Professional Documents
Culture Documents
Descartes Latince Öğreniyor - Çiğdem Dürüşken Arama Yapılabilir PDF
Descartes Latince Öğreniyor - Çiğdem Dürüşken Arama Yapılabilir PDF
Descartes Latince Öğreniyor - Çiğdem Dürüşken Arama Yapılabilir PDF
9786051069555
FELSEFECİLERE f FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
ÖZEL LATİNCE
W ,
*
"v v
DEM
ŞKEI
2651 |ALFA |FELSEFE |31
ÇD 02
Felsefecilere Ö z e l Latince
DESCARTES LATİNCE ÖĞRENİYOR
Kitabın tüm yayın hakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.’ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak
göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik
veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır.
ISBN 978-605-106-955-5
1. Basım: Kasım 2014
2. Basım: Eylül 2017
Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi N o: 8 Bayrampaşa-Istanbul
Tel: 0(212) 674 97 23 Faks: 0(212) 674 97 29
Sertifika no: 12088
ÇİĞDEM DÜRÜŞKEN
A L F A l FE LSE FE
îlk Latince felsefe metnini birlikte okuduğum
Sayın Hocam Prof Dr. Uluğ Nutku'ya...
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ......................................... 19
ÖNSÖZ ...... 21
I. KİTAP
GİRİŞ
A. LATİNCEYE BAŞLARKEN................................................................25
Latincenin Ö n em i ...... ...........................25
Latin Dili H akkında.... ...........................................................27
Latin A lfabesi....... .............. ...............28
Sesli Harfler.................................... ..........29
Çift Sesliler... ..... .....................................29
Sessiz Harfler...................... ..29
Çift Sessizler ..... ......29
O kunuş ...... 29
Uzun ve Kısa Sesliler ..... .31
Çift Seslilerin Telaffuzu......... ............ 31
Kılavuzumuz D escartes.. ........ ........................31
II. ÜNİTE
A. SIFATLAR (A d iectivu m ).............................................................77
I. ve II. Çekim Sıfatlar ................... 77
Bu Gruba Giren Bazı S ıfa tlar....................... 78
Sıfat-İsim Uyumunu Gösteren Ö rnekler ...... 78
Kural Dışı D u ru m lar ....... 81
Örnek Çekimler ............ ...............82
III. ÜNİTE
A. ZAMİRLER (P ro n o m e n ) ......... ...... .................................... 97
Şahıs Zamirleri (Personalia)............................................................ 97
Mülkiyet Zamirleri (Possessiva) .... .......................... 99
IV. ÜNİTE
V. ÜNİTE
A. FİİLLER (Verbum) ........ 130
Latince Fiillere İlişkin Ön Bilgiler ....... 130
Latince Fiillerin Ana Öğeleri ve G övdeleri ..... 132
Mastar (Inftnitivus). .......... ....134
VII. ÜNİTE
A. METİNLERDEN TEMEL CÜMLE YAPILARI ............ 189
Descartes Genesis (Yaratılış) O kuyor ............. 189
1. Creatio Universi: Evrenin Yaratılışı.......................... 189
İlgi Zamirleri (Relativa) ...... 193
İlgi Zamiri ve Sıfat Yardımcı C ü m lesi................................... 194
2. Creatio Adami et Evae: Adem ile Havva'nın Y aratılışı 195
VIII. ÜNİTE
A. METİN ANALİZLERİ...................................................................208
Descartes Genesis (Yaratılış) Okumaya Devam E diyor.... 208
1. Fructus Vetitus: Yasak M eyve.............. .......................208
2. Serpentes et Decepta Mulier: Yılan ve Aldatılan Kadın ....210
3. Adarmış Cognovit Erubescere: Âdem Utanmayı Ö ğrendi..212
4. Ira Dei: Tanrı'nın G a z a b ı ..... 215
5. Et Adamus Expulsus Est: Ve Adem
(Cennetten) K ovuldu...................... 216
. . IX . Ü NİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ................ 235
Esse (Olmak) Fiilinin Subiunctivus Çekim i ..... 236
Düzenli Fiillerin Subiunctivus Ç ekim leri ...... 236
Şimdiki Zaman . ....236
Şimdiki HikâyeZ am an ı ......... 237
Geçmiş Zaman... .......... ......237
-M iş'li Geçmiş Zaman ..... ...........................................238
-io'lu Fiillerin Subiunctivus Çekim Örneği ............................ 239
Deponens Fiillerin Subiunctivus Çekim Ö rneği ...... ..240
X . ÜNİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ VE YARDIMCI CÜMLE KALIPLARI 250
Zamanların U yum u ..... .250
1. Amaç Yardımcı C ü m leleri ....... 251
Amaç Yardımcı Cümlelerinin Kurulum u............... ....251
Ut + Subiunctivus ile Kurulan Amaç C üm lesi......................251
İlgi Zamiriyle Kurulan Amaç Cüm lesi........................... 255
Ouö + Subiunctivus ile Kurulan Amaç C ü m lesi ....... 256
Amaç Cümlelerinin Genel Kurulum Tablosu ......................257
2. Sonuç Yardımcı Cümleleri ...................................................257
Sonuç Yardımcı Cümlesinin Kurulum u.. .......................257
Sonuç Cümlelerini Kuran Zarf ve S ıfa tla r............. 257
3. Dolaylı Emir C üm leleri................ 260
4. Dilek Bildiren Yardımcı C üm leler...........................................263
5. Korku İfade Eden Yardımcı C ü m leler ................. 263
6. Engelleme ve Reddetm e İfade Eden Yardımcı Cümleler ...265
7. Şüphe Dile Getiren C üm leler ...... ..266
8. Dolaylı Soru Cüm leleri ....... 268
Dolaylı Soru Cümlelerinin K urulum u ...... 268
X I. ÜNİTE
A. SUBIUNCTIVUS KİPİ VE CUM İLE
BAŞLAYAN YARDIMCI CÜMLELER................................................ 275
ZAMAN CÜMLESİ.... ....... 275
Cum'lu Zaman Cümlelerinde Dikkat
Edilm esi Gereken H u su slar............................. ..277
Zaman Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Özellikleri ..279
SEBEP CÜMLESİ..................................................................................281
Sebep Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Ö zellikleri .....283
ÎMTÎYAZ CÜMLELERİ.................... 284
İmtiyaz Cümlesi Kuran Başka Bağlaçlar ve Ö zellikleri ..... 286
X II. Ü N İTE
A. MASALLARDAN ŞİİR ÇEVİRİSİ ..... 304
Descartes, Phaedrus'un M asallarındaki
Ablak Kurallarına Dikkat E diyor... ..... 304
1. Vulpes et Corvus: Tilki ile K arga............... 304
2. M ustela et Homo: Gelincik ile A d a m ..... 305
3. Serpens: M isericordia Nociva:
Yılan: Öldürücü M erham et............. 306
4. Philosophus et Victor Gymnicus:
F ilozof ve M uzaffer A tle t ....... 307
5. Vulpis ad Personam Tragicam:
Tragedya M askesine Bakan Tilki ..... 308
6. M ons Parturiens: Doğum Sancısı Çeken D a ğ .......................309
7. Socrates ad am icos: Sokrates'ten Arkadaşlarına.... ...... 310
8. De Fortunis Hominum: İnsanların T alihi ..... 311
9. Canis Per Fluvium Cam em Ferens:
Nehirde Et Taşıyan K öpek.................................................... .312
10. Vacca, capella, ovis, et leo: İnek, Keçi, Koyun ve Aslan....313
XIII. ÜNİTE
A. KONUŞMA DİLİYLE TEMEL GRAMER ÖZETİ........................... 329
1. Descartes, Cicero ile Tanışıyor ...... 329
2. Descartes, C icero'yla Birlikte Öğrendiklerini Tekrarlıyor ....331
3. Descartes, C icero'yla Latince Bir Cümleyi Gramer Açısından
N asıl İnceleyeceğini Tekrarlıyor. ....................................... 343
II. KİTAP
I. BÖLÜM
A. ROMA'NIN FELSEFİ TERİMLER OLUŞTURMA ÇABASI. ...355
Descartes, Latince Felsefe Terimler
Yaratma Çabasına Tanık Oluyor................. 355
III. BÖ LÜ M
LUCRETIUS, DE RERUM NATURA (DOĞA ÜZERİNE) ............378
Descartes, Atom cu Felsefe M etinleri Ç eviriyor ...... ...378
1. Panegyricus ad Epicurum: Epikuros'a Ö v g ü .......................378
2. Ex Nihilo N ihil Fit: H içlikten H içbir Şey D oğ m az..............379
3. Si De Nihilo Fierent: Eğer H içlikten Doğmuş O lsalardı....380
4. Res Creantur Seminibus Certis:
Varlıklar Kendi Tohum larından Yaratılır ...... 381
5. Ulla Res Ad N ibilum Re dit: H içbir Şey
Hiçliğe Dönüşmez ....... 382
6. Est Inane In Rebus: Evrende Boşluk V a rd ır ..... .383
7. Clinamen: S a p m a ..... .383
Metinlerdeki Önemli İfa d e le r ...... 384
IV. BÖLÜ M
CICERO, DE AMICITIA (DOSTLUK ÜZERİNE).................................386
Descartes, Dostluk Konulu M etinler Çeviriyor .............. .386
1. Am icitia In Bonis Esse Potest: Dostluk, İyi İnsanlar
Arasında Mümkün O labilir................... 386
2. Bonus: İyi İnsan ..... ...387
3. Similis Ad Similem Trahitur: Benzer Benzerine Çekilir ...388
4. Terminus Amoris in Amicitia: Dostlukta Sevginin Sım n ....388
5. D issensiones: Fikir A yrılık la rı ......... 389
6. Am icitia Permanet: Dostluk K alıcıdır ........... ..390
7. Sententiae De Am icitia: D ostluğa Dair Güzel S özler ..393
¥. BÖLÜM
SENECA, EPISTULAE MORALES (AHLAK MEKTUPLARI) .........396
Descartes, Seneca'nm M ektuplarını çeviriyor ..........................396
1. Materia et Gausa: M adde ve N eden ... ..... ....396
2. Philosophandum est: Felsefi Düşünmek Zorundayız ..... ..400
V I. BÖLÜ M
SPINOZA, ETHICA (AHLAK).......... 404
Descartes, Spm oza'nm E thica'sim Ç ev iriy or............... ....404
M etinde Geçen Önemli Terim ler..................... ........................ ...... 411
V II. BÖ LÜ M
DESCARTES, MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA
(METAFİZİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER)......................................... 418
Descartes, Öğrendiği Latince Grameri
Hayata Geçiriyor ve Bir Eser Kaleme A lıyor.. ......418
1. Semel In Vita De Omnibus Esse Dubitandum:
Hayatta Bir kez Her şeyden Şüphe Edilm eli..........................418
2. Quid Est Verum? Hakiki Olan N edir?... ........................... 420
3. Cogito, Ergo Sum: Düşünüyorum, O Halde V arım ..............422
KAYNAKÇA................ 427
EKLER
EK I: LATİNCE GRAMERE DAİR TOPLU BİLGİ.............................. 431
19
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
20
ÖNSÖZ
21
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
22
I. KİTAP
A. LATİNGEYE BAŞLARKEN
Latincenin Önemi
25
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 Bir dilde düşünce ve duyguların tam olarak anlatılabilmesi için gramer kurallarına uygun
olarak dizilen kelimelerin, kelime gruplarının cümle ve söz içindeki görevlerini, birbirleriyle
olan ilişkilerini, sıralanışlarını ve cümle türlerini inceleyen bilim dalı.
26
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Latin Dili {Lingua Latina), Hint Avrupa dil ailesinin italik diller
grubuna aittir ve Latium (Rom a'nm yer aldığı Orta İtalya) b ölgesi
nin dilidir. Bu yüzden ilk dönem lerde Latium'un dili olarak da ta
nımlanmıştır. R om a'nm siyasal olarak İtalya'ya egemen olup Roma
îm paratorluğunu doğurm asına ve dolayısıyla egemenlik sınırlarını
gitgide genişletm esine bağlı olarak Latince de çok değişik alanlara
yayılm ış, böylece dünyanın çeşitli bölgelerinde keşfedilen Latince
yazıtlar ve edebi eserler gibi sayısız belge bu dil hakkında çok daha
sağlıklı b ilgi edinilm esini sağlamıştır.
Yunan edebiyatının temelinde kurulan Eski Roma edebiyatımn IÖ
3. yüzyıldaki gelişimiyle birlikte, Edebi ya da Klasik olarak adlandırı
lan Latince, Yunanca kelimeler, gramer ve üslup bilgisinden hayli et
kilenmiş yapısıyla, biçim selliği ve zarafetiyle Halk Latincesi ya da Ko
nuşulan Latinceden (Vulgar) tümüyle farklı bir görünüme kavuşmuş,
adeta şiirsel bir dil olmuştur.1 Bunun sonucunda Halk Latincesiyle
arasında koskoca bir uçurum oluşmuş ve Klasik Latince tamamen ya
zı diline ve akademik dile dönüşmüştür. Halk diliyse Romalı askerler
ve sömürgeciler tarafından bütün İtalya'ya, oradan da dünyanın çeşit
li yörelerine taşınm ış ve Latinceden türeyen dillerin anası olmuştur.
Latincenin gelişim ve değişim dönem lerini şu şekilde gösterebi
liriz:
27
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
L a tin A lfa b e s i
A B C 'D' E F G ' H. I E L M N 0 P Q R S T V X
a b c d e f 8 h .i k 1 m n 0 P q ■r s t u, V X
ABCDEFGHIKLMNOPQRSTVXYZ
ABCDEFGHIKLMNOPQRSTUVXYZ
28
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
S esli H arfler
a, e, i, o, u
Ç ift S esliler
S essiz H arfler
b, c, d, f, g, h, k, 1, m, n, p, q, r, s, t, v
Ç ift S essizler
O kunuş
29
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
A, a 3. N, n n
B, b b 0 ,o o
C, c k bp P
D, d d û ,q kwıı
E, e e R, r r
F, f f S, s s
G,g g T, t t
H, h h V, v v veya u
I, i i veya y X, x ks
K, k k Y,y ü
L, 1 1 Z, z z
M, m m
30
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ae = ay
au = av
oe = oy
eu = ev
Kılavuzumuz Descartes
1 Bu eserde, bu dile başlarken bir zihin karışıldığı yaratmamak için kelimeler uzun ya da kısa
okunuşlarına göre değil, sade halleriyle yazılacaktır.
31
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Roma
32
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
33
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
R o m a A ile s i (Familia R om a n a )
34
DES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
•••••••••••••
i*•
:
•ı-----------------:
35
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
R o m a T a n r ıla r ı (Bil R o m a n ı)
Rom alılar esas olarak Dii C on sen tes (toplumun ortak rızasıyla
kabul edilen ve inanılan tanrılar) olarak adlandırdıkları 12 tanrıya
tapar: Iupiter, Iuno, M ars, M inerva, Vesta, Ceres, Diana, Venüs, Mer-
curius, Neptunus, Volcanus ve A pollo.
I
Iu p iter: Tanrıların babası; günün, ışığın,
gökyüzünün tanrısı; devletin ve yasaları
nın koruyucusu.
Mİ l4<eifÖİ
Iuno: Iupiter'in eşi; Rom a devletinin koru
yucusu ve tanrıçaların kraliçesi; bu y ü z
den sadece kraliçe, yani Regina olarak da
adlandırılır.
36
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
$ İrkene*
Minerva: Bilgelik tanrıçası, zanaatkârlığın
ve sanatın koruyucu tanrıçası; şiirin, tıb
bın, ticaretin, dokumanın, örgü örmenin ve
bakireliğin koruyucu tanrıçası.
He^yîct,
Vesta: Ailenin, yuvanın ve aile ocağının
koruyucu tanrıçası; her zaman yanan kut
sal bir ateş olarak betim lenirdi.
(VfVcjV"vis
Diana: A vcılığın koruyucu tanrıçası; ayrı
ca ayın, doğumun, vahşi hayvanların, ko
ruların tanrıçası; ikna kabiliyeti yüksek
olduğundan vahşi hayvanları dize getirdi
ğine de inanılır.
37
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
raci iic.
Venüs: Aşk tanrıçası; ayrıca güzelliğin,
cinselliğin, üretkenliğin, bolluğun ve zafe
rin de koruyucu tanrıçası.
tos
V olcanus: Ateşin tan nsı; insanlığın hay
rına olan ateşin koruyucusu olduğu ka
dar yanardağlardan fışkıran ateşlerin de
tanrısıdır. Bunun yanı sıra el sanatlarının,
dem irin ve dem irciliğin de koruyucu tan
rısıdır.
38
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
■ r k »
Ianus: Kapıların ve kapı girişlerinin tanrı
sı; ayrıca başlangıçların, sonların ve zama
nın koruyucu tanrısı. Bir öne bir de arkaya
bakan iki yüzü olduğundan, geçm işi ve ge
leceği aynı anda gözettiğine inanılır.
Â
H ercules: Güçlülüğün ya da kuvvetin sim
■ İ
■P al
39
P luto (Hades, Orcus, Dis Pater): Yeraltmın
tanrısı; ayrıca ölüleri yargılayan tanrı; ye-
raltınm hâkimi.
41
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
42
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
43
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
44
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
45
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
0%
İli' 4lillı
Galea: M iğfer
Çr
C alceus (= Calceam en, Calcea-
m en tu m ): Ayağı korumak için g i
yilen herhangi bir ayakkabı ya da
b ot
46
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
47
Diadem a: Başın etrafına takılan
kurdele
Anulus: Yüzük
A r m i l l a: Bilezik
R o m a T ak vim i (C a le n d a r iu m R o m a n u m )
Aylar (Menses)
Günler (Dies)
49
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
50
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
R o m a M utfağı (Coquinaria R o m a n a )
51
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
52
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
17 septendecim septim us XVII 700 septin gen ti septin gen te- DCC
decim us sim us
53
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
R o m a E ğ itim i (Educatio R o m a n a )
54
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Renkler (Colores)
>=yar:
Pullus
Viridis Yeşil (genel anlamda)
Glaucus Açık deniz yeşili
Caenıleus Gök mavisi (özellikle göz rengini betimlerken)
mm
55
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
mSjBBBSKBgm
Fulvus
M^MNI
fm dık rengi (gri ve kahverengi karışık sarı tonlar için)
56
I. Ü N İ T E
Bu üç cinsin yanı sıra bazı isim ler de vardır ki, hem eril hem de
dişil (m./f.) olabilir; örneğin in cola, -ae, m ./f., yerli.
57
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 Sicilia (Sicilya adası); Sardinia (Sardinya adası); Crete (Girit adası); Corsica (Korsika adası);
Cyprus (Kıbrıs adası) Romalılar için küçük adalardır.
2 İsmin locativus halinin bazı özel kuralları olduğundan, yeri geldikçe açıklanacaktır.
58
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
İsim den sonra gelen -i, -ae, -i gibi harfler, o ismin tekil genetivus
halini verir. Bu hal bize o ism in hangi çekim grubuna girdiğini g ös
terir. Demek ki bir ism in tekil genetivus halini bilmek, o ismin hangi
çekim grubuna girdiğini belirlem ek için şarttır.
I. Çekim İsimler
Tekil genetivusları -ae ile biten ve genel olarak dişil (f.) olan i-
simlerdir. Bu gruba giren isimlere, tekil nom inativus halleri -a ile
bittiğinden, -a ile biten isim ler de denir. Örneğin ph ilosop h ia (felse
fe) kelimesi, -a ile bittiği için I. Çekim isim grubuna girer.
I. Çekim isim ler şu şekilde çekilir:
59
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
fam a, -ae, f., ün, şöhret; iu stitia , -ae, f., adalet; gloria, -ae, f., şan
ve şöhret; vita, -ae, f., yaşam , hayat; anim a, -ae, f., can, ruh; fem i-
na, -ae, f., kadın; pu ella, -ae, f., kız; logica, -ae, f., mantık; h istoria,
-ae, f., tarih; casa, -ae, f., ev, kulübe; terra, -ae, f., yer, toprak; İra,
-ae, f., öfke; 8cura, -ae, f., endişe, kaygı; fabula, -ae, f., masal; aqua,
-ae, f., su; via, -ae, f., yol; pagina, -ae, f., sayfa; natura, -ae, f., doğa;
patientia, -ae, f., sabır, sabretm e, dayanma; laetitia, -ae, f., sevinç;
gaudia, -ae, f., sevinç, neşe; audacia, -ae, f., cüret; etym ologia, -ae,
f., etim oloji, kökenbilim ; lingua, -ae, f., dil; sen ten tia, -ae, f., cümle,
ifade, deyim; silva, -ae, f., orman; in su la, -ae, f., ada; p aen in su la
(peninsula), -ae, f., yarımada; R om a, -ae, f., Rom a şehri; Italia, -ae,
f., İtalya; Europa, -ae, f., Avrupa; fam ilia, -ae, f„, aile; dom ina, -ae, f.,
ı>
sahibe, hanım; sapien tia, -ae, f., bilgelik; disciplina, -ae, f., disiplin,
bilgi dalı; scien tia, -ae, f., bilgi, bilim ; essen tia, -ae, f., öz; ex isten -
tia, -ae, f., varoluş;1su bstan tia, -ae, f., töz, cevher; m em oria, -ae, f.,
hafıza, bellek; th eoria , -ae, f., teori, kuram; con scien tia , -ae, f., b i
60
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
linç, vicdan; co sm oth eoria , -ae, f., evren kuramı; m etaphysica, -ae,
f., metafizik; on tologia, -ae, f., ontoloji, varlıkbilim; epistem ologia,
-ae, £., bilgi felsefesi; eth ica, -ae, £., ahlak, ahlak felsefesi; politica,
-ae, £., siyaset; aesth etica , -ae, f., estetik; oecon om ia, -ae, £., ekono
mi; psych ologia, -ae, £., psikoloji; th eologica, -ae, f., teoloji, ilahiyat;
cosm ologia, -ae, f., kozm oloji, evrenbilim
61
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Bu gruptaki isim lerin tekil nom inativus hali -us, -um , -er ile
biter, -us ve -e r ile biten isim ler genellikle eril (m.), -um ile biten
isim ler cinssizdir (n.); ayrıca -e r ile biten isim lerin bazılarının çeki
m inde -e harfi düşer. Örneğin ager (tarla), agri (tarlanın).
62
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1 . -ius, -aius, -eiu s ile biten özel isim lerin veya başka kelimelerin
tekil vocativusları -i takısı alır. Örneğin Vergilius, Vergili; Gaius,
Gai; Pom peius, Pom pei; filius, fili.
2 . -ius, -iu m ile biten bazı isim lerin tekil genetivusları -i ya da -ii
olur. Örneğin n eg otiu m , n e g o ti / n egotii; filius, fili / filii.
63
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
(Kilise Latincesinde deu s kelim esinin tekil vocativus hali yine deus
şeklindedir.)
4. lo cu s (yer) kelim esinin çoğul nom inativus ve vocativus hali loci
ve loca olabilir.
5. lu c ife r gibi çekilen bazı kelim eler (gövdesinde -e harfi kalanlar):
pu er, p u eri, erkek çocuk; adu lter, adu lteri, aldatan erkek, zi
na yapan erkek; socer, so ce ri, kayınpeder; gener, gen eri, damat;
vesper, vesp eri, akşam; akşam yıldızı; Liber, Liberi, şarap tan
64
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
rısı, Bacchus; sign ifer, sig n iferi, bayrak taşıyıcısı ve -fer ve -ger
ile biten diğer isimler.
6. m ag ister gibi çekilen bazı kelim eler (gövdesinde -e harfi düşen
ler): ager, agri, tarla; aper, apri, domuz; arbiter, arbitri, hâkim;
hakem, başkan; can cer, ca n cri, yengeç; caper, capri, keçi; culter,
cu ltri, bıçak; faber, fabri, dem irci, nalbant; liber, libri, kitap; m i-
n ister, m in istri, hizmetkâr.
7. Bazı kelim elerse dişil veya cinssiz olabilir. Örneğin aşağıdaki
türden kelim eler dişildir:
a) Çoğu şehirler, ülkeler, adalar; örn. C orinthus, A egyptus, Rho-
dus vb.
b) Çoğu ağaçlar ve bitkiler; örn. fagu s, kayın ağacı; ficus, incir
ağacı vb.
c) alvus, göbek, karın; carbasu s, ince, beyaz keten kumaş; h u
m us, toprak vb.
Şu kelim elerse cinssizdir: virü s, zehir; pelagus, açık deniz; vu l-
gus, halk, ayak takımı, avam. (Bu kelim eler içinde pelagus haricinde
diğerlerinin çoğulu yoktur.)
8 . -vus, -q u u s ve -vu m ile biten bazı kelim elerin tekil nominativus
ve accusativus halleri, Eski Latincede -vos, -qu os ve -vom ile b i
ter. Örneğin,
servos, -i, m., köle equos, -i, m., at aevom, -i, m.,
sonsuzluk; yaş, çağ
Hal Tek. Tek. Tek.
Nom. servos -os equos -os aevom -om
Voc. serve -e eque -e aevom -om
Acc. servom -om equom -om aevom -om
Gen. servi -i equi -i aevi -i
Dat. servo -0 equo -0 aevo -0
Abl. servo -o equo -0 aevo -o
9. dom u s (ev) kelim esi hem II. Çekim hem de IV. Çekim isim grubun
da çekilir. Bunun için IV. Çekim isim lere bakınız.
65
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
sum benim
Tek. es sensin
est o(dur)
sumus biziz
1. Geographia: Coğrafya
a l .
. ; Î LLYRI UM
^ hhB»9İ
amappafar , sJm %i i l P ’.
’W m .
sX®TQS jjl lllL^
'«İ ö',7-‘~- . M
■ ^T ^'3 (ta n k *
«p. ^8*%^
,'.; ^ P c I W T C J?>/ U M ' ' ’ ; %’“:
Pc'Mlht -
/ 0»ı«a»'« " ■
Gerekli Kelimeler
Aegyptus: M ısır et: ve (bağlaç, çekimsiz)
Arabia: Arabistan Eııropa: Avrupa
Africa: Afrika fluvius: nehir
Britannia: Britanya Gallia: Galya, Fransa
1 0 r b e r g 2003: 7.
66
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
67
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
G e r e k li K e lim e le r
1 B kz . 0 r b e r g 2006: 3.
68
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
69
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
û u in tu s e st filius.
ûuintus bir oğuldur,
û u in tu s est filius Lucretii.
ûuintus Lucretius'un oğludur,
û u in tu s est filius ph ilosoph i.
ûuintus filozofun oğludur.
70
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Gaius e st servus.
Gaius bir köledir.
Gaius e st servu s ph ilosoph i.
Gaius filozofu n kölesidir.
71
Gaius e st in h orto.
Gaius bahçededir.
Servus est in h orto.
Köle bahçededir.
Servus in h o r to laborat,
Köle bahçede çalışıyor.
73
Renatus (D escartes) est amicus
Lucretii.
Renatus, Lucretius'un bir arkada
şıdır.
75
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
76
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
II. Ü N İ T E
A. SIFATLAR (Adiectivum)
Sıfat bir ism i nitelik, nicelik, yer, sıra vs bakım ından niteleyen
kelimedir. Sıfatlar sayesinde isim ler diğer isim ler arasında ayırt
edici özellikler kazanır. Türkçede sıfatlara şöyle örnekler verilebilir:
doğru, ağır, uzun, ince, güzel, hünerli, doru, kızıl, bin bir, tek, o, bu,
hangi, ışıltılı vb.
Latincede sıfatlar, I. ve II. Çekim ile III. Çekim Sıfatlar olarak
ikiye ayrılır. Latincede sıfat, nitelediği kelim enin cinsini, halini ve
sayısını alır ve en önem lisi o kelim eyle uyum lu şekilde çekilir.
77
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
malus, mala, m alum , adj., kötü; arm iger, arm igera, arm igerum ,
adj., silah taşıyan, silahlı, silahla donanım lı, silah kuşanmış; sig-
nifer, signifera, sig n iferu m , adj., bayrak taşıyan, bayrakçı, bayrak
taşıyıcısı; lon gu s, longa, lon gu m , adj., uzun; parvus, parva, par-
vum, adj., küçük; m agn u s, m agna, m agnum , adj., büyük; R om anus,
Romana, R om anum , adj., Rom alı; G raecus, Graeca, Graecum , adj.,
Yunan; duruş, dura, du ru m , adj., sert; nu du s, nuda, n udu m , adj.,
çıplak; novus, nova, n ovu m , adj., yeni; m u ltu s, m ulta, m ultum ,
adj., çok; carus, cara, caru m , adj., aziz, sevgili, değerli, can; m iser,
m isera, m iseru m , adj., zavallı, sefil durum da (olan); altus, alta, al-
tum , adj., yüksek, uzun
bona puella: iyi kız (Cümledeki vurguya göre sıfat isim den sonra da
gelebilir, örn. p u ella bona.)
pulchra puella: güzel kız
epistula longa: uzun mektup
poeta m agnus: büyük (ün bakımından) şair (Burada p oeta kelim esi
nin -a ile bitm esine rağm en eril bir isim olduğu hatırlanmalıdır.
Bu yüzden onu niteleyen sıfat da erildir.)
m agistri boni: iyi hocalar
m alorum lib roru m : kötü kitapların
78
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
secundus, -a, -um, adj., ikinci; porta, -ae, f., kapı, şehir kapısı; priscus, -a, -um,
adj., eski zamanlara ait, eski, antik; Latini, -oram, m., Roma'nm kurulduğu eski
İtalya toprakları Latium'un yurttaşları, Latinler; stultus, -a, -um, adj., aptal,bu
dala, ahmak, salak, akılsız, sersem, bön, şaşkın; servus, -i, m., erkek köle; serva,
-ae, f., kadın köle; ater, atra, atrum, adj., kara, kömür karası, donuk siyah; casa,
-ae, f., küçük ev, kulübe, mütevazı ev; clarus, -a, -um, adj., parlak, ışütılı; temiz,
net; açık, anlaşılır; ünlü; laboriosus, -a, -um, adj., emek gerektiren, zor; yorucu,
bıktırıcı; yorgun, yılgın, başı belada; locus, -i, m., yer; tiyatroda oturacak yer;
yabancı elçilere kalmaları için ayni an yer, geçici mesken, han, oda, pansiyon,
konuk evi vb; ölünün yattığı yer, mezar; tartışma veya düşünce konusu, nokta,
mesele, konu başlığı ya da bölümü vb; loci (çoğ.)\ kanıtın dayandığı temeller,
kanıtların dayandıkları ya da doğduklan ana noktalar; loci communes: genel
savlar, argümanlar, kanıtlar, ispatlar, deliller; herhangi bir şey için fırsat, za
man, yer; rütbe, derece, görev, konum, yer; amoenus, -a, -um, adj., sevimli, hoş,
pek hoş, güzel, büyüleyici, çekici, beğeniye hitap eden, zevkli, enfes, gönül açı
cı, nefis, tatb, latif; caelum, -i, n., gök, gökyüzü; caeraleus, -a, -um, adj., mavi,
masmavi, gök mavisi; iratus, -a, -um, adj., sinirlenmiş, sinirli, asabi, kızdırılmış,
kızgın, çok öfkeli, öfkeden kudurmuş; verus, -a, -um, adj., gerçek, asıl, hakiki,
doğru, arı saf; (ad) veram, -i, n., gerçek ya da hakiki olan, gerçeklik, hakikat,
doğruluk, doğru olan; olgu; amicus, -i, m., arkadaş, dost (erkek); amica, -ae, f„,
arkadaş, dost (kadın), kız arkadaş; sevgili; amicitia, -ae, £, arkadaşlık, dostluk
79
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
forma, -ae, f., kontur (resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi, hat),
figür, biçim, varlıkların biçimi, dış görünüş, çehre; güzel bir biçim, güzellik;
desen, taslak, ana hat; herhangi bir şeyin yapıldığı örnek, model; herhangi bir
şeye biçim veren hamur, balçık, çamur; tür, çeşit, sınıf; bir kelimenin gramer
biçimi; principium, -i, n„, başlangıç, köken, girişim; (çoğ.) elementler, öğeler,
ilkeler, temeller; yaratan, başlatan, kuran, ata; öncelik, üstünlük, kıdem, önce
lik sırası; hâkimiyet, egemenlik, hükümranlık, üstünlük, yeterlik (Yun. arkhe
(âpxf|) kavramının anlamlarından biri; in fin itııs, -a, -um, adj., sınırları olma
yan, sınırsız, sınırlanmamış; sonu olmayan, sonsuz, uçsuz bucaksız; süresiz;
(ad) infinitum, -i, n., sınırsızlık, sonsuzluk; sayıca ya da miktarca sonsuz
olan, sayısız olan; sayılamaz olan; belirsiz olan, kesin olmayan; süresiz olan,
sonsuz olan; {gram.) belirsiz ya da belgisiz kelime; nihilum, -i, n., hiç, hiç o-
lan, hiçlik, hiç olma durumu; bir şeyin gerçekte varolmayışı, yokluk; vita, -ae,
f., yaşam, hayat; heatus, -a, -um, adj., mutlu, kutlu, şanslı, bahtlı, bahtı açık;
(ad) beatum, -i, n., mutluluk, kutluluk; animus, -i, m., insan ruhunun akli
yanı (corpus (beden) ve animaya (can) karşıt anlamdadır); düşünen, hisseden
ve irade gösteren zihin, anlayış, kavrayış, önsezi yeteneği, ayırt etme yetisi;
istek, irade; genel olarak algılama ve düşünce gücü ya da yetisi, akıl, zihin; gö
nül; (zihnin özel yetileriyle ilgili olarak) hafıza, bellek; bilinç, şuur, bilinçlilik
(conscierıtia); hayal gücü; hissetme yetisi, hassaslık, duyarlılık; genel olarak
kalp, yürek, ruh, his, duygu, eğilim, yönelim, duygu durumu, tutku; cesaret,
yüreklilik; gurur, kibir; şiddetli duygu, tutku; öfke, gazap; sabırlılık, sakinlik,
dinginlik; haz, zevk, keyif; irade gücü, isteme yetisi, irade, yönelim, arzu, ni
yet, düşünce, fikir; Divinus Animus: Tanrısal Zihin ya da Tanrı'mn Zihni; ab
surdus, -a, -um., adj., irrasyonel, akıl dışı, saçma, mantıksız, mantığa ve ak
la aykırı olan, mantık dışı, mantığa uygun olmayan; duyarsız, hissiz, ahmak,
aptal, budala; somnium, -ii, n., düş, rüya; novus, -a, -um, adj., eski olmayan,
yeni; taze; tuhaf, garip, işitilmemiş; aykın, alışılmadık, tecrübe edilmemiş, hiç
yaşanmamış, ilk kez olan; Graecus, -a, -um, adj., Yunanlara ait olan, Yunan'a
özgü olan, Yunan; Romanus, -a, -um, adj., Roma ya da Romalılara ait olan,
Roma'ya özgü, Roma'nm olan, Romalılık unsurları taşıyan; mathematicus,
-a, -um., adj., matematikle ilgili, matematiğe özgü, matematiğe ilişkin
80
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1. Bu gruba giren satu r (doymuş, doygun) sıfatı -ur, -a, -um şeklin
de çekilir: satur, satura, saturum .
2 . -fer ve -ger şeklinde biten sıfatlar, sesli -e harfini korurlar; örn.
alter, -era, -eru m (iki şeyden diğeri, öteki).
3 . dexter, dextera, d ex teru m (sağ taraf, sağ) sıfatı, dexter, dextra,
dex tru m olarak da çekilir.
4. Zamir değeri taşıyan bazı sıfatlar da (adiectivum pron om inale)
bu gruba dahildir. Ama bu sıfatların tekil genetivusları genellik
le -ius ile, tekil dativusları -i ile biter. Bu tür sıfatların vocativu-
su yoktur. Çoğul şekilleri ise düzenlidir. Bu sıfatlar:
unus, -a, -um , {sayı) bir; bir tek, tek
nu llu s, -a, -um , h içbir
ullu s, -a, -um , hiç; herhangi bir
solus, -a, -um , yalnız, tek, tek başına, sadece
totu s, -a, -um , tüm, bütün, hepsi
alter, -era, -erum , iki şeyden diğeri, öteki (ikisinden biri)
alius, -a, -ud, başkası, diğeri, öteki (bir grubun içinden, birkaç
şeyden biri)
sapientia, -ae, f., aklıselim, sağduyu, ayırt etme kabiliyeti, basiret, feraset, sez
gi gücü, seziş, kavrayış, anlayış, akıllılık; akıl, bilgelik, hikmet, dirayet, ince
şeyleri kavrayış; dünyaya dair bilgi, felsefe (philosophia); tanrısal ve insani
yaşamın nedenlerine dair bilgi; ethicus, -a, -um, adj., ahlakla ilgili, ahlaki;
dictum, -i, n., söylenmiş bir şey, söz, deyiş; atasözü, mesel vb; şiir, mısra; ge
leceğe yönelik tahmin, kehanet; emir, buyruk; söz, vaat; verbum, -i, n., kelime;
söz, ifade, konuşma; {gram.) fiil; (KL) Kutsal Üçlü'nün ikinci şahsiyeti = Yun.
Logos; anima, -ae, f., hava, hava akımı, rüzgâr; element olarak hava; soluk;
yaşam soluğu, can; yaşam; canla dolu varlık, yaşayan varlık, canlı; düşüncenin
merkezi, zihin, ruhun akılcı yanı, akıl; duyguların merkezi; bilinçlilik; purus,
-a, -um, adj., an, saf, temiz, lekesiz, kusursuz, iffetli, ahlaklı; bütün, tam, mut
lak; bozulmamış, yekpare; çürük olmayan, taze
81
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Tekil
Hal m. f. n.
alius, -a, -ud, adj., başkası
Nom. alius alia aliud
Voc. — — —
Acc. alium aliam aliud
Gen.1 alius / alterius alius / alterius alius / alterius
Dat. alii alii alii
Abl, alio alia alio
uter, -tra, -trum, adj., ikisinden biri
Nom. uter utra utrum
Voc. — — —
Acc. utrum utram utrum
Gen. utrius utrius utrius
Dat. utri utri utri
Abl. utro utra utro
1 Alius sıfatının tekil genetivus hali alteriu s olarak da yazılır. Bkz. Bennett 1918: 36.
82
DES CART ES LATİNCE Ö Ğ R E N İ Y O R
carrus, -i, m., yük taşımada kullanılan iki tekerlekli araba, vagon; iucundus,
-a, -um, adj., hoş, güzel, keyifli, zevkli, haz içeren; barba, -ae, f., sakal; Corsica,
-ae, f., Akdenizde yer alan, yaban arılarının ürettiği balmumu ve balıyla ün
lü Korsika adası; Sardinia, -ae, f., Akdenizde, Sicilya adasından sonra ikinci
büyük ada, Sardinya adası; Gaius, -i(i), m., Romalı erkek ismi; Gaia, -ae, f.,
Romalı kadın ismi
83
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Marcus, -i, m, Romalı erkek ismi; Publius, -ii, m., Romalı erkek ismi; praemi-
um, -ii, n., ganimetlerden elde edilen kazanç; avantaj, öncelik hakkı, ayrıcalık;
ödül; ödüle layık bir eylem, başarı vb; apathia, -ae, f., duygulardan bağımsız
olma hali, akla uygun olmayan şeylere kayıtsız kalabilme durumu; Stoicus, -a,
-um, adj., Stoa felsefesine ilişkin, Stoa felsefesine özgü, Stoik; sententia, -ae,
f., fikir, düşünce, yargı, karar; istek; amaç; (kelimeler ve konuşmayla ilgili) an
lam, fikir, kavram, işaret, belirti; kelimelerle açıklanan düşünce, cümle; felsefi
bir önerme, kendiliğinden apaçık kabul edilen temel önerme, aksiyom; özdeyiş,
aforizma, özlü söz, vecize, deyiş, mesel, atasözü, şiar, darbımesel, düstur, ilke;
Seneca, -ae, m., Romalı Stoik düşünür Marcus Annaeus Seneca'nm soyadı; de
+ abi, bir şey ile ilgili, bir şeye ilişkin, -e dair, bir şey hakkında, -e yönelik;
plernıs, -a, -um, adj., herhangi bir şeyle dolu (neyle doluysa o kelime gen. veya
abl. halinde yazılır. Bu örnekteki librorum gibi); templum, -i, n., tapmak; ar-
gentum, -i, n., gümüş; gymnasium, -ii, n., Yunanlarm beden eğitimi yaptıkları
mekân ya da beden eğitimi okulu, genel olarak okul
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1 0 r b e r g 2006: 16.
85
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Ecce duo libri Latini: liber îşte iki Latince kitap: es-
antiquus et liber novus. Lin- ki b ir kitap ve yeni bir kitap,
gua Latina e s t primus Renati Renatus'un (Descartes'm) ilk La-
Latinus. Titulus libri Renati tince kitabı (bu). Renatus'un ki-
est LINGUA LATINA. Liber Re- tabının adı (başlığı) LATİN DİLİ
nati non antiquus, sed novus (LATİNCE). Renatus'un kitabı es-
est. ki değil, yeni.
In LINGUA LATINA sunt m u l- LATİN DİLİ (adlı) kitabın bir-
tae paginae et multa capitula: çok sayfası ve birçok bölüm ü
capitulum primum, secundum, var: birin ci bölüm , ikinci bölüm ,
tertium, cetera. IMPERIUM üçüncü bölüm ve bunlar gibi (vs).
ROMANUM est titulus capituli Birinci bölüm ün başlığı, ROMA
primi. Titulus capituli secundi İMPARATORLUĞU adını taşır,
est PHILOSOPHIA ROMANA. In İkinci bölüm ün başlığı ROMA
capitulo secundo sunt sex pa- FELSEFESİ'dir. İkinci bölüm altı
ginae. In pagina prima capituli sayfadır. İkinci bölüm ün ilk say-
secundi multa vocabula nova fasında birçok yeni kelime var
sunt: natura, metaphysica, on- (mevcut): doğa, metafizik, onto-
tologica, causa, scientia, cetera. loji (varlıkbilim), neden, bilim ve
Numerus vocabulorum Latino- bunlar gibi (vb). Latince kelime-
rum magnus est! lerin sayısı çok fazla! (ne çok!)
86
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
D. SAYILAR (Numeri)
I. Sayı Sıfatları
G enel Tablo
I unus (-a, -um, adj.) primus (-a, -um, adj.) singuli (-ae, -a) semel
87
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE
Tem el Sayılar
Ö rnekler
Hal m. f. n.
Ö rnekler
du o saxa: iki taş (Duo doğal olarak çoğul olduğu için, saxum da
çoğul, yani saxa olur.)
du o equi: iki at
u n u s de du ob u s m alis: iki kötülükten biri
in d u obu s libris: iki kitapta
Hal m./f. n.
saxum, -i, n., taş; kaya parçası; equus, -i, m., at; castra, -orum, n., (çoğ.) askeri
kamp, karargâh, ordugâh; de + abl., -den; malum, -i, n., kötü olan herhangi bir
şey, kötülük, fenalık, bela
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Ö rn ekler
M ille (bin) sayısı bir sıfat olarak çekimsizdir. Ama çoğul haldeyken,
bir isim olur ve bir isim gibi çekilir.
Nom. milia
Acc. milia
Gen. milium
Dat. milibus
Afal. milibus
Ö rn ekler
90
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Sıra Sayılan
Ö rnek Tablo
Ö rnekler
91
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Ö rnek Tablo
92
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Sayı Zarfları
93
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
IIIIII i v v
VI VII VIII
IX X L CM
G erekli K elim eler
94
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
95
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
N um eri sex, sep tem , o cto Altı, yedi ve sekiz sayılan V'ye
significantıır cu m ad V addu n - I, II, III eklenerek gösterilir: VI,
tu r I, II, III: VI, VII, VIII. Hi om - VII, VIII. Sayıları gösteren bütün
nes n u m eroru m litte ra e add u n - harfler X, L, C, D, M harflerine ek-
tu r ad litteras X, L, G, D, M. lenir.
96
111. Ü N İ T E
A. ZAMİRLER (Pronomen)
97
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Ö rnekler
1 Cümle içinde çeşitli şekillerde ve değişik anlamlarda kullanılır. Aynı şey çoğul çekim için de
geçerlidir.
2 Şiirde kullanılır.
98
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Sahiplik bild irir ve sahip olunan şeye hal, sayı ve cins bakım ın
dan uyar. D olayısıyla I. ve II. Çekim sıfatlar gibi çekilir.
I. Şahıs
Tek. meus, mea, meum benim, benimki1
m a fs . %•l~
Ö rn ek ler jv». acjnc*
99
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
ancilla, -ae, f., hizmetçi kadm; scutum, -i, n., kalkan; teinin, -i, n., mızrak,
kargı, cirit; patria, -ae, f., vatan; galea, -ae, f., miğfer; domina, -ae, f., hanım;
emir veren ve yöneten kadm; ager, agri, m., tarla, arazi, toprak; duruş, -a, -um,
adj., sert; villa, -ae, f., çiftlik, çitlik evi; praeda, -ae, f., ganimet; dux, ducis, m.,
komutan; kılavuz, önder, lider
ıoo
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
101
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
102
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
t ’lJÜIST. -CELLABM
CRAMMATICA
AATJNA,
USl GVAg HVNUAf t l CAK
«ESK.MMttiOATJS
PARS SFCYNOA,
marrto
1 O rb erg 2006: 7.
103
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
104
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
105
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
nit: "Non est in cubiculo meo. Cornelius (bu işe) güler, ar
tık kızgın da değildir (kızgınlığı
Ecce liber tuus in mensa tu a !"
geçmiştir). Çünkü oğlunun da ki
lam Cornelius ridet neque 1-
tapları ve okumayı sevm esinden
ratus est; laetus est quia etiam
hoşlanır (sevinir, sevinç duyar,
fllius libros et litteras amat. m emnun olur).
Latincede sayıları epeyce fa zla olan III. Çekim isim ler genelde
-a, -e, -i, -o, -y, -c, - 1, -n , -r, -s, -t ya da -x ile biten isim lerdir ve
her üç cinsten de (m., f., n.) olabilirler. Kuralsız olan bu çekim deki
isim lerin genetivus halleri -is ile biter. Eril ve d işil olan isim le
rin çekim i aynıdır. Ama cin ssiz isim lerin b azı belirgin özellikte
çekim leri vardır; yine de hem tekil hem de çoğu l nom inativus, v o-
cativus ve accu sativu s çekim leri b e llid ir ve çoğul şekilleri -a ile
biter.
Bu gruptaki isim lerin tekil genetivusundaki -is takısı düşürüle
rek gövdesi bulunur ve çekim ekleri bu gövdeye takılır; örn. m iles,
m ilitis, m ., asker; gövde: m ilit-.
107
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
1 . Nominativus hali -o, -or, -os, -er, -ex, -es ile biten kelimelerin
çoğu erildir. Örneğin,
• leo, leonis, m ., aslan
• rector, rectoris, m., lider, önder; yönetici, idareci, kural koyu
cu; dümenci
• flos, floris, m., çiçek
• passer, passeris, m., serçe
• codex, codicis, m., ağaç gövdesi; elyazması kitap; kitap; d ef
ter, hesap defteri
• eques, equitis, m., atlı
2. Nominativus hali -as, -aus, -us; -is, -es; -x, -s; -do, -go, -io ile biten
kelimelerin çoğu dişildir. Örneğin,
• libertas, libertatis, f., özgürlük
108
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
109
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
110
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1. Hem eril hem de dişil cinsten bazı isim lerin çoğnl genetivus takı
sı -u m yerine -ium'dur. Bu yüzden bu tür isim lere -i gövdeli III.
Çekim isim ler adı verilir. Örneğin ars (sanat) kelim esinin çoğul
genetivusu a rtu m değil, artiu m şeklindedir.
111
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
2. mare (deniz) ve animal (canlı; hayvan) gibi bazı isim lerin tekil
ablativusları -i; çoğul genetivusları -iu m ;1 çoğul nom inativus,
vocativus ve accusativusları ise -ia takısı alır.
3. civis (cives) (vatandaş) gibi bazı kelimeler hem eril hem de dişildir.
4. Aşağıdaki kelim elerin tekil ablativus halleri, hem -e hem de -i ile
biter.
• civis (cives), civis, m ./f., vatandaş: cive = civi
• ignis, ignis, m., ateş: iğne = igni
• navis, navis, f., gemi: nave = navi
5. Aşağıdaki kelim elerin çoğul genetivus halleri, hem -um hem de
-ium ile biter.
• civitas, civitatis, f., vatandaşlık; devlet: civitatum = civitatium
• parens, parentis, m ./f., ebeveyn, ana baba: parentum = pa-
rentium
112
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
vis, vis, f. bos, bovis, m. (m./f.) sus, suis, m./f. lupiter, lovis, m.
