Makedon Ve Sirp Türkleri PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 238

SIRB STAN’IN F Z KÎ CO RAFYASI VE TAR H 1

S rbistan, do uda Bulgaristan ve Romanya, bat da Bosna-Hersek,


H rvatistan ve Karada , güneyde Makedonya ve kuzeyde Macaris-
tan’la s n rlanan bir Balkan ülkesidir. Yüzölçümü 88.361 km2’dir. Ko-
sova2, Voyvodina3 ve Sancak-+umadya4 olmak üzere üç bölgeden iba-
rettir. S rbistan’ n nüfusu dokuz milyon civar ndad r.Nüfusun % 65’ni
S rplar, % 20’sini Arnavutlar, % 6’s n Bo4naklar, % 5’ini Macarlar ve
geri kalan % 4’ünü Türkler, H rvatlar, Ulahlar, Romenler, Ruslar,
Bulgarlar, Makedonlar, Slovaklar, Romanlar vb. milletler olu4turmak-
tad r.

S rbistan tarih boyunca Roma, Bizans, Hun, Avar ve Bulgar Türk Devleti, Du4an
Çarl ve 1371-1878 y llar aras nda Osmanl <mparatorlu u’nun s n rlar dahilinde
bulundu. 1830 y l nda Osmanl Devleti taraf ndan özerklik verildi. 1878 Berlin Kong-
resi kararlar yla Avrupa devletleri ba ms zl n tan d lar. Avrupa’n n ve Rusya’n n
her türlü deste ini alan bu Balkan ülkesi 1912 y l nda Birinci Balkan Sava4 ’n ba4latt
ve sava4 s ras nda 550 y l Türk eyaletleri olan Kosova, Sancak ve Makedonya’y ola-
rak güneye do ru geni4ledi. Birinci Dünya Sava4 y llar nda <tilaf Devletleri’nin ya-
n nda yer alarak Sava ve Tuna rmaklar n n kuzeyinde nüfusunun büyük ço unlu u-
nu Almanlar’ n ve Macarlar’ n olu4turdu u Voyvodina’y da ald ve 1918 y l nda kuru-
lan ancak 6 Nisan 1941 tarihinde Almanya, Macaristan, <talya, Bulgaristan ve Ro-
manya’n n sald r s na kadar ya4ayan S rp-H rvat-Sloven Krall ’nda her 4eyi ele geçi-
rerek hakimiyetini kurdu. <kinci Dünya Sava4 ’ndan sonra kurulan Sosyalist Yugos-
lavya Federatif Halk Cumhuriyeti’nin s n rlar içinde bulundu. 1991 y l nda Slovenya
ve H rvatistan’da, 1992 y l nda ise Bosna ve Hersek’te ba4latt sava4 n neticesinde
Eski Yugoslavya’n n da lmas ndan sonra Karada ’la birlikte 1 Haziran 2002 tarihine
kadar varl n sürdüren Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’ni kurdu. Günümüzde S r-
bistan – Karada Devleti’nin içinde bulunan bir cumhuriyettir.

S rbistan, eski teknolojiyle geli4mekte olan bir tar m ülkesidir. Ekonomisinin


en önemli kollar n hayvanc l k ve tar mc l k olu4turmaktad r. Bugün

1. S rbistanla ilgili daha geni4 bilgiler için bkz.: Jovan Cvijiç, Balkansko poluostrvo i
jugoslovenske zemlje. Osnovi antropogeografije. Knjiga prva i druga.Beograd 1966
2. Kosova’n n yüzölçümü 10.887 km2’dir. 1999 Sava4 ’ndan sonra BM’in himayesine bulun-
maktad r.
3. Voyvodina’n n yüzölçümü 21.506 km2’dir.
4. Sancak ve +umadya’n n yüzölçümü 55.968 km2’dir.

14
nüfusunun % 40’ tar mc l kla u ra4maktad r. Bol sulu rmaklar ,
çok geni4 vadi ve düzlükleri vard r. Oradan Tuna, Tisa, Sava, Morava,
<bar, Timok gibi büyük rmaklar geçmektedir. Banat, Baçka, Sirem,
Maçva ve Morava Vadisi gibi geni4 düzlüklerde en çok bu day, m s r,
arpa, yulaf, çavdar, tütün, ayçiçe i, 4eker pancar yeti4mektedir.

Bizans Çar VII. Constantine Pophyrgennitus (913-959), S rp kelimesine “Roma


çar n n köleleri” anlam n vermi4tir5. Baz müelliflere göre S rp kavminin ad Latince
köle, hizmetçi anlam nda olan ‘servus’ kelimesinden gelmektedir6. Ad geçen Bizans
Çar na göre Bizans çar <rakliye (610-640) devrinde bir Slav kabilesi Tuna Irma ’n n
güneyine inerek Yunanistan’ n Serviya7 4ehri civar nda bulunan Servia ve Serbica
ad ndaki bölgelere yerle4mi4tir. Ancak bu Slav kabilesi tekrar Tuna’n n kuzeyine
dönmü4 ve bir süre sonra oradan bugünkü S rbistan’ n <bar Irma ile Karada ’ n
Adriyatik Denizi sahilinde bulunan Boka Kotorska liman kenti aras ndaki topraklara
yerle4mi4tir. Yerle4ti i yeni topraklarda Serv ve Serb adlar n kullanm 4t r. Bu adlar
X. yüzy l n ortas ndan sonra yayg nla4m 4t r. XI. ve XII. yüzy lda ya4ayan Bizans ya-
zarlar söz konusu olan topraklarda ya4ayan Slav kabilesini S rp ve S rplar olarak ad-
land rm 4lard r.

S rplar zamanla ya4ad klar alan n do usuna ve güneyine yay lm 4lard r. San-
cak’ta Ras8 ad nda bir kasabay kendilerine merkez yapm 4lard r.

Baz yazarlar ise S rp kelimesinin bugünkü Srem Mitroviças ’n n eski ad olan


Sirmium’dan geldi ini öne sürmektedirler. Ancak bilindi i üzere, bugün Güney Slav-
lar olarak bilinen S rplar , H rvatlar , Slovenleri ve Makedonlar Balkan Yar mada-
s ’na indiren Avar Türkleri’dir. Avar Türkleri bu Slav kabilelerine yol göstermi4, eko-
nomik, sosyal ve kültürel hayatla ilgili gereken bilgileri vermi4lerdir. Ziraat , zanaatç -
l , sava4 , ticareti, yerle4ik hayat ve di er 4eyleri ö retmi4lerdir. Ancak söz konusu
Slav kabileleri Avar Türkleri için sava4m 4lar, esir ve ganimet alm 4lar, derbendcilik,
s n r bekçili i, hizmetçilik ve kölelik yapm 4lard r. Bu yüzden, ad geçen Bizans çar -
n n, S rp ad n n kelime anlam yle ilgili öne sürdü ü tabirin yerine

5. Bkz.: Ferdo ŠišiR, Pregled povijesti hrvatskog naroda. Zagreb, Matica Hrvatske 1962, 83
6. Bratoljub KlaiR, Veliki rijeSnik stranih rijeSi, izraza i kratica. Zagreb, Zora 1966, 1118
7. Bu kentin Türkçe ad Serfice’dir
8. Bugünkü Ra4ka kasabas n n eski ad .

15
“Avar Türk ka an n n köleleri veya Avar Türkleri’nin köleleri” ta-
biri olsa gerek. Çünkü, S rplar ve di er Güney Slav kabileleri 558-803
y llar aras nda Avar Türkleri’nin ve 1371-1912 y llar aras nda Osman-
l Türkleri’nin hizmetinde bulunmu4lard r9.

Balkan Yar madas ’n n ortas nda yer alan S rbistan’ n önemli bir
pozisyonu vard r. Geçmi4te oldu u gibi, bugün de bu bölge Avrupa’ya,
Adriyatik, Ege, Kara ve Akdeniz’e uzanan yollar n önemli bir kav4a -
d r. Bu yüzden, ad geçen bölgeye tarih boyunca Avrupa’dan ve As-
ya’dan gelen çe4itli kavimler yerle4mi4ler veya oradan geçerek Balkan
Yar madas ’n n di er bölgelerine hatta Anadolu üzerinden Yak ndo-
u’ya kadar gitmi4lerdir. Bu kavimler aras nda, Avrupa’n n ve Balkan
Yar madas ’n n kültürel ve sosyo-etnik yap s n de i4tiren Hun, Avar,
Bulgar, O uz, Peçenek, Kuman ve Osmanl Türkleri de bulunuyor-
du.Türk boylar n n baz lar ad geçen Balkan bölgesine Ortaasya’dan
Karadeniz, baz lar ise Anadolu üzerinden girip iskân etmi4ler ve gü-
nümüze kadar varl klar n sürdürmü4lerdir.

S rbistan’ n tarih boyunca çok kar 4 k etnik ve din yap s vard .Bölgede
Roma, Türk, Bizans, <llyr, Slav ve di er kültürler, <slâm ve H ristiyan dinleri
çat 4m 4t r. Çat 4malar s ras nda 378-803 y llar aras nda Türk ve 1371-1912
y llar aras nda Türk-<slâm kültürü gâlip gelmi4tir. Bu yüzden S rbistan’da
bugün, söz konusu kültürlerden en çok Türk-<slâm maddî kültür eser ve izle-
rine rastlanmaktad r. Ancak S rplar, 1830, özellikle 1878 ve 1912’den sonra
eserlerin ve izlerin ço unu yok ettiler. Orada ya4ayan Türkler bugüne kadar
ayakta kalmay ba4aran kültür eserlerinin onar m n yapt lar ve yeni eserler
in4a ettiler.

9. Bkz. Yusuf Hamzao lu, Balkan Türklü ü. Ara4t rmalar. <ncelemeler. Makedonya. S rbistan.
H rvatistan. Cilt: I. Ankara. T.C. Kültür Bakanl Yay nlar 2000, 387–395.

16
TÜRK KÜLTÜRÜNÜN SIRP KÜLTÜRÜ ÜZER NDEK ETK S

TÜRKÇEN N SIRPÇA ÜZER NDEK ETK S

Hun, Avar, Peçenek ve Kuman Türkçesinin S rpça Üze-


rindeki Etkisi

Türkçenin etkisi bugün hemen hemen bütün Avrupa dillerinde gö-


rülmektedir. Ancak, en çok Balkan dillerinde mevcuttur. Çünkü, Bal-
kan Yar madas ve bu yar madada ya4ayan milletler en çok Türk dev-
letlerinin yönetiminde bulundular.

Türkçenin S rpça üzerindeki etkisi 378’den itibaren Balkan Yar madas ’na ve S r-
bistan’a inen ve yerle4en Hun ve özellikle 558’den sonra Avar Türkleri’yle ba4lad ;
Bulgar, O uz, Peçenek, Kuman ve Osmanl Türkleri’yle devam etti ve giderek artt .
S rpçaya intikal eden Türkçe kelimelerin fazlas antroponimler, patronymler ve
toponimlerdi. Osmanl Türkleri S rbistan’ ve di er Balkan bölgelerini fethettikleri
zaman Türkçe konu4an yerlilere, S rpçada ve di er Balkan dillerinde kullan lan çok
Türkçe kelimeye rastlad lar. Bu yüzden S rbistan' n ve di er Balkan topraklar n n
Türkle4mesi, di er Osmanl topraklar n n Türkle4mesi’nden daha h zl ve çabuk oldu.

Avar Türkçesinden S pçaya Banat10, Boyan11, Boyana12, Kazan13, ve ba4ka kelime-


ler intikal etmi4tir. Ancak Avar Türkleri, tarih boyunca ekonomik, ticari, kültürel ve
siyasî ili4kiler içerisinde bulunduklar <ranl lar’dan benimsedikleri derbend14, girdab15
toponimleri VI. asr n ikinci yar s ndan itibaren yerle4meye
ve 4id16 gibi
ba4lad klar Orta Avrupa ve Balkan topraklar nda baz geçitlere ve
yerle4im yerlerine vermi4lerdir. Osmanl Türkleri bu toprak

10. Ban topra , banl k veya ban bölgesi anlam na gelen Voyvodina’da bir bölgenin ad . “Ba-
yan” kelimesinden gelmektedir. Bkz. : Ferdo ŠišiR, Geschichte d. Croaten. Zagreb 1917, 386.
11. Avar Türkçesinde zengin anlam nda olan “Bayan”dan gelmektedir. Bütün Slav kavimlerin-
de kullan lan bir erkek ad d r. Bkz.: Petar Skok, Etimolgijski rjeRnik hrvatskoga ili srpskoga
jezika. Knjiga prva. Zagreb, JAZU 1971, 104-105.
12. Bayan’dan gelen S rp ve di er Slavlarda bayan ad d r. <bid.,104-105
13. Türkçe bir kelimedir. Anlam : 1) Çok miktarda yemek pi4irmeye veya e4ya kaynatmaya
yarayan büyük, derin ve kulplu bir kap. 2) <darecinin bir tutumuna kar4 hep birden isyan
etmek. S rbistan’da Girdap’ n civar nda bir alan n ad .
14. Far.: Bo az, dar geçit veya kap ba , s n r kalesi ve memleket s n r anlam nda olan
“derbend”den gelmektedir. S rbistan’da Ni4 ve Knyejevats aras nda Timok ve Kaçanik’te
Lepenets Irma ’n n geçti i bir bo az n ad .
15. Far.: Sular n döndü ü ve çukurla4t yer , anafor, çevrinti, burgaç veya tehlikeli yer anla-
m nda olan “girdab”dan gelmektedir. S rbistan ve Romanya hududunda Tuna Irma ’n n
geçti i bir bo az n ad .
16. Far.: Güne4, nur, ayd nl k anlam nda olan “4îd” kelimesinden gelmektedir. Sirem bölgesin-
de S rp- H rvat s n r nda bir kentin ad .

17
lara geldiklerinde söz konusu toponimler kullan l yormu4. Fakat,
S rp ve H rvat toponomastik kaynaklar nda söz konusu kelimeler
Avar Türkçesinden kalan kelimeler olarak gösterilmektedir.

Peçenek Türkçesinden S rpçaya intikal etmi4 olan kelimeler ara-


s nda buzdovan17, koliba18, Peçenetsi19 vb. kelimeler bulunmaktad r.

S rpçada Osmanl Türkçesinden sonra en çok Kuman Türkçe-


si’nden kalan kelimelere rastlanmaktad r. Bu kelimeler aras nda
Kuman20, Kumana 21,

Osmanl döneminde in a edilen ve 1992-1995 Bosna Sava ’nda


H rvatlar taraf ndan y k lan me hur Mostar Köprüsü

17. Mutlak hükümranl k sembolü olarak kullan lan “âsâ” ve atlar n eyerlerinde as l duran alt
toplu gürz veya silâh olarak kullan lan a r topuz anlam nda olan “bozdo an”dan gelmek-
tedir. Bu kelimeyi ayn anlamda Romenler, Makedonlar, H rvatlar, Slovenler vb. milletler
de kullanmaktad rlar.
18. Far.: “Külbe” kelimesi Türkçeye “kulübe”, Türkçeden S rpçaya “koliba” olarak intikal etmi4-
tir. Anlam : 1) Kerpiç, saman veya a açtan yap lm 4 küçük, basit, ilkel ev 2) Bir yeri bekle-
mekle görevli kimsenin içinde bulundu u küçük bar nak. Koliba kelimesi bütün Balkan dil-
lerinde kullan lmaktad r.
19. +umadya’n n Kraguyevats ve Kosova’n n Gilan civar nda bulunan bir köyün ad .
20. XII.-XIX. as rlar aras nda S rplar’ n çok kulland klar bir erkek ismi. Bkz.: ,
. , 1901, 187
21. XII.-XIX. yüzy llar aras nda S rplar’ n çok kulland klar bir kad n ad (<bidem, 198).

18
+arban22, Bor23, Kula24, Kumana25, Kumane26, Kumanova27, Maydan28, Maydanpek29,
+ara30, +arkamen31, Velesnitsa32 vb. kelimeler bulunmaktad r. Söz konusu Türk ant-
roponimleri ve toponimleri bugün de kullan lmaktad r.

Osmanl Türkçesinin S rpça Üzerindeki Etkisi

XIV. yüzy la kadar Türkçenin S rpça üzerindeki etkisi genellikle baz antroponim ve
toponimlerde görülmekteydi. Ancak 1371 Meriç ve özellikle 1389 Kosova zaferinden sonra Os-
manl Türkleri’nin Balkan Yar madas ’na kesin yerle4mesiyle Türkçenin ve Türk kültürünün
etkisi S rpçada ve S rp kültüründe giderek artt . Bu etki 1878 daha do rusu 1912 y l ndan sonra
azalmaya ba4lad . Osmanl döneminde bütün Balkan dilleri Türkçe’ye ve Türk kültürüne aç k
kald lar. Bu dönemde Balkan milletleri de i4ik etnik

22. XII.-XIX. yüzy llar aras nda S rplar’ n kulland klar bir erkek ad . Kent veya çamur anla-
m nda olan “4ar”dan ve bir bölgenin hükümdar olan “ban”dan olu4an bile4ik bir isimdir.
Anlam , kent veya bölge idarecisi olsa gerek (<bid., 197).
23. Bak r madeninin ç kar ld ve i4letildi i bir yerin ad . Macarca 4arap anlam ndad r. Codex
Cumanicus’ta da geçmektedir. Kelimenin Türkçede i4lenmemi4 toprak, ekilmemi4 toprak,
Ar., ise 4alitre yani sûni gübre anlam vard r. Bkz.: Codex Cumanicus. Edited by Count G.
Kuun. With the Pralegomena to the Codex Cumanicus by Louis Ligeti. Budapest 1981, 90;
Y. Hamzao lu, Op. cit., 16, 413; Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giri4. Cilt: II. Anka-
ra, T.C. Kültür Bakanl Yay nlar 1991, 328.
24. Novisad ve Bor civar nda bir kasaban n ad . Bu isime di er Balkan ülkelerinde de rastlan-
maktad r. Ar., ço unlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yap anlam nda olan
“kulle” kelimesi Türkçeye “kule” olarak intikal etmi4tir. Al ile k r aras bir at donu anlam n-
da olan “kula” kelimesinden gelmemektedir. Kelime sonunda e > a vokal de i4imi yap larak
S rpçada “kula” 4eklinde kullan lmaktad r. Cod. Cum.’ta da geçmektedir. Bkz.: C.C., 101,
120, 137, 139, 143, 149.
25. Morava ve Mlav rmaklar aras nda bir köyün ad .
26. Voyvodina’n n Banat bölgesinde bir köyün ad .
27. Pirot (+arköy) civar nda bir köyün ad .
28. Kuzey Voyvodina’da Romanya hududuna yak n ve +umadya’da Kraguyevats’ n civar nda
bir yerin ad . Codex Cumanicus’ta da geçmektedir. Ar., alan, saha anlam nda olan “mey-
dân”dan gelmektedir. Ancak, S rpça’ya intikal edince e > a ünlü de i4imi yap lm 4 ve
“maydan” 4elinde kullan lm 4t r (C.C., 90).
29. Do u S rbistan’da Tuna’n n güneyinde bir maden oca n n ve kasaban n ad . Sert, kat olan
saha anlam ndad r. “Maydan < meydan + pek”ten gelmektedir.
30. Kuzey Voyvodina’da bir batakl n ad . Macarca “çamur” anlam nda olan “sar”dan gelmek-
tedir. Büyük bir ihtimalle bu kelime Kuman Türkçesi’nden Macarca’ya intikal etmi4tir. Ma-
carca s Türkçe’de 4 olarak okunmaktad r.
31. Do u S rbistan’da bir yerin ad . +ar (çamur) + kamen (Slav., ta4) den “çamurta4tan” gel-
mektedir.
32. Do u S rbistan’da Tuna Irma ’n n güneyinde bir yerin ad . Kuman Türkçesinde pamuk
bez anlam nda olan Veles’e S rp (-nitsa) yap m eki ulanarak Velesnitsa kelimesi meydana
gelmi4tir. Bu kelimeye Cod. Cum.’da rastlanmaktad r. Bkz.: K. Grönbech, Kuman Lehçesi
Sözlük Dizini. Çeviren: Kemal Aytaç. Ankara, T.C. Kültür Bakanl Yay nlar 1992, 213.

19
kökenden olmalar na ra men aralar nda Türkçe konu4arak anla4-
t lar. Söz konusu olan dönemde Türkçenin S rpça ve di er Balkan dil-
leri üzerindeki etkisinin sebeplerini önce Türkçe’nin bir itibar ve ihti-
yaç dili olmas nda, Türk ordusunun 4an nda, Türk idaresinin do ru ve
dürüst çal 4mas nda, devlet taraf ndan az nl klara bütün temel hak ve
hürriyetlerin sa lanmas nda, Balkanl lar’ n <stanbul, Edirne, <zmir
gibi büyük 4ehirlerde e itim ve ö renim almalar nda, <slâm dinini gö-
nüllü olarak benimsemelerinde, ekonominin h zla geli4mesinde,
sosyo-ekonomik ve kültürel hayat n ba4ka nitelik ve de erlerinde
aramak gerekir. Osmanl döneminde Türk dili ve kültüründen söz ko-
nusu dillere yeni kavramlar intikal etti. Türkçe’nin arac l yla bu dil-
lere çok say da Arap, Fars ve Bat as ll kelimeler de girdi. S rpça, H r-
vatça, Bulgarca, Yunanca, Makedonca, Romence, Arnavutça vb. Bal-
kan dillerinde di er yabanc as ll kelimelere k yasen en çok Türkçe
kelimeler kullan lmaktad r.

Osmanl öncesinden ve Osmanl döneminden kalan Türk dili ve kültürünün etki-


sinden kurtulmak isteyen S rplar, Yunanl lar, H rvatlar vb. Balkan unsurlar XIX.
yüzy l n ilk yar s ndan itibaren kendi dillerini Türkçe kelimelerden temizlemeye ba4-
lad lar. Ancak elde ettikleri neticeler kendileri için çok üzücü oldu. Çünkü, kendi dil-
lerinin Türkçesiz ne kadar fakir oldu unu gördüler. Bu konuda çok geni4 kapsaml
çal 4malar yapan S rp dilcisi ve halk edebiyatç s Vuk Stefanoviç Karaciç, 1818 y l nda
haz rlad ilk S rpça sözlü ünün ikinci bask s n yapt zaman, sözlükten binlerce
Türkçe kelimeyi atmaya çal 4t . Ancak, onlar ataca yerde 1700 yeni Türkçe kelime
daha almak mecburiyetinde kald 33. Ayn çal 4may Karaciç’ten sonra çok S rp dilcisi,
leksikograf , 4air, yazar ve bilim adam hatta SANU34 bile yapt . Fakat elde edilen ne-
ticeler Karaciç’inkilerden pek farkl olmad . Bu durumu göz önünde bulunduran S rp-
lar, S rpçaya intikal etmi4 ço u Türkçe kelimenin bu dilde kar4 l olmad ndan ve
S rpçada kar4 l olan Türkçe kelimelerin at lmas ndan do acak s k nt lar yüzünden
di er yabanc as ll kelimelere k yasen Türkçe kelimelere daha toleransl olmak mec-
buriyetinde kald lar. Daha do rusu, onlar kullanmaya devam ettiler35.

33. Bkz.: % & ,' ( . ) . , 1988, 14;


+ ) ,& ) , ) . , - . 1987, 48
34. (S rbistan Bilimler ve Sanatlar Akademisi).
35. Bkz.: % ,& , , , . 1964, 59.
Petar Skok, Prilozi prouSavanja turcizma u srpskokrvatskom jeziku. Praha, Slavija 1937, 38

20
Balkan dillerinden sadece Slovencede daha az Türkçe kelimeye
rastlanmaktad r. Çünkü, Türkler, Balkan ülkelerinden en az
Slovenyada kald lar. Onlar, oradan geçip Avusturya’n n ba4kenti Vi-
yana’y ku4atmaya gittiler. Ancak, öyle olmas na ra men, Slovencede
de baz Türk izlerine rastlanmaktad r. Örne in, Slovencede bugün
kullan lmakta olan baz Türkçe kelimelere, atasözlerine ve deyimlere
rastlanmaktad r.

Osmanl Türkleri, Balkan Yar madas ’nda yüzy llarca kald klar na göre,
bu Yar mada’da ya4ayan unsurlar n dil ve kültürlerinde b rakt klar ndan çok
daha fazla Türk maddî kültür eser ve izleri b rakmal yd lar. Onlar da <spanya
ve Portekiz’in Orta ve Güney Amerika’da, <ngilizler’in, Amerika, Hindistan,
Avustralya ve Güney Afrika’da, Frans zlar’ n Afrika’da vb. yerlerde yapt kla-
r n yapmal yd lar. Ancak, Osmanl Türkleri, söz konusu olan devletlerin yap-
t klar n iki nedenden dolay yapmad lar: 1) Osmanl Türkleri, Türkçeyi kim-
seye dolay s yla S rplara da zorla ö retmediler 2) Türkçe, S rpça vb. Balkan
dilleri farkl dil ailelerinden oldu u için yap , fonetik, fonoloji, morfoloji ve
sözdizimi bak m ndan çok farkl d rlar. <4te bu nedenlerden dolay Türkçe,
S rpçaya ve di er Balkan dillerine yapt ndan fazla etki yapamad . Fakat,
bilinen bir gerçektir ki, Türkçe, S rpça’ya ve söz konusu olan Balkan dillerine
Frans zca, Almanca, <ngilizce, <spanyolca, <talyanca vb. Avrupa dillerinden
çok daha fazla etki yapm 4t r. Hiçbir Avrupa dilinden S rpçaya vb. Balkan
diline Türkçe kelimelerin say s kadar kelime intikal etmemi4tir. Bütün Bal-
kan dillerinde oldu u gibi S rpçada da bugün binlerce Türkçe kelime kulla-
n lmaktad r. Bu Türkçe kelimelere S rpçada hâlâ kar4 l k bulunamad için
S rplar onlar kendi öz mal imi4 gibi benimseyerek kullanmaktad rlar.

Bilindi i gibi Türkçede sekiz, S rpça’da ise sadece be4 ünlü harf vard r.
Türkçedeki , ö ve ü vokalleri S rpçada yoktur. Bir dilde ne kadar fazla vokal
varsa, o dil, o kadar daha zengin, güçlü ve ahenklidir. Türkçe, vokal say s yla
dünyan n en zengin ve en ahenkli dillerinden biridir.

Az vokal say s na sahip olan S rpça ahenksiz bir dildir. Vuk Karaciç buna
“domuz çoban dili” demi4tir. S rpçada , ö ve ü vokall Türkçe kelimeler kul-
lan ld zaman, genellikle a, e, o veya ve u vokallerinin yerine i vokali kul-
lan lmaktad r. Vokal de i4meleri kelimelerin bütün hecelerinde yap lmakta-
d r. Bu de i4melerin baz lar 4unlard r:

21
a > e : Bahar > behar, ferace > ferece…

e > a : Emanet > amanet, bedava > badava, badiyala, beraber >
barabar, çizme > çizma, helva > alva, pide > pita, semer > samar…

e > o : Kestane > kostana…

e > y : Ergüven > yorgovan…

e > ya : Vi4ne > vi4nya…

> a : Alt n > altan, ak l > akal, azg n > azgan, bak r > bakar,
bak rdan > bakardan, rgat > argat, çapk n > çapkan, k lavuz > kalauz,
kald rma > kaldarma, 4ad rvan > 4adarvan…

>e : Ç kr k > çekrek…

> i : Arpac k > arpacik, ç rak > çirak, patl can > patlican, rak
> rakiya, saks > saksiya, sarg > sargiya…

>o : Çad r > çador…

> u : F kara > fukara, f r n > furun, furna, kal p > kalup, p nar
> bunar, b rvnara, sand k > sanduk, vak f > vakuf, yast k > yastuk…

> e : Girdâb > gerdap, kiremit > keramid, merdiven >


merdevina…

i>y : Daire > dayre…

o > a : Çorap > çarapa…

o > u : Bozdo an > buzdovan, limon > limun…

ö > o : Körsokak > çorsokak, nankör > namçor, körfi4ek >


çorfi4ek…

ö > u : Böbrek > bubreg, börek > burek, dönüm > dunum, dö-
4ek > du4ek, köfte > çufte, kömür > çumur, köprü > çupriya…

u > i : Çubuk > çibuk, 4urup > sirup, topçu > tobciya, tur4u >
tur4iya…

22
u > o : Çuha > çoha, tabur > tabor…

ü > u : Cümbü4 > çumbu4, dü me > dugme, dü üm > dugum,


dükkân > dukan, dükkânc > dukanciya, düstaban > dustabanliya,
dü4man > du4man, dü4manin, gübre > cubre, gül > cul, gülle > cule,
güveç > cuveç, güve i > guvegiya, kümez > çumez, küp > çup, kürkçü
> çurçiya, küskü > çuskiya, lüle > lule, mü4teri > mu4teriya, sütlaç >
sutliyaç…

Görüldü ü gibi , ö ve ü vokallerinin hiçbiri S rpçada, oldu u gibi


kullan lmamaktad r.

S rpçada kullan lan Türkçe kelimelerin konsonantlar da baz de-


i4ikliklere u ramaktad rlar. Bu de i4ikliklerin baz lar 4unlard r:

b > p : Lamba > lampa, sabun > sapun…

c > 4 : Çakal > 4akal…

d > t : Pide > pita…

d dü4mesi : Cadde > cade…

f>v : Fayda > vayda, kafez > kavez…

g>c : Gerdan > cerdan, gevrek > cevrek, gübre > cubre, güveç > cuveç, gül-
le > cule, güve i > cuvegiya…

>v : Bozdo an > buzdovan…

h>a : Ha4lama > a4lama…

h>k : Bah4i4 > bak4i4…

h dü4mesi : Hadi, haydi > ayde, halka > alka, hapis > aps, hapishane > apsane,
hava > ava, havan > avan, haymal > amayliya, hayvan > ayvan, helal > alal, helva >
alva, hergele > ergele, hesap > esap, marhama > marama, tezgâh > tezga…

k>ç : kâhya >


Bekâr > beçar, dükkân > duçan, dükkânc > duçanciya,
çehaya, kâr > çar, kebap > çevap, kebe > çebe, kefil > çefil, keman >

23
çeman, kemer > çemer, kepenk > çepenek, kerpiç > çerpiç, keten >
çeten, kehribar > çilibar, kilim > çilim, kilit > çilit, kitab > çitab, köfte
> çofte, çufte, kömür > çumur, köprü > çupriya, körsokak > çorsokak,
körfi4ek > çofi4ek, kümez > çumez, küp > çup, kürk > çurk, kürkçü >
çurçiya, küskü > çuskiya, 4eker > seçer, sirke > sirçe…

k dü4mesi : Bakkal > bakal, bakalin, bakkalc > bakalciya,


musakka > musaka, tekke > teke, tekiya…

l>y : Billûr > bilyur…

l dü4mesi : Tellâl > telal, mahalle > mahala…

n > l : Mengene > mengele, mengeme…

n > m : Nankör > namkor, kur4un > kur4um…

p > b : P nar > bunar, b rvnara, topçu > tobciya…

p > f : Ma4rapa > ma4rafa…

4 > s : +urup > sirup…

s > z : Miras > miraz…

t > d : Tembel > dembel…

y > g : Bey > beg, meydan > megdan…

y ilavesi : Bela > belya, fener > fenyer…

y dü4mesi : Afyon > afion…

y dü4mesi : Balya > bala…

Türkçeden S rpçaya intikal etmi4 fiilleri S rplar “-isati”, “-disati”, “-


iti”, “-ti” vb. ekler ulayarak kullanmaktad rlar. Meselâ, boya-disati,
kalay-isati, 4amar-iti, uydur-disati.

24
Baz Türkçe kelimeler S rpçada, oldu u gibi kullan lmaktad r. Bunlar n
ba4l calar 4unlard r: Aba, abra4, ada, âdet, alafranga, alaturka, aman, ambar,
arslan, asker, astar, a4ure, at, aylak, bacanak, badem, baklava, bakraç, bal-
çak, Balkan, balkan, bamya, bardak, barut, basamak, ba4ka, bayat, bayram,
berbat, berber, bereket, be4ik, beter, biber, boya, boza, budala, bumbar,
burma, buse, but, caba, cambaz, cep, cezve, ciger, cin, çakal, çakar, çakmak,
çak4ir, çanak, çanta, çardak, çar4af, çatal, çay, çekiç, çekmece, çelik, çember,
çengel, çoban, çorak, çorba, çift, deliba4, demek, derece, dervi4, dibek, dilber,
direk, divan, dolama, dolap, duvar, ekser, esnaf, falaka, fayda, fazla, ferman,
fes, filiz, fi4ek, gargara, gayda, gayret, gergef, gurbet, gu4a, haber, hamam,
haraç, harem, han, hekim, hisar, hoca, ho4af, hurda, hurma, ibrik, ilaç, inat,
insaf, kaçak, kaçamak, kadife, kalay, kalfa, kalpak, kama, kanca, kandil, kan-
tar, kapak, karabiber, karabina, karanfil, kasaba, kasap, kat, kâtip, katran,
kavga, kayak, kaygana, kaymak, kaymakam, kazan, kazma, kele4, kese, keser,
ke4ke, ke4kek, kibrit, kiler, kolan, konak, kundak, kurban, kusur, ku4ak, lâle,
leblebi, le4, lika, lokum, makara, mangal, ma4a, matara, melez, mente4e, me-
rak, mermer, minder, muhacir, musaka, musluk, ni4an, orman, pamuk, par-
tal, pa4a, pazar, pekmez, pencere, pervaz, pilav, rende, sakat, salata, salep,
sancak, saraç, saray, sarma, sedef, serdar, sevdah, sofra, sokak, 4al, 4alvar,
4amar, 4ap, 4eboy, 4im4ir, 4i4man, tabaka, taban, tabla, tambura, tava, tavan,
taze, top, topuz, torba, tulum, tulumba, veresiya, yogurt, yonca, zagar, zem-
bil, zerde, zeytin, zulum… vb.

Türkçeden S rpçaya intikal etmi4 kelimeler baz S rpça ekler almalar na ra men
anlamlar n kaybetmemi4lerdir. Türkçe, S rpçan n yap s na müdahale etmemi4tir. Bu
yüzden, S rpça kendi bütünlü ünü koruyabilmi4tir. <ntikal etmi4 Türkçe kelimeler
baz ekler alarak kullan lm 4 ve halâ kullan lmaktad r. Bu eklerin ba4l calar 4unlar-
d r:

-ciya veya -çiya: Aba-ciya, ambar-ciya, araba-ciya, bakal-ciya, bela-ciya, bozaciya,


camciya, çantaciya, çayciya, çiviciya, çorbaciya, davaciya, duçanciya, fenerciya,
furnaciya, gaydaciya, gurbetçiya, haberciya, hanciya, hileciya, kafeciya, kalayciya,
kapiciya, kavgaciya, kazanciya, kiraciya, kumarciya, kunduraciya, kuyunciya,
leblebiciya, mehanciya, nalbanciya,

25
ni4anciya, pazarciya, saatçiya, sapunciya, seirciya, tatliciya,
tenekeciya, tobciya, tufekciya, yabanciya, yorganciya, zanaetçiya,
zulumciya… vb.

-ya: Ali-ya, amayli-ya, avli-ya, bekri-ya, burgi-ya, çalgiya, camiya,


çakiya, çar4iya, çatiya, çiniya, çiviya, çurpiya, cuvegiya, çurçiya,
çuskiya, deliya, dustabanliya, efendiya, inciya, kadiya, kapiya,
karayapiya, kar4iya, kiriya, kom4iya, kur4umliya, kutiya, lak rdiya,
merakliya, mu4teriya, rakiya, saksiya, sargiya, tapiya, tatliya, tepsiya,
teraziya, terziya… vb.

-luk: Cambaz-luk, çiftluk, çirakluk, çiviluk, yava4-luk.

Türk dili ve kültürünün etkisi <slâm dininin arac l yla bugün en


çok Kosova, Sancak, Arnavutluk, Bosna ve Hersek, Makedonya, Bul-
garistan vb. Balkan milletlerinin dillerinde ve kültürlerinde görülmek-
tedir. Bütün Balkan dillerinde bugün kar4 l olmayan binlerce Türk-
çe kelime, atasözü ve deyim kullan lmaktad r. 1970’lerde S rpça-
H rvatça’da 7-8 bin Türkçe kelime kullan l yordu36. Bu say Arnavut-
çada, Bo4nakçada, Makedoncada, Bulgarcada vb. dillerde de ayn d r.
S rpçada kullan lan binlerce Türkçe kelimeden hergünkü hayatta en
çok kullan lanlar n aras nda 4unlar bulunmaktad r:

36. Enciklopedija Jugoslavije. T.8. Zagreb, Jugoslavenski leksikografski zavod MCMLXXI,


408. Türkçenin S/rpça-H/rdavatça üzerindeki etkisiyle ilgili daha geni4 bilgiler için bkz.:
Abdulah ŠkaljiR, Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku. Šesto izdanje. Sarajevo, Svjetlost
1989

26
TÜRKÇE SIRPÇA arpac k arpacik
aba aba arslan arslan
abaciya abac asker asker
abra4 abra4
TÜRKÇE SIRPÇA
ada ada
astar astar
âdet adet ha4lama a4lama
afyon afion ha4ure a4ure
a a aga at at
ejderha ajdaya hava ava
ak l akal havala avala
alafranga alafranga havan avan
helal alal avc avciya
Allah Alah avlu avliya
âlet alat aylak aylak
alaturka alaturka aylakç aylakçiya
halka alka ayran ayran
alt n altan ayranc ayranciya
helva alva azg n azgan
aman aman babayi it babayigit
emanet amanet bacanak bacanak
haymal amayliya bedava badava
ambar ambar badem badem
entari anteriya ba lama baglama
hap ap bakkal bakal
hapis aps bakkalc bakalciya
hapishane apsana bak r bakar
arabac arabaciya
rgat argat

27
berber berber
bak rdan bakardan bereket beriket
baklava baklava be4ik be4ik
bakraç bakraç beter beter
bahts z baksuz bezbelli bezbeli
bah4i4 bak4i4 biber biber
balya bala billûr bilyur
balçak balçak bo4 bo4
Balkan Balkan boya boya
boyac boyaciya
TÜRKÇE SIRPÇA
boza boza
bamya bamiya bozac bozaciya
beraber barabar
TÜRKÇE SIRPÇA
bayrak baryak
barut barut böbrek bubreg
barutçu barutçiya budala budala
baruthane barutana p nar bunar
basamak basamak birader burazer
ba4ka ba4ka börek burek
bahçe bavça börekçi burekçiya
bayat bayat burgu burgiya
bayram bayram burma burma
bekâr beçar but but
bey beg buse buse
bahar behar bozdo an buzdovan
belâ belya caba caba
belac belyaciya cambaz cambaz
bekri bekyira câmi camiya
berbat berbat

28
cellat celat çardak çardak
gerdan cerdan çar4af çar4av
gevrek cevrek çar4 çar4iya
c mb z cembiz çatal çatal
cezve cezve çat çatiya
ci er ciger çay çay
cin cin çayc çayciya
gübre cubre çare çayre, çare
gül cul kebe çebe
gülle cule kefil çefil
güveç cuveç kâhya kehaya
güve i cuvegiya çeyiz çeiz
güzel cuzel çekiç çekiç
çakal çakal çekmece çekmece
çakar çakar ç kr k çekrek
çak çakiya çelik çelik
kemane çemane
TÜRKÇE SIRPÇA
çember çember
çakmak çakmak
kemer çemer
çal m çalam
çalg çalgiya TÜRKÇE SIRPÇA
çalma çalma kenef çenef
çak4 r çak4ir çengel çengel
çanak çanak kepenk çepenek
çanta çanta kiremit çeramida
çantac çantaciya kerpiç çerpiç
çapk n çapkun çe4me çesma
kâr çar
çorap çarapa

29
keten çeten kürkçü çurçiya
kebap çevap küskü çuskiya
çubuk çibuk köstek çu4tek
çubukçu çibukçiya kütük çutuk
çift çifta daire dayre
kehribar çilibar dalgac dalgaciya
kilim çilim damga damka
kilit çilit davac davaciya
çini çiniya de irmenci deg rmenciya

ç rak çirak deliba4 deliba4iya

kitab çitap deli deliya

çiftlik çitluk tembel dembel

çivi çiviya demek demek

çizme çizma derece derece

çoban çoban,çobanin dervi4 dervi4

köçek çocek dibek dibek

çuha çoha dibidüs dibiduz

çorak çorak dilber dilber

çorba çorba direk direk

çorbac çorbaciya divan divan

körfi4ek çorfi4ek dolama dolama

körsokak çorsokak dönüm dunum

köfte çufte dö4ek du4ek

kümez çumez dö4eme du4eme


dubarac dubaraciya
TÜRKÇE SIRPÇA
dükkân duçan
kömür çumur
küp çup
köprü çupriya

30
dükkânc dukânciya frn furna
f r nc furnaciya
TÜRKÇE SIRPÇA
fistan fustan
dü me dugme
dümen dumen karg gargiya

dürbün durbina gargara gargara

düstaban duztabanliya TÜRKÇE SIRPÇA


dü4man du4manin gâvur gâur
duvar duvar gayda gayda
efendi efendiya gaydac gaydaciya
ekser ekser gayret gayret
yelek elek gem gem
hesap esap girdâb gerdap
esnaf esnaf gergef gergef
hergele ergela kurabiye gurabiya
falaka falaka k rbaç g rbaç
fazla fazla gurbet gurbet
fener fenyer gurbetçi gurbetçiya
ferace ferece gu4a gu4a
ferman ferman gümrükçü cumrukçiya
fes fes haber haber
filiz filiz haberci haberciya
fincan filcan hac haciya
fi4ek fi4ek helva alva
fi4eklik fi4ekliya hamam hamam
fitil fitily hamut hamut
fç fuçiya han han
f kara fukara hanc hanciya

31
hançer hancar insaf insaf
han m hanuma <slâm <slam
hapis aps zürefa jirafa
hapishane apsana kabaday kabadaiya
haraç haraç kabahatl kabaetliya
haram haram kaçak kaçak
harami haramiya kaçamak kaçamak
haramba4 haramba4iya kaday f kadaif
ha4lama a4lama kad kadiya
kadife kadife
TÜRKÇE SIRPÇA
kafes kafez
hat r hatur
kahve kafe
haydut haydutin
haydi, hadi ayde TÜRKÇE SIRPÇA
hekim hekim kahveci kafeciya
hile hile kayak kayak
hileci hileciya kay k kaik
hisar hisar kay 4 kai4
hoca hoca kâhya kehaya
ho4af ho4af kalay kalay
hurda hurda kalayc kalayciya
hurma hurma k lavuz kalauz
hükûmet hukumat kald rma kaldarma
ibrik ibrik kale kale
ilâç ilaç kalem kalem
ilet ilet kalfa kalfa
imam imam kal p kalup
inat inaet
inci inciya

32
kalpak kalpak kaymak kaymak
kama kama kaymakam kaymakam
kamç kam4ik kazan kazan
kanca kanca kazanc kazanciya
kandil kandil kazma kazma
kantar kantar keyif keif
kapak kapak kele4 kele4
kap kapiya kese kese
kap c kapiciya keseci keseciya
karabiber karabiber keser keser
karabina karabina ke4ke ke4ke
karagöz karagoz k na kana
karanfil karanfil kibrit kibrit
karayap karayapiya killer kiler
karpit karbit kira kiriya
kar4 kar4iya kirac kiraciya
kasaba kasaba kireç kreç
kocaba4 kocaba4iya
TÜRKÇE SIRPÇA
koçan koçan
kasap kasapin
kolaçe kolaç
kasnak kasnak
kâ4 k ka4ika TÜRKÇE SIRPÇA
kat kat kulübe koliba
katil katil kumar komar
kâtip kâtip kumarc komarciya
katran katran kom4u kom4iya
kavga kavga kom4uluk kom4iluk
kavgac kavgaciya
kaygana kaygana

33
konak konak makara makara
Kur’an Koran mangal mangal
kova kofa mant mantiya
kubbe kube marhama marama
kule kula masraf masraf
kundak kundak ma4a ma4a
kundurac kunduraciya ma4allah ma4ala
kurban kurban ma4rapa ma4rafa
kur4un kur4um matara matara
kusur kusur maya maya
ku4ak ku4ak medet medet
kutu kutiya meydan megdan
kuyumcu kuyunciya meyhane mehana
lâf laf meyhaneci mehanciya
lak rd lak rdiya mektep mektep
lâle lâle merhem melem
lamba lampa melez melez
leblebi leblebiya mengene mengeme
leblebici leblebiciya mente4e mente4e
le en legen merak merak
le4 le4 merakl merakliya
lika lika merdiven merdevina
lokum lokum mermer mermer
lüle lula minare minare
mahalle mahala minder minder
minderlik minderluk
TÜRKÇE SIRPÇA
miras miraz
mahmurlu mahmuran

34
müjde mujde partal partal
muhacir muhacir past rma pastarma
pa4a pa4a
TÜRKÇE SIRPÇA
patl can patlican
mühür muhur
pazar pazar
mumcu mumciya
mumya mumiya TÜRKÇE SIRPÇA
musakka musaka pazarc pazarciya

musluk musluk pehlivan pelivan

mu4amba mu4ama pekmez pekmez

mu4mula mu4mula pencere pencere

mü4teri mu4teriya pilav pilaf

mutasarr f mutasarif pide pita

mühlet muvlet piriç pirinaç

nalbant nalbanciya pi4man pi4man

nankör namkor bodrum podrum

nargile nargele pösteki posteki

ni4an ni4an rahat rayat, rahat

ni4anc ni4anciya rak rakiya

oda odaya rasat rasat

okka oka rende rende

oklava oklagiya rezil rezil

orman orman saat saat

horoz oroz saatç saatçiya

pamuk pamuk sabahleyin sabayle

pabuç papuça saçma saçma

pabuççu papuçiya sa lam saglam

para para
parça parçe sahan sahan

35
saks saksiya 4ap 4ap
salata salata 4eboy 4eboy
salep salep 4eker 4eçer
salname salname 4im4ir 4im4ir
saltanat saltanat 4i4man 4i4man
semer samar 4urup sirup
sancak sancak tabaka tabaka
sand k sanduk taban taban
sabun sapun tambura tambura
tapu tapiya
TÜRKÇE SIRPÇA
SIRPÇA
darbuka tarabuka
sabuncu sabunciya
tarhana tarana
saraç saraç
darphane tarapana
saray saray
tas tas
sarma sarma
tatl tatliya
sarraf saraf
sedef sedef TÜRKÇE SIRPÇA
sirke sirçe tatl c tatliciya
sofra sofra tava tava
sokak sokak tavan tavan
suba4 suba4iya tayfa tayfa
sucuk socuk taze taze
sütlaç sutliyaç teferriç teferiç
4ad rvan 4adarvan defter tefter
4ah 4ah tek tek
4al 4al tekke teke
4alvar 4alvar tellâl telal
4amar 4amar temel temely
4amata 4amata tencere tencere

36
teneke teneke yast k yastuk
tenekeci tenekeciya yata an yatagan
tepsi tepsiya yava4 yava4
terazi teraziya yava4l k yava4luk
testere testera yo urt yogurt
tezgâh tezga yok yok
tokmak tokmak yonca yonca
top top yorgan yorgan
topçu tobçiya
tophane topana
TÜRKÇE SIRPÇA
torba torba yorganc yorganciya
tüfekçi tufekçiya za ar zagar
tulum tultm zindan zandana
tulumba tulumba zanaat zanaet
türbedar turbedar zanaatç zanaetçiya
törpü turpiya zemberek zemberek
tur4u tur4iya zembil zenbil
tutkal tutkal zeytin zeytin
vak f vakuf zincir sincir
fayda vayda zor zaman zorzaman
veresiye veresiya zulüm zulum

TÜRKÇE SIRPÇA zulümcu zulumciya


vi4ne vi4nya zulümkâr zulumkar
yabanc yabanciya
ya ma yagma
ya mac yagmaciya
yaka yaka
yap yapiya

37
S rbistan’da Osmanl Türkleri’nden Kalan Toponimler

S rbistan’da bugün kullan lan yüzlerce yer ad n n Türkçeden gel-


di i bilinmektedir. Yer adlar n n baz lar Osmanl döneminden önce
S rbistan’a inen ve yerle4en Türk boylar ndan37, baz lar ise Osmanl
Türkleri’nden kalan adlard r. Osmanl döneminden kalan binlerce
Türk toponiminin aras nda Avala38, Çupriya39, Kalemegdan40,
Karaburma41, Dorcol42, Teraziya43, Ta4maydan44, Atpazar45, Tabaka-
na46, Cumrukana47, Pirinçana48, Topçider49, Çukurçe4me50,
Deliçesme51, Kuriçesme52, Vezirçesme53, Pa4açesme54, Topana55,
Stambol Kapiya56, Kur4umliya57, Alibunar58, <nciya59, Konak60, Turski
Beçey61, Ada62, Alacahisar63, Ta4l ca64, Semendire65, +arköy66, Çalma67,

37. Bkz.: Dipnot No: 8, 10, 11, 14-15, 20, 24-33.


38. Belgrad’ n güneyinde 511 rak ml bir tepenin ad . “Havala” Türk kelimesinden gelmektedir.
39. Morava Irma üzerinde bir 4ehrin ad . Türkçe “köprü” kelimesinden gelmektedir.
40. Belgrad Kalesi’nin ad . Türkçe “kalemeydan” kelimesinden gelmektedir.
41. Belgrad’da bir mahallenin ad .
42. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “dörtyol” kelimesinden gelmektedir.
43. En tan nm 4 Belgrad bulvar n n ad .
44. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “ta4meydan/” kelimesinden gelmektedir.
45. Belgrad’da bir mahallenin ad .
46. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “tabakhane” kelimesinden gelmektedir.
47. Belgrad’da bir semtin ad . Türkçe “gümrükhane” kelimesinden gelmektedir.
48. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “pirinçhane” kelimesinden gelmektedir.
49. Belgrad’da bir semtin ad . Türkçe “topçudere” kelimesinden gelmektedir.
50. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “çukurçe4me” kelimesinden gelmektedir.
51. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “deliçe4me” kelimesinden gelmektedir.
52. Belgrad’da bir semtin ad . Türkçe “kuruçe4me” kelimesinden gelmektedir.
53. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “vezirçe4mesi” kelimesinden gelmektedir.
54. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “pa4açe4mesi” kelimesinden gelmektedir.
55. Belgrad’da bir mahallenin ad . Türkçe “tophane” kelimesinden gelmektedir.
56. Belgrad Türk Kalesi’nin ba4kap s . Türkçe “<stanbulkap s/” kelimesinden gelmektedir.
57. Türkçe “kur4unlukilise” kelimesinden gelen bir kasaban n ad .
58. Türkçe “Alip nar” kelimesinden gelmektedir. Voyvodina’da bir 4ehrin ad .
59. Türkçe “<nci” kelimesinden gelmektedir. Voyvodina’da bir kasaban n ad .
60. S rbistan’da bir kasaban n ad .
61. Türkçesi “Türk Beçeyi”dir. Voyvodina’da Tisa Irma üserinde bir kasaban n ad .
62. Voyvodina’da Tisa Irma üzerinde bir kasaban n ad .
63. Bugünkü ad Kru4evats’d r.
64. Bugünkü ad Plevlye’dir.

38
Berbatovo68, Çamurliya69, Çiflik70, Deligrad71, Karaka472, Bunar73,
Kadibogaz74 ve ba4ka yer adlar bulunmaktad r.

De i!ik S rp Yemek ve E!yalar nda Kullan lan Türk Ad-


lar

S rplar, Osmanl döneminde oldu u gibi bugün de baz yemek, tatl , içki, içecek,
meyve, sebze, bitki, ilâç, vücut organlar , maden, araç ve gereçler, zanaatç l k, folklor
ve ba4ka alanlarda Türk adlar kullanmaktad rlar. Onlar, yemeklerden, çorba, güveç >
cuveç, musakka > musaka, yahni > yaniya, sarma, pilav > pilaf, kebap > çevap, köfte
> çufte, börek > burek, pide > pita, gevrek > cevrek, simit, kaçamak, bak rdan > ba-
kardan; tatl lardan, 4eker > 4eçer, baklava, tulumba, lokum, pekmez, sütlaç >
sütliyaç, kaday f > kadaif; içeceklerden, boza, salep, çay, kahve > kafa; içkilerden, rak
> rakiya; meyvelerden, kay s > kaysiya, vi4ne > vi4nya, hurma, bostan, badem; seb-
zelerden, bamya, biber, patl can > patlican, domates > domat; çiçeklerden, karanfil,
lâle, 4eboy, gül > cul; ba4ka bitkilerden, pamuk, afyon > afion; ilaçlardan, merhem >
melem; vücut organlar ndan, böbrek > bubreg, taban; hayvanlardan, zürefa > jirafa,
arslan; zanaatlardan, abac > abaciya, kazanc > kazanciya, boyac > boyaciya, saraç,
saatçi > saatçiya, kundurac > kunduraciya, kahveci > kafeciya, kuyumcu >
kuyunciya, kalayc > kalayciya … vb.; madenlerden, bak r > bakar, kalay, kur4un >
kur4um, çelik, kömür > çumur, mermer, katran… vb.; çe4itli araçlardan, havan >
avan, bakraç, kazan, çanak, tencere, tepsi > tepsiya, burgu > burgiya, cezve > cezva,
çekiç, çivi > çiviya, kantar, terazi > teraziya, kilit > çilit, tencere, ibrik, kapak, kâ4 k >
kutiya, mengene > mengele, merdiven > merdevina, saat,
ka4ika, kutu >
çad r > çador, kehribar > kilibar, inci > inciya; müzik araçlar ndan,
gayda, dayre > daire, keman çemane, tambura, zurna > zurla Türk
adlar n kullanmaktad rlar.

65. Bugünkü ad Smederevo’dur. Osmanl ’dan önceki dönemde bu 4ehrin adlar aras nda
Semendrie de bulunuyordu. Osmanl idaresi büyük bir ihtimalle bu ad Semendire 4eklinde
kullanm 4t r. Bkz.: , ,< = . 1977, 7-10
66. Bugünkü ad Pirot’tur.
67. Voyvodina’da bir kasaban n ad .
68. Ni4’in güneydo usunda bir köyün ad . Türkçe “berbatova” kelimesinden gelmektedir.
69. Ni4’in kuzeyinde bir köyün ad . Türkçe “çamurlu” kelimesinden gelmektedir.
70. Leskofça’n n güneyinde bir köyün ad . Türkçe “çiftlik” kelimesinden gelmektedir.
71. Alacahisar civar nda bir yerin ad . Türkçe “deli” ve S rpça 4ehir anlam nda olan “grad” ke-
limelerinden meydana gelmi4tir. Anlam “deli4ehir”dir.
72. Güneydo u S rbistan’da 1.425 rak ml bir tepenin ad d r.
73. Türkçe “p nar” kelimesinden gelmektedir. Timok Irma ’n n kuzey boyunda 296 rak ml bir
yüksekli in ad d r.
74. Türkçe “kad bo az ” kelimesinden gelmektedir. S rp-Bulgar hududunda bir bo az n ad -
d r.

39
SIRB STAN’DA TÜRK KÜLTÜR ZLER

Kuman
Hun, Avar, Bulgar, O0uz, Peçenek ve Kuman Türkleri’nden
Kalan Kültür ve Eser zleri

Orta Asya’da, Karadeniz’in kuzeyinde, Orta Avrupa’da ve Balkan


Yar madas ’nda devletler kuran eski Türk boylar n n etkisi, söz konu-
su devletlerde ya4ayan ba4ka milletlerin dillerinin ve edebiyatlar n n
d 4 nda onlar n inançlar nda, folklor ve folklor müzi inde, mimarîle-
rinde, sanatlar nda, zanaatlar nda, kulland klar silâhlarda, sava4 tak-
ti i ve tekni inde, tar mda, ticarette, ula4 mda, madencilikte ve ma-
den i4letmecili inde, 4ehircilikte, toprak sulama sistemlerinde, ba4ka
bir deyi4le sosyo-ekonomik ve kültürel hayatlar n n her kesiminde,
hatta 4uurlar nda bile görülmekte ve hissedilmektedir.

Osmanl öncesinden kalan Türk eser ve izlerinin büyük ço unlu u, söz konusu
Türk boylar n n askerî üssü, idare ve kültür merkezi olan Panonya Düzlü ü’nde bu-
lunmu4tur. Bu bölgede yap lan arkeolojik kaz larla yüzlerce mezarl k, kale, kule, hi-
sar, Tuna ve Tisa Irma aras nda sulama kanallar vb. eserler zaman m za kadar
ayakta kalmay ba4arm 4t r. Bu eserlerin bir k sm S rbistan’ n Voyvodina Bölgesi’nde
yap lan kaz larda bulunmu4tur. Kaz larda çok de erli silâhlar, ziynet e4yas , el yazma-
lar vb. eserlere rastlanm 4t r. Bu eserler, ad geçen Türk boylar n n çok yüksek me-
deniyete sahip olduklar n , Avrupa ve Balkan Yar madas ’nda ya4ayan milletlerin sos-
yal, ekonomik ve kültürel hayatlar n n her kesiminde yeni ç r açt klar n kan tla-
maktad r. Bundan ba4ka, söz konusu Türk boylar , Avrupa ve Balkan Yar madas ’n n
etnik yap s n , olaylar n ve tarih ak 4 n n yönünü de i4tirdiler75.

Osmanl Türkleri’nden Kalan Kültür Eserleri ve zler

Balkan Yar madas ’nda 1371-1912 y llar aras nda süren Osmanl döneminden
binlerce Türk kültür eseri ve izi kald . Türk kültür etkisi orada ya4ayan bütün millet-
lerin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasî hayatlar n n her kesiminde görüldü. Onlar n
kültürlerine Türk ve <slâm dini arac l yla baz Arap ve Fars unsurlar da intikal etti.

Osmanl Türkleri’nin askerî, idarî, kültür ve siyasî tesiri, XIV. ve XV. as rda en
çok Sava ve Tuna rmaklar n n güneyinde ya4ayan milletlerin kültür-
lerinde görüldü. Ancak, XIX. asr n ba4 ndan itibaren, Türk kültürü ve
Türk milleti,

75. Daha geni4 bilgiler için bkz.: Y. Hamzao lu , Op. cit., 387 - 414

40
bütün Balkan milletlerinin sald r s na u rad . Bu sald r 1804 S rp,
1821 Yunan, 1855/56 Romen, 1875 Bosna S rplar , 1876 Bulgar ve
Makedon, 1909-1912 y llar aras nda ise Arnavut isyan yla en geni4
boyutlara ula4t . 1804-1912 y llar aras nda Balkanl lar Türk milletini
ve Türk kültürünü tamamen imha etmeye çal 4t lar. Onlar bu politi-
kay 1912’den günümüze kadar da uygulad lar. Ancak, bütün Türk
eserlerini yokedemediler. Bugün, Balkan Yar madas ’nda ya4ayan bü-
tün milletlerin kültürlerinde binlerce Türk kültür izine, her ad mda
ise onlarca Türk eserine rastlanmaktad r.

Osmanl Türkleri 1371 Meriç Zaferi’nden sonra fethetmeye ba4la-


d klar Balkan Yar madas ’n n en verimli topraklar na yerle4tiler. Ora-
larda en evvel kendi sosyo-ekonomik ve kültürel ihtiyaçlar n kar4 la-
mak için çe4itli mimarî vb. eserler in4a ettiler. Eserleri <slâm’dan önce
veya onunla birlikte Türk yerle4im merkezlerinde ve onlar n d 4 nda
ya4ayan S rplar, Makedonlar, Bulgarlar, Yunanl lar, Arnavutlar, Ro-
menler, H rvatlar vb. yerli unsurlar da benimsediler.

1371 Meriç Zaferi’nden sonra Osmanl Türk ordusu S rbistan’ da fethetmeye ba4-
lad . Bu y llarda S rp 4ehir ve kasabalar birer birer feth edildi. Yap lan fetihlerden
sonra, S rbistan’a Anadolu’nun de i4ik yerlerinden onbinlerce Türk ailesi getirilerek
yerle4tirildi. Ayr ca, S rp idaresinden memnun olmayan S rp halk Osmanl Türkü’nü
kurtar c olarak gördü ve hiç bir bask ya u ramadan, gönüllü olarak <slâm dinini ka-
bul etti. Böylece, S rbistan’da iki esas üzere Türk nüfusu giderek artt . Bu y llarda
Semendire, Belgrad, Ni4, Çaçak, Novob rdo, Pirot (+arköy), Ujitse, Valyevo, Negotin
gibi 4ehir ve kasabalar n nüfusunun büyük ço unlu unu Türkler olu4turuyordu. Me-
selâ, 1525 y l nda Semendire’de 12 Türk mahallesinde 187 Türk, yedi H ristiyan ma-
hallesinde ise sadece 33 H ristiyan ailesi ya4 yordu76. 1560 y l nda Belgrad’da 16 Türk
mahallesinde 360 Türk ve 60 H ristiyan ailesi ya4arken77, 1572’de bu 4ehirde 21 Türk
mahallesinde 600 Türk ve sadece 200 S rp, 20 Yahudi ve 133 Çingene ailesi ya4 yor-
du78. 1516 y l nda Ni4’te 250 Türk ve sadece 43 H ristiyan ailesi ya4 yordu79. Ayn y l-
da Ujitse'’de 294 Türk, 33 H ristiyan; 1572’de ise 550 Türk ve 44 H ristiyan ailesi
ya4 yordu80. Böylece,

76. Bkz.: Historija naroda Jugoslavije. T.II. Zagreb, Školska knjiga MCMLIX, 90; Evliya
aelebija, Putopis–Odlomci o jugoslavenskim zemljama. Prevod: Hazim ŠabanoviR. T.II.
Sarajevo, Svjetlost 1957, 63–67.
77. Historija naroda Jugoslavije, T.II, 91.
78. <bid., 19; J. , Op. cit., 219–226; Evlija belebija, Putopis–Odlomci o jugoslovenskim
zemljama. Prevod: H. ŠabanoviR. T.I. Sarajevo, Svjetlost 1957, 85–107. William Miller, The
Ottoman Empire and its Successors (1810/1927).
79. Historiya naroda Jugoslavije. T.II, 93; E. belebija, Putopis. T.I, 71–73.
80. Historija naroda Jugoslavije. T.II, 93; & . 1977, 153–158;
E.belebija, Putopis. T.II, 145–151.

41
S rbistan da di er Balkan bölgeleri gibi bütün nitelikleriyle bir
Türk yurdu oldu.

Osmanl Türkleri, XIV. yüzy l n ikinci yar s ndan itibaren S rbis-


tan’a ve di er Balkan topraklar na yerle4meye ba4lad klar zaman,
oralarda çok eski ve kökle4mi4 Türk, Bizans, Roma, <llyr, Orta Avrupa
ve Akdeniz kültürleriyle, özellikle Hun, Avar, Bulgar, O uz, Peçenek
ve Kuman Türkleri’nden kalan âdet, gelenek vb. niteliklerle kar4 la4t -
lar. Bu yüzden, S rbistan’ n ve Balkan Yar madas ’n n baz yerlerinde
bilhassa ad geçen Türk boylar ndan kalan gruplar n ya4ad klar yer-
lerde Türk yerle4mesi di er yerlere k yasen daha kolay yap ld .

Bay nd rl kta Görülen Türk zleri

Osmanl Türkleri, fethettikleri S rp 4ehir, kasaba ve köylerinde Roma, Bizans,


<llyr, Slav ve Hun, Avar, Bulgar, O uz, Peçenek ve Kuman Türkeri’nden kalan çe4itli
bay nd rl k ve mimarî eserlere rastlad lar. Onlar, iskân ettikleri yerlerde en evvel yol-
lar, tüneller, köprüler, kaleler, hisarlar, kuleler, su kemerleri, hanlar, kervansaraylar,
bedestenler, hamamlar, câmiler, tekkeler, mektepler, medreseler, kütüphaneler, ima-
rethaneler, saat kuleleri vb. mimarî eserler in4a ettiler. Orta Ça ’dan kalan yerle4im
yerlerini kendi ihtiyaçlar na uygulad lar. Uygulanan 4ehir ve kasabalar aras nda
Belgrad, Ni4, Semendire, V r4ats, Sremmitroviças , Ujitse, Valyevo, Kralyevo,
Kraguyevats vb. bulunuyordu. Ancak, Osmanl Türkleri çok say da yeni 4ehir ve kasa-
ba da kurdular. Bu 4ehir ve kasabalar aras nda Bö ürdelen, Pojarevats,
Kur4unlukilise81, Vladiçinhan, +arköy82, Alacahisar83, Alip nar84, <nci85, Ürgüp86,
Morava Irma üzerinde Moravahisar 87 vb. 4ehir ve kasabalar bulunuyordu. Kurulan
ve geni4letilen eski 4ehirler ve in4a edilen bay nd rl k ve mimarî eserler S rbistan’ n
vd. Balkan bölgelerinin fizyonomisini temelden de i4tirdi. Söz konusu y llarda Os-
manl öncesinden kalan hemen her 4ey Türk-<slâm nitelikleri alarak de i4ti. Bu nite-
likleri, S rbistan’ n ço u yerle4im yerleri bugün de ta4 maktad r.

Osmanl Türkleri, yerle4im yerlerini genellikle ula4 m kav4aklar nda, vadilerde,


düzlüklerde, nehir ve dereler üzerinde, deniz ve göller
kenar nda kurdular. Bu
yerlerde ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasî hayat ihtiyaçlar n n

81. S rpça ad Kur4umlija’d r.


82. S rpça ad Pirot’tur.
83. S rpça ad Kru4evats’d r.
84. S rpça ad Alibunar’d r.
85. S rplar bu kente <nciya ad n vermi4lerdir.
86. S rpça ad Prokuplye’dir.
87. S rplar bu kente Çupriya ad n vermi4lerdir.

42
en mühim unsurlar n olu4turan bay nd rl k, mimarî vb. eserler
in4a ettiler. Zamanla bu eserlerin etraf nda çar4 lar, sokaklar, mahal-
leler kurarak ilk kasaba ve 4ehirleri meydana getirdiler. Zamanla 4e-
hirleri çok önemli ekonomi, ticarî, kültür ve idare merkezlerine dö-
nü4türdüler. Böylece Selânik, Üsküp, Belgrad, Ni4, Semendire, Sofya,
Filibe, Üsküdar (Arnavutluk), Mostar, Sarayova, Manast r, Prizren,
Yanya, Kavala, Serez vb. 4ehirleri Balkan Yar madas ’n n en büyük
sosyo-ekonomik, kültür ve idare merkezleri haline getirdiler88.

Mimarîde Görülen Türk Etkileri


Balkan Yar madas ’n n di er bölgelerinde oldu u gibi S rbistan’da
da Türk-<slâm mimarîsinin etkisi görüldü. Türk mimarîsinin etkisi,
Osmanl Türkleri’nin yerle4meye ba4lamas ndan XVII. yüzy la kadar
süren <lk veya Eski Türk Mimarî Devri ve XVII. yüzy l n ba4 ndan
1912 Balkan Sava4 ’na kadar süren <kinci veya Yeni Türk Mimarî Dev-
ri olmak üzere iki devirden geçti. Bu devirlerde S rp mimarîsi Türk
mimarîsine aç k kald . S rp evleri, Türk evlerine bak larak yap ld . Bu
yüzden, S rbistan’da, özellikle onun do usunda bulunan Negotinska
Krayina ve güneydo usunda bulunan Ni4, Leskofça, Vranye,
Vladiçinhan, Pirot, Kur4umliya vb. 4ehir ve kasabalarda bugün bile
Türk mimarîsinin, Türk evinin etkisi görülmektedir. Belgrad, Ni4,
Vranye, Leskofça, Ujitse, Valyevo, Kraguyevats, Kur4umliya, Çupriya,
Smederevo, Vladiçinhan, Pojarevats gibi 4ehir ve kasabalar birkaç y l
önceye kadar Anadolu 4ehir ve kasabalar n and r yordu.
S rbistan’da 4ehircilik genellikle Osmanl Türkleri’nin bu topraklara gelmesiyle
ba4lad . S rp köyleri iki çe4ittir. Birileri toplu, di erleri da n k haldedir. Da n k hal-
de bulunan köyler genellikle S rbistan’ n bat s nda ve kuzeyinde bulunmaktad r. Da-
n k halde olan köylerde evler birbirinden uzakt r. Evlerin etraf nda bahçeler, tarla-
lar ve otlak yerler bulunmaktad r. Zamanla evler aras nda yeni binalar in4a edilerek
ilkin mahalleler, daha sonra ise kasaba ve 4ehirler meydana gelmi4tir.

S rp 4ehir ve kasabalar n n ço u bugün de Türk 4ehir ve kasabalar n n özellikleri-


ni ta4 maktad r. Örne in Belgrad, Ni4, Vranye, Leskofça, Pirot, Smederevo,
Knyejevats, Vladiçinhan, Kur4umliya vb.
Bu 4ehir ve kasabalar n eski mahal-
lerinde hâlâ kald r ml sokaklar, kepenkli dükkânlar, çe4meler, ha-
mamlar, hanlara benzeyen motel ve oteller vb. mimarî eserler bulun-

88. J. > , Op. cit., 149; ?( @( ,& ) = . – ? <% ( )


1925, 215.

43
maktad r. Türk mimarîsinin etkisi en çok halen S rbistan’ n dahilinde
bulunan Sancak Bölgesi’nde görülmektedir. Bu müslüman bölgesinde
bugün in4a edilen yap lar n hemen hepsi Osmanl – Türk – <slâm
mimarî nitelikerini ta4 maktad r.

S rbistan’da, <lk Türk Mimarî Devri’nde evler genellikle iki katl ,


ta4 ve kerpiçten, <kinci Mimarî Devrinde ise ah4ap, ta4, kerpiç ve tu -
ladan yap l r, tahta ve kiremitle örtülürdü. S rplar, Türk evlerini örnek
alarak, özellikle zengin olanlar , evlerinde büyük salonlar, oyma ta-
vanlar, kö4kler, divanl klar, dö4eklikler, minderlikler, cehennemlik
denilen sobalar, hamamc klar, kilerler, avlularda ise ambarlar, sa-
manl klar, ç kr kl ve tulumbal p narlar, 4ad rvanlar vb. yapmaya ba4-
lad lar. Bu tip evlere S rbistan’ n hemen her yerinde rastlanmaktad r.
Belgrad’da bugünkü Vuk Karaciç ve Dositey Obradoviç Müzeleri,
Knez Milo4 Obrenoviç, Kraliçe Lyubitsa ve Topçudere konaklar ,
Kraguyevats’ta Amicin Kona bu tip evlerdendir. Ancak, S rbistan’da,
Osmanl döneminden kalan çiftlik evine de rastlanmaktad r. Bu ev
tipi daha çok Morava Vadisi, do u ve güneydo u S rbistan’da in4a
edilmi4tir. Ayr ca, Metohiya Bölgesi’nde in4a edilen kuleli çiftlik evle-
rine de rastlamak mümkündür.

Osmanl Türkleri feth ettikleri Balkan topraklar nda ilkin karayollar , XIX. yüzy -
l n ikinci yar s ndan itibaren ise demiryollar yapt lar. Söz konusu topraklarda bugün
mevcut olan kara ve demir yollar n n fazlas bu dönemden kalm 4t r. Osmanl Türkeri
bu yollar üzerinde tüneller açt lar, köprüler yapt lar. Balkan Yar madas 'n n bütün
nehirleri ve dereleri üzerinde yap lan ta4 ve ah4ap köprüler günümüze kadar ayakta
durmay ba4ard . Ta4köprülerinin en me4hurlar Üsküp’te Vardar Irma , Vi4egrad’da
Drina rma , S rbistan Köprülüsü’nde Morava, Ni4’te Ni4ava, Mostar’da Neretva,
Sarayova’da Milyatska, Ujitse’de, Çetinye’de, Valyevo’da Bat Morava, Podgoritsa’da
Moraça vb. rmak ve dereler üzerinde yap lan ta4köprülerdir. Köprülerin fazlas XVI.
yüzy l n ikinci yar s nda Kanunî Sultan Süleyman ve veziriâzam Sokullu Mehmet
Pa4a zaman nda yap lm 4t r. Bu dönemde Koca Mimar Sinan, Vi4egrad’da Drina r-
ma üzerinde me4hur Vi4egrad Ta4köprüsü’nü ve Mimar Sinan’ n talebesi Mimar
Hayrettin Mostar’da Neretva rma üzerinde eski ta4köprüyü yapt . Bu y llarda
Podgoritsa’da Vezir, Trebinye’de

44
Arslanagiç, Jepa ve yüzlerce ba4ka ta4köprü in4a edildi89.

Osmanl Türkleri yerle4tikleri yerlerde su sorununu halletmek


amac yla su tesisatlar yapt lar. Suyu uzak yerlerden odun tekneleri
veya kiremit borular yla getirdiler. Baz yerlerde ise çok gözlü su ke-
merleri bile yapt lar. XV. ve XVI. yüzy lda yap lan ve bugüne kadar 55
gözüyle ayakta duran Üsküp su kemeri Osmanl döneminden kalan en
me4hur kemerlerden biridir. Buna benzer su kemerleri Karada ’da
Bar civar nda vb. yerlerde yap lm 4t r. XVII. as rda Poçitely’de kiremit
borular yla hamama uzaktan su getirilirdi. 1634 y l nda Mostar’da in-
4a edilen tesisatla, su, Neretva Irma ’n n sol taraf ndan kiremit
borular yle sa taraf na verilirdi.

Osmanl döneminde, kiremit borular yla ve su kemerleriyle uzak-


tan getirilen su ile 4ehir ve kasaba meydanlar nda, câmi, hamam, han,
kervansaray vb. yerlerde çe4meler ve 4ad rvanlar yap l rd 90.

