllae ülla
Voc. ülle ülla üllum üllî üllae ülla
Acc. üllum üllam üllum üllös üllâs ülla
Gen. üllîus üllîus üllîus üllörum üllârum üllörum
Dat. ' üllî üllî üllî üllîs üllîs üllîs
Abl. üllö üllâ üllö üllîs üllîs üllîs

nüllus, -a, -um, adj., Kök: nüll-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. nüllus nülla nüllum nüllî nüllae nülla
Voc. nülle nülla nüllum nüllî nüllae nülla
Acc. nüllum nüllam nüllum nüllös nüllâs nülla
Gen. nüllîus nüllîus nüllîus nüllörum nüllârum nüllörum
Dat. nüllî nüllî nüllî nüllîs nüllîs nüllîs
Abl. nüllö nülla nüllö nüllîs nüllîs nüllîs

441
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

sölus, -a» -um, adj., Kök: söl-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.

Nom. sölus sola sölum sölî sölae söla


Voc. söle sola sölum sölî sölae söla
Acc. solum sölam sölum sölös sölâs söla
Gen. sölîus sölîus sölîus sölörum sölârum sölörum
Dat. sölî söll sölî sölîs sölîs sölîs
Abl. sölö sölâ sölö sölîs sölîs sölîs

tötus, -a, -um, adj., Kök: töt-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. tötus töta tötum tötî tötae töta
Voc. töte töta tötum tötî tötae töta
Acc. tötum tötam tötum tötös tötâs töta
Gen. tötius tötius tötîus tötörum tötârum tötörum
Dat. tötı tötî tötî tötîs tötîs tötîs
Abl. tötö tötâ tötö tötîs tötîs tötîs

alter, altera, alterum, adj., Kök: alter-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. alter altera alterum alterî alterae altera
Voc. alter altera alterum alterî alterae altera
Acc. alterum alteram alterum alterös alterâs altera
Gen. alterîus alterîus alterîus alterörum alterârum alterörum
Dat. alter! alterî alterî alterîs alterîs alterîs
Abl. alterö altera alterö alterîs alterîs alterîs

üter, utra, utrum, adj., Kök: utr-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. üter utra utrum utrî utrae utra
Voc. üter utra utrum utrî utrae utra
Acc. utrum utram utrum utrös utrâs utra
Gen. utrîus utrîus utrîus utrörum utrârum utrörum
Dat. utrî utrî utrî utrîs utrîs utrîs
Abl. utrö utrâ utrö utrîs utrîs utrîs

442
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

■ neuter, neutra, neutrum, adj., Kök: neutr- (ne + üter)


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. neuter neutra neutrum neutrî neutrae neutra
Voc. neuter neutra neutrum neutrî neutrae neutra
Acc. neutrum neutram neutrum neutrös neutrâs neutra
Gen. neutrîus neutrîus neutrîus neutrörum neutrârum neutrörum
Dat. neutrî neutr! neutr! neutrîs neutrîs neutrîs
Abl. neutrö neutra neutrö neutrîs neutrîs neutrîs

DÜZENSİZ SIFATLARA ÖRNEK CÜMLELER1

(Alter: ikisinden biri, alius diğerlerinden biri demektir. Alter tekil bir
isme işaret eder. Diğerleri demek için ceterî, -ae, -a; reliquı, -ae, -a sıfatları
kullanılır).
Neutrıus agricolae frâtrem âmo. Hiçbir çiftçinin kardeşini sevmiyo­
rum.
Alterıus consulis exercitum delevit Hannibal. Hannibal öteki konsülün
ordusunu bozguna uğrattı.
Nulll servö libertâtem dedit dominus crüdelis. Zalim efendi hiçbir kö­
leye özgürlüğünü vermedi (hiçbir köleyi azat etmedi).
"Tötı Italiae libertâtem dabö" clâmâvit Hannibal. Hannibal "Tüm
İtalya'ya özgürlüğünü vereceğim," diye haykırdı.
Alium porcum terruit lupus. Kurt başka bir domuzu korkuttu.
Alterum porcum terruit lupus. Kurt öteki (öbür) domuzu (iki domuz­
dan diğerini) korkuttu.
Ceterös porcös terruit lupus. Kurt diğer domuzları korkuttu.

İkili K ullanım lar

Alter . . . alter: b i r i . . . diğeri (iki şeyden biri, diğeri)


Alius / a lil. . . alius / a lil . . . : biri / bazı sı. . . diğeri (başkası) / bazıları
Alter agricola porcös habet, alter vaccâs. Bir çiftçinin domuzları var,
diğerinin inekleri.
Alil flores amant, alil animâlia. Bazıları çiçek sever, bazıları hayvan
sever.

1 McICeovm 2010: 140-141.

443
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Nonnullus, -a, -u m , adj., (bazı; b irk a ç değil) sıfa tı da z a r f a n la m ı içe re n


bir sıfattır ve non ve nullus kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşur ve
çoğul anlam ifade eder:
M u ltl pueri ludunt, sed nonnullî libros legunt. B irço k (çoğu) çocuk
oyun oynar, ama bazıları kitap okur.
Gladiâtoribus nonnullîs libertâtem spectâtöres dare volebant. Seyir­
ciler bazı gladyatörleri özgürlüğüne kavuşturmak istediler.

2. III. Çekim sıfatlar nom. tek. göre üç gruba aynlır:


a. Üç cinsten isim için kullanılan ve üç takılı sıfatlar.

âcer âcris, âcre, adj. Kök: âcr-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. âcer âcris âcre âcres âcres âcria
Voc. âcer âcris âcre âcres âcres âcria
Acc. âcrem âcrem âcre âcres âcres âcria
Gen. âcris âcris âcris âcrium âcrium âcrium
Dat. âcrî âcr! âcrî âcribus âcribus âcribus
Abl. âcrî âcrî âcrî âcribus âcribus âcribus

b. Masculinum ve femininum isim için ayrı, neutrum isim için ayrı takısı
olan çift takılı sıfatlar.

gravis, grave, adj. Kök: grav-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. gravis gravis grave graves graves gravia
Voc. gravis gravis grave graves graves gravia
Acc. gravem gravem grave gravis, -es gravîs, -es gravia
Gen. gravis gravis gravis gravium gravium gravium
Dat. gravı gravî gravî gravibus gravibus gravibus
Abl. gravî gravî gravî gravibus gravibus gravibus

444
D ES C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

c. Bütün cinsten isim ler için kullanılan tek takılı sıfatlar (nom. tek.
genellikle -s ile biter).

pir, pâris, adj. Kök: par-


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. pâr pâris pâr pares pares paria
Voc. pâr pâris pâr pares pares paria
Acc. parem parem pâr parîs, -es parîs, -es paria
Gen. pâris pâris parîs paıium paıium paıium
Dat. pârî pârî parî paribus paribus paribus
Abl. pârî pârî pârî paribus paribus paribus

SIFATLARIN ÜSTÜNLÜK DERECELERİ


(SIFATLARIN MUKAYESELERİ)

DÜZENLİ ÇEKİM SIFATLARIN DERECELERİ

YALIN ÜSTÜNLÜK DERECESİ EN ÜSTÜNLÜK DERECESİ


(posmvusî (COMPARATIVUS) (SUPERLATIVUS)

m. m./f. n. m. f. n.
altus (alt-) altior altius altissimus -a -um
(yüksek) (daha yüksek) (en yüksek)
liber (liber-5 lıberior lıberius lıberrimus -a -um
pulcher (pulchr-) pulchrior pulcbrius pulcherrimus -a -um
audâx (audâc-î audâcior audâcius audâcissimus -a -um
brevis (brev-) brevior brevius brevis simus -a -um
âcer (âcr-5 âcrior âcrius âcerrimus -a -um

445
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

ÜSTÜNLÜK DERECELERİNİN ÇEKİMİNE ÖRNEK

altior, daha yüksek; daha derin


Tekil Ço ğul
m./f. n. m./f. n.
Nom. altior altius altiöres altiöra
Voc. altior altius altiöres altiöra
Acc. altiörem altius altiöres altiöra
Gen. altiöris altiöris altiörum altiörum
Dat. altiöri altiörî altiöribus altiöribus
Abl. altiöre altiöre altiöıibus altiöribus

plus, daha çok


Tekil Çoğul
m./f. n. m./f. n.
Nom. — plüs plüres plüra
Voc. — plüs plüres plüra
Acc. — plüs plüris (-es) plüra
Gen. — plüris plürium plürium
Dat. — — plüribus plüribus
Abl. — plüre plüribus plüribus

EN ÜSTÜNLÜK DERECELERİNİN ÇEKİMİNE ÖRNEK

altissim us, -a, -um, en yüksek

T ek il Çoğul
m. f. n. m. f. n.

Nom. altissimus altissima altissimum altissimı altissimae altissima

Voc. altissime altissima altissim um altissimî altissimae altissima

Acc. altissimum altissimam altissimum altissimös altissimâs altissima

Gen. altissiml altissimae altissiml altissimörum altissimârum altissimörum

Dat. altissimö altissimae altissimö altissimls altissimis altissimis

Abl. altissimö altissima altissimö altissimls altissimîs altissimîs

446
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

DÜZENSİZ ÇEKİM SIFATLARIN DERECELERİ

POSITIVUS COMPARATIVUS SUPERLATIVUS


bonus, -a, -um, iyi melior, melius, daha iyi optimus, -a, -um, en iyi
malus, -a, -um, peior, peius pessimus, -a, -um
magnus, -a, -um, maior, maius maximus, -a, -um
multus, -a, -um, ------ , plüs plürimus, -a, -um
parvus, -a, -um, minör, minus, minimus, -a, -um
senex, senis, yaşlı senior, daha yaşlı maximus nâtü, yaşça en büyük
iuvenis, -e, iünior minimus nâtü
vetus, veteris, vetustior, -ius veterrimus, -a, -um
facilis, -e, facilior, -ius facillimus, -a, -um
difficilis, -e, difficilior, -ius difficillimus, -a, -um
similis, -e, similior, -ius simillimus, -a, -um
dissimilis, -e, dissimilior, -ius dissimillimus, -a, -um
humilis, -e, humilior, -ius humillimus, -a, -um
gracilis, -e, gracilior, -ius gracillimus, -a, -um
exterus, harici, dış­ exterior, (daha) dıştaki extremus, en dıştaki, so­
tan, dış extimus nuncu
ınferus, altaki, aşa­ ınferior, (daha) alttaki, ınfimus, en alttaki; en
ğıdaki aşağıdaki Imus düşük
posterus, sonraki posterior, daha sonraki postremus, sonuncu
postumus
superus, üstteki, superior, daha üstteki, supremus, en yüksek
yukarıdaki, yukarı yukarıdaki summus
[cis, citrâ, bu yan­ citeıior, (daha) beriki, be­ citimus, bu tarafa en yakın
da, beride] ri yandaki
[in, intrâ, içinde, interior, (daha) içerideki, intimus, en içteki
içeride] içteki, iç
[prae, prö, önünde] prior, (daha) öndeki, da­ prîmus, birinci
ha önceki
[prope, yakınında, propior, (daha) yakın­ proximus, en yakındaki
yakınında] daki
[ultrâ, ötesinde, ulterior, daha ötesindeki ultimus, en ötedeki, en uzak­
uzağında] daha uzaktaki taki

447
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

FİİLLER (Verbum)

■ DÖRT DÜZENLİ ÇEKİM FİİL

I. ÇEKİM FİİLLER (Etken M astarı -are ile biten ler)

amö, amâre, amâvf» amatus


Şimdiki Zaman Gövdesi: amâ- Geçmiş zaman gövdesi: amâv- Edilgen Geçmiş
zaman ya da PARTİCİPİUM gövdesi: amât-
ETKEN EDİLGEN

HABER KİPİ (INDICATIVUS)

ŞİMDİKİ ZAM AN (PRAESENS)

seviyorum,, severim vb seviliyorum, sevilirim vb


amö amâmus amor amâmur
amâs amâtis amâris (-re) amâminî
amat amant amâtur amantur
ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAM ANI (IMPERFECTUM)

seviyordum vb. seviliyordum vb.


amâbam amâbâmus amabar amâbâmur
amâbâs amabâtis amâbâris (-re) amâbâminl
amâbat amâbant amâbâtur amâbantur
GELECEK ZAM AN (FUTURUM)
seveceğim vb. sevileceğim vb.
amâbö amâbimus amâbor amâbimur
amâbis amâbitis amâberis (-re) amâbiminî
amâbit amabunt amâbitur amabuntur
GEÇMİŞ ZAM AN (PERFECTUM)

sevdim, sevmiş bulunuyorum vb. sevildim, sevilmiş bulunuyorum vb.


amâvi amâvimus sum sumus
amâvistî amâvistis amatus, -a, es amatı, -ae, estis
-um -a
amâvit amâverunt (-re) est sunt
-MİŞ'li GEÇMİŞ ZAM AN fPLUSÜÜAMPERFECTUM)

sevmiştim vb. sevilmiştim vb.


amâveram amâverâmus eram erâmus
amâverâs amâverâtis amatus, -a, erâs amatı, -ae, erâtis
-um -a
amâverat amâverant erat erant

448
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

GELECEKTE GEMİŞ Z A M A N (FÜTURUM PERFECTUM)


sevmiş olacağım vb. sevilmiş olacağım vb.
amâverö amâverimus erö erimus
amâveris amâveritis amatus, -a, eris amati, -ae, eritiş
-um -a
amâverit amâverint erit erunt
SUBIUNCTIVUS KİPİ
PRAESENS

amem amemus amer amemur


ames ametis ameris (-re) ameminî
amet ament ametur amentur
IMPERFECTUM
amârem amâremus amârer amâremur
amâres amâretis amâreris (-re) amâremini
amâret amârent amâretur amârentur
PERFECTUM

amâverim amâverimus sim sîmus


amâveris amâveritis amatus, -a, sis amati, -ae, sîtis
-um -a
amâverit amâverint sit sint
PLUSÛUAMPERFECTUM

amâvissem amâvissemus amatus, -a, essem amati, -ae, essemus


amâvisses amâvissetis -um esses -a essetis
amâvisset amâvissent esset essent
EM İR KİPİ (IMPERATIVUS)

PRASENS

ama, sev amare, sevil


amâte, sevin, seviniz amâminî, sevilin(iz)
FUTURUM

amâtö amâtor
amâtö amâtor
amâtöte —
amantö amantor
M ASTAR (INFINITIVUS)

Praes. amâre, sevmek amârî, sevilmek


Perf. amâvisse, sevmiş olmak amâtus, -a, -um esse, sevilmiş olmak
Fut. amâtürus, -a, -um esse, seve­ amâtum iri, sevilecek olmak, sevilmek üzere
cek olmak, sevmek üzere olmak olmak
PARTİCİPİUM (FÜL-SIFAT)

Praes. amans, -antis, seven Praes. —

449
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Fut. amaturus, -a, -um, sevecek Gerundivum.1 amandus, -a, -um, sevilecek
olan, sevmek üzere olan olan
Perf. — Perf. amatus, -a, -um, sevilmiş olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPİNUM (ETKEN ÇATI)2
Acc. amandum, sevmeyi Acc. amatum
Gen. amandî, sevmenin Abl. amâtü
Dat. amandö, sevmeye
Abl. amandö, sevmekle, severek

II. ÇEKİM FİİLLER (Etken M astarı -ere ile biten ler)

moneö, monere, monuî, monitus


Şimdiki Zaman Gövdesi: mone- Geçmiş zaman gövdesi: monu- Edilgen Geçmiş
zaman ya da Participium gövdesi: monit-
ETKEN EDİLGEN
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAESENS)
uyarıyorum, ikaz ediyorum; uyarı­ uyarılıyorum, ikaz ediyorum; uyarılırım
rım vb vb
moneö monemus moneor monemur
mones monetis moneris (-re) moneminî
monet monent monetur monentur
ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMANI (IMPERFECTUM)
uyarıyordum vb uyarılıyordum vb.
monebam monebâmus monebar monebâmur
monebâs monebâtis monebâris (-re) monebâminî
monebat monebant monebâtur monebântur
GELECEK ZAMAN (FÜTURUM)
uyaracağım vb. uyarılacağım vb.
monebö monebimus monebor monebimur
monebis monebitis moneberis (-re) monebimirn
monebit monebunt monebitur monebuntur

1 Bazen Edilgen Gelecek Zaman Participiumu olarak da adlandırılır.


2 Anlamlan için ilgili konuya bkz. Supinum, s. 218-220.
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

GEÇMİŞ ZAMAN (PERFECTUM)


uyardım, uyarmış bulunuyorum vb. uyarıldım, uyarılmış bulunuyorum vb.
monul monuimus sum sumus
monuistı monuistis monitus, es monitı, estis
-a, -um -ae,-a
monuit monerunt est sunt
-M İŞ 'li GEÇMİŞ Z A M A N (PLUSÛUAMPERFECTUM)

uyarmıştım vb. uyarılmıştım vb.


monueram monuerâmus eram erâmus
monuerâs monuerâtis monitus, eras monitı, eratis
-a, -um -ae,-a
monuerat monuerant erat erant
GELECEKTE GEMİŞ Z A M A N (FUTURUM PERFECTUM)

uyarmış olacağım vb. uyarılmış olacağım vb.


monuerö monuerimus erö erimus
monueris monueritis monitus, eris monitı, eritiş
-a, -um -a e , -a
monuerit monuerint erit erunt
SUBİUNCTİVUS KİPİ
PRASENS

moneam moneâmus monear moneâmur


moneâs moneâtis moneâris (-re) moneâminî
moneat moneant moneâtur moneantur
IMPERFE CTUM

monerem moneremus monerer moneremur


moneres moneretis monereris (-re) monereminî
moneret monerent moneretur monerentur
PERFECTUM

monuerim monuerimus sim sîmus


monueris monueritis monitus, sis monitı, sıtis
-a, -um *3.6, -B.
monuerit monuerint sit sint
PLUSÛUAMPERFECTUM
monuissem monuis sermıs essem essemus
monitus, monitı,
monuisses monuissetis esses essetis
-a, -um -36, -3
monuisset monuissent esset essent
EM İR KİPİ (IMPERATIVUS)

PRASENS

mone, uyar monere, uyarıl


monete, uyarın, uyarınız moneminî, uyarılm(ız)

451
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

FÜTURUM
monetö monetor
monetö monetor
monetöte —
monentö monentor
MASTAR (INFmiTIVUS)
Praes. monere, uyarmak monerı, uyarılmak
Perf. monuisse, uyarmış olmak monitus, -a, -um esse, uyarılmış olmak
Fut. monitürus, -a, -um esse, uyara­ monitum iri, uyarılacak olmak, uyarıl­
cak olmak, uyarmak üzere olmak mak üzere olmak
PARTICIPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. monens, -entis, uyaran Praes. —
Fut. monitürus, -a, -um, uyaracak Gerundivum monendus, -a, -um, uyarı­
olan, uyarmak üzere olan lacak olan
Perf. — Perf. monitus, -a, -um, uyarılmış olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPİNUM (ETKEN ÇATI)
Acc. monendum, uyarmayı Acc. amâtum
Gen. monendı, uyarmanın Abl. amâtü
Dat. monendö, uyarmaya
Abl. monendö, uyarmakla, uyararak

III. ÇEKİM FİİLLER (Etken Mastarı -ere ile bitenler)

regö, regere, rexı, rectus


Şimdiki Zaman Gövdesi: rege- Geçmiş zaman gövdesi: rex- Edilgen Geçmiş zaman
ya da Participium gövdesi: rect-
ETKEN EDİLGEN
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAESENS)
yönetiyorum, yönetirim vb. yönetiliyorum, yönetilirim vb.
regö regimus regor regimur
regis regitis regeris (-re) regiminî
regit regunt regitur reguntur
ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMANI (IMPERFECTUM)
yönetiyordum vb. yönetiliyordum vb.
regebam regebâmus regebar regebâmur
regebâs regebâtis regebâris (-re) regebâminl
regebat regebant regebâtur regebantur

452
DESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

GELECEK ZAMAN (FÜTURUM)


yöneteceğim vb. yönetileceğim vb.
regam regemus regar regemur
reges regetis regeris (-re) regemini
reget regent regetur regentur
GEÇMİŞ ZAMAN (PERFECTUM)
yönetildim, yönetmiş bulunuyorum yönetildÂm, yönetilmiş bulunuyorum vb.
vb.
rexl reximus sum sumus
rexistî rexistis rectus, -a, es rectı, estis
-um -3.6, "3
rexit rexerunt (-re) est sunt
-MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN (PLUSÛUAMPERFECTUM)
yönetmiştim vb. yönetilmiştim vb.
rexeram rexerâmus rectus, -a, eram rectı, eramus
rexerâs rexerâtis -um erâs -36 ,-3 eratis
rexerat rexerant erat erant
GELECEKTE GEMİŞ ZAMAN (FUTURUM PERFECTUM)
yönetmiş olacağım vb. yönetilmiş olacağım vb.
rexerö rexerimus erö erimus
rexeris rexeritis rectus, -a, eris rectî, eritiş
-um -a e,-a
rexerit rexerint erit erunt
SUBİUNCTİVUS KİPİ
PRAESENS
regam regâmus regar regâmur
regâs regâtis regâris (-re) regâminî
regat regant regâtur regantur
IMPERFECTUM
regerem regeremus regerer regeremur
regeres regeretis regereris (-re) regereminî
regeret regerent regeretur regerentur
PERFECTUM
rexerim rexerımus sim slmus
rexerıs rexerıtis rectus, -a, sis rectı, sltis
-um -3©,-3
rexerit rexerint sit sint
PLUSÛUAMPERFECTUM
rexissem rexissemus essem essemus
rexisses rexissetis rectus, -a, 6SS6S rectî, essetis
-um -3©, “3
rexisset rexissent esset essent

453
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

EMİR KİPİ (IMPEKATIVUS)


PRAESENS
rege, yönet regere, yönetil
regite, yönetin, yönetiniz regiminî, yönetilin(iz)
FÜTURUM
regitö regitor
regitö regitor
regitöte —
reguntö reguntor
MASTAR (INFIEITIVUSÎ
Praes. regere, yönetmek regı, yönetilmek
Perf. rexisse, yönetmiş olmak rectus, -a, -um esse, yönetilmiş olmak
Fut. rectürus, -a, -um esse, yönete­ rectum iri, yönetilecek olmak, yönetilmek
cek olmak, yönetmek üzere olmak üzere olmak
PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT)
Praes. regens, -entis, yöneten Praes. —
Fut. rectürus, -a, -um, yönetecek Gerundivum. regendus, -a, -um, yönetile­
olan, yönetmek üzere olan cek olan
Perf. — Perf. rectus, -a, -um, yönetilmiş olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPINUM (Etken Çatı)
Acc. regendum, yönetmeyi Acc. rectum
Gen. regendı, yönetmenin Abl. rectü
Dat. regendö, yönetmeye
Abl. regendö, yönetmekle, yöneterek

IV. ÇEKİM FİİLLER (Etken Mastarı -ire ile bitenler)

audiö, audıre, audîvı, auditus


Şimdiki Zaman Gövdesi: audî- Geçmiş zaman gövdesi: audıv- Edilgen Geçmiş za-
man ya da Participium gövdesi: audıt-
ETKEN EDİLGEN
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAESENS)
işitiyorum, işitirim vb. işitiliyorum, işitilirim vb.
audiö audımus audior audîmur
audıs audıtis audıris (-re) audîminî
audit audiunt auditur audiuntur

454
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMANI (IMPERFECTUM)


işitiyordum vb. işitiliyordum vb.
audiebam audiebâmus audiebar audiebâmur
audiebâs audiebâtis audiebâris (-re) audiebâminî
audiebat audiebant audiebâtur audiebcintur
GELECEK ZAMAN (FUTURUM)
işitileceğim vb. işitileceğim vb.
audiam audiemus audiar audiemur
audies audietis audieris (-re) audiemini
audiet audient audietur audientur
GEÇMİŞ ZAMAN (PERFECTUM)
işittim, işitmiş bulunuyorum vb. işitildim, işitilmiş bulunuyorum vb.
audıvî audıvimus sum sumus
audıvistî audıvistis audıtus, -a, es audıtı, estis
-um -ae,-a
audıvit audıverunt est sunt
(-re)
-MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN (PLUSCİUAMPERFECTUM)
işitmiştim vb. işitmiştim vb. .
audıveram audıverâmus eram erâmus
audîverâs audıverâtis audıtus, -a, erâs audıtı, erâtis
-um -3.6, -3
audıverat audıverant erat erant
GELECEKTE GEMİŞ ZAMAN (FUTURUM PERFECTUM)
işitmiş olacağım vb. işitilmiş olacağım vb.
audıverö audîverimus audıtus, -a, erö audıtı, erimus
audıveris audıveritis -um eris “3
eritiş
audîverit audlverint erit erunt
SUBİUNCTİVUS KİPİ
PRAESENS
audiam audiâmus audiar audiâmur
audiâs audiâtis audiâris (-re) audiâmini
audiat audiant audiâtur audiantur
IMPERFECTUM
audırem audîremus audırer audıremur
audıres audıretis audıreris (-re) audîreminî
audîret audîrent audıretur audırentur

455
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

PERFECTUM
audıverim audîverımus sim sımııs

audîverıs audîverıtis auditus, -a, sis auditi, sltis


-um "3.
audıverit audıverint sit smt
PLUSQUAMPERFECTUM
audıvissem audîvissemus essem essemus
audîvisses audîvissetis auditus, -a, esses audîtı, essetis
-um -3©? - 3 .
audıvisset audîvissent esset essent
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
PRAESENS
audı, işit audîre, işitil
audıte, işitin, işitiniz audîminî, işitilinüz)
FÜTURUM
audîtö audıtor
audıtö audıtor
auditöte —
audiuntö audiuntor
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. audîre, işitmek audırı, işitilmek
Perf. audîvisse, işitmiş olmak auditus, -a, -um esse, işitilmiş olmak
Fut. audıtürus, -a, -um esse, işitecek auditum ırı, işitilecek olmak, işitilmek
olmak, işitmek üzere olmak üzere olmak
PARTICEPIUM (FİİL-SIFAT)
Praes. audiens, -entis, işiten Praes. —
Fut. audıtürus, -a, -um, işitiecek Gerundivum audiendus, -a, -um, işitile­
olan, işitmek üzere olan cek olan
Perf. — Perf. auditus, -a, -um, işitilmiş olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPİNUM (Etken Çatı)
Acc. audiendum, işitmeyi Acc. auditum
Gen. audiendi, işitmenin Abl. audltu
Dat. audiendo, işitmeye
Abl. audiendo, işitmekle, işiterek

456
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

-IÖ'LU FİİLLER (III. ÇEKİM)

capiö, capere, cepı, captus


Şimdiki Zaman Gövdesi: cape- Geçmiş zaman gövdesi: cep- Edil gen Geçmiş za-
man ya da Participium gövdesi: capt-
ETKEN EDİLGEN
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAESENS)
capiö capimus capior capimur
capis capitis caperis (-re) capiminî
capit capiunt capitur capiuntur
ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMANI (IMPERFE GTUM)
capiebam capiebâmus capiebar capiebâmur
capiebâs capiebâtis capiebaris (-re) capiebâminî
capiebat capiebant capiebâtur capiebantur
GELECEK ZAMAN (FUTURUM)
capiam capiemus capiar capiemur
capies capietis capieris (-re) capieminî
capiet capient capietur capientur
GEÇMİŞ ZAMAN (PERFECTUM)
cepı, cepistı, cepit vb. captus, -a, -um sum, es, est vb.
-MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN (PLUSOUAMPERFECTUM)
ceperam, ceperas, ceperat vb. captus, -a, -um eram, eras, erat vb.
GELECEKTE GEMİŞ ZAMAN (FUTURUM PERFECTUM)
ceperö, ceperis, ceperit vb. captus, -a, -um erö, eris, erit vb.
SUBIUNCTIVUS KİPİ
PRAESENS
capiam, capias, capiat vb. capiar, -iaris (-re), -iatur vb.
IMPERFECTUM
caperem, caperes, caperet vb. caperer, -ereris (-re), -eretur vb.
PERFECTUM
çeperim, ceperis, ceperit vb. captus, -a, -um sim, sis, sit vb.
PLUSOUAMPERFECTUM
cepissem, cepisses, cepisset, ete. captus,-a, -um essem, esses, esset, ete.
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
PRAESENS
2 Pers. cape capite capere capiminî

457
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

FÜTURUM
2 Pers. capitö capitöte capitor —
3 Pers. capitö capiuntö capitor capiuntor
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. capere çapı
Perf. cepisse captus, -a, -um esse
Fut. captürus, -a, -um esse captum îrî
PARTIdPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. capiens, -ientis Praes. —
Fut. captürus, -a, -um Gerundivum. capiendus, -a, -um
Perf. — Perf. captus, -a, -um
GERUNDİUM (FİİL İSİM) SUPİNUM (Etken Çatı)
Nom. —(fiilin mastar hali) Acc. captum
Acc. capiendum Abl. captü
Gen. capiendi
Dat. capiendö
Abl. capiendö

DEPONENS FİİLLER

(Çekimi edilgen, anlamı etken fiillerdir. Ancak aşağıda, yıldızla


gösterilen biçimleri etken bir fiil gibi çekilir. Ayrıca III. çekim -iö'lu
fiilleri de capiö fiilinin edilgen çatısı gibi çekilir.)

I. hortor, hortarı, hortâtus sum


II. vereor, verem, veritus sum
III. sequor, sequı, secütus sum
IV. partior, partim, partıtus sum

HABER KİPİ (INDICATIVUS)


Praes. hortor vereor sequor partior
hortâris (-re) vereris (-re) sequeris (-re) partıris (-re)
hortâtur veretur sequitur partıtur
hortâmur veremur sequimur partımur
hortâminî veremini sequimini partîminî
hortantur verentur sequuntur partiuntur
Impef. hortâbar verebar sequebar partiebar
Fut. hortâbor verebor sequar partiar

458
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Perf. hortâtus sum veritus sum secütus sum partıtus sum


Plusperf. hortâtus eram veritus eram secütus eram partıtus eram
Fut. Perf. hortâtus erö veritus erö secütus erö partıtus erö
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Praes. horter verear sequar partiar
Impef. hortârer vererer sequerer partîrer
Perf. hortâtus sim veritus sim secütus sim partıtus sim
Plusperf. hortâtus essem veritus essem secütus essem partıtus essem
. EMİR KİPİ (IMPERATTVUS)

Praes. hortare verere sequere p artıre


Fut. hortâtor veretor sequitor partıtor
MASTAR (INFMITIVUS)
Praes. hortârı vererî sequı partırî
Perf. hortâtus esse veritus esse secütus esse partıtus esse
Fut. *hortâtürus *veritürus *secütürus *partıtürus
esse esse esse esse
PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Praes. *hortâns *verens *sequens *partiens
Fut. *hortâturus *veritürus *secütürus *partîtürus
Perf. hortâtus veritus secütus partıtus
Gerund. hortandus verendus sequendus partiendus
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
*hortandı vb. *verendı vb. *sequendı vb. *partiendı vb.
SUPINUM (ETKEN ÇATI)
*hortatus, -tü *veritum, -tü *secütum, -tu *partîtum, -tu

D Ü ZE N SİZ FİİLLER
E sse (Sum)

sum, esse, fuî, futürus


Şimdiki Zaman Gövdesi: es- Geçmiş zaman gövdesi: fu- Edilgen Geçmiş zaman ya
da Participium gövdesi: fut-
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAESENS)
Tekil Çoğul
sum sumus
es estis
est sunt

459
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMANI (IMPERFECTUM)


eram eramus
erâs eratis
erat erant
GELECEK ZAMAN (FÜTURUM)
erö erimus
eris eritiş
erit erunt
GEÇMİŞ ZAMAN (PERFECTUM)
ful futmuş
fuistı fuistis
fuit fuerunt
-MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN (PLUSÛUAMPERFECTUM)
fueram fuerâm us
fuerâs fuerâtis
fuerat fuerant
GELECEKTE GEMİŞ ZAMAN (FÜTURUM PERFECTUM)
fuerö fuerimus
fueris fueritis
fuerit fuerint
SUBİUNCTİVUS KİPİ
PRAESENS IMPERFECTUM
Tekil Çoğul Tekil Çoğul
sim sımus essem essemus
sis sıtis esses essetis
sit sint esset essent
PERFECTUM PLUSÛUAMPERFECTUM
fuerim fuerimus fuissem fuissemus
fueris fueritis fuisses fuissetis
fuerit fuerint fuisset fuissent
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
PRAESENS FÜTURUM
2 Pers. tek. es, ol 2 Pers. tek. estö
2 Pers. tek. este, olun 3 Pers. tek. estö
2 Pers. çoğ. estöte
3 Pers. çoğ. suntö olsunlar

460
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

MASTAR (INFINITIVUS) PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT)


Praes. esse, olmak
Perf. fuisse, olmuş olmak
Fut. futürus, -a, -um esse (fore), futürus, -a, -um, olacak olan, olmak
olacak olmak, olmak üzere olmak üzere olan

Posse (Possum)

possum, posse, potuı,—


HABER KİPİ (INDICATIVUS) SUBİUNCTİVUS KİPİ .
Tekil Çoğul Tekil Çoğul
Praes. possum possumus possim possîmus
potes potestis possıs possıtis
potest possunt possit possint
Imperf. poteram poterâmus possem possemus
Fut. poterö poterimus — —
Perf. potuı potuimus potuerim potuerimus
Plusperf. potueram potuerâmus potuissem Potuissemus
Fut. Perf. potuerö potuerimus — —
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. posse (muktedir olmak) Perf. potuisse (muktedir olmuş olmak)
PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT)
Praes. potens, gen. -entis, (sıfat) muktedir

volö, velle, voluî,------ , istemek, dilemek


nö lö, nölle, nöluî, (=ne + volo),------ , istememek
mâlö, mâlle, mâluî [magis (daha çok) ma + volo: daha çok istemek],------ , tercih
etmek
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
Tekil
Praes. volö nölö mâlö
vîs nön vis mâvıs
vult nön vult mâvult
Çoğul
volumus nölumus mâlumus
vultis nön vultis mâvultis
volunt nölunt mâlunt
Impf. volebam nölebam mâlebam

461
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Fut. volanı, voles, ete. nölam, nöles, ete. malam, mâles, ete.
Perf. voluı nöluı mâluî
Plusperf. volueram nölueram mâlueram
Fut. Perf. voluerö nöluerö mâluerö
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Tekil
Praes. velim nölim mâlim
velıs nölıs mâlîs
velit nölit mâlit
Çoğul
velımus nölimus mâlîmus
velıtis nölıtis mâlîtis
velint nölint mâlint
imperf. vellem nöllem mailem
Perf. voluerim nöluerim mâluerim
Plusperf. voluissem nöluissem mâluissem
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
Praes. — nolı —
nölıte
Fut. — nölıtö, ete. —
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. velle nolle maile
Perf. voluisse nöluisse mâluisse
PARTICIPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. volens, -entis nölens, -entis —

Ferre (Taşımak; çekmek, katlanmak, dayanmak)

ferö, ferre, tulî, lâtus


Şimdiki Zaman Gövdesi: fer- Geçmiş zaman gövdesi: tul- Edilgen Geçmiş zaman
ya da Participium gövdesi: lât-
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
ETKEN EDİLGEN
Praes. fero ferimus feror ferimur
fers fertıs ferris (-re) ferimin!

fert ferunt fertur feruntur

imperf. ferebam ferebar

462
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Fut. feram, feres vb. ferar, fereris vb.

Perf. tulî lâtus, -a, -um sum


Plusperf. tuleram lâtus, -a, -um eram
Fut. Perf. tulerö lâtus, -a, -um erö

SUBIUNCTIVUS KİPİ
Praes. feram, ferâs vb. ferar, ferâris vb.
Imperf. ferrem ferrer

Perf. tulerim lâtus, -a, -um sim

Plusperf tulissem lâtus, -a, -um essem

EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)


Praes. 2 Pers. fer ferte ferre ferimim
Fut. 2 Pers. fertö fertöte fertor

3 Pers. fertö ferunto fertor feruntor


MASTAR (INFINITIVUS)

Praes. ferre ferrı

Perf tulisse lâtus, -a, -um esse

Fut. lâtürus, -a, -um esse —


PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)

Praes. ferens, -entis Praes. —


Fut. lâtürus, -a, -um Ger. ferendus, -a, -um
Perf. — Perf. lâtus, -a, -um
GERUNDİUM (FİİL İSİM) SUPİNUM (Etken Çatı)

Acc. ferendum Dat. ferendo Acc. lâtum


Gen. ferendı Abl. ferendö Abl. lâtü

ire (Eo) (Gitmek)

Şimdiki Zaman Gövdesi: eö, ire, iı (ıvı), îtmn (n. perf. part.)
Geçmiş zaman gövdesi: I- (iv-) Edilgen Geçmiş zaman ya da
Participium gövdesi: it-
HABER KİPİ SUBIUNCTIVUS EMİR KİPİ
(INDICATIVUS) KİPİ (IMPERATIVUS)
Tekil Çoğul
Praes. eö (gidiyorum vb.) îmus eam 2 Pers. i (git) îte
ıs ıtis (gidin,
it eunt gidiniz)

463
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Imperf. ıbam ırem


Fut. ıbö — 2 Pers. ıto ıtote
3d Pers. îtö euntö

Perf. il (îvl) ierim (iverim)

Plusperf. ieram (ıveram) issem (îvissem)


Fut. Perf. ierö (ıverö)
MASTAR (INFINITIVUS) PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Praes. ire Praes. iens, gen. euntis
Perf. isse (ıvisse) Fut. itürus, -a, -um
Fut. itürus, -a, -um esse Ger. eundum
GERUNDİUM SUPINUM
(FİİL İSİM)
Acc. eundum Acc. itum
Gen. eundî Abl. itü
Dat. eundö
Abl. eundö

(eö fiilinin 3. tekil şahıs edilgen çekimi şahıs sız olarak kullanılır: îtur,
itum est vb)

Fio (Facio Fiilinin Edilgeni;


Olmak, haline gelmek, yapılmak)

fîö, flerî, factus sıım


HABER KİPİ SUBIUNCTI- EMİR KİPİ
(INDICATIVUS) VUS KİPİ (IMPERATIVUS)
Praes. fîö (oluyorum vb.) fıam 2d Pers. fi fite
fıs
fit fîunt

Imperf. fıebam fierem


Fut. fîam —
Perf. factus, -a, -um sum factus, -a, -um sim
Plusperf. factus, -a, -um eram factus, -a, -um essem
Fut. factus, -a, -um erö
Perf.

