Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 74

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI
SUALTI ARKEOLOJİSİ BİLİM DALI

ANTİK KARTACA LİMANI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. AHMET ADİL TIRPAN

HAZIRLAYAN

COŞKUN BİLGİ

KONYA 2006

1
ÖNSÖZ

Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı’na ilk başladığım zamanlarda, Arkeolog ve profesyonel
bir dalgıç olarak çalışma alanımın tamamen batık gemilerden ibaret olabileceğini
düşünmekteydim. O döneme kadar Sualtı Arkeoloji çalışmaları özellikle kıyılarımızda bulunan
batıklarda yürütülmekte ve kaynaklarda da bu çalışmalar bilim dalımızın çerçevelerini
oluşturmaktaydı. Her ne kadar o dönemlerde bahsi geçen yakın örnekleri olmasa da ileride
olabilecek çalışmalar arasında batık kentlerin de olduğunu teorik olarak biliyorduk.

Fakat sualtında hemen akla gelmeyen ama bilim dalımız için yadsınamaz bir öneme sahip
olan limanlar araştırmalarımızın en önemli parçalarını oluşturmaktaydı. Öyle ki bir batık gemi
incelemesinde dahi onun hangi limanlardan gelip nerelere gidebileceği, hangi ticari veya askeri
metaları hangi limandan yüklediği gibi bilgiler çalışmaları aydınlatan ve eksik parçaları
tamamlayan birer ipuçlarıdır.

Arkeoloji Bilimi’nin derin konuları arasında küçük ama önemli bir yer tutan liman
mimarisinin araştırılması için pek çok farklı yöntem vardır. Bilinen bütün antik limanların
kıyaslamalı incelemesi güzel fakat geniş bir konu olacaktı. Bunun dışında bir liman ele alınıp,
sosyo-ekonomik boyutları ve tarih sahnesinde oynadığı rollerle değerlendirmek bu bilgiler
ışığında diğer antik limanlar hakkında yorumlar yapmak da dikkate değer bir çalışmadır.

Tarih sahnesinde yüzyıllar boyunca faaliyet göstermiş köklü bir medeniyetin parçası olan
Kartacalılar Akdeniz’e hâkim ve denizci bir toplumdu. Gerek denizci kimliği gerekse geniş
bölgelere yayılmış kolonileri sayesinde diğer medeniyetlerle kültürel etkileşim halindeydi. Bu
sebeplerle Kartaca limanının incelenerek, bu liman ışığında antik limanların genel
değerlendirmesi yapılmıştır.

Tez konusu olarak çalıştığım Kartaca Limanı sadece Kuzey Afrika’da bir liman olarak
değil Antik Çağ’a yön vermiş bir medeniyetin dünyaya açılma noktası olarak
değerlendirilmelidir. Döneminin siyasi ve ekonomik otoritelerinden biri olarak bu medeniyetin
diğer Akdeniz Medeniyetlerini etkilememesi mümkün değildir.

Bu nedenlerdendir ki Fenikeli liman mimarisi ile Anadolu liman mimarisi de etkileşim


halindeydi. Bu çalışma Anadolu limanlarında yapılacak ileriki araştırmalar için de bir kaynak
niteliği taşıyacak ve Anadolu limanlarının mukayesesi sırasında bu limanın özellikleri mutlaka
incelenecektir.

2
Kartaca limanı konusunu seçerken gerekli cesareti bana veren hocalarım Sayın Prof. Dr.
Ahmet Adil Tırpan’a ve Prof. Dr. Mustafa Şahin’e teşekkürlerimi bir borç bilirim. Liman
mimarisi hakkında kaynakça oluşturmamda yardımlarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. İ. Hakan
Mert’e de teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca çalışmalarım boyunca maddi manevi desteklerini
benden esirgemeyen arkadaşlarım Arkeolog Oktay Dumankaya, Serkan Gündüz, Mehmet Aktaş
ve özellikle çizimleriyle sağladığı büyük yardımlarından dolayı da Murat Sonkür’e buradan
teşekkür ediyorum.

KONYA 2006

3
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
1. GİRİŞ………………………………………………………………………………………. 2
1.1. Konunun Tanımı ve Önemi…………………………………………………………… 2
1.2. Metodu ve Amacı………………………………………………………………………. 3
1.3. Araştırma Tarihi……………………………………………………………………….. 3
2. BÖLGENİN COĞRAFİK VE TOPOGRAFİK YAPISI……………………………….... 7
3. KARTACA DEVLET YAPISI ……………………………………………………………. 8
3.1. Din…………………………………………………………………………………….. ... 9
3.1.1. Baal ve Tanit………………………………………………………………………….. 9
3.1.2. Kurban Yerleri………………………………………………………………………..10
3.2. Ticaret…………………………………………………………………………………. ..12
3.3. Askeri Yapısı…………………………………………………………………………….13
4. KARTACA TARİHİ………………………………………………………………………. 15
4.1. I. Sicilya Savaşı………………………………………………………………………….17
4.2. II. Sicilya Savaşı………………………………………………………………………....18
4.3. III. Sicilya Savaşı………………………………………………………………………...19
4.4. Messena ve Mamertinler Krizi…………………………………………………………19
4.5. I. Kartaca Savaşı……………………………………………………………………….. 20
4.6. II. Kartaca Savaşı……………………………………………………………………… 20
4.7. III. Kartaca Savaşı…………………………………………………………………….. .24
4.8. Kartaca Tarihinin Kronolojisi………………………………………………………… 25
5. MİTOLOJİ…………………………………………………………………………………..28
6. ANTİK LİMAN YAPILARI………………………………………………………………..30
7. KARTACA LİMANI………………………………………………………………………..33
7.1. Askeri Liman ………………………………………………………………………… . .33
7.2. Ticari Liman……………………………………………………………………………. 35
8. SONUÇ …………………………………………………………………………………….. 37
9.KISALTMALAR ve BİBLİYOGRAFYA…………………………………………………..39
10. LEVHALARIN LİSTESİ…………………………………………………………………. 46
11. LEVHALAR………………………………………………………………………………. 49
11.1. Fotoğraflar…………………………………………………………………………… 46
11.2. Çizimler……………………………………………………………………………….. 58
11.3. Resimler……………………………………………………………………………... 64
11.4. Haritalar……………………………………………………………………………… 70
4
1. GİRİŞ

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi


Antik limanların en dikkat çekenlerinden biri “Kartaca Limanıdır”. Bilinen diğer pek çok
antik limanda karşımıza çıkmayan özellikleri barındırması ilgi çekiciliğini daha da artırmaktadır.
Kartaca, Afrika Kıtası’nın Kuzey’inde yer almasına karşın Antik Çağ’ın ticaret ve siyaset
merkezi olan Akdeniz havzasına yeterince hâkimdi. Tüccar bir toplum olan Kartacalılar fikir
yapılarını mimarilerine de yansıtmış, askeri liman ile ticari limanı birbirlerinden ayırmışlardır.
Böylece iki limanlı bir kent halini almışlardır.
Kent limanlarının ilgi çeken diğer bir özelliği anakarayı kazmak suretiyle yüz binlerce
metre küp hafriyat çıkararak oluşturmuş olmalarıdır1. Doğanın kendini tamir etme özelliğinden
olsa gerek, bugün Medjerda nehri alüvyonlarıyla burası dolmaya devam etmektedir. Her fırsatta
bahsedildiği üzere Kartacalılar limanlarını deniz içine değil, karayı oyarak yapmışlardır. Gerçek
anlamıyla liman tanımı da böyledir; gemilerin korunacağı, ticari metâların yüklenip
boşaltılabileceği ve deniz ile kentin bağlarını sağlayıcı, iskele, gümrük, depo gibi mimarilerin
bulunduğu kompleks yapıdır. Kartaca’nın güneyinde Mahdia, Sicilya’da Motya ve Mahdia’nın
yakınındaki Monastır limanları güzel birer antik liman örneğidir2. Bu üçü ve Kartaca Limanları o
dönemin bilinen yegâne limanlarıdır. Fenike kolonisi Kartaca’nın kurucularının geldiği Kent
olan Tyre’nin, kendi savunmasının iç tarafında ve kentin hemen yanında kapalı bir limanı vardı3.
Liman inşası geleneğinde, gemilerin yükleme ve boşaltma için girecekleri limanları ve transit
trafiğini sağlamak için büyük havzaların Nil kıyılarında kazılarak oluşturulması benzer
tekniklerinde uygulandığını bize gösterir.
Ayrıca bu limanların sahil şeridi boyunca sur duvarlarıyla korunması ve liman girişlerinin
de zincirlerle kapatılıyor olması, savunmaya verdikleri önemi ortaya koymaktadır.

1
Warmington, 1960, s.117.
2
Blackman, 1982, 104.
3
Bakınız: Çizim 8.
5
1.2. Metodu ve Amacı

Deniz kültürüyle yakından ilişkili olan Fenikelilerin en bilinen kentlerinden olan


Kartaca’nın limanlarını incelemek, bizlere İ.Ö. 3. ve 2. yüzyıl liman kültürü hakkında önemli
ipuçları verecektir.
Kartaca limanına ait günümüz hava fotoğraflarının incelenmesi, bu güne kadar yapılan
araştırmalar sonucu ortaya atılan fikirlerle oluşturulan çizim ve maketlerin eleştirilmesi ve
gerçeğe en yakın sonucun bulunması için gerekli yöntem izlenecektir.
Özellikle 19. yy’da İngiliz ve Amerikan Arkeologların yaptığı kazılar4 ışığında liman
yapısını ele almak bu limanın diğer yakın bölge limanları ile olan ilişki ve benzerliklerinin
araştırılması amaçlanmaktadır.

1.3. Araştırma Tarihi

1820 yılında Tunus’un Danimarkalı konsolosu General Tuxen Falbe tarafından çizilen
Kartaca haritası arkeolojik keşif için önemli bir faktördü. Onun bu çalışması 1833 yılında
Paris’te “Recherches sur l’emplacement de Carthage” adıyla yayımlandı5.
Bir diğer öncü, Hollandalı mühendis Jean Emile Humbert’tir. Humbert 19. yy ın başında
Antik Kartaca’ya ait ilk materyali bulmuştur. Bu da yazıtlı dört mezartaşlarıydı. Humbert sadece
Kartaca’da değil diğer Kuzey Afrika bölgelerinde de kazılarını sürdürdü.
19. yy ın ikinci yarısında Arkeolojik araştırmalar artırıldı. Byrsa tepesi ilk 1859 yılında
Beule tarafından kazıldı6. İ.Ö. 146’da Kentin yok edildiği katmana ilk olarak buradaki arkeolojik
veriler sayesinde ulaşıldı. Bu tepede kazılar daha sonra 1880 yılında Pele Delattre tarafından
sürdürüldü. Daha sonra White Fathers Kartaca kazı ve araştırmalarına başladı7.
Byrsa tepesindeki kazılara 1920 ve 1930 yıllarında Saumagne ve Lapeyre devam etti. 20.
yy Tophet’in8 keşfini gördü(1921). Byrsa’da, 1947 yılında C. Picard ve 1950 yılında Pere Ferron
ve Pinard kazılarını sürdürdü.

4
Humphrey, 1976, 217.
5
Falbe, 1833, 202.
6
Bakınız: Fotoğraf 18.
7
Lancel, 1979, 17.
8
Tophet: Kartacalılar tarafından yaşları sıfır ile dört arası değişen kendi çocuklarının, dini inanışlarından olsa gerek,
tanrılara kurban edildiği ve gömüldüğü tören alanıdır.
6
1970 yılında İngiliz Arkeolog Henry Hurst denetiminde liman alanının kazısı yapılmış,
Bob York ve David Davidson tarafından bir grup dalgıcın dalışları yönetilmiştir9. İngiliz
Arkeologlar sığ ve balçık zeminli suda yoğun ve detaylı araştırmaları yönetmişlerdir10.
1972 yılında Tunus Devleti ve UNESCO tarafından “Campagne Internationale de
Sauvegarde de Carthage” projesi başlatıldı11. Bu projeyle Kartacanın Roma ve Bizans
kalıntılarının araştırması, Punik restorasyonu, kazı ve konservasyonu amaçlanıyordu. Avrupa,
Kuzey Amerika ve Tunus’tan oluşan büyük bir kazı ekibi, “Tunus Ulusal Arkeoloji ve Sanat
Enstitüsü” direktörlüğünde 1973 – 1979 yılları arasında büyük bir alanı kazmışlardır. Bu
dönemde Kartaca’nın limanları da kazılmıştır.
Ayrıca üniversite heyetlerince yürütülen kazılar ve konuyla ilgili yapılan yayınların
kataloğu şöyledir;

I. Ghent Üniversitesi Kazıları:

LICHTENBERG, L., “Fascinerende zoektocht naar oudste sporen van Carthago”,


Archeologie Magazine, Sayı: 10 (Oktober / November) 2002, s.35-43.

DOCTER, R. F., CHELBİ F., TELMİNİ B.M., with contributions of BECHTOLD B.,
KOENS H., SCHMİDT K., VAN NEER W., “Carthage Bir Massouda: Preliminary report on the
first bilateral excavations of Ghent University and the Institut National du Patrimoine” 2002–
2003,

DOCTER, R. F., CHELBİ F., TELMİNİ B.M., “Découverte d’une nécropole du huitième
siècle av. J.-C. à Carthage Bir Massouda. Rapport préliminaire sur les fouilles de l’Institut
National du Patrimoine (Tunis) et l’Université de Gand”, CEDAC Carthage 22, 2003 - 2004.

9
Flemming, 1980, 170-171.
10
Bakınız: Fotoğraf 16.
11
Wells, 1977, 15, 23.

7
II. Amsterdam Üniversitesi Kazıları:

QUATTROCCHI G., DIONE Dove, “Archeo. Attualità del passato” 16, 7, 2000, s. 14–15.

DOCTER R.F., “Carthago: opgravingen van de Universiteit van Amsterdam in 2000 en


2001, TMA. Tijdschrift voor Mediterrane Archeologie” Sayı: 26, 2001, s. 43–49.

DOCTER R.F., “Carthage Bir Massouda: excavations by the Universiteit van Amsterdam
(UvA) in 2000 and 2001”, CEDAC Carthage 21, 2004, s. 29-34.

DOCTER R.F.,” Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society”, (2002-
2003), s. 34 – 35.

DOCTER R.F.,” Carthage The excavations at the Bir Massouda site 2 Volume I (ARGU.
Archaeological Reports Ghent University 4)”, 2003.

DOCTER R.F., “The topography of archaic Carthage Preliminary results of recent


excavations and some prospects”, TALANTA, 2004.

III. Hamburg Üniversitesi Kazıları:

NIEMEYER H.G, DOCTER R.F., “Die Grabung unter dem Decumanus Maximus von
Karthago”, Vorbericht über die Kampagnen, 1986-1991,

DOCTER R.F.,” Mitteilungen des Deutschen Archäologischen Instituts Römische


Abteilung” Sayı: 100, 1993, s. 201-244.

DOCTER R.F., KOENS H., “Karthago: opgravingen in een Phoenicische stad” PROFIEL.
Archeologisch Contactorgaan Sayı: 6, 1994, s. 16-27.

DOCTER R.F.,” Karthago: de Phoenicische stad onder het Romeinse Carthago”, Phoenix,
Sayı: 41, 1995, s. 43-57.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., “Die Grabung unter dem Decumanus Maximus von
Karthago. Zweiter Vorbericht, Mitteilungen des Deutschen Archäologischen Instituts Römische
Abteilung” Sayı: 102, 1995, s. 475–502.

8
DOCTER R.F., NIEMEYER H.G., “Pithekoussai: The Carthaginian Connection. On the
archaeological evidence of Euboeo-Phoenician partnership in the 8th and 7th centuries B.C.”,
Dipartimento di studi del mondo classico e del Mediterraneo antico, Sayı: 1 (1994) [1995], s.
101–115.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., SCHMİDT K., Karthago. Die alte Handelsmetropole
am Mittelmeer. Eine archäologische Grabung, Hamburg, 1996.