Bay nd rl k sisteminin dahilinde 4ehir ve kasaba hamamlar yer almaktayd . S r-


bistan’da her kasaba ve 4ehirde hamamlar vard . Ujitse’de iki, Alacahisar’da bir,
Semendire’de iki, Sremmitroviças ’nda üç, Vukovar’da iki, Çaçak’ta bir, Köprülü’de
iki, Ni4’te be4, Vranye ve Leskofça’da üçer, Priyepolye’de iki, Belgrad’da yedi hamam
vard 91.

Osmanl Türkleri, XVI. yüzy l n sonundan itibaren câmilerin avlular nda veya 4e-
hirlerin merkezlerinde saat kuleler yapmaya ba4lad lar. Bu kulelerin en me4hurlar
Belgrad, Ni4, Köprülü, Semendire, Leskofça, Vranye, Ujitse vb. saat kuleleridir92.

Osmanl Türkleri, 4ehirlerde, kasabalarda ve uzaklardan gelen yolcular n

89. Bkz.: . - , A . , 1940, 79;


K. Peez, Putopis kroz Bosnu, Srbiju, Bugarsku i Rumeliju. Sarajevo, Svjetlost 1950, 127;
B , ) A . , 1956, 239; %
, + A . , 1957, 57–58; Historija naroda
Jugoslavije. T.II, 565–570; E.aelebija, Putopis. T.I., 68–69, 85–114; E.aelebija. PutopiR.
T.II, 10–17, 23–29, 60–67, 83–92, 109–115, 141–151.
90. C. B , Op. cit., 243; <.- ,? , A
,D > ? . , 1961, 79; D A ( ,
. , 1930, 22–23.
91. Bkz.: E.aelebija, Putopis. T.I, 69, 76, 102, 110; E.aelebija, Putopis. T.II, 11, 24, 26, 62, 113,
142, 148; Divna CuriR-Zapolo, Beograd u rukama Turaka u periodu 1521–1867 kao
orijentalna kasaba. Beograd, Prosveta 1977, 123; %. , & , ,
, , 241; & , 154.
92. M. , Op. cit., 17; E.aelebija, Putopis. T.I, 92.

45
konaklamalar için 4ehir ile kasabalar aras nda hanlar ve kervan-
saraylar in4a ederlerdi. Han ve kervansaraylar n en me4hurlar XVI.
yüzy ldan kalan Üsküp Kur4unlu, Sulu ve Kapanhan, Belgrad ve
Vi4egrad’da kalan Sokullu Mehmet Pa4a Hanlar , Vranye’de yap lan
Yusuf Ma4koviç Vranyanin Han , Sarayova’da Kolubara, Ta4l ve
Moriçan hanlar d r. Hanlar genellikle kerpiç ve tu ladan yapar, ki-
remit ve tahta ile örterlerdi93.

Osmanl döneminde genellikle han, hamam, câmi vb. mimarî eser-


lerin etraf nda dükkânlar yap l rd . Bunlar 4ehir veya kasaba çar4 s n
meydana getirirlerdi. Dükkânlar n say s giderek artt . XV. yüzy lda
Ujitse’de sadece 200 dükkân varken, 1664 y l nda bu 4ehirde tam
140094, Kur4unlu’da 1095, Alacahisar’da 15096, Semendire’de 30097,
Srem Mitroviças ’nda 72998, Vukovar’da 5099, Çaçak’ta 20100, Ta4l -
ca’da 200101, Belgrad’da 3700102 ve Ni4’te 200103 dükkân vard .

Küçük dükkânlar n yan s ra daha büyük 4ehir ve kasabalarda bedestenler de ya-


p l rd . Bu mimarî eserler d 4tan kal n ve yüksek duvarlarla çevrilmi4 ve kur4un veya
kiremit kubbeli çat larla örtülü idiler. Bedestenlerin baz lar günümüze kadar ayakta
kalmay ba4ard . Bedesten sokaklar , yap lan zanaatlara göre ayr l rd . Bedestenlerde
kazanc lar, kuyumcular, saraçlar, abac lar, çizmeciler, kürkçüler, saatç lar, boyac lar
vb. sokaklar vard 104.

Osmanl Türkleri, Rumeli’nde yerle4meye ba4lad ktan hemen sonra câmiler de


in4a etmeye ba4lad lar. <lk y llarda in4a edilen câmiler küçük ve mütevaz yd lar.
Pri4tine’de, Pazar ve Fatih Sultan Mehmet (1461); Prizren’de, Gazi Mehmet Pa4a
(1561) ve Sinan Pa4a (1615); Yenipazar’da, Alt n; Belgrad’da Sultan Süleyman, Zincirli
veya <maret, Battal, Deliler, Bayrakl vb. câmiler in4a edildi.

93. E.aelebija, Putopis. T.I, 68, 69, 85–114; E.aelebija, Putopis. T.II, 10–17, 23–29, 60–67,
83–92, 109–115, 141–151.
94. & , 154.
95. E. aelebija, Putopis. T.II, 60–61.
96. <bidem., 61–62.
97. <bid., 65.
98. <b., 112–113.
99. <b., 116–117.
100. <b., 141–142.
101. <b., 160–162.
102. E. aelebija, Putopis, T.I, 100.
103. <bid., 73.
104. B , Op. cit., 150–155; E.- = ,< , . ,
1954, 85.

46
S rbistan’da ve özellikle Belgrad’da in4a edilen câmiler Mimar Si-
nan okulunun eserleriydi. 1548’de Belgrad’da in4a edilen Mehmet Pa-
4a Camii erken <stanbul okulunun nitelik ve de erlerini yans tmak-
tayd .

XVI. yüzy l n ikinci yar s nda Türk mimarîsi Mimar Sinan’ n


mühürünü ta4 maktayd . Belgrad’da Sultan Süleyman Câmisi, onun
eseridir. Bunun d 4 nda Manast r’da Yeni, Prizren’de Mehmet Pa4a,
Ta4l ca’da Hüseyin Pa4a, Çakova’da <brahim Pa4a105 ve Naci Pa4a câ-
mileri106 de Mimar Sinan’ n eserleridir107.

Osmanl döneminde in4a edilen mimarî eserlerin fazlas Türk mimarlar n n eser-
leriydi. Bunlar n ba4 nda ba4kent <stanbul’dan büyük deha Koca Mimar Sinan ve ta-
lebelerinden Mimar Hayrettin ve Mimar Ramadan A a gibi mimarlar bulunmaktayd .
Ancak baz daha küçük mimarî eserleri Rumeli’nde yeti4en mimarlar da in4a etmi4-
lerdir. Baz kaynaklara göre ise Türk mimarî eserlerinin bir k sm n Dubrovnik mi-
marlar ve ba4ka H ristiyan ustalar , hattâ çok say da Yahudi mimar da yapm 4t r108.

Osmanl e itim sisteminde mektepler ve medreseler çok önemliydiler. S rbis-


tan’ n hemen her 4ehir ve kasabas nda mekteb ve medreseler aç lm 4t . Daha tan n-
m 4 medreseler aras nda Belgrad Mehmet Pa4a Medresesi bulunuyordu109.

S rbistan’ n her yerinde tekkeler de vard . Baz tekkelerin yan nda misafirhaneler
ve imarethaneler yap l rd .

Zanaatç l kta Görülen Türk Etkileri

S rbistan’da ve Balkan Yar madas ’n n di er bölgelerinde zanaatç l k Türk-


ler’den al nm 4t r. Büyük 4ehir ve kasabalarda faaliyette bulunan
zanaatlar n
büyük ço unlu u Türk zanaatlar na bak larak yap l rd . Demircilik,
kazanc l k, ibrikçilik, boyac l k, b çakç l k, kuyumculuk, kürkçülük,
ayakkab c l k vb.

105. Bu câmi kiliseye dönü4türülmü4tür. Halen kilise olarak faaliyette bulunmaktad r.


106. Bu câmi de kiliseye dönü4türülmü4tür. Ancak XVIII. as rda tahrib edilmi4tir.
107. C. B , Op. cit., 185–192; E.- = , Op. cit., 86.
108. M. , Op. cit., 20–35; & , 154; C. B , Op. cit., 170–175;
A.E . , ( . . 1957, 107; G < , H
. , ,1958; E.aelebija, Putopis. I. I, 69–71, 75–78, 96–98, 110, 112;
E.aelebija, Putopis. T.II, 24, 26, 61, 62, 65, 110, 112, 141, 142, 147.
109. Daha geni4 bilgiler için bkz.: E.aelebija, Putopis. T.I, 69, 71, 99, 100; E.aelebija, Putopis.
T.II, 12, 24, 62, 65, 113, 141, 142, 148; D.C.Zamolo, Op. cit., 107-109; I ( & , ,
1739-1789 .- ? . Kn.: XX (1973),
80-82.

47
zanaatlarda oldu u gibi. Ancak bu zanaatlarda sanat da vard .
K l ç, kama, tüfek kunda vb. araçlar n saplar nda yap lan süslemeler
özel bir sanat olu4turuyordu. Bu alanda Prizren ve Foça kuyumcular
bütün Osmanl <mparatorlu u’nda ad yapm 4t .

Türk etkisi S rp hal c l nda da görüldü. S rbistan’ n Pirot,


Morava Vadisi, +umadya Bölgesi vb. yerlerde üretilen hal larda Türk
motifleri çok önemli bir yeri i4gal etmekteydiler. Makedonya, Bosna
ve Hersek, S rbistan, Karada ve hatta H rvatistan’ n Lika, Kordun,
Dalmaçya ve Zagorye bölgelerinde üretilen hal larda bile Türk motif-
leri vard . Balkan bölgelerinde üretilen hal lar n fazlas <stanbul, <z-
mir, Selânik, Üsküp, Manast r gibi Türk 4ehirlerinde çok sat l rd 110.

Sanatta ve Güzel Sanatlarda Görülen


Görülen Türk zleri

Sanatta ve güzel sanatlarda da baz Türk izine rastlanmaktad r. Bu etki en çok


odun oymac l nda, ressaml kta, seramikçilikte vb. sanat kollar nda geni4 boyutlara
ula4t . Osmanl döneminde Türk oymac l n örnek alarak, S rplar, evlerinde, konak-
l klar nda saraylar nda, kö4klerinde vb. yerlerde tavanlar yaparlard . Buna k yasen,
S rplar’da camc l kta ve seramikçilikte Türk izlerine pek fazla rastlanmamaktad r.
Çünkü, Osmanl döneminde cam ve seramik ürünleri hep <stanbul, <zmir, Kütahya
vb. yerlerden getirilirdi. Balkanl lar cam ve seramik üretemezlerdi. S rplar Türk se-
rami ini evlerden ba4ka çe4melerde, hamamc klarda hatta kilise ve manast rlarda
bile kullan rlard . Onlar Anadolu’dan getirilen ayna, s rça bardak, s rça ma4trapa da
kullan rlard . Anadolu’dan getirilen Türk motifli renkli cam ise ev, saray, kö4k, ko-
nak, kilise ve manast rlarda da kullan rlard . Bugün ço u S rp kilise ve manast r n n
camlar Osmanl döneminde Anadolu’dan getirilen Türk camlar d r.

Türk tiyatrosunun etkisi S rp tiyatrosunda da görüldü. Karagöz, di er Balkan


milletlerinde oldu u gibi S rplar taraf ndan da benimsendi. Bilindi i üzere Yunanl lar
Karagöz’e “karaghosiosis”, Makedonlar “karagoz”, S rplar, H rvatlar ve Bo4naklar ise
“karacoz” demi4lerdir. Çok sevilen Karagöz S rp tiyatrolar nda II. Dünya Sava4 ’na
kadar oynat l rd 111.

110.V.TkalSiR, SeljaSko Silimarstvo u Jugoslaviji. Zagreb, Nolit 1929; D. .J ( ,K (


( = XIX. v . 1957.
111. Borislav MrkšiR, Drveni osmijesi. Eseji iz povijesti i teorije lutkarstva. Zagreb, Nolit 1975,
42–44.

48
S rp Giyiminde Görülen Türk zleri

Osmanl Türk etkisi S rplar’ n giyim ve ku4am nda da görüldü ve


halen görülmektedir. S rplar, Osmanl döneminde Türk giyim e4yala-
r n da kendi mallar imi4 gibi benimsediler. Bu dönemde Türk mima-
rîsine, sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasî hayat n her kesimine uyum
sa lamak için S rp erkekleri itibar ve 4eref e4yas olan Türk fesi, ku4a-
, yele i, kemeri, para kesesi, s kmal mintan , kunduras vb. e4ya gi-
yiyorlard . Vuk Stefanoviç Karaciç, I. ve II. S rp isyan n n lideri
Karacorce Petroviç, Knez Milo4 Obrenoviç gibi Türk has mlar da ha-
yatlar boyunca fes ta4 d lar. Karaciç, Viyana’da bulundu u y llarda
bile Türk fesini ba4 ndan ç karmad .

S rp kad nlar da Türk e4yas giyiyorlard . Onlar, Türk kad nlar


gibi fermen, entari, fistan, alt n veya gümü4 paralarla donat lm 4 fes,
yelek, ipek gömle i, türban, zebane, zengin nak 4l ipek ve hase göm-
le i, kürk, kolan, pabuç, gerdan, bilezik, mühür gibi e4yalar ta4 yor-
lard . S rp kad nlar bu Türk e4yalar n her yerde, ancak en çok S rbis-
tan’ n do u ve güneydo u 4ehir ve kasabalar nda giyiyorlard . Türk
giysilerinin baz lar n bugün de en çok Ni4, Vranye, Leskofça,
Kur4umliya, Pirot, Prokuplye, Vladiçinhan, Negotin, Kragujevats vb.
yerlerde ya4ayan S rp kad nlar özellikle dü ünlerde vb. törenlerde
giymektedirler112.

112. L - . ,M , . ,1958; B. DrobnjakoviR,


Enciklopedija naroda Jugoslavije, T.I. Beograd, Prosveta 1960; T.R. Cordzevic, NaU narodni
zivot. Beograd, Prosveta, 1930, 34.

49
MAKEDON VE SIRP ROMANI

MAKEDON ROMANININ TAR HÇES


Makedon roman n n oldukça k sa bir tarihi vard r. Roman, Make-
don edebiyat n n en genç türüdür. Slavko Yanevski’nin 1952 y l nda
yazd “Yedi Di4budak A ac n n Ard ndaki Köy”adl eseri ilk Make-
don roman say lmaktad r.
Makedon roman n n geç meydana gelmesinin sebeplerini Make-
don edebiyat n n, <kinci Dünya Sava4 ’n n sonuna kadar bulundu u
durumda aramak gerekir. Çünkü, söz konusu dönemde, Makedonya
Devleti’nin kurulmas yla, Makedon dili ve edebiyat S rp-H rvat dili ve
edebiyat n n etkisinden kurtulmu4 oldu. Ayr ca, bu kurtulu4un netice-
sinde romandan ba4ka öykü, 4iir, dram ve di er edebî türler de mey-
dana getirildi. Yovan Bo4kovski, 1947 y l nda ilk Makedon öykü kita-
b n yay nlad . Ayn y llarda 4iir ve dram eserleri de yay nland .
Makedon roman ve öyküsünün <kinci Dünya Sava4 ’ndan sonra
meydana gelmesinin sebebini bu iki edebî türün özelliklerinin karmâ-
4 kl nda ve 1941-1950 y llar aras ndaki dönemde, Slav dil ailesinin
en genç dili olan Makedonca’n n ayr bir Slav dili olmas için yürüttü-
ü mücadelede kar4 la4t zorluklarda aramak gerekir. Ayr ca, Make-
don öykü ve roman yazarlar , XIX. yüzy l n ilk yar s nda bu edebî tür-
leri meydana getiren di er milletlerin yazarlar na k yasen hiçbir tec-
rübeye sahip de illerdi.
Söz konusu dönemde S rp, H rvat, Sloven ve di er unsurlar n romanlar da ayn
veya benzeri durumda idiler. 1945-1950 y llar aras ndaki dönemde ad geçen unsur-
lar n romanlar nda göze çarpacak kadar önemli bir ilerleme kaydedilmi4tir. Bu y llar-
da <vo Andriç, Petar +egedin ve di er büyük yazarlar n eserleri yay nland . 1950 y l n-
dan sonra bu edebiyatlar n roman ve öykü türlerinde çok h zl bir geli4me görüldü.
Bunun için 1950-1970 y llar aras ndaki dönem ad geçen unsurlar n edebiyat tarihle-
rinde “Roman dönemi” olarak nitelendirilmektedir. Bu durum, Makedon roman na
ve öyküsüne de yans d . Çünkü, Makedon öykü ve roman n n geli4mesi ayn devlet
içinde bulunan di er Slav unsurlar n n öykü ve roman n n geli4mesine ba l yd ve
onlarla paralel olarak geli4iyordu. 1952’den sonra Makedon roman S rp, H rvat ve
Sloven roman n daha yak ndan takip etti. Neticede Makedon roman 1970’lerden
itibaren ad geçen unsurlar n romanlar
yla geli4meye ve zamanla aralar nda
mevcut olan farklar gidermeye çal 4t . Bugün bu edebiyatlar n ro-
manlar aras nda her bak mdan yok denecek kadar az farkl l klar vard r.

50
Makedon roman n n, S rp, H rvat ve Sloven roman n n etkisinde geli4-mesine
ra men, özel geli4me a4amalar ve nitelikleri vard r. Makedon roman geçen 50 y l
içerisinde h zl bir geli4me kaydetti. Bu geli4meyi dünya roman yla çok eskiden irtibat
kuran di er Slav edebiyatlar n n romanlar da etkiledi.

Makedon roman n n meydana gelmesinde k sa öyküler önemli rol oynad . Öykü-


ler Makedon roman n n haz rl k dönemini olu4turmaktad r. Haz rl k dönemi ise uzun
sürmedi. Söz konusu y llarda veya 1950 y l nda Slavko Yanevski’nin “Sokak” adl uzun
öyküsü yay nland . Bu uzun öykünün yay nlanmas ndan iki y l sonra Yanevski ilk
Makedon roman n da yay nlad .

<lk Makedon roman n n yay nlanmas n n ard ndan çok h zl bir geli4me kayde-
dildi. Çok k sa zamanda roman, Makedon edebiyat n n en önemli türü haline geldi ve
Makedon edebiyatç lar n n dikkatlerini üzerine toplad .

Bugün Makedon roman yazarlar n n ve romanlar n n say s çoktur. Baz yazarlar


6-7 roman bile yazm 4 bulunmaktad rlar. Yazarlar n aras nda Slavko Yanevski, Stale
Popov, Yordan Leov ve di erleri bulunmaktad r.

Makedon roman n n geli4me a4amalar farkl d r. Belirli y llarda h zl bir geli4me,


belirli y llarda ise duraklama görüldü.

1952’de yay nlanan “Yedi Di4budak Ard ndaki Köy” roman n 1953’te S. Popov’un
“Yamal Hayat” ve 1954’te Georgi Abaciyev’in “Haramiler Yuvas ” romanlar izledi.
Günümüze kadar çok de erli romanlar yay nland . Bunlar aras nda S. Popov’un “Tole
Pa4a”, S. Yanevski’nin “<ki Mariya” ve “Uyurge-zer”, Vlado Malevski’nin “Yedi Defa
Ölüm” ve di erleri bulunmaktad r. Yazarlar daha sonra Dimitar Solev, Simon
Drakul, Meto Yovanovski, S rbo <vanovski ve di erleri izlediler. Bunlara, 1960-1964
y llar aras nda birçok genç romanc da kat ld . Bu y llarda ilk romanlar yla belirli bir
tecrübeye sahip baz yazarlar, art k ikinci, üçüncü veya dördüncü romanlar n yazd -
lar Bunlar aras nda G. Abaciyev’in “Çöl”, S. Yanevski’nin “Hem Ac , Hem Delilik”, Y.
Leov’un “Afyon”, S. Drakul’un “Beyaz Vadi”, D. Solev’in “Mono Simonikov’un K sa
<lkbahar ” romanlar bulunuyordu. Daha sonra bu yazarlara Kotse Solunski “Silinme-
yen <zler”, Sotir Gulevski “F rt nalar” ve “Tarla Hudutlar ” romanlar yla kat ld . Ayr -
ca bu romanc lara Ta4ko Georgiyevski ve Petar +irilov gibi genç yazarlar da kat ld .
Son y llarda ise Makedon roman nda gerek say , gerek kalite bak m ndan önemli ge-
li4meler görülmektedir.

1965-1971 y llar aras ndaki dönemde Makedon roman n n geli4mesini tüm nesil-
lerin temsilcileri etkilemi4 oldu. Bu y llarda S. Yanevski “E4k ya Çat 4mas ”, Kole
Ça4ule “Veda”, Meto Yovanovski “Toprak ve Dert” ve “+ahitler”,

51
Branko Pendovski “Merdivenler”, Blagoya <vanov “Rüzgârlar”, T.
Georgiyevski “Kara Tohum” ve “Y lan Rüzgâr ”, P. +irilov “Odalar Be-
nim <çin A l yor”, Metodiya Fotev “Kate’nin Torunlar ”, “Köylüler ve
Askerler” ve “Büyük Göçebeler”, Vlado Uro4eviç “+eftalilerin Tad ”,
Vladimir Kostov “Maskeli Yüzler”, “Mara’n n Dü ünü” ve “Yeni Fikir”,
Bojan Pavlovski “Çinli Miladin” ve di er romanlar n yay nlad lar.
Makedon roman meydana geldi i ortamla iç içedir. Roman söz
konusu ortam n bütün kesimlerini, nitelik ve de erlerini tespit etmeye
ve ayd nl a kavu4turmaya çal 4maktad r. Ayr ca Makedon roman n n
amac Makedon unsurunun tarihini dile getirmektir. Tarihin içinde
Osmanl dönemine özel yer verilmektedir. Osmanl dönemi Makedon
roman nda bir esaret dönemi olarak nitelendirilmektedir. Ancak ro-
manlarda bireye, bireyin ekonomik, sosyal ve siyasî hayat na, Make-
don unsurunun tarihinde, bireyin oynad role ve di er unsurlara yer
verilmektedir.
<lk iki Makedon roman n n konusu köy ve köy hayat d r. “Yedi Di4budak A ac -
n n Ard ndaki Köy”de <kinci Dünya Sava4 ’ndan hemen sonraki y llarda bir Makedon
köyünde geli4en olaylar anlat l r. “Yamal Hayat”ta yazar XIX. yüzy l n sonunu ve XX.
yüzy l n ilk y llar n anlatmaktad r. Makedonya, <kinci Dünya Sava4 ’n n sonuna hatta
bir kaç y l önceye kadar bir ziraat ülkesiydi. Ancak son y llarda Makedon köyünde
daha belirgin olan baz de i4ikliker görülmektedir. Bundan dolay , Makedon roma-
n nda bugüne kadar en çok i4lenen konu köy ve köy hayat d r. Bu unsur, romandan
çok öyküde görülmektedir. Hattâ çok yak n zamana kadar köy ve köy hayat Makedon
roman nda en çok i4lenen bir konuydu. Bu konu Jivko Çingo, Petre M. Andreevski
gibi yazarlar n eserlerinde çok belirgin özellikler ta4 maktad r. Ancak 1960’tan sonra
köy konusunu romanlar nda en çok i4leyen S. Popov’du. 1970’ten sonra S. Drakul, M.
Fotev, M. Yovanovski, Sotir Gulevski, Bojin Pavlovski ve di erleri oldu. Makedon
roman nda köy konusu bugün de önemli bir yer i4gal etmektedir.

<kinci Dünya Sava4 y llar nda Makedonya, Almanya, Bulgar ve <talyanlar tara-
f ndan istilâ edildi. Bu olay, Makedon roman nda birkaç y l önceye kadar çok i4lenen
konulardan biriydi. Ad geçen konu, öyküde çok erken i4lenmeye ba4lan rken, roma-
na ancak 1965’ten sonra yans m 4 oldu. <kinci Dünya Sava4 ’n romanlar na konu
olarak alanlar
n ba4 nda D. Solev, S. Drakul, V. Malevski ve S. Yanevski
bulunmaktad r.

52
Ça da4 Makedon roman nda en çok i4lenen konulardan biri h zl
4ehirle4me, insan n hergünkü hayatta kar4 la4t ekonomik, sosyal,
siyasî ve di er sorunlar bulunmaktad r. +ehirle4me olay Makedon
4ehir roman n n belirmesini sa lad . Ancak, bu konunun d 4 nda Ma-
kedon roman na yans yan konular aras nda, kasaba ve köylerden bü-
yük 4ehirlere yerle4enlerin yeni sosyal ortamlarda kar4 la4t klar so-
runlar, yürüttükleri hayat mücadelesi, toplumun belirli kesimlerinin
etki durumlar , ahlakî bozukluklar , insafs zl klar, entrikalar, hileler
ve di er olumsuzluklar bulunmaktad r. Sorunlar eserlerine konu ola-
rak alanlar n ba4 nda S. Yanevski, D. Solev, Vladimir Kostov, Blagoya
<vanov, K. Solunski, V. Uro4eviç, Branko Varo4liya ve B. Pavlovski bu-
lunmaktad r.
Makedon roman nda y llardan beri bir gelene in mevcut oldu u görülmektedir.
Makedon yazarlar Osmanl dönemini Türk esaret dönemi olarak nitelendirmektedir-
ler. Onlar, Osmanl dönemini Türkler’le özde4le4tirmektedirler. Türkleri, i4galci, isti-
lâc , yakan, tahrip eden, asan, kesen, i4kence yapan bir millet olarak göstermektedir-
ler. Bu konuya en çok S. Popov, G. Abaciyev, Y. Bo4kovski, Tsane Andreevski, Stoyan
Hristov ve di erleri temas etmi4lerdir.

Makedon yazarlar n n ilgi merkezinde Makedonya’n n Yunanistan’da bulunan


kesiminde ya4ayan Makedonlar’ n sorunlar da bulunmaktad r. <kinci Dünya Sava4
ve Yunanistan <ç Sava4 y llar nda bu kesimde ya4ayan Makedonlar’a Alman, Bulgar,
<talyan ve Yunanl lar’ n yapt klar bask ve i4kenceler, yaz lan eserlerde dile getiril-
mektedir. Söz konusu konulara en çok önem verenlerin ba4 nda Ta4ko Georgiyevski
ve Petar +irilov bulunmaktad r.

Makedon yazarlar bugün hem içerik, hem 4ekil aray 4 içindedirler. Onlar n baz -
lar 30-40 y l önce yay nlad kar romanlar n yeniden ele alarak ça da4 içerik ve 4ekil
verdikten sonra ba4ka adlarla yay nl yorlar.

Slavko Yanevski, 1952 y l nda yay nlad “Yedi Di4budak A ac n n Ard ndaki
Köy” roman n 1967 y l nda yeni 4ekil ve adla yay nlad . Yeniye yönelme iste i ve ça-
bas Makedon roman na yeni ruh ve tazelik verme, modernle4tirerek dünya roman -
n n seviyesine ç karma anlay 4 içinde yap lmaktad r. Eski romana yeni biçimin ve-
rilmesi bir ihtiyaç olarak nitelendirilmektedir. Söz konusu yazarlara göre Makedon
roman nda yap lan yenilenme, ça a ayak uydurmak, zaman ve
modernizmi takip etmek anlam ndad r.
Makedon roman nda 1952-1965 y llar aras ndaki dönemde geleneksel roman 4e-
killerinden kaç n lm 4, onlar arka planda b rak lm 4t r. Yenilikler en

53
çok S. Yanevski’nin “Uyurgezer” ve “<ki Mariya”, S. Drakul’un “Be-
yaz Vade” ve V. <vanov’un “Yedi Defa Ölüm” romanlar nda görülmek-
tedir.
Makedon roman nda insan n ki4isel nitelik ve de erlerinin ara4t -
r lmas na, olay içinde bulunan ki4ilere, topluluklara, sosyal ortamlara
ve di er unsurlara da yer verilmektedir.
Son y llarda, Makedon yazarlar eserlerinde vatan kavram na ve Makedonya’da
ya4ayan bütün milletlere yer vermeye ba4lad lar. Bu yenili in etkisi, Makedon roma-
n n n hem içerik, hem de yeni 4eklinde görülmektedir. Yap lan yenilik ayn zamanda
çok say da kronolojik roman n yaz lmas n sa lam 4 oldu. Böylece Makedon roman ,
geleneksellikten kurtulmu4 ve geçen 50 y l içinde hem içerik, hem 4ekil bak m ndan
de i4ikliklere u ram 4 oldu.113

SIRP ROMANININ TAR HÇES

S rp edebiyat nda roman en erken meydana getirilen edebî türdür. <lk S rp hü-
kümdarlar n n biyografileri roman 4eklinde yaz lm 4t r. Stefan Nemanyiç’in o lu Sa-
va’n n (1175-1235) yazd “Aya Simeon’un Hayat ” biyografisi S rp edebiyat nda ilk
yaz lan roman olarak kabul edilmektedir. Sava, biyografik romanda babas n n hayat -
n n son y llar n , hastal n , ölümünü ve naa4 n n Hilendar’dan Studeniça’ya getiril-
mesini <ncil’den ilham alarak 4iir 4eklinde anlatm 4t r114. Sava’dan ba4ka S rp hü-
kümdar Nemanyiç’in biyografisini Stefan P rvovençani de yazm 4t r. Domentiyan
ad nda bir ke4i4 ise “Aya Sava’n n Hayat ” eserinde eski S rp hükümdarlar n n biyog-
rafilerini yazmaya çal 4m 4sa da, Teodosiye ad nda ba4ka bir Hilendar ke4i4i roman n
ve öykünün tüm özelliklerini kapsayarak eski S rp hükümdarlar n n hayatlar n yaz-
m 4t r.

S rp edebiyat na roman türü Bizans edebiyat ndan intikal etmi4tir. Ba4lang çta,
Bizans romanlar ve öyküleri S rpçaya 4iir, kopya ve yorum olarak tercüme
edilmi4tir. Ancak, zamanla öykü ve biyografi 4eklinde de yaz lm 4t r. XIV. Yüzy lda
Rumca’dan S rpça’ya ilk olarak Troyanski Rat (Truva Sava4 ) ve Aleksandar Veliki
(Büyük <skender) sava4 romanlar tercüme edilmi4tir.

113. Makedon roman hakk nda daha geni4 bilgiler için bkz.: ? & , D
( XIX ; XX . ,% 1993, 7-173; ? ( , (
( XIX . ,- ( 1963,5-144; D
( . , ( 1972,3-319; . ,
. 1972,5-251; ( ( , +
( 1945-1985. , - ( 1978,5-364; ? ( , C )
( . ,< 1979, 5-140
114. Bkz.: % ,C . ,
1980,29-252

54
Bu y llarda yine Rumca’dan S rpçaya “Fiziolog” ve “Muka
Blajenog Grozdiya” (Aziz Grozdi’nin Izd raplar ) romanlar tercüme
edilmi4tir. Fizyolog roman nda do a ve hayvanlar, Aziz Grozdi’nin
Izd raplar ’nda ise Ortodoks ke4i4lerinin hayat anlat lm 4t r. Ancak,
XV. yüzy lda Rumcadan S rpçaya tercüme edilen “Varlaam” ve
“Yoassaf” romanlar Ortaça Bizans edebiyat n n en de erli eserleri
olarak bilinmektedir. Bu yüzy lda Bat Avrupa edebiyat ndan da S rp-
çaya baz romanlar n çevirisi yap lm 4t r.115
Böyle h zl ve canl bir ba4lang c n ard ndan S rp roman duraklama devrine gir-
mi4tir. Osmanl dönemine tesadüf eden bu devirde Ortodoksluk ruhunun hakim ol-
du u S rp edebiyat kilise ve manast rlara kapanm 4t r. Bu y llarda bir kilise edebiyat
meydana getirilmi4tir.

Ünlü S rp masalc s Dositey Obradoviç’in 1783 y l nda yay nlad “Hayat n De-
vam ” eseriyle S rp edebiyat kilise ve manast rlardan ç kmaya ba4lam 4t r. “Hayat n
Devam ” eseri asl nda bir hat ra roman d r. Ad geçen S rp yazar kitab n önsözünde
“bu romanda bol malzeme, bol e lence ve bol bol sohbet vard r” demektedir.

Dositey Obradoviç’in yazd masallar, öyküler, fabller ve f kralar ders verici di-
daktik nitelikler ta4 yan e lence dolu yaz lard r.116 Ancak, okuyucular, XVIII. yüzy l n
sonundan ve XIX. yüzy l n ilk yar s ndan itibaren en çok romana ve özellikle Frans z-
cadan, Almancadan vb. Avrupa dillerinden S rpçaya tercüme edilen romanlara ilgi
göstermeye ba4lam 4lard r. Bu ilgi, S rp yazar Milovan Vidakoviç için ilham kayna
olmu4tur. Vidakoviç, 1810-1839 y llar aras nda dört-be4 defa bas lan sekiz roman
yazm 4t r. S rp yazar Yovan Skerliç, “Milovan Vidakoviç için S rp roman n n yarat c -
s d r” tabirini kullanm 4t r. Vidakoviç, romanlar nda, sanattan çok e lenceye, ahlaka,
hayale, kahramanl a, tarihe vb. de erlere önem ve yer vermi4tir. Bunun için baz
S rp yazarlar , Vidakoviç’in, S rp roman n n geli4mesini engelledi ini ileri sürmekte-
dirler.

Milovan Vidakoviç d 4 nda Yovan Steriya Popoviç de ayn hatay yapm 4t r. Y.S.
Popoviç, 1832’de yazd ve M. Vidakoviç gibi dü4ünen ve yazan yazarlar “Roman bez
romana” (Romans z Roman) eserinde çok sert bir dille ele4tirmi4se de, yine onlar n
etkisinden kurtulamam 4t r. Y.S. Popoviç, “Romans z Roman” eseriyle
asl nda S rp edebiyat nda duygusall ve gelenekselli i ilk ele4tiren
yazar olmu4tur. Bu durumu göz önünde bulundurarak Bogoboy
Atanaskoviç, 1851/52 y l nda yazd “Dva <dola” (<ki <dol) roman nda

115. % = ( , .- II. < - ,D ) -


1966, 83-219.
116. Bkz.: ( , ) . - . I. , 1956, 17-44

55
modern hayat konu alarak, duygusall k ve gelenekçilik devrine son vermi4tir.
Milorad P. T rpçanin de roman ve öykülerinde modern hayat konular n i4lemi4tir.
T rpçanin, Hasan A a roman nda ve ço u öykülerinde Milovan Vidakoviç’in sanat n-
dan ilham ald ysa da, 1889’da yazd “Sanyalo” (Rüyac ) roman nda dönemin güncel
sorunlar na çözüm aram 4t r. Yakov <gnyatoviç, Yovan Subotiç, Pavlo Markoviç
Adamov, Çedomir Miyatoviç vb. S rp yazarlar da modernizmi benimsemi4lerdir.

Yakov <gnyatoviç, “roman n parlak gelece i vard r” fikrini öne sürmü4tür ve söz
konusu gelece i meydana getirmeye ba4lamas na ra men, yine yazd tarih konulu
Manzar ve Cemile öykü kitab yla, Milovan Vidakoviç’in Silvana ve Milena kitab ndaki
öykülerin etkisinden kurtulamam 4t r. Yakov <gnyatoviç’in hayat, güç, realizm ve di-
namiklik dolu sosyal ve serüven konulu romanlar yla asl nda S rp edebiyat nda Rea-
lizm dönemi ba4lam 4t r. <gnyatoviçin 1869 y l nda yazd “Çudan Svet” (Tuhaf Dün-
ya), 1875’te yazd “Va4a Respekt”, 1878’de yazd “Veçiti Mladojenya“ (Daimi Genç
Evli) ve 1888’de yazd “Patnitsa“ (Yolcu Kad n) romanlar nda çok net bir 4ekilde
köy, kasaba ve 4ehir hayat tasvir edilmektedir. Ayr ca söz konusu eserlerde özellikle
ac ve melankolik konulu 4iirlere, an lara ve S rplar’ n geçmi4iyle ilgili rapsodilere
rastlanmaktad r.

Yanko Veselinoviç ise Yakov <gnyatoviç’in sanat ndan ilham almas na ra men,
“Od S rtsa S rtsu” (Kalpten Kalbe) köy motifli öykülerinde, <gnyatoviç’in ba4latt
hareketi devam ettirememi4tir. Bu yüzden, onun sosyal ve siyasî sorunlara temas
eden “Bortsi” (Sava4ç lar), “Selyanka” (Köy Kad n ) vb. bitmemi4 romanlar yüksek
sanat de erine ula4amam 4lard r. Svetolik Rankoviç ise 1897-1900 y llar aras nda
yazd “Gorski Tsar” (Da Çar ), “Seoska Uçitelyitsa” (Köy Ö retmeni) ve “Poru4eni
<deali” (Y k lm 4 Hayaller) romanlar nda S rp toplumunun kaosunu ve çökü4ünü dile
getirmektedir.

S rp Realizmi’nin en büyük yazar Simo Matavul’dur. Matavul’un 1888-1902 y l-


lar aras nda Karada , Adriyatik Denizi sahili ve Belgrad’taki hayat ile ilgili yazd
öyküleri sosyo-ekonomik ve siyasî hayat n hemen bütün kesimlerini oldukça gerçekçi
bir dilde tasvir etmi4tir. Bu S rp yazar 1892‘de yazd “Uskok” ve “Bakony Fra
B rnu” romanlar nda olaylara aç kl k, do ruluk, heyecan ve baz psikolojik özellikler
kazand rm 4t r. Özel bir anlat m tarz kullanarak onlar mizah ve mecazla anlat-
m 4t r.
Stevan Stremats’ n 1815-1903 y llar aras nda yazd “<vkova
Slava” (<vko’nun +enli i), “Pop Çira i Pop Spira” (Papaz Kiro ve Papaz
Spiro), “Zona Zamfirova”

56
(Zamfir Bölgesi) ve “Vukadin” romanlar nda ta4lamaya ve mizaha
rastlanmaktad r.
Ünlü S rp dram yazar Branislav Nu4iç’in eserlerinde de mizaha
çok yer verilmi4tir. Onun, özellikle 1902‘de yazd “Op4tinsko Dete”
(Belediye Çocu u) roman nda, “Pripovedke Yednog Kaplara” (Bir As-
kerin Öyküleri), “Ramazanske Veçeri” (Ramazan Ak4amlar ), 1921’de
yazd “Devetstopet-naesta” (Bindokuzyüz Onbe4te) ve 1924’te yaz-
d “Autobiografiya” (Özgeçmi4) eserlerinde çok fazla mizah vard r.
Söz konusu özellikler Svetozar Çoroviç‘in “Za Kruhom” (Ekmek <çin)
ve <vo Çipiko’nun 1904-1909 y llar aras nda yazd “Pauci” (Örüm-
cekler) eserlerinde de mevcuttur.
S rp roman , Yakov <gnyatoviç’tan XX. yüzy l n ba4lang c na kadar geçen dönem-
de genellikle basit ve klasik realizm özellikleri ta4 m 4t r. Bu dönemde ayn zamanda
romanda tasvire de çok fazla önem ve yer verilmi4tir. Borislav Stankoviç’in 1911 y l n-
da yay nlanan “Neçista K rv” (Kirli Kan) roman yla asl nda söz konusu döneme son
verilmi4 ve Yakov <gnyatoviç’in romanlar nda oldu u gibi hayata, canl l a, e lence ve
zevke yeniden yer verilmeye ba4lanm 4t r. Borislav Stankoviç, 1899’da yay mlad “<z
Staroga Yevangelya” (Eski <ncil’den) ve 1902’de yay mlad “Bojyi Lyudi” (Tanr <n-
sanlar ) öykü kitab na al nan öykülerinde bu özelliklere rastlanmaktad r. Ad geçen
yazar n “Kirli Kan” roman yla S rp edebiyat nda yeniden sanat n de er kazand gö-
rülmektedir.

Birinci Dünya Sava4 ’ndan sonraki y llarda S rp roman nda en çok S rp halk n n
sosyo-ekonomik ve siyasî sorunlar na yer verilmi4tir. Bu y llardaki sosyal, kültürel ve
edebiyat dinamikli i romana da yans m 4t r. Rastko Petroviç’in 1921’de yay mlad
“Burleske Gospodina Peruna” (Bay Perun’un Komik Durumlar ) “Bog Groma” (Y ld -
r m Tanr s ) romanlar S rp edebiyat nda yeni ç r açar. Birkaç y l sonra yay mlad
“Afrika”, 1931’de yay mlad “Lyudi Govore” (<nsanlar Konu4uyor) ve 1961’ de yay m-
lad “Dan +esti” (Alt nc Gün) romanlar yla S rp edebiyat nda yeni bir ç r açm 4t r.
Ad geçen yazar romanlar yla sakin, ancak çok daha geni4 kapsaml bir 4ekilde birey-
lerin ve insan topluluklar n n hemen hergünkü hayatta kar4 la4t klar sorunlar dile
getirmekte ve onlara çözüm aramaktad r. Ayn özellikler Milo4 Ts rnyanski’nin
1921’de ç kan “Dnevnik O Çarnoyeviçu” (Çarnoyeviç Güncesi) ve 1929’da ç kan
“Seobe“ (Göçler) mevcuttur. Bu romanlarda Milo4
romanlar nda
Ts rnyanski ayn zamanda hem bireylerin kar4 la4t klar güncel sorun-
lara, hem de S rplar n geçmi4te ya4ad klar olaylara, göçlerede temas
etmi4tir.

57
Branimir Kosiç’in ise 1925’te ç kan “V rzino Kolo” (Halay) ve
1928’de ç kan “Dva Carstva” (<ki Çarl k) romanlar nda e lenceye, sos-
yal 4uura, dinamikli e ve ele4tiriye de inilmi4tir. Bu unsurlar onun
1936’da yay mlad “U Poko4enom Polyu” (Biçilmi4 Ovada) roma-
n nda da mevcuttur. Söz konusu edebi ak ma Stefan Yakovlyeviç’in
“S rpska Trilogiya” (S rp Trilojisi), Angelko K rstiç’in “Trayan”, Riste
Ratkoviç’in “Nevinbog” (Suçsuz Tanr ), Du4an Radiç’in “Köy”, Milka
Jitsina’n n “Kayin Put” (Yol) ve Du4an Matiç ile Aleksandr Vuço’nun
“Gluho Doba” (Sa r Zaman) romanlar dahildir.
<kinci Dünya Sava4 ’ndan hemen sonra Nobel ödülü kazanan ünlü S rp yazar <vo
Andriç’in “Na Drini Çupriya” (Drina Köprüsü), “Travniçka Hronika“ (Travnik Günlü-
ü) ve “Gospogyitsa” (Genç Bayan) adl eserleri, 1954’te ç kan “Prokleta Avliya” (La-
netli Avlu) ile birlikte S rp edebiyat n n en de erli örneklerini ortaya koymu4tur. Söz
konusu sava4tan sonra S rp toplumunda sosyal ve kültürel geli4meler S rp roman na
da yans m 4t r. Böylece, baz S rp yazar ve 4airlerinin ileri sürdükleri görü4e göre,
1950 y l nda ça da4 S rp edebiyat n n en önemli ve verimli dönemi ba4lam 4t r. Bu
y llarda Mihaylo Laliç’in “<zvidnitsa” (<zciler) öykü öykü, 1950’de “P rvi Sniyeg” (<lk
Kar) ve “Svadba” (Dü ün) romanlar yay nlanm 4t r. 1951’de ise Dobritsa Çosiç’in
“Daleko ye Suntse” (Güne4 Uzakt r) roman da ç km 4t r. Dobritsa Çosiç bu eserle
asl nda o zamana kadar S rp roman nda mevcut olan bütün yasaklara ba4 kald rm 4,
edebiyatta ve sanatta hür ve korkusuz anlat m n yollar n açm 4t r. Bunun için D.
Çosiç, dönemin idarecileri taraf ndan cezaland r lm 4 ve Yugoslavyadan kovulmu4tur.

1950’lerden sonra S rp roman ça da4 dünya roman ve edebi ak mlar n izlemi4-


tir. Avrupa ve Amerika roman n kendisine örnek alm 4t r. Bu y llarda naz m ve nesir
olmak üzere iki yönde geli4en S rp roman baz yazarlara göre ba4ar l olmu4tur. Söz
konusu y llarda daha de erli romanlar aras nda Yahudi as ll Oskar Daviço’nun
1956’da ç kan “Beton”, 1958’de ç kan “Radnog Naslova Beskraya” (Sonsuzlu un Ça-
l 4ma Ba4l ) ve 1963-1966 y llar aras nda ç kan “Robiya” (Sürgün) romanlar bulu-
nur. Bu eserlerde Oskar Daviço son derece ba4ar l bir 4ekilde manevi ve siyasî hare-
ketlili i anlatm 4t r. Bu roman grubuna Branko Çopiç’in 1952’de yay mlad
“Prolom” (Y k l 4), 1957’de yay mlad “Gluvi Barut” (Sa r Barut) ve 1964’te yay m-
lad “Osma Ofanziva” (Sekizinci Taaruz); Aleksandr Vuço’nun 1954-
1963 y llar aras nda yay mlad “Veliki Mak” (Büyük Ha4a4), “Sneg i
Led” (Kar ve Buz) ve “Vraptsi Van Pea” (Van Pea’n n Serçeleri) ta4la-
ma ve hiciv dolu romanlar dahildir. Bu y llarda ç kan de erli eserler
aras nda Radomir Konstantinoviç,

58
Mladen Olyaça, Miyodrag Bulatoviç, Momçilo Bulatoviç, Yara
Ribnikar, Du4an Matiç, Velko Kovaçeviç, Voyislav Çolanoviç, Gordana
Oluyiç, Miyodrag Gurgeviç, Slobodan Guniç, Pavla Ugrinova, Jika
Laziç, Mirko Movaç, Jivoyin Pavloviç vb. yazarlar n eserleri de bu-
lunmaktad r. Bu eserlere son y llarda ç kan en de erli romanlar ara-
s nda Milo4 Ç rnyanski’nin “Göçler” roman n n II. cildi, Mihaylo
Laliç’in “Zlo Prolyeçe” (Kötü <lkbahar), “Raskid” (Ayr l 4), “Hayka”
(Komplo), Dobritsa Çosiç”in “Koreni” (Kökler) ve “Deobe” (Bölünme-
ler) eserleri de ilave edilmi4tir.
Milo4 Ç rnyanski, Göçler roman n n II. cildinde, aynen I. cildinde
oldu u gibi konu olarak 1683-1699 y llar aras nda yürütülen Türk-
Avusturya Sava4 ’n i4lemi4tir. Sava4 n ilk yedi y l nda Türk Ordusu
Sava ve Tuna rmaklar n n güneyine ve Belgrad, Ni4, Pri4tine, Üsküp
gibi 4ehirlerden çekilmek zorunda kalm 4t r. Böylece, Avusturyal lar
ad geçen rmaklar n güneyinden geçerek bütün S rbistan’ , Kosova’y
ve Makedonya’y ele geçirmi4tir. Fakat, 1690 y l ndan itibaren kendini
toparlayan Türk Ordusu ba4latt taaruz neticesinde Sava ve Tu-
na’n n güneyinde bulunan bütün Türk topraklar n kurtarm 4,
Belgrad yeniden alarak bu rmaklar n kuzeyinde Panonya Düzlü ü’ne
girmi4tir.117

117. S rp roman yla ilgili bkz.: D , C . - .I-III.


, < ( 1968,1972; Vlatko PavletiR, 100 djela književnosti jugoslavenskih naroda.
Zagreb, Nakladnji zavod Matice hrvatske 1980, 31-35, 113-118, 180-186, 287-296, 309-315,
339-343, 446-451, 528-535, 592-599

59
SLAVKO YANEVSK : TVR
TVRDOGLAV
DOGLAV ( NATÇILAR)

Konu

Slavko Yanevski118 1969 y l nda yazd “<natç lar” roman nda


1835/36 y llar nda Üsküp Karada ’n n eteklerinde bulunan Makedon
Kukulino Köyü’nden geçen Daviditsa Deresi üzerinde yap lan de ir-
menler olay n i4ler. Asl nda romanda Makedon köylülerinin de ir-
menlerin yap lmas nda gereken ta4lar n al nmas için yapt klar yolcu-
luk, dolay s yla sessiz tepkileri ve isyanlar anlat l r.

Özet

Kukulino Köyü’nde 76 Hristiyan hanesi vard r. Köyün en zengini olan Türk Ali
Bey bir de irmen çal 4t r r. Köyde ve civarda ya4ayan Hristiyanlar’ n tah l ürünlerini
ö ütür. Ancak, haks zl k ederek ö üttüklerinin fazlas n kendisine al r. Bu yüzden
köylüler k 4 ortas nda unsuz-ekmeksiz kalarak açl k çekerler. Bu durumu bölge idare-
cilerine bildirirler. Ba4ka yerlere de Ali Bey’i 4ikayet ederler. Ancak her zaman kaza-
nan yine Ali Bey olur.
Köylüler tek çareyi köy deresinde kendi de irmenlerinin yap lmas nda görürler.
Fakat Kukulino ve çevresinde de irmen ta4lar yoktur. Onlar sadece K ratova civa-
r nda Lesnova Köyü’nde bulmak mümkündür. Böylece 43 köylü Lesnova’ya gitmeye
karar verirler. Bellerine hançerler, kamalar ve baltalar ku4anarak kendilerinin say -
s nca ki4i ba4 na bir öküz arabas yla yola ç karlar. Yolda köylülerin ba4lar ndan bir
dizi olay geçer. Lesnova yolculu u korku, hastal k, kavga, ölüm, tehdit ve sald r larla
geçer. Onlar aras nda kavgalar, dövü4meler, öldürmeler olur. E4k yan n sald r s na da
u rarlar. Yazar: “Bu y llarda Osmanl <mparatorlu u’nda can ve mal güvenli i yoktur.
Türk ba4 bozu u, haramisi, zaptiyesi, askeri, subay reayaya sald r yor ve mal n mül-
künü gasp ediyor. K zlar na ve kad nlar na tecavüz ediyor. Kar4 gelenlerin kesti i
kafalar n kaz a geçirerek evlerinin önüne dikiyor” diyor119.
Zor 4artlarda geçen yolculuk s ras nda baz yolcular dayanamayarak ölür, baz lar
yolculuktan vazgeçer, baz lar ise kafileden ayr larak çevredeki da lara ç kar. Böylece
yolcular n say s giderek azal r. Kukulino’dan yola ç kan 43

118. 1920 y l nda Üsküp’te do du. II. Dünya Sava4 ’nda Yugoslavya Ordusuna kat ld . “Nov
Den” (Yeni Gün), “Sovremenost” (Ça da4l k) gibi edebi dergileri haz rlad . Romanc l / d -
4 nda senaro yazar ve ressam olarak da bilinir. Romanlar : “Selo Zad Sedumte Yaseni”
(Yedi Di4budak A ac n n Ard ndaki Köy), “Dve Marii” (<ki Mariya), “Tvrdoglavi” (<natç -
lar); +iir kitaplar : “Egeyska Barutna Bayka” (Egenin Barut Masal ), “Leb i Kamen” (Ekmek
ve Ta4); Film senaryolar : “Volçya Nok” (Kurt Gecesi), “Viza na Zloto”( Kötülü ün Vizesi),
“Makedonskiot Del od Pekolot”(Cehennemin Makedon Bölümü) vb.
119. ( ,& ( . ,D . 1990, 37–38.

60
ki4iden, 14 ki4i yolda ölür, öldürülür, as l r veya yak l r. Kalan 29
ki4i Lesnova’ya ula4 r. Ta4lar alarak geri dönerler.
Kukulino köylülerinin tek amac mallar n mülklerini Ali Bey’in
ya malamas ndan korumakt r. Lesnova’dan ald klar de irmen ta4la-
r yla köylerine sadece 13 köylü döner. Dönü4 esnas nda 18 ki4i ölür
veya öldürülür, 12 ki4i ise çevre da lara ç karak e4k ya olur. Köylüle-
rin döndüklerini duyan Ali Bey durumu idareye bildirir. <dare ise köye
asker gönderir. Köylüleri zulüm, h rs zl k ve silah kaçakç l yla suçla-
yarak 16 ki4iyi idama, geri kalanlar n ise hapse mahkûm eder.
Sonbahar 1835 y l nda, idare Kukulino’da Daviditsa Deresi üzerinde in4a edilen
43 de irmenin haramiler yuvas oldu unu ileri sürerek, kap lar n m hlanmas n , pen-
cerelerin kerpiç veya tahta ile kapat lmas n emreder. <dareciler köylüleri korkutmak
için birkaç Makedon gencini a aca ba layarak odun ve kamç yla döver. Bu durumun
kar4 s nda, yazara göre Kukulino Makedonlar iki 4ey yapabilirler: Ya ba4lar n e e-
cek, ya da inatç l k yaparak yeni zd raplara ve kötülüklere yol açacaklar. Köylülerin
fazlas ak ll ca davran r. De irmencilik olay ndan vazgeçerek hayatlar n kurtar rlar.
Ancak vazgeçmeyen bir inatç köylüyü süvariler en yak n bir dereye götürerek, civar-
daki tarlalara su atan bir çarka gererler. <natç de irmenci iki nöbetçinin gözleri
önünde bütün gün su çark yla birlikte döner. Fakat inad ndan vazgeçmez. Çarktan
indirdikleri zaman nöbetçilere küfür etmeye ba4lar: “Siz cellatlardan er geç bir gün
intikam alaca m. Ali Bey’in evini yakaca m” der120. Bu Makedon’a ac yan nöbetçi-
lerden biri az c k 4arap getirilmesini söyler. Ancak buna hiddetlenen Makedon di4le-
rini s karak “ben 4arap de il, sizin, dü4manlar m z n kan n içmek isterim” der121. Bu
hareketten sonra Makedon, haketti i yere, herhalde Selânik Beyazkule Zindan ’na,
Arabistan veya Afrika çöllerine götürülür.
<lkbahar 1836 y l nda, Lesnova’ya gidenlerden ilk ölenin birinci y ldönümünde
Kukulino kad nlar tarlada çift sürerken, erkekler bir da deresini o civarda bulunan
manast r n arazisine yönlendirerek, orada birkaç yüzy l önceden kalan bir kubbenin
alt nda ortak bir de irmen yapmaya ba4larlar. Rahibe Minadora’n n yönetimi alt nda
herkes, Bu de irmenin yap lmas na katk da bulunur ve bütün Kukulino Makedonlar
bir aile gibi çal 4 r. Kamburun biri ise çal 4anlara gaydas yla 4ark söyler. Yapt klar
irmeni kadar büyüktür. H dr llezde de irme-
yeni de irmen Ali Bey’in de
nin kap s önünde e ri boynuzlu bir öküz keserler. Kestikleri öküzün
kan yla de irmenin duvarlar n slat rlar

120. <bidem, 322.


121. <bid., 322.

61
ve duvarlar üzerinde resimler çizerler. Resimlerle Lesnova yolcu-
lu unu ve yolculuk s ras nda ba4lar na gelen bütün olaylar dile geti-
rirler. Bunlar tarihe kaydederler. Bu s rada bilinmeyen ki4iler Ali
Bey’i öldürür. Ali Bey, öldürülmesinden az önce “ben <mparatorlu u-
muzun bu en kötü köyünün bütün erkeklerini yok edece im. Onlar
yok etmeyince veya sürgüne götürmeyinceye kadar rahat olmayaca-
m” der122.
Ali Bey topra a verilirken, yak n köylerden gelen Türk beyleri ya4 dökmezler.
Çünkü onlar Ali Bey’in gözü doymaz biri oldu unu bilirler ve zamanla ondan uzakla-
4 rlar. Ancak, devletin yaz lm 4 ve yaz lmam 4 kanunlar vard r. Bu olaydan sonra,
Devlet, Kukulino Köyü’nün 16 ya4 ndan büyük olan bütün erkeklerini bilinmeyen
çöllere sürgün eder. Köyden da lara kaçanlar ise kurtulur. Köyde sadece kad nlar ve
çocuklar kal r. Onlar yapt klar ortak de irmende geceleri, ölen kocalar n n, babalar -
n n ve çocuklar n ruhlar n beklemeye ba4larlar.

Ki<iler

Romanda ki4i zenginli i yoktur. Kukulino Köyü’ndeki tek de irmenin sahibi olan
bölge idarecisi Ali Bey, reayaya sahip ç kan 4air Selçuk Bey, Lesnova’ya de irmen ta4
almaya giden 43 Kukulino Makedonu’nun aras nda Onisifor Prokaznik, Onisifor
Meçkoyad, Boris Kalpak, Tripun Karagöz, Arso Arnautçe, Fidanka Kukinova, Küçük
Andrey, Nikola Vla4ki, Kuno Bungur, Rahibe Minadora, Karato4o, Lozan Perunika vd.
bulunur.
Ki4ilerin hepsi sadece birer tip örne ini sergiler. Olumsuz Türk tiplerinin yan n-
da Makedon tiplerinin en çok göze çarpan özellikleri srarc , mücadeleci ve kaderci
olu4lar d r. Ya4ad klar olaylar kadere ba larlar. Fakat belirli durumlarda kadere
kar4 da isyan ederler ve ona kar4 mücadele etmeye çal 4 rlar.
Dolay s yla yazar bu tiplerin güçlü, kararl yönlerini vurgular.

Ali Bey

Bölge idarecisi ve Kukulino Köyü’nden geçen Daviditsa Deresi üzerinde çal 4an
de irmenin sahibidir. De irmeninde ad geçen köyün sakinleri bu day, m s r, arpa ve
yulaf gibi tah l ürünleri ö ütürler. Ali Bey ö üttü ü ürünlerin yar s ndan faz-
las n ö ütme hakk olarak kendine al r, geri kalan n köylülere iade
eder. Köylüler, iade edilen ürünlerle kar n doyuramazlar. K 4 ortas n-
da unsuz kal rlar. Ali Bey’den un almak için var n yo unu satarlar.

122. <b., 323.

62
Çok zor anlar ya4arlar. Bu yüzden Ali Bey’i y kmak kolay bir i4 de-
ildir. Çünkü o bir bey, devlet idarecisidir. Her yerde hakl oldu u
tasdiklenmektedir. Üstelik, Ali Bey, Padi4ah II. Mahmûd taraf ndan
babas na ve dedesine verilen takdirnamelere sahiptir. II. Mahmûd bu
takdirnamelerle idarecilerin her zaman ve her yerde Ali Bey’e yard m-
c olmalar n emreder. Ali Bey’in babas ve dedesi K rcaali e4k ya çete-
lerinin ve Yeniçeriler’in kontrol alt na al nmas için verdikleri hizmet-
lerden dolay ayr ca kad larla, 4eyhlerle ve beylerle kurdu u dostlu u
ve Padi4ah’ n özel ferman yla Ali Bey her zaman ve her yerde hakl
görülmektedir. Köylüler, Üsküp Vilâyeti’nde 4ikayet etmedikleri yer
b rakmazlar. Fakat Ali Bey’i y kamazlar. Davalar kaybederler. Yazar,
Ali Bey’i bir Türk idarecisi olarak insafs z, gaddar, sömürücü biri ola-
rak gösterir. Kendi menfaatleri için her 4eyi yapmaya haz rd r.
Kukulino ve çevresinde bulunan bütün Makedonlar’a “onlar <mpara-
torlu umuzun en büyük haramileridir” der. Olumsuz tav rlar yla on-
lar n sessiz tepkisine ve ad geçen derenin üzerinde de irmen yapma-
lar na, bir dizi olay n, öldürmenin ve silahl çat 4man n meydana gel-
mesine sebep olur. Ali Bey olaylar ba4latan ki4idir. Onu Kukulino
Hristiyanlar d 4 nda çevredeki Türk beyleri de sevmez. Çünkü, o, gö-
zü doymaz bir insand r. Sonunda Makedonlar taraf ndan evinin
önünde b çakla öldürülür.
K sacas Ali Bey gözü doymaz, insafs z, gaddar, sömürücü özellikleriyle olumsuz
bir tip örne ini çizer. Eserin sonunda bu kötü özelliklerini ölümüyle öder.

Selçuk Bey

Selçuk Bey sar saçl , beyaz tenli ve sakall , bol elbiseler içinde çok zay f görü-
nümlü ve kamburu olan bir 4airdir. Makedonya’da konu4ulan dillerin ço unu, âdetle-
ri, folkloru, müzik folklorunu, din, etnik ve sosyal farkl l klar bilen kültürlü bir in-
sand r. Ali Bey’in ve di er beylerin reayaya tak nd klar tavr be enmez. Reayaya sa-
hip ç kar, onu korur. Ona yap lan haks zl klar için Üsküp’te Mülâzim Bey’e bilgi verir.
Bu haks zl klar n ortadan kald r lmas n ister. Kukulino köylülerinin Daviditsa Deresi
üzerinde yapmaya ba4lad klar bir de irmeni y kan Ali Bey’in adamlar ndan birini
tehdit eder. Durumu <stanbul’a bile bildirir. Reayaya sahip ç kt için Türk beyleri
taraf ndan d 4lan r ve lânetlenir. Bunun neticesinde onu tutuklamak üzere Üsküp’teki
Vilâyet yetkilileri iki süvari gönderir. Ancak, o, âdeta bir kaleyi and ran evine ka-
pan r ve tüfe iyle, gelen süvarilere ate4 eder. Bu s rada Farsça 4iirler okur.
+iirlerinde ay, güne4 ve y ld zlar aras nda bulunan güzel bir kad ndan bahseder. Sü-
varilerden gelen “teslim ol, pi4man olan Allah ve Padi4ah affeder” ça r s na ate4le
cevap verir. Bir gün bir gece süren silâhl çat 4man n neticesinde

63
hayat n kaybeder. Süvarilerden biri ald kellesini kaz a geçirir,
vücudunu ise köpeklere atar. Kaz a geçirilen kellesi herkesin ibret
almas için evinin önüne dikilir123.

Onisifor Prokaznik

Rahibe Minadora taraf ndan Lesnova’ya de irmen ta4 almaya gi-


den 43 köylü taraf ndan tayin edilen kafile ba4kan d r. Orta ya4l , iri
yap l biridir. Yolda arkada4lar na kar4 sorumlu davran r. Onlar n
aras nda ç kan kavgalar yat 4t rmaya çal 4 r. Ancak her zaman ba4ar -
l olamaz. Arkada4lar birbirini öldürmeye kalk 4t klar zaman, onlar
engelleyemez. E4k ya ve di er sald rganlarla çat 4t klar zaman silah
kullan r. Türklerden nefret eder. Yolda ate4 açan bir Türk’ü arkada4-
lar yla beraber b çaklarla, baltalarla, odunlarla, ta4larla öldürür. Ar-
kada4lar , öldürülen Türk’ün vücut organlar n kesip karn ndaki or-
ganlar n al rlar ve pi4irmek isterler. Ancak, Simon Nakotik ad nda bir
yolcu buna izin vermez. “Sak n yapmay n, insan eti yemeye al 4acak-
s n z. Yar n kendi yak nlar n z n etini de yemeye kalk 4acaks n z”
der124. Onisifor Prokaznik Türkler’den nefret etti i için arkada4lar n n
öldürülen Türkler’e yapmak istediklerine kar4 ç kmaz. Lesnova’dan
geri döndükten sonra da Ali Bey’e ve Osmanl idaresine düzenlenen
tepkinin te4kilatç s d r. Bu yüzden, sonunda hakim taraf ndan Dev-
let’e kar4 düzenledi i direni4 yüzünden bir daha dönmemek üzere
sürgüne gönderilir.

Onisifor Meçkoyad

Meçkoyad kelimesinin Türkçe anlam ay yiyendir. Onisfor’un babas da da bir


ma arada ya4ar ve ay etiyle beslenir. Bu yüzden Makedonlar ona ay yiyen ad n ve-
rir. Çok hileci, vah4i, gaddar bir insand r. Lesnova’ya giderken yolda Yoakim
<konopisets ad nda bir yolcu arkada4 n öldürür. Herkese sald r r ve korkutmak ister.
Kafile yöneticisi ada4 Onisifor Prokaznik ile gençli inde bir k z yüzünden kavgal d r.
Onu da öldürerek kafilenin ba4 na geçmek ister. Bir ara kafileden ayr larak etraftaki
da lara ç kar. Daha sonra yine kafileye döner. Lesnova’da ta4lar ald ktan sonra geri
dönerken yolda u rad bir çete sald r s nda ölür. Türkler’i ve Osmanl idaresini
sevmez,onlardan öc almak ister. Çat 4malarda ele ölü geçirdikleri Türkle-
ri parçalamaya, vücut organlar n kesmeye ilk ba4layan odur.

123. <b., 10, 14, 164.


124. <b., 61–62.

64
Eserde Türkler

Eserde söz konusu dönemde Osmanl Devleti düzensizdir. Hürri-


yet, adalet, insan haklar yoktur, kaos ve anar4i vard r. Devlet kendini
korumak için mahallî idarecilere büyük yetki vermi4tir. <dareciler ise
hiç kimseye hesap vermeden halka, özellikle Hristiyanlar’a istedi ini
yapar. Eserde genellikle tüm olumsuz olaylar n sebebi ya Türk a alar
ve beyleri ya da Türk askerî ve zaptiyesidir.Türkler özellikle Hristiyan
k zlar n kaç r p Türkle4tirmek’te srarl d rlar. Örne in 1689 y l nda
Kâz m Bey’in bu yönde gerçekle4tirdi i bir olay verilmi4tir. Kâz m
Bey, Kukulino’lu Sinadin Pobojnik’in üç k zkarde4ini kaç r r. Ancak,
çok geçmeden <sidor ad nda bir Hristiyan taraf ndan öldürülür. Dev-
let tutuklad <sidor’u suçlu bularak idama mahkûm eder ve kafas n
keser.
1835 y l nda da buna benzer bir olay gerçekle4ir. Florina civar nda bir köyde
Türkler taraf ndan kaç r lan üç Hristiyan k z zorla Türkle4tirilir. Dördüncüsü ise u -
rad tecavüzden sonra bo az kesilerek bir m s r tarlas na b rak l r.
Yanevski, Hristiyanlar’ n Türkler taraf ndan zorla Türkle4tirilmesini 4u sözlerle
anlat r: “Makedon topraklar nda K r m Han ve Çar Du4an’dan sonra Y ld r m
Bayazid’in torunlar ellerindeki topuzlar yla insan m z , ta4 m z ve topra m z Türk-
le4tirdiler. Sa dan sola ve yukardan a4a ya do ru yazan Türkler, zorla ald klar kü-
çük Makedon çocuklar n k l çlar yla Türkle4tirerek Yeniçeri yap yorlar. Türkle4tirilen
bu çocuklar belirli durumlarda kendi annelerini, babalar n , karde4lerini ve soyda4la-
r n öldürüp, onlar n kan n döker.”125
Eserde Osmanl Devleti’nin Hristiyanlar’dan kan vergisi ald da anlat l r: “Üs-
küp Karada ’n n eteklerinde ya4ayan Hristiyan halk Padi4ah’a kan vergisi vermek
zorundayd . Ye4il sar kl deli Türkler Hristiyan erkek çocuklar n ailelerinden zorla
alarak Türkle4tirmek üzere Edirne ve <stanbul bölüklerine teslim ediyorlar. Çocuklar
daha sonra Yeniçeri olup, sakal b rak r, çe4itli tüylerle süslenir, bellerine topuz, e ri
k l ç ku4an r ve bu k yafetle kan vergisi toplamaya giderler. Kan vergisine tepki olarak
Karpo4 Hristiyan halk n ayakland r r ve birkaç 4ehri Türk istilas ndan kurtar r. An-
cak Türk askerî K ratova, Kumanova, Köprülü, <4tip ve Üsküp civar nda toplanan
isyanc lar ma lup eder ve Karpo4’u ele geçirir. Çok geçmeden kafas n keserek kaz -
a geçirir.”126
Yanevski, XIX. yüzy l n ilk yar s nda ç kan Negu4 <syan ’n da an-
lat r:

125. <b., 41.


126. <b., 115–116.

65
“Negu4 ve civar ndaki köylerin halk sar kl Sultaniye’ye ba4 kald -
rarak hürriyetine kavu4mak istedi. Ancak, Embi Lobud Pa4a emrin-
deki birkaç bin ki4ilik Türk kuvvetleri tüfek ve toplarla Negu4’u ku4a-
tarak isyan bast rd lar. Bu s rada yakalad klar isyanc lar ve masum
Hristiyan halk n kur4una dizdiler veya k l ç ve hançerlerle bo azlad -
lar. Yakalad klar 100 isyanc n n kellesini alarak 100 alt n tepsi üze-
rinde tuzlanm 4 4ekilde Lobud Pa4a’dan hediye olarak Padi4ah’a gön-
derdiler.”127
Eserde, Osmanl Devleti Hristiyanlar’a kar4 insafs z bir politika uygulamaktad r:
“Bu devlet, belirli durumlarda sebepsiz ve yersiz olarak küçük Hristiyan çocuklar n
da katlederdi”. Karpo4 <syan ’n n bast r lmas ndan sonra, Paramon Meçkoyad ad nda
bir Kukulino Hristiyan’ da a ç k p, e4k yal a ba4lar. Bu e4k yan n Türkler’e yapt
kötülükler Padi4ah’ n kula na kadar gider. Padi4ah’ n emri üzerine Edirne’nin en
güçlü Yeniçeri birlikleri e4k yay yakalamak için pe4ine dü4erler, ancak onu ele geçi-
remezler. Padi4ah’ n tehdidinden sonra Yeniçeriler, Kukulino Köyü’ne giderek köyde
ve çevredeki köylerin 4-14 ya4lar aras ndaki bütün çocuklar n toplayarak onlarla
harami Paramon Meçkoyad’a 4antaj yaparak teslim olmas n isterler. Aksi takdirde
çocuklar n kelleleri kesilip Üsküp sokaklar ndaki a açlara as lacak veya kaz klara
geçirilecektir. Çok geçmeden dediklerini gerçekle4tirirler. Köylülerin feryatlar e4k ya
Meçkoyad’ da daki ma aras ndan ç kar r. Bu olaydan sonra e4k ya tarlada çift süren
o lunun önünde diz çökerek o luna “o lum kellemi al” çünkü bu kelleyle Türkler
taraf ndan yeni toplanan çocuklar n kellelerini kurtaraca m. Çocuklar mutlaka kur-
tar lmal d r. Çünkü, onlar bizim gelece imizdir.” der128.
Eserde, Hristiyanlar Türk askeri, subay , zaptiyesi, idarecisi, süvarisi, e4k yas
çemberinde ya4ar: “Üsküp Vilâyeti’ndeki Hristiyanlar büyük bir korku ve ku4ku için-
de ya4arlar. Bura insanlar kimseye hatta en yak nlar na bile inanmazlar. Hayat tam
anlam yla bir cehenneme benzer. Çocuklar ta4 üzerinde do ar, ta4 üzerinde ya4ar, ta4
üzerinde yaralar n tedavi eder ve ta4 üzerinde ölürler. Bu vilayetteki Türkler, her an
Hristiyanlar’dan intikam almaya haz rd r. Türkler ve di er Müslümanlar Makedon-
ya’n n her yerinde Hristiyanlar’a katliam uygularlar. Müslüman katliam ndan kur-
tulmak için Debre ve Reka Miyaklar , Ulahlar, B rsyaklar vd. Hristiyanlar
evlerini terkederek bilinmeyen yerlere kaçarlar. Hristiyan halk bir
kaç 4 içerisindedir. Can n kurtarmaya çal 4maktad r. Halk her yerde
e4k ya, zaptiye, asker, subay ve ba4 bozu un sald r s na u rar. Halk
peri4an bir haldedir” 129.

127. <b., 216


128. <b., 116–117.
129. <b., 182.

66
Eserde Makedonlar taraf ndan Türkler’in öldürülmeleri oldukça
ürperticidir. Öldürülen Türkler’in vücut organlar kesilir. <ç organlar
ise parmaklar sokularak al n r. Eserde Hristiyanlar’ n Türkler’e kar4
besledikleri kin ve nefret duygular özellikle vurgulan r: “Bu duygular
hakl olarak yarat lm 4t r. Çünkü, Türkler Hristiyanlar’ demir çengel-
lere asarlar veya kaz klara geçirirler.”130
“Müslüman hilali haç n üstünde kanl k l ç gibi durur. Haç zehirle,
kanla slat lm 4t r.”131
Yazar Yanevski roman n sadece üç yerinde Türkler’in olumlu ha-
reketlerinden bahseder.
Reayay koruyan <zmirli 4air Selçuk Bey’den bahsederken, annesi-
nin Ermeni, babas n n Türk oldu unun alt n çizer. Selçuk Bey’in
Hristiyanlar korumas n onun annesinin Ermeni olmas na ba lar.
Lesnova’da de irmen ta4lar n ald ktan sonra geri dönen Kukulino köylüleri yol-
da veba hastal na yakalan rlar. Rak içmelerine ve sarm sak yemelerine ra men
hastal k geçmez. Ölenler de olur. Bu hastal n ilac n Üsküp etraf nda ya4ayan sadece
+eyh Ferhat bilir. Ye4il entariyle ve elinde sedef tespihlerle dola4an 4eyh, halk aras n-
da Müslüman ve Hristiyan ay r m yapmadan herkese yard m eder. Bu yüzden herkes
taraf ndan çok sevilen ve say lan bir hekimdir. Ancak +eyh Ferhat Nasrettin Hoca gibi
e4e ine binerek da larda ya4ayanlara yard m etmeye gider ve bir daha dönmez. Der-
vi4leri onun bile nereye gitti ini bilmezler132.
Kukulino Hristiyanlar ’n n çevredeki manast r n arazisine yönlendirdikleri bir
derenin üzerine yapt klar ortak de irmeni y kmaya kalk 4an Ali Bey’e bir imam n da
bulundu u baz ileri gelen Türkler, bu zavall Hristiyanlar’ n yapt klar ortak de ir-
mene dokunmamas için rica etmeye giderler. Eserde verilen birkaç olumlu Türk d -
4 nda Türkler genellikle olumsuz yönleriyle anlat l r.
Zaman ve Mekân

Eserdeki olaylar 1835/36 y llar nda geçer. Dolay s yla zaman olarak Osmanl <m-
paratorlu u’nun Makedonya topraklar nda hakimiyetini kaybetme y llar d r. Bilindi i
gibi bu dönemde Makedonya’da ba ms zl k mücadeleleri ba4lar ve siyasî olarak ol-
dukça gergin bir hava hakimdir. Eserde siyasi havadan bahsedilmese bile anlat lan
bir tak m olaylar Osmanl <mparatorlu u’nun çökü4ünü simgeler. Örne in “Bu y llar-
da Osmanl <mparatorlu u’nda can ve

130. <b., 160, 278.


