Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 26

Telif Geliri

İDER VAKFI (İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı)’na


tahsis edilmiştir.
AİLE OKULU
Mutlu Aile İçin Makul Çözümler
Prof. Dr. Nevzat Tarhan

TİMAŞ YAYINLARI | 1057


Psikoloji Dizisi | 3

YAYIN YÖNETMENİ
Emine Eroğlu

EDİTÖR
Seval Akbıyık

KAPAK TASARIMI
Ravza Kızıltuğ

1-11. BASKI
2004-2010, İstanbul
(Makul Çözüm adıyla)

14. BASKI
Eylül 2011, İstanbul

ISBN
975-362-977-X

TİMAŞ YAYINLARI
Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi,
Alayköşkü Caddesi, No:5, Fatih/İstanbul
Telefon: (0212) 511 24 24 Faks: (0212) 512 40 00
P.K. 50 Sirkeci / İstanbul

timas.com.tr
timas@timas.com.tr

Kültür Bakanlığı Yayıncılık


Sertifika No: 12364

BASKI VE CİLT
Sistem Matbaacılık
Yılanlı Ayazma Sok. No: 8
Davutpaşa-Topkapı/İstanbul
Telefon: (0212) 482 11 01

YAYIN HAKLARI
© Eserin her hakkı anlaşmalı olarak
Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne aittir.
İzinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
$û/(ð2.8/8ð
0XWOXð$LOHðûoLQð0DNXOðd|]POHU

Prof. Dr. Nevzat Tarhan


3URIð'Uð1HY]DWð7DUKDQ

1952 yılında Merzifon’da doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1975 yılında İs-
tanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıta
hizmetinden sonra 1982 yılında GATA’da psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu’daki
hastane hekimliği sonunda GATA Haydarpaşa’da yardımcı doçent (1988) ve doçent
(1990) olarak çalıştı. Klinik direktörlüğü yaptı. Albaylığa (1993) ve profesörlüğe (1996)
yükseldi. 1996-1999 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğretim üyeliği ve Adli
Tıp Kurumu’nda bilirkişilik yaptı. Kendi isteğiyle emekli oldu. Halen Memory Center
Nöropsikiyatri Merkezi’nin yöneticiliğini, Türkiye’nin ilk nöropsikiyatri hastanesi olan
NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını ve İnsani De-
ğerler ve Ruh Sağlığı Vakfı’nın (İDER) başkanlığını yapmaktadır. Aynı zamanda Üsküdar
Üniversitesi’nin rektörüdür.
1989 yılında “Stres”, 1991 yıllında “Psikofarmakolojide Yenilikler”, 1992 yılında “Saldır-
ganlık”, 1993 yılında “Serotonin” konularında Türkiye’de ilk defa uluslararası katılımlı
sempozyumlar düzenledi. Altı yıl boyunca “Psikofarmakoloji” dergisinin editörlüğünü
yaptı. Uzun yıllar “Sleep and Hypnosis” dergisinin yayın kurulunda yer aldı. 1991 yılında
Hollanda’da “Destructive Drives and Impulse Control” konulu uluslararası kongrede “En
İyi Araştırmacı”, 2003 yılında STV’de yaptığı “Makul Çözüm” programı için RTGD’den
“En İyi Toplum Programı” ve 2007 yılında Türk müziğinin tedavide kullanımına sağladığı
katkı nedeniyle “Altın Elma” ödülünü aldı. 2005 yılında SKY TURK’te yaptığı “Psiko-
yorum” programı için “Aile eğitimine verdiği destek ve topluma yaptığı koruyucu ruh
sağlığı hizmetinden” dolayı, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
tarafından ödüle layık görüldü.
American Psychiatry Assosiation (APA), New York Academy of Science, New York
Academia Psiychiatrie Foundation, International Psychogeriatric Association (IPA), EEG
and Clinical Neuroscience Society (ECNS), International Society for Neuroimaging in
Psychiatry (ISNIP) ve National Geografic Society adlı uluslararası derneklerde aktif üyedir.
Otuz biri uluslararası olmak üzere yüzün üzerinde yayını vardır.
İngilizce ve Almanca bilmektedir. İki çocuk babasıdır.

Yayınlanmış Kitapları:
ti4USFTWF)BTUBM‘LMBSw 4FNQP[ZVN,çUBC‘ 
ti1TçLPGBSNBLPMPKçEF:FOçMçLMFSw 4FNQP[ZVN,çUBC‘ 
tiƗçEEFU #çZPQTçLPTPTZBM:ÚOMFSççMFmçEEFU
w 0SUBL:B[BS 1SPG%SơCSBIçN#BMD‘PƭMV

ti,FOEçOç[MF#BS‘ƾ‘L0MNBLw 
ti.VUMVMVL1TçLPMPKçTç 4USFTç.VUMVMVƭB%ÚOàƾUàSNFLw 
ti1TçLPMPKçL4BWBƾ (Sç1SPQBHBOEBw 
tti,BE‘O1TçLPMPKçTçw 
ti&WMçMçL1TçLPMPKçTçi 
ti%VZHVMBS‘O%çMçw 
ti)BZBUB%BçSw 0SUBL:B[BS %S&MçG*MHB[

tiơOBOÎ1TçLPMPKçTçw 
ti7BSN‘#FOç"OMBNBLơTUFZFOw 
ti5PQMVN1TçLPMPKçTçw 
ti"çMF0LVMVw 
ti#Bƭ‘NM‘M‘Lw 0SUBL:B[BS %S4FSEBS/VSNFEPW


ntarhan@mcaturk.com
www.npistanbul.com
www.nevzattarhan.com
$ý/(÷2.8/8
ýdý1'(.ý/(5

TAKDİM / 11
ÖNSÖZ / 13
GİRİŞ / 15
Bir Aşk Macerası / 15
Bilinçli Evlilik / 16
Başkalaşım Değil Değişim / 16
Orkestra Gibi Olmak / 17
Özbilinç Oluşumu / 18
Psikolojik Dinamiği Anlamak / 18
Duygusal Olgunluk / 19
İletişimde Bazı Altın Kurallar: / 19
On İki Çeşit Sorunlu Kişilik Tipi / 24
Bilinçli Ebeveyn Olma Kuralları / 26