NIEMEYER H.G., RINDELAUB A., SCHMİDT K., “Les fouilles de l’Université de


Hambourg au-dessous du Decumanus Maximus à Carthage”, CEDAC Carthage, Sayı:15, 1996,
s. 44-52.

DOCTER R.F, “Een goddelijk knietje: het Romeinse Carthago blootgelegd”, Hermeneus
70,1, 1998, s. 18–26.

NIEMEYER H.G, “Excavación bajo el Decumanus Maximus de Cartago durante los años
1986–1995: informe preliminar, in: M. Vegas (ed.) Cartago fenicio-púnica. Las excavaciones
alemanas en Cartago 1975–1997” (Quadernos de Arqueología Mediterranea 4), 2002, s. 47–109.

NIEMEYER H.G., DOCTER R.F., SCHMİDT K., BECHTOLD B. ET ALII, “Karthago.


Die Hamburger Grabung unter dem Decumanus Maximus” ,Hamburger Forschungen zur
Archäologie 2, 2002.

9
2. BÖLGENİN COGRAFİK VE TOPOGRAFİK YAPISI

Kartaca Antik Kenti, bugün Tunus sınırları içerisinde yer almaktadır. Bir Kuzey Afrika
Ülkesi olan Tunus, 36o55’ Kuzey Paralelleri ve 10o10’ Doğu Meridyenleri arasında yer alır. Sınır
komşuları olarak, Batısında Cezayir Doğusunda Libya ve Kuzeyinde Akdeniz ile çevrelenmiştir.

Toplam yüzölçümü 163,610 km2’dir. Bunun 155,360 km² sini kara, 8,250 km² sini de su
oluşturur.

Toplam sınır uzunluğu1,424 km olup, 965 km Cezayir, 459 km Libya sınırını olşturur.

Toplam kıyı çizgisi ise 1,148 km’dir.

Kıta sahanlığı 24 deniz milidir.

Ülkenin kuzey bölgelerinde kışlar ılıman ve yağışlı, yazları ise kuraktır. Güney bölgeleri
ise çöllerle kaplıdır.

En alçak bölgesi -17 m ile Shatt al Gharsah, en yüksek noktası ise 1,544 m ile Jabal ash
Shanabi’dir.

Doğal kaynakları; petrol, posfat, demir, çinko ve tuz’dur.

10
3. KARTACA DEVLET YAPISI

Kartaca’nın hükümeti oligarşik bir yapıya sahip olmasına karşın Cumhuriyetçi Roma’dan
çok farklı değildi.

Kartaca imparatorluğu iki "kral", bir senato ve bir meclis tarafından yönetiliyordu. Tüm
memuriyetler, içine dâhil olma koşulunu soy değil de zenginliğin belirlediği bir aristokrasinin
elindeydi. Krallar her yıl yeniden seçiliyorlardı. Görevleri daha çok yargıyla ilgiliydi. Senatoyu
denetlerler ve sivil yönetimi de kontrol ederlerdi. Bir kişi için yeniden seçilmenin sınırı yoktu.
Örneğin Hannibal 22 yıl arka arkaya Kral seçilmişti. Bu krallara "shofet" denilmekteydi12.

Kartaca senatosu ise üçyüz kadar asilzadeden oluşuyordu. Otuz kişilik iç konseyin üyeliği
ömür boyuydu. Bu konsey ordu ve donanma komutanlarını seçen, shofetlere destek olan ve
denetleyen asıl yönetim organıydı. Bir shofet aynı zamanda general veya amiral de olabiliyordu,
ancak bunun için konumunun iç konsey tarafından onaylanması gerekiyordu. Seferlerde her
komutanın yanında senatonun bir temsilcisi de bulunurdu.

İlerleyen yıllarda iç konsey "yüzler" adı verilen ve 104 yargıçtan oluşan bir yüksek
mahkeme ile değiştirildi. Bu mahkemenin görevi asayiş ve düzeni sağlamak olduğu kadar üyeleri
askeri komutanlık görevlerini de icra etmek durumundaydılar. Yenilmenin cezası çarmıha
gerilmekti. "yüzler" zamanla tüm senatonun kontrolünü ele geçirdiler ve geceleri gizlice toplanan
yarı-gizli bir kuruma dönüştüler. "yüzler" üyeleri kâğıt üzerinde her yıl yeniden seçiliyordu;
gerçekte ise aynı kişiler sürekli yeniden seçilmekteydi. Böylece imparatorluğun doruğunda
olduğu zaman diliminde, yaklaşık yüz yıl boyunca uygulanan politikalar, özellikle de dış
politika, sabit kaldı.

Kartaca meclisine ise belli bir sınırın üstünde mülk sahibi her Kartacalı katılabiliyordu;
ancak bu meclisin shofetlerin seçimlerini onaylamak haricinde pek az gücü vardı. Senatoyla
meclis arasında neredeyse tüm Kartaca tarihi boyunca süren rekabet ve husumet bu devletin
çöküşünün başlıca nedenlerinden birisi olacaktı.

12
Latince kaynaklarda "suffete" olarak geçmiştir.
11
3.1. Din
Kartaca İlk kurulduğu yüzyıllarda Fenike geleneklerini sürdürmüştür. Fenike’de ise çeşitli
kavimlerle olan sıkı ilişkilerinin sonucu olarak farklı dinlerin etkisi altında kalmışlardır. Ancak
yaşadıkları dinin Mezopotamya inançlarının da etkisiyle şekillenen Asya kökenli bir din olduğu
söylenebilir. Tabiat kuvvetlerini tanrılaştırmış olan bu din, iki temel ruha dayanıyordu: kadın ve
erkek ruh. Kadın ruhu İştar (Aştar) ile bereket tanrıçası Atargatis; erkek ruhu ise yıldırımlar
hâkimi, dağ tepeleri tanrısı Hadad ile İştarın oğlu/sevgilisi Adonis temsil ediyordu. Her Fenike
şehrinin kendine has bir tanrısı olmakla birlikte büyük gök mabudu Baal’in müşterek tanrı
olduğu ve her şekilde değişik adla anıldığı görülür. Dağ tepeleri, nehirler, kutsal ağaçlar tanrıları
simgeler ve yüksek alanlara tapınaklar inşa edilirdi.
Kartaca’nın adı o dönemde bir uygulamasından dolayı kötüye çıkmıştır. Bu uygulama
küçük yaştaki çocukların kurban edilmesiydi. Plutarchos (İ.Ö. 46–110) bu uygulamadan
bahsetmiştir. Ayrıca Tertullian, Orosius ve Diodorus Siculus’da aynı şeyleri söylemişlerdir. Bu
görüşü Livius ve Polybius benimsemez. Fakat Arkeolojik kazılar Plutarchos’un görüşünü
doğrular niteliktedir. İ.Ö. 400 ve 200 lere tarihlenen bir mezarlıkta 20.000 çocuk cesedine
ulaşılmıştır13. Cesetler genelde yeni doğmuş olmakla beraber 2 yaşlarında olanlar ve bundan
biraz daha yaşlı olanlar da vardı. Aileler en genç bireyi kurban vermekteydiler. Kentin refah
durumu ile çocuk kurban etmenin yakın bir ilişkisi bulunuyordu. Kentin ekonomisinin
zayıfladığı ve sıkıntılarının arttığı dönemlerde feda etmeler de artmıştır.
Ölümlerin doğal olabileceği üzerine de tartışmalar yapan bilginler, bu kurbanlar için
törenler yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Fakat Kartacalılar bu kurbanlardan bahsetmemişlerdir.
Yazılı kaynaklar bize Romalılardan ulaşmaktadır. Bu da propaganda olma ihtimalini ortaya
çıkarmaktadır.
Kartaca’nın birçok tanrısı vardı. En üstün Tanrısal çift, Tanit14 ve Menin’dir15. Al
Hammon, Astarte bilinen tanrı ve tanrıçalardan bazılarıdır.
3.1.1. Baal ve Tanit
Kartaca tanrılarının başında gökyüzü tanrısı Baal ile yazıtlarda esrarlı bir biçimde "Baal'ın
yüzü", yani Baal'ın dişi karşıtı ya da "yansıması" olan Tanit bulunurdu. Baal, anayurt Fenike'de
tanınmış bir tanrı ise de, Tanit oralarda bilinmezdi ve İÖ 5. yüzyılda ortaya çıktıktan sonra baş
dişi tanrıçalığı (Batı Sami Bereket Tanrıçası olan) Astarte'nin elinden almıştı.
Baal her nasılsa insanlardan uzak ve ürkütücü bir tanrıydı: Tepelerin ve özellikle dağ
doruklarının tanrısıydı ama aynı zamanda verimli ovaların ve gökyüzünün de tanrısı kabul

13
Brown, 1991, 36.
14
Bakınız: Fotoğraf 13; Tanit betimli bir stel.
15
Bakınız: Fotoğraf 8; Men simgeli stel.
12
edilirdi. Kısacası, bütün evrenin tanrısıydı. Kartaca (neo-Pönik) yazısında TNT, Yunanca'da
Thanneth ya da Thinith olarak yazılan Tanit, her şeyden önce gökyüzünün bir tanrıçasıydı ve
böylece tarımsal refahı sağlayan yağmuru getirirdi. Tanit aynı zamanda Kartaca kentinin de baş
koruyucu tanrısıydı.
3.1.2. Kurban Yerleri
Baal da, Tanit de kurban isterdi ve kurbanlar tophet olarak anılan kutsal açık hava
mekânlarında sunulurdu. Kartaca'daki binlerce tophet yazıtından, kültün ve kurbanların odağının
özellikle Tanit olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık Doğu Cezayir'de bulunan Konstantin'deki
Tophet'teki 800 yazıt çoğunlukla Baal'a adanmıştır.
Tunus'ta Sousse'de, Sardunya'da Sulcis'te (Sant'Antioco), Tharros ve Monte Sirai'de,
Sicilya'da Motya'da kazılıp çıkartılan başka tophet'ler de vardır. Yazıtlarda tophet terimi
kullanılmıyorsa da, bu terim Tevrat'ta, Fenike topraklarında çocukların kurban edildiği yerler
için ("Toffette" olarak) kullanılmaktadır16.
Kartaca'daki tophet 1921'de, eski kentin güneyinde yapay Pön Limanı'nın 50 metre
batısında bulunmuştur. Burası, en az 6000 metre karelik, çevresi duvarla çevrilmiş üstü açık bir
alandı. Yıllar boyunca yapılan kazılarda kısmen yanmış kemiklerle dolu ve her biri, çevresi
çakıltaşı döşenmiş bir çukura gömülü binlerce küp bulunmuştur, ilk başlarda çoğunun yerleri,
yüzeyde küçük bir yontma taş taht ya da üzerinde bir betyl (oval ya da şişe biçimli bir taş,
tanrının simgesi) oyulmuş bir taş blokla (cippus) belirlenmişti.
Ancak İ.Ö. 4. yüzyıldan sonra üzerinde basit bir röliyef ve kimi zaman da kurbanı veren
kişinin adıyla Baal ve Tanit'in adları yazılı uzun bir taş blok yerleştirmek âdet olmuştur. Bu
taşların biçim ve süslemeleri zamanla değişmiş, özellikle de en üste "Tanit simgesi" (bir yatay
çizgi ve daireyle çevrili üçgen) yerleştirilmesi gelenekselleşmişti. Şimdi Tunus'ta Bardo
Müzesi'nde olan bir taşta, kolunun altında bir bebek (herhalde kurban) olan bir rahip
görülmektedir.
Sıklıklarında farklılıklar olmasına rağmen Kartaca tophet'indeki yazıtlar İ.Ö. 8. yüzyıl
ortalarından kentin yıkıldığı İ.Ö. 146 yılına kadar bir süreklilik göstermektedir. Her yıl ortalama
100 küp gömüldüğü hesap edilmektedir ki, bu toplam 60.000 kurban demektir.
Kartaca tophet'inde 1970'li yılların sonunda yapılan kazılar ilk istatistiki rakamları
sağlamıştır. Yanmış kemikler hem insanlara hem hayvanlara aittir, ancak beklentilerin aksine
hayvan kurbanlarına kıyasla insan kurbanlarının sayısında bir azalma görülmemiştir, ilk
gömülenler arasında hayvan kurbanları toplamın üçte birini oluştururken İ.Ö. 4. yüzyılda bu
rakam on küpte bire düşmüştü: Bu dönemde kurbanların yüzde 90'ı insandı.

16
Kitab-ı Mukaddes, Yeremya 7: 31, II Krallar 23:10.
13
Yine araştırmaların gösterdiğine göre, en eski çağlarda (İ.Ö. 8-6. yüzyıllar) kemikler ölü
doğmuş ya da henüz doğmuş bebeklere aitken, İ.Ö. 4. yüzyıldaki kurbanlar genellikle l ile 3 yaş
arası çocuklardı. Hatta bu dönemden kalma küplerin üçte birinde, bir küpte iki ve kimi zaman üç
çocuğun kemikleri bulunmuştur.
Bu değişikliğin nedenini, hatta neden insanın kurban olarak seçildiğini, yazılı metin
yokluğu yüzünden açıklayabilmek çok güçtür. Yeni doğmuş bebeklerden küçük çocuklara
geçişin askeri ya da ekonomik krizden kaynaklandığını düşünmek mümkünse de, böyle kesin bir
bağlantı hem kanıtlanamaz hem de herhalde pek muhtemel değildir.
En büyük kriz olan, Kartaca'nın İ.Ö. 146 yılında yıkılmasına giden son dönemin tophet
ritüeli, büyük ölçüde Romalılar tarafından daha sonra silindiğinden, doğru bir değerlendirme
yapılması imkânı da yoktur.
Ama gene de çeşitli varsayımlar ileri sürülmüştür. Yazıtlarda kurban adayanların varlıklı
kişiler olduğu görülmektedir. Kartacalı seçkinlerin ilk çocuklarını kurban etmeleri Kitabı
Mukaddes'in, "hasadını ve masaranın akıttığını takdimde geciktirmeyeceksin. Oğullarının ilk
doğanını bana vereceksin"17 emrini akla getirmektedir.
İlk DNA testleri sonunda birkaç vakada cinsiyet tayini yapılabilmişse de, kemiklerin
durumu cinsiyetin belirlenmesine imkân vermemektedir. DNA testleri sonucunda, küplerde
bulunan çocukların aynı aileden olup olmadıkları da belki anlaşılabilir. Bazıları çocukların
kurban edilmesini tıpkı Spartalılar'ın istenmedik çocukları ölmek üzere bir tepeye bırakmaları
gibi, bir tür doğum kontrol yöntemi olarak görmektedirler.
Ancak büyük çocukların kurban edilmesini açıklamak daha güçtür. Bir bebeğin henüz ana
rahmindeyken Tanit'e adandığı ve eğer çocuk ölü doğmuşsa onun yerine ailenin başka bir
çocuğunun kurban edildiği de öne sürülmüştür. Ancak bu uygulama bebek ölüm oranlarının çok
yüksek olduğu varsayımım da beraberinde getirir.
Sabatino Moscati, Yunan ve Roma yazarlarının Yahudi aleyhtarı propagandayı yaydıklarını
ve gerek bebeklerin gerek daha büyük çocukların yakılmadan önce doğal nedenlerle ölmüş
olabileceklerini iddia etmiştir. Ancak böyle bir görüş, eski dünyada "kurban" eylemi konusunda
bildiğimiz her şeyin reddi demektir. Kurban etmek, ölüleri gömmenin alternatif bir yöntemi
değildir, tanrılar nezdinde başarılı olması için kurban edenin (burada ana-babanın) sıkıntı
çekmesi gerekir. Arkeolog Charlotte Roberts, Motya tophet'inden 20 çocuğun kemiklerini
incelemiş ve herhangi bir hastalık belirtisine rastlamamıştır.
Romalılar'ın Kuzey Afrika'yı ele geçirmelerinden sonra Baal ve Tanit kültü pek ince bir
Romanlaştırma cilası altında devam etmiştir: Tanrılara Satürn ve Caelestis adları verilmiş ve

17
Kitab-ı Mukaddes, Çıkış 22: 29
14
bunlara, Hıristiyanlık'ın yayılmaya başlamasına kadar tapılmıştır. Kartaca'daki tophet yeri de
unutulmamıştır.
Orada Roma döneminde Satürn'e ve Caelestis'e tapıldığını gösteren izler vardır. Ancak
Romalılar'ın asla hoşgörüyle karşılamadıkları insan kurban etme uygulaması Kartaca'da da, diğer
yerlerde de İÖ 146 yılında sona ermiş görünmektedir. Ancak bazı yazıtlarda görüldüğü gibi
hayvanın, insan yerine "vekâleten" (vicarius) kurban edildiği unutulmamıştı ve 3. yüzyılda
Hıristiyan Tertullianus'un, kendi gününde bile Afrika'nın bazı yerlerinde insan kurban
etmelerinin devam ettiğini söylediği bilinmektedir.
Sousse ve Konstantin'deki İÖ 146'dan sonra devam ettirilen tophet'lerin modern koşullar
altında yeniden kazılarak yanık kemiklerin incelenmesi, Tertullianus'un haklı olup olmadığını
ortaya çıkaracaktır. Ama o haklı çıkmasa bile, Kartaca'nın yıkılışından yaklaşık dört yüzyıl sonra
bile, Kartaca çocuk kurban etme uygulamasının hâlâ hatırlandığı böylece anlaşılmış olmaktadır.
Rahipler, nüfuz sahibi ailelerden seçiliyordu. Şehir dini seramonileri erken yüzyıllarda
Fenikeli göreneklerden ibaretti. Törenler ritmik dans eşliğinde yapılırdı.
Yükselme çağları olarak bilinen 5. ve 4. yüzyıllardan itibaren Kartaca, Mısır, Yunan,
Etrüsk ve komşu uygarlıkların tanrılarını da benimsemeye başlamıştır.