Hal
Tekil
Çoğul
113
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
honor (honos), -oris, m., onur, şeref, itibar; makam, mevki, konum;
onur nişanesi; caput, -itiş, n., baş, kafa; tepe, zirve, doruk; kaynak,
pınar, köken, kök, baş; yaşam, hayat; sivil ya da siyasi yaşam; li
der, önder, kılavuz, baş; miles, -itis, m ./f., bir asker; (çoğul anlam
ifade eder) asker, ordu; imperator, -oris, m., önder, baş, lider, kı
lavuz; başkomutan; Roma im paratorlanna verilen unvan, im para
tor; calor, -oris, m., sıcaklık, ısı, hararet; vücut ısısı, ateş; tutkunun
verdiği sıcaklık, ateşlilik, şevk; aşk ateşi; color, -oris, m., renk; ten
rengi; dış görünüş, biçim ; canis, canis, m ./f., köpek; feles, -is, f., ke
di; virgo, -inis, f., bakire, genç kız; Virgo takım yıldızı, Başak burcu;
mors, mortis, m., ölüm; ceset; cinayet sonucu dökülen kan; ölüme
yol açan şey, öldürücü silah; mos, moris, m., âdet, görenek; töre;
örf, gelenek; professor, -oris, m ., herhangi bir bilgi dalını öğreten
kimse, hoca, öğretmen; ars, artis, f., herhangi bir bedensel ya da
zihinsel etkinlik, sanat; uğraşı; bilgi, bilim ; herhangi bir sanat ya
da bilim kuramı; gramer; bir insanın ahlaki karakteri; oratio, -onis,
f., konuşma, hitabet, nutuk, söylev; amatör, -oris, m., âşık, sevgili,
dost; ius, iuris, n., hak, adalet, yasa, hukuk; mahkeme; quidditas,
-atis, f., bir şeyin he olduğu, neliği, bir şeyin özü; kimlik, hüviyet;
realitas, -atis, f., gerçeklik, gerçek olan şeylerin (varolan şeylerin)
tümü; libertas, -atis, f., özgürlük, hürlük; hürriyet; perceptio, -onis,
f., algı, idrak; illuminatio, -onis, f., aydınlatma; aydınlanma, gereği
kadar bilgi edinme, tenevvür; tempus, -oris, n., zaman; potestas,
-atis, f., herhangi bir şeyi yapm a yetisi, gücü, yetkinlik; siyasal güç,
iktidar, erk; imkân, olanak; virtus, -utis, f., insanın bedensel ve zi
hinsel üstünlüklerinin tümü, güç, kuvvet, kudret; meziyet; (ahlak)
erdem, fazilet; (askeri) yiğitlik, kahramanlık, cesaret; societas, -atis,
f., toplum; moralitas, -atis, f., ahlak, ahlaklılık; leo, -onis, m ., aslan;
Leo takımyıldızı, Aslan burcu; mare, -is, n., deniz; lapis, -idis, m.,
taş; vox, vocis, f., ses; corpus, -oris, n., cisim ; beden, vücut; fert, ki
şi; ignis, -is, m., ateş; urbs, urbis, f., şehir, kent; Rom a kenti, Roma;
os, ossis, n., kemik; os, oris, n., ağız; senex, senis, m., yaşlı adam,
ihtiyar adam; vis, vis, f., bedensel ve zihinsel güç, güçlülük, kuvvet,
kudret, enerji; yetki, salahiyet, etki; consul, -ulis, m., konsül; rex,
regis, m., kral; dux, ducis, m ./f., lider, önder, baş, kılavuz; kuman
114
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
dan, komutan; pu ppis, -is, £., gem inin arkası, pupa, kıç; gemi; sitis,
-is, £., susuzluk; güçlü arzu, susuzluk, susamışlık; im her, -bris, m.,
yağmur, sağanak; h om o, -inis, m ./f., insan
sapientia, -ae, f., bilgelik; bilgi; felsefe; agricultura, -ae, f., ziraat, tarım; re-
ligio, -onis, f., din; ripa, -ae, f., nehir kıyısı, deniz kıyısı, sahil; regio, -onis,
f., bölge, mıntıka; ülke, memleket; caecns, -a, -um, adj., kör; Aeneas, -ae, m.,
Aeneas, Romalıların atası; stirpis (stirpsj, -pis, f„, bitkilerin sapının alt kısmı
(köküyle birlikte); kök; filiz, sürgün; soy, sülale, soy sop, silsile; kaynak, köken,
temel, başlangıç, neden
115
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Eril kelim elerin nom inativus hallerinin sonu -us, cinssiz kelim e
lerin nominativus hallerinin sonu -u ile, tekil genetivus halleri de
-us ile biten isim lerdir ve aşağıdaki gibi çekilirler.
Dat. cornu / comui (boynuz için, boynuza) comibus (boynuzlar için, boynuzlara)
1 . -us ile biten isim lerin tekil dativus halleri bazen -u i yerine -u
ile biter. Örneğin fr u c t u s (meyve; zevk, sefa; kazanç; tasarru f
hakkı) kelim esinin tekil dativusu fr u c t u i yerine fr u c tu şeklin
dedir.
2. Bazı isim ler dişil olabilir; örn. m an u s, -us, f., el.
116
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
3. dom u s (ev) kelim esi hem II. Çekim hem de IV. Çekim isim grubuna
dahildir ve şu şekilde çekilir:
117
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
gradus, -us, m., adım; casus, -us, m ., hal; şans, kaza; senatus, -us,
m., Roma Senatosu; lacu s, -us, m ., göl; m etu s, -us, m., endişe, kor
ku; m otus, -us, m ., hareket; sp iritu s, -us, m ., hafif esinti, meltem;
hava; koku; soluk, soluma; esin, vahiy; yaşam soluğu, yaşam; kibir;
cesaret; maneviyat; ruh; ex ercitu s, -us, m ., ordu; adventus, -us, m .,
gelme, geliş, varış, vasıl olma, ulaşm a, teşrif; equ itatu s, -us, m., atlı,
süvari; atlı sınıfı; cu rru s, -us, m ., iki tekerlekli araba; yarış arabası;
savaş arabası; yük arabası; flu ctu s, -us, m ., dalgalanma, titreşim,
salınım, dalga, türbülans, burgaç, girdap; su ya da hava akımı; kar
maşa, karışıklık, çalkantı; fru ctu s, -us, m ., meyve, yemiş; mali ka
zanç, gelir vb; meyve, ürün, çıkar, kazanç, getiri, ödül, yarar, fayda;
im petus, -us, m ., saldırı, atak, hamle, hücum; m agistratus, -us, m.,
yüksek dereceli memurluk; devlet dairesi; yargıçlık; vultus, -us, m.,
yüz ifadesi; yüz; versu s, -us, m ., (düzyazı) satır; (şiir) dize, mısra;
gelu, -us, n., ayaz, don; genu, -us, n., diz; veru, -us, n., şiş; acus, -us,
f., iğne; p orticu s, -us, f., kemer altı, galeri, revak, sundurma; tribu s,
-us, f., kavim; Idus, -u u m , f., (çoğ.) bir aydaki sabit günlerden biri
118
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1. Bu çekim den eril isim lere de rastlanır; örn. dies, -ei, m., gün (dies
bazen dişil olarak da geçer); m erid ies, -ei, m., gün ortası, öğlen,
öğle vakti.
2. Bazı kelim elerin tekil genetivusu -ei yerine -i ile biter; örn. plebs,
-ei (-i), f., halk, alt tabaka (tek. gen. plebi).
glacies, -ei, f., buz; fides, -ei, f., güven; sp ecies, -ei, £., görüş, bakış;
görünen şey, dış görünüş; biçim , şekil, form , figür, surat, suret, çeh
re, görünüm (form a); zihinle görülen şey, idea, kavram, fikir, nosyon;
acies, -ei, f., sivri uç; keskin bakış; harp safı, savaş düzeni; kıvrak
zekâ; göz bebeği; fa cies, -ei, f., yüz; effigies, -ei, f„, imge, şekil, suret,
tasvir, temsil; series, -ei, f., sıra, dizi, seri
119
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
sub + abl.: -nın altında, aşağısında; aeternitas, -atis, f., sonsuz olma durumu, son
suzluk; sonu olmayan gelecek zaman, ebediyet; malum, -i, n., elma; prunum, -i,
n., erik; infans, infantis, m./f., bebek, küçük çocuk; cubiculum, -i, n., yatak odası;
triclinium, -i, n., yemek odası; sofra (yemek sırasında uzanılan ya da üzerindeki
yastıklara yaslanılan Romalılara özgü üç geniş sedirden oluşan masa); tablinum
(tabulinum), -i, n., aileye ait arşivlerin vs saklandığı oda, çalışma odası; balkon,
teras, veranda; resim galerisi; lararium, -i, n., Roma evinde, evin koruyucu tanrı
ları Lares'in tasvirlerinin bulunduğu şapel; Lares, -um f-ium), m., (tek. Lar, Laris,
m.) evin koruyucu tannlan; culina, -ae, f., Roma evine özgü mutfak; latrina, -ae, f.,
tuvalet; peristylium, -i, n., evin içinde yer alan sütunlarla çevrili avlu; vehiculum,
-i, n., araç, vasıta, ulaşım aracı vb; Maria, -ae, f., Romalı kadın adı; İsa'nın annesi
nin adı, Meryem; gena, -ae, f., [genel, çoğ.): genae, -arum, f., yanak; res, rei, f., şey,
madde, eşya, olay, söz, iş, durum vb; bir şey; vakıa, olgu; mesele, olay; kendinde şey;
gerçeklik; yaşam, yaşantı; mal mülk; getiri, kazanç, çıkar, fayda, avantaj; neden, se
bep, temel; iş; dum (bağ.): -iken, sırasında
120
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Yunanca Latince
mousike, es, f., müzik sanatı, müzik musica, -ae, f.
Çekim Ö rnekleri
121
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
122
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
123
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
-que {bağ.): = et: ve (Cümlede birebiriyle ilişkili ikinci kelimenin sonuna takılır.)
124
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
mediaevalis, -is, m ./f., ortaçağ [medium (orta) + aevum (çağ) + alis]; aetas,
aetatis, f., yaşam süresi, yaşam, yaş; çağ; hodiernııs, -a, -um, adj., günümüze
ilişkin, bugünün-; Miletus, -i, m., Miletos liman şehri; Milesius, -a, -um, adj.,
Miletoslu; Pythagoreus (Pythagorius), -a, -um, adj., Pythagoras'la ilgili, Pytha-
gorasçı; Ephesus, -i, f., Ephesos antik kenti; Ephesius, -a, -um, adj., Ephesoslu;
Elea, -ae, f., Aşağı İtalya'da Lucania bölgesinde yer alan ve Veli a olarak da anı
lan şehir; Eleaticus, -a, -um, adj,, Elealı; Eleates, -ae, m., Elea vatandaşı, Elealı
125
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
divinus, -a, -um, adj., tanrısal; sophistes, -ae, m. (sophista, -ae, m.), sofist;
sophisticus, -a, -um, adj., sofiste ait, sofistle ilgili, sofiste özgü; maximus, -a,
-um, adj., en büyük, magnus (büyük) sıfatının en üstünlük derecesi; post
acc., -den sonra; classicus, -a, -um, adj., Roma halkının bir sınıfına dair; en
yüksek smıfa dair; en yüksek rütbeden, üstün, olağanüstü, klasik; Elis, -idis, f.,
Peloponnesos'un batı ucunda, Olympia'nın yanındaki Yunan kenti; Eleus, -a,
-um, adj., Elisli; Citium, -i, n., Kıbrıs'ta bir liman kenti; Citieus, -a, -um, adj.,
Kitionlu; praeclarus, -a, um., adj., parlak, çok parlak, çok net; çok güzel; üstün,
seçin, soylu, ünlü, şöhretli; hayranlık uyandırıcı
126
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Stoicus, -a, -um, adj., Stoik felsefeye ilişkin, Stoik felsefeye özgü, Stoik felsefe
nin; Stoica: Stoik Felsefe; Stoica, -onun, n„, [çoğ.) Stoik felsefe; Stoicus, -i, m.,
Stoik felsefeci, Stoik; Thales, Thalis (Thaletis), m., Thales; Zeno (Zenon), Zeno-
nis, m., Zenon; Xenophanes, -is, m., Ksenophanes; Pythagoras, -ae, m., Pytha
goras; Diogenes, -is, m., Diogenes; Laertius, -a, -um, adj., Kilikya'da bir liman
şehri olan Laertes (Alanya yakınındaki antik kent) doğumlu, Laertesli; Lucreti
us, -i, m., Lucretius; Cicero, Ciceronis, m., Cicero; orator, -oris, m ., hatip
127
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Annus: Yıl
Ante: Önce
AAC (aac): anno an te C hristum : İsa'dan önceki yılda (İÖ)
AC ÎACN / a.Ch.n.): an te C hristum : İsa'dan önce (İÖ)
AD: A n n o D om ini: İsa'nın doğduğu yılda, İsa'dan sonra (İS)
ACN: an te C h ristu m n atu m : İsa'nın doğum undan önce (doğmuş
olan İsa'dan önce) (İÖ)
Thales, ca. 625 a.Ch.n. - ca. 547 a.Ch.n. (Thales, circa 625 an te
C h ristu m n a tu m - circa 547 an te C h ristu m natum ): Thales, İÖ
yak. 625-547
A naxim ander, ca. 610 a.Ch.n. - 546 a.Ch.n. (Anaxim ander, circa
610 a n te C h ristum n a tu m - circa 546 a n te C hristum natum ):
Anaksim andros, İÖ yak. 610-546
Pythagoras, ca. 582 a.Ch.n. - 500 a.Ch.n. (Pythagoras, circa 582 a n
te C h ristu m n a tu m - circa 500 an te C h ristum natum ): Pytha
goras, İÖ yak. 582-500
H eraclitus, ca. 576 a.Ch.n. - ca. 480 a.Ch.n. (H eraclitus, circa 576
an te C h ristu m n a tu m - circa 480 an te C hristum natum ): He-
rakleitos, İÖ yak. 576-480
***
Boethius, -i, m., Boethius; ultimus, u lte r sıfatının (ulter, -tra, -tru m , adj., en
son) en üstünlük derecesidir; Augustinus, -i, m ., Augustinus; eonfessio, -onis,
f.( itiraf; tövbe; natus, -a, -um, adj., doğmuş olan; circa, {zarf) yaklaşık, civarın
da, aşağı yukarı, takriben, yaklaşık olarak; Anaximander, Anaximandri, m .,
Anaksimandros; lupus, -i, m ., kurt; vinum, -i, n., şarap
128
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
quot ... tot: ne kadarsa ... o kadar; vir, viri, m., (II. çekim) erkek, adam; koca;
quasi, (zarf) sanki, -miş gibi; amare: sevmek; cogitatio, -onis, f., düşünme, te
fekkür; düşünce, fikir, karar; düşünme yetisi, mantıksal çıkarım yetisi; actio,
-onis, f., yapma, etme, yapıp etme; edim, eylem, fiil, iş, amel; etkinlik; insan
davranışı; praecipuus, -a, -um, adj., başka şeylerden önce yer verilen; özel,
ayrıcalıklı; başlıca, esas, ilk; notio, -onis, f., kavram, nosyon, genel tasarım;
düşünce, fikir; metaphysica, -ae, f., metafizik; logica, -ae, f. (logice, -es, f.),
mantık; ontologia, -ae, î., ontoloji, varlıkbilim
129
V. Ü N İ T E
A. FİİLLER (Verbum)
Bir cüm lenin yapıtaşlan n dan olan fiil doğmak, düşünmek, dön
mek vb gibi bir eylem, oluş, durum vs anlatan bir kelim edir ve her
dilde kendine özgü niteliklere veya çekimlere sahiptir.
Türkçede fiiller -mek, -mak vb m astar hallerindeki eklerin atıl
m asıyla elde edilen gövdelerine zaman ve şahıs ekleri getirilerek
çekilirler; örneğin okumak, fiilin m astar halidir. Sondaki -mak eki a-
tıldığm da, fiilin gövdesi ortaya çıkar: oku-. Bu gövdeye belirli çekim
ekleri getirilince fiil çekilmeye başlar. Örneğin oku-muş, oku-du. Fi
ilin özne veya nesneyle ilişkisine göre belirlenen biçim ine çatı denir
ve etken, edilgen şeklinde ayrılır. Etkende fiilin anlattığı iş doğrudan
doğruya özne tarafından yapılır (Ayşe okuyor); edilgende ise ya özne
hiç belirtilm ez (Ayna kırıldı) ya da ta rafın d an veya -çe ifadesiyle
açıklanır (Cam Ayşe tarafından kırıldı; Hükümetçe açıklandı). Özne
fiilde anlatılan işi yaparken o işten bizzat etkilenmişse, bu durum
dönüşlü fiillerle b ild irilir (giyindi, yıkandı). Fiillerin nesne (tümleç)
alıp almadığı da cüm lenin doğru kurulumu için önem taşır. Fiillere
Ne? Neyi? Kimi? soru la n sorularak nesne alıp almadıkları öğrenilir.
Nesne alan fiillere geçişli (Ayşe kediyi sevdi), almayan fiillere ise
geçişsiz denir (yürüdü, uçtu). Bunun dışında Türkçede fiilim si adı
verilen ve cüm lede isim , zarf ya da sıfat gibi iş gören fiiller de m ev
cuttur (ağlayan çocuk; sevm enin bin türlü hali).
130
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
III. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken mastarı -ere ile bitenler;
örn. leg e re (okumak).
IV. Çekim fiiller: Şimdiki Zaman etken mastarı -ire ile bitenler;
örn. au dire (işitmek).
II. ve III. Çekim fiilleri birbirin den kolaylıkla ayırt edebilm ek
için, II. Çekimden fiillerin Şimdiki Zaman 1. tekil şahıslarının -eo
ile, III. Çekimden fiillerin ise -o ile bittiğine d ikkat, ed ilm elid ir.
131
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
yazılabilir. Oysa örnek cüm ledeki nom inativus, yani özne, Gaius; ki
tap (librum) ise nesnedir ve accusativus halindedir.
8. Latincedeki düzenli fiiller dört ana öğeden oluşur ve her bir fiilin
Şim diki Zaman, Geçm iş Zaman ve Edilgen Geçmiş Zaman gövdesi
bulunur. Fiiller bu gövdelere getirilen şahıs ve zaman takılarıyla
çekilir.
132
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
İlk öğe, fiilin etken Şimdiki Zaman 1. tekil şahıs çekimidir. İkinci
öğe, fiilin Şimdiki Zaman etken mastarıdır. Ü çüncü öğe, fiilin etken
Geçmiş Zaman 1. tekil şahıs çekimidir. D ördü n cü öğe, fiilin edilgen
Geçmiş Zaman gövdesidir. Bu gövdeye Geçmiş Zaman edilgen ortaç
(sıfat fiil) gövdesi ya da Supinum da denir.1
1 Latincede gerek Geçmiş Zaman edilgen ortaç (sıfat fiil) gerekse Supinum farklı kullanımlara
da sahip olduğundan söz konusu gövdenin adlandırılmasında karışıklığa yol açılabilir; bu
yüzden bu gövdeye Edilgen Geçmiş Zaman gövdesi demek daha uygun görünüyor.
2 Ayrıca fiilin Şimdiki Zaman mastarı bilinmiyorsa, bu gövdeye -re takısı getirilerek bulunur.
133
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
I. am av-i: amav-
II. m on u -i: m o r a
lli. leg-i: leg-
IV. audiv-i: audiv-
Fiillerin Geçmiş Zaman gövdesine eklenen takılarla yapılan çe
kim, etk en ça tı G eçm iş Zam an, G elecekte G eçm iş Zam an ve -M iş'li
Geçm iş Zam anı oluşturur. Ayrıca gövdeye eklenen -isse takısıyla fi
ilin etk en G eçm iş Zam an m a sta rı oluşturulur (am av-isse; m on u -
isse; leg-isse; audiv-isse). Bu arada özellikle III. Çekim fiillerin g öv
deleri farklıdır. Bu konuda sözlükler en büyük yardımcıdır.
M a sta r (Inflnitivus)
134
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
H a b e r K ip i
Şim diki Zam an
E tken Çatı
135
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
E dilgen Çatı
136
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
E dilgen Çatı
Gelecek Zaman
Etken Çatı
137
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
E dilgen Çatı
Şahıs I. n. m. IV.
Geçmiş Zaman
Etken Çatı
138
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
E dilgen Çatı
Edilgen geçm iş zam anlardaki fiiller üç takılı bir sıfat gibi çekilir.
Fiilin hangi cins, sayı ve halde olacağını, isim ve sıfat uyumunda
olduğu gibi, cüm lenin öznesinin cinsi, sayısı ve hali belirler.
Şahıs I. n. m. IV.
Tek. 1 amatus. -a, -um sum monitus, -a, -um sum lectus, -a, -um sum auditus, -a, -um sum
2 amatus es monitus es lectus es auditus es
3 amatus est monitus est lectus est auditus est
Çoğ. 1 amati, -ae, -a sumus moniti, -ae, -a sumus lecti, -ae, -a sumus auditi, -ae, -a, sumus
2 amati estis m oniti estis lecti estis auditi estis
3 amati sunt moniti ser.'.. lecti sunt auditi s i:'! t
Örneğin,
Gaius amatus est.
Gaius sevildi.
139
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Şahıs I. EL m. IV.
Edilgen Çatı
Şahıs I. n. m. IV.
Tek. 1 amatus, -a, -um m onitus, -a, -um lectus, -a, -um ero auditi's, -a, -um
ero ero ero
2 amatus eris m onitus eris lectus eris auditus eris
3 amatus erit m onitus erit lectus erit auditus erit
Çoğ- 1 amati, -ae, -a moniti, -ae, -a eri lecti, -ae, -a erimus auditi, -ae, -a,
erimus mus erimus
2 amati eritiş m oniti eritiş lecti eritiş auditi eritiş
3 amati erunt > m oniti erunt , lecti erunt > auditi erunt ■„
140
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Şahıs I. n. m. IV.
E dilgen Çatı
Şahıs / I. n. ın . IV.
Tek. 1 amatus, -a, -um monitus, -a, -um lectus, -a, -um auditus, -a, -um
eram eram eram eram
2 amatus eras m onitus eras lectus eras auditus eras
3 amatus erat monitus erat lectus erat auditus erat
Çoğ- 1 amati, -ae, -a era- moniti, -ae, -a lecti, -ae, -a era auditi, -ae, -a,
mus eramus mus eramus
2 amati eratis m oniti eratis lecti eratis auditi eratis
3 amati erant m oniti erant lecti erant auditi erant
141
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Mastarlar
142
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
143
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
144
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
difflcile: difficilis sıfatının neut. nom.; difflcile est: zordur, zor iştir, zor şeydir
145
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
placeo, placere, placui, placitum, 2, v., hoşa (hoşuna) gitmek, beğenilmek; dat.
alan bir fiil; bu yüzden Caesar kelimesi dat. haldedir; obsideo, obsidere, obse-
di, obsessum, 2, v., kuşatmak; dico, dicere, dixi, dictum, 3, v.» demek, söylemek,
anlatmak, açıklamak
146
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
musa, -ae, f., esin perisi; can, canere, cecini, cantum, 3, v.» şarkı söylemek, bir
türkü tutturmak; {kuşlar) şakımak; scribo, scribere, scripsi, scriptum, 3, v.,
yazmak, kaleme almak; rego, regere, rexi, rectıım, 3, v., yönetmek, idare etmek,
hâkimiyet kurmak; curro, currere, cucurri, cursum, 3, v., koşmak, hızla koş
mak, uçup gitmek; umbra, -ae, f., gölge; cado, cadere, cecidi, casum, 3, v., düş
mek; {gök cisimleri) batmak, çökmek; video, videre, vidi, visum, 2, v., görmek;
aquila, -ae., f., kartal; volo, volare, volavi, volatum, 1, v., uçmak
147
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
bibo, bibere, bibi, bibitus, 3, v., içmek; tempus, temporis, n., zaman; muto,
mutare, mutavi, mutatlım, 1, v., bir yerden bir yere hareket etmek, yer değiş
tirmek; renk değiştirmek; daha iyi ya da daha kötü bir şeye dönüştürmek; bir
şeyi değiştirmek; değişmek; mitto, mittere, misi, missıım, 3, v., göndermek,
yollamak; aedifico, aedificare, aediflcavi, aedificatum, 1, v., bina dikmek, in
şa etmek; culpo, culpare, culpavi, culpatum, 1, v., suçlamak; alo, alere, alui,
alitum, 3, v., beslemek; uro, ürere, ussi, ustum , 3, v., yakmak, yakıp kül et
mek; mundus, -i, m., dünya, yeryüzü; insanlık; (öte dünyaya karşılık) bu dünya;
perdo, perdere, perdidi, perditum, 3, v., bozmak, mahvetmek, harcamak; apis
(apes), -is, f., an; Carthago, -irıis, f., Kartaca şehri; Dido, Didonis, f., Kartaca
şehrinin kraliçesi; frater, fratris, m., erkek kardeş, birader; ambulo, ambula-
re, ambulavi, ambulatum, 1, v., yürümek; specto, spectare, spectavi, specta-
tum, 1, v., bakmak; seyretmek; ad + acc., bir şeye doğru
148
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Burada geçen ce p it fiili io 'lu fiiller diye tabir edilen fiiller grubu
na girer. Bu fiiller III. Çekim grubundandır, ama çekimleri IV. Çekim
grubundan bir fiilin çekimine benzer.
H aber Kipi
E tken Çatı
forum, -i, n., Formu, şehir meydanı, pazar yeri; soror, sororis, f,, kız kardeş; se
natus, -us, m., yaşlılar meclisi, senato; laboro, laborare, laboravi, laboratum,
1, v., çalışmak, emek sarf etmek, iş görmek; clamo, clamare, clamavi, clama-
tuın, 1, v., bağırmak, haykırmak, bas bas bağırmak, çığlık atmak, avaz avaz ba
ğırmak; yüksek sesle çağırmak, seslenmek; terreo, terrere, terrui, territum,
2, v., korkutmak; capio, capere, cepi, captum, 3, v,, almak, kapmak; ele geçirip
sıkıca tutmak; (zihinsel olarak) kavramak, anlamak, idrak etmek
149
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Edilgen Çatı
Başka Örnekler
Urbs Troia post decem annos çapta et incensa est. Troia 10 yıl
sonra zapt edildi ve yakıldı.
Ego feci magnum errorem. Ben büyük bir hata yaptım.
Magnes lapis ferrum ad se allicit. Mıknatıs taşı demiri kendine
çeker.
Aspicit ad me. Bana bakıyor.
Cupio mutare vitam. Hayatımı değiştirmek istiyorum.
Agricolae hortum foderunt. Çiftçiler bahçeyi kazdılar.
Ego sum servus, sed nec furtum feci nec fugi. Ben bir köleyim, ama
ne hırsızlık yaptım ne de kaçtım.
Ieci libellos in faciem eius. Kitapları onun yüzüne fırlattım (attım).
Uxor Gaii peperit filium. Gaius'un karısı bir oğlan doğurdu.
facio, facere, feci, factum, 3, v., yapmak; kılmak vb; allicio, allicere, allexi,
allectum, 3, v., çekmek; baştan çıkarmak, cezbetmek; aspicio, aspicere, aspexi,
aspectum, 3, v., bakmak, seyretmek, dikkatli bakmak, farkına varmak, görmek;
dikkat etmek; cupio, cupere, cupivi, cupitum, 3, v., özlem duymak, hasreti
ni çekmek, arzulamak, çok istemek, dilemek; fodio, fodere, fodi, fossum, 3, v.,
kazmak, kazıp çıkarmak; fugio, fugere, fugi, fugitum, 3, v., kaçmak, tüymek;
kaçınmak; n e c . . . n e c . . . , n e ... ne de . . . ; iacio, iacere, ieci, iactum, 3, v., atmak,
fırlatmak; pario, parere, peperi, partum, 3, v., doğurmak, basıl etmek
150
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
151
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
vir, viri, m., adam; gladiator, -oris, m., gladyatör; non, olumsuzluk bildiren bir
zarftır ve çekimsizdir; neco, necare, necavi, necatum, 1, v., öldürmek, katlet
mek, kılıçtan geçirmek
152
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
çekilecekti. Burada önem li bir husus da, fiilin üç takılı bir sıfat
gibi çekileceğidir. Örneğin cüm ledeki nom inativus halindeki ke
lime pu ella olsaydı, p u ella dişil bir kelime olduğu için fiil n eca ta
est olacaktı: Puella a gladiatore n e ca ta est. Kız gladyatör tara
fından öldürüldü.
somnium, -i, n., rüya, düş; video, videre, vidi, visuım, 2, v., görmek; algılamak,
anlamak; rex, regis, m., kral; nuntius, -i, m., haberci, ulak
153
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
Etken: Puella porcas vaccasque vocat. Kız dom uzlan ve inekleri ça-
ğmyor.
Bu cüm ledeki vocat fiili, vocare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3.
tekil şahsıdır. Bu cüm lenin çoğul halde iki nesnesi vardır: porcas
ve vaccas. Bu iki nesne birbirine et (ve) bağlacı yerine aynı anla
ma gelen -que bağlacıyla bağlanm ıştır.
E dilgen: Porcae vaccaeque vocatae sunt a puella. D om uzlar ve
inekler kız tarafından çağrıldı.
Edilgen cüm lede iki nom inativus olduğu için, fiil Edilgen Geçmiş
Zaman 3. çoğul şahıs çekim indedir ve bu iki kelime de dişil old u
ğundan, vocatae sunt şeklindedir.
porca, -ae, f., dişi domuz; vacca, -ae, f., inek; voco, vocare, vocavi, vocatum, 1, v.,
çağırmak, seslenmek; doceo, docere, docui, doctum, 2, v., öğretmek, bilgi ver
mek; docet, docere fiilinin, etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; scribis, scribere
fiilinin etken Şimdiki Zaman 2. tekil şahsı; fortuna, -ae, f., şans, talih; fortuna
secunda: iyi şans; fortuna adversa: kötü şans, kötü talih; regit, regere f i i l i n i n
etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; vitium, -ii, n., kusur, ayıp, leke; ahlaki ku
sur, hata, yanılgı, kötülük; dil kusuru; cum, -dığı halde; cum tacent: sustukları
halde; sussalar da; taceo, tacere, tacui, tacitum, 2, v., susmak; tacent, tacere
fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı; clamo, clamare, clamavi, clama-
tum, 1, v., yüksek sesle bağırmak, haykırmak, veryansın etmek, avazı çıktığı
kadar bağırmak; clamant, clamare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. çoğul şahsı
154
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
* Nos in eadem nave sum us. Biz aynı gem ideyiz (Aynı gemide yol
alıyoruz; Aynı yolun yolcusuyuz).
* N ecessitas dat legem , n o n ipsa accipit. Zorunluluk (kader) ka
nun koyar, ama kendisi (kanun) kabul etmez.
* Qui m e am at, am at et ca n em m eu m . Beni seven (kişi) (kim ki
beni sever), köpeğim i de sever (Gülü seven dikenine katlanır).
* M ors om n ia aequat. Ölüm her şeyi eşit kılar (eşitler, aynı seviye
ye indirir; Ölüm karşısında her şey eşittir).
* Sine p in n is volare n o n fa cile est. Kanatsız uçmak kolay değildir.
* Vulpes p ilu m m u tat, n o n m ores. Tilki tüyünü değiştirir, huyunu
değil.
* H om ines am pliu s ocu lis qu am a u rib u s cred u n t. İnsanlar ku
laklarından çok gözlerine inanır (İnsanlar duyduklarından çok
gördüklerine inanır).
* Cogito, ergo sum . Düşünüyorum, öyleyse varım.
* N on sch olae, sed vita e discim us. Okul için değil, hayat için öğre
niyoruz.
* Fugit invida aetas. Kıskanç öm ür akıp geçiyor.
eadem (zamir), aynı; in eadem nave: aynı gemide; necessitas, -atis, f., zorun
luluk, doğa kanunu ya da doğa yasası; kaçınılmaz kader; ipse (zamir), kendisi,
bizzat o; ipsa, ipse'nin dişil şekli (necessitas dişil bir isim olduğu için, onu
niteler); do, dare, dedi, datum, 1, v,, vermek (I. Çekimden bir fiil olmasma rağ
men düzensizdir); dat, dare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; et: de,
dahi; qui (zamir), o; omnia: her şeyi; aequo, aequare, aequavi, aeçpıatum, 1,
v., birbirine eşitlemek, bir seviyeye getirmek ya da indirgemek, denkleştirmek;
aequat, aequare fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahsı; sine + abl., -sız,
-siz; sine pinnis: kanatsız; volare, volare fiilin Şimdiki Zaman etken mastar
şekli; ad değeri taşır, bu yüzden cümlenin öznesi yerine geçer.; vulpes, -is, i.,
tilki; kurnazlık; pilus, -i, m., kıl, tüy, post; mutat, mutare fiilinin etken Şimdi
ki Zaman 3. tekil şahsı; amplius (zarf), daha fazla; quam (mukayese bildiren
zarf, -den daha; auris, auris, f., kulak; credo, credere, credidi, creditum, 3,
v., inanmak, güvenmek, itimat etmek; credunt, credere fiilinin etken Şimdiki
Zaman 3. çoğul şahsı; cogito, cogitare, cogitavi, cogitatum, 1, v., düşünmek;
ergo (zarf), o halde, öyleyse; sum, esse fiilinin Şimdiki Zaman 1. tekil şahsı;
(esse fiili, olmak ya da varolmak anlamına geldiğinden, bu cümlede benim,
yani varım anlamını verir); schola, -ae, f., okul; disco, discere, didici, 3, v., öğ
renmek; discimus, discere fiilinin etken Şimdiki Zaman 1. çoğul şahsı; invidus,
-a, -um, adj., kıskanç; fugio, fugere, fugi, fugitum, 3, v., kaçmak; (fugere, io'lu
bir fiildir)
155
V I. ÜN İT E
A. M ETİNLERDEN FİİLLER,
ÖZNELER, NESNELER
1 Bu hikâyeler Ritchie's Fabulae Faciles adlı eserden uyarlanmıştır. Bkz. Kirtland (ed.) 1903: 9.
156
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
157
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
Tek tek cüm lelerde fiili bulm ak kolaydır, ama birkaç cüm lenin
birbirine bağlandığı ileri düzeydeki m etinlerde fiiller o kadar k o
lay bulunmayabilir. Ne var ki Latincede çoğu fiilin onlarca anlamı
vardır ve hangi anlam da kullanıldığı bazen tek tek cüm lelerden hiç
anlaşılmaz. Bu yüzden belirli bir fikir akışı içindeki m etinde fiillerin
hangi anlamda kullanıldığı her zaman daha rahat kavranır.
îster y u k a rıd aki gibi basit b ir m etin olsun, ister daha karmaşık
bir metin olsun, Latince bir metni okum anın tek yolu onu cüm lele
rine bölm ek ve bu cüm lelerin de her şeyden önce fiilini, öznesini ve
nesnesini bulmaktır. Bu ilk aşam ada kafa karışıklığına sebep olm a
ması için cüm lenin diğer öğelerini, sıfatlarını, zarflarını, edatlarını,
bağlaçlarını vs bir kenara bırakmak, fiile ve özneye odaklanmak en
iyisidir. Fiilden, özneden ve nesneden emin olunduktan sonra diğer
öğeleri cümleye katmak ve anlam landırm ak daha doğru olur. Ama
bazı cüm lelerin fiilleri gizli özne içerir ve bu öznenin kimi kastet
tiğini anlamak için, bu ilk işlem sırasında en yakın cümlelerdeki
nesnelerin veya diğer öğelerin de işin içine katılması icap edebilir.
Örnek olarak yukarıdaki metni bu açıdan inceleyelim.
M e tn in C üm leleri
158
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
C ü m lelerin Fiilleri
habito, habitare, habitavi, habitatum, 1, v., bir yerde yaşamak, oturmak, bir yeri
mesken tutmak, bir yere yerleşmek; odi, odisse, osurn, 3, v., nefret etmek (Eksik
Çekimli Fiil); volo, velle, volui, volutum, v., istemek; venio, venire, veni, ventum,
4, v., gelmek; içeri gelmek, içeri girmek; dormio, dormire, dormivi, dormitum, 4,
v., uyumak; cubo, cubare, cubui, cubitum, 1, v., yatmak, uykuya yatmak, uyumak
159
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
C üm lelerin Ö zneleri
1 B kz . İ ş a r e t Z a m i r l e r i , s . 176-180.
160
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
rarl anmamış tır. Ama söz konusu cüm lede başka .herhangi bir
nom inativus kelim e olm adığı için fiilin öznesinin yine Iu n o o l
duğu açıktır.)
5. m isit: gönderdi; Kim gönderdi? Cevap: Iu n o = Iu n o m isit: Iuno
gönderdi. (Bu cüm lenin de öznesi yazılmamıştır, ama f i i l i n i n 3.
tekil bir şahsı niteliyor olm ası tekil bir öznesi olduğunu göste
rir ve bu durumda metnin anlam bütünlüğüne dikkat edilerek
önceki cüm lelerin öznesine başvurulur. Dolayısıyla bu cüm lenin
öznesinin de yine Iu n o olduğu bellidir; çünkü ondan başka bir
nom inativus kelime yoktur.)
6. v en e ru n t: geldiler; Kimler (neler) geldi? Cevap: hae: bunlar
(serp entes) = h a e (se rp e n te s) v e n e ru n t: bunlar (yılanlar) gel
diler. (Bu cüm lede v e n e r u n t fiili çoğu l b ir özneye işaret ettiği
için, öznenin çoğu l b ir kelim e olm ası gerekir. Hae, işaret zam i
ridir ve dişil, çoğu l ve nom inativus haldedir. Öyleyse cüm lenin
öznesidir. Bu zam irin kim in yerine kullanıldığını bulm ak için
önceki cüm lede aynı sayı ve cinste bir kelime aramak gerekir.
Bu işlem de b ir önceki cüm ledeki sadece s e rp e n te s kelim esinin
bu özellikleri taşıd ığı görülür ve cüm lenin öznesi olduğu anla
şılır. Bu tür durum larda tek gerekli şey, kelim elerin cinslerinin
ve hangi çekim grubundan olduklarının çok iyi öğrenilm iş o l
masıdır.)
7. dorm iebat: uyuyordu; Kim uyuyordu? Cevap: H ercules = H ercu
les dorm iebat: Hercules uyuyordu.
8 . cu baban t: yatıyorlardı; Kimler yatıyorlardı? Cevap: Gizli Özne.
(Bu cüm lenin öznesi yazılmamıştır. Sadece fiilin çoğul olm ası b i
ze öznenin 3. çoğul şahıs olduğunu gösterir. Böyle bir durumla
karşılaşıldığında bir önceki ya da onun da öncesindeki cümlelere
bakılır. Bir tek çoğul halde se rp en tes kelimesi vardır; ama bu
cüm lenin gidişatına uygun düşmemektedir. O zaman bu cüm le
nin öncesindeki cüm lenin diğer unsurlarına bakmak gerekir ve
b ir önceki cüm lede H ercules'in kardeşiyle birlikte uyuduğundan
bahsedildiği görülür. Dolayısıyla cüm lenin gizli öznesinin Her
cules ve kardeşini kastettiği anlaşılır.)
161
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Alcmena, -ae, f., Hercules'in annesi Alcmena; tanrı Iupiter'den hamile kalıp
Hercules'i doğurmuştur, bu yüzden Iupiter'in eşi Iuno ondan nefret etmekte
dir; infans, infantis, adj., bebek, konuşma yetisini henüz kazanmamış; infans,
infantis, m ./f., bebek
162
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1 B k z . A p p o s it io , s. 168-169.
163
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
in cunis, sed in scu to m agn o cu baban t. (Ne var ki) beşikte değil de,
(aksine) büyük bir kalkanın için d e yatıyorlardı. Bu tür kelimeler
Türkçeye çevrilirken her zaman söylenmeyebilir.)
iam (zarf): artık, o esnada, tam o anda
itaqu e (bağlaç): ve böylece, bu yüzden
e som no: uykudan (e + abl., -den; som nus, -i, m ., uyku)
164
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Gerekli Bilgiler
165
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
166
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Latince fiiller arasında, bazı çekim leri eksik fiillere Eksik Çe
k im li F iiller denir.1 En önem lileri şunlardır:
odi, odisse, 3, v., nefret etmek
m em in i, m em in isse, 3, v., hatırlam ak
coepi, coep isse, 3. v., başlam ak
167
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Örnek Cümleler
Appositio (Eşleme)
168
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Edatlar (Praepositiones)
169
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
170
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
171
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
içinde, arasında,
bünyesinde, dahi intra parietes: duvarların içinde,
linde, içerisinde, arasında
intra konum
kapsamında, zar intra quattuor annos: dört yıl
fında, süresi içinde içinde
(yer, zaman)
-den dolayı, -den
ob stultitiam tuam: senin aptallı
ötürü, dolayısıyla,
sebep, ğın yüzünden
ob -dığı için, yüzünden,
neden quam ob rem: bu yüzden, bu sebep
namına, hesabına,
ten, bunun için
sebebiyle
per noctem: gece boyunca, gecele
yin, bütün gece
boyunca, süresince
per montes: dağlar boyu, dağların
arasından
hareket; aracılığıyla, ka
per vos: sizin sayenizde, sizin vası
per araç; nalıyla, suretiyle,
tanızla, aracılığınızla
sebep yardımıyla, yoluyla,
per aetatem periit: Yaşlılıktan do
ile, sayesinde, vası
layı öldü.
tasıyla, yüzünden,
per deos iuro: tanrılar adına yemin
-den dolayı, sebe
ederim, tanrılara yeminim olsun (ki)
biyle; adına
equum post carrum ponere: atı
arabanın arkasına koşmak
arkasına, arkasın
paucis diebus post mortem Africa-
dan, arkadan, -den
ni: Africanus'un ölümünden birkaç
post konum sonra, sonra, -in ar
gün sonra
dından, izleyen (yer,
post urbem conditam: Şehrin
zaman)
(Roma'nm) kuruluşundan sonra
post tergum: arkasında, sırtında
ötesinde, -in dışın
da, çok ötesinde, praeter naturam: doğadan uzak
-den öte, -den uzak
praeter konum
hariç olmak üzere,
praeter paucos: birkaçı hariç, bir
haricinde, -in dışın
kaçı dışında (haricinde)
da, -den başka
yakınında, yanında,
prope me habitavit: Benim yanım
prope konum yakın, yakında, -e
da yaşadı.
bitişik, -e yakın
propter hoc: bundan dolayı
sebep, -den dolayı, için,
propter propter metum mortis: ölüm kor
neden yüzünden, ötürü
kusu yüzünden
172
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
boyunca, boydan
boya, ortasından,
ventus trans flumen flat: Rüzgâr
trans hareket üzerinden, bir ta
nehir boyunca esiyor.
rafından öbür ta
rafına
173
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
174
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
175
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
176
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
h ic, h aec, h oc: bu (benim yanım daki bir şeye ya da son bahsetti
ğim konuya işaret eder); örn. h ic h om o: bu adam.
iste, ista, istu d: şu (senin yanındaki bir şeye, konuşma konusu
olan şeylere ya da ikinci şahıslara işaret eder); örn. fu ro r iste tuus:
senin şu deliliğin.
ille, illa, illud: o (senin ya da benim değil de, üçüncü şahsın ya
nındaki bir şeye ya da en uzakta olana işaret eder); örn. Ego ille
q u em n osti: Tanıdığın o kişi işte benim.
is, ea, id: o (ille zam irinden daha hafif vurguludur.)1 Bu işaret
zamiri, III. Ünitede anlatılan Şahıs Zamirlerinin 3. şahsı olarak kul
lanılır.
idem , eadem , idem : aynı
ipse, ipsa, ipsum : (vurgulu işaret zamiri) bizzat kendisi, şahsen
o vb (başkası değil, bizzat o)
m. f. n. m. f. ... n.
1 ille, iste, is zamirleri vurgu farklılıkları içermelerine rağmen cümle içinde bazen o, bazen şu
diye Türkçeye çevrilebilir.
177
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
h ic h om o: bu adam
haec signa: bu işaretler
hae fem in ae: bu kadınlar
m. f. n. m. f. n.
Nom. iste ista istud isti istae ista
m. f. n. m. f. n.
Nom. ille illa illud illi illae illa
Acc. illum illam illud illo s illas illa
Gen. illiu s illiu s illiu s illorum illarum illorum
Dat. illi illi illi illis illis illis
Görüldüğü gibi ille (o) zam irinin çekimi, iste (şu) zamirinin çeki
mine benzer.
178
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
m. f. n. m. f. n.
Nom. is ea id ei / ii / i eae ea
m. f. n. m. f. n.
m. f. n. m. f. n.
Dat. ip s i ip s i ip s i ip s is ip s is ip s is
Ö rnekler
179
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
aderat, ad + esse kalıbından oluşan adesse (bir yerde olmak, hazır bulunmak)
fiilinin Şimdiki Hikâye Zamanı 3. tekil şahsı; tamquam: sanki gibi, -mis gibi,
adeta
180
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Üç Takılı Sıfatlar
m. f. n. m. f. n.
m./f. n. m./f. n.
(Omnis tekil isim leri nitelediğinde her; çoğul isim leri niteledi
ğinde ise genellikle hütün olarak çevrilir.)
181
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
m./f. n. m./f. n.
Nom. animans animans animantes animant:. ■
Voc. animans animans animantes animantia
Acc. animantem an im an s animantis / animantes animantia
Gen. animantis animantis animantium animantium
182
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
d eform is, deform e, adj., çirkin; d eform is fem ina: çirkin kadın
difficilis, difficile, adj., zor, meşakkatli; difficilis res: zor mesele
facilis, facile, adj., kolay; rahat, halledilebilir; facilis res: kolay
mesele
fortis, fo rte , adj., cesur, güçlü; fo rtis h om o: güçlü adam
gravis, grave, adj., ağır; yüklü; ciddi; d olor gravis: ağır acı
hu m ilis, h u m ile, adj., aciz; mütevazı; sıradan; h u m iles casae:
mütevazı evler
m orta lis, m ortale, adj., ölümlü; h om in es m ortales: ölüm lü in
sanlar
im m ortalis, im m ortale, adj., ölüm süz; dii im m ortales: ölüm süz
tanrılar
inanis, in an e, adj., boş; v e n te r inanis: b oş mide, boş karın (aç
karın)
levis, leve, adj., hafif; levis cibu s: hafif yiyecek
m ollis, m olle, adj., yumuşak, esnek; m ollis harena: yumuşak
kum
pin gu is, pin gu e, adj., şişm an, semiz; pin gu is agnus: semiz kuzu
sim ilis, sim ile, adj., benzer; sim ilis m atris: annesine benzer
dissim ilis, dissim ile, adj., benzem ez, ayrı, farklı; dissim ilis m a t
ris: annesine benzem ez
tristis, triste , adj., üzgün, hüzünlü; tristis nox: hüzünlü gece
tu rpis, tu rp e, adj., aşağılık, adi, utanç verici, çirkin; tu rp is h o
m o: adi adam
velox, velocis, adj., hızlı, tez, seri; eq u u s velox: hızlı at, hızlı k o
şan at
S ıfatların D ereceleri
venter, ventris, m., karın; harena, -ae, f., kum; agnus, -i, m., kuzu; similis ve
dissimillis sıfatları gen. veya dat. bir kelimeyle kullanılır; nox, noctis, L, ge ce
183
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
nitelik veya nicelik bakım ından artışını dile getirir (örn. daha gü
zel, daha çok). En üstünlük derecesi ise sıfatın nitelik veya nicelik
bakımından en yüksek artışını dile getirir (örn. en güzel, en çok vb).
Sıfatların üstünlük derecesini oluşturm ak için genel olarak eril
ve dişil sıfatlara -ior, cinssiz sıfatlara ise -iu s takısı eklenir.
En üstünlük derecesini oluşturm aksa, -issim u s (-a, -um ) takısıy
la mümkündür.1
184
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
benzemez,
daha farklı çok farklı, en farklı
farklı, ayrı
Ö rn ekler
185
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
186
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
eo, ire, ivi (ii), itıım , v., gitmek; (düzensiz çekim fiil); carus, -a, -um, adj., değerli
187
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
fat bu tür mukayese cüm leleri kurmaya yarar. Burada carius, carus
(değerli) sıfatının cinssiz üstünlük derecesidir; çünkü nihil (hiçbir
şey) kelim esiyle birlikte gider. Tua amicitia ise mukayese oluşturan
ablativus halindedir.)
Quid est fo e d iu s avaritia? Açgözlülükten daha iğrenç bir şey var
m ı? (Bu cüm lede de foedius, foedus (iğrenç) sıfatının cinssiz üstün
lük derecesidir ve quid soru kelim esiyle birlikte gitmektedir.)
Nullus locus esse debet carior nobis nostra patria. H içbir yer
bizim için vatanım ızdan daha değerli olmamalı. (Bu cüm lede esse
fiiliyle birlikte giden debet fiili m astarlarla böyle kullanıldığında
bir zorunluluk bild irir ve olm ak zoru n d a, olm ası icap eder, -e m ec
bur vb anlamına gelir. Nullus sıfatı olum suz olduğu için, fiil olum
suz anlam kazanmıştır.)
Argentum est vilius auro, aurum virtutibus. Gümüş altından
daha düşük kırattadır, altın ise erdem lerden (daha düşük kıratta
dır).
Facta sunt difficiliora dictis. Eylemler sözlerden daha güçtür.
Lux sonitu est velocior. Işık sesten daha hızlıdır.
Sol maior est terra. Güneş yeryüzünden daha büyüktür.
Iudex est sapientior rege. Yargıç kraldan daha bilgedir.