464
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

MASTAR (INFINITIVUS) participium


(FİİL-SIFAT)
Praes. fierl, olmak Perf. factus,
-a, -um
Perf. factus, -a, -um esse, ol­ Ger. facien-
muş olmak dus, -a, -um

Fut. factum îr!

Dare (Do) (Vermek)

dö dâre dedi dâtus

ETKEN ÇATI

HABER KİPİ (INDICATIVUS)

Teldi Çoğul
Praes. dö, dâs, dat dâmus, dâtis, dant
Imperf. dâbam vb. dâbâmus vb.
Fut. dâbö vb; dâbimus vb.
Perf. dedi vb. dedimus vb.
Plusperf. dederam vb. dederâmus vb.
Fut. Perf. dederö vb. dederimus vb.
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Praes. dem vb. demus vb.
Imperf. darem vb. dâremus vb.
Perf. dederim vb. dederimus vb.
Plusperf. dedissem vb. dedissemus vb.
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
Praes. dâ (ver) dâte (veriniz)
Fut. dâtö dâtöte
dâtö dantö
MASTAR (INFINITIVUS) PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Praes. dâre dans
Perf. dedisse
Fut. dâtürus esse dâtürus
GERUNDİUM (FİİL İSİM) SUPINUM
dandı vb. dâtum, dâtü

465
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

E d e r e (Edo) (Yem ek y e m e k )

edö esse edı esus

ETKEN ÇATI
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
Praes. edö edimus
es estis
est edunt
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Imperf essem essemus
esses essetis
esset es sent
EMİR KİPİ (IMPERATTVUS)
Praes. es (ye) este (yiyin)
Fut. estö estöte
estö eduntö

MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. esse.
EDİLGEN ÇATI
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
Praes. 3 tek. estur.

SUBİUNCTİVUS KİPİ
Şahıssız. 3 tek. essetur.

EKSİK ÇEKİM FİİLLER

Coepı, Menüm, Ödı,


başlamış bulunuyorum hatırlıyorum nefret ediyorum

HABER KİPİ (INDICATIVUS) ETKEN


ŞİMDİKİ ZAMAN ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMA­ GELECEK ZAMAN
(PRAESENS) NI (IMPERFECTUM) (FUTURUM)

466
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

GEÇMİŞ ZAMAN (PER- -MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN GELECEKTE GEMİŞ


FECTUM) (PLUSOUAMPERFEC- ZAMAN (FÜTURUM PER-
coepî TUM) FECTUM)
coepistı coeperam coeperö
coepit coeperâs coeperis
coepinms coeperat coeperit
coepistis coeperâmus coeperimus
coeperant coeperâtis coeperitis
coeperant coeperint
Sub. Praes. Sub. Imperf. MASTAR Praes.

— — MASTAR Perf.
— — coepisse

— — MASTAR Fut.
— — coeptürum esse
Sub. Perf. Sub. Plusperf. EMİR KİPİ Praes.
coeperim coepissem —
coeperis coepisses —
coeperit coepisset EMİR KİPİ Fut.
coeperimus coepissemus —
coeperitis coepissetis —
coeperint coepissent

EDİLGEN YOK
PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT)
Etken Praes. Etken Fut. Edilgen Perf.
— coeptüras coeptus
— coeptürı coeptî
— coeptürö coeptö
— coeptürum coeptum
— coeptürö coeptö

— coeptürî coeptî
— coeptürörum coeptörum
— coeptûıîs coeptıs
— coeptürös coeptös
— coeptürîs coeptıs
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
YOK

SUPİNUM YOK

467
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

HABER KİPİ (INDICATIVUS} ETKEN


ŞİMDİKİ ZAMAN (PRAE­ ŞİMDİKİ HİKAYE ZANIA- GELECEK ZAMAN (FÜ­
SENS) NI (IMPERFECTUM) TURUM)

GEÇMİŞ ZAMAN (PER- -MİŞ'li GEÇMİŞ ZAMAN GELECEKTE GEÇMİŞ


FECTUM) (PLUSOUAMPERFEC- ZAMAN (FUTURUM
meminî TUM) PERFECTUM)
meministı memineram meminerö
meminit meminerâs memineris
menümmüş meminerat meminerit
meministis meminerâmus meminerimus
meminerunt meminerâtis memineritis
meminerant meminerint
Sub. praes. Sub. imperf. MASTAR Praes.

— MASTAR Perf.
— meminisse

— — MASTAR Fut.

Sub. Perf. Sub. pluperfect EMİR KİPİ Praes.


meminerim meminissem
memineris meminisses
meminerit meminisset EMİR KİPİ Fut.
meminerimus meminissemus mementö
memineritis meminissetis
meminerint meminissent mementöte
EDİLGEN YOK
PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT) YOK
GERUNDİUM (FİİL İSİM) YOK
SUPINUM YOK

HABER KİPİ (INDICATIVUS) ETKEN


ŞİMDİKİ ZAMAN ŞİMDİKİ HİKÂYE ZAMA­ GELECEK ZAMAN
(PRAESENS) NI (IMPERFECTUM) (FUTURUM)

468
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

GEÇMİŞ ZAMAN (PER­ -MİŞ'İİ GEÇMİŞ ZAMAN GELECEKTE GEÇMİŞ


FECTUM) (PLUSOUAMPERFEC­ ZAMAN (FUTURUM
ödı TUM) , PERFECTUM)
ödistl öderam öderö
ödit öderâs öderis
ödimus öderat öderit
ödistis öderâmus öderimus
öderunt öderâtis öderitis
öderant öderint
Sub. Praes. Sub. Imperf. MASTAR Praes.

_ _ MASTAR Perfect
— — ödisse

_ — MASTAR Fut.
— — ösürum esse
Sub. Perf. Sub. Plusperf. EMİR KİPİ Praes.
öderim ödissem —

öderis ödisses
öderit ödisset EMİR KİPİ Fut.
öderimus ödissemus —-
öderitis ödissetis —
öderint ödissent —
EDİLGEN YOK
PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Etken Praes. Etken Fut. Edilgen Perf.
— ösürus ösus
— ösürı ösî
— ösürö ösö
— ösürum ösum
ösürö ösö

— ösürı ösî
— ösürörum ösörum
— ösürîs ösîs
— ösürös ösös
ösürîs ösîs
GERUNDİUM (FİİL İSİM) YOR
SUPİNUM y o k

469
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

Inquam, (Diyorum, söylüyorum)


(Dolaysız soruda kelimelerin arasına konur)

HABER KİPİ (INDICATIVUS)


Tekil Çoğul
Praes. inquam —
inquis —
inquit inquiunt
Fut. — —
inquies —
inquiet —
Perf. 3 tek. inquit.

Aiö, (diyorum, söylüyorum)

HABER KİPİ (INDICATIVUS)


Tekil Çoğul
Praes. aiö —
aıs —
ait aiunt
imperf. aiebam aiebâmus
aiebâs aiebâtis
aiebat aiebant
Perf. 3 tek. ait
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Praes. 3. tek. aiat.

Farı, konuşmak
(Geçmiş zamanları düzenli çekimdir; şimdiki zamanları
veya ilk zamanları aşağıdaki gibidir)

HABER KİPİ (INDICATIVUS)


Tekil. Çoğul
Praes. — —
— —
fâtur —
Fut. fâbor —
— —

470
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

fâbitur —

E m ir Kipi fâre

M a sta r farı

Praes. Partic. fantis, fanti, ete.

G eru nd iu m , g en . fandı; dat.; abl., fandö.

G eru n d ivu m fandus

DİĞER EKSİK ÇEKİMLİ FİİLLER

1. Queö, quıre, quıvl (muktedir olmak, yapabilmek) ve nequeö, nequıre,


nequıvî, (yapamamak, aciz olmak) eö gibi çekilir, ama genellikle Şimdiki
Zamanda kullanılır.
2. ûuaesö, rica ediyorum, üsteliyorum, ısrar ediyorum, soruyorum vb.; qu-
aesumus, rica ediyoruz vb.
4. Salve, salvete, selam; selam size; Mastar: salvere: selamlamak.

ŞAHISSIZ FİİLLER

Höc decet (bu uyar, uygundur, yakışır) ya da me pudet höc fecisse (bunu
yapmış olmak bana utanç veriyor) cümlesindeki decet ve pudet gibi fiille­
rin belirli bir şahsı yoktur; üçüncü şahıs olarak kullanılırlar ve bir mastar
ya da cinssiz bir zamir alabilirler; bir cümle teşkil edebilirler.

I. Hava Durumunu Belirten Şahıssız Fiiller

fulget fulsit şim şek çakıyor

tonat tonuit g ök gürlü yor

grandinat — d olu ya ğ ıyor

ningit ninxit kar ya ğ ıyor

pluit pluit ya ğ m u r ya ğ ıyor

II. Özel Fiiller

paenitet paenitere paenituit p işm a n ed er

piget pigere piguit b ü yü k ü zü n tü verir, can sıkar

pudet pudere puduit utandırır

taedet taedere taeduit tiksindirir, bıktırır

m iseret miserere m iseruit m erh a m ete n ed en olur, acım a uyandırır

471
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

libet libere libuit hoşa gider


licet licere licuit yasaldır
oportet oportere oportuit icap eder
decet decere decuit uygun düşer, yakışır, yakışık alır
dedecet dedecere dedecuit uygun düşmez, yakışık almaz
refert referre retulit ilgilendirir

III. Sadece Bazı Anlamlarda Şahıssız Olarak Kullanılan Fiiller

cönstat cönstâre cönstitit açıktır


praestat praestâre praestitit daha iyidir
iuvat iuvâre iüvit hoşa gider, haz verir, memnun eder
appâret appârere appâruit görünür, belli olur
placet placere placuit hoşa gider, memnun eder, keyif verir
(placitum est)

accedit accedere accessit eklenir,


accidit accidere accidit olur, başa gelir
contingit contingere contigit olur, başa gelir
evenit evenîre evenit olur, meydana getirir
interest interesse interfuit ilgilendirir

IV. Geçişsiz Fiillerin Edilgen Kullanımları

ıtur gidilir biri gidiyor


curritur koşulur biri koşuyor
ventum est gelinmiştir biri gelmiş bulunuyor, gelmiştir
veniendum est gelinmeli biri gelmeli
pugnârî potest dövüşülebilir biri dövüşebilir

ZAMİRLER (Pronomen)

(Zamirler isimlerin, sıfatların ve sayıların yerine geçer; her cinsten za­


mirin gen. tek. takısı -ius; dat. tek. takısı -i'dir.)

472
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ŞA H IS Z A M İR L E R İ

ego, ben tü, sen 0 (aşağı bkz.)


Tekil Çoğul Tekil Çoğul
Nom. ego nös tü vös

Acc. me nös te vös

Gen. meı nostrum , -trî tuı vestrum , -trî

Dat. mihi nöbıs tibi vöbıs

Abl. me nöbıs te vöbıs

Şahıs zamirleri -met; -te; -pte takılarıyla vurgu kazanır, örn. egomet
(şahsen ben); semet; vosmet; ayrıca cum + abl. kalıbıyla -ile birlikte an­
lamı kazanırlar; örn. mecum (benimle birlikte); onunla birlikte demek için
cum eo ifadesi kullanılır.

İŞARET ZAMİRLERİ

(I. ve II. Çekim isimler gibi çekilir, ama gen. ve dat. tekilde zamir takıları
-îus ve -î olur.)
ipse, ipsa, ipsud
hic, haec, höc
iste, ista, istud
ille, illa, illud
is, ea, id
idem, eadem, idem

ipse, bizzat, kendisi,şahsen (belirli zamir olarak da adlandırılır)


' Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. ipse ipsa ipsum ip sı ipsae ipsa

Acc. ipsum ip sam ipsum ipsös ipsâs ip sa

Gen. ipsıus ipsıus ipsıus ip sorum ipsârum ip sorum

Dat. ipsi ipsi ipsi ipsıs / ipsıs ipsıs


ipsös

A bl. ipsö ipsâ ipsö ipsıs ipsıs ipsîs

473
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Mc, bu (sıfat olarak burada)


Nom. hic haec hoc hî hae haec
Acc.' hunc hane hoc hös hâs haec
Gen. huius huius huius hörum hârum hörum
Dat. huic huic huic his his his
Abl. höc hac höc his his hîs

iste, şu
Nom. iste ista istud isti istae ista
Acc. istum istam istud istös istâs ista
Gen. istius istius istius istörum istârum istörum
Dat. isti isti isti istîs istîs istîs
Abl. istö istâ istö istıs istîs istîs

ille, o
Nom. ille illa illud illi illae illa
Acc. illum illam illud illö s illâs illa
Gen. illîus illîus illîus illörum illârum illörum
Dat. illi illi illi illîs illîs illîs
Abl. illö illâ illö illîs illîs illîs

is, o (belirli zamir olarak da adlandırılır)


Nom. is ea id il, ei eae ea
Acc. eum eam id eös eâs ea
Gen. eius eius eius eörum eârum eörum
Dat.’ ei ei el iîs / eîs iîs / eîs iîs / eîs
Abl. eö eâ eö iîs / eîs iîs / eîs iîs / eîs

idem, aynısı, tıpkısı (belirli zamir olarak da adlandırılır)


Nom. idem eadem idem iıdem eaedem eadem
eîdem
Acc. eundem eandem idem eösdem eâsdem eadem
Gen. . eius dem eiusdem eiusdem eörundem eârundem eörundem
Dat. eîdem eidem eîdem iîsdem / iîsdem / iîsdem
eîs dem eîsdem eîsdem
Abl. eödem eâdem eödem iîsdem / iîsdem / iîsdem /
eisdem eîsdem eîsdem

474
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

İLGİ Z A M İR İ

quî, (zamir ya da ad olarak) kim, n e


Tekil Çoğul
m. f. n. m. f. n.
Nom. quı quae quod quî quae quae
Acc. quem quam quod quös quâs quae
Gen. cuius cuius cuius quörum quârum quörum
Dat. cui cui cui quibus quibus quibus
Abl. quö quâ quö quibus quibus quibus

SORU Z A M İR İ

quis (ki o, ki o şey)


Tekil Çoğul
m./f. n. m. f. n.
Nom. quis quid qui quae quae
Gen. quem quid quös quâs quae
Dat. cuius cuius quörum quârum quörum
Acc. cui cui quibus quibus quibus
Abl. quö quö quibus quibus quibus

(Soru sıfatı, quı, quae, q u od, ilgi zamiri gibi çekilir.)

B E L İR SİZ Z A M İR L E R

(Quis ve quı, yukarıdaki şekilde çekilir. Diğerleri quis ve qui'nin


birleşenleridir; şahısların, nesnelerin ve niteliklerin yerine geçer­
ler.)

quisque, her biri; her bir


Zamir (ya da İsim Olarak) ■Sıfat
m./f. n. m. f. n.
Nom. quisque quidque quisque quaeque quodque
Acc. quemque quidque quemque quamque quodque
Gen. cuius que cuiusque cuius'que cuius 'que cuius'que
Dat. cuique cuique cuique cuique cuique
Abl. quöque quöque quöque quâque quöque

475
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

quıdam , belli biri, belli bir

Tekil
m. f. n.

Nom. quîdam quaedam quoddam


quiddam (zamir ya da isim olarak)

Acc. quendam quandam quoddam


quiddam (zamir ya da isim olarak)
Gen. cuiusdam cuiusdam cuiusdam

Dat. cuidam cuidam cuidam

Abl. quödam quâdam quödam


Çoğul
Nom. quîdam quaedam quaedam
Acc. quösdam quâsdam quaedam
Gen. quörundam quârundam quörundam
Dat. quibusdam quibusdam quibusdam
Abl. quibusdam quibusdam quibusdam

(quoddam, sıfat olarak kullanılır)


quisquam, (zamir ya da isim olarak), herhangi biri (hiç)1

m./f. n.
Nom. quisquam quicquam (quidquam)
Acc. quemquam quicquam (quidquam)
Gen. cuius'quam cuius'quam
Dat. cuiquam cuiquam
Abl. quöquam quöquam

aliquis, (zamir ya da isim olarak), biri, herhangi biri;


aliqul, herhangi bir

Tekil
Zamir ya da isim olarak Sıfat olarak
m./f. n. m. f. n.
Nom. aliquis aliquid aliquı aliqua aliquod
Acc. aliquem aliquid aliquem aliquam aliquod
Gen. alicuius alicuius alicuius alicuius alicuius
Dat. alicui alicui alicui alicui alicui
Abl. aliquö aliquö aliquö aliquâ aliquö

1 Sıfatı, ullus'tur (hiç).

476
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Çoğul (zamir, ad, sıfat)


m. f. n.
Nom. aliquî aliquae aliqua
Acc. aliquös aliquâs aliqua
Gen. aliquörum aliquârum aliquörum
Dat. aliquibus aliquibus aliquibus
Abl. aliquibus aliquibus aliquibus

M Ü L K İY E T Z A M İR L E R İ

(I. ve II. Çekim sıfatlar gibi Çekilir)

Şahıs Tekil Çoğul


1. meus, mea, meum noster, nostra, nostrum
benim (benimki) bizim (bizimki)
2. tuus, tua, tuum vester, vestra, vestrum
senin (seninki) sizin (sizinki)
3. suus, sua, suum suus, sua, suum
onun (onunki) onların (onlarınki)

(Mülkiyet zamir ve sıfatları bazen -pte; -met ekleriyle vurgu kazanır;


örn. meapte, tuopte, tuismet).

D Ö N ÜŞLÜ Z A M İR

suı, kendisinin
Tekil. Çoğul.
Nom. — —
Acc. se, sese se, sese
Gen. su! suı
Dat. sibi sibi
Abl. se, sese se, sese

477
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Z a rfla r (Adverbium)

Zarfların Üstünlük Dereceleri

Sıfat Yalın Zarf Zarfın Üstünlük Zarfın En Üstünlük


Derecesi Derecesi
care carius carissime
carus
dostane daha dostane çok dostane bir şekilde
pulchre pulchrius pulcherrime
pulcher
güzel bir şekilde daha güzel bir şekilde en güzel şekilde
leviter levius levis sime
levis
hafif bir şekilde daha hafif bir şekilde çok hafif bir şekilde
sapienter sapientius sapientissime
sapiens
bilgece daha bilgece çok bilgece
audacter audacius audacissime
audax cüretkâr bir şekilde daha cüretkâr bir çok cüretkâr bir şekilde
şekilde
facilis facile facilius facillime
kolay bir şekilde daha kolay bir şekilde en kolay şekilde
malus male peius pessime
kötü bir şekilde daha kötü bir şekilde en kötü şekilde
bonus bene melius optime
iyi bir şekilde daha iyi bir şekilde en iyi şekilde

Üstünlük Dereceleri Kuralsız Olan Zarflar

Yalın Zarf Zarfın Üstünlük Derecesi Zarfm En Üstünlük


Derecesi
multum plus plurimum
çok daha çok en çok
parum minus minime
az daha az en az
— prius primo, primum
önce en başta, ilkin
magnopere magis maxime
fazlasıyla, çok fazla daha fazla, daha çok çok fazla, en çok

478
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

SAYILAR (Numeri)

Asal Sayılar, ünus, duo, tres haricin de, bonus, -a, -um gibi çekilir; mille
çoğul olarak gen. b ir kelimeyle isim olarak kullanılır.

ASAL SAYILAR SIRA SAYILARI


(kaç tane) (kaçıncı sırada)
1 ünus, -a, -um {bir) primus, -a, -um (birinci)
2 duo, duae, duo (iki) secundus (ya da alter) (ikinci)
3 tres, tria (üç) tertius (üçüncü)
4 quattuor quârtus
5 quînque quîntus
6 sex sextus
7 septem septimus
8 octö octâvus
9 novem nönus
10 decem decimus
11 ündecim ündecimus
12 duodecim duo decimus
13 tredecim (decem (et) tres) tertius decimus
14 quattuordecim quârtus decimus
15 quîndecim quîntus decimus
16 sedecim sextus decimus
17 septendecim septimus decimus
18 duodevîgintî (octödecim) duodevîcensimus
19 ündevîgintî (novendecim) ündevîcensimus
20 vîgintî vîcensimus
21 vîgintı ünus ya da vîcensimus prîmus ya da
ünus et vîgintî ünus et vîcensimus
30 trîgintâ trîcensimus
40 quadrâgintâ quadrâgensimus
50 quînquâgintâ quînquâgensimus
60 sexâgintâ sexâgensimus
70 septuâgintâ septuâgensimus
80 octögintâ octögensimus
90 nönâgintâ nönâgensimus
100 centum centum
101 centum (et) ünus vb. centum (et) ünus vb.

479
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

120 centum (et) vîgintı centum (et) vıgintî


121 centum (et) vîgintı ünus centum (et) vıgintî ünus
200 ducentı, -ae, -a ducentî, -ae, -a
300 trecentı trecentî
400 quadringentî quadringentî
500 quîngentı quîngentî
600 sescentî sescentî
700 septingentı septingentî
800 octingentı octingentî
900 nöngentı nöngentî
1000 mille mîlle

duo (iki); tres (üç); mille (bin) sayısının çekimi1

m f. n. m.; f. n. Teldi Çoğul


Nom. duo duae duo tres tria mille mîlia
Acc. duös ya da duâs duo tris ya da tria mîlle mîlia
duo tres
Gen. duörum duârum duörum trium trium mîlle mîlinm
Dat. duöbus duâbus duöbus tribus tribus mîlle mîlibus
Abl. duöbus duâbus duöbus tribus tribus mîlle mîlibus

1 U n u s (bir) i ç i n bkz . s. 88.

480
E K II

LATİNCE CÜMLE BİLGİSİ İÇİN ANA KURALLAR

1. Fiilin öznesi nominativus olur ve Kim. (Ne)? sorusuna cevap verir.


Amicitiae sempitemae sunt. Dostluklar sonsuza dek sürer.

2. Özne bir isim ya da bir zamir olabilir.


Epictetus scribit. Epictetus yazıyor.
Hic scribit. Bu (adam) yazıyor.

3. Özne bir mastar olabilir.


Decorum est pro patria mori. Vatan için ölmek soylu bir şeydir (değerdir).

4. Özne, gizli özne olarak, fiilin içinde gizli olabilir.


Videmus in Lucretii libris maximas laudes Epicuro esse. Lucretius'un
kitaplarında Epikuros'a büyük övgüler olduğunu görüyoruz.

5. Fiil, öznesiyle aynı şahısta ve aynı sayıda çekilir.


Mors est quaedam quasi migratio vitae. Ölüm bir nevi hayattan göç
etmedir.

6. Etken geçişli bir fiilin öznesi accusativus halinde olur ve Kimi (Neyi)?
sorusuna cevap verir.
Mens regit corpus. Zihin bedeni yönetir.

7. Bir fiil hem dolaylı hem dolaysız nesne alabilir.


Me heredem fecit. Beni (dolaysız nesne) mirasçı (dolaylı nesne) kıldı.

8. Bazı fiiller nesne olarak dativus ya da ablativus vb. halde nesne alırlar.
Örneğin, dare (vermek) fiilinin nesnesi dativus olur.
Dux philosophis pecuniam dat. Komutan felsefecilere para veriyor.

9. Bir şeyin sahibi olan ya da sahibi olduğu ima edilen kelime genetivus
olur ve Kimin? sorusuna cevap verir.
Laudantur sententiae Senecae a discipulis. Seneca'nm deyişleri öğren­
cileri tarafından övülür.

481
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

10. Sıfat isme hal, sayı ve cins bakımından uyar.


Innumerabiles philosophi numquam domum reverterunt. Bir dolu fel­
sefeci hiç yurda dönmedi.

11. Edatlar ya accusativus ya da ablativus halde bir isim alırlar.


Descartes dicebat se unum novum librum de Passionibus animae s erip -
sisse. Descartes (kendisinin) Ruh halleri üzerine yeni bir kitap yazmış ol­
duğunu söylüyordu.

12. Appositio şeklindeki ifade açıkladığı isme hal bakımından uyar.


Herodotus, pater nostrae, s erip sit unum librum de historia. Atamız
olan Herodotos tarih üzerine bir eser kaleme aldı.

13. İlgi zamiri, yerini tuttuğu isme cins ve sayı bakımından uyar.
Om n ia quae sunt vel in se vel in alio sunt. Varolan her şey ya kendi ba­
şına vardır ya da başka bir şeye bağlı olarak.

14. Zamanların uyumu kurallarına göre fiillerin ilk zamanlarını ilk zaman­
lar, ikinci zamanlarım ikinci zamanlar takip eder.

İLK ZAMANLAR
Mittit
Mittet homines ut urbem vastent.
Mis erit
İKİNCİ ZAMANLAR
ducerent, mitterent, viderent, audirent,
1. Venerant ut ducerentur, mitterentur, viderentur, audi-
rentur.
caperetur, traderetur, videretur, necaretur,
2. Fugiebat ne
raperetur, resiteret.
dicerent, audirent, venirent, narrarent, audi-
3. Misit nuntios qui
rentur, in concilio sederent.
sese defenderent, impetum sustinerent, hos-
4. Castra muniverunt quo facilius
tis vincerent, salutem peterent.

15. Çoğu geçişsiz fiil, bir edatla birleştiğinde geçişli olur ve nesne alır,
transcedere (trans + cedere) muros: surları aşmak
hostes circumstare (circum + stare): düşmanların etrafını sarmak
(kuşatmak)

482
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

16. E d ilg e n fiille rd e d o la y s ız n esn e, özn e olur.


Urbs R o m a vocata est. R o m a ş e h r i o la ra k a d la n d ır ıld ı (Şehrin ad ın a
Roma dendi).

İS M İN H A L L E R İN İN ÖZEL
K U L L A N IM L A R IN A D A İR TOPLU BİLGİ

Nominativus

I. Özne olarak: Philosophus monet. F ilo z o f uyarıyor; Hic monet. Bu (ad am )


uyarıyor.
II. Appositio ola ra k : Hercules iuvenis leonem interfecit. Hercules gençken
bir aslan öldürdü.
III. Yüklem işlevi üstlenerek: Philosophia est vitae magistra. Felsefe ha­
yat öğretmenidir.
IV. Hitap olarak: Cümlede dikkat çekmek için bazen vocativus yerine nomi­
nativus kullanılabilir. Audi tu, populus Romanus! İşit, ey Roma halkı!

Özellikle şiirde, bir vocativusun Appositiosu nominativus olarak yazı­


labilir: Nate, mea magna potentia solus! Ey oğul, büyük gücümün biricik
kaynağı! (Büyük gücümün tek kaynağı olan oğul!)

Vocativus

Hitap olarak: Credite mihi, philosophi! Bana inanın, ey filozoflar!

Accusativus

I. Nesne olarak: Deus mundum creavit. Tanrı dünyayı yarattı.


II. Mastarın öznesi olarak: Philosophi passiones superare possunt. Filo­
zoflar tutkularını yenebilir.
III. Fiilin iki nesnesi olarak:
a. Özellikle, sormak, araştırmak (rogare, irıterrogare), gizlemek (celare), öğ­
retmek (docere) fiilleriyle:
Te sententiam rogo. Senden fikrini soruyorum.
Pusionem quondam Socrates interrogat quaedam geometrica. Sokra-
tes bir gün afacanm birine geometriyle ilgili m uhtelif sorular sorar.
Non te celavi sermonem Ampii. Ampius'la (yaptığım) konuşmayı sen­
den gizlemedim.
Doceo te multas fabulas. Sana birçok masal öğretiyorum.
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

b. Adlandırma, yapm a, kılma, alma, seçm e, gösterm e, ikaz etm e, tavsiye


etme, zorlama, itham etm e vb. an lam lara g elen fiillerle:
Iram bene Ennius mitilim dixit insaniae. Ennius öfkeye deliliğin baş­
langıcı demekte haklıydı.
Ancum Marcium regem populus creavit. Halk Ancus Marcius'u kral
(olarak) seçti.
Hoc te moneo. Sana bunu tavsiye ediyorum.
Me id accusas. Beni bununla itham ediyorsun.
Me heredem fecit. Beni mirasçı kıldı (yaptı).
Cupiditas homines caecos reddit. Tamahkârlık insan(lar)ı kör kılar (in­
sanı körleştirir).
IV. Edilgen bir fiilin nesnesi olarak:
Cicero omnes artes edoctus est. Cicero'ya b ü t ü n sanatlar öğretildi (Ci­
cero bütün sanatları öğrendi).
V. Trans edatıyla birleşik geçişli fiillerde edata bağlı kelime olarak: Gre-
ges Epicuri flumen transportat. Epikuros'un tayfası nehirden karşıya
geçiyor.
VI. Zaman ve mekân bildiren kelime olarak:
Filius philosophi qu ad ra gin ta annos vixit. Filozofun oğlu kırk yıl yaşadı.
Bias vidit arbore s quinquaginta pedes altas. Bias elli ayak uzunlu­
ğunda ağaçlar gördü.
VII. Hareket sınırı bildiren kelime olarak:
a. Şehir, küçük ada ve yarımada isimleriyle:
Latona confugit Delum. Latona D e lo s 'a sığındı.
Romam veni ut M. Aurelium viderem. Marcus Aurelius'u görmek için
Roma'ya geldim.
b. Memleket ve büyük ada isimleriyle in ve ad edatlarından sonra: Philosop­
hi Romani in Graeciam profecti sunt. Romalı felsefeciler Yunanistan'a
hareket ettiler.
c. Domum ve rus kelimeleriyle: Cicero domum revertitur. Cicero eve dönü­
yor; Ego rus ib o atque ibi manebo. Köye gideceğim ve orada kalacağım.
Domum kelimesinde bina anlamı kastedildiğinde in + acc.: Filia Cice-
ronis in domum veterem remigravit. Cicero'nun kızı eski eve geri döndü.
VIII. Ünlem ifadelerinde:
Me miserum! Ah zavallı ben!
Me caecum qui haec ante non viderim! Ah ne körüm, bunları daha önce
göremedim!

484
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Dativus

I. Fiillerin dolaylı nesnesi olarak:


a. Etken geçişli fiillerle accusativus halde bir kelimeyle: Imperator dedit pe-
cuniam Philosophis Graecis. İmparator Yunan filozoflarına para verdi.
b. Edilgen geçişli fiillerle: Merces mihi gloria de tur. Onur bana bir ödül
olarak bağışlansın.
c. Birçok geçişsiz fiille:
Nulli labori cedit. Hiçbir zorluğa teslim olmaz (her zorlu işin üstesin­
den gelir).
Probus invidet nemini. Dürüst adam hiç kimseye kin beslemez.
Mundus deo paret et huic oboediunt maria terraeque. Evren tanrıya
itaat eder, denizler karalar da onun sözünü dinler.
Virtuti suorum satis credit. Adamlarının erdemine güveni tam.

II. Edatlarla birleşmiş fiillerle:


Omnis sensus hominum multo antecellit sensibus bestiarum. İnsanın
bütün duyumları hayvanların duyumlarından kat kat üstündür.
Anatum ova gallinis saepe supponimus. Çoğu kez ördek yumurtalarını
tavukların altına koyarız.

III. Esse fiiliyle sahiplik bildiren bir kelime olarak:


An nescis longas regibus esse manus? Kralların ellerinin uzun olduğu­
nu bilmez misin acep?
Cicero amicus est mihi. Cicero benim dostumdur.

IV. Vasıta olarak:


a. Barbarus hic ego sum qui non intellegor ulli. Burada, hiç kimse tarafın­
dan anlaşılamayan bir yabancıyım.
b. Gerundium ya da gerundivum kalıbıyla:
Percipiendum est mihi. (Benim tarafımdan kavranmalıdır) Kavramalıyım.

V. Locativus olarak:
Facilis est Averno. Yeraltına inmek kolaydır.

VI. Similis, idoneus, dignus gibi sıfatlarla:


a. Canis similis lupo est. Köpek, kurda benzer (kurdun aynısı).
Vir mihi amicissimus, Q. Fabricius. Can dostum Q. Fabricius.

485
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Proxumus sum egomet miM. Bana en yakın kişi (yine) benim,


b. Amaç vs bildirir (amaç dativusu):
Castris idoneus locus. Karargâha uygun bir yer.
Utile est rei publicae nobiles homines esse dignos maioribus suis. Ma­
kam mevki sahibi adamların atalarına layık olmaları devletimizin yararı­
na bir durumdur.
Apta dies sacriflcio. Kurban için uygun bir yer.
Ciceroni magno usui sum. Cicero'ya çok faydam dokunur.

G enetivus

I. Sahiplik ya da aidiyet bildirir ve Kimin? sorusunu yanıtlar (genetivus


possessivus):
Domus Ciceronis: Cicero'nun evi
a. Köken ve aidiyet bildirir:
Marci filius: Marcus'un oğlu
Tullia erat filia Ciceronis. Tullia Cicero'nun kızıydı.
Hectoris Andromache: Hektor'un karısı Andromakhe
Flaccus Claudi: Claudus'un kölesi Flaccus
Hercules dicebatur esse Myronis. Hercules heykelinin Myro'nun heyke­
li (yapıtı) olduğu söyleniyor.
b. Esse ve heri fiilleriyle sahiplik bildirir ve çoğu kez yüklem işlevi üstlenir:
Domus est regis. Ev, kralındır (krala aittir).

II. Esse ile kullanıldığında, ayırt edici bir özellik bildirir:


Stulti est in errore manere. Hatada ısrar etmek aptallara özgü bir şeydir.
De beli o iudicium imperatoris est, non militum. Savaş kararı komutana
aittir (komutanın fikridir), askerlerin değil.
Pauperis est numerare pecus. Ancak fakir bir adam koyunlarını sayar.
Cuiusvis hominis est errare. Hata yapmak insanlara özgü bir şeydir
(Her insan hata yapar).
Tempori cedere semper sapientis est habitum. Zamana uyum sağlamak
ancak bilge adam işi.
(Mülkiyet zamirleriyle de bu tür cümleler kurulabilir: Non est mentiri
meum. Yalan söylemek benim işim değil).

III. causâ ve grâtiâ, ergö, instar gibi kelimelerle -adma, -namma, -için,
-uğruna vb. anlamına gelir: -

486
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

hominum c a u sa : in s a n la r n a m ın a (in sa n lık için ).


meorum amicorum g ra tia : a r k a d a ş la r ım iç in (ark a d a şla rım ın adına)
v ir t u t is e r g o : e r d e m a d ın a
vestra reique publicae causa: hem kendiniz hem de devletiniz adına
Sophistae quaestus causa philosophabantur. Sofistler kazanç sağlama
kaygısıyla felsefe yapıyordu (felsefeyle uğraşıyordu).
Plato mihi unus instar est omnium. Platon benim gözümde hepsinden
daha değerlidir.

IV. Özneye ilişkin genetivus (genetivus subiectivus): Cümlede bir şey ya­
pan, üreten, hisseden vb kişiyi işaret eder:
dicta Platonis: Platon'un sözleri, söyledikleri
timores liberorum: çocukların korkuları

V. Nesneye ilişkin genetivus (genetivus obiectivus): Cümlede eylemin


nesnesine işaret eder.
metus deorum: tanrılara duyulan korku (tanrılara karşı duyulan korku;
tanrılardan korkma; tanrı korkusu)
amor libertatis: özgürlük aşkı (özgürlüğe duyulan aşk)
amor patris: babaya duyulan sevgi (baba sevgisi)
meum desiderium tui: sana olan özlemim

VI. Bölüm genetivusu (genetivus partitivus): Bir bütünün parçasına işa­


ret eder:
pars equitum: atlıların bir bölümü
multitudo hominum: insanların çoğu
magna pars hominum: insanların büyük bir kısmı, (insanların çoğu;
çoğu insan)
duo milia peditum: iki bin piyade (piyadelerin iki bini)
quis mortalium? Hangi ölümlü? (Ölümlülerin içinden hangisi?)
maior fratrum: erkek kardeşlerin en büyüğü (en büyük erkek kardeş)
gens maxima Germanorum: Germenlerin en büyük kavmi (en büyük
Alman kavmi)
primum omnium: hepsinin birincisi (ilki, başı vb; hepsinden önce
gelen)
Nem o nostrum non peccat. Hiçbirimiz (bizim aramızdan hiç kimse, içi­
mizden kimse) masum değiliz (Her birimiz bir günah işlemişiz dir).

