Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

ÖNÜMDE BOŞ BİR UZAM

Bu aralar yoğun iş tempom ve kişisel bir takım sebeplerden yeni bir roman ya da
hikaye üzerinde çalışamıyorum. Neil Gaiman’ın MasterClass derslerinde
paylaştığı çalışma kitabındaki dersleri okuyup verdiği ödevleri yazmaya
başladım. Böylece belki de yeni bir kitap için malzeme ya da Neil Gaiman’ın
deyimiyle “çöp kutusu “oluşturmuş oluyorum. Bu arada hayatta yapmak
istediklerime bir dilek daha eklendi : Neil Gaiman’ın yazarlık derslerine canlı
olarak katılmak istiyorum. Bunu nasıl gerçekleştireceğimi bilmiyorum. Senin bu
konuda yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Belki de aynı dileği bir de İngilizce
ifade edersem dilek daha çabuk yerine ulaşır: I really would like to attend Neil
Gaiman’s live writing courses. Neyse konumuza dönersek Gaiman’ın kitabının 3.
bölümünün adı “Finding Your Voice” (Sessini Bulmak).

“Bilinmeyen Sular” Mevsim Yenice

Bazı hikayelerinde anlatıcının hep kadın olduğunu sandım ve kitabın sonunda


erkek olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Genellikle hikayelerinde bir kişinin
yaşamı ve düşüncelerini irdeliyor, anlatıyor. Tanımlamaları oldukça
düşündürücü, bazen şiirsel.

“Bir ruhun bedene sızması gibi usulca yatağa sokuldum. Gözlerim odadaki
boşlukları dolduruyordu; içi boşalmış dübel yuvalarını, çivisi düşmüş delikleri,
derzleri soyulmuş yer fayanslarını, korniş kilidinden kurtularak aşağıya sarkan
perdenin ucunu gözümle takip ediyordum sonunda bir şey elde edecekmişim
gibi.” Sy 31

“Önünde Boş Bir Uzam” Demir Özlü


Bu kitabı kendi kütüphanemde buldum. Ne zaman nerede aldım hatırlamıyorum.
Kitabın ilk sayfasını Demir Özlü benim adıma imzalamış. Kitapta Berlin’de
geçirdiği bir zaman dilimini anlatıyor. Geçmişte yaşadıklarını, Berlin’in
kendisinde Danimarka, Fransa gibi başka ülkelerde hatırlattıklarını, içsel
hesaplaşmalarını günlük hayatının içine serpiştirerek anlatıyor. Kitapta sen
diliyle sesleniyor, aslında seslendiği kendisi. Kendi içinde yaşayan insanların
yalnızlıklarından yeni bir benlik çıkarıp çoğaltması...

“Ne gelecek? Gelecek ne getirecek? Bilmiyorum, hiçbir şey sezmiyorum. Bir


örümcek, belirli bir noktadan hedefe doğru indiğinde, önünde hep, ne denli
çırpınsa da ayağın basamayacağı boş bir uzam görür. Benim durumum da böyle;
önümde hep boş bir uzam; beni öne doğru götüren ise, arkamda kalmış bir
sonuçtur.” Sy 71

“Tüm Öyküler” Ernest Hemingway

Hemingway’in erkeksi bir dili var ve bana çok sert geliyor. Tanımlamaları
genelde bir kaç kelimeden oluşuyor ve her ne anlatmak istiyorsa bunu net bir
şekilde okuyucunun gözünde canlandırabiliyor. Hemingway’in her bir
hikayesinde ama örtük ama açık bir acı kendini hissettiriyor. Belki de ölüm
temasını sürekli vurguladığı için ben de böyle bir his uyandı bilemiyorum. Çok
uzun süre Hemingway okuyamıyorum, içim daralıyor, bu yüzden daha kitabı
bitiremedim.

“Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz?” (What We Talk About When We Talk


About Love?) Raymond Carver

Raymond Carver, Neil Gaiman’ın tavsiye ettiği yazarlar listesindeydi. Bu kitaptaki


her hikaye adı gibi bir şekilde aşka ve ilişkilere dayanıyor. Çok akıcı ve nükteli
bir anlatımı var. Yazılanlar hüzünlü bile olsa kelimelerin yan yana diziliminde
ulaşan enerji bir şekilde insana kendini iyi hissettiriyor. Bu hikaye kitabını
ileride tekrar okuyabilirim.
“Bir Ağrı’dır Yaşamak” Feride Cihan Göktan

Bu kitabı Zeyno adıma imzalatıp bana hediye etti. 45-50 yaş aralığındaki 5
kadının Ağrı Dağına çıkma hikayesini anlatıyor. Kitap bir kurmaca yapıtından
çok bir gezi yazısına ya da kişisel gelişim rehberine benziyor. Türkiye’de kadın
olmak özellikle 40 yaş üstü kadınlar için oldukça sancılı bir süreçti. Bir yandan
katı geleneklerin ve kuralların baskısı, diğer yandan modernleşme çabaları iki
ayrı uçtu. Sonuç olarak iki tarafa da ait olamayan, kendini sürekli keşfetme
aşamasında kalıp bir türlü gerçekleştiremeyen, kendini sürekli sorgulayan,
neden yapamadığını, nasıl yapabileceğini anlamaya çalışan kadınlar... Ve bu
süreç içinde yapılan doğru yanlış tercihler , bunların sonucunda yaşananlar,
ödenen bedeller, bir türlü iyileşemeyen yaralar...

Hikayemizdeki 5 kadın tüm bu şartlar altında yaşam mücadelesi verirken artık


bir de yaşla birlikte gelen yeni bir oluşumla da yüzleşmektedir: yaşlanmak,
menopoz, adım adım elinden uçup giden gençlik. Elbet her şeyin bir çaresi, her
durumun kendi içinde ne kadar zor olsa da bir güzelliği de var. Kitapta bu 5
kadının hayatlarındaki problemlere buldukları çözümleri, hayatlarındaki
değişimlerle barışmalarını ve yeni başlangıçlarını anlatıyor. Ağrı Dağına çıkmak
onlar için bir yeniden doğuş. Ağrı Dağına çıkmadan önce yaptıkları hazırlıklar ve
çıkarken yaşadıkları da anlatılıyor. Kitabı gerçek bir gezi yazıymış gibi okudum.
“Kış Uykusu” Ayşegül Devecioğlu

Ağustos ayında bir anda çok az Türk yazar okuduğumu fark ettim. Mesleğimden
dolayı da İngilizce kitap okumak bana daha cazip geliyordu. Fakat İngilizce
okurken bilmediğin kelimeleri Türkçeye çevirmezsin. Eğer bilmediğin kelimeyle
ilgili kafanda bir hayal oluşuyorsa ve bu okuduğun parçanın geneliyle uyumluysa
okumaya devam edersin. Sonuç olarak Türkçe kelime hazinen gelişmez. İngilizce
kitap okuduğum kadar Türkçe kitap okumaya karar verdim. Kitapçıya gittim.
Gördüğüm ilk hikaye kitabını aldım.

Ayşegül Devecioğlu “Ağlayan Dağ Susan Nehir” adlı romanıyla 2008 Orhan Kemal
Roman Armağını’nı kazanmış. Dili kullanımı, anlatımındaki samimiyeti çok güzel.
Öyküler hayatımızın içinden, hatta gözümüzün önünden akıp giden fakat kendi
derdimizden fark edemediğimiz olayların minik detaylarından oluşuyor.

You might also like