Virtus mihi est carior gloria. Erdem benim için şan ve şöhretten
daha değerlidir.
Patria mihi vita mea est carior. Vatan benim için kendi hayatım
dan daha değerlidir.
Pater tuus est sapientior rege. Senin baban kraldan daha akıllı.
foedus, -a, -um, adj., iğrenç, tiksinti verici, çirkin; debeo, debere, debui, debi-
tum, 2, v., borçlu olmak
188
VII. ÜNİTE
189
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
die fecit lucem . Secundo die ışığı yarattı, ikinci gün gök kub
beyi yarattı (ve) buna gökyüzü
fecit firm am entum , q u od vo-
adını verdi (dedi). Üçüncü gün
cavit caelum . Tertio die co e g it
suları tek bir yere topladı ve
aquas in unum locum , et edu -
topraktan bitkileri ve ağaçları
xit e terra plantas et arbores.
m eydana getirdi. Dördüncü gün
ûuarto die fecit solem et lu-
güneşi, ayı ve yıldızları yarattı.
nam et stellas. û u in to die f e
Beşinci gün havada uçuşan kuş
cit aves quae volitant in aere, ları ve sularda yüzen balıkları
et pisces qui natant in aquis. yarattı. Altıncı gün tüm hayvan
Sexto die fecit om nia anim an- ları yarattı, hemen ardından da
tia, postrem o hom inem , et q u - (hemen sonra da) insanı (yarat
ievit die septim o. tı); yedinci günde de dinlendi.
G erekli B ilgiler
190
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
191
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
(Bunlar cüm lenin ana öğeleridir. Cümle içindeki diğer öğeler sı
fat, zarf, edat vb konum undadır ve bu öğelerle ilgili gerekli bilgiler
ilgili başlıklar altında verilmiştir.)
Metnin karmaşık cüm lesinde, yardım cı cümle esas cümleye bir
ilgi zamiriyle bağlıdır ve Latincede bu tür cümlelere Sıfat Yardımcı
Cümlesi veya îlg i Cümlesi adı verilir. Çünkü yardım cı cümle, esas
cümledeki ilişkili kelimeyi bir sıfat gibi nitelemektedir. Bu cüm lenin
192 I
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Bir yardım cı cüm leyi önceki cüm lelere bağlayan zam irdir ve bağ
lı olduğu kelim enin sayısını ve cinsini alarak bağlandığı cümleyi bir
sıfat gibi niteler. Çekimi şöyledir:
1 Quo (abl.), cümlenin gerektirdiği şekilde kendi başına veya edatlarla kullanılır.
193
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Yukarıdaki m etinde geçen cüm leler ışığında, bir sıfat cüm lesinin
ilgi zam iriyle nasıl kurulduğu anlaşılabilir.
İlk cüm ledeki qu ae ilgi zam iri ile kurulan cümle, aves kelim esini
bir sıfat gibi niteler. Aves (kuşlar), cüm lenin nesnesidir, dolayısıyla
dişil bir kelime olan avis (kuş) kelim esinin çoğul accusativus hali
dir. Bu kelim enin yerini tutan ilgi zam iri qu ae (ki onlar, ki o kuşlar)
da avis kelim esi gibi dişil ve çoğuldur. Ama bu ikisi aynı halde de
194
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1 W a l k e r 1835: 19.
195
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Gerekli Bilgiler
finxit: fln gere fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı (flngo,
fingere, flnxi, flctum, 3, v., biçim lendirm ek, biçim vermek, şekillen
dirmek, taslak çıkarmak, yapmak)
corpus: bedenini (acc.)
hominis: insanın (gen.)
e limo: balçıktan (e + abl., -den; limus, -i, m ., çamur, balçık)
terrae: yerin, dünyanın, yeryüzünün (gen.)
dedit: dare fiilinin etken Geçmiş Zaman 3. tekil şahsı
illi: ona (bedene) (işaret zamiri: dat. tek. n.)
animam: ruhu, canı, soluğu (acc.)
196
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
197
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Basit Cüm le: Deus fin xit corpus hominis. Tanrı insanın bedenini
biçim ledi.
Özne: Deus (nom.)
Fiil: fin xit
Nesne: corpus (acc.)
Bileşik Cüm le: Deus fin xit corpus hominis e limo terrae et dedit
illi anim am viventem. Tanrı in sanın bedenini yeryüzünün b a lçı
ğından biçim ledi ve ona canlı (soluk alıp veren, yaşayan) bir ruh
verdi (bahşetti; can verdi).
198
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Bu cümle bir Sıfat Yardımcı cüm lesidir. Buradaki ilgi zamiri qu-
am (ki onu, ki o kadım) esas cüm ledeki m u lierem (kadını) (acc. f.)
kelim esine uymaktadır. Bu yüzden dişil ve tekil haldedir. Yardımcı
cüm lenin öznesi D eus olduğu için, qu am ilgi zamiri nesne konu
m undadır (Ex ea form a v it m u lierem qu am d ed it sociam Adam o:
Ondan kadını biçim ledi, ki onu  dem 'e eş olarak verdi).
Ö rnekler
199
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
İkinci metinde dikkat çekici unsurlardan biri de, de dit illi ani-
m am viventem (ona yaşayan bir ruh verdi) ve detraxit u n am e cos-
tis eius dorm ien tis (uyayan onun (Âdem uyurken) kaburgalarından
birini çekip aldı) şeklindeki iki cüm ledeki v iv en tem ve d orm ien tis
ifadeleridir. Bu ifadeler fiilden türetilm iş sıfattır ve Latincede Parti
cipium ya da Fiil-Sıfat olarak adlandırılır.
Latince cümlelerin kurulumunda önem li rol oynayan Participium
fiilden türediği için, cüm lede yarı fiil, yarı sıfat işlevi gören bir öğe
dir ve gramerde Fiilimsi adı verilen gruba dahildir. Participiumun
fiil olarak bir zamanı ve çatısı vardır; sıfat olaraksa ilişkili olduğu
kelimeye hal, cins ve sayı bakım ından uyarak çekilir.
İ
Latincede 3 çeşit participium vardır: Şimdiki Zaman Participi-
umuf Geçmiş Zaman Participium u ve Gelecek Zaman Participiumu.
Şimdiki Zaman Participium u ve Gelecek Zaman Participiumu et
ken, Geçmiş Zaman Participium u ise edilgen anlamdadır.
Participiumun Kurulumu
Etken
200
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Tekil Çoğul
Hal
m./f. n. m./f. n.
Nom. ama-ns ama-ns ama-ntes ama-nti a
seven sevenler
Acc. ama-ıı tem ama-ns ama-ntis / ama-ntes ama-ntia
seveni sevenleri
Gen. ama-ntis ama-ntis ama-ntium ama-ntium
sevenin sevenlerin
Dat. ama-nti ama-nti ama-ntibus ama-ntibus
sevene, seven için sevenlere, sevenler için
Abl. ama-nti / ama-nte ama-nti / ama-nte ama-ntibus ama-ntibus
sevenden, sevenle sevenlerden, sevenlerle
Etken
201
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
E dilgen
Ö rn ekler
R iden s pu ella can tat. Gülen kız şarkı söylüyor (Kız gülerek şarkı
söylüyor), (ridens, rid ere fiilinin Şimdiki Zaman participium u dur
ve pu ella (kız) kelim esini bir sıfat gibi niteler, yani hal, sayı ve cins
bakım ından pu ella ile birlikte gider.)
R id en tem p u e ru m vidim us. Gülümseyen bir çocuk gördük, (pu-
eru m , accusativus olduğu için rid e re (gülmek) fiilinin Şimdiki Za
man participium u olan r id e n te m de accusativus haldedir.)
E uripides red ien s ad dom u m a ce n a est laceratu s a canibus.
Euripides akşam yem eğinden (sonra) evine dönerken köpekler tara
fından param parça edildi.
Facta d u cu m vivent. Komutanların yaptığı işler yaşayacak, (faç
ta (yapılan işler, başarılar) fa ce re fiilinin Geçmiş Zaman çoğul cin s
siz participium udur ve adeta bir isim gibi cüm lenin öznesi konu
mundadır.)
Rosae m ixtae in te r lilia fu lgen t. Zambaklar arasına karışmış
güller parıl parıl parlıyor.
D ecus p o situ m in v irtu te e st veru m . Erdemin içine yerleşm iş
onur (erdemde bulunan onur), hakikidir (hakiki onurdur).
Participiumun Zamanları1
202
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
3. Gelecek Zaman participium ları ise, -cak olm ak, bir şeyi yap m ak
üzere olm ak (örn. le ctu ru s sum : okumak üzereyim; auditurus
sum : işitm ek üzereyim) anlamına gelir ve dolayısıyla esas cüm
lenin fiilinden sonraki b ir zamana işaret eder. Örneğin,
Cicero p ro fe ctu ru s R om am n o n expectavit. Rom a'ya gelmek
üzere yola çıkan Cicero, beklem edi.
203
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Deponens Fiiller
1 Bu fiiller, etken çekim şekillerini adeta bir kenara bırakmış izlenimi verdiklerinden, adlarım
de-ponere (bir kenara bırakmak) fiilinden almışlardır.
204
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
205
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE
seguor, segui, secutus, 3, v., dep., takip etmek, izlemek, peşine düşmek
Haber Kipi)
gradior, gradi, gressus, 3, v., dep., yürümek, adım atmak, ilerlemek, gitmek;
yaşamak, yaşayıp gitmek, kendine bir hayat tarzı belirlemek, bir yol tuttur
mak; morior, mori, mortuus, 3, v., dep., ölmek; patior, pati, passus, 3, v. dep.,
katlanmak, dayanmak
206
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
207
VIII. ÜNİTE
A. METİN ANALİZLERİ
WKm
1 W a l k e r 1835: 87-89.
208
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
G erekli B ilgiler
1 B k z . S u p i n u m , s. 218-220.
209
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
M u lier resp on dit: "D eu s pro- cevap verdi: "Tanrı onu yasak
ladı. Eğer ona dokunursak,
h ib u it id. Si n os tetigerim u s
öleceğiz." "Hiç de değil," dedi
illum , n os m oriem u r." "M in i
yılan, "siz ölm eyeceksiniz (ha-
m e," in q u it serpen s: "v os n on
utor, uti, usus, 3, v., dep., faydalanın tadım çıkarmak; comedo, comedere,
comedi, comesum, 3, v., yemek;
210
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
G erekli B ilgiler
1 B k z . Zarflar, s. 229-231
211
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 B k z . D o l a y l ı Cü m le , s. 225-229.
212
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
G erekli B ilgiler
213
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
214
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Mulieri quoque dixit: Ego affi- açacağım (bin türlü bela sara
cağım). Çocuklarını acı çekerek
ciam te multis malis: tu pari-
(acı içinde) doğuracaksın ve sen
es liberos in dolore; tu sub viri erkeğin hâkimiyeti altında ola
caksın (erkeğin hâkimiyetine g i
potestate eris, et ipse domina-
receksin), o da (bizzat kendisi)
bitur tui. sana hükm edecek."
215
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
G erekli B ilgiler
216
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
G erekli B ilgiler
B. İLGİLİ METİNLERDEN
YENİ GRAMER KURALLARI
217
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Supinu m
218
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Ö rn ekler
219
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
E m ir Kipi
220
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
E tken Çatı
E dilgen Çatı
mirari (şaşırmak,
mirare (hayret et) m iramini (hayret edin, hayret ediniz)
hayret etmek)
sequi (takip etmek) sequere (takip et) seguimini (takip edin, takip ediniz)
meminisse (hatır
memento (hatırla) mementote (hatırlayın, hatırlayınız)
lamak)
221
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Ö rnekler
Lauda! Öv!
L au date! Övün; Övünüz!
Cape! Al!
Capite! Alın; Alınız!
M itte! Gönder!
M ittite! Gönderin; Gönderiniz!
A m bula! Yürü!
A m b u la te! Yürüyün; Yürüyünüz!
D oce! Öğret!
D ocete! Öğretin; Öğretiniz!
Incipe! Başla!
In cip ite! Başlayın; Başlayınız!
Im ple! Doldur!
Im p lete! Doldurun; Doldurunuz!
N osce te! Kendini bil!
Vale, et m e sem p er ama! H oşça kal ve beni daima sev!
N ota b e n e! Not alın! (îyice) Dikkat edin! (Metinlerde okuyucu
nun dikkatini çekmek am acıyla kullanılır.)
Vide infra! Aşağı bakın! (Metinlerde okuyucunun dikkatini çek
mek am acıyla kullanılır.)
Curre, p u er! Koş, çocuk!
ite dom um , p u e ri! Eve gidin, çocuklar!
M anete, om n es! Herkes kalsın!
E stote fidele s! Güvenilir (samimi) olun!
Esto stu d io s u s ! Çalışkan ol! (Azimli ol!)
Cura, flliu s! Dikkat et, oğul!
Curate, filii! Çocuklar (oğullar), dikkat edin (dikkat ediniz)!
M ihi ign osce! Beni affet!
Carpe diem ! Gününü iyi değerlendir! (Günün m eyvesini der!)
Habe, senex, vita m laetam ! Ey yaşlı, mutlu bir yaşama sahip ol!
R esp on d ete Latine, qu aeso! Lütfen, Latince cevap veriniz!
Vale! H oşça kal! Sağlıcakla kal!
Festina, serve! Ey köle, acele et! (çabuk ol; koştur!)
Dic, M arce, se n te n tia m tu a m ! Fikrini söyle, Marcus!
222
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
D önüşlü Zam ir
223
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİ NCE
224
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Örnekler
225
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Düz Cüm le
Dolaylı Cüm le
Görüldüğü gibi, düz cüm lenin fiili est, erat ve erit, dolaylı cüm
lede esse, fuisse ve futurus esse şeklinde sırasıyla Şimdiki Zaman,
Geçmiş Zaman ve Gelecek Zaman m astarlarına dönüşmüştür.
Bu bilgiler ışığında yukarıdaki m etinde geçen dolaylı cüm leyi ele
alacak olursak, buradaki cognoverunt (anladılar) cüm lesi esas cüm
le, se esse nudos (kendilerinin çıplak olduğunu) ifadesi ise yardım cı
cümledir. Esas cüm lenin fiili cognoverunt, cognoscere fiilinin etken
Geçmiş Zaman 3. çoğul çekimidir. Öznesi kendi içinde gizlidir ve
Âdem ile H avva'yı işaret etmektedir. Yardımcı cüm lenin öznesi d ö
226
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
nüşlü bir zam irdir (se) ve kural gereği accusativus haldedir ve Âdem
ile Havva'yı nitelediğinden çoğuldur. Yardımcı cüm lenin m astarı ise
esse'dir. Esse bir accusativus sıfatla gitmektedir: nudos. Bu sıfa
tın çoğul accusativus halde olm ası yine öznelerin çoğul olm asından
kaynaklanmaktadır. Sıfatın eril olm ası ise, Latincede bir sıfatın ni
telediği iki özne varsa ve bunlardan biri eril bir kelimeyse, sıfatın
da eril olm ası gerektiğindendir.
Bu dolaylı cüm leyi tam tersi bir mantıkla düz cümleye şöyle çe
virebiliriz:
Dolaylı Cümle: Cognoverunt se esse nudos. Çıplak olduklarını
anladılar.
Düz Cümle: (Adamus et Eva ya da ii) erant nudi. (Âdem ile Havva
ya da zam ir olarak Onlar) çıplaktılar. (Fiili (erant) Geçmiş Zamanda
yazm am ızın nedeni, dolaylı cüm lenin esas cüm lesinin Geçmiş Za
manda olmasıdır.)
Bu cüm lenin bir başkasının ağzından aktarılması gerekirse, yine
aynı mantıkla dolaylı cümle, dolaylı haber cüm lesine dönüştürüle
rek kendilerinin çıplak old u ğun u anladıklarını söylüyor denir. Bu
durum da yardım cı cüm lenin çifte m astarı olur: Dicit (dixit) se nu
dos esse cognoscere.
Bu konuda dikkat edilm esi gereken bir başka husus da dolaylı
cüm lenin esas fiili edilgense, o zaman yardım cı cümlenin öznesinin
accusativus yerine nom inativus olm ası gerektiğidir.
Dicitur Alcibiades formosissimus omnium esse suae aetatis.
A lkibiades'in yaşıtlarının (hepsinin) içinde en yakışıklısı olduğu
söylenir.
Dicitur Boethius esse ultimus philosophus Romanus. Boe-
thius'un son R om alı felsefeci olduğu söyleniyor.
Traditur Remus a Romulo necatus esse. Rem us'un Romulus ta
rafından öldürüldüğü rivayet edilir (anlatılır).
Ö rnekler
227
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
228
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Zarflar (Adverbium)
229
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Bazı zarflar ise h ic, ille gibi İşaret Zamirleriyle bağlantılıdır. Ör
neğin,
• hic: burada
• hine: buradan
• huc: buraya
• illic: orada
• illin e: oradan
• illu c: oraya
230
DESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Soru Şeldileri
231
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
232
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Latincede som lara cevap olarak tam bir evet ya da hayır yoktur.
Bunun yerine olum lu ya da olum suz cüm leler kumlur.
— Rediitne pater eius? Onun babası döndü mü?
— Rediit. / Non rediit. Döndü. / Dönmedi.
Buna rağm en etiam, ita ve sic kelim eleri ev et yerine geçer; yuka
rıdaki m etinde görüldüğü gibi minime, non ita ve non gibi kelim e
ler de hayır yerine geçer. Örneğin,
Huic ego "stu d es?" inquam; respondit "etiam ." Ona "Okulda
m ısın?" diye sordum ; "Evet" diye cevap verdi.
— Num igitur peccamus? Acaba günah mı işliyoruz?
— Minime vos quidem. Hayır, en azından siz değil?
233
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Som Zamirleri
Ö rn ekler
234
IX. ÜNİ TE
A. SUBIÜNCTIVUS KİPİ
1 Haber Kipindeki Gelecek Zaman ile Gelecekte Geçmiş Zaman, Subiunctivus Kipinde yoktur.
2 Ama Subiunctivus Kipiyle ille de Gelecek Zamanda bir anlam ifade edilmek isteniyorsa, o za
m an Gelecek Zaman Participiumuna başvurulur; örn. Haud dubito qu in facturus sit. Bunu
yapacağından hiç kuşkum yok.
235
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
236
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
E dilgen Çatı
Şahıs I. H. m. IV.
Tek. 1 amer monear legar audiar
2 ameris monearis legaris audiaris
3 am 3tur moneatıır legatur audiatur
Çoğ. 1 amemur moneamur legamur audiamur
2 amemini moneamini legamini audiamini
3 amentur moneantur legantur audiantur
Edilgen Çatı
G eçm iş Zam an
Etken Çatı
Şahıs I. n. m. IV.
Tek. 1 amave : :: monu leg audivsrira
2 amaveris monueris legeris audiveris
3 amaverit monuerit legerit audiverit
Çoğ. 1 amaverimus monuerimus legerimus audiverimus
2 amaveritis monueritis legeritis audiveritis
3 amaverint monuerint legerint audiverint
237
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
E dilgen Çatı
Edilgen Çatı
238
D ES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
capio, capere, cepi, captum, 3, v., almak, kapmak; ele geçirip sıkı
ca tutmak; (zihinsel olarak) kavramak, anlamak, idrak etmek
Etken Çatı
Edilgen Çatı
239
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
B. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE
BAĞIMSIZ CÜMLELER
240
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
241
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
audeo, audere, ausus, 2, v., cüret etmek, kalkışmak (bir mastarla kullanılır)
242
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
2. D ilek B ild iren C ü m leler: Arzu edilen veya dilenen bir şeyi
ifade eder ve olum suzu n e ile kurulur; örn. Di h a ec p roh ibean t.
Tanrılar bu şeyleri önlesin! (Dilerim tanrılar bunları engeller!); Ne
ven ian t. Gelmesinler! (Dilerim gelm ezler!); Vivant m ilite s ! Asker
ler yaşasın (Dilerim askerler yaşar! Yaşasın askerler!); Vivant n e
h o ste s ! Düşm anlar yaşam asın! (Dilerim düşm anların öm rü uzun
olmaz!)
Bu tür cüm lelerde, Şimdiki Zamana genellikle u tin am (keşke) ifa
desi eşlik eder; örn. O u tin a m m a g ister discipu lis lib ru m eras det!
Ah keşke yarın öğretm en öğrencilere kitap verse!
Bu cüm lelerde Şimdiki Hikâye Zamanındaki ifadeler, bir şeyin
şim di olm am asından dolayı duyulan üzüntüyü dile getirir; örn.
U tinam istu d ex an im o diceres. Keşke bunu yürekten söylüyor o l
saydın (Bunu samimiyetle dile getirm ediğinden dolayı üzgünüm).
-M iş'li Geçmiş Zamandaki ifadelerse bir şeyin geçm iş zamanda öyle
olm adığından dem vurur; örn. U tinam Pelides vitavisset A pollinis
arcus. Keşke Peleusoğlu (Akhilleus), A pollon'un okundan k açabil
miş olsaydı; U tinam n e n atu s fu issem . Keşke doğm am ış olsaydım
(Doğmamış olm ayı yeğlerdim) (Bu cümle ve benzerleri bazen Şimdi
ki Hikâye Zamanıyla da oluşturulabilir [Utinam n e n atu s essem ] ve
aynı anlama gelir).
243
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
244
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
245
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Bu cüm ledeki eam , düzensiz bir fiil olan ire (eo, ire, ii (ivi), itum ,
v., gitmek) fiilinin etken Subiunctivus 1. tekil şahsıdır, ire fiilinin
çekimi aşağıdaki gibidir.
Şimdiki Gelecekte
Şimdiki Gelecek Geçmiş -Miş'li Geçmiş
Şahıs Hikâye Geçmiş
Zaman Zaman Zaman Zaman
Zamanı Zaman
Tek. 1 eo ibam ibo ii / ivi iero / ivero ieram / iveram
2 ıs ibas ibis isti ieris ieras
3 it ibat ibit iit ierit ierat
246
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
S u b iu n ctivu s Kipi
Şimdiki
Şimdiki
Şahıs Hikâye Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Zam an
Zam anı
247
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Belirsiz Zamirler
248
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Örnekler1
249
X. Ü N İ T E
A. SUBİUNCTİVUS KİPİ VE
YARDIMCI CÜMLE KALIPLARI
. Zamanların Uyumu
Esas cüm lenin fiili ilk zam anlar olarak adlandırılan Şimdiki
Zaman, Gelecek Zaman, Gelecekte Geçmiş Zamanda ise, yardım
cı cümlenin fiili Şi m d ik i Zamanda çekilir. Bunun anlamı, yardım cı
cümlenin eyleminin henüz tam am lanm adığı ya da devam etmekte
olduğudur.
Buna karşılık esas cüm lenin fiili ikinci zam anlar olarak adlandı
rılan Şimdiki Hikâye Zamanı, Geçmiş Zaman, -M iş'li Geçmiş Zaman
da ise, yardım cı cüm lenin fiili Şimdiki Hikâye Zamanında çekilir.
Bunun anlamı yine yardım cı cüm lenin eylem inin henüz tam am lan
m adığı ya da devam etmekte olduğudur.
Ama yardım cı cüm lenin eylemi tam am lanm ışsa, esas cümlenin
fiili ilk zamanlar dans a yardım cı cüm lenin fiili Geçmiş Zamanda;
esas cüm lenin fiili ikinci zam anlardansa yardım cı cümlenin fiili
-M iş'li Geçmiş Zamanda çekilir. Bunu b ir tabloyla şöyle gösterebi
liriz:
250
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Yardımcı Cümle
Esas Cümle Fiili Yardımcı Cümle Fiili
Fiili (Subiunctivus
(Haber Kipi) (Subiunctivus Kipi)
Kipi)
Tamamlanmamış
ya da Devam Eden T a m a m la n m ış Eylem
Eylem
Şimdilü Zaman
İlk
Gelecek Zaman Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman
Zamanlar
Gelecekte Geçmiş Zaman
Şimdiki Hikâye Zamanı
İkinci Şimdiki Hikâye
Geçmiş Zaman -Miş'li Geçmiş Zaman
Zamanlar Zamanı
-Miş'li Geçmiş Zaman
251
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Subiunctivus Şimdiki
İkinci Zamanlar Bağlaç
Hikâye Zamanı
mittebat (imp.)
misit (perf.) discipulos ut Platonem viderent
miserat (plusperf.)
gönderiyordu
gönderdi (göndermiş Platon'u görmeleri için (görsünler diye;
öğrencileri
bulunuyor) görebilsinler diye vb)
göndermişti
252
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Emir: Caesarem interfi.ee n e rex fiat (praes.). Kral olm am ası için
Caesar'ı öldür.
Teşvik: C aesarem interficiamus n e rex fiat (praes.). Kral olm a
m ası için Caesar'ı öldürelim.
Örnekler
253
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Latro nocte pecunias eripuit n e quis eum vid eret. Eşkıya para
yı gece çaldı ki, herhangi biri onu görm esin.
Dominus servos miserat ut cibum in castra portarent. Efendi,
köleleri ordugâha yiyecek taşısınlar diye gönderm işti.
Milites pugnant ut feminas servent. Askerler kadınları koru
mak için dövüşüyorlar.
Veni ut mfiiım amicum viderem. Arkadaşımı görmek (görebil
mek) için geldim.
Portas clausit, ne quam oppidani iniuriam acciperent. Kasaba
lılar herhangi bir zarara uğram asınlar diye kapıları kapattı.
Ego venio ut Platonem videam. Ben Platon'u görmek için geli
yorum.
Epistulam scripsi, ne Boethium viderem. Boethius'u görmemek
için mektup yazdım.
Liberi currunt ne ab barbaris interflciantur. Çocuklar barbar
lar tarafından öldürülm em ek için koşuyorlar.
Puer litteras discit ut libros legere possit. Çocuk kitapları oku
yabilmek için alfabe öğreniyor.
Libros legimus, ut multa discamus. Kitapları pek çok şey öğren
mek için okuyoruz.
Libros legimus, ut litterarum scientiam habeamus. Kitapları
edebi bilgiye sahip olmak için okuyoruz.
Corpus somno eget ut valeat. Vücut sağlıklı kalabilmek için uy
kuya ihtiyaç duyar.
Philosophiam didicistis, ut ingenium excolatis. Zihninizi geliştir
mek için felsefe öğrendiniz (Zihniniz gelişsin diye felsefe öğrendiniz).
Litteras Graecas discit, ut scripta philosophica legat. Felsefi
(olarak yazılmış) eserler okumak için Yunanca öğreniyor.
In portum philosophiae confugimus, ne erraremus. Yanlış y o l
lara sapmayalım diye felsefenin lim anına sığındık.
Edimus ut vivamus. Yaşamak için yemek yeriz.
Libros de amicitia tibi dederam ut felix esses. Dostluk hakkın-
daki kitapları mutlu olasın diye sana vermiştim.
oportet, oportuit, 2, v., gereklidir, gerekir, icap eder (Bu fiil, Latincede Şahıssız
Fiiller adı verilen gruptan bir fiildir; ayrıntılı bilgi için Ekler kısmına bakınız.)
254
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Ö rn ekler
255
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Bundan başka amaç cüm leleri üstünlük derecesi almış bir sıfat
ya da zarfla da kurulur. Bu durum da yardım cı cüm lenin başına ut
yerine, qui'nin ablativusu olan quö getirilir.
Örnekler
Adiuta milli (= adiuta me) quö hoc fiat facilius. Bana yardım et
ki, bu mesele daba kolay halledilsin. (Bu cüm ledeki fiat, facere (yap
mak) fiilinin edilgen hali olan fieri (haline gelmek, yapılmak, olmak,
kılınmak) fiilinin etken Şimdiki Zaman 3. tekil şahıs Subiunctivus
çekimidir.)
Puellae cantabant quö laetiores essent hospites. Kızlar, m isa
firler daha da neşelensinler diye şarkı söylüyorlar.
Pontem faciunt quö facilius oppidum capiant. Kasabayı daha
kolay ele geçirebilm ek için köprü kuruyorlar.
Carinae planiores erant qu am nostrarum navium, quö facilius
vada excipere possent. Gemilerinin altı bizim gem ilerim izden daha
düzdü, dolayısıyla kum sala daha kolay çıkabiliyordu (kumsalda da
ha rahat durabiliyordu).
Legem brevem esse oportet, quö facilius ab imperitis tenea-
tur. Kanunun, en basit insanın (insanların) bile kolayca anlayacağı
kadar basit olm ası gerekir.
256
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ut (olumlu)
ne (olumsuz)
Esas fiil ilk zamanlardaysa Şimdiki Zaman
qui (ilgi zamiri) Subiunctivus Esas fiil ikinci zamanlardaysa Şimdiki Hikâye
Zamanı
quö + üstünlük
dereceli bir sıfat
Esas cüm ledeki eylemin sonucuna işaret eden yardım cı cüm le
lerdir ve Sonuçta ne oldu? Bunun sonucu nedir? gibi sorulara cevap
niteliği taşır; örn. O kadar yiğ it bir ad am dı ki, ölüm e g özü kapalı
g itti (Ölüme g ö zü kapalı g id ecek kadar yiğit bir adam dı).
Sonuç Cümlesi tan tu s, -a, -um , adj. (o kadar büyük) ve talis, -e,
adj. (öyle, böyle) gibi sıfatlarla, ita, tam ve sic (öyle, o kadar) gibi
zarflarla ve cümle olum luysa u t + sub., olum suzsa u t n o n + sub.
kalıbıyla kurulur.
Zarflar
257
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Sıfatlar
Örnekler
Tam fortis est, ut nihil timeat. 0 kadar cesurdur ki, hiçbir şey
den korkmaz (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdur).
Tam fortis est, ut nihil timuerit. 0 kadar cesurdur ki, hiçbir
şeyden korkma m istir (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdur.)
Tam fortis erat, ut nihil timeret. 0 kadar cesurdu ki, hiçbir şey
den korkm uyordu (Hiçbir şeyden korkmayacak kadar cesurdu).
Tanta erat tempestas ut nautae navem non solverent. Fırtına
o kadar büyüktü ki, gem iciler yelken aç(a)madılar (denize a ç ıla m a
dılar).
Tales nos esse putamus ut âb omnibus laudemur. Herkes tara
fından övülecek şahıslar olduğum uzu düşünüyoruz.
Sententiae philosophi tam difflciles erant, ut audientes intel-
legere non possent. Filozofun fikirleri (söyledikleri) o kadar zordu
ki, dinleyenler anlayamadı.
û u in tu s tam verecundus erat ut quicquam dicere non posset.
ûuintus o kadar utanç içindeydi ki, h içb ir şey söyleyemedi.
Tanta erat tempestas ut omnes timerent. Fırtına o kadar b ü
yüktü ki, herkes korku içindeydi.
Brutus talem orationem dedit ut omnes cum eo militare vel-
lent. Brutus öyle bir konuşm a yaptı ki, herkes onunla birlikte sa
vaşmak istedi.
ûuintus carmen ita recitavit ut omnes eum laudaverint. û u in
tus şiiri öyle okudu ki, herkes onu övdü.
Senatores quidam Caesari adeo invidebant ut eum occiderint.
Bazı senatörler Caesar'ı öldürecek kadar kıskanıyordu.
ûuis tam demens est ut sua voluntate maereat. Kim kendi se
çimine üzülecek kadar delidir.
Tanta subito malacia exstitit ut se loco movere non possent. Her
şey aniden öyle sütliman oldu ki, yerlerinden kımıldayamadılar (bile).
258
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
259
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
N em o est adeo stu ltu s u t n o n d iscere possit. Hiç kimse (bir şey)
öğrenemeyecek kadar aptal değildir.
N em o est tam sen ex qu i se a n n u m n o n p n te t p osse vivere.
Hiç kimse bir yıl daha yaşayabileceğini düşünem eyecek kadar yaşlı
ol(a)maz. (Bu örnekte de görüldüğü üzere, Sonuç Cümlesi İlgi Zami
riyle de kurulabilir.)
N em o est qu i te n o n od erit. Senden nefret etmeyecek (nefret et
meyen) kimse yok.
N on ego sıım ille fe r r e u s , q u i fra tris m a erore n o n m ovear.
Ben kardeşim in derdiyle dertlenm eyecek kadar taş kalpli biri de
ğilim.
In n ocen tia e st a ffe ctio talis anim i, qu ae n ocea t n em in i. M asu
miyet, zihnin hiç kimseye zarar vermemeye yönelimidir.
Genellikle emir, istek, dilek, rica, yakarı dile getiren ve dile getiri
lenlerin akıbetinin hitap edilen kişiye bağlı olduğu cümlelerdir. Bu
cümlelerde Subiunctivus Kipinin kullanılm ası, dileğin olup olm aya
cağının kestirilem em esindendir.
Bu cüm leler olum luysa, yardım cı cüm le u t + sub. ile, olum suzsa
n e + sub. ile kurulur. Bazen u t kullanılm adan, sadece Subiunctivus
Kipinde çekilen bir fiille de kurulabilir.
Aşağıdaki örneklerde Dolaylı Emir Cümlelerinde genellikle hangi
fiillerin kullanıldığı ve cümlelerin ne şekilde çevrileceği anlaşılacaktır.
Ö rn ekler
oro, orare, oravi, oratıım, 1, v., rica etmek, istemek, yakarmak, dilemek (acc.
alır; bu yüzden te oro cümlesindeki te acc.'tur)
260
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
peto, petere, petivi, petitu m , 3, v., istemek, dilemek, rica etmek, istirham et
mek; a + ahi., birinden (istemek, rica etmek); quam celerrime: olabildiğince
hızlı, mümkün mertebe hızlı bir şekilde; persuadeo, persuadere, persuasi, per-
suasum, 2, v., ikna etmek; (dat. alır); conor, conari, conatus, 1, v., dep., çahşmak,
gayret sarf etmek, girişmek, denemek
261
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
rogo, rogare, rogavi, rogatum, 1, v., birine bir şey sormak, bir şeyi sorgulamak,
araştırmak; birinden bir şey istemek (acc. alır; bu yüzden me rogavit cümlesin
deki me acc.'tur.); iubeo, iubere, iussi, iussum, 2, v., emir vermek; veto, vetare,
vetui, vetitum, 1, v., izin vermemek, yasaklamak
262
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
OLUMSUZ
İlk Zamanlar Bağlaç Subiunctivus
timeo (praes.) veniat (praes.)
timebo (fut.) ut
timuero (fut. perf.) venerit (perf.)
korkuyorum
gelmeyecek diye
korkacağım
(gelmemesinden)
korkacaktım
263
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
OLUMLU
İlk Zamanlar Bağlaç Subiunctivus
timeo (praes.) veniat (praes.)
timebo (fut.) ne
timuero (fut. imp.) venerit (perf.)
korkuyorum
gelecek diye
korkacağım
(gelmesinden)
korkacaktım
Ö rn ekler
timeo, timere, timui, 2, v., korkmak, endişe duymak; vereor, vereri, veritus, 2,
v., dep., korkmak; metuo, metuere, metui, m etutum , 3, v., korkmak
264
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Bu tür cümleler, bir şahsın olm asını istem ediği herhangi bir ey
lem in ya da olayın önüne geçişini ya da birisini bir şey yapmaktan
alıkoym asını dile getirir. Bunlar esasen olum suz cümlelerdir. Bu
olum suzluk yardım cı cüm lenin başına ne, q u in ve q u om in u s geti
rilerek sağlanır.1
Ö rnekler
265
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Ö rn ekler
266
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
267
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
.
8 Dolaylı Soru Cümleleri
Bu kurulumu anlamak için, daha önce işlenen düz cüm lenin na
sıl dolaylı cümle haline getirildiği konusunu hatırlamak gerekir. İş
te aynı şekilde düz bir soru da dolaylı hale şu şekilde getirilir:
Düz Soru: Ubi e st Plato? Platon nerede?
Dolaylı Soru: P h ilosop h u s rogavit u b i Plato esset. F ilozof
Platon'un nerede olduğunu sordu.
Yukarıdaki dolaylı soru cüm lesinde olduğu gibi, tüm dolaylı so
rular Haber Kipiyle kurulan b ir esas cümle (philosophu s rogavit)
ve Subiunctivus Kipiyle kurulan bir yardım cı cüm leden (ubi Plato
esset) oluşur. Soru kelim esiyle başlayan yardım cı cümlenin öznesi,
söz konusu cüm ledeki Platon gibi nom inativus halde yazılır.
Aşağıdaki örnekler dolaylı soruyu oluşturan soru kelimelerinin,
öznelerin ve zam anların nasıl kullanıldığına dair bir fikir verecektir.
Ö rn ekler
268
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
269
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
270
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
271
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
272
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
273
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİNCE
ret. değil.
D em okritos'a soyluluğun ne
Democritus interrogatus, in
den ibaret olduğu sorulunca,
quo consisteret nobilitas, res şöyle cevap verdi: "Öküzlerin
274
XI. ÜNİTE
ZA M A N CÜMLESİ
1 Cum'un daha önce abl. alan bir edat olduğu ve birlikte (örn. cum am icis: arkadaşlarla) an
lamına geldiği öğrenilmişti. Buradaki cum bir bağlaçtır ve edat olarak kullanılan cum'dan
değişik kullanımları vardır. Bu yüzden iki kullanım birbirine karıştırılmamalıdır.
275
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
276
D ESC A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
277
FELSEFECİLERE Ö Z E L LATİ NCE
3. Cum ve Haber Kipi bazen geçm işte tekrar eden bir eylemi ifa -
de eder ve tekrar cüm lesi adını alır. Bu cüm leler -M iş'li Geçmiş Za
m anda kurulur; örn. Cum ad a liq u od o p p id u m venerat, tem p lu m
D ianae videbat. Ne zaman bir kasabaya gitse, Diana'nm tapm ağını
görüyordu.
278
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
279
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
280
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
SEBEP CÜMLESİ
281
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
le Türkçeye çünkü, zira, bu ned en le, m adem , m adem ki, -diği için,
-d en dolayı, -den ötürü, yü zü n d en , -e g öre gibi ifadelerle çevrilir.
Bu cümle kalıpları da b ir esas cüm le ve bir yardım cı cüm leden
oluşur ve birkaç farklı şekilde kurulabilir. Cum bağlacıyla kuruldu
ğunda, esas cüm lenin fiili Haber Kipinde, yardım cı cüm lenin fiili ise
Subiunctivus Kipinde olur.
Örnekler
Cum tu hoc facias, omnes facient. Sen bunu yaptığına göre, her
kes yapacak (Mademki sen bunu yapıyorsun, herkes yapacak).
Dux urbem non ingressus est, cum hostes extra portas urbi
essent. Düşmanlar şehrin kapılarının dışında olduğu için, komutan
şehre girmedi.
Quae cum ita sint, mors est homini ineluctabilis est. Mademki
bu şeyler böyledir (hayat böyledir), (o zaman) ölüm insan için kaçı
nılmaz bir şeydir.
Cum legerem libros de doctrinis Platonis, didici ideas de rebus
humanis et divinis. Platon'un öğretileriyle ilgili kitapları okudu
ğum için, insani ve tanrısal olguları öğrendim .
Id omitto, cum ita velis. Sen böyle istedin diye, bu meseleyi ge
çiyorum (bir kenara bırakıyorum).
Caesar, cum continente hiemare constitueret, ad Galliam re-
diit. Caesar kışı anakarada geçirm eye karar verdiği için, Galya'ya
geri döndü.
D ecim a Legio victa est, cum du x captus esset. Komutan esir
düştüğü için, Onuncu Lejyon yenilgiye uğradı.
Cum id facere non possem, quievi. Bunu yapamayacağım için,
sessiz kaldım.
Cum nuntium a duce expectavissem, ad castra tarde adveni.
Komutandan haber beklediğim den, askeri kampa geç geldim.
Cum omnem diem laboravissemus, domum non contendimus.
Bütün gün çalışm ış olduğum uzdan, eve gitmek için acele etmedik.
Id difficile non est, cum tantum equitatu valeamus. Bu zor bir
mesele değil, çünkü süvari açısından güçlüyüz.
Cum solitudo insidiarum et metuum plena sit, ratio ipsa monet
282
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
1 quia, quod, quoniam, quando: çünkü, olduğundan, olduğu için, olması yüzün
den, mademki, olduğuna göre (bir olgu söz konusuysa Haber Kipi; varsayılan
ya da sözde bir neden mevcutsa Subiunctivus Kipi)
2 propterea quod: çünkü, şu sebeple ki (bir olgu söz konusuysa Haber Kipi; var
sayılan ya da sözde bir neden mevcutsa Subiunctivus Kipi)
283
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
A ç ık la m a la r v e Ö r n e k le r
İMTİYAZ CÜMLELERİ
Cum bağlacıyla ku m lan ve olduğu halde, olsa da, her ne kadar
ise de, olmasına rağmen, halbuki, oysa vb ifadelerle çevrilen cüm
lelere İmtiyaz Cümleleri adı verilir. Bu tür cüm lelerin yardım cı fiili
Subiunctivus Kipinde kurulur ve esas cüm lenin başına genelde ta
m en (yine de, buna rağmen, her şeye rağmen) zarfı getirilir.
284
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Örnekler
Cum lupi in agro essen t, (tam en) agni n o n timebant. Kurtlar
tarlada oldukları halde, kuzular k orkm u y o rla rd ı.
Nihil me adiuvit cum posset. Y apabileceği halde, bana hiç yar
dım etmedi.
Ego me saepe nova videri dicere intelligo, cum pervetera di-
cam. Çok eski şeyler söylediğim halde, hep yeni şeyler söylüyorm u-
şum gibi bir izlenim verdiğim i biliyorum .
Cum ver appeteret, tamen hostes ex hibernis non moverunt.
Bahar yaklaştığı halde (eli kulağında olduğu halde), düşm an kışlık
ordugâhlarından hareket etmedi.
Cum Boethius multam pecuniam habuisset, felix non erat.
Boethius, çok parası olm asına rağmen, mutlu değildi.
Socratis ingenium variosque sermones scriptis suis tradidit
Plato, cum litteram Socrates nullam reliquisset. Sokrates tek bir
eser dahi kaleme alm adığı halde, Platon eserlerinde Sokrates'in b il
geliğini ve çeşitli konuşm alarını bize m iras olarak bıraktı.
Atticus honores non petiit, cum ei paterent. Atticus makam
mevki peşinde değildi, oysa hepsi onun olabilirdi.
285
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 etsi, etiamsi, tametsi: olsa bile, olsa da (çoğunlukla Haber Kipi; olası ya da
olguya karşıt durumlarda Subiunctivus Kipi)
2 quamquam (quanquam): her ne kadar, gerçi, olmasına rağmen, olduğu halde,
olmakla birlikte, velev ki, olsa bile, olsa da (çoğunlukla Haber Kipi; olası ya da
olguya karşıt durumlarda Subiunctivus Kipi)
3 licet, ut: her ne kadar, bile, gerçi, olmasına rağmen, olduğu halde, olmakla bir
likte, velev ki, halbuki (Subiunctivus Kipi; esasen licet (yasaldır, izin verilir)
şahıssız bir fiildir; ama buradaki kullanımında fiil özelliğini yitirmiştir.)
4 quamvis, quam vis licet: bununla birlikte, buna rağmen, ama, fakat, şu var ki,
yine de, her halükârda, ancak, ne var ki, mamafih, ne kadar olursa olsun, gel-
gelelim, belki, istediği kadar böyle olsun, ama (Subiunctivus Kipi; sıfatlarla,
zarflarla ve Ablativus Absolutus kalıbıyla1)
286
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
3 • Licet undique pericula impendeant, tamen subibo. Tehlike dört bir yanımı
sarmış olsa da, ben üstlerine gideceğim.
• Dicam ecjuidem, licet mihi mortem minetur. Beni ölümle tehdit etse bile,
ne olursa olsun sözümü esirgemeyeceğim.
• Urbes, licet Graecis nominibus appellentur, primigenia tamen non amit-
tunt. Şehirler Yunanca adlar taşıyor olsalar bile, yine de ilk adlarından vaz
geçmediler.
• Ut enim neminem alium nisi T. Patinam, familiarissimum suum, rogas-
set. Çok yakın dostu Titus Patina haricinde kimseye sormamış olduğunu
varsaysak bile (kabul etsek bile).
• Ut enim non efflcias quod vis, tamen mors ut malum non sit efflcies. İs
tediğin şeyi başaramamış olsan bile, yine de ölümün bir kötülük olmadığını
ispat edeceksin.
4 • Homines quamvis in turbidis rebus sint, tamen interdum animis rela-
xantur. Belki insanlar karman çorman meselelerle hemhal oluyorlar, ama
yine de zaman zaman ruhlarını dinlendiriyorlar.
• ûuam vis sit magna exspectatio, tamen eam vinces. Beklenti ne kadar bü
yük de olsa, yine de onun üstesinden geleceksin.
• ûuamvis licet insectemur Stoicos; metuo ne soli philosophi sint. İstediğimiz
kadar Stoacılara sövüp sayalım; korkarım, onlar bizim gerçek filozoflarımız.
1 Bu metinler Plinius'un Epistulae (Mektuplar) adlı eserinin 6. Kitabında yer alan 16. Mektu
bunun değiştirilmiş ve basitleştirilmiş biçimidir.
287
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
g a iu s p lin iu s t a g it o s u o s a l u t a t
GAİUS PLINIUS, SEVGİLİ TACITUS'U SELAMLAR
Petis u t tibi avunculi mei Gelecek kuşaklara doğru şe
exitum scribam, quo verius kilde aktarabilmen için sana
tradere posteris possis. Gra- dayım ın2 ölümünü yazmamı is
tias ago. ûuamvis enim avun- tiyorsun (sana dayımın ölüm üy
culus meus pulcherrimarum le ilgili bilgi yollam am ı istiyor
clade terrarum, ut populi ut sun). Teşekkür ederim. Çünkü
urbes, quasi semper apud nos her ne kadar dayım dünyanın
victurus (es en güzel yöresi
se) occide- nin yerle yeksan
rit, quamvis olduğu bir afette,
ipse pluri- diğer insanlar ve
ma opera şehirler g ibi, her
et mansura zaman aramızda
co n d id erit, yaşayacakmış gibi
multum ta- ölmüş olsa da, her
men perpe- ne kadar kendisi
tuitati eius de birçok ölümsüz
scriptorum eser kaleme almış
tuorum ae- olsa da, (yine de)
ternitas ad onun ebediliğine
det.1 senin yazılarının ölüm süzlüğü
Avunculus meus erat Mise- çok şey katacak.
ni, classemque imperio prae- Dayım (o sıra) M isenum 'da,
sens regebat. Haud dubium est emrindeki donanm asının ba
quin Misenum olim pulcherri- şındaydı. M isenum 'un vaktiyle
mum omnium urbium esset et dünyanın en güzel şehri olduğu
haud dubium quin mei avun na ve dayımın donanm asının da
culi classis omnium classium bütün don anmaların en güçlüsü
fortissima esset. olduğuna şüphe yok.
Eo die, quo tan ta e cladis O büyük felaketin başlangıcı
initium fuit, avunculus foris olan o gün, dayım evin dışında
1 Ayrıntılar altı çizili şekilde vurgulanmıştır. Bunların nasıl çevrildiğine dikkat edilmelidir.
2 Plinius'un annesi Plinia'nm erkek kardeşi.
288
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
289
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
perat illuc unde alii fugiunt. işe (bu kez) bir kahraman gibi
atıldı. Gemileri denize indirtti ve
ille adeo solutus metu, ut om-
sadece Rectina'ya değil, başka
nes illius m ali motus, omnes
birçok insana da yardım götür
fıguras, ut deprenderat oculis,
mek amacıyla kendisi de gemiye
dictaret enotaretque.
bindi (kendisi de bir gemiye at
lam navibus cinis incide- ladı). Başkalanmn kaçtığı o yere
bat, quo propius accederent, doğru hızla yol almaya başladı.
calidior et densior; iam pumi- Korkudan öylesine uzaktı ki, o
ces etiam n igriq u e et ambusti afetin her hareketini, her görün
tüsünü bizzat gözlem
leyip dikte ettirdi ve
not aldı (not aldırdı).
Yaklaştıkça, kül
ler artık daha sıcak
ve daha yoğun şekil
de geminin üzerine
yağmaya başladı; bir
yandan sünger taş
ları ve ateşten karar
m ış, yanıp kavrulmuş
1 Tascius Pomponius: Yaşlı Plinius'un dostu Pomponius Secundus'un oğlu. Adı, daha sonra
Tascius Pomponianus olarak değişmiştir.
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
291
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
292
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
293
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Locativus
294
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Tekil
Çoğul
Locativus bali, III. Çekim tekil isim lerin tekil dativusuyla (bazen
tekil ablativusuyla), çoğul isim lerinse çoğul ablativusuyla kurulur:
Tekil
Çoğul
• domus, -i, (-us), f., loc.: domi: evde; yurtta (II. Çekim tek. gen.)
