Hicret Ve Toplumsal Değişim

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 12

HİCRET VE TOPLUMSAL DEĞİŞİM

GİRİŞ

Bu çalışmada hicret ve toplumsal değişim arasındaki ilişkiyi irdelemeye


çalışılmaktadır. Bunun için tümdengelim yöntemi ile önce toplumsal değişim, sonra hicret
kavramları ile devam edildi. Hicret ile yakın bir ilgisinden dolayı göç ile ilgili açıklama
yapılmıştır. Sonra zorunlu bir göç olan hicret ile ilgisinin net anlaşılması için bir başlık da
verilmiştir. Hicretin tanımı, mahiyeti ve kısa bir tarihçesinden sonra, hicret sonrası toplumsal
değişikliklere yer verilmiştir.

Bir deyim olarak kullanılan “aynı ırmaktan iki kez yıkanmaz” cümlesi hem evrendeki
hem de toplumlarda bir aynılığın olmadığı ve sürekli bir değişimin olduğu gerçeğini
söylemektedir.1

Her günün, yeni bir gün olması, her anın zaman içerisinde yeni bir an olması,
toplumsal değişim ile ilgili standart bir tanımlama yapmayı güçleştirmektedir. Şüphesiz
değişimi belirlemek, bir nesne ya da durumun temel yapısında ne kadarlık bir değişme ortaya
çıktığını göstermeyi gerektirir.

Toplum söz konusu olduğunda, bir sistemin hangi ölçüde ve hangi bakımlardan bir
değişme süreci içinde olduğuna karar verebilmek için, belirli bir özgül dönem içerisinde temel
kurumlarda hangi ölçüye kadar değişikliklerin ortaya çıktığını göstermek zorundayız. 2

Hayatın kanunu ve kanatın bir geleneği olan değişim, temelde zaman ile ilişkili bir
kavramdır. Çünkü değişim zaman içinde meydana gelir. İnsanda zaman içinde her şeyin
değiştiği hissi bulunmaktadır.3Değişimin önemi sadece bir zaman diliminde değil aynı
zamanda bir mekânda gerçekleşen bir durum olmasından kaynaklanır.4

Topluma ya da toplumsal olgulara doğadaki olaylara yaklaştığımız gibi yaklaşamayız.


Sosyolojinin pratik sonuçları, çoğu zaman farklı olmaktadır.5 Bu yönüyle sosyoloji
dendiğinde akla gelen en önemli konu toplumsal değişimdir.6 Toplumsal değişme, bir
toplumun hayat tarzındaki farklılaşmayı ve bunların o toplum içindeki etkisini ifade
etmektedir. Bu değişme zamana bağlı, sürekli, kolektif ve yeri geldiğinde tarihin akışını
etkileyen bir değişmedir.7

1
Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s. 26.
2
Anthony Gıddens, çev.Cemal Güzel, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2008, s.79.
3
Ejder Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din,İnsan Yayınları,İstanbul, 2003, s.19.
4
Ejder Okumuş, a.g.e, s.20.
5
Anthony Giddens, çev.Günseli Alyatlar, Sosyoloji Başlangıç Okumaları, Say Yay , İstanbul, 2010, s.17.
6
S. N. Eisenstadt, "Social Change and Development" , Readings in Social Evolution and Development. S.
N.Eisenstadt (Ed.), Pergamon Press, London, 1970, s. 3.
7
M.Sait Doğan,Sosyalleşme,Sosyal Değişme ve Siyasal Sosyalleşme, s.31.
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/100968
Toplumsal değişme; toplumu meydana getiren kurumlar başta olmak üzere toplumsal
ilişkilerde ve toplumsal yapılarda mevcut durumlardan yeni, bambaşka bir duruma geçişi
ifade etmektedir.8

Sosyal değişme, zaman içerisinde bir toplumda gözlenebilen ve toplumun sosyal


teşkilatının yapısı veya fonksiyonlarını geçici olarak değil de sürekli ve köklü bir şekilde
etkileyen ve toplumun tarihinin akışını değiştiren değişikliktir.”9

Sosyo-kültürel değişime neden olabilen pek çok hususun mevcudiyeti, örneğin nüfus
artışı, göç, savaşlar, fiziki çevre, teknolojik ilerlemeler, ekonomik gelişmeler ve kentleşme
toplumsal değişimin nedenleri arasında gösterilebilmekle birlikte, toplumsal değişimde etkili
olan hususların nüfus artışı, savaşlar, göç ve hızlı iletişim teknolojilerinin gelişimi ile
sınırlanamayacak kadar büyük ve karmaşık olmaktadır.10

Toplumsal değişim ve din arasında olan ilişki üzerine çok sayıda çalışma vardır. Bu
anlamda dinin en önemli yönlerinden birisi, içinde barındırdığı dinamizm ile toplumsal
değişmeyi tetiklemesidir. Topluma yeni bir ruh, yeni bir heyecan katan dini fikir ve
düşünceler, toplumsal hareketliliği de beraberinde getirir.11