3.2. Ticaret

Kartaca ticaret anlayışı ile yaşayan Fenikelilerin bir kolonisi olarak kurulmuş bir kentti.
İ.Ö. 6. yüzyıl başında Babil Kralı Nabukadnezar tarafından Tyre Kenti yıkılınca, tüm Fenike
kolonilerinin en büyüğü, en zengini ve en güçlüsü olan Kartaca bağımsızlığını ilan etti. Diğer
büyük Kartaca kolonileri; Leptis Major, Leptis Minor, Hippo Zarytus ve Ardumentum,
duvarlarını yıkıp Kartaca egemenliğine girmeyi kabul etmek durumunda kaldılar. Bir tek,
Kartaca’dan yaklaşık üçyüz yıl kadar önce kurulmuş olan büyük ve güçlü komşu kent Utica
duvarlarını muhafaza etme ve devletin yönetiminde eşit söz sahibi olma hakkını elde etti.

Kartaca erken dönemlerinde Tartessos’la yoğun olarak ticaretini sürdürüyordu. Tartessos


düştüğü zaman Kartaca gemileri İberya yarımadasının Kuzeybatısı’ndan kalay kaynaklarının ilk
merkezi olan Cornwall’a yöneldi. Diğer Kartaca gemileri Afrika kıyılarını takip ederek
Senegal’e altın kaynaklarına ulaştılar. Erken dönemlerde Tyre’nin ticaret yaptığı kentlerle
ticaretini sürdürmüş zamanla bölgesini genişletmiştir.

15
Kartacalı tüccarlar kalay karşılığı ticaret yaptıkları yunan kolonilerine kumaş, seramik ve
bronz işçilikli metaller vermişlerdir. Özellikle Murex adı verilen deniz kabuklarından elde
ettikleri mor boyalar purpur adını almakta ve bu boyalarla hazırlanan kumaşlar yüksek değer
kazanmaktaydı.
Tyre ve Sidon şehirlerinin İspanya ile Sicilya'da kurdukları koloniler Yunan
yayılmacılığıyla karşı karşıya gelince Kartaca'dan yardım istediler. Neticede Sicilya üzerindeki
Yunan gücü durdurulmakla kalmadı, Kartaca hem Sicilya'da, hem de Balear Adaları ile İspanya
kıyısında kendi kolonilerini kurdu. Ardından Sicilya, Sardunya ve Balear Adalarının tamamı
Kartacalılarca fethedildi; Libya ve Cezayir kıyılarında yeni yerleşimler kuruldu. İ.Ö. 520 yılı
civarında Cebelitarık Boğazı’nın ötesine yollanan bir keşif seferi Fas, Moritanya, Senegal, Gine
ve hatta Madeira ile Kanarya adalarında yeni yerleşimler kurdu18. Sürekli büyüyen Kartaca
kentinin nüfus fazlası bu yeni yerleşimlere yollanıyordu. Özellikle Kuzey Afrika kolonilerindeki
nüfusun yerli Afrikalılarla karışması sonucu ortaya libyo-fenikeliler denilen yeni bir ırk çıktı.
İ.Ö. 3. yüzyılın başlarında Kartaca gücünün doruğundaydı. Tüm Batı Akdenizin sahibi, tüm
Akdeniz ticaretinin de lideriydi. Nüfusu bir milyonu geçiyordu. Fakat bu talih dönmek üzereydi.
Çünkü bu güçlenme ve ilerleme Roma’nın menfaatleriyle çakışmaktaydı.

3.3. Askeri Yapısı

Kartaca ordusu ilk başta ağır savaş arabalarınca desteklenen hafif piyade birliklerinden
kurulu tipik bir ortadoğu ordusu görünümündeydi. Ancak Sicilya'da Yunanlılarla yapılan
savaşlar sonucu ağır silahlı ve zırhlı “hoplit” askerleri ile “phalanx” taktiği benimsendi. I.
Kartaca Savaşı’ndan hemen önce ise Xantipphos adlı bir Spartalı paralı asker orduyu Makedon
usulünde yeniden eğitti. Mısır üzerinden gelen bir pers ordusu ile yapılan savaşta Kartacalılar ilk
defa savaş fillerinin gücüne şahit olmuşlardı. Savaş arabaları da yerlerini, o zamanlarda sahra
çölünün güneyinde bile bulunabilen fillere bıraktılar19. Ordunun çekirdeğini böylece Makedon
phalanx'ı düzeninde savaşan libyo-fenikeli piyadeler ile filler oluşturdu. Geri kalan birlikler ise
tamamen paralı askerler tarafından kurulmuştu. Kartacanın zenginliği böylesine çok sayıda paralı
askeri beslemeye yetmekteydi. Özellikle Numidya’nın müthiş hafif süvarileri, Balear
Adaları’ndan gelen sapancılar, Suriyeli okçular ve Keltiber kılıççıları en tutulan paralı askerlerdi.

18
Docter, 1992, 16–17.
19
Gsell, 1918, 282.
16
Kartacanın donanması ise çok büyüktü ve bu denizaşırı imparatorluğun temel direğiydi.
Romalı yazar Appianus sadece Kartaca şehrinin tersanesinde ikiyüz kadırganın birarada
tutulabildiğini söylemektedir (bu iddiası kazılarla da doğrulanmıştır). Kartaca gemileri "dörtlü"
ve "beşli" denilen tipte, üçer sıra kürekli savaş kadırgalarıydı. Donanma mürettebatları tamamen
profesyonel gemicilerden kuruluydu. Kürekçilerinin disiplini ve mahmuzlama taktiğindeki
uzmanlığı kartaca donanmasını tüm batı akdenizin tartışmasız hâkimi yapmıştı.

17
4. KARTACA TARİHİ

Tyre’den gelen Fenikeliler tarafından İ.Ö. yaklaşık olarak 814’te kurulur. İ.Ö. 6. yy’da
Tyre’nin Babil Kralı Nabukadnezar tarafından yıkılmasıyla kaçırılan mallar ve kurtulan insanlar
Kartaca’ya gelmişti. 6. ve 5. yüzyıllarda ticarari gücü artan Kartaca Batı Akdeniz’e hâkim
duruma gelmişti.

Kartaca’nın Fenikeli atalarından gelen tarihlerini kısaca bahsetmek doğru olacaktır. İ.Ö. 12.
yüzyıldan itibaren daha belirgin bir biçimde tarih sahnesine çıkan Fenikelilerin menşei tam
olarak bilinmez. Fakat önce Filistin bölgesindeki yerli halk(Kenaniler) ile buraya göçen ilk Sami
grupların İ.Ö. 1200’den sonra da Ege Göçleriyle gelenlerden bazılarının kaynaşmasıyla oluşan
bir ırk oldukları tahmin edilmektedir. Anlaşılan o ki, ilk başta Filistin’de yaşayan ve kendilerine
Kenaniler denilen bu halkın büyük bir kısmı daha sonra İ.Ö. 2000 başlarında Lübnan Dağları ile
Akdeniz arasındaki dar bölgeye göç ettiler ve Karmel dağları ile Asi Irmağı arasındaki kıyı
şeridine yerleşerek birçok liman şehri kurdular. Böylece yaşadıkları coğrafyaya bağlı kalarak
Kenaniler iki ayrı kola ayrıldılar. Filistinde yaşayan Kenaniler bulundukları iklim ve arazinin de
zorlaması ile ekip biçen ve sürü otlatan bir hayat tarzını benimsediler. Sahildekiler ise gemicilik
ve ticaret yolunu seçtiler. Ancak her iki grup da buralardaki Sami halkla karışarak giderek
Samileştiler. Fenikelilerin kendilerine ne ad verdikleri bilinmiyor. Ama onların da kendilerine
Kenani dedikleri sanılıyor. Kenani İbranice’de “tüccar” manasına gelmektedir. Bu isim özellikle
sahillerde yaşayan Sur, Samariye, Trablus, Azvad, Beritos, Sayda, Akka gibi Fenike liman
kentlerine yakışmaktadır. Deniz kıyısını seçerken Fenikeliler diğer denizaşırı kent devletleriyle
kuracakları ticari ilişkileri düşünmüş olmalıdır. Çünkü III. Binde bölgede gemi kerestesi, kokulu
maddeler ve yağlar satarak Mısır ile büyük bir ticari ilişki kurmuştu.

İ.Ö. 3. yy’ın başlarında Kartaca altın çağını yaşıyordu. Batı Akdenizin tek sahibi, tüm
Akdeniz ticaretinin de lideriydi. Nüfusu bir milyonu geçmekteydi. Lakin yakınlarında bir yerde
kendisini bekleyen bir tehlike vardı;

18
İtalya yarımadasının orta kısımlarında kurulu küçük Roma kenti, Kartaca’nın yaklaşık
olarak yaşıtıydı. Beş yüzyıla yakın süren mücadelenin ardından tüm İtalya'yı egemenliği altına
almış, hızlı gelişen bir güç olarak tarih sahnesine çıkmıştı. Şimdi gözlerini Sicilya'ya çevirmiş
fırsat kollamaktaydı. Beklediği fırsat ise Sicilya’daki Kartaca kolonileri ile Yunan kolonileri
arasında çıkan savaşta, Yunanlıların yardım talebiyle gelmiş olur. Roma'nın niyetlerinden uzun
süredir haberdar ve tedirgin olan Kartaca, bunu görerek İ.Ö. 265 yılında Roma'ya savaş ilan eder.
Böyle başlayan I. Kartaca Savaşı çok çekişmeli bir mücadeleye sahne olmuştur. Kartacalılar
tarihlerinde ilk defa böylesine dinamik ve güçlü bir düşmanla karşı karşıya geliyorlardı. Uzun ve
zorlu muharebelerden sonra Roma galip gelir. İ.Ö. 241 yılında Kartaca barış isteyerek
Sicilya'dan ayrılmak zorunda kalır.

Kartaca bu mağlubiyetten sonra kendini toparlayarak intikam almak istiyordu ancak şahit
olduğu Roma gücüne karşı bir kez daha savaşa girmeyi göze alamadı. Bunun yerine kayıplarını
İber yarımadasının Kuzeyindeki gümüş madenlerine sahip olarak gidermeye niyetlendi. Savaşın
kahramanı olan General Hamilcar Barca ile oğulları Hannibal ve Hasdrubal güçlü bir orduyla
İspanya'ya çıkarma yaptılar. Ancak Romalılar Kartaca’nın yeniden güçlenmesine asla göz
yummayacaklardı. Kartacalıların yolu üzerinde bulunan Saguntum şehri ile ittifak anlaşması
yapan Roma, Kartaca ordusunun Ebro Irmağı'nın Kuzeyine çıkmasını savaş ilanı sayacağını
bildiren bir ültimatom verdi. Yeniden savaş rüzgârları esmeye başlamıştı. İ.Ö.218 yılında
Hannibal hazırlıklarını bitirerek Ebro'nun Kuzeyine bir ordu yolladı. Bunun üzerine Roma
Kartaca’ya savaş ilan etti. Hannibal Roma'yı neredeyse çökertecekken bocalayan Kartacalı
komutan üstünlüğünü kaybetti. Romalılar büyük insan kaynaklarını kullanarak kayıplarını telafi
ettiler, başkentlerini güvene aldılar ve Kuzey Afrika'ya, Konsül Scipio'nun komutasında bir ordu
çıkarttılar.

İ.Ö.202 yılında yapılan Zama muharebesinde Kartacanın direnişi kesin olarak kırıldı.
Zorlandığı barış ile İspanya’daki tüm topraklarını da kaybeden Kartaca, ayrıca bu anlaşma gereği
donanmasını da bir kaç gemi haricinde Romaya vermek zorunda kaldı. Böylece Kartaca eski
gücünü önemli bir ölçüde kaybetmiş oldu.

Kartaca ticaret sayesinde yeniden kendini toparlamaya başlamıştı. Şehirde yenilginin izleri
silinmişti. Bu durum Roma tarafından kaygı ve endişe ile izleniyordu. Romalılar Hannibal'in
kendilerine yaşattığı felaketten öyle etkilenmişlerdi ki, senatoda Kartaca tamamen yok olmadan
asla güvende olamayacaklarına inanan birçok senatör mevcuttu. Bunların en ünlülerinden ve
Origines'in yazarı olan Senatör Marcus Porcius Cato her konuşmasını "Carthago delenda est"
yani "Kartaca yıkılmalıdır!" diyerek bitiriyordu. Hatta bir gün senatoya Kartaca’dan getirttiği
19
incirleri gösterip "Bakın bu güzel incirler Kartaca’dan geliyor. Buraya 3 günde geldiler." diyerek
toparlanmakta olan Kartaca'nın yeniden güçlü bir rakip olarak karşılarına dikileceğini senatoya
anlatmaya çalışmıştır. Cato'nun bu çalışmaları sonuç vermiştir. Roma Kartaca'yı yok etmeye
karar vermişti. Romalılar Kartaca'nın Kuzey Afrika’daki özerk krallıklarını isyana kışkırttılar.
Kartaca'nın artık eski gücünden eser yoktu. Nihayet İ.Ö.149 yılında, Romalıların ittifak
kurdukları Numidya Kralı Kartaca'ya isyan etti. Kartaca'nın silahla karşılık vermesi savaş için
gerekli bahane oldu. Zama zaferinden sonra "Africanus" ünvanını almış olan Scipio'nun öz
torunu, Konsül Scipio Minor'un komutasındaki bir Roma ordusu karadan, bir Roma donanması
da denizden Kartaca'yı ablukaya aldı. İ.Ö. 146 yılında Roma'ya teslim olan Kartaca yüzyıllarca
hatırlanacak bir sonla karşılaştı: Tüm nüfus köle yapıldı, direnenler katledildi. Tüm şehirde
korkunç bir yıkım oldu ve hatta bir şey yetişmesin diye tarlalarına tuz döküldü. Bir zamanların
güçlü Kartaca İmparatorluğu tamamen yok olmuştu.