• bellum, -i, n., loc.: belli: savaşta
• humus, -i, m., loc.: humi: toprakta, yerde
• rus, ruris, n., loc.: ruri: köyde
• focus, -i, m., loc.: foci: ocakta
• militia, -ae, f., loc.: militiae: askerlikte; savaşta
• hodie: bugün
• heri (here): dün
• mane: sabahleyin
• vesperi: akşamleyin
295
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Örnekler
296
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Yeri gelm işken dikkat edilecek b ir nokta da, Latincede bir yere
demek için kullanılan ad + acc. kalıbının yine şehir, büyük ada i-
sim leri ve bazı özel kelim eler için geçerli olm adığı, bunun yerine
bu isim lerin edatsız olarak kullanıldığıdır. Örneğin R om a 'ya de
mek için ad R om am değil, sadece R om am , yani kelim enin accu sa
tivus hali tek başın a kullanılır. Aynı m antıkla R om a'dan demek i-
çin de, R om a ablativus olarak, edat alm adan kullanılır.
Ö rn ekler
Dyrrachium (Dyrrhiurn), -ii, n., Dyrrachium; Apollonia, -ae, f., Apollonia; Les
bos (Lesbus), -i, f., Lesbos
297
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Ablativus Absolutus1
pomum, -i, n., elma; iacio, iacere, ieci, iactum, 3, v., atmak, fırlatmak
298
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
299
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
300
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
vaş uzam ıştı. (Ablativus A bsolutus kalıbının bir im tiyaz cüm lesi
gibi kullanıldığı görülm ektedir.)
D om ino absen te, fu r fe n e stra m pen etravit. Ev sahibi yokken
(ev sahibinin olm adığı bir sırada), hırsız pencereden içeri girdi (içe
ri süzüldü).
C u stodibu s d o rm ie n tib u s U lixes eq u o s cepit. N öbetçilerin uyu
duğu sırada, Ulixes (Odysseus) atları ele geçirdi (aldı).
û u in to fu g ie n te P om peius fo r tite r adh u c pugnabat. ûuintus
kaçarken, Pom peius hâlâ cesurane savaşıyordu.
û u in to cu m am icis co llo q u e n te , in fo ru m venit. ûuintus dost
larıyla sohbet ede ede fo ru m a girdi (geldi).
M axim as v irtu te s iacere om n es n e ce sse est volu p tate dom i-
n an te. Haz dizginleri ele aldığında (başa geçtiğinde, üstünlüğü ele
geçirdiğinde ya da haz başa geçerse; hazzm egem enliğinde), (öteki)
bütün büyük erdem ler (değerler) doğal olarak (zorunlu olarak, m ec
buren) yerle bir olur. (Bu cüm le hem Zaman Cümlesi hem de Şart
Cümlesi gibi çevrilebilir.)
S olon et P isistratu s Servio Tullio reg n a n te vigu eru n t. Solon ve
Peisistratos, Servius Tullius'un krallığı dönem inde (Servius Tullius
kralken; krallığında; Servius Tullius tahttayken vs) ünlüydüler (ün
lendiler; en güzel dönem lerini yaşadılar).
301
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
302
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
303
XII. ÜNİTE
1 Phaedrus, Fabulae, 1.13. Altı çizilerek vurgulanan gramer ayrıntılarına dikkat edilmelidir.
2 0 (ah) ünlem kelimesiyle kurulan bir ünlem cümlesi.
3 Şart cümlesi. Metinlerde geçen tüm şart cümleleri için bkz. s. 314-320
304
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
##*
1 Praesens fiillerinTürkçeye masal dili olduğu için -M iş'li Geçmiş Zamanda çevrildiğine dikkat
edilmesi gerekir.
2 P h a e d ru s, Fabulae, 1.22.
305
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.19.
306
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
*##
307
FELSEFECİLERE Ö Z EL LATİN CE
1 P h a e d ru s, Fabulae, 1.7.
308
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
***
1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.24.
309
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
1 P h a e d ru s, Fabulae, 3.9.
310
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
***
1 P h a e d ru s, Fabulae, 4.17.
311
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE
312
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
1 P h a e d ru s, Fabulae, 1.5.
313
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
Ş art C ü m le le ri
Açık Şart Cümleleri kendi aralarında cüm ledeki fiillerin zam anı
na göre üçe ayrılır:3
1 Cum bağlacı da bazen şart cüm lesi oluşturabilir; örn. Cum posces, p osce Latine. Eğer (bir
şey) isteyeceksen, Latince iste (Bir şey isteyince, Latince iste).
2 Nisi, haricinde, dışında, -den başka anlamına da gelir; öm . Inspice quid portem ; nih il hic
nisi triste videbis. Ne getirdiğime bir bak; burada büzünden başka bir şey gör(e)meyeceksin.
3 Bu zamanlar arasında zamanların uyum kurallarına göre değişiklikler olabilir.
314
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
1. Belirsiz geleceğe bakan şart cümlesi: Her iki cüm lenin fiili de
Şimdiki Zamanda çekilir.
Si Cicero Tulliam am et, Tullia eum am et. Eğer (olur da b ir gün)
Cicero Tullia'yı severse (sevecek olursa, sevebilirse), Tullia da onu
sever (sevebilir), (sub. praes. - sub. praes.)
315
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
3. Geçmişe ait olm am ış (gerçek leşm em iş) şart cü m lesi: Her iki
cümlenin fiili de -M iş'li Geçmiş Zamanda çekilir.
Si Cicero Tulliam am avisset, Ttıllia eu m am avisset. Eğer Cicero
Tullia'yı sevmiş olsaydı (ama sevmedi), Tullia da onu sevmiş olurdu
(ama sevmedi), (sub. plusperf. - sub. plusperf.)
Ö rn ekler
1 Metin içinde şart cümlelerinin Türkçeye çevirisi, Türk dilinin yapısı gereği, değişiklik arz
eder.
316
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
317
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
318
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
319
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
320
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
operam dare: kendini adamak, kendini vermek, dikkatini vermek, dikkat kesil
mek, ilgilenmek, iş edinmek
321
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
I. ÇEKİM FİİL
322
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
III. Ç E K İM FİİL
IV. Ç E K İM FİİL
323
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE
324
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
325
FELSEFECİLERE Ö Z EL LATİN CE
326
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
G. DESCARTES, SENECA'DAN
AHLAK KONULU BİR MEKTUP ALIYOR1
1 Gramer ayrıntıları ve çeviri şekilleri metin içinde altı çizili kelimelerle vurgulanmıştır.
2 Seneca, Epistulae Morales, 61.
3 m ihi (dat) + esse: malik olmak, sahip olmak.
327
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
non est. ita dico: qui imperia çıkar. İşte ben de bunu kastedi
yorum . Emirleri bile isteye kabul
libens excipit partem acerbis-
eden kişi, esaretin en acı kısmın
simam servitutis effugit, face- dan kurtulur, yani istemediği bir
re quod nolit. Non qui iussus şeyi yapmaktan. Emir altında bir
şey yapan kişi zavallı (mutsuz)
aliquid facit miser est, sed qui
değildir, sadece bu şeyi isteme
invitus facit. Itaque sic ani- den yapan kişi zavallıdır (mut
mum componamus ut quid- suzdur). Bu yüzden zihnimizi
şartların gerektirdiği şeyi (şart
quid res exiget, id velimus, et
lar ne gerektiriyorsa onu) isteme
in primis ut flnem nostri sine
ye yöneltelim ve her şeyden önce
tristitia cogitemus. hayatımızın sonu üzerine keder
dies faciunt sed animus. Vixi, re; sadece zihnimize bağlı. Ben
yeterince (uzun) yaşadım , aziz
Renate carissime, quantum
dostum Renatus. Filemi d ol
satis erat; mortem plenus exs- durdum, ölümü bekliyorum . Kal
328
XIII. ÜNİTE
329
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
330
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
Cicero: Dic (da) nom en proprium. Cicero: Özel isme bir örnek ver.
D escartes: Plato. Descartes: Platon.
Cicero: Dic (da) n o m e n appella-
Cicero: Cins isme bir örnek ver.
tivum .
Descartes: Kız.
D escartes: Puella.
Cicero: Dic (da) n o m e n co lle c- Cicero: Bir topluluk adı söyle.
tivum . Descartes: Halk.
D escartes: Populus. Cicero: Neden halka topluluk
Cicero: û u are p o p u lu s d icitu r
adı deniyor?
n o m e n collectiv u m ?
Descartes: Çünkü halk sayıca
D escartes: Quia p o p u lu s est
n u m era ri sin gu laris at m u l- tekil, ama çoğul anlam ifade
titu d in e m significans. ediyor.
Cicero: G enera n om in u m q u od
Cicero: Kaç cins isim var?
su n t?
Descartes: Üç.
D escartes: Tria.
Cicero: Quae? Cicero: Hangileri?
1 B u d iy a lo g la r iç in b k z . T ra u p m a n 2007: 220-245.
331
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
332
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
333
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
P ron om en : Zamir
Cicero: P ron om en qu id est? Cicero: Zamir nedir?
D escartes: Pars oration is quae Descartes: İsm in yerine geçen
pro n om in e pon itu r. bir cümle öğesidir.
Cicero: N u m eri p ron om in u m Cicero: Kaç tane zamir var?
q u ot su n t?
Descartes: İki.
D escartes: Duo.
Cicero: Neler?
Cicero: Qui?
Descartes: Tekil, m esela o, ç o
D escartes: Singularis, u t ille,
pluralis, u t illi. ğul, m esela onlar.
Cicero: G enera p ro n o m e n q u o t Cicero: Kaç cins zamir vardır?
su nt? Descartes: Üç.
D escartes: Tria. Cicero: Hangileri?
Cicero: Quae?
Descartes: Eril, dişil ve cinssiz.
D escartes: G enus m ascu lin u m ,
Cicero: Zamirler ya belirli ya da
fem in in u m , n eu tru m .
belirsizdir. Belirli zamire ör
Cicero: P ron om in a su n t au t fi-
n ita aut in fin ita. Da exem p- nekler ver.
334
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
A diectivu m : Sıfat
335
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
Verbum: Fiil
336
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
337
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
Adverbium: Zarf
Cicero: Adverbium quid est? Cicero: Zarf nedir?
Descartes: Pars orationis q u - Descartes: Fiili niteleyen, açıkla
ae verbo adicitur et verbum yan ve tamamlayan bir cümle
explanat atque implet. öğesidir.
Cicero: Cui dictioni adverbium Cicero: Bir zarf hangi kelimeyi
adicitur? etkiler?
Descartes: Vel verbo vel adver- Descartes: Ya fiili, ya zarfı ya da
bio vel adiectivo. sıfatı.
338
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
Participium: Fiil-Sıfat
339
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
G erundium : Fiil-isim
340
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
C on iu n ctio: Bağlaç
341
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
Praepositio: Edat
Cicero: P raepositio qu id e st? Cicero: Edat nedir?
D escartes: Pars ora tion is quae, Descartes: Başka kelimelerin
önüne geldiğinde, onların
aliis partib u s oration is pra-
anlamını tamamlayan ya da
eposita, sig n ification em ea-
değiştiren bir kelime türü.
ru m im p let aut m utat.
Cicero: Edatlar hangi hallerle
Cicero: d u ib u s ca sib u s praepo- (hangi halde isimlerle) bir
sition es serv iu n t? likte gider?
342
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
A ccen tu s: Aksan
Cicero: In qu a syllaba a ccen - Cicero: Âksam hangi heceye yer
tu m pon im u s. leştiririz?
1 Vergilius'un Aeneis adlı destanının başlangıç dizesi olan bu cümlede arma, -orum , n. (çoğ.),
savaş anlamına gelir ve m ecazi anlamdadır. Kelimenin ilk anlamı ise savunma silahı; silah
lardır ve genel olarak silah anlamı bilinir. Aynı şey, virum kelimesi için de geçerlidir (virum,
adam; yiğit).
343
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
co? de?
344
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
345
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
346
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
Cicero: Qui quae pars orationis Cicero: Qui (ki o) ne çeşit bir ke
est? lime?
Descartes: Pronomen. Descartes: Zamir.
Cicero: Quale pronomen? Cicero: Ne çeşit bir zamir?
Descartes: Relativnm prono Descartes: îlgi zamiri.
men.
Cicero: Yerine geçtiği ad ne?
Cicero: Quid est eius nomen
D escartes: V iru m (adam).
antecedens?
Cicero: Qui (ki o) zamirinin cin
Descartes: Virum.
si ne?
Cicero: Qui cuius est generis?
Descartes: Eril.
Descartes: Masculini.
Cicero: Sayısı ne?
Cicero: Cuius numeri est?
Descartes: Tekil.
Descartes: Singularis.
Cicero: Quare numerus singu Cicero: Neden tekil sayıda çekil
347
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
348
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
349
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİNCE
1 Bu metin, Descartes'in Dissertatio de Methodo (Yöntem Üzerine Konuşma) adlı eserinin bazı bö
lümlerinin basitleştirilerek değiştirilmiş biçimidir. Tam çevirisi için bkz. Dürüşken (çev.) 2013a.
350
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
351
II. KİTAP
355
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
Ama hiç kuşkusuz bütün bu süreç yukarıda bah sed ild iğ i ka
dar şiirsel olm am ıştır; özellikle de R om a'n m , kim liğinin en ö-
nemli göstergesi saydığı kendi diline Yunancadan yepyeni felsefi
terimler kazandırm a aşam asındaki kaygıları ve çektiği sık ın tı
ları düşünüldüğünde. Çünkü Lucretius ve C icero'dan başlayarak
ûuintilianus'a kadar genel b ir değerlendirm e yapılacak olursa,
Romalı edebiyatçıların ve düşünürlerin Yunan filozoflarının fe l
sefi ve bilim sel öğretilerin e uygun terim ler bulm a, bu lam adık la
rında da o terim in Y unancasım h iç değiştirm eden kullanm a ya da
Yunanca terim leri olduğu gibi L atinceleştirm e uğraşısıyla gece
yakılan kandillerin cılız ışığın da epeyce b ir zaman g eçird iği g ö z
lerden kaçm az.1
Bu uğraşının duayenlerinden Lucretius, Epikuros felsefesinin
ilkelerini konu alan D e R eru m N atura (Doğa) adlı şiirini kaleme
alırken, Yunan atom cu kuramın terim lerini Latin diline kazandırma
telaşmdaydı. Çünkü bu konu Rom a'da henüz yepyeniydi, dolayısıy
la Lucretius'tan önce atom cu kuramla ilgili şöyle sistem li herhangi
bir kelime dağarı m evcut değildi.2 Kısaca Lucretius'un işi çok zordu
ve o bu zorluğu, eserini adadığı M em m ius adlı dostuna şöyle hitap
ederek dile getirdi:3
356
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
357
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
358
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
359
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
tür kavramlarda hâlâ çile çekiyor olm ası bu olum suz durumun en
iyi kanıtıydı.
Seneca (İÖ 4-İS 65), Latin diline yepyeni terim ler kazandırdığı
için C icero'ya övgüler yağdırm akla birlikte, tıpkı Lucretius gibi,
hâlâ Latin dilinin yetersizliğinden şöyle dem vu ruyordu:1
360
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
361
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
362
D E S C A R T E S L A T İN C E Ö Ğ R E N İY O R
363
FELSEFECİLERE Ö ZEL LATİN CE
364
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
365
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
366
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Özel term inolojisi olan ve özel bir b ilgi gerektiren sanat ve bilim
dallarını konu edinen Latince m etinlerin çevirisinde yaşanan sıkın
tının benzeri felsefi m etinler için de geçerlidir. Hatta felsefi m etin
ler, diğer bilim dallarından öte tamamen soyut kavramlarla dolu
olduğundan, cüm lelerin anlam landırılm ası temel sözlükler, özgün
sözlükler, çevirm enin dil becerisi ya da konuya hâkimiyetinden öte
çok iyi bir zihinsel kavrayışı ve felsefi duyuşu da gerektirdiğinden,
daha büyük gayret içerir.
Çok iyi Latince gramer bilinse de, Latince felsefi metinlerin çeviri
sinde felsefi dile özgü Latince terimlerin anlamının tam olarak kavra-
namamasmdan kaynaklanan temel bir zorluk yaşanır. Çünkü Klasik
Latincenin çoğu felsefe terimi, yukarıda anlatıldığı üzere, Yunanca
terimlerin çevirisidir ve dolayısıyla asıl anlam lan Yunan felsefecileri
ne özgü anlayışta gizlidir. Latince yazılmış her antikçağ felsefe metni
dönüp dolaşıp bir yerden Yunan dili, edebiyatı ve felsefesine dokunur.
Bu yüzden ele alınan Latince felsefe metni yukanda belirtilen tüm
aşamalara tabi tutulmuş olsa bile, cümle içindeki terimler hem Yunan
hem de Latin kültüründeki anlamlanyla karşılaştmlmadan çevrilme
ye çalışılırsa, cümlelerin anlam landm lm ası sorunlu olur.
Terimleri karşılaştırm anın anlamı, ele alman konuyla ilgili Yu
nan felsefecilerin m etinlerinin de çalışılm ası ve söz konusu Latince
metnin yazarından önce Yunan yazarının da konuyla ilgili görüş
lerine vakıf olunm asıdır; tıpkı Latin kültürüyle ilgili yapılacak her
tezde konuya önce Yunan'm nasıl yaklaştığına vakıf olunm ası gibi.
Çoğu Yunanca felsefe terim inin b ir özelliği, ilk edebi metinler
olan Hom eros m etinlerinde açıkça tespit edilebileceği üzere, Yunan
367
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
368
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
369
II. BOLUM
1 Bu metinlerin derlendiği kaynak edisyonlar: Ritter & Preller (ed.) 1869; Pizzo (ed.) 1559;
ICnust (ed.) 1886.
370
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
371
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
hesi. ipse dixit iğnem esse du. Her şeyin ilkesinin ateş
oldu ğu n u ,, her şeyin ateşten
principium rerum et cuncta
ibaret olup her şeyin yine ona
ex iğne constare in eumque döneceğini (onda çözüleceğini)
resolvi omnia; et omnia esse söyledi; ayrıca her şeyin hare
372
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Manet enim idem fluminis no- Çünkü nehrin adı aynı kalır, a-
m en , aqua transmissa est. ma sular (çoktan) akıp gitmiştir.
Heraclitus neminem qui- Herakleitos kimsenin öğren
dem audivit, verum se sui in- cisi olmadı, ama kendini kendi
vestigandae veritati dedisse, gerçeğini araştırmaya adamış ol
omniaque ex se m e t ipso didi- duğunu ve her şeyi kendi kendi
cisse ait. ne öğrenmiş olduğunu ifade etti.
373
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
374
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
375
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 Bu metin Cicero'nun Academ ica (2.37.118) adlı eserinden bazı değişiklikler yapılarak almtı-
lanmıştır.
376
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
377
III. B Ö L Ü M
LUCRETİUS, d e r e r u m n a t u r a
(DOĞA ÜZERİNE)
378
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
***
1 insanlara; insanoğullarma.
2 Lucretius, De R erum Natura, 1.146-155.
3 necessest = necesse est.
379
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
380
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Gerçekten tek tek her varlığa has doğurgan atomlar2 olmamış olsa,
olur m uydu hiç, her varlığın belli bir anası?
O halde her varlık belirli tohum lardan yaratıldığından,
bunlardan doğarak ışığın kıyılarına3 kavuştuğundan,
her birinin içinde bulunan kaynağa (maddeye) ve atomlarına
(doğurucu öğeler) uygun olarak;
381
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Doğanın her şeyi tekrar kendi atomlarına ayırdığını düşün bir de,
ve şeyleri3 asla hiçliğe indirgemeyeceğini.
Çünkü bir varlık ölüme yazgılı olmuş olsaydı, kendini oluşturan
parçalarıyla birlikte,
ne var ne yoksa her şey birden kopup yok olup giderdi,
gözlerim izin önünde;
başka hiçbir güce gerek kalmazdı çünldj, parçalarını birbirinden
ayırıp da
aralarındaki bağları koparacak türde.
Oysa her şey sonsuz atomlardan ibaret olduğuna göre,
görülen o ki doğa izin vermez h içbir şeyin ölmesine,
ta ki bir güç çıkıp da karşılarına, ya bir vuruşta onları
parçalarına ayırana kadar
382
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
O halde h içbir şey asla hiçliğe dönüşm ez, tam tersi hepsi
çözülerek kendi m addelerinin atom larına dönerler gerisin geri.
7. Clinamen: Sapma2
383
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
1 creasset = creavisset.
2 rastgele bir zamanda.
384
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
385
IV. B Ö L Ü M
■Hl
386
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
387
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
388
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
5. Dissensiones:Fikir Ayrılıkları1
Sin autem aut morum aut Öte yandan hep olduğu gibi,
studiorum commutatio qua- ileride eğilim lerle ya da beğe
edam, ut fle ri solet, facta erit nilerle ilg ili bir değişiklik söz
aut in rei publicae partibus konusu olursa veya hükümette-
389
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
390
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
391
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
1 C ic e r o , D e A m ic itia , 13.
392
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
393
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
394
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
395
V. BÖLÜM
E duardo Barrön (1858-1911), N ero ve Sen eca, 1904, M u seo del P rado
1 Bu metin, Seneca'nm Epistulae Morales adlı eserinin 65. Mektubundan seçilen pasajları içer
mektedir.
2 Etken ve edilgen olan; yapan ve yapılan.
3 Madde, tek başına ele alındığında, niteliksizdir (Yun. apoios) ve atıldır (Yun. argos).
396
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
397
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
398
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
et modos mente complexus est; bir fark yoktur. Bütün her şeyin
bu ilk örnekleri tanrının ken-
1 ereksel neden
2 Heykel bu niyetten dolayı olur (propter disindedir ve meydana gelecek
quam fit). olan her şeyin (bütünün) düze
3 respicere (bakmak, seyreylemek) = Yun. ide-
in. Sanatçı, bir anlamda, bu m odelden kopya ni ve ölçüsü tanrının zihnin
çeker ya da kendi kopyasını bu m odele ba de idrak edilm iş durumdadır;
karak yaratır.
399
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
plenus his figuris est quas Pla tanrı, Platon'un "i de al ar" adını
2. Philosophandum est:
Felsefi Düşünmek Zorundayız1
1 Bu metin, Seneca'nm Epistulae Morales adlı eserinin 16. Mektubundan seçilen pasajları içer
mektedir.
400
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
401
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
ve arbiter deus universi cunc- olsun, ister tanrı bir h âkim ola
rak her şeye bir çekidüzen ver
ta disposuit, sive casus res
miş olsun, isterse şans insani
humanas sine ordine impellit m eseleleri (insanın yaşam ında
et iactat, philosophia nos tue- olup bitenleri; yaşamın gid i
şatını) rastgele sürükleyip yu
ri debet. Haec adhortabitur ut
varlasın, felsefe bizi korumaya
deo libenter pareamus, ut for- mecburdur. Felsefe, bizi tanrıya
tunae contumaciter; haec do- seve seve, talihe ise cüretkâr b i
çim de itaat etmemiz konusunda
cebit ut deum sequaris, feras
cesaretlendirecektir; o bize tan
casum. rının yolunda gitmeyi, şansa ise
katlanmayı öğretecektir.
.
6. Istuc quoque ab Epicu-
6 Şu da Epikuros tara
ro dictum est: "si ad naturam
fından söylenmiş: "Eğer doğa
vives, numquam eris pauper; ya uygun yaşarsan, asla fakir
si ad opiniones, numquam eris olm azsın (olmayacaksın), eğer
kendi fikirlerine göre yaşarsan,
dives."
asla zengin olm azsın."
8. Exiguum natura desi- 8. Doğa bizden az şey ister,
derat, opinio immensum. Con- ama fikirlerimiz çok şey. Bir sü
rü toprak sahibinin malı mülkü
geratur in te q u id q u id 'm u lti
sende toplanm ış olsun, talih sa
locupletes possederant; ultra na her zamanki gelirinden çok
privatum pecuniae modum daha fazla gelir sağlamış olsun,
altınla donatsın, erguvan giysi
fortuna te provehat, auro te-
lerle kuşatsın ve sana öyle bir
gat, purpura vestiat, eo deli- lüks, öyle bir servet vermiş o l
ciarum opumque perducat ut sun ki, şu dünyayı mermerden
döşem elerinin altına gömmüş
terram marmoribus abscon-
ol, hatta sadece servete sahip
das; non tantum habere ti-
olmakla kalmamış ol, bir de o-
bi liceat sed calcare divitias; nu ayaklarının altına almış ol.
402
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
403
VI . B Ö L Ü M
DEUS: TANRI
1 Bu metinler Spinoza'nm Ethica adlı eserinden alıntılardır. Bkz. Dürüşken (çev.) 2011.
404
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
II. Ea res d icitu r in suo ge- II. Bir şey kendisiyle aynı d o
n ere flnita, quae alia ejusdem ğadan başka bir şeyle sm ırlana-
xempli gratia corpus dicitur fi- sonlu denir. Örneğin bir cism in
405
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Explicatio: Açıklama
VII. Ea res libera dicitur, qu- VII. Salt kendi doğasının zo
ae ex sola suae naturae neces- runluluğu sonucunda varolan ve
sitate existit, et a se sola ad a- eylemini sadece kendisi belirle
gendum determinatur: Neces- yene özgür denir; başka bir şey
saria autem, vel potius coacta, tarafından varolmaya ve kesin
quae ab alio determinatur ad olarak şu ya da bu şekilde bir şey
existendum et operandum cer- yapmaya zorlanana ise zorunlu
ta ac determinata ratione. ya da daha doğrusu kısıtlı denir.
VIII. Per aeternitatem in- VIII. Ezeli ve ebedi derken,
telligo ipsam existentiam, qu- ezeli ve ebedi bir şeyin tam da
atenus ex sola rei aeternae tanım ından zorunlu olarak an
deflnitione necessario sequi laşılacağı üzere bizzat varoluşu
concipitur. anlıyorum.
Explicatio: Açıklama
406
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Axiomata: Aksiyomlar
I. Omnia, qu ae sunt vel in se I. Varolan her şey ya kendi
vel in alio sunt. başına vardır, ya da başka bir
II. Id, quod per aliud non şeye bağlı olarak.
407
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
408
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
409
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
410
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
411
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
412
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
413
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
414
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
415
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Idea: Fikir; düşünen bir şey olan zihnin edimi; düşünen bir varlık
olan Tanrı'nm etkinliği; düşüncenin ilk örneği. Spinoza için dü
şünen varlık olarak Tanrı, düşünme etkinliğinin kendisidir. Bu
anlamda Tanrı'nm zihni ile Tanrı'nm fikri arasında hiçbir fark
yoktur. Ona göre yalnızca Tanrı düşünen varlıktır, yani sonsuz
bir düşünme etkinliğidir; diğer tüm zihinler birer düşünme tavrı
ya da biçimidir. Tanrı'nm fikri kendini sonsuz ve sonlu düşünme
biçimleri olarak gerçekleştirir. Bu yüzden sonlu düşünme b içim
leri (örn. insanın zihni, fikri), Tanrı fikrini »şu ya da bu şekilde ifa
de eden düşünme biçimleridir, yani sonlu fikirlerdir. Bu yüzden
Spinoza'da her zihin bir fikirdir. Fikir sahibi olmaksa, Tanrı'nm
düşünme etkinliğinden pay almaktır.
Ideatum: Düşüncenin konusu, fikrin konusu; nesne.
Infinitus: Sonsuz, sınırsız; sonu ve sınırları düşünülemeyen; her sı
nırı aşan, her sonludan büyük olan. Spinoza'da bir şeyin sonsuz
luğu kendi doğasından, yani tanım ında saklı anlamlarından ileri
gelir. Sonsuz olanın sınırları yoktur, bu yüzden sadece düşünü
lebilir ve bir imgesi oluşturulabilir. Dolayısıyla sadece töz, yani
Tanrı zorunlu olarak sonsuzdur. Varolan her şey sadece ondadır,
yani tüm varlık ona bağlıdır.
Intellectus: Akıl, idrak kabiliyeti, anlama yetisi.
Modus: 1. Tavır, hal, durum, görünüm; varlığın varoluş biçim i, tarzı;
Tanrı'nm, yani saf kudretin kendisini sonsuzca açığa vurma şek
li, tarzı; Tanrı'nm sıfatlarından birinin aldığı görünüm, biçim ya
da durum; 2. Substantia'nm (Tözün) tavrı, görünümü, hali, başka
deyişle tözün başka bir şeyde olan ve bu başka şey aracılığıyla
kavranabilen halleridir, yani tözün değişebilir nitelikleridir (af
fectiones). 3. Düşünme biçim i, tarzı.
Natura: Doğa. 1. Kendi başına varolan olarak Tanrı, Töz (Deus sive
Natura). 2. Sonlu varlıkların dünyası. 3. Şeylerin özü ya da şey
lerin kendi türündeki diğer şeylerle paylaştığı öz görünümü; bir
şeyi o şey yapan öz (insanın doğası, atm doğası gibi).
Necessitas: Zorunluluk, mecburiyet, zaruret. 1. Bir şeyin olma m ec
buriyeti; olduğundan başka olmama durumu. 2. Kavramların ve
416
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
417
VI I . B Ö L Ü M
quot annos quam multa ine- liğim den bu yana ne çok yanlı
şı doğru olarak kabul ettiğimi,
unte aetate falsa pro veriş
dolayısıyla bu yanlışların üze
admiserim, et quam dubia rine tem ellendirdiğim şeylerin
sint quaecunque istis postea ne kadar kuşku götürdüğünü
418
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
419
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
quam frequenter vero usitata Kim bilir kaç kez şu bilindik olay
ista, me hic esse, toga vestiri, larla karşılaşmışımdır, yani gece
uyurken burada olduğumu, üze
foco assidere, quies nocturna
rimde kışlık giysimin olduğunu
persuadet, cum tamen posi-
ve ateşin yanı başında oturdu
tis vestibus ja c e o inter strata!
ğumu sanmışımdır, oysa o sıra
Atqui nunc certe vigilantibus da üstümü çıkarmış yatağımda
oculis intueor hane chartam, yatıyorumdur. Ama şimdi uyanık
non sopitum est hoc caput qu- gözlerle bu kâğıda baktığımdan
od commoveo, manum istam kuşkum yok, salladığım şu ba
şım uykulu değil, bu elimi bile
prudens et sciens extendo et
bile uzatıyorum ve uzattığımın
sentio, non tam distineta con-
farkındayım, oysa uyurken bun
tingerent dormienti. û u asi sci-
lar bu kadar net olmuyor. Aman
licet non recorder a similibus sanki bunlara benzer sanıların
etiam cogitationibus me alias oyununa geldiğim başka hiçbir
in somnis fuisse delusum: qu- olay hatırlamıyorum! Meseleye
ae dum cogito attentius, tam daha dikkatli bakınca, uyanık
420
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
sine illis esse non possim? Sed rum? Ama kendi kendimi dün
yanın, göğün, yerin, zihinlerin,
mihi persuasi, nihil plane es
bedenlerin olm adığına inan
se in mundo, nullum coelum,
dırm ıştım , öyleyse kendim in de
nullam terram, nullas mentes,
olm adığına inandırm ış olm uyor
nulla corpora, nonne igitur
muyum? Kesinlikle hayır. Çün
etiam me non esse? Imo cer-
kü kendimi bir şeye inandır
te ego eram si q u id mihi per
m ışsam , demek ki vardım. Ama
suasi. Sed est deceptor nescio
kesin bir aldatıcı var, öylesine
quis, summe potens, summe güçlü, öylesine kurnaz ki bu,
callidus, qu i de industria me işi gücü sürekli beni aldatmak.
semper fallit. Haud dubie igi Ama beni aldatıyorsa, h iç kuş
tur ego etiam sum, si me fal kusuz ben de varım demek ki. O
lit, et fallat qu a n tu m potest, zaman istediği kadar aldatsın,
421
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
quisnam sim ego ille, qui iam varolan beni hâlâ tam olarak
derim, priusquam in has co-, dığım şey üzerine bir kez daha
yoğunlaşm alıyım . Ardından, az
gitationes incidissem; ex quo
evvel ileri sürmüş olduğum ge
deinde sübducam quidquid al-
rekçelerle az da olsa çürütüle-
latis rationibus vel minimum
bilecek olan inançlarım ı aradan
potuit infirmari; ut ita tandem
çıkarm alıyım ki, sonunda geriye
praecise remaneat illud tan sadece kendimle ilgili bu kesin
tum quod certum est et incon- ve sarsılm az inancım kalabil
cussum. sin.
422
DES C A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
sed quid est homo? dicamne Elbette bir insan. Peki ama in
san nedir? Akıl sahibi b ir can
anim al rationale? non, quia
lı mı dem eliyim? Hayır. Çünkü
postea quaerendum foret qu-
bunun ardından hayvan nedir,
idnam animal sit, et quid rati
akıl sahibi nedir, diye sormam
onale, atque ita ex una quaes- gerekecek ve böylece tek bir so
tione in plures difflcilioresque rudan gitgide daha zor sorulara
delaberer; nec iam mihi tan- kayacağım. Benimse artık böyle
tum otii est, ut illo velim inter ince ayrıntılarla harcanm asına
göz yum abileceğim hiç b oş vak
istiusmodi subtilitates abuti.
tim yok. Bu yüzden ben burada
Sed hic potius attendam q u id
daha çok benim ne olduğum u
sponte, et natura duce cogita-
düşündüğüm anda, zihnimde
tioni meae antehac occurrebat kendiliğinden ve doğanın yardı
quoties qu id essem conside- m ıyla ne oluşuyor idiyse onun
rabam: nempe occurrebat pri- üzerinde duracağım. M esela
mo, me h ab ere vultum, ma- ilk oluşan, benim yüzümün, el
423
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
424
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
res cogitans, id est, mens, sive mek ki artık doğru olması zorun
lu olan dışında hiçbir şeyi kabul
animus, sive intellectus, sive
etmiyorum.4 Daha kesin konuş
ratio, voces mihi prius signi-
mak gerekirse, ben artık yalnız
flcationis ignotae. Sum autem ca düşünen bir şeyim, yani bir
res vera, et vere existens, sed zihin, bir ruh, akıl ya da mantık;
qualis res? dixi, cogitans.1 önceden anlamını hiç bilm edi
425
Augustin Pajou (1730-1809), R en e D escartes (1777), M usee du Louvre
426
KAYNAKÇA
427
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
428
EKLER
EK I
İSİMLER (Nomen)
ÖRNEKLER
L ÇEKİM
431
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
II. ÇEKİM
1 -ius ile biten özel adların vocativus hali Vergili, fîlı olur.
432
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
III. ÇEKİM
Masculinum Örneği
leo, -onis, m., aslan
Feminimım Örneği
urbs, urbis, f., şehir
433
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Neutrum Örneği
Nom. — -a
Voc. — -a
Acc. — -a
Dat. -î -ibus
434
DES CART ES LATİNCE Ö Ğ R E N İ Y O R
IV. Ç E K İM
435
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
V. ÇEKİM
deus, -i, m., domus, -i, (-us), vîs, vis, f., kud iter, ıtmerıs,
tanrı f., ev ret, kuvvet n., yol
1 deus'un voc. tek., nom. ile aynıdır; dom us'un loc.: domi.
436
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
TEKİL (Singularis)
Genetivus: KİMİN sorusuna cevap verir (cümlede bir şeye sahip olanı belirtir):
Hic liber est philosophi. Bu kitap filozofun kitabıdır.
Dativus: KİM İÇİN; KİME sorularına cevap verir: Hic liber datus est philosopho.
Bu kitap filozofa verildi.
Ablativus: KİMİNLE; KİM TARAFINDAN sorularına cevap verir: Liber lectus est
a philosopho. Kitap filozof tarafından okundu; Philosophus cum amico venit.
Filozof arkadaşıyla geldi.
437
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
ÇOĞUL (Pluralis)
Dativus: KİMLER İÇİN; KİMLERE sorularına cevap verir: Hic liber datus est phi-
losophis. Bu kitap filozoflara verildi.
SIFATLAR (Adiectivum)
I. ve II. Çekim Sıfatlar ile III. Çekim Sıfatlar olmak üzere toplam 3 Çekim
Sıfat vardır.
1. I. ve II. Çekim sıfatların her cins kelime için farklı nominativusu vardır.
Bu yüzden I. ve II. Çekim sıfatlar I. ve II. Çekimden üç takılı sıfatlar
olarak adlandırılır.
-a ile bitenler femininum isimler için
-us ve -er ile bitenler masculinum isimler için (-er ile bitenler, gövdele
rinde -e seslisi düşenler ve düşmeyenler olarak ikiye ayrılır.)
-um ile bitenler neutrum isimler için kullanılır.
438
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ÖRMEKLER
Kök: bon-
TEKİL
m. f. n.
Nom. bonus bona bonum
Voc. bone bona bonum
Acc. bonum bonam bonum
Gen. boni bonae bonî
Dat. bono bonae bonö
Abl. bonö bonâ bonö
ÇOĞUL
Nom. bonî bonae bona
Voc. bonî bonae bona
Acc. bonös bonâs bona
Gen. bonorum bonanım bonorum
Dat. bonîs bonîs bonîs
Abl. bonîs bonîs bonîs
Kök: pulchr-
TEKİL
m. f. n.
Nom. pulcher pulchra pulchrum
Voc. pulcher pulchra pulchrum
Acc. pulchrum pulchram pulchrum
Gen. pulchrî pulcbrae pulchrî
Dat. pulchrö pulchrae pulchrö
Abl. pulchrö pulchra pulchrö
ÇOĞUL
Nom. pulchrî pulchrae pulchra
Voc. pulchrî pulchrae pulchra
Acc. pulchrös pulchrâs pulchra
Gen. pulchrörum pulchrârum pulchrörum
Dat. pulchrîs pulchrîs pulchrîs
Abl. pulchrıs pulchrîs pulchrîs
439
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Kök: fiber-
TEKİL
m. f. n.
Nom. liber llbera lîberum
Voc. liber lîbera lîberum
Acc. lıberum lîberam lîberum
Gen. lîberî lîberae fiberi
Dat. libero lîberae libero
Abl. libero llberâ libero
ÇOĞUL
Nom. lîberî lîberae llbera
Voc. lîberî lîberae lîbera
Acc. lîberös lîberâs llbera
Gen. lîberörum lîberârum fiberörum
Dat. lîberîs lîberis lîberis
Abl. lîberîs lîberis lîberîs
m. f. n.
Dat. -1 -I -î
440
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
441
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
442
D ESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
(Alter: ikisinden biri, alius diğerlerinden biri demektir. Alter tekil bir
isme işaret eder. Diğerleri demek için ceterî, -ae, -a; reliquı, -ae, -a sıfatları
kullanılır).
Neutrıus agricolae frâtrem âmo. Hiçbir çiftçinin kardeşini sevmiyo
rum.
Alterıus consulis exercitum delevit Hannibal. Hannibal öteki konsülün
ordusunu bozguna uğrattı.
Nulll servö libertâtem dedit dominus crüdelis. Zalim efendi hiçbir kö
leye özgürlüğünü vermedi (hiçbir köleyi azat etmedi).
"Tötı Italiae libertâtem dabö" clâmâvit Hannibal. Hannibal "Tüm
İtalya'ya özgürlüğünü vereceğim," diye haykırdı.
Alium porcum terruit lupus. Kurt başka bir domuzu korkuttu.
Alterum porcum terruit lupus. Kurt öteki (öbür) domuzu (iki domuz
dan diğerini) korkuttu.
Ceterös porcös terruit lupus. Kurt diğer domuzları korkuttu.
443
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
b. Masculinum ve femininum isim için ayrı, neutrum isim için ayrı takısı
olan çift takılı sıfatlar.
444
D ES C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
c. Bütün cinsten isim ler için kullanılan tek takılı sıfatlar (nom. tek.
genellikle -s ile biter).
m. m./f. n. m. f. n.
altus (alt-) altior altius altissimus -a -um
(yüksek) (daha yüksek) (en yüksek)
liber (liber-5 lıberior lıberius lıberrimus -a -um
pulcher (pulchr-) pulchrior pulcbrius pulcherrimus -a -um
audâx (audâc-î audâcior audâcius audâcissimus -a -um
brevis (brev-) brevior brevius brevis simus -a -um
âcer (âcr-5 âcrior âcrius âcerrimus -a -um
445
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
T ek il Çoğul
m. f. n. m. f. n.
446
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
447
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
FİİLLER (Verbum)
448
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
PRASENS
amâtö amâtor
amâtö amâtor
amâtöte —
amantö amantor
M ASTAR (INFINITIVUS)
449
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Fut. amaturus, -a, -um, sevecek Gerundivum.1 amandus, -a, -um, sevilecek
olan, sevmek üzere olan olan
Perf. — Perf. amatus, -a, -um, sevilmiş olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPİNUM (ETKEN ÇATI)2
Acc. amandum, sevmeyi Acc. amatum
Gen. amandî, sevmenin Abl. amâtü
Dat. amandö, sevmeye
Abl. amandö, sevmekle, severek
PRASENS
451
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
FÜTURUM
monetö monetor
monetö monetor
monetöte —
monentö monentor
MASTAR (INFmiTIVUS)
Praes. monere, uyarmak monerı, uyarılmak
Perf. monuisse, uyarmış olmak monitus, -a, -um esse, uyarılmış olmak
Fut. monitürus, -a, -um esse, uyara monitum iri, uyarılacak olmak, uyarıl
cak olmak, uyarmak üzere olmak mak üzere olmak
PARTICIPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. monens, -entis, uyaran Praes. —
Fut. monitürus, -a, -um, uyaracak Gerundivum monendus, -a, -um, uyarı
olan, uyarmak üzere olan lacak olan
Perf. — Perf. monitus, -a, -um, uyarılmış olan
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
Nom. — (fiilin mastar hali) SUPİNUM (ETKEN ÇATI)
Acc. monendum, uyarmayı Acc. amâtum
Gen. monendı, uyarmanın Abl. amâtü
Dat. monendö, uyarmaya
Abl. monendö, uyarmakla, uyararak
452
DESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
453
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
454
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
455
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
PERFECTUM
audıverim audîverımus sim sımııs
456
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
457
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
FÜTURUM
2 Pers. capitö capitöte capitor —
3 Pers. capitö capiuntö capitor capiuntor
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. capere çapı
Perf. cepisse captus, -a, -um esse
Fut. captürus, -a, -um esse captum îrî
PARTIdPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. capiens, -ientis Praes. —
Fut. captürus, -a, -um Gerundivum. capiendus, -a, -um
Perf. — Perf. captus, -a, -um
GERUNDİUM (FİİL İSİM) SUPİNUM (Etken Çatı)
Nom. —(fiilin mastar hali) Acc. captum
Acc. capiendum Abl. captü
Gen. capiendi
Dat. capiendö
Abl. capiendö
DEPONENS FİİLLER
458
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
D Ü ZE N SİZ FİİLLER
E sse (Sum)
459
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
460
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Posse (Possum)
461
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Fut. volanı, voles, ete. nölam, nöles, ete. malam, mâles, ete.
Perf. voluı nöluı mâluî
Plusperf. volueram nölueram mâlueram
Fut. Perf. voluerö nöluerö mâluerö
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Tekil
Praes. velim nölim mâlim
velıs nölıs mâlîs
velit nölit mâlit
Çoğul
velımus nölimus mâlîmus
velıtis nölıtis mâlîtis
velint nölint mâlint
imperf. vellem nöllem mailem
Perf. voluerim nöluerim mâluerim
Plusperf. voluissem nöluissem mâluissem
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
Praes. — nolı —
nölıte
Fut. — nölıtö, ete. —
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. velle nolle maile
Perf. voluisse nöluisse mâluisse
PARTICIPIUM (FÜL-SIFAT)
Praes. volens, -entis nölens, -entis —
462
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
SUBIUNCTIVUS KİPİ
Praes. feram, ferâs vb. ferar, ferâris vb.
Imperf. ferrem ferrer
Şimdiki Zaman Gövdesi: eö, ire, iı (ıvı), îtmn (n. perf. part.)
Geçmiş zaman gövdesi: I- (iv-) Edilgen Geçmiş zaman ya da
Participium gövdesi: it-
HABER KİPİ SUBIUNCTIVUS EMİR KİPİ
(INDICATIVUS) KİPİ (IMPERATIVUS)
Tekil Çoğul
Praes. eö (gidiyorum vb.) îmus eam 2 Pers. i (git) îte
ıs ıtis (gidin,
it eunt gidiniz)
463
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
(eö fiilinin 3. tekil şahıs edilgen çekimi şahıs sız olarak kullanılır: îtur,
itum est vb)
464
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ETKEN ÇATI
Teldi Çoğul
Praes. dö, dâs, dat dâmus, dâtis, dant
Imperf. dâbam vb. dâbâmus vb.
Fut. dâbö vb; dâbimus vb.
Perf. dedi vb. dedimus vb.
Plusperf. dederam vb. dederâmus vb.
Fut. Perf. dederö vb. dederimus vb.
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Praes. dem vb. demus vb.
Imperf. darem vb. dâremus vb.
Perf. dederim vb. dederimus vb.
Plusperf. dedissem vb. dedissemus vb.
EMİR KİPİ (IMPERATIVUS)
Praes. dâ (ver) dâte (veriniz)
Fut. dâtö dâtöte
dâtö dantö
MASTAR (INFINITIVUS) PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Praes. dâre dans
Perf. dedisse
Fut. dâtürus esse dâtürus
GERUNDİUM (FİİL İSİM) SUPINUM
dandı vb. dâtum, dâtü
465
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
E d e r e (Edo) (Yem ek y e m e k )
ETKEN ÇATI
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
Praes. edö edimus
es estis
est edunt
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Imperf essem essemus
esses essetis
esset es sent
EMİR KİPİ (IMPERATTVUS)
Praes. es (ye) este (yiyin)
Fut. estö estöte
estö eduntö
MASTAR (INFINITIVUS)
Praes. esse.
EDİLGEN ÇATI
HABER KİPİ (INDICATIVUS)
Praes. 3 tek. estur.
SUBİUNCTİVUS KİPİ
Şahıssız. 3 tek. essetur.
466
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
— — MASTAR Perf.
— — coepisse
— — MASTAR Fut.
— — coeptürum esse
Sub. Perf. Sub. Plusperf. EMİR KİPİ Praes.
coeperim coepissem —
coeperis coepisses —
coeperit coepisset EMİR KİPİ Fut.
coeperimus coepissemus —
coeperitis coepissetis —
coeperint coepissent
—
EDİLGEN YOK
PARTICIPIUM (FİİL-SIFAT)
Etken Praes. Etken Fut. Edilgen Perf.
— coeptüras coeptus
— coeptürı coeptî
— coeptürö coeptö
— coeptürum coeptum
— coeptürö coeptö
— coeptürî coeptî
— coeptürörum coeptörum
— coeptûıîs coeptıs
— coeptürös coeptös
— coeptürîs coeptıs
GERUNDİUM (FİİL İSİM)
YOK
SUPİNUM YOK
467
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
— MASTAR Perf.
— meminisse
— — MASTAR Fut.
468
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
_ _ MASTAR Perfect
— — ödisse
_ — MASTAR Fut.
— — ösürum esse
Sub. Perf. Sub. Plusperf. EMİR KİPİ Praes.
öderim ödissem —
öderis ödisses
öderit ödisset EMİR KİPİ Fut.
öderimus ödissemus —-
öderitis ödissetis —
öderint ödissent —
EDİLGEN YOK
PARTİCİPİUM (FİİL-SIFAT)
Etken Praes. Etken Fut. Edilgen Perf.
— ösürus ösus
— ösürı ösî
— ösürö ösö
— ösürum ösum
ösürö ösö
— ösürı ösî
— ösürörum ösörum
— ösürîs ösîs
— ösürös ösös
ösürîs ösîs
GERUNDİUM (FİİL İSİM) YOR
SUPİNUM y o k
469
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
Farı, konuşmak
(Geçmiş zamanları düzenli çekimdir; şimdiki zamanları
veya ilk zamanları aşağıdaki gibidir)
470
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
fâbitur —
E m ir Kipi fâre
M a sta r farı
ŞAHISSIZ FİİLLER
Höc decet (bu uyar, uygundur, yakışır) ya da me pudet höc fecisse (bunu
yapmış olmak bana utanç veriyor) cümlesindeki decet ve pudet gibi fiille
rin belirli bir şahsı yoktur; üçüncü şahıs olarak kullanılırlar ve bir mastar
ya da cinssiz bir zamir alabilirler; bir cümle teşkil edebilirler.
471
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
ZAMİRLER (Pronomen)
472
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ŞA H IS Z A M İR L E R İ
Şahıs zamirleri -met; -te; -pte takılarıyla vurgu kazanır, örn. egomet
(şahsen ben); semet; vosmet; ayrıca cum + abl. kalıbıyla -ile birlikte an
lamı kazanırlar; örn. mecum (benimle birlikte); onunla birlikte demek için
cum eo ifadesi kullanılır.
İŞARET ZAMİRLERİ
(I. ve II. Çekim isimler gibi çekilir, ama gen. ve dat. tekilde zamir takıları
-îus ve -î olur.)
ipse, ipsa, ipsud
hic, haec, höc
iste, ista, istud
ille, illa, illud
is, ea, id
idem, eadem, idem
473
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
iste, şu
Nom. iste ista istud isti istae ista
Acc. istum istam istud istös istâs ista
Gen. istius istius istius istörum istârum istörum
Dat. isti isti isti istîs istîs istîs
Abl. istö istâ istö istıs istîs istîs
ille, o
Nom. ille illa illud illi illae illa
Acc. illum illam illud illö s illâs illa
Gen. illîus illîus illîus illörum illârum illörum
Dat. illi illi illi illîs illîs illîs
Abl. illö illâ illö illîs illîs illîs
474
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
İLGİ Z A M İR İ
SORU Z A M İR İ
B E L İR SİZ Z A M İR L E R
475
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Tekil
m. f. n.
m./f. n.