BİRİNCİ BÖLÜM / EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİLERİ / 29


Çocuklarda Özgüven / 31
Özgüven Yetersizliğinde Ailenin Etkisi / 32
Aşırı Özgüven / 34
Özgüvende Genetik Etki / 35
Ebeveyn Çocuk İlişkisinde Tutarlılık ve Adalet / 37
Ödül ve Cezada Tutarlılık / 38
Kardeşler Arasında Adaletli Davranma / 39
Çocukta Hak Duygusu Gelişmediyse Ne Yapmak Gerekir? / 40
Çocuklarda Saygı Eğitimi / 42
Saygı Eğitiminde Yapılan Hatalar / 42
Hatayı Kabul Edebilmek / 45
Çocuklara İyilik Yapma Alışkanlığının Kazandırılması / 46
İyilik Ne İçin Yapılmalı? / 47
Çocukları Kötülükten Nasıl Korumalıyız? / 49
Çalışan Anneler ve Çocukları / 52
Bebeklik Döneminde Anne Çocuk İlişkisi / 52
Kaliteli Zaman Geçirmenin Önemi / 56
Büyükannelerin Yanında Büyüyen Çocuklar / 56
Anne Babası Vefat Eden Çocuklar / 58
Anne Babanın Kaybı Çocuğa Nasıl Anlatılmalı? / 59
Vefatın Ardından Yapılması Gerekenler / 59
Çocuğun Rol Modelinin Kaybı / 60
Boşanmış Aileler ve Çocukları / 62
Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkisi / 62
Boşanma Çocuğa Nasıl Anlatılmalı? / 63
Boşanmadan Sonra Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar / 64
Üvey Anne Çocuk İlişkisi / 68
Hakim Üvey Anne İmajı / 68
Çocuğun Gözüyle Üvey Anne / 69
Üvey Anne Çocuk İlişkisinde Babanın Rolü / 71
Üvey Kardeş / 72
Kekemelik Sorunu Yaşayan Çocuklar / 74
Konuşma Bozukluğunun Nedenleri / 75
Konuşma Bozukluklarının Tedavisi / 76
Anne Baba Bu Süreci Nasıl Etkiler? / 77
Konuşma Geriliği / 78
Yaramazlık Yapan Çocuklar / 79
Eğitim Hatalarından Kaynaklanan Yaramazlık / 79
Yaramazlık Durumunda Ne Yapmak Gerekir? / 81
Hiperaktivite / 82
Çocuklarda Televizyon İzleme Alışkanlığı / 84
Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi / 85
Ne Yapılmalı? / 86
Çocuklar Bilgisayar Oyunlarından Etkilenir mi? / 88
Bilgisayar Oyunları Çocukları Nasıl Etkiler? / 88
Bilgisayar Karşısında Çok Fazla Zaman Geçiren Çocuklar / 90
Çocukların Ödevlerine Nasıl Yardımcı Olabiliriz? / 93
Kalıcı Öğrenmeyi Sağlayabilmek / 93
Farklı Öğrenme Modelleri / 95
Öğrenmede Ödül ve Ceza / 95
Bazı Eğitim Hataları / 96
Öğrenme Güçlüğü / 99
Kardeşler Arası Çatışmalarda Ailenin Tutumu / 101
Küçük Kardeşi Kabullenememe / 101
Kardeşler Arası Kıskançlık / 103
Ağabey Kız Kardeş Çatışmaları / 104
Kardeşler Arası Dayanışmada Ailenin Rolü / 106
Kardeşler Arası Rekabeti Kamçılayan Davranışlar / 107
Kardeşler Arasında Dayanışma Bilinci Oluşturma / 108
Çocukların Arkadaşlarıyla İlişkileri / 112
Arkadaş Seçiminin Önemi / 112
Arkadaşlar Arasında Kıskançlık ve Rekabet / 114
Arkadaşının Sorunlarına Duyarlı Olmak / 116
Ergenlik Çağı ve Şiddet Eğiliminin Artışı / 117
Ergenlik Çağının Özellikleri / 117
Ergenlikte Şiddet Eğiliminin Artışı / 118
Kavga Eden Çocuğa Nasıl Yardım Edebiliriz? / 120
Gençleri Madde Bağımlılığından Korumak / 122
Bağımlılık Nedir? / 122
Ailelerin Yaklaşımı Nasıl Olmalı? / 125
Meslek Seçiminde Ailenin Etkisi / 127
Çocuk Hangi Alana Yatkın Olduğunu Nasıl Gösterir? / 128
Çocuğun Başarısında Ailenin Rolü / 129
Çocuğu Cesaretlendirme / 130
Eş Seçiminde Anne Babanın Etkisi / 132
Aile Gencin Seçimini Onaylamıyorsa Ne Yapmalı? / 133
Aile Genci Zorla Evlendirmek İsterse Ne Yapılmalı? / 134

İKİNCİ BÖLÜM / EŞLER ARASI İLİŞKİLER / 137


Evlilikte Sevginin Önemi / 139
Evlilikte Sevgi / 140
Farklı Sevgi Dilleri / 142
Sevmekten veya Sevilmekten Korkanlar / 143
Evlilikte Eşlerin Birbirini Tanımasının Önemi / 144
Evleneceğiniz Kişiyi Nasıl Tanıyabilirsiniz? / 145
Tanımak Yeterli mi? / 147
Eşlerin Sosyal ve Kültürel Açıdan Denkliği / 149
Eşler Birbirlerine Denk Değilse / 152
Kıskançlık / 153
Kıskançlık Neden Doğar? / 154
Kıskançlık Evliliği Nasıl Etkiler? / 156
Kıskanan Kişi Ne Yapmalı? / 157
Kıskanılan Kişi Ne Yapmalı? / 158
Fedakarlık / 160
Önce Ben mi, Önce Biz mi? / 161
Fedakarlık Nedir? / 162
Fedakarlıkta Sınır Olmalı mıdır? / 163
Hırs Duygusu ve İş-Aile Hayatı Dengesi / 164
Hırs Nedir? / 164
İş Hayatı–Aile Hayatı / 166
Yoğun Çalışan Kadınsa / 170
Evlilik Arkadaş İlişkilerine Engel midir? / 172
Evlilik ve Arkadaşlık İlişkilerinde Denge / 173
Eşiniz Arkadaşlarınızla Görüşmenizi İstemiyorsa / 174
Eşiniz Arkadaş Grubunuza Katılmak İstemiyorsa / 175
Kayinvalideleri ile Birlikte Yaşayan Gelinler / 178
Kayınvalide Açısından Durum / 178
Gelin Açısından Durum / 180
Taraflar Nasıl Davranmalı? / 181
Alkol Bağımlılığı ve Aileye Etkisi / 183
Alkol Kullanımının Sonuçları / 184
Alkolizmin Tedavisi ve Tedavide Ailenin Rolü / 185
Eşi Vefat Eden Kadınlar / 187
Matem Dönemi / 188
Çevrenin Etkisi / 189
Yeni Bir Dönem / 190
7$.'ý0