487
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Te ad me venire uterque nostrum cupit. H e r ik im iz d e sen in b iz e g e l­


meni arzu ediyoruz.
Is splendor est vestrum. Aranızda en seçkini o adamdır.
Omnium doctrinarum inventrices Athenae. Atina bütün bilim dalla­
rının mucididir.
Unus servorum effugit. Kölelerden biri kaçtı.
Multi civium adsunt. Çoğu vatandaş burada (mevcut).
Ubi terrarum (gentium)? Dünyanın neresinde?
tum temporis: tam o zamanda
a. Bölüm genetivusu, zamirlerle de kullanılır:
Ii militum: O askerler
illi Graecaorum: O (şu) Yunanlar
b. Bölüm genetivusu ayrıca zamirlerin veya sıfatların nominativus ve ac­
cusativus cinssiz tekil halleriyle (tantum: çok fazla; multum: çok; pau-
lıırm: az; satis: yeterli; plus: daha çok; aliquantum: biraz; plurimum: en
çok; minimum: çok az; nihil: hiç; idem: aynı vb. gibi; ya da quid, quod
gibi soru kelimeleri) ve parum, satis ve partim gibi zarflarla bir ad gibi
kullanılır:
aliquid cibi: bir parça yiyecek (yiyeceğin bir parçası)
tantum cibi: çok fazla yiyecek
minus laboris: daha az emek (az emek, iş vb)
satis pecuniae: yeterli para (yeterince para)
quid novi? ne haber? (nasılsın? ne var ne yok?)
uihil boni: iyi bir şey yok (fena, kötü) (quid novi? sorusuna cevap olarak)
quod (= quoad) eius (facere) possum: elimden geldiğince (elimden gel­
diği kadarıyla)
Satis eloquentiae, sapientiae parum. Fazla belagat (süslü konuşma),
kıt aldın delilidir.

VII. Nitelik bildirir:


Graeci generis homo: Yunan soyundan gelen adam (Yunan adam; kö­
keni Yunan olan adam)
vir magni ingenii: çok yetenekli bir adam
puer decem annorum: on yaşında çocuk
homo litterarum: eğitimli adam (okumuş adam)
homo morum: ahlaklı adam
vir summae sapientiae: çok bilge bir adam
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

vir m a g n a e virtutis: ç o k e r d e m li (ya d a m ert) b ir adam ,


vir m a g n a e auctoritatis: ç o k y e t k ili (etkili) b ir ad am
homo nihili: B eş p a r a e t m e z b ir adam
Non multi cibi hospitem accipies, multi ioci. Çok az yiyen, ama çok şa­
kacı olan bir misafir ağırlayacaksın.

VIII. quanti, tanti, pluris, minoris, magni, parvi, n ihili vb. gibi geneti-
vuslar, facere, esse, aestimare, Geri, habere fiilleri ya da satın alma
(emere) ya da satma (verıdere) anlamlarındaki inlerle kıymet, fiyat,
değer, ilgi vb belirtir:
Quanti libros Platonis emişti? Platon'un kitaplarını kaça aldın?
Emit tanti quanti Thales voluit. Thales'in istediği fiyata satın aldı.
Quanti habitas? Kaça oturuyorsun? (Kaç para kira veriyorsun?)
Vendo meum frumentum non pluris quam ceteri, fortasse etiam mino­
ris. Ürünümü diğerlerinden daha yüksek fiyata satmıyorum, hatta belki de
daha ucuza satıyorum.
Mea magni interest. Beni çok ilgilendirir.
Non habeo nauci Marsum augurem. Marsi halkından bir rahibe bir ku­
ruşluk bile değer vermiyorum.
Parvi existumo. Pek aldırmıyorum.
Voluptatem virtus minimi facit. Erdem hazza en ufak değer vermez.

IX. Sıfat ve isim tamlamalarında:


studiosus discendi: öğrenmeye hevesli
diligens veritatis: hakikate âşık (düşkün)
mentis compos: Aklı yerinde (başında)
multarum rerum peritus: birçok şeyde uzman
cupidus pecuniae: paraya düşkün
omnium rerum inscius: hiçbir şey bilmez (hiçbir şeyden haberi yok;
tam kara cahil)
Plena periculorum est vita. Hayat tehlikelerle doludur.
Agricolam laudat iuris legumque peritus. Hukuk ve kanun bilgisi tam
olduğundan, çiftçiyi övüyor.
Mors somni similis est. Ölüm uykuya benzer (burada somni yerine dat.
somno da kullanılabilir).
Filius meus mei similis. Oğlum bana benzer.
Omnes immemorem beneficii oderunt. İyilikten hiç nasibini almamış
adamdan herkes nefret eder.

489
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Bestiae sunt rationis e t o r a tio n is expertes. H ayvan lar düşünmekten ve


kon u şm ak tan yoksundur (hayvanların akli ve konuşma melekeleri yoktur).
arbor abietis: köknar ağacı
arbor fici: incir ağacı
verni temporis suavitas: tatlı bahar mevsimi
via mortis: ölüm şekli
nomen amicitiae: dostluk adı (kelimesi)
statua Myronis: Myro heykeli
lacus Averni: Avernus Gölü
urbs Romae: Roma şehri
Epaminondas erat adeo veritatis diligens ut ne ioco quidem mentire-
tur. Epominondas hakikate o kadar âşıktı ki, şaka yaparken bile asla yalan
söylemezdi.

X. M eminisse (hatırlamak), rem inisci (hatırlamak) o h liv is c i (unutmak)


gibi bazı özel fiillerle:
Mei memineris! Beni hatırla!
Memento beneficiorum, obliviscere iniurarium! (Yapılan) İyilikleri ha­
tırla, haksızlıkları unut!
Epicuri non licet oblivisci. Epikuros'u unutmamalıyız.
Vivamus reminiscendo veteris incommodi. Eski felaketi hatırlayarak
(hiç aklımızdan çıkarmayarak) yaşayalım.
ipse iubet mortis te meminisse deus. Bizzat tanrı sana ölümü (hep)
hatırlamam emrediyor.
Venit mini Platonis in mentem. Platon'un hayali hep gözlerimin önünde
duruyor (hiç aklımdan gitmiyor).
Est proprium stultitiae aliorum vitia cemere, oblivisci suorum. Baş­
kalarının kusurlarım görüp kendininkileri göz ardı etmek ancak aptalın
yapacağı bir iş.
(Bu tür fiillerle kurulan cümlelerin nesnesi şahıssızsa, accusativus da
olur: Haec olim meminisse iuvabit. Bunları bir gün hatırlaman çok işine
yarayacak).

XI. İtham etmek, suçlamak vb anlamları taşıyan fiillerle:


Me furti accusat. Beni hırsızlıkla itham ediyor.
Philosophus capitis damnatus est. Filozof ölüm cezasına çarptırıldı
(idam hükmü giydi).

490
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M iltia d e s accusatus est proditionis. M iltia d e s v a ta n h a in liğ iy le s u ç ­


la n d ı.

XII. Şahıssız fiillerle:


Patris interest. Vatanı ilgilendirir.
Interest omnium recte facere. Doğru davranmak herkesin çıkarma bir
şeydir.
Theodori nihil interest. Theodorus'u hiç ilgilendirmez,
ûuid Milonis intererat interfici Clodium? Clodius'un öldürülmüş olması
Milo'yıı niçin ilgilendirmiş olsun ki?
Bu cümleler şahıs zamirleriyle kullanıldığında, şahıs zamiri tek. fem.
abl. yazılır: Meâ interest quando venias. Ne zaman geleceğin beni ilgilendi­
rir; ama bazen "illius refert (onu ilgilendirir, ona dert olur)" olarak geneti­
vus zamir şeklinde da yazılabilir.

Pudet me tui. Senden utanıyorum.


Paenitet me huius facti. Bu davranışımdan pişmanım.
(Şahıssız fiiller bazen acc. ile de kullanılır. Pauperum te miseret. Yok­
sulun hali senin içine dokundu).
Miseremini sociorum. Müttefiklerinize merhamet gösterin.
Suae quemque fortunae paenitet. Hiç kimse kendi kısmetine düşenden
memnun değil.
Me non solum piget stultitiae meae, sed etiam pudet. Aptallığıma sade­
ce yanmıyorum, bir de ondan utanıyorum.
Bu tür fiiller accusativus da alır: ûuintum paenitet quod animum tuum
offendit. ûuintus gönlünü kırdığı için çok pişman.

Ablativus

I. a. Edat almadan, bazı fiillerle ve sıfatlarla ayrım, uzak oluş, kurtuluş vb


ifade eder:
Is caret sensu communis. O sağduyudan yoksundur.
Philosophus curis liberatus est. Felsefeci kaygılardan arınmıştır (kur­
tulmuştur).
Is auxilio eget. Yardıma ihtiyacı var.
Bonorum vita vacua est metu. iyilerin yaşamı endişeden (korkudan)
uzaktır.
b. Edat alarak aynı anlamları dile getirir:

491
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Urbem a tyranno liberarunt. Şehri tir a n d a n (zorba y ö n eticid en ) ku rtar­


dılar.
Dissentio a te. Seninle fikirlerimiz uyuşmuyor.

II. Özellikle natus ve ortus participiumlanyla kaynak ya da köken bildirir:


Iove natus: Iuppiter'in oğlu
Nobili genere natus: soylu bir aileye mensup (soylu doğumlu)
a. Özellikle zamirlerle ex + abl. kalıbı kullanılır:
ex me natus: benden doğma (olma)
b. Bazen isimlerle, ortus ab ya da oriundus (ab) ile: a Ulixe oriundus:
Odysseus'un soyundan gelen (Ulixes oğlu vb.)

ITT. A (ab) edatıyla fail olarak:


A Cicerone accusatus est. Cicero tarafından suçlandı.
A canibus laniatus est. Köpekler tarafından parçalandı.

IV. Mukayese bildirir (mukayese ablativusu):


Patria mihi vita carior est. Benim için vatanım yaşamdan daha değer­
lidir.
Mukayese cümleleri quam bağlacı ile de kurulur:
Ignoratio futurorum malorum utilior est quam scientia. Gelecekteki kö­
tü olayları bilmemek, bilmekten daha hayırlıdır. (Gelecekteki kötülükleri
bilmektense, bilmemek evladır).
Mukayese cümleleri, aşağıdaki kalıplarla da kurulur:

Sıfatlarla

tot, totidem . . . . quot: kadar çok


tantus . . . quantus: kadar büyük
talis . . . qualis: gibi (nasılsa, öyle)
idem . . . qui: aynı

Zarflarla

tam . . . quam: kadar çok, aynı miktarda


tantopere . . . quantopere: kadar çok, aynı miktarda
totiens . . . quotiens: kadar sık
tamdiu . . . quamdiu: kadar uzun; -dıkça
ita, sic . . . ut, uti, sicut, tamquam: (nadiren)

492
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

. . . quasi: (nadiren)
item, itidem . . . quemadmodum: k a d a r
. . . quomodo

Ö rn ek ler

Q u o t homines, tot sententiae. Ne kadar insan varsa, o kadar fikir vardır.


Frumentum tanti fuit, quanti iste aestimavit. Ürününe ne kadar değer
verdiyse, o kadar değerliydi (Ürün onun verdiği değerdeydi).
Plerique habere amicum t alem volunt, quales ipsi esse non possunt.
Çoğu insan kendisinin sahip olamadığı niteliklere sahip bir arkadaşı ol­
sun ister.
Nihil est tam populare quam bonitas. İyilik kadar hiçbir şey (daha)
cazip değildir (İyilikten daha cazip bir şey yoktur).
Tamriin requiesco quamdiu ad te scribo. Sana yazdıkça (yazdığım sü­
rece) dinleniyorum.
Opto ut ita cuique eveniat, ut de re publica quisque mereatur. Herbiri-
nin yazgısı, devletine layık olduğu kadar olsun istiyorum.

V. Vasıta ya da alet abl. olarak:


Alexander sagittâ vulneratus est. İskender okla yaralandı.
a. Utor, fruor, fungor, potior, vescor fiilleri ve bunların bileşenleriyle:
Divitiis utitur. Servetinden yararlanıyor
Vita fruitur. Hayattan kam alıyor.
Carne vescuntur. Etle besleniyorlar.
Munere fungor. Görevimi yerine getiriyorum (görevimi yerine getirmek­
le meşgulüm).
b. opus est (gereklidir, ihtiyaç vardır) kalıbıyla değişik şekillerde:
Philosopho nobis opus est. Bir filozofa ihtiyacımız var.
Hoc mihi opus est. Bu benim için zorunludur.
Opus est properato. Hızlanmak gerek.
c. contineri, consistere, constare fiilleriyle:
Nervis et ossibus continentur. Sinirlerden ve kemiklerden ibaretler.
Mortali consistit corpore mundus. Dünya ölümlü bir tözden ibaret.
d. Ne yolla? sorusuna cevap verecek şekilde:
Vinum liberi devectum est. Şarap Tİber'den getirildi.

VI. Sebep bildirir: Multa gloriae cupiditate fecit. Ünlü olma tutkusuyla
pek çok şey yaptı.

493
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

VII. Tarz bildirir:


Magna gravitate loquitur. Büyük bir ciddiyetle konuşuyor.
Prim o Stoicorum more agamus. Meseleyi önce Stoiklerin tarzında ele
alalım.

VIII. Şart ya da durum dile getirir: Vivit bonis auspiciis. Uğurlu alametler
altında yaşam sürdürüyor.

IX. Cum edatı ile refakat ifade eder: Cum amicis profectus est. Arkadaş­
larıyla yola çıktı.

X. İlişki, birlik ya da ortaklık dile getirir: Aer calore admixtus. Sıcakla


karışmış hava.

XI. Fark derecesi belirtir: Tribus pedibus altior. Üç ayak daha yüksek.

XII. Nitelik belirtir: Puella eximia forma. Olağanüstü güzellikte bir kız.

XIII. Fiyat belirtir: Aedes magno vendidit. Evi yüksek fiyata sattı.

XIV. Bir şeye göre ayrıcalık ya da özellik belirtir ve Ne bakımdan? sorusu­


na cevap verir: Helvetii omnibus Gallis virtute praestabant. Helvetler
güç bakımından bütün Galyalılara üstündür.
a. deyimler:
maior natu: yaşça büyük
minör natu: yaşça küçük
b. dignus (layık), indignus (layık değil) sıfatlarıyla:
digni honore: onura layık
indigni fide: güvene layık değil

XV. Ablativus Absolutus olarak: Vivo Caesare Roma salva erat. Caesar ha­
yattayken Roma esenlikteydi.

XVI. in edatıyla yer belirtir: In urbe habitat. Şehirde ikamet ediyor (yaşı­
yor).

XVII. Edat almadan locativus olarak: Vidi eum Athenis. Onu Atina'da gördüm.

494
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

X V III. E d a t a la ra k , bir yerden a n la m ın a g e lir : A b Ita lia profectus est.


İta ly a 'd a n hareket etti.
a. Şiirde edat almadan: I ta lia decessit. İtalya'dan çekildi.
b. Edat almadan şehir ve küçük ada isimleriyle, locativus olarak: Rodö re-
vertit. R o d o s 't a n geri döndü.
c. a (ab) edatıyla yakınından, belli bir mesafede anlamlarını verir:
A Roma discessit. Roma yakınlarından geri çekildi.
A Roma X milia ab erat. Roma'dan on mil uzaklıktaydı.

XIX. Zaman ve belli bir süre bildirir:


a. Edat almadan: ü u a r t a hora mortuus est. Dördüncü saatte öldü.
b. Edat alarak: ter in anno. yılda üç kez

495
LATİNCE-TÜRKÇE
SÖZLÜK

a, ab, abs, praep., (abl. ile), -den, -dan; ac, bağ., bkz. atque
-den sonra, -den beri, itibaren; yüzün­ Academia, -ae, f., Platon'un Atina'da kur­
den, sebebinden, -den dolayı; ile, ara­ duğu felsefe okulu
cılığıyla, vasıtasıyla, tarafından accedo, -cedere, -cessi, -cessum, v., geçz.,
Abdera, -orum, n.(-ae, f.), Trakya'nın güney gelmek, yanına varmak, yaklaşmak, ya­
kıyısında yer alan bir kent naşmak
abeo, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçz., (bir yer­ accendo, -ndere, -ndi, -nsum, v. geçi., yak­
den) ayrılmak, ayrılıp gitmek; dönmek, mak, tutuşturmak; ışık, kandil vs yak­
dönüp gelmek mak, ateş yakmak
aberro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yoldan accentus, -us, m., aksan
çıkmak, yolunu şaşırmak, yolundan sap­ accido, -cidere, -cidi, v. geçz., olmak, vuku
mak, amacından sapmak, hata yapmak bulmak, meydana gelmek, cereyan etmek
abicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., fırlat­ accipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
mak, atmak, fırlatıp bir kenara atmak, almak, kabul etmek; tevarüs etmek,
terk etmek, terk edip gitmek miras olarak almak
abnuo, -uere, -ui, -uitum (-utum), v. geçi., accola, -ae, m., komşu
geri çevirmek, reddetmek, kabul etme­ accuso, -are, -avi, -atum, v. geçi., suçla­
mek, inkar etmek, yadsımak mak, itham etmek
abscondo, -condere, -condi (-condidi), acer, acris, acre, adj., keskin, sivri
-conditum (-consum), v. geçi., dikkatli acerbus, -a, -um, adj., sert, keskin, iğnele­
bir şekilde gizlemek, saklamak, gizli tut­ yici, kötü
mak; se abscondere: kendini saklamak, acies, -ei, f., keskin veya sivri uç; keskin ba­
saklanmak kış; göz bebeği; harp safı, savaş düzeni;
absolute, adv., mutlak anlamda, mutlak kıvrak zekâ
surette acquiro, -rere, -sivi, -situm, v. geçi., elde
absolvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., çözmek, etmek, edinmek, ele geçirmek
serbest bırakmak; aklamak, suçsuz çı­ actio, -onis, f., yapma, etme, yapıp etme;
karmak, beraat ettirmek edim, eylem, iş, fiil, amel; etkinlik; dav­
absque, praep., (abl. ile), -den yoksun, ol­ ranış, tutum
madan, -sız, -siz acus, -us, f., iğne; saça takılan iğne, toka
absum, abesse, afui, v. geçz., uzakta ol­ ad, praep., (acc. ile), -e doğru, -e kadar; bir
mak, -den uzak olmak, yok olmak, bu­ yere, kişiye veya şeye doğru; -in yönün­
lunmamak, mevcut olmamak de, doğrultusunda, istikametinde; ba­
absurdus, -a, -um, adj., irrasyonel, akıl dı­ kımından, açısından, -e göre, için; -de,
şı, saçma, mantıksız, mantığa ve akla -da; yaklaşık, civarında
aykırı olan, mantık dışı, mantığa uygun Adamus, -i, m., ilk insan, Âdem
olmayan; duyarsız, hissiz, ahmak, aptal, addo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., ekle­
budala mek, katmak, ilave etmek
abundo, -are, -avi, -atum, v. geçz., çok faz­ adduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
la veya bol olmak, mebzul olmak, zen­ götürmek, çekip götürmek
gin olmak adeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., geçi., gitmek,
abyssus, -i, f., dipsiz çukur, uçurum yaklaşmak, yanaşmak, girmek

496
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

adeo, adv., o dereceye kadar, o naktaya ka­ seviyeye getirmek ya da indirgemek,


dar, o derece, o kadar, öyle denkleştirmek
adhuc, adv., şimdiye değin, bugüne değin, aequus, -a, -um, adj., haktanır, insaflı
hâlâ aer, aeris, m., hava
adicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., at­ Aesculapius, -i, m., hekimliğin koruyucu
mak, fırlatmak; eklemek, katmak, ilave tanrısı
etmek Aesopus, -i, m., ünlü Yunan fabl yazarı
adiectivus, -a, -um, adj., (gram.) sıfat aesthetica, -ae, i , estetik
adipiscor, -ipisci, -eptus, v. dep., ele geçir­ aestuo, -are, -avi, -atum, v. geçz., yanmak
mek, elde etmek, kazanmak aestus, -us, m., sıcak, sıcaklık
adiuvo, -uvare, -uvi, -utum, v. geçi., yardım aetas, -atis, f., yaşam süresi, ömür, yaşam,
etmek, yardımda bulunmak yaş; çağ
administratio, -onis, f., idare, yönetim aeternitas, -atis, f., sonsuz olma durumu,
admoneo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., hatırlat­ sonsuzluk; sonu olmayan gelecek za­
mak, uyarmak, akıl vermek, tavsiyede man, ebediyet, ölümsüzlük
bulunmak aeternus, -a, -um, adj., sonsuz, ezeli-ebedi
adnumero, -are, -avi, -atum, v. geçi., say­
aevum, -i, n., sonsuzluk; yaş, çağ
mak, hesaplamak; düşünmek, saymak,
affectio, -onis, f., yönelim, hal
addetmek
afficio, afficere, affeci, affectum, v. geçi.,
adsentatio, -onis, f., dalkavukluk, yalakalık
birine bir şey yapmak, başına iş açmak,
adsum, adesse, v. geçz., hazır olmak, hazır
bela sarmak
bulunmak, mevcut olmak
Africa, -ae, f., Afrika
adulter, -eri, m., aldatan erkek, zina yapan
ager, agri, m., tarla, arazi, toprak
erkek
Agesilaus, -i, m., ünlü bir Sparta kralı
advena, -ae, m., yabancı
agito, -are, -avi, -atum, 1, v. geçi., üzerinde
advenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçi.,
konuşmak, tartışmak
gelmek, varmak, ulaşmak, vasıl olmak
agnosco, -noscere, -novi, -nitum, v. geçi.,
adventus, -us, m., gelme, geliş, varış, vasıl
olma, ulaşma, teşrif tanımak, bilmek; kabul etmek, onayla­
adverbium, -ii, n., (gram.) zarf
mak; anlamak, kavramak
adversarius, -i, m., rakip agnus, -i, m., kuzu
adversus, adversum, praep., (acc. ile), -e ago, agere, egi, actum, v. geçi., sürmek,
karşı, karşısına, karşısında; -e doğru, gütmek; yol göstermek, idare etmek;
karşı, sularında, tarafına doğru; -e zıt, yapmak, etmek, eylemek, eylemde bu­
-e karşı, aleyhine, karşıt, karşı yöne, zıt lunmak, yerine getirmek, icra etmek
yöne, aksi yöne agrestis, -is, m., taşralı, köylü, yöre halkı,
aedes, -is, f., tanrıların ikametgâhı, tapınak; agricola, -ae, m., çiftçi
(çoğ.) ev, mesken agricultura, -ae, f., ziraat, tarım
aedificator, -oris, m., yapan, yaratan, mi­ aio, v. eks., demek, söylemek, ifade etmek,
mar, yaratıcı ileri sürmek,
aedifico, -are, -avi, -atum, v. geçi., (bina, ala, -ae, f., giriş salonunun iki yanından dı­
yapı vs) dikmek, inşa etmek, kurmak, şarı açılan kapılar; koltuk altı
yapmak Alba, -ae, i , Ascanius tarafıdan kurulan bir
Aegyptus, -i, f., Mısır Latin kasabası
Aeneas, -ae, m., Romalıların atası albus, -a, -um, adj., ölü beyazı, donuk beyaz
Aeneis, -idis j-îdos), f., Vergilius'un ünlü Alcibiades, -is, m., Ati nalı ünlü komutan
destanının adı Alcmaeo, -onis, m., Pythagorasçı bir filozof
aequo, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., Alcmena, -ae, f., Hercules'in annesi
birbirine eşitlemek, eşit kılmak, bir ales, -itis, m./f., kuş

497
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Alexander, -dri, m., Makendonya kralı Bü­ hitap eden, zevkli, enfes, gönül açıcı,
yük İskender nefis, tatlı, latif; amoenior, -ius (üst.
alibi, adv., başka yerde, diğer bir yerde der.), daha hoş; amoenissimus, -a, -um
alicubi, adv., herhangi bir yerde (en üst. der.), çok hoş
aiiquando, adv., herhangi bir zaman, ne za­ amor, -oris, m., aşk, sevgi
man olursa; bir zamanlar amplius, adv., daha fazla, daha ziyade
aliqui, aliqua, aliquod, pron., bir kimse, bir Anaxagoras, -ae, m., Perikles ile
şey Euripides'in hocası olmuş ünlü Yunan
aliquis, aliquid, pron., biri, birisi, kimse, bir filozof
kimse, bir şey Anaximander, -dri, m., Miletoslu ünlü filo­
aliquo, adv., herhangi bir yere zof
alius, -a, -ud, adj., başkası, diğeri, öteki; ancilla, -ae, f., hizmetçi kadın
alii, -ae, -a, adj., başkaları, diğerleri, Ancona, -ae, f., Picenum'un kuzeyinde yer
ötekiler, bazıları; alius . . . alius: b iri. . . alan bir liman kenti
diğeri; alii. . . alii: birileri . .. diğerleri, Androgeos, -o, m. (Androgeus, -i, m.), Girit
bazıları. . . bazıları kralı Minos'un oğlu
allicio, -licere, -lexi, -lectum, v. geçi., çek­
angelus, -i, m., haberci; melek
mek; cezbetmek, baştan çıkarmak
angustus, -a, -um, adj., dar, küçük; hassas,
alo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., beslemek, bes­
zor
leyip büyütmek
anima, -ae, f., hava, hava akımı, rüzgâr;
altar, -aris, n., tapınaklarda üzerinde kur­
(element olarak) hava; soluk; yaşam
ban kesilen, günlük yakılan, dini tören
soluğu, can, ruh; yaşam; canla dolu
yapılan taş masa; sunak
varlık, yaşayan varlık, canlı; düşünce­
aİter, -e ra, -erum, adj., (iki şeyden, ikisin­
nin merkezi, zihin, ruhun akli yanı, akıl;
den) biri, diğeri, öteki
altus, -a, -um, adj., yüksek, uzun
duyguların merkezi; bilinçlilik
animal, -alis, n., canlı; hayvan
alvus, -i, f., göbek, karın
amans, -antis, adj., (praes. part.), seven animans, -antis, adj., (praes. part.) yaşa­
amatör, -oris, m., âşık, sevgili, dost yan, canlı; hayvan
amatus, -a, -um, adj., (perf. part.), sevilen, animus, -i, m., insan ruhunun akli yanı (cor­
sevilmiş olan pus (beden) ve animaya (can) karşıt an­
ambulo, -are, -avi, -atum, v. geçz., yürü­ lamdadır); düşünen, hisseden ve irade
mek, gitmek gösteren zihin, anlayış, kavrayış, önsezi
amburo, -rere, -ssi, -stum, v. geçi., yakmak, yeteneği, ayırt etme yetisi; istek, irade;
yakıp kavurmak genel olarak algılama ve düşünce gücü
amica, -ae, f., arkadaş, dost (kadın); kız ar­ ya da yetisi, akıl, zihin; gönül; (zihnin
kadaş, sevgili özel yetileriyle ilgili olarak) hafıza, bel­
amicitia, -ae, f., arkadaşlık, dostluk lek; bilinç, şuur, bilinçlilik (conscientia);
amictus, -us, m., elbise ve harmani gibi hayal gücü; hissetme yetisi, hassaslık,
herhangi bir dış giysi, kıyafet duyarlılık; (genel olarak) kalp, yürek,
amiculum, -i, n., harmani ruh, his, duygu, eğilim, yönelim, duygu
amicus, -i, m., arkadaş, dost (erkek) durumu, tutku; cesaret, yüreklilik; gu­
amitto, -mittere, -misi, missum, v. geçi., rur, kibir; şiddetli duygu, tutku; öfke,
vazgeçmek, elden çıkarmak, yitirmek, gazap; sabırlılık, sakinlik, dinginlik; haz,
kaybetmek, -den olmak zevk, keyif; irade gücü, isteme yetisi,
amo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sevmek, irade, yönelim, arzu, niyet, düşünce,
hoşlanmak, âşık olmak fikir; divinus animus: tanrısal zihin ya
amoenus, -a, -um, adj., sevimli, hoş, pek da tanrının zihni
hoş, güzel, büyüleyici, çekici, beğeniye annus, -i, m., yıl, sene

498
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

ante, praep., {acc. ile), -den önce, -den ev­ aquila, -ae, f., kartal
vel; önünde, önüne, gözlerinin önüne, Arabia, -ae, f., Arabistan
karşısına, karşısında arbiter, -ri, m., hâkim; hakem, başkan
antecedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. arbor, -oris, f., ağaç
geçz., önünde gitmek, önünde yer al­ Archias, -ae, m., Antakyalı Yunan şair
mak, -den önce gelmek Archytas, -ae, m., Tarentumlu ünlü Pytha-
antequam (ante . . . quam), bağ., -den ön­ gorasçı filozof
ce, -den evvel arcus, -us, m., ok
Antiochia (Antiochea), -ae, f., Antakya ardeo, -dere, -rsi, -rsum, v. geçz., yanmak,
Antiphon, -ontis, m., Sokrates'in çağdaşı yanıp tutuşmak
olan ünlü sofist area, -ae, f., avlu
antiquus, -a, -um, adj., eski, kadim argenteus, -a, -um, adj., gümüş rengi
anulus, -i, m., yüzük argentum, -i, n., gümüş
anus, -us, f., yaşlı kadın argumentum, -i, n., sav, iddia, tez, kanıt,
apathia, -ae, i , duygulardan bağımsız olma ispat
hali, akla uygun olmayan şeylere kayıt­ aridus, -a, -um, adj., kuru; aridum, -i, n.,
sız kalabilme durumu kuru yer
aper, -ri, m., domuz, yaban domuzu Aristoteles, -is, m., Platon'un öğrencisi
aperio, -ire, -ui, -tum, v. geçi., açmak, örtü­ olan MakedonyalI ünlü filozof
sünü kaldırmak, ortaya çıkarmak arma, -orum, n., (çoğ.) savaş, harp; silah
apis (apes), -is, f., arı armeniacus, -a, -um, adj., donuk portakal
Apollo, -inis, m., lupiter ile Latona'nın oğlu; rengi, mat turuncu, kayısı sarısı
güneş tanrısı; ayrıca gençliğin, adaletin, armentum, -i, n., sığır, çift havanı; sürü, da­
ulu güzelliğin, bilgeliğin, müziğin, şiirin, var sürüsü
kehanetin ve okçuluğun tanrısı armiger, -gera, -gerum, adj., silah taşıyan,
Apollonia, -ae, f., antikçağda bazı ünlü şe­ silahlı, silahla donanımlı, silah kuşan­
hirlerin adı mış
appareo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., görün­ armilla, -ae, f., bilezik
mek, ortaya çıkmak, görünür olmak, Arpinum, -i, n., Latium bölgesinde yer alan
kendini göstermek bir kasaba
appello, -are, -avi, -atum, v. geçz., ad ver­ ars, artis, f., herhangi bir bedensel ya da
mek, hitap etmek, olarak adlandırmak, zihinsel etkinlik, sanat; uğraşı, hüner,
diye çağırmak, demek marifet; bilgi, bilim; herhangi bir sanat
appeto, -ere, -ivi, -itum, v. geçi., geçz., -e ya dâ bilim kuramı; gramer; bir insanın
doğru gitmek, yaklaşmak ahlaki karakteri; ars vitae: yaşam sa­
appropinquo, -are, -avi, -atum, v. geçz., natı; ars vivendi: yaşama sanatı; artes
yaklaşmak, yanaşmak, yanına gelmek, liberales: özgür sanatlar (bilimler)
yanına sokulmak artus, -us, m., eklem; kol ve bacaklar
Aprilis, -is, m., Nisan ayı arx, arcis, f., kale, hisar
apte, adv., uygun şekilde, doğru dürüst bi­ ascendo (ads-), -cendere, -censi, -censum,
çimde v. geçz., yukarı doğru çıkmak, tırman­
apto, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazırlamak, mak, yükselmek
hazır hale getirmek, donatmak Asia, -ae, i , Asya
apud, praep., (acc. ile), -de, -da, yakınında, aspicio (ads-), -içere, -pexi, -pectum, v.
huzurunda, önünde, arasında, yanında; geçi., bakmak, görmek, seyretmek,
eserinde, yazılarında dikkatli bakmak, dikkat etmek, farkına
aqua, -ae, f., su varmak

499
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

assequor, -qui, -cutus, v. dep., izlemek, ğına çalınmak; dinleyicisi veya öğrenci­
peşinden gitmek; yetişmek, erişmek, si olmak
yakalamak, ulaşmak, varmak auditor, -oris, m., dinleyici; öğrenci
assideo, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçz., auditus, -a, -um, adj., (perf. part.) işitilen,
yanına oturmak işitilmiş olan
assurgo, -surgere, -surrexi, -surrectum, v. aufero, auferre, abstuli, ablatum, v. geçi.,
geçz., kalkmak, kalkıp doğrulmak götürmek, alıp götürmek, uzaklaştır­
astrologla, -ae, f., yıldız bilimi, astroloji mak; zorla almak, gasp etmek
at, bağ., ama, fakat, lâkin, bununla birlikte, augur, -uris, m./f., belli başlı işaretlere, ö-
öte yandan, üstelik, ayrıca, dahası zellikle kuşların uçuşlarına ya da başka
Atalanta, -ae, f., Kral Schoeneus'un hızlı hareketlerine bakarak tanrıların istek­
koşmasıyla ünlü kızı lerini yorumlayan resmi devlet görevli­
ater, atra, atrum, adj., kara, kömür karası, si, kuşbilici, kâhin
donuk siyah augurium, -ii, n., ougurların icra ettiği gö­
Athenae, -arum, f., Atina; Athenis (loc.), rev, ougurluk, kuşbilicilik
Atina'da Augustinus, -i, m., İS 354-430 yılları arasın­
Athenienses, -ium, m., Atina'da yaşayanlar, da yaşamış ünlü filozof
Atinalılar Augustus, -i, m., ilk Roma imparatoru
atom us, -i, f., atom Caesar Octavianus'a verilen unvan;
atque ya da ac, bağ., ve, de, dahi, bile, hat­ (Augustus'tan dolayı) Ağustos ayı
ta, yine de, bir de, hem de aureolus, -a, -um, adj., altın sarısı
atrium, -ii, n., ana salon, ön salon ya da aureus, -a, -um, adj., altından yapılmış, al­
evin ana giriş salonu tından; (saç rengi) altın sarısı
Attalus, -i, m., Büyük İskender'in komutan­ auriga -ae, m., atlı araba sürücüsü
larından biri auris, -is, f., kulak
(acı, keder, korku, şaşır­
attat (atat), ünl., auspex, -spicis, m./f., kuşların uçuşlarına
ma, hayret ifadesi) Eyvah! Ah! Ay! Vay! bakarak geleceği okuyan kâhin, falcı
Deme! Hayret! auspicia, -orum, n., (çoğ.) ougurların gök-
attributum, -i, n., bir şeye yüklenen, yük­ kubbedeki kuşların uçuşundan gözlem
lem, öznitelik, sıfat yoluyla çıkardığı kutsal işaretler
auctoritas, -atis, f., yargı, karar; tavsiye, aut, bağ., veya, ya da; a ut . . . aut: ya . . .
yol gösterme; güç, nüfuz; itibar; örnek, ya da
model, emsal autem, bağ., ama, fakat, öte yandan, diğer
audacia, -ae, f., cüret, cesaret, yiğitlik, gözü yandan, ne var ki, yine de, kaldı ki, da­
peklik, pervasızlık hası, üstelik
audacter, adv., cüretkâr bir şekilde, per­ auxilium, -i, n., yardım, çare
vasızca, cesurane; audacius (üst. der.), avaritia, -ae, f., açgözlülük, hırs, tamah
daha cüretkâr bir şekilde; audacissime aveo, -ere, v., geçi., istemek, arzu etmek
(en üst. der.), çok cüretkâr bir şekilde avia, -ae, f., büyükanne
audax, -acis, adj., cüretkâr, cesur, yiğit, atıl­ aviditas, -atis, f., açgözlülük, tamah
gan, gözü pek, pervasız avidus, -a, -um, adj., aç gözlü, gözü doy­
audeo, -dere, -sus, v. geçi., geçz., (inf. ile) maz, haris
cüret etmek, kalkışmak, cesaret etmek, avis, avis, i , kuş
göze almak avunculus, -i, m., dayı
audiens, -entis, adj., (praes. part.) işiten, avus, -i, m., büyükbaba
duyan axioma, -atis, n., aksiyom
audio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., duymak,
işitmek, dinlemek, kulak vermek, kula­ baca, -ae, f., meyve, yemiş