Kaba hatlarıyla çizmiş olduğumuz Kartaca tarihini belirleyen önemli savaşlarından ayrıca
bahsetmek yerinde olacaktır.

4.1. I. Sicilya Savaşı

Kartaca’nın daha fazla güçlenmesini istemeyen rakipleri ve korsanlar Sirakuza’da güçlü bir
donanma meydana getirdiler. Bu darbe ile üstünlük ve başarı girişimi Akdeniz’i bir çatışma
merkezi haline getirdi.

Kartaca’nın bölgesinde olan Sicilya bu çatışmalara girmedi. İlk günlerde, Yunanlılar ve


Fenikeliler büyük adalarda faaliyetler göstermişlerdi. Sahiller boyunca ticaret postaları ve koloni
kuruyor havası içinde taktiklerini sürdürdüler. Aralarında küçük savaşlar meydana geliyordu.

İ.Ö. 480’de Sirakuza’nın Yunan Tiranı Gelo, Yunan desteklerini geri çekti ve onun
hükümranlığı altındaki adaları birleştirmeyi denedi. Bu yakın tehdit görmezden gelinemezdi ve
Kartaca, General Kamilkar komutasında büyük askeri birlikler kurdu. Bu kuvvetler biraz abartılı
olmakla birlikte geleneksel hesaplara dayalı kurulan bu ordu üç yüz bin askerden oluşuyordu. Bu
ordu o dönemde korkunç bir kuvvetti.

Sicilya yolundayken beklenenin dışında gelişen hava şartlarından dolayı (belki çok sert)
Hamilkar, karşılaşılan olumsuzlukların acısını çekiyordu. Panormus topraklarındaki “Himera
Savaşıyla” Hamilkar, Gelo kuvvetlerince kesin bir yenilgiyle bozguna uğratılır. Savaşın ardından
Kartacalı komutan intihar eder.

20
4.2. II. Sicilya Savaşı

Ağır kayıpların sonunda Kartaca İ.Ö. 410 yılında kendini toparlamıştı. Modern Tunus
sınırları olarak düşünürsek o bölgede fetihlerde bulunuldu, Kuzey Afrika’da yeni koloniler
kuruldu. Mago Barca ile Sahra Çölü’ne, Hanno ile de Kuzey Afrika sahilleri boyunca seferler
düzenlendi.

Buna rağmen Kartaca’nın gümüş ve bakır kaynaklarının büyük bölümünün sağlandığı,


İberyalı Kartaca kolonileri çekilmişlerdi, Hamilkar’ın torunu Hannibal Mago, Sicilya’yı geri
almak için hazırlıklara başladı. İlk seferler Morocco, Senegal ve Atlantik üzerine oldu. İ.Ö. 409
da Hannibal Mago Sicilya’ya sefer düzenler, Selinus ve Himera gibi küçük şehirler alınır. Bu
zaferlerle büyük ganimetler ele geçer.

Fakat baş düşmanı Sirakuza el değmeden kalmıştı. Bunun üzerine İ.Ö. 405’te Hannibal
Mago ikinci kez sefere yürüdü ve adanın tamamını istedi. Fakat Agrigentum kuşatması sırasında
Kartaca’yı yine o kötü talih yakalamıştı ve salgın hastalığa yenik düşmüşlerdi. Hannibal
Mago’da bu hastalığa fazla direnemedi. Halefi Himilco Yunan kuşatmasını kırarak, Gela’nın
kentini ele geçirdi. Sirakuza Tiranı Dionysos ordusu bozguna uğratılır ve salgın hastalıklarla
zayıflayan Kartaca Kuvvetleri, Kartaca’ya dönmeden önce bir barış anlaşması yaparlar.

İ.Ö. 398’de gücünü toplayan Dionysius barış anlaşmasını bozarak Kartaca’nın Motya
kalesini ele geçirir. Himilco bunun üzerine kararlı bir biçimde gider. Sadece Motya’yı geri
almakla kalmayıp Messina’yı da fetheder. Sonunda Sirakuza kuşatma altına alınır. İ.Ö. 397
boyunca süren başarılı kuşatmaya rağmen İ.Ö. 396’da salgın yeniden baş gösterir ve Kartacalı
Kuvvetleri zayıf düşürür.

Sicilya, Kartaca için bir saplantı olmuştu. Sonraki altmış yıl boyunca da çatışmalar bu
yüzden devam edecekti. İ.Ö. 340’a kadar Kartaca, adanın Güneybatısına itilmiş ve huzursuz bir
barış dönemi adada hüküm sürmüştü.

21
4.3. III. Sicilya Savaşı

Sirakuza Tiranı Agathocles İ.Ö. 315’te Messina’yı ele geçirir. İ.Ö. 311’de Kartaca’ya ait
son bölgeleri de işgal edilir. Hanno’nun torunu Hamilkar Kartaca ‘nın tepkisini ortaya koyar ve
başarıyla sonuçlanır. İ.Ö. 310’a kadar neredeyse tüm Sicilya kontrol altına alınır ve Sirakuza
kuşatılır. Umudu azalan Agathocles 14.000 adamıyla gizlice Kartaca’ya karşı atağa geçer. Bu
planıyla başarılı olur. Bu saldırıya hazırlıksız yakalanan Kartaca Sicilya’dan Hamilkar ve
ordusunu geri çağırır. İ.Ö. 307’de Agathocles kaybetmesine karşın, Sicilya Yunan kalesi olarak
ayakta kalmaya devam etmiştir.

4.4. Messana ve Mamertinler Krizi

İtalya birliğini kurmuş olan Roma, şimdi bir batı denizi meselesi karşısında bulunuyor,
Siyasi menfaatleri ve iddiaları da dolayısıyla başka bir yön alıyordu. Böylece bunların, ticari
çıkarları ile çatışması ve anlaşmazlık çıkarması kaçınılmazdı. Ancak şunu söylemek lazımdır ki
bu anlaşmazlık Sicilya’da Messana Boğazı’ndaki karışıklıklar yüzünden erken patlak vermiştir.
Bu da Sicilya’da Sirakuza Tiranı Büyük Agotlokhes’in (İ.Ö. 317-289) ölümünden sonra olan
olaylarla ilgilidir. Agothokles Kartaca’ya karşı kullanmak için Campania’dan20 getirtmiş olduğu
Mamertinleri21 (Mars Adamları) işi bittikten sonra Messana şehri civarına yerleştirmiş bunlarda
sonradan Messana’yı alarak burada Mamertinler Devleti’ni kurmuşlardır. Bu yüzden Sirakuza
Tiranı Hieron(İ.Ö. 268-215) bunlara karşı savaş yapmaktaydı. Bu savaşlara dayanabilmek için
Mamertinler dışardan yardım istemeye karar vermişler ve önce Kartaca’dan gelen bir işgal
ordusu şehre yerleşmiştir. Fakat sonradan Roma’dan yardım istemeye karar verilmiş ve bu iş için
Roma’ya bir heyet gönderilmiştir. Roma senatosu Kartaca’nın boğaz bölgesine yerleşmesinden
korkarak Mamertinlere yardım edilmesine karar vermiştir. Roma filosu Rhegium’dan
Messana’ya asker nakletmiş ve şehir işgal edilerek Kartaca muhafız ordusu dışarı atılmıştır.

Fakat bu hareket I. Kartaca Savaşı’nın doğmasına neden olmuştur. Çünkü aynı sene içinde
(İ.Ö. 264) Kartaca’lılar, Sirakuza Kralı Hieron ile birlikte Messana’daki Romalılara hücum
etmişlerse de geri püskürtülmüşlerdir. Bunun üzerine Hieron, Kartaca’dan ayrılarak Roma ile
ittifak yapmış ve savaşın sonuna kadar onun sadık bir dostu olarak kalmıştır.

20
Orta İtalya’nın Batı’sında verimli arazilere sahip bir ülke.
21
Messana şehrini ele geçiren Campania’lı ücretli askerler.
22
4.5. I. Kartaca Savaşı

Roma Cumhuriyeti’nin Kartaca’nın kontrolündeki Akdeniz ticaretine karşı giriştiği bir


kurtarma hareketidir. Sicilya Adası’ndaki Messina ve Sirakuza kentleri arasındaki bir
anlaşmazlık fırsatından yararlanan Kartaca, İÖ. 264 yılında bu anlaşmazlığa müdahale etmiş ve
Sicilya’da bir askeri üs oluşturmuştu. Sicilya’nın Akdeniz’deki stratejik konumu dikkate
alındığında Roma’nın bu oldubittiye tepki vermekten başka yolu yoktur.

İÖ. 260 yılında Sicilya’ya yönelen bir Roma donanması, Sicilya’daki Kartaca egemenliğine
son veremediyse de Korsika Adası’nı, Akdeniz’deki Roma etki alanına almayı başarmıştır.

İÖ. 256 yılında bir Roma donanması bu kez Afrika kıyılarına bir çıkartma yapmıştır. Her
ne kadar Kartaca, bu tehdit karşısında teslim olmayı kabul etse de Roma’nın dikte etmeye
çalıştığı anlaşma koşullarının ağırlığı karşısında, direnme yolunu seçti. Ertesi yıl, Afrika
Kıtası’ndaki Roma kuvvetlerine, ağır süvarinin ve savaş fillerinin desteğinde saldıran Kartaca
kuvvetleri, Roma ordusunun kıtayı terk etmesini sağlamışlardır.

Akdeniz egemenliğinin kilit noktası olan Sicilya için mücadele, ertesi yıl yeniden alevlenir.
İ.Ö. 241 yılına değin taraflar belirgin bir üstünlük sağlayamadılar. 241 yılında 200 parçalık bir
Roma donanması, Sicilya’daki Kartaca egemenliğine son vermiştir.

4.6. II. Kartaca Savaşı

Roma, I. Kartaca Savaşının getirdiği bu sınırlı başarıyla yetinmek niyetinde değildi, İ.Ö.
238 yılında Sardinya Adası’nı istila etti. Hemen ardından, Kartaca’yı Akdeniz’in batı yarısından
tümüyle çekilmeyecek ve ek savaş tazminatı ödemeyecek olursa, Kartaca kentine saldırmakla
tehdit etti.

Kartaca’nın buna tepkisi İber yarımadasında askeri organizasyonlarını güçlendirmek ve


genişletmek olmuştur. Kartaca komutan ve devlet adamı Hamilkar Barka, yaşanan savaş
deneyimlerini analiz ettiğinde, deniz savaşlarında Roma’ya karşı bir üstünlük sağlayamadığı
fakat kara savaşlarında çok daha fazla şansı olduğunu görmüştür.

Hannibal, İ.Ö. 219 yılında İber yarımadasının Akdeniz kıyısındaki Kartaca'nın müttefiki
bugünkü Saguntum’a yerleşti. Ertesi yıl da yirmi bin piyade, altı bin ağır süvari ve savaş
fillerinden oluşan ordusuyla Pirene dağlarını aşıp Güney Fransa’da ilerlemeye başladı.

23
Pek çok tarihçi tarafından Hannibal’in karadan harekâtı tercih etmesi tartışılmıştır.
Ordusunu denizden harekâtla, İtalya yarımadasına çıkartma yapmasının çok daha mantıklı
olacağı ileri sürülmüştür. Genel kanı, Hannibal’in Roma deniz gücünden çekindiği yönündedir.
Ne var ki o tarihlerde Roma deniz gücü, bu konuda tehlike oluşturacak denli geniş bir deniz
kontrolü sağlayabilmiş değildir. Hannibal’in, kara yolunu seçmesinin arkasında muhtemelen
güney Fransa’daki ve kuzey İtalya’daki kelt halklarını safına katabileceği beklentisi vardı.
Nitekim gerek erzak sağlama gerekse yerel halktan asker toplama konusunda düşkırıklığına
uğramamıştır.

Roma, Scipio komutasındaki bir orduyu, Hannibal’i karşılamak üzere güney Fransa’da
Rhone nehrinin kıyılarına göndermiştir. Rhone nehrinin kıyılarına geldiğinde Scipio, Hannibal’in
çoktan bölgeyi geçtiğini fark etmiştir. Hannibal, ordusunun yönünü kuzeye çevirip Rhone
nehrini daha yukarıdan bir bölümde geçmeyi tercih etmişti. Geniş bir kavis çizerek Alp
dağlarının eteklerine ulaştığında, son derece engebeli ve uzun bir yol izlemek zorunda kalmıştır
ama Scipio’nun kuvvetlerini de böylece pas geçmiştir.

Scipio, bölgede küçük bir müfreze bırakıp ordusunun büyük bir bölümünü deniz yoluyla
Kuzey İtalya’ya nakletmek zorunda kalıyor, Hannibal ordusunun Alp dağlarını aşıp Po ovasına
girmesinden hemen sonra bölgeye ulaşabiliyor.

Hannibal’in ordusunun Alp dağlarını geçerek Po ovasına indiği haberi üzerine Roma, iki
görev kuvvetini Po ovasına sevk eder. Hannibal harekâtın bu aşamasında da karmaşık ve dolaylı
bir manevra izlemeye karar vermiştir. Po nehrinin kollarından Ticius ve Trebia’nın oluşturduğu
bataklık bölgeyi ilerleme hattı olarak seçmiştir. Tüm ordusunu bataklık bölgeye sürecektir. Asker
ve at olarak ciddi kayıplara uğramak pahasına, dört gün ve üç gecede geçilen bu bölge,
Hannibal’i kendisini karşılamak üzere tertiplenmiş Roma kuvvetlerinin yine gerisine
ulaştırmıştır. Hannibal, Roma kuvvetlerinin komutanının, yapmış olduğu manevrayı kısa sürede
öğreneceğini ve birliklerini buna göre tertipleyeceğini düşünerek, Roma birliklerini geriden
çevirerek bir saldırı düzenlemeye yanaşmaz. Tersine, güney İtalya yönünde ilerlemeye devam
eder. Bu harekât tarzı, Roma birlikleri komutanını, aynen Rhone nehri kıyılarında Hannibal’i
karşılamak için düzen alan Scipio’nun karşılaştığı açmaza düşürmüştür, düşman, yanından geçip
gitmiştir.

Başarısızlığı göze alamayan Romalı komutan, pozisyonunu bozarak Hannibal’i izlemek


zorunda kalmıştır. Hannibal’in de istediği budur. Düşmanının oluşturduğu bir pozisyona karşı
savaşa girmek yerine onu, pozisyonunu bozarak, kendi düzenlediği bir pozisyonda savaşa girmek
24
zorunda bırakmak. Nitekim İÖ. 217 yılının baharında, Hannibal’i izleyen Roma ordusu,
Tresimen gölü çevresinde tuzağa düşürülerek kılıçtan geçirilmiştir.

Ard arda kazandığı bu zaferlere karşın Hannibal, Roma üzerine yürümemiştir. Pek çok
tarihçi Hannibal’in bu tutumunu, kuşatma silahlarının olmamasına bağlamaktadır. Hannibal’in
bu tutumunun esas nedeni ne olursa olsun sonuçta, üstün süvari gücüne güvenerek İtalya
topraklarında kalabilmiş ve Roma ile İtalyan müttefikleri arasındaki dayanışmayı zorlamaya
çalışmıştır.