Zaman ilerledikçe her şey değişime uğruyor, gelişiyor ve


bizler birçok şeyi geride bırakıyoruz, gelişimin getirdiği avan-
tajlardan yararlanırken ne yazık ki birtakım zorluklarını da
beraberinde yaşıyoruz. Karşılaştığımız zorluk; mücadeleyi
öğrenmemizi gerektirirken, ruh, zihin ve beden sağlığımızı
korumamıza engel teşkil eden stresle baş etme zorunlulu-
ğudur. Zamanımızın getirdiği diğer bir rahatsızlık ise insan
ilişkilerinin bozulması, iletişimin çoğu zaman eksik ve kişilerin
birbirini anlamaktan uzak olmasıdır; ne yazıktır ki günümüzde
insanların güzel bir iletişim için birbirlerine ayıracak zamanı
kalmamıştır. Yaşananlar, insanların zorluklara birtakım tep-
kilerle karşılık vermesine sebep olur. Her insan bu tepkiyi
kendince ifade eder; kimisini suskun, kimisini saldırgan gö-
rebiliriz. En önemlisi, bu zamanda kişi kendisini tanımaktan
uzak, ne yapacağını bilemez bir durumda olabilir. Kendisini
yalnız hissedebilir ve yaşantısında rahatlık ve huzurdan çok
kaygı içinde bulunabilir.
İşte böyle bir zamanda insanların yaşadıklarının farkına
varması, içinden çıkılması zor diye düşünülen durumlarda bir
çıkışının olduğunu görmesi, yalnız olmadıklarını bilmesi ve
hayatlarını, yaşadıkları sıkıntılara rağmen öncesinden daha
da güzelleştirebileceklerini, daha huzurlu ve kaygıdan uzak
yaşayabileceklerini görmesi belki de hayatlarındaki en önemli
gaye olabilir.
Bu sebeple psikoloji ve psikiyatri de insanlığa belki de çağın
en önemli hizmetlerinden birini sunuyor kanısındayım. Herkes
kendi içinde sıkıntılar, huzursuzluklar, kaygılar yaşarken, diğer
yandan da ailesiyle, sosyal ve iş çevresiyle, birebir ilişkilerin-
de yaşadığı çeşitli sorunları anlamaya, çözümlemeye ve aynı
nevzat tarhan

zamanda yaşamını olabildiğince kaliteli sürdürmeye çaba sarf


ediyor. Yaşanan çelişkiler her dönemde insanın canını acıtır-
ken bir yandan tecrübe ve deneyim değeri taşıyor; doğuştan
erişkinliğe kadar tıpkı bir çocuğun tuvalet eğitimini alması, bir
12 ergenin hem kişiliğini ortaya koymayı hem de kurallara uymayı
öğrenmesi, ebeveynin çocuğuna nasıl yaklaşması gerektiğini
bilmesi, ya da erişkinlik döneminde geçmişini değerlendiren bir
kimsenin kendine ve çevresine affedici, yeni nesle ise öğretici
ve anlayışlı olmayı öğrenmesi gibi...
Değerli psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu kitabında
zamanın getirilerinden çok zorluklarına değiniyor ve insanlara
bu yönde yardımcı olmayı hedefliyor.
Psikolog olarak beraber çalıştığım sayın Prof. Dr. Nevzat
Tarhan’ın saygıdeğer kişiliği yanında insanlığa yardım yolunda
yaptığı çalışmalara destek verdiğimi ve onun ardından gelen bir
takipçisi olacağımı belirtmek isterim. Ayrıca bu kitabın tak-
dimini yazmaktan mutluluk duyarken sayın Prof. Dr. Nevzat
Tarhan’ın bundan sonraki hayatında başarılarının devamını
diliyor ve insanlığa sunacağı hizmetlerin beklentisi içinde ol-
duğumu ifade etmek istiyorum....
Psikolog İnci Baylav Bülbül
g16g=

Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ‘Aile Okulu’ kitabının en göze


çarpıcı özelliği psikiyatrinin ve psikolojinin toplumda, ürkü-
tücü ve yanlış anlamalara neden olan terimlerini kullanmadan,
bir sohbet dili sadeliği ile anlatımının; kitabın okunmasına
ve anlaşılmasına büyük bir rahatlık vermiş olmasıdır. Aynı
bağlamda hastalık düzeyindeki ruhsal bozukluklar hakkında
toplumu yazılı ve görsel yayın organları ile aydınlatma çaba-
larının yanlış yorumlara neden olduğu, bazen ruhsal yapıda
bozukluklar doğurduğu bilinci ile sınırlar çok iyi korunmuş.
Kitap sağlıklı kişinin gelişim dönemlerinde, ana baba, kardeş,
arkadaş, okul, dış dünya etkileşimlerinde ortaya çıkabilecek,
doğal düzeyde olan, ancak yanlış çözümler getirildiğinde psi-
kolojik bozukluklara ve çatışmalara neden olabilecek tüm
sorunlara cevap verecek kapsamda. Böylece güzel bir koruyucu
ruh sağlığı kitabı oluşmuş.
Prof. Dr. Tarhan’ın yılların verdiği deneyimlerini bilimsel
temelli yeni fikirleriyle zenginleştirdiği kitabının özellikle ana
babalar olmak üzere çocuk yetiştiren veya çocuklarla ilgili
olan bütün kurum bireylerine yararlı olacağı kanısındayım.
Kendisini kutlar, başarılarının devamını dilerim.
Prof. Dr. Kemal Aydınalp
Şubat 2004 Ankara
*ý5ýû