Din, içinde var olduğu veya girdiği sosyo-kültürel ortamı kendi prensiplerine göre
değiştirmek ister. Bu anlamda toplumdaki insanların duygu, düşünce, tutum ve
davranışlarında dini bir değişim görülür. Diğer yandan dinin bir toplumda doğması, başka bir
topluma nüfuzu ve toplum tarafından kabul edilmesi, dinin ve toplumun sosyal yapısıyla
ilgilidir.12

GÖÇ-HİCRET İLİŞKİSİ

Türk Dil Kurumu, Türkçe sözlüğündeki tanımına göre göç; ekonomik, toplumsal veya
siyasi sebeplerle bireyler ile toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden
başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret olarak tanımlanmaktadır.13

Sosyolojik açıdan baktığımızda göç, insan ve grubun çeşitli faktörler nedeniyle zaman
ve mekânda yer değiştirmesi ile eyleme dönüşen, eylemin bitmesinden sonra da etkileri
devam eden bir süreçler bütünü olarak tanımlanabilir. Antropolojik yönüyle göç, sosyolojinin

8
İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 274; Mehmet Ali
Kirman, Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Rağbet Yay., 2004, s.232.
9
Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul: İnsan Yay., 2008, s.363.
10
Ahmet Faruk Sinanoğlu, Toplumsal Değişim ve Din, Hikmet Yurdu Yıl:1, S.2, (Temmuz-Aralık / 2008) ss.23-
29.
11
Celil AbuzaraDin-Toplum Etkileşimi ve Eğitim Harran Education Journal, 2017
2(2), 50-58Abuzar, Celil Dinin Toplumsal Yaşam Üzerindeki Etkisi, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 2011, cilt: XVI, sayı: 26, s. 143-153
http://dx.doi.org/10.22596/2017.0202.50.58
12
Recep Vardi, Hz. Muhammed’in liderliğinde Arap toplumunda gerçekleşen toplumsal değişim,Toplum
Bilimleri • Ocak - Haziran • 9 (17) : 321-342
13
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5cc99bf70d6618.52201167
ele aldığı mekânsal yer değiştirme, demografik yapısal/kurumsal değişme boyutlarının
ötesinde kültürel bir olgu ve süreçler bütünü olarak yorumlanmaktadır.14

Toplumsal değişimde neden ve sonuç arasında en önemli olan olgu göç olgusudur.
Göç sadece bir nüfus hareketi değildir. Bu yönüyle göçün en önemli etkisi toplumsal yapı ve
yapıda başat etkiye sahip olan toplumsal değişimdir. Toplumsal değişme, toplumun
yapısındaki değişmedir.15

Her ne kadar hicrete sözlüklerde göç anlamı verilmiş olsa da bu tanımlama, hicret
sözcüğünün kavramsal çerçevesini tam olarak karşılamamaktadır. Hicret, genel anlamı ile göç
olgusu altında değerlendirilse de, dini motifli ve aslı itibari ile de İslâm’la özdeşleşen bir
kavram olduğu için her göç olgusu hicret ile eş değer tutulamaz.

Göç olgusu, nedenleri ve sonuçları ile değerlendirildiğinde hicret, sürgün ve diaspora


gibi uzantısı sayılabilecek bir çok kavramı da beraberinde getirir.

Çalışmamızda yer ayırdığımız hicret ise Arapça kökenli olup İslâm dinine özgü bir
kavramdır. İslam’da göç olgusu dini karakter kazandığında buna hicret kavramıyla karşılık
verilir. Bizler bu çalışmada göç anlamında kullanılan ve İslam’a özgü bir kavram olan hicret
olgusuna yer vereceğiz.

Bir insanın bile bir yerden bir yere taşınmasının bir sebebi bulunuyorken bir toplumun
mekân değiştirmesini pek çok sebebe bağlı olarak incelemek kadar makul bir şey olamaz.
Bunun dini, ekonomik, siyasi, sosyal birçok sebebi olmaktadır. Bunlardan sosyal sebeplerin
de birçok boyutu bulunmaktadır. Göç gibi hem hicret edenler hem de göç edilen yerdekiler
farklı toplumsal, ekonomik ve kültürel değişimler yaşarlar.16

HİCRETİN ANLAMI

Sözlükte “terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek”17 anlamına gelen hecr (hicrân)


masdarından isim olan (‫ )هجرة‬hicret “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya
kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir; ancak kelime daha çok “bir yerin terkedilerek başka bir
yere göç edilmesi” anlamında kullanılır.18

Terim olarak genelde gayri Müslim ülkeden (darülharp) İslâm ülkesine göç etmeyi,
özelde ise Hz. Peygamber’in ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder.
Medine’ye göç eden Müslümanlara muhâcir, Resûl-i Ekrem’e ve muhâcirlere yardım eden
Medineli Müslümanlara da ensâr unvanı verilmiştir.19

