Karl Popper Ve Yanlislamaciligi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 11

MAKALE

KARL POPPER VE YANLIŞLAMACILIĞI


Sercan Kabakçı
Bilim ve Aydınlanma Akademisi üyesi, İstanbul
sercankabakci@gmail.com

ÖZET KARL POPPER AND HIS THEORY OF FALCIFICATION


Bu çalışmanın amacı, Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik ABSTRACT
ölçütü etrafında oluşturduğu bilim felsefesi yaklaşımı- The aim of this study is to introduce and criticize the
nın tanıtılması ve eleştirilmesidir. Çalışmada özel ola- philosophy of science that Karl Popper developed
rak, Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik ölçütüne dayana- around the criterion of falsifiability. In particular, it was
rak Marksizm’e yönelttiği eleştirilerin geçersizliğinin aimed to demonstrate the invalidity of Karl Popper’s
gösterilmesi hedeflenmiştir. critiques of Marxism based on the criterion of falsifiabi-
Bu çerçevede, Popper’ın yönteminin bilim tarihinin ger- lity. In this context, it will be tried to show that Popper’s
çek gelişimiyle uyumsuz olduğu, kendi içerisinde önem- method is incompatible with the actual development of
li tutarsızlıklar barındırdığı, özel olarak Marksizm’e yö- the history of science, it contains important inconsis-
nelik eleştirilerinin hatalı ve kendi içinde çelişik olduğu tencies in itself, and its critiques of Marxism in particu-
gösterilmeye çalışılacaktır. Popper’ın yanlışlamalara lar are erroneous and contradictory in itself. Popper’s
merkezi bir önem vermesi eleştirilecek ve açıklamala- central emphasis on falsifications will be criticized and
rında temel aldığı sahte bilim kategorisinin anlamlı ol- argued that the category of pseudoscience on which his
madığı savunulacaktır. Karl Popper’ın yaklaşımı, bilim explanations are based is not meaningful. Karl Popper’s
alanında çalışma yürüten insanlara yol gösterip bilim- approach cannot serve the purpose of guiding peop-
sel çalışmaların daha hızlı ve verimli hale gelmesi gibi le in the field of science and making scientific studies
bir amaca hizmet edemez. Aksine bu yaklaşımın temel faster and more efficient. On the contrary, it would be
alınması halinde bilimsel çalışma yürütmek imkânsız impossible to carry out scientific studies on the basis of
hale gelecek ve bütün bilim tarihinin akıl dışı temeller this approach and it would have to be concluded that
üzerine kurulduğu gibi bir sonuca varılmak zorunda ka- the whole history of science was founded on irrational
lınacaktır. Poppercı yaklaşımın asıl önemi, Marksizm’in foundations. The real importance of the Popperist ap-
bilimsel bir düşünce sistemi olmadığı iddiasına temel proach comes from the role it plays in the ideological
oluşturarak ideolojik ve siyasal mücadelede oynadığı and political struggle, providing the basis for the claim
rolden gelir. Karl Popper’ın düşüncelerindeki önemli that Marxism is not a scientific thought system. An im-
bir tutarsızlık, kendisinin de kesin bir yanlışlanmanın portant inconsistency in Karl Popper’s thinking is that
olanaklı olmadığını teslim etmesine rağmen yanlışlana- he insists on using falsifiability as a definitive discrimi-
bilirliği kesin bir ayırıcı ölçüt olarak kullanmakta ısrar natory criterion, although he assumes that no definite
etmesidir. Diğer bir tutarsızlık ise Popper’ın, yanlışlana- falsifiability is possible. Another inconsistency is that
bilirliği tüm kuramlar için olmazsa olmaz bir koşul ola- Popper’s own theoretical approach is not falsifiable,
rak koymasına karşın kendi kuramsal yaklaşımının yan- although he puts falsifiability as a sine qua non for all
lışlanabilir olmamasıdır. Popper’ın Marksizm’e yönelik theories. There is a serious inconsistency in Popper’s
eleştirilerinde ise Marksizm’in hem yanlışlanabilir bir critique of Marxism, arguing that Marxism is not both a
sistem olmadığını, hem de birçok örnekte yanlışlanmış falsifiable system and that it is invalid in many instances
olduğu için geçersiz olduğunu bir arada savunmak gibi because it is falsified.
ciddi bir tutarsızlık bulunmaktadır. Keywords: Karl Popper, falsifiability, pseudoscience,
Anahtar kelimeler: Karl Popper, yanlışlanabilirlik, Marxism, history of science
sahte bilim, Marksizm, bilim tarihi