%LU÷$üN÷0DFHUDVø
Dünya güzeli bir gelin, soylu bir prens, peri masalındaki
gibi bir evlilik, genç hanım soylu prense gönülden bağlı ve onu
mutlu etmeye istekli. Kusursuz ve çok güzel iki erkek çocukları
olur. Evliliğin 11. yılında mutsuz olduklarını söylerler ve evlilik
biter. Bu aşk macerası ve mükemmel bir aile tablosu; Prenses
Di, Prens Charles idi.
Batıda ve refah toplumlarında boşanmalar artmıştı. Evli-
liklerin yarısı boşanma ile sonlanıyor ve çocuklar bu ortamda
büyümek zorunda kalıyorlardı. Demek ki evlilik sanıldığı kadar
kolay değilmiş! Peki geçmiş asırlarda yaşanan evliliklerde bağlar
niye daha güçlüydü? Aşklar böyle hüsranlarla sonlanmıyordu.
İnsanlar birbirlerine katlanıyorlar mıydı? İnsanlık tarihinde
boşanma bugünkü kadar hiç artmamıştı.
Modernizm neden aile bağlarını yok etti? Bu sorular hep
birer sosyo-psikolojik araştırma konusu ancak şu gerçek tekrar
keşfedildi. “Evreni bir arada tutan ve döndüren güç sevgiymiş
ama sevgi, aşk iyi ilişkinin sebebi değil sonucuymuş.’
“Bilinçli Evlilik, Bilinçli Ebeveynlik” olarak özetleyeceğimiz
hayatı en iyi şekilde yürütmek, en doğru kararları vermek,
sonuçta mutlu ve başarılı olmak, “Ben yerine Biz” olabilmeyi
başarmak. Böyle bir başarı yolunda çeşitli sorunlarla karşıla-
şıyoruz. Bu sorunlara iyi ve doğru çözümler üretebilmek için
donanıma sahip olmak gerekir. Bu sorunlara değinmeden önce
bilinçli yaşam için genel bilgiler vermekte yarar var.
%LOLQoOL÷(YOLOLN
Evlilik genelde romantik bir ilişki ile başlar ve giderek güç
mücadelesine dönüşür. Kişilikler çatışır, tarafların birisi hep
verir, şiddet ortaya çıkabilir. Sonuçta tarafların ruh sağlıkları
zarar görür. En çok bedeli de çocuklar öder. Aile dışından
sorunu çözmek için yapılan müdahaleler sorunu daha çok
nevzat tarhan

büyütebilir. Eğer taraflar akıllıysa veya şanslıysa yaşadıklarını


kazanım haline dönüştürürler ve bağlılık gelişir.
Çocukluk dönemlerinde, ebeveynimizle birlikteyken içsel-
16 leştirdiğimiz hayat senaryoları, düşünce ve davranış kalıpları
vardır. Bu içselleştirdiğimiz tecrübeleri, eşimiz ve çocukları-
mızla beraberken bilinçdışı olarak yaşarız ve tepki veririz. Eğer
kendimizi tanıyorsak ileri yıllarda çocukluğumuzda yazdığımız
hayat senaryolarını ve içselleştirdiğimiz tecrübeleri yeniden
yazabiliriz. Bu değişimi başarabilirsek hayat yolculuğunda
gemimizi sağlıklı şekilde götürmüş oluruz. Bunun için evliliğe
yatırım yapmak gerekir ve başarılı evlilikler hep emek verilmiş
evliliklerdir.

%DüNDODüøP÷'HúLO÷'HúLüLP
İlk şart “öz bilinç”tir. Kişinin kendisini tanımasıdır; güçlü
yönlerini, zayıf yönlerini, olumlu-olumsuz yönlerini, yete-
neklerini, farklılıklarını bilen kişi doğru kararlar verebilecek-
tir. Kişi kendi duygusal özgeçmişini biliyorsa veya ailesi ile
etkileşim biçiminin farkında ise daha güçlü ve donanımlı
olacaktır. Olaylara benmerkezli tepkiler yerine ilişki merkezli
tepkiler verebilmek için birlikte yaşamayı öğrenmek gerekir.
Birlikte yaşamayı öğrenmek, çoğu zaman alışılmadık ve zor
bir durumdur. Düşünce katılığı olan yani inatçı kişilerde bu
durum daha da zorlaşır. Bilinçli ilişki için ilk şart inatçılığı terk
etmektir. Bunun için değişimi talep eden birey olması gerekir.
Bir bina düşününüz; taşıyıcı sistem olan kolon ve kirişler
binanın %30-40’ını oluşturur, geri kalan %60-70’lik kısım
sıva, boya, tesisattır. %60-70’lik kısmı binanın iskeletini boz-
madan değişecektir. İşte kişiliğimiz de bina gibidir. Binanın
temel mimari karakterini değiştirmeden yani başkalaştırmadan
onu sürekli yenileyebiliriz. Kimliğimizi “reframe” edemeyiz
ama “restore” edebiliriz. Bunun için tek şart istemektir. İkinci
şart bilmek, üçüncüsü ise çabalamaktır. Aslında amaç değişim
değil, gelişimdir. Felsefede bir söz vardır. “Evrende değişmeyen
tek şey değişimdir.” Bu insan için de geçerlidir.

aile okulu
Kendimizi ve yakınlarımızı gerçek yönlerimizle görüp tanı-
yabilirsek yanlışa düşmekten kaçınır ve kendimizi daha sağlıklı
şekilde gerçekleştirmiş oluruz.
17
2UNHVWUD÷*LEL÷2OPDN
Bilinçli birlikteliğin ödülü genelde kendi içerisindedir. İlk
ödül içimizde hissettiğimiz uyumdur. Aynı orkestrada olanlar
uyumlu olmanın, aynı müzik ahenginde titreşmek olduğunu
bilirler. Bir orkestrada hiçbir enstrüman diğerinden üstün
değildir. Hepsi birbirini tamamlar. Her biri orijinaldir, benzer-
sizdir. Bunun için hiç kimse diğerlerinden üstün değildir. Ama
kendisini geliştirmiş kişi daha ileridedir. Şunu bilmek gerekir;
bilinçli evlilik özel yetenek gerektirmez, özel çaba gerektirir.
Nasıl ki öğrenmek isteyen herkes bir müzik aletini çalabilir,
mutlu ve başarılı olmak için de uyumun güzelliğini tatmak
gerekir.Yaşamın zenginliğini, her gün yeni bir güzelliğini tat-
mak için aynı müzik ahenginde titreşmeyi amaçlamak gerekir.
Evren de titreşen ve sallanan müziksel bir enerji değil mi?
Evrendeki ahenge uymak insanın çıkarına değil mi? Var oluşa
uygun davranmak insanın yararına değil mi? Kuşlar, ağaçlar,
dağlar, taşlar, böcekler, sinekler, çiçekler hepsi evrenle aynı müzik
ahenginde titreşiyorlar ancak insanın küçük iradesi evrendeki dü-
zene kafa tutuyor, sonuçta da bedelini mutsuzluk olarak ödüyor.
İyi eş, iyi anne-baba olmak hayatımızda öncelikli bir yere
sahip olmalı. İyi ev hanımı, iyi işadamı olmak yeterli değil-
dir. Sorunlarla karşılaştığımız zaman suçlamalarda bulunmak
yerine ihtiyacımız olan bilgiyi edindikten sonra değiştirilebi-
lir olanı düzeltmek, eksiklerimizi tamamlamak ve kendimizi
gerçekleştirmek bizim elimizdedir.
g]ELOLQo÷2OXüXPX
Kişisel içgörü veya özbilinç insana has bir yetidir. Özbi-
linç; kendini gerçekçi ve doğru biçimde tanımak duygularının
farkına varmak olarak da tanımlanabilir. Bilinçli olmak yani
farkındalık; güçlü bir duygu ancak mükemmellikten çok uzak
nevzat tarhan