Tresimen yenilgisinin ardından Roma, bugün ‘’’Fabian Strateji’’’ olarak bilinen ve tarihte
pek çok olayda izlenen ya da izlenmeye çalışılan bir strateji izlemiştir. Romalı komutan ve devlet
adamı Fabius’un izlediği bu strateji, kabaca yıpratma savaşı ya da oyalama savaşı olarak da
bilinir. Fabius, sürekli olarak bir meydan savaşından kaçınmış, çeşitli vur-kaç taktikleriyle, erzak
tedariki için hareket halindeki ikmal birliklerine, yayılmış kuvvetlerine saldırarak Hannibal’i
yıpratmaya çalışmıştır. Hannibal ordusundaki süvari birliklerini etkisiz hale getirebilmek için
dağlık bölgelerde harekâtı tercih etmiş, Hannibal kuvvetlerine sürekli saldırılar düzenlemiştir. Ne
var ki yıpratma savaşı, uzun sürede sonuç alınabilecek bir stratejidir ve bu yüzden de iki yanı
keskin bir kılıçtır. Fabius’un bu tutumu, Roma’da kısa bir süre sonra sorgulanmaya, eleştirilmeye
başlanmıştır. Trasimen yenilgisinin ardından Diktatör seçilmişti ve görev süresinin sonlarına
doğru Roma süvari komutanı Rufus’la aralarındaki fikir ayrılığı giderek derinleşmekteydi.
Hannibal’in Campania’yı yakıp yıkmasına seyirci kalınması da itibarını iyice zedelemiştir.
Diktatörlük süresi bittiğinde ise Roma artık onun stratejisini izlemiyordu.

Böylece Roma’yı es geçen Hannibal İtalya’nın güneyine doğru, ikinci büyük kent olan
Capua’ya yöneliyor. Cannae’de –bugünkü Monte di Canne- İÖ. 216 yılında Roma ordusunu
bozguna uğratır. Her iki taraf da alışılmış biçimde piyadelerini merkezde, süvarilerini ise iki
yanda tertiplemiş olarak savaş meydanında karşı karşıya geliyorlar. Hannibal, Kelt ve İspanyol
piyadeleri tam merkezde ama kendi piyadelerinden daha ileri bir hatta yerleştirmiştir. Dolayısıyla
cephe hattı, merkezde ileri çıkık bir durum almıştır. Roma piyadeleri bu hatta saldırınca Kelt ve
İspanyol piyadeler, bu sert yüklenme karşısında gerilemek zorunda kalmışlardır.

Kartaca ordusunun merkezini yardıklarına inanan piyade de onları izlemiştir. Böylece


içbükey bir hal alan merkezde Roma piyadeleri yığılmış ve silahlarını kullanamaz hale
gelmişlerdir. Kelt ve İspanyol piyadesinin her iki yanıda tertiplenmiş olan Kartaca piyadelerinin
ileri hareketiyle merkezdeki bu sıkışıklık iyice artmıştır.

25
Merkezde bunlar olurken Hannibal’in sol kanatdaki ağır süvarisi karşısındaki Roma
süvarisini dağıtmış, Roma birliklerinin gerisi boyunca hızla ilerleyerek sağ kanattaki Roma
süvarisine arkadan saldırmıştır. Bu kanattaki Roma süvarisinin ezilmesinin ardından ağır süvari
bu kez merkezdeki piyadenin gerisinden taarruza girişmiştir. O güne kadarki en kalabalık Roma
ordusunun 76 bin mevcudundan ancak 6 bini izleyen katliamdan kurtulabilmiştir.

Roma, Fabius’u tekrar konsül seçmiştir. Ard arda konsüllük süresi yenilenen Fabius, İÖ.
209 yılında, Hannibal’in üç yıldır elinde tuttuğu Tarentum’u –bugünkü Taranto- geri almıştır.
Fabius’un bu stratejisi, Hannibal’in oyununu bozmuştu, Roma’nın müttefiklerinin ona sırt
çevirmesini önlemişti.

Hannibal’in kardeşi Hasdrubal, İÖ. 207 yılında Hannibal’i takviye edecek bir ordu ile
kuzey İtalya’ya girmiştir, ancak Metaurus ırmağı kıyılarında karşılaştığı Roma ordusu karşısında
yenilgiye uğradı ve bu savaş sırasında tüm askerleriyle birlikte hayatını kaybetti.

İtalya topraklarında bunlar olurken Scipio, Afrika kıyılarına bir çıkartma yaparak
Hannibal’i İtalya topraklarından çekilmek zorunda bırakmak yönünde bir strateji ileri sürmüştür.
Fabius’la aralarındaki fikir ayrılığı, Scipio’nun Senato’da yeterli desteği bulabilmesini
önlemiştir. Senato, Afrika’ya çıkartma yapma girişimini onaylamıştır ancak Scipio, istediği
askeri gücü alamamıştır. Yedi bin gönüllü ve iki lejyon emrine verilmiştir.

Scipio, İÖ. 204 yılında Afrika kıyılarına çıkartma yapmıştır. O sırada Afrika’da
Kartaca’nın sadece süvari birlikleri vardır. Scipio, ustaca geri çekilme manevralarıyla bu
birlikleri tuzağa düşürüp imha etmiştir.

Scipio bu başarısının ardından, İÖ. 202 yılında ikmal merkezi olarak kullanmak amacıyla
Uttica limanını kuşatmıştır. Ancak kuşatma gecikince Kartacalılar yeni kuvvetler derleyip Uttica
üzerine yürüme fırsatı bulabilmişlerdi. Scipio, Kartaca komutanı Syphax komutasındaki
altmışbin kişilik kuvvetin bölgeye gelmesi üzerine kuşatmayı kaldırmış ve bir yarımadaya
çekilmiştir. Sırtı denize dönük olarak yarımadanın kara bağlantısında tahkimat yapmıştır.

Kartaca ordusu da Roma tahkimatının yarımadadan çıkışını kesecek biçimde ordugâhını


kurmuştur ve iki taraf da birbirinin zayıf anını kollamaya koyulmuştur. Daha sonra Scipio, bir
gece baskınıyla Kartaca ordusunu dağıtmıştır.

26
Bu başarısının ardından Scipio’nun Tunus üzerine yürümesi, Kartaca’nın tüm direnme
azmini kırmıştır. Kartaca, barış istemek zorunda kalmış, ancak Roma senatosu barış anlaşmasını
daha onaylamadan, Hannibal’in ordusuyla birlikte Afrika’ya dönmesi üzerine barıştan vaz
geçmişlerdir.

Hannibal’in Afrika’ya dönmesi üzerine Scipio, Kartaca yakınlarındaki ordugâhında bin


kadar asker bırakarak Bagdaras vadisi boyunca güneye ilerlemiş ve Kartaca’nın ülkenin iç
kesimleriyle olan bağlantısını kesmiştir. Bu ilerleme onun, Masinissa’nın getirdiği süvarilerden
oluşan takviye kuvvetleriyle birleşmesini sağlamıştır.

Hannibal’in üzerine yürümesi karşısında Scipio Naraggara’ya –Zama- çekilmiş ve


Hannibal kuvvetleriyle muharebeye girmek açısından uygun bulduğu bu bölgede Hannibal
kuvvetlerini karşılamıştır. İ.Ö. 203 yılında yapılan Zama muharebesinde Hannibal’in yenilmesi
üzerine Kartaca’nın barış istemekten başka seçeneği kalmamıştır.

Zama savaşının yenilgisi üzerine Kartaca, barış anlaşması yapmak zorunda kalmıştır. Savaş
tazminatı ödemiş, donanmasını Roma’ya teslim etmiş ve Akdeniz ve İber yarımadalarındaki
denetimini geri çekmek zorunda kalmıştır.

4.7. III. Kartaca Savaşı

İlk iki Kartaca Savaşı’nın sonunda Kartaca’nın Akdeniz’deki askeri ve politik gücü
kırılmıştı, fakat aradan yarım yüzyıldan biraz daha uzun bir zamanın geçmesiyle, Kartaca
yeniden, ama bu kez sadece ticari olarak Akdeniz’de yayılmayı başarmıştır. Ticari alanda
Kartaca rekabeti karşısında zorlanan Roma, sorunu askeri yöntemlerle çözmeye yönelecektir.
Kartaca’ya bir ültimatom vererek Afrika kıyılarından iç kesimlere çekilmelerini ister. Böylece
deniz ticaretinden uzaklaştırılmış olacaklardır. Doğal olarak Kartaca bunu kabul etmez. Böylece
III. Kartaca Savaşı başlamış olur.

İÖ. 149 yılında başlayan savaş, 146 yılında Roma kuvvetlerinin Kartaca kentlerini yakıp
yıkmaları, yağmalamalarıyla sonuçlanır. Kartaca halkı tutsak alınarak köle pazarlarında satılır.

27
4.8. Kartaca Tarihinin Kronolojisi

Yerleşim Dönemi (İ.Ö. 814 – 480);


814: Kartaca Tyre (Sur) Kralının kız kardeşi Elissa (Dido) tarafından kurulur.
800? : Sardinya’da Fenikelilerin izine ilk kez rastlanılır. Kartaca Tüccarları sayesinde
olmalı.
770: İspanya’nın kalay kaynaklarına ulaşmak için Gadir kolonisi kurulur.
700-500: Sicilya, Güney İtalya, Güney Provence, Andulusia ve Cyrenaica’da Yunanlılarca
yoğun kolonizasyon hareketleri başlatılıyor. Kartacalılara ait bölgeler kuşatılıyor.
654: Kartaca Balear adalarında koloni kuruyor.
600: Kartaca, Phocaia’lıların Marsilya’da koloni kurmasına engel olmayı başaramıyor.
580: Greklerin ilk denemesinde Kartacalılar Sicilya’dan çıkartılır.
574: Nebuchadnezzar tarafından Tyre’nin düşmesiyle Tyre’den gelenler Kartaca’ya güç
katmıştır.
550: Yunanlılara karşı Etrüsklerle birlik kuruluyor.
550?: Kartacalılar Afrika sahilleri boyunca yerleşimleri koloni yapar; Cezayir,
Hadrumetum ve Leptis gibi.
535: Kartaca Etrüsklerle birlikte Korsika’daki Phokai kolonisini yok edip, Sardinya ve
Korsika Greklere kapatılır.
507: Romayla ilk antlaşma yapılır.

Erken Cumhuriyet Dönemi ( İ.Ö. 480 – 272);


480: Hamilkar emrindeki Kartacalıların Magonid’te Sicilyalı Grekler tarafından mağlup
edilmesiyle doğu yolu kesilmiş olur. Hamilkar savaş alanında intihar eder.
479–450: Sicilya bozgunuyla, Kartaca Afrika’ya odaklanır, Kuzey Afrika’da yeni koloniler
kurulur veya mevcutları güçlendirilir. Büyük Sahrada seferler düzenlenir.
410: Himilco Atlantik seferleri düzenledi. Hanno’nun seferleri Morocco ve Senegal’e oldu.
405: Himilco Gela kulesini alır, Syracusalıları bozguna uğratır, sonra Camarina kulesini
alır.
405: Himilco Syrakusa’ya yürür. Himilco anlaşma teklif eder. Sicilya’nın Kartaca’ya vergi
ödemesini Syracuse kabul eder. Syrakusa Tyranı Dionysius I antlaşmayı kabul eder. Birinci
Sicilya Savaşı sonuçlanır.
397: Himilco Dionysius’u geri Syracuse ve Siege’ye sürer. Donanma harekâtıyla, 100
Syracusa gemisini batırır veya ele geçirir. 20,000 esir ele geçirilir.

28
396: Akınlar devam eder. Dionysius Himilco ile büyük muharebeye girer ve kazanır.
Himilco sağ kalır fakat Kartaca’ya geri döner, kendisini öldürür. Savaşlar devam eder.
393: Mago komutasındaki Kartaca kuvvetleri, Messana’yı mağlup etmeyi denerler.
392: Mago ikinci kez kaybeder. Ateşkes ilan edilir.
375: Carthage Cabala’da mağlup edilir; Mago ve 10,000 askeri öldürülür. Mago'nun oğlu
Himilco Dionysius’u Himera yakınlarında mağlup eder; Ateşkes uygun görülmüş ve
Kartaca sonuca ulaşmıştır.
367: Dionysius Lilybaeum’da Kartacalılara hücum eder; Büyük Hanno komutasındaki filo
tarafından mağlup edilerek durdurulur.
366: Dionysius I ölür, Kartaca ile savaş devam eder.
360: Hanno’nun baskın denemesi başarısız olur.
348: Roma’yla ikinci antlaşma yapılır.
343: İkinci Sicilya Savaşı sona erer.
340: Timoleon’un Corinth zaferiyle Syrakuza’da iktidar mücadelesi sona erer.
334: Büyük İskender Doğu seferine çıkar. Kartaca Greklerle barış ilan eder.
310: Büyük Hanno’nun torunu Büyük Hamilkar komutasındaki kuvvetler Himera’da Grek
güçlerine yenilirler.
308: Bomilcar kendini Kartaca’da diktatör ilan eder. Fakat işkence edilerek
öldürülür.
307: Yunanlar zafer kazanır ve Hamilkar yakalanıp öldürülür.
278: Kartaca Pyrrhus’un 110 gemisinden 70 ini batırır ve Pyrrhus savaşı bırakır. Yapılan
antlaşmayla Roma Sicilya sularına müdahalede bulunmamayı garanti etmiştir.

Geç Cumhuriyet Dönemi (İ.Ö. 265 – 146);


265: Kartaca ve Roma Sicilya’da savaş alanında karşı karşıya geldiler.
263: Roma ile Kartaca Sicilya’da “I. Sicilya Savaşını” başlatır.
262: Messana’da Roma orduları kazanır. Syrakuza Romalıların eline geçer.
261: Kartaca İtalyan sahillerini basar. Roma Kartaca’ya karşı ilk filosunu kurar.
Kartacalılar Mylae açıklarında bozguna uğrarlar. Komutan Hannibal ölür.
257: Bir diğer bozgun, Afrika’da olur ve Romalılar Tunus’a girer. Kartaca, Hasdrubal ve
Bostzer komutasındaki Kartaca Kuvveti, düşman kuvvetlerini bozguna uğratır, çoğunlukla
Numidyalı süvarilerden oluşan Yunanlılar ordusunu komutan Xanthippus komuta ediyordu.
256: Hanno II, Kuzey Afrika’da sınırlarını genişletir.
253: Roma, Batı Sicilya’da Aegates Adaları açıklarında net bir şekilde deniz zaferi kazanır.
Hasdrubal kaybeder, ayrıca Panormus ve kuvvetleri öldürülür. Ateşkes ilan edilir.
29
241: Mağlubiyetle savaş sona erer. Sicilya kaybedilir, donanma yok olur ve ekonomi ciddi
anlamda çöker.
237: Hamilkar Barca İspanya’yı tekrar fetheder.
229: Hamilkar ölür, yerine damadı Hasdrubal geçer.
228: Hasdrubal tarafından İspanya’da “Carthago Nova” (Yeni Kartaca) kurulur.
226: Roma ile Ebro Irmağı antlaşması yapılır ve bu ırmak ülkeler arası sınır kabul edilir.
221: Hasdrubal İberiyalılarca suikaste kurban gider, yerine Hannibal geçer.
219: Hannibal ve kardeşi Hasdrubal Ebro yarımadasını fetheder.
218: Hannibal Roma’ya destek sağlayan Saguntum kalesini alır. Sonra, Hannibal Ebro’ya
doğru yürür. Galyalı müttefiklerin yardımları ile Alplerden ve İtalya Yarımadası’na hücum
eder. Ticinus’da Cornelius Scipio’ya karşı zafer kazanılır. Trebia’da Sempronius Longus’a
karşı zafer kazanılır. Roma Hanno’yu İspanya’da mağlup eder ve Roma Lilybaeum
yakınlarında zafer kazanır; Kartaca Malta’yı kaybeder.
217: Flaminius’a karşı Trasimene Gölü zaferi kazanılır.
216: Cannae zaferi Terentius Varro’ya karşı alınır.
210–205: Scipio yardımcısı Numidyalı Prens Massinissa ile Roma için İspanya’yı fetheder.
Scipio Afrika’ya hücum eder ve Tunus’u alır.
202: Kartacalılar Romalılara hücum ederler. Hannibal Zama’da kaybeder ve ikinci Kartaca
Savaşı ‘da böylece sona erer. Filodan 10 trireme kaybedilir, Tunus’un doğusundaki nüfus
alanı azalır. Numidyalı Kral tarafından Cirta’da Massinissa kurulur.
202–150: Kuzey Afrika ve Yunanlılarla ticaret devam eder. Ekonomi tarıma dayalı ağırlık
göstermeye başlar.
195: Hannibal Shofetliğe getirilir.
194: Hannibal Romalı düşmanlarından ve Antiochus’un mahkemesinden kaçar.
183: Hannibal Romalılardan kaçarak Bithynia’da intihar eder.
150: Massinissa'ya karşılık olarak Kartacalılar Numidyalılara hücum edip, ülkelerini alır.
Numidia Zaferi kazanılır ve ayrıca tazminatlar alınır.
149: Anlaşmanın bozulmasına misilleme olarak Roma savaş ilan eder.
146: Scipio Aemilianus komutasındaki Roma kuvvetlerince Kartaca fethedilir. Kent yakılıp
yağmalanır.