1. KARL POPPER’IN YÖNTEMİ VE MARKSİZME KARŞI doğaya ya da topluma dair, oldukça yaygın biçimde sa-
ELEŞTİRİLERİ vunulan pek çok düşünce, bilimsellik iddiası taşımaları-
Karl Popper’ın çalışmalarını güdüleyen ve yönlendi- na rağmen gerçekte bilimsel değil; belki sanatsal, edebi,
ren temel amaç, bilimsel olan ve olmayan açıklamaları siyasal yahut dini olarak kabul edilmesi gereken açıkla-
birbirinden ayırmayı sağlayacak bir yöntem, bir ölçüt malardır. Bilimi sanattan, inançtan, propagandadan ve
bulmaktır. Bilim felsefesi yazınında temel tartışma baş- sahte bilimden ayıran şeyin ne olduğunun açıkça ortaya
lıklarından biri olan bu konu sınırkoyma sorunu (de- konulması gerekir (Popper, 1998).
marcation problem) olarak adlandırılır. Popper’a göre

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 187


Popper, bütün modern dönem boyunca bilimselliğin terk edilmesini zorunlu kılan yaşamsal önem taşıyan
ölçütünü belirleyen egemen yaklaşımı eleştirerek işe kararlaştırıcı deneylerdir (crucial experiment). Bilim,
başlar. Söz konusu yaklaşımı doğrulamacılık olarak kuramların birbiri ardına oluşturulup, sınanıp, yanlış-
adlandırır. Popper’a göre doğrulamacılık bilimi sahte lanmaları ve yerlerini yeni kuramlara bırakmaları ile
bilimden ayırmak konusunda yetersiz bir yöntemdir. ilerler. Bilim, kuramların savaş alanıdır. Popper, bilimsel
Doğrulamacılar, bir kuramın bilimsel kabul edilebilme- ilerlemenin temel kuralını açıklarken, en güçlü kuramın
si için olgularla uyumlu olması gerektiğini savunurlar. ayakta kalması deyimini kullanmıştır (survival of the
Oysa herhangi bir kuramı doğrulayan örnekler bulmak fittest theory) (Popper, 1962).
hiç de zor değildir. Ve kaç örnek bulunursa bulunsun,
evrensel geçerlilik taşıyan herhangi bir iddiayı mantık- Bilimciler kendilerinin ve birbirlerinin kuramlarını
sal düzeyde kanıtlamak olanaksızdır (Popper, 1998). doğrulamaya değil, ısrarla yanlışlamaya çalışmalıdırlar
(Popper, 1998). Kuramlar olanaklı olan en sert sınavlara
Bilinen örneği kullanırsak, tüm kargalar siyahtır öner- sokulmalıdır. Olası yanlışlayıcıları belli olduğu halde bir
mesi, bugüne kadar görülmüş bütün kargalar siyah da türlü yanlışlanamayan kuramlar bilimseldir. Nasıl yan-
olsa mantıksal kesinlik taşımaz. Bir gün bir yerlerden lışlanacağı açık olmayan kuramlar ise bilimsel değildir,
bir beyaz karganın çıkmayacağı ya da daha önce bir sahte bilimdir. Bunlar baştan bir kenara konulmalıdır.
beyaz karganın yaşamış olmadığı söylenemez. Ayrıca
herhangi bir gözlem ya da deney herhangi bir kuramı Olası yanlışlayıcıları belli olduğu halde belirli bir anda
kanıtlayamaz; çünkü kuramdan arınmış, saf gözlem ya yanlışlanamamış kuramlar ise er geç yanlışlanacaklar-
da olgu önermesi diye bir şey yoktur. Gözlemlerimiz ya dır. Bilim, bataklığa çakılmış kazıklar üzerine kurulmuş-
da olgulara dair saptamalarımız da birer kuramdan faz- tur. Ne kadar sağlam çakılmış olurlarsa olsunlar, batak-
la bir şey değildir. En açık ve kesin, üzerinde hiçbir tar- lık, kazıkları mutlaka yutacaktır. Yutulan kazıkları her
tışma bulunmayan konularda bile her zaman kuramlar seferinde daha derin, daha sağlam çakılmış olanlarıyla
içinde hareket ederiz (Popper, 1998). değiştirmek gerekir (Popper, 1998).