131. <b., 260.
132. <b., 295.

67
mal güvenli i yoktur”133 cümlesi dönemin sosyal aç
dan ne derece kötü
oldu unun bir ifadesidir.
Eserdeki olaylar n tarih olarak 1835 y l nda ba4lad ve 1836 y -
l nda tamamland anlat l r. Dolay s yla eserde bir y ll k bir zaman
i4lenmi4tir. Ancak, en yo un olaylar n gerçekle4ti i zaman olarak ilk-
bahar 1935 y l ve bu dönemde yap lan Lesnova yolculu u al nm 4t r.
Bu yolculuk esnas nda ya4anan hastal klar, kavgalar, açl klar ve yor-
gunluklar insanlar n psikolojik olarak bunalmalar n sa lam 4t r. Böy-
lece güzel ilkbahar mevsimine kar4 l k zaman, insanlar n ya4ad klar
olaylar etkisinde psikolojik çöküntülerini simgeleyen bir unsur olarak
al nm 4t r.
Olaylar n gerçekle4ti i ana mekân Kukulino köyüdür. Ancak daha
geni4 anlamdaki mekân, Üsküp Karada ve K ratova civar nda bulu-
nan Lesnova aras ndaki bölgedir. Yazar, ayr ca Makedonya bölgesinin
tamam n belirli olaylar n mekân olarak göstermi4tir.
Makedonya zulüm ve ölümün hakim oldu u, karanl k, ümitsiz, gelece i olmayan
bir mekân konumundad r. Bu mekânda anlay 4, kar4 l kl sayg ve sevgi yoktur. Ma-
kedonya mekân olarak anar4inin, adaletsizli in, kin, nefret, korku ve vah4etin simgesi
haline gelmi4tir. Kimse haketti i gibi ya4ayamaz ve ölmez. Bu topraklar, hala Avrupa
kültürünün ula4mad , insan haklar n n can ve mal güvencesinin olmad toprak-
lard r.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Slavko Yanevski 1969 y l nda yazd romanda olaylar kurdu u uzun cümlelerle
anlatm 4t r. Ancak cümleleri uzun olmas na ra men belirli olaylar , örne in Lesnova
yolculu unu canl uslupla tasvir etmi4tir. Osmanl <mparatorlu u’nu ve Türkleri anla-
tan cümlelerinde subjektivizmi göze çarpsa da, onlar tarif ederken baz Makedon
yazarlar n n yapt gibi küfürlü kelimeler kullanmaz. Olumsuz dü4üncelerini edebî
kurallara uygun kelimelerle ifade eder.
Slavko Yanevski uzun fakat anla4 l r cümleleriyle, belirli yerlerde son derece can-
l , bazen subjektif, fakat seviyeli ve sade bir üslup kullanm 4t r.
Roman n yaz ld 1969 y l nda Makedonca’da bugünden çok Türkçe kelime ol-
du u için Slavko Yanevski de dönemin bu özelli inden kurtulamam 4t r ve a4a da
s ralanan Türkçe kelimeleri kullanarak eserdeki olaylar anlatm 4t r:

133. <b., 37.

68
abaciya < abac arpacik < arpac k

abdal < aptal ar4in

abdallak < aptall k asker

aber < haber a4i4 < ha4ha4

aciya < hac a4kolsun

afion < afyon a4lak < ha4lak

aga <A a at

ajder < ejderha aydut < haydut

akal < ak l aydutin < haydut

alah < Allah aylak

alat < halat aylaz

alka < halka ayvan < hayvan

aman < aman azno < hazine

amayliya < aymal baca

ambar < hambar bacanak

an < han badem

Anadol < Anadolu bakar < bak r

Anadolets < Anadolulu Balkan

anama < han m barut

ancar < hançer basamak

anciya < hanci baston

anteriya < entari ba4ariya < ba4ar

aramiya < harami ba4ibozuk < ba4 bozuk

69
batak ceza

bavça < bahçe çakal

bayat çalgiya < çalg

bayrak çanak

Beaz Kule < Beyazkule çardak

bedem çarapa < çorap

beg < be , bey çark

begir < beygir çau4 < çavu4

bekta4iya < bekta4i çekmece

biçkiya < biçki çelik

bilbil < bülbül çengel

bilyur < billûr çe4ma < çe4me

bulyukba4iya < bölükba4 çeta < çete

buluk <bölük çiftçiya < çiftçi

bunar < p nar çifligciya < çiftliksahibi

bungur < bulgur çivit

buyrum < buyrun çkembe < i4kembe

cambaz çobanin < çoban

camiya < câmi çorba

cankarnik < canerik damar

ceb deliya < deli

celat < cellât derman

cenem < Cehennem dervi4

70
dizgin kaçak

dolama kaçar

dudinka < dud kadiya < Kad

du4ek < dö4ek kafana < kahvehane

du4man < dü4man kafe < kahve

Edrene < Edirne kafeciya < kahveci

efendiya < Efendi kafez < kafes

ekim < hekim kâfir

emin kaftan

ezan kalaisuva < kalayl yor

fes kale

fidan kalpak

fitil kama

fukara < f kara kam4ik < kamç

gavaz kandil

gayda kapak

gaziya < gazi karanfil

gubre < gübre karvan < kervan

ilyaç < ilâç katil

ikindiya < ikindi kaur < gâvur

i4ala < in4allah kavgaciya < kavgac

izmekâr < hizmetkâr kaydisa < kayd

kabil kaymakam

71
Kaymakçalan lamba < lâmba

kaza lira

kazan maydanciya < meydanc

kazanciya < kazanc mecidiya < mecidiye

keramida < kiremit melem < merhem

kiraciya < kirac mencan

koliba < kulübe me4e

kompir < kumpir minder

konak mintan

kopuk miraz

Koran < Ku’an mudban < mutfak

kosav < köse mulazim < mülâzim

kube < kubbe musliman < müslüman

kubura namkor < nankör

kula < kule neyse

kulakliya < kulakl ni4anciya < ni4anc

kumurciya < kömürcü oca < hoca

kundak ocak

kup oda

kurban onba4iya < onba4

kurk < kürk Otomaniya < Osmanl


<mp.
kur4um < kur4un
pamuçen < pamuktan
kusur < küsür

72
parçe < parça soy

partal Stambol < <stanbul

pastarma < past rma sucuk

pa4a < Pa4a sunet < sünnet

pazar sunger < sünger

pilav suriya < sürü

pogaça < po aça surtuk < sürtük

popara susam

pusiya < pusu suvariya < suvari

rakiya < rak 4adarvan < 4ad rvan

sakat 4amdan

samar < semer 4ayak

samarciya < semerci 4eker

sapun < sabun 4erbet

saray 4eytan

sardisa < sard 4irit < 4erit

sardisa < sard 4ukur < 4ükür

saybiya < sahibi tagar < ta ar

sedef tagarcik < ta arc k

sirma < s rma tantal < dantel

sincir < zincir tapiya < tapu

sofra tavan

somun ta

73
STALE POPOV : KALE@ ANGÂ – (KARA GÖZLÜ ANGÂ)

Konu

Stale Popov134 Kale4 Angâ roman nda Kanuni Sultan Süleyman ve


Sokollu Mehmet Pa4a döneminde Makedonya’n n Mariova Bölge-
si’nde Osmanl idaresinin uygulad bask lar, dev4irme politikas ve
bunun sonucunda ç kan Mariova <syan n anlat r.

Eser bir hayvan pazar n n tasviriyle ba4lar. Tasvirle yazar Hristiyan reayan n sos-
yal durumunu ifade eder. Yanlar nda çal 4t klar beylerin hayvanlar n satmaya gelen
reaya görünü4leriyle, zay f, bak ms z bedenleriyle yazar taraf ndan hayvanlara benze-
tilir: “Bu insanlar n hepsi ayn yd . Üzerlerindeki giysiler y rt kt ve neredeyse ç plakt -
lar. T ra4 olmam 4, da n k, pis, yüzleri solmu4, gözleri batm 4 en zay f inek veya e4ek-
ten daha kötüydüler... Bunlardan farkl olarak ise di er grup insanlar sa l kl , t ra4
olmu4, temiz, güzel giyimli, ipek kemerli, s rma yelekliydiler ve üzerlerinde alt n tak -
lar vard . Bellerindeki silâhlarla pazarda kibirli kibirli dola4 yorlard .”135

Beylerinin hayvanlar n satan fakir Hristiyan köylülerin kar4 s nda tasvir edilen
bu zengin Türk beyleri ile yazar iki s n f aras ndaki sosyal ve ekonomik fark da i4aret
eder.

Hayvanlar n al m sat m için toplanan beylerin sohbetlerinden Hristiyanlar’ n da


para kar4 l bir hayvan gibi sat ld anla4 l r: “Efendiler, aran zda sat l k olan i4
yapacak bir gavurunuz yok mu? Fiyat ne ise öderim... Türk düzeni, ilkel kölelik ni-
zam n n hakim oldu u bir düzen de ildir. Fakat böyle nitelendirilmiyor. Sömürülen
reaya beyin mal d r ve Bey onu istedi i zaman farkl sebepler yüzünden satabi-
lir.”136

134. Stale Popov XX. Yüzy l n tan nm 4 Makedon yazar d r. 25 May s 1902 y/l/nda Mariova’n n
Melnitsa Köyü’nde do mu4tur. Manast r’da Papaz Lisesi’ni, Belgrad’da ise Teoloji Fakülte-
si’ni bitirmi4tir. Ancak papazl k yapmam 4t r. <kinci Dünya Sava4 ’ndan önceki y llarda çift-
çilik, odunculuk ve tütüncülükle u ra4m 4t r. Bir ara Belgrad’da Yugoslavya Meclisi’nde ça-
l 4m 4t r. <kinci Dünya Sava4 y llar nda Bulgarlar taraf ndan Bulgaristan’a sürgüne gönde-
rilmi4tir. Bu sava4tan sonraki y llarda bir süre Pirlepe’de memurluk yapt ktan sonra e i-
timcilik ve yazarl k yapm 4t r. <lk roman n 1951 y l nda yazan Stale Popov, 10 Mart 1965 y/-
l/nda ölmü4tür. En tan nm 4 eserleri Yamal Hayat (I-II), Tole Pa4a (I-II), Kale4 Angâ, Dil-
ber Stana, +akir Voyvoda, Tehlikeli Kazanç, Mariova Panay r , Tuhaf Çocuk, Doktor
Ore4koski’dir. Bkz.: D % ), ( . , 1970, 347,352;
? ( , 15 ( . – ' ( ). ? .
XXVII (1980). . 6. Str.:23-29
135. ( ,- ( + ] . ,- ( 1965, 5–6.
136. <bidem, 6–7.

74
Yazar bu konular anlat rken Osmanl <mparatorlu u’nun genel
durumu hakk nda da bilgi verir. Örne in Pirlepe Nahiyesi’ndeki bey-
lerin, dolay s yla bütün Türkler’in altm 4 ya4 üzerinde olduklar n ,
gençlerin Sultan Süleyman’ n ordusunda yer ald klar n anlat r.

Büyük ço unlu u sakat dönen bu genç insanlar beraberinde sonsuz nefret ve ha-
yata k rg nl k da getirirler. Nefretleri özellikle Müslüman olmayan herkese kar4 d r.

Yazar o dönemdeki baz durumlar hakk nda görü4lerini ifade ettikten sonra olay-
lar anlat r. Olaylar Pirlepe Kad s ve Manast r Sancakbeyi Arslan Beyin emriyle pa-
zardan Hristiyan çocuklar n n zorla al n p kendi kona na götürülmesiyle ba4lar:
“Köylüler i4lerini bitirip pazardan ayr lmak üzereydiler ki birden seymenler ellerin-
deki k l çlarla onlar sard lar... Çocuk ve ya4l lar n ç l klar duyuldu, birkaç ya4l n n
seymenler taraf ndan b çaklanmas ndan sonra, bütün çocuklar al narak Kad n n ko-
na na götürüldü.”137

Al nan çocuklar aras nda Mariova Bölgesindeki bir köyden olan Bogdan dedenin
torunu Angele Traykov Sirmen de vard r. Zorla al nan bu çocuklar Yeniçeri Oca ’nda
yeti4tirilmek üzere <stanbul’a götürülürler.

Marioval lar ise bu olaydan sonra Pirlepe ile bütün ili4kilerini keserler. Çünkü
Mariova Pirlepe Nahiyesi’nde Türk sahibi olmayan 12 köyden olu4an bir bölgedir. O
köylerin sahipleri olan Hristiyanlar da geçimlerini bu topraklarda çal 4arak sa larlar.

Traykov ailesi biricik o ullar Angele’nin zorla al nmas ndan sonra onun hakk n-
da hiçbir haber alamazlar. Fakat hiçbir zaman ondan ümitlerini de kesmezler. Aradan
on iki y l geçer ve Traykov ailesinin tek tesellisi Angele’nin ikizi olan Angâ’d r.

Di er yandan Pirlepe kad s Mariova’daki köylerin Padi4ah’a vergi vermediklerini


ö renince 150 asker alarak bu köylerin birine gider. Köylülere vergi vermemelerinin
sebebini sorunca, köy papaz bu topraklar n 100 y l önce Mara Sultaniçe’den kendile-
rine hediye edildi ini ve ellerinde tapular n oldu unu söyler. Bu duruma çok k zan
kad ödenmeyen 100 senelik verginin bir saat içinde toplanmas n ister. Bunu
top-
layamayan köylülere korkunç sald r lar ba4lar: “... ve böylece Orta Ça
h rs zl olarak bilinen zulümler ba4lad . Her evin insanlar n alarak
köy meydan na götürdüler... evlerdeki her 4eyi

137. <bid., 15.

75
k r p, att lar. Kad , köyün ileri gelenlerinin dövülmesini emretti...
Vurun, parçalay n kesin! Emrini veriyordu. Kilisede saklananlar n bir
bölümü d 4ar ç kar ld , ç kar lmayanlar bo azlar ndan kesilmi4 ola-
rak kiliseyle beraber ate4e verildiler...”138

Bu yap lanlar n ba4 nda bulunan Pirlepe kad s , genç k zlardan


be endiklerini hareme götürür, köyü ise ate4e verir. Hareme götürü-
len k zlar aras nda bir zamanlar pazardan zorla kaç r lan Angele’nin
ikiz k z karde4i Angâ da vard r.

Köyleri yak lan köylüler toplanarak köylerin kendilerine ait oldu unu gösteren
tapuyu kad ya götürürler. Fakat kad tapuyu ald ktan sonra onlar kovar. Amac Dev-
lete vergilerini ödemeyen bu insanlar cezaland rmakt r. Bir süre sonra Mariova böl-
gesine sald rmak için yeniden haz rl klara ba4lar.

Mariova köylüleri ise böyle bir sald r y bekledikleri için Pirlepe’yi Mariova’ya
ba layan Ç rna Nehri üzerindeki köprüyü y kmaya karar verirler ve Türk askerleri
Mariova’ya sald rmak için bu köprüden geçtikleri anda, kestikleri köprü ayaklar na
ba lad klar ipleri çekerek Türk askerlerinin nehire dü4üp bo ulmalar na sebep olur-
lar.

Ald yenilgi kar4 s nda çok k zan kad , Kanuni Sultan Süleyman’a gönderdi i bir
mektupta Mariova olay n anlat r.

Hareminde bulunan Angâ’y ise bir an önce raz etmeye çal 4 r. “Aradan bir y l
geçti. Angâ’n n hareme geli4inin ikinci y l yd . Kad onu han m yapabilmek için her
yolu denedi. <mam, müftü ve hocalar önüne nikahs z han m olarak ç karmak istemi-
yordu. Çünkü, <slâm dinine göre evlilik için her iki taraf onay vermeliydi. Ayr ca <s-
lam dinini kabul etmeden onunla evlenmek de istemiyordu...”139

Angâ bulundu u ortamda rahat de ildi. O, <slam dinini kabul edip Türkle4mek
istemiyordu: “Bana ne yapmak istiyorlar? Beni Türkle4tirecekler, ba4ka bir amaçlar
yok zaten! Bu sözlerden sonra gözya4lar akmaya ba4lad . Nehir gibi akan bu gözya4-
lar Angâ’n n genç ruhunu öldürüyordu. Fakat o kuvvetle di4lerini s k yordu ve sesli
konu4uyordu:
Hay r, hay r! sadece Bu olamaz! Kafam kesseler bile
Türk olmayaca m!”140

138. <b., 43–46.


139. <b., 64.
140. <b., 66.

76
Angâ’y iyi yollarla raz etmeye çal 4an kad , sonunda çok k zar ve
Angâ’y han m yapabilmesi için, kendi bildi i yöntemle onu <slamla4-
t rmaya karar verir: “Bir daha red cevap verirse sonuçlar na da kat-
lans n. Onu diri diri yakaca m.”141

Fakat Angâ, kad n n i4kencelerine maruz kalmadan bir gece gizlice


gelen karde4i Yovan ve sevgilisi taraf ndan kaç r l r. Çok geçmeden
sevgilisi Stoyan ile evlenir.

Angâ’n n kaç r l 4 na çok k zan kad onun do um yeri olan Mariova’y yok etmek-
te kararl d r. Ard arda düzenledi i sald r larda hiçbir 4ekilde ba4ar l olamay nca daha
çok k zar ve her seferinde daha çok askerle yeni sald r lar düzenler. Bu durum on y l
sürer fakat kad hiçbir 4ekilde olumlu bir neticeye ula4amaz. Uzun y llar sonra sava4
yoluyla Marioval lar’ yok edemeyece ini anlar ve farkl yöntemlere ba4vurmaya karar
verir. Böylece para kar4 l ald iki Makedon köylüsünü rahip k l na sokarak
Mariova’ya gönderir. Amac rahipler vas tas yla Mariova köylülerinin savunma tek-
niklerini ve bu savunmadaki eksikliklerini ö renmektir. Rahipler Mariova’n n dört
taraftan ku4at ld takdirde yenilgiye u rayaca n söylerler. Bunun üzerine kad
Nahiye’deki di er Beyleri de ça rarak bir toplant yapar: “ Rahip k l ndaki Haci
Yane Mariova'da duyduklar n anlatt . Ayaklanmay te4vik edenlerin isimlerini söyle-
di, özellikle savunmalar n n zay f noktas n da vurgulad - dört tarafl bir ku4atma.

“Demek öyle ? dedi kad .... Çiftliklerdeki tüm Müslümanlar ça r p yard m etme-
lerini isteyece im. Ve bu ayaklanmalara bir nokta koyal m ki, bu gavurlar bir daha
bize gülmesinler...”142

Böylece uzun aylar süren haz rl klardan sonra kad ve ona yard mc olan di er
Türk beyleri Mariova’ya sald racaklar gün olarak Hiristiyanlar' n Paskalya Bayram n
seçerler. Ve yüzlerce askerîn, kâhyan n, bölükba4 n n, seymenin, haraminin kat ld
bir orduyla Mariova'ya sald r rlar. Girdikleri köyleri yakarak, Makedon köylülerini
öldürürler.

Bölgedeki ba ms zl n eleba4lar olan Papaz Yakov, Angâ'n n babas Trayko,


nmay
ba4ar rlar. Türk aske-
karde4i, Yovan, ve e4i köyündeki Pe4ta Kalesine s
rînin yüksek bir tepede bulunan kaleye ç kmas ise olanaks zd r:
“Türk A alar kaleye ilk olarak 500–600 ki4iyle sald rd lar. <plerle
duvarlara

141. <b., 77.


142. <b., 124.

77
ç k p içeri girmeye çal 4t lar. Fakat oradan gelen kur4unlar bu
Müslümanlar kâhinlerinin yan na gönderdiler... <kinci sald r y daha
çok askerle yapt lar. Yine ba4aramad lar. Üçüncü sefer yanlar nda
olan tüm askerlerle sald rd lar ve kaledeki silâhlardan ç kan kur4unlar
kimsenin yüksek kaleden içeriye girmesine izin vermiyordu... Kalenin
d 4 nda yakalan p elleri ba lanan ya4l lar , askerler, kaleye yakla4t ra-
rak, içinde bulunan Hristiyanlar’ n görecekleri bir yere getirip orada
eziyet ediyorlard . Bu 4ekilde içerdeki devrimcilerin teslim olacaklar -
na inan yorlard ... Hatta kad bir ara kalenin içinde bulunan Papaz
Yakov’la konu4tu ve Papaz “Türk’e teslim olunmaz” mesaj n verdi:
“Biz bir tuzak içindeyiz, bizi yakalay n, derimizi yüzün, yak n ama
kendimiz hiçbir 4ekilde size teslim olmayaca z...”143

Çaresiz kalan kad yeniden kendilerini rahip olarak tan tan iki Makedon hac s n
araya koyar ve onlardan yine rahip olarak kaleye girmelerini ister. Rahiplerin din
adam olmalar na güvenen kale içindeki Makedonlar onlar yanlar na almay kabul
ederler. Yapt klar uzun sohbetten sonra rahiplere kalenin içinde akan suyun kesil-
mesi durumunda teslim olmak zorunda kalacaklar n ve suyun geldi i kayna n nerde
bulundu u konusunda da bilgi verirler.

Rahipler bu bilgileri ald ktan sonra kad n n yan na gelerek durumu anlat rlar ve
bunun üzerine kad kaleye akan suyun kayna n kapatarak, susuzlu a dayanamayan
halk n teslim olmas n sa lar. <lk olarak halk n öncüsü durumunda bulunan Papaz
Yakov ve Angâ’n n babas teslim olur. Kad her ikisini köyün merkezinde diri diri
yakmaya karar verir: “Kad sadece bir ortaça insan nda olabilecek sinsilik ve gururla
onlara yakla4t :...E, e, e papaz efendi! Ne dü4ünüyorsun? Osmanl <mparatorlu u
ortas nda bir gâvur-papaz devleti mi kurmak istemi4tin? Bir ay gibi ba lad klar bu
zincirli halinle nereye gideceksin? Cesedini köpekler yiyecek 4imdi... Aralar nda
Angâ’y da görünce ona yakla4arak sordu: Türkle4mek ister misin, kar4 l nda baban
ve papaz ölmeyecek? Angâ kararl yd HAYIR ve Y<NE HAYIR! Her istedi ini yapabi-
lirsin sadece bunu yapamazs n!... Öyleyse ba4layal m dedi kad ... Papaz ve Trayko’nun
bo azlar nda bile prangalar vard ... Bir anda seymenler her ikisinin üzerlerinde olan
e4yalar y rtarak, birini ba4 ndan, di erini ayaklar ndan tutarak yak lan ate4in ortas -
na att lar...”144

Geri kalan isyanc lar kad n n emriyle <stanbul’a gönderilirler. <çlerinde Angâ’n n
da bulundu u bu 12 ki4i uzun ve zd rapl bir yolculuktan sonra

143. <b., 132.


144. <b., 162–166.

78
<stanbul’a gelir. Padi4ah’ n adaletine inanan bu isyanc lar ceza-
land r lmak amac yla getirildikleri <stanbul’da, Padi4ah’a ç k p do ru-
lar anlatmak için dua ederler.

<stanbul’da ise Kanunî Sultan Süleyman ölmü4tür. Yerine o lu


II.Selim gelmi4tir. <çkiye ve kad na dü4kün olan II.Selim bütün devlet
i4lerini Ba4vezir Sokollu Mehmet Pa4a’ya devretmi4tir. Mariova’dan
getirilen isyanc lar da böylece Sokollu’ya götürülür. Sokollu ise bu
olay yard mc s Arslan’a devreder. Arslan y llar önce Pirlepe pazar n-
dan kaç r lan Mariova’l Angele’dir. <stanbul’da bir Yeniçeri olarak
yeti4tirilmi4 ve Arslan ismiyle 24 ya4 na gelmi4, Vezir Sokollu Mehmet
Pa4a’n n Yeniçeri A al ’na kadar yükselmi4tir.

Arslan ilgilenmesi gereken Marioval lar’ kabul etti inde hemen Angâ’y tan r: “—
Arslan Angâ’ya dikkatl ca bakt , heyecan ndan yerinde duram yordu. Angâ? Sen mi-
sin yoksa? Angâ bu güçlü Türk’e bakmaya cesaret etti ve kar4 s nda öz karde4ini gö-
rünce inanamad . A z n açarak karde4ine do ru gitti. An... An... A... ngele karde-
4im!.. Ne i4in var burda! <yi misin?... Gâvur dilinde yürütülen sohbetle Angele onlara
moral verdi...”145

Böylece Arslan, Vezirle beraber hem4erilerine yard mc olur ve Mara Sultan’dan


miras kalan Mariova Bölgesi’nin ba ms zl n n devam edilmesine karar verilir.

Ki<iler

Eserde ki4iler Kad Arslan Bey, Angele, Sokollu Mehmet Pa4a, Angâ ve babas
vard r. Ki4ilerin hepsi birer tip olarak ele al nm 4t r.

Kad Arslan Bey

Arslan Bey k rk, k rk be4 ya4 nda düzgün bir fizi e sahiptir. Kara gözlü, az beyaz-
lanm 4 sakal ve saçlar , uzun b y klar geni4 al n ve omuzlar , biraz k sa boynu ile oto-
riter bir görünü4e sahiptir. Her zaman pahal k yafet, ba4 nda büyük türban ve belin-
de gümü4 silâh yla dola4 r.

Kad Arslan Bey eserdeki olaylar ba4latan ki4idir. Eser boyunca hiçbir olumlu
yönü göze çarpmaz. Pirlepe pazar nda Makedon çocuklar n zorla al p <stanbul’a gö-
türmesiyle ki4ili indeki olumsuzlu un ilk örne ini sergilemi4 olur. Çocuklar n ve aile-
lerinin ç l klar ve ac lar kar4 s nda hiçbir tepki göstermeden

145. <b., 192.

79
bir an önce Hristiyan çocuklar n n toplan p <stanbul’da Padi4ah’a
gönderilmelerinde acele eder. Onun için bu çocuklar n hangi duygular
içinde olduklar önemli de ildir. O bu olay Padi4aha te4ekkürünü ifa-
de etmek için yapar. Kendisini kad tayin eden Kanunî Sultan Süley-
man’a vefa borcu ve bir hediye olarak bu çocuklar göndermeye karar
verir: “Ma4allah, ma4allah, ma4allah! Dün iyi ava dü4tük. Padi4ah’
memnun edece iz in4allah... Bunlar bildi i 4ekilde yontsun. Yontul-
mak istemeyenin sat r ba4 na gelir...”146

Kad n n ne derece duygusuz oldu u eserin ilk sayfalar nda görülür. Eserin deva-
m nda geli4en olaylarda görevi ve dini suistimal eden özellikleri de göze çarpar. Bir
zamanlar Mara Sultan vas tas yla <mparatorluk taraf ndan ba ms zl k verilen
Mariova’n n bu durumunu ö renince bildi i yöntemlerle bölgeye sald rmay dü4ünür:
“Köylerdeki o gâvurlar toplayaca z ve hepsine önce iyi bir dayak ataca z. Böylece
onlar <slâm Dini hakimiyetinde ya4aman n ne oldu unu görecekler. Daha sonra ise
ellerindeki para ve hayvanlar ve birer iki4er güzel gâvur k z seçip alaca z. Bu arada
Padi4ah’a göndermek için sa l kl çocuklar da seçece iz...”147

Mariova bölgesinin ba ms zl na dair tapular n oldu unu duyunca,


Marioval lar sarfetti i birkaç iyi sözle kand r p tapular al p y rtacak kadar kurnaz bir
tiptir.

Kurnazl yan nda bir di er olumsuz özelli i sadist olmas d r. <nsanlar , tek ka-
nun olarak kabul etti i kitaba (Kur’an‘ Kerim’e) göre cezaland r r. Cezaland r rken
insan ürperten yöntemlere ba4vurmaktan da çekinmez. Örne in Marioval isyanc la-
r n ba4 nda bulunan Papaz Yakov’la Angâ’n n babas Trayko’yu yakalad ktan sonra
onlara nas l bir ceza verebilir diye dü4ünür: “Al nlar na bir kur4un mu s ksam - hay r
bu hafif bir ceza olur. Gözlerini kapat p kur4un geldikten hemen sonra ölecekler. Ha-
y r, hay r! Daha kötü ve korkunç bir ceza olmal ! Ba4lar n kessem - yine ayn ! Canl
canl kaz a geçirsem nas l olur?...”148

Nihayet yakalad eleba4 lar ate4te yakmaya karar verir. Bu ürpertici manzaray
seyretmekten de büyük bir zevk duyar. Fakat Mariova olay <stanbul’da
Sokollu Mehmet Pa4a, dolay s yla Angele-Arslan’a intikal ettikten
sonra ve Angele <mparatorluk için de bir yüz karas olan Kad Arslan
Bey’i cezaland rmadan, kendi eceliyle ölür.

146. <b., 17–18


147. <b., 34.
148. <b., 161.

80
Kad Arslan Bey sergiledi i cahil, duygusuz, özellikle
Hristiyanlar’a kar4 kötü niyetli tav rlar yla onlar en kötü 4ekilde ce-
zaland rmaktan çekinmeyen; ayr ca görevini ve <slâm Dini’ni
suistimal eden ki4ili iyle olumsuz bir tip örne ini verir.

Angele (Arslan)

Angele dokuz ya4 ndayken Mariova’dan dedesiyle gitti i Pirlepe pazar nda kad
taraf ndan zorla al n p <stanbul’a götürülmü4 ve bir Yeniçeri olarak yeti4tirilmi4tir.
Ak ll , disiplinli ve Belgrad yak nlar nda yürüttü ü sava4larda gösterdi i cesaretten
dolay Sokollu Mehmet Pa4a’n n himayesine al narak Yeniçeri A al na getirilmi4tir.

Yeniçeri Oca ’nda ö rencileri taraf ndan Hristiyanlar’dan nefret eden bir Türk
olarak bilinir: “Rumeli Beylerbey’i Sokollu’nun yan nda çal 4an Arslan “acemi o lan-
lar ” yeti4tiriyordu. Onlara gâvurlardan nefret etmeleri gerekti ini, öbür dünyada Hz.
Muhammed’in yan na gittiklerinde kendilerine iyi bir yer sa lamak ve bu dünyada
Padi4ah’ n güvenini kazanmak için çok gavur öldürmelerinin 4art oldu unu vurgulu-
yordu.”149

Ancak yazar n Angele tipinin özelliklerini anlat rken fark nda olmadan tezatl bil-
giler verdi i anla4 l r. Çünkü Angele’yi tipik bir Türk olarak verir ki bunu anlat rken
Türk kelimesini kötülüklerin bir sembolü olarak kullan r. Di er yandan Angele bir
Yeniçeri olarak yeti4mesine ra men hiçbir zaman geldi i yeri ve mensubiyetini
unutmayan biridir. Hatta, büyük vezir Sokollu Mehmet Pa4a ile aralar nda Slavca
konu4tuklar da vurgulan r. Ayr ca yazar Angele’nin Marioval lar’a yard m etmesiyle
ondaki Makedonlu u belirtir.

Eserdeki Angele tipinin bu anlat lan özelliklerinden dolay yazar n tezatlar ndan
olu4an yorumlar n neticesinde bir Yeniçeri’den çok bir Makedon olarak verildi i so-
nucuna var labilir. Bu yönde yazar, eserin son cümlesinde de Sokullu Mehmet Pa-
4a’n n S rp oldu unu söylemekle,asl nda, zorla Türkle4tirilmi4 Hristiyanlar’ n insanc l
yönlerini ta4 d klar Hristiyan kan na ba lamaktad r.

Yazar Angele-Arslan tipiyle cesur, dürüst, son derece disiplinli ve bu


özellikle-
rinden dolay <mparatorluk’ta belirli bir konuma gelmi4, böyle bir ko-
numda bulunmas na ra men geçmi4ini unutmayan, ona sahip ç kan
bir Makedon genci örne ini verir.

149. <b., 109.

81
Angâ

Marioval Trayko Sirmen’in k z olan Angâ, Angele’nin ikizidir.


Esmer ve çok güzel olan Angâ t pk karde4i gibi çok ak ll , çal 4kan,
cesur ve dini ile milliyetine son derece ba l genç bir Makedon k z d r.

Marioval lar’dan vergi toplamaya gelen kad Angâ’n n güzelli inden etkilenince
onu zorla haremine götürür. Amac di er Makedon k zlar gibi onu da Türkle4tirerek
han m yapmakt r. Ancak Angâ tipinin en belirgin özelli i olan dini ve millî sevdas
hareme kaç r lmas nda ön plana ç kar. Çok fakir bir ortamdan çok zengin bir ortama
gelen Angâ k sa bir zaman bunun 4a4k nl n ya4ar ancak, bu ortam onun kendi gele-
neklerine daha çok ba lanmas n sa lar. Kad n n Angâ’ya ald pahal hediyeler,
sundu u lüks ya4am ve tatl sözler hiçbir 4ekilde etkili olmaz.

Kad n n onu Türk han m yapma srarlar na her seferinde red cevap verir: “Gâvûr
do mu4um ve gâvûr olarak ölürüm. Ba4 m veririm ama dinimi asla de i4tirmem....
ölebilirim ama Türkle4ip onun kad n olmam. Böylece ruhumu kurtarm 4 olu-
rum...”150Bu sözlerden Angâ’n n gururlu oldu u kadar, dinine ve milliyetine ba l l
da görülür.

Kad n n kendisine yapt bask lara hiç korkmadan kar4 ç kan Angâ haremde ge-
çirdi i bir y ldan sonra bir gece karde4i ve sevgilisi Stoyan taraf ndan kaç r l r. Daha
sonra Stoyan’la evlenerek üç çocu u olur.

Angâ’n n önemli bir di er özelli i mücadeleci ve cesur olmas d r. Mariova da-


vas nda her zaman ön s ralarda yer al r, uzun y llar süren çat 4malardan sonra Türk-
ler taraf ndan ku4at lan kalenin içindeki isyanc lar aras nda o da vard r ve isyan so-
nucunda teslim oldu u zaman yeniden kad ile kar4 la4 nca onun kararl l bir daha
göze çarpar. Kad Angâ’n n Türk olmas kar4 l nda isyanc lar serbest b rakaca n
söyledi inde, o bunu asla yapmayaca n yeniden vurgular.

Angâ eser boyunca çok görünmese de belli olaylarda Makedon k zlar na örnek
te4kil edecek cesur, kararl , gururlu, mücadeleci ve hepsinden önemli dinine ve
milliyetine ba l olan özellikleriyle anlat l r.
Türkler
Stale Popov eserde Türkleri oldukça olumsuz yönleriyle anlatm 4-
t r.

150. <b., 68–74.

82
Anlat rken iyi ve kötü Türk ayr m yapmadan Türkler’in tamam na
ayn aç dan bakm 4t r.
Bu olumsuz örneklerin ba4 nda Pirlepe’deki pazar yerinde Make-
don çocuklar n n zorla al n p Yeniçeri olmak üzere <stanbul’a götü-
rülmeleri gelir. Davran 4lar yla ba4ta kad olmak üzere, Makedon ço-
cuklar n n kaç r lmas n sa layan seymenlerin son derece cahil ve in-
safs z olduklar anlat l r.
<nsafs zl k ve ayr ca ahlaks zl k Pirlepe çevresinde çiftlik sahibi Türk beyle-
rinde de görülür. Kad Mariova sald r s nda bu beylerden yard m istedi inde her
Türk beyi yapaca bir kötülük ve ahlaks zl kla sald r lara kat lmay dü4ünür: “Bi-
rileri o insanlar n paralar n almak istiyordu, di erlerine koyun, inek ve at gere-
kiyordu, gençler genç Mariova k zlar n .... ve hepsi hiçbir i4e yaramayan ya4l , ba-
yan ve çocuklar bo azlamak için haz rlan yordu... daha çok gavur kesmek için
b çaklar n bilediler, böylece Peygamberin yan na gittiklerinde Muhammed, gâ-
vûrlar kestikleri için onlar mükâfatland racakt ...”151

S ras yla ya malad klar Hristiyan köylerindeki insanlara sald r lar n da yazar
“hayvanca” olarak niteler: “Koyun sürüsünü gören kurtlar gibi di4lerini g c rdat yor-
lard . <4tahlar aç ld ... Böylece ünlü ortaça zulümü olarak bilinen katliamlar ba4la-
d .”152

Eserin baz bölümlerinde bask ve kötülükleri sadece Türk yetkililerin de il, on-
larla birlikte oradaki Türk halk n n yapt da anlat l r. Örne in kad n n kona na
giden Mariova’l lar oradan ayr lmak istemeyince bütün Türkler ellerinde tabanca,
balta ve di er silahlarla Hristiyanlar’ n bulunduklar kona a giderler: “...hatta elle-
rinde ta4larla köylülere sald rd lar ve korkunç ç l klar duyuluyordu: Vur, kes, öl-
dür!”153

Mariova isyanc lar n n eleba4 lar olan Papaz ve Angâ’n n babas n n ate4te yak l-
mas kararla4t r l nca , Türk ahalisi onlar n ölümünü h zland rmak için ellerinde
odunlarla gelip, ate4in bir an önce yak lmas nda katk da bulunmak ister ve o an gelin-
ce çok sevinirler: “Gâvurlar ate4te görmek istiyoruz! Bu pislerin, haramilerin k zar-
t lm 4 bedenlerini görmeeek istiyoruz!”154

Ayr ca bu durumda <slâm Dini temsilcisi olan imam n sergiledi i olumsuz tav r
4a4 rt c d r. Hristiyanlar’a eziyet etmekten zevk alan imam iki Mariova’l

151. <b., 36.


152. <b., 38–44.
153. <b., 53.
154. <b., 163.

83
isyanc n n yak laca ate4i yakma 4erefinin kendisine verilmesin-
den büyük gurur duyar: “... Ba4 n göklere kald rarak bir 4eyler m r l-
dand . Mutlaka bu iki gavurun kafas n Peygamber’in mihrab na sun-
du u için ve Hz. Muhammed’in kendisini bu görevle 4ereflendirdi i
için O’na dualar okuyordu.”155

Yazar bu örne i ilkel bir dinin ilkel temsilcisi olarak niteler.

Yine cezaland r lmak için <stanbul’a götürülen isyanc lar, Türk mahallelerinden
geçerken,Türkler küfrederek, onlar ta4larlar. Dolay s yla eserde Türk ahalisi yönetici-
lerin yan nda olan ve onlar kadar cahil, insafs z, Hristiyan dü4man d r.

Eserde iyi denilebilecek sadece iki Türk vard r. Bu iki Türk’ün de iyi olmalar on-
lar n Hristiyan kan ta4 malar ndan kaynaklan r. Bunlardan biri Sokollu Mehmet
Pa4a, di eri ise Arslan’d r.

Slav kökenli olan Sokollu Mehmet Pa4a, Mariova’l hem4erileriyle ilgilenen bir
devlet büyü üdür. O yakalanan Mariova isyanc lar n serbest b rakarak, Mariova’da
ya4ayan Makedonlar’a Mara Sultan döneminde sahip olduklar hak ve hürriyetlerini
iâde eder. Ayr ca yazar Sokollu’nun Ortodoks Kilisesi’ne yapt maddî ve manevî
yard mlar da anlat rken, O’nu Slav Devleti kurmak isteyen büyük bir devlet adam
olarak göstermi4tir.156

K sacas Stale Popov bu romanda Türkler’i hep olumsuz tav rlar yla anlat rken,
onlar n ilkel, h rs z, cahil, insafs z ve Hristiyanlar’dan nefret ettiklerini vurgular.

Zaman ve Mekân

Eserde zaman olarak Osmanl dönemi vard r. Olaylar n gerçekle4ti i zaman n


ba4lang c 1549 y l d r. Osmanl tarihinde XVI. yüzy l Balkanlar’ n tamam n n fethe-
dildi i bir dönem olarak bilinmektedir. Ancak eserde gerçekle4en olaylar n zaman
Türk askerînin ve Türk halk n n Hristiyanlar’a uygulad klar çe4itli bask lar n ve
Türk-Hristiyan nefretinin simgesi olarak verilmi4tir.

155. <b., 162.


156. D % ), ( .– . 1970, 368.

84
Romanda olaylar 17 y l gibi bir zaman kapsar. Pirlepe Pazar ’nda
6-7 ya4lar ndaki Angele’nin kaç r lmas yla ba4layan olaylar onun Ye-
niçeri A as olup 24 ya4 na gelmesiyle sonuçlan r.

Eserde mekân tasvirine az yer verilirken, belirli ortamlar Makedon


ve Türkler’in sosyal durumlar n ifade ederler. Yazar bu iki unsur ara-
s ndaki sosyal fark ifade etmek için kad n n kona ndaki bir oday ve
Makedon köylüsünün tahta üzerindeki y rt k hal larla süslü odalar n n
tasvirini yapar.

Bat Makedonya’n n Pirlepe kasabas , olaylar n ba4lad Mariova


köyleri olaylar n geli4ti i <stanbul ise olaylar n sonuçland mekân-
d r.

Ayr ca eserin ilk sayfalar nda Mariova köylerinin verimli toprakla-


r , a açlarla zengin ovalar ve bu ovalarda yap lm 4 toprak evleri, hu-
zuru ve mutlulu u simgeleyen mekân olarak anlat l r.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Bir köy yazar olarak bilinen Stale Popov eserde olaylar oldukça k sa fakat canl
cümlelerle anlatm 4t r. Üslûbundaki subjektiflik özellikle Türkler’in yapt klar baz
kötülüklerde göze çarpar. Ancak Kale4 Angâ157 ba4l kl bu roman n ilk yar s nda olay-
lar fevkalade canl bir 4ekilde anlatan Popov, roman n ikinci bölümünde bu aç dan
pek ba4ar l say lmaz. Baz olaylar tarih dersi kitab nda anlat r gibi anlatm 4t r. Ör-
ne in, Sokollu Mehmet Pa4a’n n çocuklu unu, “kan vergisi” olarak al n p <stanbul’a
götürülmesini, Yeniçeri Oca ’ndaki e itimini anlatt gibi.

Di er Makedon yazarlar nda oldu u gibi Stale Popov da çok say da Türkçe keli-
melerle zengin bir Makedonca kullanm 4t r. Zaman zaman Türk atasözleri de kul-
lanm 4t r. “Kay ima sila nema pravdina” (Gücün oldu u yerde adalet yoktur) Bu ata-
sözünü Türkler’in güçlü ve adaletsiz olduklar n göstermek için kullanm 4t r.

Romanda en çok kullan lan Türkçe kelimeler 4unlard r:

157. Bu konu hakk nda bir Makedon türküsü de vard r. Bu türküde Kale4 Angâ Türkle4mek ve
Müslümanla4mak istemeyen büyük bir Makedon kad n kahraman olarak gösterilmektedir.

85
aber <haber baca

aga <a a baegi < baya

agalar < a alar bak, bak

acamioglan < acemio lan bak4i4 < bah4i4

acamiya < acemi ba4çau4 < ba4çavu4

adet < âdet ba4ibozuk < ba4 bozuk

aferim < afferin bayram

air < hay r beg < be , bey

airliya < hay rl begler < be ler, bey-


ler
ak4am
beglerbeg <be lerbe ,
alah < Allah
beylerbeyi
ala4veri4 < al 4veri4
beglik <
alaturka be lik,beylik
anama < han m belkim < belki
anasana < anas na bendisa < be endi
araç < haraç beraat
aramba4a < haramba4 berat
arslan beriket < bereket
asker bezbeli < bezbelli
a4kolsun borçi < borçludur
at buluk < bölük
Atpazar bulukba4a < bölükba4
avur < ah r bulukba4iya < bölükba4
azno < hazine canam < can m
baba canum < can m

86
cefa fayde < fayda
ceza fazla
cumle < cümle ferman
çau4 < çavu4 galati < galat
çerçevina < çerçeve gâur < gâvur
çe4it gavaz
çifçiya < çiftçi gayret
çiflig < çiftlik gro4 < kuru4
damazluk < damazl k gurabiya < kurabiye
dekika < dakika gurultiya < gürültü
demek hanuma < han m
dervi4 hanuma < han m
divan irlam < <slâm
dolum < dönüm ibrik
domazlak < damazl k iç < hiç
domus < domuz imam
dunyalak < dünyal k insan
edepsuz < edepsiz isav < insaf
efendiler izin
efendiya < efendi kaya < kâhya
elbete < elbette kaza < kaza
ergele < hergele kebap < kebab
esnaf < esnaf kabul
evet kaçak
evnuh kadana < kad n

87
kadi baba < kad baba ma4ala < ma4allah
kadilak < kad l k mezliç < meclis
kadiya < kad milet < millet
kale minder < minderlik
kale4 minderlak < minderlik
kalif < Halife mintan < gömlek
kandisa < kand muabet < muhabbet
kapandisa < kapand mudur < müdür
karaul < karakule muftiya < müftü
kasmet < k smet munasip < münas p
kaurin < gâvur muvlet < mühlet
keif < keyif nahiya < nahiye
kemer nerde < nerede
kenef oca < hoca
kerata oka < okka
k rcaali < K rcaali onba4iya < onba4
kitab ordiya < ordu
kocaba4iya < kocaba4 padi4ah
konak papaz
kos koca < koskoca pa4a
kostek < köstek pis
kubur posta
kurtuli < kurtuldu pusiya < pusu
marifet raat < rahat
mastraf < masraf raya < reaya

88
rezil tabur
sabanarolsun < sabahlar n tain < tay n
hay rl olsun
takam < tak m
sakma < s kma
temane < temenahas
salam < sa lam
teptil < tebdil
sancak
turban <
Sancakbey türbançatma
saray tuzluk
sardisan < sar lm 4 ulema < Ülema
saybiya < sahibi u4ak
saydisuva < say yor uygun
secade veresiya < veresiye
sefer vergiya < vergi
seir < sehir vezir
selâm vilâet < vilâyet
sermiya < sermaye yabanciya < yabanc
seymen yaniçar < yeniçeri
somun yaramaz
suba4a < süba4 yatagan < yata an
Sultan zabit
surat zaptiya < zapt
suriya < sürü zeman < zaman
sus ZOR < ZOR
4ever < +evval
4eytan
tabiet < tabiyat, huy

89
BO@KO
BO@KO SMAKOSK 158 : J VOTOT ZANAET NAYTEJOK

(HAYAT EN ZOR ZANAATTIR)

Konu

Lütfü ve Zübeyde Do an ailesinin Türkler taraf ndan yak lan bir


Makedon köyünde bulduklar Gligur ad nda bir Hristiyan çocu unu
evlât edinmeleri, ho4görüleri sayesinde onu bir Hristiyan olarak yeti4-
tirmeleri; bundan dolay çevrelerinden gelen bask lar ve bu yöndeki
mücadeleleri eserin esas konusudur.

Ayr ca eserde yan konu olarak Türk-Makedon halk n n, dolay s yla


Müslüman-Hristiyan ili4kileri, Osmanl idaresi ve Türk halk n n uygu-
lad bask lar, özellikle Do an ailesi d 4 ndaki Türkler’in Hristiyan
Makedonlar’a kar4 olan dü4manca duygular da i4lenir.

Özet

Lütfü ve Zübeyde Do an Pirlepe’nin ileri gelen Türk ailelerindendir. Yedi y l evli


olmalar na ra men çocuk sahibi olamam 4lard r. Zübeyde’nin srarlar na ra men
kuma getirmek istemeyen Lütfü, Türkler aras nda çok iyi ve dindar biri olarak bilin-
mektedir.

Eser Lütfü ve Zübeyde’nin ermi4 oldu u söylenen bir rahibin kald manast ra
dua etmek için gitmeleriyle ba4lar. Çok dindar olan Zübeyde ve Lütfü Do an çifti için
bir kilise veya manast rda dua etmenin bir mahzuru yoktur. Çünkü onlara göre bu
ibadethaneler Allah’a dua etmek için yap lan yerlerdir. <badet edilecek mabedin câmi
veya kilise olmas onlar için önemli de ildir. Do an çiftinin dünyaya ve her 4eye bak 4
aç lar ndaki farkl l k, zenginlik ve ho4görü eserin daha ilk sayfalar nda göze çarpar.
Eser boyunca onlar olaylara hep bu aç dan bakarlar.

ve Zübeyde,
Ermi4 rahibin bulundu u manast ra gitmek için yola ç kan Lütfü
yolda vergi toplay c s Sinan Efendi Prevane ile kar4 la4 rlar. Sinan
Efendi okuyucuya Makedon reayas n n sosyal durumu, Osmanl aske-

158. 1938 Debre do umlu, Üsküp “Kiril ve Metodiy” Üniversitesi Filoloji Fakültesi, Yugoslav
Edebiyatlar Bölümü mezunu, halen Üsküp radyo ve televiziyonunda gazeteci olarak
çal4maktad r. Genellikle çocuk edebiyat alan nda eserler yazmaktad r:Çocuk 4iirleri -
“Mayski znonçinya”(May s Zilleri), “Slikiçki i Zborçinya” (Resimcikler ve Kelimeler); Ro-
manlar – “Golemi i Mali” (Büyük ve Küçükler), “Polna Meseçina” (Dolunay), “Yulskiot
Dnevnik” (Temmuz Günlü ü) vb.

90
rinin bask s ve ahlaks z yakla4 m ile ilgili bilgi verir: “Podles’teki rea-
ya ile ne yapaca m bilmiyorum, harac n ödeyemiyor. Bütün yaz ça-
l 4maktan öldüler, hamile kad nlar n her ikincisi ölü bebek do urdu,
hasta erkekler ise tarlalarda çal 4mak zorundayd lar. Geri kalanlar
da lara ç k p e4k yal a ba4lad lar. Podles’e giriyorum ama sanki ken-
di mezar ma giriyormu4um gibime geliyor!”159

Sinan Efendi Türk zaptiyeleri hakk ndaki görü4lerini ifade ederken onlardan
utand n söylemekten çekinmez: “Ben vergiyi toplay p toplayamad m dü4ünür-
ken onlar ak4am yeme inde yiyecekleri pi4mi4 tavuklar ve yemekten sonra kullana-
caklar k z ve gelinleri dü4ünüyorlar. Devleti, her zaman, onu korumakla görevlendi-
rilenler y kar!”

Zaptiyelerin ne derece güvensiz devlet görevlileri oldu unu Lütfü’ye 4öyle ifade
eder: “Manast ra giderken sizi korumak için bu zaptiyeleri görevlendirirdim ama inan
ki onlardan daha çok korkuyorum. Çünkü seni öldürüp,e4ine sald rabilirler.”160

Böylece yazar eserin daha ilk sayfalar nda Makedon halk n n sosyo-ekonomik du-
rumu ve Osmanl lar’ n bask lar hakk nda örneklerle bilgi verir.

Bir da da bulunan manast rda dua edip ermi4 rahiple sohbet ettikten sonra geri-
ye dönen Lütfü ve Zübeyde Türk askerleri taraf ndan yak lan Podles Köyü’nden ge-
çerler. Gördükleri manzara kar4 s nda çok üzülen Lütfü ve Zübeyde, tesadüfen bir
çocu un a lay 4 n duyarlar: “Be4 ya4 nda çaresiz, çamur ve açl k içinde, canl dan çok
ölüyü an msatan küçücük bir çocuk. Zübeyde gözlerine bakt ve ilk defa annelik duy-
gusunu hissetti... çocuk o zaman gözlerini açt ve Zübeyde’ye anne dedi...”161

Küller içinde bulduklar Gligur, yang ndan kurtulan tek canl var-
l kt r. Bu olaydan çok etkilenen Lütfü ve Zübeyde, Gligur’u evlât
edinmeye karar verirler: “Zübeyde, bu çocuk art k bizimdir. Allah bu-
nu bize nasip etti... Lütfü Do an çamurlar içinde ölmek üzere olan
çocu u ald ve gökyüzünü sanki elinde tutuyormu4 gibi hissetti...”162

Böylece Do an çifti yanlar na almaya karar verdikleri Gligur’u sa-


hip olduklar geni4 ve zengin dünya görü4leri sayesinde, mensup ol-
du u din-

159. ^ ,M . ,% 1993, 12.


160. <bidem, 13.
161. <bid., 23–24.
162. <b., 24.

91
Hristiyanl k yönünde yeti4tirmeye karar verirler. Allah’ n bir hedi-
yesi olarak gördükleri Gligur’u kendilerinin mensup olduklar <slam
Dini yerine ait oldu u Hristiyan dinine göre yeti4tirmekte kararl d r-
lar.

Romanda olaylar Gligur’un bu Türk ailesi taraf ndan sahiplenme-


siyle ba4lar.

Lütfü ve Zübeyde’nin Gligur’u evlât edinmelerine ilk tepki Lüt-


fü’nün annesi Raziye Han m’dan gelir: “<smini de i4tirmeyecek mi-
yiz?.. Onu, çocu un olarak görmek istiyorsun, fakat bu dinsiz bir ço-
cuk! Büyüyünce ne olacak peki? Evden ç kt n zda biriniz câmiye,
biriniz kiliseye mi gideceksiniz?..

Lütfü: Ne ismini ne de dinini de i4tirece iz!.. Onu oldu u gibi yeti4tirmek için
kurtard k. Birini kurtar p, ait oldu u özelliklerle ya4amas na izin vermezsek demek ki
onu kurtarmam 4 z?”163

Böylece hem Müslümanlar hem Hristiyanlar aras nda kar4 l kl suçlamalar ba4-
lar: “Hristiyanlar Lütfü Do an’ n bir Hristiyan çocu u ald ve en k sa zamanda
Türkle4tirece i’ni konu4urken, Türkler ise Lütfü Do an’ n karde4inin müftü olmas na
ra men, bir aya n n kilisede oldu unu ve varis olarak bir Hristiyan b rakaca n ko-
nu4uyordu.”164

Kula na gelen bu konu4malar önemsemeyen Lütfü Do an Hz. <sa’n n do um


günü olan “Bogoroditsa”da o lu Gligur’u kiliseye götürüp kendisi d 4arda bekler. Kili-
sedeki Hristiyanlar bu olay büyük bir 4a4k nl kla izlerken bir süre sonra Pirlepe’nin
ileri gelen Türkleri de tepkilerini ifade ederler: “Art k kimse senin okuluna çocuk
göndermeyecek... ve sen câmiye girdi in zaman herkes d 4ar ç kacak... Bizim olan ve
en do ru olan Türk Dinini ona vermekle haks zl k m edeceksin?.. Bu çocu u kiliseye
göndermen hepimizi rahats z ediyor!”

Bu tepkilere kad da kat l r ve daha ileri giderek Lütfü Do an’ bu topraklar


terketmedi i takdirde kendisinin ve “4eytan” olarak nitelendirdi i Hristiyan o lunun
ba4 na geleceklerden Türkler’in sorumlu olmayaca n söyler. Böylece tats z olaylar
geli4meye ba4lar ve çok geçmeden Gligur kaç r l r. Pirlepe kad s n n em-
riyle Gligur kaç r l p öldürülecektir. Fakat kaç ran iki Çerkez,
Gligur’un sevimlili ine k yam yarak onu Çingeneler’e verirler.

163. <b., 44.


164. <b., 44.

92
Gligur’un Çingeneler aras nda iki y l sürecek dilencilik günleri ba4-
lar. Kendisini hiç al 4 k olmad bir ortam n içinde bulur: “Gligur,
çaresizdir ve korkmu4tur. Etraf nda küçük Çingene çocuklar , ç plak
ayakl Çingene kad nlar dola4 yordu. Onu dilencili e haz rl yorlar-
d ...”165 Di er yandan babas n n da o lunu bulma mücadelesi ba4lar ve
Lütfü Do an’ n akl n kaç rd söylentileri bile ç kar. Buna çok üzülen
Hristiyanlar, Lütfü Do an’ n o lunu bulma mücadelesinde kendisine
yard mc olacaklar n söylerler: “Lütfü Efendi, aram zda anla4arak
sana yard m etmeye karar verdik, o lunun Hristiyan olmas bu kara-
r m z etkilemedi... Senin gibi insanlar n say s çok az oldu u için...”166

Yeni ortamda Gligur’a Gafur ismi verilir. Sa elinin parmaklar


yap 4t r larak, özürlü görünümü sa lan r ve böylece dilencili e ba4lar.

Bu arada Zübeyde Gligur’a çok benzeyen bir erkek çocu u dünyaya getirir. Fakat
Gani ad n verdikleri bu çocuklar n n varl Do an ailesi için çok önemli de ildir.
Onlar n as l mutluluk kaynaklar aray p bulamad klar Gligurdur. Bir akrabas n n
ziyaretine giden Lütfü Efendi bu konudaki duygular n çekinmeden söyler: “Kalp bi-
rinin girip birinin ç kaca bir han de ildir. <lkinin girdi i ve onun izniyle bir ikincisi-
nin al naca bir evdir. Gligur’un varl hâlâ Gani’nin kalbime yerle4mesine izin ver-
miyor. Gligur’u bulamazsam, Gani kalbimin d 4 nda kalacak!”167

Bu sözleri söyledikten k sa bir süre sonra Lütfü Efendi’nin akrabas n dilenci Çin-
geneler ziyaret ederler ve aralar nda Gligur da vard r. Böylece babas hiç beklemedi i
bir anda çocu una kavu4ur. Fakat Gligur’un aileye dönmesiyle Türkler yeniden hu-
zursuzluk ç kararak bu sefer Do an ailesinin evini ate4e verirler ve Lütfü Do an, e4i
ve iki çocu uyla beraber arkada4 Celadin Mente4’in evine s n r. Bir süre sonra
Celadin Mente4’in ma azas nda çal 4an Türkler patronlar n n Lütfü Do an gibi birine
sahip ç kt için, tepki olarak i4 yerlerine gelmemeye ba4larlar. Çok geçmeden Serez
Kaymakam Ramazan Alt parmak’ n emriyle Celadin Mente4’in önce i4 yeri sonra evi
yak l r. Lütfü Do an ise yine Kaymakam’ n emriyle sürgüne gönderilir. Kaymakam
Lütfü’nün e4i ve sonradan do an iki o lunu, Abdullah ad nda silâh yapan birine
verir. +eytan lakab yla adland rd Gligur Do an’ ise bir manast rda-
ki iki rahibe verir.

165. <b., 61.


166. <b., 59.
167. <b., 71.

93
Lütfü Do an’ sürgüne gönderirken söyledi i sözler ilginçtir: “Bana 4ahsen hiçbir
4ey yapmad n ama o dinsiz piçi yan na almakla hepimizin
can na okudun! On-
dan önce ne güzel ya4 yorduk. Herkesin ne oldu u biliniyordu!.. Edir-
ne Hapisanesi sana göre uygun bir istirahat yeri olacak. Oray iyi bili-
yorum. Genç ya4lar mda dört y l orada kald m. Sadece ve sadece bir
Rum’u öldürdü üm için... <4te bu gibi haks zl klardan dolay bu gün-
lere geldik...”168

Gligur iki y l n yaln zl k içinde, can ndan çok sevdi i ailesinden uzakta, onlar n
özlemiyle geçirir. Nihayet manast rdaki iki rahibin izniyle oradan ayr larak babas n n
bulundu u Edirne Hapishanesi’ne gider. Yolda bir zamanlar verildi i Çingene aile-
sindeki ablas yla kar4 la4 r ve onun yard m yla babas n hapishaneden ç kar r.

Hapisaneden kurtard babas ile nihayet annesi ve iki karde4inin ya4ad klar
köye giderler. Fakat uzun y llar sonra birbirine kavu4an aile, bu mutluluklar n sürdü-
remeden Lütfü Do an ölür.

Lütfü Bey’in e4i Zübeyde Han m, Selânik Sancak Bey’inin yard m yla bir zaman-
lar al nan mallar na yeniden kavu4ur. Gligur’un iste iyle aile, Gligur’un do du u köy
Podles’i de sat n alarak oraya bir çiftlik kurmaya karar verir. Gligur ise babas Lütfü
Do an’ n mesle i olan ö retmenli e ba4lar ve aile böylece uzun zd rapl günlerden
sonra yeni bir hayata ba4lar.

Ki<iler

Romandaki ki4iler Türk, Makedon, Müslüman ve Hristiyand r. Farkl inançlar ve


kültürleri oldu u halde bu insanlar aras nda bir ba vard r.

Lütfü Do0an

Eserin as l kahramanlar ndan biri olan Lütfü Do an Pirlepe’nin soylu Türk ailele-
rindendir. Uzun boylu, sar 4 n, mavi gözlü, ileri görü4lü, okumu4 ve ünlü bir ö ret-
mendir. Edirne’nin ünlü hocalar ndan Latif Efendi Karda4’ n ö rencisiyken, ö ret-
meninin k z Zübeyde ile evlenerek Pirlepe’ye döner. Yedi y l geçmesine ra men ço-
cuklar olmayan Lütfü Bey, ailesi ve e4inin srarlar na ra men ikinci bir evlilik yap-
maz.

Lütfü Do an Bey, sad k bir e4, iyi bir Müslüman ve Türk, mükemmel bir baba
ve vatanda4 yönleriyle anlat l r.

168. <b., 96.

94
E4i Zübeyde’ye â4 k olan Lütfü Bey e4inin srarlar na ra men,
kendisine çocuk do urabilecek ba4ka bir kad n eve getirmeyi kesin-
likle reddeder. Ya4ad dönemde kuma getirme gelene i olmas na
ra men, o bu gelene e uymaz, çünkü dünyaya ve hayata bak 4 aç s
farkl d r. Lütfü Bey’in kendine göre bir tak m kurallar vard r ve bu
kurallara göre hayat n sürdürür. Eserde bu kurallardan dolay birçok
sorunla kar4 la4t da görülür. Fakat o hep ba l oldu u ve bildi i
gerçeklere göre hayat n sürdürür. Lütfü Bey’e göre e4inin yan na
ikinci bir e4 getirmek yanl 4t r, çünkü bu olay hem kendini hem Zü-
beyde Han m’ üzecektir. O’nun Allah’a inanc sonsuzdur ve günün
birinde çocuk sahibi olaca ndan kesinlikle emindir.

Lütfü Do an karakterinin en belirgin özelli i her konuda dürüst olmas ve ken-


dince do ru olan gerçekler u runda mücadele etmesidir. Özellikle Hristiyanlar’a kar4
olan ho4görüsü dikkat çeker. Lütfü Bey insanlar din ve rk özelliklerine göre de il,
onlara insan olduklar için büyük bir sevgiyle yakla4 r. <nsanlar ait olduklar dinden
çok insanl k vas flar na göre de erlendirir.

Evlât edindi i Hristiyan Gligur’u evine getirdikten sonra ailesinin Gligur ismini
de i4tirme konusundaki sorular na: “Ne ismi ne de dini de i4ecek! O’nu oldu u gibi
kalmas için kurtard k. E er buna izin vermezsek demek ki onu kurtarmam 4 z-
d r!”169diye cevap verir.

Lütfü Do an herkesin ait oldu u dini ve milli inançlar yla özgürce ya4amas ndan
yanad r. Kimsenin hiçbir 4ekilde inançlar ndan dolay bask görmesini istemez. Onun
mücadelelerinden biri de budur. Bireyin her konuda özgür olmas ndan yanad r. Nite-
kim bu görü4lerini evlât edindi i Gligur’un yeti4tirilmesinde sergiler. O, Gligur’u,
Hristiyan oldu unu bile bile sahiplenmi4tir. Amac çocu unun ait oldu u Hristiyan
inanc yla yeti4mesidir. Bu yöndeki sonsuz ho4görüsü herkesi 4a4 rt r.

Mükemmel bir baba olan Lütfü Bey, o lu Gligur’a Türk ve <slâm kültürünün ya-
n nda, Hristiyan kültürünü de ö retir ve her Hristiyan bayram nda onu kiliseye gön-
dermeyi ihmal etmez.

Lütfü Do an’ n bu özellikleri Türkler’in tepkisine neden olur ama o ölümüne ka-
dar hep bu yönde mücadele eder. Çünkü insanlar n din ve milliyetlerine bakmadan
ayn topraklarda hatta ayn evde ya4ayacaklar na inanan bir idealisttir. Türkler’in sert
tepkilerine: “<nsan olmam engelliyorsunuz!..

169. <b., 44.

95
Sizler gibi dü4ünmeyenlerin varolabilece i sizi rahats z ediyor.
Sizden farkl dü4ünüp ve yine Türk olmas sizi 4a4 rt yor. Ben 4öyle
dü4ünüyorum: “Sizler belki dünkü Türklersiniz, ama yar n n Türkleri
olamazs n z! Yar n n Türkleri Türkiye’yi zindana çevirmeyecek olan-
lard r. Türkiye, Türk olmayanlar için bir zindand r ve onlar yok olduk-
tan sonra Türkler için de bir zindan olacakt r!.. Benim Gligur’um ya-
r nki Türkiye için sizin gibilerden daha önemli bir ümit olacakt r!..”170
der.

Bu cümlelerden de anla4 ld gibi Lütfü Do an hem devletten


hem de devlet temsilcilerinden 4ikâyet eder. +ikâyetleri isyana kadar
var r.

Her f rsatta Türk olman n ezikli ini hisseder. Çünkü Devlet temsilcileri ve Türk
halk , Türk olmayanlara bask uygular. Türk askerînin Podles köyünü içindeki insan-
larla birlikte yakt n görünce: “Bunu Türkler yapm 4sa, ben Türk olmaktan utanç
duyuyorum”171 der. Varolan kötü Türkler’den dolay Türkiye’yi cad ya benzetir.172

Eser boyunca onun en tipik özelli i evlât edindi i Hristiyan çocu unu dinini de-
i4tirmeden Hristiyan olarak yeti4tirmesi ve bu yönde a4maya çal 4t zorluklard r.
Serez Kaymakam Sefer Bey’in Gligur’u neden <slamla4t rmad konusundaki sert
sözlerine ve yedi i daya a kar4 , Türkiye’nin ancak ho4görü sayesinde
varolabilece ini ifade eder. Bütün eser boyunca yapt amans z mücadeleden eserin
sonlar na do ru o lu Gligur’un kendisini Edirne Hapisanesi’nden ç kar rken söyledi i
sözler onun manevî olarak yoruldu unu gösterir. “Bak o lum, senelerce ayn 4eyleri
ya4amaktan yoruldum art k! Dü4ünebiliyor musun ula4amayaca n bir amaca ko4u-
yorsun: Hiçbir 4ey de i4miyor ve sen ko4uyorsun, ko4uyorsun, durmadan H<ÇB<R
+EYE KO+UYORSUN!...”173

Ölmeden önce son defa gördü ü e4i Zübeyde’ye yine ülkesinde olmayan sevgisiz-
li in üzüntüsünü dile getirir: “Zübeyde a4k m benim, Türkiye’de her4ey var sadece
Seni ve çocuklar m son bir defa gör-
sevgi yok. Bo4 bir zamanda ya4 yoruz...
mek tek iste imdi. Çünkü, yeni istekler için gücüm kalmad art k!..”174

170. <b., 48–49.


171. <b., 24.
172. <b., 51.
173. <b., 135.
174. <b., 140.

96
Zübeyde, Lütfü Do an’ n ölümünü ba4ka ve güzel bir zamanda ye-
niden uyanaca 4eklinde yorumlar: “Bir ba4ka ve yeni Serez’de
uyanmak üzere uyumu4tu. Bu yeni Serez’in dört bir yan na 4ark ve
oyunlarla girilecekti!”175

Dürüst, mücadeleci, idealist, ho4görülü, dindar ve insana daima sevgi ile yakla-
4an özellikleriyle Lütfü Do an eserdeki tek karakter ve 4üphesiz okuyucunun hayran-
l kla bakt ki4idir.

Zübeyde

Lütfü Do an’ n e4i ve Gligur’un annesidir.Venedik’te büyükelçilik yapm 4 ünlü


Latif Efendi Karda4’ n tek k z d r. Güzel yüzü kadar, güzel özelliklere sahip, son dere-
ce kültürlü ve sab rl bir Türk han mefendisidir. Zübeyde o kadar büyüleyici bir güzel-
li e sahiptir ki, yolda onu görenler mutlaka durup ona bakamadan kendilerini ala-
mazlar: “Kad nlar kadar ya4l lar ve çocuklar da ona bakmaktan kendilerini alam yor-
lard . Onu daha iyi görmek için gözlerini dört aç yor ve elleriyle siliyorlard . Çünkü o,
güne4 kadar güzeldi...”176 Manast ra dua etmek için giderken yolda Hristiyan çeteci-
lerle kar4 la4 rlar ve çeteciler bile ruhunun yüzüne yans d na inand klar Zübeyde ve
e4ine dokunmazlar.

Zübeyde güzel bir görünü4e sahip oldu u kadar güzel bir karaktere da sahiptir.
Kaderci, son derece sab rl bir e4 ve anne portresi sergiler. Bunun yan nda t pk e4i
gibi insanlar din ve milliyetlerine göre de erlendirmez. Türk olmayanlara kar4 özel-
likle sevgi ile yakla4 lmas ndan yanad r. Bundan dolay evlât edindi i çocu un tesa-
düfen Hristiyan olmas onu hiç rahats z etmez. Tam tersi Müslüman bir anne olarak
<slam Dini do rultusunda son derece ho4görülü bir 4ekilde evlât edindi i Gligur’u bir
Hristiyan olarak yeti4tirmekte kararl d r: Yanm 4 köyün küllerinde kar4 la4t
Gligur’a 4öyle der: “<smin Gani olsayd sevinirdim. Gafur olsayd daha çok sevinir-
dim. Ama Gligur ad n ta4 man beni en çok sevindirdi.”177 Bu sözler Zübeyde’nin ho4-
görüsündeki s n rs zl gösterir. T pk e4i gibi o lu Gligur’u bir Makedon veya Türk
olmaktan çok, bir insan olarak yeti4tirmeye çal 4 r. Fakat ne yaz k ki bu dü4ünce-
lerinden dolay birçok haks zl a maruz kal r. Kaymakam Ramazan
Alt parmak’ n emriyle o lu Gligur kaç r ld zaman onun ac s ndan dolay bir
gecede ya4land ve gözya4lar n n bir nehri and rd anlat l r.178 Hristiyan o -
lundan

175. <b., 144.


176. <b., 14.
177. <b., 26.
178. <b., 53–54.

97
dolay Türkler’den ve özellikle kaymakam Alt parmak’tan gördü ü
a4a lay c hareketlere kar4 hep sab rl d r.

E4inin Edirne Hapishanesi’ne, kendisinin ise tan mad bir rea-


yan n evine götürülü4ünü hep sab rla ve so ukkanl kar4 lar: “Zübey-
de sanki ta4 gibiydi. Etraf nda olan her4eyi haz rl kl ve sakin kabul
ediyordu...”179

Alt parmak’ n kendisine göz koyu4unu da ald terbiye yönünde kabul eder ve
hiçbir zaman onun gibi bir erkekle olamayaca n söyler. Kaymakam’ n “ayaklar m n
alt ndas n, istersem benim olursun” sözlerine “E er ayaklar n alt ndaysam beni kal-
bine kald rmaya çal 4ma. Dünyada tek erkek kalsan bile ne gözüme ne de kalbime
ula4abilirsin...”180 Son derece ahlâkl bir kad n olu4u kaymakam daha çok k zd r r ve
Zübeyde’yi iki öküz kar4 l nda bir çiftlik sahibine satar. Fakat bu a4a lamalar onun
bildi i gerçeklerden sapmas n sa lamaz. Tam tersi daha mücadeleci ve kararl k lar.

Gligur’dan sonra do urdu u iki o luna bakabilmek için b kmadan ve yorulmadan


tarlalarda çal 4maktan utanmaz. Oldukça varl kl bir aile k z olmas na ra men ya4a-
d bu zor günlerinde isyan etmekten çok çal 4 p çocuklar na bakmak için her zorlu-
u a4an mükemmel bir anne örne i verir. Eserin sonunda e4ini kaybetmesine ra men
çocuklar için özellikle en büyük o lu Gligur için ya4ay p onlar n yan nda olmas ge-
rekti ini dü4ünür ve nihayet üç o lu ile birlikte yeni bir hayata ba4lar.

Zübeyde mücadeleci, sab rl , gururlu, ahlâkl ve dürüst bir anne-e4 örne ini sergi-
ler.

Gligur

Eserde Gligur’un ki4ili i hakk nda çok geni4 ayr nt lar yoktur. Gligur iyi bir evlât
tipi çizer. Olaylar n geli4mesine sebep olan ve olaylara çözüm getiren ki4idir. Be4 ya-
4 ndayken Türk askerleri taraf ndan yak lan Podles Köyü’nde canl kalan tek varl kt r.
Lütfü ve Zübeyde Do an’ n ona rastlamas yla hayat n n ak 4 de i4ir ve böylece bir
Türk-Müslüman ailesinin Makedon-Hristiyan çocu u olur.

Gligur, Do an ailesinde bir Makedon Hristiyan olarak yeti4tiril-


mekle beraber, <slâm kültürünü de al r. Babas n n yard m yla k sa
zamanda Arapça’y

179. <b., 114.