Nom. quisquam quicquam (quidquam)
Acc. quemquam quicquam (quidquam)
Gen. cuius'quam cuius'quam
Dat. cuiquam cuiquam
Abl. quöquam quöquam
Tekil
Zamir ya da isim olarak Sıfat olarak
m./f. n. m. f. n.
Nom. aliquis aliquid aliquı aliqua aliquod
Acc. aliquem aliquid aliquem aliquam aliquod
Gen. alicuius alicuius alicuius alicuius alicuius
Dat. alicui alicui alicui alicui alicui
Abl. aliquö aliquö aliquö aliquâ aliquö
476
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
M Ü L K İY E T Z A M İR L E R İ
D Ö N ÜŞLÜ Z A M İR
suı, kendisinin
Tekil. Çoğul.
Nom. — —
Acc. se, sese se, sese
Gen. su! suı
Dat. sibi sibi
Abl. se, sese se, sese
477
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Z a rfla r (Adverbium)
478
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
SAYILAR (Numeri)
Asal Sayılar, ünus, duo, tres haricin de, bonus, -a, -um gibi çekilir; mille
çoğul olarak gen. b ir kelimeyle isim olarak kullanılır.
479
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
480
E K II
6. Etken geçişli bir fiilin öznesi accusativus halinde olur ve Kimi (Neyi)?
sorusuna cevap verir.
Mens regit corpus. Zihin bedeni yönetir.
8. Bazı fiiller nesne olarak dativus ya da ablativus vb. halde nesne alırlar.
Örneğin, dare (vermek) fiilinin nesnesi dativus olur.
Dux philosophis pecuniam dat. Komutan felsefecilere para veriyor.
9. Bir şeyin sahibi olan ya da sahibi olduğu ima edilen kelime genetivus
olur ve Kimin? sorusuna cevap verir.
Laudantur sententiae Senecae a discipulis. Seneca'nm deyişleri öğren
cileri tarafından övülür.
481
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
13. İlgi zamiri, yerini tuttuğu isme cins ve sayı bakımından uyar.
Om n ia quae sunt vel in se vel in alio sunt. Varolan her şey ya kendi ba
şına vardır ya da başka bir şeye bağlı olarak.
14. Zamanların uyumu kurallarına göre fiillerin ilk zamanlarını ilk zaman
lar, ikinci zamanlarım ikinci zamanlar takip eder.
İLK ZAMANLAR
Mittit
Mittet homines ut urbem vastent.
Mis erit
İKİNCİ ZAMANLAR
ducerent, mitterent, viderent, audirent,
1. Venerant ut ducerentur, mitterentur, viderentur, audi-
rentur.
caperetur, traderetur, videretur, necaretur,
2. Fugiebat ne
raperetur, resiteret.
dicerent, audirent, venirent, narrarent, audi-
3. Misit nuntios qui
rentur, in concilio sederent.
sese defenderent, impetum sustinerent, hos-
4. Castra muniverunt quo facilius
tis vincerent, salutem peterent.
15. Çoğu geçişsiz fiil, bir edatla birleştiğinde geçişli olur ve nesne alır,
transcedere (trans + cedere) muros: surları aşmak
hostes circumstare (circum + stare): düşmanların etrafını sarmak
(kuşatmak)
482
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
İS M İN H A L L E R İN İN ÖZEL
K U L L A N IM L A R IN A D A İR TOPLU BİLGİ
Nominativus
Vocativus
Accusativus
484
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Dativus
V. Locativus olarak:
Facilis est Averno. Yeraltına inmek kolaydır.
485
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
G enetivus
III. causâ ve grâtiâ, ergö, instar gibi kelimelerle -adma, -namma, -için,
-uğruna vb. anlamına gelir: -
486
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
IV. Özneye ilişkin genetivus (genetivus subiectivus): Cümlede bir şey ya
pan, üreten, hisseden vb kişiyi işaret eder:
dicta Platonis: Platon'un sözleri, söyledikleri
timores liberorum: çocukların korkuları
487
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
VIII. quanti, tanti, pluris, minoris, magni, parvi, n ihili vb. gibi geneti-
vuslar, facere, esse, aestimare, Geri, habere fiilleri ya da satın alma
(emere) ya da satma (verıdere) anlamlarındaki inlerle kıymet, fiyat,
değer, ilgi vb belirtir:
Quanti libros Platonis emişti? Platon'un kitaplarını kaça aldın?
Emit tanti quanti Thales voluit. Thales'in istediği fiyata satın aldı.
Quanti habitas? Kaça oturuyorsun? (Kaç para kira veriyorsun?)
Vendo meum frumentum non pluris quam ceteri, fortasse etiam mino
ris. Ürünümü diğerlerinden daha yüksek fiyata satmıyorum, hatta belki de
daha ucuza satıyorum.
Mea magni interest. Beni çok ilgilendirir.
Non habeo nauci Marsum augurem. Marsi halkından bir rahibe bir ku
ruşluk bile değer vermiyorum.
Parvi existumo. Pek aldırmıyorum.
Voluptatem virtus minimi facit. Erdem hazza en ufak değer vermez.
489
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
490
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Ablativus
491
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Sıfatlarla
Zarflarla
492
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
. . . quasi: (nadiren)
item, itidem . . . quemadmodum: k a d a r
. . . quomodo
Ö rn ek ler
VI. Sebep bildirir: Multa gloriae cupiditate fecit. Ünlü olma tutkusuyla
pek çok şey yaptı.
493
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
VIII. Şart ya da durum dile getirir: Vivit bonis auspiciis. Uğurlu alametler
altında yaşam sürdürüyor.
IX. Cum edatı ile refakat ifade eder: Cum amicis profectus est. Arkadaş
larıyla yola çıktı.
XI. Fark derecesi belirtir: Tribus pedibus altior. Üç ayak daha yüksek.
XII. Nitelik belirtir: Puella eximia forma. Olağanüstü güzellikte bir kız.
XIII. Fiyat belirtir: Aedes magno vendidit. Evi yüksek fiyata sattı.
XV. Ablativus Absolutus olarak: Vivo Caesare Roma salva erat. Caesar ha
yattayken Roma esenlikteydi.
XVI. in edatıyla yer belirtir: In urbe habitat. Şehirde ikamet ediyor (yaşı
yor).
XVII. Edat almadan locativus olarak: Vidi eum Athenis. Onu Atina'da gördüm.
494
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
495
LATİNCE-TÜRKÇE
SÖZLÜK
a, ab, abs, praep., (abl. ile), -den, -dan; ac, bağ., bkz. atque
-den sonra, -den beri, itibaren; yüzün Academia, -ae, f., Platon'un Atina'da kur
den, sebebinden, -den dolayı; ile, ara duğu felsefe okulu
cılığıyla, vasıtasıyla, tarafından accedo, -cedere, -cessi, -cessum, v., geçz.,
Abdera, -orum, n.(-ae, f.), Trakya'nın güney gelmek, yanına varmak, yaklaşmak, ya
kıyısında yer alan bir kent naşmak
abeo, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçz., (bir yer accendo, -ndere, -ndi, -nsum, v. geçi., yak
den) ayrılmak, ayrılıp gitmek; dönmek, mak, tutuşturmak; ışık, kandil vs yak
dönüp gelmek mak, ateş yakmak
aberro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yoldan accentus, -us, m., aksan
çıkmak, yolunu şaşırmak, yolundan sap accido, -cidere, -cidi, v. geçz., olmak, vuku
mak, amacından sapmak, hata yapmak bulmak, meydana gelmek, cereyan etmek
abicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., fırlat accipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
mak, atmak, fırlatıp bir kenara atmak, almak, kabul etmek; tevarüs etmek,
terk etmek, terk edip gitmek miras olarak almak
abnuo, -uere, -ui, -uitum (-utum), v. geçi., accola, -ae, m., komşu
geri çevirmek, reddetmek, kabul etme accuso, -are, -avi, -atum, v. geçi., suçla
mek, inkar etmek, yadsımak mak, itham etmek
abscondo, -condere, -condi (-condidi), acer, acris, acre, adj., keskin, sivri
-conditum (-consum), v. geçi., dikkatli acerbus, -a, -um, adj., sert, keskin, iğnele
bir şekilde gizlemek, saklamak, gizli tut yici, kötü
mak; se abscondere: kendini saklamak, acies, -ei, f., keskin veya sivri uç; keskin ba
saklanmak kış; göz bebeği; harp safı, savaş düzeni;
absolute, adv., mutlak anlamda, mutlak kıvrak zekâ
surette acquiro, -rere, -sivi, -situm, v. geçi., elde
absolvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., çözmek, etmek, edinmek, ele geçirmek
serbest bırakmak; aklamak, suçsuz çı actio, -onis, f., yapma, etme, yapıp etme;
karmak, beraat ettirmek edim, eylem, iş, fiil, amel; etkinlik; dav
absque, praep., (abl. ile), -den yoksun, ol ranış, tutum
madan, -sız, -siz acus, -us, f., iğne; saça takılan iğne, toka
absum, abesse, afui, v. geçz., uzakta ol ad, praep., (acc. ile), -e doğru, -e kadar; bir
mak, -den uzak olmak, yok olmak, bu yere, kişiye veya şeye doğru; -in yönün
lunmamak, mevcut olmamak de, doğrultusunda, istikametinde; ba
absurdus, -a, -um, adj., irrasyonel, akıl dı kımından, açısından, -e göre, için; -de,
şı, saçma, mantıksız, mantığa ve akla -da; yaklaşık, civarında
aykırı olan, mantık dışı, mantığa uygun Adamus, -i, m., ilk insan, Âdem
olmayan; duyarsız, hissiz, ahmak, aptal, addo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., ekle
budala mek, katmak, ilave etmek
abundo, -are, -avi, -atum, v. geçz., çok faz adduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
la veya bol olmak, mebzul olmak, zen götürmek, çekip götürmek
gin olmak adeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., geçi., gitmek,
abyssus, -i, f., dipsiz çukur, uçurum yaklaşmak, yanaşmak, girmek
496
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
497
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Alexander, -dri, m., Makendonya kralı Bü hitap eden, zevkli, enfes, gönül açıcı,
yük İskender nefis, tatlı, latif; amoenior, -ius (üst.
alibi, adv., başka yerde, diğer bir yerde der.), daha hoş; amoenissimus, -a, -um
alicubi, adv., herhangi bir yerde (en üst. der.), çok hoş
aiiquando, adv., herhangi bir zaman, ne za amor, -oris, m., aşk, sevgi
man olursa; bir zamanlar amplius, adv., daha fazla, daha ziyade
aliqui, aliqua, aliquod, pron., bir kimse, bir Anaxagoras, -ae, m., Perikles ile
şey Euripides'in hocası olmuş ünlü Yunan
aliquis, aliquid, pron., biri, birisi, kimse, bir filozof
kimse, bir şey Anaximander, -dri, m., Miletoslu ünlü filo
aliquo, adv., herhangi bir yere zof
alius, -a, -ud, adj., başkası, diğeri, öteki; ancilla, -ae, f., hizmetçi kadın
alii, -ae, -a, adj., başkaları, diğerleri, Ancona, -ae, f., Picenum'un kuzeyinde yer
ötekiler, bazıları; alius . . . alius: b iri. . . alan bir liman kenti
diğeri; alii. . . alii: birileri . .. diğerleri, Androgeos, -o, m. (Androgeus, -i, m.), Girit
bazıları. . . bazıları kralı Minos'un oğlu
allicio, -licere, -lexi, -lectum, v. geçi., çek
angelus, -i, m., haberci; melek
mek; cezbetmek, baştan çıkarmak
angustus, -a, -um, adj., dar, küçük; hassas,
alo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., beslemek, bes
zor
leyip büyütmek
anima, -ae, f., hava, hava akımı, rüzgâr;
altar, -aris, n., tapınaklarda üzerinde kur
(element olarak) hava; soluk; yaşam
ban kesilen, günlük yakılan, dini tören
soluğu, can, ruh; yaşam; canla dolu
yapılan taş masa; sunak
varlık, yaşayan varlık, canlı; düşünce
aİter, -e ra, -erum, adj., (iki şeyden, ikisin
nin merkezi, zihin, ruhun akli yanı, akıl;
den) biri, diğeri, öteki
altus, -a, -um, adj., yüksek, uzun
duyguların merkezi; bilinçlilik
animal, -alis, n., canlı; hayvan
alvus, -i, f., göbek, karın
amans, -antis, adj., (praes. part.), seven animans, -antis, adj., (praes. part.) yaşa
amatör, -oris, m., âşık, sevgili, dost yan, canlı; hayvan
amatus, -a, -um, adj., (perf. part.), sevilen, animus, -i, m., insan ruhunun akli yanı (cor
sevilmiş olan pus (beden) ve animaya (can) karşıt an
ambulo, -are, -avi, -atum, v. geçz., yürü lamdadır); düşünen, hisseden ve irade
mek, gitmek gösteren zihin, anlayış, kavrayış, önsezi
amburo, -rere, -ssi, -stum, v. geçi., yakmak, yeteneği, ayırt etme yetisi; istek, irade;
yakıp kavurmak genel olarak algılama ve düşünce gücü
amica, -ae, f., arkadaş, dost (kadın); kız ar ya da yetisi, akıl, zihin; gönül; (zihnin
kadaş, sevgili özel yetileriyle ilgili olarak) hafıza, bel
amicitia, -ae, f., arkadaşlık, dostluk lek; bilinç, şuur, bilinçlilik (conscientia);
amictus, -us, m., elbise ve harmani gibi hayal gücü; hissetme yetisi, hassaslık,
herhangi bir dış giysi, kıyafet duyarlılık; (genel olarak) kalp, yürek,
amiculum, -i, n., harmani ruh, his, duygu, eğilim, yönelim, duygu
amicus, -i, m., arkadaş, dost (erkek) durumu, tutku; cesaret, yüreklilik; gu
amitto, -mittere, -misi, missum, v. geçi., rur, kibir; şiddetli duygu, tutku; öfke,
vazgeçmek, elden çıkarmak, yitirmek, gazap; sabırlılık, sakinlik, dinginlik; haz,
kaybetmek, -den olmak zevk, keyif; irade gücü, isteme yetisi,
amo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sevmek, irade, yönelim, arzu, niyet, düşünce,
hoşlanmak, âşık olmak fikir; divinus animus: tanrısal zihin ya
amoenus, -a, -um, adj., sevimli, hoş, pek da tanrının zihni
hoş, güzel, büyüleyici, çekici, beğeniye annus, -i, m., yıl, sene
498
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
ante, praep., {acc. ile), -den önce, -den ev aquila, -ae, f., kartal
vel; önünde, önüne, gözlerinin önüne, Arabia, -ae, f., Arabistan
karşısına, karşısında arbiter, -ri, m., hâkim; hakem, başkan
antecedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. arbor, -oris, f., ağaç
geçz., önünde gitmek, önünde yer al Archias, -ae, m., Antakyalı Yunan şair
mak, -den önce gelmek Archytas, -ae, m., Tarentumlu ünlü Pytha-
antequam (ante . . . quam), bağ., -den ön gorasçı filozof
ce, -den evvel arcus, -us, m., ok
Antiochia (Antiochea), -ae, f., Antakya ardeo, -dere, -rsi, -rsum, v. geçz., yanmak,
Antiphon, -ontis, m., Sokrates'in çağdaşı yanıp tutuşmak
olan ünlü sofist area, -ae, f., avlu
antiquus, -a, -um, adj., eski, kadim argenteus, -a, -um, adj., gümüş rengi
anulus, -i, m., yüzük argentum, -i, n., gümüş
anus, -us, f., yaşlı kadın argumentum, -i, n., sav, iddia, tez, kanıt,
apathia, -ae, i , duygulardan bağımsız olma ispat
hali, akla uygun olmayan şeylere kayıt aridus, -a, -um, adj., kuru; aridum, -i, n.,
sız kalabilme durumu kuru yer
aper, -ri, m., domuz, yaban domuzu Aristoteles, -is, m., Platon'un öğrencisi
aperio, -ire, -ui, -tum, v. geçi., açmak, örtü olan MakedonyalI ünlü filozof
sünü kaldırmak, ortaya çıkarmak arma, -orum, n., (çoğ.) savaş, harp; silah
apis (apes), -is, f., arı armeniacus, -a, -um, adj., donuk portakal
Apollo, -inis, m., lupiter ile Latona'nın oğlu; rengi, mat turuncu, kayısı sarısı
güneş tanrısı; ayrıca gençliğin, adaletin, armentum, -i, n., sığır, çift havanı; sürü, da
ulu güzelliğin, bilgeliğin, müziğin, şiirin, var sürüsü
kehanetin ve okçuluğun tanrısı armiger, -gera, -gerum, adj., silah taşıyan,
Apollonia, -ae, f., antikçağda bazı ünlü şe silahlı, silahla donanımlı, silah kuşan
hirlerin adı mış
appareo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., görün armilla, -ae, f., bilezik
mek, ortaya çıkmak, görünür olmak, Arpinum, -i, n., Latium bölgesinde yer alan
kendini göstermek bir kasaba
appello, -are, -avi, -atum, v. geçz., ad ver ars, artis, f., herhangi bir bedensel ya da
mek, hitap etmek, olarak adlandırmak, zihinsel etkinlik, sanat; uğraşı, hüner,
diye çağırmak, demek marifet; bilgi, bilim; herhangi bir sanat
appeto, -ere, -ivi, -itum, v. geçi., geçz., -e ya dâ bilim kuramı; gramer; bir insanın
doğru gitmek, yaklaşmak ahlaki karakteri; ars vitae: yaşam sa
appropinquo, -are, -avi, -atum, v. geçz., natı; ars vivendi: yaşama sanatı; artes
yaklaşmak, yanaşmak, yanına gelmek, liberales: özgür sanatlar (bilimler)
yanına sokulmak artus, -us, m., eklem; kol ve bacaklar
Aprilis, -is, m., Nisan ayı arx, arcis, f., kale, hisar
apte, adv., uygun şekilde, doğru dürüst bi ascendo (ads-), -cendere, -censi, -censum,
çimde v. geçz., yukarı doğru çıkmak, tırman
apto, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazırlamak, mak, yükselmek
hazır hale getirmek, donatmak Asia, -ae, i , Asya
apud, praep., (acc. ile), -de, -da, yakınında, aspicio (ads-), -içere, -pexi, -pectum, v.
huzurunda, önünde, arasında, yanında; geçi., bakmak, görmek, seyretmek,
eserinde, yazılarında dikkatli bakmak, dikkat etmek, farkına
aqua, -ae, f., su varmak
499
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
assequor, -qui, -cutus, v. dep., izlemek, ğına çalınmak; dinleyicisi veya öğrenci
peşinden gitmek; yetişmek, erişmek, si olmak
yakalamak, ulaşmak, varmak auditor, -oris, m., dinleyici; öğrenci
assideo, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçz., auditus, -a, -um, adj., (perf. part.) işitilen,
yanına oturmak işitilmiş olan
assurgo, -surgere, -surrexi, -surrectum, v. aufero, auferre, abstuli, ablatum, v. geçi.,
geçz., kalkmak, kalkıp doğrulmak götürmek, alıp götürmek, uzaklaştır
astrologla, -ae, f., yıldız bilimi, astroloji mak; zorla almak, gasp etmek
at, bağ., ama, fakat, lâkin, bununla birlikte, augur, -uris, m./f., belli başlı işaretlere, ö-
öte yandan, üstelik, ayrıca, dahası zellikle kuşların uçuşlarına ya da başka
Atalanta, -ae, f., Kral Schoeneus'un hızlı hareketlerine bakarak tanrıların istek
koşmasıyla ünlü kızı lerini yorumlayan resmi devlet görevli
ater, atra, atrum, adj., kara, kömür karası, si, kuşbilici, kâhin
donuk siyah augurium, -ii, n., ougurların icra ettiği gö
Athenae, -arum, f., Atina; Athenis (loc.), rev, ougurluk, kuşbilicilik
Atina'da Augustinus, -i, m., İS 354-430 yılları arasın
Athenienses, -ium, m., Atina'da yaşayanlar, da yaşamış ünlü filozof
Atinalılar Augustus, -i, m., ilk Roma imparatoru
atom us, -i, f., atom Caesar Octavianus'a verilen unvan;
atque ya da ac, bağ., ve, de, dahi, bile, hat (Augustus'tan dolayı) Ağustos ayı
ta, yine de, bir de, hem de aureolus, -a, -um, adj., altın sarısı
atrium, -ii, n., ana salon, ön salon ya da aureus, -a, -um, adj., altından yapılmış, al
evin ana giriş salonu tından; (saç rengi) altın sarısı
Attalus, -i, m., Büyük İskender'in komutan auriga -ae, m., atlı araba sürücüsü
larından biri auris, -is, f., kulak
(acı, keder, korku, şaşır
attat (atat), ünl., auspex, -spicis, m./f., kuşların uçuşlarına
ma, hayret ifadesi) Eyvah! Ah! Ay! Vay! bakarak geleceği okuyan kâhin, falcı
Deme! Hayret! auspicia, -orum, n., (çoğ.) ougurların gök-
attributum, -i, n., bir şeye yüklenen, yük kubbedeki kuşların uçuşundan gözlem
lem, öznitelik, sıfat yoluyla çıkardığı kutsal işaretler
auctoritas, -atis, f., yargı, karar; tavsiye, aut, bağ., veya, ya da; a ut . . . aut: ya . . .
yol gösterme; güç, nüfuz; itibar; örnek, ya da
model, emsal autem, bağ., ama, fakat, öte yandan, diğer
audacia, -ae, f., cüret, cesaret, yiğitlik, gözü yandan, ne var ki, yine de, kaldı ki, da
peklik, pervasızlık hası, üstelik
audacter, adv., cüretkâr bir şekilde, per auxilium, -i, n., yardım, çare
vasızca, cesurane; audacius (üst. der.), avaritia, -ae, f., açgözlülük, hırs, tamah
daha cüretkâr bir şekilde; audacissime aveo, -ere, v., geçi., istemek, arzu etmek
(en üst. der.), çok cüretkâr bir şekilde avia, -ae, f., büyükanne
audax, -acis, adj., cüretkâr, cesur, yiğit, atıl aviditas, -atis, f., açgözlülük, tamah
gan, gözü pek, pervasız avidus, -a, -um, adj., aç gözlü, gözü doy
audeo, -dere, -sus, v. geçi., geçz., (inf. ile) maz, haris
cüret etmek, kalkışmak, cesaret etmek, avis, avis, i , kuş
göze almak avunculus, -i, m., dayı
audiens, -entis, adj., (praes. part.) işiten, avus, -i, m., büyükbaba
duyan axioma, -atis, n., aksiyom
audio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., duymak,
işitmek, dinlemek, kulak vermek, kula baca, -ae, f., meyve, yemiş
500
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Bacchus, -i, m., lupiter ile Semele'nin oğlu; bos, bovis, m./f., öküz, boğa; inek
şarap tanrısı; ayrıca üzüm hasadının, bracchium, -ii, n., kol
şarap yapımının, dinsel vecd ve mec brevis, -e, adj., kısa; brevior, -ius (üst.
nunluk halinin tanrısı der.), daha kısa; brevissimus, -a, -um,
Baiae, -arum, f., Campania'da yer alan kü (en üst. der.) çok kısa
çük bir kasaba Britannia, -ae, f., Britanya
balneum, -i, n., banyo, hamam Brundisium, -ii, n., İtalya'daki Brundisium
barba, -ae, i , sakal (Brindisi) şehri
barbarus, -i, m., yabancı, ecnebi, barbar Brutus, -i, m., bir Romalı soyadı; Caesar'm
basium, -ii, n„, öpücük, buse katillerinden biri
baxa (baxea), -ae, i , genellikle komedi o- bulla, -ae, f., doğumda çocukların boyunla
yuncularının sahnede giydikleri türden, rına takılan ve onları kötülüklerden ko
bitki saplarından, ince dallarından veya ruduğuna inanılan, genellikle altından
liflerinden yapılan bir tür sandalet bir çeşit muska
beate, adv., mutlu bir şekilde; beatius (üst.
der.) daha mutlu bir şekilde; beatissi- cado, cadere, cecidi, casum, v. geçz., düş
me (en üst. der.) en mutlu şekilde mek; (gök cisimleri) batmak, çökmek
caecus, -a, -um, adj, gözleri görmeyen, kör
beatum, -i, n., mutluluk, kutluluk
caedes, -is, f., cinayet
beatus, -a, -um, adj., mutlu, kutlu, şans
caelestia, -ium, n., gök cisimleri; gök olayları
lı, bahtlı, bahtı açık; beatior, -ius (üst.
caelestis, -e, adj., gökyüzüyle ilgili; göksel,
der.), daha mutlu; beatissimus, -a, -um
semavi
(en üst. der.), en mutlu, çok mutlu
caelum, -i, n., gök, gökyüzü; iklim; natura
Belgae, -arum, f., Kuzey Galya halkı
caeli: iklim
bellum, -i, n., harp, savaş; belli (loc.), sa
caerimonium, -ii, n. (caerimonia, -ae, f.j,
vaşta; bellum çivile: iç savaş; bellum
dinsel tören
gerere: savaşa girişmek
caeruleus (caerulus), -a, -um, adj., (özel,
bene, adv., iyi bir şekilde; melius (üst.
göz rengini betimlerken) mavi, masma
der.), daha iyi bir şekilde; optime (en vi, gök mavisi
üst. der.), en iyi şekilde Caesar, -aris, m., Romalı ünlü devlet adamı
beneficium, -i, n., iyilik, hayır, ihsan, lütuf
calamitas, -atis, f., bela, felaket, yıkım
benevolentia, -ae, f., iyi niyet calcaneum, -i, n., topuk
bestia, -ae, f., vahşi hayvan, yaban hayvanı calceamen, -inis, n., ayakkabı
bibo, -ere, -i, v. geçi., içmek calceamentum, -i, n., ayakkabı
Bibulus, -i, m., Romalı erkek adı calceus, -i, m., ayağı korumak için giyilen
biduus, -a, -um, adj., iki gün süren, iki günlük herhangi bir ayakkabı ya da bot
bini, -ae, -a, adj., ikişer calidus, -a, -um, adj., sıcak; calidior, -ius
bis, adv., iki kez, iki defa, iki kere (üst. der.), daha sıcak; calidissimus, -a,
Bithynia, -ae, f., Anadolu'da yer alan bir -um (en üst. der.), çok sıcak
Roma eyaleti caliga, -ae f., özellikle Romalı askerlerin
Boeotia, -ae, f., Yunanistan'da bir bölge giydiği deri ayakkabı; yarım bot, asker
Boeotius, -a, -um, adj., Boeotia'yla ilgili, botu
Boeotia'ya özgü, Boeotialı; Boeotii, caligo, -inis, f., duman
-orum, m., Boeotialılar callidus, -a, -um, adj., deneyimli, hünerli;
Boethius, -i, m. Theodoric zamanında ya kurnaz, hilekâr; callidior, -ius (üst. der.),
şamış ünlü filozof daha kurnaz; callidissimus, -a, -um (en
bonitas, -atis, f., bir şeyin iyi niteliği; iyilik üst. der.), çok kurnaz
bonus, -a, -um, adj., iyi; melior, -us (üst. calor, -oris, m., sıcaklık, ısı, hararet; vücut
der.) daha iyi; optimus, -a, -um (en üst. ısısı, ateş; tutkunun verdiği sıcaklık,
der.), en iyi ateşlilik, şevk; aşk ateşi
501
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Camillus, -i, m., özel isim carus, -a, -um, adj., aziz, dost, sevgili, de
cancer, -eri, m., yengeç ğerli, can; carior, -ius (üst. der.) daha
candidus, -a, -um, adj., parlak, ışıltılı, beyaz değerli; carissimus, -a, -um (en üst.
canis, -is, m./f., köpek der.), en değerli, çok değerli
cano, canere, cecini, cantum, v. geçz., şarkı casa, -ae, f., küçük ev, kulübe, mütevazı ev
söylemek, türkü tutturmak, terennüm caseus, -i, m., peynir
etmek; (kuşlar) şakımak, ötmek Cassius, -i, m., bir Romalı soyadı
canto, -are, -avi, -atum, v. geçz., şarkı söy castra, -orum, n., (çoğ.), askeri kamp,
lemek, terennüm etmek karargâh, ordugâh
cantus, -us, m., şarkı; (kuşlar) ötüş, şakıma casus, -us, m., düşme; şans, talih, rastlantı,
canus, -a, -um, adj., (özel, saç rengi) çok kaza; (gram.) hal
açık gri Catilina, -ae, m., özel isim
capella, -ae, f., keçi Cato, -onis, m., özel isim
caper, -pri, m., keçi causa, -ae, f., neden, sebep
capillus, -i, m., saç causativum, -i, n., öz, hülasa, meselenin
capio, capere, cepi, captum, v. geçi., almak, özü, anafikir
kapmak, tutmak, yakalamak, ele geçir cautus, -a, -um, adj., (perf. part.), dikkatli,
mek, sıkıca tutmak; hileyle yakalamak, ihtiyatlı, tedbirli
avlamak, ağına düşürmek; esir etmek; caveo, cavere, cavi, cautum, v. geçi., esri-
yenmek, bozguna uğratmak, zaptet gemek, korumak, -den sakınmak, ka
mek, fethetmek; içine almak, ihtiva et çınmak
mek; kavramak, anlamak, idrak etmek cedo, cedere, cessi, cessum, v. geçz., git
capitulum, -i, n., bölüm, kitap bölümü mek, varmak, ulaşmak, vasıl olmak; ay
Capua, -ae, i, Campania'nın başşehri rılmak, ayrılıp gitmek; bırakmak, kabul
caput, -itis, n., baş, kafa; tepe, zirve, doruk; etmek, teslim etmek
kaynak, pınar, köken, kök, baş; yaşam, çeler, -e, adj., hızlı, süratli; celerior, -ius
hayat; sivil ya da siyasi yaşam; lider, ön (üst. der.), daha hızlı; celerrimus, -a,
der, kılavuz, baş -um (en üst. der.), çok hızlı, en hızlı
carbasus, -i, f., ince, beyaz keten kumaş celeriter, adv., hızlı bir şekilde, hızlıca, ça
carduus, -i, m., diken bucak
care, adv., dostane, dostane bir şekilde, celo, -are, -avi, -atum, v. geçi., gizlemek,
dostça; carius (üst der.), daha dostane; saklamak
carissime (en üst. der.), çok dostane cena, -ae, f., akşam yemeği
careo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., -den yoksun ceno, -are, -avi, -atum, v. geçz., sofraya
olmak, sahip olmamak; kaçınmak, uzak oturmak, yemek yemek, akşam yemeği
durmak, kurtulmak yemek
carina, -ae, f., (gemi) alt, omurga, karina census, -us, m., nüfus sayımı
caritas, -atis, f., derin sevgi, saygı, muhabbet centeni, -ae, -a, adj., yüzer
carmen, -is, n., şarkı; şiir, büyülü şarkı, bü centesimus, -a, -um, adj., yüzüncü
yülü ritmik ifade, söz, seda centies (centiens), adv., yüz kez
caro, -nis, f., et centum, çekmz., (sayı) yüz
carpo, -ere, -si, -tum, v. geçi., toplamak, cerebrum, -i, n., beyin
derlemek, dermek Ceres, -eris, i , ziraat tanrıçası; başak ve
carrus, -i, m., yük taşımada kullanılan iki buğdayların, ekinlerin ve bereketin tan
tekerlekli araba, vagon rıçası; ayrıca analığın koruyucusu
Carthago, -inis, f., Kartaca şehri; Carthagi- cerno, cernere, crevi, cretum, v. geçi., fark
ni (loc.): Kartaca'da; Carthaginienses: etmek, tefrik etmek; anlamak, algıla
Kartacalılar mak, idrak etmek
502
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
certamen, -inis, n., yarış, müsabaka clamo, -are, -avi, -atum, v. geçz., geçi., ba
certitudo, -inis, f., kesinlik, açıklık, doğru ğırmak, haykırmak, bas bas bağırmak,
luk, gerçeklik çığlık atmak, avaz avaz bağırmak; yük
certus, -a, -um, adj., kararlaştırılmış, sap sek sesle çağırmak, seslenmek
tanmış, belirli; doğru, kesin, hakiki, clamor, -oris, m., çığlık
gerçek, sağlam, açık; certum est mihi: ciaritas, -atis, i , parlakl/k
eminim, kararlıyım; certiorem (certior) clarus, -a, -um, adj., parlak, ışıltılı; temiz,
facere: haberdar etmek net; açık, anlaşılır; ünlü, seçkin; clarior,
cervical, -alis, n., yastık -ius (üst. der.), daha parlak, daha seç
cervix, -icis, f., ense kin; clarissimus, -a, -um (en üst. der.)
cervus, -i, m., geyik çok parlak, çok seçkin
ceterus, -a, -um, adj., diğeri, geri kalanı, classicus, -a, -um, adj., Roma halkının bir
vesaire, bunun gibi, vs, vb sınıfına dair; en yüksek sınıfa dair; en
Chaldaei, -orum, m., Keldaniler, Asurlu
yüksek rütbeden, üstün, olağanüstü,
klasik
gökbilimciler
classis, -is, f., donanma
charta, -ae, f., kâğıt
claudo, -dere, -si, -sum, v. geçi., kapamak,
Chrysippus, -i, m., Zenon'un öğrencisi olan
kapatmak, önünü kesmek, tıkamak
ünlü Stoik filozof
Clazomenae, -arum, f., lonia kıyısında yer
cibus, -i, m., yiyecek
alan bir kasaba
Cicero, -onis, m., Romalı ünlü devlet adamı
Cleanthes, -is, m., Zenon'un öğrencisi ol
ve hatip
muş ünlü Stoik filozof
cieo, ciere, civi, citum, v. geçi., harekete
clemens, -entis, adj., şefkatli, merhametli
geçirmek, tahrik etmek; adıyla çağır clinamen, -inis, n., sapma
mak, seslenmek, bağırmak, haykırmak Clodius (Claudius), -i, m., özel isim
cinereus, -a, -um, adj., kül rengi coactus, -a, -um, adj., (perf. part.), kısıtlan
cinis, -eris, m., kül, toz mış, kısıtlı, zoraki, mecbur, cebri
circa, adv., yaklaşık, civarında, aşağı yukarı, codex, -icis, m., ağaç gövdesi; elyazması ki
takriben, yaklaşık olarak tap; kitap; defter, hesap defteri
circum, circa, praep. (acc. ile), etrafında, codicilli, -orum, m., not
çevresinde, civarında, yanında, suların coepio, -ere, -i, -tum, v. geçi., geçz., başla
da; yaklaşık, aşağı yukarı, ortalama mak, girişmek
circumvallo, -are, -avi, -atum, v. geçi., et cogitatio, -onis, f., düşünme, tefekkür;
rafını surlarla, siperlerle vs çevirmek, düşünce, fikir, karar; düşünme yetisi,
tahkim etmek mantıksal çıkarım yetisi
Circus, -i, m., Roma'da, Palatium tepesi ile cogito, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün
Aventinus tepesi arasında yer alan yarış mek, tefekkür etmek
alanı cognitio, -onis, f., bilgi
Citieus, -a, -um, adj., Kitionlu cognomino, -are, -avi, -atum, v. geçi., so
Citium, -i, n., Kıbrıs'ta bir liman kenti yadı vermek; lakap takmak
cito, adv., bir çırpıda, çabucak, derhal, he cognosco, -noscere, -novi, -nitum, v. geçi.,
men; citius (üst. der.) daha hızlı şekilde; araştırarak öğrenmek; araştırmak, in
citissime (en üst. der.) en hızlı şekilde, celemek; tanımak, bilmek; anlamak,
hemencecik, çarçabuk algılamak, idrak etmek
citreus, -a, -um, adj., limon sarısı cogo, cogere, coegi, coactum, v. geçi., top
civis (cives), -is', m./f., vatandaş, yurttaş lamak, bir araya getirmek; zorlamak,
civitas, -atis, f., vatandaşlık; devlet, mem baskı yapmak
leket, şehir, kent collatio, -onis, f., bir araya getirme, topla
ciades, -is, f., felaket, musibet ma; (hitabet) kıyaslama
503
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
colligo, -ligere, -legi, -lectum, v. geçi., top gelmek, teslimiyet göstermek, kabul
lamak, bir araya getirmek; üzerinde etmek
düşünmek, tartmak, ölçüp biçmek, de conceptus, -us, m., kavram; düşünce
ğerlendirmek concido, -cidere, -cidi, v. geçz., düşmek,
collis, -is, m., tepe yığılmak, kapaklanmak; çökmek, yıkıl
collum, -i, n., ense, boyun mak; harap olmak; ölmek
colo, colere, colui, cultum, v. geçi., toprağı concipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
işlemek, ekip biçmek, ürün yetiştirmek; almak, kabul etmek; duyular yoluyla al
bakmak, dikkat etmek, özen göster mak, anlamak, kavramak, idrak etmek,
mek; beslemek, büyütmek düşünmek
color, -oris, m., renk; ten rengi; dış görü
concretio, -onis, f., madde, bileşik cisim
nüş, biçim concretum, -i, n., katı madde
colubra, -ae, i , yılan
concretus, -a, -um, adj., (perf part.) somut
comedo, -edere, -edi, -esum, v. geçi., ye
condicio, -onis, f., şart, koşul
mek, yiyip bitimek
conditor, -oris, m., kurucu
cometes, -ae, m., kuruklu yıldız
condo, -ere, -idi, -itum, v. geçi., kurmak,
commeatus, -us, m., erzak
tesis etmek, inşa etmek; yazmak, kale
commoveo, -movere, -movi, -motum, v.
me almak, yaratmak
geçi., bir yerden çıkarıp atmak, yerin
conduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
den etmek; harekete geçirmek; tahrik
etmek, kışkırtmak; kızdırmak, sinirlen bir araya getirmek, toplamak; parayla
dirmek, öfkelendirmek tutmak, kiralamak
commune, -is, n., ortaklık confero, -fere, -tuli, -latum, v. geçi., bir
communis, -e, adj., ortak, müşterek, umu araya getirmek, bir yere toplamak; kat
mi, genel mak, birleştirmek
commutatio, -onis, f., değişiklik, değişim confessio, -onis, f., itiraf, tövbe
commuto, -are, -avi, -atum, v. geçi., tü conficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi.,
müyle değiştirmek, tebdil etmek yapmak, meydana getirmek, yerine
comparo, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazır getirmek; bitirmek, tamamlamak, hal
lamak, hazır etmek; sağlamak, temin letmek, sonuçlandırmak, sonuca bağla
etmek; düzenlemek, kurmak, tesis et mak, sona erdirmek
mek confirmo, -are, -avi, -atum, v. geçi., güçlen
compesco, -pescere, -pescui, v. geçi., kısıt dirmek, tahkim etmek; tasdik etmek,
lamak, sınırlamak, dizginlemek, frenle onaylamak; ileri sürmek, iddia etmek
mek, itaat altına almak, hâkim olmak confugio, -fugere, -fugi, v. geçz., sığınmak
complector, -lecti, -lexus, v. dep., geçi., sı confundo, -fundere, -fudi, -fusum, v. geçi.,
kıca sarılmak, kucaklamak karıştırmak, katıp karıştırmak, karma
compono, -ponere, -posui, -positum, v. karışık hale getirmek; bulandırmak,
geçi., toplu olarak bir yere koymak, şaşırtmak
yerleştirmek; birleştirmek, bir araya conglobo, -are, -avi, -atum, v. geçi., to
getirmek; inşa etmek; yazmak, kaleme parlayıp yuvarlak yapmak, küre haline
almak; düzenlemek, tanzim etmek, ter getirmek
tip etmek conicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., toplu
comprimo, -primere, -pressi, -pressum, v. olarak atmak, fırlatmak; birleştirmek,
geçi., ezmek, sıkmak, sıkıştırmak bir araya getirmek; bir durum içinde
concedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., bırakmak
ayrılmak, uzaklaşmak, terk etmek, coniunctio, -onis, f., birleştirme, bağlama;
gözden kaybolmak; teslim olmak, razı (gram.) bağlaç
504
DESC ARTES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
coniunx, -ugis» m./f., eş, zevç, zevce, karı, consul, -ulis, m., konsül; cumhuriyet döne
koca minde yılda bir seçilen iki devlet başka-
conlega (collega), -ae, m., meslektaş, çalış nından biri
ma arkadaşı consulatus, -us, m., konsüllük
conloquor, -qui, -cutus, v. dep., geçz., ko consulto, -are, -avi, -atum, v. geçi., danış
nuşmak, görüşmek, sohbet etmek mak, fikir sormak, müzakere etmek,
conor, -ari, -atus, v., dep., geçi., çalışmak, fikir alışverişinde bulunmak
gayret sarf etmek, girişmek, denemek, consuo, -suere, -sui, -şutum, v. geçi., dik
teşebbüs etmek mek, birbirine birleştirmek
conscientia, -ae, i , bilinç, vicdan contemno, -temnere, -tempsi, -temptum,
consensio, -onis, f., uzlaşım, mutabakat v. geçi., değer vermemek, önemseme
consentio, -sentire, -sensi, -sensum, v. mek, küçümsemek, hor görmek, hakir
geçz., aynı düşüncede olmak, hemfikir görmek
olmak, fikrine veya görüşüne katılmak contendo, -dere, -di, -tum, v. geçi., geçz.,
considero, -are, -avi, -atum, v. geçi., dik şiddetle germek, çekmek; hızla gitmek,
katle bakmak, incelemek, tetkik etmek; süratle veya aceleyle ilerlemek, acele
etraflıca düşünmek etmek
consido, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçz., contero, -erere, -rivi, -ritum, v. geçi., ez
oturmak, yerleşmek mek, tuz buz etmek
consilium, -i, n., karar, düşünce, plan, tasa continens, -entis, f., anakara, kıta
rı; istişare, müzakere contineo, -inere, -inui, -entum, v. geçi., bir
consisto, -sistere, -stiti, -stitum, v. geçz., arada tutmak; bir sınır içinde tutmak;
bir yere yerleşmek, durmak, durup kendi içinde tutmak, ihtiva etmek, içer
beklemek; -den meydana gelmek, -den mek, kapsamak
ibaret olmak continuum, -i, n., kendi içinde kesintisiz bir
consolor, -ari, -atus, v. dep., geçi., teselli şekilde sürüp gitme, süreklilik
etmek, avutmak, yatıştırmak, sakinleş contra, praep., {acc. ile), -e karşı, aleyhte,
tirmek aleyhine, aleyhinde, karşısında, -e zıt,
conspectus, -us, m., bakma, görme, bakış, -e karşıt, -e zıt yönde; karşı, nazır, ba
görüş, gözlem, tetkik kan, karşısında, -e dönük, -e bakan
conspicio, -içere, -exi, -ectum, v. geçi., dik contrecto, -are, -avi, -atum, v. geçi., do
katlice bakmak, görmek, gözlemlemek, kunmak, temas etmek, tutmak
müşahade etmek, seyretmek; algıla convalesco, -escere, -ui, v. geçz., iyileşmek,
mak, idrak etmek gücünü tekrar kazanmak
conspicuus, -a, -um, adj., gözle görülür, convenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçz.,
apaçık, ortada, aşikâr geçi., toplanmak, bir araya gelmek; ay
constantia, -ae, f., metanet nı düşüncede olmak, hemfikir olmak;
constituo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., koy uymak, uygun olmak, uyumlu olmak;
mak, yerleştirmek; tertiplemek, düzen görüşmek, buluşmak, tanışmak
lemek; kararlaştırmak, saptamak, belir conviva, -ae, m./f., misafir, konuk, davetli
lemek, karar vermek, karara bağlamak; convivium, -ii, n., toplulukla birlikte yenen
kurmak, inşa etmek, tesis etmek yemek, şölen, ziyafet
consto, -are, -iti, -atum, v. geçi., bir arada copiae, -arum, f., (çoğ.) askeri güçler, kuv
durmak; sabit veya hareketsiz durmak; vetler, birlikler
konuşlanmak; -den ibaret olmak, mü coquinarius, -a, -um, adj., mutfakla ilgili,
teşekkil olmak aşçılığa ilişkin
constringo, -ingere, -inxi, -ictum, v. geçi., coquo, -quere, -xi, -ctum, v. geçi., yemek
birbirine bağlamak, sıkıca bağlamak, pişirmek
raptetmek coquus, -i, m., aşçı
505
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
cor, cordis, n., kalp crepida, -ae, f., bir tür sandalet, terlik
Corcyra, -ae, f., Ephesos açıklarında bulu cresco, crescere, crevi, cretum, v. geçz.,
nan bir ada, Korfu meydana gelmek, doğmak, hasıl ol
Corinthus, -i, i , Peloponnesos'ta yer alan mak, ortaya çıkmak; büyümek, artmak,
bir kent; Corinthi (loc.): Korinthos'ta çoğalmak
Cornelia, -ae, f., özel isim Critias, -ae, m., Atina'daki otuz tirandan
Cornelius, -i, m., özel isim biri
cornu, -us, n., boynuz; borazan crudus, -a, -um, adj., pişmemiş, çiğ, ham
corollarium, -ii, n., önerme sonucu crus, -uris, n., bacak
corpus, -oris, n., cisim; beden, vücut; göv cubiculum, -i, n., yatak odası
de; ceset, fert, kişi; külliyat; madde, cubo, -are, -ui, -itum, v., yatmak, uzanmak;
atom; corpora prima: ilk tohumlar, uykuya yatmak, uyumak
atomlar cucullus, -i, m., genellikle kalın kumaştan
corrigo, -rigere, -rexi, -rectum, v. geçi., giysilerin boyun kısmına takılı başlık,
düzeltmek, tashih etmek, düzgün hale kukuleta
getirmek culina, -ae, f., mutfak
corrumpo, -rumpere, -rupi, -ruptum, v. culpo, -are, -avi, -atum, v. geçi., suçlamak,
geçi., parçalamak, mahvetmek, harap itham etmek
etmek, yıkmak, bozmak, zarar vermek, culter, -tri, m., bıçak
yozlaştırmak, ayartmak, baştan çıkarmak cultus, -us, m., kültür, uygarlık; tanrı kültü;
corruptio, -onis, f., çürüme, bozulma, yoz (Cicero'ya göre) din
laşma; zeval, ölüm cum (quom), bağ., -dığı zaman, -ince, -i-
Corsica, -ae, f., Akdenizde yer alan, yaban ken; -dığı için, -dığından, -den dolayı;
arılarının ürettiği balmumu ve balıyla -dığı halde, -e rağmen
ünlü Korsika adası cum, praep., (abl. ile), ile, ile birlikte, be
corvus, -i, m., karga raber
Corydon, -onis, m., özel isim cunae, -arum, f., (çoğ.) beşik
cosmologia, -ae, f., kozmoloji, evrenbilim cunctor, -ari, -atus, v. geçz., teredüt etmek,
cosmotheoria, -ae, f., evren kuramı duraksamak; ağırdan olmak, gecikmek,
costa, -ae, f., kaburga; kaburga kemiği, böğür oyalanmak
cothurnus, -i, m., trajedi oyuncularının giy cunctus, -a, -um, adj., bütün olarak, bütün,
diği türden, yüksek topuklu ayakkabı ya hep, her
da bot; bir çeşit uzun çizme cupide, adv., istekli bir şekilde, arzuyla, he
cotidie (cottidie), adv., her gün, günlük vesle, iştahla
eras, adv., yarın cupiditas, -atis, f., arzu, istek, özlem
crassus, -a, -um, adj., kalın, katı, koyu, ke cupido, -inis, f., arzu, istek, heves, duygu,
sif, yoğun tutku
creatio, -onis, f., yaratılış, yaratım, yaratma Cupido, -inis, m., Venüs'ün oğlu, mecnun
creber, -bra, -brum, adj., peşpeşe gelen, eden aşk tanrısı
sık, yoğun, bol, çok, mükerrer cupidus, -a, -um, adj., istekli, arzulu, he
crebro, adv., birbirine yakın aralıklarla, sık vesli, düşkün
sık; sıklıkla, çoğunlukla, çoğu kez cupio, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., özlem
credo, -ere, -idi, -itum, v. geçi., emanet duymak, hasretini çekmek, arzulamak,
etmek; inanmak, güvenmek, itimat çok istemek, dilemek; heveslisi olmak,
etmek; sanmak, düşünmek, fikrinde taraflısı olmak
olmak cur, adv., (soru) niçin? neden?