500
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Bacchus, -i, m., lupiter ile Semele'nin oğlu; bos, bovis, m./f., öküz, boğa; inek
şarap tanrısı; ayrıca üzüm hasadının, bracchium, -ii, n., kol
şarap yapımının, dinsel vecd ve mec­ brevis, -e, adj., kısa; brevior, -ius (üst.
nunluk halinin tanrısı der.), daha kısa; brevissimus, -a, -um,
Baiae, -arum, f., Campania'da yer alan kü­ (en üst. der.) çok kısa
çük bir kasaba Britannia, -ae, f., Britanya
balneum, -i, n., banyo, hamam Brundisium, -ii, n., İtalya'daki Brundisium
barba, -ae, i , sakal (Brindisi) şehri
barbarus, -i, m., yabancı, ecnebi, barbar Brutus, -i, m., bir Romalı soyadı; Caesar'm
basium, -ii, n„, öpücük, buse katillerinden biri
baxa (baxea), -ae, i , genellikle komedi o- bulla, -ae, f., doğumda çocukların boyunla­
yuncularının sahnede giydikleri türden, rına takılan ve onları kötülüklerden ko­
bitki saplarından, ince dallarından veya ruduğuna inanılan, genellikle altından
liflerinden yapılan bir tür sandalet bir çeşit muska
beate, adv., mutlu bir şekilde; beatius (üst.
der.) daha mutlu bir şekilde; beatissi- cado, cadere, cecidi, casum, v. geçz., düş­
me (en üst. der.) en mutlu şekilde mek; (gök cisimleri) batmak, çökmek
caecus, -a, -um, adj, gözleri görmeyen, kör
beatum, -i, n., mutluluk, kutluluk
caedes, -is, f., cinayet
beatus, -a, -um, adj., mutlu, kutlu, şans­
caelestia, -ium, n., gök cisimleri; gök olayları
lı, bahtlı, bahtı açık; beatior, -ius (üst.
caelestis, -e, adj., gökyüzüyle ilgili; göksel,
der.), daha mutlu; beatissimus, -a, -um
semavi
(en üst. der.), en mutlu, çok mutlu
caelum, -i, n., gök, gökyüzü; iklim; natura
Belgae, -arum, f., Kuzey Galya halkı
caeli: iklim
bellum, -i, n., harp, savaş; belli (loc.), sa­
caerimonium, -ii, n. (caerimonia, -ae, f.j,
vaşta; bellum çivile: iç savaş; bellum
dinsel tören
gerere: savaşa girişmek
caeruleus (caerulus), -a, -um, adj., (özel,
bene, adv., iyi bir şekilde; melius (üst.
göz rengini betimlerken) mavi, masma­
der.), daha iyi bir şekilde; optime (en vi, gök mavisi
üst. der.), en iyi şekilde Caesar, -aris, m., Romalı ünlü devlet adamı
beneficium, -i, n., iyilik, hayır, ihsan, lütuf
calamitas, -atis, f., bela, felaket, yıkım
benevolentia, -ae, f., iyi niyet calcaneum, -i, n., topuk
bestia, -ae, f., vahşi hayvan, yaban hayvanı calceamen, -inis, n., ayakkabı
bibo, -ere, -i, v. geçi., içmek calceamentum, -i, n., ayakkabı
Bibulus, -i, m., Romalı erkek adı calceus, -i, m., ayağı korumak için giyilen
biduus, -a, -um, adj., iki gün süren, iki günlük herhangi bir ayakkabı ya da bot
bini, -ae, -a, adj., ikişer calidus, -a, -um, adj., sıcak; calidior, -ius
bis, adv., iki kez, iki defa, iki kere (üst. der.), daha sıcak; calidissimus, -a,
Bithynia, -ae, f., Anadolu'da yer alan bir -um (en üst. der.), çok sıcak
Roma eyaleti caliga, -ae f., özellikle Romalı askerlerin
Boeotia, -ae, f., Yunanistan'da bir bölge giydiği deri ayakkabı; yarım bot, asker
Boeotius, -a, -um, adj., Boeotia'yla ilgili, botu
Boeotia'ya özgü, Boeotialı; Boeotii, caligo, -inis, f., duman
-orum, m., Boeotialılar callidus, -a, -um, adj., deneyimli, hünerli;
Boethius, -i, m. Theodoric zamanında ya­ kurnaz, hilekâr; callidior, -ius (üst. der.),
şamış ünlü filozof daha kurnaz; callidissimus, -a, -um (en
bonitas, -atis, f., bir şeyin iyi niteliği; iyilik üst. der.), çok kurnaz
bonus, -a, -um, adj., iyi; melior, -us (üst. calor, -oris, m., sıcaklık, ısı, hararet; vücut
der.) daha iyi; optimus, -a, -um (en üst. ısısı, ateş; tutkunun verdiği sıcaklık,
der.), en iyi ateşlilik, şevk; aşk ateşi

501
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Camillus, -i, m., özel isim carus, -a, -um, adj., aziz, dost, sevgili, de­
cancer, -eri, m., yengeç ğerli, can; carior, -ius (üst. der.) daha
candidus, -a, -um, adj., parlak, ışıltılı, beyaz değerli; carissimus, -a, -um (en üst.
canis, -is, m./f., köpek der.), en değerli, çok değerli
cano, canere, cecini, cantum, v. geçz., şarkı casa, -ae, f., küçük ev, kulübe, mütevazı ev
söylemek, türkü tutturmak, terennüm caseus, -i, m., peynir
etmek; (kuşlar) şakımak, ötmek Cassius, -i, m., bir Romalı soyadı
canto, -are, -avi, -atum, v. geçz., şarkı söy­ castra, -orum, n., (çoğ.), askeri kamp,
lemek, terennüm etmek karargâh, ordugâh
cantus, -us, m., şarkı; (kuşlar) ötüş, şakıma casus, -us, m., düşme; şans, talih, rastlantı,
canus, -a, -um, adj., (özel, saç rengi) çok kaza; (gram.) hal
açık gri Catilina, -ae, m., özel isim
capella, -ae, f., keçi Cato, -onis, m., özel isim
caper, -pri, m., keçi causa, -ae, f., neden, sebep
capillus, -i, m., saç causativum, -i, n., öz, hülasa, meselenin
capio, capere, cepi, captum, v. geçi., almak, özü, anafikir
kapmak, tutmak, yakalamak, ele geçir­ cautus, -a, -um, adj., (perf. part.), dikkatli,
mek, sıkıca tutmak; hileyle yakalamak, ihtiyatlı, tedbirli
avlamak, ağına düşürmek; esir etmek; caveo, cavere, cavi, cautum, v. geçi., esri-
yenmek, bozguna uğratmak, zaptet­ gemek, korumak, -den sakınmak, ka­
mek, fethetmek; içine almak, ihtiva et­ çınmak
mek; kavramak, anlamak, idrak etmek cedo, cedere, cessi, cessum, v. geçz., git­
capitulum, -i, n., bölüm, kitap bölümü mek, varmak, ulaşmak, vasıl olmak; ay­
Capua, -ae, i, Campania'nın başşehri rılmak, ayrılıp gitmek; bırakmak, kabul
caput, -itis, n., baş, kafa; tepe, zirve, doruk; etmek, teslim etmek
kaynak, pınar, köken, kök, baş; yaşam, çeler, -e, adj., hızlı, süratli; celerior, -ius
hayat; sivil ya da siyasi yaşam; lider, ön­ (üst. der.), daha hızlı; celerrimus, -a,
der, kılavuz, baş -um (en üst. der.), çok hızlı, en hızlı
carbasus, -i, f., ince, beyaz keten kumaş celeriter, adv., hızlı bir şekilde, hızlıca, ça­
carduus, -i, m., diken bucak
care, adv., dostane, dostane bir şekilde, celo, -are, -avi, -atum, v. geçi., gizlemek,
dostça; carius (üst der.), daha dostane; saklamak
carissime (en üst. der.), çok dostane cena, -ae, f., akşam yemeği
careo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., -den yoksun ceno, -are, -avi, -atum, v. geçz., sofraya
olmak, sahip olmamak; kaçınmak, uzak oturmak, yemek yemek, akşam yemeği
durmak, kurtulmak yemek
carina, -ae, f., (gemi) alt, omurga, karina census, -us, m., nüfus sayımı
caritas, -atis, f., derin sevgi, saygı, muhabbet centeni, -ae, -a, adj., yüzer
carmen, -is, n., şarkı; şiir, büyülü şarkı, bü­ centesimus, -a, -um, adj., yüzüncü
yülü ritmik ifade, söz, seda centies (centiens), adv., yüz kez
caro, -nis, f., et centum, çekmz., (sayı) yüz
carpo, -ere, -si, -tum, v. geçi., toplamak, cerebrum, -i, n., beyin
derlemek, dermek Ceres, -eris, i , ziraat tanrıçası; başak ve
carrus, -i, m., yük taşımada kullanılan iki buğdayların, ekinlerin ve bereketin tan­
tekerlekli araba, vagon rıçası; ayrıca analığın koruyucusu
Carthago, -inis, f., Kartaca şehri; Carthagi- cerno, cernere, crevi, cretum, v. geçi., fark
ni (loc.): Kartaca'da; Carthaginienses: etmek, tefrik etmek; anlamak, algıla­
Kartacalılar mak, idrak etmek

502
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

certamen, -inis, n., yarış, müsabaka clamo, -are, -avi, -atum, v. geçz., geçi., ba­
certitudo, -inis, f., kesinlik, açıklık, doğru­ ğırmak, haykırmak, bas bas bağırmak,
luk, gerçeklik çığlık atmak, avaz avaz bağırmak; yük­
certus, -a, -um, adj., kararlaştırılmış, sap­ sek sesle çağırmak, seslenmek
tanmış, belirli; doğru, kesin, hakiki, clamor, -oris, m., çığlık
gerçek, sağlam, açık; certum est mihi: ciaritas, -atis, i , parlakl/k
eminim, kararlıyım; certiorem (certior) clarus, -a, -um, adj., parlak, ışıltılı; temiz,
facere: haberdar etmek net; açık, anlaşılır; ünlü, seçkin; clarior,
cervical, -alis, n., yastık -ius (üst. der.), daha parlak, daha seç­
cervix, -icis, f., ense kin; clarissimus, -a, -um (en üst. der.)
cervus, -i, m., geyik çok parlak, çok seçkin
ceterus, -a, -um, adj., diğeri, geri kalanı, classicus, -a, -um, adj., Roma halkının bir
vesaire, bunun gibi, vs, vb sınıfına dair; en yüksek sınıfa dair; en
Chaldaei, -orum, m., Keldaniler, Asurlu
yüksek rütbeden, üstün, olağanüstü,
klasik
gökbilimciler
classis, -is, f., donanma
charta, -ae, f., kâğıt
claudo, -dere, -si, -sum, v. geçi., kapamak,
Chrysippus, -i, m., Zenon'un öğrencisi olan
kapatmak, önünü kesmek, tıkamak
ünlü Stoik filozof
Clazomenae, -arum, f., lonia kıyısında yer
cibus, -i, m., yiyecek
alan bir kasaba
Cicero, -onis, m., Romalı ünlü devlet adamı
Cleanthes, -is, m., Zenon'un öğrencisi ol­
ve hatip
muş ünlü Stoik filozof
cieo, ciere, civi, citum, v. geçi., harekete
clemens, -entis, adj., şefkatli, merhametli
geçirmek, tahrik etmek; adıyla çağır­ clinamen, -inis, n., sapma
mak, seslenmek, bağırmak, haykırmak Clodius (Claudius), -i, m., özel isim
cinereus, -a, -um, adj., kül rengi coactus, -a, -um, adj., (perf. part.), kısıtlan­
cinis, -eris, m., kül, toz mış, kısıtlı, zoraki, mecbur, cebri
circa, adv., yaklaşık, civarında, aşağı yukarı, codex, -icis, m., ağaç gövdesi; elyazması ki­
takriben, yaklaşık olarak tap; kitap; defter, hesap defteri
circum, circa, praep. (acc. ile), etrafında, codicilli, -orum, m., not
çevresinde, civarında, yanında, suların­ coepio, -ere, -i, -tum, v. geçi., geçz., başla­
da; yaklaşık, aşağı yukarı, ortalama mak, girişmek
circumvallo, -are, -avi, -atum, v. geçi., et­ cogitatio, -onis, f., düşünme, tefekkür;
rafını surlarla, siperlerle vs çevirmek, düşünce, fikir, karar; düşünme yetisi,
tahkim etmek mantıksal çıkarım yetisi
Circus, -i, m., Roma'da, Palatium tepesi ile cogito, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün­
Aventinus tepesi arasında yer alan yarış mek, tefekkür etmek
alanı cognitio, -onis, f., bilgi
Citieus, -a, -um, adj., Kitionlu cognomino, -are, -avi, -atum, v. geçi., so­
Citium, -i, n., Kıbrıs'ta bir liman kenti yadı vermek; lakap takmak
cito, adv., bir çırpıda, çabucak, derhal, he­ cognosco, -noscere, -novi, -nitum, v. geçi.,
men; citius (üst. der.) daha hızlı şekilde; araştırarak öğrenmek; araştırmak, in­
citissime (en üst. der.) en hızlı şekilde, celemek; tanımak, bilmek; anlamak,
hemencecik, çarçabuk algılamak, idrak etmek
citreus, -a, -um, adj., limon sarısı cogo, cogere, coegi, coactum, v. geçi., top­
civis (cives), -is', m./f., vatandaş, yurttaş lamak, bir araya getirmek; zorlamak,
civitas, -atis, f., vatandaşlık; devlet, mem­ baskı yapmak
leket, şehir, kent collatio, -onis, f., bir araya getirme, topla­
ciades, -is, f., felaket, musibet ma; (hitabet) kıyaslama

503
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

colligo, -ligere, -legi, -lectum, v. geçi., top­ gelmek, teslimiyet göstermek, kabul
lamak, bir araya getirmek; üzerinde etmek
düşünmek, tartmak, ölçüp biçmek, de­ conceptus, -us, m., kavram; düşünce
ğerlendirmek concido, -cidere, -cidi, v. geçz., düşmek,
collis, -is, m., tepe yığılmak, kapaklanmak; çökmek, yıkıl­
collum, -i, n., ense, boyun mak; harap olmak; ölmek
colo, colere, colui, cultum, v. geçi., toprağı concipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
işlemek, ekip biçmek, ürün yetiştirmek; almak, kabul etmek; duyular yoluyla al­
bakmak, dikkat etmek, özen göster­ mak, anlamak, kavramak, idrak etmek,
mek; beslemek, büyütmek düşünmek
color, -oris, m., renk; ten rengi; dış görü­
concretio, -onis, f., madde, bileşik cisim
nüş, biçim concretum, -i, n., katı madde
colubra, -ae, i , yılan
concretus, -a, -um, adj., (perf part.) somut
comedo, -edere, -edi, -esum, v. geçi., ye­
condicio, -onis, f., şart, koşul
mek, yiyip bitimek
conditor, -oris, m., kurucu
cometes, -ae, m., kuruklu yıldız
condo, -ere, -idi, -itum, v. geçi., kurmak,
commeatus, -us, m., erzak
tesis etmek, inşa etmek; yazmak, kale­
commoveo, -movere, -movi, -motum, v.
me almak, yaratmak
geçi., bir yerden çıkarıp atmak, yerin­
conduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
den etmek; harekete geçirmek; tahrik
etmek, kışkırtmak; kızdırmak, sinirlen­ bir araya getirmek, toplamak; parayla
dirmek, öfkelendirmek tutmak, kiralamak
commune, -is, n., ortaklık confero, -fere, -tuli, -latum, v. geçi., bir
communis, -e, adj., ortak, müşterek, umu­ araya getirmek, bir yere toplamak; kat­
mi, genel mak, birleştirmek
commutatio, -onis, f., değişiklik, değişim confessio, -onis, f., itiraf, tövbe
commuto, -are, -avi, -atum, v. geçi., tü­ conficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi.,
müyle değiştirmek, tebdil etmek yapmak, meydana getirmek, yerine
comparo, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazır­ getirmek; bitirmek, tamamlamak, hal­
lamak, hazır etmek; sağlamak, temin letmek, sonuçlandırmak, sonuca bağla­
etmek; düzenlemek, kurmak, tesis et­ mak, sona erdirmek
mek confirmo, -are, -avi, -atum, v. geçi., güçlen­
compesco, -pescere, -pescui, v. geçi., kısıt­ dirmek, tahkim etmek; tasdik etmek,
lamak, sınırlamak, dizginlemek, frenle­ onaylamak; ileri sürmek, iddia etmek
mek, itaat altına almak, hâkim olmak confugio, -fugere, -fugi, v. geçz., sığınmak
complector, -lecti, -lexus, v. dep., geçi., sı­ confundo, -fundere, -fudi, -fusum, v. geçi.,
kıca sarılmak, kucaklamak karıştırmak, katıp karıştırmak, karma­
compono, -ponere, -posui, -positum, v. karışık hale getirmek; bulandırmak,
geçi., toplu olarak bir yere koymak, şaşırtmak
yerleştirmek; birleştirmek, bir araya conglobo, -are, -avi, -atum, v. geçi., to­
getirmek; inşa etmek; yazmak, kaleme parlayıp yuvarlak yapmak, küre haline
almak; düzenlemek, tanzim etmek, ter­ getirmek
tip etmek conicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., toplu
comprimo, -primere, -pressi, -pressum, v. olarak atmak, fırlatmak; birleştirmek,
geçi., ezmek, sıkmak, sıkıştırmak bir araya getirmek; bir durum içinde
concedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., bırakmak
ayrılmak, uzaklaşmak, terk etmek, coniunctio, -onis, f., birleştirme, bağlama;
gözden kaybolmak; teslim olmak, razı (gram.) bağlaç

504
DESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

coniunx, -ugis» m./f., eş, zevç, zevce, karı, consul, -ulis, m., konsül; cumhuriyet döne­
koca minde yılda bir seçilen iki devlet başka-
conlega (collega), -ae, m., meslektaş, çalış­ nından biri
ma arkadaşı consulatus, -us, m., konsüllük
conloquor, -qui, -cutus, v. dep., geçz., ko­ consulto, -are, -avi, -atum, v. geçi., danış­
nuşmak, görüşmek, sohbet etmek mak, fikir sormak, müzakere etmek,
conor, -ari, -atus, v., dep., geçi., çalışmak, fikir alışverişinde bulunmak
gayret sarf etmek, girişmek, denemek, consuo, -suere, -sui, -şutum, v. geçi., dik­
teşebbüs etmek mek, birbirine birleştirmek
conscientia, -ae, i , bilinç, vicdan contemno, -temnere, -tempsi, -temptum,
consensio, -onis, f., uzlaşım, mutabakat v. geçi., değer vermemek, önemseme­
consentio, -sentire, -sensi, -sensum, v. mek, küçümsemek, hor görmek, hakir
geçz., aynı düşüncede olmak, hemfikir görmek
olmak, fikrine veya görüşüne katılmak contendo, -dere, -di, -tum, v. geçi., geçz.,
considero, -are, -avi, -atum, v. geçi., dik­ şiddetle germek, çekmek; hızla gitmek,
katle bakmak, incelemek, tetkik etmek; süratle veya aceleyle ilerlemek, acele
etraflıca düşünmek etmek
consido, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçz., contero, -erere, -rivi, -ritum, v. geçi., ez­
oturmak, yerleşmek mek, tuz buz etmek
consilium, -i, n., karar, düşünce, plan, tasa­ continens, -entis, f., anakara, kıta
rı; istişare, müzakere contineo, -inere, -inui, -entum, v. geçi., bir
consisto, -sistere, -stiti, -stitum, v. geçz., arada tutmak; bir sınır içinde tutmak;
bir yere yerleşmek, durmak, durup kendi içinde tutmak, ihtiva etmek, içer­
beklemek; -den meydana gelmek, -den mek, kapsamak
ibaret olmak continuum, -i, n., kendi içinde kesintisiz bir
consolor, -ari, -atus, v. dep., geçi., teselli şekilde sürüp gitme, süreklilik
etmek, avutmak, yatıştırmak, sakinleş­ contra, praep., {acc. ile), -e karşı, aleyhte,
tirmek aleyhine, aleyhinde, karşısında, -e zıt,
conspectus, -us, m., bakma, görme, bakış, -e karşıt, -e zıt yönde; karşı, nazır, ba­
görüş, gözlem, tetkik kan, karşısında, -e dönük, -e bakan
conspicio, -içere, -exi, -ectum, v. geçi., dik­ contrecto, -are, -avi, -atum, v. geçi., do­
katlice bakmak, görmek, gözlemlemek, kunmak, temas etmek, tutmak
müşahade etmek, seyretmek; algıla­ convalesco, -escere, -ui, v. geçz., iyileşmek,
mak, idrak etmek gücünü tekrar kazanmak
conspicuus, -a, -um, adj., gözle görülür, convenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçz.,
apaçık, ortada, aşikâr geçi., toplanmak, bir araya gelmek; ay­
constantia, -ae, f., metanet nı düşüncede olmak, hemfikir olmak;
constituo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., koy­ uymak, uygun olmak, uyumlu olmak;
mak, yerleştirmek; tertiplemek, düzen­ görüşmek, buluşmak, tanışmak
lemek; kararlaştırmak, saptamak, belir­ conviva, -ae, m./f., misafir, konuk, davetli
lemek, karar vermek, karara bağlamak; convivium, -ii, n., toplulukla birlikte yenen
kurmak, inşa etmek, tesis etmek yemek, şölen, ziyafet
consto, -are, -iti, -atum, v. geçi., bir arada copiae, -arum, f., (çoğ.) askeri güçler, kuv­
durmak; sabit veya hareketsiz durmak; vetler, birlikler
konuşlanmak; -den ibaret olmak, mü­ coquinarius, -a, -um, adj., mutfakla ilgili,
teşekkil olmak aşçılığa ilişkin
constringo, -ingere, -inxi, -ictum, v. geçi., coquo, -quere, -xi, -ctum, v. geçi., yemek
birbirine bağlamak, sıkıca bağlamak, pişirmek
raptetmek coquus, -i, m., aşçı

505
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

cor, cordis, n., kalp crepida, -ae, f., bir tür sandalet, terlik
Corcyra, -ae, f., Ephesos açıklarında bulu­ cresco, crescere, crevi, cretum, v. geçz.,
nan bir ada, Korfu meydana gelmek, doğmak, hasıl ol­
Corinthus, -i, i , Peloponnesos'ta yer alan mak, ortaya çıkmak; büyümek, artmak,
bir kent; Corinthi (loc.): Korinthos'ta çoğalmak
Cornelia, -ae, f., özel isim Critias, -ae, m., Atina'daki otuz tirandan
Cornelius, -i, m., özel isim biri
cornu, -us, n., boynuz; borazan crudus, -a, -um, adj., pişmemiş, çiğ, ham
corollarium, -ii, n., önerme sonucu crus, -uris, n., bacak
corpus, -oris, n., cisim; beden, vücut; göv­ cubiculum, -i, n., yatak odası
de; ceset, fert, kişi; külliyat; madde, cubo, -are, -ui, -itum, v., yatmak, uzanmak;
atom; corpora prima: ilk tohumlar, uykuya yatmak, uyumak
atomlar cucullus, -i, m., genellikle kalın kumaştan
corrigo, -rigere, -rexi, -rectum, v. geçi., giysilerin boyun kısmına takılı başlık,
düzeltmek, tashih etmek, düzgün hale kukuleta
getirmek culina, -ae, f., mutfak
corrumpo, -rumpere, -rupi, -ruptum, v. culpo, -are, -avi, -atum, v. geçi., suçlamak,
geçi., parçalamak, mahvetmek, harap itham etmek
etmek, yıkmak, bozmak, zarar vermek, culter, -tri, m., bıçak
yozlaştırmak, ayartmak, baştan çıkarmak cultus, -us, m., kültür, uygarlık; tanrı kültü;
corruptio, -onis, f., çürüme, bozulma, yoz­ (Cicero'ya göre) din
laşma; zeval, ölüm cum (quom), bağ., -dığı zaman, -ince, -i-
Corsica, -ae, f., Akdenizde yer alan, yaban ken; -dığı için, -dığından, -den dolayı;
arılarının ürettiği balmumu ve balıyla -dığı halde, -e rağmen
ünlü Korsika adası cum, praep., (abl. ile), ile, ile birlikte, be­
corvus, -i, m., karga raber
Corydon, -onis, m., özel isim cunae, -arum, f., (çoğ.) beşik
cosmologia, -ae, f., kozmoloji, evrenbilim cunctor, -ari, -atus, v. geçz., teredüt etmek,
cosmotheoria, -ae, f., evren kuramı duraksamak; ağırdan olmak, gecikmek,
costa, -ae, f., kaburga; kaburga kemiği, böğür oyalanmak
cothurnus, -i, m., trajedi oyuncularının giy­ cunctus, -a, -um, adj., bütün olarak, bütün,
diği türden, yüksek topuklu ayakkabı ya hep, her
da bot; bir çeşit uzun çizme cupide, adv., istekli bir şekilde, arzuyla, he­
cotidie (cottidie), adv., her gün, günlük vesle, iştahla
eras, adv., yarın cupiditas, -atis, f., arzu, istek, özlem
crassus, -a, -um, adj., kalın, katı, koyu, ke­ cupido, -inis, f., arzu, istek, heves, duygu,
sif, yoğun tutku
creatio, -onis, f., yaratılış, yaratım, yaratma Cupido, -inis, m., Venüs'ün oğlu, mecnun
creber, -bra, -brum, adj., peşpeşe gelen, eden aşk tanrısı
sık, yoğun, bol, çok, mükerrer cupidus, -a, -um, adj., istekli, arzulu, he­
crebro, adv., birbirine yakın aralıklarla, sık vesli, düşkün
sık; sıklıkla, çoğunlukla, çoğu kez cupio, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., özlem
credo, -ere, -idi, -itum, v. geçi., emanet duymak, hasretini çekmek, arzulamak,
etmek; inanmak, güvenmek, itimat çok istemek, dilemek; heveslisi olmak,
etmek; sanmak, düşünmek, fikrinde taraflısı olmak
olmak cur, adv., (soru) niçin? neden?
creo, -are, -avi, -atum, v. geçi., yaratmak, cura, -ae, f., dikkat, özen; endişe, kaygı;
meydana getirmek, ortaya çıkarmak cum cura canla başla, dikkatlice

506
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

euro, -are, -avi, -atum» v. geçi., bakmak, düş kırıklığına uğratmak, hüsrana uğ­
özen göstermek, dikkat etmek; tedavi ratmak
etmek; yetiştirmek, büyütmek declaro, -are, -avi, -atum, v. geçi., bildir­
curro, currere, cucurri, cursum, v. geçz., mek, açıklamak, ifade etmek, beyan
koşmak, seğirtmek, hızla koşmak, uçup etmek, ilan etmek, ifşa etmek
gitmek decus, -oris, n., ödül, şan, şeref, onur
currus, -us, m., iki tekerlekli araba; yarış deduco, -cere, -xi, -ctum, v. geçi., alıp gö­
arabası; savaş arabası; yük arabası türmek, sevk etmek, aşağıya çekmek,
cursus, -us, m., yarış indirmek
custodio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., bek­ defendo, -dere, -di, -sum, v. geçi., defet­
lemek, korumak, himaye etmek, gözet­ mek, geri püskürtmek, savunmak, ko­
mek, gözetlemek, nezaret etmek rumak, muhafaza etmek
custos, -odis, m./f., bekçi, nöbetçi, gözcü, defero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., götür­
muhafız mek, taşımak, bir yerden bir yere nak­
cyaneus, -a, -um, adj., koyu mavi, lacivert letmek
Cybele (Cybebe), -es, f., Anadolu kökenli defetiscor, -tisci, -ssus, v. dep. geçz., yorul­
bereket tanrıçası mak, tükenmek, bitkin hale gelmek
Cyrus, -i, m., Pers kralı definio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., sınırlan­
dırmak, sonlandırmak, bitirmek, son
Danuvius, -ii, m., Tuna nehri vermek
Daphnis, -idis, m., Mercurius'un oğlu; definitio, -onis, f., tanım
Sicilya'nın genç ve yakışıklı çobanı, ço­ definitus, -a, -um, adj., (perf. part.), sınırlı,
ban şiirlerinin yaratıcısı sonlu, belirli, kesin
Darius, -ii, m., bir Pers kralı deformis, -e, adj., çirkin
de, praep. [abl. ile), -den, -den aşağı; defungor, -ungi, -unctus, v. dep. geçz., bi­
hakkında, üstüne, üzerine, ile ilgili, -e tirmek, başarmak; ifa etmek; ölmek
ilişkin, -e yönelik, -e dair; -den dolayı, dego, değere, degi, v. geçi., (zaman) geçir­
ötürü; -den, -in içinden; iken, sırasında, mek, harcamak
esnasında deicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., at­
dea, -ae, f., tanrıça mak, hızla atmak, savurmak; kovmak,
debeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., borçlu ol­ sürmek
mak; (inf. ile) yapmak zorunda olmak, deinde, adv., sonra, ardından, bunun üzerine
yapmakla yükümlü olmak, mecbur ol­ delecto, -are, -avi, -atum, v. geçi., cezbet-
mak mek, büyülemek, baştan çıkarmak;
decem, [sayı), on memnun etmek, sevindirmek
December, -bris, m., Aralık ayı deleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., tahrip et­
decerno, -cernere, -crevi, -cretum, v. geçi., mek, yerle bir etmek, imha etmek, yok
kararlaştırmak, karar vermek, hüküm etmek, silmek
vermek, karara bağlamak, hükme bağ­ deligo, -igere, -egi, -ectum, v. geçi., seç­
lamak mek, seçip bir araya getirmek
decerpo, -ere, -si, -tum, v. geçi., koparmak, Delos, -i, f., Ege denizindeki Delos adası
çekip koparmak; toplamak, devşirmek demens, -entis, adj., aklını yitirmiş, çılgın,
decidio, -cidere, -cidi, v. geçz., yıkılmak, deli
çökmek, aşağıya düşmek, -den düşmek demigro, -are, -avi, -atum, v. geçz., -den
decies (deciens), adv., on kez göç etmek, -den ayrılmak, -den çekip
decimus, -a, -um, adj., onuncu gitmek
decipio, -ipere, -epi, -eptum, v. geçi., tu­ Democritus, -i, m., Abderalı ünlü doğa fi­
zağa düşürmek, aldatmak, kandırmak, lozofu

507
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

demonstratio, -onis, f.» kanıtlama deus, -i, m., tanrı


demonstro, -are, -avi, -atum, v. geçi., işa­ devoro, -are, -avi, -atum, v. geçi., yutmak,
ret etmek, göstermek; açıklamak be­ yiyip yutmak
lirtmek; kanıtlamak, ispatlamak dexter, -tera (-tra), -terum (-trum), adj.,
Demosthenes, -is, m., ünlü Yunan hatip sağ, sağda, sağ tarafta
deni, -ae, -a, adj., onar diadema, -atis, n., başın etrafına takılan
dens, dentis, m., diş kurdele
densus, -a, -um, adj., kalın, yoğun, koyu; diaeta, -ae, f., oda
densior, -ius (üst. der.), daha yoğun; Diana, -ae, f., avcılığın koruyucu tanrıçası;
densissimus, -a, -um (en üst. der.) çok ayrıca ayın, doğumun, vahşi hayvanla­
yoğun rın, koruların tanrıçası
deorsum (deorsus), adv., aşağı, aşağıya dico, -cere, -xi, -ctum, v. geçi., demek, söy­
doğru lemek, konuşmak, anlatmak, açıklamak
dependeo, -ere, v. geçz., sallanmak, asılı dictio, -nis, f., kelime
durmak; bağlı olmak, tabi olmak dicto, -are, -avi, -atum, v. geçi., birine yaz­
depono, -önere, -osui, -ositum, v. geçi., bir dırmak, dikte etmek
yere koymak veya bırakmak; bırakmak, dictum, -i, n., söylenmiş bir şey, söz, deyiş;
vazgeçmek, feragat etmek atasözü, mesel; şiir, mısra; geleceğe
deprehendo (deprendo), -endere, -endi, yönelik tahmin, kehanet; emir, buyruk;
-ensum, v. geçi., yakalamak, tutukla­ söz, vaat
mak; anlamak, kavramak; mahçup et­ Dido, -onis, f., Kartaca şehrinin kraliçesi
mek, utandırmak dies, -ei, m., gün
descendo, -endere, -endi, -ensum, v. geçz., difficilis, -e, adj., zor, meşakkatli, güç; dif-
inmek; batmak, çökmek; aşağıya doğru ficilior, -ius (üst. der.), daha zor; diffi-
gitmek, gitmek, gelmek, ilerlemek; içi­ cillimus, -a, -um (en üst. der.), çok zor,
ne girmek, nüfuz etmek en zor
describo, -bere, -psi, -ptum, v. geçi., tasvir diffido, -fidere, -fisus, v. geçz., güvenme­
etmek, betimlemek mek, itimat etmemek
desero, -ere, -ui, -tum, v. geçi., terk etmek, diffundo, -fundere, -fudi, -fusum, v. geçi.,
bırakmak dökmek, saçmak, her yana yaymak
desiderium, -ii, n., arzu, aşk, özlem digitus, -i, m., parmak
desidero, -are, -avi, -atum, v. geçi., iste­ dignus, -a, -um, adj., layık, uygun, müna­
mek, arzu etmek, arzulamak, beklemek sip, yaraşır, değer
desino, -sinere, -sii, v. geçi., geçz., terk et­ diligens, -entis, adj., (praes. part.), dikkatli,
mek, bırakmak; vazgeçmek, durmak özenli; diligentior, -ius (üst. der.), daha
desisto, -istere, -titi, -titum, v. geçz., -den dikkatli, daha özenli; diligentissimus,
geri durmak, terk etmek, bırakmak, -a, -um (en üst. der.), çok dikkatli, çok
vazgeçmek özenli
desum, deesse, defui, v. geçz., bulunma­ diligenter, adv., dikkatli şekilde, özenli şe­
mak, mevcut olmamak, eksik olmak, kilde
noksan olmak diligentia, -ae, f., dikkatlilik, farkındalık,
determino, -are, -avi, -atum, v. geçi., sı­ dikkatli olma, farkında olma
nırlamak, tespit etmek, kararlaştırmak, diligo, -ligere, -lexi, -lectum, v. geçi., çok
belirlemek değer vermek, saygı duymak, itibar et­
deterreo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., korkut­ mek, sevmek
mak, ürkütmek, cesaretini kırmak dimitto, -mittere, -misi, missum, v. geçi.,
detraho, -trahere, -traxi, -tractum, v. geçi., uzağa yollamak, uzağa göndermek,
çekmek, çıkarmak, çekip dışarı çıkar­ uzaklaştırmak; bırakmak, vazgeçmek,
mak, çıkarıp ya da çekip almak terk etmek

508
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

diripio, -ipere» -ipui, -eptum, v. geçi., par­ do, dare, dedi, datum, v. geçi., vermek,
çalara ayırmak, tahrip etmek; yağmala­ bağışlamak, bahşetmek, ihsan etmek,
mak, talan etmek sunmak, sağlamak, vakfetmek
discedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., doceo, -ere, -ui, -tum, v. geçi., öğretmek,
ayrılıp gitmek, kalkıp gitmek, terk et­ belletmek, anlatmak, bilgi vermek
mek, bırakmak; gözden yitmek, yitip doctor, -oris, m., hoca, âlim
gitmek, ölmek, yaşama veda etmek doctrina, -aei, f., öğretim; öğreti
disciplina, -ae, f., disiplin, bilgi dalı; bilim; doctus, -a, -um, adj., bilgili, hünerli, mari­
ders; bilgi; öğretim; öğrenim fetli; doctior, -ius (üst. der.), daha bil­
discipulus, -i, m., öğrenci gili; doctissimus, -a, -um (en üst. der.),
disco, discere, didici, v. geçi., öğrenmek, çok bilgili; aydın
tanımak, bilmek Dolabella, -ae, m., Romalı aile adı
discrimen, -inis, n., dönüm noktası, hayati doleo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., geçi., acı
an, bunalım, ölümcül felaket duymak, acı çekmek, muzdarip olmak;
discurro, -currere, -curri, -cursum, v. geçz., acı vermek, acıtmak
koşuşmak, farklı yönlere koşmak; bir dolor, -oris, m., acı
çırpıda koşup gitmek, çabucak geçmek dolosus, -a, -um, adj., kurnaz
displiceo, -ere, -ui, geçz., hoşuna gitme­ domina, -ae, f., sahibe, hanım; emir veren
mek, memnun olmamak ve yöneten kadın
disputo, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün­ dominor, -ari, -atus, v, dep. geçz., (gen. ile)
mek, düşünüp taşınmak, incelemek, hükmetmek, hâkim olmak, başa geç­
konuşup tartışmak mek, üstünlüğü ele geçirmek, dizginleri
dissensio, -onis, f., fikir ayrılığı, nifak ele almak
dissentio, -entire, -ensi, -ensum, v. geçz., dominus, -i, m., efendi, bey
uyuşmamak, aynı fikirde olmamak, fikir domus, -us, f., ev, yuva, yurt; felsefe oku­
ayrılığı yaşamak, ayrı düşmek lu; domum: eve; domo: evden; domi:
dissimilis, -e, adj., benzemez, ayrı, farklı; evde; yurtta
(gen. veya dat. alır; örn. dissimilis mat­ donec, bağ., -inceye değin, -e kadar, ta ki
ris: annesine benzemez); dissimilior, -ius donum, -i, n., hediye, armağan
(üst der.), daha farklı; dissimillimus, -a, dormio, -ire, -ivi, -itum, v. geçz., uyumak,
-um (en üst der.), çok farklı, en farklı uyuklamak
dissolvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., çözmek, dubito, -are, -avi, -atum, v. geçi., şüphe et­
serbest bırakmak; ödemek, borcunu mek, kuşku duymak, tereddüt etmek,
ödemek çekinmek, duraksamak
distinctus, -a, -um, adj., (perf. part), ayrı, dubius, -a, -um, adj., şüpheli, kuşkulu, be­
farklı, ayrı nitelikte lirsiz; dubium esse: şüpheli olmak, şüp­
distinguo, -guere, -xi, -ctum, v. geçi., böl­ hesi olmak; non ya da haud dubium
mek, ayırmak, ayırt etmek, tefrik etmek esse: şüpheli olmamak, şüphesi olma­
diu, adv., uzun süre mak, açık olmak, kuşku götürmemek
diversitas, -atis, f., farklılık, değişiklik, ihti­ duco, -cere, -xi, -ctum, v. geçi., götürmek,
laf, uyuşmazlık sevk etmek, kılavuzluk etmek, yol gös­
diversus, -a, -um, adj., (perf. part), ayrı, termek
farklı, değişik dulcedo, -inis, f., haz, tat, tatlılık
dives, -itis, adj., zengin dulcis, -e, adj., tatlı; dulcior, -ius (üst. der.),
divinatio, -onis, f., kehanet; kehanette bu­ daha tatlı; dulcissimus, -a, -um (en üst.
lunma yetisi der.), çok tatlı, en tatlı
divinus, -a, -um, adj., tanrısal, ilahi dum, bağ., -iken, sırasında
divitiae, -arum, f., zenginlik, para dummodo, bağ., şu koşulda, şayet, eğer