14
Sabri Çakır, Geleneksel Türk Kültüründe Göç ve Toplumsal Değişme, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal
Bilimler Dergisi Aralık 2011, Sayı:24, ss.129-142.
15
Ülkü İleri, Türkiye’de Toplumsal Değişimin Çalışma İlişkileri Üzerindeki Etkileri,Tühis Yayınları, Ankara,
2009, s.30.
16
Mim Sertaç TÜMTAŞ, Cem Ergun, Göçün toplumsal ve Mekansal yapılar üzerinde etkisi, Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Y.2016, C.21, S.4, s.1347-1359.
17
Ebûl-Fadl Cemaluddin Muhammed İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, Dâr’u Beyrut, Beyrut 1970, III, 771.
18
Ahmet Önkal, “Hicret”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 458;
19
Önkal, “Hicret”, DİA, XVII, 458.
Kur’ân-ı Kerîm’de hicret kelimesi yer almamakla birlikte kelimenin türevleri yer
almaktadır. Bunlar kullanışlarına göre “Kur’ân’ı terk etmek”20, “bir kişiden veya gruptan
ayrılmak”21, “kötü şeyleri terk etmek”22 ve bizim çalışmamıza konu olan ve terim anlamına
uygun olarak da “Allah uğrunda başka bir yere göç etmek”23 anlamlarına gelmektedir.

Hz Peygamber(a.s) ile islama özgü bir anlama sahip olan hicretin, islam tarihindeki
sürecini bilmekte yarar görülmektedir.. Bu özgül anlam; yeni bir tarih ve medeniyet projesiyle
ile insanları evrensel bir dine ulaştırma ve tanıştırma ideali çerçevesindeki göçler olarak İslam
tarihinde yer etmiştir.

Peygamberimizin tebliği ile beraber eziyet, sıkıntı ve belalar şiddetlendi. Mekke


Müşrikleri, Müslümanları hapsediyor ve darp, açlık, susuzluk, Mekkenin sıcaklığı ve ateş ile
onlara işkence yapıyorlardı.24

Peygamberimiz(a.s), Kureyşlilerin eziyetleri karşısında Müslümanlara hicret emri


verdi. Hem dini vazifelerini yapamamalarından hem de dini yaymak için de hicret izni
verildi. Bu ilk hicret, Mekke devrinin 5.yılının Recep ayında yapıldı.25 İlk grubun başında
Osman b. Maz, sonra yapılan ikinci Habeşistan hicretine de Câ’fer b. Ebû Tâlib başkanlık
etti.26

Birinci Habeş hicretine katılanlar dördü kadın, on biri erkek olmak üzere toplam on
beş (bazı kaynaklarda on altı) kişiden ibarettir.27Mekke müşriklerinin baskısına ve
engellemesine rağmen, İslâmiyet günden güne yayılıyor ve kuvvetleniyordu. Müslümanların
sayısının gitgide çoğaldığını, Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman olmalarıyla
güçlendiklerini, Habeşistan’a giden muhacirlerin orada güvenlik içinde yaşadıklarını ve
Necâşî’nin de onları teslim etmeyip koruduğunu görünce müşrikler, Hz. Muhammed’i
öldürmeye karar verdiler. Önce Hâşimoğullarına boykot ilân ederek onları zorlama yoluna
gitmeyi kararlaştırdılar. Sonra Bunun üzerine Ebû Tâlib, yeğenini ve kabilesinin mensuplarını
emniyet altına almak için onları Ebû Tâlib Mahallesi’ne (Şi’bu Ebû Tâlib) taşıdı.28

Müslümanlara ve Hz. Muhammed’i koruyan Hâşimoğulları’na karşı uygulanan üç


yıllık boykotun ardından Ebû Tâlib’in ölümü müşriklere fırsat verdi ve bizzat Hz. Peygamber
dahi birçok hakarete ve sataşmaya hedef oldu. Böyle bir ortamda İslâm’ı tebliğ
edemeyeceğini anlayan Resûl-i Ekrem Tâif’e giderek yeni bir çevrede davasını anlatmayı
denediyse de çok sert bir tepkiyle karşılaştı ve Mekke’ye dönmek mecburiyetinde kaldı.29