creo, -are, -avi, -atum, v. geçi., yaratmak, cura, -ae, f., dikkat, özen; endişe, kaygı;
meydana getirmek, ortaya çıkarmak cum cura canla başla, dikkatlice
506
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
euro, -are, -avi, -atum» v. geçi., bakmak, düş kırıklığına uğratmak, hüsrana uğ
özen göstermek, dikkat etmek; tedavi ratmak
etmek; yetiştirmek, büyütmek declaro, -are, -avi, -atum, v. geçi., bildir
curro, currere, cucurri, cursum, v. geçz., mek, açıklamak, ifade etmek, beyan
koşmak, seğirtmek, hızla koşmak, uçup etmek, ilan etmek, ifşa etmek
gitmek decus, -oris, n., ödül, şan, şeref, onur
currus, -us, m., iki tekerlekli araba; yarış deduco, -cere, -xi, -ctum, v. geçi., alıp gö
arabası; savaş arabası; yük arabası türmek, sevk etmek, aşağıya çekmek,
cursus, -us, m., yarış indirmek
custodio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., bek defendo, -dere, -di, -sum, v. geçi., defet
lemek, korumak, himaye etmek, gözet mek, geri püskürtmek, savunmak, ko
mek, gözetlemek, nezaret etmek rumak, muhafaza etmek
custos, -odis, m./f., bekçi, nöbetçi, gözcü, defero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., götür
muhafız mek, taşımak, bir yerden bir yere nak
cyaneus, -a, -um, adj., koyu mavi, lacivert letmek
Cybele (Cybebe), -es, f., Anadolu kökenli defetiscor, -tisci, -ssus, v. dep. geçz., yorul
bereket tanrıçası mak, tükenmek, bitkin hale gelmek
Cyrus, -i, m., Pers kralı definio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., sınırlan
dırmak, sonlandırmak, bitirmek, son
Danuvius, -ii, m., Tuna nehri vermek
Daphnis, -idis, m., Mercurius'un oğlu; definitio, -onis, f., tanım
Sicilya'nın genç ve yakışıklı çobanı, ço definitus, -a, -um, adj., (perf. part.), sınırlı,
ban şiirlerinin yaratıcısı sonlu, belirli, kesin
Darius, -ii, m., bir Pers kralı deformis, -e, adj., çirkin
de, praep. [abl. ile), -den, -den aşağı; defungor, -ungi, -unctus, v. dep. geçz., bi
hakkında, üstüne, üzerine, ile ilgili, -e tirmek, başarmak; ifa etmek; ölmek
ilişkin, -e yönelik, -e dair; -den dolayı, dego, değere, degi, v. geçi., (zaman) geçir
ötürü; -den, -in içinden; iken, sırasında, mek, harcamak
esnasında deicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., at
dea, -ae, f., tanrıça mak, hızla atmak, savurmak; kovmak,
debeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., borçlu ol sürmek
mak; (inf. ile) yapmak zorunda olmak, deinde, adv., sonra, ardından, bunun üzerine
yapmakla yükümlü olmak, mecbur ol delecto, -are, -avi, -atum, v. geçi., cezbet-
mak mek, büyülemek, baştan çıkarmak;
decem, [sayı), on memnun etmek, sevindirmek
December, -bris, m., Aralık ayı deleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., tahrip et
decerno, -cernere, -crevi, -cretum, v. geçi., mek, yerle bir etmek, imha etmek, yok
kararlaştırmak, karar vermek, hüküm etmek, silmek
vermek, karara bağlamak, hükme bağ deligo, -igere, -egi, -ectum, v. geçi., seç
lamak mek, seçip bir araya getirmek
decerpo, -ere, -si, -tum, v. geçi., koparmak, Delos, -i, f., Ege denizindeki Delos adası
çekip koparmak; toplamak, devşirmek demens, -entis, adj., aklını yitirmiş, çılgın,
decidio, -cidere, -cidi, v. geçz., yıkılmak, deli
çökmek, aşağıya düşmek, -den düşmek demigro, -are, -avi, -atum, v. geçz., -den
decies (deciens), adv., on kez göç etmek, -den ayrılmak, -den çekip
decimus, -a, -um, adj., onuncu gitmek
decipio, -ipere, -epi, -eptum, v. geçi., tu Democritus, -i, m., Abderalı ünlü doğa fi
zağa düşürmek, aldatmak, kandırmak, lozofu
507
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
508
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
diripio, -ipere» -ipui, -eptum, v. geçi., par do, dare, dedi, datum, v. geçi., vermek,
çalara ayırmak, tahrip etmek; yağmala bağışlamak, bahşetmek, ihsan etmek,
mak, talan etmek sunmak, sağlamak, vakfetmek
discedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., doceo, -ere, -ui, -tum, v. geçi., öğretmek,
ayrılıp gitmek, kalkıp gitmek, terk et belletmek, anlatmak, bilgi vermek
mek, bırakmak; gözden yitmek, yitip doctor, -oris, m., hoca, âlim
gitmek, ölmek, yaşama veda etmek doctrina, -aei, f., öğretim; öğreti
disciplina, -ae, f., disiplin, bilgi dalı; bilim; doctus, -a, -um, adj., bilgili, hünerli, mari
ders; bilgi; öğretim; öğrenim fetli; doctior, -ius (üst. der.), daha bil
discipulus, -i, m., öğrenci gili; doctissimus, -a, -um (en üst. der.),
disco, discere, didici, v. geçi., öğrenmek, çok bilgili; aydın
tanımak, bilmek Dolabella, -ae, m., Romalı aile adı
discrimen, -inis, n., dönüm noktası, hayati doleo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., geçi., acı
an, bunalım, ölümcül felaket duymak, acı çekmek, muzdarip olmak;
discurro, -currere, -curri, -cursum, v. geçz., acı vermek, acıtmak
koşuşmak, farklı yönlere koşmak; bir dolor, -oris, m., acı
çırpıda koşup gitmek, çabucak geçmek dolosus, -a, -um, adj., kurnaz
displiceo, -ere, -ui, geçz., hoşuna gitme domina, -ae, f., sahibe, hanım; emir veren
mek, memnun olmamak ve yöneten kadın
disputo, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün dominor, -ari, -atus, v, dep. geçz., (gen. ile)
mek, düşünüp taşınmak, incelemek, hükmetmek, hâkim olmak, başa geç
konuşup tartışmak mek, üstünlüğü ele geçirmek, dizginleri
dissensio, -onis, f., fikir ayrılığı, nifak ele almak
dissentio, -entire, -ensi, -ensum, v. geçz., dominus, -i, m., efendi, bey
uyuşmamak, aynı fikirde olmamak, fikir domus, -us, f., ev, yuva, yurt; felsefe oku
ayrılığı yaşamak, ayrı düşmek lu; domum: eve; domo: evden; domi:
dissimilis, -e, adj., benzemez, ayrı, farklı; evde; yurtta
(gen. veya dat. alır; örn. dissimilis mat donec, bağ., -inceye değin, -e kadar, ta ki
ris: annesine benzemez); dissimilior, -ius donum, -i, n., hediye, armağan
(üst der.), daha farklı; dissimillimus, -a, dormio, -ire, -ivi, -itum, v. geçz., uyumak,
-um (en üst der.), çok farklı, en farklı uyuklamak
dissolvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., çözmek, dubito, -are, -avi, -atum, v. geçi., şüphe et
serbest bırakmak; ödemek, borcunu mek, kuşku duymak, tereddüt etmek,
ödemek çekinmek, duraksamak
distinctus, -a, -um, adj., (perf. part), ayrı, dubius, -a, -um, adj., şüpheli, kuşkulu, be
farklı, ayrı nitelikte lirsiz; dubium esse: şüpheli olmak, şüp
distinguo, -guere, -xi, -ctum, v. geçi., böl hesi olmak; non ya da haud dubium
mek, ayırmak, ayırt etmek, tefrik etmek esse: şüpheli olmamak, şüphesi olma
diu, adv., uzun süre mak, açık olmak, kuşku götürmemek
diversitas, -atis, f., farklılık, değişiklik, ihti duco, -cere, -xi, -ctum, v. geçi., götürmek,
laf, uyuşmazlık sevk etmek, kılavuzluk etmek, yol gös
diversus, -a, -um, adj., (perf. part), ayrı, termek
farklı, değişik dulcedo, -inis, f., haz, tat, tatlılık
dives, -itis, adj., zengin dulcis, -e, adj., tatlı; dulcior, -ius (üst. der.),
divinatio, -onis, f., kehanet; kehanette bu daha tatlı; dulcissimus, -a, -um (en üst.
lunma yetisi der.), çok tatlı, en tatlı
divinus, -a, -um, adj., tanrısal, ilahi dum, bağ., -iken, sırasında
divitiae, -arum, f., zenginlik, para dummodo, bağ., şu koşulda, şayet, eğer
509
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
duo, duae, duo, adj., (sayı) iki Elea, -ae, i , Aşağı İtalya'da Lucania bölge
duodecimus, -a, -um, adj., on ikinci sinde yer alan ve Velia olarak da anılan
duodevicesimus, -a, -um, adj., on sekizinci şehir
duruş, -a, -um, adj., sert Eleates, -ae, m., Elea vatandaşı, Elealı
dux, ducis, m./f., lider, önder, baş, kılavuz; Eleaticus, -a, -um, adj., Elealı
kumandan, komutan electricus, -a, -um, adj., kehribar rengi, bal
Dyrrachium (Dyrrhium), -ii, n.; Illyria'da rengi
yer alan ünlü bir sahil kasabası elementum, -i, n., element, öğe, ilk ilke,
temel
e, ex, praep. (abl. ile), -den; -den dışarı, -in Eleus, -a, -um, adj., Elisli
dışında; -den yapılmış, -den ibaret; he elicio, -ere, -ui, -itum, v. geçi., çekmek, cez-
men akabinde, hemen sonra, ardından betmek
eligo, -igere, -egi, -ectum, v. geçi., seçmek,
ebrietas, -atis, f., sarhoşluk
eburneus, -a, -um, adj., krem rengi
tercih etmek, seçim yapmak
Elis, -idis, f., Peloponnesos'un batı ucunda,
ecce, ünl., işte! işte bak!
Olympia'nın yanında yer alan Yunan
edo, edere, edi, esum, v. geçi., yemek ye
kenti
mek
eloquentia, -ae, f., belagat
educatio, -onis, f., eğitim, öğretim
emitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., yolla
educo, -ucere, -uxi, -uçtum, v. geçi., çıkar
mak, göndermek, gitmesine izin ver
mak, çıkmasına sebep olmak, meydana
mek
getirmek
emoveo, -övere, -ovi, -otum, v. geçi., dışarı
effectus, -us, m., etki, sonuç
çıkarmak, defetmek, yerinden sökmek,
effero (ecfero), efferre, extuli, elatum,
söküp atmak
geçi., dışarıya götürmek veya taşımak,
Empedocles, -is, m., Agrigentumlu ünlü
ihraç etmek; iletmek, alıp götürmek;
doğa filozofu
ortaya dökmek, ifşa etmek; yükselt
enarro, -are, -avi, -atum, v. geçi., anlatmak,
mek, yukarıya kaldırmak nakletmek, açıklamak, yorumlamak
efficio, -içere, -eci, -ectum, v. geçi., yap
enim, bağ., çünkü, zira
mak, etmek, yerine getirmek, ifa et Ennius, -i, m., Romalı ünlü şair
mek; gerçekleştirmek, bitirmek, ta enoto, -are, -avi, -atum, v. geçi., yazmak,
mamlamak, başarmak; ispat etmek, not etmek, kaydetmek, not almak
kanıtlamak ens, entis, n., varlık
effigies, -ei, f., imge, şekil, suret, tasvir, eo, adv., orada, o yerde; bu yüzden, bunun
temsil için; o kadar, bu kadar, bunca
effugio, -ugere, -ugi, v. geçz., kaçmak, ka eo, ire, ivi (ii), itum, v., gitmek
çıp kurtulmak Epaminondas, -ae, m., Thebailı ünlü komu
egens, -ntis, adj., (praes. part.), yoksul, fa tan
kir, muhtaç Ephesius, -a, -um, adj., Ephesoslu
egeo, -ere, -ui, v. geçz., muhtaç olmak, ge Ephesus, -i, f., Ephesos antik kenti; Ephe-
reksinmek, ihtiyaç duymak sum: Ephesos'a; Ephesi: Ephesos'ta
egestas, -atis, f., kıtlık, yoksulluk Epictetus, -i, m., Stoacı ünlü filozof
ego, pron., ben; mecum: benimle birlikte Epicurus, -i, m., ünlü Yunan filozof
egredior, -di, -ssus, v. geçz., çıkmak, ay epistemologia, -ae, f., bilgi felsefesi
rılmak; tırmanmak, yukarı çıkmak; in epistula, -ae, f., mektup
mek, karaya ayak basmak epitome (epitoma), -es, f., kısaltma, özet
eicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., dışarı leme, özet, hülasa, öz
atmak, sürmek, kovmak eques, -itis, m., atlı
510
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
equitatus, -us» m., atlı, süvari; atlı sınıfı excito, -are, -avi, -atum, v. geçi, uyandır
equito, -are» -avi» -atum» v. geçz.» ata bin mak, kaldırmak; harekete geçirmek,
mek, at sürmek kışkırtmak; tutuşturmak, yakmak
equus, -i, m.» at exclamo, -are, -avi, -tum, v. geçi., çığlık at
ergo, adv., o halde, öyleyse, bu yüzden, bu mak, bağırmak
nedenle, bundan dolayı excolo, -olere, -olui, -ultum, v. geçi., dik
eripio, -ipere, -ipui, -eptum, v. geçi., kur katle çalışmak, geliştirmek, iyileştirmek
tarmak, azad etmek, serbest bırakmak; exemplum, -i, n., örnek, numune; exempli
soymak, çalmak, kapıp gitmek, alıp gö gratia: örneğin, sözgelişi
türmek exeo, -ire, -ii (-ivi), -itum, geçz., dışarı çık
erro, -are, -avi, -atum, v. geçz., amaçsız mak, terk etmek, ayrılmak, terk edip
ca dolaşmak, doğru yoldan ayrılmak, gitmek, veda etmek
yanlış yollara sapmak, yoldan çıkmak, exercitus, -us, m., ordu
yanlış yapmak, hata etmek, yanılgıya exigo, -igere, -egi, -actum, v. geçi., kovmak,
düşmek defetmek; mecbur etmek, zorlamak,
error, -oris, m., hata, kusur
gerektirmek; istemek, talep etmek
erubesco, -bescere, -bui, v. geçz., utan
exiguus, -a, -um, adj., küçük, ufak, az, kısa;
mak, yüzü kızarmak, utanç duymak
exiguum, -i, n., az, biraz, bir parça
essentia, -ae, i , öz
existentia, -ae, f., varoluş
et, bağ., ve, de, dahi, bile; e t . . . et: hem ..
existimo, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşün
. hem (hem de)
mek, zannetmek, farzetmek
ethica, -ae, f., ahlak, ahlak felsefesi
exitus, -us, m., dışarı çıkmak, çıkış; son,
ethicus, -a, -um, adj., ahlakla ilgili, ahlaki
bitim, nihayet, akıbet, ölüm; sonuç,
etiam, bağ., bile, hatta; de, dahi
netice
etiamsi, bağ., olsa bile, olsa da, rağmen
exordium, -i, n., başlangıç
etsi, bağ., da olsa, rağmen, bile
expect-, bkz. exspect-
etymologia, -ae, f., etimoloji, kökenbilim
expello, -ellere, -uli, -ulsum, v. geçi., kov
Euripides, -is, m.» Atinalı ünlü tragedya şairi
Europa, -ae, f., Avrupa
mak, sürmek, defetmek, sürgün etmek,
Eva (Heva), -ae, f., ilk kadın, Havva
sürgüne göndermek
evello, -ellere, -elli, -ulsum, v. geçi., koparexperientia, -ae, f.» tecrübe
mak, kökünden söküp atmak experimentum, -i, n., deney, test, tecrübe,
evenio, -enire, -eni, -entum, v. geçi., ol deneyim
mak, meydana gelmek, vuku bulmak, experior, -iri, -tus, v. dep. geçi., sınamak,
vaki olmak denemek, tecrübe etmek, deneyimle
evidens, -entis, adj., açık, apaçık, aşikâr öğrenmek, tadına varmak, vakıf olmak
evidentia, -ae, f., açık ve seçik olma, apa explano, -are, -avi, -atum, v. geçi., düzleş
çıklık, vuzuh tirmek, düz hale getirmek; aşikâr et
evoco, -are, -avi, -atum, v. geçi., yüksek mek, açıkça ortaya koymak, açıkça dile
sesle veya bağırarak çağırmak, celp et getirmek, açıklamak, izah etmek
mek explicatio, -onis, f.» açıklama, izah
ex, bkz. e explico, -are, -avi, -atum, v. geçi., kıvrımla
excedo, -edere, -essi, -essum, v. geçi., dı rını açmak, çözmek, kırışıklarını gider
şarıya çıkmak, uzağa gitmek, ayrılmak, mek, düzeltmek; ifade etmek, beyan et
terk etmek mek, açıklamak, açıkça ortaya koymak
excerptum, -i, n., alıntı, seçki expono, -ponere, -posui, -positum, v.
excipio, -ipere, -epi, -eptum, v. geçi., çıkar geçi., sergilemek, ortaya koymak; açık
mak, bulup çıkarmak lamak, izah etmek, şerh etmek
511
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
exprimo, -imere, -essi, -essum, geçi., sık facio, facere, feci, factum, v. geçi., yapmak,
mak, bastırmak, zorlamak; şekil ver icra etmek, eylemek, kılmak; yerine ge
mek, biçimlendirmek; taklit etmek, tirmek, başarmak; meydana getirmek,
öykünmek, betimlemek, ifade etmek, yaratmak; yazmak, kaleme almak; dik
belirtmek mek, inşa etmek
expugno, -are, -avi, -atum, geçi., hücum factum, -i, n., iş, eylem, teşebbüs, girişim,
etmek, hücum ederek almak, ele geçir icraat, başarı
mek, zaptetmek, fethetmek fagus, -i, f., kayın ağacı
exsisto (existo), -istere, -titi, -titum, v. fallo, fallere, fefelli, falsum, v. geçi., aldat
geçz., ortaya çıkmak, zuhur etmek; ol mak, kandırmak, hile yapmak
mak, varolmak falso, adv., yanlış bir şekilde, yanlışlıkla,
exspectatio, -onis, f., beklenti hileyle
exspecto, -are, -avi, -atum, geçi., beklemek falsum, -i, n., yalan, yanlış, sahtecilik, ya
exsto, -are, geçz., belirgin olmak, aşikâr ol lancılık, temelsizlik; hile, desise
mak; olmak, var olmak, mevcut olmak falsus, -a, -um, adj., sahte, yalan, yanlış,
exsulo, -are, -avi, -atum, geçz., sürgün ol
hatalı, kusurlu
mak, sürgünde yaşamak fama, -ae, f., söylenti, dedikodu; ün, şan,
extensio, -onis, i , mekânda yer kaplama
şöhret
externus, -a, -um, adj., dış, dışsal, harici
fames, -is, f., açlık, kıtlık
exterreo, -ere, -ui, -itum, geçi., korkutmak,
familia, -ae, f., aile
ödünü koparmak, dehşete düşürmek
familiaris, -e, adj., eve ya da aileye ait, evle
extollo, -ere, geçi., yukarıya kaldırmak,
ilgili, ailevi; içten, samimi, dost; famili-
yükseltmek; methetmek, övmek, yü
arior, -ius (üst. der.) daha yakın, daha
celtmek, öve öve göklere çıkarmak
samimi; familiarissimus, -a, -um (en
extra, praep., (acc. ile), -in dışında, hari
üst. der.), çok yakın, çok samimi; res
cinde, dışarı; -in dışında, ötesinde, çok
familiares: ailevi meseleler
ötesinde, -den öte, -den uzak
familiariter, adv., samimi şekilde, içtenlik
extremus, -a, -um, adj., en dıştaki, en uçta
ki, en sondaki, sonuncu; extremum, -i, le, dostça
n., son, en son, nihai fa s, çekmz., n., tanrısal yasa; dinsel anlam
extrico, -are, -avi, -atum, v. geçi., serbest da caiz olan şey; fas est: caizdir, uygun
bırakmak, çözmek, açmak, aydınlatmak dur; dies fasti: Romalıların gündelik
işlerini yapmalarının dinen caiz olduğu
faber, -ri, m., demirci, nalbant günler
Fabius, -i, m., bir Romalı soyadı fatum, -i, n., yazgı, kader; akıbet
fabricator, -oris, m., sanatkâr; yaratıcı fauces, -ium, f., evin giriş holü
fabula, -ae, f., masal, hikâye fax, facis, f., meşale
facies, -ei, f., yüz, çehre Februarius, -ii, m., Şubat ayı
facile, adv., kolay bir şekilde, kolayca, ra feles, -is, f., kedi
hatlıkla; facilius (üst. der.), daha kolay felix, -icis, adj., mutlu, şanslı, bahtlı, uğur
bir şekilde; facillime (en üst. der.), en lu; felicior, -ius (üst. der.), daha mutlu;
kolay şekilde felicissimus, -a, -um (en üst. der.), en
facilis, -e, adj., kolay; rahat, halledilebilir; mutlu
facilior, -ius (üst. der.), daha kolay; fa- femina, -ae, f., kadın
cillimus, -a, -um (en üst. der.), çok ko femur, -oris (-inisj, n., uyluk kemiği
lay, en kolay fenestra, -ae, f., pencere
facinus, -oris, n., iş, fiil, eylem; kötü davra fere, adv., neredeyse, hemen hemen, aşağı
nış, alçaklık, hainlik, kahpelik yukarı
512
D ESC A RT ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
fero, ferre» tuli, latum, v. geçi, taşımak, flo, -are, -avi, -atum, v. geçz., esmek, üfür-
getirmek, götürmek; dayanmak, çek mek
mek, katlanmak, tahammül etmek, hoş floş, -oris, m., çiçek
karşılamak fluctus, -us, m., dalgalanma, titreşim, salı
ferox, -ocis, adj., yabanıl, vahşi, azılı, azgın nım, dalga, türbülans, burgaç, girdap;
ferreus, -a, -um, adj., taş kalpli, acımasız su ya da hava akımı; karmaşa, kargaşa,
ferrum, -i, n., demir karışıklık, çalkantı
fertilis, -e, adj., verimli, bereketli, üretken flumen, -inis, n., nehir, ırmak
ferus, -a, -um, adj., vahşi, yabani fluvius, -i (-ii), m., nehir, ırmak, akarsu
fessus, -a, -um, adj., yorgun, bitkin focus, -i, m., ocak; ateş; foci (loc.), ocakta
festino, -are, -avi, -atum, v. geçz., acele et fodio, fodere, fodi, fossum, v. geçi., kaz
mek, çabuk olmak, koşturmak, koşuş mak, kazıp çıkarmak
turmak, hızlanmak foedus, -a, -um, adj., iğrenç, tiksinti veri
fibula, -ae, f., genelde giysileri omuzda ci, çirkin; foedior, -ius (üst. der.), daha
tutturmak için kullanılan ve değişik de iğrenç; foedissimus, -a, -um (en üst.
senlerde imal edilen iğne, toka, broş; der.), en iğrenç, çok iğrenç
baldır kemiği folium, -ii, n., yaprak
ficus, -i (-us), f., incir ağacı foris, adv., evin dışında, dışarıda, kapıda
fidelis, -e, adj., güvenilir, samimi, içten, forma, -ae, f., kont ur, resimde nesneyi be
emin, vefalı; güvenli, sağlam lirgin gösteren çevre çizgisi, hat; figür,
fides, -ei, f., güven, itimat, vefa biçim, şekil, varlıkların biçimi, dış gö
figura, -ae, f., biçim, şekil, görüntü rünüş, çehre; güzel bir biçim, güzellik;
filia, -ae, f., kız evlat desen, taslak, ana hat; herhangi bir şe
filius, -i (-ii), m., erkek evlat, oğul yin yapıldığı örnek, model; herhangi bir
fingo, fingere, finxi, fictum, v. geçi., şekil şeye biçim veren hamur, balçık, çamur;
veya biçim vermek, biçimlendirmek, tür, çeşit, sınıf; bir kelimenin gramer
şekillendirmek; kalıp yapmak, taslak biçimi
çıkarmak; yapmak; düzenlemek, tertip formido, -inis, f., dehşet, korku
etmek; uydurmak, düzmek formo, -are, -avi, -atum, v. geçi., biçim ver
finio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., sınırla mek, şekil vermek, oluşturmak, mey
mak, kısıtlamak; bitirmek, sonlandır dana getirmek, yapmak, düzenlemek,
mak sona erdirmek tertip etmek
finiş, -is, m., sınır, son, nihayet, bitim formosus, -a, -um, adj., yakışıklı, güzel;
finitus, -a, -um, adj., (perf. part.), ölümlü, formosior, -ius (üst. der.), daha yakışık
sonlu lı; formosissimus, -a, -um (en üst. der.),
fio, fieri, factus, v. geçz., olmak, zuhur et en yakışıklı
mek, haline gelmek, yapılmak, kılınmak foro, -are, -avi, -atum, v. geçi., delmek, içi
firmamentum, -i, n., yeryüzünün üstünde ne işlemek, delip geçmek
ki gök; gök kubbe forsitan, adv., belki, herhalde, muhtemelen
firmitas, -atis, f., katılık, sağlamlık, sertlik fortasse, adv., belki, belki de, olasılıkla,
flagro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yanmak, muhtemelen
yanıp tutuşmak fortassis, adv., belki, belki de, olasılıkla,
fiamma, -ae, i , alev, yalım muhtemelen
flatus, -us, m., rüzgâr, meltem fortis, -e, adj., cesur, güçlü; fortior, -ius
flavus, -a, -um, adj., sarı; uçuk sarı (üst. der.), daha cesur; fortissimus, -a,
flecto, -ere, -xi, -xum, v. geçi., geçz., eğ -um (en üst. der.), çok cesur
mek, bükmek, çevirmek, döndürmek; fortiter, adv., güçlü veya cesur bir şekilde,
dönmek, dönüp gitmek cesurane
513
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
fortitudo, -inis, f.» güç, güçlülük, bedensel funestissimus, -a, -um (en üst. der.), en
güç, dayanıklılık; yiğitlik, mertlik ölümcül
fortuna, -ae, f., şans, talih, kader; fortuna fur, furis, m./f., hırsız
secunda: iyi şans; fortuna adversa: kö furor, -oris, m., delilik, çılgınlık, cinnet
tü şans, kötü talih furtim, adv., hırsız gibi, gizlice, gizliden giz
forum, -i, n., şehir meydanı, pazar yeri; liye
forum Romanum: Roma şehrinin mey furtum, -i, n., hırsızlık, soygun
danı furvus, -a, -um, adj., kahverengi, esmer,
foveo, fovere, fovi, fotum, v. geçi., ısıtmak, yanık ten (tonu)
sıcak tutmak fuscus, -a, -um, adj., koyu kahve
fractus, -a, -um, adj., (perf. part.), kırılmış,
parçalanmış, paramparça Gaia, -ae, f., Romalı kadın ismi
frango, frangere, fregi, fractum, v. geçi.,
Gaius, -i(i), m., Romalı erkek ismi
kırmak, parçalamak, parçalara ayırmak, gaiea, -ae, f., miğfer
paramparça etmek
Gafiia, -ae, f., Galya, Fransa
frater, -tris, m., erkek kardeş, birader
Gallicus, -a, -um, adj., Galya'yla ilgili,
fratricida, -ae, m., kardeş katili
Galya'ya ilişkin veya ait, Galyalı
frequenter, adv., sık sık, sıkça, sıklıkla, ikide
Gallus, -i, m., bir Romalı soyadı
birde
gaudeo, gaudere, gavisus, v. geçz., geçi.,
frigidus, -a, -um, adj., soğuk, serin
sevinmek, hoşlanmak; memnun olmak,
frons, -ontis, f., alın
mutlu olmak, mutluluk duymak, zevk
fructus, -us, m., ürün, meyve, yemiş; mali
almak, keyif almak
kazanç, gelir; çıkar, kazanç, getiri, ödül,
gaudium, -ii, n., sevinç, neşe, zevk
yarar, fayda; zevk, sefa; tasarruf hakkı
gelu, -us, n., ayaz, don, soğuk
fruor, -ui, -uctus, v., -den zevk almak, hoş
gemitus, -us, m., inleyiş, inleme, iç çekme
lanmak, yarar sağlamak, faydalanmak,
keyfini sürmek, tat almak
gena, -ae, f., (genel, çoğ.) genae, -arum, f.,
yanak
frustra, adv., boşuna, boş yere, beyhude
gener, -eri, m., damat
yere
generatio, -onis, f., doğurma, dünyaya ge
fugio, -gere, -gi, -gitum, v. geçz., kaçmak,
tüymek; kaçınmak, çekinmek tirme; doğum, doğuş
fulgeo, -gere, -si, v. geçz., parıl parıl par genesis, -is, f., yaratılış
lamak, parıldamak, ışıldamak, ışık saç genitalis, -e, adj., doğurgan, yaratıcı, üre
mak tici
fulgor, -oris, m., şimşek, yıldırım; şimşek gens, gentis, f., soy, kavim, halk
parıltısı; ışık, parıltı genu, -us, n., diz
fulmen, -inis, n., yıldırım genus, -eris, n., doğum, doğuş; soy, nesep;
fulvus, -a, -um, adj., açık kestane, ela; kum tür, sınıf; (gram.) cins
rengi; sarımsı kahve, esmer; bronz; fın geographia, -ae, f., coğrafya
dık rengi geometria, -ae, f., geometri
fundo, -are, -avi, -atum, v. geçi., kurmak, Germania, -ae, i , Germanya, Almanya
temelini atmak, tesis etmek, inşa etmek gero, gerere, gessi, gestum, v. geçi., taşı
fundo, fundere, fudi, fusum, v. geçi., ver mak, getirmek; yapmak, eylemek; yö
mek, hasıl etmek, üretmek, ürün ver netmek, idare etmek
mek gigno, gignere, genui, genitum, v. geçi.,
fundus, -i, m., çiftlik, mülk doğurmak, meydana getirmek, vücuda
funestus, -a, -um, adj., ölümcül, öldürücü; getirmek, neden olmak, yol açmak
funestior, -ius (üst. der.), daha ölümcül; glacies, -ei, f., buz
514
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
gladiator, -oris, m., gladyatör habitatio, -onis, f., ikamet, ikamet etme;
gladium, -ii, n., kılıç ev kirası
gloria, -ae, t, şan, şeref, şöhret, onur, zen habito, -are, -avi, -atum, v. geçi., bir yerde
ginlik yaşamak, oturmak, ikamet etmek, bir
Gorgias, -ae, m., Sokrates'le çağdaş ünlü yeri mesken tutmak, bir yere yerleşmek
sofist habitus, -us, m., hal, tavır, duruş; görünüm,
gradior, gradi, gressus, v., dep., yürümek, görüntü
adım atmak, ilerlemek, gitmek; yaşa Hannibal, -alis, m., Roma'yla savaşa girişen
mak, yaşayıp gitmek, kendine bir hayat ünlü Kartacalı komutan
tarzı belirlemek, bir yol tutturmak harena, -ae, f., kum
gradus, -us, m., adım, derece haud (haut), adv., değil, hiç, katiyen, asla,
Graecus, -a, -um, adj., Yunanlara ait olan, kesinlikle
Yunana özgü, Yunan; Graecia, -ae, i , haudquaquam, adv., hiç, asla, katiyen, ke
Yunanistan; Graeca lingua: Yunan dili; sinlikle, hiçbir şekilde, hiçbir surette
Graece: Grekçe haurio, -ire, -si, -stum, v. geçi., çekmek, çe
grammatica, -ae (grammatice, -es), i , gra kip boşaltmak; içmek
mer, filoloji Hebe, -es, f., Olympos tanrılarının sakisi,
grammaticus, -i, m., gramerci, dilbilgisi ve gençlik tanrıçası; ayrıca tanrıların yiye
edebiyat öğretmeni ceği ambrosia ve içeceği necton sunan
gratia, -ae, f., şükür, minnet; gratias: teşek tanrıça
kürler; gratias agere: teşekkür etmek; Hector, -oris, m., Priamos'un oğlu, Troialı
gratia m habere: teşekkür etmek ünlü yiğit
gratulor, -ari, -atus, v. dep. geçi., kutlamak, Helena, -ae, f., lupiter ile Leda'nın kızı;
tebrik etmek Menelaos'un karısı
gratus, -a, -um, adj., makbul, kabul edile Helvetii, -orum, m., Galya'da yerleşik bir
bilir; gratior, -ius (üst. der.), daha mak halk
bul; gratissimus, -a, -um (en üst. der.), Heraclitus, -i, m., Ephesoslu ünlü filozof
en makbul Hercules, -i (-is), m., Yunan'ın efsanevi kah
gravis, -e, adj., ağır; yüklü; ciddi; gravior, ramanı, insan kuvvetinin simgesi
-ius (üst. der.), daha ağır; gravissimus, heri (here), adv., dün
-a, -um (en üst. der.), çok ağır, çok ciddi Herodotus, -i, m., tarihin babası olarak bili
graviter, adv., ağır bir şekilde, ciddi bir şe nen ünlü Yunan Herodotos
kilde heu, ünl.,(acı, üzüntü ve keder ifade eder
gubernator, -oris, m., dümenci ken) Ah! Vah! Yazık!
gustatio, -onis, f., iştah açıcı yiyeceklerin hibernus, -a, -um, adj., kışla iligili, kışa ait
(yumurta, çiğ sebzeler, balık ya da ka veya özgü; hibernum, -i, n., kış; hiber-
buklu deniz mahsulleri) yendiği öğün na, -orum, n., kışlık ordugâhlar
gusto, -are, -avi, -atum, v. geçi., tatmak, hic, adv., burada, bu yerde
tadına bakmak hic, haec, hoc, pron., (yakındaki bir kişi
guttur, -uris, n., boğaz, gırtlak veya şey için) bu; hoc est: yani, başka
gymnasium, -ii, n., Yunanların beden eği deyişle
timi yaptıkları mekân, beden eğitimi hiemalis, -e, adj., kışla ilgili, kışa ait veya
okulu; (genel.) okul özgü, kışlık
gymnicus, -i, m., atlet hiemo, -are, -avi, -atum, v. geçz., kışı geçir
mek, kış boyunca kalmak
habeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., sahip ol hilaris, -e, adj., neşeli, şen, şakrak
mak, malik olmak, elinde tutmak; tut hilaritas, -atis, f., neşeli olma durumu, ne
mak, saklamak şelilik, şakraklık
515
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
hine, adv., buradan, bu yerden lanus, -i, m., kapıların ve kapı girişlerinin
Hippias, -ae, m., Sokrates'le çağdaş, Elisli tanrısı; ayrıca başlangıçların, sonların
ünlü sofist ve zamanın koruyucu tanrısı. Bir öne
Hippomenes, -ae, m., Mega re us'un oğlu, bir de arkaya bakan iki yüzü olduğun
Atalanta'yı koşuda yenen kişi dan, geçmişi ve geleceği aynı anda gö
Hispania, -ae, f., İspanya zettiğine inanılır,
historia, -ae, f., tarih ibi, adv., orada, o yerde, oraya
hodie, adv., bugün idea, -ae, f., fikir, düşünce
hodiernus, -a, -um, adj., günümüze ilişkin, idem, eadem, idem, pron., aynı
bu günün- ideo, adv., bu yüzden, bundan dolayı, bu
homo, -inis, m./f., insan, insanoğlu nedenle
honor (honos), -oris, m., onur, şeref, itibar; idoneus, -a, -um, adj., uygun, münasip,
makam, mevki, konum; onur nişanesi yakışır
hora, -ae, f., saat, zaman, mevsim Idus, -uum, f., (çoğ.), bir aydaki sabit gün
horologium, -ii, n., saat; güneş ya da su lerden biri; Mart, Mayıs, Temmuz ve
saati Ekim aylarının 15. günü, diğer ayların
horribilis, -e, adj., korkunç, müthiş, deh 13. günü
şetli ientaculum, -i, n., kahvaltı
lesus (Jesus), -u, m., İsa
hortor, -ari, -atus, v. dep., teşvik etmek, ce
saret vermek, cesaretlendirmek igitur, bağ., bu yüzden, bundan dolayı, öy
leyse, o halde
hortus, -i, m., bahçe
ignis, -is, m., ateş
hospes, -itis, m., misafir, konuk
ignosco, -noscere, -novi, -notum, v., geçi.,
hostis, -is, m./f., düşman, hasım
affetmek, bağışlamak
huc, adv., buraya, bu yere
llium (llion), -ii, n., Troia'nın şiirsel adı, lli-
humanitas, -atis, i , insancılık, insaniyet
um şehri
humanus, -a, -um, adj., insana ait, insanla
illaesus, -a, -um, adj., yaralanmamış, incin
ilgili, insani
memiş, olduğu gibi
humilis, -e, adj., aciz; mütevazı; sıradan;
ille, illa, illud, pron., o
humilior, -ius {üst. der.), daha müte
illic, adv., orada, o yerde; o konuda
vazı; humillimus, -a, -um {en üst. der.),
illine, adv., oradan, o yerden
çok mütevazı, en mütevazı
illuc, adv., oraya, o yere
humus, -i, f., toprak, yer; humi (loc.): top
illuminatio, -onis, f., aydınlatma; aydınlan
rakta, yerde
ma, gereği kadar bilgi edinme, tenevvür
hydrus (-os), -i, m., yılan
illustro, -are, -avi, -atum, v. geçi., aydınlat
mak; açıklamak, açıklığa kavuşturmak
iaceo, iacere, iacui, iacitum, v. geçz., uzan imbecillis, -e, adj., zayıf, hasta
mak, serilmek, yatmak; yerle bir olmak, imber, -bris, m., yağmur, sağanak
enkaza dönmek immensus, -a, -um, adj., sınırsız, bitimsiz,
iacio, iacere, ieci, iactum, v. geçi., atmak, uçsuz bucaksız
fırlatmak immineo, -ere, -ui, v. geçz., yakın olmak,
iam, adv., artık, şimdi, tam şimdi, henüz, o bitişik olmak, sınırdaş olmak
esnada, tam o anda immitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., bir ye
ianua, -ae, f., kapı; evin giriş kapısı, giriş ho rin içine yollamak, göndermek, salmak
lünün açıldığı alan immo, adv., aksine, tersine, hatta
lanuarius, -a, -um, adj., (kapıların, giriş immolo, -are, -avi, -atum, v. geçi., kurban
lerin ı/e başlangıçların tanrısı lanus'un etmek, kurban olarak sunmak
adından hareketle) Ocak ayı immortalis, -e, adj., ölümsüz
516
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
immıstabilis, -e» adj., değişmez, sabit incendium, -ii, n., ateş, yangın; büyük yan
impedio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., en gın, infilak
gellemek, engel olmak, mani olmak, incendo, -dere, -di, -sum, v. geçi., yakmak,
alıkoymak ateşe vermek, tutuşturmak
impendeo, -ere, v. geçz., sarkmak, üzerine inceptus, -us, m., başlama, girişme, giri
sarkmak, üstünde asılı olmak; tehdit şim, başlangıç
etmek, korkutmak, gözdağı vermek incertus, -a, -um, adj., kesin olmayan, be
imperator, -oris, m., önder, baş, lider, kıla lirsiz, şüpheli, kuşkulu
vuz; başkomutan; Roma imparatorları incido, -cidere, -cidi, -casum, v. geçz., içine
na verilen unvan, imparator veya üstüne düşmek, üzerine yağmak;
imperitus, -a, -um, adj., deneyimsiz, bilgi karşılaşmak, denk gelmek, rastlamak;
siz, cahil, sıradan, basit olmak, vuku bulmak
imperium, -ii, n., komuta, buyruk, emir; incipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
hâkimiyet, iktidar; otorite, yetke; impa geçz., bir şeyin başlangıcı olmak; baş
ratorluk; İmperium Romanum: Roma lamak, girişmek
İmparatorluğu incoho, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., bir
impero, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., şeyin temelinde yatmak, başında yer
emretmek, buyurmak; komuta etmek, almak, başlangıcı olmak, başlatmak, ön
ayak olmak; başlamak, girişmek
yönetmek, hükmetmek, hüküm sür
incola, -ae, m./f., yerli; bir yerin veya ülke
mek; denetlemek, denetim altında bu
nin yerlisi, sakini
lundurmak; imparator olmak
incredibilis, -e, adj., inanılmaz, imkânsız
impetus, -us, m., saldırı, atak, hamle, hü
indico, -are, -avi, -atum, v. geçi., işaret et
cum; impetum facere: saldırıya geç
mek, göstermek, bildirmek, ifşa etmek,
mek, saldırmak
belirtmek, dile getirmek, bahsetmek,
impleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., doldur
ima etmek
mak; tamamlamak, ikmal etmek; ger
indigeo, -ere, -ui, v. geçz., gereksinmek, ih
çekleştirmek, yerine getirmek
tiyaç duymak, muhtaç olmak, yoksun
implico, -are, -avi, -atum, v. geçi., katla
luğunu çekmek; şiddetle arzulamak
mak, sarmak, dolaştırmak, birbirine induco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
geçirmek, iç içe örmek, sarmaş dolaş içeri götürmek, içine sevk etmek; ha
etmek rekete geçirmek, kışkırtmak, ayartmak,
impluvium, -ii, n., yağmur sularının doldu baştan çıkarmak
ğu havuz, yağmur havuzu induo, -uere, -ui, utum, v. geçi., giydirmek,
impono, -ponere, -posui, -positum, v. kuşandırmak
geçi., içeri koymak veya yerleştirmek indutus, -a, -um, adj., elbiseli, giysili, giyi
impossibilis, -e, adj., imkânsız nik
improbitas, -atis, f., vicdansızlık, ahlaksız ineluctabilis, -e, adj., kaçınılmaz
lık, kötülük, alçaklık, hainlik inertia, -ae, f., tembellik, miskinlik
improbus, -a, -um, adj., vicdansız, ahlaksız, infans, -antis, adj., bebek, konuşma yetisi
kötü, alçak, hain ni henüz kazanmamış
imputo, -are, -avi, -atum, v. geçi., vermek, infans, -antis, m./f., bebek, küçük çocuk
yüklemek, isnat etmek infelix, -icis, adj., mutsuz, şanssız, bahtsız,
in, praep., (abl. ile), -in içinde, -de, -da; talihsiz
(acc. ile), -e, -e doğru, içine, içine doğru infestus, -a, -um, adj., güvenilmez, tehlike
inane, -is, n., boşluk, yokluk li, saldırgan, düşman
inanimus, -a, -um, adj., cansız infinitas, -atis, f., sonsuzluk, sınırsızlık, ebe
inanis, -e, adj., boş diyet
517
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
infinitum, -i, n., sınırsızlık, sonsuzluk; sayı insto, -stare, -stiti, -statüm, v. geçz., içinde
ca ya da miktarca sonsuz olan, sayısız veya üzerinde durmak
olan; sayılamaz olan; belirsiz olan, ke instructus, -a, -um, adj., (perf. part.), dona
sin olmayan; süresiz olan, sonsuz olan; nımlı, tedarikli
(gram.) belirsiz ya da belgisiz kelime instrumentum, -i, n., alet edevat, araç ge
infinitus, -a, -um, adj., sınırları olmayan, reç, donanım, teçhizat
sınırlanmamış, sınırsız; sonu olmayan, insula, -ae, f., ada
sonsuz, uçsuz bucaksız; süresiz; ölümsüz intactus, -a, -um, adj., dokunulmamış, el
infirmitas, -atis, f., güçsüzlük, zayıflık, zaaf sürülmemiş; elle dokunulmayan, ele
infirmus, -a, -um, adj., güçsüz, kuvvetsiz, gelmeyen
zayıf, çürük intellectus, -us, m., akıl, zihin, kavrayış gü
ingenium, -i (-ii), n., yaradılış, fıtrat; eğilim, cü
karakter, mizaç; bilgelik, zekâ, deha intellegens, -entis, adj., (praes. part) akıllı,
ingens, -entis, adj., kocaman, koskoca, çok zeki
büyük, cesim, muazzam; uçsuz bucak intellego (intelligo), -legere, -lexi, -lectum,
sız, engin; mare ingens: uçsuz bucaksız v. geçi., görmek, anlamak, kavramak,
deniz, engin deniz idrak etmek; bilmek, bilgisine sahip ol
ingredior, -edi, -essus, v. dep., geçz., geçi., mak; kastetmek, demek istemek
içeri veya içine girmek; yürümek, iler intemperantia, -ae, f., aşırılık, ölçüsüzlük
lemek inter, praep., (acc. ile), arasında, araların
inguen, -inis, n., kasık
da, ortasında, arada, arasına, araya;
inimicitia, -ae, f., düşmanlık, husumet, nifak
zarfında, süresince, boyunca, esnasın
inimicus, -a, -um, adj., düşman, hasım
da, sırasına, iken, müddetçe, süresi bo
initium, -i (-ii), n., başlangıç; köken, öğe,
yunca, -de, -da
ilk ilke
intercedo, -cedere, -cessi, -cessum, v.
iniuria, -ae, f., haksızlık, adaletsizlik, zorba
geçz., araya girmek, arada olmak
lık; zarar, ziyan
interdum, adv., zaman zaman, bazen, ara
innocentia, -ae, f., masumiyet
da bir, ara sıra
inops, -opis, adj., yoksul, fakir, muhtaç, aciz
interficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi.,
inquam, v. eks., söylüyorum, diyorum
öldürmek, katletmek
insania, -ae, f., delilik, çılgınlık
interiectio, -onis, f., (gram.), ünlem
insanio, -ire, -ivi, -itum, v. geçz., delirmek,
interim, adv., bu arada, bu sırada, bu es
çıldırmak, aklını yitirmek
inscribo, -bere, -psi, -ptum, v. geçi., üzeri
nada
interrogo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sor
ne yazmak, taşa kazımak
insector, -ari, -atus, v. dep., geçi., peşine
mak, sorup soruşturmak, ağzını ara
düşmek; sözle saldırmak, küfür etmek, mak veya yoklamak
sövüp saymak intra, praep., (acc. ile), içinde, arasında,
insequor, -qui, -cutus, v. dep., geçi., izle bünyesinde, dahilinde, içerisinde, kap
mek, takip etmek, peşine düşmek samında, içeride, zarfında, süresi içinde
insidiae, -arum, f., (çoğ.) tuzak, pusu; hain intro, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., içi
lik, ihanet; insidias facere: pusu kurmak ne girmek, içeri girmek; içine işlemek,
insidior, -ari, -atus, v. dep., geçz., pusuya nüfuz etmek
yatmak, pusuda beklemek intueor, -eri, -itus, v. dep., geçi., bakmak,
insipiens, -entis, adj., aklı başında olma seyretmek, dikkatle bakmak, gözetle
yan, akılsız mek
instituo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., kurmak, inundo, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz.,
tesis etmek; inşa etmek, dikmek; mey taşmak, sel basmak
dana getirmek, oluşturmak inusitatus, -a, -um, alışılmadık, sıra dışı
518
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
invado,-dere» -si» -sum, v. geçi.» içine gir iter, itineris, n., yolculuk, sefer, seyahat
mek; saldırmak, istila etmek, işgal et iterum, adv., bir daha, tekrar; defalarca,
mek, zaptetmek tekrar tekrar
invalidus, -a, -um, adj., zayıf, güçsüz iubeo, iubere, iussi, iussum, v. geçi., emir
inveho, -here, -xi, -otum, v. geçi., içeri taşı vermek, emretmek, buyurmak; iste
mak, getirmek, taşıyıp getirmek, sürük mek, talep etmek
leyip getirmek iucundus, -a, -um, adj., hoş, güzel, keyifli,
invenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçi., zevkli, haz içeren; iucundior, -ius (üst.