bir karamdır. Geliştirilmesi ve üzerinde çok çalışılması gerekir.


Özbilince sahip olmak için bilinçdışını ve bilinçaltını fark
etmek gerekir. Bilinçaltı, beynin bir bölümündeki zihinsel
içeriktir. Beynimiz çocukluk tecrübelerimizle ve duygusal ya-
18 şantılarımızla programlanmıştır. Bu programların %60-70’ini
değiştirme gücüne sahibiz. Bunun için istememiz gerekir. İste-
dikten sonra ikinci adım, bilinçaltına yazılmış programları de-
ğiştirmenin yolunu öğrenmektir. Bu, alışkanlıkları değiştirmek
anlamına geldiği için zor bir süreçtir. Kişiliğimizin bir parçası
haline gelmiş yanlış programlarımızı iyileştirmek demektir.
Kişiliğimizin bize zarar veren ve hizmet etmeyen bir yönünü
değiştirmek, bilgisayar programı yazmak gibi bilgi, donanım ve
çaba gerektirir. Eğer beynimizi biz kendimiz programlamazsak
dış uyaranlar bizi programlar. İnsanın kendisini programlaması
zaman zaman sancılı bir süreçtir ama hayatta iyi ve güzel şeyler
hep emek karşılığı edinilmektedir.

3VLNRORMLN÷'LQDPLúL÷$QODPDN
Bir yakınımızın “Sen her zaman böyle yapıyorsun, ben ne
zaman böyle yapsam, sen de her zaman şöyle davranıyorsun”
demesi farkındalık bilinci oluşması için bir uyarıdır. Alışılmış
tepkimizi sorgulamak için bir fırsattır.
Bir fikir bizi sinirlendiriyorsa o fikre ihtiyacımız var de-
mektir. Bilinçaltımızda belki bir çocukluk yaramıza dokun-
muştur. Kendimizi tanımak için bir fırsat daha yakalamışızdır
aslında. Birisini çok sevmişsek arka planını anlamaya çalışmak
önemlidir. Eş ve arkadaş seçiminde de eşin, çocukken problem
yaşadığımız ebeveyne benzeme derecesi önemli rol oynar.
En önemli psikolojik ihtiyaç olan sevgi ihtiyacını karşılayan
kişi bireyin dostu, arkadaşı, sevgilisi olacaktır. İnsan doğuştan
kendisini eşsiz ve benzersiz görme eğilimindedir. Bu eğilimi
destekleyen değerler sevilir, desteklenmeyen değerlerden ka-
çılır. Hiç kimse aynı beyne ve kişiliğe sahip olmadığına göre
çatışma işte burada başlayacaktır.

'X\JXVDO÷2OJXQOXN

aile okulu
Evlenmeden önce tarafların her ikisinin de yeterli duygusal
olgunlukta olduğunu söylemek doğru olmaz. Sağlam ve ni-
telikli ilişki geliştirirken hatalar yapılır. Eşler karşılıklı olarak
birbirlerinin psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar. Yine 19
de yaşanan sorunun nedenini, niteliğini, tepkinin zaman ve
zeminini, ölçü ve şiddetini çoğu zaman kestiremeyiz. Kasıtlı
olsun veya olmasın karşımızdakini psikolojik olarak yaralarız.
Azarlayarak, eleştirerek, bağımsızlaşma girişimini engelleyerek,
kızmasına izin vermeyerek ruhunda hasarlar oluştururuz.
Karşılanmamış ihtiyaçlarımızı haksız yere eşimizden bek-
leriz. Sorunlar arasında kaygı verici bağlantılar kurarız. Ben-
merkezci yani bilinçsiz ilişki sorunun büyümesine neden olur.
Kendisi üzerine düşmeyen benmerkezci bireyler ilişki sorun-
larını daha yoğun yaşarlar.

ýOHWLüLPGH÷%D]ø÷$OWøQ÷.XUDOODU
1. Altın orta nokta kuralı: Tarafların beklentileri, fiziksel,
ruhsal ve duygusal ihtiyaçları konuşulduğunda; her iki
taraf birer adım atarak orta noktada buluşup uzlaşmaya
çalışmalıdırlar.
2. İyi zan kuralı: Eşinizin sinirli, kızgın, öfkeli veya ilgisiz
tavırlarına karşı iyi zanlı yaklaşın. Öncelikle eşinizi yanlış
anlayabileceğinizi, bu davranışı sizi incitmek amacı ile
yapmadığını düşünün. Olumsuz senaryolara inanmak
analitik düşünce yeteneğini bozduğu için kişiyi yanlış yar-
gılara götürür .
3. Kendini gerçekleştiren ön kabul kuralı: Bir insan, di-
ğer insanın kendisi hakkında kötü düşündüğüne inanırsa
farkında olmadan beden dili ile bunu yansıtır. Karşı taraf
olumsuzluğu hisseder ve savunmaya girişir. Karşılıklı nega-
tif etkileşim ve yersiz düşmanlık duyguları oluşur. Bunun
çaresi diyalogu sabırla devam ettirmektir.
4. Saldırı hakkı tanımak: Bir insanın her zaman neşeli, mut-
lu olması hoş olurdu ama bu mümkün değildir. Eşinizin
sinirli olmasının nedeni sizinle hiç ilgili olmayabilir. Ona
nevzat tarhan