180. <b., 115.

98
ö renerek Kur’an’ ezberler; di er yandan Pazar günleri kilise âyinle-
rine de kat l r. Bu yönleriyle Gligur h rsl , çal 4kan, zeki bir çocuk ör-
ne ini verir. Küçük ya4 na ra men, ailesinin ya4ad ac olaylardan
dolay hep olgun tav rlar sergiler. Eser boyunca anne ve babas n n
kendisinden dolay çe4itli zd raplara maruz kald klar n bilir. Bu yüz-
den onlara a4 r derecede dü4kündür. Kaymakam Alt parmak kendi-
sini ailesinden zorla al p manast ra götürdü ü zaman hep anne-babas
ve karde4leri için dua eder. Onlar n hasretine dayanamayarak manas-
t rdan iki rahip yard m yla ayr l r ve do rudan babas n n bulundu u
hapishaneye gider. Amac iyi bir evlât oldu unu ispatlamak için aileyi
yeniden bir araya getirmektir. Babas n n ölümünden sonra ailesine
kar4 olan sorumlulu u bir kat daha artar ve onlara daha çok ba lan r.
Günün birinde y llarca içinde uhde olarak kalan bir soruyu annesine sorar: “Anne
Türk olmad m , Slav ve Hristiyan oldu umu biliyorum. Hayat n z pahas na ra men
benden Müslüman olmam istemedi inizi de biliyorum.181

Bu sözlerden de anla4 ld gibi Gligur olanlarda as l sebebin kendisinin oldu u-


nu söyler. Dolay s yla bu sözler onun ne derece vicdanl oldu unu da gösterir.
Gligur’un en önemli özelli i vefal olu4udur. Bütün aile yeniden kavu4unca onlara
daha s k ba lan p evin erke i sorumluluklar n üstlenmekte kararl d r. Böylece aile-
sine olan borcunu hay rl bir evlât ve a abey olmakla ödeyece ine inan r.

Ramazan Alt parmak

Serez Kaymakaml görevinde bulunan son derece adaletsiz, cahil, Hristiyan


dü4man bir Türk görevlisidir. Do an ailesinin parçalanmas na ve zd raplar na sebep
olan ki4idir. Kaymakaml n verdi i yetkileri hep Hristiyanlar’a zarar vermek için
kullan r. Kaymakaml a atand ktan hemen sonra Rumeli Sancakbey’i Ru4it Bey’e
yaranmak için ilk olarak Pirlepe’de yakalad dört Ermeni’yi öldürür. Çünkü Rumeli
Sancakbey’i Ermenileri bo azlar ndan kesmekle ve canl olarak ate4e atmakla me4hur
bir ki4i olarak bilinir.

Eser boyunca Ramazan Alt parmak, Do an ailesine yapt kötülüklerle anla-


t l r. Çünkü onun gözünde Lütfü Do an ve e4i Hristiyan olan Gligur’u
evlât edinmekle günahkar olmu4lard r; ona <slam Dini’ni vermemekle
ise bu

181. <b., 171.

99
suçlar affedilmez olmu4tur ve cezaland r lmal d rlar. Hatta Do an
ailesine yard m eden her Türk ona göre cezaland r lacakt r. Nitekim
Lütfü Bey’in yak n arkada4 Celaddin Mente4’in bu yüzden i4 yeri ya-
k l r.

Cezaland rmak amac yla aileyi parçalayan kaymakam, Zübeyde Han m’ ve iki
o lunu bir köye, Gligur’u manast ra, Lütfü Bey’i ise Edirne Hapishanesi’ne gönderir.
Böylece bu günahkâr aileye haketti i cezay verdi ine inan r: “Bana 4ahsen hiçbir 4ey
yapmad n Lütfü Efendi. Ama bu dinsiz piçi almakla hepimizin ruhuna okudun! Bu
olaydan önce ne güzeldi ve herkes ne oldu unu biliyordu!..”182

Onlar sürgüne göndermekle kalmayan Ramazan Alt parmak, Do an ailesinin


tüm malvarl n da al r. Ayr ca güzelli ine hayran oldu u Zübeyde Han m’ n namu-
suna da göz diker, ancak Zübeyde’nin gururlu tavr ndan dolay ondan vazgeçmek
zorunda kal r. Fakat onu iki öküz kar4 l nda satmaktan kendini alamaz. Çünkü Alt -
parmak elde edemediklerini yok etmek veya a4a lamaktan çekinmeyecek kadar cahil
ve kötü bir insand r.

<nsan n gücünü parayla ölçen Ramazan Alt parmak bu görü4ünü Lütfü Do an’a
4öyle anlat r: “Hükümdar sadece para ve iktidard r. Geri kalan her4ey hizmetçidir.
Ak l da güzellik de, hattâ din bile!.. Ak ldan bir ç kar m yok! Onun için akl m kilitle-
dim!”183

Bu sözlerden Alt parmak’ n bir Hristiyan çocu unu evlât edinen Türk ailesini gü-
nahkar olarak gördü ü fakat di er yandan dini paradan daha önemsiz buldu u anla-
4 l r. Dolay s yla bu ki4inin gerek bir Müslüman, gerekse bir insan olarak kendini ge-
li4tirmedi i anla4 l r.

Anlat lan olaylarda sergiledi i olumsuz tav rlar yla son derece cahil, maddiyatç
ve Hristiyan dü4man olarak kar4 m za ç kan Ramazan Alt parmak eserin sonunda
Selânik Sancakbeyi taraf ndan cezaland r larak Edirne Hapishanesi’ne gönderilirken,
gasp yoluyla elde etti i mal varl da al n r.

Eserde Türkler

Eserde Türkler hakk ndaki görü4ler genellikle olumsuz yöndedir. Hristiyanlar


Türkleri bütün kötülüklerin kayna olarak görürler ve iyi Türkler’in
varolabilece ine inanmazlar.

182. <b., 96.


183. <b., 124.

100
Eserin ilk sayfalar nda Lütfü ve Zübeyde Do an dua etmek için
manast ra giderken be4-alt Makedon haramisi ile kar4 la4 rlar. Ha-
ramiler bu iki Türk’ün yüzlerinden o kadar etkilenirler ki, bir süre on-
lara bakmaktan kendilerini alamazlar. Da a ç k 4 sebeplerini ise 4u
sözlerler aç klarlar: “Sald rgan ve katil yüzleri gördü ümüz için da a
ç kt k. Bilmiyoruz, belki ba4ka Türkler’in de sizin gibi sevimli yüzleri
olabilir. Ama biz bugüne kadar öylelerine hiç rastlamad k”.184

Bütün Hristiyanlar aras nda iyi bir Türk’ün olabilece i inanc yoktur. Bu dü4ün-
cenin bir di er örne i Lütfü Do an’a yard mc olan Dimo ad ndaki Makedon’nun söz-
lerinden de anla4 l yor. Dimo, Lütfü Do an’ n Türk olmas ndan 4üphe eder. Çünkü,
Lütfü Bey çok iyi bir insand r. Onun iyi kalpli olmas Dimo’yu 4a4 rt r: “Belki Türk
de ildir. <çi kokmuyor. Çünkü her Türk’ün içinin koktu u söylenir”.185 Dimo bu söz-
lerle yine Hristiyanlar aras nda yayg n bir görü4ü ifade eder.

Eserin ilerleyen sayfalar nda Türkler’e olan genel görü4 yönünde bir örnek anlat -
l r. Gligur’un manast rda bulundu u y llarda, rahiplere 30 ya4 nda iplerle sar lm 4 ve
dört-be4 ki4i taraf ndan zor sakinle4tirilen bir genç getirilir. Babas o lunda 4eytan n
oldu unu iddia etse de o lu normal oldu unu ve da a ç k p Türkler’e kar4 sava4mak
istedi ini söyler. Bunun sebebi olarak biricik k z karde4inin Kerim A a ad ndaki bir
Türk taraf ndan kirletildi ini ve öc almak için da a ç k p sava4mak istedi ini söyler.
Babas ise Türkler’in zâlimli inden korktu unu söyler: .. “Evimde yirmi üç ki4i var.
Türkler gözlerini k rpmadan hepimizden 4i4 yaparlar!”186 Nitekim çok geçmeden
Kaymakam Alt parmak ve yan ndaki Türkler manast ra sald rarak masum Makedon-
lar harami zannederek öldürürler.

Eserde Hristiyanlar’ n a z ndan Türkler hakk ndaki görü4ler ba4ka olaylarla da


anlat l r. Fakat ne yaz k ki hepsi genellikle bu gibi ifadelere benzer 4ekildedir.

Vicdanl Türkler Osmanl lar’ n yapt klar kötülüklerden dolay kendilerini sorum-
lu hissederek her f rsatta özür dilemekten çekinmezler. Onlar di er Türkler’in yapt k-
lar kötülüklerin ezikli i içindedirler. <yi yönleriyle anlat lan bu Türkler, Devlet tem-
silcileri ve Makedonlar’a
eziyet eden Türkler’i ele4tirirken bazen kendi
milliyetlerinden utanç duyarlar. Lütfü Do an, Podles Köyü ve

184. <b., 15.


185. <b, 59.
186. <b., 104.

101
Makedon köylülerinin Türk askerleri taraf ndan ate4e verildi ini
görünce Türk olu4undan nefret eder187.

Hristiyanlar’a yap lan kötülüklerden üzüntü duyan Celaddin


Mente4 ad ndaki Türk de bu üzüntüsünü 4öyle ifade eder: “Türki-
ye’nin onlara yapt haks zl klara ba4ka kimse dayanamaz”188.

Türk askerlerinin ahlaks zl klar n yine Türk olan vergi toplay c s Sinan Efendi
Pervane aç kl yor. Lütfü ve Zübeyde Do an çocuklar n n olmas için ermi4 rahibin
bulundu u manast ra giderken Sinan Efendi ile kar4 la4 rlar. Da lara yaln z ç kma-
malar n tavsiye eden Sinan Efendi, Lütfü Do an’a: “Yan mdaki zaptiyeleri size e4lik
etmek için gönderirdim ama korkar m seni öldürüp han m n kirletirler”189 der.

Lütfü Do an’ n karde4i +aban, a abeyinin evlât edindi i Gligur’u Makedonlar’a


kar4 yap lan kötülüklerden bir özür dileme olarak aç klar: “O çocu u evlât edinmekle
a abeyim ve yengem Makedonlar’a çektirilen ac lardan dolay bütün Türkiye’den özür
dilediler ve Türkiye’nin yapt klar ndan dolay bütün dünyadan özür dilediler”190.

Birçok eserden farkl olarak yazar iyi Türkler’in de olabilece i noktas nda durur.
Ama bu Türkler daima di er Türkler’in ve Türkiye’nin yapt klar kötülüklerin ezikli i
içindedirler.

Yazar eserde baz olaylar anlat rken Müslümanlar’ n iyi yönlerini de vermeyi ih-
mal etmemi4tir. Örne in, kaç r lan Gligur’u Çingeneler dilenci yapar, çünkü Müslü-
manlar dilencilere kar4 merhametlidirler. Yazar Müslümanlar’ n bu dinî sorumluluk-
lar n 4u sözlerle dile getirir: “Müslümanlar özellikle özürlü ve dilencilere kar4 cö-
merttirler.”191.

Yine eserde hastalar n ve mahkûmlar n ziyaret edilmesinin Müslümanlar’da kut-


sal bir görev oldu unu belirtir.

Bu iki örnekle Müslümanlar’ n iyi özelliklerinin olabilece ini de vurgularken


Müslüman ve Türk kelimelerini ayn anlamda kullan r. Onlar birbiriyle özde4le4tirir.
Böylece din ve milliyet ayr m yapmad anla4 l r.

187. <b., 24.


188. <b, 86.
189. <b., 13.
190. <b., 167
191. <b., 62.

102
Zaman ve Mekân

Olaylar n ba4lad ve sonuçland dönem on y l gibi bir süreyi


kapsar. Gligur, Do an ailesi taraf ndan evlât edinildi inde be4 ya4 n-
dad r. Olaylar n bitti inde ise 15 ya4 ndad r.

Eserdeki olaylar n ya4and dönem tarih olarak 1700’lerdir.


Gligur’un kaç r l p Çingeneler’e verili4inin 1712 y l nda oldu u anlat -
l r. Ayr ca belirli olaylarda Do an ailesinin maruz kald psikolojik
bask da göze çarpar. Pirlepe’nin ileri gelen Türkleri ve kad s , Lütfü
Do an’ Hristiyan bir çocu u evlât edinip Müslüman yapmad ndan
dolay ikaz eder ve onu cezaland raca n da söyler.

Bu süre içinde Do an ailesi sürekli psikolojik s k nt lar içindedir. Psikolojik bas-


k , kaymakam Ramazan Alt parmak taraf ndan zorla bir manast ra verilen küçük
Gligur’da da görülür. <ki y l manast rda bocalayan Gligur, ailesine kavu4ma gününü
beklerken, âdeta zamanla bir yar 4 içindedir, zaman n ak 4 ve getirdi i belirsizlik onu
çok y prat r.

Eserde çok az mekân tasviri vard r. Hiçbir mekân, ister çevre, ister ev veya oda
olsun net bir 4ekilde tarif edilmemi4tir. En çok tarif edilen mekân Gligur’un Çingene-
ler’e verildi i ve uzun zaman içinde kald çamurlu çevredir.

Çingeneler’in çamurlar içinde, samandan yap lm 4 kulübeleri ve beraber ya4ad k-


lar hayvanlar onlar n sosyal durumlar n ifade eden objeler olarak al nm 4t r.

Olaylar geni4 bir mekânda geli4ir. Onlar, Pirlepe, Debre, Serez vd. Rumeli toprak-
lar nda ya4an r. Bu topraklar n da lar ayr ca Hristiyan çetecilerin bar nd klar mekân
olarak verilmi4tir.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Bo4ko Smakoski eserini mecazlardan çok, yal n, sade ve küfürlü kelimelerin kul-
lan lmad bir Makedonca ile yazm 4t r. Kulland sade Makedoncas ’nda çok say da
Türkçe kelime de vard r. Eserin her cümlesinde iki veya üç, hattâ daha fazla Türkçe
kelimeye rastlanmaktad r.

Eserde en çok kullan lan Türkçe kelimelerin ba4l calar 4unlard r:

103
aga <a a çapraz

akçe < akça çardak

altan < alt n çar4iya < çar4

amam < hamam çatma

aman çau4 < çavu4

an < han çe4ma < çe4me

anama < ham n çinar < ç nar

ancar < hançer çirak < ç rak

anciya < hanc çuçuk < küçük

anteriya < entari damla

apansaz < hapans z dembel < tembel

ayan dizdar

bardak divan

barut dogramaciya < do ramac

ba4aga < ba4a a dukan < dükkân

ba4sokak efendi < efendi

beg < be , bey fener

budala filcan < fincan

buluk < bölük fitil

cade < cadde gavaz

camiya < câmi gaytan

can gâur < gâvur

cenem < cehennem gemiya < gemi

cenet < cennet gevrek

çapkun < çapk n gezve < cezve


guzel < güzel

104
ibrik kilimçe < kilimcik
imam kirayciya < kirac
imaret konak
insan korbaç < k rbaç
izmekar < hizmetçi kotek < kötek, da-
yak
kadife
kula < kule
kadiya < kad
kumbar < kumbara
kald rma
kurk < kürk
kalfa
kurus < kusur
kandila < kandil
maala < mahalle
kantar
macir < muhacir
karakol
macun
karamfil < karanfil
mangal
karadag < Karada
maskara
karda4 < karde4
ma4ala < ma4allah
karvansaray < kervansaray
meana < meyhane
kasap
medresa < medrese
katil
mermer
kaymakam
melez
kazan
mevlana
kazanciya < kazanc
muftiya < müftü
kaur < gâvur
murekip < mürekkep
kemane < keman
nahiya < nahiye
kaya < kâhya
namiz < namaz
kepenek < kepenk
namkor < nankör
kimbiler < kim bilir

105
ni4an Stambol < <stanbul
oca < hoca sultan < Sultan
ocak sunet < sünnet
odayka < odac k 4alvar
orman 4eriyat < +eriyat
oro < halay 4ey < 4eyh
ortoman < ip, urgan 4eytan
pamuk tapiya < tapu
papaz tayfa < tahife
partal tefter < defter
past rma tepsiya < tepsi
peki teskere
piper < biber tokmak <balyoz, tokmak
pis tufek < tüfek
rahmetli turban < türban
samarciya < semerci tur4iya < tur4u
saybiya < sahibi vezir
sakat zanaet < zanaat
saray zandana < zindan
serbez < serbest zaptiya < zapti
s rma zar
sincir < zincir zumbul < zümbül
sevda
sofra
sokak
spahiya < sipahi

106
YOVAN PAVLOVSK : GEM C TE (GEM C LER)

Konu
Yovan Pavlovski192 bu roman nda Makedonya’daki siyasî durumu
Avrupa’ya duyurmak için VMRO193 terör örgütünün yan kolu olan
“Gemiciler”in Selânik’te düzenledi i terör eylemlerini anlatmaktad r.

Özet
Eser, Birinci Gün-Guadalquivir, <kinci Gün-Osmanl Bankas ve
Üçüncü Gün-Ölüm olmak üzere üç bölümden ibarettir.
Gemiciler adl grubun ba4 nda bulunan Pavel +atev, Konstantin Kirkov, Ortse ve
di er üyeler, Avrupa ve Osmanl sermaye temsilciliklerini bombalamay planlarlar.
Amaçlar Makedonya’n n ad n duyurmakt r. <lk olarak Selânik Liman ’ndan hareket
etmek üzere olan Frans z Guadalquivir gemisinin bombalanmas kararla4t r l r. Ge-
miyi Pavel +alev dinamitle havaya uçuracakt r: “Haz rl klar k sa sürdü. Bavulda bir-
kaç gömlek, iki-üç kilot, çoraplar, Hügo’nun iki ciltli “Sefilleri”... dibine serpilmi4 on
iki kilogram dinamit vard ... Bavuldaki birkaç parça e4ya, onun e4ya ile dolu oldu u
izlenimini veriyordu. Bavulu aramakta srar eden asker olursa +atev sigaras n dina-
mite yakla4t r p her4eyi bir dakikada havaya uçuracakt ...”194

Pavel haz rlan r ve limana do ru yola ç kar. Yap lan pasaport i4lemlerinden sonra
gemiye ula4 r. Geminin hareket etmesinden k sa bir süre sonra patlama olur. Gemi-
deki görevliler kazanlar n patlamas ndan ç kan yang n söndürmeye çal 4 rlar. Liman
yak nl nda bulunan polis gemisi yolcular kurtar r. Dolay s yla Pavel de amac na
ula4 r. Amac insanlar öldürmek de ildir: “Sararm 4 ve sinirli Pavel, durmadan ge-
minin camlar ndan kafalar n uzatanlara bak yordu. “Gvadalaquivir”e “Port de
Önünde tatl su ile dolu bir depo
Salonique” isimli motorlu kay k yana4t .
vard . S kt klar su pompalar yla ate4i söndürmeye çal 4 yorlard ...”195

192. Makedon gazeteci-yazar. Kalkandelen’de do du. Üsküp Üniversitesi Filoloji Fakültesi Yu-
goslav Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. 1956 y l nda gazetecili e ba4lad ve hâlâ “Nova
Makedoniya” Gazetesi’nde Genel Yay n Müdürlü ü görevini sürdürmektedir. Yay nlad
eserler: “Agust”, “Medeya”, “Kimlik” (4iirler); “Yak n Güne4”, “Rozet”, “Gemiciler” (roman-
lar).
193. V natre4na makedonska revolutsionerna organizatsiya (Makedon <ç <htilal Örgütü (M<<Ö)
veya <MRO. 23 Ekim 1893 tarihinde Selânik’te kurulan ve Makedonya’n n Bulgaristan’a il-
hâk edilmesi için çal 4an yasad 4 bir örgüttür.
194. ( ,? . .& , ( 1980, 17.
195. <bidem, 71.

107
Gemideki yolcular kurtar ld ktan sonra Pavel yeniden Selânik’e
döner ve Makedonya’ya hareket etmek üzere trene biner. Gemiden
ç kan yang ndan dolay s k kontrol yapan Osmanl askeri Makedon-
ya’n n Gevgeli 4ehrine giden trende yapt kontrolde Pavel +atev’den
hiçbir 4ekilde 4üphelenmez: “Selânik Gar n yeni terkeden trende gö-
revli biletleri kontrol etmeye ba4lad : Biletlerinizi rica ediyorum!
Pavel +atev omuzlar n kald rarak:

- Biletim yok. Son anda geldim, sat n almaya vaktim kalmad .

- Ben bilet veririm, ama ödeyeceksiniz... Her4ey yolundayd .196

Fakat Üsküp’e yakla4an trende yap lan ikinci bir kontrolde polisler Pavel’i yaka-
layarak Selânik’e götürürler:

Polis memuru:

- Georgi Manasov?

- Evet, dedi Pavel

- Bizimle polis karakoluna gelmelisiniz. Daha sonra ilk trenle Selânik’e dönecek-
siniz.

- Neden diye sordu +atev?

- Bilmiyorum. Mutlaka Vali size bir 4eyler sormak istiyor, dedi.197

Birinci Gün-Guadalquivir bölümü, bombalama olay n n gerçekle4mesi, dolay s y-


la görevin yerine getirilmesi, fakat Pavel +atev’in de yakalanmas yla sona erer.

<kinci Gün-Osmanl Bankas bölümünde <stanbul ve Selânik’teki Osmanl Banka


4ubelerinin bombalanmas için yap lan uzun süreli haz rl klar ve bu haz rl klar n so-
nucunda ad geçen 4ubelerin havaya uçurulmas anlat l r.

Bu görev “Gemiciler” örgütünün yine önemli üyesi olan genç Ortse


Popyordanov’a verilir. Ortse arkada4lar yla beraber dört y l boyunca k sa aral klarla
Osmanl Bankas ’n n temellerine dinamit yerle4tirmek amac
yla yeralt ndan ka-
nallar kaz r ve nihayetinde son görev olarak temellere dinamiti yerle4-
tirir.

196. <bid., 72.


197. <b., 84.

108
<kinci bölüm, bu teröristin Selânik’ten yak nlar na gönderdi i veda
mektubuyla ba4lar: “29 Nisan 1903 Çar4amba günü sabah yd . Marko
Bo4nyakov’un bakkal dükkân n n kepenkleri indirilmi4, kap ise içer-
den kilitlenmi4ti. Ortse yar m saattir içerde oturuyor ve bo4una bir
4eyler yazmaya çal 4 yordu. Önünde bakkal defterinden kopar lm 4
temiz bir kâ t vard . Ortse ise yazd son mektubunda yak nlar na
olan sevgisini ifade etmeyi bilmiyordu... <çine gömülen duygular n
aç klayam yordu... Birkaç elveda sözü ne olmal ?..”198

Yazar, eserin devam n geriye dönü4 tekni ini kullanarak anlat r. 1899 y l na dö-
nerek “Gemiciler” Örgütü üyelerinin Osmanl Bankas ’n n Selânik ve <stanbul 4ubele-
rine bomba koyma plan n anlat r. Plan n fikir adam Ortse Popyordanov’dur. Bu
yüzden bomban n yerle4tirilmesi görevi de ona verilir.

<lk olarak Selânik’teki Osmanl Bankas ’n n kar4 s nda bulunan bir bakkal dük-
kân sat n al n r. Osmanl Devleti’nin ve Avrupa ülkelerinin kurumlar n n dinamitle-
nerek havaya uçurulma planlar bu dükkânda haz rlan r. Bununla ilgili teröristlerden
biri aynen 4öyle der: “Kar4 da bulunan küçük bir dükkânc kt buras ve Selânik’teki
Osmanl Bankas n n yan nda “Kolombo” otelinin ön kap s n n tam kar4 s ndayd .
Vladimir Pingov dükkân sahibiyle birkaç gün pazarl k yapt ve sonunda oray berber
dükkân açmak için kira konusunda anla4t ... Temmuz 1900 y l yd . Pavel +atev ve
Dimitar Kosçanov dükkân ve banka 4ubesi aras nda uzanan mesafe alt nda tünel
kazmaya ba4lad lar. Her 4ey iyi gidiyordu. Toprak hafifti ve ilk üç-dört metreyi çok
çabuk kazd k...”199

<kinci Gün bölümünde <stanbul ve Selânik Osmanl Bankas 4ubelerine yer alt n-
dan kaz lan tüneller, tünelleri kazma esnas nda kar4 la4t klar zorluklar, olaylar n
çevredeki insanlara yans mamas , dolay s yla her ad mda bulunan Osmanl polisinin
kendilerinden 4üphelenmemesi anlat l r.

Ortse, her iki 4ehirde bulunan banka 4ubelerinin temellerine, kaz lan tüneller yo-
luyla 1000 kg. dinamit yerle4tirmeyi ba4ar r: “Nefesinin tutuldu u bir sürprizdi bu.
Bin kilo dinamit! Bununla Osmanl <mparatorlu u temelinden sars lm 4 ola-
bilir!”200

198. <b., 87.


199. <b., 93–94.
200. <b., 114.

109
Bu arada Ortse kendilerine her konuda yard mc olan Rus terörist-
lerden Berlin Antla4mas ’n n 23. maddesi uyar nca Makedonya’da
Sultan’ n bir tak m reformlar yapaca n ö renir. Bu haber teröristler
aras nda sevinç yarat r. Bunun d 4 nda yapacaklar dinamitleme ey-
lemlerinde kendilerine olan güveninin artmas n etkiler. Onlar n Os-
manl Devleti’ne kar4 besledikleri kin duygular n 4u sözlerde görmek
mümkündür: “Demek ki Osmanl Bankas ’n n havaya uçurulma fikri
tam isabetli oldu! Sermayeye vurun, her tarafa vurun, kan n içti i
ki4ilerin yumruk kald rd klar n görsün <mparatorluk! Onlar n yum-
ruklar çok ac mas z çünkü!”201

Ve nihayet y llarca yap lan haz rl klardan sonra Ortse karar verilen gecede yer al-
t na inerek son kontrolü yapar: “Ortse sanki günün bat 4 n ve karanl k olu4unu ilk
defa görüyor gibiydi. Sinirli bir 4ekilde ellerini ovu4tururken onlar n daha çok terledi-
ini farketti. S caktan gelen bir ter de ildi bu... Büyük an n geldi ini hat rlatan bir
i4aretti... Ortse bodrumun giri4ine do ru ko4maya, kapa açarak merdivenlerden
a4a inmeye ba4lad .”202

<kinci bölüm Ortse’nin Selânik’te yeralt na inip dinamit fitilini yakmas yla biter.

Üçüncü Gün- Ölüm’de yine örgüt taraf ndan görevlendirilen Kostadin Kirkov,
yapt son haz rl klardan sonra köprüyü havaya uçurmak için yola ç kar: “Saat 18.47
idi. 29 Nisan Çar4amba 1903 y l yd . Kosta doktor çantas n ald ... Dinamiti oraya
koydu... Kirkov güzel giyinmeyi seviyordu. Ölmekte son derece kararl olmas na ra -
men güzel giyinmekten vazgeçmedi...”203Haz rl n yapt ktan sonra belirlenen köp-
rüye geldi, alt na inerek bombalar belirli yerlere yerle4tirdi sonra üç metrelik fitili
yakarak oradan uzakla4t ve çok geçmeden patlama oldu.

Kirkov’dan sonra Dimitar Meçev, <liya T rçakov ve Milân Arsov <stanbul’dan Se-
lânik’e gelecek “Yonsion” treninin geçece i demir yoluna bomba yerle4tirirler ve k sa
bir süre sonra onlar da dinamitlerin fitillerini yakarak oradan uzakla4 rlar. Bu üç te-
rörist de eylemlerini kendilerine bir zarar gelmeden gerçekle4tirmeyi ba4ar r.

Yine 29 Nisan 1903 tarihinde di er bombalamalar n yap ld ayn


günde Milân Arsov isimli örgüt üyesi Selânik’teki “Alhambra” kahve-
hanesini bombalamak

201. <b., 115.


202. <b., 173–174.
203. <b., 178.

110
üzere görevlendirilmi4tir: “Alhambra kahvehanesine gelen Arsov k -
sa b y klar ve henüz büyümemi4 sakal yla tek ba4 na bir masan n ya-
n nda oturmu4 kahve içiyordu. Ellerinin titremesinden sinirli oldu u
anla4 l yordu. <nsanlar n yapt klar gürültüler onu rahats z ediyordu.
Onlar n sesleri ise davul sesinden geliyor gibiydi. Getirdi i paketi diz-
leri üzerine koymu4tu. Renkli kâ tla sar lm 4 güzel bir paketti bu... 18
ya4 ndaki Milan Arsov karanl kta paketi masa üzerine b rakt , sar lm 4
ka d kopard ve elindeki sigarayla fitili yakt ... Yerinden kalkt , yere
att sigaras n aya yla söndürdü, masa kenar nda durdu ve az sonra
oradan ayr lmak istedi…”204

Ancak, tam kaçmak istedi i anda dinamit patlar ve yaralanan


Milan Arsov kanlar içinde yere serilir.

Di er yandan Georgi Bogdanov’un görevi “Nyonya” birahanesini


bombalamakt r. O da birahaneye giderek dinamitleri patlat r, oradan
uzakla4 r ve uzaktan birahanenin içinde bulunan insanlarla birlikte
havaya uçtu unu görür.

Yazar eserin bu bölümünde Selânik’teki Osmanl Bankas n bom-


balamakla görevlendirilen Ortse’nin dinamitlerini ate4e veri4ini anla-
t r: “Dinamit fitili h zl yanmaya ba4lad . Sekiz dakikal k bir süresi
vard ... Kanalda bu olan bitenler, dinamit fitilinin h 4 rt s , kâ tlar n
alevlenmesi, yükselen duman kokusu, her 4ey, beklenen büyük bay-
ram n bir parças yd ... Bu olay mutlaka Avrupa’y uyand rmal y-
d !..”205

Patlama o kadar güçlü olur ki, bankan n yan nda bulanan hastane bile büyük ha-
sar görür: Ortse bankadan uzakla4may ba4ar r. Dönüp bakt nda ise her4ey cehen-
neme dönü4mü4tür: “Sonra kocaman bir yal m n binadan ç kt n ve Osmanl Ban-
kas ’n n havaya uçtu unu gördü, keskin patlama sesinden kulaklar t kand ... Etraf n-
da k r lm 4 cam parçalar uçu4maya ba4lad . Durdu u yer sallanmaya devam ediyor-
du. Patlamay korkan insan ç l klar , cam ya muru ve e4yalar n havada uçmas takip
etti. Ortse ate4in gittikçe yükseldi ini gördü...”206

Buradan uzakla4an Ortse, Selânik’in bir semtinde kiralad evine giderken


ünlü “Salonik” oteline de iki bomba atar.

204. <b., 183–184.


205. <b., 187.
206. <b., 188.

111
Banka ve köprü bombalamas ndan bir gün sonra Kostadin Kirkov
elinde dinamit dolu çantas yla bombalayaca Selanik postanesine
girerken, polis taraf ndan çantas n n aç lmas istenir. Çantay açmak
istemeyen Kirkov oradan kaçmaya ba4lar. Ancak, polis taraf ndan
kur4unlanarak yaralan r. Yaral olmas na ra men, Kirkov, fitilini yak-
t dinamitle postaneyi havaya uçurur.

Yine 30 Nisan 1903 tarihinde Tsvetko Traykov ad nda di er bir teröristin Selânik
Valisi Hasan Fehmi Pa4a’n n belirli bir saatte geçece i caddede, faytonuna bomba
atmas gerekir. Fakat pani e kap lan Tsvetko faytona bomba atmak istedi i s rada
elinden kayan bomban n valiye isabet etmeyece ini görünce bomba üzerine oturup
intihar eder.

Ayn gün Ortse, kiralad eve gelir ve oradan caddelere bomba atmaya ba4lar.
Ancak, az sonra Ortse’nin evi askerler taraf ndan ku4at l r. Kurtulamayaca n anla-
yan Ortse intihar etmek istedi i s rada askerler taraf ndan öldürülür. Böylece üçüncü
bölüm eylemcilerin ölmesiyle sona erer. Ard arda gerçekle4en bu patlamalardan son-
ra Selânik 4ehri adeta tan nmaz hale gelir: “Selânik 4a4 rm 4t : Dükkanlar kapal , cad-
deler polis ve askerlerle doluydu. Zaten seyrek geçen yolcular i4lerini görüp bir an
evvel evlerine dönmeye çal 4 yorlard . Evlerinde bile güvenli de illerdi. Asker ve polis
4üphelendiklerinin ard ndan gidiyorlard . Evlere de girip arama yap yorlard . Fayton-
lar da seyrek geçiyordu.”207

“Sonuç” ismi alt nda ve birkaç sayfadan olu4an son bölümde yapt klar eylemler-
de intihar etmeden yakalanan Pavel +atev, Georgi Bogdanov, Milan Arsov, Marko
Bo4nakov’un mahkemeleri anlat l r. Mahkemede yapt klar ndan pi4manl k duyma-
d klar n ve Osmanl lar taraf ndan ya4ad klar bask ve adaletsizlikleri Avrupa’ya du-
yurmak için bu 4ekilde bir protestoda bulunduklar n anlat rken, yapt klar ndan dola-
y gurur duyduklar n da ifade ederler. Sonuç olarak her üçü de idama mahkûm edilir.

Fakat 1906 y l nda Sultan II. Abdülhamit bu üç teröristi affedip idam cezalar n
müebbet hapis cezas na çevirir. Cezalar n çekecekleri yer ise Afrika K tas ’n n içinde
bulunan Fezan Bölgesi’nin Murzuk 4ehridir.

<ki y l burada kalan dört arkada4 1908 Me4rutiyeti’nin ilan ndan


sonra ç kan Genel Af Kanunu’ndan yararlanarak beraat ederler. Fakat
a4 r s caklardan dolay Milân Arsov ve Marko Bo4nakov yolda ölür.
Makedonya’ya

207. <b., 205.

112
sadece Pavel +atev ve Gorgi Bogdanov dönmeyi ba4ar r. Fakat beraberlerinde yolda
ölen iki arkada4 n n kestikleri kafalar n getirip ailelerine teslim ederler.

Ça da4 Makedon roman n n hâlâ güncel bir konusunu olu4turan Selânik olaylar
böylece sonuçlan r.

Ki<iler

Romanda ki4iler: Pavel +atev, Kostadin Kirkov, Ortse Popyordanov, Milan Arsov,
Georgi Bogdanov, <liya T rçkov ve Marko Bo4nyakov’dur.

Bunlar n hepsi cesur ve vatanperver kahraman tipi örne idir. Ancak eserde Pavel
+atev ve Ortse Popyordanov’un ki4ili i hakk nda çok geni4 bilgiler verilmi4tir. Ba4
ki4ilerin en çok bombalama eylemleri anlat l r.

Pavel @atev

Yirmi bir ya4 nda, zay f, soluk yüzlü ve gözlüklüdür. Eser boyunca sergiledi i ki4i-
li inde sadece sorumlu, kararl ve ölümü bile göze alacak derecede vatanperver özel-
likleriyle anlat l r.

Makedon halk n n, Türkler ve di er yabanc lar taraf ndan sömürülmesine kar4


bir tepkide bulunmak için kendini sorumlu hisseder. Bunun için sava4may bir millî
görev olarak görür: “... Selânik’ten ihraç edilen bütün mallar yap lan tüm ihracatlar
Makedon köylüsünün eme idir. Makedon köylüsü, bu day, pamuk, m s r, susam,
afyon , odun, tütün üretiyor ve ihraç ediyor. Ancak bunlar n kar4 l nda bir hiç al -
yor! Anl yor musun? O resmen soyuluyor. Bu haks zl kt r. Ben bu haks zl a kar4
sava4 yorum!”

Bombalama eylemlerine sadece Makedon köylüsünün eme inin ucuz de erlendi-


rildi i için kat l r. Fakat di er eylemcilerden farkl olarak eylemde intihar etmekten
yana de ildir. Ona göre eylemciler intihar ederek de il ya4ad klar takdirde Makedon
halk na daha yararl olacaklard r: “<ntihara sadece kaçma f rsat ve ç k 4 yolu bulama-
y nca ba4vurmal y z.”208

Ayr ca bu bombal eylemlerde hiçbir zaman masum halk n ölmesinden yana de-
bombalanmas ndan yana-
ildir. O, sadece yabanc sermaye temsilciliklerinin
d r. Makedon halk n n mutlu, huzurlu olaca ve esaretten kurtulaca

208. <b., 22.

113
özgür bir ülkenin hayalini kuran bir idealisttir. Bu huzurlu ülkenin
kurulmas nda ilk a4ama olarak yapt bombal eylemlerle Makedon
ad n dünyaya duyurmak ister.

+atev’in en önemli özelli i Makedon olu4uyla gurur duymas ve halk na besledi i


a4 r sevgidir. Frans z gemisi Guadalquivir’i bombalamaya giderken ya4ad bir anl k
korku ve heyecandan utanç duyar.

Türkçeyi çok iyi konu4an +atev, Gemiciler’in ant içmelerine ra men intihar etme
f rsat bulamadan yakalan r ve idama mahkûm edilir. Ancak 1908 y l nda ç kan Genel
Af Kanunu’ndan yaralanarak Makedonya’ya döner.

Yazar, Pavel +atev tipiyle ölümü göze alacak kadar ülkesine ve halk na ba l olan
bir Makedon gencininin prototipini verir.

Kostadin Kirkov

Kostadin Kirkov eserde Selânik’teki köprüyü havaya uçuran ikinci önemli eylem-
cidir. Kirkov’un ki4ili i hakk nda fazla bilgi yoktur. Daha çok yapt eylemler anlat -
l r.

Kirkov da di er arkada4lar gibi gençtir. Yirmi bir ya4 nda, orta boylu, beyaz yu-
varlak yüzlü, kara gözlü ve siyah saçl d r.

D 4 görünü4te çok sakin biri oldu u izlenimini verir. Fakat Kirkov, Makedon
halk n n sesini duyurmak için yap lacak her faaliyete radikal görü4lerle kat l r.

En yak n arkada4 +atov onun bu özelli ini her zaman anlat r: “O hayatta mevcut
olan her4eyden vazgeçti: -Tanr ’dan, ailevî ve sosyal hayattan. O, bütün bunlardan
nefret ediyordu. Bu kadar güzel bir görünümün ve kibarl n alt nda böyle olumsuz
tutumlar nereden kaynaklan yordu anlam yorum!”209

Kostadin Kirkov her zaman hayat ndan memnun oldu unu söyler. Herkese, özel-
likle Gemiciler’e kar4 dikkatle ve sevgiyle yakla4 r. Mütevazili inden ve
idealisti inden dolay örgütün en çok sevilen eleman d r.

Kirkov genellikle az konu4ur. Fakat konu4tu u zaman her konuda


a4 r l ktan yana oldu unu söyler. Ölüm konusunda da böyledir. Ülkü-
sü için son derece fedakâr, kararl ve cesurdur. Ölümü bir mutluluk
olarak görür.

209. <b., 23–24.

114
Okunmu4lu uyla bilinen bu fanatik Makedon teröristi özellikle
sosyalist hareketlerle ilgilenir. Bu hareketler, ki4isel özgürlü e önem
vermesini sa lar. Devrimcilik, hayatta profesyonelli e dönü4türüldü-
ü zaman ba4ar l olur görü4ünü savunur. O, her türlü haks zl a,
özellikle Makedon halk n n sömürülmesine kar4 d r ve bu konuya te-
mas etti i s rada kendinden geçer.

Eserde, Kostadin Kirkov, bütün eylemcilerin görevlerini yerine getirdikten sonra


intihar etmeleri gerekti ini savunur ve s k s k Pavel +atev’le bu konuda tart 4 r.

Makedon halk na yap lan haks zl klar dünyaya duyurmada bombal sald r larla
beraber intihar n da etkili olaca n savunan Kirkov’un sonu mutluluk olarak nitelen-
dirdi i ölümle sonuçlan r.

Ortse Popyordanov

Ortse de di er arkada4lar gibi genç, ince ve uzun boylu, siyah saçl ve sakall d r.
Di er Gemiciler’den farkl olarak çok sinirli, at lgan, mesafeli ve aceleci bir yap ya
sahiptir: “Bir4ey yapmadan be4 dakika duramazd . Uzun ellerini, bacaklar aras na
koyarak hafifçe e ilir ve bir süre öyle dururdu.”210

Makedonya’n n ba ms zl ülküsünü kendi hayat ndan ve her 4eyden üstün tu-


tar. Bombalama eylemini gerçekle4tirmek için yak nlar yla vedala4 rken k z arkada4
Kate’ye bir mektup yazar: “Sana ilk bak 4ta â4 k oldum. Ama ben, bana de il, ülküme
ba l y m, halk m ve Makedonya’m n özgürlü ü için ya4amak ve ölmek hayat m n tek
anlam d r...”211

Arkada4lar yla beraber yapacaklar bombal eylemleri kendilerinin propagandas


olarak görür ve zamanla bu propaganday bütün Makedon halk n n destekleyece ine
inan r.

Ortse Popyordanov Rus devrimcilerine hayrand r. Fakat onlar gibi sosyal sava4a
inanmaz. Çünkü sosyal sava4 sadece siyasî özgürlük içinde yap labilir. Yüzy llarca
Türkler’in sömürgesi olan Makedonya siyasî ve millî özgürlü e sahip olmad için
sosyal bir sava4 yap lamaz. Bu yüzden Türk ve yabanc müesseselerin bombalama
eylemlerine kat l r. Fakat kesinlikle bu eylemlerde masum insanlar ölmemelidir der:
“Biz masum insanlar n katilleri de iliz. Biz devrimciyiz. <nsanlar n patlamalardan
kurtulabilmeleri ve hemen kaçabilmeleri

210. <b., 48.


211. <b., 89.

115
için dinamit fitillerini daha uzun keseriz. Böylece insanlar kaçmak
için zaman kazan r.”212

Ortse son derece sorumlu biridir. Kendini kanundan çok tarih


önünde sorumlu hisseder. Çünkü tarih hiç kimseyi affetmez ve herke-
si haketti ine göre ödüllendirir veya cezaland r r.

Ortse t pk Kirkov gibi ölümü mutlu bir son olarak niteler. Fakat kendisinin
Türkler taraf ndan öldürülmesini hep a4a lay c olarak görür. Bu yüzden kendine
verilen görevleri yerine getirdikten sonra intihar etmek isterken, Türk askerleri tara-
f ndan kur4un ya muruna tutulur.

Askerlerin ba4 nda bulunan Binba4 Hüseyin Efendi, Ortse’nin kur4unlardan de-
lik de4ik olan cesedine yakla4 nca gördü ü manzara kar4 s nda çok etkilenir: “Henüz
çok genç. Ke4ke daha ya4l olsayd . Askerlerine dönerek: Askerler, iyi bak n ve vatan
için nas l ölündü ünü görün. <yi görün!” der213.

Gemiciler Örgütü Hakk nda Baz Bilgiler

“Gemiciler”, 1899 y l nda kurulan ve ba4lang çta 14 üyeden olu4an bir terör örgü-
tüdür. Kendilerini dalgal denizde sava4an bir gemiye benzetirler. Bu yüzden “Gemici-
ler” ve Makedon devrimci teröristler ad n al rlar214.

Gemiciler’in en önemli prensibi ölümdür. <nsanlar n vicdan ve bilincini uyand -


r p, onlar n dikkatini esaret alt ndaki Makedonya’n n üzerine çekecek bir ölüm pren-
sibidir. Bu ilkeyle kastettikleri ölüm kendi ölümleridir. Kendilerini katil olarak gör-
mezler. Mümkün oldu u kadar insanlar öldürmemeye çal 4 rlar. Kendi intiharlar yla
sadece Avrupa’n n ve dünyan n dikkatini çekmeye çal 4 rlar.

Baz aç klamalara göre Gemici, sembolik bir 4ekilde hayat felsefesini dalgal bir
denizde yüzen gemi ile özde4le4tirmektedir. Bu felsefeye göre gemi karaya oturursa,
kurtulu4u, kayal klara çarpar ise ba4ar s zl simgeler215.

Osmanl <daresi Gemicileri, bulunduklar terör eylemlerinden do-


lay yok etmek ister. Ancak Avrupa gazetelerinin Selânik muhabirleri
onlar farkl de erlendirir.

212. <b., 183.


213. <b., 213.
214. <b., 93.
215. <b.,94

116
Frans z “Revue de Paris” Gazetesi’nin Selânik muhabiri, ünlü Bal-
kanolog Victor Bernard’ n Haziran 1903 tarihinde bu gazetede Gemi-
cileri takdir eden bir yaz s yay nlan r. Victor Bernard yaz da Gemici-
ler’in Frans z <htilâli’nin fikirlerini benimsediklerini yazarak onlara
destek ç kar ve Avrupa’y Makedonya konusuyla ilgilenmedi i için
ele4tirir216.

Gemiciler’in hepsi okunmu4 ve ayd n ki4ilerdir. Hepsi devrimci ve ayn zamanda


inançl ki4ilerdir. Onlar ayaklanma yerine bireysel eylemler yapmaktan yanad rlar.
Makedonya’n n hâlâ Türk esaretinde bulunmas n n sebebi olarak Avrupa’y suçlarlar.

Gemiciler 4üphesiz Makedonya için besledikleri vatan a4k n dile getiren hareke-
tin öncüleridir. Onlar idealist, vatanperver, macerac ve teröristtirler. Gemiciler ayn
zamanda, Makedonlar sistematik bir 4ekilde devrimci yapmaya, Makedon millî bilin-
cini uyand rmaya çal 4maktad rlar217.

Türkler

Yovan Pavlovski eserde Türkleri anlat rken do al olarak onlar Osmanl <mpara-
torlu u ile özde4le4tirmi4tir. Eserde bu yönde geli4en olaylar çok çarp c örneklerle
anlatm 4t r. Sadece baz yerlerde Türk halk n n kötü sosyo-ekonomik durumuna de-
inirken iyi kalpli bir Türk ö retmeni örne ini de vermi4tir218.

Yazar, Türkleri, Osmanl <mparatorlu u’nun hakim s n f olarak gösterir: “Sultan


II. Abdülhamid’in <mparatorlu u’nu iki s n f tutuyordu. Bunlardan biri toprak sahip-
leri s n f n olu4turan yönetici Türk halk yd ...”219

Türkleri tembel ve gelenekçi-gerici olarak anlat r. Türkler’in gelenekçili ini onla-


r n tembelli ine ba lar: “Bir Türk”ün yap s nda tembellik ve hareketsizlik vard r. Bu
yüzden her türlü gelene e s k s k ya ba l d r. Fakat belirli dönemlerde Türk karakte-
göze çarpar. Türk-Rus Sava4 esnas nda bütün Türk
rindeki de i4iklikler
halk olmasa bile üst tabaka ç ld rm 4t . Yapt yanl 4l klar n en
önemlisinin fark na varm 4t : Hristiyan ahalinin asimile edilmesi. Bu
yanl 4l düzeltmek için Bulgaristan ve Bosna-Hersek gibi yerlere
Türkler’i

216. <b., 57.


217. . ( , Op. cit., 65.
218. <bidem, 102.
219. <bid., 103.

117
yerle4tirdi. Bu az nl a her türlü deste i verirken yükledi i yüksek
vergilerle Hristiyanlar fakirli e itti220.

Türkler’in tembelli i ve gelenekçili i anlat l rken karakter de i4ik-


li i ve bu yönde Hristiyanlar eritme faaliyetleri de örneklerle aç kla-
n r.

Yazar, Osmanl <mparatorlu u’nu ilkel bir sistem olarak niteler: “<lkel bir <mpa-
ratorluk oldu u için ayakta kalabilmenin tek yolunu terör yapmakta görüyordu. Bu
yüzden de teröre ba4vurdu. Ma dur Makedon halk na yönelik terör metastaz gibi
geni4ledi”221.

Romanda, Makedonlar’a yap lan terör çarp c örneklerle aç klan r. Bu yönde


VMRO üyesi V. Pashov’un, Üsküp hapisanesinden gönderdi i mektubu içler ac s d r:
“Bizi Kur4unluhan’a kapatt klar zaman Türkler küfürlerle kar4 lad lar. <lk günden
itibaren eziyet etmeye ba4lad lar. Yöneticiler onlar cezaland rmad . Tam tersine, on-
lar desteklediler... 11 May s 1901 tarihinde bize sopa ve b çaklarla sald rd lar. Ko u4a
kaçmasayd k 4imdi ölmü4 olabilirdik. Yirmi be4 ki4iden fazlas ölesiye dövülmü4tü...
ve bütün bunlar gardiyan ve çavu4un önünde olmu4tu. Bizi korumak için hiçbir tedbir
almad lar. Bizi suçlu ilân ederek önceleri ah r olarak kullan lan karanl k bir binaya
yerle4tirdiler. Buras o kadar rutubetli ve karanl kt ki, hayatta kald m za hayret
ediyoruz... Atlar n da havas zl ktan öldü ü bu hapisanede sadece bir ay içinde
Radovi4’in Lipnik Köyü’nden 19 ki4i öldü. Yönetim bizi buraya getirmekle
Kur4unluhan’daki Türk cezal lar n ba4aramad n ba4armak istedi. Devlet bizi öl-
dürmek istiyor. Delilleri olmad için kanunlara ba4vuram yor. Türk cezal lardan
faydalanmak istiyor... +ikâyetimizi Vali Pa4a’ya bile ilettik. Fakat maalesef bir netice
alamad k”222.

Makedonlar’ n Türk hapisanelerinde gerek Türk mahkûmlardan gerekse yöne-


timden büyük bask gördükleri anla4 l r.

Yazar, Makedonlar’a yap lan vah4eti çarp c örneklerle anlatmaya devam eder:
“Gazeteler, yabanc konsolosluklar taraf ndan yaz lan yaz lar, baz ki4ilerin an lar , bu
yüzy l n ba4 nda Makedon halk na görülmemi4 bir vah4etin ve terörün yap ld n
gösteriyor. Vinitsa’da ö retmen Elekov’a feci 4ekilde i4kence yap ld ktan sonra teca-
vüz edildi. Talihsiz Vinitsal rahip <van Petrov, kafas ya4 iplerle s k ld ktan sonra
patlat larak öldürüldü. Vinitsa’da

220. <b., 104.


221. <b., 104–105.
222. <b., 105–106.

118
Dervi4 Efendi’nin çavu4u ve bir askeri Katerina Miteva, Mariya
Guru4eva ve Gina <vanova‘ya tecavüz etti. Koçana’n n Z rnovtsi Kö-
yü’ndeki papaz Nikola ba4 a4a as ld ve üç saat öyle tutuldu. Sonra
so uk suya koydular. Bununla de yetinmeyerek tüm vücut organlar n
ate4te k zd r lm 4 demirle yakt lar. Koçana’n n Pançevo Köyü’ndeki
ö retmen Aleksandr Beliçev’in t rnaklar na keskin demir koyduktan
sonra e4yalar ç kar larak vücudunu ate4 üstünde tuttular. Radovi4
Dedino Köyü’nden Risto Gergiev adl ögretmen de i4kence yap larak öldürüldü. Ba4
a4a as larak dilini k zg n ma4a ile tuttular. 1897 y l Kas m sonu ve Aral k ba4 nda
Türk askerleri üç gün Dedino Köyü’nde Katerina Yaneva, Zoya <lieva ve yeni gelin
Spasena Georgieva’ya tecavüz etti. Bu vah4etin neticesinde öldüler. Türk askerleri
Sveti Nikole’de papaz Dimko’ya da tecavüz ettiler... Vra4çitsa Köyü’nde Risto Vasilev
bo az ndan kesilerek öldürüldü. Ç r l ç plak soyduklar gelinine ise on asker tecavüz
etti. Ayn köyden Risto Mitev’in arka k sm na demir boru sokarak, borudan tüm vü-
cuduna kaynar su döktüler... Pade4’te Magda Veliçkova ad nda bir kad na bir Türk
yüzba4 s tecavüz etti. Jeleznitsa Köyü’nde Georgi <vanov ve Georgi Petrov feci 4ekilde
dövülüp süngü ile delindikten sonra ayak parmaklar kesildi ve ayn gece öldüler.
Pade4li Yana +çerbinska süngü ile öldürüldü... Ayn köyün papaz Stefan Stoymenov,
ailesi önünde insan d 4k s yemeye zorland ... Birçok kad n yirmi otuz ve k rk asker
taraf ndan tecavüze u rad , birçok çocuk bo az ndan kesildi...”223

“Gemiciler” örgütünün üyesi Petar Mancukov 18 Haziran 1898 y l nda örgüt üye-
si Kostadin Kirkov’a Jenevre’den gönderdi i mektupta Türkler’in Makedon halk na
yapt katliamdan bahseder: “Bizim talihsiz Makedon halk m z Türkler taraf ndan
say s z ac lara mahkûmdur. Türkler’in kültür seviyesini göz önünde buludurursak
buna 4a4mamal y z. Avrupa’n n bu konudaki ahlaks z tutumu daha ac d r...”224

Eserde, Selânik’teki patlamalarda intihar eden Makedonlar’ n bu yöndeki kah-


ramanl klar takdir edilir. Ancak, Türk askerleri bu olanlar n faturas n masum Ma-
kedon halk na mal ederek katliama giri4ir. Bu olaylara Üsküp’teki Türkler de kay ts z
kalmaz ve topland klar camilerde Makedonlar’ n patlatacaklar bir bomba kar4 l n-
da tüm Hristiyan ahaliyi katledeceklerine dair söz verirler225.

223. <b., 106–107.


224. <b., 130.
225. <b., 221.

119
Manast r’da da yine sert tepkiler gösterilir ve 5 May s 1903 tari-
hinde Türk ba4 bozu u, Türk askerlerinin deste iyle üç saat içinde 14
Manast rl Makedon’u bo azlar ndan keser, çok say da Makedon’u ise
yaralar226.

Eserde, 1885 y l ndaki S rp-Bulgar Sava4 ’nda Türk idaresinin kurnaz tavr anlat -
l r. Türk idaresi daima güçsüz olan taraf desteklemekle, dü4manlar n zay f dü4ür-
meye çal 4 r: “Asl nda Türk yöneticileri hem S rp hem de Bulgarlar’a ayn nefret duy-
gular n besler. Üsküp Vilayet polisinin ba4 nda bulunan Dervi4 Efendi’ye S rp-Bulgar
kavgas nda kimin hakl oldu unu sorduklar nda: “Bir pisli i ikiye böldü ünde hangi
bölüm daha temiz olacakt r? -<kisi de pislik- cevab n verir”227. Bu sözlerden Türk
yöneticilerin Slav kökenli insanlardan ne derece nefret ettikleri anla4 l r.

Yazar, Türkler’in kurnazl ndan, Hristiyanlara yapt katliamdan, Makedon-


lar’ n sosyal durumundan bahsederken, Türk halk na yap lan birtak m haks zl klar
da anlat r.

Makedonya’n n ba ms zl için faaliyette bulunan VMRO Türkler’in bu zalimce


tav rlar ndan dolay intikam alaca na söz verir: “1902 y l n n ilkbahar nda Büyük
Britanya’n n Sofya’daki diplomasi temsilcisi Eliot, Forine Ofice’nin ilk adam Markiz
Lensdaun’a Makedon Komitesi’nin intikam almak için Türkler’i katledeceklerini bil-
dirir”228.

VMRO lideri Gotse Delçev, 12 Temmuz 1902 tarihinde Melnitsa Bölgesine yapt k-
lar sald r s ras nda, Türkler’in ate4 etmeleri üzerine 37 Türk evini yakt klar n anla-
t r229.

268 sayfal k eserde sadece iyi kalpli bir Türk ö retmeninden bahsedilir. Frans z
gemisini ate4e veren Pavel +atev’in, Askerî Mahkeme’de yarg lanmas s ras nda Türk
ö retmeni Ethem Efendi’nin sergiledi i davran 4 ilginçtir. Ö retmen Ethem Efendi,
+atev’in çok iyi Türkçe konu4tu unu bilmesine ra men onun Türkçe konu4amad n
söyler. Çünkü, +atev ö retmeni önünde bu ifadede bulunur. Türkçe dersi ö retmeni
Ethem Efendi bir zamanlar okuttu u ö rencisine yard mc olmak için yalan
söyler.

Makedon halk n n ya4ad sosyal s k nt lar sürekli vurgulan rken,


sadece bir defa Türk halk n n da ayn s k nt lar ya4ad anlat l r.

226. <b., 222.


227. <b., 123.
228. <b., 43.
229. <b., 44.

120
Sofya’da ç kan “Balkan” dergisinin 1903 Nisan-May s say s nda Ohrili
bir okuyucu mektubunda Türk-Makedon ayr m yapmadan halk n
ekonomik s k nt lar n anlat r: “Sizin ordaki durumunuzu bilmiyo-
rum, ama burda büyük fakirlik var... Türkler’den korkuyoruz. Onlar
da Hristiyanlardan korkuyor... Böyle devam ederse ne olaca bilin-
miyor. Türkler de, Hristiyanlar da açl ktan ölecek...”230

Eserde ayr ca Türkler’in Ermeniler’e yapt soyk r m ve Makedon-Ermeni i4bir-


li i ve dostlu undan bahsedilir: “1878 y l nda toplanan Berlin Kongresi, Makedonya
ve Ermenistan’ n kaderini birle4tirdi. Avrupa devletleri Türkiye’deki Hristiyanlar
himayelerine ald . Bar 4 Antla4mas ’n n 23. ve 61. maddeleri uyar nca Türkiye, Make-
donya’da ve Ermenistan’da (Anadolu’da) reformlar yapmal yd . Ancak bu reformlar
hiçbir zaman yap lmad . Bundan dolay on y l sonra Makedonlar ve Ermeniler özgür-
lüklerini kazanmak için ayakland lar. 20 A ustos 1895 tarihinde Bedros Parayan ve
Ermen Garo 15 ki4ilik bir grupla <stanbul’daki Osmanl Bankas ’na sald rd ... Bu sal-
d r dan sonra <stanbul ve tüm <mparatorluktaki Ermeniler’e kar4 büyük bir katliam
ba4lat ld . Sadece birkaç gün içinde <stanbul’da 10 bin, iç bölgelerde ise 25 bin Erme-
ni’nin öldürüldü ü tahmin ediliyor”231.

1893 y l nda VMRO’nun <stanbul temsilcili i taraf ndan Ermeniler’e dinamitin ve


bombalar n temin edildi i anlat l r. Ermeniler’in de Makedonlar’a dinamitin üretil-
mesinde yard mc olduklar , dolay s yla Makedon ve Ermeni terör örgütlerinin
i4birlik ve yard mla4ma içerisinde olduklar vurgulan r.

Eserde birkaç örnek d 4 nda Türkler, Makedon edebiyat nda bilinen kötü özellik-
leriyle verilmi4tir. Bu özellikler sadece Osmanl yöneticilerine de il, bütün Türk hal-
k na mal edilmi4tir. Ayr ca Osmanl kelimesi yerine hep Türk kelimesi kullan larak
yap lan haks zl klar ve kötülükler tüm Türkler’e mal edilmi4tir. Türkler, gerici, kur-
naz,tembel bütün Hristiyanlara ayn gözle bakan katiller olarak verilir.

Zaman ve Mekân

Yazar eserde planlanan bombalama eylemlerinin haz rl klar n n


1899 y l nda ba4lad n anlat r. Bombalama eylemlerinin gerçekle4ti-
i süre ise üç gündür. Tarih olarak ilk gün 28 Nisan 1903 Çar4amba
günü verilir.

230. <b., 99–100.


231. <b., 81.

121
Eserdeki olaylar n gerçekle4ti i dönemler Osmanl <mparatorlu-
u’nun çökü4 y llar na rastlar. Dolay s yla bu dönemin en büyük özel-
li i siyasî istikrars zl ktan dolay , <mparatorluk’taki az nl klar n çe4itli
faaliyetlerde bulunmalar d r. Bu dönemde eserde de belirtildi i gibi
Makedon devrimcileri Rus ve Ermeniler’in yard m yla yapt klar
bombal sald r larda Osmanl sermayesine zarar vermekte ba4ar l
olurlar.

Osmanl <mparatorlu u bu dönemde Berlin Kongresi’nin kararlar yla Balkan-


lar’daki hakimiyetini kaybetmeye ba4lam 4t r. Dolay s yla eserde zaman olarak Os-
manl <mparatorlu u’nun hem iç hem de d 4tan gelen bask c ve y k c faaliyetlerle
me4gul oldu u bir dönem ele al nm 4t r.

Olaylar n gerçekle4ti i mekân ise geni4 bir co rafyaya sahiptir. Bombalama ey-
lemlerinin yap lmas için planlar n haz rland mekân <stanbul ve Makedonya’n n
Ege Bölümü’dür. Bombalama olaylar n n gerçekle4ti i ana mekân ise, Selânik’in mer-
kezidir. Bombalanacak olan Osmanl Bankas , postane, kahvehaneler vd. kurumlar
Selânik’in merkezinde bulunur.

Mekân tasvirleri yok denecek kadar azd r. Selânik Liman ’n n temiz oldu u, dai-
ma farkl , hem iyi giyinmi4 ve bak ml insanlar n hem de fakir, hamall k yapan ki4ile-
rin ve dilencilerin bulundu u bir ortam oldu u anlat l r.

Ayr ca, eylem yerine gitmeden önce eylemcilerin bulunduklar otel odalar daima,
onlar n heyecan, korku ve ölümü dü4ündükleri mekânlar olarak verilir.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Yovan Pavlovksi eserde Türkleri anlatma konusunda di er yazarlara göre az say -


da seviyesiz kelime kullan r. Olaylar çok net ve canl bir 4ekilde anlat r. Özellikle
Gemiciler’in psikolojik durumlar ve Türkler’in Makedon halk na yapt klar katliam
sahnelerinin tasviri okuyucuyu etkiler.

Cümleler ço u zaman uzun fakat anla4 l r yaz lm 4t r. Yazar olaylar anlat rken
uzun cümleler kullanmaktan çekinmemi4tir. Bu cümlelerde
edebî dile ayk r ,
seviyesiz kelimeler kullan lmam 4t r. Ancak, bütün Makedon yazarla-
r nda oldu u gibi Pavlovski’nin cümlelerinde de Türk izlerine rastla-
n l r. Bu izlerin ba4 nda Türkçe kelimeler bulunmaktad r. Türkçe ke-
limeler alfabetik olarak 4öyle s ralanabilir:

122
berberin < berber
aber < haber

berbernica <berber dükkân


açma

bey
afion < afyon

bimba4iya < binba4


amayliya < haymal

bir
an < han

bir4ey
anciya < hanc

biz
arabaciya < arabac

bomba
arç < harç

borç
Arnautin < Arnavut

Bosfor
asker

bostan
ate4

boya
badem

boyadisvam < boyuyorum


badiyala < bedava

buyrun < buyurun


bakalnica <bakkal dükkân

cam
bakmak

camiya < câmi


bala < balya

ceb
ba4ibozuk < ba4 bozuk

celat < cellât


bay

ceza
Beaz kule < Beyazkule

çador < çad r


beg < be , bey

çair < çay r


beraber

Çair maalo < Çay r Mahallesi

123
çak4ir < çak4 r Edi Kule < Yedikule

çanta efendiya < Efendi

çare elek < yelek

çau4 < Çavu4 erif < herif

çay eski

çeiz < çeyiz esnaf

çibukçiya < çubukçu ev

çiftçiya < çiftçi fes

çiflikar < çiftçiya ferman

çarapa < çorap fitil

damar furnaciya < f r nc

Dedeagaç < Dedea aç fustan < fistan

dembel gavaz

derman gaziya < gaz, petrol

divan gemiciya

Doyran geriz

dukan < dükkân gro4 < kuru4

du4eme < dö4eme gurultiya < gürültü

du4man < dü4man gune4 < güne4

du4un < dü4ün hafiza < haf za

eder hanz r < h nz r

ha4i4 < ha4ha4

124
ibri4im kepenek < kepenk

idam kese

kaçamak kibrit

kafe < kahve kiriya < kira

kafeciya < kahveci kocaba4iya < kocaba4

kafeana < kahvehane konak

kaldarma < kald r m kotek < kötek

kama Kratova < K ratova

kapak krevet < kerevet

kara kufer

karaimana < karaiman Kuku4 < K lk 4

karabunar < karap nar kup

kanderisa < kand rd kupçe < kupçuk

karda4 < karde4 kur4um < kur4un

ka4kaval < ka4ar peyniri kutiya < kutu

katil lamba < lâmba

katran leblebiya < leblebi

kavga lira

kavgaciya < kavgac mangal

kaymak mangar < mang r

kaza meana < meyhane

kazan merak

125
mercan podrum < bodrum

miraz < miras Podrum Kale < Bodrumkale

muabet < muhabbet raf

musliman < Müslüman rakiya < rak

mutlaka rica

nubetçiya < nöbetçi Saat Kula < Saatkulesi

nufuz < nüfuz sabayle < sabahleyin

olacak 4amar

oldi < oldu sandak < sand k

olmadi < olmad sanduk < sand k

orman sapun < sabun

Osmanliya < Osmanl saray

paket sardisa < sard

palto sarho4

pamuk sirma < s rma

parçe < parça sicak < s cak

pare < para tsigara < sigara

pa4a < Pa4a simit

payton < fayton sultan < Sultan

paytonciya < fay- 4a4ma


toncu
4ayak
pazar
4eker

126
4i4e ukumat < Hükûmet

taman < tamam urma < hurma

tavan vakat < vakit

tefter < defter valiya < Vali

temel vilaet < Vilâyet

temiz yangan < yang n

tencere yaparsan < yapars n

tenekeciya < tenekeci yariya < yar ya

teskere yatagan < yata an

tezga < tezgâh yazik < yaz k

torba yolciya < yolcu

tula < tu la yuzba4iya < yüzba4

Turci < Türkler zaman

tutun < tütün zeytin < zeytinya

Osmanl Döneminde Makedonya’da Bir Kahvehane

127
GORG ABAC EV : ARAM SKO GNEZDO
(HARAM LER YUVASI)

Konu

Gorgi Abaciev232, ilk roman olan “Haramiler Yuvas ” ile Makedon


edebiyat na yeni bir konu getirdi. Bu yenilik Makedon halk n n haya-
t ndaki haramilik dönemine bak 4 aç s d r. Dolay s yla eserde bir grup
Makedon haramisinin eylemleri anlat l r.

Özet

Olaylar, köyünden uzun y llar uzak kalan Manu4 ad ndaki Makedon gencinin ye-
niden köyüne dönmesiyle ba4lar. Fakat ne yaz k ki, senelerce o lunun hasretiyle ya-
n p tutu4an annesi o lunu görmeden ölür. Manu4’un babas ise seneler önce öldü-
rülmü4tür. Manu4 köyüne geldikten sonra babas n n, çocukluk arkada4 olan Musa
taraf ndan öldürüldü ünü anlar. Musa kötülükleriyle ünlü bir e4k ya olmu4tur. Baba-
s n n öcünü almak ve birtak m sosyal adaletsizlikleri ortadan kald rmak amac yla
Manu4, tesadüfen tan 4t Trayko ile beraber da lara ç karak harami olur. Musa ve
Manu4 çeteleri aras nda ç kan bir çat 4mada Musa öldürülür. S ra Türkler’le i4birli i
yapan Hristiyan Gogo Yane ve Manu4’un çetesini yakalamakla görevli olan Topuz
Bey’in cezaland r lmas na gelmi4tir. E lenmek için topland klar bir gece Manu4, çe-
tesiyle sald rarak onlar kaç rd da da öldürür.

Bu arada evlenece i k z Dafa’y da yan na al r. Burada hastalanan Dafa köyüne


dönmek ister. Sevdi i k zla beraber köye inen Manu4 çok geçmeden Türk askerleri
taraf ndan yakalan r ve ertesi gün köy meydan nda kafas kesilir. Olaylar da bu 4ekil-
de sonuçlan r.

Ki!iler

Abaciev’de kahramanlar milliyetlerine göre iyi veya kötü olarak ayr lmazlar. <n-
sanlar onlar n aras ndaki sosyal farkl l klar ay r r. Makedon olan Gogo Yane, katil ve
sat l k olabilece i gibi iyi huylu Makedon yurtseverlerine destek ç kan Arna-
vutlar (Eyüp ve Murteza) da olabilir.

232. 1910-1975 y llar aras nda ya4ayan Makedon yazar ve tarihçisi. En tan nm 4 eserleri: “Çöl”,
“Haramiler Yuvas ”, “Son Kar4 la4ma”, “Güne4 Do arken”, “<linden <syan ”, “Sigara Kutu-
su”, “Balkan Sava4lar ve Makedonya”… vd.

128
Romanda Türkler’le irtibatta olan ve Türk olmayan ki4ilerin en
önemli özelli i, tarihi bilinci ve millî 4uuru kendilerine yol olarak
seçmeleridir. Yazar tip olarak ele ald Manu4 ve Trayko’yu da geni4
bir çerçeve içinde vermez. Onlar belirli birkaç hareket ve davran 4la-
r yla ele al r. Manu4 ve özellikle Trayko’nun ki4ili ini sergilerken ro-
mantik unsurlardan yararlan r.

Manu< ve Trayko

Manu4 eserin ba4kahraman d r. Manu4’un d 4 görünü4ü hakk nda eser boyunca


çok az bilgi verilir. Onun iri yap l bir fizi e sahip oldu u söylenir. Cesaret ve yurtse-
verli i ile hep ön plandad r. Kendine ve Makedon halk na yap lan kötülüklerin hesa-
b n soracak bir ki4ili e sahiptir. <yi oldu u kadar, Gogo Yane’yi öldürü4 4ekliyle insa-
n n vah4i oldu unu da do rular.

Trayko da Manu4’un özelliklerine sahiptir. Manu4’tan farkl olarak Trayko halk


öykülerindeki kahramanlara benzerli iyle göze çarpar. Abaciev Romantizm’den fay-
dalan r ve onu birtak m do aüstü özellikler katarak anlat r. Halk aras nda Trayko’nun
Makedon kral Marko’ya ait olan bozdo an buldu u ve onun manevî gücüyle
Hristiyanlar’ Türkler’in zulmünden korudu u inanc yayg nd r. Ayr ca bir evi y kabi-
lecek ve Türk askerlerini tek ba4 na yok edebilecek güce sahip oldu u konu4ulmakta-
d r. Trayko, halk koruyan hayalî kahraman özellikleriyle anlat lm 4t r.

Gogo Yane

Gogo Yane Hristiyand r. Türkler’le i4birli i yapt için di er Hristiyanlar taraf n-


dan sat l k ve yüz karas olarak nitelendirilir. Gogo Yane zengin olma pahas na Türk-
ler’den yana olan, Makedonlar’a yap lan kötülük ve adaletsizlikere tepki göstermeyen
bir tiptir. Bu kötü davran 4lar n n kar4 l nda Manu4 taraf ndan yakalanarak çok feci
bir 4ekilde cezaland r l r. Üzerine giydi i elbiseleri ç kar ld ktan sonra, vücudu balla
s vanarak a aca ba lan r ve günlerce çekti i ac sonucu ölür.

Musa

Musa, Makedon köylülerine eziyet edip, h rs zl k yapan ve Türker’in emrinde


olan bir haramidir. Köylere sald r p Makedonlar’ n evini bark n soyan, istedi i anda
onlar öldürebilen son derece negatif bir tiptir.

129
Arnavut Kaymakam’dan gördü ü destekle bir katil tipi çizer. Hayal
etti i kötülükleri gerçekle4tirmeden çocukluk arkada4 Manu4 tara-
f ndan öldürülmekle, haketti i cezay bulur.

Türkler

Eserin incelenmesinde bizi ilgilendiren yön Türkler’in ne 4ekilde verili4leri, veya


onlara bak 4 aç s d r.

Eserde kötü olaylar n kaynaklanmas nda en büyük sebep Türkler’dir. Birtak m


olaylara tepki göstermeyen ve tedbir almayan Türk askerleri ve devlet temsilcileridir.
Bunun için yazar, eserdeki, Türk a alar ve Musa gibi Arnavut kökenli Osmanl hara-
miler aras nda fark gözetmeksizin, onlar 4eytan n hizmetçileri olarak niteler: “Bunlar
kötülükleri te4vik ediyorlar. Onlar ayn Türk dininin mensuplar d r233.

Türk askeri de hep ya mac , kad n dü4künü ve ahlaks z olarak nitelendirilir234.

Türk askerlerinin Makedon haramilerine yapt klar katliam anlat l rken, harami-
lerin ba4lar n n kesildi i ve bir zafer göstergesi olarak askerler taraf ndan götürüldü-
ü de aç klan r235.

Bu tür olumsuz tav rlardan dolay Makedon haramilerinde bütün Türkler’e kar4
bir nefret vard r: “A alara sat r gerekiyor, hilâle ise yapaca m z biliyoruz!…”236 Çe-
teye yeni kat lan Makedon haramilerine ise yemin ettirilirken: “Hayat m ortaya ko-
yarak, pis Türk dininden her4eyimi koruyaca m!” sözleri söyletilir237.

Osmanl yetkilileri de ki4iliksiz olarak anlat l r. Kaymakam, Topuz Bey’i ça rta-


rak, ona reayaya kar4 sorumluluklar n hat rlat rken: “Senden beklendi i gibi yurtse-
verli in yönünde reayay haramilerden korumal ve onlara gereksiz haks zl k-
lar yapmamal s n…”der.

233. ? + . ,+ . , D ( 1980, 19.


234. <bidem, 166.
235. <bid., 180.
236. <b, 183.
237. <b., 170.

130
Ancak Topuz Bey’e görevlerini hat rlatan Türk kaymakam n n da
para kar4 l Osmanl haramilerinin Makedon halk na yapt katlia-
ma göz yumdu u anla4 l r.