509
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

duo, duae, duo, adj., (sayı) iki Elea, -ae, i , Aşağı İtalya'da Lucania bölge­
duodecimus, -a, -um, adj., on ikinci sinde yer alan ve Velia olarak da anılan
duodevicesimus, -a, -um, adj., on sekizinci şehir
duruş, -a, -um, adj., sert Eleates, -ae, m., Elea vatandaşı, Elealı
dux, ducis, m./f., lider, önder, baş, kılavuz; Eleaticus, -a, -um, adj., Elealı
kumandan, komutan electricus, -a, -um, adj., kehribar rengi, bal
Dyrrachium (Dyrrhium), -ii, n.; Illyria'da rengi
yer alan ünlü bir sahil kasabası elementum, -i, n., element, öğe, ilk ilke,
temel
e, ex, praep. (abl. ile), -den; -den dışarı, -in Eleus, -a, -um, adj., Elisli
dışında; -den yapılmış, -den ibaret; he­ elicio, -ere, -ui, -itum, v. geçi., çekmek, cez-
men akabinde, hemen sonra, ardından betmek
eligo, -igere, -egi, -ectum, v. geçi., seçmek,
ebrietas, -atis, f., sarhoşluk
eburneus, -a, -um, adj., krem rengi
tercih etmek, seçim yapmak
Elis, -idis, f., Peloponnesos'un batı ucunda,
ecce, ünl., işte! işte bak!
Olympia'nın yanında yer alan Yunan
edo, edere, edi, esum, v. geçi., yemek ye­
kenti
mek
eloquentia, -ae, f., belagat
educatio, -onis, f., eğitim, öğretim
emitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., yolla­
educo, -ucere, -uxi, -uçtum, v. geçi., çıkar­
mak, göndermek, gitmesine izin ver­
mak, çıkmasına sebep olmak, meydana
mek
getirmek
emoveo, -övere, -ovi, -otum, v. geçi., dışarı
effectus, -us, m., etki, sonuç
çıkarmak, defetmek, yerinden sökmek,
effero (ecfero), efferre, extuli, elatum,
söküp atmak
geçi., dışarıya götürmek veya taşımak,
Empedocles, -is, m., Agrigentumlu ünlü
ihraç etmek; iletmek, alıp götürmek;
doğa filozofu
ortaya dökmek, ifşa etmek; yükselt­
enarro, -are, -avi, -atum, v. geçi., anlatmak,
mek, yukarıya kaldırmak nakletmek, açıklamak, yorumlamak
efficio, -içere, -eci, -ectum, v. geçi., yap­
enim, bağ., çünkü, zira
mak, etmek, yerine getirmek, ifa et­ Ennius, -i, m., Romalı ünlü şair
mek; gerçekleştirmek, bitirmek, ta­ enoto, -are, -avi, -atum, v. geçi., yazmak,
mamlamak, başarmak; ispat etmek, not etmek, kaydetmek, not almak
kanıtlamak ens, entis, n., varlık
effigies, -ei, f., imge, şekil, suret, tasvir, eo, adv., orada, o yerde; bu yüzden, bunun
temsil için; o kadar, bu kadar, bunca
effugio, -ugere, -ugi, v. geçz., kaçmak, ka­ eo, ire, ivi (ii), itum, v., gitmek
çıp kurtulmak Epaminondas, -ae, m., Thebailı ünlü komu­
egens, -ntis, adj., (praes. part.), yoksul, fa­ tan
kir, muhtaç Ephesius, -a, -um, adj., Ephesoslu
egeo, -ere, -ui, v. geçz., muhtaç olmak, ge­ Ephesus, -i, f., Ephesos antik kenti; Ephe-
reksinmek, ihtiyaç duymak sum: Ephesos'a; Ephesi: Ephesos'ta
egestas, -atis, f., kıtlık, yoksulluk Epictetus, -i, m., Stoacı ünlü filozof
ego, pron., ben; mecum: benimle birlikte Epicurus, -i, m., ünlü Yunan filozof
egredior, -di, -ssus, v. geçz., çıkmak, ay­ epistemologia, -ae, f., bilgi felsefesi
rılmak; tırmanmak, yukarı çıkmak; in­ epistula, -ae, f., mektup
mek, karaya ayak basmak epitome (epitoma), -es, f., kısaltma, özet­
eicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., dışarı leme, özet, hülasa, öz
atmak, sürmek, kovmak eques, -itis, m., atlı

510
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

equitatus, -us» m., atlı, süvari; atlı sınıfı excito, -are, -avi, -atum, v. geçi, uyandır­
equito, -are» -avi» -atum» v. geçz.» ata bin­ mak, kaldırmak; harekete geçirmek,
mek, at sürmek kışkırtmak; tutuşturmak, yakmak
equus, -i, m.» at exclamo, -are, -avi, -tum, v. geçi., çığlık at­
ergo, adv., o halde, öyleyse, bu yüzden, bu mak, bağırmak
nedenle, bundan dolayı excolo, -olere, -olui, -ultum, v. geçi., dik­
eripio, -ipere, -ipui, -eptum, v. geçi., kur­ katle çalışmak, geliştirmek, iyileştirmek
tarmak, azad etmek, serbest bırakmak; exemplum, -i, n., örnek, numune; exempli
soymak, çalmak, kapıp gitmek, alıp gö­ gratia: örneğin, sözgelişi
türmek exeo, -ire, -ii (-ivi), -itum, geçz., dışarı çık­
erro, -are, -avi, -atum, v. geçz., amaçsız­ mak, terk etmek, ayrılmak, terk edip
ca dolaşmak, doğru yoldan ayrılmak, gitmek, veda etmek
yanlış yollara sapmak, yoldan çıkmak, exercitus, -us, m., ordu
yanlış yapmak, hata etmek, yanılgıya exigo, -igere, -egi, -actum, v. geçi., kovmak,
düşmek defetmek; mecbur etmek, zorlamak,
error, -oris, m., hata, kusur
gerektirmek; istemek, talep etmek
erubesco, -bescere, -bui, v. geçz., utan­
exiguus, -a, -um, adj., küçük, ufak, az, kısa;
mak, yüzü kızarmak, utanç duymak
exiguum, -i, n., az, biraz, bir parça
essentia, -ae, i , öz
existentia, -ae, f., varoluş
et, bağ., ve, de, dahi, bile; e t . . . et: hem ..
existimo, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün­
. hem (hem de)
mek, zannetmek, farzetmek
ethica, -ae, f., ahlak, ahlak felsefesi
exitus, -us, m., dışarı çıkmak, çıkış; son,
ethicus, -a, -um, adj., ahlakla ilgili, ahlaki
bitim, nihayet, akıbet, ölüm; sonuç,
etiam, bağ., bile, hatta; de, dahi
netice
etiamsi, bağ., olsa bile, olsa da, rağmen
exordium, -i, n., başlangıç
etsi, bağ., da olsa, rağmen, bile
expect-, bkz. exspect-
etymologia, -ae, f., etimoloji, kökenbilim
expello, -ellere, -uli, -ulsum, v. geçi., kov­
Euripides, -is, m.» Atinalı ünlü tragedya şairi
Europa, -ae, f., Avrupa
mak, sürmek, defetmek, sürgün etmek,
Eva (Heva), -ae, f., ilk kadın, Havva
sürgüne göndermek
evello, -ellere, -elli, -ulsum, v. geçi., kopar­experientia, -ae, f.» tecrübe
mak, kökünden söküp atmak experimentum, -i, n., deney, test, tecrübe,
evenio, -enire, -eni, -entum, v. geçi., ol­ deneyim
mak, meydana gelmek, vuku bulmak, experior, -iri, -tus, v. dep. geçi., sınamak,
vaki olmak denemek, tecrübe etmek, deneyimle
evidens, -entis, adj., açık, apaçık, aşikâr öğrenmek, tadına varmak, vakıf olmak
evidentia, -ae, f., açık ve seçik olma, apa­ explano, -are, -avi, -atum, v. geçi., düzleş­
çıklık, vuzuh tirmek, düz hale getirmek; aşikâr et­
evoco, -are, -avi, -atum, v. geçi., yüksek mek, açıkça ortaya koymak, açıkça dile
sesle veya bağırarak çağırmak, celp et­ getirmek, açıklamak, izah etmek
mek explicatio, -onis, f.» açıklama, izah
ex, bkz. e explico, -are, -avi, -atum, v. geçi., kıvrımla­
excedo, -edere, -essi, -essum, v. geçi., dı­ rını açmak, çözmek, kırışıklarını gider­
şarıya çıkmak, uzağa gitmek, ayrılmak, mek, düzeltmek; ifade etmek, beyan et­
terk etmek mek, açıklamak, açıkça ortaya koymak
excerptum, -i, n., alıntı, seçki expono, -ponere, -posui, -positum, v.
excipio, -ipere, -epi, -eptum, v. geçi., çıkar­ geçi., sergilemek, ortaya koymak; açık­
mak, bulup çıkarmak lamak, izah etmek, şerh etmek

511
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

exprimo, -imere, -essi, -essum, geçi., sık­ facio, facere, feci, factum, v. geçi., yapmak,
mak, bastırmak, zorlamak; şekil ver­ icra etmek, eylemek, kılmak; yerine ge­
mek, biçimlendirmek; taklit etmek, tirmek, başarmak; meydana getirmek,
öykünmek, betimlemek, ifade etmek, yaratmak; yazmak, kaleme almak; dik­
belirtmek mek, inşa etmek
expugno, -are, -avi, -atum, geçi., hücum factum, -i, n., iş, eylem, teşebbüs, girişim,
etmek, hücum ederek almak, ele geçir­ icraat, başarı
mek, zaptetmek, fethetmek fagus, -i, f., kayın ağacı
exsisto (existo), -istere, -titi, -titum, v. fallo, fallere, fefelli, falsum, v. geçi., aldat­
geçz., ortaya çıkmak, zuhur etmek; ol­ mak, kandırmak, hile yapmak
mak, varolmak falso, adv., yanlış bir şekilde, yanlışlıkla,
exspectatio, -onis, f., beklenti hileyle
exspecto, -are, -avi, -atum, geçi., beklemek falsum, -i, n., yalan, yanlış, sahtecilik, ya­
exsto, -are, geçz., belirgin olmak, aşikâr ol­ lancılık, temelsizlik; hile, desise
mak; olmak, var olmak, mevcut olmak falsus, -a, -um, adj., sahte, yalan, yanlış,
exsulo, -are, -avi, -atum, geçz., sürgün ol­
hatalı, kusurlu
mak, sürgünde yaşamak fama, -ae, f., söylenti, dedikodu; ün, şan,
extensio, -onis, i , mekânda yer kaplama
şöhret
externus, -a, -um, adj., dış, dışsal, harici
fames, -is, f., açlık, kıtlık
exterreo, -ere, -ui, -itum, geçi., korkutmak,
familia, -ae, f., aile
ödünü koparmak, dehşete düşürmek
familiaris, -e, adj., eve ya da aileye ait, evle
extollo, -ere, geçi., yukarıya kaldırmak,
ilgili, ailevi; içten, samimi, dost; famili-
yükseltmek; methetmek, övmek, yü­
arior, -ius (üst. der.) daha yakın, daha
celtmek, öve öve göklere çıkarmak
samimi; familiarissimus, -a, -um (en
extra, praep., (acc. ile), -in dışında, hari­
üst. der.), çok yakın, çok samimi; res
cinde, dışarı; -in dışında, ötesinde, çok
familiares: ailevi meseleler
ötesinde, -den öte, -den uzak
familiariter, adv., samimi şekilde, içtenlik­
extremus, -a, -um, adj., en dıştaki, en uçta­
ki, en sondaki, sonuncu; extremum, -i, le, dostça
n., son, en son, nihai fa s, çekmz., n., tanrısal yasa; dinsel anlam­
extrico, -are, -avi, -atum, v. geçi., serbest da caiz olan şey; fas est: caizdir, uygun­
bırakmak, çözmek, açmak, aydınlatmak dur; dies fasti: Romalıların gündelik
işlerini yapmalarının dinen caiz olduğu
faber, -ri, m., demirci, nalbant günler
Fabius, -i, m., bir Romalı soyadı fatum, -i, n., yazgı, kader; akıbet
fabricator, -oris, m., sanatkâr; yaratıcı fauces, -ium, f., evin giriş holü
fabula, -ae, f., masal, hikâye fax, facis, f., meşale
facies, -ei, f., yüz, çehre Februarius, -ii, m., Şubat ayı
facile, adv., kolay bir şekilde, kolayca, ra­ feles, -is, f., kedi
hatlıkla; facilius (üst. der.), daha kolay felix, -icis, adj., mutlu, şanslı, bahtlı, uğur­
bir şekilde; facillime (en üst. der.), en lu; felicior, -ius (üst. der.), daha mutlu;
kolay şekilde felicissimus, -a, -um (en üst. der.), en
facilis, -e, adj., kolay; rahat, halledilebilir; mutlu
facilior, -ius (üst. der.), daha kolay; fa- femina, -ae, f., kadın
cillimus, -a, -um (en üst. der.), çok ko­ femur, -oris (-inisj, n., uyluk kemiği
lay, en kolay fenestra, -ae, f., pencere
facinus, -oris, n., iş, fiil, eylem; kötü davra­ fere, adv., neredeyse, hemen hemen, aşağı
nış, alçaklık, hainlik, kahpelik yukarı

512
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

fero, ferre» tuli, latum, v. geçi, taşımak, flo, -are, -avi, -atum, v. geçz., esmek, üfür-
getirmek, götürmek; dayanmak, çek­ mek
mek, katlanmak, tahammül etmek, hoş floş, -oris, m., çiçek
karşılamak fluctus, -us, m., dalgalanma, titreşim, salı­
ferox, -ocis, adj., yabanıl, vahşi, azılı, azgın nım, dalga, türbülans, burgaç, girdap;
ferreus, -a, -um, adj., taş kalpli, acımasız su ya da hava akımı; karmaşa, kargaşa,
ferrum, -i, n., demir karışıklık, çalkantı
fertilis, -e, adj., verimli, bereketli, üretken flumen, -inis, n., nehir, ırmak
ferus, -a, -um, adj., vahşi, yabani fluvius, -i (-ii), m., nehir, ırmak, akarsu
fessus, -a, -um, adj., yorgun, bitkin focus, -i, m., ocak; ateş; foci (loc.), ocakta
festino, -are, -avi, -atum, v. geçz., acele et­ fodio, fodere, fodi, fossum, v. geçi., kaz­
mek, çabuk olmak, koşturmak, koşuş­ mak, kazıp çıkarmak
turmak, hızlanmak foedus, -a, -um, adj., iğrenç, tiksinti veri­
fibula, -ae, f., genelde giysileri omuzda ci, çirkin; foedior, -ius (üst. der.), daha
tutturmak için kullanılan ve değişik de­ iğrenç; foedissimus, -a, -um (en üst.
senlerde imal edilen iğne, toka, broş; der.), en iğrenç, çok iğrenç
baldır kemiği folium, -ii, n., yaprak
ficus, -i (-us), f., incir ağacı foris, adv., evin dışında, dışarıda, kapıda
fidelis, -e, adj., güvenilir, samimi, içten, forma, -ae, f., kont ur, resimde nesneyi be­
emin, vefalı; güvenli, sağlam lirgin gösteren çevre çizgisi, hat; figür,
fides, -ei, f., güven, itimat, vefa biçim, şekil, varlıkların biçimi, dış gö­
figura, -ae, f., biçim, şekil, görüntü rünüş, çehre; güzel bir biçim, güzellik;
filia, -ae, f., kız evlat desen, taslak, ana hat; herhangi bir şe­
filius, -i (-ii), m., erkek evlat, oğul yin yapıldığı örnek, model; herhangi bir
fingo, fingere, finxi, fictum, v. geçi., şekil şeye biçim veren hamur, balçık, çamur;
veya biçim vermek, biçimlendirmek, tür, çeşit, sınıf; bir kelimenin gramer
şekillendirmek; kalıp yapmak, taslak biçimi
çıkarmak; yapmak; düzenlemek, tertip formido, -inis, f., dehşet, korku
etmek; uydurmak, düzmek formo, -are, -avi, -atum, v. geçi., biçim ver­
finio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., sınırla­ mek, şekil vermek, oluşturmak, mey­
mak, kısıtlamak; bitirmek, sonlandır­ dana getirmek, yapmak, düzenlemek,
mak sona erdirmek tertip etmek
finiş, -is, m., sınır, son, nihayet, bitim formosus, -a, -um, adj., yakışıklı, güzel;
finitus, -a, -um, adj., (perf. part.), ölümlü, formosior, -ius (üst. der.), daha yakışık­
sonlu lı; formosissimus, -a, -um (en üst. der.),
fio, fieri, factus, v. geçz., olmak, zuhur et­ en yakışıklı
mek, haline gelmek, yapılmak, kılınmak foro, -are, -avi, -atum, v. geçi., delmek, içi­
firmamentum, -i, n., yeryüzünün üstünde­ ne işlemek, delip geçmek
ki gök; gök kubbe forsitan, adv., belki, herhalde, muhtemelen
firmitas, -atis, f., katılık, sağlamlık, sertlik fortasse, adv., belki, belki de, olasılıkla,
flagro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yanmak, muhtemelen
yanıp tutuşmak fortassis, adv., belki, belki de, olasılıkla,
fiamma, -ae, i , alev, yalım muhtemelen
flatus, -us, m., rüzgâr, meltem fortis, -e, adj., cesur, güçlü; fortior, -ius
flavus, -a, -um, adj., sarı; uçuk sarı (üst. der.), daha cesur; fortissimus, -a,
flecto, -ere, -xi, -xum, v. geçi., geçz., eğ­ -um (en üst. der.), çok cesur
mek, bükmek, çevirmek, döndürmek; fortiter, adv., güçlü veya cesur bir şekilde,
dönmek, dönüp gitmek cesurane

513
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

fortitudo, -inis, f.» güç, güçlülük, bedensel funestissimus, -a, -um (en üst. der.), en
güç, dayanıklılık; yiğitlik, mertlik ölümcül
fortuna, -ae, f., şans, talih, kader; fortuna fur, furis, m./f., hırsız
secunda: iyi şans; fortuna adversa: kö­ furor, -oris, m., delilik, çılgınlık, cinnet
tü şans, kötü talih furtim, adv., hırsız gibi, gizlice, gizliden giz­
forum, -i, n., şehir meydanı, pazar yeri; liye
forum Romanum: Roma şehrinin mey­ furtum, -i, n., hırsızlık, soygun
danı furvus, -a, -um, adj., kahverengi, esmer,
foveo, fovere, fovi, fotum, v. geçi., ısıtmak, yanık ten (tonu)
sıcak tutmak fuscus, -a, -um, adj., koyu kahve
fractus, -a, -um, adj., (perf. part.), kırılmış,
parçalanmış, paramparça Gaia, -ae, f., Romalı kadın ismi
frango, frangere, fregi, fractum, v. geçi.,
Gaius, -i(i), m., Romalı erkek ismi
kırmak, parçalamak, parçalara ayırmak, gaiea, -ae, f., miğfer
paramparça etmek
Gafiia, -ae, f., Galya, Fransa
frater, -tris, m., erkek kardeş, birader
Gallicus, -a, -um, adj., Galya'yla ilgili,
fratricida, -ae, m., kardeş katili
Galya'ya ilişkin veya ait, Galyalı
frequenter, adv., sık sık, sıkça, sıklıkla, ikide
Gallus, -i, m., bir Romalı soyadı
birde
gaudeo, gaudere, gavisus, v. geçz., geçi.,
frigidus, -a, -um, adj., soğuk, serin
sevinmek, hoşlanmak; memnun olmak,
frons, -ontis, f., alın
mutlu olmak, mutluluk duymak, zevk
fructus, -us, m., ürün, meyve, yemiş; mali
almak, keyif almak
kazanç, gelir; çıkar, kazanç, getiri, ödül,
gaudium, -ii, n., sevinç, neşe, zevk
yarar, fayda; zevk, sefa; tasarruf hakkı
gelu, -us, n., ayaz, don, soğuk
fruor, -ui, -uctus, v., -den zevk almak, hoş­
gemitus, -us, m., inleyiş, inleme, iç çekme
lanmak, yarar sağlamak, faydalanmak,
keyfini sürmek, tat almak
gena, -ae, f., (genel, çoğ.) genae, -arum, f.,
yanak
frustra, adv., boşuna, boş yere, beyhude
gener, -eri, m., damat
yere
generatio, -onis, f., doğurma, dünyaya ge­
fugio, -gere, -gi, -gitum, v. geçz., kaçmak,
tüymek; kaçınmak, çekinmek tirme; doğum, doğuş
fulgeo, -gere, -si, v. geçz., parıl parıl par­ genesis, -is, f., yaratılış
lamak, parıldamak, ışıldamak, ışık saç­ genitalis, -e, adj., doğurgan, yaratıcı, üre­
mak tici
fulgor, -oris, m., şimşek, yıldırım; şimşek gens, gentis, f., soy, kavim, halk
parıltısı; ışık, parıltı genu, -us, n., diz
fulmen, -inis, n., yıldırım genus, -eris, n., doğum, doğuş; soy, nesep;
fulvus, -a, -um, adj., açık kestane, ela; kum tür, sınıf; (gram.) cins
rengi; sarımsı kahve, esmer; bronz; fın­ geographia, -ae, f., coğrafya
dık rengi geometria, -ae, f., geometri
fundo, -are, -avi, -atum, v. geçi., kurmak, Germania, -ae, i , Germanya, Almanya
temelini atmak, tesis etmek, inşa etmek gero, gerere, gessi, gestum, v. geçi., taşı­
fundo, fundere, fudi, fusum, v. geçi., ver­ mak, getirmek; yapmak, eylemek; yö­
mek, hasıl etmek, üretmek, ürün ver­ netmek, idare etmek
mek gigno, gignere, genui, genitum, v. geçi.,
fundus, -i, m., çiftlik, mülk doğurmak, meydana getirmek, vücuda
funestus, -a, -um, adj., ölümcül, öldürücü; getirmek, neden olmak, yol açmak
funestior, -ius (üst. der.), daha ölümcül; glacies, -ei, f., buz

514
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

gladiator, -oris, m., gladyatör habitatio, -onis, f., ikamet, ikamet etme;
gladium, -ii, n., kılıç ev kirası
gloria, -ae, t, şan, şeref, şöhret, onur, zen­ habito, -are, -avi, -atum, v. geçi., bir yerde
ginlik yaşamak, oturmak, ikamet etmek, bir
Gorgias, -ae, m., Sokrates'le çağdaş ünlü yeri mesken tutmak, bir yere yerleşmek
sofist habitus, -us, m., hal, tavır, duruş; görünüm,
gradior, gradi, gressus, v., dep., yürümek, görüntü
adım atmak, ilerlemek, gitmek; yaşa­ Hannibal, -alis, m., Roma'yla savaşa girişen
mak, yaşayıp gitmek, kendine bir hayat ünlü Kartacalı komutan
tarzı belirlemek, bir yol tutturmak harena, -ae, f., kum
gradus, -us, m., adım, derece haud (haut), adv., değil, hiç, katiyen, asla,
Graecus, -a, -um, adj., Yunanlara ait olan, kesinlikle
Yunana özgü, Yunan; Graecia, -ae, i , haudquaquam, adv., hiç, asla, katiyen, ke­
Yunanistan; Graeca lingua: Yunan dili; sinlikle, hiçbir şekilde, hiçbir surette
Graece: Grekçe haurio, -ire, -si, -stum, v. geçi., çekmek, çe­
grammatica, -ae (grammatice, -es), i , gra­ kip boşaltmak; içmek
mer, filoloji Hebe, -es, f., Olympos tanrılarının sakisi,
grammaticus, -i, m., gramerci, dilbilgisi ve gençlik tanrıçası; ayrıca tanrıların yiye­
edebiyat öğretmeni ceği ambrosia ve içeceği necton sunan
gratia, -ae, f., şükür, minnet; gratias: teşek­ tanrıça
kürler; gratias agere: teşekkür etmek; Hector, -oris, m., Priamos'un oğlu, Troialı
gratia m habere: teşekkür etmek ünlü yiğit
gratulor, -ari, -atus, v. dep. geçi., kutlamak, Helena, -ae, f., lupiter ile Leda'nın kızı;
tebrik etmek Menelaos'un karısı
gratus, -a, -um, adj., makbul, kabul edile­ Helvetii, -orum, m., Galya'da yerleşik bir
bilir; gratior, -ius (üst. der.), daha mak­ halk
bul; gratissimus, -a, -um (en üst. der.), Heraclitus, -i, m., Ephesoslu ünlü filozof
en makbul Hercules, -i (-is), m., Yunan'ın efsanevi kah­
gravis, -e, adj., ağır; yüklü; ciddi; gravior, ramanı, insan kuvvetinin simgesi
-ius (üst. der.), daha ağır; gravissimus, heri (here), adv., dün
-a, -um (en üst. der.), çok ağır, çok ciddi Herodotus, -i, m., tarihin babası olarak bili­
graviter, adv., ağır bir şekilde, ciddi bir şe­ nen ünlü Yunan Herodotos
kilde heu, ünl.,(acı, üzüntü ve keder ifade eder­
gubernator, -oris, m., dümenci ken) Ah! Vah! Yazık!
gustatio, -onis, f., iştah açıcı yiyeceklerin hibernus, -a, -um, adj., kışla iligili, kışa ait
(yumurta, çiğ sebzeler, balık ya da ka­ veya özgü; hibernum, -i, n., kış; hiber-
buklu deniz mahsulleri) yendiği öğün na, -orum, n., kışlık ordugâhlar
gusto, -are, -avi, -atum, v. geçi., tatmak, hic, adv., burada, bu yerde
tadına bakmak hic, haec, hoc, pron., (yakındaki bir kişi
guttur, -uris, n., boğaz, gırtlak veya şey için) bu; hoc est: yani, başka
gymnasium, -ii, n., Yunanların beden eği­ deyişle
timi yaptıkları mekân, beden eğitimi hiemalis, -e, adj., kışla ilgili, kışa ait veya
okulu; (genel.) okul özgü, kışlık
gymnicus, -i, m., atlet hiemo, -are, -avi, -atum, v. geçz., kışı geçir­
mek, kış boyunca kalmak
habeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., sahip ol­ hilaris, -e, adj., neşeli, şen, şakrak
mak, malik olmak, elinde tutmak; tut­ hilaritas, -atis, f., neşeli olma durumu, ne­
mak, saklamak şelilik, şakraklık

515
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

hine, adv., buradan, bu yerden lanus, -i, m., kapıların ve kapı girişlerinin
Hippias, -ae, m., Sokrates'le çağdaş, Elisli tanrısı; ayrıca başlangıçların, sonların
ünlü sofist ve zamanın koruyucu tanrısı. Bir öne
Hippomenes, -ae, m., Mega re us'un oğlu, bir de arkaya bakan iki yüzü olduğun­
Atalanta'yı koşuda yenen kişi dan, geçmişi ve geleceği aynı anda gö­
Hispania, -ae, f., İspanya zettiğine inanılır,
historia, -ae, f., tarih ibi, adv., orada, o yerde, oraya
hodie, adv., bugün idea, -ae, f., fikir, düşünce
hodiernus, -a, -um, adj., günümüze ilişkin, idem, eadem, idem, pron., aynı
bu günün- ideo, adv., bu yüzden, bundan dolayı, bu
homo, -inis, m./f., insan, insanoğlu nedenle
honor (honos), -oris, m., onur, şeref, itibar; idoneus, -a, -um, adj., uygun, münasip,
makam, mevki, konum; onur nişanesi yakışır
hora, -ae, f., saat, zaman, mevsim Idus, -uum, f., (çoğ.), bir aydaki sabit gün­
horologium, -ii, n., saat; güneş ya da su lerden biri; Mart, Mayıs, Temmuz ve
saati Ekim aylarının 15. günü, diğer ayların
horribilis, -e, adj., korkunç, müthiş, deh­ 13. günü
şetli ientaculum, -i, n., kahvaltı
lesus (Jesus), -u, m., İsa
hortor, -ari, -atus, v. dep., teşvik etmek, ce­
saret vermek, cesaretlendirmek igitur, bağ., bu yüzden, bundan dolayı, öy­
leyse, o halde
hortus, -i, m., bahçe
ignis, -is, m., ateş
hospes, -itis, m., misafir, konuk
ignosco, -noscere, -novi, -notum, v., geçi.,
hostis, -is, m./f., düşman, hasım
affetmek, bağışlamak
huc, adv., buraya, bu yere
llium (llion), -ii, n., Troia'nın şiirsel adı, lli-
humanitas, -atis, i , insancılık, insaniyet
um şehri
humanus, -a, -um, adj., insana ait, insanla
illaesus, -a, -um, adj., yaralanmamış, incin­
ilgili, insani
memiş, olduğu gibi
humilis, -e, adj., aciz; mütevazı; sıradan;
ille, illa, illud, pron., o
humilior, -ius {üst. der.), daha müte­
illic, adv., orada, o yerde; o konuda
vazı; humillimus, -a, -um {en üst. der.),
illine, adv., oradan, o yerden
çok mütevazı, en mütevazı
illuc, adv., oraya, o yere
humus, -i, f., toprak, yer; humi (loc.): top­
illuminatio, -onis, f., aydınlatma; aydınlan­
rakta, yerde
ma, gereği kadar bilgi edinme, tenevvür
hydrus (-os), -i, m., yılan
illustro, -are, -avi, -atum, v. geçi., aydınlat­
mak; açıklamak, açıklığa kavuşturmak
iaceo, iacere, iacui, iacitum, v. geçz., uzan­ imbecillis, -e, adj., zayıf, hasta
mak, serilmek, yatmak; yerle bir olmak, imber, -bris, m., yağmur, sağanak
enkaza dönmek immensus, -a, -um, adj., sınırsız, bitimsiz,
iacio, iacere, ieci, iactum, v. geçi., atmak, uçsuz bucaksız
fırlatmak immineo, -ere, -ui, v. geçz., yakın olmak,
iam, adv., artık, şimdi, tam şimdi, henüz, o bitişik olmak, sınırdaş olmak
esnada, tam o anda immitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., bir ye­
ianua, -ae, f., kapı; evin giriş kapısı, giriş ho­ rin içine yollamak, göndermek, salmak
lünün açıldığı alan immo, adv., aksine, tersine, hatta
lanuarius, -a, -um, adj., (kapıların, giriş­ immolo, -are, -avi, -atum, v. geçi., kurban
lerin ı/e başlangıçların tanrısı lanus'un etmek, kurban olarak sunmak
adından hareketle) Ocak ayı immortalis, -e, adj., ölümsüz

516
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

immıstabilis, -e» adj., değişmez, sabit incendium, -ii, n., ateş, yangın; büyük yan­
impedio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., en­ gın, infilak
gellemek, engel olmak, mani olmak, incendo, -dere, -di, -sum, v. geçi., yakmak,
alıkoymak ateşe vermek, tutuşturmak
impendeo, -ere, v. geçz., sarkmak, üzerine inceptus, -us, m., başlama, girişme, giri­
sarkmak, üstünde asılı olmak; tehdit şim, başlangıç
etmek, korkutmak, gözdağı vermek incertus, -a, -um, adj., kesin olmayan, be­
imperator, -oris, m., önder, baş, lider, kıla­ lirsiz, şüpheli, kuşkulu
vuz; başkomutan; Roma imparatorları­ incido, -cidere, -cidi, -casum, v. geçz., içine
na verilen unvan, imparator veya üstüne düşmek, üzerine yağmak;
imperitus, -a, -um, adj., deneyimsiz, bilgi­ karşılaşmak, denk gelmek, rastlamak;
siz, cahil, sıradan, basit olmak, vuku bulmak
imperium, -ii, n., komuta, buyruk, emir; incipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
hâkimiyet, iktidar; otorite, yetke; impa­ geçz., bir şeyin başlangıcı olmak; baş­
ratorluk; İmperium Romanum: Roma lamak, girişmek
İmparatorluğu incoho, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., bir
impero, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., şeyin temelinde yatmak, başında yer
emretmek, buyurmak; komuta etmek, almak, başlangıcı olmak, başlatmak, ön
ayak olmak; başlamak, girişmek
yönetmek, hükmetmek, hüküm sür­
incola, -ae, m./f., yerli; bir yerin veya ülke­
mek; denetlemek, denetim altında bu­
nin yerlisi, sakini
lundurmak; imparator olmak
incredibilis, -e, adj., inanılmaz, imkânsız
impetus, -us, m., saldırı, atak, hamle, hü­
indico, -are, -avi, -atum, v. geçi., işaret et­
cum; impetum facere: saldırıya geç­
mek, göstermek, bildirmek, ifşa etmek,
mek, saldırmak
belirtmek, dile getirmek, bahsetmek,
impleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., doldur­
ima etmek
mak; tamamlamak, ikmal etmek; ger­
indigeo, -ere, -ui, v. geçz., gereksinmek, ih­
çekleştirmek, yerine getirmek
tiyaç duymak, muhtaç olmak, yoksun­
implico, -are, -avi, -atum, v. geçi., katla­
luğunu çekmek; şiddetle arzulamak
mak, sarmak, dolaştırmak, birbirine induco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
geçirmek, iç içe örmek, sarmaş dolaş içeri götürmek, içine sevk etmek; ha­
etmek rekete geçirmek, kışkırtmak, ayartmak,
impluvium, -ii, n., yağmur sularının doldu­ baştan çıkarmak
ğu havuz, yağmur havuzu induo, -uere, -ui, utum, v. geçi., giydirmek,
impono, -ponere, -posui, -positum, v. kuşandırmak
geçi., içeri koymak veya yerleştirmek indutus, -a, -um, adj., elbiseli, giysili, giyi­
impossibilis, -e, adj., imkânsız nik
improbitas, -atis, f., vicdansızlık, ahlaksız­ ineluctabilis, -e, adj., kaçınılmaz
lık, kötülük, alçaklık, hainlik inertia, -ae, f., tembellik, miskinlik
improbus, -a, -um, adj., vicdansız, ahlaksız, infans, -antis, adj., bebek, konuşma yetisi­
kötü, alçak, hain ni henüz kazanmamış
imputo, -are, -avi, -atum, v. geçi., vermek, infans, -antis, m./f., bebek, küçük çocuk
yüklemek, isnat etmek infelix, -icis, adj., mutsuz, şanssız, bahtsız,
in, praep., (abl. ile), -in içinde, -de, -da; talihsiz
(acc. ile), -e, -e doğru, içine, içine doğru infestus, -a, -um, adj., güvenilmez, tehlike­
inane, -is, n., boşluk, yokluk li, saldırgan, düşman
inanimus, -a, -um, adj., cansız infinitas, -atis, f., sonsuzluk, sınırsızlık, ebe­
inanis, -e, adj., boş diyet