30
5. MİTOLOJİ

Romalı şair Vergilius “Aeneis Destanı’nda” Kraliçe Dido’nun Kartaca kentinin kurucusu
olduğundan ve bu olayın yaklaşık olarak Roma’nın kuruluşundan 100 yıl daha önceye
rastladığından söz eder. Azra Erhat’ta Kraliçe Dido’dan bahseder; Fenike kenti Tyros’un kralı iki
çocuk bırakarak ölmüş, biri kızı Elissa, öbürü oğlu Pygmalion. Babası öldüğünde Pygmalion
çocukmuş, ama halk onu krallığa seçmiş, amcası Sicharbas’ı naip olarak saptamış ve Elissa’yı
onunla evlendirmiş. Ne var ki Pygmalion amcasının definelerine göz dikerek Sicharbas’ı
öldürtmüş. Bu korkunç durum karşısında Elissa Tyros’tan göçmeye karar vermiş ve yanına
kentin ileri gelenlerinden bir grupla Sicharbas’ın definesini de alarak denize açılmış. Yolda
giderken gemiden ağzına kadar dolu torbalar atıyorlarmış denize. Dido bu torbaların içinde
Sicharbas’ın altınları olduğu kanısıyla kardeşini aldatmaya girişmiş, oysa torbalar kumla
doluymuş. Göçmenler Afrika’nın kuzey kıyılarında bulunan Libya’ya kadar ulaşmışlar.
Libyalılar onları iyi karşılamışlar ve bir öküzün postuna sığacak kadar toprağı seçip oraya
yerleşebileceklerini söylemişler. Elissa da bir öküz derisini öyle ince şeritler halinde kesmiş ki,
epey bir toprağı elde edip oraya bir kale yaptırır ki boğa postu anlamına gelen Byrsa adını alır ve
bu kale etrafına kartaca kentini kurar. Elissa orada kraliçe olur, ne var ki yöre krallarından biri
ona talip çıkar. Elissa bu isteğe sıcak bakmaz ama komşu krala karşı koyamayacağını bildiği
için, üç aylık düşünme süresi ister, o sırada ölen kocasının ruhunu yatıştıracağını söyler. Üç ay
sonra da bir odun yığınının üstüne çıkarak kendini diri diri ateşe verir22.
Vergilius’un bu efsaneyi kullanarak oluşturduğu öykü şöyledir: Elissa’nın adı Dido’ya
çevrilir, Sicharbas Sychaeus olur. Destan, Aeneas’ın Kartaca topraklarına ayak basmasıyla
başlar, kentini kurmakta olan Kraliçe Dido Troya’lı kahramanı görür görmez çarpılır, Tanrıça
Aphrodite’nin düzenlerine kurban gider. Aşkı ona herşeyi unutturur. Vergilius, Kraliçenin
Aeneas’a Troya savaşını nasıl anlattırdığını uzun uzadıya gözümüzün önüne serdikten sonra, bir
av sırasında fırtına ve doludan kaçan Troya’lı kahramanla Kartaca’lı Kraliçenin nasıl bir
mağaraya sığınıp orada Eros’un oklarına dayanamadıklarını anlatır. Hemen Fama diye bir tanrıça
çıkar ortaya, dedikoduyu simgeleyen, bu Fama gider dünyanın dört bir yanına yayar haberi.
Zaman geçer Dido aşkını kız kardeşi Anna’ya açar, bu sırada komşu Kral İarbas Dido’nun
bir yabancıyla sevişmesini rezalet sayarak Dido’yu sıkıştırır. Tanrılar da Odysseia misali araya
girerler ve Aeneas’a haberci gönderirler ki, kaderi Dido’nun yanında keyif sürmek değil,
İtalya’ya gidip yeni bir kent, bir devlet kurmaktır. Aeneas boyun eğer, gizlice kaçmaya
hazırlanır. Dido farkına varır, aralarında sert bir tartışma, büyük bir kavga kopar. Kraliçe
sevgilisine karşı koyamayacağını anlar ve canına kıymayı göze alır; bir odun yığını hazırlatır,

22
Erhat, 1972, 23.
31
Aeneas’la birlik, beraberliklerini yansıtan ne varsa hepsini oraya yığar, gece yarısı yine tanrıların
dürtüsü üzerine Troya’lılar yelken açtıklarında, Dido gidişlerini gözler23. Sonra kılıcının üstüne
atılarak kendini öldürür24. Böylece hazırlanan odun yığını ölüsünün yakıldığı odun yığını
olacaktır. Uzaklaşan Aeneas ufukta sevgilisinin yanan mezarından yükselen dumanları görür25.
Dido’nun sevgilisi Aeneas, Troya’nın yıkımından sonraki dönem içerisinde Vergilius
tarafından anlatılır; tahta atın şehre alınması ve Laokoon faciasından sonra, Aeneas babası
Ankhises’i omuzlarına alarak ve oğlu Aksanios’u da elinden tutarak İda Dağ’ına kaçar26.

23
Bakınız Resim; 7.
24
Conway, 1920, 43.
25
Vergilius(Çev: İsmet Zeki Eyüpoğlu), 2002, 35.
26
Bakınız Fotoğraf; 11.
32
6. ANTİK LİMAN YAPILARI

Antik Çağ mimarisi konusu olan liman yapılarından bahsederken Vitruvius’un konuyla
ilgili verdiği bilgileri aktarmak yerinde olur. Vitruvius “De Architecture” (Mimarlık Üzerine)
adlı eserinin V. Kitabının XII. Bölümünde limanlar hakkında bilgiler aktarır;

“Konumlarında kavis yapan veya içe dönük çıkıntı veya burunlar gibi doğal avantajlar
varsa, bu limanlar kuşkusuz çok elverişlidir. Bunların etrafında revaklar veya tersaneler inşa
edilmeli veya revaklardan iş merkezlerine geçitler yapılmalı, her iki tarafta, makine yardımı ile
zincirlerin gerilebileceği kuleler dikilmelidir27.

Ancak doğal avantajların bulunmadığı, gemileri fırtınalarda korumaya elverişsiz


durumlarda şöyle davranmalıyız: Yakınlarda bir nehir yoksa fakat bir tarafta dış liman yapılması
olanaklıysa karşı taraftan duvar veya setlerle ilerleyerek kapalı bir liman oluşturunuz”28 der.

Yine aynı eserde; “Tersanelerin genel kuralı kuzeye bakmalarıdır. Güneye bakmaları,
sıcağın etkisiyle çürümeye, tahtakurusu, gemi kurdu ve daha birçok zararlı yaratığın üremesine,
güçlenmesine ve canlı kalmasına neden olur. Ayrıca bu binalar, yangın tehlikesi nedeniyle
kesinlikle ahşaptan yapılmamalıdır. Büyüklüklerine gelince kesin bir sınıra gerek yoktur; ancak,
en büyük gemi türüne uygun olarak inşa edilirse, büyük gemiler durduğu zaman bile bol yer
bulunabilecektir.” Bilgilerini verir.

Limanlar kuşkusuz her dönemde ortak bir amaca hizmet etmişlerdir. Bu amaçta; gemilerin
bırakılabileceği veya demirleyebileceği korunaklı bir alan olmaktır. Bazen bu korunaklı alanlar
doğal olur ve gemiler doğrudan buralara yanaşırlar. Bazen de yerleşim yerine yakınlığı veya
stratejik öneminden dolayı insan müdahalesi görür. Fakat bu limanların oluşumu ister doğal
olsun ister yapay sonuçta dönem denizcilerinin rotasını belirlemesinde önemli bir etkendir.
Çünkü özellikle antik çağ gemilerinin tekniği itibariyle büyük ve dayanıklı gemiler
yapılamıyordu.

Ayrıca pusulanın icad edilmemiş olmasından dolayı da gemiciler kıyı şeridini takip etmek
zorundaydılar. Bu nedenlerle kıyıyı takip eden bu gemiler fırtına patlaması durumunda, korsan
saldırılardan korunmak gerektiğinde, erzak ve içme suyu tedarik etmek için limanları
kullanmışlardır. Asıl amaçları olan ticaret ve nakliyat faaliyetlerinde ise zaten hedefledikleri
noktaya vardıklarında yük indirmek ve yüklemek için uygun limana çekmişlerdir. Bir kıyının

27
Bakınız: Resim – 9.
28
Vitruvius, 1998, s. 121.
33
liman olarak tanımlanmasındaki en büyük özellik oranın rüzgâr altı ve dolayısıyla dalga
görmeyen bir koy olmasıdır. Özellikle bu koyların girişlerinin dar olması bu niteliği
kuvvetlendirir. Doğal bir koy olan bölge mendireklerle (dalgakıranlarla) girişi daraltılır. Bu
mendirekler denizin 10 – 15 metre derinliğine kadar büyük kaya bloklarıyla doldurularak
oluşturulmuş bir settir. Bu mendireklerin yığılması da bir kurala bağlıdır. Gelişigüzel denize set
olsun diye yığılan dolgu kısa sürede deniz tarafından dövülerek eritilir. Mendirekte dış yüzeyi
gören ve su çizgisi hizasında kalan dolgu güçlü blok parçalardan inşa edilmeli ve aralarında
gözler bırakılmalıdır. Böylece Sert dalga darbelerine karşı ilk şoku alıcı özelliği bulunmalıdır.
Alt kısımlar yani sualtında kalan kısımlar ise bu şekilde büyük şoklar almayacağından daha
küçük taşlarla da inşa edilebilirler.

Limanlar, iskele, rıhtım, depolar, dükkânlar, gümrükler, deniz fenerleri, yollar ve kanallarla
birlikte anılır. Bu yüzden mendireklerle çevrelenmiş koy sadece limanın önemli bir parçasıdır.

Antik Çağ’ın önemli limanlarından biri olan Pire limanı inşa edilmeden önce Atinalılar
gemilerini, sahilde kente en yakın nokta olan Phaleron’a çekmekteydiler. Ancak, İ.Ö. 493 ‘de
Pire yarımadasının körfezlerini istihkâm duvarlarıyla örmeye başladılar. Bundan sonraki 50 yıl
boyunca üç liman havzası inşa ettiler. Bu limanların her biri yolları, savunma kuleleri ve üstü taş
duvarlarla örülmüş yığma dalgakıranlar tarafından korunmaktaydılar. Taş blokları demir
kuşaklarla birbirine bağlayarak kenetlemişlerdir.

Deniz tarafından gelecek herhangi saldırıya karşı savunmacılar havza girişlerini engellerle
veya zincirlerle kapatabilmekteydiler. Sonuç olarak, bütün liman kompleksleri savunma
duvarları tarafından 8 km’lik bir yolla Atina’ya bağlanmaktaydı29.

Pire limanlarının içinde, denizcilerin kendi savaş gemilerini ve kalyonlarını kalafatlama,


depolama veya yenileme amacıyla çektikleri kızak rampalarını kapsayan 372 gemi barınağı
bulunmaktaydı. Dalarak veya kayıklarla gezilerek yapılan araştırmalar çevrede eski gemi
kızaklarının ve 12 sahil kentinde gemi barınaklarının olduğunu ortaya çıkarmıştır. Pire’deki gemi
kızaklarının tahrip olması nedeniyle kesin bilgilerine ulaşılamamıştır. Bununla beraber, Akdeniz
çevresinde karşılaşılan gemi hangarlarının az ya da çok satndartlaştırılmasına dayanılarak, 5.5,
6.6 m genişlik ve 38- 47 m’lik uzunluk ölçülerine bakılarak bunların ebatları ve biçimleri
hakkında bir karara varılabilecektir30.

29
Işıl, Z. 2000, 89.
30
Işıl, Z. 2000, 90.
34
İ.Ö. 404 ‘te Sirakuza’da Dionysius I ‘in emriyle bir liman inşa edilir. Bu liman Sicilya’nın
Ortygia adasındadır. Genişliği 700 metreyi bulan bu körfez’de 1959 yılında sualtı araştırma
grubu tarafından iki tane yapay mendirek bulunmuştur. Ayrıca her iki dalgakıranın uçlarındaki
kulelerin varlığı bilinmektedir.

Bu antik limanların ticari bölümleri daha büyüktür ve koruması daha zordur. Bu nedenle
ticari ve askeri limanlar ayrı inşa edilip savunması da bu stratejiye göre belirlenir. Bu tarife
uygun bir liman olarak Knidos Antik Limanını gösterebiliriz. Güneyde derin sulara inşa edilen
mendireklerin ucu açık ve ticari amaçla faaliyet göstermiştir. Kuzey limanı ise dikdörtgen
şekliyle daha korunaklı ve girişi zincirlerle kontrol edilebilen bir askeri limandır.

Kuzey Ege’de yer alan Thasos adasındaki antik liman konumu ve tarihselliği açısından
önemlidir. 19. yüzyılda keşfedilen limanların modern araştırması 1864 de G. Perrot tarafından
yapılmıştır. 1980 ve 1984 yıllarında limanın kazıları ve sualtı araştırmaları yapılmıştır. Antik
liman Thasos kentinin doğusunda yer alır. Kent ile liman arasında bir duvar örülmüştü, liman
alanındaki iki kapının dışında kent ile başka bir bağlantının olup olmadığı bilinmemektedir.
Helenistik dönemde bu duvarlar dairesel kulelerle güçlendirilmişti. Askeri liman dörtgen yapıda
ve üç metre derinliktedir. Limanın iki dalgakıranı vardı ve kent duvarlarıyla savunma
güçlendirilmişti.

Yapılan kazılarla liman İ.Ö. 6. yy’a kadar uzanır. İ.Ö. 4. yy içinde kuleler ve duvarlar
güçlendirilir. Bu yüzyıla ait tersanelerin izine rastlanmıştır. İ.S. 7. yy’da yeni mendirekler inşa
edilir ve liman girişi kaydırılır. Bu da akla su seyiyesinin değişmiş olduğunu getirir. Thasos
askeri limanında kapalı bir alanında en karakteristik gemi kulubeleri tespit edilmiştir. Özellikle
Klasik dönemde gemi kulübeleri savaş gemilerinin büyük bir kısmını muhafaza etmektedir.
Thasos limanları diğer çağdaş antik limanlara ışık tutması açısından önem taşır.

35
7. KARTACA LİMANI

Kartaca’da 1970 yılında İngiliz Arkeolog Henry Hurst denetiminde liman alanının kazısı
yapılmış, Bob Yorke ve David Davidson tarafından bir dizi dalışlar yapılmıştır. Kazılara göre
limanlar İ.Ö. 3. yy.dan önce yapılmış olamazdı ve limanlar İ.Ö. 146’da “Üçüncü Pön Savaş” ı ile
Romalılar tarafından yağmalanmış ve neredeyse tamamen yok olmuştur.

Vergilius Aeneas’ında şöyle der; “hic portus alii effodiunt. Portus effodiunt as cothona
faciunt ve ekler; Carthaginienses cothone fossa utuntur, non naturali portu”31. Yani bu
orjinalinden alınan metinlerde Kartaca limanlarını ilk yerleşenler kazarak inşa etmişlerdir ve bu
limanlar doğal bir liman değildirler, demektedir.