20
Furkân 25/30.
21
Nisâ 4/34;
22
Müddessir 74/5.
23
Tevbe 9/20.
24
Ali Muhammed Sallabî, çev. Mustafa Kasadar, Siyer-i Nebi, Ravza Yayınları, İstanbul, 2017, s.325.
25
Osman Nuri Topbaş, Hazreti Muhammed Mustafa, Erkam Yayınları, 2015, İstanbul, s. 346.
26
Münir Gadban, Resullahın Hayatı ve Metodu, Risale Yayınları, terc. Adil Teymur, 1997, İstanbul, s.214.
27
Osman Keskioğlu, Hz. Peygamber’in Hayatı, (Siyer-i Nebi), Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Gaye Mtb,
Ankara 1981, s.20
28
Ahmed Lütfi Kazancı, İslâm Tarihi-Asr-ı Saadet Serisi: 2 (Aydınlıklara Doğru), İpek Yay., İstanbul, 1983, II,
218-227.
29
Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Komisyon, İstanbul 1986, I, 215-230; Muhammed Hamidullah,
İslâm Peygamberi, çev.: Salih Tuğ, İrfan Yay., IV. Baskı, İstanbul 1980, s.128.
Bu sıralarda Akabe’de tanıştığı bazı Medine (Yesrib) sakinlerinin İslâmiyet’e girmesi
üzerine şehir halkını oluşturan Hazrec ve Evs kabileleri arasında Müslümanlığın günden güne
yayılması ve buna bağlı olarak yapılan Akabe biatları hicret açısından büyük önem
taşımaktadır. Özellikle İkinci Akabe Biatı’nda Medineli müslümanlar Hz. Peygamber’i ve
dolayısıyla Mekkeli müslümanları şehirlerine davet ederek geldiği takdirde canlarını,
mallarını, kendi çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi onu koruyacaklarına, rahat
günlerde de sıkıntılı anlarda da ona tâbi olacaklarına and içerek biatta bulundular.30

Tâifliler ve diğer kabileler Resûl-i Ekrem’i reddederken Medine’den gelenlerin daha


ilk görüşmede İslâm’a girmeleri ve her türlü tehlike ve sıkıntıyı göze alarak şehrin kapılarını
ona açmaları ile Medineye Hicrete zemin olmuş oluyordu.31

Müslümanların büyük çoğunluğunun Medine’ye yerleşmesi ve İslâmiyet’in orada


güçlenmeye başlaması Mekke müşriklerini korkuttu; Hz. Muhammed’in de bir gün oraya
giderek ashabıyla birlikte kendilerine karşı bir tehlike oluşturacağından endişe ediyorlardı.
Dârünnedve’de uzun müzakerelerden sonra Ebû Cehil’in teklifiyle Hz. Peygamber’i öldürme
kararı alındı. Bu kararı sadece bir kişi değil, Kureyş kabilelerinin her birini temsilen
görevlendirilecek silâhşörlerden oluşan bir grup yerine getirecek, böylece Hâşimoğulları’nın
kan davasına kalkışması önlenecekti.32

Peygamberimiz(a.s), hicret etmek üzere harekete geçerek hemen Hz. Ebû Bekir’in
evine gitti, onunla birlikte bir plan hazırladı. Bu plan ve hazırlıktan sonra Medine’ye hicret
başlamış oldu.33Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle İslâm tarihinde yeni bir
dönem başlamıştır. Hadise sadece bir mekân değişikliği boyutunda kalmamış, İslâm’ın daveti,
teşrî faaliyeti ve siyaseti açısından bir dönüm noktası olmuştur.34

Bu kapsamda Müslümanların hicreti; köklü toplumsal değişmelerin muharrik gücü ve


Allahın rızasını kazanmak için yapılan mukaddes göçlerin adı olmuştur. Hicret,değerler ile
mekan çatıştığında, değerlerin ön plana çıkarılması demektir.

Hicret, insanın bir gezi ya da yolculuktan ibaret değildir. Hicret, inancı için vatanı ve
yakınları terk etmek, akrabalık bağlarını, rızık yollarını kesmek ve vazgeçmektir.35

Hicret de göç gibi algıdaki değişim ile başlayan, mekânda yer değiştirme ile devam
eden ve varılan yere uyumla tamamlanan bir süreçler bütünüdür. Hicretin bu anlamdaki
“aktörü”, değişime bağlı olarak davranan, süreçleri başından sonuna dek yaşayan, sonuçlarını
tüm olumsuzluğu ile birlikte yıllarca göğüsleyen “insan”dır.36

30
Önkal, “Hicret”, DİA, XVII, 458.
31
İbrahim Sarıçam,, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2005,
s.111.
32
Casim Avcı, Mevlana İdris, Hz Muhammed’in Hayatı, DİB Yayınları, Ankara, 2017, s.119-120; Önkal,
“Hicret”, DİA, XVII, 458.
33
Ali Muhammed Sallabî, a.g.e, s.421.
34
Önkal, a.g.e, s.458.
35
Ali Muhammed Sallabî, a.g.e, s.421.
36
Sabri Çakır, a.g.e, s.129-142.
Hicretin sosyokültürel mahiyeti ise, inananlara pek çok şey telkin edecek niteliktedir. Bu
bakımdan sıradan bir tarihi olaymış gibi düşünülmemelidir.37

Hicret, Sadece baskıdan kurtulmak için zorunluluğu ifade eden edilgen bir tavır değil,
aynı zamanda zulme ve baskıya karşı çıkmak ve son vermek gibi etkin bir anlamı da
içermektedir.38

HİCRET SONRASI TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Hicret, farklı toplumların değişik düşünce ve anlayışların birbirlerine temas eden bir
olgudur. Hicret sonrasında Medine’de meydana gelen toplumsal değişim, bu zemine örnek
gösterilmektedir. Hz. Peygamber’in ve Müslümanların Medine’ye hicreti, bu şehrin merkezini
oluşturduğu önemli toplumsal değişimlerin de başlangıcı olmuştur.