bulmak, buluş yapmak, keşfetmek, icat der.), daha hoş, daha tatlı; iucundissi-
etmek mus, -a, -um (en üst. der.), çok hoş, çok
investigo, -are, -avi, -atum, v. geçi., izinden tatlı
gitmek, izini sürmek, araştırmak, ince iudex, -icis, m., hâkim, yargıç
lemek, keşfetmek, ortaya çıkarmak iudicium, -i (-ii), n., karar, hüküm, yargı
invideo, -videre, -visi, -visum, v. geçi., kıs iugulum, -i, n., boyun kemiği, boyun, bo
kanmak, çekememek, haset etmek ğaz, gırtlak, imik
invidia, -ae, i» haset, kıskançlık lugurtha, -ae, m., Numidia kralı Micipsa'nın
invidus, -a, -um, adj., kıskanç ardılı
invitus, -a, -um, adj., isteğine karşı, isteme lulius, -a, -um, adj., Temmuz ayı
den, gönülsüz, rızasız lulius, -i, m.» bir Romalı soyadı
involvo, -vere, -vi, -utum, v. geçi., yuvarla iungo, iungere, iunxi, iunctum, v. geçi.,
mak; sarmak, sarıp sarmalamak, içine birleştirmek, bir araya getirmek; bo
almak, kapsamak, ihtiva etmek yunduruğa vurmak
iocor, -ari, -atus, v. dep., geçz., geçi., şaka lunius, -a, -um, adj., Haziran ayı
yapmak Iuno, -onis, f., lupiter'in eşi; Roma devleti
iocus, -i, m., şaka, latife nin koruyucusu ve tanrıçaların kraliçe
lonicus, -a, -um, adj., lonia'yla ilgili,
si; kadınların koruyucu tanrıçası
lonia'ya ilişkin veya ait, lonialı; lonici, lunonius, -a, -um, adj., luno'ya ait,
-orum, m., lonialılar, lonialı düşünürler
luno'nun
ipse, ipsa, ipsum, pron., bizzat kendisi,
Iupiter, lovis, m., tanrıların babası; günün,
şahsen o
ışığın, gökyüzünün tanrısı; devletin ve
İra, -ae, f., öfke, gazap
yasalarının koruyucusu; baş tanrı
irascor, irasci, iratus, v. dep., geçz., kızmak,
iurisprudentia, -ae, f., hukuk
öfkelenmek, gazaba gelmek
iuro, -are, -avi, -atum, v. geçz., yemin et
iratus, -a, -um, adj., {perf. part.), sinirlen
mek, ant içmek, ahd etmek
miş, sinirli, asabi, kızdırılmış, kızgın, çok
ius, iuris, n., hak, adalet, yasa, hukuk; mah
öfkeli, öfkeden kudurmuş
keme
irrigo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sulamak
iustitia, -ae, i , adalet
is, ea, id, pron., [ille zamirinden daha hafif
iuvenca, -ae, f.» yavru inekler
vurgulu), o
iuvencus, -i, m., genç boğa
iste, ista, istud, pron., şu
iuvenis, -is, m./f., genç; delikanlı, genç kız
istuc, adv., şuraya, şu yöne
luventas, -atis, f., bkz. Hebe
ita, adv., öyle, böyle, şöyle, bu suretle, o
iuventus, -utis, f., gençlik
kadar
iuvo, iuvare, iuvi, iutum, v. geçi., yardım
Italia, -ae, f., İtalya
etmek, imdadına koşmak
Italicus, -a, -um, adj., İtalya'yla ilgili,
İtalya'ya ait; İtalyan
itaque, bağ., böylece, bu yüzden, uygun Kalendae, -arum, i , ayın ilk günü
olarak
519
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
Labienus, -i, m., Romalı erkek adı Lares, -um (-ium), m., (tek. Lar, Laris, m.),
labor, -oris, m., emek, gayret, çaba; zah evin koruyucu tanrıları
met, çile; laborem suscepere: çalış lateo, -ere, -ui, v. geçz., gizlenmek, saklan
mak, emek sarf etmek mak, gözden uzak olmak
laboriosus, -a, -um, adj., emek gerektiren, Latinus, -a, -um, adj., Latium'la ilgili,
zor; yorucu, bıktırıcı; yorgun, yılgın, ba Latium'a ilişkin veya ait, Latin; Latini,
şı belada -orum, m., Roma'nın kurulduğu eski
laboro, -are, -avi, -atum, v. geçz., çalışmak, İtalya toprakları olan Latium'un yurt
çabalamak, emek sarf etmek, zahmet taşları, Latium halkı, Latinler; Latine,
etmek, iş görmek; zahmete girmek, sı adv., Latince
kıntılara katlanmak, çile çekmek latrina, -ae, i , tuvalet
labrum, -i, n., dudak
latro, -are, -avi, -atum, v. geçz., havlamak
lac, lactis, n., süt
latro, -onis, m., eşkıya, haydut
Lacedaemon, -onis, f., Sparta'nın en önem
latus, -eris, n., böğür
li kenti; Lacedaemonius, -a, -um, adj.,
laudo, -are, -avi, -atum, v. geçi., övmek,
Lacedaemon'la ilgili, Lacedaemonlu;
methetmek, takdir etmek
Lacedaemoniorum gens: Lacedaemon
laus, laudis, f., övgü, methiye
halkı; Lacedaemonii, -orum, m., Lace-
lautumiae, -arum, f., taş ocağı
daemonlular
lacerna, -ae, i , Romalı erkeklerin, kadınla Lebinthos (-us), -i, f., Sporad adalarından
rın veya askerlerin uzun kollu bir tunica biri
ya da toga üzerine giydikleri ve sağ om lectio, -onis, f., ders
za bir/j'öu/oyla (iğne, toka) tutturdukla lectus, -a, -um, adj., (perf. part), okunan,
rı bir çeşit pelerin ya da harmani okunmuş olan
lacero, -are, -avi, atum, v. geçi., parçala legatus, -i, m., elçi
mak, parçalara ayırmak, paramparça legens, -entis, adj., (praes. part), okuyan
etmek legio, -onis, f., piyade ve süvarilerden olu
lacertus, -i, m., kolun üstteki kaslı bölümü, şan askeri birlik, lejyon
üst kol legionarius, -a, -um, adj., lejyonla ilgili
lacrima, -ae, i , gözyaşı legionarius, -i, m., lejyon er, asker
lacrimo, -are, -avi, -atum, v. geçz., ağla lego, legere, legi, lectum, v. geçi., okumak
mak, gözyaşı dökmek lenio, -ire, -ii (-ivi), -itum, v. geçi., geçz.,
lacus, -us, m., göl yumşatmak, yumuşak hale getirmek; ya
laena, -ae, f., vücudu sıcak tutmak için tıştırmak, teskin etmek, sakinleştirmek
kalın yünlü kumaştan yapılan bir çeşit Lentulus, -i, m., bir Romalı soyadı
harmani leo, -onis, m., aslan; Aslan burcu
Laertius, -a, -um, adj., Kilikya'da bir liman
Lepidus, -i, m., bir Romalı soyadı
şehri olan Laertes'te doğan, Laertesli
Lesbos (-us), -i, f., Ege denizinde yer alan
laetitia, -ae, f., kontrol edilemez sevinç,
ünlü ada
mutluluk, haz, neşe
Leucippus, -i, m., Zenon'un öğrencisi olan
laetus, -a, -um, adj., mutlu, sevinçli, neşeli,
şen; laetior, -ius (üst. der.), daha mut ünlü Yunan filozof
lu; laetissimus, -a, -um (en üst. der.), levamentum, -i, n., teselli
en mutlu levis, -e, adj., hafif; levior, -ius (üst. der.),
laevus, -a, -um, adj., sol, sol tarafta daha hafif; levissimus, -a, -um (en üst.
lapis, -idis, m., taş der.), en hafif
lararium, -i, n., Roma evinde, evin koruyu leviter, adv., hafif bir şekilde; levius (üst.
cu tanrıları Lares'in tasvirlerinin bulun der.), daha hafif bir şekilde; levissime
duğu şapel (en üst. der.), çok hafif bir şekilde
520
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
lex, legis, i , kanun, yasa logica, -ae (logice, -es), f., mantık
Libanus, -i, m., özel isim longe, adv., fazlasıyla, ziyadesiyle
libenter, adv., memnuniyetle, zevkle, seve longinquus, -a, -um, adj., uzak; longinqui-
seve, canı gönülden or, -ius (üst. der.), daha uzak; longinqu-
liber, -era, -erum, adj., özgür, hür, serbert issimus, -a, -um (en üst. der.), çok uzak
Liber, -eri, m., şarap tanrısı, Bacchus longus, -a, -um, adj., uzun; longior, -ius
liber, -ri, m., kitap (üst. der.), daha uzun; longissimus, -a
liberi, -orum, m., (çoğ.), çocuklar -um (en üst. der.), çok uzun, upuzun
libero, -are, -avi, -atum, v. geçi., özgürlü loquor, loqui, locutus, v. dep. geçz., konuş
ğüne kavuşturmak, serbest bırakmak, mak, söylemek, demek, ifade etmek
salıvermek, özgürleştirmek, özgür bı lotus, -us, m., yıkanma, banyo etme
rakmak, azad etmek Lucifer, -feri, m., sabah yıldızı, Venüs
libertas, -atis, f., özgürlük, serbestlik, hür Lucilius, -i, m ., özel isim
lük, hürriyet Lucius, -i, m., özel isim
licet, -cuit, -citum est, şhsz., izin verilir, ca
Lucretius, -i, m., özel isim
izdir, yasaldır
ludo, -dere, -si, -sum, v. geçz., oynamak,
licet, bağ., her ne kadar, bile, gerçi, olması
eğlenmek, şakalaşmak, gülüp oyna
na rağmen, olduğu halde, olmakla bir
mak, oyun oynamak
likte, velev ki, halbuki
ludus, -i, m, oyun, eğlence; ilkokul; gladya
lignum, -i, n., odun
tör okulu; ludi magister: ilkokul öğret
lilium, -ii, m., zambak
meni
limen, -inis, n., eşik; kapı, giriş
lumen, -inis, n., ışık, kandil '
limus, -i, m., çamur, balçık
luna, -ae, f., ay
lingua, -ae, f., dil, lisan; Lingua Latina: Latin
lupus, -i, m., kurt
dili, Latince
lux, lucis, f., ışık; güneşin ve başka gök ci
linteum, -i, n., keten, keten kumaş; yelken
bezi, yelken simlerinin ışığı; parlak cisimlerin ışığı;
Iitte ra, -ae, f., harf; litterae, -arum, f.,
gün ışığı; göz; ışığın kaynağı
(çoğ.), alfabe; mektup; eser; edebiyat; luxuria, -ae, f., lüks, aşırılık, israf
litterarum scientia: edebi bilgi; littera- Lycurgus, -i, m, Spartalı ünlü kanun koyucu
rum studia: edebi çalışmalar lympha, -ae, i , su
litterator, -oris, m., okuma yazma öğreten lyra, -ae, f, lir
kişi, ilkokul öğretmeni Lysander, -dri, m., Spartalı ünlü komutan
litus, -oris, n., kıyı, sahil
lividus, -a, -um, adj., kurşuni, kurşun mavisi Macedonia, -ae, f., Makedonya
locus, -i, m., yer, mekân; tiyatroda oturacak Macedonicus, -a, -um, adj., Makedonya'yla
yer; yabancı elçilere kalmaları için ayrı ilgili, Makedonya'ya ilişkin veya ait;
lan yer, geçici mesken, han, oda, pan MakedonyalI
siyon, konukevi vs; ölünün yattığı yer, maculosus, -a, -um, adj., kirli, pis, lekeli
mezar; tartışma veya düşünce konusu, maereo, -ere, v. geçz., dertlenmek, üzül
nokta, mesele, konu başlığı ya da bölü mek, kederlenmek
mü; herhangi bir şey için fırsat, zaman, maeror, -oris, m., dert, keder, üzüntü, gam
yer; rütbe, derece, görev, konum, yer; maestus, -a, -um, adj., üzgün, hüzünlü, ke
loci: (çoğ.) kanıtın dayandığı temeller, derli
kanıtların dayandıkları ya da doğdukla magister, -tri, m., hoca, öğretmen
rı ana noktalar; loci communes: genel magistratus, -us, m., yüksek dereceli me
savlar, argümanlar, kanıtlar, ispatlar, murluk; devlet dairesi; yargıçlık
deliller Magna Mater, bkz. Cybele
521
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
magnes, -etis, m., mıknatıs; magnes lapis: mathematicus, -a, -um, adj., matematikle
mıknatıs taşı ilgili, matematiğe ilişkin veya ait, mate
magnitudo, inis, f., büyüklük, irilik matiğe özgü
magnopere, adv., fazlasıyla, çok fazla; ma- mathematicus, -i, m., matematikçi
gis (üst. der.), daha fazla, daha çok; ma- matrimonium, -ii, n., evlilik
xime (en üst. der.), çok fazla, en çok mature, adv., zamanında, vaktinde
magnus, -a, -um, adj., büyük, koca, koca maturo, -are, -avi, -atum, v. geçi., olgunlaş
man, yüce, fazla, çok fazla; (ün bakı tırmak, olgun hale getirmek
mından) büyük, ünlü; maior, -ius (üst. maturus, -a, -um, adj., olgun, olmuş
der.), daha büyük; maximus, -a, -um matutinus, -a, -um, adj., sabahla ilgili, sa
(en üst. der), en büyük baha ait; matutina tempora: sabah
saatleri
Magus, -i, m., Pers rahibi, Magus
maxime, adv., en çok, pek çok, son derece,
Maius, -i, m., Mayıs ayı
fazlasıyla, özellikle, bilhassa
malacia, -ae, i , denizde sakinlik, sütlimanlık
meatus, -us, m., devinim, hareket; meatus
male, adv., kötü bir şekilde
animae: nefes alıp verme, horlama
malo, maile, malui, v. geçi., seçmek, tercih
mediaevalis, -is, m./f., ortaçağ
etmek medicina, -ae, f., hekimlik, tıp; ilaç, çare,
malum, -i, m., elma deva
malum, -i, n., kötü olan herhangi bir şey, meditatio, -onis, f., düşünce, fikir
kötülük, fenalık, bela, afet, talihsizlik medius, -a, -um, adj., orta, ortadaki, orta
malus, -a, -um, adj., kötü; peior, -ius (üst. da bulunan
der.), daha kötü; pessimus, -a, -um (en mehercules, ünl., tanrı aşkına
üst. der.), en kötü mel, mellis, n., bal
martıma, -ae, f., meme Melissus, -i, m., Samoslu bir filozof
mane, adv., sabahleyin Melita, -ae (Melite, -es), f., Malta adası
maneo, -ere, -si, -sum, v. geçz., kalmak, memini, -isse, v. geçz., anımsamak, hatırla
beklemek; sürmek, sürüp gitmek mak; anmak, zikretmek
manus, -us, f., el memoria, -ae, f., anı, hatıra; hafıza, bellek
Marcus, -i, m, Romalı erkek ismi mendax, -dacis, adj., yalan söyleyen, ya
mare, -is, n., deniz; Mare Mediterraneum: lancı
Akdeniz Mare Medium (Internum); mens, mentis, f., zihin; ruh, gönül; bilinç;
Mare Nostrum: Akdeniz (iç deniz), de akıl, zekâ; duygu, düşünce, amaç, niyet;
nizimiz, bizim deniz; Mare Oceanus: cesaret
Atlantik (Atlas Okyanusu); Mare Supe- mensa, -ae, f., masa; üstü masa örtüsüyle
rum: Adriyatik; Mare Inferurri: Etrüsk örtülü sedirler
Denizi mensis, -is, m., ay
Maria, -ae, i, Romalı kadın adı; İsa'nın an mentior, -iri, -itus, v. dep., geçz., yalan söy
nesinin adı, Meryem lemek, aldatmak, kandırmak
maritus, -i, m., koca mentum, -i, n., çene
Mars, Martis, m., savaş tanrısı mercator, -oris, m., tüccar
Martius, -ii, m., (savaş tanrısı Mars'ın adın Mercurius, -ii, m., tanrıların habercisi; tica
dan dolayı) Mart ayı retin ve kazancın, ayrıca tüccarların ve
mater, -tris, f., anne, ana; üretici neden, kö
seyyahların koruyucu tanrısı
ken, kaynak, temel mereo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., layık ol
materia, -ae (materies, -ei), f., malzeme,
mak, hak etmek
meridies, -ei, m., gün ortası, öğle vakti,
madde
mathematica, -ae, i , matematik
öğlen
metaphysica, -ae, f., metafizik
522
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
M etella, -ae, f., özel isim misericordia, -ae, f., merhamet, acıma
metuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., korkmak, misericors, -cordis, adj., şefkatli, merha
çekinmek, endişe etmek metli, yumuşak kalpli
metus, -us, m., endişe, korku mitto, mittere, misi, missum, v. geçi., gön
meus, -a, -um, pron., bana ait, benim, be dermek, yollamak
nimki modeste, adv., ölçülü veya ihtiyatlı bir şe
Midas (Mida), -ae, m., Phrygia kralı kilde
miles, -itis, m./f., bir asker; asker, ordu modestus, -a, -um, adj., ölçülü, ihtiyatlı,
Milesius, -a, -um, adj., Miletos'la ilgili, Mi- mutedil
letoslu; Milesii, -orum, m., Miletoslular modus, -i, m., tavır
Miletus (-tos), -i, f., Miletos liman şehri molestus, -a, -um, adj., sıkıcı, bıktırıcı,
milia, milium, n., (sayı) bin usandırıcı
milies, adv., (sayı) bin kez mollis, -e, adj., yumuşak, esnek
militia, -ae, f., askerlik hizmeti; militiae monens, -entis, adj., (praes. part.), uyaran,
(loc.): askerlikte; savaşta ikaz eden
milito, -are, -avi, -atum, v. geçz., savaşmak moneo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., hatırlat
millesimus, -a, -um, adj., bininci mak, uyarmak, ikaz etmek, öğüt ver
Milo, -onis, m., bir erkek ismi mek, yol göstermek
Miltiades, -is, m., Ati nalı ünlü komutan monitus, -a, -um, adj., (perf. part.), uyarı
Minerva, -ae, f., bilgelik tanrıçası, lan, uyarılmış olan
zanaatkârlığın ve sanatın koruyucu tan mons, -tis, m., dağ
rıçası; ayrıca şiirin, tıbbın, ticaretin, do monstro, -are, -avi, -atum, v. geçi., göster
kumanın, örgü örmenin ve bakireliğin mek, işaret etmek
koruyucu tanrıçası mora, -ae, f., gecikme, erteleme; ara, fası
minime, adv., asla, hiç, hiçbir şekilde, hiç la, süre
de değil moralitas, -atis, f., ahlak, ahlaklılık
minister, -tri, m., hizmetkâr morbus, -i, m., hastalık, maraz
minör, -ari, -atus, v. dep. geçi., tehdit etmek morior, mori, mortuus, v., dep., ölmek
minuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., küçült moror, -ari, -atus, v., dep., durmak, oya
mek, ufaltmak, azaltmak, zayıflatmak lanmak, soluklanmak, dinlemek için
mirabilis, -e, adj., şaşırtıcı, hayret verici, durmak, mola vermek, gecikmek, geç
mucizevi kalmak
miraculum, -i, n., mucize mors, mortis, m., ölüm, akıbet; ceset; ci
miror, -ari, -atus, v. dep. geçi., şaşırmak, nayet sonucu dökülen kan; ölüme yol
hayret etmek açan şey, öldürücü silah
mirus, -a, -um, adj., şaşırtıcı, hayret verici, mortalis, -e, adj., ölümlü, fani
mucizevi mortifer, -era, -erum, adj., ölümcül, öldü
misceo, -scere, -scui, -xtum, v. geçi., karış rücü
tırmak mortuus, -a, -um, adj., (perf. part.), ölmüş,
Misenum, -i, n., Campania'da yer alan bir ölü
liman kenti; Miseni (loc.): Misenum'da mos, moris, m., âdet, görenek; töre; örf,
miser, -era, -erum, adj., zavallı, sefil du gelenek; mizaç, eğilim, huy
rumda; miserior, -ius (üst der.), daha motus, -us, m., hareket
zavallı; miserrimus, -a, -um (en üst. moveo, movere, movi, motum, v. geçi.,
der.), çok zavallı, en zavallı geçz., harekete geçirmek, sallamak,
misere, adv., zavallı bir şekilde sarsmak; harekete geçmek, hareket et
misereo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., geçz., acı mek, kımıldamak, etkilemek
mak, merhamet etmek mox, adv., birazdan, hemen ardından
523
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
mulier, -eris, f., kadın; eş, zevce navis, -is, f., gemi; navem solvere: yelken
mulsum, -i, n., ballı şarap açmak, denize açılmak
multum, adv., çok; plus {üst. der.), daha -ne, bağ., (soru eki; genellikle açık bir soru
çok; plurimum (en üst. der.), en çok sorar; soru soranın zihninde olumlu ya
multus, -a, -um, adj., çok, birçok, pek çok; da olumsuz bir cevap beklentisi olmaz)
plus, plus (üst. der.), daha çok; pluri- -mi, -mı; (dolaylı soru) -dığını, -mayıp
mus, -a, -um (en üst. der.), en çok -madiğim
mundus, -i, m., dünya, yeryüzü; insanlık; ne, adv., bağ., (olumsuzluk eki) hayır, yok,
(öte dünyaya karşılık) bu dünya değil
munimentum, -i, n., siper nec, bkz. neque
munio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., tahkim necessario, adv., zorunlu olarak, mecburen
etmek, sağlamlaştırmak necessarius, -a, -um, adj., zorunlu, zaruri,
munus, -eris, n., armağan, hediye mecburi, elzem
murus, -i, m., duvar, sur necesse, n., adj., zorunlu, gerekli, elzem;
mus, muris, m./f., fare, sıçan necesse est: zorunludur, icap eder,
musa, -ae, f., esin perisi mecburidir, gerekir
musica, -ae (musice, -es), i , müzik sanatı, necessitas, -atis, f., zorunluluk, gereklilik,
müzik mecburiyet; doğa kanunu ya da doğa
mustela, -a e, i , gelincik yasası; kaçınılmaz kader
mutabilis, -e, adj., değişebilir, değişken neco, -are, -avi, -atum, v. geçi., öldürmek,
muto, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz., bir katletmek, canını almak, kılıçtan geçir
yerden bir yere hareket etmek, yer de mek
ğiştirmek; renk değiştirmek; daha iyi ya nectar, -aris, n., tanrı içeceği, nectar
da daha kötü bir şeye dönüştürmek; bir nefas, n., çekmz., tanrısal yasaya karşı olan
şeyi değiştirmek; değişmek, dönüşmek şey; dinsel anlamda caiz olmayan şey;
mythos, -i, m., mitos, masal, mit, halk dies nefasti: günlük işlerin, resmi top
hikâyesi lantıların vs ertelendiği günler; nefas
est: caiz değildir, uygun değildir, dinen
nam, bağ., çünkü, zira yasaktır
narro, -are, -avi, -atum, v. geçzl., anlatmak, negatio, -onis, f., yadsıma, yalanlama, inar
aktarmak, nakletmek, rivayet etmek etme; inkar, tekzip
nascor, nasci, natus, v. dep. geçz., doğmak, neglego, -eğere, -exi, -ectum, v. geçi.,
dünyaya gelmek önemsememek, hafife almak, kulak
nasus, -i, m., burun arkası etmek, ilgilenmemek, ihmal et
nato, -are, -avi, -atum, v. geçz., geçi., yüz mek, umursamamak
mek nego, -are, -avi, -atum, v. geçi., yadsımak,
natura, -ae, f., doğa, tabiat; cevher, öz, töz; reddetmek, inkar etmek, yalanlamak,
natura: doğuştan; doğası gereği, tabia tekzip etmek; yasaklamak, engel ol
tı gereği; secundum naturam: doğaya mak, mahal vermemek
göre, doğaya uygun olarak negotium, -ii, n., iş, uğraş, meşgale
naturalis, -e, adj., doğal, tabii nemo, -inis, m./f., kimse, hiç kimse
natus, -a, -um, adj., (perf. part.), doğmuş nepos, -otis, m./f., torun
olan; natus est: doğdu Neptunus, -i, m., denizlerin tanrısı; ayrıca
natus, -us, m., doğma, dünyaya gelme, do deniz savaşlarının koruyucu tanrısı
ğum, tevellüt, yaş; natu: yaş bakımın neque (nec), adv., bağ., (olumsuzluk bil
dan, yaşça dirir) değil, de değil; neque (nec) . . .
nauta (navita), -ae, m., denizci, gemici neque (nec): ne . . . ne de
524
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
nequeo, -ire» -ivi (-ii), -itum» v. geçz.» yapa noster, -tra, -trum, pron., bize ait, bizim,
mamak, elinden gelmemek, muktedir bizimki
olamamak notio, -onis, i , kavram, nosyon, genel tasa
nescio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., geçz.» rım; düşünce, fikir
bilmemek, haberi olmamak, bihaber novem, adj., (sayı) dokuz
olmak; nescio quis: bilinmeyen birisi, November, -bris, adj., Kasım ayı
kimbilir kim, ismi lazım değil noveni, -ae, -a, adj., dokuzar
neuter, -tra, -trum, adj., ikisinden hiçbiri, noverca, -ae, f., üvey anne, cici anne, analık
ne bu ne öteki, hiçbiri novies (noviens), adv., dokuz kez, dokuz
niger, -gra, -grum, adj., kara, siyah; nigrior,
defa
-ius (üst. der.), daha kara; nigerrimus,
novus, -a, -um, adj., eski olmayan, yeni;
-a, -um (en üst. der.), en kara
taze; tuhaf, garip, işitilmemiş, aykırı,
nihil (nil), çekmz.» n.» hiç, hiçbir şey
alışılmadık, tecrübe edilmemiş, hiç ya
nihilum (nilum) -i, n.» hiç, hiç olan, hiçlik,
şanmamış, ilk kez olan
hiç olma durumu; bir şeyin gerçekte
nox, noctis, i , gece
varolmayışı, yokluk
nubes, -is, f., bulut
nil, bkz. nihil
nudus, -a, -um, adj., çıplak
Nilus, -i, m., Nil nehri
nimis, adv., aşırı, pek fazla nullus, -a, -um, adj., hiç, hiçbir; nullo mo-
Niobe, -es, f., Tantalos'un kızı ve Thebai do: hiçbir şekilde; nulla ratione: hiçbir
kralı Amphion'un karısı şekilde
nisi, bağ., (olumsuz şart cümlesi) -madık- num, adv., (soru; olumsuz yanıt bekler) mi
ça, -medikçe, olmadığı takdirde, eğer acaba; olup olmayacağmı
olmazsa numero, -are, -avi, -atum, v. geçi., saymak,
nitor, -oris, m., parlaklık, parıltı, ışıltı sıralamak
nitrosus, -a, -um, adj., (su) alkali numerus, -i, m., sayı
niveus, -a, -um, adj., kar beyazı, saf beyaz numquam (nunquam), adv., asla, kesinlik
nobilitas, -atis, m., asalet, soyluluk le, katiyen, hiç, hiçbir zaman,
noceo, -cere, -cui, -citum, v. geçi., zarar nunc, adv., şimdi, şu anda, şu ara, şu sıra
vermek, incitmek, yaralamak nunquam, bkz. numquam
nocivus, -a, -um, adj., zarar veren, tahrip nuntio, -are, -avi, -atum, v. geçi., haber
edici, öldürücü vermek, bildirmek, duyurmak
noctu, adv., geceleyin, gece vakti, geceleri nuntium, -i, n., haber, havadis
nolo, nolle, nolui, v. geçz., geçi., isteme nuntius, -i, m., haberci, ulak
mek, arzu etmemek, gönlü olmamak nuto, -are, -avi, -atum, v. geçz., başını öne
nomen, -inis, n., ad, isim eğmek, sallamak; salınmak, sallanmak
nomino, -are, -avi, -atum, v. geçi., adlan
nympha, -ae, f., su perisi, deniz perisi;
dırmak, ad vermek, isim koymak
ağaçların, koruların, ormanların, nehir
non, adv., (olumsuzluk bildirir) hayır, değil
lerin ve dağların perisi
Nonae, -arum, f., Mart, Mayıs, Temmuz ve
Ekim aylarının 7. günü, diğer ayların 5.
günü O, ünl., (sevinç ve şaşkınlık ifadesi olarak),
nonaginta, çekmz., adj., (sayı) doksan Ah! Vay!
nondum, adv., henüz değil, daha değil ob, praep., (acc. ile), -den dolayı, -den ötü
nonus, -a, -um, adj., (sayı) dokuzuncu rü, dolayısıyla, -dığı için, yüzünden, na
nos, pron., biz; nobiscum: bizimle birlikte mına, hesabına, sebebiyle
nosco, noscere, novi, notum, v. geçi., bil obeo, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., -e doğ
mek, tanımak, aşina olmak, bilgi sahibi ru gitmek, karşılaşmak; üzerine almak,
olmak, bilgisi veya malumatı olmak atılmak
525
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
obnoKİus, -a, -um, adj., uysal, itaatkâr; mezlikten gelmek, geçmek, bir kenara
mecbur, yazgılı bırakmak, bir kalemde geçmek, önem
obscurus, -a, -um, adj., karanlık, gizemli, sememek
sırlı omnis, -e, adj., bütün, tüm, hep, hepsi, her
obsideo, -sidere, -sedi, -sessum, v. geçi., ontologia, -ae, f., ontoloji, varlıkbilim
kuşatmak, ablukaya almak ontologica, -ae, i , ontoloji, varlıkbilim
obsisto, -stere, -stiti, -stitum, v. geçz., karşı operor, -ari, -atus, v. dep., geçz., çalışmak,
durmak, direnmek, engellemek çabalamak, zahmet çekmek, emek ver
obsto, -are, -iti, -atum, v. geçz., karşısına mek
dikilmek, yolunda durmak, engelle opifex, -icis, m./f., zanaatkar; yaratıcı
mek, alıkoymak opinatus, -us, m., düşünce, varsayım
obstruo, -ere, -xi, -ctum, v. geçi., karşısına bi opinio, -onis, f., fikir, düşünce, kanaat
na dikmek; yolunu kesmek, engel olmak oportet, oportuit, v. şahsz., gereklidir, ge
obversor, -ari, -atus, v. dep., geçz., önünde rekir, icap eder
gezinip durmak, gelip geçmek oppidani, -arum, m., kasabada yaşayanlar,
obviam, adv., -e doğru, -e karşı, engel ola kasabalılar
cak biçimde oppidum, -i, n., şehir, kent, kasaba
occasus, -us, m., (gök cisimleri), alçalma, oppleo, -ere, -evi, -etum, v. geçi., doldur
çökme, batma; occasus solis: güneşin mak, doldurup taşırmak
batışı, gün batımı opportunus, -a, -um, adj., elverişli, uygun,
occido, -dere, -di, -sum, v. geçi., öldürmek, münasip
katletmek; occidere se: kendini öldür oppositus, -a, -um, adj., (perf. part.), kar
mek, intihar etmek şıt, zıt, ters, düşman
occupo, -are, -avi, atum, v. geçi., zaptet opprimo, -imere, -essi, -essum, v. geçi.,
mek, ele geçirmek, istila etmek; önce bastırmak, bastırarak ezmek, sıkıştır
den davranmak, önceden yapmak mak
octavus, -a, -um, adj., sekizinci oppugno, -are, -avi, -atum, v. geçi., hücum
octies (octiens), adv., sekiz kez etmek, saldırmak, taarruza geçmek, iş
octo, adj., (sayı) sekiz gal etmek
October, -bris, adj., Ekim ayı opto, -are, -avi, -atum, v. geçi., seçmek;
octoni, -ae, -a, adj., sekizer arzulamak, beklemek, istemek, heves
oculus, -i, m., göz etmek, peşine düşmek, ümit etmek,
odi, odisse, osum, v. geçi., nefret etmek ümit beslemek
odiosus, -a, -um, adj., tiksinç, iğrenç, nef opulentus, -a, -um, adj., zengin; opulen-
ret edilesi, lanetli tior, -ius (üst der.), daha zengin; opu-
odor, -oris, m., koku lentissimus, -a, -um (en üst. der.), çok
oeconomia, -ae, i, ekonomi zengin
offendo, -endere, -endi, -ensum, v. geçi., opus, -eris, n., iş, çalışma; yapıt, eser, kitap;
gücendirmek, darıltmak, rencide et opus esse: gerekli olmak, icap etmek;
mek, incitmek operam dare: kendini adamak, ken
offensio, -onis, f., incitme, gücendirme dini vermek, dikkatini vermek, dikkat
officium, -i (-ii), n., iş, görev, vazife kesilmek, ilgilenmek, önem vermek, iş
oleum, -i, n., yağ, zeytinyağı edinmek
olim, adv., vaktiyle, bir zamanlar ora, -ae, i , kıyı
omen, -inis, n., kehanet; geleceğe dair ke oraculum, -i, n., kehanet
hanet bildiren işaret oratio, -onis, f., konuşma, hitabet, nutuk, söy
omitto, -ittere, -isi, -issum, v. geçi., bırak lev; orationem dare: konuşma yapmak
mak, vazgeçmek, ihmal etmek, gör orator, -oris, m., hatip
526
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
orbis, -is, m., dair, çember, yörünge; orbis Palatium, -iî, n., Roma'nın yedi tepesinden
lacteus: Samanyolu biri, Palatium tepesi
ordino, -are, -avi, atum, v. geçi., düzenle palla, -ae, f., Romalı kadınların üstlerine
mek, düzene sokmak, düzenli hale ge giydikleri ve bir broşla tutturdukları
tirmek giysi
ordo, -inis, m., sıra, düzen, tertip, nizam pallium, -i, n., özellikle Yunan filozoflarının
origo, -inis, f., kaynak, köken; sülale, soy, giydikleri, Romalıların da Yunanlar ara
soy sop, aile; ata, can veren, kuran, ku sında bulunduklarında tunica üstüne
rucu giydikleri bir çeşit harmani
orior, -iri, -tus, v. geçz., (gök cisimleri) yük palma, -ae, f., avuç
selmek, doğmak Pan, Panos, m., vahşi doğanın, ormanların,
ornamentum, -i, n., donatım, ziynet, süs dağların, çobanların tanrısı. Keçi şek
orno, -are, -avi, -atum, v. geçi., donatmak, linde simgelenir; ayrıca ani ve sebepsiz
süslemek, tezyin etmek; övmek, yü korkuların (panik) yaratıcısı, avcılığın ve
celtmek, onurlandırmak türkülerin tanrısı olarak da bilinir; saz
oro, -are, -avi, -atum, v. geçi., rica etmek, ları balmumuyla yapıştırarak imal ettiği
istemek, yalvarmak, yakarmak, dile çalgı, pan flütün atası sayılır.
mek Panaetius, -ii, m., Rodos doğumlu Stoik fi
ortus, -us, m., (gök cisimleri) doğma, yük
lozof
panegyricus, -i, m., övgü, methiye
selme; ortus solis. güneşin doğuşu,
panis, -is, m., ekmek
gün doğumu
papae, ünî., şahane! harika! vay be!
os, oris, n., ağız
papilla, -ae, f., göğüs ucu, meme başı
os, ossis, n., kemik
paradisus, -i, m., cennet
osculum, -i, n., öpücük
paratus, -a, -um, adj., (perf. part.), hazır
ostendo, -dere, -di, -sum (-tum), v. geçi.,
parco, parcere, peperci, parsum, v. geçz.,
göstermek, teşhir etmek, arz etmek,
esirgemek, korumak, kıyamamak
ifşa etmek
parens, -entis, m./f., ebeveyn, ana baba
otiosus, -a, -um, adj., devlet işlerinden eli
pareo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., görünür
ni çekmiş, serbest, boş vakti olan, sa
olmak, ortada olmak, aşikâr olmak;
kin, inzivada
uymak, itaat etmek, tabi olmak, boyun
otium, -ii, n., devlet görevlerinden çekil
eğmek
me, inziva, boş vakit
paries, -etis, m., duvar
ovis, -is, f., koyun
pario, pare re, peperi, partum, v. geçi.,
ovum, -i, n., yumurta
doğurmak, dünyaya getirmek, hasıl et
mek, meydana getirmek, neden olmak
paedagogus, -i, m., çocukları okula götü pariter, adv., aynı şekilde, aynı ölçüde
rüp getiren ve derslerinde yardımcı
Parmenides, -is, m., Elealı doğa filozofu
olan köle
paro, -are, -avi, -atum, v. geçi., hazırlamak,
paeninsula (pen-), -ae, i , yarımada; Pae-
hazır etmek
ninsula Italica: İtalya Yarımadası
pars, partis, f., parça, bölüm, kısım; aza,
paenitentia, -ae, f., pişmanlık, nedamet
uzuv; parti; porsiyon; taraf, kesim; pars
paeniteo, -ere, -ui, v. geçi., geçz., şahsz., piş
orationis: cümlenin öğeleri, kelime çe
manlık vermek; pişman olmak, üzülmek
şitleri
paenula, -ae, f., Romalıların özellikle seya
participium, -ii, n., (gram.) fiil-sıfat
hatlerde, soğuk havadan ya da yağmur
particula, -ae, f., küçük parça, parçacık
dan korunmak için giydikleri bir çeşit
partim, adv., kısmen
harmani, panço
pagina, -ae, f., sayfa, kitap sayfası parum, adv., az, yetersiz; minus (üst. der.),
daha az; minime (en üst. der.), en az
527
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
parvus, -a, -um, adj., küçük, az, c ü z i; mi pendeo, pendere, pependi, v. geçz., asıl
nör, minus {üst. der.), daha küçük; m i- mak, sarkmak; bağlı olmak, bağımlı ol
nimus, -a, -um (en üst. der.), en küçük mak, tabi olmak
pasco, pascere, pavi, pastum, v. geçi., bes penetro, -are, -avi, -atum, v. geçz., içeri
lemek, bakmak, büyütmek girmek veya süzülmek, içine girmek,
passer, -eris, m ., serçe nüfuz etmek
passim, adv., her yerde penna (pinna), -ae, f., tüy, kanat
pastor, -oris, m ., çoban per, praep., (acc. ile), boyunca, süresince;
pateo, -ere, -ui, v. geçz., açık olmak, içine aracılığıyla, kanalıyla, suretiyle, yardı
girilebilir olmak; serbest olmak, erişi mıyla, yoluyla, ile, yüzünden, sayesin
lebilir olmak; aşikâr olmak, açık olmak, de, vasıtasıyla
bilinmek perceptio, -onis, f., algı, idrak
pater, -tris, m., baba; ata; bir felsefe oku percipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi.,
lunun kurucusu; paterfamilias: aile almak, yakalamak, kapmak; anlamak,
reisi; (KL) Tanrı; pater patriae: vatanın kavramak, idrak etmek, öğrenmek
babası perdo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., boz
patiens, -entis, adj., (praes. part.), dayana mak, yıkmak, yok etmek, mahvetmek;
bilir, kaldırabilir, sabırlı, sağlam, çetin harcamak, boşa geçirmek; kaybetmek,
patientia, -ae, f., sabır, sabretme, dayan yitirmek
ma, tahammül pereo, -ire, -ivi (-ii), itum, v. geçz., kaybol
patior, pati, passus, v., dep. geçi., dayan mak, yitmek, yitip gitmek, ölmek
mak, katlanmak, çekmek, tahammül perfectus, -a, -um, adj., (perf. part.), ta
etmek, maruz kalmak, uğramak, başın mamlanmış, bitirilmiş, yetkin, kamil,
dan geçmek, görüp geçirmek mükemmel
patria, -ae, f., vatan, ülke perficio, -ficere, -feci, -fectum, v. geçi., ba
patruus, -i, m., amca şarmak, yerine getirmek, tamamlamak,
paucus, -a, -um, adv., az, biraz, birkaç kemale erdirmek, sonuçlandırmak
paulatim, adv., azar azar, parça parça periculum, -i, n., tehlike
paulo, adv., küçük, biraz, azıcık; paulo an peristylium, -i (-ii), n., evin içinde yer alan
te: az önce, biraz önce, demin sütunlarla çevrili avlu, sütunlu avlu,
paulus, -a, -um, adj., az, biraz, küçük, ufak bahçe
pauper, -peris, adj., fakir, yoksul peritus, -a, -um, adj., deneyimli, tecrübeli,
paupertas, -atis, f., yoksulluk, fakirlik; ihti becerikli, usta
yaç, yokluk, yetersizlik permagnus, -a, -um, adj., çok büyük, mu
pavor, -oris, m ., korku, dehşet azzam, eşsiz
pax, pacis, f., barış; pacem petere: barış permaneo, -manere, -mansi, -mansum, v.
istemek; pace tua: izninle geçz., sonuna kadar kalmak, kalıcı ol
pecco, -are, -avi, -atum, v. geçz., yanlış mak; sürmek, devam etmek
yapmak, hata etmek, haddini aşmak, permitto, -mitlere, -misi, -missum, v. geçi.,
günah işlemek bırakmak, salıvermek; izin vermek, mü
pectus, -oris, n., göğüs saade etmek, fırsat tanımak, göz yum
pecunia, -ae, f., para mak
pecus, -oris n., sığır, öküz pero, -onis, m ., tarım işçilerinin, askerlerin
peius, adv., daha kötü bir şekilde, daha kö ve arabacıların giydiği, ayağı ve bilekleri
tü, beter saran deri bot
pelagus, -i, n., açık deniz perpetuitas, -atis, f., ebedilik, sonsuzluk,
Pelides, -ae, m., Peleus'un oğlu; Akhilleus ebediyet
528
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
Persicus, -a» -um, adj., Perslerle ilgili, Pers- piceus, -a, -um, adj., zift karası
lere ilişkin, Pers pietas, -atis, i , (tanrılara, aileye, akrabala
persona, -ae, f., kişi, şahıs; maske ra, vatana karşı) görev bilinci; sadakat,
persuadeo, -dere, -si, -sum, v. geçi., (dat. bağlılık, hürmet, vefa; dindarlık
ile), ikna etmek, inandırmak piger, -gra, -grum, adj., tembel
pertineo, -ere, -ui, v. geçz., uzanmak, ya pilus, -i, m., kıl, tüy, post
yılmak, ulaşmak; ait olmak, ilgili veya pinguis, -e, adj., şişman, semiz
ilişkin olmak; eğilimli olmak pinus, -us (-i), f., çam ağacı
perturbatio, -onis, f., ruhsal kargaşa, kar pirata, -ae, m., korsan
maşa piscis, -is, m., balık
perungo, -ungere, -unxi, -unctum, v. geçi., Pisistratus, -i, m., Atianlı bir tiran
yağla ovalamak, yağlamak, yağ sürmek pius, -a, -um, adj., ailesine, dinine, tanrı
pervenio, -venire, -veni, -ventum, v. geçz., larına, inancına ve devletine bağlı olan
gelmek, varmak, ulaşmak, erişmek, va placeo, -cere, -cui, -citum, v. geçz., (dat.
sıl olmak ile) hoşnut etmek, memnun etmek;
perveterus, -a, -um, adj., çok eski, kadim hoşa (hoşuna) gitmek, beğenilmek;
pervigilo, -are, -avi, -atum, v. geçz., bütün placet mihi: hoşuma gider, memnun
gece gözlerini kırpmamak, hiç uyuma olurum, bana doğru görünüyor, düşü
mak, uyanık kalmak, nöbet tutmak nüyorum, zannediyorum, inanıyorum;
pervulgo, -are, -avi -atum, v. geçi., duyur placuit: kararlaştırılır, belirlenir
mak, ilan etmek, söylemek, bildirmek placo, -are, -avi, -atum, v. geçi., sakinleştir
pes, pedis, m., ayak mek, yatıştırmak, gazabını dindirmek,
pessime, adv., en kötü şekilde gönlünü almak
pessimus, bkz. malus plane, adv., açıkça, kesinlikle, tümüyle, bü
peto, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., aramak, tünüyle, gayet, oldukça, epeyce
araştırmak, sormak, istemek, dilemek, planta, -ae, f., bitki
rica etmek, istirham etmek, talep et planus, -a, -um, adj., düz, yassı, ufki
mek; peşinden koşmak, peşinden git Plato (Platon), -onis, m., Sokrates'in öğ
mek; almaya veya kapmaya çalışmak; rencisi, Akademeia'nın kurucusu ünlü
saldırmak, hedef almak Yunan filozof
Petrus, -i, m., özel isim plausus, -us, m., alkış, övgü, beğeni
phaenomenon, -i, n., doğa olayı Plautus, -i, m., Romalı ünlü komedya şairi
Philippus -i, m., Makedonya kralı; Büyük plebs, -ei, f., halk, alt tabaka
İskender'in babası plenum, -i, n., doluluk
Philolaus, -i, m., Pythagorasçı bir filozof plenus, -a, -um, adj., (gen. ve abl. ile) her
philosophia, -ae, f., felsefe; prima philo hangi bir şeyle dolu, ile dolu
sophia: ilk felsefe, metafizik Plinius, -i, m., bir Romalı soyadı; Plinius
philosophicus, -a, -um, adj., felsefeyle ilgi Maior: Yaşlı Plinius
li, felsefeye ilişkin, felsefi, felsefi olarak Plotinus, -i, m., Yeni-Platoncu bir filozof
yazılmış pluo, -ere, -ui, v. geçz., şahsz., yağmur yağ
philosophor, -ari, -atus, v. dep. geçz., felse mak
fe yapmak, felsefi düşünmek Pluto (Plüton), -onis, m., yeraltı tanrısı; ay
philosophus, -i, m., felsefeci, filozof, düşünür rıca ölüleri yargılayan tanrı; yeraltının
Phoebus, bkz. Apollo hâkimi
Phoenice, -es, f., Fenike poena, -ae, f., işkence, ceza, tekdir
physica, -ae (physice, -es), f., doğa, doğa poesis, -is, i , şiir
felsefesi, fizik poeta, -ae, m., şair
529
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
politica, -ae, t., siyaset potens, -entis, adj., (pras. part.), güçlü, ik
pollex, -icis, m., elin başparmağı tidar sahibi, muktedir, egemen, hâkim,
Pompeius, -i, m.» bir Romalı soyadı hükümran
pomum, -i, n., meyve, yemiş (elma, incir, potestas, -atis, f., herhangi bir şeyi yapma
hurma vs) yetisi, gücü, yetkinlik; siyasal güç, ikti
pondus, -eris, n., yük dar, hâkimiyet, erk; imkân, olanak; işlev
pono, ponere, posui, positum, v. geçi., potior, -iri, -itus, v., dep. geçz., ele geçir
koymak, yerleştirmek; düşünmek, zan mek, mülkiyetine geçirmek, hâkimi ol
netmek, farzetmek, varsaymak, addet mak, sahibi olmak
mek potius, adv., daha ziyade, daha çok
pons, -ntis, m., köprü potus, -a, -um, adj., sarhoş
pontifex, -ficis, m., Roma devletinin en potus, -us, m ., içme
yüksek din görevlisi ya da rahibi; pon- prae, praep., (abl. ile), önünde; yüzünden,
tifex maximus: başrahip ötürü
popularis, -is, m./f., memleketli, hemşehri praecedo, -cedere, -cessi, -cessum, v.
populus, -i, m., halk geçi., önden gitmek, önünde gitmek,
porca, -ae, f., dişi domuz önce gelmek, önde olmak
porcus, -i, m., domuz praeceptor, -oris, m ., öğretmen, hoca
porrigo, -rigere, -rexi, -rectum, v. geçi., praeceptum, -i, n., ilke, kural, düstur; öğüt,
uzatmak, yaymak, germek nasihat
porta, -ae, i , kapı, şehir kapısı praecipue, adv., her şeyden öte, özellikle
porticus, -us, f., kemer altı, galeri, revak, praecipuus, -a, -um, adj., başka şeylerden
sundurma önce yer verilen; özel, önemli, ayrıcalık
porto, -are, -avi, -atum, v. geçi., taşımak, lı; başlıca, esas, ilk
getirmek, götürmek praeclarus, -a, -um., adj., parlak, çok parlak,
portus, -us, m., liman çok net; çok güzel; üstün, seçin, soylu,
posco, poscere, poposci, v. geçi., ısrarla is ünlü, şöhretli; hayranlık uyandırıcı
temek, arzu etmek, talep etmek praeda, -ae, f., ganimet, mükâfat
Posidonius, -ii, m., Rodoslu Stoik filozof praemium, -ii, n., ganimetlerden elde edi
possum, posse, pötüi, v. geçz., -ebilmek, len kazanç; avantaj, öncelik hakkı, ayrı
muktedir olmak, yapabilmek, elinden calık; ödül; ödüle layık bir eylem, başarı
gelmek praenuntius, -i, m., haberci, işaretçi
post, praep., (acc. ile), arkasına, arkasın praeparo, -are, -avi, -atum, v. geçi., önce
dan, arkadan, -den sonra, sonra, -in den hazırlamak, hazırlık yapmak
ardından, izleyen praepono, -ponere, -posui, -positum, v.