saldırı hakkı tanımak gibi güzel bir armağan verirseniz


fırtınaya fırsat vermezsiniz.
5. Kendinizi kanıtlamanız gerekmez: Her anlaşmazlık ge-
20 nelde tarafların güç mücadelesine dönüşür. Kişi bunu kendi
kimliğini, özgürlüğünü ispat etmek için fırsat olarak görür.
Bu düşünce tarzı duygusal enerjileri karşılıklı olarak savun-
maya harcamaya iter. Sürekli gerilim hali devam eder. Böyle
durumlar çok az sevgi sağlar ve ilişkileri sağlamlaştırmaz.
Kendine güvenen insan kendisini ispata ihtiyaç hissetmez.
Başarıları kendini kanıtlamaya yeter.
6. Aykırı duygulara sahip olma hakkı tanımak: Duygular
genelde ak ve kara şeklinde değildir, gri tonlar daha fazla-
dır. İnsanın duygu yapısı çeşitli duyguların karışımından
oluşur. Şu an sevgi hissetmediğimiz kişi ve olayı daha sonra
sevebilirsiniz. Sevgi değişkendir, bırakalım karşımızdaki
kişi olaylarda farklı duygular gösterebilsin.
7. Avukat gibi değil hakim gibi olmak: Bir şeyler ters gitti-
ğinde “Hata nerede?” objektifliği ile hareket etmek gerekir.
“Haksız da olsam eşim beni desteklemeli” düşüncesini
sorgulamak gerekir. Bazen kol kırılır, yen içinde kalır ama
bu, hatayı onaylamak şeklinde olmamalıdır.
8. Ayda bir oturum yapmak: Evlilik anlaşmaya varma sana-
tıdır. Bunun için gündemli oturumların ihtiyaç sıklığına
göre yapılması çok işe yarar.
9. Eşini değiştirmeye çalışmamak: Evlilik sorunlarının
önemli bir kısmını kişinin kendisi hakkında düşünmeyip
eşi hakkında düşünmesi oluşturur. Hatta bazı kişiler eşinin
ruhunu bile kontrol etmek ister. Başkaları olmalarını iste-
diğimiz gibi olmuyorlar diye sinirlenmek yanlıştır. Çünkü;
insanın kendisi bile olmak istediği gibi olamaz çoğu zaman.
10. Aidiyet duygusu ve bağlılık testi: (tablo 1 ) :
Aşağıdaki önermelere, “hiç”, “az”, “orta”, “iyi”, “çok iyi”
şeklinde değer oranları verip sonucu toplayarak bir kanaate
varabilirsiniz.
1. Aileye güçlü bir şekilde bağlı olduğumu hissediyorum.
2. Aileye ait olduğum için memnunum.

aile okulu
3. Ailenin önemli bir parçasıyım.
4. Diğer aile üyeleri ile uyumum iyi.
5. Ailem tarafından engellenmediğimi, desteklendiğimi his- 21
sediyorum.
6. Ailemin geleceğini çok iyi görüyorum.
7. Hasta ve muhtaç olsam ailem yanımdadır.
8. Ailemdeki çok kişi benim için birçok zevkinden vazge-
çebilir.
9. Beraber özel zaman geçirebiliyoruz.
10. Övgü takdir sözcüklerini aile içinde çok kullanırız.
11. Ailede kararları beraber alırız.
12. Kendimi ailede önemli hissederim.
13. Kendimi ailede değerli hissederim.
14. Düşüncelerim dinlenir, eksikliğim hemen fark edilir.
15. Benimle yakından ilgilenilir.
16. Bana saygı gösterildiği, varlığımın farkına varıldığı hissini
hep taşırım.
17. Bana güvenildiği hissini hep taşırım.
18. Sevgi ve şefkatin yoğun yaşandığı bir ortamdayım.
19. Kendimi evde mutlu hissediyorum.

0: Hiç, 1: Az, 2: Orta, 3: İyi, 4: Çok iyi


Not: Eğer puanınız 20’nin altında ise avukatınızla konu-
şunuz. 20-40 arası ise psikolojik yardım almalısınız.
11. Sosyal baskı ve yasaklara sağlıklı tepki: Bastırılmış duygu
ve duygusal yoksunluk psikolojik hasar oluşturur. Bastırıl-
mış duygular kişiyi kendini kanıtlamaya, sevilme ve övülme
arayışlara itebilir. Doygunluk ve haz için haklı ve mantıklı
tepkiler verip veremediğinizi kontrol edin.
nevzat tarhan

12. Boşanma tehdidine dikkat: Şok konuşmalar yapmak,


evliliği test etmek tehlikeli bir yöntemdir. Güven ve sev-
giyi arttırmaz. Egonuzu tatmin çabasından başka bir şey
değildir. Kazananı olmayan bir uygulamadır.
22
13. Farklı düşünmeyi sağlamak: Sorun olduğunda verdiğiniz
tepki karşınızdakini düşündürtüyorsa başardınız demektir.
Sorunlu evliliklerde dikkatleri çocuk üzerine yöneltmek
düşünce kalıplarını değiştirirse faydalıdır.
14. Kontrol duygusunu hesaba katmak: Karşınızdaki kişide
“Kontrolümü kaybediyorum” hissini uyandırırsanız ilişki
zarar görür. Kazanç-kazan ilişkisi için iki taraf da “Kontrol
bende” diyebilmelidir.
15. Fırtınalara fırsat verin: “Bu adam beni deli etti” diyor-
sanız, bırakın fırtına essin, arkasından da sağanak yağış
gelsin, sonradan çiçekler açacaktır.
16. İzle-bekle yöntemi: Sabırlı olmak diğer bütün erdemleri
geliştiren temel erdemdir. Sabır ve zaman duygusu birbi-
riyle ilişkilidir. Hayatın kalıcı zevkleri, beklemeyi bilenlere
verilir. Meditatif bir eylem olan sabır sadece katlanmak
anlamına gelmez. İnsan kendisini bir zevkten mahrum
bırakıyorsa bunun mantıklı bir nedeni olmalıdır. Aktif
sabır dediğimizde de kişi hareket halinde bekler. Ümidini
kaybetmez, sürekli fikir üretir. Sabır kesinlikle haklı ve
mantıklı olmalıdır. Kişiliği ezdirmek, hakkını aramamak
sabır değil pasifliktir. Bu, girişimciliği yok eder. Aktif sa-
bır ise sessiz ama soylu bir davranıştır. “Senin yaptığını
onaylamıyorum ama evliliğimiz için bu yaptıklarına kat-
lanıyorum” diyebilen insan, karşı tarafın kendisi üzerinde
düşünmesine neden olur ve sonuca yaklaşır.
17. “Ah olsaydı” sendromuna dikkat: Amerikalılar “Eğer,
umarım, gelecekte” sözcüklerini çok kullanırlar. Bu ka-
pitale dayalı sistemin daha çok şeye sahip olmayı teşvik
için oluşturduğu bilincin sonuçlarından biridir. Kapitalin
tek belirleyici olduğu sistemlerde beklenti düzeyi yükselir.
Çok şeye sahip olduğu halde mutlu olamayan insanlar