Toplumsal ve ekonomik değişim süreçlerinin hem bir sonucu hem de bir nedeni olarak
da değerlendirebileceğimiz hicret, her şeyden önce kendine özgü olan bir süreçtir. Bu sürecin
en önemli unsurları; göçün kaynaklandığı yerleşim, göç eden kişiler ve bütün bu unsurları
içine alan göç olgusudur. Toplumsal olgu olan hicret, toplumların sosyal, kültürel, ekonomik,
politik biçimlenmelerini doğrudan etkileyen temel öğelerden birisi olarak kabul
edilmektedir.39

Daha başlangıçta Yesrib adının yerleşik düzene geçişini temsil eden “Medine”
kelimesiyle karşılanması bunun somut örneğidir.40 Hz. Peygamber, yeni bir toplumun inşası
sürecini şehrin imarı ile beraber yürütmüştür. Kabileciliğin ve bedeviliğin etkin olduğu bir yer
olan Yesrib, bu uygulamalarla yeni bir şehir yapısına kavuşmuştur. Kent kültürü, yaşam
tarzında katılımcılığı ve hoşgörüyü barındırabildiği gibi bir arada yaşama tecrübesi ve
farklılıklara toleransın içselleştirildiği bir zihniyete de işaret eder. Ayrıca kentsel yapının,
kurumsal bir işleyişi olabildiği gibi bedeviliğin aksine modernleşmenin ve müesseseleşmenin
de mekânı olabilmektedir.41

Hz. Peygamber dönemi çok hızlı bir şekilde tecrübe edilen toplumsal değişimde
müspet karakterin izlerinin dayanağı şehirleşme-medineleşmede görülebilir. Farklı
durumlarda ise yani yerleşik bir kültür ortamında oluşmamış olan ve bir şehir mantığı içinde
kendini organize etme imkânı bulamayan toplulukların-toplumların daha tekelci davranarak
despotik bir eğilim sergileyebildikleri gözlenmiştir 42

Hicret ile birlikte Medine’de mescidin yapılması, muhacir ve ensar arasında kardeşlik
bağının kurulması, Müslümanlar ile Yahudi ve müşrikler arasındaki ilişkileri düzenleyen
37
Hüseyin Algül, Adım Adım Hicret, Nesil dergisi, İstanbul, 1979, sayı 37 sayfa 35.
38
Tatlılıoğlu, Göç Sosyolojisi Açısından Hicret, s. 123. Tatlıoğlu, Durmuş; Göç Sosyolojisi Açısından Hicret,
Sivas: Asitan Kitap, 2013
39
Ayla Tuzcu, Kerime Bademli, Göçün Psikososyal Boyutu, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current
Approaches in Psychiatry 2014.
40
Nebi Bozkurt, Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Medine”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi (DİA), c. XXVIII, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003, ss. 305-311
41
Çelik C. (2001), “Kentleşme Sürecinde Dini Hayat”, Erciyes Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi
Dergisi, sy. 11, ss. 131-152.s.131.
42
Düzgün, Ş. A. (2009), “Dinlerin Şehirleşme Kabiliyeti”, İslâmi İlimler Dergisi, yıl:4, sy. 1-2,
ss. 13-22. .s.5
Medine Vesikası, Ordunun kurulması, toplumsal sorunları ortadan kaldırmak için bir çok
değişim olmuştur. Bu değişim toplumsal düzeyde hayatın tüm safhalarında olmuştur.
Resulullah, Rabbani metot çerçevesinde yeni toplumda eğitimde ve ekonomide sorunlara
çözüm getirilmeye çalışılmaktadır .43

Birleşmiş Milletler tarafından mülteci ve göçmenlerin hukukî durumuna dair


sözleşme, 1951 tarihinde imzalanmış ve 1954 tarihinde de yürürlüğe girmiş. Buna karşılık
İslâm, 14 asır önce mülteci, göçmen ve Muhacirlerle ilgili düzenlemeler getirmiş ve
uygulamalarda bulunmuştur.44

Hicret sonrasında Mekke’den gelen göçmenlerle Medine’li Müslümanlar, yani


“Muhacirler” ile “Ensar” arasında kardeşlik(muâhat) kurmuştu. Bu kardeşlik esasına göre, Hz.
Peygamber, her muhacir için ensardan bir kardeş tayin etmişti. Muhacirler evlerini ve
mallarını Mekke’de bırakarak gelmişlerdi. Ensâr, muhacir kardeşlerini evlerine almışlardı.
Mallarından istifade ettirmişlerdi.45