Bu nedenle, bir önermeyi doğruladığı söylenen olgu ya Ancak bu çabanın bir işe yarayıp yaramadığı bilinemez.
da gözlem önermelerinin de doğrulanmaları gerekir. Popper baştan, bilimin gerçek doğaya dair bilgi verip
Elbette onları doğrulayan başka önermelere dayanıla- vermediğinin bilinemeyeceğini kabul ederek yola çıkar.
rak… Ama doğrulayan önermeleri doğrulayan bu öner- Bilimin ilerleyişi sırasında doğanın gerçek bilgisine gi-
melerin de doğrulanmaları gerekir. Yine kendilerinin de derek yaklaştığımız, mantıksal düzeyde iddia edilemez.
doğrulanmaları gereken başka önermeler yardımıyla… (Popper, 1998). Doğada nedensellik diye bir şeyin bulu-
Ve bu böyle sonsuza kadar gider (Popper, 1998). nup bulunmadığı, bizim o nedenselliğin yasalarını bu-
lup bulamadığımız da bilinemez.
Popper’a göre bilimi sahte bilimden ayıracak ölçüt,
olgularla uyumluluk değil, sınanabilirliktir (Popper, Popper bu açıdan, mutlak kuşkucularla aynı noktada-
1998). Kesin bir doğrulanma olanaksız olduğundan, bir dır. Ancak kuşkuculuğa tamamen teslim olmak istemez.
kuramın olgularla uyumlu olması, o kuramın sınanabi- Çünkü bu durumda bilim olanaksız hale gelecektir. Aklı
lir olduğu anlamına gelmez. Sınanabilirliğin göstergesi, kurtarabilmek için bir yol arar. Gerçekte hiçbir şeyi bi-
doğrulanabilirlik değil, yanlışlanabilirliktir. Milyonlarca lemediğimiz halde ve üzerlerine kuramlar inşa edebile-
uyumlu örnek bir kuramı doğrulamaya yetmezken, bir ceğimiz kesin olgularımız olmadan bilim yapabilmenin
tek uyumsuz örnek, kuramı bir kerede ve kesin olarak bir yolu bulunmak zorundadır. Popper’ın çözümü, olgu-
yanlışlamaya yeter. (Popper, 1998). Bulunan bir tek be- suz bir olguculuk yaratmaktır. Olgusuz, çünkü artık ol-
yaz karga, bütün kargaların siyah olduğu iddiasını çü- gular var olmadığına göre kuramları olgularla sınamak
rütecektir. olanaksızdır. Kuramlar, yine kuramlarla sınanacaktır.
Popper olguların yerine saf mantıksal bir yöntem koy-
Kuramları olgularla uyumlu bir şekilde kurmak bilim- maya çalışır. Eskiden olguların yapacağı işi yapacak bir
sel dürüstlük için yeterli bir ölçüt değildir. Kuramların, tür makina. Bilimi sahte bilimden ayıracak, tamamen
yanlışlanabilir biçimde oluşturulmaları ve ifade edilme- nesnel bir süzgeç. Her şeyin onlara göre değerlendiri-
leri de gerekir. Yani bir kuramın olası yanlışlayıcılarının leceği, ama kendilerinin hiçbir şeye göre değerlendi-
neler olduğu açık olmalı, kuramın hangi durumlarda rilmeleri gerekmeyen birkaç kural. Mantıksal açıdan
yanlış sayılıp terkedileceği açık biçimde belirtilmelidir. yanlış biçimde kurulmuş, yani yanlışlanabilir olmayan
Bu durumda kuramların daha çok olumsuz biçimde for- kuramlar elenir. Tabii yine de olgu işlevi görecek bazı
mülleştirilmeleri, belirli durumları yasaklamaları gere- önermelere ihtiyaç vardır. Ama bunlar, geçerliliklerine
kir (Popper, 1998). Mümkün olan en çok şeyi yasakla- bilimciler tarafından karar verilmiş, geçici olgulardır.
yan kuram en bilimsel kuramdır (Popper, 1998). Yoksa bildiğimiz kesin olgular değil.

Ve bu kuramın yasakladığı durumlardan biri bile, bir Bu arada Popper, metafizik kurguların da bilimin ge-
kere bile gerçekleşirse kuram terk edilmelidir (Popper, lişmesine tesadüfen yararlı olabileceklerini kabul eder.
1998). Bilim tarihinin kilometre taşları, bir kuramın Ayrıca bilimsel çalışmayı sürdürebilmek için de bazı