Kartaca limanlarının konu edildiği antik yazar Polibius’tur ve İ.Ö. 146 Roma kuşatması
sırasında gözlemlediklerinden aktarır. Edindiğimiz bilgilere göre iki liman arasında bir geçiş
vardı. Bu geçiş 70 fit (yaklaşık 23m.) genişliğinde ve demir zincirlerle kapatılıyordu. Girişteki
ilk liman tüccarlara hizmet etmekteydi. Appian bu limandan dış liman olarak söz etmiştir.

1970 yılında Hurst doğal taşlardaki dirençleri belirli bir metotla ölçerek hesaplamalarda
bulundu. Mevcut deniz seviyesinin altında araştırmalar 25 cm ile 5 metre derinliğe kadar
sürdürüldü. Bu hesaplama inorganik canlıların atom yarılanma ömürlerine göre yaşını saptayan
termolüminesanstan başka bir şey değildi.

7.1. Askeri Liman

Artık her ne kadar Romalılar tarafından tamamen yok edilmiş olsalar da limanlar hakkında
şüphe götürmeyen gerçekler ortaya çıkmıştır. Bu Kartaca Antik Kenti’nin iki limana sahip
olduğudur.

Bu limanlardan birincisi ya da Kuzeybatısındaki dairesel liman; 120 metre çapında merkezi


adayla birlikte dairesel olarak 330 metre uzunluğunda yapılmıştı. Dairesel liman 220 savaş
gemisiyle birlikte bunların kızakları32, gemi barınakları, gemi hangarları, askeri mühimmat ve
cephanelikleri için gerekli alanı sağlamaktaydı33.

31
Vergilius, Aeneid I, 427.
32
Bakınız: Fotoğraf 6 ve 7.
33
Ennabli, 2005, 16.
36
Dairesel limanda ortada bir ada vardı ve askeri gemiler kızaklar vasıtasıyla bu adaya
çekilmekteydi34. Burada gemilerin onarımı ve bakımları yapılır, sefere hazırlanırdı. Yani tersane
olarak da hizmet vermekteydi. Kızaklarla kaydırılarak çekilen bu alanlar magazinlere
bölünmüştü. Yani her gemi için bir kızak bulunmakta ve bu sayede aynı anda ikiyüzyirmi gemiyi
adaya çekebilmekteydiler. Magazinlerin önündeki İon stilli sütunlarca taşınan bir üst örtü
sayesinde kapalı alan elde edilmiş oluyordu. Magazinler, yaklaşık 50’şer metre uzunluğunda ve
yaklaşık 9 metreyi bulan eşit genişlikteydiler. Fakat dairesel mimarinin özelliğinden olsa gerek
magazinlerin merkeze doğru yaklaştığı ve genişlik ölçülerinin 6 metreye kadar düştüğü görülür35.
Bu adanın tam ortasında inşa edilmiş amiral karargâhı bulunuyordu36. Amiral buradan tüm
limanı gözetleyebiliyor ve gereken emirleri verebiliyordu. Aslında Amiralin tam hâkim olduğu
liman sadece askeri kısımdı, duvarlardan dolayı ticari limanı görememekte ve burada olan
bitenden aracılar vasıtasıyla haberdar olabilmekteydi.

İ.Ö. 368’de bir yangınla kül olan doklar yeniden inşa edilir37. Kartaca limanları, Zea
kıyılarında yapılan kazılar sonunda bulunan Atina doklarıyla kıyaslanabilir. Strabon;
“Kartaca’daki dairesel limanda bulunan ada magazinleri merkeze doğru daralmakta ve doklar
bina cephesine sahiptirler. Bu doklar 150 fit uzunluğunda ve aynı boyda uzanırlar. Bu adanın
ebatları 150 x 2Π veya 942 fit olarak verilir. Bu yüzden iç limanın suya bakan uzunluğu
toplamda en az 5638 fit olmalıydı” der38.

Dairesel olan askeri amaçla yapılmış liman derinliği 2 metre civarındadır. Ticari olan diğer
dörtgen limanın derinliği de 2 -3 metre kadardır39.

34
Bakınız: Fotoğraf 19, Çizim 1 ve 3, Resim 3.
35
Bakınız: Çizim 1 ve 3.
36
Bakınız: Fotoğraf 16.
37
Diodoros, XV. 73.
38
Strabon, XVII, 3. Bölüm, 14.
39
Hurst ve Stagere 1978, 341.
37
7.2. Ticari Liman

Dairesel kısma göre Güneydoğu’da yer alan bu liman dikdörtgen şeklinde olup 500 X 300
metre ölçülerindedir. İlk liman ya da dış liman olarak adı geçen liman sivil limandı. Kent
ekonomisine etkisinden dolayı ticari liman olarak da anılır. Bu limana giren tekneler askeri
limanı görmezlerdi. Fakat bu ticari limanın kuşatılması ya da fethedilmesi askeri liman için
büyük bir sıkıntı yaratacaktı. Çünkü bu iki limanın tek ortak çıkışı vardı.

Ticari limanda ambarlar, askeri malzemelerin satıldığı dükkanlar ve depolar


bulunmaktaydı. Limanları ki ortak girişi oluşturan ticari limana yapılan deniz feneriyle compleks
tamamlanmış oluyordu40.

M. Beule’ye göre, Güney limanın (ticari limanın) ve dairesel(askeri) limanın etrafındaki


duvarın ölçüleri sırasıyla olsa olsa; 3350 fit ve 1092 fit uzunluğunda, toplamda ise denize bakan
kısım (dış cephe) 4442 fit(yaklaşık 145 m) olmalıydı41. Romalılar, III. Kartaca Savaşında kenti
yağmalayıp zafere ulaştıktan sonra burayı sömürgesi olarak yeniden yaşatmaya devam etti. Başta
limanları restore ettiler; ya da en azından iskele kurdular. Stadiasmos’a göre, Kartaca limanında
kuleler vardı ve bu kuleler dış limanın girişinde bulunuyorlardı42. Bu kuleler sayesinde demir
zincirler çekiliyor, savunma hattı oluşturulabiliyordu43. Romalıların daha sonradan restore
ettikleri liman olarak da burayı gösterir. Fakat iç limanın da daha sonra kullanılabileceği
ihtimalini yok saymaz44. Bu tartışma konusunun asıl sonucunu şöyle açıklayabiliriz. Dış limanda
denizde iskeleler mevcuttu45.

Güney kısımda bulunan bu iskeleler dışardan gelen ve gemilere yüklenecek kargonun


yükleme alanıydı. Bu iskelelerin kalıntıları hala mevcuttur46.

Klasik incelemede Kartaca limanları hakkında Dr. Raimund Oehler’in bir görüşü vardı.
1893 de yayınladığı makalesinde47 eski teorilerin bazılarını onaylar. Kısaca, kentte iki liman
olduğunu, bu limanlar arasında bir kanal olduğunu, dikdörtgen limanın ticari olduğunu ve denize
açılan limanın da bu liman olduğunu bahseder. Roma hâkimiyetinden önce limanın topografyası
daha farklıydı.

40
Ennabli, 2005, 16.
41
Bakınız: Fotoğraf 2 ve 3, kent surları temel kalıntıları.
42
Bakınız: Fotoğraf 1, Resim 1 ve 4.
43
Bakınız: Resim 9.
44
Stadiasmos,
45
Bakınız: Resim 1 ve 4.
46
Torr, 1891, 284.
47
Oehler, 1893, 321.
38
İngilizlerin ve Amerikalıların kazdığı dikdörtgen limanın batı tarafında ve kuzey doğu
bölümdeki sette deniz kabuklarından oluşmuş doğal bir yığın vardı. Dikdörtgen limanın batı
tarafındaki bu yığın önemli bir kanalın varlığını ıspat etmekteydi. 15–20 metre genişliğinde
kuzey kuzeydoğu, güney güneybatı yönüyle uzanan 1–2 metre derinliğinde bir kanaldı.

Ayrıca kıyı şeridinin tarihsel değişimi de yapılan kent surlarına göre belirlenebilmektedir.
Bu bağlamda yapılmış olan çalışmalarda sahil çizgisinin değiştiği de görülmüştür.

İ.Ö. 5.yy a kadar alan açık sahile benziyor. Zaman kentleştirmeye başladı ve şehir sur
duvarları kıyı şeridi boyunca bir çit gibi çevrelemeye başladı48. İ.Ö. 3.yy da 50 metre veya daha
fazla olduğu ileri sürülüyor. İ.S. 2. yy. da sahil doğuya doğru uzaklaşmıştır. İ.S. 2. yy duvarları,
İ.Ö. 5. yy. şehir duvarlarından 50 metre daha Doğuda yer almaktadır49.

48
Bakınız: Çizim 6 ve 7.
49
Paskoff, Hurst and Rakob, 1985, 235.
39
8. SONUÇ
İ.Ö 9. yüzyılda kurulmuş olan Kartaca Antik Kenti dönemi içerisinde değerlendirilecek
olursa, çağdaşı Roma İmparatorluğu gibi bir süper güç ile rekabet etmiş ve Romalıların korkulu
rüyası olmuştu.
Antik Çağ’ın dünyası olarak nitelendirilebilen Akdeniz’in, Batısı tamamen kontrol altına
alınmıştı. Afrika kıtasından Avrupa kıtası ve adalara koloniler kurmuş, bu topraklar için
mücadeleler vermişti. Tüm bu denizaşırı topraklara hâkim olmak için iyi bir deniz gücü
olmalıydı. Denizci bir kültüre sahip olan Kartacalılar askeri ve ticari anlamda güçlü filolara
sahiptiler. Bu filoları da tersanelerinin bulunduğu limanlara borçluydular.
Kartaca limanı başlığı altında detaylarını verdiğimiz bu limanlar İ.Ö. 3. yy’da en bilinen
şekliyle inşa edilmişti. Tarihsel süreci incelenen Kartaca’nın Tyre’den deniz yoluyla geldiği
bilinir. İ.Ö. 9. yy’a rastlayan bu dönemden İ.Ö. 3. yy’a kadar denizlerden faydalanan Kartaca’nın
hiç limana sahip olmadığı düşünülemez. Fakat bu ilk liman veya limanlar doğal koylardan ibaret
olmalıydı. İlk yerleşim bölgesi olarak kayıtlara geçen Byrsa tepesine yakın olması muhtemel her
koy o dönemlerde kullanılmakta olan doğal limanlardı.
Ekonomik ve siyasi anlamda gücünü hissettirdiği İ.Ö. 6. yy’da bile, bilinen limanların inşa
edilmemiş olması dikkat çekicidir. Çünkü bu dönemlerde Kuzey Afrika’nın büyük bir
bölümünün yanı sıra, İspanya, İtalya, Sicilya, Sardinya ve pek çok ada Kartaca’nın koloniler
kurduğu bölgelerdi50. Bu kolonizasyon hareketlerinin kontrolü ve işlemesi için Kartacalılar
muhakkak ciddi limanlar kullanmışlardı.
Fakat İ.Ö. 3. yy’a gelinmesiyle birlikte, ekonomik gücünü ve nüfusunu artırmış olan
Kartaca daha büyük yapılar için girişimlerde bulunabilmiştir. Ve yüzbinlerce metreküp kara
kazılmış, iki önemli liman inşa edilmişti51. Ancak bu limanların yapılmasında sadece gerekli güç
ve nufusun hazır olması sebep olamaz. Daha önce kullanılan limanların bir şekilde yetersiz veya
korunaksız olması daha geçerli bir sebeptir. Limanların inşa edildiği İ.Ö. 3. yy’a bakıldığında
kent duvarlarının var olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Yani zaten kent surlarla
çevrelenmekte ve güçlü düşmanlarının saldırılarına karşı savunma artırılmaktaydı. Denizciliğin
önemi ve dolayısıyla limanlarının stratejisi sebebiyle bu yapı kompleksini sur duvarlarının içine
almak istemesi doğaldı. Denizi bir surla çevrelemek, akıntı, dalga ve derinlikten dolayı sağlam
bir mimari işçilik yapılamayacağından, karayı kazıp denizi içeri almaktan daha kolaydır.
Savunma avantajı da fazladır. Düşmanları artan Kartacalıların savunmaya çekilir tarzda
kendilerini güvene alması gayet doğaldı.

50
Baradez, 1958, 47.
51
Stager, 1977, 198.
40
Askeri ve ticari olmak üzere iki limana sahip liman örnekleri Akdenizde bulunmasına
rağmen, hem insan yapımı, hem kent surları içinde kalmış, hem de kapatılabilen liman
özelliklerini bir arada bulundurması Kartca limanını özel yapmaktadır. Kıtaları birleştirici ticari
faaliyetleriyle diğer çağdaş kent limanları arasındaki etkileşimlerinin kıyaslanabilmesi açısından
da önemlidir.

41
9. KISALTMALAR ve BİBLİYOGRAFYA

1. Akşit 1980, Akşit O., Roma İmparatorluk Tarihi, İstanbul, 1980.

2. Andersen 1978 vd, Andersen, E.-Dietz, S.-Kromann, A.-Lund, J.-Trolle, S.,


"Nye danske udgravninger i Oldtidens Karthago,"
Nationalmuseets Arbejdsmark, 1978, 50-64.

3. Atlan 1970, Atlan, S., Roma Tarihinin Ana Hatları, 1. Kısım


Cumhuriyet Devri, İstanbul, 1970.

4. Baradez 1958, Baradez, J., "Nouvelle recherches sur les portes antiques de
Carthage," Karthago 9, 1958, 47-78.

5. Bass 1998, Bass, G. F., A History of Seafaring Based On Underwater


Archaeology, 1972.

6. Baydur 1998, Baydur, N., Roma Sikkeleri, İstanbul, 1998.

7. Blackman 1982, Blackman, D.J., "Ancient Harbours in the Mediterranean",


I.J.N.A., 11.2, 1982, 79-104, 185-211.

8. Brown 1991, Brown, S., Late Carthaginian Child Sacrifice and


Sacrificial Monuments in the Mediterranean Context,
Sheffield Academic Press, 1991.

9.Buhl 1975 vd, Buhl, M.L.-Dietz, S., "Karthago bor reddes,"


Nationalmuseets Arbejdsmark, 1975, 183-85.

10. Burollet 1952 vd, Burollet, P. F., Porto Farina- Tunisia: Direction des
Travaux Publics, 1952.

11. Caputo 1978, Caputo, G., "Attivita archeologica in Libia, Algeria,


Tunisia 1966-1975," Quaderni de 'La ricerca scientifica'n.
100, Rome, CNR, 1978, 210-217.

42
12. Casson 1965, Casson, L., "Harbor and River Boats of Ancient Rome,"
JRS 55, 1965, 31-39.

13. Castany 1956, Castany, G- Degallier, R., Sbiba. Tunisia; Ministere des
Travaux Publics, Service des Mines, de I'Industrie et de
I'Energie Royaume de Tunis, 1956.

14. Castany 1952, Castany, G..-Mrhila, D., Tunisia: Direction des; Travaux
Publics, 1952.

15. Castany 1956, Castany, G., Essai de Synthese Geologique du 'Territoire:


Tunisie-Sicile Tunisia: Ministere des; Travaux Publics,
Service des Mines, de I'Industrie et de I'Energie, 1956.

16. Castany 1947, Castany, G., Aioun, H. E., Tunisia: Direction des Travaux
Publics, Annales des Mines et de la Geologie, 1947.

17. Chelbi 1980, Chelbi, F., “Découverte d’un habitat punique sur le flanc
sud-est de la colline de Byrsa”, CEDAC Carthage 3, 1980,
17-18.

18. Chelbi 1984, Chelbi, F., “Quelques aspects de la civilisation


carthaginoise à l’époque hellénistique, Cahiers des Études
Anciennes (Trois-Rivières, Université du Québec) XVI
(Carthage VI: actes du congrès international sur Carthage,
Trois-Rivières, 10-13 octobre 1984)”, 1984, 78-87.

19. Chelbi 1985, Chelbi, F., “Sépultures puniques découvertes à l’est du


theatre (Carthage)”, Revue des etudes phéniciennes-
puniques et des antiquités libiques 1, 1985, 77-94.