Ailelerin kardeş ilân edildiği bu uygulama, sadece şekilde kalmamış, muhacirler ve


ensar kan bağından öte bir bağlılıkla bağlanmışlardır. Hatta birbirlerine vâris dahi olmuşlardır.
Bu karşeliğin tesisi, terörle veya devleti ele geçirmekle değil, aksine Peygamberimizin
gözetiminde canı gönülden bu işi yapmalarıyla oluyor.46

Kur’an’da şöyle açıklanmıştır: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye)


yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara
verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde
bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından
korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”47

Böylece, Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu, kardeşlik ve dayanışma temelleri


üzerinde oluşmaya başlamıştır. Bu uygulama, siyâsî, ictimâi, iktisadî, dinî ve askerî alanda
pek çok fayda sağlamış ve muhacirlerin Medine’deki hayatlarını kolaylaştırmıştır.48

İç ve dış güvenliği sağlamak için Hz.Peygamber, Muhacirler ve Ensâr arasında “Özel


Kardeşlik”, bütün Medîneliler (Müslümanlar, Müşrik Araplar ve Yahudiler) arasında da
“Vatandaşlık-Hemşerilik Sözleşmeleri” akdetti.49 Yeni islam devletinin anayasasının esasları
olduğu da ifade edilmektedir.50 İslâm Tarihi kaynaklarında detaylı bir biçimde anlatılan bu
sözleşmeyle Medine’deki Müslümanlarla, İslâm’a ve Müslümanların cemaatine katılmayan
müşrikler, civardaki Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında kapsamlı ve yazılı bir antlaşma
düzenlenmiştir. Buna göre bu metindeki antlaşma maddelerini kabullenen bütün taraflar bir

43
Ali Muhammed Sallabi, a,g,e, s.503.
44
Mehmet Demir,İlahiyat Akademi Dergisi, sayı, 159.
45
İbn Kayyim el-Cevziyye, Şemsüddîn Ebî Abdillah Muhammed b. Abdilmelik, Zâdü’l-Maâd Fi’l-Hedî
Hayru’l-İbâd, Mısır 1.312.
46
Sabri Hizmetli, İslâm Tarihi (Başlangıçtan İlk Dört Halife Devri Sonuna Kadar), Yeni Çizgi Yay., Ankara.
1995s.220; Münir Gadban, a.g.e, s.9.
47
Haşr 59/9.
48
Sabri Hizmetli, a.g.e, s. 220; Önkal, a.g.e, s. 461; Osman Nuri Topbaş, a.g.e, 34.
49
Hizmetli, 221- 222. Ali Muhammed Sallabi, a,g,e, s.540.
50
Münir Gadban, a.g.e, s.22.
ümmet sayılarak bazı yönleriyle bu günkü vatandaşlık olgusuna benzer bir biçimde bu
sahifenin tarafı kabul edilmişlerdi.51

Mescid-i Nebevî” inşa edilmiştir. Mescitle, Allah’a kulluk vazifesi yayılmış, İslâm
toplumu teşekkül etmiş, yakınlık bağları, birlik ve beraberlik güçlenmiştir.52 Medine’ye
hicretle birlikte Müslümanların sosyal ortamları tamamen değişmiş ve toplu ibadetler için
zemin daha uygun hale gelmişti. Hicretin ilk dönemlerinde Müslümanları bir araya
toplayacak, birlik ve beraberliklerini sağlayacak bir mescit/Mescid-i Nebevî inşa edilmiştir.53
Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettikten sonra ilk iş olarak kaldığı evin karşısına bir mescit
inşa ettirmiştir. Yapılan bu mescit, Müslümanların ibadet ve sosyal ilişkilerle ilgili
hayatlarında bir üs, yeni bir fert ve toplumun eğitilme ve oluşturulma sürecinde de aktif bir
merkez olmuştur.54

Dini alanda yaşanan ve sosyal yaşamı etkileyen önemli adımlardan biri de insanların
namaza ezan ile çağrılmaya başlamaları idi Kavramsal anlamından daha öte, Müslüman
toplumunun varlığının önemli bir işaretidir. Ezan, İslâm toplumlarında dini gelenekler arasına
girmiş ve bu yönleriyle de sosyolojik bir taban bulmuştur 55

Şehrin iktisadî hayatına Yahudiler hâkimdi. Müslüman çarşısının kurulmasıyla


Müslümanlar, dinî hürriyetin yanında iktisadî hürriyete de sahip oldular.56

İlk İslâm toplumunun inşa sürecinde dini, siyasi, eğitim, aile ve ekonomik kurumların
bütüncül bir nazarla ele alındığı görülmektedir. Toplumsal değişim ve dönüşümün sadece dini
kuralların tesis edilmesi anlayışı ile yapılmadığı kurumların inşasıyla geniş manada İslâm
medeniyetinin temellerinin atıldığı değerlendirilmektedir.57