Eserde <mparatorluk temsilcilerinin bu gibi ki4iliksiz tav rlar n n benzer örnekle-


ri anlat labilir. Ancak, gerek aç klanan gerekse aç klanmayan örneklerden yazar n
bütün Osmanl lar’a özellikle Arnavutlar’a Türk gözüyle bakt anla4 l r. Bu aç dan
verdi i Türkleri cahil, ilkel, zâlim, dengesiz ve benzeri gibi olumsuz özelliklere sahip
ki4iler olarak gösterir.

Türkler’le <slâm dinine mensup olan di er milletlerin özde4le4tirildi i eserde,


Hristiyanl a ve Makedonlar’a bak 4 aç s da ilginçtir: “Onlar n tek iste i vard . Hep
beraber Asyal ’y kovarak kendi elleriyle hayatlar n düzenlemek. Sultan da Hristiyan
olmal yd . Hristiyan kral adaletli ve dürüsttür. <nsanl ve insaniyeti bilir. Tanr dan
korkar ve milletiyle beraberdir. Sadece tek din ve tek Hristiyan kral olmal …”238 Bu
sözlerle yazar Hristiyanl a da tek tarafl bir bak 4 aç s getirir.

Zaman ve Mekân

Romanda olaylar n gerçekle4ti i zaman haramilik dönemidir. Tarihî zaman ola-


rak S rp eleba4 s Karacorce’nin yönetti i Birinci S rp <syan ’ndan bahsedilir. Bu S rp
<syan ise 1804 y l nda gerçekle4ir. Dolay s yla eserdeki olaylar da bu dönemde geli4ir.

Olaylar n ba4lad nda Manu4 14 ya4 ndad r. Köyünden ayr lmas ve yeniden dö-
nüp haramili e ba4lamas da yedi y l sonra olur. Böylece olaylar n 1804-1811 y llar
aras nda gerçekle4ti i anla4 l r.

Mekân olarak eserde bugünkü Makedonya’n n do u bölgeleri ve bu bölgelerdeki


da lar vard r. Olaylar n gerçekle4ti i en belirgin mekânlar Do u Makedonya’n n da -
l k köyleridir. Köylerin kesin isimleri verilmez.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

238. <b., 16.

131
Eserde Abaciev üslûbunun en belirgin özelli i tasvirlerle zengin
olmas d r. Da lar , köyleri, evleri ve insanlar çok iyi tasvir ediyor.
Modern Makedon roman n n kurucular ndan biri olan Abaciev üslûp-
taki esteti e de önem vererek, daha sonraki eserlerinde olaylar üstün
seviyeye ç kacak edebî bir dille anlatm 4t r. Kulland üslûpta çok sa-
y da Türkçe kelime de vard r.

Anlatt olay ve ki4ilerin tasvirlerinde ayr ca birçok Türk gelene i


ve iki deyimine de rastlan l r. Bir Türk deyimi olan “Bindi in dal
kesme” cümlesinin Makedoncas na birkaç yerde rastlan r239. Bunun
d 4 nda “Denizde damla” Türk deyimine de rastlanmaktad r240.

Eserde Makedonlar’ n baz Türk geleneklerini benimsedikleri gö-


rülür. Manu4, sevdi i k z Dafa’n n babas Yovanla kar4 la4 nca elini
öper. Türkler’de el öpme gelene i büyüklere kar4 bir sayg ifadesidir.
Makedonlar’da ise böyle bir gelenek olmad için, el öpme gelene i-
nin Türkler’den intikal etti i anla4 l r241.

Dafa’n n babas Yovan’a ellerini y kamak için le en götürdü ü ve


elindeki sürahi ile babas n n ellerine su döktü ü anlat l r242.Le ende
el y kama gelene inin de yine Türkler’e has bir sayg ifadesi oldu u ve
Makedonlar’ n günlük hayatlar na intikal etti i görülür.

Eserde çok say da Türkçe kelime kullan lm 4t r. Bu kelimeler alfa-


betik olarak 4öyle s ralanabilir:

239. <b., 150.


240. <b., 163.
241. <b., 77.
242. <b., 77.

132
acamiya < acemi babait < babayi it
adet < âdet
aferim < aferin baca
aga <A a badiyala < bedava
airliya < hay rl baklava
al bakalin < bakkalc
ala4veri4 < al 4veri4 bakar < bak r
alat < halat bardak
alaturka basamak
alva < helva ba4ka
ambar < ambar batakçiya < batakç
anama < han m, kad n bavça < bahçe
aptalak < aptall k bayrak
apsana < hapishane beg < be , bey
aram < haram bekâr
aramilak < haramilik belki
haramba4a < haramba4 belya < belâ
aramii < haramiler bendisuva < be eniyor
arçlak < harçlik berbat
arem < harem bereketliya < bereketli
argat < rgat beriket < bereket
ar4in berikât versin < bereket ver-
asker sin
a4itsi < â4 klar beter
a4kolsun bimba4iya < binba4
ater < hat r bokal < bokkal
at borçliya < borçlu olan
At Pazar < Atpazar boyadisan < boyalanm 4
avliya < avlu bozaciya < bozac
ayan camiya < câmi
aylakçiya < aylak insan ceb
ayvan < hayvan celat < cellat
ayvançe < hayvanc k cenabet
cepçii < cepçiler
cin

133
cube < cüppe elmaz < elmas
cumbu4 < cümbü4 em < hem
çador < çad r erbap < erbab
çardak esap < hesap
çare fayde < fayda
çar4iya < çar4 fener
çau4 < çavu4 fes
çeiz < çeyiz filcan < fincan
çekrek < ç kr k fi4ek
çengel fitil
çe4ma < çe4me galiba
çiflik < çiftlik gaytan
çifliksaybiya < çifliksahibi gemiya < gemi
çinar < ç nar gemiciya < gemici
çirak < ç rak gubre < gübre
çizme ibri4im
çoban iç < hiç
çorap ikram
çorbaciya < çorbac inaetçiya < inatç
damar izmekâruva <hizmetçilik ya-
dayre < daire p yor
deliya < deli olan kaa < kâhya
demek kabul
dervi4 kadife
dikat < dikkat kadiya < kad
dizgin kaçak
dolama kaçamak
dukan < dükkân kahar < kah r
du4ek < dö4ek kai4 < kay 4
du4man < dü4man kaldarma
efendiya < Efendi kalkan
elbet < elbette kalay
elek < yelek kam4ik < kamç
kandisa < kand

134
kapak lira
kapicik < kap c k maala < mahalle
karamfil < karanfil mangal
kasaba masraf
kasmet < k smet meana < meyhane
katran mecidiye
kaza megdan < meydan
kazan melem < merhem
kaymakam merak
kef < keyif mermer
keflii < keyifliler metal
kemer milet < millet
kerpiç minderluk < minderlik
kerata moarebe < muharebe
kervan muabet < muhabbet
kese mudbak < mutfak
kilim murtat
kismet mu4teriya < mü4teri
kocaba4iya < kocaba4 nargele < nargile
kom4iya < kom4u neyse < ne ise
korav < kör nizam
kotek < kötek ocak
kopuk odaya < oda
kubura < kubur ortak
kuskiya < küskü ortakluk < ortakl k
kututsi < kötükler onba4iya < onba4
kuvet < kuvvet raat < rahat
kuzum raatlak < rahatl k
laf < lâf rakiya < rak
legen < le en paça

135
parmak sultan < Sultan
pa4a < Pa4a surat
payton < fayton tambura
pelivan < pehlivan tanteli < dantel
pencere tapiya < tapu
perde tatliya < tatl
pilaf < pilav tavan
pogaça < po aça tektuk < tektük
pusiya < pusu telal < tellâl
puskul < püskül temane < temena
sakaldisa < s k ld temel
samar < semer tencere
sandak < sand k tenekiya < teneke
sapun < sabun tepsiya < tepsi
sardisa < sard topuk
satar < sat r torba
saybiya < sahibi tulumba
sedef tulum
seir < seyir valiya < Vali
serbes < serbest vezir < Vezir
serdar yabanciya < yabanc
seymen yankeseciya < yankesici
s rça yatak
sicim zaptiya < zapti
simid < simit zeytin < zeytinya
sincir < zincir zulum < zulüm
sofra zulumkâr < zulümkâr
sokak zurla < zurna
soytariya < soytar zurlaciya < zurnac
suba4iya < süba4

136
137
VO ANDR Ç : TRAVN ÇKA HRON KA (TRAVN K GÜNLÜ Ü)

Konu

<vo Andriç’in243 1942 y l nda yazd “Travnik Günlü ü” modern tarihî-psikolojik


bir eserdir. Eserdeki olaylar ve ki4iler Travnik’teki konsolosluk döneminde ya4an r.
Bu olaylar 1789 Büyük Frans z <htilali’nden sonraki tarihî zamanlar yans tan olaylar-
d r.

Bosna’n n önemli siyasî ve tarihî mekânlar ndan biri olan, Travnik’te Andriç Do-
u-Bat sentezini, iki farkl kültürü, iki ayr dünya ve anlay 4 bunlar aras ndaki çat 4-
malar -z tl klar , farkl l klar vermeyi ba4ar r. Bu çat 4ma ayr ca kasabadaki de i4ik-
liklere ve yeniliklere kar4 olan tepkinin özünü temsil eder. Dört bir yandan nefretle
sar l olan kasabadaki yabanc lar, vezirler, konsoloslar, aralar nda dü4mani duygular
besleseler de hepsi bir kader mahkumudur. Çünkü hepsini ortak bir tehlike -kasaba
ilkelli i ve nefreti korkutmaktad r.

Travnik’teki Müslüman dünyas n n özellikleri do u kültürünü temsil etmektedir.

Do u ve Bat kültürü aras ndaki z tl klar her alandaki farkl moral anlay 4 nda,
al 4kanl klar nda ve hayat tarz nda görülür.

Osmanl lar eserde, karanl k ve kan döken, sahne arkas ndaki oyunlarda ba4ar l ,
daimi hükümdarl kta emin bir unsurdur.

Bat temsilcileri Frans z ve Avusturyal lar ise 19. yy. ba4 nda farkl siyasî görü4le-
re sahip iki unsurdur. <lkel Müslüman çevresi olaylar n gerçekle4ti i sekiz y l süresi
içinde bu yabanc lara nefret dolu duygular besler.

Andriç Frans z ve Avusturya konsolos temsilcilerinin aralar ndaki


irtibat ve Travnik vezirlerine kar4 yönettikleri diplomatik oyunlar
anlat rken, bu insanlar n 4ahsi ve ailevi ki4iliklerini de verir.

243. Ça da4 S rp yazar , 4airi ve dü4ünürü <vo Andriç 1892 y l nda Bosna Travnik yak nl nda
Dolats Köyünde do du. Zagreb Üniversitesi’nde Felsefe okuduktan sonra Viyana – Graz
Üniversitesinde doktoras na devam etti. Uzun y llar Roma, Bükre4, Madrid, Cenevre ve
Berlin’deki Yugoslavya elçiliklerinde idari memur olarak çal 4t . 1975 y l nda Belgrad’ta ve-
fat etti. Eserleri : “Ex Ponto”(4iir kitab ); Uzun Öyküler: “Put Aliya Gergeleza” (Aliya
Gergelezin Yolu), “Lyubav u Kasabi” ( +ehirde A4k), “Macar Mustafa” vb. ; Öykü Kitaplar :
“Litsa” (Yüzler), “Zena i Kamen” (Kad n ve Ta4) ; Romanlar : “Na Drini Çupriya” (Drina
Köprüsü), “Travniçka Hronika” (Travnik Günlü ü), “Gospodzitsa” (Genç Bayan), “Prokleta
Avliya” (Lanetli Avlu).

138
Eserde ana noktay Bat konsoloslar yla Osmanl vezirleri aras n-
daki ili4kiler temsil eder.
Giri4 özelli indeki -Prolog- bölümü tarihî olaylar hakk nda verdi i bilgiler d 4 n-
da Travnik’teki beylerin sosyo-psikolojik durumlar n , geli4en olaylar kar4 s nda
her4eyi oluruna b rakma tav rlar n , <mparatorlu un devaml l ve emin hareketleri
hakk nda bilgi verir. Lütfü’nün kahvehanesindeki sofa yaz aylar nda Travnik beyleri-
nin toplan p olanlar n konu4uldu u mekând r.

Travnik günlü ünde olacaklar n ön habercisi olan prologda kasaban n ileri gelen-
lerinin siyasî mantalitesi hakk nda da bilgi edinilir.

Özet

Eser prolog, yirmi sekiz bölüm ve epilogtan olu4ur.

Giri4 olarak verilen iki sayfal k prologta Travnik’in ünlü kahvehanesinin sofas n-
da ileri gelen beylerin konu4malar ndan bu kasaban n siyasî mantalitesi ve sosyo-
psikolojik durumu anlat l r. Kasaban n ileri gelenlerinden Süleyman Bey’in,
Bonaparte’nin Travnik’e konsolos gönderece i haberi herkeste olumsuz etki yarat r:
“Bu konsolos kendine i4 bulacak, vezirin yan nda oturarak beylere ve a alara nas l
hakim olundu unu görecek ve Bonaparte’ye haber gönderecek. Avusturya da bir süre
sonra kendi konsolosuna izin verilmesini isteyecek. Pe4inden Rusya da...”244

Yap lan uzun sohbet, aralar nda en ya4l s Hamdi Bey’in görü4üyle noktalan r.
Hamdi Bey topraklar na gelecek bu sevmedikleri yabanc lar n birgün mutlaka gide-
ceklerini söylerken, sab rl ve so ukkanl olmalar n tavsiye eder.

Olacaklar n habercisi görevindeki prologdan ve geli4en birtak m siyasî olaylardan


sonra Andriç do as yla güzel Travnik kasabas ndaki farkl kültürlerin ve insanlar n
bir uyum içinde yüzy llarca kendi geleneklerine göre ya4ad klar n anlat r. Ancak 18.
yy. sonlar nda ve 19. yy. ba4lar nda Osmanl ’n n Macaristan’ kaybetmesiyle Türk ve
di er din mensuplar aras ndaki ili4kiler bozulmaya ba4lar: “Büyük <mparatorlu un
sava4ç lar , a alar ve sipahiler Macaristan’daki düzlük bölgeleri terketmek zorunda
doluydular...”245 Kom4u ülkeler-
kal nca, Hristiyan olan her 4eye kar4 nefret
deki Hristiyanlar’ n zaferleriyle sonuçlanan sava4lar ise Bosna’daki
Hristiyanlar’a cesaret verir ve böylece fizikî bir sava4 olmasa bile iki
grup aras nda psikolojik bir çekememezlik olu4ur:

244. <vo Andriç, Travniçka Hronika. Drugo izdanje. Zagreb 1967, 10.
245. <bid., 17.

139
“Türkler güç ve bask yoluyla, Hristiyanlar ise sab rla, kurnazl kla
sava4 yorlard ... Reaya Türkler’in giderek zalimle4ti ini, Türkler ise
reayan n eskisi gibi olmad n , ba4 kald rd n hissediyordu... Bu
durumlar Bosna’daki hayat zorla4t r rken, düzeni de etkiliyordu.”246

Böyle bir psikolojik ve siyasî havan n esti i Travnik’te 1800’lerde S rbistan’da ç -


kan “Karacorce <syan ”, Napoleon’un Avrupa ile yürüttü ü sava4lar, kasabaya gelen
yeni vezir Husrev Mehmet Pa4a ve onun Frans zlar’a olan zaaf , gelecek olan Frans z
ve Avusturya konsoloslar konu4ulur.

Yabanc konsoloslar n Travnik’e gelme olay na olumsuz yakla4an Türklerden


farkl olarak, kasaba katolikleri Avusturya, ortodokslar Rus ve Yahudiler Frans z kon-
solosluklar n n bir an önce aç lmas n ister. Çünkü, onlara kurtar c gözüyle bakarlar.
Ve nihayet Frans z konsolosu olarak Jan Davil Bey gelir. Müslümanlar n bayra d-
4 nda farkl bir bayra n dalgalanmas Hristiyanlar oldukça heyecanland r r: “Bayrak
m dalganacak! Asl nda hiç kimse bu bayra n nas l olaca n aç kça bilmiyordu ama
ye4il Türk bayra n n d 4 nda farkl renkte bir bayra n dalgalanmas onlar n gözleri-
ne de i4ik bir parlakl k ve ümit getiriyordu... Bayrak m dalgalanacak! Bu dü4ünce
birçok fakirin bir an için evine 4 k, aç karn na tokluk, ince giyimine s cakl k getiri-
yordu...”247 Andriç, Travnik Hristiyanlar n n sevincini, onlar bir sosyal obje konu-
munda bulundurarak anlat r.

Çok geçmeden Jan Davil, vezir Hüsrev Mehmet Pa4a ile görü4meye gider. Os-
manl temsilcisiyle bu ilk kar4 la4ma oldukça ilginç görüntülerle anlat l r. Vezirin bu-
lundu u kona a gitmek için yola ç kan Frans z konsolos mahalle ve çar4 da Türkler’in
olumsuz tepkileriyle kar4 la4 r. Vezir’in konsolosu önemseyen tavr ve s cak ama
yapmac k kelimeleri Jan Davil’i biraz olsun teselli eder. Napoleon ve III. Selim üzeri-
ne yap lan uzun sohbetlerden sonra konsolos konaktan ayr l r.

Çok geçmeden III. Selim tahttan indirilerek yerine Sultan Mustafa gelir. Bunun
üzerine Hüsrev Mehmet Pa4a’n n da konumu sars l r. Yerli Türkler zaten sevmedikle-
ri vezirin bir an önce gitmesini ister, çünkü onlar n gözünde vezir bir gavurdur.

Çok geçmeden <stanbul’dan gelen kap c ba4 , beraberinde getirdi i


fermanla yeni sultan taraf ndan vezirin ayn görevde kalmas n istedi-
ini söyler.

246. <bid., 17.


247. <b., 21.

140
Taht de i4iminde bunun mümkün olmad n bilen vezir,
kap c ba4 n çok iyi misafir ettikten sonra kimsenin 4üphelenemeye-
ce i bir 4ekilde içkisine zehir koyarak öldürür ve gizlice açt ferman-
da ölüm emrini de i4tirerek yeniden kapat r. Böylece bir süre daha
görevini garanti alt na al r.

Çok geçmeden olanlar çevirmeni Levanten Davna taraf ndan ö renen Frans z
konsolosu 4ok içindedir. Görevi gere ince bu olanlar <stanbul’daki sorumlular na
yazmay ihmal etmez. E4i ve üç çocu uyla mutlu bir hayat olan konsolos, Travnikte
geli4en en ufak siyasî geli4meyi, yerli Türklerin nefretini, hayat n zorluklar n , Avus-
turya ajanlar n n n kirli oyunlar n ve di er 4ikayetlerini <stanbul’a bildirir.

Frans zlardan sonra aç lan Avusturya konsoloslu unda da durumlar farkl de il-
dir. Konsolos Von Miterer’in e4i Ana Mariya Travnik’e hiçbir 4ekilde adapte olamaz
ve buray insanlar yla beraber çok s k c bulur. Bu yüzden e4iyle sürekli tart 4malar
ya4ar. Nihayet yapt bask lar sonucu Von Miterer Viyana’ya mektup yazarak tayini-
nin ba4ka yere ç kmas n ister fakat cevap alamaz.

III. Selim’e sempatisiyle bilinen vezir Hüsrev Mehmet Pa4a Travnik’ten ayr larak
sürgün olarak Do u’ya gönderilince, kasabal Türkler çok sevinir. Sultan Selim’in
reformlar n uygulayan Travnik kad s n da sevmeyen Türkler onun da gitmesini is-
terler. Kad Belgrad’taki Bekir Mustafa ad ndaki bir Türk’ü ölü gösterip, güzel e4ini
Frans z Konsoloslu unda çal 4an Mehmet’le evlendirince, Müslümanlardan tepki
görür. Ayn tepki Frans z konsoloslu u çal 4anlar na da gösterilir. Müslümanlardan
gelen bask üzerine vezir yard mc s Slav kökenli Süleyman Pa4a’n n emriyle Mehmet
hapishaneye at l r. Halk n ahlâks zl k olarak alg lad bu öfkeden tesadüfen kasabada
bulunan iki Frans z subay da nasibini al r ve sald r ya u rar.

Sarho4 Bekir Mustafa’n n ölmedi i ve Belgrad’tan Travnik’e gelmesiyle ba4layan


olay sonunda, güzel e4i kendisine verilmez. Müslümanlar n öfkesine sebep olan Bekir
Mustafa ise çar4 daki esnaftan eski ilgiyi göremeyince ortal ktan kaybolur. Çünkü
Müslümanlar bu sarho4 adam n durumunu yabanc lara sald rmak için bir f rsat ola-
rak kullan r. Özellikle çar4 esnaf n n yabanc lara olan nefreti bu olaydan sonra da
azalmaz ve Frans z konsoloslu undan hiç kimseye mal satmamaya
karar verilir.
Konsolosluk’a yap lan bask y biraz olsun yumu4atmaya çal 4an vezir
yard mc s Süleyman Pa4a, Mehmet’i hapishaneden ç kar r ve ya4l
yard mc s n Frans z Konsoloslu undan özür dilemeye gönderir.

141
Fakat ya4l Türk “Bir gavurdan özür dilemektense istifa ederim.” söz-
leriyle tepkisini gösterir.

Çok geçmeden yeni vezir olarak gelen <brahim Halim Pa4a, yaban-
c konsolosluklar üzerinde eski vezir kadar iyi izlenim b rakmaz. III.
Selim’in yan nda uzun y llar vezirlik yapan <brahim Pa4a, Sultan Se-
lim’in tahttan indirilip, yerine Sultan Mustafa’n n gelmesiyle sürgüne
gönderilir. Böylece Selânik sürgününden sonra Travnik’e vezir olarak
tayin edilir. Beraberinde en çok güvendi i defterdar Tahir Bey’i, haz-
nedar cimri ve kötü niyetli Baki’yi, ya4l doktoru E4ref Bey’i ve subay ne4eli ve içkici
Behçet’i de getirir. Kasabada hayat günlük olaylarla devam eder. Frans z konsoloslu-
unda Jan Davil’in yard mc s Defose bir Ortodoks k z na â4 k olurken, çar4 daki ber-
ber ç ra Salih ise Von Miterer’in k z Agata’ya gönlünü kapt rm 4t r. Agata’y görmek
için her f rsatta a açlara t rmanarak saatlerce onu seyreder. Bir gün bindi i a açtan
avlusuna dü4tü ü Beyin o ullar taraf ndan dayak yer ve böylece bu sevdadan vaz-
geçmek zorunda kal r.

Vezir <brahim Pa4a ise zaman geçtikçe konsoloslarla ve özellikle Jan Daville s k
dostluk kurar. Uzun sohbetlerinde hep III. Selim’e olan hayranl n anlat r. Bir gün
yine bu konudan bahsederken, <stanbul’dan III. Selim’in öldürüldü ü haberi gelir ve
vezir günlerce kendine gelemez.

Bu arada Avusturya ve Frans z konsoloslar tüm olanlar ve yank lar en ufak ay-
r nt lar na kadar ülkelerine bildirirler. Aralar ndaki çekememezlik ve yar 4 birçok
küçük olaylarla anlat l r. Avusturya konsolosu bir Türk askerinin Frans z ajan oldu-
unu vezire bildirince, suçlamaya maruz kalan Türk çok geçmeden öldürülür ve bu
olay Frans z konsoloslu u, için büyük bir eksi olur. Bunun üzüntüsünü ya4ayan Jan
Davil’in küçük o lu da hastalan r ve orada bulunan üç doktor yard mc olamay nca,
Davil o lunu ba4ka bir 4ehre götürürken, doktora ula4t rmadan yolda ölür. Bu tür
ailevi üzüntüler her iki konsoloslukta mevcuttur. Avusturya konsolosu Miterer’in ise
sürekli bunal m ya4ayan e4i, s k s k farkl insanlara â4 k olur, fakat yine e4ine sad k
kalarak her seferinde ona döner ve buralardan gitmek için yalvar r. Son olarak Fran-
s z konsolosun yard mc s Defose’ye â4 k olunca ve yine ayn hüsran ya4ay nca e4iyle
kavgalar ve Avusturya’ya dönme bask lar artar. E4inin bu tür davran 4lar n n her-
kesçe bilindi inin fark nda olan Bay Miterer, çok sevdi i e4ini bu denge-
sizliklerinden dolay suçlamayarak, ona hep anlay 4la yakla4 r.

1809 y l nda Napoleon’un Avusturya ile yeniden sava4a girmesi

142
Travnik’teki konsolosluklar n birbiriyle olan ili4kilerini tamamen
kopma noktas na getirir.

Travnik’te ise her y l n ilkbahar nda oldu u gibi Süleyman Pa4a


çok say daki askeriyle ayaklanmalar bast rmak için S rbistan’a gider.
Konsoloslar bu konuda olanlar sorumlular na bildirmek için vezirin
ayaklanmayla ilgili faaliyetlerini tüm ayr nt lar yla ö renerek kâ da
dökerler.

S rbistan’daki ayaklanmalar destekleyen birçok Travnik’li S rp yakalanarak i4-


kenceyle öldürülür. S rplar’ n öldürülmesi, iple bo ma ve kafa kesme 4eklinde sokak-
larda yap l r. Bu ölümler o kadar yo un olur ki, asker d 4 ndaki Türkler bile yakala-
d klar Hr stiyanlar’ öldürmekten zevk al rlar. Yakalanan S rplar’ n kafalar genellikle
Avusturya Konsoloslu u’nun önünde kesilir ve bu korkunç sahneler yabanc lar kötü
4ekilde etkiler. Yine böyle bir günde Avusturya Konsoloslu u’na gitmekte olan görevli
ya4l doktor, tutuklanan bir katolik mensubunu kurtarmak için askerlerle kavga edin-
ce, kendisini de an nda öldürmeye karar verirler. Fakat ya4l doktor, “Ben sizden daha
iyi bir Türk ve Müslüman m” deyince serbest b rak l r. Ertesi gün Travnik’te yabanc
doktorun Müslüman oldu u dedikosu yay l r. Bir kaç gün sonra evinin yak nl nda
ölü bulunan doktor böylece Müslüman inanc na göre gömülür. Her 4eyin çok yo un
ya4and ve Hr stiyanlar’ n evlerine kapand klar bu zt rap dolu günlerden sonra
Travnik’te her 4ey eski sakinli ne döner ve hayat normalle4ir: “Travnik üzerindeki
sakinlik sanki hiçbir zaman bozulmam 4 kadar a rd ...”248

K sa bir süre sonra S rbistan cephesinden dönen vezir yard mc s Süleyman Pa4a
olaylardan dolay çok üzülür ve kasaban n ileri gelen Türkler’ini toplayarak onlar
azarlar, reayaya iyi davranma emrini verir.

1809 y l n n n Kas m ay nda Napoleone’un Avusturya ile bar 4 imzalamas


Travnik’teki konsoloslar n da ili4kilerinin yeniden ba4lamas n sa lar. Çok geçmeden
Nepoleone’un Avusturya prensesi ile evlenmesi Travnik’teki iki yabanc konsoloslu-
un daha da yak nla4mas n sa lar. Bu dönemde Fon Miterer’in ülkesine dönmesi ve
yeni konsolos Von Pauliç’in gelmesi de gerçekle4ir. Oldukça iyi niyetli,
sessiz bir yap ya sahip olan Von Miterer’e k yasen, ya4ça da daha genç
olan Von Pauliç çok daha faal, h rsl ve atakt r.

Travnik’te 1810-1811 y llar oldukça sakin ve huzurlu geçer. 1912


y l nda

248. <b., 338.

143
S rbistan’da yeniden ayaklanma ç kar ve ayaklanman n bast r l-
mas için onbin askere ihtiyaç var. Yeniden Süleyman Pa4a ba4ta ol-
mak üzere Sirbistan’a gidilir, isyan durdurulur.

<stanbul’da ise veba salg n birçok insan n ölümüne sebep olur.


Bunlar aras nda Vezir <brahim Pa4a’n n k z ve o lu da vard r.1812
y l nda <brahim Pa4a’n n de i4tirilece ine dair haberler gelir. <brahim
Pa4a’n n Gelibolu’ya gidip geli4meleri orda beklemesi emredilince,
Travnik’i terkeder. Jean Davil’le vedala4mak için görü4tü ünde göre-
vinden al nma sebebini Fransa’ya olan sempatisine ba lar: “Zaman n-
da t pk Mehmet Pa4a gibi, <brahim Pa4a da Fransa’ya olan sempatisinin kurban ol-
du unu söylüyordu. (Davil bu sözlerin tipik bir Do u yalan oldu unu biliyordu) -
Evet, evet! Fransa zaferler kazan p ilerledi i dönemlerde bana bir 4ey yapamad lar.
+imdi ise bu devletin zay f dü4mesiyle beni de de i4tirip, Frans zlar’la olan i4birli-
imden uzakla4t r yorlar...”249

Travnik’teki beylerin ve halk n ilk ba4ta kabullenmeleri zor olan <brahim Pa-
4a’n n gitmesi herkeste üzüntü yarat r.

Yeni tayin edilen Silahtar Ali Pa4a ise, cahilli i, gaddarl ve disipliniyle ünlüdür.
Etraf nda bulundurdu u 1200 Arnavut askeriyle yapt katliamlar yla bilinir.
Travnik’e gelirken Priboy kasabas ndaki yollar kötü oldu u için üç görevliyi ve iki beyi
ac madan keser. Ali Pa4a Travnik’e yava4 gelir ve her u rad yerle4im yerinde kar4
gelen Türkleri keserek, ileri gelenleri ve özellikle Yahudiler’i hapsetmekle düzeni sa -
lar. Özellikle her konuda rü4vet veren Yahudiler’e kar4 antipati besleyen Ali Pa4a
onlar gördü ü her yerde paralar n alarak hapse atar.

Travnik’e ula4t nda ilk olarak Sultan’n n ferman n okur ve sorumsuzlukla suç-
lad Kaymakam Rasim Bey’in ödürülmesini emreder. Daha sonra kasaban n ileri
gelenlerinin sayesinde karar ndan vazgeçer. Hapisanede bulunan tüm mahkumlar n
öldürülmesini ve kesilen kafalar n kaz a geçirilmesini emreder.

Onun Arnavut askerleri ise hem Türk hem Türk olmayanlar maddî ve manevî
ve Avusturya aras nda
olarak ezmekten çekinmez. 1813 y l nda yeniden Frans z
sava4 ç kar. 1814 y l na kadar süren sava4 n bitti ini Von Pauliç anla-
t rken Napoleone’un da tahttan vazgeçti ini, yerine XVIII. Lui’nin
geldi ini aç klar.

249. <b., 446–447.

144
Bunun üzerine Davil’in Fransa’ya gönderdi i mektupta, konsoloslu-
un Travnik’te gereksizli ini anlat r ve burdan gitmek istedi ini vur-
gular.
Çok geçmeden Paris’e dönmesi için haber al r ve böylece evine
dönme haz rl klar ba4lar.

Sonuç yerine yaz lan Epilog bölümünde yine ilkbaharda Travnik ileri gelenlerinin
Lütfü Bey’in kahvesinde toplan p sohbetlerinden al nt lar verilir. Bunlar aras nda
Vezir Ali Pa4a’ya kar4 bir ayaklanman n ba4lat laca , Frans z Konsolosu’nun gitme-
ye haz rland , ondan k sa bir süre sonra Avusturya Konsolosu’nun da gidece i ko-
nu4ulur: “Böylece sonbahardan önce konsoloslar n ve getirdikleri her 4eyin ortadan
yok olaca kesin. Herkes bu haberleri bir zafer olarak alg l yordu. Çünkü uzun y llar
boyunca yabanc konsoloslar n varl na al 4salar da ortadan yok olmalar ndan mem-
nundular... “250

Ki<iler

Eserde ilk olarak göze çarpan farkl ki4ilerin zenginli idir. Çok say daki tipler
farkl rk, kültür, meslek ve al 4kanl klar yla göze çarpar. Ki4iliklerden belirli karak-
terler ayr nt larla anlat l rken, büyük bir ço unlu u sadece birkaç davran 4la ele al -
n r. Fakat hepsi farkl hayat zenginlikleriyle ve renkleriyle çok gerçekçi ve ilginçtirler.

Eserdeki ki4ilerin büyük bir ço unlu u yazar n yaratt tiplerdir. Fakat eser bir
tarihî roman oldu u için özellikle belli karekterler tarihten al nm 4t r. Andriç ki4ilerin
hayatlar yla ilgili bilgileri tarihî ar4ivlerden alm 4t r. Bunlar n ba4 nda Konsolos Davil
ve e4i, Avusturya Konsolosu Von Miterer, Von Pauliç ve özellikle Jean Davil derinle-
mesine i4lenmi4tir.

Jean Davil:

Jean Davil, Travnik’teki Frans z Konsolosu’dur ve eserin ba4 karakteri-


dir.Kasabada ya4ad klar n ka da döktü ü an lar yla, Andriç’in ad geçen eseri yaz-
mas n te4vik eden ki4idir.

Jean Davil eser boyunca geli4tirdi i karekteriyle romandaki bütünlü ü sa layan


ki4idir. Andriç özenle çizdi i bu karakter üzerinde çok durmu4 onunla ilgili in-
ce ayr nt lara inmekten çekinmemi4tir. Jean Davil’i kariyeri ve haya-
t ndaki birçok de i4ik durumlarda vererek, tav rlar na gözlemci olarak
yakla4m 4t r.

250. <b., 515–516.

145
Jean Davil hem bir aile reisi, hem bir konsolos, dolay s yla Türk ve-
zirleri ve Avusturya diplomat yla sürdürdü ü ili4kileriyle, hem de
Bosna yerlileriyle diyalog kurmama üzüntüsüyle edebiyatla (4iirle)
u ra4ma çabalar yla, odas nda tek ba4 na kald nda dü4ünceleriyle,
4üpheleriyle ac lar ele al nm 4 ve anlat lm 4t r. Dolay s yla Andriç bir-
çok farkl cepheden bir Jean Davil karakteri çizer. Bu karakteri, bu-
lundu u farkl ortamlarda sergiledi i de i4ik davran 4lar yla ele al r.

Jean Davil’in fizikî görünü4ünü iki cümleyle tarif eder; “Jean Baptist Etyen Davil
40 ya4lar na yak nd , uzun boylu, sar 4 n, düzgün yürüyü4ü ve bak 4 vard .”251

Bu sözlerle tarif etti i görünü4ünden sonra onun meslekte yükselme ve ki4ilik


özelliklerine geçer.

Asl nda Andriç, konslosluklar dönemini anlatan bu öyküde ba4 kahraman n ser-
best b rakarak, onun bulundu u durumlarda kendi mant yla geli4mesini sa lar.
Fakat zaman zaman onun hakk nda verdi i bilgilerle aç klamalar yapacak ve Jean
Davil’in sergiledi i hareketlerin, duygular n, 4üphelerin anla4 lmas n sa layacakt r:
“Kuzey Fransa’daki varo4u terkedip ondan öncekileri gibi hayat ve 4öhreti yakalamak
için Paris’e geldi inde 17 ya4 ndayd . <lk aray 4lardan ve tecrübelerden sonra, milyon-
larca halk gibi ihtilâl onu da kendine çekmi4ti ve böylece Frans z <htilâli onun 4ahsi
kaderi olmu4tu . Yazd birkaç m sra ve iki üç tarihî-toplumsal dramlar sand kta
kalarak gazeteci oldu. ... Fakat ihtilâlin etkisiyle her 4ey de i4iyordu ve yok oluyordu...
<nsanlar mevkilerini k sa sürelerle de i4tiriyordu, herkes farkl yönlerde mevki pe-
4indeydi... Bu ilginç ve s rad 4 4artlarla Davil önce gazeteci, daha sonra, <spanya’daki
sava4a gönüllü asker, daha sonra D 4i4leri Bakanl ’nda memurluk yapt . Bu görevle
önce Almanya, daha sonra <talya’ya gitti. Sonra yeniden Paris’te gazetecilik yapt . En
son olarak Travnik’te ba4konsolos olarak görevlendirildi... Burada ticarî ili4kileri ge-
li4tirip, Dalmaçya’daki Frans z güçlerine yard m edip S rbistan ve Bosna’da reayan n
faaliyetlerini takip edecekti...”252

Andriç, ço u zaman Davil’in geçmi4iyle ilgili geni4 bilgi yerine,


geçmi4inde onun entellektüel ve ahlâkî e itiminde dönüm noktas n
olu4turacak bilgiler

251. <b., 27.


252. <b., 27–28.

146
üzerinde durarak onlar geli4tirir. Bunlardan en önemlileri Davil’in
XVI. Lui’ye duydu u hayranl k, ihtilâl sevdas ve sonradan uygulanan
diktatörlükten dolay hayal k r kl , bunun üzerine <spanya’ya gönül-
lü asker olarak gitmesi ve Bakanl kta çal 4mas d r.

Böyle olumlu meslekî geli4meler ya4ayan Davil, ömrü boyunca ha-


yat n ac mazl na kar4 tepki göstermeyen bir ki4iliktir. Bu yüzden
Bosna çölü olarak gördü ü Travnik’te trajik bir yaln zl k kahraman -
d r. Onun Travnik’teki hayat sürekli psikolojik sorgulamalarda ve her
konuda net veremedi i kararlar aras nda geçer.

Tüm yabanc lar aras nda Davil, Bosna topraklar ndaki 4artlar en zor ya4ayan ve
kabullenen ki4idir. Andriç, Davil’i melankolik bir ki4i olarak verir ve bu yap s hayat -
n çekilmez duruma getirir. Kendine olan güveni hiçbir zaman tam de ildir. Onun
4ans zl klar ndan biri de kendi olumlu özelliklerini her zaman de erlendirme yetene-
inden yoksun olmas d r.

Genç bir delikanl olarak XIV. Lui’yi gözya4lar içinde alk 4larken, ona büyük hay-
ranl k duyar. On y l sonra ayn Kral n aleyhine konu4anlar ayn co4ku ile alk 4larken
yine göz ya4 döker.

Kendi ki4ili ini sabit bir s raya koymadan olaylar n merkezinde bulunmak ister.
Fakat Frans z <htilali’nin getirdi i sorumlulu un yükünü de ta4 maktan acizdir. Bu
yüzden Andriç’in de dedi i gibi o korkak, al ngan, kendini saklayan, dikkatli, yava4,
4üpheci ve melankoliye e ilimli biri olur. Zaman geçtikçe hayatta do ru bir düzen ve
yolun olmad n anlar. Bu yüzden karamsar bir ki4ili e bürünür. Daha sonra hayat n
k vr mlar ndan ibaret oldu unu anlar ve ilk f rsatta insan n bir felaket ya4ayabilece-
ine inan r.

<htilâl’de ya4ad hayal k r kl klar n edebiyatta da ya4ar ve edebî alanda da ce-


sur ad mlar atmaktan çekinir. Frans z Klasisizmin’in etkisinde yazd 4iirlerini hep
kendine saklar. Büyük Aleksad r ile ilgili efsane yazmakla, Napolene’a olan sevgisini
ifade etmek ister.Bu iste i s k c Travnik’te tek tesellisi olur. Jean Davil, Travnik ve
içindeki insanlar ba4tan beri s k c bulur: “Do u masallar ndaki kahramanlarda ol-
du u gibi, Davil’de de konsolosluk görevi büyük zorluklar yarat r.253

Jean Davil’e s k c gelen bu zorluklar n ba4 nda Travnik’li Türk-


ler’in her

253. <b., 39.

147
yabanc ya, dolay s yla Davil’e de duyduklar kin ve sayg s zl kt r. As-
l nda Jean Davil bu durumlara her ne kadar üzülse de yabanc lardaki
kötü imaj düzeltme çabas nda de ildir. Vezirlerin faaliyetlerini ö re-
nip yetkililerine bildirmekle yükümlüdür. Bu yönde birçok olumsuz-
luklar ya4asa da hep tepkisiz kal r ya da bu tepkileri içinde ya4ar. Ör-
ne in Vezir <brahim Pa4a’y bir ziyaretinde, Hristiyanlar’ n kesilmi4
burun ve kulaklar yla dolu bir tepsinin kendisine gösterildi inde tep-
kisini 4öyle aç klar: “Davil, rüyas nda bu manzaray görmeyi tahmin etmiyordu. Kar-
n n n yukar ya kalkt n ve ac bir kokunun a z ndan burnuna geldi ini hissediyor-
du... Kendine gel! ... Bunlar böyledir. Bu onlar n hayat tarz ... Bunlar n gülü4leri neyin
ifadesidir, gözya4lar neyin? Suskunluklar ne anlama gelir? Bunlar n gerçek yüzü
nas ld r? Ne zaman yalan, ne zaman gerçek konu4urlar?... ”254

Davil bu olayla ilgili sessiz tepkisini içinde sesli sorular sorarak dile getirirken,
kendi psikolojik ifadeleriyle bir Bat l n n bir Do uluyu anlamaj eksikli ini de ifade
eder: “Her zaman oldu u gibi Davil ac ve ironiyle ya4ad klar barbar hayat tarzlar na
ba l yordu...”255

Davil karakterinin en belirgin özelli i hiçbir zaman anlayamad Do u dünya-


s nda kendini çok yaln z hissetmesi ve iç bunal mlar ya4amas d r: “Bu vah4i yerde
kaybolmu4, uzun gecelerde, tüm sesler sustu unda, geçmi4teki hayat na dönüyor-
du...”256

Travnik’te bulundu u süre içinde kar4 la4t sorunlar ortadan kald rmak yerine
hep pasif kalmay tercih eder. Halk n kendini kabullenmemesi, Avusturya Konsolos-
lu u’yla yürütemedi i diplomatik uyum, vezirlerle ya4ad zorluklar onda mücadele
ve h rs yönünde bir de i4im sa lamaz. Bu süre içinde devleti taraf ndan terkedilmi4-
lik duygular yla yaln zl k içinde bocalay p duran pasif, melankolik ve kendini hiçbir
zaman bulamayan bir karakterdir.

Hüsrev Mehmet Pa<a

Yazar üç vezir ve onlar n yard mc lar nda Do u mantalitesini ve Osmanl siste-


minin psikolojisini verir.

Hüsrev Mehmet Pa4a eserdeki üç Türk vezirinden birincisidir. III.

254. <b., 209–210.


255. <b., 343.
256. <b., 28.

148
Selim’in en çok önemsedi i vezirlerden biri olan Mehmet Pa4a’n n
yükseli4 öyküsü ilginçtir: “Topal olarak an lan Hüsrev Pa4a asl nda bir
Hristiyan’d r. Çocukken köle olarak <stanbul’a getirilir ve ünlü Küçük
Hüseyin Pa4a’n n emrinde çal 4 r. III. Selim tahta geçmeden önce
kendisini bu ünlü Pa4a’n n yan nda bulur. Cesur, zeki, kurnaz, konu4-
kan, sorumluluklar na sad k olan bu genç 31 ya4 nda M s r’da vezir
olur. Buradaki isyan bast ramay nca sürgüne gönderilir. Önce Selâ-
nik daha sonra ise Bosna’da vezirlikle görevlendirilir...”257

Andriç yabanc konsoloslardan farkl olarak Türk vezirlerinin d 4 görünü4leri


hakk nda ayr nt l bilgi verir: “... Denizciler gibi koyu k rm z bir yüzü, k sa siyah saka-
l ve hafif çekik siyah parlak gözleriyle sürekli gülümsüyordu... Sa aya ile hafif ak-
s yordu (bu yüzden halk aras nda Topal Pa4a olarak biliniyordu). Yürüyü4ü oldukça
h zl yd ... Vezir oldu u s rada oldukça gençti ve görünü4te ya4 ndan daha da genç
görünüyordu. Boyu ise oldukça k sayd ... Aksamas na ra men giydi i tak m elbisesiy-
le bu kusurunu örtmeyi ba4ar yordu...Gülü4üyle gerçek yüzünü, canl konu4mas yla
ise gerçek dü4üncelerini saklayan tiplerdendi...258

Hüsrev Mehmet Pa4a birçok Türk veziri gibi gerçek yüzünü seyrek gösterir.
Andriç bu tipte, gerçek dü4ünce ve niyetlerini gülümsemeleriyle saklayan tipleri çizer.
Kar4 s ndaki insana asil, ak ll ve güvenilir bir görünüm izlenimi verir. Davil onunla
ilk görü4mesinde böyle bir izlenim edinir: “Vezir bir Do ulu olmas na ra men olduk-
ça canl , aç ksözlü ve canayak nd ...”259

Vezirin Fransa ve Napoleone’a duydu u hayranl k da Davil’i 4a4 rt r:


“...Napoleone’un zaferlerinden ve iki ülkenin i4birli inden do acak olumlu neticeler-
den bahsediyordu...”260 Gâvur olarak nitelendirilen III. Selim’e yak nl yla bilinen
Hüsrev Mehmet Pa4a, Travnik’li Türkler’in sevmedi i bir vezirdir. Fakat vezir buraya
ve insanlara sempati duymadan görevini sürdürür: “Vezir, konu4mas nda bu toprak-
lar n vah4ili ini, insanlar n kabal n ve ilkelli ini vurgulamaktan çekinmiyor-
du.”261

Asl nda vezir cesur, zeki ve kurnazd r. Bunun yan nda kendisini
görevlendirenlere sonuna kadar sad kt r.

257. <b., 36.


258. <b., 38–39.
259. <b., 37.
260. <b., 37.
261. <b., 37.

149
Güleryüzlülü ü ve s cakl yla bilinen vezirin kat ve kanl yüzü do-
lay s yla gerçek yüzü belirli olaylarda ortaya ç kar. Taht de i4iminde
III. Selim’in tahtan indirilmesiyle uygulanan entrikalar sonucu s ra-
n n kendi kellesine geldi ini anlay nca so ukkanl bir 4ekilde
kap c ba4 n öldürmekten çekinmez. Fakat bunu yaparken bile yüzün-
deki gülücükleri ve konu4kanl ihmal etmez.

Andriç eserin ilk bölümlerinde belirli olaylarda anlatt Travnik veziri Hüsrev
Mehmet Pa4a’da Osmanl <mparatorlu u görevlisindeki zekili i, cesareti ve cinayet
i4leyecek derecedeki kurnazl n örneklerini verir.

brahim Pa<a

Hüsrev Mehmet Pa4a’dan sonra Travnik Vezirli i’ne getirilen <brahim Halim Pa-
4a, III. Selim’in yan nda uzun y llar vezirlik yapm 4 köklü bir Osmanl ailesi mensu-
budur. Dedesi ve babas da uzun y llar sarayda önemli mevkilerde bulunmu4 asilzade-
lerdir.

III. Selim’e sad k olmas yla bilinen <brahim Pa4a, Sultan kadar reform yanl s ve
Bat özellikle Frans z hayran de ildir. IV. Mustafa’n n tahta gelmesiyle, <stanbul d -
4 na sürülen Pa4a önce Selânik daha sonra ise Travnik’e gönderilmi4tir. Uzun y llar
kald saray ortam ndan sonra Balkanlar’ n bu küçük ve basit kasabas nda görev
yapmas ho4una gitmedi i için Travnikliler’e pek yararl oldu u söylenemez. Berabe-
rinde getirdi i yüzlerce insanla kona na kapanarak sessiz bir hayat sürer.

Görünü4 olarak da oldukça so uk ve ürkütücüdür. Andriç onu bir ölü ve çökün-


tüye benzetir: “Hareketsiz ve so uk Osmanl ’n n görünü4ü korkutuyordu ve çok iti-
ciydi... Geni4, kans z yüzünde çok az k r 4 k ve seyrek renksiz sakallar vard ... Ceset-
ler hareket etseydi onlar canl lar daha çok korkuturdu ama bak 4lar donduran, a z
aç k b rakan ve insan geriye iten bu korkunç görüntü daha büyük bir felaketti...”262

Bu kadar ürkütücü bir görünü4e sahip olan Türk veziri kendi suskunlu uyla gö-
rünü4ünü bütünle4tirir. Fakat zamanla herkesi korkutan vezirin dü4ünüldü ü kadar
kötü olmad anla4 l r. Çünkü Davil’le yapt uzun sohbetlerde ülkesindeki
dü4manlardan, Rus, <ngiliz ve S rplar’dan gelen zararlardan III. Se-
lim’in büyüklü ünden bahseder. Özellikle Frans z Konsolosu’yla yap-
t

262. <b., 172–173.

150
bu sohbetlerde onun asl nda konu4kan, ilginç, fakat ya4ad klar ndan
dolay hayal k r kl na u rad anla4 l r. Özellikle her y l S rbistan’da
ç kan isyanlar n bast r lmas na kat l r. Yine bir isyandan sonra katle-
dilen S rplar’ n kesilmi4 burun ve kulaklar yla dolu tepsiyi Avusturya
ve Frans z konsoloslar na gösterirken o so uk görünümden bir iz yok-
tur. Davil’in iyi niyetli oldu una inand <brahim Pa4a’n n bu davra-
n 4 , Davil’de, Do u insan n n ne kadar vah4i olabilece i dü4üncesini
yarat r. Bu kadar kat ve vah4i oldu una inanan vezirin, III. Selim’in
öldürüldü ünü duymas yla, bay lmas ve bu durumun günlerce devam
etmesi Bat l konsolosu yine hayretlere dü4ürür. Andriç, <brahim Pa-
4a’y Hr stiyanlar’a kar4 ac mas z gösterirken bir Bat l n n bir Do uluyu hiçbir zaman
anlamas n n mümkün olmad n vurgulamak ister: “Bunlar n gülü4leri ne anlama
gelir? A lay 4lar ise neyin ifadesidir? Bunlar n suskunlu u nedir?... Bu seviyede olan
bir vezir kesik kulak ve burun törenine nas l kat l r? Bunlar n gerçek yüzü nedir?...263

<brahim Pa4a, bir Bat l ’n n anlamakta güçlük çekti i çeli4kili özelliklerle anlat l r.
Bu kadar vah4i olabilecek bir insan n ayn zamanda dindar olmas bahsedilen çeli4kili
özelliklerden biridir. <stanbul’daki veba salg n n insanlara bir ceza olarak alg layan
vezir hepsinin günahkâr oldu unu vurgular: “Veba bizim günahlar m zdan dolay
mutlaka gelmeliydi. Benim evime de girdi ine göre demek ki ben de günahkâr m...
Her 4ey yapt m z günahlardan kaynaklan yor. Tahtta bulunanlar 4eref ve ak llar n
kaybettiler... Hep rahatl k ve zevk pe4indeler... Allah ne yapt n bilir...264

Vicdanl ve dürüst bir ki4ili in ifadesi olan bu sözler daha önce son derece ac ma-
s z davranan Vezir’in iyi yönlerinin de olabilece ini gösterir.

<brahim Pa4a so uk, mesafeli, dü4ündü ünü seyrek söyleyen, Hristiyanlar’ sev-
meyen, özellikle Bat l lar’a antipatiyle bakmas na ra men bir Bat l olan Davil’le çok
iyi bir dostluk kurmay ba4aran, her iki konsolosa zamanla ilgili davranan, sorumluk-
lar n n bilincinde olan bir Osmanl yöneticisidir.

Silâhtar Ali Pa a

Ali Pa4a gerçek yüzünü gizlemeyen tek Türk veziridir. <mparator-


lu un en kötü ve kanl veziri ünvan na sahiptir ve bu özelli ini do ru-
larcas na katliamlar na eserin sonuna kadar devam eder.

263. <b., 231.


264. <b., 297–298.

151
Silahtar Ali Pa4a tek yönde ilerleyen ve olumlu yönde hiçbir te4ebbüs-
te bulunmayan bir katil tipidir: “Uzun boylu ve güçlüydü fakat kemik
yap s inceydi. Kararl ve h zl ad mlarla yürüyordu. Yüzü bat kt , teni
solgun, gözleri iri ve ye4il, sakal ve b y klar ise tamamen beyaz ve fev-
kalade bir 4ekilde kesilmi4ti. Rahat bir konu4mas vard . Türk asili
için al 4 lmam 4 derecede sesli ve s k s k gülüyordu.” 265

Andriç Ali Pa4a’da bir Osmanl ’da olabilecek tüm vah4ilikleri top-
lam 4t r. Fakat Andriç’in bu tipe sadece bahsedilen yönleriyle bakt
da söylenebilir, çünkü yazar Ali Pa4a’y Türk despotizminin simgesi
olarak al r.

“Ali Pa4a yava4 ilerliyor ve her varo4a u rayarak kendi düzenini uyguluyordu:
Sayg s zl k gösteren Türkleri kesiyor, ileri gelenleri ve Yahudileri zindana at yor-
du.”266 Travnik’e yerle4tikten hemen sonra tüm Yahudileri ve önde gelenleri hapse
atar. Çünkü O’na göre “Bir gece zindanda kalan ki4iyle ertesi gün konu4mak daha
farkl olur.”267

Yak nlar n kurtarmak isteyen herkes dayakla ödüllendirilir. Özellikle Yahudileri


hapsetmesi onlar n zenginli iyle ilgilidir. Ali Bey hapse att Yahudileri para kar4 l -
nda serbest b rak r ve böylece a r miktarda rü4vet alm 4 olur. Bununla yetinmeye-
rek insanlar daha da korkutmak için Kaymakam Ras m Bey’i ölüme mahkum eder.
Gerekçe olarak görevinde sorumsuz davranmas n gösterir. Evindeki hizmetkara da
ikram etti i tepsiyle geri geri gitti inde tesadüfen bir çubukçuyla çarp 4 p lülesinin
dü4mesine sebep oldu u için b ça f rlatarak yaralar. Kasaban n ileri gelenlerini top-
lad nda yapt klar n 4öyle aç klar: “... Ben 4uradaki 4iltede uyumaya gelmedim. <s-
tanbul’a kadar duyulan bu düzensiz kasabay yola getirmeye geldim.En a r kafa için
bile k l ç var. Kafalar sizin omuzlar n zdad r, k l ç elimde, Sultan ferman ise yast k
alt nda... Bunlar akl n zda tutun ve halka aç klay n, böylece Sultan’ n bizden istedi i-
ni hep birlikte yerine getirelim...”268

Bu sözler Ali Pa4a’n n yapt katliamlar için Sultan’dan destek ald n n ifadesi-
dir. Yazar bu sözlerle o dönem Sultan ’n n da (1812-13) Ali Pa4a gibi kanl bir
yönetici oldu unu vurgulamak istemi4 olabilir.

265. <b., 457.


266. <b., 453.
267. <b., 454.
268. <b., 456.

152
Ali Pa4a bahsetti i düzeni sa lamak için hapishanede bulunan
kumarbazlar n, at h rs zlar n n ve ev yakanlar n kafalar n keserek,
halka ibret olsun diye kesik kafalar kaz klara geçirir.

Bunlar yaparken Vezir, di er yandan sonraki planlar n aç klar ve


bunlar aras nda en önemlisinin S rbistan’daki isyanlar n tamamen
bast r lmas d r.

Ali Pa4a’n n ak l almaz katliamlar yan nda yabanc konsoloslara olan olumlu ta-
v rlar ilginçtir. Frans z Davil’le görü4tü ü zaman ona destekçi yan yla yakla4 r: “Kon-
solosu görevine devam etmesinde destekliyordu ve her konuda güven verece ini söy-
lüyordu... Siz, hakk n zda söylenenlere ald rmadan her konuda bana ba4 vurabilirsi-
niz. Amac m sizin iyi ve memnun olman zd r.”269

Ali Pa4a düzen olarak alg lad ve Sultan’dan da destek gördü ünü söyledi i kav-
ram insanlar kesmekle ve halktan, hem Türk hem de olmayanlardan sürekli para
almakla gerçekle4tirir.

Yazar, tüm eser boyunca sadece bu yönleriyle ve k sacas insana de er vermeyen


vah4i nihilist tav rlar yla ola anüstü bir katil tipini çizer. Bu tipi Davil 4u sözlerle
özetler: “... Hayat mda ilk defa kar4 mda sadece kitaplardan okudu um cahil, vah4i ve
kanl Osmanl yöneticisini görüyordum.”270

Türkler

Andriç Türkler’in insanl k d 4 davran 4lar n çirkinliklerini ve kabal klar n anlat-


t zaman bunlar tüm ayr nt lar yla verir. Frans z Konsolosu Jean Davil’in, Vezir
Hüsrev Mehmet Pa4a ile görü4meye giderken yolda yerli Türkler’in ve çar4 esnaf n n
sesli veya sessiz tav rlar ndaki ilkelli i 4öyle anlat r: “Ana caddeye gelinceye kadar her
4ey yolundayd ve konsolos gerçekten memnundu. Fakat ilk Türk evlerine gelir gel-
mez 4üpheli ça r 4malar ba4lad , avlu kap lar n n ve pencerelerinin sesli kapan 4lar
duyuldu. Daha ilk kap da küçük bir k z kap n n bir kanad n hafif aralayarak anlama-
d m kelimeler söyledi
ve sanki kusarcas na yere tükürmeye ba4lad .
Böylece her aç lan kap ve pencereden nefret dolu yüzler beliriyordu.
Öcü gibi örtünmü4 kad nlar tükürüp kusuyordu, çocuklar ise küfredi-
yordu.Bu kelimeleri takip eden hareketlerinde

269. _b., 457–458.


270. <b., 490.

153
vücutlar n n arka k s mlar n gösterip, bo az n kesilmesini gösteren el
hareketleri yaparken akla gelmeyecek tehditler savuruyorlard .”271

Tav rlar n ayn lar n Frans z Konsolosu kasaba çar4 s nda da ya4ar fakat, Türk
esnaf yabanc lara olan olumsuz tavr n sessiz hareketleriyle gösterir: “Kepenklerin
önünde Türk dükkânc lar ve mü4terileri, ya sigara içiyor ya da pazarl k yap yor. <n-
san sanki s cak bir odadan tamamen so uk odaya geçiyormu4 gibi oluyor. Bir anda o
ilkel bak 4lar ve kâfirin kafas n n nas l kesildi ini gösteren hareketler, kad nlar n tü-
kürmeleri yok oluyor. Bunun yerine caddenin her iki taraf nda hareketsiz yüzler...
Hiçbiri i4ini kesmeden, gözlerini kald r p bak 4 yla bu ilginç simay 4ereflendiriyor-
du.”272

Andriç Türkler’in bu tav rlar n 4u sözlerle aç klar: “Sadece Do ulular bu kadar


çok nefret edebilir, nefretlerini ve i rençliklerini bu 4ekilde gösterebilir.”273

Türklerin son derece ilkel ve yeniyi kabul etmeyen yönleri aç klan r: “... Yabanc -
lara güvenmiyorlard . D 4ardan gelen her yenili e kar4 geliyorlard r.”274

Dolay s yla Frans z Konsolosu da bu yeniliklerden biri oldu u için anlat lan tav r-
lara maruz kal r.

Bosnal Türkler Bosna’n n d 4 nda bulunan yabanc lara da ayn duygular besler.
Dalmaçya Bölgesi’nde bulunan Frans z askerleri Bosnal Türkler’e gönderdikleri kâ-
tta yaz l mesajlar yla iyi niyetlerini aç klasalar da, Türkler’in bunu alg lamas
mümkün de ildir: “Dalmaçya’daki Frans z askerleri Türk halk için bo4una dostluk
ilanlar bas yordu. Bu ilânlar edebî dille yaz ld için kimse okumak istemiyordu,
okuyanlar ise yaz lanlar anlam yordu. Müslüman ahalide do u4tan varolan bu gü-
vensizli e hiçbir 4ey yard mc olmuyordu. Okumak, görmek, duymak istemeyen bu
ahali sadece içlerinden gelen kendilerini koruma ve s n rlar na yakla4an yabanc ve
dinsize kar4 nefret duygular yla hareket ediyordu.”275

Türkler’in belli kal plar içinde tutuculu un ön planda oldu u bir


ya4am tarzlar vard r. Bunun d 4 nda yeni ve yabanc olan her4eyi ka-
bul etmemekle

271. <b., 30–31.


272. <b., 31.
273. <b., 31.
274. <b., 19.
275. <b., 48.

154
birlikte nefret ederler. Yenilik kendi sultanlar taraf ndan bile yap lsa
kesinlikle kabul görmez. Yapt reformlardan dolay Sultan III. Se-
lim’e “Gâvur Padi4ah” derler. III. Selim’in tahttan indirilmesini böyle
yorumlarlar: “Hocalar, gâvur-sultan dü4ürüldü ve 4imdi son y llarda
temiz dine ve Türklü e yap 4t r lan tüm çamurun temizlenme zaman
gelmi4tir diyorlar.”276

Türkler bu yönde yabanc ile i4birli i yapan tüm Türkler’e de kâfir


gözüyle bakarlar.

Frans z Konsoloslu u’nda çal 4an Mehmet’i suçlamalar da bundan dolay d r: “...
Nefret ettikleri Mehmet’e gâvura hizmet ediyor ve domuz yiyor diyorlar...”277

Türkler baz durumlarda zeka özürlü insanlar bile kullanarak Hristiyanlar ra-
hats z edecek kadar duygusuz bir konumda ele al n r. Çar4 da “Deli Alman” olarak
bilinen özürlü ki4iye esnaf eline verdi i sopayla Hristiyan köylülerden para toplama-
s n ister ve bu manzara kar4 s nda çok e lenir.278

Hristiyanlar, köylerine giden yollar n yapt r lmas na kar4 d r, çünkü böylece köy-
lerine onlara eziyet edecek Türkler gelecektir. Bunun için yap lan yollar bile ço u
zaman bozmaya kalk 4 rlar” ...Yollar ne kadar daha kötüyse Türkler köylerimize o
kadar daha az gelir...” Travnik’te Türkler’in hâkimiyeti devam etti i sürece daha iyi
yollara gerek yoktur.”279Bu olay dinleyen ve hayretle kar4 layan Frans z Konsoslosu
Jean Davil yine de yollar n yap lmas ndan yana oldu unu söylerken Türkleri bir daha
ele4tirmekten çekinmez: “Hakl s n z fakat Avrupa’da yollar n yap lmas 4artt r ve bu
yüzden Türk ve Bo4naklar gibi geri kalm 4 milletlerin varl göz önünde bulundu-
rulmamal d r.”280

Türkler ve Türk yetkilileri i4kenceci yönleriyle de anlat l r.1809 y l nda S rbis-


tan’da ç kan ihtilalde yakalanan Hristiyanlara yap lan i4kenceler i rençtir. Sarayova
ba4papaz n n yazd mektubu S rbistan’a götürmeye çal 4 rken yakalanan iki S rb’a
yap lanlar da bu yöndedir: “<ki
ba lanm 4 adam yar ç plak bir halde hare-
ketsiz duruyordu. Yüzlerinde tuhaf 4a4k nl k ve onay vermeyen bir
ifade vard . Onlarda korku veya cesaretin bir i4areti yoktu...Sanki et-
raflar nda olanlar onlar ilgilendirmiyordu, yo un kalabal ktan bu 4e-
kilde

276. <b., 50.


277. <b., 178.
278. <b., 83.
279. <b., 86.
280. <b., 87.

155
kendilerini korumak istiyorlard ... Al n ve gözlerinde damarlar 4i4mi4
ve akan teri silemedikleri için bu ter damla damla boyunlar na do ru
gidiyordu...

Görevlendirilen iki Çingene, kurbanlar n n boyunlar na ip sard lar


fakat s kmad lar. Uçlar ndan tuttuklar ipi çektikçe bo azlar s k l -
yordu. Mahkûm bo az ndan tuhaf sesler ç karmaya ba4lad ve gözleri
f rlad . Ayaklar yla yerlere vurmaya, kalçalar yla yuvarlanarak bir be-
bek gibi sallanmaya ba4lad . Halk aras nda iti4me ba4lad . Herkes i4-
kence yap lan yere yakla4t . Eziyet gören adam n can çeki4me sahne-
lerini seyredenler hayranl kla ve ne4eli ç l klarla, gülü4lerle ve hare-
ketlerle cevap veriyordu...”281

S rplar’a yap lan i4kenceler d 4 nda öldürmeleri kafa kesme 4eklinde de gerçekle-
4ir. Bu i renç sahnelere yetkililer d 4 nda yerli Türkler’in kat l m ve sadist tav rlar da
görülür: “Herkes <slâm Dinine katk da bulunmak istiyordu ve sadece gözleriyle baka-
rak elleriyle de bu vefas zlar n öldürülmesine katk da bulunmak istiyordu. <nsanlar
bu yere sanki çare bulan kutsal bir yere gider gibi geliyorlard . Herkes bir ihtilalciyi
al p onun cezas n bildi i gibi vermek istiyordu. Bunun için aralar nda bile kavga edi-
yorlard ...282

Türkler’in ve Türk yetkililerin bu yöndeki tav rlar o kadar a4 r ya gider ki, Vezir
<brahim Pa4a yine Sirbistan’da yakalad isyanc lar n kulak ve burunlar n kesip iki
yabanc konsolosa göstermekten çekinmez: “Tepsiye kesik insan kulaklar ve burunla-
r dökmeye ba4lad lar. Say lar çoktu ve kan içindeydiler...283<brahim Pa4a bu manza-
raya: “Allah <slâm silâh na hay r dua vermi4tir!”284 sözleriyle zaferlerinin ve yapt kla-
r n n do rulu unu ifade eder. Türkler sadece Hristiyanlar’a de il Yahudiler’e de anti-
pati duymaktad rlar. Böyle bir ülkede ya4amak, dolay s yla onlar için de çok zordur ve
Yahudiler üzüntülerini dile getirmekten çekinmezler. Eser boyunca Yahudiler di er
Hristiyanlar’la birlikte Bat l Konsolsluklar’dan bu yönde yard m isterler. Jean Davil
Travnik’li Salomon Atiyas’la vedala4 rken 4ikayetlerin 4ahidi olur: “Biz burda kalanlar
ac nacak durumday z... Siz ya4ad m z hayat gördünüz... Bu yüzden sizden bir rica-
m z var: Lütfen Bat ’ya bize yap lanlar iletin, çünkü biz de ordan gelmi-
4iz ve Bat ’n n bunlar bilmeye hakk var... Türkler ve reaya aras nda
ya4 yoruz. Sefil reaya ve i renç Türkler...285

281. <b., 324–325.


282. <b., 331.
283. <b., 228.
284. <b., 229.
285. <b., 504–505.

156
Say s çok olan bu örneklerin yan nda sadece iki veya en çok üç
olumlu Türk tipine rastl yoruz. Bunlardan biri vezir yard mc s Sü-
leyman Pa4a’d r. Zengin bir aileden gelen ve Slav kökenli olan Süley-
man Pa4a yaz aylar n n tamam n S rbistan’daki isyanlarda geçirirken
Bosna’ya sadece k 4 aylar nda döner: “Uzun boylu, ince ve ileri ya4lar-
da olmas na ra men, mavi Slav gözlerindeki keskin bak 4lar yla birçok
sava4 gören biriydi... Bar 4ta sert, sava4ta i rençti, hiçbir 4ekilde rü4-
vet almayan, bir Osmanl olarak biliniyordu...286 Dürüstlü üyle ünlü Süleyman Pa4a
özellikle Travnik’te bulunmad , bir yaz döneminde Türkler’in S rplar’a yapt klar
i4kenceleri duyunca küplere biner ve kasaban n ileri gelen Türkler’ini toplayarak
azarlar: “Ne zamandan beri çar4 insan olacaklara karar verip infazlara kat l yor ve
onlara bu hakk kim veriyor? Reayan n söz dinlemedi i söyleniyor. Fakat reaya kendi
can yla de il efendisinin nefesiyle hareket ediyor. Siz bunu çok iyi biliyorsunuz ki
önce efendileri insanl ktan ç kar sonra s ras yla reaya... Allah bize çok 4ükür iki görev
vermi4tir: Toprak sahibi olup adaletli davranmam z...”287 Bu yönleriyle Süleyman
Pa4a reayan n sempatisini kazanm 4 son derece olumlu bir Osmanl yetkilisidir.

<kinci vezir <brahim Pa4a’n n dan 4man olan Tahir Bey de kimseye zarar verme-
yen, sorumluluklar n n fark nda, son derece kültürlü, okumu4, asil bir aileden gelen,
çal 4kan bir Türk tipidir.

Bir Katolik rahibinin 4ifa verdi i yönündeki söylentileri duyan bir Türk Bey’inin
de Katolik manast r na olan koruyucu tavr ilginçtir. Rahip Luka bu Türk Bey’inin
dizindeki bir yaray iyile4tirince, Bey bütün ömrü boyunca onlara yard mc olur. Yine
bir di er Türk Bey’i e4ini tedavi etti i için her y l manast ra belirli miktarda maddî
yard mlarda bulunur.

Belirtti imiz gibi çok az olan bu olumlu Türk örnekleri d 4 nda Türkler sald rgan,
tembel, kavgac , dejenere olmu4, ironi dolu, son derece ho4görüsüz ve kültürsüz bir
toplumu olu4tururlar. En çok vurgulanan yönleri yeni-yabanc ve Hristiyanlar’a olan
nefretleridir. Andriç eserde laytmotiv olarak Türkler’in Hristiyanl k’la ilgili her 4eye
nefretlerini al r. Yazar Türkler’in bu konulardaki protestolar n ilkellik ve vah4ilik
tarz nda gösterir. Bu toplumu eserin ba4 kahraman Jean Davil bir çok defa 4u keli-
melerle tarif eder: “Her nerede olursam olay m, hiçbir zaman bir barbar ülkesinde
kalmaya mahkûm oldu umu unutmayaca m...”288

Zaman ve Mekân

286. <b., 62.


287. <b., 338.
288. <b., 508.

157
<vo Andriç’in ilk ve en önemli eserlerinden biri olan “Travnik Kroni i”nde 1806-
1814 y llar aras ndaki sekiz y ll k bir dönem anlat l r. Yazar bu dönemde geli4en tari-
hî olaylara yapt ilavelerle, edebî de erleriyle mükemmel bir öykü yarat r. Ele al nan
bu sekiz y ll k dönem içinde Travnik’teki vezir de i4ikli i, III. Selim’in tahtan indirili-
4i ve bu olay n yank lar , Napoleone Bonaparte’nin zaferleri, 1813 y l nda Frans z-
Avusturya Sava4 ’n n Travnik’teki iki yabanc konsolosunu ne 4ekilde etkiledi i;
Napoleone’un tahtan uzakla4mas ve nihayet, iki yabanc konsolosun Travnik’i
terketmeleri anlat l r. Frans z ve Avusturya’n n farkl siyasî görü4leri d 4 nda Osmanl
tarihîne sad k kalarak, Andriç Travnik’teki üç Osmanl vezirinin de i4ikli ini anlat r.
Fakat onlar n ki4ilikleri ve görünü4leri hakk ndaki bilgiler kendi hayalidir. Eser tarihî
bir roman oldu u için Andriç, tarihî zaman ve olaylar küçük de i4ikliklerle anlatm 4-
t r. “Romandaki zaman ayr ca Osmanl bask s n n bir simgesi olarak ele al nabilir.
Andriç’in 1941’de ba4lad eseri Yugoslavya’n n II. Dünya Sava4 ’nda Almanya’n n
istilâs na denk gelir. Bu istilâ esnas nda Almanlar n yapt klar eziyetler bilinir ve bu
aç dan yazar Bosna’daki 1806-1814 y llar nda Osmanl zaman n II. Dünya Sava-
4 ’ndaki Hitler zaman na benzetmek amac yla eserini bu dönemde yazar.”289

“Travnik Kroni i”nde ana mekân Travnik’tir. Eserin ilk sayfalar nda huzurun
simgesi olarak alg lanan Travnik, ilerleyen sayfalarda tam tersi oldu unu gösterir.
Travnik görünü4üyle ve do as yla ünlü bir Bosna kasabas d r: “Onlar n kasabas , as-
l nda zamanla geli4tirilen dar bir yerle4im alan d r. Buras insanlar n geçerken kald k-
lar ve ya4amaya karar verdikleri, yüzy llar boyunca kendilerini ona ve onu kendileri-
ne adapte ettikleri bir geçittir. Her iki tarafta yere dökülürcesine s ralanan tepeler
a4a da birle4erek geçen dar rma a ancak yer verebilirler. Burda her 4ey yar kapal
bir kitab n sayfalar n süsleyen bahçe, sokak, ev, ova, mezar ve camilerle zengin-
dir...”290

Ye4illi i ve do as yla insana huzur veren bir kasaba olan


Travnik’in görünmeyen k sm karanl kt r. Bu k s m yabanc olan her-
kese ula4 lmaz ve so uk bir Bosna mekân d r. Bosna’n n geneli eserde
koyu renklerle çizilmi4tir.Bosna cahilli in karanl nda ezilmi4, bu-
lundu u ortaça rüyas n rahats z edecek her türlü yenili e kar4 ilkel
tepki gösteren bir mekând r.

289. Muhsin RizviR, Bosanski Muslimani u AndiRevu svijetu. Sarajevo, NIP “Ljiljan” 1996, 14.
290. <b., 12–13

158
Ana mekân konumundaki Travnik üç Avrupa gücünün z tl klar n
temsilcilerinin 4ahsi dramlar n , çe4itli entrikalar yans tan yerdir.
Dolay s yla Travnik, Do u ve Bat ’n n her yönüyle çarp 4t bir mekân
konumundad r. Bunun d 4 nda Do u’nun ilkellik ve cahilli inin sim-
gesi durumundad r. Tarihî olaylarla iki farkl kültürün kar4 la4t ve
ikisinin de kendi çap nda ya4ad trajedilerin ve entrikalar n mekâ-
n d r.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Andriç üslûbun ustas d r. Ki4ileri, olaylar ve dü4üncelerini okuyucuya aktar rken


Realizm’den yararlan r. Hayat yans tan gerçekçi resimlere geni4 anlamlar katmay
ba4ar r. Gerçek dolu ve canl hatta ço u zaman heyecanl sahne ve bölümlerde, oku-
yucuyu ürperten objektifli i (iki S rp mahkumun i4kenceyle öldürülmesi) göze çar-
parken, duygusal dolu anlar lirik ve 4iir dolu ifadelerle anlatmay ba4ar r. Böylece
Andriç’in 4ahsi gözlem yetene i ve geni4 kültürü ortaya ç kar.