20. Chelbi 1992, Chelbi, F., Céramique à vernis noir de Carthage, Tunis
1992.

21. Conway 1920, Conway, R.S., The Place of Dido in History, Tunis, 1920.

22. Cunliffe 1976, Cunliffe, B.M., "Carthage," Antiquity 50, no. 198, 1976,
138-139.
43
23. Deneauve 1977, Deneauve, J.-Carrie, J.M., "Fouilles françaises a Carthage
(1974-1975)," Antiquites Africaines 11, 1977, 13-130.

24. Docter 2002, Docter, R.F., Carthago: opgravingen van de Universiteit


van Amsterdam in 2000 en 2001, TMA. Tijdschrift voor
Mediterrane Archeologie 26, 2002, 43-49.

25. Docter 2004, Docter, R.F., Carthage Bir Massouda: Excavations by the
Universiteit van Amsterdam (UvA) in 2000 and 2001,
CEDAC Carthage 21, 2004, 29-34.

26. Docter 2004, Docter, R.F., The topography of archaic Carthage


Preliminary results of recent excavations and some
prospects, TALANTA. Proceedings of the Dutch
Archaeological and Historical Society, 2004, 34–35.

27. Docter 1992, Docter, R.F., Überseehandel: Amphoren von Karthago, in:
Tunesien - Wasser, Wüste, Weiter Süden. Texte zur
Ausstellung Übersee-Museum, Bremen, Bremen, 1992, 16–
17.

28. Ennabli 1975, Ennabli, A., "Metodologia di scavo a Cartagine,"


Enciclopedia delta scienza e delta technica mondadorl,
annuario, 1975, 233 - 240.

29. Ennabli 2005, Ennabli, Abdelmajid, CARTHAGE, Tunis, 2005.

30. Erhat 1972, Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, 1999, 23.

31. Flemming 1980, Flemming, N.C., "The Carthaginians Excavate their


Harbors," Archeology Under Water, 1980, 170-171.

32. Grant 1973, Grant, M., Roman Myths, Roma, 1973.

33. Gsell 1918, Gsell, S., “Histoire ancienne du l'Afrique du Nord II”,
Paris, 1918, 282-286.

44
34. Hamblin 1979, Hamblin, D. J., "Carthage," Smithsonian Magazine vol: 9,
no. 11, 1979, 42-55.

35. Humphrey 1978 vd, Humphrey, J.- Pedley, J., "Roman Carthage," Scientific
American 238, 1978, 111-120.

36. Humphrey 1975 vd, Humphrey, J. H., “Excavations at Carthage conducted by


the University of Michigan:1975, "vol. I (1976), vol. II
(1978), /975 vol. III (1977), vol. IV (1978).

37. Humphrey 1978 vd, Humphrey, J. H.- Pedley, J. G., "Roman Carthage,"
Scientific American 238, 1978, 111-120.

38. Humphrey 1978 vd, Humphrey, J. H., "North African News Letter I", AJA 82,
1978, 511-520.

39. Humphrey 1976, Humphrey, J. H., “Excavations at Carthage conducted by


the University of Michigan, vols. I-IV. Kelsey Museum,
Ann Arbor, Michigan, 1976.

40. Hurst 1975, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1974: first interim
report," Antiquaries Journal 55, 1975, 11-40.

41. Hurst 1976, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1975: second interim
report," Antiquaries Journal 56, 1976, 177-197.

42. Hurst 1975, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1974: First Interim
Report," Antiquaries Journal 55, 1975, 11-40.

43. Hurst 1877, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1975: Second Interim
Report," Antiquaries Journal 56, 1977, 177-197.

44. Hurst 1978, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1976: Third Interim
Report," Antiquaries Journal 58, 1978.

45. Hurst 1978, Hurst, H.-.Stager, L. E., "A Metropolitan Landscape: the
Late Punic Port of Carthage," World Archaeology, 9:3,
1978, 334-46.

45
46. Hurst 1977, Hurst, H., "Excavations at Carthage 1976: third interim
report," Antiquaries Journal 57, 1977, 232-261.

47. Iciek 1974, Iciek, A., "Prospections geophysiques a Carthage,"


Prospezioni Archeologiche 9, 1974, 61-74.

48. Jentel 1977, Jentel, M. O., "En marge des fouilles canadiennes a
Carthage: quelques scenes des legendes d'Achille et
d'Heracles", Revue d'art Canadienne 4, 1, 1977, 36-39.

49. Kolendo 1975, Kolendo, J., "Quelques remarques sur le plan de Carthage a
la lumiere des recherches archeologiques et geophysiques
polonaises", Etudes et Travaux, Cilt 8, 1975.

50. Kuzmanov 1976, Kuzmanov, G., "Etude du littoral de la Carthage Romaine,"


Archeologija (Sofia) 18, 1976, no. 4, 19-33.

51. Lancel 1976, Lancel, S., "Nouvelles fouilles de la mission archeologique


française a Carthage sur la colline de Byrsa: Campagnes de
1974 et 1975," CRAI 1976, 60-78.

52. Lancel 1977 vd, Lancel, S.-Deneauve, J.-Carrie, J. M., "Fouilles françaises
a Carthage (1974-1975);' Antiquites Africaines 11, 1977,
113-130.

53. Lancel 1978 vd, Lancel, S., "Fouilles de Carthage 1976-1977: la colline de
Byrsa et I'occupation puniquc," CRAI, 1978, 300-331.

54. Lees 1964 vd, Lees, F.N., Dido Queen of Carthage and The Tempest,
New York, 1964.

55. McCann 1994 vd, McCann, A. M.- Freed, J., Deep Water Archaeology,
Sicily,1994.

56. Perrot 1864, Perrot G., "The area of the ancient closed of Thasos (A
preliminary report)", Tropis, 1864, s.133-160.

57. Picard 1951, Picard, C., Carthage, Paris, 1951, 27-29.

46
58. Raban 1985, Raban, A., Harbour Archaeology. Proceedings of the First
International Workshop on Ancient Mediterranean
Harbours, Caesarea Maritima, Oxford, 1985.

59. Rougé 1966, Rougé, J., Recherches sur l'organisation du commerce


maritime en Méditerranée sous l'empire romain, 1966.

60. Saumagne 1959, Saumagne, C., "Le 'Lungomare' de la Carthage Romaine,"


Karthago 10, 1959, 157-170.

61. Sarnowski 1975, Sarnowski, T., "En marge des resultats des recherches
archeologiques et geophysiques poursuivies a Carthage par
I'equipe polonaise," Archeologia (Warszawa) 26, 1975,
165-169.

62. Senay 1976, Senay, P, "Carthage I," Cahiers des Etudes Anciennes 6,
1976.

63. Soren 1990, Soren, D.-Slim, H., Carthage: Uncovering the Mysteries
and Splendors of Ancient Tunisia, New York, 1990.

64. Stager 1975, Stager, L. E., "Carthage the Punic project," American
Schools of Oriental Research Newsletter 3-4, 1975, 10-11.

65. Stager 1877 vd, Stager, L. E., "Carthage 1977: The Punic and Roman
Harbors," Archaeology 30, 3, 1977, 198-200.

66. Stager 1975 vd, Stager, L. E., "Excavations at Carthage 1975: first interim
report, the Punic project," American Schools of Oriental
Research, Annual no. 43, Missoula 1978.

67. Starr 2000, Starr, G. Chester, Antik Çağda Deniz Gücü, İstanbul, 2000.

68. Strabon, Strabon, XVII. Kitap, 3. Bölüm, s.14.

69. Tekin 1994, Tekin, O., Grek ve Roma Sikkeleri, İstanbul, 1994.

70. Torr 1891, Torr, C., "The Harbors of Carthage," The Classical Review
5, 1891, 38-78.
47
71. Vitruvius 1998, Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap (Çev. S. Güven)
1998.

72. Vitruvius 1960, Vitruvius, The Ten Books On Architecture (Çev: M.H.
Morgan), New York, 1960.

73. Warmington 1960, Warmington, B.H., Carthage, London, 1960, 114-117, 204-
216.

74. Wells 1977, Wells, C. M., "Carthage 1976: La Muraille Theodosienne,"


Echos du Monde Classique Classical News and Views, 21,
1, 1977, 15-23.

75. Yorke 1985, Yorke, R.A., Davidson D. P., "Survey of Building


Techniques at the Roman Harbours of Carthage and Some
Other North African Ports," Harbour Archaeology 1985,
157-163.

76. Yorke 1975, Yorke R. A.-Little, J. H., "Offshore survey at Carthage,


Tunisia, 1973”, International Journal of Nautical
Archaeology and Underwater Exploration 4, 1975, 85-101.

77. Yorke 1976, Yorke R. A.-Little, J. H.-Davidson, D. P., "Offshore survey


of the harbors of Carthage: summary of 1975 season's
work," International Journal of Nautical Archaeology and
Underwater Exploration 5, 1976, 173-175.

48
10. LEVHALARIN LİSTESİ
10.1. Fotoğraflar
Fotoğraf 1: Kartaca Kenti sur duvarlarından bir bölümünün rekonstrüksiyonu
görülüyor. Sur duvarları kenti tamamen çevrelemekte denize kıyısı olan surlarda dahi burçlar
eksik edilmemiştir.
Fotoğraf 2: Günümüzde kıyı hattında görülebilen sur duvarları temelleri 1970 yılında
İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sırasında çekilmiş bir fotoğraftır.
Fotoğraf 3: Sur duvarlarının kesme blok taşlardan inşa edildiği görülebilmektedir.
Fotoğraf 4: Sualtında kalmış olan sur kalıntılarında, kesme taşların yan yana gelecek
şekilde sıralandığı görülüyor. Burada bir köşe oluşturulmuş olmalıdır ki bu bir burç olabilir.
Fotoğraf 5: Duvar blokları kenetlerle bağlanmıştır. Bu izler hala görülebilmektedir.
Fotoğraf 6: Askeri limanın merkezini oluşturan adadaki magazinlerin bir tanesi
görülmektedir. Gemiler bu magazinde görülen kızaklara çekilmekteydi. Bu magazinlerde
gemilerin bakımları yapılır ve bekletilirdi. Ani saldırılarda 220 gemi aynı anda kızaklardan
indirilir ve harekete geçilirdi.
Fotoğraf 7: Galeriler arası duvarları oluşturan ve üst örtüyü taşıyan blok taşlar
görülüyor.
Fotoğraf 8: Tanit betimli mezar taşı görülüyor.
Fotoğraf 9: Modern Tunus’un Kartaca Limanları’nın görüldüğü uydu fotoğrafı.
Fotoğraf 10: Askeri Liman ve Triremeleri Fenike periyodlu şekliyle gösteren bir
ilüstrasyon.
Fotoğraf 11: Aeneas’ı Troia’dan kaçarken betimlenmiş bir kabartma.
Fotoğraf 12: Fenike alfabeli yazıta sahip bir mezar taşı.
Fotoğraf 13: Tanit Btimli bir mezar taşı
Fotoğraf 14: Antik Kartaca Limanları’ndan askeri (dairesel) limanın günümüzden
görünüşü.
Fotoğraf 15: Kartaca Limanlarının günümüzdeki halinin hava fotoğrafından
görünüşü.
Fotoğraf 16: Askeri liman bilim adamlarının araştırmalarına göre Fenike ve Roma
Çağlarında belirgin şekilde değişiklikler göstermiştir. Roma periyodlu askeri limanı
destekleyen ilüstrasyon da burada görülmektedir.
Fotoğraf 17: Günümüzde yerleşim limanların kıyısına kadar sokulmuş durumdadır.
Limanların içleri balçıkla dolmaya devam etmektedir.

49
Fotoğraf 18: Byrsa tepesinin yapılan kazılara dayanarak oluşturulmuş
rekonstrüksiyonu.

10.2.Çizimler
Çizim 1: Kartaca askeri limanının yataydan ve düşeyden kesitleri verilmiştir.
Magazinler arası sütun sıraları da görülmektedir.
Çizim 2: Tunus’un coğrafik haritasıyla birlikte, Kartaca harabelerinin bulunduğu
bölge görülüyor.
Çizim 3: Askeri liman kesiti daha detaylı görülüyor.
Çizim 4: Askeri ve ticari limanın son durumlarının çizimleri görülüyor.
Çizim 5: Yapılan kazılara göre açığa çıkarılan antik Kartaca yerleşimleri ve limanları
görülüyor.
Çizim 6: Kent topografyası ve yy. lara göre kent sınırları görülüyor.
Çizim 7: Kent topografyası ve Antik limanlarının detayı görülüyor.
Çizim 8: Tyre limanının çizimi görülüyor.

10.3. Resimler
Resim 1: Antik Kartaca Kenti ile limanlarını çevreleyen sur duvarları görülüyor. Bu
ilüstrasyonda limanlar ve bu limanlarla kompleks inşa edilmiş yapıları birlikte görüyoruz.
Resim 2: İlüstrasyonu yapılmış kenti üstten görüyoruz.
Resim 3: Bu ilüstrasyonda kızağa çekilmiş bir askeri gemiyi ve askeri limanın kesitte
verilmiş detaylarını görüyoruz.
Resim 4: Askeri ve ticari limanın tamamen sur duvarları içinde olduğunu gösterir bir
ilüstrasyon.
Resim 5: Kartaca’nın kurucusu Kraliçe Dido sarayında dinlenirken resmedilmiştir.
Resim 6: Kraliçe Dido denizci Aeneas’ı uğurlarken betimlenmiş bir resim.
Resim 7: İ.Ö. IV. yy da yapılmış taban mozaiğinde kıyı boyunca inşa edilmiş olan
evler, sur duvarı, kuleler ve giriş kapısı betimlenmiştir.
Resim 8: Antik Kartaca Limanlarını gösteren bir başka ilüstrasyon.
Resim 9: Kartaca askeri ve ticari limanlarını ayıran zincir kuleleri vardı. İlüstrasyonda
kuleler görülüyor.
Resim 10: Antik Kartaca Kenti ve arazileri resmedilmiştir.
Resim 11: Ticari ve askeri limanları ile deniz fenerini gösteren bir başka ilüstrasyon.
Resim 12: 18. yy. da çizilmiş Kartaca Limanları haritası.

50
10. 4. Haritalar
Harita 1: Akdeniz ve kıyısı bulunan coğrafyanın gösterildiği bir uydu haritası.
Harita 2: Kartacalı komutan Hannibal’in Roma seferi sırasında kullanmış olduğu rota.
Harita 3: İ.Ö. 3. yy Kartaca İmparatorluğu’nun yayılımını gösteren bir harita.
Harita 4: Kartacalıların Akdeniz içerisindeki ticari rotalarını göstreren bir harita.

51
11. LEVHALAR

11.1. FOTOĞRAFLAR

Fotoğraf: 1

52
Fotoğraf: 2

53
Fotoğraf: 3

Fotoğraf: 4

54
Fotoğraf: 6

Fotoğraf: 5 Fotoğraf: 7

Fotoğraf: 8

55
Fotoğraf: 9

Fotoğraf: 10

56
Fotoğraf: 11

Fotoğraf: 12 Fotoğraf: 13

57
Fotoğraf: 14

Fotoğraf: 15

58
Fotoğraf: 16

Fotoğraf: 17

59
Fotoğraf: 18

60
11.2. ÇİZİMLER

Çizim: 1

Çizim: 2

61
Çizim: 3

Çizim: 4

62
Çizim:5

63
Çizim: 6

64
Çizim: 7

65
Çizim: 8

66
11.3. RESİMLER

Resim:1

Resim:2

67
Resim: 3

Resim: 4

68
Resim: 5

Resim:6

69
Resim: 7

Resim: 8

70
Resim: 9

Resim: 10

71
Resim: 11

Resim: 12

72
11.4. HARİTALAR

Harita: 1

Harita: 2

73
Harita: 3

Harita: 4

74

You might also like