Hicret sonrası değişim süreci toplumsal kurumların inşası ile başlamıştır Böylece
sınıfa dayalı üstünlükler ve ayrıcalıkların kaldırılması yönünde adımlar atılırken bu ilke gereği
toplumsal cinsiyet algısı da zamanla değişmiş, aile ve kadının tolumdaki statüsü ve yeri
yeniden tanımlanmıştır. Bu süreçle birlikte aile kurumunun yeniden inşası adına da önemli
mesafeler alınmıştır.58

Kadının toplumdaki sosyal, hukuki ve iktisadi hakları yeniden tanımlanmıştır. Kocası


ölmüş ya da boşanmış kadını koruyucu hükümler getirilmiştir. Namuslu kadına iftira atanlara

51
Sinanoğlu, A. , “İslâm medeniyetinde Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşamasının İlk
Tecrübesi”, Ekev Akademi Dergisi, yıl:2010 14, sy. 44, ss. 37-47. S.40.
52
Ali Muhammed Sallabi, a,g,e, s.520; Sarıçam, a.g.e, s. 135
53
Fatih Açık, Hicret Sonrası İlk İslam Medeniyetinin İnşa Sürecinde Toplumsal Kurumların Yapısı, Akademik
Bakış Dergisi Sayı: 52 Kasım – Aralık 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi.s.286.
54
Azimli, M, Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları. İstanbul, 2010,s.219.
55
Fatih Açık, a.g.e s.286.
56
Sarıçam, a.g.e, s. 139; Mim Sertaç TÜMTAŞ,a.g.e, s.1347.
57
Fatih Açık, a.g.e, s.286.
58
Fatih Açık, HİCRET SONRASI İLK İSLAM MEDENİYETİNİN İNŞA SÜRECİNDE TOPLUMSAL
KURUMLARIN YAPISI, AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı: 52 Kasım – Aralık 2015 Uluslararası Hakemli
Sosyal Bilimler E-Dergisi.s.286.
ağır cezalar getirilmiş, bunun yanında askerlik, savaş, yakınlarının geçimini sağlama gibi bir
takım ağır yüklerden kadınlar muaf tutulmuşlardır 59

SONUÇ

İslam dininde bir dönüm noktası olan ve Hicri takvimin de başlangıcı olan hicret,
zorunlu bir göç ya da mekânsal değişiklikten daha öte anlamlara gelmektedir. Yok edilmeyle
karşı karşıya gelen bir dinin ve mensuplarının, yeni bir dünyaya açılması demektir. Fırsatların
tükendiği ve özgürlüklerinin kısıtlandığı bir zaman ve mekanda, dinin tebliğ ve davetinin
başka mekan ve coğrafyalara taşıma girişimidir.

Kanaatimizce, hicret, değerler ile mekan çatıştığında, mekanın terk edilip değerlerin
ön plana çıkarıldığı bir hamledir. Nitekim inançlarını terk etmekle şehirlerini terk etmek
arasında kalan Mekke’li Müslümanlar, vatanlarını değil, inançlarını tercih etmişlerdir.
İnançları uğruna insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir fedakarlığı tecrübe eden bu insanlar,
İslam’ın hicret kavramına yüklediği anlamı bedenleştirmişlerdir.

Hicret ile beraber sadece inanç birliğine dayalı bir ümmet oluşmadı. Aslında etkisi
hala devam eden bir islam uygarlığı, bir İslam medeniyeti oluştu. Sosyal değişim bakımından
büyük bir öneme sahip olan hicret, etkisini kısa bir zaman içinde göstermiş olmaktadır.Hicret
ile beraber İslam toplumunun ana dokusu oluşturulmuş oluyordu. Medine ile beraber bütün
Arabistan Müslümanların nüfuz alanına girmiş islam dinin kurumsal halini görmüş oluyoruz.
Sözlü kültür yerine kitabi kültür sistemi ashabı suffe ile birlikte daha da belirgenleşmiş
oluyordu.60

59
Çetin, A, “Ezan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), c. XII,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1995, S.110.
60
Abdurrahman Kurt, Din Sosyolojisi, Sentez Yayıncılık, Bursa,2012, s.231.
KAYNAKÇA

ABUZARA,Celil Din Toplum Etkileşim ve Eğitim, Harran Education Journal, 2017

-Dinin Toplumsal Yaşam Üzerindeki Etkisi, Harran Üniversitesi İlahiyat


Fakültesi Dergisi, 2011, cilt: XVI, sayı: 26, s. 143-153

AZİMLİ, M, Siyeri Farklı Okumak, Ankara Okulu Yayınları. İstanbul, 2010.

AÇIK, Fatih Hicret Sonrası İlk İslam Medeniyetinin İnşa Sürecinde Toplumsal
Kurumların Yapısı, Akademik Bakış Dergisi Sayı: 52 Kasım – Aralık 2015 Uluslararası
Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi.s.286.

