Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

BRÜKSEL’DE HEM DELİ HEM DİVANE

Brüksel’de Adalet’le ve tek başıma epey dolandım. Kısa kısa anlatayım.

Central Station’a gidip merkeze indiğiniz zaman İzmir’in Kıbrıs şehitleri gibi canlı
bir sokakla karşılaşırsınız. Yan sokaklarda Brüksel’in ünlü meydanını
görmemeniz mümkün değil. Yukarıdaki resmi yan sokakların birinde çektim.
Şirinler müzesi varmış burada.

Mutlaka gitmeniz gereken Royal Gallery of Saint Hubert cadde üstündedir.


İçeriye girdiğiniz zaman pek çok çikolata dükkanı olduğunu göreceksiniz. Ben
Mary’den çikolata aldım. Bir de Japon arkadaşım Nako’nun önerdiği Maison
Dandoy adlı waffle yapan yerde burada. Waffle çatal bıçak ve kahve eşliğinde
güzel.

Galeriye girip dümdüz yürüdüğünüzde farklı bir caddeye çıkıyorsunuz. Dümdüz


ilerlemeye devam ederseniz ileride bütün heybetiyle St. Michael Katedralini
göreceksiniz. Çok güzel bir yapı, karşısında oturup seyretmeniz için banklar
yapılmış. Biraz oturdum, uzun uzun baktım. Brüksel’de en sevdiğim şey, her
güzelliğin yanında halka açık oturma yerlerinin olmasıydı. Her an her yerde
oturup dinlenme, kitabınızı okuma, hatta yazma olanağına sahip olmak çok lüks
bir duygu. İnsanlarda gayet sessiz ve sakin, çevrelerindeki insanlara saygılı
davranıyorlar.
Kiliseden yukarıya doğru çıkın. Trafiğe açık geniş bir caddeyle karşılaşacaksınız
bu cadde boyunca yürüyün. Pek çok tarihi, doğal ve sanatsal mekanlarla
karşılaşacaksınız. Benim unutamadıklarım park, müzeler ve caddenin ara
sokaklarında keşfettiğim bir semt pazarı oldu.

Adalet’le bir akşam St Cathaline semtinde buluştuk. Burası gençlerin takıldığı,


kafelerin, restoranların ve dükkanların olduğu canlı bir yer. Etrafta çok fazla
turist yoktu. Vietnam restoranında yemek yedikten sonra metroyla St Gilles
semtine indik. Hemen metro çıkışında Bar du Matin adında şık bir bara gittik.
Burada Adalet’in arkadaşlarıyla tanıştım. Hepsi Avrupa Birliği için çalışan farklı
farklı ülkelerden gençler. St Gilles , gençlerin, öğrencilerin ve bohem insanların
takıldığı bir semtmiş.

14.07.2019 tarihindeki dönüş uçağımın saat 21:45’ti. O gün Brüksel’in Türk


mahallesine gidip kahvaltı yaptık. Türk mahallesinin sakinlerinin çoğunluğu
Afyon Emirdağ bölgesinden gelmiş. Brüksel’de Türkiye’nin başkentini Emirdağ
sanan insanlar varmış Belçika’daki Türklerin çoğunluğu 1960’larda maden
ocaklarında çalışmak için gelmişler. Sonra maden ocakları kapatılmış ve işsiz
kalan insanlara işsizlik maaşı bağlanmış. Türk mahallesinden hiç çıkmayıp bütün
bir hayatı kapısının önünde oturarak geçiren insanlar da varmış. Brüksel’in nasıl
bir şehir olduğundan haberleri bile yokmuş.

Adalet eskiden Türk mahallesinin yakınlarındaki bir parkın karşısında


kalıyormuş. Parka gittik. Parkı görünce gözlerime inanamadım.... İçinde kocaman
bir göl var. Ve gölün çevresinde kazlar ve kuğular.... Park çok geniş bir alana
yayılmış, İzmir Fuarının 3-4 katı vardır. Yürüyüş yollarının yanında ağaçların
arasında patika yollar da yapmışlar. Parkın içinde yer yer ünlü yazar ve
ressamların heykelleri var. Koltuk yerine yatak gibi minderlerle döşenmiş bir
açık hava sineması var. Parkta çok güzel bir cafede 3 saat oturmuşuz, çevreye
bakınmaktan vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Parkın adı “Parc Josaphat” “The
Park to Be” eğer buralara yolunuz düşerse ne yapın ne edin lütfen gidin.
Belçika’daki gezdiğim bütün yerlerde ve Amsterdam’da ulaşım tramvay, otobüs
ve metroyla sağlanıyordu. Tramvay hatları binek araç yollarına yapılmıştı ve
trafiği çok zora sokuyordu. Ama ulaşım çok rahattı, istediğiniz her yere
gidebilmek için birden fazla ulaşım alternatifinin olması çok büyük rahatlık.
İzmir’de Alsancak ve Karşıyaka’da tramvay hatları kurulunca çok garipsemiştim.
Karşıdan karşıya geçerken çok beklemek, araba kullanırken arkandan gelen
tramvayın sesiyle nereye kaçacağımı bilememek bana gereksiz bir çile gibi
geliyordu. Belçika ve Amsterdam’da her yer böyleydi. Üstüne üstlük orada
kendilerini yolların fatihi sanan bisikletçiler vardı. Bir bisikletçi yaya gördüğü
zaman asla durmaz, yavaşlamaz, tam tersine yayanın üstüne üstüne gider... Hiç
kimseden korkmadığım kadar bisikletçilerden korktum desem yalan olmaz

https://youtu.be/gplL3O9u9sw

Beni bana veren Allah


İçime bu aşkı katmış
Beni benden almak için
Bilmeden seni yaratmış

You might also like