517
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

infinitum, -i, n., sınırsızlık, sonsuzluk; sayı­ insto, -stare, -stiti, -statüm, v. geçz., içinde
ca ya da miktarca sonsuz olan, sayısız veya üzerinde durmak
olan; sayılamaz olan; belirsiz olan, ke­ instructus, -a, -um, adj., (perf. part.), dona­
sin olmayan; süresiz olan, sonsuz olan; nımlı, tedarikli
(gram.) belirsiz ya da belgisiz kelime instrumentum, -i, n., alet edevat, araç ge­
infinitus, -a, -um, adj., sınırları olmayan, reç, donanım, teçhizat
sınırlanmamış, sınırsız; sonu olmayan, insula, -ae, f., ada
sonsuz, uçsuz bucaksız; süresiz; ölümsüz intactus, -a, -um, adj., dokunulmamış, el
infirmitas, -atis, f., güçsüzlük, zayıflık, zaaf sürülmemiş; elle dokunulmayan, ele
infirmus, -a, -um, adj., güçsüz, kuvvetsiz, gelmeyen
zayıf, çürük intellectus, -us, m., akıl, zihin, kavrayış gü­
ingenium, -i (-ii), n., yaradılış, fıtrat; eğilim, cü
karakter, mizaç; bilgelik, zekâ, deha intellegens, -entis, adj., (praes. part) akıllı,
ingens, -entis, adj., kocaman, koskoca, çok zeki
büyük, cesim, muazzam; uçsuz bucak­ intellego (intelligo), -legere, -lexi, -lectum,
sız, engin; mare ingens: uçsuz bucaksız v. geçi., görmek, anlamak, kavramak,
deniz, engin deniz idrak etmek; bilmek, bilgisine sahip ol­
ingredior, -edi, -essus, v. dep., geçz., geçi., mak; kastetmek, demek istemek
içeri veya içine girmek; yürümek, iler­ intemperantia, -ae, f., aşırılık, ölçüsüzlük
lemek inter, praep., (acc. ile), arasında, araların­
inguen, -inis, n., kasık
da, ortasında, arada, arasına, araya;
inimicitia, -ae, f., düşmanlık, husumet, nifak
zarfında, süresince, boyunca, esnasın­
inimicus, -a, -um, adj., düşman, hasım
da, sırasına, iken, müddetçe, süresi bo­
initium, -i (-ii), n., başlangıç; köken, öğe,
yunca, -de, -da
ilk ilke
intercedo, -cedere, -cessi, -cessum, v.
iniuria, -ae, f., haksızlık, adaletsizlik, zorba­
geçz., araya girmek, arada olmak
lık; zarar, ziyan
interdum, adv., zaman zaman, bazen, ara­
innocentia, -ae, f., masumiyet
da bir, ara sıra
inops, -opis, adj., yoksul, fakir, muhtaç, aciz
interficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi.,
inquam, v. eks., söylüyorum, diyorum
öldürmek, katletmek
insania, -ae, f., delilik, çılgınlık
interiectio, -onis, f., (gram.), ünlem
insanio, -ire, -ivi, -itum, v. geçz., delirmek,
interim, adv., bu arada, bu sırada, bu es­
çıldırmak, aklını yitirmek
inscribo, -bere, -psi, -ptum, v. geçi., üzeri­
nada
interrogo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sor­
ne yazmak, taşa kazımak
insector, -ari, -atus, v. dep., geçi., peşine
mak, sorup soruşturmak, ağzını ara­
düşmek; sözle saldırmak, küfür etmek, mak veya yoklamak
sövüp saymak intra, praep., (acc. ile), içinde, arasında,
insequor, -qui, -cutus, v. dep., geçi., izle­ bünyesinde, dahilinde, içerisinde, kap­
mek, takip etmek, peşine düşmek samında, içeride, zarfında, süresi içinde
insidiae, -arum, f., (çoğ.) tuzak, pusu; hain­ intro, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., içi­
lik, ihanet; insidias facere: pusu kurmak ne girmek, içeri girmek; içine işlemek,
insidior, -ari, -atus, v. dep., geçz., pusuya nüfuz etmek
yatmak, pusuda beklemek intueor, -eri, -itus, v. dep., geçi., bakmak,
insipiens, -entis, adj., aklı başında olma­ seyretmek, dikkatle bakmak, gözetle­
yan, akılsız mek
instituo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., kurmak, inundo, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz.,
tesis etmek; inşa etmek, dikmek; mey­ taşmak, sel basmak
dana getirmek, oluşturmak inusitatus, -a, -um, alışılmadık, sıra dışı

518
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

invado,-dere» -si» -sum, v. geçi.» içine gir­ iter, itineris, n., yolculuk, sefer, seyahat
mek; saldırmak, istila etmek, işgal et­ iterum, adv., bir daha, tekrar; defalarca,
mek, zaptetmek tekrar tekrar
invalidus, -a, -um, adj., zayıf, güçsüz iubeo, iubere, iussi, iussum, v. geçi., emir
inveho, -here, -xi, -otum, v. geçi., içeri taşı­ vermek, emretmek, buyurmak; iste­
mak, getirmek, taşıyıp getirmek, sürük­ mek, talep etmek
leyip getirmek iucundus, -a, -um, adj., hoş, güzel, keyifli,
invenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçi., zevkli, haz içeren; iucundior, -ius (üst.
bulmak, buluş yapmak, keşfetmek, icat der.), daha hoş, daha tatlı; iucundissi-
etmek mus, -a, -um (en üst. der.), çok hoş, çok
investigo, -are, -avi, -atum, v. geçi., izinden tatlı
gitmek, izini sürmek, araştırmak, ince­ iudex, -icis, m., hâkim, yargıç
lemek, keşfetmek, ortaya çıkarmak iudicium, -i (-ii), n., karar, hüküm, yargı
invideo, -videre, -visi, -visum, v. geçi., kıs­ iugulum, -i, n., boyun kemiği, boyun, bo­
kanmak, çekememek, haset etmek ğaz, gırtlak, imik
invidia, -ae, i» haset, kıskançlık lugurtha, -ae, m., Numidia kralı Micipsa'nın
invidus, -a, -um, adj., kıskanç ardılı
invitus, -a, -um, adj., isteğine karşı, isteme­ lulius, -a, -um, adj., Temmuz ayı
den, gönülsüz, rızasız lulius, -i, m.» bir Romalı soyadı
involvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., yuvarla­ iungo, iungere, iunxi, iunctum, v. geçi.,
mak; sarmak, sarıp sarmalamak, içine birleştirmek, bir araya getirmek; bo­
almak, kapsamak, ihtiva etmek yunduruğa vurmak
iocor, -ari, -atus, v. dep., geçz., geçi., şaka lunius, -a, -um, adj., Haziran ayı
yapmak Iuno, -onis, f., lupiter'in eşi; Roma devleti­
iocus, -i, m., şaka, latife nin koruyucusu ve tanrıçaların kraliçe­
lonicus, -a, -um, adj., lonia'yla ilgili,
si; kadınların koruyucu tanrıçası
lonia'ya ilişkin veya ait, lonialı; lonici, lunonius, -a, -um, adj., luno'ya ait,
-orum, m., lonialılar, lonialı düşünürler
luno'nun
ipse, ipsa, ipsum, pron., bizzat kendisi,
Iupiter, lovis, m., tanrıların babası; günün,
şahsen o
ışığın, gökyüzünün tanrısı; devletin ve
İra, -ae, f., öfke, gazap
yasalarının koruyucusu; baş tanrı
irascor, irasci, iratus, v. dep., geçz., kızmak,
iurisprudentia, -ae, f., hukuk
öfkelenmek, gazaba gelmek
iuro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yemin et­
iratus, -a, -um, adj., {perf. part.), sinirlen­
mek, ant içmek, ahd etmek
miş, sinirli, asabi, kızdırılmış, kızgın, çok
ius, iuris, n., hak, adalet, yasa, hukuk; mah­
öfkeli, öfkeden kudurmuş
keme
irrigo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sulamak
iustitia, -ae, i , adalet
is, ea, id, pron., [ille zamirinden daha hafif
iuvenca, -ae, f.» yavru inekler
vurgulu), o
iuvencus, -i, m., genç boğa
iste, ista, istud, pron., şu
iuvenis, -is, m./f., genç; delikanlı, genç kız
istuc, adv., şuraya, şu yöne
luventas, -atis, f., bkz. Hebe
ita, adv., öyle, böyle, şöyle, bu suretle, o
iuventus, -utis, f., gençlik
kadar
iuvo, iuvare, iuvi, iutum, v. geçi., yardım
Italia, -ae, f., İtalya
etmek, imdadına koşmak
Italicus, -a, -um, adj., İtalya'yla ilgili,
İtalya'ya ait; İtalyan
itaque, bağ., böylece, bu yüzden, uygun Kalendae, -arum, i , ayın ilk günü
olarak

519
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

Labienus, -i, m., Romalı erkek adı Lares, -um (-ium), m., (tek. Lar, Laris, m.),
labor, -oris, m., emek, gayret, çaba; zah­ evin koruyucu tanrıları
met, çile; laborem suscepere: çalış­ lateo, -ere, -ui, v. geçz., gizlenmek, saklan­
mak, emek sarf etmek mak, gözden uzak olmak
laboriosus, -a, -um, adj., emek gerektiren, Latinus, -a, -um, adj., Latium'la ilgili,
zor; yorucu, bıktırıcı; yorgun, yılgın, ba­ Latium'a ilişkin veya ait, Latin; Latini,
şı belada -orum, m., Roma'nın kurulduğu eski
laboro, -are, -avi, -atum, v. geçz., çalışmak, İtalya toprakları olan Latium'un yurt­
çabalamak, emek sarf etmek, zahmet taşları, Latium halkı, Latinler; Latine,
etmek, iş görmek; zahmete girmek, sı­ adv., Latince
kıntılara katlanmak, çile çekmek latrina, -ae, i , tuvalet
labrum, -i, n., dudak
latro, -are, -avi, -atum, v. geçz., havlamak
lac, lactis, n., süt
latro, -onis, m., eşkıya, haydut
Lacedaemon, -onis, f., Sparta'nın en önem­
latus, -eris, n., böğür
li kenti; Lacedaemonius, -a, -um, adj.,
laudo, -are, -avi, -atum, v. geçi., övmek,
Lacedaemon'la ilgili, Lacedaemonlu;
methetmek, takdir etmek
Lacedaemoniorum gens: Lacedaemon
laus, laudis, f., övgü, methiye
halkı; Lacedaemonii, -orum, m., Lace-
lautumiae, -arum, f., taş ocağı
daemonlular
lacerna, -ae, i , Romalı erkeklerin, kadınla­ Lebinthos (-us), -i, f., Sporad adalarından
rın veya askerlerin uzun kollu bir tunica biri
ya da toga üzerine giydikleri ve sağ om­ lectio, -onis, f., ders
za bir/j'öu/oyla (iğne, toka) tutturdukla­ lectus, -a, -um, adj., (perf. part), okunan,
rı bir çeşit pelerin ya da harmani okunmuş olan
lacero, -are, -avi, atum, v. geçi., parçala­ legatus, -i, m., elçi
mak, parçalara ayırmak, paramparça legens, -entis, adj., (praes. part), okuyan
etmek legio, -onis, f., piyade ve süvarilerden olu­
lacertus, -i, m., kolun üstteki kaslı bölümü, şan askeri birlik, lejyon
üst kol legionarius, -a, -um, adj., lejyonla ilgili
lacrima, -ae, i , gözyaşı legionarius, -i, m., lejyon er, asker
lacrimo, -are, -avi, -atum, v. geçz., ağla­ lego, legere, legi, lectum, v. geçi., okumak
mak, gözyaşı dökmek lenio, -ire, -ii (-ivi), -itum, v. geçi., geçz.,
lacus, -us, m., göl yumşatmak, yumuşak hale getirmek; ya­
laena, -ae, f., vücudu sıcak tutmak için tıştırmak, teskin etmek, sakinleştirmek
kalın yünlü kumaştan yapılan bir çeşit Lentulus, -i, m., bir Romalı soyadı
harmani leo, -onis, m., aslan; Aslan burcu
Laertius, -a, -um, adj., Kilikya'da bir liman
Lepidus, -i, m., bir Romalı soyadı
şehri olan Laertes'te doğan, Laertesli
Lesbos (-us), -i, f., Ege denizinde yer alan
laetitia, -ae, f., kontrol edilemez sevinç,
ünlü ada
mutluluk, haz, neşe
Leucippus, -i, m., Zenon'un öğrencisi olan
laetus, -a, -um, adj., mutlu, sevinçli, neşeli,
şen; laetior, -ius (üst. der.), daha mut­ ünlü Yunan filozof
lu; laetissimus, -a, -um (en üst. der.), levamentum, -i, n., teselli
en mutlu levis, -e, adj., hafif; levior, -ius (üst. der.),
laevus, -a, -um, adj., sol, sol tarafta daha hafif; levissimus, -a, -um (en üst.
lapis, -idis, m., taş der.), en hafif
lararium, -i, n., Roma evinde, evin koruyu­ leviter, adv., hafif bir şekilde; levius (üst.
cu tanrıları Lares'in tasvirlerinin bulun­ der.), daha hafif bir şekilde; levissime
duğu şapel (en üst. der.), çok hafif bir şekilde

520
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

lex, legis, i , kanun, yasa logica, -ae (logice, -es), f., mantık
Libanus, -i, m., özel isim longe, adv., fazlasıyla, ziyadesiyle
libenter, adv., memnuniyetle, zevkle, seve longinquus, -a, -um, adj., uzak; longinqui-
seve, canı gönülden or, -ius (üst. der.), daha uzak; longinqu-
liber, -era, -erum, adj., özgür, hür, serbert issimus, -a, -um (en üst. der.), çok uzak
Liber, -eri, m., şarap tanrısı, Bacchus longus, -a, -um, adj., uzun; longior, -ius
liber, -ri, m., kitap (üst. der.), daha uzun; longissimus, -a
liberi, -orum, m., (çoğ.), çocuklar -um (en üst. der.), çok uzun, upuzun
libero, -are, -avi, -atum, v. geçi., özgürlü­ loquor, loqui, locutus, v. dep. geçz., konuş­
ğüne kavuşturmak, serbest bırakmak, mak, söylemek, demek, ifade etmek
salıvermek, özgürleştirmek, özgür bı­ lotus, -us, m., yıkanma, banyo etme
rakmak, azad etmek Lucifer, -feri, m., sabah yıldızı, Venüs
libertas, -atis, f., özgürlük, serbestlik, hür­ Lucilius, -i, m ., özel isim
lük, hürriyet Lucius, -i, m., özel isim
licet, -cuit, -citum est, şhsz., izin verilir, ca­
Lucretius, -i, m., özel isim
izdir, yasaldır
ludo, -dere, -si, -sum, v. geçz., oynamak,
licet, bağ., her ne kadar, bile, gerçi, olması­
eğlenmek, şakalaşmak, gülüp oyna­
na rağmen, olduğu halde, olmakla bir­
mak, oyun oynamak
likte, velev ki, halbuki
ludus, -i, m, oyun, eğlence; ilkokul; gladya­
lignum, -i, n., odun
tör okulu; ludi magister: ilkokul öğret­
lilium, -ii, m., zambak
meni
limen, -inis, n., eşik; kapı, giriş
lumen, -inis, n., ışık, kandil '
limus, -i, m., çamur, balçık
luna, -ae, f., ay
lingua, -ae, f., dil, lisan; Lingua Latina: Latin
lupus, -i, m., kurt
dili, Latince
lux, lucis, f., ışık; güneşin ve başka gök ci­
linteum, -i, n., keten, keten kumaş; yelken
bezi, yelken simlerinin ışığı; parlak cisimlerin ışığı;
Iitte ra, -ae, f., harf; litterae, -arum, f.,
gün ışığı; göz; ışığın kaynağı
(çoğ.), alfabe; mektup; eser; edebiyat; luxuria, -ae, f., lüks, aşırılık, israf
litterarum scientia: edebi bilgi; littera- Lycurgus, -i, m, Spartalı ünlü kanun koyucu
rum studia: edebi çalışmalar lympha, -ae, i , su
litterator, -oris, m., okuma yazma öğreten lyra, -ae, f, lir
kişi, ilkokul öğretmeni Lysander, -dri, m., Spartalı ünlü komutan
litus, -oris, n., kıyı, sahil
lividus, -a, -um, adj., kurşuni, kurşun mavisi Macedonia, -ae, f., Makedonya
locus, -i, m., yer, mekân; tiyatroda oturacak Macedonicus, -a, -um, adj., Makedonya'yla
yer; yabancı elçilere kalmaları için ayrı­ ilgili, Makedonya'ya ilişkin veya ait;
lan yer, geçici mesken, han, oda, pan­ MakedonyalI
siyon, konukevi vs; ölünün yattığı yer, maculosus, -a, -um, adj., kirli, pis, lekeli
mezar; tartışma veya düşünce konusu, maereo, -ere, v. geçz., dertlenmek, üzül­
nokta, mesele, konu başlığı ya da bölü­ mek, kederlenmek
mü; herhangi bir şey için fırsat, zaman, maeror, -oris, m., dert, keder, üzüntü, gam
yer; rütbe, derece, görev, konum, yer; maestus, -a, -um, adj., üzgün, hüzünlü, ke­
loci: (çoğ.) kanıtın dayandığı temeller, derli
kanıtların dayandıkları ya da doğdukla­ magister, -tri, m., hoca, öğretmen
rı ana noktalar; loci communes: genel magistratus, -us, m., yüksek dereceli me­
savlar, argümanlar, kanıtlar, ispatlar, murluk; devlet dairesi; yargıçlık
deliller Magna Mater, bkz. Cybele

521
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

magnes, -etis, m., mıknatıs; magnes lapis: mathematicus, -a, -um, adj., matematikle
mıknatıs taşı ilgili, matematiğe ilişkin veya ait, mate­
magnitudo, inis, f., büyüklük, irilik matiğe özgü
magnopere, adv., fazlasıyla, çok fazla; ma- mathematicus, -i, m., matematikçi
gis (üst. der.), daha fazla, daha çok; ma- matrimonium, -ii, n., evlilik
xime (en üst. der.), çok fazla, en çok mature, adv., zamanında, vaktinde
magnus, -a, -um, adj., büyük, koca, koca­ maturo, -are, -avi, -atum, v. geçi., olgunlaş­
man, yüce, fazla, çok fazla; (ün bakı­ tırmak, olgun hale getirmek
mından) büyük, ünlü; maior, -ius (üst. maturus, -a, -um, adj., olgun, olmuş
der.), daha büyük; maximus, -a, -um matutinus, -a, -um, adj., sabahla ilgili, sa­
(en üst. der), en büyük baha ait; matutina tempora: sabah
saatleri
Magus, -i, m., Pers rahibi, Magus
maxime, adv., en çok, pek çok, son derece,
Maius, -i, m., Mayıs ayı
fazlasıyla, özellikle, bilhassa
malacia, -ae, i , denizde sakinlik, sütlimanlık
meatus, -us, m., devinim, hareket; meatus
male, adv., kötü bir şekilde
animae: nefes alıp verme, horlama
malo, maile, malui, v. geçi., seçmek, tercih
mediaevalis, -is, m./f., ortaçağ
etmek medicina, -ae, f., hekimlik, tıp; ilaç, çare,
malum, -i, m., elma deva
malum, -i, n., kötü olan herhangi bir şey, meditatio, -onis, f., düşünce, fikir
kötülük, fenalık, bela, afet, talihsizlik medius, -a, -um, adj., orta, ortadaki, orta­
malus, -a, -um, adj., kötü; peior, -ius (üst. da bulunan
der.), daha kötü; pessimus, -a, -um (en mehercules, ünl., tanrı aşkına
üst. der.), en kötü mel, mellis, n., bal
martıma, -ae, f., meme Melissus, -i, m., Samoslu bir filozof
mane, adv., sabahleyin Melita, -ae (Melite, -es), f., Malta adası
maneo, -ere, -si, -sum, v. geçz., kalmak, memini, -isse, v. geçz., anımsamak, hatırla­
beklemek; sürmek, sürüp gitmek mak; anmak, zikretmek
manus, -us, f., el memoria, -ae, f., anı, hatıra; hafıza, bellek
Marcus, -i, m, Romalı erkek ismi mendax, -dacis, adj., yalan söyleyen, ya­
mare, -is, n., deniz; Mare Mediterraneum: lancı
Akdeniz Mare Medium (Internum); mens, mentis, f., zihin; ruh, gönül; bilinç;
Mare Nostrum: Akdeniz (iç deniz), de­ akıl, zekâ; duygu, düşünce, amaç, niyet;
nizimiz, bizim deniz; Mare Oceanus: cesaret
Atlantik (Atlas Okyanusu); Mare Supe- mensa, -ae, f., masa; üstü masa örtüsüyle
rum: Adriyatik; Mare Inferurri: Etrüsk örtülü sedirler
Denizi mensis, -is, m., ay
Maria, -ae, i, Romalı kadın adı; İsa'nın an­ mentior, -iri, -itus, v. dep., geçz., yalan söy­
nesinin adı, Meryem lemek, aldatmak, kandırmak
maritus, -i, m., koca mentum, -i, n., çene
Mars, Martis, m., savaş tanrısı mercator, -oris, m., tüccar
Martius, -ii, m., (savaş tanrısı Mars'ın adın­ Mercurius, -ii, m., tanrıların habercisi; tica­
dan dolayı) Mart ayı retin ve kazancın, ayrıca tüccarların ve
mater, -tris, f., anne, ana; üretici neden, kö­
seyyahların koruyucu tanrısı
ken, kaynak, temel mereo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., layık ol­
materia, -ae (materies, -ei), f., malzeme,
mak, hak etmek
meridies, -ei, m., gün ortası, öğle vakti,
madde
mathematica, -ae, i , matematik
öğlen
metaphysica, -ae, f., metafizik

522
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

M etella, -ae, f., özel isim misericordia, -ae, f., merhamet, acıma
metuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., korkmak, misericors, -cordis, adj., şefkatli, merha­
çekinmek, endişe etmek metli, yumuşak kalpli
metus, -us, m., endişe, korku mitto, mittere, misi, missum, v. geçi., gön­
meus, -a, -um, pron., bana ait, benim, be­ dermek, yollamak
nimki modeste, adv., ölçülü veya ihtiyatlı bir şe­
Midas (Mida), -ae, m., Phrygia kralı kilde
miles, -itis, m./f., bir asker; asker, ordu modestus, -a, -um, adj., ölçülü, ihtiyatlı,
Milesius, -a, -um, adj., Miletos'la ilgili, Mi- mutedil
letoslu; Milesii, -orum, m., Miletoslular modus, -i, m., tavır
Miletus (-tos), -i, f., Miletos liman şehri molestus, -a, -um, adj., sıkıcı, bıktırıcı,
milia, milium, n., (sayı) bin usandırıcı
milies, adv., (sayı) bin kez mollis, -e, adj., yumuşak, esnek
militia, -ae, f., askerlik hizmeti; militiae monens, -entis, adj., (praes. part.), uyaran,
(loc.): askerlikte; savaşta ikaz eden
milito, -are, -avi, -atum, v. geçz., savaşmak moneo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., hatırlat­
millesimus, -a, -um, adj., bininci mak, uyarmak, ikaz etmek, öğüt ver­
Milo, -onis, m., bir erkek ismi mek, yol göstermek
Miltiades, -is, m., Ati nalı ünlü komutan monitus, -a, -um, adj., (perf. part.), uyarı­
Minerva, -ae, f., bilgelik tanrıçası, lan, uyarılmış olan
zanaatkârlığın ve sanatın koruyucu tan­ mons, -tis, m., dağ
rıçası; ayrıca şiirin, tıbbın, ticaretin, do­ monstro, -are, -avi, -atum, v. geçi., göster­
kumanın, örgü örmenin ve bakireliğin mek, işaret etmek
koruyucu tanrıçası mora, -ae, f., gecikme, erteleme; ara, fası­
minime, adv., asla, hiç, hiçbir şekilde, hiç la, süre
de değil moralitas, -atis, f., ahlak, ahlaklılık
minister, -tri, m., hizmetkâr morbus, -i, m., hastalık, maraz
minör, -ari, -atus, v. dep. geçi., tehdit etmek morior, mori, mortuus, v., dep., ölmek
minuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., küçült­ moror, -ari, -atus, v., dep., durmak, oya­
mek, ufaltmak, azaltmak, zayıflatmak lanmak, soluklanmak, dinlemek için
mirabilis, -e, adj., şaşırtıcı, hayret verici, durmak, mola vermek, gecikmek, geç
mucizevi kalmak
miraculum, -i, n., mucize mors, mortis, m., ölüm, akıbet; ceset; ci­
miror, -ari, -atus, v. dep. geçi., şaşırmak, nayet sonucu dökülen kan; ölüme yol
hayret etmek açan şey, öldürücü silah
mirus, -a, -um, adj., şaşırtıcı, hayret verici, mortalis, -e, adj., ölümlü, fani
mucizevi mortifer, -era, -erum, adj., ölümcül, öldü­
misceo, -scere, -scui, -xtum, v. geçi., karış­ rücü
tırmak mortuus, -a, -um, adj., (perf. part.), ölmüş,
Misenum, -i, n., Campania'da yer alan bir ölü
liman kenti; Miseni (loc.): Misenum'da mos, moris, m., âdet, görenek; töre; örf,
miser, -era, -erum, adj., zavallı, sefil du­ gelenek; mizaç, eğilim, huy
rumda; miserior, -ius (üst der.), daha motus, -us, m., hareket
zavallı; miserrimus, -a, -um (en üst. moveo, movere, movi, motum, v. geçi.,
der.), çok zavallı, en zavallı geçz., harekete geçirmek, sallamak,
misere, adv., zavallı bir şekilde sarsmak; harekete geçmek, hareket et­
misereo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., geçz., acı­ mek, kımıldamak, etkilemek
mak, merhamet etmek mox, adv., birazdan, hemen ardından

523
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

mulier, -eris, f., kadın; eş, zevce navis, -is, f., gemi; navem solvere: yelken
mulsum, -i, n., ballı şarap açmak, denize açılmak
multum, adv., çok; plus {üst. der.), daha -ne, bağ., (soru eki; genellikle açık bir soru
çok; plurimum (en üst. der.), en çok sorar; soru soranın zihninde olumlu ya
multus, -a, -um, adj., çok, birçok, pek çok; da olumsuz bir cevap beklentisi olmaz)
plus, plus (üst. der.), daha çok; pluri- -mi, -mı; (dolaylı soru) -dığını, -mayıp
mus, -a, -um (en üst. der.), en çok -madiğim
mundus, -i, m., dünya, yeryüzü; insanlık; ne, adv., bağ., (olumsuzluk eki) hayır, yok,
(öte dünyaya karşılık) bu dünya değil
munimentum, -i, n., siper nec, bkz. neque
munio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., tahkim necessario, adv., zorunlu olarak, mecburen
etmek, sağlamlaştırmak necessarius, -a, -um, adj., zorunlu, zaruri,
munus, -eris, n., armağan, hediye mecburi, elzem
murus, -i, m., duvar, sur necesse, n., adj., zorunlu, gerekli, elzem;
mus, muris, m./f., fare, sıçan necesse est: zorunludur, icap eder,
musa, -ae, f., esin perisi mecburidir, gerekir
musica, -ae (musice, -es), i , müzik sanatı, necessitas, -atis, f., zorunluluk, gereklilik,
müzik mecburiyet; doğa kanunu ya da doğa
mustela, -a e, i , gelincik yasası; kaçınılmaz kader
mutabilis, -e, adj., değişebilir, değişken neco, -are, -avi, -atum, v. geçi., öldürmek,
muto, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., bir katletmek, canını almak, kılıçtan geçir­
yerden bir yere hareket etmek, yer de­ mek
ğiştirmek; renk değiştirmek; daha iyi ya nectar, -aris, n., tanrı içeceği, nectar
da daha kötü bir şeye dönüştürmek; bir nefas, n., çekmz., tanrısal yasaya karşı olan
şeyi değiştirmek; değişmek, dönüşmek şey; dinsel anlamda caiz olmayan şey;
mythos, -i, m., mitos, masal, mit, halk dies nefasti: günlük işlerin, resmi top­
hikâyesi lantıların vs ertelendiği günler; nefas
est: caiz değildir, uygun değildir, dinen
nam, bağ., çünkü, zira yasaktır
narro, -are, -avi, -atum, v. geçzl., anlatmak, negatio, -onis, f., yadsıma, yalanlama, inar
aktarmak, nakletmek, rivayet etmek etme; inkar, tekzip
nascor, nasci, natus, v. dep. geçz., doğmak, neglego, -eğere, -exi, -ectum, v. geçi.,
dünyaya gelmek önemsememek, hafife almak, kulak
nasus, -i, m., burun arkası etmek, ilgilenmemek, ihmal et­
nato, -are, -avi, -atum, v. geçz., geçi., yüz­ mek, umursamamak
mek nego, -are, -avi, -atum, v. geçi., yadsımak,
natura, -ae, f., doğa, tabiat; cevher, öz, töz; reddetmek, inkar etmek, yalanlamak,
natura: doğuştan; doğası gereği, tabia­ tekzip etmek; yasaklamak, engel ol­
tı gereği; secundum naturam: doğaya mak, mahal vermemek
göre, doğaya uygun olarak negotium, -ii, n., iş, uğraş, meşgale
naturalis, -e, adj., doğal, tabii nemo, -inis, m./f., kimse, hiç kimse
natus, -a, -um, adj., (perf. part.), doğmuş nepos, -otis, m./f., torun
olan; natus est: doğdu Neptunus, -i, m., denizlerin tanrısı; ayrıca
natus, -us, m., doğma, dünyaya gelme, do­ deniz savaşlarının koruyucu tanrısı
ğum, tevellüt, yaş; natu: yaş bakımın­ neque (nec), adv., bağ., (olumsuzluk bil­
dan, yaşça dirir) değil, de değil; neque (nec) . . .
nauta (navita), -ae, m., denizci, gemici neque (nec): ne . . . ne de

524
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

nequeo, -ire» -ivi (-ii), -itum» v. geçz.» yapa­ noster, -tra, -trum, pron., bize ait, bizim,
mamak, elinden gelmemek, muktedir bizimki
olamamak notio, -onis, i , kavram, nosyon, genel tasa­
nescio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., geçz.» rım; düşünce, fikir
bilmemek, haberi olmamak, bihaber novem, adj., (sayı) dokuz
olmak; nescio quis: bilinmeyen birisi, November, -bris, adj., Kasım ayı
kimbilir kim, ismi lazım değil noveni, -ae, -a, adj., dokuzar
neuter, -tra, -trum, adj., ikisinden hiçbiri, noverca, -ae, f., üvey anne, cici anne, analık
ne bu ne öteki, hiçbiri novies (noviens), adv., dokuz kez, dokuz
niger, -gra, -grum, adj., kara, siyah; nigrior,
defa
-ius (üst. der.), daha kara; nigerrimus,
novus, -a, -um, adj., eski olmayan, yeni;
-a, -um (en üst. der.), en kara
taze; tuhaf, garip, işitilmemiş, aykırı,
nihil (nil), çekmz.» n.» hiç, hiçbir şey
alışılmadık, tecrübe edilmemiş, hiç ya­
nihilum (nilum) -i, n.» hiç, hiç olan, hiçlik,
şanmamış, ilk kez olan
hiç olma durumu; bir şeyin gerçekte
nox, noctis, i , gece
varolmayışı, yokluk
nubes, -is, f., bulut
nil, bkz. nihil
nudus, -a, -um, adj., çıplak
Nilus, -i, m., Nil nehri
nimis, adv., aşırı, pek fazla nullus, -a, -um, adj., hiç, hiçbir; nullo mo-
Niobe, -es, f., Tantalos'un kızı ve Thebai do: hiçbir şekilde; nulla ratione: hiçbir
kralı Amphion'un karısı şekilde
nisi, bağ., (olumsuz şart cümlesi) -madık- num, adv., (soru; olumsuz yanıt bekler) mi
ça, -medikçe, olmadığı takdirde, eğer acaba; olup olmayacağmı
olmazsa numero, -are, -avi, -atum, v. geçi., saymak,
nitor, -oris, m., parlaklık, parıltı, ışıltı sıralamak
nitrosus, -a, -um, adj., (su) alkali numerus, -i, m., sayı
niveus, -a, -um, adj., kar beyazı, saf beyaz numquam (nunquam), adv., asla, kesinlik­
nobilitas, -atis, m., asalet, soyluluk le, katiyen, hiç, hiçbir zaman,
noceo, -cere, -cui, -citum, v. geçi., zarar nunc, adv., şimdi, şu anda, şu ara, şu sıra
vermek, incitmek, yaralamak nunquam, bkz. numquam
nocivus, -a, -um, adj., zarar veren, tahrip nuntio, -are, -avi, -atum, v. geçi., haber
edici, öldürücü vermek, bildirmek, duyurmak
noctu, adv., geceleyin, gece vakti, geceleri nuntium, -i, n., haber, havadis
nolo, nolle, nolui, v. geçz., geçi., isteme­ nuntius, -i, m., haberci, ulak
mek, arzu etmemek, gönlü olmamak nuto, -are, -avi, -atum, v. geçz., başını öne
nomen, -inis, n., ad, isim eğmek, sallamak; salınmak, sallanmak
nomino, -are, -avi, -atum, v. geçi., adlan­
nympha, -ae, f., su perisi, deniz perisi;
dırmak, ad vermek, isim koymak
ağaçların, koruların, ormanların, nehir­
non, adv., (olumsuzluk bildirir) hayır, değil
lerin ve dağların perisi
Nonae, -arum, f., Mart, Mayıs, Temmuz ve
Ekim aylarının 7. günü, diğer ayların 5.
günü O, ünl., (sevinç ve şaşkınlık ifadesi olarak),
nonaginta, çekmz., adj., (sayı) doksan Ah! Vay!
nondum, adv., henüz değil, daha değil ob, praep., (acc. ile), -den dolayı, -den ötü­
nonus, -a, -um, adj., (sayı) dokuzuncu rü, dolayısıyla, -dığı için, yüzünden, na­
nos, pron., biz; nobiscum: bizimle birlikte mına, hesabına, sebebiyle
nosco, noscere, novi, notum, v. geçi., bil­ obeo, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., -e doğ­
mek, tanımak, aşina olmak, bilgi sahibi ru gitmek, karşılaşmak; üzerine almak,
olmak, bilgisi veya malumatı olmak atılmak

525
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

obnoKİus, -a, -um, adj., uysal, itaatkâr; mezlikten gelmek, geçmek, bir kenara
mecbur, yazgılı bırakmak, bir kalemde geçmek, önem­
obscurus, -a, -um, adj., karanlık, gizemli, sememek
sırlı omnis, -e, adj., bütün, tüm, hep, hepsi, her
obsideo, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçi., ontologia, -ae, f., ontoloji, varlıkbilim
kuşatmak, ablukaya almak ontologica, -ae, i , ontoloji, varlıkbilim
obsisto, -stere, -stiti, -stitum, v. geçz., karşı operor, -ari, -atus, v. dep., geçz., çalışmak,
durmak, direnmek, engellemek çabalamak, zahmet çekmek, emek ver­
obsto, -are, -iti, -atum, v. geçz., karşısına mek
dikilmek, yolunda durmak, engelle­ opifex, -icis, m./f., zanaatkar; yaratıcı
mek, alıkoymak opinatus, -us, m., düşünce, varsayım
obstruo, -ere, -xi, -ctum, v. geçi., karşısına bi­ opinio, -onis, f., fikir, düşünce, kanaat
na dikmek; yolunu kesmek, engel olmak oportet, oportuit, v. şahsz., gereklidir, ge­
obversor, -ari, -atus, v. dep., geçz., önünde rekir, icap eder
gezinip durmak, gelip geçmek oppidani, -arum, m., kasabada yaşayanlar,
obviam, adv., -e doğru, -e karşı, engel ola­ kasabalılar
cak biçimde oppidum, -i, n., şehir, kent, kasaba
occasus, -us, m., (gök cisimleri), alçalma, oppleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., doldur­
çökme, batma; occasus solis: güneşin mak, doldurup taşırmak
batışı, gün batımı opportunus, -a, -um, adj., elverişli, uygun,
occido, -dere, -di, -sum, v. geçi., öldürmek, münasip
katletmek; occidere se: kendini öldür­ oppositus, -a, -um, adj., (perf. part.), kar­
mek, intihar etmek şıt, zıt, ters, düşman
occupo, -are, -avi, atum, v. geçi., zaptet­ opprimo, -imere, -essi, -essum, v. geçi.,
mek, ele geçirmek, istila etmek; önce­ bastırmak, bastırarak ezmek, sıkıştır­
den davranmak, önceden yapmak mak
octavus, -a, -um, adj., sekizinci oppugno, -are, -avi, -atum, v. geçi., hücum
octies (octiens), adv., sekiz kez etmek, saldırmak, taarruza geçmek, iş­
octo, adj., (sayı) sekiz gal etmek
October, -bris, adj., Ekim ayı opto, -are, -avi, -atum, v. geçi., seçmek;
octoni, -ae, -a, adj., sekizer arzulamak, beklemek, istemek, heves
oculus, -i, m., göz etmek, peşine düşmek, ümit etmek,
odi, odisse, osum, v. geçi., nefret etmek ümit beslemek
odiosus, -a, -um, adj., tiksinç, iğrenç, nef­ opulentus, -a, -um, adj., zengin; opulen-
ret edilesi, lanetli tior, -ius (üst der.), daha zengin; opu-
odor, -oris, m., koku lentissimus, -a, -um (en üst. der.), çok
oeconomia, -ae, i, ekonomi zengin
offendo, -endere, -endi, -ensum, v. geçi., opus, -eris, n., iş, çalışma; yapıt, eser, kitap;
gücendirmek, darıltmak, rencide et­ opus esse: gerekli olmak, icap etmek;
mek, incitmek operam dare: kendini adamak, ken­
offensio, -onis, f., incitme, gücendirme dini vermek, dikkatini vermek, dikkat
officium, -i (-ii), n., iş, görev, vazife kesilmek, ilgilenmek, önem vermek, iş
oleum, -i, n., yağ, zeytinyağı edinmek
olim, adv., vaktiyle, bir zamanlar ora, -ae, i , kıyı
omen, -inis, n., kehanet; geleceğe dair ke­ oraculum, -i, n., kehanet
hanet bildiren işaret oratio, -onis, f., konuşma, hitabet, nutuk, söy­
omitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., bırak­ lev; orationem dare: konuşma yapmak
mak, vazgeçmek, ihmal etmek, gör­ orator, -oris, m., hatip