ALGÜL, Hüseyin, Adım Adım Hicret, Nesil dergisi, İstanbul, 1979.

BOZKURT, Nebi, Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Medine”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

Ansiklopedisi (DİA), c. XXVIII, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003.

ÇELİK, C. , “Kentleşme Sürecinde Dini Hayat”, Erciyes Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi

Dergisi, 2001.

Düzgün, Ş. A., “Dinlerin Şehirleşme Kabiliyeti”, İslâmi İlimler Dergisi, 2009.

DEMİR, Mehmet, İlahiyat Akademi Dergisi, Ankara, sayı, 159.

DOĞAN, M.Sait,Sosyalleşme,Sosyal Değişme ve Siyasal Sosyalleşme, İstanbul, 2000.

DOĞAN, İsmail Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000,

KESKİOĞLU, Osman, Hz. Peygamber’in Hayatı, (Siyer-i Nebi), Diyanet İşleri Başkanlığı
Yay., Gaye Mtb, Ankara 1981.

KAZANCI, Ahmed Lütfi, İslâm Tarihi-Asr-ı Saadet Serisi: 2 (Aydınlıklara Doğru), İpek
Yay., İstanbul, 1983.

KOMİSYON, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1986.

KİRMAN, Mehmet Ali, Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Rağbet Yay., 2004,
s.232.

GADBAN, Münir, Resullahın Hayatı ve Metodu, Risale Yayınları, terc. Adil Teymur,
1997, İstanbul.

ÇETİN, A, “Ezan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), c. XII,

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1995.

KURT, Abdurrahman, Din Sosyolojisi, Sentez Yayıncılık, Bursa,2012.


HİZMETLİ, Sabri, İslâm Tarihi (Başlangıçtan İlk Dört Halife Devri Sonuna Kadar), Yeni
Çizgi Yay., Ankara. 1995.

GÜNAY, Ünver, Din Sosyolojisi, İstanbul: İnsan Yay., 2008.

GÖKBERK, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993.

GIDDENS, Anthony, çev.Cemal Güzel, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2008.

-çev.Günseli Alyatlar, Sosyoloji Başlangıç Okumaları, Say Yay , İstanbul, 2010

EİSENSTADT ,S. N., "Social Change and Development" , Readings in Social Evolution
and Development. S. N.Eisenstadt (Ed.), Pergamon Press, London, 1970.

EL-CEVZİYYE, İbn Kayyim, Şemsüddîn Ebî Abdillah Muhammed b. Abdilmelik, Zâdü’l-


Maâd Fi’l-Hedî Hayru’l-İbâd, Mısır 1.312.

OKUMUŞ, Ejder, Toplumsal Değişme ve Din, İnsan Yayınları,İstanbul, 2003.

KAL, Ahmet, “Hicret”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 458;

İBN MANZUR, Ebûl-Fadl Cemaluddin Muhammed, Lisânu’l-Arab, Dâr’u Beyrut, Beyrut


1970.

ÖN

SİNANOĞLU, Ahmet Faruk, Toplumsal Değişim ve Din, Hikmet Yurdu Yıl:1, S.2, 2008.

VARDİ, Recep, Hz. Muhammed’in liderliğinde Arap toplumunda gerçekleşen toplumsal


değişim, Toplum Bilim,2017. ÇAKIR, Sabri, Geleneksel Türk Kültüründe Göç ve
Toplumsal Değişme, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2011.

İLERİ ,Ülkü, Türkiye’de Toplumsal Değişimin Çalışma İlişkileri Üzerindeki


Etkileri,Tühis Yayınları, Ankara, 2009.

TÜMTAŞ, Mim Sertaç, Cem Ergun, Göçün toplumsal ve Mekansal yapılar üzerinde
etkisi, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Y.2016.

SALLABÎ, Ali Muhammed çev. Mustafa Kasadar, Siyer-i Nebi, Ravza Yayınları, İstanbul,
2017.

TOPBAŞ ,Osman Nuri, Hazreti Muhammed Mustafa, Erkam Yayınları, İstanbul, 2015.

HAMİDULLAH, Muhammed, İslâm Peygamberi, çev.: Salih Tuğ, İrfan Yay., İstanbul 1980.

SARIÇAM, İbrahim,, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı


Yayınları, Ankara, 2005. AVCI, Casim Mevlana İdris, Hz Muhammed’in Hayatı, DİB
Yayınları, Ankara, 2017.

TATLIOĞLU, Durmuş; Göç Sosyolojisi Açısından Hicret, Asitan Kitap, Sivas, 2013.
TUZCU, Ayla Kerime Bademli, Göçün Psikososyal Boyutu, Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2014.

SİNANOĞLU, A. , “İslâm medeniyetinde Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşamasının İlk

Tecrübesi”, Ekev Akademi Dergisi, yıl:2010.

WEB SİTELERİ

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/100968

http://dx.doi.org/10.22596/2017.0202.50.58

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5cc99bf70d6
618.52201167

You might also like