Andriç üslûbunun bir di er özelli i psikolojik analizlerdeki ba4ar s d r. Andriç,


eserdeki ba4 kahramanlar n bast r lm 4 duygular üzerinde dururken, insan yoran ve
zehirleyen gizli iç 4üpheleri ve duygular d 4ar ya ç karmay ba4ar r. Bu yüzden ça da4
S rp edebiyat nda modern psikanalist ve felsefe Realizmi’ni uygulayan edebiyatç ola-
rak bilinir.

Kulland dil, aç k, uyum içinde, do al, zengin, basit, harmoni ve melodiktir.


Cümlelerindeki net ifadelerle S rp edebiyat nda seyrek görülen üslûbun yarat c s d r.

Ayr ca bu üslûbun bir di er özelli i birçok Türkçe kelimeyle süslü olmas d r. Bir-
çok Türkçe kelimeyi kullanan Andriç, bu kelimeler yard m yla S rp ve Yahudiler’in
giyimlerindeki Türk izlerinden bahseder. Örne in Frans z Konsoloslu u’nda ev i4leri-
ne bakan S rp k zlar n üzerinde 4alvar vard r. Türk olmayan fakat varl kl di er
Hristiyan ve Yahudiler de ba4lar nda k rm z feslerle dola4 rlar.

Andriç’in kulland Türkçe kelimelerin ba4l calar 4unlard r:

159
avliya < avlu
abaciya < abac
ayan
aciya < hac
ayluk < ayl k
aga <a a
ayvaz
ajdaya < ejderha
baca
akrep < akrep
badem
alafrange
bakar < bak r
alah < Allah
baklava
alat < halat
bala < balya
aleyhiselam < aleyhüselam
balkan
alka < halka
bardak
alva < helva
barut
alvat < halvet
baryak < bayrak
amam < hamam
basamak
amanet < emanet
ba4ibozuk < ba4 bozuk
amica < amca
ba4ta < bahçe
anteriya < entari
Bayram
araç < haraç
bedeviya < bedevi
asar < hasar
Beg < Be , Bey
argat < rgat
begovat < Be lik, Beylik
Arnaut < Arnavut
bekriya < bekri
arçlak < harçl k
belay < belâ
asur < has r
berat
a4a < ha4a
berber

berbernifça < berber dükkân

160
beriçet-versin < bereket versin çafir < kafir

bez çanak

binyeciya < binici çarapa < çorap

binyek-ta4 < binekta4 çardak

boriya < boru çar4iya < çar4

Bosfor çay

bostanciba4i < bastanc ba4 çehaya < kâhya

Brusa < Bursa çekiç

bulyuk < bölük çekmece

bunar < p nar celav < kel

bütun < bütün çemer < kemer

buyrum < buyrun çepenak < kepenk

camiya < câmi çevap < kebap

caur < gâvur çibuk < çubuk

Caur-sultan < Gâvur Sultan çibukçiya < çubukçu

cehenem < Cehennem çilim < kilim

cehenem-ta4 < Cehennemta4 çirak < ç rak

celat < cellât çitluk < çiftlik

ceb < ceb çivit

cimriya < cimri çizma < çizmeler

cube < cübbe çoban

cubre < gübre çoha

cumruk < gümrük çohadar

161
ço4ak < kö4e e4ekluk < e4eklik

çulah < külah ezan

çup < küp fereca < ferace

çupriya < köprü ferman

dadilya < dad fermene

daica < day filcan < fincan

dava fi4ekliya < fi4eklik

deliya < deli fitily < fitil

demir furun <frn

dervent < derbend Galipolye < Gelibolu

dervi4 gaytan

devlet hafiz < haf z

dilber hain

damazluk < damazl k halal < helal

domuz halifa < Halife

Dorcol < Dörtyol hambar < ambar

dost han

duçan < dükkân hanciya < hanc

duçanciya < dükkânc hap

du4ek < dö4ek haps < hapis

duvar haraç

efendiya < Efendi harem

emin hastaluk < hastal k

162
hazna < hazine kapiya < kap

heçim < hekim kapicik < kap c k

hoca kapiciba4a < kap c ba4

içindiya < ikindi karar

içoglan < iço lan karavan

iftar karavan-saray < kervan-


saray
imam
karaula < karakule
in4alah < in4allah
kasaba
islam < <slâmiyet
kasabaliya < kasabal
kadiya < kad
ka4ika < kâ4 k
kafana < kahvehane
katran
kafe < kahve
kaurim < gâvur
kafeciya < kahveci
kaurluk < gâvurluk
kahva < kahve
kavaz < gavaz
kalauz < k lavuz
kaymakam
kald rma
kazan
kalem
kese
kalemegdan < kalemeydan
kiler < killer
kami4 < kam 4
kiraciya < kirac
kanat
kom4iya < kom4u
kantar
konak
kantarciya < kantarc
korbaç < k rbaç
kapak

163
krcaliya < K rcaali mintan

kuçuk < küçük mimderluk < minderlik

kula < kule miraç

Kuran < Kur’an miraz

kurban misir <Msr

kyatib < kâtib mualim < muallim

lale < lâle muhurdur < mühürdar

limunada < limonata mumin

mahala < mahalle minare

mahzul < mahzun musafir < misafir

mamuran < mahmurlu musliman < Müslüman

mamurluk < mahmurluk mu4ama < mu4amba

mana mu4teriya < mü4teri

mangal mutasarif < mutasarrif

marama < marhama muteselim < mütesellim

mavi muteveliya < mütevelli

medresa < medrese muzevir < müzevir

mehana < meyhane nâm

melem < merhem nacak < naçak

melez nahiya < nahiye

me4in oka < okka

meydan ordiya < ordu

mezilciya < melizci Osmanliya < Osmanl

164
Padi4ah sahat-kula < saatkulesi

palanka sakat

pamuk samar < semer

papagay < papa an sandal

papaz sanduk < sand k

papaz-kadiya papazkad saray < saray

para sahat < saat

Pa4a sepet

pazar sercada < secade

peça < peçe seymen

petek s rca < s rça

pencere sigaraluk < sigaral k

perçin silahdar

podrum < bodrum softa

raf soha

rahmet sokak

rahmetli spahiya < sipahi

Ramazan Stambol < <stanbul

rakiya < rak sultan < Sultan

raya < reaya sura < sûre

reis 4al

ruban < ruhban 4alvar

sahan 4amar

165
4eçer < 4eker tozluk

4erbet tura

4eriyat < 4eriat turban < türban

4eytan < +eytan turbe < türbe

4ilyte < 4ilte turçiyat < Türkiyat

4i4 ulema < ülema

4i4e uzengiya < üzengi

tabak vakat < vakit

taban vakuf < vak f

tabut valahi < vallahi

taraba valiya < Vali

tatar < Tatar veçil < vekil

tefterdar vezir < Vezir

tekiya < tekke vi4nye < vi4ne

telal < tellâl yaliya < yal

tepeluk < tepelik yancik < yanc k

tepsiya < tepsi yastuk < yast k

timar < t mar yorgan

titiz zapt

top zaptiya < zapt

topal zeytin < zeytinya

torba zumbul < zümbül

toyaga < sopa, de nek zurla < zurna

166
VO ANDR Ç : ÖMER LATAS PA@A

Konu

Ömer Latas Pa4a, Andriç’in yazd fakat konu olarak bitirmedi i son roman d r.
1973 y l nda Lyubo Jandriç adl ara4t rmac yla yapt bir konu4mada, Jandriç’in bu
konuyu ne zaman noktalayaca sorusuna “Neden noktalayay m ki...Herkesin dü4ün-
düklerini ölmeden önce gerçekle4tirmedi i söylenir. Herkese mezara götürmek için
bir 4eyler nasip olur... Ben Ömer Latas Pa4a hakk ndaki kitab bitiremeyece imi ka-
bullendim art k...291

Andriç’in ömrünün son y llar nda yaz p bitiremedi i bu son roman olaylar anla-
t 4 4ekliyle, di er romanlar ndan daha geride kalm 4t r ve dolay s yla di erlerinde
oldu u gibi beklenen bir son yerine beklenmeyen bir sonla biter, do rusu Andriç bu
roman n devam n getirmeyi dü4ünse de bunu ba4aramadan ölür.

Özet

Eser Hristiyan-S rp kökenli bir Türk olan Ömer Latas Pa4a üzerine kuruludur.
Asl/nda Toplam 19 k sa ve uzun bölümden olu4an ve özellikle son üç bölüm tek ba4 na
bir k sa öykü olu4turmas na ra men, eserdeki olaylar n tamam Latas ile ilgilidir ve
ba4l ca üç ana bölümden ibarettir. <lk yedi ba4l kapsayan birinci bölümde Latas’ n
idari faaliyetleri ve Bosna’ya geli4i anlat l r.

Sekiz ile onbe4inci ba4l ktan olu4an ikinci bölümde Latas’ n özel hayat , geçmi4i,
ki4ili inin incelikleri, sap kl a varan cinsel hayat , evlili i anlat l rken, son dört ba4-
l kl üçüncü bölümde a rl kl olarak Latas’ n Bosna’y sessiz terkedi4i anlat l r.

Sultan Abdülaziz’in emriyle Ömer Latas Pa4a Bosna’ya – Sarayova’ya gelir. Göre-
vi, Tanzimat reformlar n uygulamayan ve kar4 ç kan Bosna beylerinin cezaland r l-
mas d r.

Saray Bosna’ya görevle gelen Latas ilk olarak kona na davet etti i Bosna’n n ün-
lü beylerine sert bir 4ekilde Tanzimat reformlar n uygulamak zorunda oldukla-
r n vurgularken onlar tehdit etmekten çekinmez. Fakat onu dinsiz
olarak gören Müslüman beyler, reformlar uygulayacaklar n söylese-
ler de reformlar Hristiyanl k’la özde4le4tirirler ve bunlar uygulama-
makta kararl d rlar.

291. M. RizviR, Op. cit., 568-569

167
Bunun için Latas’ n geri gönderilmesi konusunda bir 4eyler yapmaya
karar verirler. Fakat bu konuda bir 4eyler yapma f rsat bulmadan
Latas hepsini birer birer inan lmaz yöntemlerle cezaland rmaya ba4-
lar. <lk olarak en ünlüleri Muyaga Telâlagiç Bey cezaland r l r ve
Telâlagiç Latas’ n emriyle prangalara ba lanarak, di er cezal larla <s-
tanbul’a gönderilen ilk bey olur. Otoritesi ve muhafazakarl yla ünlü
Telalagiç Bey’in bo az na bile pranga tak larak herkesin gözü önünde
küçümsenmesi Latas’ n gücünü gösterirken, Bosnal Beyleri korkutur.
Latas’ n bu ac mas z davran 4lar nda en büyük destekçisi ço unlu u
sonradan <slâm’ seçmi4 Ermeni, Yahudi ve Slav kökenli askerlerden
olu4an ve halk aras nda murtad taburu olarak bilinen ordusudur.

Murtad taburu halka kar4 ac mas zd r. Hristiyan kökenli olan Latas’ n gizlice
sempati duydu u askerler, kumandanlar n n bu yönünden faydalanmaktan çekin-
mezler. Halk aras nda yapt ya malar, öldürmelerden dolay bu askerler nefretle
kar4 lan r. Her f rsatta durdurup kimlik istedi i köylü veya kasabal lar soyarak onlar
tehdit eder. Yine ba4 bo4 dola4 rken bir Çingene k z na onlarca asker tecavüz etmek-
ten çekinmez.

Bu korkunç durum halk ve Beyler’i ürpertirken, Latas bir yandan cezalar na de-
vam eder, di er yandan ona kar4 ç kmayanlarla yak ndan ilgilenir. Bunlardan biri
olan Karada l Prens Bogdan Zimoviç’i kona na davet eder. Amac , Bosna’n n çevre-
sinde bulunan tüm S rp kökenli çetecileri yan na toplayarak güç kazanmakt r. Sonra-
ki y llarda Karada ’da ç kabilecek isyanlar n bast r lmas için kendisinin gönderilece-
ini bilen Latas, bu ülkenin yöneticilerini yak ndan tan mak isterken, ayr ca Bosnal
Beylere kar4 yürüttü ü amans z mücadelede de onlar n deste ini almak ister.

Oldukça resmî ve so uk bir yap ya sahip olan Bogdan Zimoviç’i ikna etmek ama-
c yla kendisinin de S rp kökenli oldu unu söyler. Ona 1839 Tanzimat Ferman ’n n
uygulanmas n n özellikle Hristiyanlar için çok yararl olaca n vurgular. Ayn kana
sahip olduklar için reformlara destek ç kmas n ister. Bogdan’ n sessizli ini bozmak
ve güvenini kazanmak için “Bana bak Bogdan, sak n görünü4üme aldanarak, içimin
de ayn oldu unu dü4ünme” diyerek Hristiyanl ’n vurgular. Daha da ileriye gider ve
4öyle der: “Dinimden dolay bana inanm yorsun de il mi Bogdan?

– Evet... dininiz!

– +unu bil ki önünde Ömer de il Mihaylo Latas var. Ve benim


sözlerime inanmazsan buna inan... Ömer ellerini gö sünden
çekerek ba4 ndaki fesi yere

168
f rlat r ve sa elinin ilk üç parma n birle4tirerek aln na ve gö sü-
nün sa -sol taraf na getirirerek, Tanr ’y , Hz. Meryem ve Hz. <sa’y
simgeleyen kutsal üçlü hareketini yapar...”292

Böylece bu konuyu halletti ini dü4ünerek Karada ’l hem4ehrisinin gitmesine


izin verir.

Çok geçmeden 4ehre <talya’dan Karas adl H rvat bir ressam gelir. Latas’ n dave-
tiyle gelen Karas, ünlü Pa4a’n n portresini çizecektir. Bu yabanc y mesle inden dolay
halk günahkâr ilân eder ve benimsemez. Bu konuda dükkândan dükkâna giderek
öbür dünyada Cehennem’e gidece ini ve Allah taraf ndan resim yapman n yasaklan-
d n uzun uzun anlatan Molla +akir’in katk s çoktur.

Hiçbir 4ekilde Pa4a’ya ula4amayan Karas’a, Pa4a’n n kahveciba4 Ahmet A a’n n


yard m yla ula4abilece i söylenir. Ahmet A a Pa4a’n n sa kolu gibidir. Pa4a’n n tüm
istek ve emirlerine boyun e erek, kusursuz bir 4ekilde yerine getiren Ahmet A a’n n
konakta ne derece etkili oldu u herkes taraf ndan bilinir. Oldukça kaba ve vurdum-
duymaz bir yap ya sahip kahveciba4 özellikle Pa4a’n n 4ahsi isteklerini yerine getir-
mekle yükümlüdür. Gerekti i zaman küçük k z ve erkek çocuklar bile Pa4a’ya bul-
makta zorlanmaz. Bu konuda Latas’a gösterdi i sadakattan dolay Ahmet A a,
Latas’ n en çok güvendi i insanlardan biridir.

Nihayet hiç beklenmedi i bir anda Karas, Pa4a taraf ndan ça r l r ve hemen i4e
ba4lamas istenir. Böylece Karas hergün Pa4a’n n istedi i sürede onun portresini
yapmaya ba4lar. Bu süre içinde, Pa4a poz verirken kendi geçmi4ine döner ve çocuklu-
unu, okul hayat n hat rlar. As l ad Mihaylo-Miço Latas’t r ve Lika kasabas ndand r.
Küçükken çobanl k yapar, okula ba4lay nca resim ile matematikte gösterdi i yetenek-
ten dolay ilkokul ve lisenin gözdesi olur. Daha sonra Viyana’da Askeri Akademi’yi
kazan r ve buraya yerle4ir. Mezun olaca y l ald bir mektupla babas n n usulsüz-
lükten i4ine son verildi ini ö renir. Bu durumun gelece inde bir eksi olaca n dü4ü-
nerek, oradan Osmanl topraklar na geçer. Y llarca de i4ik ailelerin yan nda hizmetçi-
lik ve bak c l k yapar. Kendisine her konuda yard mc olan bir Türk beyinin tavsiye-
siyle Vidin Pa4a’s n n çocuklar na resim ve matematik ö retmenli i yapar. Bu
arada dinini de de i4tirir ve <slâm dinini seçer. Vidin Pa4a’s n n yar-
d m yla çok geçmeden <stanbul’da Askerî Okulda resim ve matematik
ö retmenli ine ba4lar.

292. <vo AndriR, Omer–Paša Latas. Sabrana djela. Knjiga 16. Sarajevo 1976, 96.

169
Bir f rsatta okulu ziyaret eden Sultan Mahmut, Veliaht Prens
Abdülmecid’in hocal n Latas’a verir. Babas n n ölümüyle tahta ge-
çen Abdülmecid, hocas na Pa4a ünvan n verir ve Suriye, M s r gibi
bölgelerde ç kan isyanlar n bast r lmas yla görevlendirir. Bu konuda
çok ba4 r l olan Latas Pa4a son olarak Bosna’ya gönderilir.

Bosna’da bulunan Latas, tan mad yabanc bir ressama poz ve-
rirken geçmi4ini, kökenini ve ya4ad klar n dü4ünmeden edemez.

H rvat ressam Karas ayn zamanda Latas Pa4a’n n e4i Saida Han m’ n da portre-
sini yapmaktad r ve bu süreç esnas nda çok kültürlü ve güzel bir bayan olan Saida
Han ma â4 k olur. Saida Han m Pa4a’n n ikinci e4idir. Romanya’da bir baloda verdi i
piyano konseri esnas nda tan 4t Pa4a, kendisinden çok etkilenince evlenme teklif
eder. Ailesini kaybeden <da yaln zl ktan kurtulmak için bu teklifi kabul eder ve <slâm
dinine geçerek Saida ismini al r. <stanbul’a ta4 nd ktan sonra arad mutlulu u bu-
lamad n görerek kendini içkiye verir ve böylece evliliklerinde de sorunlar ç kmaya
ba4lar.

Roman n sonlar na yakla4an bu sayfalardan itibaren konaktaki baz ki4ilerin il-


ginç davran 4lar veya ac sonlar anlat l r. Bunlardan biri kona n ünlü ahç s ve
Saida Han m’ n sa kolu olarak bilinen Kostake Neni4anu’nun ya4ad kar4 l ks z
â4kt r. Titizli iyle, disipliniyle ve sakinli iyle bilinen Kostake genç ve güzel bir S rp
k z na â4 k olunca ald pahal hediyelerle onu hergün ziyaret etmeye gider. Fakat bir
Yunan Bey’i ile ili4ki ya4ayan k z n Kostake’yi görmemek için sürekli kaç 4lar zaman-
la bu ya4l adam yorar ve en sonunda k z da kendisini de öldürür. Bu olay n konak
ve kasabada yank lar sürerken, Latas’ n karde4i Nikola’n n içkicili i yeni söylentilere
yol açar.

Otoriter Latas’ n böyle bir karde4inin olu4u herkesin dedikodu yapmas na neden
olurken, Latas da bu al 4kanl ndan vazgeçmesi için öz karde4ini tehdit etmekten
çekinmez.

A abeyi ünlü bir Pa4a olunca yan na yerle4en Nikola, ismini de i4tirir ve Mustafa
Bey olur. Fakat tembelli iyle bilinen Mustafa Bey sürekli odas na kapan p günlerce
içki içer ve Hristiyan oldu unu söyler. A abeyinin tehdit dolu sözlerine ald rmayarak
içkili halde dola4 r.

Konakta espirileri, vurdumduymazl ve ne4eli tav rlar yla ilginç olan bak c
Muhsin Bey vard r. Herkesin sözüne evet diyen Muhsin Bey, “Evet Efendi” ola-
rak bilinir. Evet Efendi canl l yla Latas Pa4a’y bile güldürmeyi ba4a-
ran tek ki4idir.

170
Ömer Pa4a’ n ise geldi i bir y l boyunca yapt zulümlerine son
olarak ünlü Bosnal Hayrudin Bey’in topraklar ndan kovulmas ekle-
nince, Hayrudin Bey <stanbul’a yerle4mek zorunda kal r. Burada tan -
d önemli ki4iler vas tas yla Sultan’a Latas’ n, asl nda Avusturya’n n
deste iyle, Bosna’y Türkiye’den kopar p ba ms z bir Hristiyan ülkesi
yapmak istedi ini duyurur. Bu sözleri duyan Latas Sultan’ n gözüne
yeniden girmek amac yla, halka iyi davranmaya özellikle düzensiz ve
ya mac askerlerini be4 vakit namaz k lmaya bile zorlar. Fakat çok
geçmeden büyük bir kahraman olarak gelen Latas’ n sessizce Bosna’y terketmesiyle
roman noktalan r.

Ki<iler

Eser ki4iler aç s ndan çok renkli ve zengin bir kadroyu olu4turur. Ancak eseri
yönlendiren, tüm olaylar n merkezinde bulunan ve psikolojik aç dan en ba4ar l ola-
rak anlat lan karakter Ömer Latas Pa4a’d r.

Uzun boylu, geni4 omuzlu, zay f, esmer ve siyah saçl bir yap ya sahip Ömer Pa-
4a’n n fizi inde en çok göze çarpan özelli i sürekli parlayan siyah büyük gözleridir:
“Bu gözler bu ulu, koyu ve so uktu, bazen kahverengi ve hafif üzgün, bazen kadife
renginde badem gibi f rlam 4, a4 r güzeldi, bazen bu gözlerden beklenilmeyen ye4il ve
tehlikeli parlakl k ç kabiliyordu...”293

Eserde 40 ya4lar ndaki hali anlat lan Latas’ n bulundu u mevkiye gelmesinde din
de i4tirip <slâm seçmesi çok büyük etken olmu4tur.

H rvatistan’ n güneybat s nda bulunan Lika Kasabas ’nda oldukça fakir bir
Hristiyan ailesinde do an Ömer’in as l ad Miço’dur. Daha ilk okuldayken zekili i ve
çal 4kanl yla okulun gözdesi olur ve kazand burs sayesinde Askerî Liseyi okur.
Buradan mezun olduktan sonra yeniden kazand bursla Viyana’daki Askerî Okul’a
yaz l r. Dört y l boyunca Avusturya’l lar aras nda Slav olman n ezikli ini ya4ar ve me-
zuniyetine yak n bir dönemde memur babas n n i4ine son verildi ini duyunca, mezun
olmadan okuldan ayr l r. Fakir aileye mensup olmas , Ortodoks olu4u Avusturya oku-
lunda onun ilerlemesine hep engel oldu u için kar4 la4t bu son durum zeki ve h rsl
Latas’ n askerî gelece inin önünü tamamen kapat r.

Kaçt Osmanl topraklar nda çal 4kanl ve zekili inin kar4 l n alan Latas,
uzun y llar sonra Sultan Abdümecid’in tahta gelmesiyle vezir olur ve bu görevle bir-
çok ülkede isyanc lar n ba4 belas ünvan n al r. Son olarak geldi i

293. <bidem, 30.

171
Bosna’da gerek Bosna Beyleri, gerekse Hristiyanlar’la girdi i diyalog-
larda kurnazl ve zekili i ile ön plana ç kar.

Bosna’da kald sürede Ömer Pa4a karakterinin en belirgin özel-


likleri kendine a4 r güveni ya da geçmi4te ya4ad ezikli i yenebil-
mek için üstünlü ünü gösteren sadistli i, kurnazl , kimseye güven-
meyi4i, intikamc ve h rsl olu4udur.

Andriç eserlerinin büyük bir bölümünde Slav kökenli, Türkle4mi4 ve önemli


mevkilere ula4m 4 dev4irmeleri i4ler. Drina Köprüsü’ndeki Sokollu, Travnik Kroni-
i’ndeki Süleyman Bey ve son roman nda Ömer Pa4a bu karakterlerin devam n olu4-
turur. Bu kahramanlar n en önemli ve ortak özelliklerinin ba4 nda kökenlerini unut-
madan bu yönde davranmalar d r.

Latas Karada ’l hükümdar Bogdan Zimonyiç’i kabul etti inde kendisinin de bir
Hristiyan oldu unu anlat rken k rm z fesini f rlatarak Hz. <sa, Meryem Ana ve Tan-
r ’y simgeleyen Hristiyanl k selam n vermekten çekinmez. Latas Hristiyan kökenli
askerlerden olu4an bir taburu da her zaman yan nda bulundururken, en önemli gö-
revleri bu askerlere verir.

<ç dünyas yla ba4ba4a kald nda geçmi4ini ya4ar ve geçmi4i onu korkunç bir rüya
gibi takip eder.

Bazen kökenini, ailesini günah ç kar rcas na anlatma ihtiyac hisseder ve anlat r-
ken rahatlar. Özellikle Ortodoks olu4u onda hep a4a l k kompleksi olu4turur ve bu
kompleks bir korku 4eklindedir: “Kendisinin bile kabul etmek istemedi i bu zay f
yönünü hep otoritesi ile saklamak istiyordu.”294

Genellikle bu korku veya zay f yönüyle çalkalanan bir iç dünyas vard r ve böyle
durumda kar4 s na ç kan herkese kar4 bir canavard r. Özellikle Bosna’n n ileri gelen-
leriyle görü4tü ü toplant larda bu yönünü öne ç karmaktan çekinmez. Önce tehditler
savurur, sonra sözlerine oldukça sakin devam eder. T pk Lanetli Avlu’daki Karagöz
gibi üstünlü ünü vurgulama duygusundan zevk alan sadist özelli i böyle aç klanabi-
lir.

Latas bu yönüyle tüm <mparatorluk’ta korkunun sembolü haline gelir. <insanlar


en ufak yanl 4l klar kar4 l nda dü4ünmeden öldürür. Bosna’ya giri4inde bozuk yol-
lar sebep bularak birçok görevliyi hemen öldürmekten çekinmez. Yine Bosnal Bey-
ler’i toplad bir gün aya tak l p sendeleyen

294. <bid., 51.

172
hizmetkâra b ça f rlatmaktan da çekinmez. Her gitti i kasabada sa-
y s z insanlar katletmeden kona na dönmez. Kimseye güvenmedi i
için her konuda yalan söyler: “Yalan söylemek onun al 4kanl d r,
yalan onun için nefes al p vermek gibi bir 4eydir.”295

Bu özelli inden dolay vicdan s zlamayan bir karakter olan Latas yanl 4l nn
fark nda bile de ildir: “O bu konuyu dü4ünmüyor bile, ba4kalar n n dü4üncesi
umrunda de ildir. Onun için önemli olan her an her insandan yalanlar yla, tehditle-
riyle veya fizikî ve manevî bask yla istedi ini almakt r. Geri kalan 4eref, sayg , ahlâk,
ona göre i4iyle ve hayat yla ilgili kulland sadece birer kelimedir.”296

Latas bir psikopatt r. Genç, güzel ve çok kültürlü Saida Han m’la evli olmas na
ra men mutsuz oldu unu ifade ederken, çocuk ya4ta k z ve erkek çocuklarla ili4kiye
girecek kadar sap k bir ki4ili e sahiptir.

Eser boyunca Latas katil, görevini suistimal eden, kompleksli, ç karc , bencil, sa-
dist ve psikolojisi hiçbir zaman düzelemeyecek boyutlara ula4an son derece sorunlu
veya hasta bir karakteri çizer.

Saida Han m

As l ad <da olan Saida Han m eserde gerek güzelli i, gerekse kültürüyle göze ba-
tan tek kad n karakterdir. Yazar Saida Han m’da bir Bat l ’n n Do u ortam ndaki ça-
resizli ini, adapte olamay 4 n verirken bu durumlar sonucunda ya4ad psikolojik
bunal mlar anlat r.

<da, soylu bir Avusturya ailesinin k z d r. Yüzy llar boyunca ailesi hep krallar n
yan nda önemli mevkilerde bulunmu4, dolay s yla bu kültür zenginli i do al olarak
<da’ya da yans m 4t r. Soylu bir kökene sahip <da kültürü ve güzelli iyle herkesi ken-
dine hayran b rak r. <nce yap s , iri gözleri, kumral saçlar yla tüm erkeklerin â4 k ol-
du u bir genç piyanocudur. O, müzik zevki, asil fakat ayn zamanda do al davran 4la-
r , her konudaki bilgi ve yetene i ve s cakl ile herkesin takdir etti i bir genç bayan-
d r. Fakat <da birbiriyle hiç anla4amayan alkolik bir anne ve mükemmel bir babayla
yeti4ir. Bu aç dan oldukça mutsuz bir çocuklu u ve kendisiyle hiçbir zaman ilgilen-
meyen bir annesi olmu4tur. Kendisini hayata ba layan tek güç her zaman s nd ve
gurur duydu u babas d r. Babas n n deste i ile Avrupa’n n en iyi okul-
lar nda

295. <b., 292.


296. <b., 294.

173
okuyup çok iyi bir müzisyen olur. Yine babas n n sayesinde üniversite
okumak için gitti i Viyana’da çok geçmeden babas n n ölüm haberini
al r ve üniversitesini yar da b rakarak Romanya’da ya4l bir akrabas -
n n yan nda kalmaya ba4lar. Fakat ya4l akrabas n n sap k dü4üncele-
rini farkedince bir f rsatta tan 4t Ömer Latas Pa4a’n n evlilik teklifi-
ni kabul eder ve <stanbul’a yerle4ir.

Saida Han m hiçbir zaman Latas’la severek evlendi ini söylemez. Babas n n ölü-
münden sonra ya4ad ac dan ve yaln zl ktan kurtulmak için Latas’a s naca n
dü4ünerek bu evlili e evet der. Ba4lang çta, görevi gere i Latas’ n ki4ilik olarak da
güçlü oldu unu dü4ünerek, t pk babas gibi onda hayat deste i bulaca na inan r,
dolay s yla Latas’ bir kurtar c olarak görür. Do u dünyas n n ortam nda ise huzur
bulaca na inan r: “... Ya4ad ac lardan sonra tan mad güçlü ve sakin görünü4lü
Türk generali ile evlenmekle, güveni bulaca na, kendini gizleyece i feracede ise hu-
zur ve sukunete kavu4aca na inan yordu...”297

Saida özellikle babas n kaybettikten sonra herkeste onu aramaya ba4lar. <lk ola-
rak bunu ya4l akrabas nda buldu una inan r fakat onun kötü niyetini anlay nca
Latas’a yönelir. Latas’ n asilli i ve sakin görünü4ünde babas ndan bir 4eyler buldu u-
na inan r.

Fakat ünlü e4inin harem hayat ve erkek çocuklarla ili4ki ya4amas Saida Han m’
bunal ma götüren en büyük etken olur. Çok geçmeden arad n bulamayan Saida
kendini alkole verir ve t pk annesi gibi alkolik olmaktan kurtulamaz. Alkolün etkisiy-
le sakinli ini ve han ml n kaybederek konakta bulunan herkese sald rgan tav rlarda
bulunur: “<çkisini ço altt kça kendisi de de i4iyordu. Bilinen görünü4ü ve davran 4la-
r n yans tmayan hareketlerde bulunuyordu demek daha do ru olur. Belki de bast -
r lm 4 birtak m özellikleri ortaya ç k yordu. Sanki daha iri bir yap ya sahip olmu4tu,
güzel büyük gözlerindeki bak 4lar yla kar4 s ndaki insan tedirgin ediyordu. Söyledi i
a r kelimeler kar4 s nda bazen kendi bile 4a4 r yordu. Ve sonra genellikle bir yerde
oturuyor ve konu4muyordu. Demek ki zaman zaman birilerine sata4ma ihtiyac his-
sediyordu.”298

Anla4 ld gibi Saida Han m bu evlilikte ya4ad depresyon sonu-


cunda, kontrol edemedi i hareketlerde bulunan son derece de i4mi4
bir ki4ili e bürünür. Ya4ad bu bunal m n etkisinde çevresi ve e4ine
söyledi i k r c sözlerden

297. <b., 175.


298. <b., 199–200.

174
onlar n nas l etkilenece ini dü4ünmez. Saida Han m’daki bu büyük
de i4ikli in sebebi mutsuz çocuklu unda ilgisiz bir alkolik annenin
sorumsuzlu unda, babas n n ölümüyle ya4ad zd rapta ve son ola-
rak mutsuz bir evlilikte bast r lan duygular n ortaya ç kmas d r. Kur-
tar c gözüyle bakt evlili i özellikle bu bast r lm 4 ve birikmi4 duy-
gular n patlamas n sa lar: “Ömer’le onun Avusturya’l e4i aras ndaki
ili4ki olmas gerekti i gibi idi: Tuhaf ve kesinlikle mutsuz. Mutlu ke-
limesini kullanmak çok gereksiz. Belki Pa4a <da’y al rken eksik mut-
lulu unu tamamlayaca na inan yordu. <da ise ona gitmekle zaten ye-
ni bir mutsuzlu a ad m atm 4t ...”299

<da ya da Saida Han m eserde psikolojik bunal mlar ya4ayan, çocuklu undaki
travmalar etkisiyle alkole ba4layan, sald rgan, kendini, hayat n önemsemeyen ve
yaln zl k içinde ç rp nan, çaresiz bir asil bayan n depresif karakterini gözler önüne
serer.

Eserde iki ana karakter, Latas’la Saida Han m’d r. Bunlar n d 4 nda olaylar renk-
lendiren çok farkl özellikleriyle de i4ik tipler vard r. Bunlardan biri Saida Han m’ n
sa kolu olarak bilinen a4ç s Kostaç’t r. Kostaç eserde sakin, az konu4an, disiplinli,
içine kapan k, gizemli bir tiptir. Bunun yan nda Latas’la e4inin portrelerini yapmak
için <talya’dan gelen H rvat ressam Karas da bir di er renkli tiptir. Karas Latas’ n
kona nda kald k sa süre içinde Do u dünyas n , geleneklerini, ya4am tarz n göz-
lemleyen, birçok konuda yazar n dü4üncelerini ifade eden, Pa4a’n n e4ine â4 k olan,
onun fizi i ve inceli ine hayran kalan ço unlukla bu yönüyle anlat lan ve esere Ba-
t ’n n bir yenili ini getiren tiptir.

Latas’ n karde4i Mustafa Bey de bu renkli tiplerden bir di eridir. Özünde


Hristiyan olan ve alkol ald zaman hep kilise 4ark lar söyleyen Mustafa Bey kendini
mükemmel olarak gösteren a abeyinin Hristiyanl k konusundaki duygular n sesle
dile getiren tiptir.

Kasabada olanlar tüm incelikleriyle bilen çar4 n n ünlü simas Molla +akirle,
genç ve a4k ndan akl n yitirmi4 Deli Osman da bu renkli tiplerdendir.

Türkler

Andriç’in her eserinde oldu u gibi bu roman nda da Türkler ve Osmanl lar hak-
k nda hem olumlu hem de olumsuz dü4ünceler ve görü4ler mevcuttur.

299. <b, 200–201.

175
Her 4eyden önce Andriç Osmanl Ordusu’nu kötü özellikleriyle,
Osmanl Saray ’n ise dürüst ve adaletli özellikleriyle anlatm 4t r. As-
l nda saraydan ç kan emirlerin tüm insanlar için ayn yönde ve olumlu
oldu unu söylerken bu emirleri yerine getirenlerin ço u zaman
suistimalde bulunduklar n vurgular: “T pk tüccarlar gibi sakin ve
mütevazi bir 4ekilde gelip alacaklar rü4vet hakk nda aç kça konu4an
yetkililer vard . Dürüst olanlar da vard . Bunlar <stanbul’dan ç kan ve
kimseyi tehdit etmeyecek nitelikte olan, emirleri en iyi 4ekilde yerine
getirip, 4ahsî menfaatlerde bulunmayan görevlilerdi. Kötülükleri ve suistimalleri or-
tadan kald rmak için gönderilen sert ve kat askerler de vard . Bunlar Saray Bosna’n n
içinden halk tehdit ederek geçiyorlard ...”300

Bosna’ya düzen uygulamak için gelen Osmanl Ordusu dünyada var olabilecek en
kötü ordudur. Güven ve düzen sa lamak için de il, öldürmek ve yok etmek için gelen
bir ordudur: “... Söz konusu olan ordu ölümü getiriyor, kesip as yor, y k p yak yor...
Bu ordunun varl na kimse sevinemiyor ve onu kimse kendinden görmüyor. Canl
olan her 4ey onun zarar n görüyor. <leri gelenler orduyu Türk dininin dü4man olarak
görüyor. Her üç dinden olan reaya da onu kurtar c olarak görmüyor...”301

Bosna’ya giri4iyle her4eyi harap eden asker her tarafa da l r: “... Onlar n ne ya-
pacaklar hiç belli olmuyor, isyanc lar ararken yolda gelen geçen masum insanlar n
her 4eyini al yor, atlar n kesiyor, hayvanlar n bo azl yor... Önüne gelen her 4eyi yok
ediyor... 302

Bu Osmanl ’lar genellikle hiçbir sorumluluk hissetmedikleri alt tabakayla u ra4 -


yorlar303.

Osmanl Ordusu’nun içinde eski Hristiyanlar’dan olu4an, halk aras nda murtad
tabur olarak bilinen bir grup asker var ki, halka en çok kötülük eden görevlilerin ba-
4 nda bulunur: “Serasker Ömer Pa4a ve askerlerinin kötülükleri aras nda en çok ya-
banc lardan, Hristiyan veya Yahudiler’den olu4an askerlerden – murtad taburdan
konu4uluyordu. Bunlar Osmanl üniformas giyen Müslüman isimleri
olan, fakat hâlâ dinsiz ve Müslüman olan her 4eyden nefret eden bir
grup askerdi.”304

300. <b., 9.
301. <b., 38–39.
302. <b., 48–52.
303. <b., 291.
304. <b., 39.

176
Ald klar içkinin de etkisiyle her türlü sald r da bulunan Osmanl
askeri bir Çingene k z na tecavüz etmekten de geri kalmaz. Andriç 40
veya 50 askerin tecavüz etti i bu sahneyi ayr nt larla anlat rken Os-
manl askerlerinin i rençli ini vurguluyor.
Osmanl askerini anlat rken askerdeki Anadolulu u vurgulamay
da ihmal etmez: “Ona bak yorsun ve anlayam yorsun, o ise önünde
korkunç haliyle duruyor. Cahil, aç, pis, yar çeteci, yar dilenci haliyle
kanun koruyucusundan ba4ka her 4eye benziyor... Hepsi kötülük dolu
ve sayg s z...”305
Askerden Türkler’e geçen Andriç, Türkler’in sayg s z ve kötü olduklar n anlat r:
“Hatta on ya4 ndaki çocuklar n yüzlerinde bile nefretlerini gösteren bir ifade var.”306

“Türkler’in tek bildikleri öldürmektir, özellikle de kad nlar . Bunu sadece ve sa-
dece Türkler yapabiliyor307. Türk olmak kat , kötü ve sonuna kadar so uk olmak de-
mektir308. Bunlarda her4ey çok farkl , kötülük ve ba4kas n a4a lama her yerde var,
bu durum insan derinden yaral yor. Yap lan a4a lama ve kötülükler s n rs zd r.
Türkler’de bu özellikler zaferin ve gücün bir ifadesidir.Bunlar aç kça bir sava4 arac
olarak kullanmaktan da çekinmezler.”309

Osmanl lar’ n kendileri d 4 nda olanlar n ba4ar lar n hazmedemediklerini anla-


t rken, onlar n 4antajc ve k skanç olduklar n da söyler.

Andriç Türkiye olarak adland rd Osmanl Devleti’ni de tüm 4ans zl klar n ve


gericili in simgesi gibi verir: “Türkiye’de yetenekli insanlar n ba4ar l olmalar imkân-
s z, de eri ve ruhu olmayanlar ise sab rla bekler ve istedi ine ula4 r.”310

“Türkler’in hakimiyetindeki topraklarda bir gün bile olsa ya4amamal insan. Hiç-
bir ak ll insan onlarla ya4amaz, 4ans zl k sonucu bu ülkede bulunsa bile hemen kaç-
mal , ölüm pahas na bile Türkiye’den en az 50 mil uzakta olmal ... Türkiye’de hiçbir
zaman çiçekli yollar olmad ...”311

Eserde Türk–Osmanl ile ilgili genel görü4ler verilen örneklerde


de görüldü ü gibi olumsuzdur. Cahil, kötü, k skanç, katil, adaletsiz
gibi özelliklerle anlat lan Türkler ve Osmanl askeri d 4 nda, Türkiye
can ve mal güvenli inin olmad bir ülke olarak gösterilmi4tir.

305. <b., 132.


306. <b., 132.
307. <b., 248.
308. <b., 44.
309. <b., 133.
310. <b., 111.
311. <b., 63–66.

177
Zaman ve Mekân
Eserde zaman Tanzimat Reformlar n n uygulanmas nda srar
edildi i y llard r. Siyasî olarak Bat ’dan al nan baz yeniliklerin hayata
geçirilmesinde ya4anan zorluklar ve Bosna halk n n bu yenilikleri ka-
bul etmemekte srarl tutumlar anlat l r. Dolay s yla eserde Ömer
Latas Pa4a’n n Bosna’ya girdi i 1852’den Bosna’y terketmesine kadar
geçen iki y ll k dönem anlat lm 4t r. Bu iki y l kapsayan zamanda
Latas ve askerlerinin yapt klar katliamlar ve bask lar hakimdir.
Olaylar n gerçekle4ti i mekân Bosna ve iki önemli 4ehri Saray
Bosna ile Travnik’tir.
Bosna bask lar n, huzursuzluklar n, kötülüklerin, güvensizli in ve
korkular n mekân d r. Çevre güzelli iyle ünlü bu topraklar hep bu
özellikleri simgeler: “Do an n güzelli inde bile korku uyand racak ta-
rifi zor bir duygu hissediliyor.”312
Bunun d 4 nda Bosna ayr ca Bat ve Do u’nun birle4ti i mekân
konumundad r. Gerek mimarîde gerekse insanlar n giyimlerinde bu
sentezi görmek mümkündür. En tipik örne i Ömer Latas Pa4a’n n ya-
4ad konakt r. Do u mimarîsine göre in4a edilen kona n iç deko-
rasyonu, ba4ta resimler olmak üzere Bat tarz ndad r.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler


Andriç’in kulland üslûbun önemli özellikleri onun canl , seviyeli ve net
olmas d r. Eserde kusursuz üslûbunun en çok göze çarpan özelli i psikolojik
analizleridir. Özellikle Ömer Latas Pa4a’n n bunal mlar n anlat rken k l k rk
yararcas na yapt ayr nt l tahlillerde kulland k sa, anlaml fakat bir o
kadar basit ifade ve cümleler Andriç’in bir üslûp virtüözü oldu unu gösterir.
Türkler aras nda yeti4en Andriç’in üslûbunda da Türkçe kelimeler kullanma-
dan edemedi i görülür. Bunun d 4 nda “Ne ekersen onu biçersin” Türkçe
atasözü ve “Sözünde duran adam” deyimini S rpçala4t rarak kulland da
görülür. Ayr ca Türk etkilerinin özellikle Hristiyanlar’ n giyimine yans d n
ve erkeklerin k rm z fesle, kad nlar n ise 4alvarlarla dola4t klar n da anlat r.

Yukar da da ifade edildi i gibi bunlar anlat rken cümlelerinde birçok


Türkçe kelime kullan r. Bu kelimeler 4öyle s ralanabilir:

312. <b., 109.

178
aga <a a bilmez

ak4am bo4ça < bohça


alka < halka boya
amayliya < haymal boyaciya < boyac
anteriya < entari boza
arç < harç bozaciya < bozac
ardal < hardal budala
argat < rgat bulyuk < bölük
ar4in busiya < pusu
asker camayia < câmi
a4ikovanye < â4 k olmak cemadan < camadan
avliya < avlu cenaza < cenaze
ayan cep < ceb
aznadar < haznedar cercef < gergef
badavaciya < bedavac cigeritsa < ci er
badem cubre < gübre
bakal < bakkal çadar < çad r
baklava çak4ir < çak4 r
bakar < bak r çarapa < çorap
bardak çar4iya < çar4
basamak çau4 < çavu4
ba4ta < bahçe çelik
begovat < be lik çepenak < kepenk
bekriya < bekri çef < keyf
belaya < bela çe4ma < çe4me

179
çibuk < çubuk fenyer < fener
çilibar < kehribar fereca < ferace
çilim < külüm ferman
çitab < kitab fermene
çofuli-çak4ir < çakal çak4 r fes
ço4e < kö4e filcan < fincan
çoya < çoha fukara < f kara
çufte < köfte garib
çurk < kürk gaytan
dekolte halva < helva
denbel < tembel han
din hanciya < hanc
divan hanuma < han m
domus < domuz haps < hapis
duçan < dükkân harem
duçanciya < dükkânc haznadar < haznedar
dugme < dü me hoca
du4manin < dü4man kadifa < kadife
efendiya < efendi kadiya < kad
emin kafe < kahve
ergele < hergele kai4 < kay 4
esnaf kalçin < kalç n
evet kald rma
evnuh kavun
fakir kapak
falaka kapiya < kap

180
karavan < kervan miraz
kasaba muktar < muhtar
ka4ika < kâ4 k mula < molla
kavarba4a < gavarba4 munara < minare
kaveciba4a < kahveciba4 muntatim < muntat
kaveocak < kahveoca musala < musalla
kaur < gâvur mu4teriya < mü4teri
kazan mutvak < mutfak
kiraciya < kirac muyezin < müezzin
koliba < kulübe nargila < nargile
konak ni4an
konakçiya < konakç nizam
limun < limon ocak
lokum ordiya < ordu
lule < lüle o4af < ho4af
mahala < mahalle papuça pahbuç
makaza < makaslar pa4a
mamurluk < mahmurluk pelivan < pehlivan
marama pilav
ma4alah < maa4allah pirinç
meclis pite < pide
medresa < medrese rahat-lokum
merakliya < merakl rahatluk < rahatl k
me4in rakiya < rak
minderluk < minderlik raya < reaya
mintan redifa < redif

181
sabur < sab r tapiya < tapu
sahan tefter < defter
sahat < saat telal < tellâl
saksiya < saks tepsiya < tepsi
sanduk < sand k terziya < terzi
sapun < sabun teskera < teskere
saruk < sar k timar
seiz top
sepet topciya < topçu
serasker topçiba4a < topçuba4
serdar tulum
sihirbaz < sihirbas tutunciba4a < tütüncüba4
sofra ular < yular
Stambol < <stanbul ulema < ülema
4alvar urma < hurma
4eçer < 4eker vakuf < vak f
4eh < 4eyh valiya < vâli
4erbe < 4erbet vekil
4eytan vezir
4ilyte < 4ilte vi4nya < vi4ne
4irit < 4erit yastuk < yast k
suçur < 4ükür yemeniya <yemen battani-
yesi
tabla
zanatliya < zanaatç
taban
zaptiya < zaptiye
tabut
Tanzimat

182
VO ANDR Ç : NA DR N ÇUPR JA (DR NA KÖPRÜSÜ)

Andriç ve Baz Ele<tirmenlerin Eserle lgili Görü<leri

<vo Andriç’in 1945 y l nda yazd “Drina Köprüsü” adl roman


Yugoslav ele4tirmenlerinde de i4ik tepkilere sebep oldu. Bu tepkiler
özellikle Bo4nak kökenli okuyucusu ve edebiyatç lar taraf ndan geldi.
Örne in gazeteci ve partizan +ukriya Kurtoviç baz tespitlerde bulu-
nur: “...Fakat Drina Köprüsü ve Travnik Kroni i romanlar bas n rek-
lâm ve siyasî propagandayla hattâ Komunist Partisinin deste iyle ç k-
t ... Bosna çetnikleri (S rp kökenli fa4istler) Müslümanlar katlederken
ve S rbistan’da Türkleri yok etme fikri gerçekle4tirirken <vo Andriç bu
iki roman yazm 4t . Bu romanlarla Müslümanlara yap lan katliamlar
özürlünecekti... XIX. ve XX. yüzy llarda Balkanlar’daki Slav unsurlar n birbirine bes-
ledikleri olumsuz duygular sadece rejimden kaynaklanm yor, bu durumlar n di er
sorumlular tarihçiler ve edebiyatç lard r... Bizdeki gençlik, daha küçük ya4lardan
fakl din ve milletlere kar4 nefret duygular yla yeti4tiriliyor. Böylece onda 4oven duy-
gular hakim oluyor... Özellikle <vo Andriç gibi Müslümanlar aras nda ya4am 4 ve
hem bir edebiyatç , hem de bir sosyolog ve filozof olarak, onlar n ortam n çok iyi
tan yan birinin Müslümanlar bu denli yanl 4 ve olumsuz anlatmas gerçekten çok
4a4 rt c d r.”313

Drina Köprüsü roman nda Türkler hakk nda anlat lanlar n yanl 4 oldu unu vur-
gulayan baz Hristiyan bilim adamlar ve gazeteciler de vard r. “... Önemli bir
entellektüel ve üniversite hocas olan bir Hristiyan bilim adam daha 1945 veya 1946
y l nda bir tart 4mada kendi çocu una bu kitab okutmayaca n söyler... Bir <sviçre’li
edebiyatç da eserle ilgili bir konu4mas nda Andriç’in Bosna Müslümanlar hakk nda
bu denli olumsuz yazmas n n 4a4k nl n ya4ad n ifade eder”.314

“Drina Köprüsü” ile ilgili Andriç’in Lyubo Yandriç adl gazeticiyle 1972’de yapt
konu4ma ilginçtir: “Bu roman y k lm 4 Belgrad’ta yaz yordum. Hayatta kalabilece i-
mi hiç dü4ünmemi4tim. Her sayfay yazarken bombalan p yazd klar m n yok olaca -
n dü4ünüyordum.. Sandalyeye her oturu4umda ba4 m tehlikeye giriyordu. Evet, bu
dönem çok yaln z oldu um, hiç konu4mad m ve sürekli yazd m bir
dönemdi. Bu dönemde kitaplar n bile kötülük ve 4ans zl klar için iyi
bir teselli kayna olmad n anlad m...

313. M. RizviR, Op. cit., 168–170.


314. M.H.Stupac, Muhamed HadžijahiR, PriSa i stvarnost oko <ve AndriRa prvog jugoslavenskog
nobelovca. – Bosanski pogledi. (London), 1962-78

183
Benim Belgrad’ n 1945 y l ndaki kurtulu4unda ya4ad m günler çok
zordu. Yazmak, bana hayattan kalan tek 4eydi sanki.”

Lyubo Yandriç: Size romandaki o korkunç kaz a geçirme sah-


nesiyle ilgili soru sorarsam bana k zar m s n z?

0vo Andriç: Hay r neden k zay m ki? der (fakat üzerinde bir 4a4k nl k var).

L. Yandriç: Bu sahne dünya edebiyat nda çok az rastlad m z bir sahnedir?


Bunun için nereden etkilendiniz?

Andriç: Hakl s n z, bu sahne incelikleriyle anlat ld için korkunçtur. Fakat 4u-


nu da bilmelisiniz ki, bu vah4etleri ya4atan yazarlar de ildir... Bunlar n gerçekli i
hakk nda eski nesillerden çok 4ey duydum.

L. Yandriç: Siz mutlaka M s r’ n valisini öldüren Süleyman el Halebi’nin kaz a


geçirilerek öldürülme öyküsünü okumu4sunuzdur. Bu öyküden etkilendi iniz söyle-
nebilir mi?

Andriç: Okudum tabii ki! Yazar n etkilendikleri konusunda dü4üncelerini sor-


mak do ru de il...315

Andriç’in ad geçen romanda Müslümanlar hakk ndaki görü4lerini yorumlayan


gazeteci +ukriya Kurtoviç yaz s n n sonunda bu görü4lerini 4u sözlerle noktalar:
“+üphesiz ki Andriç Drina Köprüsü’nde Müslümanlar hakk ndaki görü4lerini ifade
ederken onlar n tamam n kapsar. Andriç zaten tüm eserlerinde Müslümanlar anla-
t yor. Fakat onlar hep Do u’lu ve Do u’nun olabilecek tüm olumsuzluklar yla anlat r.
Ve Bat l lar gibi o da Do u’nun hiçbir olumlu yan n kabul etmez... Hem bilimsel hem
sosyolojik aç dan az nl kta kalan bir bölüm ki4ininin yapt olumsuzluklar , ait oldu-
u toplulu un tamam na yüklemek asl nda çok anlams z ve aç kças rkç l
ça r 4t r yor.”316

Konu

<vo Andriç bu eserde derin analizci ve insan n içini tan yan yönüyle ortaya ç -
kar.

315. M. RizviR, Op. cit., 200.


316. Šukrija KurtoviR, O nacionalizovanju muslimana. – Bosanski pogledi. April 1961–
Novembar 1963 (Felton).

184
Drina Köprüsü tür olarak bir tarihî-kronolojik romand r. Bu eser-
de farkl zamanlarda ve farkl 4artlarda ya4ayan insanlar anlat l r. As-
l nda eser, bir kasaban n kronolojisini i4ler ve bu süreç XVI-XX. yüz-
y llar n kapsar. Eserde ana olay ve ana karakteri temsil edecek ne bir
durum ne de bir ki4i var. Bunun için eserin tek ba4 na bir öykü olu4tu-
rabilecek birçok olay n bütününü temsil etti ini söyleyebiliriz. Bu bü-
tünlükte kendi öyküsünü ya4ay p ölen ve yerine hiçbir ba olmayan
yeni nesillerin öyküleri anlat l rken, farkl ki4ileri asl nda Drina Köp-
rüsü’nün ba lad görülür. Drina Köprüsü’nde ve etraf nda yüzy llar
boyunca farkl öyküler ya4an r. Tüm 4ah slar n, eserin ana motivi -köprü- ile ba lant -
l olmalar esere bir konu veya içerik bütünlü ü kazand r r. Andriç eserin ilk bölü-
münde bu özellikten bahseder: “+üphesiz bilinen bir 4ey var, kasabadaki bu insanla-
r n hayatlar ile bu köprü aras nda yüzy ll k bir ili4ki var. Onlar n hayatlar o kadar
kar 4 kt r ki, ne tek ba4 na dü4ünülebilir ne de tek ba4 na anlat labilir. Bunun için
köprünün yarad l 4 öyküsü ayn zamanda kasaba ve içindeki insanlar n süregelen
nesillerinin de öyküsüdür ayn zamanda.”317

Eserde yüzy ldan yüzy la giden Andriç, kasaba hayat ndaki farkl de i4iklikleri ve
yenilikleri takip eder, tarihî olaylar n yank lar n verir. Bu durumda, 4artlara ve orta-
ma en uygun olan, ayr ca tarihî olaylar karakterize eden ki4ileri seçer. Bu yüzden
eserde birçok farkl toplumsal olay n d 4 nda zengin ve farkl kaderler ve ki4iler var-
d r.

Özet

Eserde olaylar XVI. yüzy l n ba4lar nda Türkler’in Hristiyanlardan kan vergisi
toplamas yla ba4lar ve 1914 y l nda köprünün y k lmas yla sona erer. Dört yüzy ll k
olaylar üç ba4l k alt nda toplamak mümkündür: Köprünün in4a edilmesinden önceki
döneme ait olaylar, köprünün in4a edildi i süre içindeki olaylar ve in4as ndan sonraki
döneme ait olaylar.

1516 y l nda Bosna’daki Sokoloviç ve di er köylerden birçok S rp çocu u Türk as-


kerleri taraf ndan zorla al n r ve Yeniçeri Oca ’nda yeti4tirilmek üzere <stanbul’a
götürülür.

Y llar sonra bu götürülen çocuklar aras nda vezirli e kadar yükselen ve ünlü
bir devlet adam olarak dünyada ismini duyuran Sokollu Mehmet Pa-
4a da vard r. Sokollu, uzun zaman sonra do du u topraklara ve insan-
lara bir
317. C + ^D % . ,- ( 1962, 16.

185
vefa borcu olarak Vi4egrad’taki Drina nehri üzerine köprü yapt rma
emrini verir. Köprünün in4a edilmesi uzun y llar sürer ve beraberinde
birçok söylentilere ve tats z olaylara sebep olur. Köprünün yap lmas
birçok do aüstü olaylarla ba lant l d r. Geçmi4teki her büyük yap da
oldu u gibi bu yap yla ilgili de hayalle gerçe in kar 4t birçok söylen-
ti ve destan yay l r. Öyküler her seferinde yeni ilâvelerle farkl yerlere
iletilir. Birinci destan in4aatç Rade Neimar’la ilgilidir. Bölgedeki tüm
güzel S rp evleri ve di er yap lar yüzy llarca ya4ad na inan lan Rade
Neimar’ n eseridir. Rade mükemmel bir in4aatç d r. O S rp halk n n
gözünde ölümsüzdür. <kinci destan Kara Arapla ilgilidir. Arap’ n köp-
rünün ortas ndaki sütünda ya4ad na ve kar4 s na ç kt insan n
mutlaka ölece ine inan l r. Eserde iki destan daha var. Bunlar
Hristiyanlar taraf ndan farkl yorumlan r. Bu destana göre köprünün
her iki ucunda bulunan büyük ayak izleri, Hristiyanlara göre Kral
Marko’nun at na aittir; Müslümanlara göre ise millî kahraman Aliya
Cercelez’e aittir.

Andriç köprüyle ilgili hayallerle süslü öyküleri anlat rken, onlar n birtak m ger-
çeklerden kaynakland klar n da anlatmay ihmal etmez. Örne in Rade Neimar asl n-
da köprünün in4aat nda bizzat bulunan H rvatistan’l usta Antonio’dur. Orta sütunda
ya4ayan Arap ise asl nda sütunun in4as esnas nda ta4 alt nda kalan Antonio’nun yar-
d mc s d r.

Eserin devam nda da bu tür birkaç söylenti daha vard r.

Köprünün yap lmas yla ilgili sorumlu ki4i bizzat Sokolllu’nun emriyle Anado-
lu’dan getirilen Abid A a’d r. Abid A a köprünün bir an önce bitirilmesi için yerli
ahaliye zd rap eder. Bir y l boyunca köprü için gereken ta4 malzemeleri ve odun top-
land ktan sonra k 4 aylar nda çal 4malara ara verilir. Yüzlerce ki4i çal 4mas na ra -
men köprünün yap lmas çok yava4 ilerler. Bu yüzden Abid A a çevre köy ve kasaba-
lardan tüm erkekleri gece yar s toplayarak in4aat yerine getirir. Fakat yine her 4ey
çok yava4 ilerler. Art k güçleri kalmayan Hristiyan i4çiler bu bask lardan kurtulmak
için köprünün yap lan k sm n gizlice y kmaya karar verirler. Bu fikri öne süren çevre
köylerden çal 4t r lmak için getirilen Radisav adl bir S rp gencidir. Anlat lan destan-
lardan biri de bu S rp genciyle ilgilidir. Radisav tüm Hristiyanlar’ toplayarak dü4ün-
celerini anlat r: “Karde4ler can m za tak etti ve art k kendimizi korumal y z. Bu köp-
rünün bizim sonumuzu getirece ini görüyorsunuz. Asl nda köprü bize de il Türkler’e
gerekli, bizim ne ordumuz ne de ticaretimiz var... Biz birkaç arkada4 anla4t k, geceleri
gizlice giderek köprüyü yava4 yava4 y kaca z, çevreye ise bunu hayaletin yapt n
söyleyece iz. Ba4ka çaremiz yok....318

318. <bidem, 32.

186
Böylece k sa zamanda Türk ve Hristiyanlar aras nda köprünün
tamamlanmas n engelleyen bir hayali gücün varl ndan söz edilme-
ye ba4lan r. Hattâ bu hayaletin köprünün tamamlanmas için iki
Hristiyan çocu unun köprü temeline gömülmeleri 4art n ko4tu u da
söylentiler aras ndad r.
Nitekim kimden hamile kald bilinmeyen ve akl dengesi normal
olmayan bir S rp kad n ikizler dünyaya getirir. Çok geçmeden ikizleri
ölür buna inanmayan deli <linka onlar aramaya ç kar ve köprüye ge-
lerek, çocuklar n n orda oldu unu iddia eder. Bu gibi olaylar f rsat
bilen baz ki4iler ç kard klar söylentileri çevreye iletir ve bunlar her
seferinde yeni ilavelerle bir sonraki köye yay l r.
Bu tür söylentilerin gerçekli ine inanmayan Abid A a ise köprüyü y kanlar ara-
makta srarl d r ve uzun takiplerden sonra olaylar ba4latan Radisav’ bir gece yar s
köprüyü y karken yakalat r. Radisav yap lan uzun i4kencelerden sonra kaz a geçirilir
ve herkese ibret olsun diye odundan yap lm 4 bir köprü üzerine bütün gün etrafa gös-
terilerek sonra köpeklere at l r. Fakat yak nlar cesedin köpeklere verilmemesi için
Radisav’ n cesedinden sorumlu Çingene’ye para vererek, cesedi al r ve gömerler.
Radisav’ n ölümü insanlarda yeni söylentilere sebep olur. O’nun hayali güçler tara-
f ndan gömüldü ü ve her gece mezar na göklerden bir 4 n indi i konu4ulur.

Böylece bütün engellere sebep olan ki4inin ortadan kald r lmas yla Abid A a
her4eyin yola girece ini ve köprünün bir an önce tamamlanaca n dü4ünür. Bu yüz-
den köprüde çal 4anlara bask lar artar. Ama bir süre sonra yan nda çal 4anlara yapt -
eziyetler ve onlara hiçbir para ödemedi i yard mc s taraf ndan gizlice Sokollu’ya
iletilince i4ine son verilir ve çald paralar geri al nd ktan sonra Anadolu’nun ücra
kö4elerinden birine sürülür.

Halka zor günler ya4atan Abid A a’n n yerine çok iyi olan Arif Bey gelir. Arif Bey
disiplini ve iyi ki4ili i sayesinde köprünün ve yan nda misafirler için yap lan han ve
kervan saray n in4as na kat l r.

Nihayet uzun u ra4 lardan, ya4an lan ac olaylardan sonra köprünün in4as ta-
mamlan r: “Böylece köprünün yap lmas yla etraftaki kasaba da geli4ti. Sonra üç yüz-
y ldan çok orda ya4ayanlar n hayatlar nda hep vard .... Geli4meler ve nesil de i4imleri
kar4 s nda o, alt ndaki nehir gibi hiç de i4miyordu. Ya4lan yordu ama insan ya4am n-
dan çok daha geni4 bir anlamdayd bu ya4lanma. Onun ya4lanmas bir sonsuzlu a
benziyordu, çünkü sonu görülmüyordu... <lk yüz y l geçti, insanlar için uzun ve
ölümcül y llar, köprü ise yan ndaki kervansarayla sanki ilk günkü gibi
duruyordu...319

319. <bid., 77–79

187
Yazar, XVII. yüzy la tarihî geli4meleri anlatmakla ba4lar. XVII.
yüzy l n en önemli tarihî olaylar ndan biri Osmanl lar’ n Macaristan
topraklar ndan çekilmeleridir.

Bu olay Vi4egrad’da y llar önce köprüyle beraber yap lan hana da


yans r. Çünkü han n bak m n üstlenen Vak f, Macaristan’daki toprak-
lar n kaybetmekle iflas etmi4 ve dolay s yla han kendi kaderine ter-
kedilmi4tir. Böylece aylar, y llar geçme e ba4lar ve orada çal 4anlar
para alamay nca han terkederler. Sadece han n müdürü olarak bili-
nen Davut Hoca Muteveliç han terketmeyerek bak m yla ilgilenmeye
çal 4 r: “Han kurtarmak ve korumak için Davut Hoca elinden geleni
yap yordu. <lk ba4larda kendi paralar n harcad , sonra akrabalar ndan
ald borç parayla han n bak m na devam etti. Her y l bu pahal binaya tadilat yap -
yordu. Bu özelli inden dolay onu ele4tirenlere, paras n buraya yat rmakla iyi yapt -
n , çünkü Tanr ’ya borç verdi ini söylüyordu...”320

Çok geçmeden ölen ya4l hocadan sonra han kendi kaderine terkedilir ve çöker.
Yazar XVII. yüzy lda geli4en tarihî olaylar n sonucunda, insanlar n günlük hayatla-
r nda önemli yeri olan han gelene inin bu sonuçtan nas l bir pay ald n anlat rken
tarihî olaylarla günlük ya4am aras ndaki ba vurgular. Bu ortamda ya4l bir Osman-
l ’n n han geleni ini sürdürme çabalar n tüm incelikleriyle anlat r.

Andriç, XVIII. yüzy la geçerken, en önemli olay olarak Drina’n n ta4mas n anla-
t r. Her be4 alt y lda bir ta4an Drina, son defa ta4t nda birçok evin ve ailenin yok
olmas na sebep olur. Bu su felaketleri her zaman nesilden nesile anlat l r. Uzun y llar
sonra ilk olarak köprünün üzerine ç kan su birçok ev ve insan götürmekle beraber,
da lara çekilip suyun inmesini bekleyen insanlar n birbirine daha çok kenetlenmesini
sa lar. Normal hayatta birbirinden uzak duran Türk, Yahudi ve Hristiyanlar bu olay-
da bir dayan 4ma içindedirler, Papaz Mihaylo, Molla <smet ve Haham Eliyas Levi’nin
aralar nda yapt klar s cak sohbetler bu dayan 4man n bir örne i olarak anlat l r.

XVIII. yüzy lda Drina’n n ta4mas yla ya4anan felâketler d 4 nda Osmanl Devleti-
nin s n rlar n n sars lmas devam eder. S rbistan’da ünlü Karacorce isyan olur. S r-
bistan ve Bosna s n r nda bulunan Vi4egrad
Kasabas ’nda da bu ayaklanma-
n n etkileri görülür. Buralara gizlice s zmay ba4aran S rp isyanc lar
Türk evlerine toplarla ate4 ederler. <syan olaylar halk n Türk ve
Hristiyan

320. <b., 80.

188
olmak üzere ikiye ayr lmalar n sa lar. Bosna’daki S rplar S rbis-
tan’daki isyan n buralara da s çramas için dua ederken, Türkler bu
olaylar n bir an önce bast r l p her4eyin eski düzene göre devam etme-
si için dua ederler ve bu yönde çaba gösterirler. S rbistan’daki isyan n
bast r lmas için gönüllü gidenler, orduya hem asker hem para yard -
m nda bulunurlar. Hattâ kurduklar gönüllüler çetesiyle geceleri
Vi4egrad Kasabas ’n koruyup Osmanl askerine yard mda bulunanlar
bile vard r.

Hristiyan halk na var olan nefretin artt r lmas n sa layan bir di er neden S rbis-
tan’da isyanc lar taraf ndan evleri yak lan Türkler’in Bosna’ya ve Vi4egrad kasabas na
yerle4ip ya4ad klar n anlatmalar d r: “Kasabaya S rbistan’dan gelen ve evleri yak lan
birkaç Türk ailesi kin yay p öç almak istiyorlar. Her tarafta nöbetçi askerlerin say s
ço ald , yerli Türkler ise tedirgindi ve her4eye nefretle bak yordu... Bu kasaba Türk-
ler’i gönüllü olarak kasabay korumaktalar, 4üphelendikleri her yolcuyu yakalamakta
serbestler... Ve bugünlerde herkes öc alma, cezaland rma, öldürme duygular yla yo-
un...321

Bu duygular içinde olan Türkler çok geçmeden biri ya4l biri 19 ya4lar nda bir
genci yakalay p, ikisine isyanc muamelesi yap p öldürürler. Nefretten kasaban n ünlü
papaz Mihaylo da nasibini al r ve Türkler taraf ndan öldürülür.

“Köprü yan ndaki nesiller böylece de i4iyordu, o ise üzerindeki bir toz gibi bu in-
san izlerini silerek de i4meden yerinde duruyordu.”322

XIX. yüzy l n ilk y llar nda Osmanl <mparatorlu u’nun sessiz çökü4ü ba4lar. Bu
olay, S rbistan Türkleri’nin Bosna’ya göç etmelerine sebep olurken, günlük hayatta
Müslüman-Hr stiyan ili4kilerinde de etkili olur.

XIX. yüzy l n ortalar nda Bosna’daki halk etkileyen bir di er olay veba salg n d r.
Siyasî çöküntü ve veba gibi hastal klar yan nda Drina Köprüsü kasabas nda ya4ayan
insanlar n 4ahsi felaketleri de anlat l r.

Kasaban n ünlü isimlerinden Avdaga Osmanagiç’in aile trajedesi de bu felaket-


lerden biridir. Dürüst ve ticarette hep kaybeden ünlü tüccar iflas edince, güzel-
li iyle dillere destan güzel k z Fata’y Nezuke Köyü’nün zenginlerinden birinin
o luyla evlendirmeye karar verir. Babas n n karar na kar4 ç kamayan Fata tam dü-
ün günü köprüden geçerken kendini nehre atarak intihar eder:

321. <b., 96–98.


322. <b., 106.

189
“Ayn gün ak4ama do ru ya mur ya d , y l n bu zaman nda ya murun
ya mas ola an de ildi. Ertesi günü ta4an nehir Fata’n n cesedini bir
kenara f rlatt ...”323

1800 y llar nda S rbistan’da yeniden ç kan isyanlar sonucunda s -


n rda bulunan Türk ve S rp köyleri yine yak larak, köprüde birçok
S rp kellesi dizilir. Çok geçmeden Sultan’ n Bosna’y hiçbir sava4
yapmadan Avusturyal lar’a teslim edece i konu4ulmaya ba4lan r.

Böylece Türkler aras nda sava4 yapmak ve yapmamak isteyenler aras nda bir
grupla4ma olur. Kasaba müftüsünün ba4 n çekti i bir grup, kasabaya yakla4an Avus-
turyal lar’a tepki göstermek isterken, kasaban n ileri gelenlerinden Ali Hoca
Muteveliç buna kar4 ç kar. Sonuçta, dü4man n yakla4mas yla bu durumu kabullen-
meyen Türkler, topraklar n terk ederken, hayat n burada sürdürmekte kararl Ali
Hoca gibileri kalmakta srarl d r.

Bu durumdan çok tedirgin olan Türkler’in dü4ünceleri kasaba imam n n a z n-


dan aktar l r: “Yakla4an 4ans zl ktan dolay imam çok üzgündü. O dini bütün bir
Müslüman n olaca 4ekilde tedirgindi. Yüzy llarca ya4ayan bu <slâm düzeninin bir
süre sonra yok olaca fikri onu derinden yaral yordu...”324 Kasaba imam n n bu ses-
siz tepkisine kar4 Ali Hoca kendisinin de i4meyece ini vurgular: “Benden öncekiler
Hristiyan olmad klar na göre ben de bunlar n gelmeleriyle Hristiyan olmam...”325

Roman n bu bölümünden sonra Ali Hoca ismi, gelenekleri sürdürme ve bir Türk
olarak ayakta durma mücadelesiyle anlat l r.

Çok geçmeden gelen Avusturya Ordusu’nun beraberindeki de i4iklikler Bosnal


Türkler için bir trajedi olur. Türkler’in yeni orduya al 4malar çok zor olur: “XIX. yüz-
y l Türkiyesi’nin bu uzak bölgelerindeki Türkler’in hiçbir zaman gerçek güçlü ve iyi
organize edilmi4 bir gücün ordusunu tan ma f rsatlar olmam 4t r. +imdiye kadar
onlar n görebildekleri sadece zay f ,üstleri ba4lar pis olan Sultan ordusunun paral
askerleri veya disiplinsiz Bosna ba4 bozu u idi...”326

Avusturya Ordusu insanlara iyi davran rken ilk olarak Vi4egrad


kasabas n n görünümünde baz de i4iklikler yapmaya karar verir.
Çevredeki ormanlar

323. <b., 129.


324. <b., 137.
325. <b., 137.
326. <b., 153.

190
keserek oraya yeni yerle4im alanlar yap l r. Çar4 daki eski ke-
penkli dükkânlar y karak, metal kap l ve kiremitli daha modern gö-
rünü4lü dükkânlar in4a ederler. Yeni pazar yerleri ve mahkeme bina-
lar da in4a edilir. Birkaç y l süren bu yap lanman n devam nda köprü
yan nda terkedilmi4 ve y k lmak üzere olan kervan saraya da s ra gelir
ve y k larak yerine askerî bir bina yap l r. Yeni yap lar aras nda eskiyi
hat rlatan sadece köprü kal r.
Bu durum yerli Türkler’e farkl 4ekilde yans r. Baz lar tepki göstermezken yeni-
liklere ayak uydurmaya çal 4 rken baz lar ise Ali Hoca gibi eskiyi ya4atmakta srarl
mücadelelerini sürdürürler. Ali Hoca ya4ay 4 tarz yla yeni düzen içinde daima göze
çarpar fakat yetkililer taraf ndan hiçbir 4ekilde rahats z edilmez.

K rm z Türk fesi ve klasik Türk giyimiyle çar4 daki eski dükkân n y kt rmamakta
srarl olan ve bu konuda ba4ar l olan Ali Hoca tipik Osmanl ya4ay 4la herkesin sem-
patisini kazan r.

Kasaban n yenilenmesine ve gelen yabanc askerlere üçüncü bir tepki de ünlü


+emsi Bey Brankoviç’in yapt gibidir. Gelen yabanc askerlerin yapt klar n hiçbir
4ekilde kabullenmeyen ya4l ve ünlü Bey, kasaba çiftli ine kendini kapatarak zamanla
kasabaya gelmemeye ba4lar. Çünkü eskilerin bu denli yok edilmesi onu derinden
üzer. Kalabal k ailesiyle çiftli inde eski gelenekler do rultusunda yürüttü ü ya4am n
yabanc askerlerin varl rahats z eder. Ona göre Osmanl lar’ n buralardan gitmesi ve
yeni gelenlerin Osmanl ’dan kalan her4eyi y k p yok etmesi kabullenilmez bir trajedi-
dir. Bu ac ya daha çok dayanamayarak ölür.