526
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

orbis, -is, m., dair, çember, yörünge; orbis Palatium, -iî, n., Roma'nın yedi tepesinden
lacteus: Samanyolu biri, Palatium tepesi
ordino, -are, -avi, atum, v. geçi., düzenle­ palla, -ae, f., Romalı kadınların üstlerine
mek, düzene sokmak, düzenli hale ge­ giydikleri ve bir broşla tutturdukları
tirmek giysi
ordo, -inis, m., sıra, düzen, tertip, nizam pallium, -i, n., özellikle Yunan filozoflarının
origo, -inis, f., kaynak, köken; sülale, soy, giydikleri, Romalıların da Yunanlar ara­
soy sop, aile; ata, can veren, kuran, ku­ sında bulunduklarında tunica üstüne
rucu giydikleri bir çeşit harmani
orior, -iri, -tus, v. geçz., (gök cisimleri) yük­ palma, -ae, f., avuç
selmek, doğmak Pan, Panos, m., vahşi doğanın, ormanların,
ornamentum, -i, n., donatım, ziynet, süs dağların, çobanların tanrısı. Keçi şek­
orno, -are, -avi, -atum, v. geçi., donatmak, linde simgelenir; ayrıca ani ve sebepsiz
süslemek, tezyin etmek; övmek, yü­ korkuların (panik) yaratıcısı, avcılığın ve
celtmek, onurlandırmak türkülerin tanrısı olarak da bilinir; saz­
oro, -are, -avi, -atum, v. geçi., rica etmek, ları balmumuyla yapıştırarak imal ettiği
istemek, yalvarmak, yakarmak, dile­ çalgı, pan flütün atası sayılır.
mek Panaetius, -ii, m., Rodos doğumlu Stoik fi­
ortus, -us, m., (gök cisimleri) doğma, yük­
lozof
panegyricus, -i, m., övgü, methiye
selme; ortus solis. güneşin doğuşu,
panis, -is, m., ekmek
gün doğumu
papae, ünî., şahane! harika! vay be!
os, oris, n., ağız
papilla, -ae, f., göğüs ucu, meme başı
os, ossis, n., kemik
paradisus, -i, m., cennet
osculum, -i, n., öpücük
paratus, -a, -um, adj., (perf. part.), hazır
ostendo, -dere, -di, -sum (-tum), v. geçi.,
parco, parcere, peperci, parsum, v. geçz.,
göstermek, teşhir etmek, arz etmek,
esirgemek, korumak, kıyamamak
ifşa etmek
parens, -entis, m./f., ebeveyn, ana baba
otiosus, -a, -um, adj., devlet işlerinden eli­
pareo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., görünür
ni çekmiş, serbest, boş vakti olan, sa­
olmak, ortada olmak, aşikâr olmak;
kin, inzivada
uymak, itaat etmek, tabi olmak, boyun
otium, -ii, n., devlet görevlerinden çekil­
eğmek
me, inziva, boş vakit
paries, -etis, m., duvar
ovis, -is, f., koyun
pario, pare re, peperi, partum, v. geçi.,
ovum, -i, n., yumurta
doğurmak, dünyaya getirmek, hasıl et­
mek, meydana getirmek, neden olmak
paedagogus, -i, m., çocukları okula götü­ pariter, adv., aynı şekilde, aynı ölçüde
rüp getiren ve derslerinde yardımcı
Parmenides, -is, m., Elealı doğa filozofu
olan köle
paro, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazırlamak,
paeninsula (pen-), -ae, i , yarımada; Pae-
hazır etmek
ninsula Italica: İtalya Yarımadası
pars, partis, f., parça, bölüm, kısım; aza,
paenitentia, -ae, f., pişmanlık, nedamet
uzuv; parti; porsiyon; taraf, kesim; pars
paeniteo, -ere, -ui, v. geçi., geçz., şahsz., piş­
orationis: cümlenin öğeleri, kelime çe­
manlık vermek; pişman olmak, üzülmek
şitleri
paenula, -ae, f., Romalıların özellikle seya­
participium, -ii, n., (gram.) fiil-sıfat
hatlerde, soğuk havadan ya da yağmur­
particula, -ae, f., küçük parça, parçacık
dan korunmak için giydikleri bir çeşit
partim, adv., kısmen
harmani, panço
pagina, -ae, f., sayfa, kitap sayfası parum, adv., az, yetersiz; minus (üst. der.),
daha az; minime (en üst. der.), en az

527
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

parvus, -a, -um, adj., küçük, az, c ü z i; mi­ pendeo, pendere, pependi, v. geçz., asıl­
nör, minus {üst. der.), daha küçük; m i- mak, sarkmak; bağlı olmak, bağımlı ol­
nimus, -a, -um (en üst. der.), en küçük mak, tabi olmak
pasco, pascere, pavi, pastum, v. geçi., bes­ penetro, -are, -avi, -atum, v. geçz., içeri
lemek, bakmak, büyütmek girmek veya süzülmek, içine girmek,
passer, -eris, m ., serçe nüfuz etmek
passim, adv., her yerde penna (pinna), -ae, f., tüy, kanat
pastor, -oris, m ., çoban per, praep., (acc. ile), boyunca, süresince;
pateo, -ere, -ui, v. geçz., açık olmak, içine aracılığıyla, kanalıyla, suretiyle, yardı­
girilebilir olmak; serbest olmak, erişi­ mıyla, yoluyla, ile, yüzünden, sayesin­
lebilir olmak; aşikâr olmak, açık olmak, de, vasıtasıyla
bilinmek perceptio, -onis, f., algı, idrak
pater, -tris, m., baba; ata; bir felsefe oku­ percipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
lunun kurucusu; paterfamilias: aile almak, yakalamak, kapmak; anlamak,
reisi; (KL) Tanrı; pater patriae: vatanın kavramak, idrak etmek, öğrenmek
babası perdo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., boz­
patiens, -entis, adj., (praes. part.), dayana­ mak, yıkmak, yok etmek, mahvetmek;
bilir, kaldırabilir, sabırlı, sağlam, çetin harcamak, boşa geçirmek; kaybetmek,
patientia, -ae, f., sabır, sabretme, dayan­ yitirmek
ma, tahammül pereo, -ire, -ivi (-ii), itum, v. geçz., kaybol­
patior, pati, passus, v., dep. geçi., dayan­ mak, yitmek, yitip gitmek, ölmek
mak, katlanmak, çekmek, tahammül perfectus, -a, -um, adj., (perf. part.), ta­
etmek, maruz kalmak, uğramak, başın­ mamlanmış, bitirilmiş, yetkin, kamil,
dan geçmek, görüp geçirmek mükemmel
patria, -ae, f., vatan, ülke perficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi., ba­
patruus, -i, m., amca şarmak, yerine getirmek, tamamlamak,
paucus, -a, -um, adv., az, biraz, birkaç kemale erdirmek, sonuçlandırmak
paulatim, adv., azar azar, parça parça periculum, -i, n., tehlike
paulo, adv., küçük, biraz, azıcık; paulo an­ peristylium, -i (-ii), n., evin içinde yer alan
te: az önce, biraz önce, demin sütunlarla çevrili avlu, sütunlu avlu,
paulus, -a, -um, adj., az, biraz, küçük, ufak bahçe
pauper, -peris, adj., fakir, yoksul peritus, -a, -um, adj., deneyimli, tecrübeli,
paupertas, -atis, f., yoksulluk, fakirlik; ihti­ becerikli, usta
yaç, yokluk, yetersizlik permagnus, -a, -um, adj., çok büyük, mu­
pavor, -oris, m ., korku, dehşet azzam, eşsiz
pax, pacis, f., barış; pacem petere: barış permaneo, -manere, -mansi, -mansum, v.
istemek; pace tua: izninle geçz., sonuna kadar kalmak, kalıcı ol­
pecco, -are, -avi, -atum, v. geçz., yanlış mak; sürmek, devam etmek
yapmak, hata etmek, haddini aşmak, permitto, -mitlere, -misi, -missum, v. geçi.,
günah işlemek bırakmak, salıvermek; izin vermek, mü­
pectus, -oris, n., göğüs saade etmek, fırsat tanımak, göz yum­
pecunia, -ae, f., para mak
pecus, -oris n., sığır, öküz pero, -onis, m ., tarım işçilerinin, askerlerin
peius, adv., daha kötü bir şekilde, daha kö­ ve arabacıların giydiği, ayağı ve bilekleri
tü, beter saran deri bot
pelagus, -i, n., açık deniz perpetuitas, -atis, f., ebedilik, sonsuzluk,
Pelides, -ae, m., Peleus'un oğlu; Akhilleus ebediyet

528
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

Persicus, -a» -um, adj., Perslerle ilgili, Pers- piceus, -a, -um, adj., zift karası
lere ilişkin, Pers pietas, -atis, i , (tanrılara, aileye, akrabala­
persona, -ae, f., kişi, şahıs; maske ra, vatana karşı) görev bilinci; sadakat,
persuadeo, -dere, -si, -sum, v. geçi., (dat. bağlılık, hürmet, vefa; dindarlık
ile), ikna etmek, inandırmak piger, -gra, -grum, adj., tembel
pertineo, -ere, -ui, v. geçz., uzanmak, ya­ pilus, -i, m., kıl, tüy, post
yılmak, ulaşmak; ait olmak, ilgili veya pinguis, -e, adj., şişman, semiz
ilişkin olmak; eğilimli olmak pinus, -us (-i), f., çam ağacı
perturbatio, -onis, f., ruhsal kargaşa, kar­ pirata, -ae, m., korsan
maşa piscis, -is, m., balık
perungo, -ungere, -unxi, -unctum, v. geçi., Pisistratus, -i, m., Atianlı bir tiran
yağla ovalamak, yağlamak, yağ sürmek pius, -a, -um, adj., ailesine, dinine, tanrı­
pervenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçz., larına, inancına ve devletine bağlı olan
gelmek, varmak, ulaşmak, erişmek, va­ placeo, -cere, -cui, -citum, v. geçz., (dat.
sıl olmak ile) hoşnut etmek, memnun etmek;
perveterus, -a, -um, adj., çok eski, kadim hoşa (hoşuna) gitmek, beğenilmek;
pervigilo, -are, -avi, -atum, v. geçz., bütün placet mihi: hoşuma gider, memnun
gece gözlerini kırpmamak, hiç uyuma­ olurum, bana doğru görünüyor, düşü­
mak, uyanık kalmak, nöbet tutmak nüyorum, zannediyorum, inanıyorum;
pervulgo, -are, -avi -atum, v. geçi., duyur­ placuit: kararlaştırılır, belirlenir
mak, ilan etmek, söylemek, bildirmek placo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sakinleştir­
pes, pedis, m., ayak mek, yatıştırmak, gazabını dindirmek,
pessime, adv., en kötü şekilde gönlünü almak
pessimus, bkz. malus plane, adv., açıkça, kesinlikle, tümüyle, bü­
peto, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., aramak, tünüyle, gayet, oldukça, epeyce
araştırmak, sormak, istemek, dilemek, planta, -ae, f., bitki
rica etmek, istirham etmek, talep et­ planus, -a, -um, adj., düz, yassı, ufki
mek; peşinden koşmak, peşinden git­ Plato (Platon), -onis, m., Sokrates'in öğ­
mek; almaya veya kapmaya çalışmak; rencisi, Akademeia'nın kurucusu ünlü
saldırmak, hedef almak Yunan filozof
Petrus, -i, m., özel isim plausus, -us, m., alkış, övgü, beğeni
phaenomenon, -i, n., doğa olayı Plautus, -i, m., Romalı ünlü komedya şairi
Philippus -i, m., Makedonya kralı; Büyük plebs, -ei, f., halk, alt tabaka
İskender'in babası plenum, -i, n., doluluk
Philolaus, -i, m., Pythagorasçı bir filozof plenus, -a, -um, adj., (gen. ve abl. ile) her­
philosophia, -ae, f., felsefe; prima philo­ hangi bir şeyle dolu, ile dolu
sophia: ilk felsefe, metafizik Plinius, -i, m., bir Romalı soyadı; Plinius
philosophicus, -a, -um, adj., felsefeyle ilgi­ Maior: Yaşlı Plinius
li, felsefeye ilişkin, felsefi, felsefi olarak Plotinus, -i, m., Yeni-Platoncu bir filozof
yazılmış pluo, -ere, -ui, v. geçz., şahsz., yağmur yağ­
philosophor, -ari, -atus, v. dep. geçz., felse­ mak
fe yapmak, felsefi düşünmek Pluto (Plüton), -onis, m., yeraltı tanrısı; ay­
philosophus, -i, m., felsefeci, filozof, düşünür rıca ölüleri yargılayan tanrı; yeraltının
Phoebus, bkz. Apollo hâkimi
Phoenice, -es, f., Fenike poena, -ae, f., işkence, ceza, tekdir
physica, -ae (physice, -es), f., doğa, doğa poesis, -is, i , şiir
felsefesi, fizik poeta, -ae, m., şair

529
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

politica, -ae, t., siyaset potens, -entis, adj., (pras. part.), güçlü, ik­
pollex, -icis, m., elin başparmağı tidar sahibi, muktedir, egemen, hâkim,
Pompeius, -i, m.» bir Romalı soyadı hükümran
pomum, -i, n., meyve, yemiş (elma, incir, potestas, -atis, f., herhangi bir şeyi yapma
hurma vs) yetisi, gücü, yetkinlik; siyasal güç, ikti­
pondus, -eris, n., yük dar, hâkimiyet, erk; imkân, olanak; işlev
pono, ponere, posui, positum, v. geçi., potior, -iri, -itus, v., dep. geçz., ele geçir­
koymak, yerleştirmek; düşünmek, zan­ mek, mülkiyetine geçirmek, hâkimi ol­
netmek, farzetmek, varsaymak, addet­ mak, sahibi olmak
mek potius, adv., daha ziyade, daha çok
pons, -ntis, m., köprü potus, -a, -um, adj., sarhoş
pontifex, -ficis, m., Roma devletinin en potus, -us, m ., içme
yüksek din görevlisi ya da rahibi; pon- prae, praep., (abl. ile), önünde; yüzünden,
tifex maximus: başrahip ötürü
popularis, -is, m./f., memleketli, hemşehri praecedo, -cedere, -cessi, -cessum, v.
populus, -i, m., halk geçi., önden gitmek, önünde gitmek,
porca, -ae, f., dişi domuz önce gelmek, önde olmak
porcus, -i, m., domuz praeceptor, -oris, m ., öğretmen, hoca
porrigo, -rigere, -rexi, -rectum, v. geçi., praeceptum, -i, n., ilke, kural, düstur; öğüt,
uzatmak, yaymak, germek nasihat
porta, -ae, i , kapı, şehir kapısı praecipue, adv., her şeyden öte, özellikle
porticus, -us, f., kemer altı, galeri, revak, praecipuus, -a, -um, adj., başka şeylerden
sundurma önce yer verilen; özel, önemli, ayrıcalık­
porto, -are, -avi, -atum, v. geçi., taşımak, lı; başlıca, esas, ilk
getirmek, götürmek praeclarus, -a, -um., adj., parlak, çok parlak,
portus, -us, m., liman çok net; çok güzel; üstün, seçin, soylu,
posco, poscere, poposci, v. geçi., ısrarla is­ ünlü, şöhretli; hayranlık uyandırıcı
temek, arzu etmek, talep etmek praeda, -ae, f., ganimet, mükâfat
Posidonius, -ii, m., Rodoslu Stoik filozof praemium, -ii, n., ganimetlerden elde edi­
possum, posse, pötüi, v. geçz., -ebilmek, len kazanç; avantaj, öncelik hakkı, ayrı­
muktedir olmak, yapabilmek, elinden calık; ödül; ödüle layık bir eylem, başarı
gelmek praenuntius, -i, m., haberci, işaretçi
post, praep., (acc. ile), arkasına, arkasın­ praeparo, -are, -avi, -atum, v. geçi., önce­
dan, arkadan, -den sonra, sonra, -in den hazırlamak, hazırlık yapmak
ardından, izleyen praepono, -ponere, -posui, -positum, v.
postea, adv., sonra, bundan sonra, ardın­ geçi., önce koymak, önüne koymak veya
dan, sonradan yerleştirmek; tercih etmek, yeğlemek
posteri, -orum, m., gelecek kuşaklar praepositio, -onis, i , (gram.), edat
posterus, -a, -um, adj., ardından, -den son­ praesto, -are, -iti, -itum, v. geçz., geçi.,
ra, akabinde, bir sonraki, arkadan gelen önemli olmak, üstün olmak, seçkin ol­
postquam, bağ., bir şey olduktan sonra, mak; üstün gelmek; vermek, sunmak,
-den sonra, ardından temin etmek, sağlamak
postremo, adv., hemen ardından, hemen praeter, praep., (acc. ile), ötesinde, -in
sonra, hemen akabinde, en sonunda, dışında, çok ötesinde, -den öte, -den
nihayet uzak; hariç olmak üzere, haricinde, -in
postulo, -are, -avi, -atum, v. geçi., istemek, dışında, -den başka
arzu etmek, talep etmek, iddia etmek praeterea, adv., bunun yanı sıra, bunun dı­
Postumus, -i, m., bir Romalı soyadı şında, ayrıca, ilaveten

530
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

praevaleo, -ere, -ui, v. geçz., çok güçlü ol­ produco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
mak, yenmek, üstün gelmek ileri götütmek veya sevk etmek, ileri
prandium, -ii, n., öğle yemeği (Öğlenleyin, sürmek, ortaya çıkarmak, meydana ge­
saat 12 veya 1 civarı hafif olarak geçiş­ tirmek
tirilen bir öğündür. Genellikle tuzlu ek­ proelium, -ii, n., muharebe
mek; bazen de ekmekle birlikte meyve, profero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., ileri
salata, yumurta, et, balık, sebze ve pey­ sürmek, ortaya atmak; belirtmek, zik­
nir yenir.) retmek, aktarmak, nakletmek
prehendo, -hendere, -hendi, -hensum, v. professor, -oris, m., herhangi bir bilgi dalını
geçi., tutmak, yakalamak, kapmak, tu­ öğreten kimse, hoca, öğretmen
tup yakalamak, ele geçirmek proficiscor, -ficisci, -fectus, v. dep., geçz.,
prehenso (prenso), -are, -avi, -atum, v. hareket etmek, yola çıkmak; ileri git­
geçi., tutmak, yakalamak, ele geçirmek mek, ilerlemek; ortaya çıkmak, meyda­
pretium, -ii, n., ödül na gelmek, hayat bulmak
primigenius, -a, -um, adj., ilk, önceki, en progredior, -redi, -ressus, v. dep., geçz.,
baştaki ileri gitmek, ilerlemek, uzaklaşmak
primo, adv., öncelikle, en başta, ilkin prohibeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., önle­
primordium, -i (-ii), n., başlangıç, köken
mek, engellemek, mani olmak, yasak­
primum, adv., önce, öncelikle, başlangıçta
lamak, men etmek
pronomen, -inis, n., (gram.), zamir
primus, -a, -um, adj., ilk, birinci, ilk sırada
prope, praep., (acc. ile), yakınında, yanın­
yer alan
da, yakında, -e bitişik, -e yakın
principium, -i, n., başlangıç, köken, ilke, gi­
propensus, -a, -um, (perf. part.), eğilimli,
rişim; (çoğ.) elementler, öğeler, ilkeler,
meyilli, yatkın
temeller; yaratan, başlatan, kuran, ata;
propero, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz.,
öncelik, üstünlük, kıdem, öncelik sırası;
bir şeyi hızla (telaşla, aceleyle) yapmak,
hâkimiyet, egemenlik, hükümranlık,
hızlanmak, acele etmek, telaşlanmak;
üstünlük, yeterlik (Yun. orkhenin (&pxf|)
aceleyle gitmek, acele koşmak
anlamlarından biri)
propinquus, -i, m., akraba, yakın
prior, -ius, adj., ilk, önce, eski, evvel
propius, adv., daha fazla, daha yakın
priscus, -a, -um, adj., eski zamanlara ait,
propositio, -onis, f., önerme
eski, antik proprie, adv., esaslı şekilde, özellikle, tam
pristinus, -a, -um, adj., önceki, evvelki, eski olarak, uygun şekilde
prius, adv., önce, evvel; priusquam (prius . proprietas, -atis, f., özellik, nitelik, hususiyet
. . quam): -den önce, -den evvel proprius, -a, -um, adj., kendine özgü, özel,
pro, praep., (abl. ile), -in önünde; için, uğ­ kişisel, münasip, uygun, yaraşır, müsta­
runa, yerine hak
probitas, -atis, f., dürüstlük, doğruluk propter, praep., (acc. ile), -den dolayı, için,
probo, -are, -avi, -atum, v. geçi., onayla­ yüzünden, ötürü; propter hoc: bundan
mak, görtermek, doğruluğunu belirt­ dolayı
mek, kanıtlamak, ispatlamak propterea, adv., bu yüzden, bu nedenle,
procedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., bundan dolayı; propterea quod: çün­
ileri gitmek, ilerlemek, dışarı çıkmak, kü, şu sebeple ki
meydana çıkmak prosequor, -qui, -cutus, v. dep., geçi., izle­
procreator, -oris, m., yaratıcı mek, ardından gitmek, peşine düşmek,
procul, adv., uzakta, uzaktan, uzak mesa­ refakat etmek, eşlik etmek
feden Proserpina, -ae, i , Ceres ile lupiter'in kızı;
Prodicus, -i, m., Sokrates'le çağdaş bir sofist yeraltı tanrıçası

531
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

prosum, prodesse, profui, v. geçz.» yararlı purus, -a, -um, adj., arı, saf, temiz, lekesiz,
olmak, faydalı olmak, iyiliği dokunmak, kusursuz, iffetli, ahlaklı; bütün, tam,
yaranmak mutlak; bozulmamış, yekpare; çürük
Protagoras, -ae, f.» Sokrates'le çağdaş ünlü olmayan, taze
sofist puto, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşünmek,
protinus, adv., hemen, derhal, anında, ge­ sanmak, addetmek, hissetmek, görmek
cikmeden Pyrrho, -onis, m., Aristoteles'le çağdaş bir
prout, adv., göre, doğrultusunda, uygun filozof
olarak, tıpkı, aynen Pythagoras, -ae, m., Pythagoras
providentia, -ae, f., öngörü Pythagoreus (Pythagorius), -a, -um, adj.,
provincia, -ae, f., eyalet Pythagoras'la ilgili, Pythagorasçı
proxime, adv., hemen önce, kısa bir süre
önce quadraginta, adj., (sayı) kırk
proximus, -a, -um, adj., en yakın, bir sonra­
quaero, -rere, -sivi (-sii), -situm, v. geçi.,
ki, hemen sonraki, önce, evvel, mütea­
aramak, araştırmak, sormak, soruş­
kip, en yakın
turmak; çabalamak, kazanmak, elde
prudens, -entis, adj., ileriyi gören, sağgörü­
etmek
lü, basiretli, akıllı, tedbirli
quaeso, lütfen, n'olur
prunum, -i, n., erik
qualis, -e, adj., (soru) ne çeşit, ne tür, nasıl
psychologia, -ae, i , psikoloji
qualitas, -atis, f., nitelik
Publius, -ii, m., Romalı erkek ismi
quam, adv., (soru) nasıl, ne gibi, hangi;
puella, -ae, f., kız çocuk, kız
(mukayese) -den daha
puer, pueri, m., erkek çocuk
quamdiu, adv., (soru) ne kadar zaman son­
pugna, -ae, f., kavga, dövüş, savaş
ra, ne kadar zamandır
pugno, -are, -avi, -atum, v. geçz., savaş­
quamobrem (quam ob rem), adv., bu yüz­
mak, dövüşmek, kavgaya tutuşmak
pulcher, -chra, -chrum, güzel; pulchrior,
den, bu sebepten, bunun için; (soru)
-ius (üst. der.), daha güzel; pulcherri-
niçin, ne diye
quamquam (quanquam), bağ., her ne ka­
mus, -a, -um (en üst. der.), en güzel
pulchre (pulcre), adv., güzel şekilde; pulc- dar, gerçi, olmasına rağmen, olduğu
hrius (üst. der.), daha güzel şekilde; halde, olmakla birlikte, velev ki, olsa
pulcherrime (en üst. der.), en güzel bile, olsa da
şekilde quamvis (quamvis licet), adv., bununla bir­
pullus, -a, -um, adj., koyu gri likte, buna rağmen, ama, fakat, şu var
pulsus, -us, m., darbe, vuruş, vurma, dövme ki, yine de, her halükârda, ancak, ne
pulvis, -eris, m., toprak var ki, mamafih, ne kadar olursa olsun,
pumix, -icis, m., sünger taşı gelgelelim, belki, istediği kadar, böyle
punio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., cezalan­ olsun
dırmak, ceza vermek; öç almak, intikam quando, adv., bağ., ne zaman; çünkü, zira,
almak madem ki
puppis, -is, f., geminin arkası, pupa, kıç; quantitas, -atis, f., nicelik
gemi quantum, adv., ne denli, ne kadar
purgo, -are, -avi, -atum, v. geçi., temizle­ quantus, -a, -um, adj., (soru) ne kadar bü­
mek, aklayıp paklamak yük, nice, ne denli
purpureus, -a, -um, adj., erguvani (Günü­ quare, adv., (soru) nasıl, ne şekilde, neden
müzde kırmızı, menekşe, mor, lal, al, dolayı, neden, niçin
kızıl, gül kızılı renk tonları arasında bir quartus decimus, -a, -um, adj., (sayı) on
renge karşılık gelir.) dördüncü

532
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

quartus, -a, -um, adj., {sayı) dördüncü quisque, quaeque, quodque, pron., kim
quasi, adv., sanki, güya, -miş gibi veya ne olursa olsun, her biri, herkes,
quatenus, adv., (soru) nereye kadar her şey
quater, adv., (sayı) dört kez quisquis, quaequae, quodquod, pron., her
quaterni, -ae, -a, adj., (sayı) dörder kim, her ne, herkes, her şey, hepsi
que, bağ., ve
quivis, quaevis, quodvis, pron., dilediğin
quatio, quatere, quassum, v. geçi., salla­
biri veya bir şey, istediğin biri veya bir
mak, zelzele yaratmak
şey, herhangi bir şey, ne olursa
quattuor, adj., (sayı) dört
quo, adv., (soru) nereye
queror, -ri, -stus, v. dep, geçi., geçz., ya­
quod, bağ., çünkü, zira, -dığından, için, -dı-
kınmak, dert yanmak, şikâyet etmek,
şikâyetçi olmak, hayıflanmak, üzülmek ğı için
qui, adv., (soru) ne, hangi, ne çeşit quominus, bağ., (engelleme anlamına ge­
qui, quae, quod, pron., (ilgi) ki o, ki bu; (so­ len fillerden sonra) -den, -dan, ki değil
ru) ne, hangi quomodo (quo modo), adv., (soru) nasıl,
quia, bağ., çünkü, -den dolayı, zira, madem ne şekilde, ne tarzda
quidam, quaedam, quoddam, pron., biri, quondam, adv., bir zamanlar, eskiden, ön­
birisi, herhangi birisi veya şey, bazı ceden; bazen, ara sıra; bir gün
quidditas, -atis, f., bir şeyin ne olduğu, ne- quoniam, bağ., çünkü, -dığından, -dığı için,
liği, özü; kimlik, hüviyet olması yüzünden, mademki, olduğuna
quidem, adv., gerçekten, hakikaten, aslın­ göre
da; hatta, bile, en azından quoque, bağ., de, dahi, hatta, bile
quies, -etis, f., uyku
quot, adj., çekmz., (soru) kaç, kaç tane, ne
quiesco, -scere, -vi, -tum, v. geçz., dinlen­
kadar; quot . . tot: ne kadarsa .. o ka­
mek, rahat etmek, sakin kalmak, sessiz
dar
olmak, uyumak, uykuya dalmak
quoteni, -ae, -a, adj., kaçar, kaçar tane
quilibet, quaelibet, quodlibet, pron., dile­
diğin biri veya bir şey, istediğin biri veya quotidie (cottidie, cotidie), adv., her gün,
bir şey, herhangi bir şey, ne olursa her daim
quin, bağ., neden olmasın, niçin değil quotiens (quoties), adv., ne kadar sık, kaç
quingenti, -ae, -a, adj., (sayı) beş yüz kere, kaç defa
quini, -ae, -a, adj., beşer quotus -a, -um, adj., (soru) hangi sayı, sayı­
quinquaginta, adj., (sayı) elli ca kaç, kaç tane, kaçıncı
quinque, adj., (sayı) beş .
quinquiens, adv., beş kez, beş defa ramus, -i, m., dal
quintus decimus, -a, -um, adj., on beşinci rapio, -ere, -ui, -tum, v. geçi., kapmak,
quintus, -a, -um, adj., beşinci yakalamak, kapıp kaçmak; çekip sürü­
Quintus, -i, m., özel isim
mek; soymak, talan etmek
quis, quid, pron., (soru) kim, ne; (belirsiz)
raro, adv., nadiren; rarissimo (en üst. der.),
biri, kimse, bir kimse, herhangi biri,
çok nadir
herhangi bir şey
ratio, -onis, f., anlama, kavrama ve hesap­
quisnam, quaenam, quidnam, pron., (so­
ru) kim, ne lama yetisi, akıl, mantık, işleyiş mantığı,
quispiam, quaepiam, quodpiam, pron., yol yordam, yöntem, hesap kitap
herhangi biri, bir kimse, herhangi bir realitas, -atis, f., gerçeklik, gerçek olan şey­
şey lerin (varolan şeylerin) tümü
quisquam, quaequam, quidquam (quicqu- recedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz.,
am), pron., herhangi biri, herhangi bir uzağa ya da geriye gitmek, çekilmek,
şey, hiçbir kimse, hiçbir şey uzaklaşmak, ayrılmak, terk etmek

533
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

recipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi., remedium, -ii, n., çare, deva
geri almak, geri kazanmak; üstlenmek; remotus, -a, -um, adj., (perf. part.), uzak,
almak, kabul etmek, teslim etmek ırak; remotior, -ius (üst. der.), daha
recito, -are, -avi, -atum, v. geçi., yüksek uzak; remotissimus, -a, -um (en üst.
sesle okumak der.), en uzak, çok uzak
rector, -oris, m., lider, önder; yönetici, ida­ removeo, -movere, -movi, -motum, v.
reci, kural koyucu; dümenci geçi., geriye götürmek, alıp uzağa gö­
rectus, -a, -um, adj., (perf part), doğru, türmek, uzaklaştırmak
dik, düz, dümdüz Remus, -i, m., Romulus'un ikiz kardeşi
recubo, -are, v. geçz., uzanmak, dinlenmek Renatus, -i, m., özel isim
recuso, -are, -avi, -atum, v. geçi., itiraz et­ reperio, reperire, repperi, repertum, v.
mek, reddetmek, yadsımak geçi., bulmak, rastlamak, ulaşmak, keş­
reddo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., geri fetmek, icat etmek
vermek, geri dönmek, karşılık vermek, repeto, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., yeni­
karşılığını ödemek den başlamak, yinelemek, tekrar et­
redeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., dönmek, geri
mek, tekrarlamak
dönmek, geri gelmek
repraesento, -are, -avi, -atum, v. geçi., or­
redigo, -igere, -egi, -actum, v. geçi., geri
taya sermek, sunmak, sergilemek
sürmek, geri getirmek; bir şeyi belirli
repto, -are, -avi, -atum, v. geçz., sürünmek
bir duruma getirmek
repugno, -are, -avi, -atum, v. geçi., karşı
reduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
koymak, isyan etmek, direnmek
geri çekmek, geri götürmek
res, rei, f., şey; madde, eşya, olay, söz, iş,
refero, referre, rettuli, relatum, v. geçi.,
geri getirmek, götürmek veya taşımak; durum; vakıa, olgu; mesele, olay; ken­
belirtmek, bildirmek, zikretmek dinde şey; gerçeklik; yaşam, yaşantı;
reficio, -içere, -eci, -ectum, v. geçi., tazele­ mal mülk; getiri, kazanç, çıkar, fayda,
mek, kendine getirmek, canlandırmak avantaj; neden, sebep, temel; iş; rerum
regina, -ae, i, kraliçe, ece natura (= natura): yaratım; doğa, ev­
regio, -onis, f., bölge, mıntıka; ülke, mem­ ren; res publica: devlet, hükümet
leket resido, -sidere, -sedi, v. geçz., oturmak,
regno, -are, -avi, atum, v. geçz., kral olmak, yerleşmek
hüküm sürmek, saltanat sürmek, kral­ resolvo, -solvere, -solvi, -solutum, v. geçi.,
lıkla yönetmek çözmek, bağlarından kurtarmak, rahat­
regnum, -i, n., krallık latmak
rego, regere, rexi, rectum, v. geçi., yönet­ respicio, -spicere, -spexi, -spectum, v.
mek, idare etmek, başında bulunmak, geçi., arkaya bakmak, geriye bakmak
hâkimiyet kurmak, hükmetmek, hü­ respondeo, -pondere, -pondi, -ponsum, v.
küm sürmek geçi., cevap vermek, cevaplamak, ya­
regredior, -redi, -ressus, v. dep. geçz., geri nıtlamak
gelmek, geri dönmek restituo, -tuere, -tuti, -tutum, v. geçi., tek­
Regulus, -i, m., bir Romalı soyadı rar yerine koymak, eski haline getirmek,
relaxo, -are, -avi, -atum, v. geçi., gevşetmek, eski konumuna kavuşturmak, onarmak,
rahatlatmak, dinlenmesini sağlamak yenilemek, yeniden inşa etmek
religio, -onis, i , din resto, -stare, -stiti, v. geçz., sağlam dur­
relinquo, -inquere, -inqui, -ictum, v. geçi., mak, geriye kalmak
terk etmek, geride bırakmak, arkasında rete, -is, n., ağ
bırakmak retraho, -trahere, -traxi, -tractum, v. geçi.,
reluceo, -cere, -xi, v. geçz., yanmak, alev geri çekmek
almak, parlamak, ışık vermek retro, adv., geri, geriye

534
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

revenio, -venire» -venî, -ventum, w. geçz,, Rubico (Rubicon), -onis, m., İtalya'nın gü­
geri gelmek, dönmek ney kıyısında yer alan küçük bir nehir,
revivisco, -viscere, -vixi, v. geçz., dirilmek, Rubico nehri
yeniden hayata gelmek, mezarından rufus, -a, -um, adj., kırmızı
kalkmak ruina, -ae, i , yıkılma, çökme
rex, regis, m., kral rursus (rursum), adv., geri, geriye; yine,
Rhenus, -i, m., Ren nehri tekrar; tersine, öte yandan
rhetor, -oris, m., hitabet kuramcısı ve hocası rus, ruris, n., köy, kır; rus: köye; ruri: köyde;
rhetorica, -ae, f. hitabet sanatı, retorik
rure: köyden
Rhodos (Rhodus) -i, f., Rodos adası
rideo, ridere, risi, risum, v. geçz., gülmek
Sabini, -orum, m., eski İtalya'da yerleşik bir
rigeo, -ere, v. geçz., donmak, buz kesmek,
halk, Sabinler
kaskatı kesilmek
sacer, sacra, sacrum, adj., kutsal
ripa, -ae, i , nehir kıyısı, deniz kıyısı, sahil
sacrilegus, -i, m., eşkıya
robustus, -a, -um, adj., sağlam, kuvvetli;
saepe, adv., hep, sık sık, çok kere, çoğu za­
robustior, -ius (üst. der.), daha kuvvetli;
robustissimus, -a, -um (en üst der.), en
man, her zaman, her defasında
kuvvetli saevus, -a, -um, adj., vahşi; saevior, -ius
rogo, -are, -avi, atum, v. geçi., birine bir şey (üst. der.), daha vahşi; saevissimus, -a,
sormak, danışmak, bir şeyi sorgulamak, -um (en üst der.), en vahşi, vahşi mi
araştırmak; birinden bir şey istemek, ri­ vahşi
ca etmek sagitta, -ae, i , ok
Roma, -ae, f., Roma; İtalya'nın ortasında sagittarius, -ii, m., okçu
yer alan Latium bölgesinin başşehridir. sal, salis, m., tuz
Tiber Nehri'nin (Tiberis) yanında, yedi salto, -are, -avi, -atum, v. geçi., dans etmek
tepe üzerine kuruludur. Efsanevi kuru­ saltus, -us, m., orman
luş tarihi İÖ 753 olarak kabul edilir; Ro­ saluber, bkz., salubris
ma antiqua: Eski Roma; Urbs Roma: salubris, -e, adj., sağlıklı, şifalı
Roma şehri (sadece Urbs da denir); salus, -utis, f., sağlık, sıhhat, afiyet; sela­
Romae: Roma'da; Romam: Roma'ya met, kurtuluş
Romanus, -a, -um, adj., Roma'yla ilgili, Ro­ saluto, -are, -avi, -atum, v. geçi., selam ver­
ma ya da Romalılara ait olan, Roma'ya mek, selamlamak
özgü, Roma'nın olan, Romalılık unsur­ salve, adv., selam, merhaba, saygılar
ları taşıyan, Romalı; Romana: Romalı
salvus, -a, -um, adj., güvende, emniyette
kadın; Romani: Romalılar; Respublica
Samus (Samos), -i, f., Ege denizinde bir
Romana: Roma Cumhuriyeti; populus
ada, Pythagoras'ın doğum yeri
Romanus: Roma halkı; SPQR (Senatus
sanctus, -a, -um, adj., kutsal, aziz, sanctior,
Populusque Romanus): Roma Senato­
-ius (üst der.), daha kutsal; sanctissi-
su ve Halkı; Romana lingua: Roma dili,
mus, -a, -um (en üst. der.), çok kutsal
Latin dili
sandalium, -ii, n., sadece kadınların giydiği,
Romulus, -i, m., Roma'nın efsanevi kurucu­
su ve ilk kralı, Remus'un ikiz kardeşi ince ve yumuşak deriden yapılan bir tür
rosa, -ae, f., gül açık ayakkabı, sandalet
roseus, -a, -um, adj., pembe sanguineus, -a, -um, adj., kan kırmızı
roto, -are, -avi, -atum, v. geçi., döndürmek, sapiens, -entis, adj., (praes. part.), akıllı,
çevirmek, burgaç veya girdap oluştur­ bilge, filozof; sapientior, -ius (üst. der.),
mak daha akıllı, daha bilge; sapientissimus,
ruber, -bra, -brum, adj., kırmızı -a, -um (en üst. der.), çok bilge