aile okulu
çoğalır. Oysa sahip olduğu şeyin değerini bilen ama çoğu
hedefleyen insan tehlikeden kurtulur. Bununla beraber
yetinme duygusu yani kanaatkar olmak, kişiyi tembelliğe
itmemelidir ve nankörlük gibi çirkin bir özellik de evliliğe 23
çok zarar verir. Daha iyiyi isterken sahip olduğu şeylerin
farkına varmayan insana nankör denir. Doyumsuz eşler
ciddi evlilik sorunlarına neden olur.
18. Şefkatin önemi: Şefkat, sevgiden farklı bir duygudur.
Batı dillerinde tam karşılığı olmayan şefkat, karşılıksız
sevgi olarak da söylenebilir. Annenin çocuğuna verdiği en
önemli hediyedir. Ruhsal bir enerjidir ve verdiği kimseyi
de, vereni de iyi hissettirir. Şefkat şefkati doğurur, vicdana
giden bir duygudur; iç sesi, içteki uyarı sistemini harekete
geçirir. Bu duyguya sahip kişi bilerek kötülük yapmaz.
Şefkatli kişilerin iyi eş olmaları daha kolaydır. Yumuşak
ve sıcak kalpli insanları kim sevmez ki! Şefkatli insan aynı
zamanda bağışlayıcı da olur, affetmeyi başarır. Sevgideyse
bağışlayıcılık şefkate göre daha azdır.
19. Olgun savunma mekanizmaları: Bunları bilmekte ve
sorunlu kişilik tiplerini tanımakta yarar vardır.

Sublimasyon (Yüceltme): İç çatışma yaşayan kişinin yüce


değerlere sarılarak ego doyumunu sağlamasıdır.
Alturizm: Fedakarlık yaparak iç çatışmadan çıkmayı ba-
şarmaktır.
Assetizm: İç çatışma durumunda zevke değer vermemeyi,
zevki ertelemeyi başarmaktır.
Antisipasyon: Sezinleme ve önsezi özellikleri ile sorunu
önceden çözmeyi başarmaktır.
Supresyon: İç çatışma yaşandığında sorunu çözüp bilinçal-
tının derinliklerine gömmeyi başarmaktır.
nevzat tarhan

2Q÷ýNL÷dHüLW÷6RUXQOX÷.LüLOLN÷7LSL
A Kümesi:
3DUDQRLG÷NLüLOLN÷Gururlu, kinci, kıskanç, alıngan, şüpheci,
kuruntulu, savunmacı, aşırı dikkatli ve tenkitçidir. Sürekli
24
kusur arar, şaka kaldırmaz. Hep kendini haklı ve üstün görür.
Çevresel savunucu konuşur.
ûL]RLG÷NLüLOLN÷Gözünü kaçırır, çoğunlukta duygularını belli
etmez, üzüntüsü, neşesi belli olmaz. İçe dönük ve yalnızdır,
topluma karışmaz. Kendisine yakınlık gösterene karşı da soğuk
ve iticidir. Samimi ilişki kurmaz.
ûL]RWLSDO÷NLüLOLN÷ Garip, olağandışı, eksantrik kişilerdir.
Büyü, metafizik gibi konulara yoğunlaşır, belirsiz konuşurlar.
Dengesiz, acayip hareketleri vardır. İlişkileri kısıtlıdır, zor ilişki
kurarlar. Anlaşılması güç, soğuk, itici kişilerdir.

B Kümesi:
$QWLVRV\DO÷NLüLOLN÷Yalancı, huysuz, kavgacı, sosyal normlara
uymayan kişilerdir. Cezadan ders almazlar. Sorumsuz, saygı-
sız, denetimsiz davranırlar. Suçluluk, pişmanlık duymazlar.
Bencildirler, haz peşinde koşarlar.
6øQøU÷NLüLOLN÷Kimlik duygusunda, ilişkilerinde ve duygula-
rında dengesiz, tutarsız kişilerdir. Uyuşturucuya yatkındırlar,
mutlu olamazlar, hep zevk peşinde koşmak isterler. Çabuk
incinir, çocuksu dengesizlikle bir saat önce sevdikleri şeyden
bir saat sonra nefret ederler.
+LVWULRQLN÷NLüLOLN÷Her şeyi abartırlar, rol yapmaya yatkın-
dırlar, dikkati çekmekten hoşlanırlar. Kolay yalan söylerler.
Ayartıcı, çekici kişiler olup seksten başka her şeyi seksüalize
ederler. İlişkileri yapay ve yüzeyseldir. Sevgi açlığı çekerler,
doymazlar, telkine yatkındırlar, hemen bağlanırlar.
1DUVLVWLN÷NLüLOLN÷Kafa yordukları konu zenginlik, aşk, güç
ve şöhrettir. Kendilerini aşırı beğenirler ve üstün görürler. Özel
ilgi, beğeni ve onayla beslenirler. Beklentileri karşılanmazsa
benlik saygıları düşer. Menfaatçidirler, kıskanç, küstah, nan-

