Professional Documents
Culture Documents
Önümde Boş Bi̇r Uzam
Önümde Boş Bi̇r Uzam
Bu aralar yoğun iş tempom ve kişisel bir takım sebeplerden yeni bir roman ya da
hikaye üzerinde çalışamıyorum. Neil Gaiman’ın MasterClass derslerinde
paylaştığı çalışma kitabındaki dersleri okuyup verdiği ödevleri yazmaya
başladım. Böylece belki de yeni bir kitap için malzeme ya da Neil Gaiman’ın
deyimiyle “çöp kutusu “oluşturmuş oluyorum. Bu arada hayatta yapmak
istediklerime bir dilek daha eklendi : Neil Gaiman’ın yazarlık derslerine canlı
olarak katılmak istiyorum. Bunu nasıl gerçekleştireceğimi bilmiyorum. Senin bu
konuda yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Belki de aynı dileği bir de İngilizce
ifade edersem dilek daha çabuk yerine ulaşır: I really would like to attend Neil
Gaiman’s live writing courses. Neyse konumuza dönersek Gaiman’ın kitabının 3.
bölümünün adı “Finding Your Voice” (Sessini Bulmak).
“Bir ruhun bedene sızması gibi usulca yatağa sokuldum. Gözlerim odadaki
boşlukları dolduruyordu; içi boşalmış dübel yuvalarını, çivisi düşmüş delikleri,
derzleri soyulmuş yer fayanslarını, korniş kilidinden kurtularak aşağıya sarkan
perdenin ucunu gözümle takip ediyordum sonunda bir şey elde edecekmişim
gibi.” Sy 31
Hemingway’in erkeksi bir dili var ve bana çok sert geliyor. Tanımlamaları
genelde bir kaç kelimeden oluşuyor ve her ne anlatmak istiyorsa bunu net bir
şekilde okuyucunun gözünde canlandırabiliyor. Hemingway’in her bir
hikayesinde ama örtük ama açık bir acı kendini hissettiriyor. Belki de ölüm
temasını sürekli vurguladığı için ben de böyle bir his uyandı bilemiyorum. Çok
uzun süre Hemingway okuyamıyorum, içim daralıyor, bu yüzden daha kitabı
bitiremedim.
Bu kitabı Zeyno adıma imzalatıp bana hediye etti. 45-50 yaş aralığındaki 5
kadının Ağrı Dağına çıkma hikayesini anlatıyor. Kitap bir kurmaca yapıtından
çok bir gezi yazısına ya da kişisel gelişim rehberine benziyor. Türkiye’de kadın
olmak özellikle 40 yaş üstü kadınlar için oldukça sancılı bir süreçti. Bir yandan
katı geleneklerin ve kuralların baskısı, diğer yandan modernleşme çabaları iki
ayrı uçtu. Sonuç olarak iki tarafa da ait olamayan, kendini sürekli keşfetme
aşamasında kalıp bir türlü gerçekleştiremeyen, kendini sürekli sorgulayan,
neden yapamadığını, nasıl yapabileceğini anlamaya çalışan kadınlar... Ve bu
süreç içinde yapılan doğru yanlış tercihler , bunların sonucunda yaşananlar,
ödenen bedeller, bir türlü iyileşemeyen yaralar...
Ağustos ayında bir anda çok az Türk yazar okuduğumu fark ettim. Mesleğimden
dolayı da İngilizce kitap okumak bana daha cazip geliyordu. Fakat İngilizce
okurken bilmediğin kelimeleri Türkçeye çevirmezsin. Eğer bilmediğin kelimeyle
ilgili kafanda bir hayal oluşuyorsa ve bu okuduğun parçanın geneliyle uyumluysa
okumaya devam edersin. Sonuç olarak Türkçe kelime hazinen gelişmez. İngilizce
kitap okuduğum kadar Türkçe kitap okumaya karar verdim. Kitapçıya gittim.
Gördüğüm ilk hikaye kitabını aldım.
Ayşegül Devecioğlu “Ağlayan Dağ Susan Nehir” adlı romanıyla 2008 Orhan Kemal
Roman Armağını’nı kazanmış. Dili kullanımı, anlatımındaki samimiyeti çok güzel.
Öyküler hayatımızın içinden, hatta gözümüzün önünden akıp giden fakat kendi
derdimizden fark edemediğimiz olayların minik detaylarından oluşuyor.