Kasabada ise hayat devam eder. Her 4ey eskisinden daha güzel ve uyum içinde-
dir. Yeni devletin vergi alma yöntemleri bile çok daha insanc ld r: “Yeni devlet iyi
yönetim sistemi sayesinde insanlara hiç ac ve bask uygulamadan vergileri al yordu.
Türk iktidar ise ak ls z, kaba metodlar veya h rs zl k yaparcas na bu i4lemi uygulu-
yordu...”327

Yazar XIX. yüzy l n sonlar n kapsayan bu dönemi oldukça huzurlu bir ortam ola-
rak anlat rken, kasabadaki huzurlu ortam n simgesi haline gelen “Lotika’n n Hoteli”
ne de yer verir. Ticaretin de geli4ti i ve birçok yabanc tüccar n geldi i Vi4egrad’da
onlar n en s k u rad klar mekân buras d r. Hotel, Yahudi as ll Lotika ta-
raf ndan yönetilir ve Lotika güzelli i, iyi karakteri sayesinde herkes
taraf ndan sevilen, say lan bir i4 kad n d r. Kasaban n

327. <b., 211.

191
tüm ileri gelenleri hergün u rad klar hotelde içtikleri kahve ya-
n nda uzun ve tatl sohbetler ederler.

Lotika’n n hoteline en çok u rayanlardan biri de e itimini Avru-


pa’da görmü4 Ali Bey Pa4iç’tir. Hergün birbirine birer saat ay ran bu
iki genç, zamanla insanlar n dedikodular na neden olurlar. Fakat on-
lar gerçekten birbirine itiraf etmeseler bile uzun y llar platonik bir a4k
ya4arlar ve her zaman her sorunu, mutlulu u beraber payla4an, birbi-
rine s nan iki dost olurlar.

Di er yandan kasabada yeni in4aatlar yap lmaya devam eder, yeni bir tren yolu
ve istasyonu yap l r. Ali Hoca d 4 nda art k herkes bu yap lanlardan memnundur.

Ali Hoca ise Avusturya Ordusu’nun burada uzun y llar kalmas na ra men onlara
ayak uydurmaz. Yine her zamanki giyini4 tarz yla sabah n erken saatlerinde Osman-
l ’dan kalma dükkân na gelerek, i4 yapmasa bile dükkân n, önünde Türk kahvesini
içerken eskiye özlemini gizlemez ve bunu çar4 daki arkada4lar yla payla4 r. Kimseyi
görmek istemedi i zamanda dükkân n n arka k sm nda tabutluk dedi i küçücük oda-
s na kapanarak günlerce d 4ar ç kmaz. Yine böyle bir günde Avusturya askerlerinin
köprüye dinamit yerle4tirdiklerini görür, fakat buna bir anlam veremez.

XX. yüzy l n ilk y llar nda Avusturya Ordusu S rbistan s n r na do ru yüzlerce as-
ker y ar. Kasabada her4eyin fiyat bir anda artar, Lotika’n n hoteli asker ve subaylar-
la dolup ta4ar. Bu manzara Ali Hoca’y çok tedirgin eder ve çok geçmeden 1912 y l nda
Balkan Sava4 ve S rplar n zaferleri gelir.

Türkiye’nin s n rlar Edirne’ye çekilir. Bosna’da Avusturya Kral Ferdinand’ n öl-


dürülmesiyle I. Dünya Sava4 da ba4lar. Böylece I. Dünya Sava4 ’n n ba4lamas yla
Drina köprüsünde geli4en olaylar da noktalan r.

Köprünün bombaland ilk gün kasabadaki insanlar n birço u evlerini terk eder.
Y llarca kasabadan ç kmayan Lotika da hotelini terk ederek Drina’n n kar4 s na geçer
ve bir Türk evine s n r. Bir anda bombo4 kalan kasabada sadece inatç l yla bilinen
Ali Hoca vard r. O yine her zamanki gibi sabah n erken saatlerinde gelerek dükkân n
açar ve kahvesini içer. Dükkân n arka k sm nda bulunan tabutlu una çekilirken
yo un bir bombard man ba4lar. Ali Hoca evine gitmek için yola ç kar
ve gözleri önünde Drina köprüsü dinamitlerin patlamas yla y k l r. Ali
Hoca bunu 4ahsi trajedi olarak alg lar ve bu ac ya dayanamadan yolun
ortas nda köprüye bakarken ölür.

192
Eserde Ki<iler

Sokollu Mehmet Pa<a

Sokollu Mehmet Pa4a’da Osmanl ’lar taraf ndan al n p Sultan’ n


sad k askerleri konumuna getirilen Yeniçeriler’in kaderi verilir. Bos-
na’n n Sokoloviç köyünden dokuz ya4 ndayken götürülen bu S rp ço-
cu u zekili i ve cesareti sayesinde bir askerin gelebilece i en yüksek
mevkiye gelerek -vezir ve ayr ca Sultan’ n damad olarak aristokrasi
ünvan olan Pa4al a terfi eder.

Kendisinin Türk olmad n bilen Sokollu ald ve yeti4ti i Os-


manl e itimi sayesinde üç k tada sava4arak Osmanl <mparatorlu-
u’nun geni4letilmesini sa layan S rp kökenli bir Osmanl ’d r.

Eserde Sokollu önemli yere gelen bir devlet adam olarak küçükken zorla götü-
rüldü ü topraklar ndan kopamaz. Hep çocuklu unu ve özellikle Vi4egrad’taki Drina
köprüsünün bir taraf na geçerken ya4ad klar n hat rlar. Drina’n n kar4 taraf na geç-
mek için k r k dökük tahtalardan yap l iskele ile ya4ad klar zorluklar hat rlad kça
vicdan s zlayan Sokoloviç bu yerde bir köprü yapt rmaya karar verir. Köprüyü yap-
t rmakla Sokollu ölümsüzle4e-ce ine inan r, çünkü uykusuz kald uzun gecelerde
her 4eyin geçici oldu unu dü4ünürken eserlerin kal c yla insanlar n ya4ayacaklar
sonucuna var r. Eserde Sokollu Mehmet Pa4a büyük bir devlet adam ve geldi i yeri
unutmayan, bu yönde davranan bir tip olarak verilir.

Abid A0a

“Abid A a bir Asyal ’da varolabilecek tüm i rençliklere sahip bir Do uludur.”328
Abid A a Sokollu taraf ndan görevlendirilen ve köprünün yap lmas ndan sorumlu
ki4idir. Kötü bir tip örne i çizen Abid A a ayn zamanda korkutucu bir görünü4e sa-
hiptir: “<ri yap s , ye4il gözleri, k rm z yüzü, k sa kesilmi4 k rm z sakal ve Macaris-
tan usulü b y klar yla korkunç bir görünü4ü vard .”329

Görevinde son derece sorumlu ve disiplinli olan Abid A a, onun kurallar na göre
çal 4mayanlara de i4ik eziyetler eden herkesin korktu u bir Osmanl görevlisidir.
Memnun olmad i4çileri öldürünceye kadar dövmekten çekinmeyen bir sadisttir.
Özellikle köprünün uzun y llar tamamlanmay 4 n bir

328. % +. L , = , ( ( .
- . IV. - XX . % . 1962, 280.
329. C. + ^, D % , 24.

193
u ursuzluk olarak niteleyen Radisav adl S rp gencinin, köprüyü y k-
ma yönündeki faaliyetleri sonucunda yakalanmas ve bu ac mas z
Osmanl görevlisinin emriyle kaz a geçirilmesi olay Abid A a’n n ne
derece vah4i oldu unu gösterir. Abid A a emir veren,tembellikle suç-
lad i4çilere yap lacak eziyetlerin inceliklerini planlayan, sert ve ilkel
tip örne idir. Köprü için verilen paralar zimmetine geçirdi i anla4 -
l nca Sokollu taraf ndan görevinden al narak Anadolu’nun bir kasaba-
s na sürgüne gönderilir.

Lotika

Lotika karakterinde Andriç kapitalist topluma ait yeni bir kad n tipini verir.
Lotika kasabada ilk i4 kad n ünvan na sahip, eni4tesinin hotelini yöneten son derece
çal 4kan bir bayand r. Yahudi kökenli, olan Lotika hafif esmer teni, siyah saçlar ve
parlayan gözleriyle çok güzel ve al ml bir bayand r. Çekicili i ve son derece s cak dav-
ran 4lar , ne4esi sayesinde kendisinin herkes taraf ndan sevilebilece i izlenimini b ra-
k rken, onunla ilgilenen tüm erkeklerin kendine yakla4amayaca izlenimini de verir.
Herkese kar4 olan iyi niyeti ve anlay 4l yakla4 m yla özellikle birçok Yahudi ailesinin
maddî ve manevî sorunlar yla ilgilenir. Tek ba4 na kald küçücük odas nda ise o
ne4eli ve s cak Lotika yerine aynaya bakan son derece yorgun ve sert bir Lotika gelir.

Asl nda bu onun gerçek ki4ili idir. Odas ndan ç kt anda bamba4ka bir ki4ili e
bürünen bu genç bayan herkes taraf ndan kendini ailesine ve topluma adayan bir
insan olarak bilinir. Avusturya, Macaristan ve Almanya’n n birçok yerlerine da lan
ailesinin her ferdiyle ayr ayr ilgilenmek Lotika’ya göre hayat n n anlam d r. Varl -
n n anlam n bu insanlara fedakarl k yapmakta bulur. Ailesinin her bireyinin bir de-
rece yükselmesi Lotika’n n amac na ula4mas demektir. Ailesi için sürdürdü ü müca-
delede hayat n n tamam n harcar. Avusturya’n n y k lmas yla i4ine de son vermek
zorunda kalan Lotika hem maddî hem manevî olarak ne denli y prand n farkeder.
Fakat yine de ona göre Avusturya’n n y k lmas ndan daha büyük bir trajedi olan aile
iflas onu büyük bunal mlara sürükler. Y llarca içinde biriktirdi i s k nt lar ç l klarla
ifade etmeye ba4lar ve hayata yenik dü4tü ünü anlar. Lotika i4 ve aile yönleriyle anla-
t l rken, çok az da olsa y llarca sürecek
platonik bir a4k da ya4ar. Fakat hiç-
bir zaman böyle bir ili4kinin içine girmez. Çünkü kendisini adamas
gereken bir ailesi vard r. Ali Bey Pa4iç’le yapt uzun sohbetlerden bu
genç, asil beyden çok etkilendi ini anlar ve zamanla ilerleyen dostluk-
lar nda tek s nabilece i ki4i Ali Bey Pa4iç olur.

194
Lotika’n n hayat öyküsüyle Andriç gelece i belli olmayan bir top-
lumda bireyin ya4ad korkular ve güvensizli i verir.

Ali Hoca Muteveliç


Ali Hoca eserde Andriç’in çizdi i en karakteristik ve psikolojik ola-
rak en zengin ki4idir.

Ali Hoca ayr ca, yazar n fikirlerini ta4 yan ki4i olarak da alg lan r. Onda tüm Bo4-
naklar’ n ba ms z ve hür ruhlar verilmi4tir. O, akl n ve anlay 4 n temsilcisidir. Bir
zamanlar köprüyle beraber yap lan han n sorumlulu unu üstlenen, bu yönde her 4e-
yini, hayat n bile feda eden Davut Hoca Muteveliç’in torunlar ndan biridir Ali Hoca.

Ali Hoca’n n en belirgin özellikleri son derece kararl , iyi niyetli, sab rl , anlay 4l
ve konu4arak anla4madan yana olmas d r. Ayr ca gelenekçi ve dindard r. Köklü bir
aileninin mensubudur. Kasaban n önde gelen Muteveliç ailesi y llar boyu dürüstlü ü
ve aç ksözlülü ü ile bilinir. Ali Hoca da bu özelliklere sahiptir. Ali Hoca çevresinde
canl , güleryüzlü ve her konuda ak lc görü4leriyle tan n r. O, hiçbir zaman kimsenin
etkisinde kalmayarak tarafs z ve ba ms z dü4ünceler ve davran 4lar sergiler. Örne in
Osmanl lar’ n Bosna’dan çekilip Avusturyal ’lar n gelmesi tüm Türkler için bir traje-
didir. Özellikle Ali Hoca bu yenilgiyi kendi içinde derin bir psikolojik bunal m haline
getirir ama yine de gerçekçidir ve di erlerinden farkl olarak gelen rejime silâhla kar4
gelme taraftar de ildir. Dü4üncesinde o kadar kararl d r ki, silâhl çat 4madan yana
olan Osman Efendi Kahramanl ile bu konuda derin tart 4malara girmekten çekin-
mez. Bunun sonucunda Kahramanl ’n n adamlar taraf ndan kula köprüye m hlan r.
Gelen Avusturyal lar ve Kahramanl gibilere tavr n 4u sözlerle ifade eder: “Benden
öncekiler de vaftiz edilmediklerine göre ben de edilmem. Ben ne Almanlar’a ayak
uydururum ne de bir budala ile sava4a girerim....”330

Ali Hoca’da her ne kadar ac olsa bile gerçe e bakma gücü ve cesareti vard r.
Kendini hiçbir 4ekilde aldatmak istemez. Avusturyal lar’ n getirdikleri her4eye kar4
4üpheci yakla4 m vard r. Osmanl idaresinin gidi4ini kendi içinde büyük ac larla ya-
4ar ve Osmanl geleneklerini hayat n n sonuna kadar ya4atmakta kararl d r: “Gerek
giyimde, görü4lerde ve konu4ma dilinde gerekse çal 4ma biçiminde yabanc lar n ge-
tirdikleri yenilikleri ve yapt klar de i4iklikleri kabul etmeyen nadir Türkler’den
biriydi....”331

330. <bidem, 137.


331. <bid., 249.

195
Y llar n geçmesine ve ya4lanmas na ra men, o hep farkl ve sabit
görü4leriyle hayat n sürdürür. Fakat onun eskiye ba l kalma müca-
delesi zamanla ac ya döner ve bu duygu onu yaln zl a iter. Yenilikle-
rin hakimiyetini farkedince ve eskinin geri gelmeyece ini anlay nca
melankolik ki4ili e bürünür. Bu üzüntüsünü ve yan lt s n yeni yap la-
r n aras nda hâlâ ayakta duran küçük dükkân nda ya4ar.

Ölümünü de bu eskinin son izi olan köprünün y k lmas getirir. Ali


Hoca’da Andriç Osmanl hakimiyetinin son örne ini verir.

Türkler

Andriç eserde ele ald ve Türkler olarak anlatt bu ki4ilerin tam Türk olmad k-
lar n dolayl olarak vurgular. Çünkü hepsinin bir iki nesil önce Hristiyan iken Müs-
lüman olduklar n anlat r. Eserin belirli yerlerinde özellikle roman n ortalar na do ru
1908 y llar n anlat rken Bo4naklar’dan Müslümanlar olarak bahseder.

Eserde özellikle Türkler’in Hristiyanlar’a olan nefretleri tüm inceliklerle ve uzun


cümlelerle anlat l r. Nefret duygular hem Türk askerinde hem de orada ya4ayan yerli
Türkler’de görülür. Eserin ilk sayfalar nda köprü yap m n engelleyen S rp Radisav’ n
yakalan p kendisine yap lan i4kenceler ve sonunda kaz a geçirilme olay anlat ld
ayr nt larla, okuyucuda Türkler’in ne derece insafs z ve zalim olduklar izlenimini
b rak r. Yakalanan Radisav’a i4ledi i suçu itiraf etmek için önce k zg n demirle i4ken-
ce yap l r, sonra t rnaklar sökülür ve en sonunda kaz a geçirilip gayri müslimlere
ibret olsun diye köprüde “sergilenmesi” emri verilir: “... Radisav emredildi i gibi yüz
üstü yatt . Çingeneler yakla4arak önce ellerini arkadan ba lad lar, sonra ayaklar na
ba lad klar iplerle bacaklar n iki yana geni4çe açt lar. Bu arada Çingene Mercan,
kaz n ucunu köylünün iki baca aras na yerle4tirdi. Sonra belinden ç kard geni4
b çakla yerde yatan n yan na çökerek iki baca aras ndaki pantolonu kesti ve kaz n
girece i yeri geni4letti. Bu en ac görüntü iyi ki seyredenler için uzakt . Sadece ba -
lanm 4 bedenin ani hareketlerinin b çaktan kaynakland biliniyordu. Bundan sonra
Çingene yerinden kalkarak odundan yap lm 4 çekici ald ve kaz a vurarak Radisav’ n
bedenine koymaya ba4lad . Bedeni gerilmi4 genç ise buz gibiydi, hareketlenen bede-
ninin ç rp n 4lar n durdurmak için iplerle gerdiriyorlard ... Yak nda olan seyirciler
sesini duyabiliyorlard ... Bu i4i yapan Çingene her iki vuru4tan
çekiç
sonra e ilerek kaz n do ru gidip gitmedi ini kontrol ediyordu... Bir
anda çekiç vuru4lar durdu.

196
Mercan uzun b çak 4eklinde yerle4tirilen kaz n s rt ve boynu ara-
s nda geldi ini anlay nca, bu k sm b çakla haç 4eklinde kesti. Kan
akmaya ba4lad . Bir iki vuru4tan sonra kaz k ç kt . Adam t pk bir ku-
zu gibi kaz a geçirilmi4ti ama bu kaz n ucu a z ndan de il s rt ndan
ç km 4t . Böylece iç organlar da zedelenmemi4ti... Gözleri büyümü4tü
ve hareketliydi, fakat göz kapaklar hiç k p rdam yordu, a z kenet-
lenmi4ti... kalbi çok h zl çarp yordu ve akci erlerinin k sa ve h zl ne-
fesle çal 4t anla4 l yordu. <ki Çingene onu bu 4ekilde kald rmaya
ba4lad lar. Kaz ktaki bedeni köprünün bir sütununa ba lad lar... Kan,
kaz ktan a4a ya do ru nehir gibi ak yordu. Radisav ölmemi4ti ve bi-
lincini kaybetmemi4ti. Boynundaki damarlar çok hareketliydi, gözleri
yava4ça bir o yana bir bu yana dönüyordu. Kenetlenmi4 çenesinden -
Türkler, köpekler, geberin!... sözleri ç k yordu...”332

Andriç bu sahneyi çok canl ve ayr nt l anlatm 4t r. Radisav’ n kaz a geçirilme-


sinden sonra vah4et anlar ba4lar ve yazar bu anlar Natüralizim yönündeki incelikler-
le anlatm 4t r.

M. H. Stupats ve Muhamed Haciç “<lk Güneyslav Nobelcisi <vo Andriç Hakk nda
Söylenenler ve Gerçekler” adl eserlerinde Andriç’in, Birinci Dünya Sava4 esnas nda
birkaç Avusturya hapishanesinde bulundu u ve bu esnada eline geçen “Sarayevski
List” Gazetesi’nin 127. say s nda - Frans z Vah4etinden Örnek - Süleyman El Haleb’in
Zalim Ölümü – adl yaz y okudu unu ve kaz k sahnesini buradan ald n yaz yor-
lar333. 7 May s 1915 tarihli “Sarayevski List” gazetesinde M s r valisini öldüren Süley-
man El Halebi’nin kaz a geçirilmesi ayr nt l anlat l r334.

Eserdeki Türkler hep olumsuz davran 4lar içindedir. Onlar ne pahas na olursa ol-
sun Osmanl askerlerinin yan nda yer al r. Örne in Drina köprüsünün in4aat nda,
köprünün S rplar taraf ndan y k lmamas için geceleri nöbet tutarak askere yard mc
olurlar.

1800’lü y llarda S rbistan’da ç kan ihtilalden sonra Bosna’ya göç eden Türkler’de
de Bosnal S rplar’a kar4 müthi4 bir nefret vard r. Bu nefretlerini çevrelerindeki
Türkler’e de yaymaktan çekinmezler ve S rplar’la ilgili olan her4eye kar4 4üpheyle
yakla4 rlar: “Burda bu kasabal
Türkler, kasabay dola4arak 4üpheli yolcu-
lar yakalayarak, gereksiz yerde devletin i4ine kar 4 yorlar. Bu günler-
de hepsi nefret sarho4ular, eline geçenlerden öc almak iste iyle yan p

332. <b., 49–62.


333. M.H. Stupac, M. HadžijahiR, Op. cit., 234–236.
334. M. RizviR, Op. cit., 199.

197
tutu4uyorlar. Onlara kötülük yapanlara ula4amad klar için ellerine
geçenleri cezaland rmakta kararl lar... Ya4l Elisie zaman n manast r-
dan manast ra dola4arak geçirir. Daha kolay yürüyebilmesi için özgür-
lü ü simgeleyen harflerin bulundu u bastonunu elinden b rakmaz.
Genç Mile ise bir Türk 4ark s nda Ali Bey yerine Corce kelimesini kul-
land için suç i4lemi4tir. Türkler’e göre bu genç ihtilâl 4ark s oku-
yordu...”335

Türk askeri bu iki S rb’ kafalar n kesmekle cezaland r r ve köprüde sergilemek-


ten çekinmez. Türkler’in 4üphelendikleri masum insanlar öldürmeleri günlerce de-
vam eder: “O günden sonra birçok insan ya 4üphelendikleri ya da S rbistan’daki ihti-
lalin suçlular olduklar için yakalay p ba4lar n kestiler... kalan bedenleri alan biri
gelmezse, onlar köprüden a4a ya at yorlard ”336. Andriç Anadolu’dan gelen cellat
Hayrettini de bu yöndeki özelliklerle tarif eder: “Cellâtl k i4ini uzun süre ayn asker
yap yordu. Bu 4i4man bir Anadolu’luydu. Ya l ve 4i4mi4 yüzünde zenci dudaklar ve
sar bulan k gözleri vard . Bu yüz toprak rengindeydi ve hep iyi yürekli insanlar gibi
yüzünden gülücükler eksik olmazd ... Hayrettin i4ini büyük bir zevkle ve titizlikle ya-
p yordu...”337

Andriç eserde Osmanl ordu ve askerini de 4öyle tarif eder: “Türkiye’nin en ge-
li4memi4 bölgesinde olan bu insanlar n hiçbir zaman disiplinli ve iyi organize edilmi4
bir ordu ile tan 4ma f rsatlar olmam 4t . Onlar n 4imdiye kadar gördükleri zay f, kötü
beslenmi4 ve kötü giyinmi4, paral askerlerdi. Daha da kötüsü disiplinin olmad
Bosna ba4 bozu uydu ki bunlar zorla toplanm 4t ”338.

Yazar bu topraklarda Müslüman ve Hristiyanlar’ n dolay s yla Türk ve S rplar n


hiçbir zaman iyi ili4kiler içerisinde olmad klar n ve olmayacaklar n vurgular. Genel-
likle Türk halk n n ve askerinin S rplar’a yapt klar çirkin davran 4lar anlat rken iyi
Türkler’in varl ndan da bahseder. Bunlardan biri Ali Hoca’d r, bir di eri efendili i
ve insanl ile örnek olan Ali Bey Pa4iç ya da Papaz Nikola’n n çocukluk arkada4
olan temiz kalpli Molla <brahim’dir.

Molla <brahim Osmanl hakimiyeti esnas nda herkese kar4 olum-


lu tavr lar yla dikkat çeken iyi kalpli bir Türk’tür. Uzun boylu, zay f ve
seyrek sakallar yla, çocuksu mavi gözleriyle ürkek bir görünü4e sahip
olan Molla <brahim

335. C. + ^, D % , 98.
336. <bid m, 102.
337. <bid., 103.
338. <b., 211.

198
çok varl kl biri olmas na ra men bir dilenci görünü4üne sahiptir. Ke-
kemeli konu4mas yla herkesin sempatisini kazanan Molla <brahim
son derece mütevazi ve yard msever tav rlar yla göze çarpar. <yilikse-
verli i o kadar ünlüdür ki çevre köylerden birçok insan ona her konu-
da dan 4mak için uzun yol kateder. Birçok ki4iyi sab rla dinlemeyi ve
ö üt vermeyi bilir. Gelen fakirlere kimse görmeden para yard m
yapmay da ihmal etmez. Onun yan na gelip sohbet eden herkes ya-
n ndan huzurlu ayr l r, çünkü Molla <brahim herkesin derdini en içten
ya4ayan ve yard mc olan biridir. K sacas Molla <brahim için yazar n
da anlatt gibi “Bir Müslüman’a yard m etmek söz konusu olunca
onun için hiçbir 4ey olanaks z ve zor de ildi”.339

Eserde ilginçli iyle dikkat çeken di er bir olumlu Türk +emsi Bey
Brankoviç’tir.

+emsi Bey eski ve yeni aras nda bocalayan son derece ilginç bir ki4iliktir. Osman-
l lar’ n Bosna’dan çekili4lerini ve Avusturya’n n geli4ini ya4ayan, bu yenili i bir trajedi
olarak alg layan sadece bununla kalmay p bu trajediyi ya4ayan biridir.

+emsi Bey Avusturya hakimiyetini ve beraberindeki yenilikleri kabul etmeyen


son derece gelenekçi ve bu konudaki kat l yla ilginç bir tip çizer. Kalabal k ailesiyle
kasaba d 4 ndaki bir köyde ya4ayan ve sadece Cuma günleri Vi4egrad’a gelen +emsi
Bey giyimden ba4layarak, ya4am n her alan nda yeniliklerin uygulanmas n yasaklar.
Hatta Avusturya okullar nda okumaya ba4layan torunlar n bile bu okullardan alarak
köydeki evine kapat r.

Onun gibi dü4ünenler evine gelip onun Osmanl l k konusunda yapt uzun soh-
betlere kat l rlar. Asl nda bu sohbetlerde en az konu4an kendisidir. Fakat onun insan-
lara güven veren özelli i herkese huzur verir.

+emsi Bey gerçeklerden o derece kaçar ki, her cuma indi i kasabaya, yabanc lar n
yapt klar yeni yap lar görmemek için ba4 n e erek çar4 dan geçer. Zamanla Cuma
günleri bile çar4 ya inmemeye ba4lar ve tamamen evine kapan r. Avusturya hakimiye-
tinin üçüncü y l nda bu ac ya dayanamayarak ölür.

Ayr ca eserde 1912 y l ndaki Balkan Sava4 ’yla Türkler’in yüzy llar-
ca ya4ad klar topraklar n terk etmek zorunda kalmalar , dolay s yla
onlar n muhacirlik hayat ince duygularla anlat l r.

339. <b., 149.

199
Eserde Türk Etkileri

Eserde Türk etkileri en ba4ta Andriç’in kulland dilde mevcuttur.


Bu etkiler ayr ca baz S rp geleneklerinde ve giyiminde de görülür.

S rp geleneklerinde t pk Türkler’de oldu u gibi erkek çocu a sa-


hip olman n ayr cal ve gururu ya4an r. Varl kl S rp Yanko Gatalo
birçok k z çocu undan sonra erkek çocuk sahibi olur ve bu olay ailede
büyük bir mutluluk kayna olur.

Asl nda erkek çocuk sahibi olman n getirdi i mutluluk ve bu iste i gerçekle4tir-
mek gelene i Türkler’de vard r. Çünkü bu gelene e göre erkek çocuk nesili devam
ettirecek 4ah s olarak görülür. Eserde de görüldü ü gibi o dönemde bu gelenek S rp
ailelerine de intikâl etmi4tir.

Türk etkileri, S rplar’ n giyiminde de göze çarpar. Örne in ya4l zengin Mihailo
her zaman k rm z Türk fesiyle dola4 r. Yine bir di er S rp zengini Pavle Rankoviç, her
zaman Türk giysileriyle ve k rm z Türk fesiyle dola4 r. <lginçtir, fakat Türk giysilerini
özellikle S rp zenginleri giyer, çünkü onlara göre bu bir ayr cal kt r ve bu ayr cal k
sadece S rp zenginlerine özeldir.

Eserde S rp-Türk ili4kileri, yan s ra Yahudiler’le olan kom4uluk ve dostane ili4ki-


ler de anlat l r. +ehrin ünlü Yahudileri’nden biri olan Santo, zengin bir i4 adam d r.
Ve Vi4egrad kasabas Avusturya’n n hakimiyetine geçtikten sonra bile bir zamanki
Türk giyiminin tek i4areti olan k rm z fesini ta4 maya devam eder.

Andriç olaylar anlatt dilde çok say da Türkçe kelime kullanm 4t r. Ayr ca an-
latt döneme ait baz türküleri aktar rken, bu türkülerdeki kelimelerin birço unun
Türkçe oldu u göze çarpar: “Ak4am geldi sunce zajde” m sras nda oldu u gibi.

Zaman ve Mekân

Sokollu Mehmet Pa4a’n n Türkler taraf ndan zorla götürülmesiyle ba4layan olay-
lar Balkan Sava4lar ’na kadar, dolay s yla Osmanl lar’ n bu topraklardan çekilmeleriy-
le sonuçlan r.

Sokollu Mehmet 1516 y l nda <stanbul’a götürüldükten sonra geli4en olaylar,


1912-1913 y llar na kadar devam eder. Dolay s yla eserde 400 y ll k bir zaman süreci
hem tarihî hem de sosyal yönleriyle ele al nm 4t r. Eserdeki zaman genel ola-
rak iki farkl hakimiyette geli4ir.

200
Birinci hakimiyet Osmanl <mparatorlu u’dur ve bu dönemdeki
zaman köleli i, adaletsizli i, sosyal ve psikolojik bask y simgeleyen
zamand r. <kinci hakimiyet Avusturya idaresidir ve bu dönem ça da4-
l k, yenilikler, adalet-düzen gibi kavramlar n simgesi olarak ele al n r.

Eserde olaylar n geli4ti i ana mekân Vi4egrad kasabas d r. Genel


mekân olarak Bosna vard r. Bosna S rplar n ve Türk olmayanlar n ac
çekti i, küçümsendi i mekân konumundad r. Vi4egrad bu kavramla-
r n yan nda birçok tarihî olaylar n ya4and , iki ayr dinin payla4 ld
ve Do u ile Bat ’n n birle4ti i, ayr ca bu iki kültürün farkl l klar n n
çat 4t mekând r. Bu mekânlar, Avusturya dönemine kadar koyu
renklerin hakim oldu u mekânlard r. <lkelli in, yenili e kar4 her tür-
lü tepkinin verildi i mekând r. Avusturyal lar’ n geli4i ile mekân daha
aç k renklerle anlat l r dolay s yla ça da4l simgeler.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler

Andriç üslûbunun eser boyunca en çok göze çarpan özelli i canl olmas d r. Olay-
lar anlat rken, okuyucuda olaylar n içinde oldu u duygusunu uyand r r. Her olayla
ilgili ön bilgiler verir ve do rudan olay anlatmaz. As l olaya girinceye kadar haz rl k
safhas denilecek ön bilgiler verirken, olaylar geni4 bir perspektiften sunar. Özellikle
geni4 ve zengin tasvirler yapar ve bu tasvirler canl , net ve aç klamal d r. Türk asker-
lerinin yapt katliamlarda üslûbunun bahsedilen canl l göze çarpar. Bu sahneleri
tüm ince ayr nt lar na kadar büyük bir titizlikle anlat r.

Andriç’in eserde kulland üslûbu 4öyle özetleyebiliriz: Canl , aç k, net, bazen es-
tetikten uzak ve zengin tasvirlerle dolu.

Andriç, üslûbuyla S rp edebiyat nda en güçlü yazar olarak bilinir. Kulland me-
taforlar, resimler, cümledeki ritm çok güçlüdür. Üslûbunda sakinlik, do all k hakim-
dir. Bu eserinde Andriç çok yönlü ki4ili iyle göze çarpar. Her 4eyden önce tarihçidir,
fakat ayr ca bir filozof ve psikologtur.

Eseri yazarken 4imdiki zamana geçmi4ten bak 4 aç s getirir, geçmi4e de 4imdiki


zamandan bakmay ba4ar r. Eserin derinli i de bundad r. Çünkü eserde bir veya iki
nesille de il tarihî ve geçmi4i be4 nesille ya4at r ve okuyucuya yans t r.

Andriç bu eserinde de çok say da Türkçe kelime kullanm 4t r. Bun-


lardan baz lar 4unlard r:

201
aga <a a bakar < bak r

avdest < abdest ba4

aylukçiya < ayl kç badana

ak4amluk < ak4aml k badanaciya < badanac

Alah < Allah budala

amayliya < haymal baryak < bayrak

angariya < angarya beg < bey

anteriya < entari bostanciya < bostanc

asker belya < bela

aferim < aferin bilahi < billahi

a4ik < â4 k bezbeli < besbelli

a4ikovanye < â4 k olmak belçim < belki

a4çiya < a4ç beriçet < bereket

avliya < avlu beriçetli < bereketli

alat < alet boriya < boru

ambar < hambar bo4ça < bohça

Anadolac < Anadolulu bolyuk < bölük

Bayram camli < caml

basamak camiya < câmi

ba4ibozuk < ba4 bozuk cezva < cezve

bekriya < bekri celat < cellât

bedeviya < bedevi ceriz < geriz

bunar < kuyu, p nar cehenem < Cehennem

badem cercef < gergef

202
cumbus < cümbü4 damar
cubre < gübre devlet
cule < gülle dekika < dakika
cube < cübbe derviç
cuvegiya < güvey dert
cerdan < gerdan dertliya < dertli
çakmak demir
çardak divaniya < divan
çakiya < çak du4manin < dü4man
çar4iya < çar4 du4ek < dö4ek
çar4iliya < çar4 l dova < dua
çanak dosluk < dostluk
çaynik < çaydanl k dunyaluk < dünyal k
çarapa < çorap evlad < evlât
çelik ezan
cep emer < emir
çizme esnaf
çeif < keyif efendiya < efendi
çengiya < çengi eger < e er
çenar < kenar fakir
çekiç fesat
çivçiya < çiftçi fenyer < fener
çorav < kör fes
çorapa < çorap ferman
çubuk ferece < ferace

203
fitil kapiya < kap
gayda kad rma < kald r m
gaytan kafeciya < kahveci
gaziya < gazi kasap
gedi < geldi kasaba
gro4 < kuru4 kapak
hamal Kara Denyiz < Karadeniz
han karavan < kervan
haciluk < hac l k kaurin < gâvur
haps < hapis korbaç < k rbaç
hatar < hat r kom4iya < kom4u
haraç konak
hair < hay r kundra < kundura
hairliya < hay rl kutiya < kutu
harem mal
hayde < haydi mandal
hazna < hazine magaza < ma aza
hain mangal
halva < helva marifetluk < marifet
hanuma < han m mahala < mahalle
haram mezar
izun < izin meze
ilumli < ilimli mekteb < mektep
insan meleç < melek
kadiya < kad merak

204
merakliya < merakl Osmanliya < Osmanl
merhaba para
merhamet parça
meydan panacur < panay r
mintan < gömlek pa4aluk < pa4al k
muba4ir < müba4ir pencere
muderis < müderis rakiya < rak
muktar < miktar ramazan
mulazim < mülâzim raf
munafik < münaf k rahmetli
murtatin < murtad sabah
musala < musalla sadaka
muftiya < müftü sat < saat
muhacir sanduk < sand k
mula < molla saraç
mu4teriya < mü4teri seir
minderluk < minderlik sepet
nafak < nafaka serdar
nahiya < nafiye selaml k
nizam selamet
nimet sofa
ni4an skeleciya < iskeleci
namaz Stambol < <stanbul
oda suba4iya < suba4
ordiya < ordu 4amar

205
4efteliya < 4eftali uleme < ülema
4ehit uçumat < hükümet
4i4e U4çup < Üsküp
4uçur < 4ükür vakuf < vak f
4uhpa < 4üphe valahi < vallahi
4eytan Vlah < Ulah
4eçer < 4eker vezir
4eçerleme < 4ekerleme veresiya < veresiye
tabut velet < çocuk
taze yaniçar < yeniçeri
takum < tak m yapiya < yap
tarih yarabi < yarabbi
tahta yaramaz
tekiya < tekke yatsiya < yats
tepsiya < tepsi yatak
turbe < türbe Yedrene < Edirne
temel yendek < hendek
tavan zabit < zab ta
tahta zaptiya < zaptiye
tefter < defter zanat < zanaat
tabla < tabela zeman < zaman
torba zeytin < zeytinya
tabor < tabur zulum < zülüm
uydurma zurla < zurna

206
VO ANDR Ç : PROKLETA AVL YA (LANETL AVLU)

Konu

Rahip Petar’ n <stanbul’daki ünlü Lanetli Avlu hapisanesinde ya-


4ad olaylar, tan 4t ilginç ki4iler ve bu süreçte <zmirli Kâmil’in tra-
jedisi anlat l r.

Özet

Andriç’in “Lanetli Avlu” roman sekiz bölümden ibarettir. Her bö-


lüm kendi ba4 na bir öykü olmakla beraber aralar nda bir bütünlük de
olu4turur.

Eserde Rahip Petar’ n ba4 ndan geçenler, <zmirli Kâmil, Avlu mahkûmlar üçün-
cü 4ah s a z ndan anlat l r.

Eserin ba4lang c nda ve sonunda ç k p Rahip Petar’ n ya4ad klar n n 4ahidi ola-
rak okuyucuya duyduklar n anlatan bir genç vard r. Bu genç yazar n kendisi olabilir.

“Lanetli Avlu” Katolik rahibi Petar’ n ölümü ve cenaze töreninin bu genç taraf n-
dan anlat lmas yla ba4lar.

Olaylar geriye dönü4 tekni iyle anlat lm 4t r.

Birinci bölümde daha çok Rahip Petar’ n ölümüne kadar unutamad <stan-
bul’daki “Lanetli Avlu” hapisanesi, insanlar ve ortam anlat l r. Rahip Petar bu hapis-
haneye bir iftira sonucu gelen Katolik din adam d r.

<stanbul’da bir Avusturya yetkilisine gönderilen mektupta Arnavutluk’taki


Hristiyan din adamlar n n sürgün olay anlat l r.Mektubu getiren ortadan kaybolunca
onun yerine Rahip Petar hapisaneye at l r.

Hapisanenin isminden de anla4 laca gibi buras lanetli bir ortamd r. Ve bu la-
netli ortamda birçok suçlu, katil ve psikopat örne i vard r: “+ehrin en kötüleridir
bunlar. Yankesiciler, kumarbazlar, doland r c lar, 4antajc lar, hayatta kalabilmek için
h rs zl k yapan fakirler, sarho4lar, içtiklerinin hesab n ödemeyi unutan genç karde4-
serseriler, hayatta bulamad klar n eroinde arayanlar... demirle
ler,
ba lanan ve zinciri icat edene sürekli küfreden katiller...340

340. C + , ( ( . , 1981, 15.

207
Bu tipler aras nda yazar baz lar üzerinde daha çok durur. Bunlar-
dan biri hayal etmekle ve yalan söylemekle ünlü mahkûm Zaim, bir
di eri eser boyunca sabit bir ki4ilik sergilemeyen hapishane yöneticisi
Karagöz, bir di eri de devletin hazinesini doland ran zengin Kirkor ve
hiçbir suçu olmayan bir sürü de i4ik tip.

Lanetli Avlu’nun en büyük özelli i orda bulunan tüm insanlara


suçlu muamelesinin yap lmas d r. Karagöz’ün dedi i gibi: “... Herkes
suçludur ama buran n ekme ini yemek herkese nasip olmaz. Burada
suçsuz insan yoktur.”341

Hapisanede bulunan mahkûmlar n ço u hapisaneyi hayatlar n n bir parças ola-


rak görür. <ki tür mahkûm var. Birileri k sa bir süre için gelenlerdir. Bunlar “geçici”
kelimesiyle adland r l r ve bu ortam hiçbir zaman hayatlar n n bir parças olarak
görmezler.

Burada yatan ve suçlu muamelesi gören herkes ayr ca d 4ar da olan biteni ö -
renmemekle yükümlüdür, aksi takdirde cezaland r l r.

Her mahkûm belirli bir arkada4 grubuna dahildir. Andriç, hapishanede bulunan
ve Türk olmayan mahkûmlar n buray bir 4eytan adas na benzettiklerini yazar.

“Eser boyunca Andriç’i en çok ilgilendiren Lanetli Avlu’daki tuhaf ve korkunç ha-
yat n mahkumlar n iç dünyalar na yans mas d r:” Karanl k oldu unda ve denizin pis
kokusunu getiren Güney rüzgâr esmeye ba4lad nda, görünmeyen sahilin ve 4ehir
kirlili inin kokusu da geldi inde ko u4larda ve avluda hayat dayan lmaz hale geliyor.
< renç koku sadece limandan de il çevredeki her ev ve nesneden de geliyor.”342

Geceleri avluya ç kmalar yasaklanan ve ko u4larda kapal olan mahkûmlar yap-


mak istediklerini att klar ç l klarla veya tuhaf seslerle dile getirirler: “Bekçilerden
korkmayan <stanbul serserileri geceleri küfürlü kelimelerle 4ark söylüyor ve yan ko-
u4taki mahkûmlara uygunsuz tekliflerde bulunuyorlar... Büyük ko u4lar geceleri
t pk karanl ktaki ormanl klar gibi sadece seslerle ya4 yor...343

Böyle bir ortamda aylarca kalmak zorunda kalan Rahip Petar bu-
radan canl ç kabilmek için herkesle iyi anla4mak zorunda oldu unu
anlar.

341. <bidem, 32.


342. _bid., 22; M. RizviR, Op. cit., 447.
343. C. + , ( A ( , 16.

208
Ko u4larda olan bitenleri abartarak anlatan Zaim’le her gün sohbet
eder. Ko u4una yerle4tirilen iki Bulgar mahkûmla da az konu4malar -
na ra men ilgilenmeye çal 4 r.

Fakat bir gün <zmir’li Kâmil’in gelmesiyle Rahip Petar’ n çekilmez


hapisane günleri de i4ir çünkü Kâmille aralar nda s k bir dostluk
ba4lar.

Kâmil gerek görünü4 gerekse kültürüyle çok asil bir Türk oldu unu belli eder. <lk
günlerde dalg n olan ve çok konu4mamakla beraber, ço u zaman cümlelerini bitir-
meden susmay ve sonradan güvenece i tek ki4i olacak Rahip Petar’ dinlemeyi tercih
eder. Bunu s k s k kafas n sallamakla ve evet evet kelimeleriyle ifade eder. Çok geç-
meden Kâmil özel bir odaya yerle4tirilir ve onun yerine gelen Yahudi Haim’den Rahip
Kâmil’in ailesi ve geçmi4i hakk nda çok 4ey ö renir.

Kâmil Türk bir baba ve Rum bir annenin çocu udur. Genç ya4ta ya4 tlar ndan
s yr larak kendini kitaba ve bilime verir. A4 k oldu u Rum k z yla evlenemeyince <z-
mir’den bir süre için ayr l r. Ait oldu u zengin ortamdan tamamen s yr larak, arka-
da4l k kurdu u ki4iler sadece bilimle u ra4anlar olur.

Kâmil kendini tarihe o kadar verir ki ak l hastas oldu una dair söylentiler ç k-
maya ba4lar. Söylentilere göre Kâmil Cem Sultan’ n ruhunun kendine geçti ini ve
kendinin Cem Sultan oldu una inan r.

Çok geçmeden söylentiler tüm <zmir’de duyulmaya ba4lan r ve geri kafal cahil
biri olan Vali’nin de kula na gider. Vali Kâmil’in Cem Sultan’la ilgilenmesini siyasî
suç sayarak, bir gece evine bask n düzenler, kitaplar n toplat r ve onu <stanbul’a ha-
pishaneye gönderir.

Ünlü Tahir Pa4a’n n o lunun bu durumu tüm ileri gelenleri, özellikle <zmir Ka-
d ’s n üzer. Fakat Vali hiçbir 4ekilde ikna olmaz: “Ben bununla kafam yormayaca-
m, tarihî bilmiyorum. Bence o, hangi sultan n bir zamanlar ne yapt n ara4t rma-
sayd ...”344 “... Okudu u kitaplar, iyi de il. Cem Sultan hükümdar haini! Taht ele ge-
çirmek isteyen siyasî bir suçlu!”345

Böylece Kâmil de siyasî suçlu ilân edilerek Lanetli Avlu’ya gönderilir.

Kâmil’in hapisanede sohbet etti i tek ki4i Rahip Petard r. <kisi ta-
rih üzerine yapt klar sohbetlerde kendilerinden hiç bahsetmezler
ama anla4 lmayan bir ba la birbirine ba l d rlar.

344. <bidem, 64
345. <bid., 64.

209
Genellikle susmay tercih eden Kâmil zamanla konu4maya ba4lar
ve konu4tuklar hep Cem Sultan’la ilgilidir.

Eserin devam nda Kâmil’in Cem Sultan hakk nda anlatt klar var.

Cem Sultan’la Beyaz t’ n ki4ilikleri ve mücadeleleri özellikle be4in-


ci bölümde anlat l r.

II. Mehmet’in ölümüyle iki o lu aras nda iktidar sava4 ba4lar. Beyaz t küçük
karde4i Cem’e ailesiyle birlikte topraklar tekedip iktidardan vazgeçmesini teklif eder.
Bunu kabul etmeyen Cem’le aralar nda sava4 ba4lar ve Cem M s r’a kaçmak zorunda
kal r. M s r’dan Rodos’a geçer. Rodos koyu Katolik olan Saint Jean 4ovalyelerinin
hakimiyetindedir. Saint Jean 4övalyelerinin ba4 olan D’Aubusson taraf ndan büyük
bir 4ölenle kar4 lan r. D’Aubusson’la yapt anla4maya göre istedi i zaman adadan
ayr labilecektir. Fakat Pierre D’Aubusson anla4maya uymaz. +ehzade Cem’i zorla Ro-
dos’ta tutar ve kendi amaçlar na ula4mak için onu bir koz olarak kullan r.

+ehzade Cem’i Macaristan Kral Mathias Vorvin ister. Amac Beyaz t’a açaca
sava4ta Cem’i karde4ine kar4 kullanmakt r. Papa, VIII. <nokentiye de Hristiyanlar’ n
Türkler’e açaca bir dini sava4ta Cem’i kendince bir araç olarak kullanmay dü4ünür.
Fakat kurnaz D’Aubusson her ikisine de olumsuz cevap verir. Cem’i serbest b rak-
mamak için ayr ca Sultan Bayaz t’tan yüklü bir para da al r.

Nihayet 1489’da Cem <talya’ya götürülerek Papa’ya teslim edilir ve D’Aubusson


bunun kar4 l nda kardinal, ordusu ise birçok ayr cal klara sahip olur.

Çok iyi bir sava4ç olan Cem’i Papa Bayaz t’a kar4 kullan r ve onun en ufak bir
sald r s nda Cem’in askerinin de olaca bir ordu ile sald raca n bildirir.

Papa <nokentiye’nin ölümünden sonra yerine VI. Aleksand r olarak bilinen Papa
gelir.

Onun da Cem’e kar4 tavr ayn olur ve bu durum 1494 y l na kadar sürer. 1494
y l nda Frans z Kral VIII. Karlo <talya’ya sava4 açar. Sava4ta yenilgiye u rayan VI.
Aleksand r Cem’i de VIII. Karlo’ya teslim etmek zorunda kal r. Fransa’ya götürülür-
ken yolda çok kötü hastalanan Cem birkaç gün sonra <talya’n n Kapui de-
nen yerinde ölür.

210
Fakat Cem’in ölü bedeni de yine ç karlar kurban olur ve VIII.
Karlo’nun mumyalad beden ancak 1499 y l nda Bayaz t’a verilir.
Böylece 1499 y l nda +ehzade Cem’in naa4 Bayaz t taraf ndan Bur-
sa’ya getirilerek gömülür.

+ehzade Cem’in hayat n tüm incelikleriyle anlatan Kâmil bu süre içinde kendin-
den geçecek kadar heyecanlan r. Heyecandan konu4mas na bazen Türkçe, bazen
Frans zca, <talyanca veya <spanyolca devam eder: “Giri4 ve zamanlama yapmadan bu
genç Cem’in hayat n n bir kesimini anlatmaya ba4lard ... Saatlerce Cem Sultan’ anla-
t rd sanki yar n geç olacakm 4 gibi her4eyi bir an önce anlatmak isterdi... Kar4 s nda-
ki insan n onu dinleyip dinlemedi ine önem vermeden...”346

Böylece Kâmil Cem Sultan olay n alt gün boyunca anlat r. Bu olay n incelikleri-
ne o kadar önem verir ki, Rahip Petar Kâmil’in co4kulu anlat m kar4 s nda suskun
kal r.

Bir gece Kâmil’in ko u4una iki ki4i girerek onu sorguya çeker. Cem Sultan’la bu
denli ilgilenmesinin sebebini ö renmeye çal 4 rlar: “Kâmil Bey nihayetinde Cem Sul-
tan hakk nda yaz lanlar kimin için toplad n z anlatmal s n z. Ayr ca Sultan tahtan
indirmek için plan n z nas l haz rlard n z ve hangi dü4manlardan yard m ald nz
söymelisiniz art k.”347

Bu i4kencelere dayanamayan Kâmil sonunda Cem Sultan’ n ruhunun kendine in-


tikal etti ini söyler: “O benim! Bu sözleri sakin fakat suçunu kabul eden bir kararl l k-
la söyledi ve sandalyeye çömeldi.”348

Sorgu esnas nda ç kan tart 4mada Kâmil’e tokat at l r. Kâmil de kar4 l n verin-
ce kavga ç kar. Sonuçta Kâmil ko u4tan ç kar larak götürülür ama nereye götürüldü-
ü hiçbir zaman aç klanmaz.

Onun kavga esnas nda öldürülmü4 olabilece i, çünkü orada kan izlerine rastla-
n ld da anlat l r: “E er ya4 yorsa mutlaka onu ak l hastalar n n bulundu u Süley-
maniye yan ndaki t marhaneye götürmü4lerdir. Burada onun taht varisi olaca na
dair anlatt klar her delinin konu4abilece i s radan sözler olacak ve kimse
önem vermeyecektir...”349

346. <b., 91–92.


347. <b., 99.
348. <b., 102.
349. <b., 103.

211
Kâmil’in hapisaneden götürülmesiyle Rahip Petar tamamen yaln z
kal r ve çok geçmeden o da hapisaneden ç karak Bosna’ya döner. Eser
yine gencin a z ndan Rahip Petar’ n ölümünden kalan e4yalar s ra-
lamas yla biter.

Ki<iler

Zaim

Etraf nda mahkumlar n topland Zaim her zaman ayn konu (kad nlar) üzerin-
de her seferinde yeni bir 4eyler ekleyerek konu4ur. Sahte para satmakla suçlan r. En
belirgin özelli i yalanc l d r: “Zaim’in küçük ve korkak bir gürünü4ü vard r. Sakin
sesiyle her zaman kendisinden ve yapt büyük at l mlardan bahseder. Her zaman
ayn konuyu anlat r ve anlatt klar n ya4amas için bir insan n en az 150 y l ömrü ol-
mas gerekir.”350

“Her konu4ulan dinliyor, sab rla bir f rsat bekliyor ve an gelince hemen sohbete
kat larak konuyla ilgili uydurdu u bir maceras n anlat yor. Sanki sar l ktan hastay-
m 4 gibi yüzü solgun ve koyudur. Bak 4lar ise anlatt klar yla alakal olmadan farkl
yerlere dal yor.”351 Zaim tipinde Andriç hapishanede olanlar ekledi i uydurmalarla
anlatan, mahkumlar e lendiren bir örnek sunar.

Zaim hapishanenin daimi mahkûmlar ndand r. Hapishaneden her ç k 4 nda ye-


niden bir suç i4leyerek geri döner.

Rahip Petar

Bir iftira sonucu hapisanede aylarca kalan bir Katolik din adam d r. Hapisanede
bulunan herkesle iyi ili4kiler içinde olma çabas ndad r. Kâmil d 4 nda kimseyle çok
konu4maz. Konu4maktan çok dinlemeyi tercih eden sakin bir din adam tipidir. Eser-
de olaylar n 4ahidi olarak verilir. Ki4ili i üzerinde durulmazken sadece Kâmil’le olan
arkada4l üzerinde durulur.

K sa bir sürede genç Türk’ü seven ve ba lanan rahip onun bulundu u psikolojik
duruma üzülerek yard mc olmaya çal 4 r.

Kâmil’in sonunu ö renmemesi onu ölümüne kadar merak içinde b rak r. Eser
boyunca Rahip Petar’ n sadece Kâmil’le olan ba ve yard mseverli i vurgulan r.

350. <b., 19.


351. <b., 107.

212
Latif A0a

Lanetli Avlu’nun yöneticisidir. Lanetli Avlu Türk toplumunun bir


aynas olarak gösterilirken bu hapisanenin yönetici Latif A a da Türk
iktidar n n temsilcisi olarak verilmi4tir.

Andriç, Latif A a tipini çizerken onun iç dünyas ndaki patolojik


de i4imleri de verir: “On dört ya4 na kadar okulu iyi gidiyordu ve ba-
bas n n yolundan gidece i tahmin ediliyordu. Ancak o zaman onun
canl l birden ç lg nl a dönü4tü. Görünü4ü bile de i4meye ba4lad ,
aniden çok kilo ald ve hantalla4t . Onun kahverengi gözleri zeytin ta-
neleri gibi oynamamaya ba4lad . Okulu terk etti ve kahve müzisyenle-
riyle kumarbazlarla, sarho4larla ve afyon alanlarla arkada4l k etmeye
ba4lad .”352

Latif A a’n n tipi çizilirken davran 4lar n n sebebi çocuklu undan ba4layan den-
gesizli ine ba lan r. Küçük ya4ta her türlü h rs zl a ve cinayete kar 4an Latif A a
ailesi taraf ndan bu hapisanede göreve verilir. Andriç, Latif A a’n n Karagöz’e geçi4
sürecini anlat rken onun hay rs z bir delikanl dan iyi bir Türk polisi olu4unu vurgular.
Karagöz lakapl Latif A a kendi geçmi4inden öc al rcas na bir zaman ait oldu u çevre-
ye kar4 müthi4 bir h rsla mücadele eder.

Hapisanenin müdürü olduktan sonra “Karagöz” lakab yla bilinir. Yazar Lanetli
Avlu’yu kocaman bir sahne olarak nitelerken Latif A a’y da geleneksel Türk tiyatro-
sunun önemli tiplerinden olan “karagöz” olarak niteler. Bu lakab ona veren mah-
kûmlard r. Asl nda kelimenin etimolojik anlam kendinde sihirli bir gücü olan ve çev-
resindeki her4eyi takip eden “¨karagöz”dür. Ama Latif A a, ki4ili indeki haz r cevap-
l l kla ve beklenmedik hareketlerle tam bir tiyatrocuyu and rd için ve ayr ca sol
gözü kapal olup sadece sa gözü ile gördü ü için de böyle bir lakab alm 4 olabilir.

Karagöz son derece 4i4man, a r hareket eden bir bedene ve uyurmu4ças na ka-
pal gözlere sahiptir. Fakat bu tembel görünü4üne kar4 o son derece ani ve beklen-
medik hareketler sergiler. Koyu renkli yüzünde hiçbir zaman gülümseme izine rastla-
n lmayan Karagöz, yapt ani hareketlerle yüz 4eklini tamamen de i4tirme yetene i-
ne sahiptir. Onun göz oyunlar da mahkûmlar aras nda çok iyi bilinir:
“O sadece kendisi için ya4 yordu ve bir reflektör gibi hareket ediyordu.
Kar4 s ndaki kurbana bir anda sald rabiliyor, tahrik edebiliyor,

352. M. RizviR, Op. cit., 497.

213
4a4 rtabiliyor ve dü4üncelerini okuyabiliyordu. Bunun neticesinde yü-
zü kâh korkunç, kâh komik ifadeler alabiliyordu.”353

Davran 4lar daima belirsizdir. Bazen son derece insanc l bazen ise
son derece sadist olabiliyor.

Yani o tam gölge oyunundaki gibidir. Onun ne zaman nerde olaca-


ne söyleyece i bilinmez.

Andriç, Lanetli Avlu’yu Karagöz sahnesi olarak nitelerken, Latif A a’da bu gölge
tiyatrosunun muhte4em tipinin tam tersidir. Latif A a psikolojik olarak dengesiz ve
4eytani özelliklere sahip alçakl n, i rençli in temsilcisidir. “Karagöz utanman n
olmad ve kar4 taraf n önemsenmedi i bir oyun oynuyordu... <roninin eksik olma-
d beklenmedik ç k 4lar nda mahkûma : Suçlu oldu unu söyleseydin seni serbest
b rakabilirdim, çünkü burda çok suçlu var ve herkes suçlu... Kimse bana suçlu olma-
d n söylemesin burda suçsuz kimse yoktur... Bu Avlu’nun e4i inden geçen herkes
suçludur. Mutlaka bir suç i4lemi4tir. Belki rüyas nda belki de annesi onu karn nda
ta4 rken suç i4lenilecek bir 4ey dü4ünmü4tür...354

Latif A a böyle sadistik ifadelerde bulunacabilecek bir ki4ili e sahiptir. K saca bu


tipin en belirgin özelli i ba4kalar na eziyet etmek ve küçümsemekten zevk almakt r.
Mahkûmlar n hepsi onda 4eytan n ya4ad n ve 4eytan n konu4tu unu söyler.

Birçok 4ikayete ra men Latif A a görevinden al nmaz ve 20 y l gibi bir süre bu


görevi yapar.

Onda yüksek mevkili bir Osmanl memurunda olmas gereken kültür yoktur.
Hem hareketleriyle hem konu4mas yla olumsuz bir Osmanl görevlisi tipini çizer.
“Karagöz Türk mantalitesinin tüm olumsuzluklar n ta4 yan, suçlu ve suçsuz ayr m
yapmayan kendini üstün gören bir tiptir. Andriç’in anlay 4 na göre bu görü4 Türk-
ler’in tamam nda mevcuttu ve ba4ka milliyetlere tav rlar da bu yöndeydi.”355

Kâmil

Eserde Kâmil iyi e itim görmü4 son derece vicdanl , dürüst, ho4görülü ve ta-
rihe dolay s yla Sultan Cem’e a4 k genç bir Türk beyefendisidir. Eser-
de

353. C. + , ( ( , 30.
354. <bidem, 30–31.
355. M. RizviR, Op. Cit., 454.

214
Kâmil’in hayat hak ndaki bilgileri mahkûm <zmirli Yahudi Haim’in
a z ndan ö reniyoruz.

Kâmil Türk bir baba ve Rum bir annenin çocu u olarak dünyaya
gelir. Hem annesi hem babas <zmir’in ünlü ve asil ailelerindendir.
Çocuk ya4ta annesini kaybeder ve babas n n himayesinde yeti4ir:
“Kâmil çok güzel ve ak ll yd . Çok iyi yüzücüydü ve güre4 yar 4mala-
r nda hep birincili i alan bir delikanl yd . Fakat çok erken ya4ta arka-
da4lar ndan koparak kendini kitap ve bilime verdi, babas da onu des-
tekliyordu.”356

Babas öldükten sonra tamamen yaln z kalan Kâmil çok yetkili bir ismi olan ba-
bas n n arkada4lar taraf ndan i4 teklifleri al r, fakat hiçbirini de erlendirmez yaln z
kalmaktan ho4lan r. Babas Tahir Pa4a’n n ölümünden k sa bir süre sonra bir Rum
k z na a4 k olur fakat k z n ailesi kar4 ç k nca ve k z ba4ka bir Rum’la evlendirince
<zmir’i terk ederek <stanbul’a gider. Bu ac gerek görünü4ü gerekse iç dünyas n çok
y pratan Kâmil’i kitaplar na daha çok yakla4t r r ve ait oldu u zengin tabakadan ta-
mamen kopar r. Bir süre sonra <zmir’de Kâmil’in okudu u kitaplardan dolay akl n
kaç rd söylentileri ç kar. Cem Sultan’a duydu u hayranl ktan dolay siyasî suçlu
ilân edilerek <stanbul’daki Lanetli Avlu’ya getirilip uzun sorgulara çekilir ve nas l bir
sonu oldu u anla4 lmadan hapisaneden götürülür. Andriç Kâmil’in sonu hakk nda iki
seçenek sunar, ya polisler taraf ndan öldürülür ya da ak l hastanesine yat r l r.

Kâmil iki farkl kültür aras nda yeti4en ve bu iki kültürü kabul etmekte bocalanan
son derece ince ruhlu bir ki4iliktir: “Rumlar’dan her konuda ayr l yordu, onu Türk-
ler’e ba layan ise çok az 4ey vard .”357

Kendini her konuda çok iyi yeti4tiren Kâmil annesinin ölümünden sonra çok yal-
n z kal r. Bu yaln zl n hiçbir zaman ya4 tlar yla payla4maz. Çünkü onlar hep kad n-
k z ve e lence pe4indedirler. Kâmil ise ait oldu u fakat kendisini hiçbir zaman gör-
medi i bu çevreden ho4lanmaz. Onlar n ya4ay 4 tarzlar n çok yüzeysel bulur. Kendisi
genç olmas na ra men hep olgun tav rlar sergileyen ve s radan insanlarla arkada4l k
etmeyi seven biridir. <nsanlara din ve rk fark gözetmeksizin yakla4 r. Bütün
bunlar onun ne derece derin bir insan oldu unu gösterir.

356. <bidem, 57–58.


357. <bid., 59.

215
Kâmil karakterinin okuyucuda b rakt önemli izlenimlerden biri
onun tarihe ve bilime duydu u ilgi ve verdi i de erdir.

II. Bayaz t dönemini tüm incelikleriyle ara4t ran ve bilen Kâmil,


Cem Sultan trajedisinden o kadar etkilenmi4tir ki, bir yerden sonra
kendini onunla özde4le4tirmeye ba4lar. Cem Sultan’ n ya4ad ac lar
daha iyi anlamak için <talya’y , Fransa’y , M s r’ ve Rodos’u ziyaret
eder. Bildigi <talyanca, <spanyolca, Frans zca, Rumca sayesinde Cem
Sultan hakk nda yaz lan her4eyi ezberler. En çok mutlu oldu u anlar
ise Cem Sultan’ n 4iirlerini okurken duydu u heyecanl anlard r.

Kâmil, Cem Sultan’ n hayat n okurken ve Rahip Petar’a anlat rken, bu tarihî 4ah-
siyeti kendi subjektif vizyonu olarak görmeye ba4lar. Kâmil karakterindeki en önemli
nokta da budur.

Okuyucu eserin sonuna kadar Kâmil’in gerçekten bir psikolojik bunal mda olup
olmad n tam olarak anlayamaz. Çünkü Kâmil gerek fikirleri gerekse ya4ay 4 tarz yla
ya4ad döneme ait bir ki4ilik sergilemez. Hattâ bilime, dolay s yla tarihe ve Cem
Sultan’a duydu u hayranl ktan dolay çevresinde yanl 4 yorumlara Vali’nin ise kendi-
sini devlet dü4man ilân etmesine sebep olur. Ve bu onu bilinmeyen bir sona götürür.

Fakat Kâmil çekti i yaln zl a ve ac lara ra men bildi i yolda yürür ve ki4ili in-
den asla ödün vermez.

Onun güçlü karakterinin k sacas özelliklerini 4öyle s ralayabiliriz: Birçok yabanc


dil bilen son derece okunmu4, kültürlü, yaln zl seven, ait oldu u aristokrat çevreyi
reddeden, insanlar oldu u gibi kabul eden son derece iyi ve temiz kalpli bir Türk’tür.

Andriç ayr ca Kâmil ve Rahip Petar’ n vas tas yla bir Türk ve Hristiyan’ n iyi ar-
kada4 olabilecekleri üzerinde durur.

Cem Sultan

Cem Sultan hem siyasî hem edebî ki4ili iyle Kâmil vas tas yla okuyucuya aktar -
lan trajik bir tarihî ki4iliktir.

II. Mehmet’in küçük o lu olan Cem’in 1481 y l nda babas n n ölümüyle ac ve


sürgün dolu günleri ba4lar. A abeyi Bayaz t ile aralar nda
iktidar sava4 ba4lar.
Bayaz t daha büyük oldu u için bu hakk kendinde görür. Cem ise da-
ha

216
genç olmas na ra men halk ve ordu taraf ndan daha çok sevilir. Ayr -
ca köle bir annesi olan Bayaz t’tan farkl olarak Cem’in annesi S rp
Kraliyet ailesi mensubudur ve II. Mehmet küçük o lunu daha yete-
nekli buldu u için ölümünden sonra Cem’in iktidara gelmesi vasiye-
tinde bulunur.

Fakat Bayaz t ya4ça kendini daha yetkili buldu u için iktidar n


kendisine verilmesini ister. Böylece iki karde4 aras nda iktidar sava4
ba4lar ve Cem bu çat 4mada yenilgiye u rayarak Anadolu’ya kaçar.
Buradan Rodos Adas ’na gitmek için izin bekler ve çok geçmeden
Saint Jean +övalyelerinin hakimiyetindeki Rodos adas na geçer.

Cem Sultan’ n as l trajedisi de böylece ba4lar ve gerek a abeyi gerekse Frans z ve


<talyan devlet adamlar n n elinde senelerce bask görür ve sonunda Fransa’ya gider-
ken <talya’da ölür.

Eserde Cem h rsl , çal 4kan, dürüst, gururlu bir ki4ilik sergiler. Gerek görünü4ü
gerekse ki4ili iyle okuyucuda sayg uyand r r, sempati kazan r: “Cem iri yar , sar 4 n,
güçlü ve çok canl d r. Çok genç olmas na ra men etraf nda hep bilimle, 4iir ve sanatla
u ra4an ki4ileri toplar. Kendisi de zaten çok güzel 4iirler yazar. Ayr ca çok iyi bir yü-
zücü, atlet ve avc d r.”358

Babas n n ölümüne kadar çok canl ve hayat dolu bir ki4ili i olan Sultan Cem’in
Rodos Adas ’na gitmesiyle dolay s yla onun esirlik günleri ba4lay nca hayata olan
ba l l söner, karamsar ve kendini içkiye veren bir Cem olur. Ülkesinden uzak kal-
mak M s r’da kalan e4i, çocuklar ve annesine olan özlem ve onlar n öldürülücekleri
korkusu ayr ca Hristiyan yöneticilerin elinde ç kar objesi olmas onu tamamen y pra-
t r: “Cem’in mutlu ve mutsuz günleri birbiri ard na geliyordu. Onun görü4meleri, ça-
t 4malar , a4klar , nefret ve arkada4l klar , Hristiyan köleli inden kurtulma çabalar ,
ümit ve üzüntüleri, uykusuz geceleri, Fransa ve <talya’n n yetkililerine verdi i gururlu
ve ac dolu cevaplar , sürgünde ve yaln zl ktaki monologlar birbirini takip ediyor-
du.”359 Bu sözlerden Cem Sultan’ n ya4ad klar sonucunda psikolojisinin ne derece
y prand ve çaresizli i anla4 l r.

Çekti i zd rap, insanlardan gördü ü vefas zl k ve ikiyüzlülükler onun


hem d 4
görünü4ünü hem iç dünyas n de i4tirir: “Tarihi kitap ve mektuplarda
Cem otuz ya4lar nda olmas na ra men, k rk ya4 ndan daha ya4l gösterilmi4-
tir. +i4man, yüzü kararm 4, sol göz kapa tamamen kapanm 4, sanki ni4an alan

358. <b., 78.


359. <b., 92.

217
avc gibi tarif edilmi4tir. Koyu bir ki4ili i vard r. Hizmetçilere kar4
çok ac mas z, kendini birtak m zevklere verirken özellikle içki içiyor,
çünkü içkide uykuyu ve ya4ad klar n unutmay ar yor.”360

Hayattan bezmi4 birine dönü4mesine ra men Cem Sultan kendi ülkesini temsil
etti i görü4melerde bir Osmanl Padi4ah ’na yak 4 r 4ekilde davranarak konu4ur. Hiç-
bir zaman gururundan ödün vermez. Örne in 1489 +ubat nda Roma’da Papa VIII.
<nokentiye ile görü4tü ünde herkesin yapt gibi önünde e ilmeyerek, onunla e4it bir
hükümdar olarak kucakla4 r. Dolay s yla kendini bir köle olarak de il bir hükümdar
olarak görür.

Fakat karde4i Bayaz t’ n, <talya ve Fransa’yla yapt anla4malarda kendisini bir


koz olarak kulland n ve bu konuda insanl a s maz çirkefliklerini görünce
her4eyden ümidini keser ve kendisinin gerçekten bir köle konumunda oldu unu ka-
bul eder. Y llar sonra Fransa’ya götürülece i bildirildi i zaman hiçbir 4ekilde tepki
göstermez: “Papa bu karar kendine söyledi i zaman Cem bir köle oldu unu ve ne
Papa ne de Frans z Kral aras nda ayr m yapmadan kimin kölesi olaca n n önemsiz-
li ini söyler.”361

Sultan Cem eserde bitmeyen ac lar ya4ayan trajik bir ki4ili i sergiler.

Cem bir hükümdardan çok eserde bir insan n ya4ayabilece i en derin ac lar ya-
4ayan ve tarihte daima bir sultan olarak bahsedilecek bir karakterdir: “Türk ve
Hristiyan olmak üzere ikiye bölünen dünyada onun s naca bir yer yoktur. Çünkü
orda veya burda olsun Cem bir Sultand . Ma lup edilmi4 veya etmi4, ölü veya di-
ri...”362

Türkler

Di er eserlerine göre Andriç “Lanetli Avlu”da Türkler’in yapt klar i4kenceler ye-
rine baz yöneticilerin uygulad klar psikolojik i4kenceleri anlat r. Dolay s yla Türkler
hakk ndaki olumsuzluklar ayr nt larla vermez. Eserde Türk halk ndan çok Osmanl
<mparatorlu u ve baz görevlilerinin ilkel davran 4lar üzerinde durur. Bunlar n ba-
4 nda Lanetli
Avlu Hapisanesinin yöneticisi Karagöz gelir. Karagöz do -
ruyu yanl 4tan ve suçsuzu suçludan ay ramayan <mparatorlu un pra-
tikteki örne idir. Bunun bir di er örne i cahil <zmir valisidir. Tarihe
ve Cem Sultan’a a4 r ilgisi olan Kâmil bu yüzden

360. <b., 85.


361. <b., 86.
362. <b., 95.

218
Sultan haini ilân edilerek hapisaneye at l r. Bunun tek sebebi valinin
son derece ilkel anlay 4 ndan kaynaklanan yöneticili idir.

Bu yönde anlat lan bir üçüncü yönetici Sultan Cem’in a abeyisi


Sultan Bayaz t’t r. Sultan Bayaz t güçlü, kurnaz ve hayata gerçekçi ba-
k 4 aç s yla yakla4an son derece ac mas z bir Osmanl yöneticisidir.

Onun yönetme konusundaki olumsuz h rs öz karde4inin ölümünü getiren önemli


unsur olmu4tur. Y llarca sürgünde ac lar içinde k vranarak ki4ili ni yitiren karde4ini
iktidardan uzak tutmak için Hristiyanlara para ödemekten çekinmemi4tir. Bu aç dan
Bayaz t eserde olumsuz Türkler’in bir örne i olarak verilir.

Bireyler d 4 nda Andriç baz olaylarda Türk halk n n tepkilerini verirken onlar n
ho4görüsüz ve basit olduklar n vurgular. <zmirli Kâmil’in, Yunanl bir k za â4 k olma-
s bu örneklerden biridir. <ki farkl kültürden gelen iki gencin a4klar Yunanl lar tara-
f ndan da tepkiyle kar4 lan r, fakat bu tepki tutuculu a ba lan r. Ancak Türkler’in bu
konudaki tepkisi basitlik ve ilkellikle aç klan r.

Eserde her aç dan olumlu gösterilen Türkler sadece Cem Sultan ve kendini onun-
la özde4le4tiren <zmirli Kâmil’dir. Fakat yazar her ikisinin de annelerinin Ortodoks
olduklar n belirtir. Dolay s yla her aç dan çok iyi yeti4tirilen Cem Sultan ve Kâmil bu
yönlerini bir bak ma Türk olmayan annelerine borçludurlar. Eserin büyük bölümün-
de Kâmil’le Cem Sultan’ n ya4ad bunal mlar anlat ld için Türkler’e olan olumsuz
veya olumlu bak 4 aç s na çok yer verilmemi4tir.

Zaman ve Mekân

“Lanetli Avlu”da zaman iki farkl döneme aittir. Rahip Petar’ n tutuklanmas yla
ba4layan olaylar hapisaneden kurtulup Bosna’ya dönmesiyle noktalan r ve bu olaylar
sekiz ayl k bir zaman zarf n kapsar. Bu süre hapisanede farkl ortamlardan gelen
insanlar n farkl ya4amlar n simgeler ve genellikle psikolojik a rl kl d r. Tarih olarak
eserde net anlat lmasa bile 1800 y llar n kapsad bellidir.

Bu zaman n d 4 nda <zmir’li Kâmil vas tas yla anlat lan Cem Sultan trajedisi
1480’li y llara götürür. Cem Sultan olay nda zaman 1480-1499 y llar n kapsar ve bu
y llar hep ünlü Sultan n mücadelesi, yaln zl klar , ac lar ve çaresizli ini sim-
geler.