aile okulu
kördürler. Başkalarını kullanan, sömüren, empati kuramayan
özellikler gösterirler. Özel ve özenli olduklarını düşünür ve
sıradan insan olmaktan korkarlar.
25
C Kümesi:
.DoøQJDQ÷NLüLOLN Utangaç, çekingen, nasıl göründüğünü
fazla merak eden tiplerdir. Olumsuz değerlendirilmekten,
eleştiriden korkarlar. Elleri titrer, heyecanlıdırlar. İstemedik-
leri halde yalnız kalırlar. Aşırı heyecanlıdırlar, yüzleri kolayca
kızarır.
%DúøPOø÷NLüLOLN÷Yalnız karar veremezler, girişimde buluna-
mazlar ve sorumluluk alamazlar. Hep alır ama vermeyi bilmez-
ler. İsteyicidirler, sanki başkaları ona borçlu gibi düşünürler.
Çocuksudurlar, özgür ve bağımsız davranamazlar.
3DVLIDJUHVLI÷NLüLOLN÷İnatçı, pasif direnişçi, işi uzatan, ertele-
yen, savsaklayan tiplerdir. Kolayca küser, surat asarlar. Sessizdir-
ler, öfkeyi küskünlükle ifade ederler. İnsanları çekiştirmekten
özel bir zevk alırlar.
2EVHVLI÷NLüLOLN÷Sürekli ayrıntılardan bahseder, her şeyi nok-
tası noktasına anlatmak isterler. Aşırı kibar, saygılı davranır,
düzgün konuşurlar. Titiz ve tertiplidirler, jilet gibi giyinirler.
Kuralcıdırlar, esnek değildirler. Mükemmeliyetçi, ayrıntıcı
özellikleri hemen belli olur. Kararsız, erteleyen, kılı kırk yaran
kişilerdir. Sorumluluğa aşırı düşkün, hırslı, çok çalışan, çoğu
zaman hırslı tiplerdir. Eski eşyayı kolay atamazlar ve cimrilik
eğilimleri fazladır. Vehimli, kuruntulu olma eğilimindedirler.
Kuralcılığa çok önem verirler. Aksi, dik kafalı ve inatçı özel-
likleri fazladır.
6DGRPD]RKLVWLN÷NLüLOLN÷ Acı, eziyet çekmekten ve çektir-
mekten özel zevk alırlar. Acı çekerken çıkış yolu aramazlar,
hatta buna çanak tutarlar. Hakarete, kendini küçültmeye ze-
min hazırlarlar.

%LOLQoOL÷(EHYH\Q÷2OPD÷.XUDOODUø
nevzat tarhan

Her şeye sahip olduğu halde mutsuz olan çocuklarda ne


gibi eğitim hataları yapılıyor? Çocuğun asıl ihtiyacı nedir?
“Çocuğum için her şeyin en iyisi olsun” derken doyumsuz
26
bir çocuk mu yetiştiriyoruz?
Bütün bu soruların cevaplarında formül sevgi ve disiplini
birlikte ve dengeli verilebilme uygulamasıdır. Anne-baba mer-
kezli aile olmak varken çocuk merkezli aile olmak, çocuğu evin
küçük hükümdarı kılmak da mümkündür. Amacımız çocuğu
her an mutlu etmek değil onu hayata hazırlamaktır. Kendi
iyiliği ve mutluluğu için çocuğa arzularını erteleyebilmeyi ve ev
hayatının kurallarına uymayı öğretmeliyiz. Çocuğumuza kızar-
ken bile severek kızmalıyız. Onun kişiliğine saygı göstermeli,
çocuğu büyük insan gibi dinlemeli ama ondan büyük insan
davranışı beklememeliyiz. Bilinçli ilişkinin genel kurallarına
ilave olarak şunlar söylenebilir.
1. Önce çocuğunu tanı: Çocuğun psiko-sosyal gelişiminde
her yılın farklı özellikleri vardır. Her evreyi bilmek; çocu-
ğunuzun ruhsal ve fiziksel güvenliğine, ihtiyaçlarına ve
sınırlarına göre davranmayı sağlar. Böylece çocuğunuza
taşıyamayacağı psikolojik yük yüklememiş ve onu yarala-
mamış olursunuz.
2. Demokrat olmak: Otoriter değil, demokrat ebeveyn ol-
manın önemini kavramak gerekir.
3. Çocuğun birey olmasına fırsat vermek: Çocuk bizim
çocuğumuzdur ama bize ait değildir. Onu ayrı bir insan
olarak düşünmeliyiz. Çocuğun anne-babadan sağlıklı ay-
rışması gerekir.
4. Esnek olun: Her çocuğun yapısı ayrıdır. “Ben babamın
yaptığını yapıyorum ve bana zararı olmadığını biliyorum”
sık duyduğumuz sözlerdir. Dar görüş ve dar düşünceler her
çocuk için geçerli değildir. Hatta beş kardeş varsa hepsinin
anladığı dil farklıdır.
5. Etkin dinlemenin önemini bilin: Çocuk, konuşmasını

aile okulu
bitirinceye kadar dinlenmeli, sözü kesilmemeli, kendisiyle
göz teması kurularak konuşulmalıdır. Baş sallamak, onay
işaretleri vermek, sorular sormak gerekir.
27
6. Aile içi oturumlar yapın: Beraber zaman geçirmek çok
yararlıdır. Bu sayede bireyler karşılıklı olarak birbirlerinin
sevinç ve üzüntülerinden haberdar olur, hayatı paylaşırlar.
Amaç çocuğu hayat hazırlamaktır. Beraber zaman geçirmek
bunun için önemlidir. Zamanın süresinden çok nitelikli
olması faydalıdır.
7. Ödül ve cezada denge: Evin kurallı bir ortam olması ge-
rekir. Bir futbol maçında bile kurallara uymayanlar kart
görür. Aile sosyal bir anlaşma demektir. Çocuk akıllı, uslu
ve çalışkan olduğunda çabası ve davranışı ödüllendirilme-
lidir. Çocuğun kişiliğini övmek doğru değildir, çabalarını
övmek gerekir. Çocuğun davranışlarının sorumluluğunu
üstlenebilmesi ve sosyal beceriler kazanabilmesi sınırları
bilmesine bağlıdır. Sınırları aşarsa da hatasıyla orantılı bir
bedel ödemelidir.
8. Olaylar üzerinde konuşun: Birlikte yaşanan üzüntülü ve
sevinçli olaylar üzerinde sohbet etmek çocukta aidiyet ve
bağlılık duyguları uyandırır. Çocuk böylece ailenin yaşam
biçimini ve değer ölçülerini benimser. Yoksa konferans,
vaaz tarzı yaklaşımların hiç faydası olmaz. Monolog değil
diyalog gerekir. İki taraf da konuyu bilmeli, etkin bir di-
yalog kurulmalıdır.
9. Çocuğunuzun arkadaşlarını tanıyın: Üç yaşından iti-
baren arkadaş, çocuk için önemli olmaya başlar. Çocuk

You might also like