535
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

sapienter, adv., akıllıca, bilgece, bilge bir secundus, -a, -um, adj., izleyen, arkadan
şekilde; sapientius (üst. der.), daha bil­ gelen, bir sonraki, ikinci; uygun, elverişli
gece; sapientissime (en üst. der.), çok securitas, -atis, f., endişesizlik, kaygısızlık,
bilgece dinginlik, sükûnet, metanet
sapientia, -ae, f., aklıselim, sağduyu, ayırt sed, bağ., ama, fakat, aksine, tersine, bila­
etme kabiliyeti, basiret, feraset, sezgi kis
gücü, seziş, kavrayış, anlayış, akıllılık; sedeo, sedere, sedi, sessum, v. geçz., otur­
akıl, bilgelik, hikmet, dirayet, ince şey­ mak
leri kavrayış; dünyaya dair bilgi, felsefe sedes, -is, f., temel, zemin, köken
semel, adv., bir kez, bir defa
(philosophia); tanrısal ve insani yaşa­
semen, -inis, n., tohum, zerre; atom
mın nedenlerine dair bilgi, bilgelik
semper, adv., her zaman, daima, sürekli
sapio, -ere, -ivi (-ii), v. geçz., tatmak, tadına
sempiternum, adv., sonsuzca, sonsuca de­
varmak; bir şeyi bilmek, anlamak
ğin, ebediyen
sarcina, -ae, f., eşya
sempiternus, -a, -um, adj., sonsuz, ebedi
Sardinia, -ae, f., Akdenizde, Sicilya adasın­
senatör, -oris, m., meclis üyesi, senatör
dan sonra ikinci büyük ada, Sardinya
senatus, -us, m., yaşlılar meclisi, senato;
adası Roma Senatosu
Sardis (Sardes), -ium, f., Lydia'nın başkenti; Seneca, -ae, m., Romalı Stoik düşünür Mar­
Sardibus (loc.): Sardes'te cus Annaeus Seneca'nın soyadı
satis, adv., yeterince senectus, -utis, f., yaşlılık
satur, -ura, -urum, adj., dolu, tıka basa do­ senex, senis, m., yaşlı adam, ihtiyar adam,
lu; midesi yiyecekle dolu, doymuş yaşlı
Saturnus, -i, m., tarımın koruyucu tanrısı; seni, -ae, -a, adj., altışar
ayrıca zamanın ve özgürleşmenin sim­ sensus, -us, m., duyu, duyum; sensus com-
gesi. Onun saltanatı sırasında bolluk ve munis: sağduyu
bereket bakımından yeryüzünün altın sententia, -ae, f., fikir, düşünce, yargı, ka­
çağını yaşadığına inanılır. rar; istek; amaç; (kelimeler ve konuş­
saxum, -i, n., taş; kaya parçası mayla ilgili) anlam, fikir, kavram, işaret,
scelus, -eris, n., suç, günah, günahkarlık, belirti; kelimelerle açıklanan düşünce,
alçaklık cümle; ifade, deyim; felsefi bir öner­
schema, -atis, n., biçim, figür, form, tavır; me, kendiliğinden apaçık kabul edilen
şema, taslak temel örnerme, aksiyom; özdeyiş, afo-
schola, -ae, i , okul rizma, özlü söz, vecize, deyiş, mesel,
scientia, -ae, f., bilgi, bilim atasözü, şiar, darbımesel, düstur, ilke,
scilicet, adv., kesinlikle, şüphesiz hüküm; söz
scio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., bilmek, bilgi sentio, -ire, -si, -sum, v. geçi., duyularla al­
sahibi olmak gılamak, hissetmek, duymak, anlamak,
Scipio, -onis, m., bir Romalı soyadı algılamak; düşünmek, farzetmek, fikir
scribo, -bere, -psi, -ptum, v. geçi., yazmak, yürütmek, belirli bir fikir veya görüş
kaleme almak sahibi olmak
scriptor, -oris, m., yazar sepelio, -elire, -elivi (-elii), -ultum, v. geçi.,
scriptum, -i, n., yazı, kitap, eser gömmek, toprağa vermek; mahvet­
scutum, -i, n., kalkan mek, harap etmek
septem, çekmz. adj., (sayı) yedi
secundum, praep., (acc. ile) boyunca;
September, -bris, m., Eylül ayı
akabinde, ardı sıra, hemen akabinde,
septeni, -ae, -a, adj., yedişer
hemen sonrasında, ardından; -e göre,
septies (septiens), adv., yedi kez
uygun olarak, uyarınca, gereğince
septimus (septumus), -a, -um, adj., yedinci

536
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

septimus decimus, -a, -um, adj., on yedinci


sin, bağ., ya öyleyse
sequor, sequi, secutus, v. dep., takip et­
sine, praep., (abl. ile), -sız, siz, -den yoksun
mek, izlemek, peşine düşmek; (zaman singula milia, -ae, -a, adj., biner
veya sıra bakımından) izlemek, sonrasinguli, -ae, -a, adj., birer
gelmek, ardından gelmek; sonucu ol­ sino, sinere, sivi, situm, v. geçi., izin ver­
mak, sonuç olarak çıkmak; payına düş­ mek, müsaade etmek
mek; izinden gitmek, peşinden gitmek, sinüs, -us, m., kavis, kıvrım, büklüm; göğüs,
takip etmek, kılavuz almak sine, koyun
serenus, -a, -um, adj., açık, berrak, parlak sitis, -is, f., susuzluk; güçlü arzu, susuzluk,
series, -ei, f., sıra, dizi, seri susamışlık
sermo, -onis, m., konuşma sive, bağ., yada, veya, yahut; yani, başka
serpens, -entis, f., yılan deyişle
serva, -ae, f., kadın köle sobrius, -a, -um, adj., ayık, aklı başında;
servitus, -utis, f., kölelik, esaret ölçülü, ılımlı
servo, -are, -avi, -atum, v. geçi., korumak, soccus, -i, m., komedi oyuncularının giydiği
kurtarmak, esirgemek, muhafaza et­ türden hafif topuklu bir tür terlik
mek, alıkoymak socer, -eri, m., kayınpeder
servus, -i, m., erkek köle socia, -ae, f., eş, karı, zevce, hayat arkadaşı
severus, -a, -um, adj., sert societas, -atis, t, toplum, topluluk; işbirliği
sex, çekmz. adj., (sayı) altı Socrates, -is, m., ünlü Yunan filozof
sexies (sexiens), adv., altı kez sodalis, -is, m./f., meslektaş
sextus decimus, -a, -um, adj., on altıncı sol, solis, m., güneş; solis defectio: güneş
sextus, -a, -um, adj.,. altıncı tutulması
Sextus, -i, m., özel isim solarium, -ii, n., güneş saati
si, bağ., eğer, şayet; si non: eğer olmazsa solatium (solacium), -ii, n., teselli
sic, adv., öyle, böyle, böylece, bu suretle, solea, -ae, f., genelde şölenlerde giyilen
bu şekilde sandalet ya da bir tür terlik; ayakkabı
Sicilia, -ae, f., Sicilya adası soleo, solere, solitus, v. geçz., alışkın ol­
sicut, adv., tıpkı, gibi; örneğin, sözgelişi mak, alışkanlık edinmek, âdet edin­
signifer, -fera, -ferum, adj., bayrak taşıyan, mek, genelde yapmak
bayrakçı, bayrak taşıyıcısı solitudo, -inis, f., yalnızlık
signifer, -feri, m., bayrak taşıyıcısı Solon, -onis, m., yedi bilgeden biri, Ati nalı
significo, -are, -avi, -atum, v. geçi., göster­ kanun koyucu
mek, işaret etmek solus, -a, -um, adj., yalnız, tek, tek başına
signum, -i, n., işaret, belirti, nişan solutus, -a, -um, adj., (perf. part), gevşek,
silentium, -ii, n., sessizlik rahat; -den uzak, azade
silva, -ae, f., orman somnium, -ii, n., düş, rüya
similis, -e, adj., benzer; (gen. veya dat. alır; somnus, -i, m., uyku
örn. similis matris: annesine benzer); sonitus, -us, m., ses
similior, -ius (üst der.), daha benzer; sophistes (sophista), -ae, m., sofist
simillimus, -a, -um (en üst. der.), çok sophisticus, -a, -um, adj., sofiste ait, sofist­
benzer, en benzer le ilgili, sofiste özgü
similiter, adv., aynı şekilde, benzer şekilde Sophocles, -is, m., ünlü tragedya şairi
similitudo, -onis, f., benzerlik, aynılık sopor, -oris, m., derin uyku, ölüm uykusu
simul, adv., aynı zamanda, bir arada, birlik­ sordidus, -a, -um, adj., kara
te, hemen derhal, şimdi soror, -oris, f., kız kardeş
simulacrum, -i, n., benzerlik, benzeşme, species, -ei, f., görüş, bakış; görünen şey,
şekil, biçim, tasvir; suret, gölge dış görünüş; biçim, şekil, form, figür,

537
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

surat, suret, yüz çehre, görünüm (for­ bilmeye ve öğrenmeye adamak, oku­
ma); zihinle görülen bir şey, idea, kav­ mak, ders çalışmak
ram, fikir, nosyon studiosus, -a, -um, adj., çalışkan, azimli;
spectaculum, -i, n., tiyatro kendini adamış, düşkün, araştırmacı;
specto, -are, -avi, -atum, v., bakmak, sey­ bilgili
retmek studium, -ii, n., gayret, çalışma, öğrenim,
spero, -are, -avi, -atum, v. geçi., ummak, ders
ümit etmek, beklemek stultitia,-ae, f., aptallık, budalalık, eblehlik
spes, -ei, f., ümit, umut, beklenti stultus, -a, -um, adj., aptal, budala, ahmak,
spina, -ae, i , diken salak, akılsız, sersem, bön, şaşkın
spiritus, -us, m., hafif esinti, meltem; hava; stupor, -oris, m., duyarsızlık, uyuşukluk; ka­
koku; soluk, nefes, soluma; esin, vahiy; lın kafalılık, budalalık, aptallık
yaşam soluğu, yaşam; kibir; cesaret; suavis, -e, adj., hoş, tatlı, tadına doyulmaz
maneviyat; ruh sub, praep., (abl. ile), -in altında, aşağı­
Stabiae, -arum, i, Campania'da yer a-
sında; himayesinde, kanatları altında;
lan küçük bir kasaba; Stabiis (loc.): (acc. ile) altına, dibine, ayaklarına
subdolus, -a, -um, adj., kurnaz, hilekar, al­
Stabiae'da
datıcı; yalan, sahte, aldatıcı
stabilitas, -atis, i , sağlamlık
subeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., aşağı gitmek,
statim, adv., derhal, hemen, doğruca
içeri girmek; üstüne gitmek, üstüne
statuo, -tuere, -tui, -tutum, v. geçi., yereş-
varmak
tirmek, kurmak, tesis etmek; düşün­
subiaceo, -cere, -cui, v. geçi., altında ol­
mek, ifade etmek, karar vermek, sonu­
mak, altında bulunmak
ca varmak
subicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., at­
status, -us, m., duruş, vaziyet, konum, hal
mak, fırlatmak; alta koymak
stella, -ae, f., yıldız
subiectum, -i, n., özne
stilus, -i, m., kalem
subito, adv., birdenbire, aniden
stirpis (stirps), -pis, f., bitkilerin sapının alt
subsisto, -sistere, -sistiti, v. geçz., hare­
kısmı (köküyle birlikte); kök; filiz, sür­
ketsiz durmak, kalmak, durmak, bekle­
gün; soy, sülale, soy sop, silsile; kaynak, mek, sürmek, devam etmek
köken, temel, başlangıç, neden substantia, -ae, f., töz, cevher
sto, stare, steti, statüm, v. geçz., durmak,
succumbo, -cumbere, -cubui, cubitum, v.
ayakta durmak, dikilmek geçz., düşmek, batmak; boyun eğmek,
Stoicus, -a, -um, adj., Stoik felsefeye ilişkin, teslim olmak
Stoik felsefeye özgü, Stoik felsefe-, Sto­ sui (gen.), pron., kendisinin, kendi kendi­
ik felsefenin-; Stoica, -orum, n., {çoğ.) sinin, kendisine ait; secum: kendisiyle
Stoik felsefe; Stoica disciplina: Stoik birlikte; inter se: karşılıklı, kendi arala­
öğreti; Stoica lingua: Stoik dil, Stoa fel­ rında
sefesinin dili, Stoa felsefecilerine özgü sulfur (sulpur), -uris, n., sülfür
dil; Stoicum est: Stoiklerin bir deyişidir; sum, esse, fui, v. geçz., olmak, varolmak,
Stoicus, -i, m., Stoik felsefeci, Stoacı, mevcut olmak
Stoik summum, adv., en çok, en fazla, azami
stola, -ae, f., Romalı kadınların tunica üstü­ summus, -a, -um, adj., en yüksek, en yü­
ne giydiği, boyundan ayak bileklerine ce, en üst; en büyük, çok büyük, çok
ya da ayaklarına kadar uzanan elbise önemli
stomachus, -i, m., boğaz, gırtlak; mide sumo, sumere, sumpsi, sumptum, v. geçi.,
studeo, -ere, -ui, v. geçz., hevesli veya gay­ almak, üzerine almak, üstlenmek
retli olmak, çalışkan olmak, çalışmak, süper, praep.,(acc. ile) -in üzerine, üzerin­
kendini vermek, gayret etmek; kendini de, üstünde

538
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

supero, -are» -avi» atum» v. geçi.» yenmek, tango, tangere, tetiği, tactum, v. geçi., do­
üstesinden gelmek, alt etmek, galip kunmak, el sürmek
gelmek tanquam, bkz. tamquam
supplicium» -ii» n.» yalvarma, yakarma, dua, tantum, adv., o dereceye kadar, öyle, o şe­
niyaz, yakarış kilde; yalnızca, sadece, salt
suppono, -ponere, -posui, -positum, v. tantus, -a, -um, adj., o kadar büyük, öyle
geçi., alta koymak, altına yerleştirmek; büyük
bir şeyi başka bir şeyin yerine koymak, tarde, adv., yavaşça, geçikerek, ağır ağır,
varsaymak aheste aheste
supra, praep.» [acc. ile), üstünde, üzerinde, tardus, -a, -um, adj., yavaş, ağır, aheste,
yukarıda, yukarısında geç kalan, geç
surgo, surgere, surrexi, surrectum, v. Tarentum, -i, n.» Aşağı İtalya'da yer alan bir
geçz.» kalmak, doğrulmak, ayağa kalk­ kent
mak, yükselmek; artmak, çoğalmak, Tarquinius, -ii, m.» bir Roma kralı
ziyadeleşmek tectum, -i, n.» ev, barınak
sus, suis, m./f., domuz telum, -i, n., mızrak, kargı, cirit
suscipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi., temere, adv., rastgele, kazara, aceleyle,
üzerine almak, üstlenmek; duygusuna düşünmeksizin, düşüncesizce
veya hissine kapılmak tempero, -are, -avi, -atum, v. geçz., çekin­
suspicio, -onis, f., şüphe, kuşku mek, sakınmak, uzak durmak
sustollo, sustollere, sustuli, sublatum, v. tempestas, -atis, f.» fırtına
geçi., yükseltmek, yukarı kaldırmak, templum, -i, n., tapınak
yerden alıp kaldırmak, tempus, -oris, n., zaman; mevsim
suus, -a, -um, adj., kendinin, kendininki tenebrae, -arum, f., karanlık
syllaba, -ae, f., hece teneo, -ere, -ui, -entum, v. geçi., tutmak,
syntaxis, -is, f.» sözdizimi elinde bulundurmak, muhafaza etmek;
Syria, -ae, f., Suriye elde etmek, eline geçirmek; kavramak,
anlamak, hatırlamak; sürdürmek, bağlı
taberna, -ae, f., dükkân, iki dükkân arasın­ kalmak; kısıtlamak, dizginlemek, alı­
dan eve girilen kısım koymak
tablinum (tabulinum), -i, n., aileye ait ar­ tener, -era, -erum, adj., ince, körpe, narin
şivlerin saklandığı oda, çalışma odası; ter, adv., üç kez, üç defa
balkon, teras, veranda tergum, -i, n., sırt, arka
tabula, -ae, f.» yazı levhası; tabula geograp- termino, -are, -avi, -atum, geçi., sınır koy­
hica: harita mak, sınırlamak, belirlemek
taceo, -cere, -cui, -citum, v. geçz., susmak, terminus, -i, m., sınır, hudut
ses çıkarmamak terni (trini), -ae, -a, num. adj., üçer
talentum, -i, n.» bir para birimi, talentum terra, -ae, i , yer, yeryüzü, yerküre, dünya;
talis, -e, adj., öyle, böyle, bu türden, bunun toprak; ülke; terrae motus: deprem,
gibi, öyle bir, böyle bir; tali modo: bu zelzele; terra incognita: bilinmeyen ül­
şekilde, böylece ke, bilinmeyen diyar
tam, adv., o kadar, o derece, öyle terrenus, -a, -um, adj., dünyaya ait, dün­
tamen, adv., ama, fakat, gerçi, ne var ki, yi­ yevi
ne de, buna rağmen, her şeye rağmen terreo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., korkutmak,
tametsi, bağ., hatta, bile, dahi, gerçi, her dehşete düşürmek, ödünü koparmak,
ne kadar, ise de korkutup kaçırtmak
tamquam (tanquam), adv., sanki gibi, -miş terrestris, -e, adj., dünyaya ait, yeryüzüne
gibi, adeta, tabiri caizse ait, dünyevi

539
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE

terror, -oris, m., korku, dehşet transeo, -ire, -ivi (-ii), itum, v. geçi., öbür
tertius decimus, -a, -um, adj., on üçüncü tarafa geçmek, karşıdan karşıya geç­
tertius, -a, -um, adj., üçüncü mek
testor, -ari, -atus, v. geçi., tanık göstermek, transfero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., kar­
kanıt göstermek, kanıtlamak, ispatlamak şıdan karşıya götürmek, taşımak, nak­
Thales, -is (-letis), m., ünlü Yunan filozof letmek
Themistocles, -i (-is), m., Atinalı ünlü ko­ transfuga, -ae, m./f., asker kaçağı
mutan transmitto, -mittere, -misi, -missum, v.
theologica, -ae, f., teoloji, ilahiyat geçi., taşımak, bir yandan öbür yana
theoria, -ae, f., teori, kuram götürmek veya geçirmek, karşı tarafa
thesaurus, -i, m., hazine geçirmek; aşmak, aşıp geçmek, bir uç­
Tiberis, -is, m., Tiber nehri tan bir uca gitmek
Tiberius, -ii, m., özel isim tremor, -oris, m., deprem, zelzele
tibia, -ae, f., kaval kemiği trepidatio, -onis, f., telaş
Timaeus, -i, m., Pythagorasçı bir filozof trepido, -are, -avi, -atum, v. geçz., kork­
timeo, -ere, -ui, v. geçz., korkmak, korkuya mak, korkudan tir tir titremek
kapılmak, endişe duymak tres, tria, adj., (sayı) üç
timor, -oris, m., korku, kaygı, endişe tribuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., tahsis et­
titulus, -i, m., (kitap) başlık, ad, isim mek, vermek, dağıtmak
toga, -ae, f., genellikle bir tunica üstüne gi­ tribus, -us, i , kavim
yilen geleneksel Romalı giysisi triclinium, -i (-ii), n., yemek odası; sofra;
tolerabilis, -e, adj., katlanılır, çekilir, ta­ yemek sırasında uzanılan ya da üzerin­
hammül edilir; katlanan, tahammül deki yastıklara yaslanılan Romalılara
eden, sabırlı özgü üç geniş sedirden oluşan masa
tolerabiliter, adv., dayanılır şekilde, sabırlı triginta, çekmz. adj., otuz
şekilde tristis, -e, adj., üzgün, hüzünlü, kederli,
tollo, tollere, sustuli, sublatum, v. geçi., mahzun
kaldırmak, yükseltmek; almak; öğren­ tristitia, -ae, f., elem, keder, üzüntü, hüzün
mek; silmek, çıkarmak, defetmek triumphus, -i, m., zafer alayı
tot, adj., çekmz., o kadar çok Troia (Troja), -ae, f., Troia kenti
totiens, adv., o kadar sık, çok sık Trojanus, -a, -um, adj., Troia'yla ilgili,
totus, -a, -um, adj., tam, tüm, bütün, hep, Troia'ya ilişkin veya ait
hepsi truncus, -i, m., gövde
trado, -ere, -idi, -itum, v. geçi., devretmek, tu, pron., sen; tecum: seninle birlikte
teslim etmek, tevdi etmek, bırakmak, Tullia, -ae, f., Romalı kadın ismi
miras olarak bırakmak; söylemek, nak­ Tullus, -i, m., Romalı erkek ismi
letmek, aktarmak, rivayet etmek tu m, adv., sonra, ardından, derhal; o sı­
tragoedia, -ae, f., tragedya rada, tam o sırada, o esnada; bunun
traho, -here, -xi, -ctum, v. geçi., çekmek, üzerine
sürüklemek, çekip çıkarmak tunç, adv., o zaman, tam o esnada; ardın­
traicio (transicio), -içere, -ieci, -iectum, v. dan, sonra, hemen sonra
geçi., karşıdan karşıya atmak, geçirmek, tunica, -ae, f., Romalıların en temel giysisi;
nakletmek; karşıdan karşıya geçmek köleler dahil toplumdaki her sınıftan
tranquillitas, -atis, f., huzur, sakinlik, din­ vatandaşın giydiği, genellikle yünlü bir
ginlik kumaştan, kollu veya kolsuz olarak imal
trans, praep., (acc. ile), boyunca, boydan edilen iç giysi veya bir çeşit gömlek
boya, ortasından, üzerinden, bir tara­ turbidus, -a, -um, adj., karman çorman,
fından öbür tarafına, karşıdan karşıya karmakarışık

540
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

türbo, -are, -avi, -atum, v. geçi., rahatsız universus, -a, -um, adj., bütün, tüm, genel;
etmek, karışıklığa itmek, bunaltmak universum, -i, n., bütün dünya, evren
turpe, -is, n., aşağılık veya utanç verici şey, unquam, bkz. umquam
ayıp, rezalet unus, -a, -um, adj., bir; bir tek, tek
turpis, -e, adj., aşağılık, adi, utanç verici, urbs, urbis, i , şehir, kent; Roma kenti, Roma
çirkin; turpior, -ius (üst. der.), daha aşa­ uro, ürere, ussi, ustum, v. geçi., yakmak,
ğılık; turpissimus, -a, -um (en üst. der.), yakıp kül etmek
en aşağılık usque, adv., sonuna kadar, kesintisizce, sü­
Tusculum, -i, n., Latium'da yer alan eski bir rekli, devamlı
kent ut (uti), adv., göre, gibi, örneğin; (bağ.) her
tussis, -is, f., öksürük ne kadar, bile, gerçi, olmasına rağmen,
tutuş, -a, -um, adj., (perf. part.) tehlikeden olduğu halde, olmakla birlikte, velev ki,
azade, güvende, emniyette halbuki
tuus, -a, -um, adj., sana ait, senin, seninki üter, -tra, -trum, pron., ikisinden hangisi,
ikisinden biri, ikisinden biri ya da diğeri;
uber, -eris, adj., verimli, bereketli; uberior, (soru) hangisi
-ius (üst. der.), daha verimli; uberri- utilis, -e, adj., uygun, elverişli, yararlı, fay­
mus, -a, -um (en üst. der.), en verimli dalı, işe yarar, iyi
ubi, adv., orada, o yerde; (ilgi) ki orada, ki utinam, adv., keşke, dilerim
o yerde; (soru) nerede, hangi yerde; utique, adv., en azından, hiç olmazsa, el­
(bağ.) bir şey olduğunda, olunca, -ince, bette, kuşkusuz, her durumda, ne olur­
-dığı zaman sa olsun, özellikle, kesinlikle
Ulixes, -is, m., Homeros'un Odysseia desta­ utor, uti, usus, v. dep., kullanmak, yarar­
nının başkahramanı Odysseus lanmak, faydalanmak, tadını çıkarmak
ullus, -a, -um, adj., hiç, hiçbir; herhangi bir utrum, adv., olup olmadığı; utrum . . . an:
ulter, -tra, -trum, adj., ötede, uzakta, uzak;
. . . mi, yoksa
uxor, -is, f., kadın, eş, zevce
ulterior, -ius (üst. der.), daha uzak, da­
ha uzakta, daha ötede; ultimus, -a, -um
vacca, -ae, f., inek
(en üst. der.), en uzak, en son
vado, -ere, v. geçz., gitmek, yola devam
ultra, praep., (acc. ile), ötesinde, -den öte
etmek
umbilicus, -i, m., göbek
vadum, -i, n., sığlık, kumsal
umbra, -ae, f., gölge
vagor, -ari, -atus, v. geçz., başıboş dolaş­
umerus (hum-), -i, m., omuz
mak, gezinmek, gezip tozmak
umquam, adv., hiç, asla, hiçbir zaman
valde, adv., çok, fazla, fazlasıyla, ziyadesiyle
unde, adv., (soru) nereden, hangi yerden;
vale, hoşçakal, sağlıcakla kal
(ilgi) ki oradan, ki o yerden
valeo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., güçlü olmak,
undecies, adv., on bir kez
gücü kuvveti yerinde olmak, muktedir
undecimus, -a, -um, adj., on birinci
olmak, sağlıklı olmak, sağlam oimak
undeni, -ae, -a, adj., on birer
valetudo, -inis, f., sağlık
undevicesimus, -a, -um, adj., on dokuzuncu validus, -a, -um, adj., güçlü, kuvvetli, gür­
undique, adv., her yandan, her yönden; büz, sağlam; validior, -ius (üst. der.) da­
her tarafı, dört bir yanı ha güçlü; validissimus, -a, -um (en üst.
unicus, -a, -um, adj., bir ve tek, eşsiz, em­ der.), en güçlü
salsiz, biricik valles (vallis), -is, f., vadi
unitas, -atis, f., bir olma durumu, birlik valva, -ae, f., kapı
universitas, -atis, f., bütün, tüm; bütün vanum, adv., boş yere, beyhude yere, bo­
dünya, evren şuna

541
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE

vanus, -a, -um, adj., içinde bir şey bulun­ veru, -us, n., şiş
mayan, boş verum, -i, n., gerçek ya da hakiki olan, doğ­
varius, -a, -um, adj., muhtelif, çeşitli, türlü, ru olan, gerçeklik, hakikat, doğruluk
türlü türlü, çeşit çeşit, envaiçeşit verus, -a, -um, adj., gerçek, asıl, hakiki,
vastus, -a, -um, adj., iri, büyük, cesim, ko­ doğru, arı, saf; verior, -ius (üst. der.),
ca, kocaman daha doğru; verissimus, -a, -um (en
vector, -oris, m., yolcu, seyyah üst. der.), en doğru
vehiculum, -i, n., araç, vasıta, ulaşım aracı vesper, -eris (-eri), m., akşam; akşam yıldı­
veho, -here, -xi, -ctum, v. geçi., geçz., gö­ zı; vespere (abl.), vesperi (loc.), akşam­
türmek, taşımak, nakletmek; ata bin­ leyin, akşam vakti
mek, denizde gitmek Vesta, -ae, f., ailenin, yuvanın ve aile ocağı­
vel, bağ., ya da, veya, yahut, veyahut nın koruyucu tanrıçası
velox, -ocis, adj., hızlı, tez, seri; velocior, -i- vester, -tra, -trum, pron., size ait, sizin, si­
us, {üst. der.), daha hızlı; velocissimus,
zinki
-a, -um (en üst. der.), en hızlı
vestibulum, -i, n., giriş holü
velut ya da veluti, adv., tıpkı, adeta, gibi
vestimentum, -i, n., önlük, giysi, kıyafet
venio, venire, veni, ventum, v. geçz., gel­
vestis, -is, f., elbise
mek, varmak, ulaşmak; içeri gelmek,
vestitus, -us, m., giyim kuşam, kılık kıyafet
içeri girmek
Vesuvius, -ii, m., Campania bölgesinde yer
venor, -ari, -atus, v. geçz., geçi., avlanmak;
alan ünlü yanardağ
avlamak; peşine düşmek, kovalamak
veto, vetare, vetui, vetitum, v. geçi., izin
venter, -tris, m., karın
vermemek, yasaklamak, men etmek
ventus, -i, m., rüzgâr
Venüs, -eris, i , aşk tanrıçası; ayrıca güzel­ vetustus, -a, -um, adj., eski; vetustior, -ius
liğin, cinselliğin, üretkenliğin, bolluğun (üst. der.), daha eski; vetustissimus, -a,
ve zaferin koruyucu tanrıçası -um (en üst. der.), en eski
ver, veriş, n., bahar vexo, -are, -avi, atum, v. geçi., sallamak,
verbero, -are, -avi, -atum, v. geçi., döv­ sarsmak, savurmak; zarar vermek, sı­
mek, hırpalamak kıntıya sokmak, canına okumak
verbum, -i, n., kelime; söz, ifade, konuşma; via, -ae, f., yol; yöntem, yol, tarz; Via Ap-
(gram.) fiil; (KL), Kutsal Üçlü'nün ikinci pia: Roma'nın 660 km uzunluğundaki
şahsiyeti (Yun. Logos); verba facere: en eski ve stratejik açıdan en önemli
konuşmak, konuşma yapmak yollarından biri
verecundia, -ae, f., mahcubiyet, utangaçlık viator, -oris, m., yolcu
verecundus, -a, -um, utangaç, sıkılgan, viceni, -ae, -a, adj., yirmişer
mahçup vicesimus, -a, -um, adj., yirminci
vereor, vereri, veritus, v. dep., korkmak vicies, adv., yirmi kez, yirmi defa
Vergilius, -ii, m., Romalı ünlü şair vicinus, -i, m., komşu
veritas, -atis, f., doğruluk, gerçeklik, haki­ victor, -oris, m., muzaffer, galip, fatih
kat; gerçek yaşam victoria, -ae, f., zafer, galibiyet
Verres, -is, m., bir Romalı soyadı victus, -us, m., rızık
versus, -us, m., (düzyazı) satır; (şiir) dize, video, videre, vidi, visum, v. geçi., görmek,
mısra bakmak; algılamak, anlamak, fark et­
verto (vorto), -tere, -ti, -sum, v. geçi., mek; (edİ.) gibi görünmek, gibi gelmek
geçz., geri döndürmek, geri çevirmek, vigeo, -ere, -ui, v. geçz., güçlü ve etkin ol­
değiştirmek, başka biçime sokmak; geri mak, inkişaf etmek, ün ve itibar bakı­
dönmek, değişmek; bene vortare: ke­ mından zirvede olmak
male erdirmek; consilium vertere: fik­ vigesco, -ere, -gui, v. geçz., serpilmeye
rini değiştirmek başlamak, inkişaf etmek, etkin ve dinç

542
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R

olmak, en güzel çağını yaşamak, ünlen­ vocabulum, -i, n., (gram.), isim, kelime;
mek, adını duyurmak terim
viginti, (sayı) yirmi voco, -are, -avi, -atum, v. geçi., çağırmak,
vilis, -e, adj., düşük değerde, düşük kıratta; seslenmek; mahkemeye davet etmek,
vilior, -ius (üst. der.), daha düşük de­ celbetmek; demek, ad vermek, adlan­
ğerde; vilissimus, -a, -um (en üst. der.), dırmak
en düşük değerde volatus, -us, m., uçma, uçuş
villa, -ae, f., çiftlik, çitlik evi, villa Volcanus, -i, m., ateşin tanrısı; insanlığın
vinco, vincere, vici, victum, v. geçi., yen­ hayrına olan ateşin koruyucusu olduğu
mek, galip gelmek, üstesinden gelmek, kadar yanardağlardan fışkıran ateşlerin
mağlup etmek, yenilgiye uğratmak, de tanrısı; ayrıca el sanatlarının, demi­
bozguna uğratmak rin ve demirciliğin koruyucu tanrısı
vinculum, -i, n., zincir
volito, -are, -avi, -atum, v. geçz., uçuşmak,
vindico, -are, -avi, -atum, v. geçi., savun­
havada oraya buraya gidip gelmek
mak, korumak, himaye etmek
volo, -are, -avi, -atum, v. geçz., uçmak
vinum, -i, n., şarap
volo, velle, volui, volutum, v. geçi., iste­
violaceus, -a, -um, adj., menekşe rengi,
mek, dilemek, arzu etmek; ileri sür­
leylak rengi
mek, iddia etmek
violo, -are, -avi, -atum, v. geçi., zorbaca
Volsci, -orum, m., Latium'da yaşayan bir
davranmak; kutsallığını bozmak, aykırı
halk
davranmak, ihlal etmek, çiğnemek
volucer, -ucris, -ucre, adj., kanatlı, uçucu
vir, viri, m., erkek, adam; koca
voluntas, -atis, f., istek, dilek, arzu, irade,
virgo, -inis, f., bakire, genç kız; Virgo takım­
seçim
yıldızı, Başak burcu
voluptas, -atis, f., haz, keyif
viridis, -e, adj., yeşil
vos, pron., siz; vobiscum: sizinle birlikte
virtus, -utis, f., insanın bedensel ve zihin­
vox, vocis, f., ses, söz
sel üstünlüklerinin tümü, güç, kuvvet,
kudret; meziyet; (ahlak) erdem, fazilet; vulgaris, -e, adj., avama ait, sıradan, baya­

(askeri) yiğitlik, kahramanlık, cesaret ğı, gündelik


virüs, -i, n., zehir vulgus, -i, n., halk, ayak takımı, avam
vis, vis, f., bedensel ve zihinsel güç, güç­ vulnero, -are, -avi, -atum, v. geçi., yarala­
lülük, kuvvet, kudret, direnç, enerji, mak, incitmek, zarar vermek
imkân; yetki, salahiyet, etki; güç, değer vulnus, -eris, n., yara
vita, -ae, f., yaşam, hayat ömür vulpes, -is, f., tilki; kurnazlık
vitium, -ii, n., kusur, ayıp, leke; ahlaki ku­ vultus, -us, m., yüz ifadesi; yüz
sur, hata, yanılgı, kötülük; dil kusuru
vito, -are, -avi, -atum, v. geçi., kaçınmak, Kenophanes, -is, m., Kolophonlu ünlü filozof
sakınmak, çekinmek Xerxes, -is, m., ünlü Pers kralı
vivens, -entis, adj., (praes. part.), yaşayan, xiphias, xiphiae, m., kılıç balığı
soluk alıp veren, canlı
vivo, -vere, -xi, -ctum, v. geçz., soluk alıp Zeno (Zenon), -onis, m., birkaç Yunan filo­
vermek, yaşamak, sağ olmak, hayatta zofun adı; Zeno Citieus: Kitionlu Zenon,
olmak Stoa Okulu'nun kurucusu; Zeno Elea-
vix, adv., ancak, zor bela, güç bela, zar zor, tes: Elealı Zenon
hemen hemen, neredeyse hiç

543

You might also like