postea, adv., sonra, bundan sonra, ardın geçi., önce koymak, önüne koymak veya
dan, sonradan yerleştirmek; tercih etmek, yeğlemek
posteri, -orum, m., gelecek kuşaklar praepositio, -onis, i , (gram.), edat
posterus, -a, -um, adj., ardından, -den son praesto, -are, -iti, -itum, v. geçz., geçi.,
ra, akabinde, bir sonraki, arkadan gelen önemli olmak, üstün olmak, seçkin ol
postquam, bağ., bir şey olduktan sonra, mak; üstün gelmek; vermek, sunmak,
-den sonra, ardından temin etmek, sağlamak
postremo, adv., hemen ardından, hemen praeter, praep., (acc. ile), ötesinde, -in
sonra, hemen akabinde, en sonunda, dışında, çok ötesinde, -den öte, -den
nihayet uzak; hariç olmak üzere, haricinde, -in
postulo, -are, -avi, -atum, v. geçi., istemek, dışında, -den başka
arzu etmek, talep etmek, iddia etmek praeterea, adv., bunun yanı sıra, bunun dı
Postumus, -i, m., bir Romalı soyadı şında, ayrıca, ilaveten
530
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
praevaleo, -ere, -ui, v. geçz., çok güçlü ol produco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
mak, yenmek, üstün gelmek ileri götütmek veya sevk etmek, ileri
prandium, -ii, n., öğle yemeği (Öğlenleyin, sürmek, ortaya çıkarmak, meydana ge
saat 12 veya 1 civarı hafif olarak geçiş tirmek
tirilen bir öğündür. Genellikle tuzlu ek proelium, -ii, n., muharebe
mek; bazen de ekmekle birlikte meyve, profero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., ileri
salata, yumurta, et, balık, sebze ve pey sürmek, ortaya atmak; belirtmek, zik
nir yenir.) retmek, aktarmak, nakletmek
prehendo, -hendere, -hendi, -hensum, v. professor, -oris, m., herhangi bir bilgi dalını
geçi., tutmak, yakalamak, kapmak, tu öğreten kimse, hoca, öğretmen
tup yakalamak, ele geçirmek proficiscor, -ficisci, -fectus, v. dep., geçz.,
prehenso (prenso), -are, -avi, -atum, v. hareket etmek, yola çıkmak; ileri git
geçi., tutmak, yakalamak, ele geçirmek mek, ilerlemek; ortaya çıkmak, meyda
pretium, -ii, n., ödül na gelmek, hayat bulmak
primigenius, -a, -um, adj., ilk, önceki, en progredior, -redi, -ressus, v. dep., geçz.,
baştaki ileri gitmek, ilerlemek, uzaklaşmak
primo, adv., öncelikle, en başta, ilkin prohibeo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., önle
primordium, -i (-ii), n., başlangıç, köken
mek, engellemek, mani olmak, yasak
primum, adv., önce, öncelikle, başlangıçta
lamak, men etmek
pronomen, -inis, n., (gram.), zamir
primus, -a, -um, adj., ilk, birinci, ilk sırada
prope, praep., (acc. ile), yakınında, yanın
yer alan
da, yakında, -e bitişik, -e yakın
principium, -i, n., başlangıç, köken, ilke, gi
propensus, -a, -um, (perf. part.), eğilimli,
rişim; (çoğ.) elementler, öğeler, ilkeler,
meyilli, yatkın
temeller; yaratan, başlatan, kuran, ata;
propero, -are, -avi, -atum, v. geçi., geçz.,
öncelik, üstünlük, kıdem, öncelik sırası;
bir şeyi hızla (telaşla, aceleyle) yapmak,
hâkimiyet, egemenlik, hükümranlık,
hızlanmak, acele etmek, telaşlanmak;
üstünlük, yeterlik (Yun. orkhenin (&pxf|)
aceleyle gitmek, acele koşmak
anlamlarından biri)
propinquus, -i, m., akraba, yakın
prior, -ius, adj., ilk, önce, eski, evvel
propius, adv., daha fazla, daha yakın
priscus, -a, -um, adj., eski zamanlara ait,
propositio, -onis, f., önerme
eski, antik proprie, adv., esaslı şekilde, özellikle, tam
pristinus, -a, -um, adj., önceki, evvelki, eski olarak, uygun şekilde
prius, adv., önce, evvel; priusquam (prius . proprietas, -atis, f., özellik, nitelik, hususiyet
. . quam): -den önce, -den evvel proprius, -a, -um, adj., kendine özgü, özel,
pro, praep., (abl. ile), -in önünde; için, uğ kişisel, münasip, uygun, yaraşır, müsta
runa, yerine hak
probitas, -atis, f., dürüstlük, doğruluk propter, praep., (acc. ile), -den dolayı, için,
probo, -are, -avi, -atum, v. geçi., onayla yüzünden, ötürü; propter hoc: bundan
mak, görtermek, doğruluğunu belirt dolayı
mek, kanıtlamak, ispatlamak propterea, adv., bu yüzden, bu nedenle,
procedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz., bundan dolayı; propterea quod: çün
ileri gitmek, ilerlemek, dışarı çıkmak, kü, şu sebeple ki
meydana çıkmak prosequor, -qui, -cutus, v. dep., geçi., izle
procreator, -oris, m., yaratıcı mek, ardından gitmek, peşine düşmek,
procul, adv., uzakta, uzaktan, uzak mesa refakat etmek, eşlik etmek
feden Proserpina, -ae, i , Ceres ile lupiter'in kızı;
Prodicus, -i, m., Sokrates'le çağdaş bir sofist yeraltı tanrıçası
531
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
prosum, prodesse, profui, v. geçz.» yararlı purus, -a, -um, adj., arı, saf, temiz, lekesiz,
olmak, faydalı olmak, iyiliği dokunmak, kusursuz, iffetli, ahlaklı; bütün, tam,
yaranmak mutlak; bozulmamış, yekpare; çürük
Protagoras, -ae, f.» Sokrates'le çağdaş ünlü olmayan, taze
sofist puto, -are, -avi, -atum, v. geçi., düşünmek,
protinus, adv., hemen, derhal, anında, ge sanmak, addetmek, hissetmek, görmek
cikmeden Pyrrho, -onis, m., Aristoteles'le çağdaş bir
prout, adv., göre, doğrultusunda, uygun filozof
olarak, tıpkı, aynen Pythagoras, -ae, m., Pythagoras
providentia, -ae, f., öngörü Pythagoreus (Pythagorius), -a, -um, adj.,
provincia, -ae, f., eyalet Pythagoras'la ilgili, Pythagorasçı
proxime, adv., hemen önce, kısa bir süre
önce quadraginta, adj., (sayı) kırk
proximus, -a, -um, adj., en yakın, bir sonra
quaero, -rere, -sivi (-sii), -situm, v. geçi.,
ki, hemen sonraki, önce, evvel, mütea
aramak, araştırmak, sormak, soruş
kip, en yakın
turmak; çabalamak, kazanmak, elde
prudens, -entis, adj., ileriyi gören, sağgörü
etmek
lü, basiretli, akıllı, tedbirli
quaeso, lütfen, n'olur
prunum, -i, n., erik
qualis, -e, adj., (soru) ne çeşit, ne tür, nasıl
psychologia, -ae, i , psikoloji
qualitas, -atis, f., nitelik
Publius, -ii, m., Romalı erkek ismi
quam, adv., (soru) nasıl, ne gibi, hangi;
puella, -ae, f., kız çocuk, kız
(mukayese) -den daha
puer, pueri, m., erkek çocuk
quamdiu, adv., (soru) ne kadar zaman son
pugna, -ae, f., kavga, dövüş, savaş
ra, ne kadar zamandır
pugno, -are, -avi, -atum, v. geçz., savaş
quamobrem (quam ob rem), adv., bu yüz
mak, dövüşmek, kavgaya tutuşmak
pulcher, -chra, -chrum, güzel; pulchrior,
den, bu sebepten, bunun için; (soru)
-ius (üst. der.), daha güzel; pulcherri-
niçin, ne diye
quamquam (quanquam), bağ., her ne ka
mus, -a, -um (en üst. der.), en güzel
pulchre (pulcre), adv., güzel şekilde; pulc- dar, gerçi, olmasına rağmen, olduğu
hrius (üst. der.), daha güzel şekilde; halde, olmakla birlikte, velev ki, olsa
pulcherrime (en üst. der.), en güzel bile, olsa da
şekilde quamvis (quamvis licet), adv., bununla bir
pullus, -a, -um, adj., koyu gri likte, buna rağmen, ama, fakat, şu var
pulsus, -us, m., darbe, vuruş, vurma, dövme ki, yine de, her halükârda, ancak, ne
pulvis, -eris, m., toprak var ki, mamafih, ne kadar olursa olsun,
pumix, -icis, m., sünger taşı gelgelelim, belki, istediği kadar, böyle
punio, -ire, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., cezalan olsun
dırmak, ceza vermek; öç almak, intikam quando, adv., bağ., ne zaman; çünkü, zira,
almak madem ki
puppis, -is, f., geminin arkası, pupa, kıç; quantitas, -atis, f., nicelik
gemi quantum, adv., ne denli, ne kadar
purgo, -are, -avi, -atum, v. geçi., temizle quantus, -a, -um, adj., (soru) ne kadar bü
mek, aklayıp paklamak yük, nice, ne denli
purpureus, -a, -um, adj., erguvani (Günü quare, adv., (soru) nasıl, ne şekilde, neden
müzde kırmızı, menekşe, mor, lal, al, dolayı, neden, niçin
kızıl, gül kızılı renk tonları arasında bir quartus decimus, -a, -um, adj., (sayı) on
renge karşılık gelir.) dördüncü
532
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
quartus, -a, -um, adj., {sayı) dördüncü quisque, quaeque, quodque, pron., kim
quasi, adv., sanki, güya, -miş gibi veya ne olursa olsun, her biri, herkes,
quatenus, adv., (soru) nereye kadar her şey
quater, adv., (sayı) dört kez quisquis, quaequae, quodquod, pron., her
quaterni, -ae, -a, adj., (sayı) dörder kim, her ne, herkes, her şey, hepsi
que, bağ., ve
quivis, quaevis, quodvis, pron., dilediğin
quatio, quatere, quassum, v. geçi., salla
biri veya bir şey, istediğin biri veya bir
mak, zelzele yaratmak
şey, herhangi bir şey, ne olursa
quattuor, adj., (sayı) dört
quo, adv., (soru) nereye
queror, -ri, -stus, v. dep, geçi., geçz., ya
quod, bağ., çünkü, zira, -dığından, için, -dı-
kınmak, dert yanmak, şikâyet etmek,
şikâyetçi olmak, hayıflanmak, üzülmek ğı için
qui, adv., (soru) ne, hangi, ne çeşit quominus, bağ., (engelleme anlamına ge
qui, quae, quod, pron., (ilgi) ki o, ki bu; (so len fillerden sonra) -den, -dan, ki değil
ru) ne, hangi quomodo (quo modo), adv., (soru) nasıl,
quia, bağ., çünkü, -den dolayı, zira, madem ne şekilde, ne tarzda
quidam, quaedam, quoddam, pron., biri, quondam, adv., bir zamanlar, eskiden, ön
birisi, herhangi birisi veya şey, bazı ceden; bazen, ara sıra; bir gün
quidditas, -atis, f., bir şeyin ne olduğu, ne- quoniam, bağ., çünkü, -dığından, -dığı için,
liği, özü; kimlik, hüviyet olması yüzünden, mademki, olduğuna
quidem, adv., gerçekten, hakikaten, aslın göre
da; hatta, bile, en azından quoque, bağ., de, dahi, hatta, bile
quies, -etis, f., uyku
quot, adj., çekmz., (soru) kaç, kaç tane, ne
quiesco, -scere, -vi, -tum, v. geçz., dinlen
kadar; quot . . tot: ne kadarsa .. o ka
mek, rahat etmek, sakin kalmak, sessiz
dar
olmak, uyumak, uykuya dalmak
quoteni, -ae, -a, adj., kaçar, kaçar tane
quilibet, quaelibet, quodlibet, pron., dile
diğin biri veya bir şey, istediğin biri veya quotidie (cottidie, cotidie), adv., her gün,
bir şey, herhangi bir şey, ne olursa her daim
quin, bağ., neden olmasın, niçin değil quotiens (quoties), adv., ne kadar sık, kaç
quingenti, -ae, -a, adj., (sayı) beş yüz kere, kaç defa
quini, -ae, -a, adj., beşer quotus -a, -um, adj., (soru) hangi sayı, sayı
quinquaginta, adj., (sayı) elli ca kaç, kaç tane, kaçıncı
quinque, adj., (sayı) beş .
quinquiens, adv., beş kez, beş defa ramus, -i, m., dal
quintus decimus, -a, -um, adj., on beşinci rapio, -ere, -ui, -tum, v. geçi., kapmak,
quintus, -a, -um, adj., beşinci yakalamak, kapıp kaçmak; çekip sürü
Quintus, -i, m., özel isim
mek; soymak, talan etmek
quis, quid, pron., (soru) kim, ne; (belirsiz)
raro, adv., nadiren; rarissimo (en üst. der.),
biri, kimse, bir kimse, herhangi biri,
çok nadir
herhangi bir şey
ratio, -onis, f., anlama, kavrama ve hesap
quisnam, quaenam, quidnam, pron., (so
ru) kim, ne lama yetisi, akıl, mantık, işleyiş mantığı,
quispiam, quaepiam, quodpiam, pron., yol yordam, yöntem, hesap kitap
herhangi biri, bir kimse, herhangi bir realitas, -atis, f., gerçeklik, gerçek olan şey
şey lerin (varolan şeylerin) tümü
quisquam, quaequam, quidquam (quicqu- recedo, -cedere, -cessi, -cessum, v. geçz.,
am), pron., herhangi biri, herhangi bir uzağa ya da geriye gitmek, çekilmek,
şey, hiçbir kimse, hiçbir şey uzaklaşmak, ayrılmak, terk etmek
533
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
recipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi., remedium, -ii, n., çare, deva
geri almak, geri kazanmak; üstlenmek; remotus, -a, -um, adj., (perf. part.), uzak,
almak, kabul etmek, teslim etmek ırak; remotior, -ius (üst. der.), daha
recito, -are, -avi, -atum, v. geçi., yüksek uzak; remotissimus, -a, -um (en üst.
sesle okumak der.), en uzak, çok uzak
rector, -oris, m., lider, önder; yönetici, ida removeo, -movere, -movi, -motum, v.
reci, kural koyucu; dümenci geçi., geriye götürmek, alıp uzağa gö
rectus, -a, -um, adj., (perf part), doğru, türmek, uzaklaştırmak
dik, düz, dümdüz Remus, -i, m., Romulus'un ikiz kardeşi
recubo, -are, v. geçz., uzanmak, dinlenmek Renatus, -i, m., özel isim
recuso, -are, -avi, -atum, v. geçi., itiraz et reperio, reperire, repperi, repertum, v.
mek, reddetmek, yadsımak geçi., bulmak, rastlamak, ulaşmak, keş
reddo, -dere, -didi, -ditum, v. geçi., geri fetmek, icat etmek
vermek, geri dönmek, karşılık vermek, repeto, -ere, -ivi (-ii), -itum, v. geçi., yeni
karşılığını ödemek den başlamak, yinelemek, tekrar et
redeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., dönmek, geri
mek, tekrarlamak
dönmek, geri gelmek
repraesento, -are, -avi, -atum, v. geçi., or
redigo, -igere, -egi, -actum, v. geçi., geri
taya sermek, sunmak, sergilemek
sürmek, geri getirmek; bir şeyi belirli
repto, -are, -avi, -atum, v. geçz., sürünmek
bir duruma getirmek
repugno, -are, -avi, -atum, v. geçi., karşı
reduco, -ducere, -duxi, -ductum, v. geçi.,
koymak, isyan etmek, direnmek
geri çekmek, geri götürmek
res, rei, f., şey; madde, eşya, olay, söz, iş,
refero, referre, rettuli, relatum, v. geçi.,
geri getirmek, götürmek veya taşımak; durum; vakıa, olgu; mesele, olay; ken
belirtmek, bildirmek, zikretmek dinde şey; gerçeklik; yaşam, yaşantı;
reficio, -içere, -eci, -ectum, v. geçi., tazele mal mülk; getiri, kazanç, çıkar, fayda,
mek, kendine getirmek, canlandırmak avantaj; neden, sebep, temel; iş; rerum
regina, -ae, i, kraliçe, ece natura (= natura): yaratım; doğa, ev
regio, -onis, f., bölge, mıntıka; ülke, mem ren; res publica: devlet, hükümet
leket resido, -sidere, -sedi, v. geçz., oturmak,
regno, -are, -avi, atum, v. geçz., kral olmak, yerleşmek
hüküm sürmek, saltanat sürmek, kral resolvo, -solvere, -solvi, -solutum, v. geçi.,
lıkla yönetmek çözmek, bağlarından kurtarmak, rahat
regnum, -i, n., krallık latmak
rego, regere, rexi, rectum, v. geçi., yönet respicio, -spicere, -spexi, -spectum, v.
mek, idare etmek, başında bulunmak, geçi., arkaya bakmak, geriye bakmak
hâkimiyet kurmak, hükmetmek, hü respondeo, -pondere, -pondi, -ponsum, v.
küm sürmek geçi., cevap vermek, cevaplamak, ya
regredior, -redi, -ressus, v. dep. geçz., geri nıtlamak
gelmek, geri dönmek restituo, -tuere, -tuti, -tutum, v. geçi., tek
Regulus, -i, m., bir Romalı soyadı rar yerine koymak, eski haline getirmek,
relaxo, -are, -avi, -atum, v. geçi., gevşetmek, eski konumuna kavuşturmak, onarmak,
rahatlatmak, dinlenmesini sağlamak yenilemek, yeniden inşa etmek
religio, -onis, i , din resto, -stare, -stiti, v. geçz., sağlam dur
relinquo, -inquere, -inqui, -ictum, v. geçi., mak, geriye kalmak
terk etmek, geride bırakmak, arkasında rete, -is, n., ağ
bırakmak retraho, -trahere, -traxi, -tractum, v. geçi.,
reluceo, -cere, -xi, v. geçz., yanmak, alev geri çekmek
almak, parlamak, ışık vermek retro, adv., geri, geriye
534
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
revenio, -venire» -venî, -ventum, w. geçz,, Rubico (Rubicon), -onis, m., İtalya'nın gü
geri gelmek, dönmek ney kıyısında yer alan küçük bir nehir,
revivisco, -viscere, -vixi, v. geçz., dirilmek, Rubico nehri
yeniden hayata gelmek, mezarından rufus, -a, -um, adj., kırmızı
kalkmak ruina, -ae, i , yıkılma, çökme
rex, regis, m., kral rursus (rursum), adv., geri, geriye; yine,
Rhenus, -i, m., Ren nehri tekrar; tersine, öte yandan
rhetor, -oris, m., hitabet kuramcısı ve hocası rus, ruris, n., köy, kır; rus: köye; ruri: köyde;
rhetorica, -ae, f. hitabet sanatı, retorik
rure: köyden
Rhodos (Rhodus) -i, f., Rodos adası
rideo, ridere, risi, risum, v. geçz., gülmek
Sabini, -orum, m., eski İtalya'da yerleşik bir
rigeo, -ere, v. geçz., donmak, buz kesmek,
halk, Sabinler
kaskatı kesilmek
sacer, sacra, sacrum, adj., kutsal
ripa, -ae, i , nehir kıyısı, deniz kıyısı, sahil
sacrilegus, -i, m., eşkıya
robustus, -a, -um, adj., sağlam, kuvvetli;
saepe, adv., hep, sık sık, çok kere, çoğu za
robustior, -ius (üst. der.), daha kuvvetli;
robustissimus, -a, -um (en üst der.), en
man, her zaman, her defasında
kuvvetli saevus, -a, -um, adj., vahşi; saevior, -ius
rogo, -are, -avi, atum, v. geçi., birine bir şey (üst. der.), daha vahşi; saevissimus, -a,
sormak, danışmak, bir şeyi sorgulamak, -um (en üst der.), en vahşi, vahşi mi
araştırmak; birinden bir şey istemek, ri vahşi
ca etmek sagitta, -ae, i , ok
Roma, -ae, f., Roma; İtalya'nın ortasında sagittarius, -ii, m., okçu
yer alan Latium bölgesinin başşehridir. sal, salis, m., tuz
Tiber Nehri'nin (Tiberis) yanında, yedi salto, -are, -avi, -atum, v. geçi., dans etmek
tepe üzerine kuruludur. Efsanevi kuru saltus, -us, m., orman
luş tarihi İÖ 753 olarak kabul edilir; Ro saluber, bkz., salubris
ma antiqua: Eski Roma; Urbs Roma: salubris, -e, adj., sağlıklı, şifalı
Roma şehri (sadece Urbs da denir); salus, -utis, f., sağlık, sıhhat, afiyet; sela
Romae: Roma'da; Romam: Roma'ya met, kurtuluş
Romanus, -a, -um, adj., Roma'yla ilgili, Ro saluto, -are, -avi, -atum, v. geçi., selam ver
ma ya da Romalılara ait olan, Roma'ya mek, selamlamak
özgü, Roma'nın olan, Romalılık unsur salve, adv., selam, merhaba, saygılar
ları taşıyan, Romalı; Romana: Romalı
salvus, -a, -um, adj., güvende, emniyette
kadın; Romani: Romalılar; Respublica
Samus (Samos), -i, f., Ege denizinde bir
Romana: Roma Cumhuriyeti; populus
ada, Pythagoras'ın doğum yeri
Romanus: Roma halkı; SPQR (Senatus
sanctus, -a, -um, adj., kutsal, aziz, sanctior,
Populusque Romanus): Roma Senato
-ius (üst der.), daha kutsal; sanctissi-
su ve Halkı; Romana lingua: Roma dili,
mus, -a, -um (en üst. der.), çok kutsal
Latin dili
sandalium, -ii, n., sadece kadınların giydiği,
Romulus, -i, m., Roma'nın efsanevi kurucu
su ve ilk kralı, Remus'un ikiz kardeşi ince ve yumuşak deriden yapılan bir tür
rosa, -ae, f., gül açık ayakkabı, sandalet
roseus, -a, -um, adj., pembe sanguineus, -a, -um, adj., kan kırmızı
roto, -are, -avi, -atum, v. geçi., döndürmek, sapiens, -entis, adj., (praes. part.), akıllı,
çevirmek, burgaç veya girdap oluştur bilge, filozof; sapientior, -ius (üst. der.),
mak daha akıllı, daha bilge; sapientissimus,
ruber, -bra, -brum, adj., kırmızı -a, -um (en üst. der.), çok bilge
535
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
sapienter, adv., akıllıca, bilgece, bilge bir secundus, -a, -um, adj., izleyen, arkadan
şekilde; sapientius (üst. der.), daha bil gelen, bir sonraki, ikinci; uygun, elverişli
gece; sapientissime (en üst. der.), çok securitas, -atis, f., endişesizlik, kaygısızlık,
bilgece dinginlik, sükûnet, metanet
sapientia, -ae, f., aklıselim, sağduyu, ayırt sed, bağ., ama, fakat, aksine, tersine, bila
etme kabiliyeti, basiret, feraset, sezgi kis
gücü, seziş, kavrayış, anlayış, akıllılık; sedeo, sedere, sedi, sessum, v. geçz., otur
akıl, bilgelik, hikmet, dirayet, ince şey mak
leri kavrayış; dünyaya dair bilgi, felsefe sedes, -is, f., temel, zemin, köken
semel, adv., bir kez, bir defa
(philosophia); tanrısal ve insani yaşa
semen, -inis, n., tohum, zerre; atom
mın nedenlerine dair bilgi, bilgelik
semper, adv., her zaman, daima, sürekli
sapio, -ere, -ivi (-ii), v. geçz., tatmak, tadına
sempiternum, adv., sonsuzca, sonsuca de
varmak; bir şeyi bilmek, anlamak
ğin, ebediyen
sarcina, -ae, f., eşya
sempiternus, -a, -um, adj., sonsuz, ebedi
Sardinia, -ae, f., Akdenizde, Sicilya adasın
senatör, -oris, m., meclis üyesi, senatör
dan sonra ikinci büyük ada, Sardinya
senatus, -us, m., yaşlılar meclisi, senato;
adası Roma Senatosu
Sardis (Sardes), -ium, f., Lydia'nın başkenti; Seneca, -ae, m., Romalı Stoik düşünür Mar
Sardibus (loc.): Sardes'te cus Annaeus Seneca'nın soyadı
satis, adv., yeterince senectus, -utis, f., yaşlılık
satur, -ura, -urum, adj., dolu, tıka basa do senex, senis, m., yaşlı adam, ihtiyar adam,
lu; midesi yiyecekle dolu, doymuş yaşlı
Saturnus, -i, m., tarımın koruyucu tanrısı; seni, -ae, -a, adj., altışar
ayrıca zamanın ve özgürleşmenin sim sensus, -us, m., duyu, duyum; sensus com-
gesi. Onun saltanatı sırasında bolluk ve munis: sağduyu
bereket bakımından yeryüzünün altın sententia, -ae, f., fikir, düşünce, yargı, ka
çağını yaşadığına inanılır. rar; istek; amaç; (kelimeler ve konuş
saxum, -i, n., taş; kaya parçası mayla ilgili) anlam, fikir, kavram, işaret,
scelus, -eris, n., suç, günah, günahkarlık, belirti; kelimelerle açıklanan düşünce,
alçaklık cümle; ifade, deyim; felsefi bir öner
schema, -atis, n., biçim, figür, form, tavır; me, kendiliğinden apaçık kabul edilen
şema, taslak temel örnerme, aksiyom; özdeyiş, afo-
schola, -ae, i , okul rizma, özlü söz, vecize, deyiş, mesel,
scientia, -ae, f., bilgi, bilim atasözü, şiar, darbımesel, düstur, ilke,
scilicet, adv., kesinlikle, şüphesiz hüküm; söz
scio, -ire, -ivi, -itum, v. geçi., bilmek, bilgi sentio, -ire, -si, -sum, v. geçi., duyularla al
sahibi olmak gılamak, hissetmek, duymak, anlamak,
Scipio, -onis, m., bir Romalı soyadı algılamak; düşünmek, farzetmek, fikir
scribo, -bere, -psi, -ptum, v. geçi., yazmak, yürütmek, belirli bir fikir veya görüş
kaleme almak sahibi olmak
scriptor, -oris, m., yazar sepelio, -elire, -elivi (-elii), -ultum, v. geçi.,
scriptum, -i, n., yazı, kitap, eser gömmek, toprağa vermek; mahvet
scutum, -i, n., kalkan mek, harap etmek
septem, çekmz. adj., (sayı) yedi
secundum, praep., (acc. ile) boyunca;
September, -bris, m., Eylül ayı
akabinde, ardı sıra, hemen akabinde,
septeni, -ae, -a, adj., yedişer
hemen sonrasında, ardından; -e göre,
septies (septiens), adv., yedi kez
uygun olarak, uyarınca, gereğince
septimus (septumus), -a, -um, adj., yedinci
536
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
537
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
surat, suret, yüz çehre, görünüm (for bilmeye ve öğrenmeye adamak, oku
ma); zihinle görülen bir şey, idea, kav mak, ders çalışmak
ram, fikir, nosyon studiosus, -a, -um, adj., çalışkan, azimli;
spectaculum, -i, n., tiyatro kendini adamış, düşkün, araştırmacı;
specto, -are, -avi, -atum, v., bakmak, sey bilgili
retmek studium, -ii, n., gayret, çalışma, öğrenim,
spero, -are, -avi, -atum, v. geçi., ummak, ders
ümit etmek, beklemek stultitia,-ae, f., aptallık, budalalık, eblehlik
spes, -ei, f., ümit, umut, beklenti stultus, -a, -um, adj., aptal, budala, ahmak,
spina, -ae, i , diken salak, akılsız, sersem, bön, şaşkın
spiritus, -us, m., hafif esinti, meltem; hava; stupor, -oris, m., duyarsızlık, uyuşukluk; ka
koku; soluk, nefes, soluma; esin, vahiy; lın kafalılık, budalalık, aptallık
yaşam soluğu, yaşam; kibir; cesaret; suavis, -e, adj., hoş, tatlı, tadına doyulmaz
maneviyat; ruh sub, praep., (abl. ile), -in altında, aşağı
Stabiae, -arum, i, Campania'da yer a-
sında; himayesinde, kanatları altında;
lan küçük bir kasaba; Stabiis (loc.): (acc. ile) altına, dibine, ayaklarına
subdolus, -a, -um, adj., kurnaz, hilekar, al
Stabiae'da
datıcı; yalan, sahte, aldatıcı
stabilitas, -atis, i , sağlamlık
subeo, -ire, -ii, -itum, v. geçz., aşağı gitmek,
statim, adv., derhal, hemen, doğruca
içeri girmek; üstüne gitmek, üstüne
statuo, -tuere, -tui, -tutum, v. geçi., yereş-
varmak
tirmek, kurmak, tesis etmek; düşün
subiaceo, -cere, -cui, v. geçi., altında ol
mek, ifade etmek, karar vermek, sonu
mak, altında bulunmak
ca varmak
subicio, -içere, -ieci, -iectum, v. geçi., at
status, -us, m., duruş, vaziyet, konum, hal
mak, fırlatmak; alta koymak
stella, -ae, f., yıldız
subiectum, -i, n., özne
stilus, -i, m., kalem
subito, adv., birdenbire, aniden
stirpis (stirps), -pis, f., bitkilerin sapının alt
subsisto, -sistere, -sistiti, v. geçz., hare
kısmı (köküyle birlikte); kök; filiz, sür
ketsiz durmak, kalmak, durmak, bekle
gün; soy, sülale, soy sop, silsile; kaynak, mek, sürmek, devam etmek
köken, temel, başlangıç, neden substantia, -ae, f., töz, cevher
sto, stare, steti, statüm, v. geçz., durmak,
succumbo, -cumbere, -cubui, cubitum, v.
ayakta durmak, dikilmek geçz., düşmek, batmak; boyun eğmek,
Stoicus, -a, -um, adj., Stoik felsefeye ilişkin, teslim olmak
Stoik felsefeye özgü, Stoik felsefe-, Sto sui (gen.), pron., kendisinin, kendi kendi
ik felsefenin-; Stoica, -orum, n., {çoğ.) sinin, kendisine ait; secum: kendisiyle
Stoik felsefe; Stoica disciplina: Stoik birlikte; inter se: karşılıklı, kendi arala
öğreti; Stoica lingua: Stoik dil, Stoa fel rında
sefesinin dili, Stoa felsefecilerine özgü sulfur (sulpur), -uris, n., sülfür
dil; Stoicum est: Stoiklerin bir deyişidir; sum, esse, fui, v. geçz., olmak, varolmak,
Stoicus, -i, m., Stoik felsefeci, Stoacı, mevcut olmak
Stoik summum, adv., en çok, en fazla, azami
stola, -ae, f., Romalı kadınların tunica üstü summus, -a, -um, adj., en yüksek, en yü
ne giydiği, boyundan ayak bileklerine ce, en üst; en büyük, çok büyük, çok
ya da ayaklarına kadar uzanan elbise önemli
stomachus, -i, m., boğaz, gırtlak; mide sumo, sumere, sumpsi, sumptum, v. geçi.,
studeo, -ere, -ui, v. geçz., hevesli veya gay almak, üzerine almak, üstlenmek
retli olmak, çalışkan olmak, çalışmak, süper, praep.,(acc. ile) -in üzerine, üzerin
kendini vermek, gayret etmek; kendini de, üstünde
538
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
supero, -are» -avi» atum» v. geçi.» yenmek, tango, tangere, tetiği, tactum, v. geçi., do
üstesinden gelmek, alt etmek, galip kunmak, el sürmek
gelmek tanquam, bkz. tamquam
supplicium» -ii» n.» yalvarma, yakarma, dua, tantum, adv., o dereceye kadar, öyle, o şe
niyaz, yakarış kilde; yalnızca, sadece, salt
suppono, -ponere, -posui, -positum, v. tantus, -a, -um, adj., o kadar büyük, öyle
geçi., alta koymak, altına yerleştirmek; büyük
bir şeyi başka bir şeyin yerine koymak, tarde, adv., yavaşça, geçikerek, ağır ağır,
varsaymak aheste aheste
supra, praep.» [acc. ile), üstünde, üzerinde, tardus, -a, -um, adj., yavaş, ağır, aheste,
yukarıda, yukarısında geç kalan, geç
surgo, surgere, surrexi, surrectum, v. Tarentum, -i, n.» Aşağı İtalya'da yer alan bir
geçz.» kalmak, doğrulmak, ayağa kalk kent
mak, yükselmek; artmak, çoğalmak, Tarquinius, -ii, m.» bir Roma kralı
ziyadeleşmek tectum, -i, n.» ev, barınak
sus, suis, m./f., domuz telum, -i, n., mızrak, kargı, cirit
suscipio, -cipere, -cepi, -ceptum, v. geçi., temere, adv., rastgele, kazara, aceleyle,
üzerine almak, üstlenmek; duygusuna düşünmeksizin, düşüncesizce
veya hissine kapılmak tempero, -are, -avi, -atum, v. geçz., çekin
suspicio, -onis, f., şüphe, kuşku mek, sakınmak, uzak durmak
sustollo, sustollere, sustuli, sublatum, v. tempestas, -atis, f.» fırtına
geçi., yükseltmek, yukarı kaldırmak, templum, -i, n., tapınak
yerden alıp kaldırmak, tempus, -oris, n., zaman; mevsim
suus, -a, -um, adj., kendinin, kendininki tenebrae, -arum, f., karanlık
syllaba, -ae, f., hece teneo, -ere, -ui, -entum, v. geçi., tutmak,
syntaxis, -is, f.» sözdizimi elinde bulundurmak, muhafaza etmek;
Syria, -ae, f., Suriye elde etmek, eline geçirmek; kavramak,
anlamak, hatırlamak; sürdürmek, bağlı
taberna, -ae, f., dükkân, iki dükkân arasın kalmak; kısıtlamak, dizginlemek, alı
dan eve girilen kısım koymak
tablinum (tabulinum), -i, n., aileye ait ar tener, -era, -erum, adj., ince, körpe, narin
şivlerin saklandığı oda, çalışma odası; ter, adv., üç kez, üç defa
balkon, teras, veranda tergum, -i, n., sırt, arka
tabula, -ae, f.» yazı levhası; tabula geograp- termino, -are, -avi, -atum, geçi., sınır koy
hica: harita mak, sınırlamak, belirlemek
taceo, -cere, -cui, -citum, v. geçz., susmak, terminus, -i, m., sınır, hudut
ses çıkarmamak terni (trini), -ae, -a, num. adj., üçer
talentum, -i, n.» bir para birimi, talentum terra, -ae, i , yer, yeryüzü, yerküre, dünya;
talis, -e, adj., öyle, böyle, bu türden, bunun toprak; ülke; terrae motus: deprem,
gibi, öyle bir, böyle bir; tali modo: bu zelzele; terra incognita: bilinmeyen ül
şekilde, böylece ke, bilinmeyen diyar
tam, adv., o kadar, o derece, öyle terrenus, -a, -um, adj., dünyaya ait, dün
tamen, adv., ama, fakat, gerçi, ne var ki, yi yevi
ne de, buna rağmen, her şeye rağmen terreo, -ere, -ui, -itum, v. geçi., korkutmak,
tametsi, bağ., hatta, bile, dahi, gerçi, her dehşete düşürmek, ödünü koparmak,
ne kadar, ise de korkutup kaçırtmak
tamquam (tanquam), adv., sanki gibi, -miş terrestris, -e, adj., dünyaya ait, yeryüzüne
gibi, adeta, tabiri caizse ait, dünyevi
539
FELSEFECİLERE ÖZEL LATİNCE
terror, -oris, m., korku, dehşet transeo, -ire, -ivi (-ii), itum, v. geçi., öbür
tertius decimus, -a, -um, adj., on üçüncü tarafa geçmek, karşıdan karşıya geç
tertius, -a, -um, adj., üçüncü mek
testor, -ari, -atus, v. geçi., tanık göstermek, transfero, -ferre, -tuli, -latum, v. geçi., kar
kanıt göstermek, kanıtlamak, ispatlamak şıdan karşıya götürmek, taşımak, nak
Thales, -is (-letis), m., ünlü Yunan filozof letmek
Themistocles, -i (-is), m., Atinalı ünlü ko transfuga, -ae, m./f., asker kaçağı
mutan transmitto, -mittere, -misi, -missum, v.
theologica, -ae, f., teoloji, ilahiyat geçi., taşımak, bir yandan öbür yana
theoria, -ae, f., teori, kuram götürmek veya geçirmek, karşı tarafa
thesaurus, -i, m., hazine geçirmek; aşmak, aşıp geçmek, bir uç
Tiberis, -is, m., Tiber nehri tan bir uca gitmek
Tiberius, -ii, m., özel isim tremor, -oris, m., deprem, zelzele
tibia, -ae, f., kaval kemiği trepidatio, -onis, f., telaş
Timaeus, -i, m., Pythagorasçı bir filozof trepido, -are, -avi, -atum, v. geçz., kork
timeo, -ere, -ui, v. geçz., korkmak, korkuya mak, korkudan tir tir titremek
kapılmak, endişe duymak tres, tria, adj., (sayı) üç
timor, -oris, m., korku, kaygı, endişe tribuo, -uere, -ui, -utum, v. geçi., tahsis et
titulus, -i, m., (kitap) başlık, ad, isim mek, vermek, dağıtmak
toga, -ae, f., genellikle bir tunica üstüne gi tribus, -us, i , kavim
yilen geleneksel Romalı giysisi triclinium, -i (-ii), n., yemek odası; sofra;
tolerabilis, -e, adj., katlanılır, çekilir, ta yemek sırasında uzanılan ya da üzerin
hammül edilir; katlanan, tahammül deki yastıklara yaslanılan Romalılara
eden, sabırlı özgü üç geniş sedirden oluşan masa
tolerabiliter, adv., dayanılır şekilde, sabırlı triginta, çekmz. adj., otuz
şekilde tristis, -e, adj., üzgün, hüzünlü, kederli,
tollo, tollere, sustuli, sublatum, v. geçi., mahzun
kaldırmak, yükseltmek; almak; öğren tristitia, -ae, f., elem, keder, üzüntü, hüzün
mek; silmek, çıkarmak, defetmek triumphus, -i, m., zafer alayı
tot, adj., çekmz., o kadar çok Troia (Troja), -ae, f., Troia kenti
totiens, adv., o kadar sık, çok sık Trojanus, -a, -um, adj., Troia'yla ilgili,
totus, -a, -um, adj., tam, tüm, bütün, hep, Troia'ya ilişkin veya ait
hepsi truncus, -i, m., gövde
trado, -ere, -idi, -itum, v. geçi., devretmek, tu, pron., sen; tecum: seninle birlikte
teslim etmek, tevdi etmek, bırakmak, Tullia, -ae, f., Romalı kadın ismi
miras olarak bırakmak; söylemek, nak Tullus, -i, m., Romalı erkek ismi
letmek, aktarmak, rivayet etmek tu m, adv., sonra, ardından, derhal; o sı
tragoedia, -ae, f., tragedya rada, tam o sırada, o esnada; bunun
traho, -here, -xi, -ctum, v. geçi., çekmek, üzerine
sürüklemek, çekip çıkarmak tunç, adv., o zaman, tam o esnada; ardın
traicio (transicio), -içere, -ieci, -iectum, v. dan, sonra, hemen sonra
geçi., karşıdan karşıya atmak, geçirmek, tunica, -ae, f., Romalıların en temel giysisi;
nakletmek; karşıdan karşıya geçmek köleler dahil toplumdaki her sınıftan
tranquillitas, -atis, f., huzur, sakinlik, din vatandaşın giydiği, genellikle yünlü bir
ginlik kumaştan, kollu veya kolsuz olarak imal
trans, praep., (acc. ile), boyunca, boydan edilen iç giysi veya bir çeşit gömlek
boya, ortasından, üzerinden, bir tara turbidus, -a, -um, adj., karman çorman,
fından öbür tarafına, karşıdan karşıya karmakarışık
540
D ES C A R T ES LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
türbo, -are, -avi, -atum, v. geçi., rahatsız universus, -a, -um, adj., bütün, tüm, genel;
etmek, karışıklığa itmek, bunaltmak universum, -i, n., bütün dünya, evren
turpe, -is, n., aşağılık veya utanç verici şey, unquam, bkz. umquam
ayıp, rezalet unus, -a, -um, adj., bir; bir tek, tek
turpis, -e, adj., aşağılık, adi, utanç verici, urbs, urbis, i , şehir, kent; Roma kenti, Roma
çirkin; turpior, -ius (üst. der.), daha aşa uro, ürere, ussi, ustum, v. geçi., yakmak,
ğılık; turpissimus, -a, -um (en üst. der.), yakıp kül etmek
en aşağılık usque, adv., sonuna kadar, kesintisizce, sü
Tusculum, -i, n., Latium'da yer alan eski bir rekli, devamlı
kent ut (uti), adv., göre, gibi, örneğin; (bağ.) her
tussis, -is, f., öksürük ne kadar, bile, gerçi, olmasına rağmen,
tutuş, -a, -um, adj., (perf. part.) tehlikeden olduğu halde, olmakla birlikte, velev ki,
azade, güvende, emniyette halbuki
tuus, -a, -um, adj., sana ait, senin, seninki üter, -tra, -trum, pron., ikisinden hangisi,
ikisinden biri, ikisinden biri ya da diğeri;
uber, -eris, adj., verimli, bereketli; uberior, (soru) hangisi
-ius (üst. der.), daha verimli; uberri- utilis, -e, adj., uygun, elverişli, yararlı, fay
mus, -a, -um (en üst. der.), en verimli dalı, işe yarar, iyi
ubi, adv., orada, o yerde; (ilgi) ki orada, ki utinam, adv., keşke, dilerim
o yerde; (soru) nerede, hangi yerde; utique, adv., en azından, hiç olmazsa, el
(bağ.) bir şey olduğunda, olunca, -ince, bette, kuşkusuz, her durumda, ne olur
-dığı zaman sa olsun, özellikle, kesinlikle
Ulixes, -is, m., Homeros'un Odysseia desta utor, uti, usus, v. dep., kullanmak, yarar
nının başkahramanı Odysseus lanmak, faydalanmak, tadını çıkarmak
ullus, -a, -um, adj., hiç, hiçbir; herhangi bir utrum, adv., olup olmadığı; utrum . . . an:
ulter, -tra, -trum, adj., ötede, uzakta, uzak;
. . . mi, yoksa
uxor, -is, f., kadın, eş, zevce
ulterior, -ius (üst. der.), daha uzak, da
ha uzakta, daha ötede; ultimus, -a, -um
vacca, -ae, f., inek
(en üst. der.), en uzak, en son
vado, -ere, v. geçz., gitmek, yola devam
ultra, praep., (acc. ile), ötesinde, -den öte
etmek
umbilicus, -i, m., göbek
vadum, -i, n., sığlık, kumsal
umbra, -ae, f., gölge
vagor, -ari, -atus, v. geçz., başıboş dolaş
umerus (hum-), -i, m., omuz
mak, gezinmek, gezip tozmak
umquam, adv., hiç, asla, hiçbir zaman
valde, adv., çok, fazla, fazlasıyla, ziyadesiyle
unde, adv., (soru) nereden, hangi yerden;
vale, hoşçakal, sağlıcakla kal
(ilgi) ki oradan, ki o yerden
valeo, -ere, -ui, -itum, v. geçz., güçlü olmak,
undecies, adv., on bir kez
gücü kuvveti yerinde olmak, muktedir
undecimus, -a, -um, adj., on birinci
olmak, sağlıklı olmak, sağlam oimak
undeni, -ae, -a, adj., on birer
valetudo, -inis, f., sağlık
undevicesimus, -a, -um, adj., on dokuzuncu validus, -a, -um, adj., güçlü, kuvvetli, gür
undique, adv., her yandan, her yönden; büz, sağlam; validior, -ius (üst. der.) da
her tarafı, dört bir yanı ha güçlü; validissimus, -a, -um (en üst.
unicus, -a, -um, adj., bir ve tek, eşsiz, em der.), en güçlü
salsiz, biricik valles (vallis), -is, f., vadi
unitas, -atis, f., bir olma durumu, birlik valva, -ae, f., kapı
universitas, -atis, f., bütün, tüm; bütün vanum, adv., boş yere, beyhude yere, bo
dünya, evren şuna
541
FELSEFECİLERE ÖZ EL LATİNCE
vanus, -a, -um, adj., içinde bir şey bulun veru, -us, n., şiş
mayan, boş verum, -i, n., gerçek ya da hakiki olan, doğ
varius, -a, -um, adj., muhtelif, çeşitli, türlü, ru olan, gerçeklik, hakikat, doğruluk
türlü türlü, çeşit çeşit, envaiçeşit verus, -a, -um, adj., gerçek, asıl, hakiki,
vastus, -a, -um, adj., iri, büyük, cesim, ko doğru, arı, saf; verior, -ius (üst. der.),
ca, kocaman daha doğru; verissimus, -a, -um (en
vector, -oris, m., yolcu, seyyah üst. der.), en doğru
vehiculum, -i, n., araç, vasıta, ulaşım aracı vesper, -eris (-eri), m., akşam; akşam yıldı
veho, -here, -xi, -ctum, v. geçi., geçz., gö zı; vespere (abl.), vesperi (loc.), akşam
türmek, taşımak, nakletmek; ata bin leyin, akşam vakti
mek, denizde gitmek Vesta, -ae, f., ailenin, yuvanın ve aile ocağı
vel, bağ., ya da, veya, yahut, veyahut nın koruyucu tanrıçası
velox, -ocis, adj., hızlı, tez, seri; velocior, -i- vester, -tra, -trum, pron., size ait, sizin, si
us, {üst. der.), daha hızlı; velocissimus,
zinki
-a, -um (en üst. der.), en hızlı
vestibulum, -i, n., giriş holü
velut ya da veluti, adv., tıpkı, adeta, gibi
vestimentum, -i, n., önlük, giysi, kıyafet
venio, venire, veni, ventum, v. geçz., gel
vestis, -is, f., elbise
mek, varmak, ulaşmak; içeri gelmek,
vestitus, -us, m., giyim kuşam, kılık kıyafet
içeri girmek
Vesuvius, -ii, m., Campania bölgesinde yer
venor, -ari, -atus, v. geçz., geçi., avlanmak;
alan ünlü yanardağ
avlamak; peşine düşmek, kovalamak
veto, vetare, vetui, vetitum, v. geçi., izin
venter, -tris, m., karın
vermemek, yasaklamak, men etmek
ventus, -i, m., rüzgâr
Venüs, -eris, i , aşk tanrıçası; ayrıca güzel vetustus, -a, -um, adj., eski; vetustior, -ius
liğin, cinselliğin, üretkenliğin, bolluğun (üst. der.), daha eski; vetustissimus, -a,
ve zaferin koruyucu tanrıçası -um (en üst. der.), en eski
ver, veriş, n., bahar vexo, -are, -avi, atum, v. geçi., sallamak,
verbero, -are, -avi, -atum, v. geçi., döv sarsmak, savurmak; zarar vermek, sı
mek, hırpalamak kıntıya sokmak, canına okumak
verbum, -i, n., kelime; söz, ifade, konuşma; via, -ae, f., yol; yöntem, yol, tarz; Via Ap-
(gram.) fiil; (KL), Kutsal Üçlü'nün ikinci pia: Roma'nın 660 km uzunluğundaki
şahsiyeti (Yun. Logos); verba facere: en eski ve stratejik açıdan en önemli
konuşmak, konuşma yapmak yollarından biri
verecundia, -ae, f., mahcubiyet, utangaçlık viator, -oris, m., yolcu
verecundus, -a, -um, utangaç, sıkılgan, viceni, -ae, -a, adj., yirmişer
mahçup vicesimus, -a, -um, adj., yirminci
vereor, vereri, veritus, v. dep., korkmak vicies, adv., yirmi kez, yirmi defa
Vergilius, -ii, m., Romalı ünlü şair vicinus, -i, m., komşu
veritas, -atis, f., doğruluk, gerçeklik, haki victor, -oris, m., muzaffer, galip, fatih
kat; gerçek yaşam victoria, -ae, f., zafer, galibiyet
Verres, -is, m., bir Romalı soyadı victus, -us, m., rızık
versus, -us, m., (düzyazı) satır; (şiir) dize, video, videre, vidi, visum, v. geçi., görmek,
mısra bakmak; algılamak, anlamak, fark et
verto (vorto), -tere, -ti, -sum, v. geçi., mek; (edİ.) gibi görünmek, gibi gelmek
geçz., geri döndürmek, geri çevirmek, vigeo, -ere, -ui, v. geçz., güçlü ve etkin ol
değiştirmek, başka biçime sokmak; geri mak, inkişaf etmek, ün ve itibar bakı
dönmek, değişmek; bene vortare: ke mından zirvede olmak
male erdirmek; consilium vertere: fik vigesco, -ere, -gui, v. geçz., serpilmeye
rini değiştirmek başlamak, inkişaf etmek, etkin ve dinç
542
D E S C A R T E S LATİNCE Ö Ğ R E N İY O R
olmak, en güzel çağını yaşamak, ünlen vocabulum, -i, n., (gram.), isim, kelime;
mek, adını duyurmak terim
viginti, (sayı) yirmi voco, -are, -avi, -atum, v. geçi., çağırmak,
vilis, -e, adj., düşük değerde, düşük kıratta; seslenmek; mahkemeye davet etmek,
vilior, -ius (üst. der.), daha düşük de celbetmek; demek, ad vermek, adlan
ğerde; vilissimus, -a, -um (en üst. der.), dırmak
en düşük değerde volatus, -us, m., uçma, uçuş
villa, -ae, f., çiftlik, çitlik evi, villa Volcanus, -i, m., ateşin tanrısı; insanlığın
vinco, vincere, vici, victum, v. geçi., yen hayrına olan ateşin koruyucusu olduğu
mek, galip gelmek, üstesinden gelmek, kadar yanardağlardan fışkıran ateşlerin
mağlup etmek, yenilgiye uğratmak, de tanrısı; ayrıca el sanatlarının, demi
bozguna uğratmak rin ve demirciliğin koruyucu tanrısı
vinculum, -i, n., zincir
volito, -are, -avi, -atum, v. geçz., uçuşmak,
vindico, -are, -avi, -atum, v. geçi., savun
havada oraya buraya gidip gelmek
mak, korumak, himaye etmek
volo, -are, -avi, -atum, v. geçz., uçmak
vinum, -i, n., şarap
volo, velle, volui, volutum, v. geçi., iste
violaceus, -a, -um, adj., menekşe rengi,
mek, dilemek, arzu etmek; ileri sür
leylak rengi
mek, iddia etmek
violo, -are, -avi, -atum, v. geçi., zorbaca
Volsci, -orum, m., Latium'da yaşayan bir
davranmak; kutsallığını bozmak, aykırı
halk
davranmak, ihlal etmek, çiğnemek
volucer, -ucris, -ucre, adj., kanatlı, uçucu
vir, viri, m., erkek, adam; koca
voluntas, -atis, f., istek, dilek, arzu, irade,
virgo, -inis, f., bakire, genç kız; Virgo takım
seçim
yıldızı, Başak burcu
voluptas, -atis, f., haz, keyif
viridis, -e, adj., yeşil
vos, pron., siz; vobiscum: sizinle birlikte
virtus, -utis, f., insanın bedensel ve zihin
vox, vocis, f., ses, söz
sel üstünlüklerinin tümü, güç, kuvvet,
kudret; meziyet; (ahlak) erdem, fazilet; vulgaris, -e, adj., avama ait, sıradan, baya
543