219
Dolay s yla eserde i4lenilen iki farkl zaman bireylerin a r psiko-
lojisini yans tan unsur konumundad r.

Romanda ana mekân Lanetli Avlu Hapisanesi’dir. Hapisanenin


isminden de anla4 ld gibi bu mekân her türlü bask n n, kötülü ün
ve pisli in ya4and bir mekân oldu u için Allah taraf ndan lanet-
lenmi4tir. Hapisane, hayat n ve <mparatorlu un karanl k yönlerini
simgeleyen mekân konumundad r. Ana mekân n d 4 nda Kâmil’in ac -
lar n n ba4lad <zmir, Cem Sultan’ n tüm medeniyetten uzak ya4ad -
<talya’n n baz adalar , onlar n ya4ad klar zd rab n mekânlar ola-
rak verilmi4tir.

Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler


Andriç üslûbun ustas d r. Eserde bu yönü bir daha göze çarpar. Hayat yans tan
gerçekçi olaylar anlat rken, ele ald önemli karakterlerini derin psikolojik analizler-
le okuyucuya iletir.

Eserde kulland üslûbun en önemli yönü psikolojik analizlerdir. Özellikle <z-


mir’li genç Kâmil’in birçok konuda bast r lm 4 duygular üzerinde dururken, sonunda
onlar d 4ar ya ç karmay ba4ar r. Bu aç dan Andriç eserde psikanaliz alan ndaki ba-
4ar s n da göstermi4 olur.

Kurdu u cümleler her zamanki gibi net, do al ve harmoni içindedir. Cümlelerin


her eserinde oldu u gibi bir di er özelli i çok say da Türkçe kelimelerle zengin olma-
s d r. Kulland Türkçe kelimeleri 4öyle s ralayabiliriz:

ade4 < ada4 Çamil < Kâmil


azna < hazine Çebe < kebe - battaniye

ALAT < ALET çiftlik < çiftlik-çorav

aman çardak

avliya < avlu çifut < ç fut

amica < amca çelik

boyaciya < boyac dilber

beg < bey din

camiya < cami divan

cin du4ek < dö4ek

cep du4man < dü4man

220
efendiya < efendi mu4teriye < mü4teri
esnaf ni4an
hapsenik < mahkûm ocak
halif pa4a
hanamitsa < han m para
harem sahan
ha4i4 < ha4ha4 sahat < saat
içindiya < ikindi sat < saat
iman sevap
konak sileciya < silleci
ka4ika < kâ4 k sultan
Karacoz < Karagöz sure
kadiya < kad suton < sütun
kavga turbe < türbe
kapiya < kap terasa < teras
kapicik < kap c k turpiya < törpü
kald rma < kald r m ulema < ülema
kauk < kavuk vakat < vakit
kapak valiya < vali
kulak < kulluk vilayet
kafana < kahvehane vezir
latif yatak
mahala < mahalle zaptiya < zaptiye
mana zeytin < zeytinya
meyhane zembily < zembil
minderluk < minderlik zanat < zanaat
munara < minare zabita < zab t

221
RADOVAN SAMARC Ç : SÜLEYMAN VE ROKSELANA

Konu

Kanunî Sultan Süleyman’ n zaferleri, ki4ili i ve çevresiyle olan


ili4kileri anlat l r.

Özet

S rp bilim adam Radovan Samarciç’in yazd “Süleyman ve


Rokselana” adl tarihî biyografik eser yedi bölümden ibarettir. Ayr ca
eserde giri4 ve sonuç bölümleri de vard r.

Samarciç olaylardan çok Süleyman’ n ki4ili ini, çevresi ve yak nlar yla olan ili4ki-
lerini anlatt için özet bölümünde az olan olaylar anlat lacakt r.

Kitap, “Tarihe Yolculuk” adl birinci bölümle ba4lar. Birinci bölüm dahilinde on
iki ba4l kl , farkl konular ele alm 4t r. Genel olarak bu bölümde harem hayat ,
Belgrad’ n al n 4 , Süleyman’ n birinci e4i Mahidevran’ n Saray taraf ndan çok sevildi-
i ve Rokselana’n n geçmi4i hakk nda baz bilgiler verir.

<kinci bölüm “Büyülü Ada” da Rodos’un al n 4 n , bu fetih esnas nda Osmanl as-
kerlerinin peri4anl , açl klar n gidermek için Hristiyanlar’ öldürüp yediklerini,
Hristiyanlar’ n Türkler’e olumsuz bak 4 aç s n ve korkular n anlatm 4t r.

Üçüncü bölüm “<brahim” ba4l alt nda, Kanunî’nin üçüncü veziri ve en yak n
arkada4 <brahim Pa4a’y anlat r. Onun kökeni, geçmi4i, Kanunî’yi ne denli çok
etkildi i, her konuda söz sahibi oldu u anlat l rken Sultan’ n bile yan nda daima silik
kald vurgulan r. Bunun d 4 nda <brahim Pa4a’n n sonradan <slâml kabul etmesi-
ne ra men, daima Hristiyan kökenlilerle ilgilendi i, onlara yard mc oldu u ve <stan-
bul’daki ticaretin tamam n n onun ve di er Hristiyanlar’ n elinde oldu u da anlat l r.

Dördüncü, be4inci ve alt nc bölümlerde Mohaç Sava4 , Birinci Viyana Ku4atmas ,


bu ku4atmada Osmanl askerinin kayb ve yapt katliamlar verilirken, Avusturya ile
imzalanan bar 4 antla4mas da anlat l r.

Yedinci ve son bölüm “Süleyman ve Rokselana” ba4l alt nda, Kanunî ve


Hürrem’in dolu dolu ya4ad klar ili4kileri, Kanunî’nin Hürreme olan
tutkusu, bu tutkudan dolay yapt yanl 4l klar, dolay s yla Hürrem’in
her konudaki yönlendirici özellikleri anlat l r.

222
Samarciç, olaylara genellikle tarihî perspektif aç dan bakar. Kanunî Sultan Sü-
leyman ba4ta olmak üzere ki4iler ve Osmanl <mparatorlu u’nun kom4u ülkelerle
ili4kileri bu aç dan incelenir. Eserde tarihî olaylar dahilinde Süleyman’ n birçok ko-
nudaki fikirlerine farkl yorumlar getirilir. Bu yorumlarda Samarciç’in zengin bilgi
birikimi göze çarpar. Kanunî’nin hayat , ki4ili i, ilkeleri biyografik 4ekilde yaz lm 4t r.

Samarciç’in Eser Hakk ndaki Fikir ve Görü<leri

Yazar kitab n yaz l 4 sebebini 4u sözlerle aç klar: “Süleyman’ n yo un ve kar 4 k


dönemiyle u ra4 rken ilgi duydu um XVI-XVIII. yüzy la ait senelerce biriktirdi im
eserlerden güç ald m. Süleyman’ n tarihî rolünü ortaya koyacak bir monografi henüz
yaz lmam 4t r. Ama O’nun dönemi ve kom4u ülkelerle ili4kileri en ciddi 4ekilde ara4t -
r lan bir dönemdir... Bu eserle amac m, 4ahsiyetlerin ve olaylar n tarihî kaynaklara
dayanarak anlat lmas d r. Bunun için diplomasi temsilcilerin yazd klar n , devlet bel-
gelerini, uluslararas anla4malar , ar4iv belgelerini, seyahatnameleri ve eski kitaplar
ara4t rd m. Ayr ca Türkiye ve kom4u ülkelerdeki say s z tarihî eserlerden de fayda-
land m... Bu yönde benim istedi im Sultan’ n sava4ç ile sava4 d 4 ndaki ki4ili i, dip-
lomasi anla4malarda ve <mparatorluk’taki kanunlar yöneten ki4ili i aras nda ba
kurmakt r.”363

Eserin tamam nda Samarciç, Kanunî’nin ki4ili i üzerinde durmu4tur. Sultan Sü-
leyman’ n ki4ili i birçok yönleriyle ele al nm 4t r. O, sava4ç , h rsl , ba4ar l bir devlet
adam n n yan nda e4i Hürrem’e ve ailesine son derece ba l , sanata, edebiyata, felse-
feye dü4kün bir ki4ilik sergilemektedir.

Ki<iler

Kanunî Sultan Süleyman

Venedikliler, Süleyman’ 4öyle tasvir ederler: “O mükemmel bir Türk’tür. Genel-


likle kanuna ba l d r. Hristiyanlara kar4 affedicidir. Yahudilere kar4 kötüdür. Bilgi
edinirken her4eyi planlayarak yapar. Kendi dü4üncesinde srarl , yirmi alt ya4 nda,
canl ve at lgan, olgun biridir. Ba4 ndaki türban ka4lar na kadar de iyor. Bu O’na
ya4l görüntüsü veriyor364.

1530 y l ndan sonra Sultan Süleyman’ yak ndan tan ma f rsat bulan Venedik-
li hümanist Benedetto Rambretti ise onu 4öyle anlat r: “Boyu di erle-
rinden

363. I . , ( I ( . ,- 1976, 15.


364. <bidem, 18.

223
daha uzun, zay f ve ince kemikli bir yap s var. Ba4 ndaki türban n
daha iyi yerle4tirmek için tüm Türkler gibi kafas n t ra4 ediyor. Geni4
ve biraz ç k k aln , büyük ve kara gözleri var. Bak 4lar nda sertlikten
çok sevimlilik var. Kartal burnu yüzünün di er hatlar ndan çok daha
büyük. Sakal n t ra4 etmeden makaslarla kesiyor. B y klar ise uzun
ve s k... Ruh haliyle melankoliktir ve Türkler’in afyon dedikleri otu
çi nemeden kimseyle konu4maz. At kullanmada usta de il, ama vücut
hareketleri, ok at 4lar ve di er sava4 oyunlar nda ba4ar l say l r. Söy-
lenenlere göre çok iyi bir kalbi var. Her konuda ölçülü ve mütevazi,
çünkü dinine herkesten çok ba l ... O’nun dedelerinden hiçbiri bar 4 ,
O’nun kadar sevmemi4tir. Kendisini Hristiyanlar’ n dü4man olarak görmüyorlar ve
verdi i söze sad k biri olarak övüyorlar. Herkes O’nun ne kadar insanc l ve affedici
oldu unu söylüyor. Kitaplara, özellikle Aristotel’in eserlerine ba l oldu u ve <slâm
kanunlar n ara4t rd konu4uluyor. O, sevdiklerinin, kendisini yönetmelerine izin
veriyor. Örne in, <brahim’e oldu u gibi...”365

Samarciç ise Kanunî’yi üstünlü ünü ön plana ç karan, insanlarla oynayan bir
barbar olarak niteler366. Bu sözlerinin yan nda onu de i4ik sözlerle tasvir eder: “Muh-
te4emli inin yan nda kurnaz, kaba, gizemli ve gerekti inde sald rgand r367.

Samarciç, Bat ’da muhte4em ve Kanunî olarak bilinen Süleyman’ yeryüzünün


sahibi lâkab yla da anar.

Kanunî vasf n n, ni4anc Seydi Bey’in haz rlad Sultan Süleyman’ n Kanunna-
mesi’nin ismine göre almad n anlat r. Bu ismi dünyaya hakim olacak bir <mpara-
torlu un sahip olmas gereken kanunlar uygulad için alm 4t r. Samarciç bu konu-
da Sultan Süleyman’a Müftü Ali Cemali, Kemal Pa4azade ve Ebusuud’un yard mc
oldu unu yazar368.

Eser boyunca Süleyman’ n ki4ili inin en belirgin özelli i, <slâm dinine ve kanun-
lar na ba l l d r. “O, sadece <slâm’ n kanunlar na ve Osmanl Devleti fikrine inan -
yordu... Herkesten, kendisinin de boyun e di i kanunlara e ilmelerini istiyordu...
Kanunlara uymayanlar , dü4ünmeden, ac madan, so ukkanl ve h zl bir
4ekilde cezaland r yor ve bundan pi4manl k duymuyordu”369.

365. <bid., 522.


366. <b., 398.
367. <b., 398.
368. <b., 648.
369. <b., 24.

224
Kanunî’nin <slâm’a a4 r ba l l ve dolay s yla kaderci olmas ,
eserde birçok olayla aç klanm 4t r.

Ki4ili inin önemli özelliklerinden biri de kendine olan güveni ve


kararl l d r.

Venedik’li Marko Miniya, Rodos Adas ’yla ilgili anla4malarda hü-


kümetine, Kanunî’nin, sürekli gözlemci, ara4t rmac ve sabit bir ki4ili-
inin oldu unu söyler: “Ba4kalar n n istek ve dü4üncelerinden etki-
lenmeyerek, kendi fikirleri çok sabittir. Bu Sultan, gerçekten güvenil-
mez ve kendi isteklerinin padi4ah d r. Kimsenin, pa4alar n bile kendi-
sini yönlendirmelerine izin vermiyor...”370

Devlet i4lerinde ve sava4ta, ac mas z olan Kanunî Sultan Süleyman, bar 4ta çok
adaletli biri olarak bilinir.

Çetin bir komutan olan Kanunî ailesine ve hayata da son derece ba l d r. Sava4la-
r n d 4 nda sürekli e lencelere kat lan, avlara giden bir Kanunî’yle kar4 la4 yoruz.
Ayr ca estetik, felsefe, dolay s yla edebî kültürle de u ra4an bir ki4ili i vard r. Örne-
in, sava4 seferlerindeyken Rokselana’ya “Muhibbi” takma ad yla 4iirler yazar.
Samarciç bu 4iirlerden örnekler verirken, bunlar n as l duygulardan uzak, o dönemin
edebî kurallar na uygun üslûp 4ekilleriyle süslü oldu unu ifade eder.

+iirin d 4 nda Kanunî Aristotel’e olan dü4künlü üyle de anlat l r. Samarciç, Ka-
nunî’nin bir odaya kapan p saatlerce Aristotel’in eserlerini ara4t rd n yazar.

Kanunî Sultan Süleyman normal hayatta mütevazi ve alçakgönüllüdür. <nsana,


dolay s yla halka - reayaya çok önem verir. Mesela bir f rsatta dünyan n en faziletli
insan kimdir sorusuna: “Emeklerinin ürünleriyle bizi besleyen reaya - halk dünyan n
en faziletlisidir” der371.

Eser boyunca ya4 ilerledikçe bu güçlü 4ahsiyetin zay f dü4tü ü göze çarpar. Çün-
kü, Sultan Süleyman, yak nlar n n etkisine dü4er ve kararlar nda onlar n yönlendir-
meleri olur. Bu ki4ilerin ba4 nda çocukluk arkada4 ve veziri <brahim Pa4a ile e4i Hür-
rem Sultan gelir. Hürrem Sultan’ n vas tas yla damad Rüstem Pa4a, Kanunî’yi olum-
suz yönde etkileyenlerden biridir.

6 Ekim 1533 tarihinde Aktepe’de, Ergeli +ehri’nde Damad Rüstem


Pa4a arac l yla en büyük o lu Mustafa’y yeme e davet eder ve göz-
leri önünde

370. <b., 134.


371. <b., 379.

225
o lunun öldürülmesine göz yumar. Mustafa’n n ölümü Rokselana -
Rüstem Pa4a ikilisinin k 4k rtmalar sonucu olur. Bunlar, +ehzade
Mustafa’n n babas n öldürüp padi4ahl ele alaca yalan yla Kanu-
nî’nin öz o lunu ortadan kald rmas n sa lar.

Yine 1559 y l nda iktidar sava4 ndan dolay bir di er o lu +ehzade


Bayaz t’ da öldürtür.

Sergiledi i güçlü ki4ili inin anla4 lmas zor olan bu özellikleri üze-
rinde detayl bir 4ekilde durulmu4tur.

Kanunî’nin Hristiyanlara Bak < Aç s ve Tav rlar

Kanunî Sultan Süleyman Hristiyanlara kar4 sergiledi i ho4görülü ve yard mse-


ver tav rlar yla dikkat çeker. Ancak, Samarciç’in bu konudaki görü4leri ilginçtir: “Sü-
leyman’ n Rumlara ho4nutsuzlukla bakt , Ermeni ve Yahudileri Levantenler’in be-
ceriksiz tüccarlar olarak kabul etti i, onlardan para ald , küçümsedi i, fakat haraç
ödedikleri için onlar sürgüne göndermedi i biliniyor”372.

Kanunî Sultan Süleyman, fethetti i topraklarda Hristiyanlara kar4 iyi davrana-


ca na dair sözlerde bulunurken, bu sözlerine sad k kal r. <mparatorlu un vasal olan
topraklar ve orada ya4ayan insanlar kendi himayesine alarak, onlara destek olur. Bu
konuda ona sad k olan banl klar ve di er hükümdarlar da ödüllendirmekten geri
kalmaz. Örne in, 1528 y l nda Macaristan’ n Osmanl <mparatorlu u’na olan ba l l -
ndan dolay Macar diplomat Yeronim Laski’ye 4öyle der: “Kral n z n bize sad k ol-
du unu anlad ktan sonra, Macar Devleti’ni kendisine b rak yorum ve Avusturya’l
Ferdinand’la yürüttü ü sava4 nda yard mc olaca m, o rahat uyusun... Bugünden
sonra sizden ne haraç, ne de hediye isterim”373.

Kanunî’nin bu tavr Dubrovnik konusunda da göze çarpar. Ticarî aç dan önemli


bir merkez olan Dubrovnik’ten XV. yüzy ldan itibaren haraç almay keserek onu ba-
ms z bir devlet ilân eder: “XV. yüzy lda di er Balkan ülkelerini peri4an ederken,
Osmanl sultanlar Dubrovnik’in ba ms zl n tan yarak, orada ya4ayan insanlar n
4ahsî güvenli ini üstlenirler. Onun içi4lerine ve di er Hristiyan devletleriyle olan
ili4kilerine kar 4maktan vazgeçerler”374.

372. <b., 255.


373. <b., 391–392.
374. <b., 400.

226
Kanunî’nin dürüst ve cesur Hristiyanlar takdir etti i Viyana ku-
4atmas nda ele geçirilen asker Kristofer Zedlits örne inde de görülür.
Ele geçirilen Zedlits Kanunî’nin önüne getirilir. Kanunî: “Yeniden öz-
gürlü üne kavu4san ne yapars n diye sorar? Yine çok daha çetin bir
4ekilde Türkler’e kar4 sava4 rd m der Zedlits. Bu cevaptan çok mem-
nun olan Kanunî, ku4atma süresince ad geçen askeri misafir eder ve
bir süre sonra onu törenlerle serbest b rak r”375. Kanunî bu tav rla ayr ca rk ve din
fark gözetmeksizin dürüst ve cesur insanlara sayg l davrand n gösterir.

Eserin büyük bir bölümünde S rbistan’ n fethedilmesi anlat l r Sultan Süleyman


Sirem ve Osiyek 4ehirlerinin fethi esnas nda insanlar n köle olarak al nmas n , evlerin
yak lmas n ve köylerin harap edilmesini yasaklar. Fethetti i topraklardaki dinî
mabedlerin de korunmas ndan yanad r. 11 Eylül 1526 tarihinde Budape4te’nin fethi
esnas nda 4ehir alevler içindedir ve bu yang n s ras nda muhte4em bir katedral da
yanar. Bunun kar4 s nda <brahim Pa4a ile birlikte katedral yang ndan kurtarmak için
ç rp nan Kanunî, sanatsal de eri büyük olan bu mabedin yan p kül olmas na çok üzü-
lür376.

Bu gibi daha birçok örneklerle Kanunî’nin Hristiyanlara olumlu yönde olan tav r-
lar ve bak 4 aç s anlat labilir.

Kanunî Sultan Süleyman - brahim Pa<a li<kisi

Eser boyunca Sultan Süleyman’ n yan nda en çok ismi geçenlerin ba4 nda uzun
y ll k arkada4 ve birinci veziri <brahim Pa4a var. <brahim Pa4a öldürülmesine kadar
Sultan Süleyman’ n her konuda ilk dan 4t ki4idir ve y llar - olaylar boyunca bu ar-
kada4l k ili4kisi güçlü bir ba 4eklinde devam eder: “Sultan Süleyman kocaman <mpa-
ratorlu u’nu aslen Rum as ll olan birinci veziri ve biri Bo4nak di eri Arnavut olan
vezirleriyle beraber yönetiyordu”377.

Venedik’li aristokrat Piyetro Bragadin 1526 y l nda <brahim Pa4a’n n Kanunî’nin


hayat ndaki yeri için: “Kanunî’nin kalbi ve nefesidir. Onun iste i her zaman yerine
getirilir. Kanunî, <brahim Pa4a ile dan 4madan hiçbir 4eye karar vermez” der378. Ka-
nunî, <brahim Pa4a’ya yap lacak en ufak olumsuzlu u yok etmekte kararl d r. Örne-
in, 11 Eylül 1526 tarihinde Budape4te’yi ald
ktan sonra <brahim Pa4a’n n tav-
siyesiyle Macar Kral ’n n saray ndan, Diyana,

375. <b., 440.


376. <b., 334.
377. <b., 264.
378. <b., 428.

227
Apolon ve Herkul’ün üç heykelini <stanbul’a göndererek, <brahim Pa-
4a’n n Saray ’na diktirir.

<slâm kanunlar na göre her türlü kutsal ki4inin resim ve heykele


yans t lmas yasak oldu u için, bir 4air bu heykellere sert tepki göste-
rir ve <brahim Pa4a’y ele4tiren bir 4iir yazar. Bunu duyan Kanunî’nin
arkada4 n ele4tiren 4aire tepkisi daha sert olur, 4airi bo durur379.

Kanunî’nin <brahim Pa4a’ya olan ba l l o kadar a4 r d r ki, bu ili4ki Sultan’ n


yak n çevresini sürekli rahats z eder. Tepki gösterenlerden biri Mahidevran’dan olan
en büyük o lu Mustafa’d r. Venedik’li büyükelçi Piyetro Bragadin, Mustafa’n n tepki-
sini 4öyle anlat r: “Bir gün babas n n odas na giren Mustafa her zamanki gibi <bra-
him’i orada bulur. Sofra ve yemek haz rl ndayd lar. Sultan, gelene e göre aya a
kalkarak o luyla selâmla4 r ve haz rlanan sofraya 4im4ir kâ4 klar n getirilmesini em-
reder. Getirilen kâ4 klardan birini vezire, di erini o luna vererek, üçüncüsüyle kendi-
si yeme e ba4lar. O lunun yemedi ini görünce “Pa4a Mustafa yiyin” der. O lu aniden
sinirlenerek ka4 k rar ve atar. <brahim Pa4a durumu yat 4t rmak için “Mustafa Haz-
retleri, kâ4 k önce bana verildi i için bunu yapt n z. Ama ben, hem sizin, hem Sul-
tan’ n kölesiyim. Bunu bilmez misiniz? der. Mustafa, burda kimin köle oldu unu bil-
miyorum. Çünkü, babamla hergün yemek yiyen ve ka4 n ilk verildi i ki4i sensin”
der380.

Kanunî Sultan Süleyman - <brahim Pa4a ili4kisine kar4 gelenlerden biri olan
Rokselana da, <brahim Pa4a’ya sempatiyle bakmaz ve her f rsatta onu Sultan’dan
uzakla4t rmaya çal 4 r.

Ad geçen Piyetro Bragadin Kanunî’nin <brahim Pa4a’ya olan ba l l n örnekler-


le anlat r. <brahim Pa4a’n n M s r’da daha uzun zaman kalmas , Kanunî’yi üzdü ünü
yazar. Kanunî, <brahim Pa4a’n n, Ahmet Pa4a <syan ’n bast rmak için gitti i M -
s r’dan dönü4ünü muhte4em törenlerle kutlar: “Bu ho4uma gidiyor. Çünkü, Onun
haketmedi i ödül yoktur”381. Ayn ak4am <brahim Pa4a, Kanunî’nin Saray ’na giderek
orada uyur. Bragadin, devam n 4öyle anlat r: “O daima hükümdar yla beraber otu-
rur. Vezir, Sultan’ n ruhudur... Süleyman, istedi i için onlar ayn odada yan yana ya-
tarlar ve ayn sofrada yerler. Bir defas nda <brahim Pa4a’n n evinden Sul-
tan’ n iki gün ç kmad hat rlan yor ve bir gün geçmiyor ki, Sultan
kendi eliyle <brahim Pa4a’ya sevgi

379. <b., 272–273.


380. <b., 373–374.
381. <b., 266.

228
dolu mektuplar yazmas n”382. Kanunî Sultan Süleyman - <brahim Pa4a
ba l l 15 seneden fazla sürer ve bu ili4ki <brahim Pa4a’n n Kanunî
taraf ndan öldürülmesiyle sonuçlan r.

brahim Pa<a
Kanunî Sultan Süleyman’dan sonra en çok ismi geçen ki4i birinci
vezir ve Kanunî’nin en yak n arkada4 <brahim Pa4a’d r.

<brahim Pa4a, <slâm dinini kabul eden Rum as ll bir Osmanl ’d r. Parya Ada-
s ’nda fakir bir bal kç n n o ludur. Küçük ya4ta köle olarak zengin bir Türk Han m ’na
sat l r. Çok iyi bir müzisyen olan <brahim Pa4a, Kanunî Sultan Süleyman ile Mani-
sa’da tan 4 r. Kanunî’nin teklifi ile saraya ta4 n r ve k sa zamanda Sultan’ n en çok
sevdi i ve her konuda dan 4t yak n olur.

“<brahim Pa4a yabanc lar d 4 görünü4ünden çok bak 4 ndaki zenginlik ve konu4-
kanl yla etkiler. Hattâ baz lar onun görünü4 olarak göze batmad n söyler. Orta
boylu, zay f, ufak tefek, uzun ve solgun yüzü ile koyu gözleri ve siyah saçlar yla sadece
Levanten kökenlilere has par lt ya sahipti... Sanata dü4künlü ü, pahal k yafetleriyle,
sadece K br s ile Ege adalar ndan getirilen 4arab içti i bilinir”383.

<brahim Pa4a, Kanunî Sultan Süleyman’n n kendisine olan zaaf ndan dolay , her-
kesin önemsemek zorunda oldu u biridir. Ad geçen büyükelçi Piyetro Bragadin bu
konuyu 4öyle aç klar: “Bu Pa4a önceleri sevilmezdi. Fakat 4imdi Sultan’ n ona ne ka-
dar ba l oldu unu görenler, ona arkada4ça yana4maya ba4lad lar. Kanunî’nin annesi,
e4i ve di er vezirler de dahil olmak üzere, onun her iste ini yerine getiriyorlar. Ama,
Pa4a da Sultan’a son derece ba l d r”384.

<brahim Pa4a kimseden rü4vet almayan biri olarak bilinir. Ona verilen hediyeleri
ise sayg ve hürmetin i4areti olarak resmî bir 4ekilde kabul eder.

Radovan Samarciç, <brahim Pa4a’n n ticarî yönünü de vurgular. Alvize Griti


ad nda ünlü i4adam ile beraber, <stanbul’daki ticaretin içinde oldu unu ve Do u’dan
gelen bütün mallar n onun veya yak nlar n n elinden geçti ini ve böylece a4 -
r para kazand n anlat r385.

382. <b., 267.


383. <b., 269–270.
384. <b., 265.
385. <b., 272.

229
Yazar, <brahim’in geldi i noktalar anlat rken, onun Hristiyan kö-
kenli oldu unu da hat rlatmay ihmal etmez: “<brahim Hristiyan izle-
rini ta4 yordu. Bu izleri <stanbul’da ya4ayan Rum ve <talyanlar’la yap-
t her günkü görü4meleriyle zenginle4tiriyordu” 386. Samarciç, <bra-
him’in Rum ve S rp Odtodoks kiliselerini de kendi himayesine ald -
n , Ortodoks Mezhebi’ne mensup olanlar n dinî aç dan örgütlenmele-
rini sa lad n vurgular.

<brahim Pa4a’n n eser boyunca ki4ili inde en çok göze çarpan özellikler onun
kendine olan güveni ve Kanunî Sultan Süleyman’ her konuda yönlendirmesidir.
Kendine olan güveni zamanla olumsuz yönde hareket etmesine neden olur. Elindeki
yetkilerden kuvvet alarak kendini Kanunî’den üstün görmeye ba4lar ve bu üstünlü ü-
nü sözlü olarak ifade etmekten çekinmez. 1533 y l nda Avusturya ile bar 4 imzalamaya
gelen temsilcilere: “Benim her yapt m do rudur. S radan bir at bak c s n Pa4a ya-
pabilirim. <ste ime göre ve Sultan kar4 gelmeden toprak da tabilirim. Sultan’ n bir
emrine kar4 gelirsem, O, bu emirden vazgeçer. Her konuda daima onun de il, benim
dedi im olur. Her 4ey benim elimde. O, benden daha iyi bile giyinmiyor... onun bütün
zenginli i benim elimde. <stedi im gibi yönetiyorum...” der387.

Y llar geçtikçe <brahim Pa4a’n n Kanunî Sultan Süleyman’ padi4ah olarak gör-
meyip küçümsemesiyle beraber Padi4ah’ n karde4i olan e4i Hatice’yi de Muhsine adl
bir cariye ile aldat r. Samarciç’e göre <brahim’in bu yanl 4l klar Rokselana için iyi bir
f rsatt r. Baz Türk tarihçilerine göre <brahim’in öldürülmesinde Rokselana’n n k 4-
k rtmalar n n da çok büyük pay var.

<brahim Pa4a’n n 4öhret h rs ve Kanunî’nin aleyhine kurmak istedi i


mutlakiyeti, ayr ca hakk ndaki söylentiler de onun sonunu getirir ve 14-15 Mart 1536
tarihinde öldürülür. <brahim Pa4a, Padi4ah’ n odas nda ölü olarak bulunur: “Herhal-
de kendini savundu. Çünkü, bir yüzy l sonra bile onun kan izleri duvarlarda vard . Bu
izler Saray’da sevgiyle kar4 lanan ve sonradan bu sevgiyi suistimal edenler için bir
ikazd ”388.

Daniyel Ludovits 1534 y l nda <brahim’in 4öhret h rs n n feci sonunu getirece ini
ifade eder: “Yükselmek için kulland tüm marifetleri ve kurnazl klar yla, de er ve
mevkileriyle önüne ç kan herkesi kenara itti veya ölüme götürdü. Kahraman komutan
Ferhat Pa4a’n n kafas n n kopar lmas n sa lad . Ahmet Pa4a’y Kahire’de isyana te4-
vik ederek ölümünü getirdi. Ya4l ve bilgin vezir

386. <b., 507.


387. <b., 508.
388. <b., 592.

230
Pirî Mehmet Pa4a’n n Sultan taraf ndan kenara itilmesinin sebebi yi-
ne odur. Baz lar ya4l Pa4a’n n zehirlenmesinin yine onun emriyle
yap ld n yaz yor. Yeniçeri isyan ndan korktu, Yeniçerileri <stan-
bul’dan uzakla4t rarak, uzak yerlere sürgün ettirdi. Ordu, de erli in-
sanlardan yoksun kald . Çünkü Vezir bunlar hep kenara itti. Baz lar
ise onun korkusundan bilgilerini ve tecrübelerini saklamak zorunda
kald lar. <brahim’in bütün bu olanlar n fark nda oldu unu da biliyo-
rum, çünkü o çok ak ll biridir, fakat bütün bu karga4al ortadan
kald rmak için onun manevî gücü yetmez. Nihayet, Padi4ah’dan çok
kendini dü4ünmeye ba4lad ...”389

Radovan Samarciç’e göre <brahim’in <mparatorluk ad na yapt bu yöneticili i


eksiklikler getirmi4tir. “Bu hukûmet sistemi, <mparatorlu u do ru yöneticilikten,
Ordu’yu ise iyi komutanlardan yoksun b rakt . Padi4ah bunlar görüp, düzeltme gü-
cünü kendinde bulsa, her4ey yoluna girer. Çünkü bir sürü insan yetenekleriyle Padi-
4ah’a yararl olabilirdi. Padi4ah bunlar biliyor, fakat, <brahim’i k rmamak için böyle
yap yor...”390

Eserde bo durulan <brahim Pa4a’n n mezar n n Galata’daki bir tekke bahçesinde


bulundu u yaz l d r.

Rokselana (Hürrem Sultan)

Eserde Rokselana’ya belirli bölümlerde yer verilmi4tir. Birinci bölüm “Tarihe


Yolculuk”un onbirinci konusu “Rokselana”da ve yedinci bölüm “Kanl Mühür”ün
ikinci konusu “Süleyman ve Rokselana”da, Hürrem Sultan ki4ili i bütün özellikleriyle
anlat lm 4t r. Özellikleri aras nda en çok göze çarpan kurnazl ve ak ll olu4udur.
Sultan Süleyman’ da ömrünün sonuna kadar bu özellikleri sayesinde elinde tutmu4-
tur.

Rokselana, Rusya’n n Rogatina Kasabas ’nda bir papaz n k z olarak dünyaya ge-
lir. Tatarlar’ n sald r lar na u rayan kasabas ndan köle - cariye olarak <stanbul’a geti-
rilir ve hareme verilir. Kanunî’nin hareminde att sesli kahkahalardan dolay , ne4eli
anlam na gelen Hürrem ad n al r.

Kanunî Sultan Süleyman ile Rokselana’n n ne zaman tan 4t klar


konusunda eserde kesin bilgi yoktur. Samarciç’e göre bu tan 4ma 1521
y l nda Belgrad seferinden bir ay önceye rastlar.

389. <b., 547–548.


390. <b., 547.

231
Süleyman ve Rokselana’n n haremdeki kar4 la4malar 4öyle anlat -
l r: “Süleyman kendine do ru ba4 n kald ran yüze bakmaya ba4lad .
Bu yüz güzel de ildi, fakat çok canl bir gülü4ü vard . Ancak Kanunî
bir an tereddüt içindeydi. Venedik’li bir güzele bakmaya çal 4t , ama
bo4unayd . Mendilini daha sonra dünyan n tan yaca Rokselana’n n
omuzuna b rakt ...”391.

Sultan Süleyman’ etkileyen Roskelana’n n çok güzel olmad , fakat çok çekici ve
bilmi4 oldu u hemen konu4ulmaya ba4lan r. Rokselana’n n kendisi de güzel olmad -
n bilir. Bu yüzden Sultan’ kendine ba lamak için bulunaca hareketlerde çok dik-
katli ve kurnaz olmas gerekti inin fark ndad r.

“Rokselana, Kanunî Sultan Süleyman ile tan 4t ilk günlerde oynad masumi-
yet rolüyle de ilgisini çekmeyi dü4ündü. Örne in, Padi4ah’ n ilk e4i Mahidevran, Padi-
4ah’ n Rokselana’ya olan ilgisini farkedince, Rokselana’ya sald r r ve yüzünde t rnak
izleri b rak r. Olaydan haberdar olan Padi4ah, Mahidevran’a çok k zar ve O’nu Sa-
ray’dan uzakla4t r r. Mahidevran’ n bu hatal davran 4 Padi4ah’ n Rokselana’ya ba -
lanmas na sebep olur. Bu olaydan sonra Süleyman Rokselana’y yan na ça r r. Fakat,
Rokselana olumsuz cevap verir. Padi4ah nihayet Rokselana ile görü4ür ve onun bu
tavr n n sebebini sorar. Rus k z kendisinin bir köle oldu unu ve Padi4ah’a lay k ol-
mad n ifade eder. Bu sözleri Süleyman’ çok etkiler. Çünkü, Padi4ah onu çok ma-
sum ve temiz bulur”392.

Samarciç bu olay anlat rken, “Osmanl Saray ’nda bu kad ndan daha etkili ba4ka
biri görülmedi”393 der.

Rokselana kurnaz bir kad nd r. Padi4ah’ elde tutman n di er bir yolunun çocuk
do urmak oldu unu bilir. Padi4ah’la beraber olduktan iki ay sonra hamile kal r ve 9
Eylül 1522 tarihinde +ehzade Mehmed’i, 1523’te k z Mihrimah’ , 1524’de Selim’i,
1525’te Bayaz t’ ve 1531’de Cihangir’i do urur.

Rokselana bir Padi4ah’ elde tutmak için elinden gelen her 4eyi yapar. En k sa
zamanda Türkçeyi ö renir ve sava4lara giden Kanunî Sultan Süleyman’a mektup ve
4iirlerini Türkçe yazarak gönderir. Süleyman’ sava4larda bile hergün gönderdi i
mektup ve 4iirleriyle yaln z b rakmaz. Çünkü, O’nun tek amac her an Süleyman’ n
gözdesi olmakt r. Mektuplar nda genelde Süleyman’a olan a4k ndan, yoklu unun
verdi i zd raptan ve yoklu unda <slâm

391. <b., 16.


392. <b., 102.
393. <b., 102.

232
dinine s nmas ndan söz eder. Samarciç Rokselana’n n bu davran 4 -
n onun kurnazl na ba lar: “Sultan’ n dindar oldu unu bildi i için
s k s k <slâm dininden bahseder. Allah kelimesini s k s k tekrarlamay
belki de Kanunî’nin sevgisinden 4üphelenmemesi için yap yordu.
Rokselana ayn zamanda çok k skançt . Süleyman’ kimseyle payla4-
mak istemiyordu. Sultan’ n yan nda kendisinden ba4ka bulunan her-
kesi kurdu u tuzaklarla ortadan kald r rd . Genellikle Sultan’ ba4ka
bir kad nla payla4maktan nefret eder ve öfkelendi ini aç k bir 4ekilde
ifade ederdi. Örne in, Süleyman <stanbul’dan uzakta bir sava4 alan n-
da bulundu u zaman, cariyesi Gülfem’e hediye olarak parfüm kutusu gönderirdi. Bu-
nu anlayan Rokselana gönderilen kutuyu k rar ve Kanunî’ye mektup yazarak: “Siz
beni rezil ediyorsunuz! Allah izniyle buraya gelince Sizinle konu4acaklar m olacak”
sözleriyle k skanç l n ifade ederdi394.

Rokselana Süleyman’ etraf ndaki erkeklerden de k skan r. Vezir <brahim Pa-


4a’dan nefret edi4i bundan dolay d r. Ayr ca <brahim Pa4a Sultan’ n her konuda da-
n 4t vezir ve Rokselana’n n iktidar h rs na engel olan biridir. Bunun için Rokselana
bu veziri yok etmek için elinden geleni yapar. <brahim Pa4a’y ortadan kald rd ktan
sonra, gelecekteki iktidar için ikinci bir engel olan +ehzade Mustafa’n n da öldürül-
mesini planlamaya ba4lar.

Rokselana sürekli sava4lara giden Süleyman’ n art k evde kalmas n ister ve iste i
yerine getirilir. Böylece +ehzade Mustafa’y ortadan kald rmak için f rsat do ar.
Damad Rüstem Pa4a sava4 alanlar ndan Sultan’a, Yeniçeri’nin günden güne +ehzade
Mustafa’ya ba land n ve Kanunî’nin yerine Mustafa’n n geçece ini söyle. Kanunî,
o lunun kendisini öldürece ini zannederek öz o lunun öldürülmesini emreder.

Rokselana, Mustafa’n n öldürülmesinden sonra tahta küçük o lu Bayaz t’ n geti-


rilmesi için plan yapar ve bu konuda engel olarak gördü ü vezir Ahmet Pa4a’ya tuzak
kurarar onun sonunu haz rlar. Fakat o lu Bayaz t’ tahta getirmeye çal 4 rken Nisan
1558 y l nda Haseki Hürrem Sultan olarak <stanbul’da ölür.

Samarciç, eser boyunca Rokselana’n n hiç kimse taraf ndan sevilmedi ini vurgu-
lar: “Herkes ondan ve çocuklar ndan nefret ediyor, fakat a zlar n açam yor-
lar...”395

Rokselana’n n ailesi ve yak nlar taraf ndan sevilmedi ini bilen


Kanunî Sultan Süleyman, onunla evlenmekten çekinmez. 1534 y l nda

394. <b., 479.


395. <b., 544.

233
Rokselana ile +eriat nikâh k yar. Samarciç bu olay 4öyle yorumlar:
“Birinci Süleyman’a kadar Türk sultanlar kanun yoluyla sadece ya-
banc hükümdarlar n k zlar yla evlenirlerdi. Osmanl padi4ah n n ka-
nun yoluyla bir cariye - köle ile evlenmesi ilk defa oluyordu. Birçok
yazar ve yabanc diplomatlar Hürrem’in bu ba4ar s n onun büyücü-
lükle u ra4mas na ba l yorlar. Sultan’ n yak nlar bu Rus kad n n Sul-
tan’ bu kadar büyülemesine nas l izin verdi ine 4a4 yorlar...”396

Eser boyunca Rokselana iktidar h rs yla, k skançl yla ve kurnaz-


l yla göze çarpar.

Türkler

Eserde Türkler genel olarak olumsuz yönleriyle anlat lm 4t r.

Yazar Türkler’in yap olarak sab rl , ancak ba4ka din mensuplar na kar4 oldukça
ho4görüsüz olduklar n anlat r. Özellikle onlar rahats z eden her konuda, kar4 taraf
gücendirmekten çekinmediklerini vurgular “Yabanc dinleri temsil eden her mabette
birçok inceli e önem verirler. Örne in, Sultana sürekli haraç ödeyen Hristiyanlar,
yeni dini mabetlerin in4a edilmesi konusunda birçok k s tlamalara tabidirler. <slâm
dini temsilcileri özellikle onlar n göz ve kula n rahats z eden her günkü çan ve dua
seslerinden rahats z olurlar. Bunun için zoraki yasaklar uygularlar. Manast r ve kilise-
ler çok yüksek duvarlarla sar lmak zorundad r. Bazen kilisede yap lan ibadetler, kili-
senin bodrum kat nda veya ormanlarda yap l r. Mumlar n yak lmas yasakt r. Mezar-
lar ise ço u zaman a4a lay c sözlerle tarif edilir. Baz söylentilere göre izin alarak
kilise etraf nda toplanan halk, sonradan k l çtan geçiriliyordu ve çuvallara doldurulan
kesik kulaklar, hediye olarak pa4alara gönderiliyordu... Hakim olanlar n amac dinsiz
dedikleri reayay , din aç s ndan geride b rakmakt . Ellerinden geldikçe onlar dini
aç dan basit bir seviyede b rakmakt .”397

Osmanl Hanedan mensuplar n n sadece Hristiyanlara kar4 de il, rkda4lar na


da ac mas z olduklar anlat l r.

<mparatorlu un kurulu4unda Hristiyanlardan çok Anadolu’daki Türkmen boyla-


r ndan engel ç kar. Çünkü bu boylar, Müslüman olmalar na ra men yeni yönetim
sistemine, özellikle vergi olay na ayak uydurmakta zorlan rlar. Onlar n geleneksel
ya4ay 4 tarzlar vard r ve s k s k Osmanl lara kar4 ayaklan rlar. Özellikle
Sultan Selim döneminde bu ayaklanmalar esnas nda Türkmenlerin
k l çtan geçirildikleri anlat l r398.

396. <b., 589.


397. <b., 91.
398. <b., 346.

234
Samarciç daha çok Hristiyanlara yap lan katliamlar anlat r. Viya-
na Ku4atmas esnas nda Hristiyanlara yap lan vah4et tüm incelikleriy-
le verilmi4tir. Sald r üç a4amal olmu4tur. <lk olarak Mehmet Bey
Yahyapa4iç’in ba4 nda bulundu u ak nc lar sald rm 4t r. S ral asker
olmayan ak nc lar sald r dan önceki haz rl k safhas n olu4tururlar:
“Ak nc lar önüne gelen her 4eyi yok ederler, köyleri yakar, anneleri
önünde çocuklar öldürürler. Genç k z ve kad nlara aile erkekleri
önünde tecavüz ederler, halk k l çtan geçirir, ate4 ve su içine atarlar.
Örne in, ilk olarak alt atl y yakalad lar, onlar n önünde birkaç ki4i-
nin kafas n kesip, Sultan’a göndermeleri için atl lara verdiler... Etraf-
taki her4eyi da tarak Türkler yeti4tikleri herkesi öldürdüler. Çocuklar t pk kasaplar
gibi parçalad lar, kad nlar n gö üslerini keserken, genç k zlar da tecavüz ettikten
sonra bo azlar ndan kestiler... Bu vah4et iki amaçl yap lm 4t : Hem s ral askere yol
açmak hem de bu sald rganlar n duygular n istedikleri gibi ya4amalar için...”399

Vah4et esnas nda Türkler, Asya ve Afrika’da satacaklar çok say da köle de al rlar.

Ak nc lardan sonra s ral askerin kumandan olan <brahim Pa4a’n n ordusu gelir
ve son olarak 12.000 Yeniçeri ile Sultan sald r ya kat l r.

Birkaç gün yap lan haz rl klardan sonra ku4att klar Viyana’n n içine giremeyince
geri dönerler. Dönü4te Yeniçeriler yeniden katliam yapar: “... Kendilerini memnun
edebilecek genç delikanl lar ve k zlar bir kenara çekerek, ya4l ve çocuklar ya ate4e
at yor, ya parçalara bölüyor ya da kaz a geçiriyorlard ...”400

Samarciç, Yeniçerilerin yapt klar kar4 s nda Süleyman’ n onlardan korktu u için
sessiz kald n yazar.

Bu sald r esnas nda Viyana ele geçirilmezken Avusturya’n n üst bölgelerindeki


ahalinin üçte birinin Ak nc lar taraf ndan öldürüldü ü ve çok say da kölenin al nd
yaz l r.

Samarciç ad n vermedi i bir Türk ara4t rmac s n n köleler konusundaki görü4le-


rini de anlat r: “Pazarlarda yasemin al nl , kal n ka4l ve Cennet hurilerini and ran
güzeller sat l yordu... geri kalan her 4ey ise ya yak l p y k lm 4t yada k l çtan geçiril-
mi4ti. Böylece Kuran’daki Hristiyanlara nas l davran lmas gerekti i emri
de yerine getirilmi4 oluyordu.”401

399. <b., 426–427.


400. <b., 438.
401. <b., 442.

235
Ünlü Türk denizcisi Barbaros’un da <spanya’n n Koron ve Kalabriye 4ehirleri çev-
resindeki köyleri ald nda katliamlar yapt anlat l r402.

Ayr ca 1532 y l nda Slavonya Bölgesinin fethedili4i esnas nda Türklerin, özellikle
savunmas z Hristiyanlara ve kiliselere sald rd klar yaz l r403.

Yazar bu gibi olumsuz örneklerin yan nda az da olsa, Türklerin iyi yönlerini de
verir. <yi Türklerin de olaca n vurgularken Hristiyanlar n bütün Türkler hakk nda
olan olumsuz görü4lerini ele4tirir: “Çünkü hepsi Hristiyanlar n zannettikleri gibi bar-
bar ve katil de iller.”404

Viyana Ku4atmas esnas nda çok say da Türkün ölümünü ayr nt larla anlat r. Ba-
z tarihçilere göre 14 bin, baz lar na göre ise 30 bin Türk askerinin öldü ünü vurgular:
“Viyana duvarlar n n önündeki düz alanlar Türk cesetlerinden tamamen kapat lm 4-
t ...”

Yine 1533 y l nda deniz yoluyla <spanya’n n Koron kasabas n saran ordunun aç-
l k ve sefalet içinde oldu unu yazar: “Koron Kasabas ’n saran ordu yemeksiz kal nca
önce at, sonra e4ek yer, daha sonra ayakkab lar n kaynat p yemek zorunda kal r. Aç-
l ktan dolay , yakalad klar birkaç Yunanl n n derilerini yüzdükten sonra diri diri
ate4te k zart p yerler.”405

Ayr ca Türklerin zaman kar4 s nda oldukça rahat ve tembel olduklar ndan da
bahseder.

Samarciç’in Türk kad n hakk ndaki görü4leri de ilginçtir. Türk kad n n n genel-
likle e4i taraf ndan aldat ld n yazar.

Yabanc kad nlardan nefret eden Türk kad nlar onlarla sürekli bir mücadele
içindedirler. Samarciç Türk kad nlar n 4öyle tarif eder: “Onlar beyazlamak için sü-
rekli hamama gidiyorlard . Ka4lar n tamamen alarak kalemle daha düzgün ka4lar
çiziyorlard . Kirpiklerini de karartarak gözlerine daha iri bir görünüm veriyorlard .
Fakat her4eye ra men onlar Kafkas, Rusya, Polonya, Macaristan, <talya ve Balkanlar-
dan getirilen köle kad nlarla k yaslanamayacak kadar farkl yd lar. Gö üsleri büyüktü
ve yanl 4 oturma 4ekillerinden dolay bacaklar çarp kt . Genellikle 4i4mand lar ve
boza içiyorlard ... Yaln z kald klar için bir çok Türk kad n Avrupa tüccarlar yla ili4ki-
ye giriyor ve bu konuda çok da ba4ar l lar... Onlar büyülerle, nazarlarla u ra4 -
yorlar...”406

402. <b., 580.


403. <b., 499.
404. <b., 502.
405. <b., 580.
406. <b., 533–534.

236
Yazar Türk kad nlar n n gittikleri hamamlarda birbiriyle uygunsuz
ili4kilerde bulunduklar na dair de geni4 bilgiler verir.
Sonuç olarak Türklerin olumsuz özellikleri ço unlukta olmakla be-
raber, onlar n tamam n n barbar olmad vurgulan rken, Türk kad n-
lar n n da yaln zl klar ndan dolay bulunduklar düzeysiz ili4kileri an-
lat lm 4t r.

Zaman ve Mekân
Eserde zaman sadece tarihî olaylar yans tan bir kavram olarak
al nm 4t r. XVI. yüzy l anlat l rken, bu yüzy l n Osmanl <mparatorlu-
u’nda alt n devri simgeledi i vurgulan r. XVI. yüzy l Kanunî vas ta-
s yla sürekli zaferler getiren ve <mparatorlu un hakimiyetinin en yo-
un oldu u bir dönemdir. Bu dönem içinde 1526 y l nda Macaris-
tan’ n ba4kenti al n rken, 1529 y l nda Viyana ku4at l r. 1533 y l nda
ise Avusturya ile bar 4 imzalan r. Dolay s yla eserde zaman sosyal ve
psikolojik aç dan çok tarihî aç dan ele al n r ve Osmanl lar taraf ndan
kazan lan zaferlerin en yo un dönemini simgeleyen bir kavramd r.
Eserde mekân zenginli i göze çarpar. <mparatorlu un merkezi konumunda olan
<stanbul’dan çok Balkanlar, özellikle S rbistan, Belgrad, ayr ca Macaristan ve Avus-
turya-Viyana mekân olarak vard r. <stanbul <mparatorlu’ un gelece i ile kararlar n
al nd , saray entrikalar n n döndü ü ve Kanunî’nin hayat n etkileyen Hürrem’i ta-
nd mekând r. Balkanlar, sürekli isyanlar n ç kt ve Osmanl lar’ n katliamlarla
bast rd Slav kökenli insanlar n ac çekti i mekând r. Viyana ise ula4 lmas 4art fa-
kat ayn zamanda zor olan mekân konumundad r. <stanbul d 4 ndaki mekânlar tarihî
de erlerinden çok co rafyalar yla önemli olan ve Osmanl taraf ndan sadece bu yön-
leriyle fethedilen mekânlard r. Bu mekânlar n fethedili4i esnas nda birçok insan n ve
tarihî yap lar n yok olu4u Osmanl lar taraf ndan önemsenmez. Onlar için eserdeki
tüm mekânlar sadece co rafî aç dan önemlidir ve Samarciç de mekânlar bu yönleriy-
le ele al r.

Üslûp
Üslûp ve Kullan lan Türkçe Kelimeler
Samarciç’in üslûbunda sakin, do al bir anlat m vard r. Kurdu u k sa ve anla4 l r
cümlelerle net aç klamalar yapar. Samarciç bir bilim adam olarak tarihî edebî ifade-
lerle anlat rken esere estetik de er katar. Tarihî olaylar verirken, bu olaylar n ki4ilere
ve özellikle Kanunî’ye ne 4ekilde yans d n bir tarihçiden çok bir edebiyatç inceli-
iyle anlat r. Ayr ca olaylar anlat rken birçok Türkçe kelime kullanan Samarciç bu
yolla üslûbuna ayr bir zenginlik kazand r r.

Radovan Samarciç eserde çok say da Türkçe kelime kullanm 4t r.


Bunlar n baz lar 4unlard r:

237
abdali < apdallar beglerbe < beylerbeyi

ada bekta4iyâ < bekta4


akinciya < akinci Bosfor
Aksaray bo4ça < bohça
Alah < Allah boya
alaybeg < Alaybeyi bucak
alem < âlem
bulyuk < bölük
amanet < emanet
busiya < pusu
amayliya < muska
buzdovan < bozdo an
Anadoliya < Anadolu
camiya < câmi
Ankara
celat < cellat
atmeydani < atmeydan
Cem Sultan
ar4in
çador < çad r
azap
çardak
bak4i4 < bah4i4
çar4iya < çar4
Balkan
çar4av < çar4af
balzam
çobanin < çoban
barut
çoçek < köçek
baryak < bayrak

Bayazid çorba

bedem çelebiya < çelebi

beg < be , bey defter

defterdar

degenek < de nek

238
deliya < deli haber

dervi4 haberdar

deve Haci Bekta4 < Hac Bekta4

divan hafiz < haf z

dolama Hair-beg < Hay r Bey

dova < dua hairliya < hay rl

du4ek < dö4ek halk

du4manin < dü4man halif < Halife

duvar halka

efendiya < efendi hamam

emir han

evliya hancar < hançer

Eufrat < F rat haraç

ferece < ferace hatar < hat r

Ferhat pa4a <Ferhat Pa4a haramiya < harami

ferman harem

fetva < fetfa Hatica < Hatice

fitil hazne < hazine

fukara < f kara h rka

Galipole < Gelibolu hicra < hicri

gâur < gâvur Hurem < Hürrem

gayda Huriya < Hürriye

gaziya < gazi Hurufiya < Hurufi

239
ibret ka4ika < kâ4 k

<brahim-pa4a <<brahim Pa4a kavga

imaret Kaysariye < Kayseri

inat kazasker

<slâm kepenek <kepenk,


kepenek
kadife
keçe
kadiya < kad
kiler
kaduna < kad n
kilibar < kehribar
kaftan
kizilba4 < k z lba4
kalauz < k lavuz
konak
kaldarma < kald rma
korkud < Korkut
kalpak
krevet < kerevet
kan < Han
kula < kule
kanca
kupriya < köprü
kanun
kuran < Kur’an
kanunname < kanunnâme
kurban
kandil
Kutahiye < Kütahya
karavan < kervan
mahala < mahalle
karaman < kahraman
makbul
kapiya < kap
Malamiya < Melâmi
kapiciya < kap c
Manisa
kasida < kaside
marama
kasap

240
martolos reis

maskara Rumeliya < Rumeli

medrese Safaviya < Safavi

Mehmed safir

mehter sahan

minderluk < minderlik sancak

Misir <Msr Sancakbeg < Sancakbeyi

Moreya < Mora sanduk < sand k

Muhamed < Muhammed saray

muftiya < müftü satir < sat r

Musa Saruhan

Musliman < Müslüman Selim

muyezin < müezzin Serasker

Mustafa-pa4a <Mustafa Pa4a serhatluk < serhatl k

ni4anciya < ni4anc seymenba4a < seymenba4

ocak sofra

ordiya < ordu sokak

pamuk spahiya < sipahi

papuça < pahbuç Stambol < <stanbul

pa4a < Pa4a Sultan

pa4aluk < Pa4al k Sultan Selim

pilav < pilâv sunet < sünnet

podrum < bodrum sunit < sünni

241
sura < süre Turkmen < Türkmen

surgun < sürgün ular < yular

4ah ulema < Ülema

4enluk < 4enlik vakuf < vak f

4erbet vezir < Vezir

4eyh vulkan < volkan

+eyh Bedrettin yagma < ya ma

4iit < 4ii Yahya-pa4a < Yahya Pa4a

taban yaniçar < Yeniçeri

taman < tamam yastuk < yast k

Tatar yatak

tekiya < tekke yatsiya < yats

telal < tellâl yedek

temel Yedrene < Edirne

teskereciya < tezkereci Yenihisar

Tigar <Dicle (Nehir) zahira < zahire

timar zaire < zahire

Timur Han zanat < zanaat

top zanatliya < zanaatl

turban < türban zindana < zindan

Turska < Türkiye zulum < zulüm

Turtsi < Türkler zurna

242
SONUÇ
S rbistan ve Makedonya’n n tarih boyunca çok kar 4 k din ve etnik
yap s olmu4tur. Bu bölgelere Orta Asya, Ege Uygarl , Kuzey ve Bat
Avrupa’dan de i4ik kavimler göç etmi4, zamanla bu kavimlerin büyük
bir ço unlu u erimi4tir.

M.S. IV. yüzy ldan itibaren bölgeye Orta Asya’dan Hun, Avar, Bul-
gar, Peçenek ve Kuman Türkleri yerle4mi4tir. Günümüze kadar yük-
sek medeniyete sahip bu Türk kavimlerinden de i4ik alanlarda izler
kalm 4t r. <zler en çok S rp ve Makedon topraklar ndaki mimarîde, yer
ve insan isimlerinde mevcuttur.

S rbistan ve Makedonya XIV. yüzy lda Osmanl Türkleri’nin hakimiyetine girer.


S rbistan 1878 Berlin Kongresine kadar Osmanl hakimiyeti alt nda kal r. Ancak Ber-
lin Kongresi kararlar yla 1878 y l nda Osmanl topraklar ndan ayr l r ve ba ms z bir
S rbistan Devleti kurar. Makedonya ise 1912 y l na kadar Osmanl s n rlar n n içinde
kal r.

Osmanl bu önemli bölgeleri fethettikten sonra XIV. yüzy l n ikinci yar s ndan
itibaren buralara Anadolu’dan getirdi i Türkleri yerle4tirir. Zamanla Türklerin say s
bu bölgelerdeki Slav kökenli milletlerden daha fazla olunca, dolay s yla kültürel alan-
daki hakimiyeti de göre çarpar. Böylece Türklerin kültürel üstünlü ü Slav kökenli
S rp ve Makedonlar n bu kültürden faydalanma ve etkinlenmelerini sa lar. Etkilen-
menin ba4 nda bir prestij dili olan Türk dili gelir. S rp ve Makedonlar Türkçeyi ö -
renmeye ba4lar ve böylece Türkçe arac l yla dillerine, edebiyatlar na, sanatlar na,
kültürlerine ve sosyal hayatlar n n her alan na günümüze kadar devam edecek Türk
etkileri intikal eder. Yüzy llar boyu iç içe veya yan yana ya4ayan Türklerle S rp ve Ma-
kedonlar, Türkler’in ve Osmanl <daresinin ho4görüsünden yararlanarak edebiyatla-
r n ya4atmay ba4ard lar. Ancak ne yaz k ki günümüz ça da4 S rp ve Makedon edebi-
yat nda ve konumuz olan romanlarda yazarlar, edebiyat sanat n hep Osmanl idaresi
ve Türklere kar4 kulland lar. Eserlerin büyük ço unlu unun, özellikle Makedon ro-
manlar n n estetik gayeden uzak olmas , Türk dü4manl n art rmak için yaz lmas n-
dand r.

Eserde i4lenilen ve genellikle Osmanl dönemini anlatan Makedon romanlar -


n n tamam nda, yazarlar n amac Makedon halk n n millî 4uurunu ve
Türkler’e kar4 nefret duygular n uyand rmakt r. Propaganda amac y-
la

243
yaz ld klar için de bu eserlerde estetik gaye gözetilmemi4tir. Bunlar,
sanat de eri olmayan, gerek konu ve gerekse tipler aç s ndan iyi i4-
lenmemi4 eserlerdir. Eserdeki ki4iler karakter olma niteli i ta4 maz-
lar. Onlar, düz tiplerdir ve iyi i4lenmemi4lerdir. <nand r c l ktan uzak
olan bu tipler sadece Türk dü4man yönleriyle ele al n rlar. Eserlerin
dil bak m ndan iyi i4lendikleri de söylenemez. Kelime hazinesi dard r.
Eserlerde Makedon yazarlar n n kulland klar çok say da Türkçe ke-
lime, atasözü, deyim, âdet vb. Türk motifleri vard r.

<vo Andriç’le, Radovan Samarciç’in eserlerinden de görüldü ü gibi konu Osman-


l lar ve onlar n yapt klar kötülülüklerdir. Ancak S rp romanlar gerek konu, gerekse
karakter ve tipler aç s ndan iyi i4lenmi4 eserlerdir. Özellikle Andriç’in kötü Türkleri,
karakter yapma yolundaki kabiliyeti ve ba4ar s sonucu Drina Köprüsü ve Travnik
Kroni i romanlar yla, Nobel ödülü sahibi oldu u bilinir. Andriç ele ald m z roman-
lar nda Bosna’y i4ler. En çok Bosna insanlar n ve dinlerini anlat rken onlar n geç-
mi4lerine döner. Böylece farkl insan huzursuzluklar ve dramlar n çok ba4ar l re-
simlerle sunmaktan geri kalmaz. Andriç, Bosna geçmi4inin ressam ve oradaki insan
kaderinin etkileyici yorumcusudur.

Onun romanlar nda Bosna geni4 bir zaman aç s ndan, XV.–XX. yüzy la kadar de-
erlendirilir. Andriç tüm toplumsal tabakalar gösterirken özellikle toplumsal haks z-
l k veya kaderleri gere i ezilmi4 insanlara anlay 4 gösterir. Bosna bu romanlarda din-
ler, s n flar ve kültürlerin y 4 m bölgesidir. Kendi içinde s n fsal, dinsel veya etnik
sebeplerden dolay nefretin hüküm sürdü ü bir yerdir.

Romanlarda sürekli Asyal -Do ulu olduklar vurgulanan Türklerin Balkanlara


macera pe4inden geldikleri anlat l rken, onlar n etkisiyle <slâm kabul eden Slavlar n,
Do u kültürü içinde kimliklerini kaybettikleri de vurgulan r.

Bunlar n yan nda Andriç Katolik ve Ortodoks dünyas n da verir. Onlar n yabac
Türklere tepkilerini anlat rken, Katoliklerin manast r ve rahiplere ne denli ba l ol-
duklar n da i4ler. S rplar n ise maneviyat zenginli inden yoksun, ilkel, Türkler tara-
f ndan geri b rak lm 4, fakat mücadeleci ve sürekli isyanc yönlerini vurgular.

Böyle karma4 k ortam ve psikolojik-ahlâki bozukluklar anlat rken


Andriç,
öncelikle bu ortam n psikolojisi ile ilgilenir. Karakterlerinin ço u
kendi içlerinde ya4ad klar yo un bir karanl kta kaybolurlar. Bunlar n
hepsi bilmedikleri sebeplerden dolay bir çe4it kader cezas na çarpt -
r lm 4 gibidirler.

244
Duygu yo unlu u, koyu psikolojiler Andriç kahramanlar n n ya4ad k-
lar 4ahsî mutsuzluklar n en a r türleridir.

Ele al nan romanlarda Türkler, Do ulu, dolay s yla gerici, ilkel,


bask c , adaletsiz ve genellikle Türk olmayan herkese kar4 kin duyan
insanlard r.

<vo Andriç’in Müslümanlar aras nda do up büyümesi ve onlar n gerçek kültür


zenginli ini yak ndan tan mas na ra men eserlerinde Türkleri bu denli ilkel göster-
mesindeki neden sadece Türk ve Müslümanlara duydu u olumsuz duygular yla aç k-
lanabilir. Bazen iki veya üç cümleyle geçi4tirme e çal 4t Osmanl adaletini anlatma
veya araya iyi örnek olu4turabilecek Türk tiplerini eklemesiyle subjektiv bak 4 aç s na
bir nebze objektiflik getirir.

<lginçtir, fakat eserlerinde sürekli a4a lad ve ilkelli ini vurgulad Osmanl ve
<slâm dininden özel hayat nda etkilendi i çok az bilinse de bir gerçektir. Yanl zl çok
seven Andriç bir f rsatta <slâmda huzur buldu unu söyler: “Bak n tüm tekke, medre-
se, câmi ve <slâm dünyas na ait her4eyde bitmeyen sessizli i bir dinleyin. Bu, bir tür
so uk ve güzel bir sessizliktir ki siz onun görünmeyen duvar na yaslanabilirsiniz.
Müslüman dünyas bana hayatta önemli bir rehber olan sessizli i ö retti”407.

Yine Yosip Broz Tito ile görü4tü ü bir f rsatta Osmanl konusundaki bir konu4-
mas nda Osmanl Ordusu’nda her rktan olanlar n ilerleme 4ans n n oldu unu anla-
t r: “Türkiye’de, <slâmiyeti kabul etmek mecburiymi4. Müslümanl a geçince, basba-
ya bir insan, hattâ bir köle bile, Türk Ordusu’nda mare4al olabilirmi4. Bilmem bu
imkânlar ba4ka nerde vard ? Bu bak m ndan bugün bile birçok memlekette s ralama
ve engellemeler var. Türk Devletinde Arnavut, Macar, S rp, H rvat ve Karada kökenli
olan büyük sadrazamlar vard . Bat da ise böyle yüksek bir mevkiye sadece soylular
gelebilir....”408

Özel ya4am nda Osmanl ve <slâmiyet hakk nda baz olumlu dü4üncelere sahip
olan Andriç ne yaz k ki eserlerinde bu dü4üncelerinin tam tersini sunmu4tur.

S rp romanlar kurgu aç s ndan çok iyi i4lenmekle beraber, dilde


Türkçe’den de yararlan lm 4t r. Kullan lan deyim, atasözü ve özellikle
Türkçe kelimeler hem S rp hem de Makedon yazarlar n vazgeçeme-
dikleri bir unsurdur.

407. M. RizviR, Op. cit., 679.


408. Fahri Kaya, Tito ile Andriç Aras nda Türkler’le <lgili Bir Konu4ma. –Sesler (Üsküp). Y l:
XXIV (1988). Say : 222/83–85.

245
Eserlerde de görüldü ü gibi yüzy llar boyunca S rbistan ve Make-
donya’da ya4ayan Osmanl ve kültürü maalesef edebiyatlar na hep
olumsuzluklar yla yans m 4t r.

Kar4 la4t rmal çal 4ma incelemesi olan “Makedon ve S rp Roman-


lar nda Türkler ve Türk <zleri” konulu eserin amac yüzy llarca S rp ve
Makedon topraklar nda kalan Osmanl ve kültürünün nas l bir etki
b rakt ve kültürel al 4veri4in seviyesini tespit etmektir. Ancak elde
edilen neticelerden de görüldü ü gibi bu kültürel al 4veri4in farkl din
ve milliyetler zenginli i ile bilinen Bosna ve Makedonya’da çok ba4ar -
l olmad ya da edebî eserlerde sadece olumsuz yönleriyle yans d
söylenebilir.

Belgrad (1788)

246
B BL YOGRAFYA

+ +HC@ c ] , . , D ( 1980
+<%ICd C , D % . ,- ( 1962
ANDR<a <vo, Na Drini 3uprija. Beograd, Prosveta
1981
ANDR<a <., Omer–paša Latas. Sabrana djela.
Knjiga 16. Sarajevo 1976
+<%ICK C , . , 1981
ANDR<a <., Travni3ka hronika. Drugo izdanje. Zag-
reb 1967
BALJ<a , Muslimani u književnom djelu 0ve
Andri:a. Bosna u egzilu 1945-1992. blanci,
rasprave, razgovori. Zagreb, Preporod 1945
e?%+<e CK % , . ,
1980
ef-e CK %. . 1957
ef-e -C &. ,
DC>-e CK ( ,
&+I%@'e ? , . 1972
> C CK , ( ( jy oc(o e c = . , B
. 1966
bELEB<JA Evlija, Putopis. Odlomci o jugoslovenskim zemljama.
T.I. Preveo, uvod i komentar napisao Hazim Ša-
banoviR. Sarajevo, Svjetlost 1957
bELEB<JA E., Putopis. Odlomci o jugoslovenskim zemljama.
T.II. Preveo, uvod i komentar napisao Hazim Ša-
banoviR. Sarajevo, Svjetlost 1957
KeIK@ CK &.I., . T.I. 1930
%Ih?e +> D , . , 1970
@'@Be CK ?( , ! . ?(
, ( ) 1925
JC'C e CK D. ., " # !
XIX . , ?BM 1957
GRÖNBECH K. Kuman Lehçesi Sözlük Dizini. Çeviren: Ke-
mal Aytaç. Ankara, Kültür Bakanl Yay nlar
1992

247
HAMZA Melahat, Makedon Dram Eserlerinde Türk
0zleri ve Türkler. Ankara, Kültür
Bakanl Yay nlar 1998
HAMZAOjLU Yusuf, Balkan Türklü ü. Ara4t rmalar,
<ncelemeler. Makedonya, S rb stan, H r-
vatistan. Cilt: 1. Ankara, T.C. Kültür
Bakanl Yay nlar 2000
C &eIC +
( . T. II. , 1960
-+I+HCK,
L , $ % & . ,
1960
-+TAHCK H., ? pa#a poy&a a c ap x oc o a
a a y ay p% j , Ma e o j 1p oj 2op .
1961
KLA<a Bratoljub, Veliki rje3nik stranih rije3i, izraza i
kratica. Zagreb, Zora 1966
-eY_Ç B. Stara gradska i seoska arhitektura u Srbiji.
Beograd Prosveta 1940
-PEfEBGAKOBCK X., Ha{i bezisteni na{e starine.
1954
KUUN Count G., With the Prolegomena to the Codex
Cumanicus by Louis Ligeti. Budapest 1981
M<LLER William, The Ottoman Empire and its Successors
(1810–1927) S.I. Frank Cass and Co., Ltd., 1966
MRKŠ<a Borislav, Drveni Osmijesi. Eseji iz povijesti i teorije lut-
karstva. Zagreb 1975
<C-CK G., 3 4 . 1958.
ÖGEL Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giri!. Cilt II. Ankara,
T.C. Kültür Bakanl Yay nlar 1991
PAVLET<a Vlatko, 100 djela književnosti jugoslavenskih
naroda. Zagreb, Nakladnji zavod Matice hrvat-
ske 1980
+ 'e CK % = , Ctapa cppcka .- .<
.D ) 1966
+ 'eBCKI Jovan, Gemixiite. Tetovo, Polog 1980
PECO Asim‚ Turcizmi y Vukovim re~nicima. Beograd‚ Vuk
Karaxi} 1987

248
PEEZ K., Putopis kroz Bosnu, Srbiju i Rumeli-
ju. Sarajevo 1950
PERUNI^I] Branko, Naseqe i grad Smederevo. 1970
PETROVI] S. Mihajlo‚ Beograd pre sto godina.
Beograd‚ Grafi~ki zavod “Narod-
na misao” A.D. 1930
POPOV Stale‚ Kale{ Anga. Vtoro izdanie.
Skopje‚ Kultura 1965
POPOV S.‚ Tole–Pa{a. T.I. Skopje‚Na{a kniga 1976
POPOVI] Du{an‚ Turske i druge isto~wa~ke re~i u na{em
jeziku. Beograd 1984
R<ZV<a Muhsin, Bosanski Muslimani u Andri:evu svijetu.
Sarajevo, N<P “Ljiljan” 1996
+D+IHCK I , 5 ‚ Beograd‚ Srpska
kwi`evna zadruga 1976
SKERLI] Jovan‚ Pisci i kwige. Kw. I.Beograd‚ Prosveta
1956
SKOK Petar, Etimologijski rjeçnik hrvatskoga ili
srpskoga jezika. Knjiga prva. Zagreb, JAZU
1971
SKOK P., Prilozi prouçavanja turcizma u srpskohr-
vatskom jeziku. Praha 1937
D+de -C , @i . , %
1993
SMILEVSKI Vele‚ Aspekti na makedonskata literatura
1945-1985. Skopje‚Kultura 1978
STALEV Georgi‚ Pregled na makedonskata literatura od
XIX vek. Skopje‚Kultura 1963
STALEV G.‚ Izbrani stranici od makedonskata
literatura. Skopje‚ Na{a kniga 1979
STEFANOVI] Dragutin,
&+<C + G@ CK
, Pregled jugoslovenske kwi`evnosti. Kw.
IV. Drugo izdawe. Beograd 1962
STUPAC, M.H.,
HADŽIJAHIa, M., Pri3a i stvarnost oko 0ve Andri3a,
prvog jugoslovenskog mobelovca.
Sarajevo 1962

249
Š<Š<a Ferdo, Pregled povijesti hrvatskog naroda.
Zagreb, Matica hrvatske 1962
Š<Š<a F., Pregled pivijesti hrvatskog naroda.
Zagreb, Matica Hrvatska 1962
ŠKALJ<a Abdulah, Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku.
Sarajeevo 1973
TANASKOVI] Darko‚ Leksikologija. Svi Vukovi
turcizmi. Beograd 1988
TKALb<a V., Selja3ko 3ilimarstvo u Jugoslaviji. Zagreb
1929
&e%eIe -C ? , XIX i XX .
S ,% 1993
VUJI] Joakim‚ Pute{estvije po Serbiji. Prva kwiga.
Beograd 1901
JANDRI] Qubo‚ Sa Ivo Andri}em. Sarajevo 1975
JANEVSKI Slavko‚ Tvrdoglavi. Skopje‚ Makedonska kniga
1990
ZAMOLO-Divna Duriç, Beograd kao orijentalna varo! pod Turci-
ma 1521-1867.Beograd,Muzej grada Beograda
1977
B%I+ -e CK C., % .
1956
B%I+ -e -C > , 7 grad. Skopje‚ Na{a kniga
1987

Dergiler:
ergiler:

1. Bosanski pogledi (London), 1962


2. ? ( ), 1958
3. Istorija (Skopje), 1973
4. ' ( ), 1980
5. Sesler (Üsküp), 1988
6. (Skopje), 1958

Ansi
nsikloped
klopediiler:
ler:

1. Stara srpska kwi`evnost.Kw.II. Novi Sad‚Matica srpska 1966


2. Makedonskoto sovremeno litepatypno tvope{tvo. Prosveta 1972
3. Enciklopedija Jugoslavije. T.8. Zagreb, Jugoslavenski leksikografski
zavod MCMLXXI

250
251

You might also like