188
kaçınılmaz metafizik inançlara ihtiyaç vardır (Popper, olduk. Yazının geri kalanında, yukarıda açıklanan dü-
1998). şünce ve eleştirilere dair karşı savlar ortaya konulacak-
tır.
Bilimin bizi doğanın gerçek bilgisine giderek yaklaş-
tırdığı inancı, doğada nedenselliğin var olduğu inancı
böyledir. Popper kendi payına bunlara tamamen inanır
(Popper, 1998). Ama bunları mantıksal düzeyde savun- 2. BİLİM TARİHİ POPPER’I YANLIŞLAR
maya kalkmaz. İnançtan öte bir şey olduklarını iddia Popper’ın yöntemi, bilim tarihiyle uyuşmamaktadır. Bi-
etmez. Sadece birer inançtır bunlar, ama gerekli inanç- limin somut gelişme biçimi, Popper’ı yanlışlar. 20. yüz-
lardır. yılda bilim felsefesinin gelişimi Popper’ın düşüncelerini
geride bıraktı. Bilim tarihçilerinin ve bilim felsefecileri-
Popper, kuramların doğru olup olmadıklarını değil, bi- nin çalışmaları, işlerin gerçekte Popper’ın anlattığı gibi
limsel olup olmadıklarını araştırmayı önerir. Kuramlar yürümediğini ortaya koydu.(1)
doğayla sınanamaz ama, mantıkla sınanabilir. Bu yolla,
pozitivistlerin bir türlü üstesinden gelemedikleri, öz- Popper bilimsel ilerlemenin, ortaya atılan kuramların
nelliğin işe karışması sorunundan da kurtulduğunu dü- kararlaştırıcı deneyler aracılığıyla yanlışlanması ve yer-
şünür. Öznel etkiler saptırıcıdır. Ama ortaya bir kuram lerini daha iyi kuramlara bırakması yoluyla gerçekleşti-
atılırken bunlardan arınmak olanaksızdır. “Metafizik” ğini savundu. Buna göre bilimciler bir sorunu çözmek
kabullerin bu süreçte rol alması kaçınılmazdır. Aslında için bir kuram ortaya atarlar, o kuram yanlışlandığında
kuramlar tamamen keyfi biçimde oluşturulurlar (Pop- ise sorunun çözümü için yeni ve daha iyi bir yol ararlar.
per, 1998). Ama nasıl oluşturulmuş olurlarsa olsunlar, Bu arada da hatalarından öğrenirler (Popper, 1998).
tamamen nesnel biçimde sınanabilirler. Popper varsa-
yım oluşturma sürecinde özneyi tamamen rahat bırak- Ancak sorun şu ki bilimsel düşünce zaten boşluksuz
mayı önerir. ilerlemez. Popper’a yönelik eleştirilerin önemli bir
dayanak noktası da bu oldu. Thomas Kuhn ve onu iz-
Nesnellik istemini varsayım oluşturma sürecinden sı- leyerek İmre Lakatos, hiçbir kuramın, verili bir anda
nama aşamasına kaydırır.Yanlışlanabilir bir biçimde açıklamayı amaçladığı bütün olguları açıklayamayaca-
formülleştirildikten sonra bir kuramın hangi amaçlar- ğını oldukça ikna edici bir biçimde savundular(2) (Kuhn,
la ve hangi etkiler altında oluşturulduğunun bir önemi 2018; Lakatos, 2014).
yoktur. Saçma kuramlar nasıl olsa ilk sınamalarda ele-
necektir. Popper bir varsayımı doğrulayacak örnekleri bulmanın
genellikle kolay olduğu konusunda haklıdır. Ama aykırı
Karl Popper kendi bilimsellik ölçütü uyarınca bir dizi örnekler de her zaman oradadır. En güçlü, bilim tarihin-
yaklaşımı, en başta da Marksizm’i sahte bilim olarak de büyük yeri olan, bilimin gelişmesine en çok katkıda
etiketler. Ona göre Marksizm yanlışlanabilir bir kuram bulunmuş kuramlar bile, daha en baştan açıklayama-
değildir. Marksizm’in olası yanlışlayıcıları yoktur. Mark- dıkları durumlarla birlikte var olurlar. Bütün kuramlar,
sistler hangi durumda Marksizm’i terk edeceklerini olgularla ancak bir yere kadar uyumludurlar (Kuhn,
açıklamayı reddederler (Popper, 1989). Zaten hiçbir ba- 2018) ve bu bilimciler için bir sır değildir. Bu nedenle
şarısızlık onların Marksizm’i sorgulamasına yol açamaz. bilimciler, eldeki kuramlarla aykırılık gösteren bir so-
mut örnekle karşılaştıklarında, kuramlarını çöpe falan
Marksizm her zaman fazlasıyla genel ve sınanamayacak atmazlar. Zaten böyle yapsalardı bilim diye bir şey ola-
varsayımlarla iş görür. Neredeyse hiç bir şeyi yasakla- mazdı çünkü Thomas Kuhn’un dediği gibi, “Uyumdaki
maz. Sadece sınıflara, ekonomiye, topluma dair bir yığın her başarısızlık kuram reddi için yeterli neden sayılsay-
sınanamaz kurgu üretir. Marksizm kehanetlerde bulun- dı, bütün kuramların her zaman için reddedilmesi gere-
mak üzere oluşturulmuş bir sistemdir (Popper, 1989). kirdi.” (Kuhn, 2018).

Marksistler durmadan kehanetlerde bulunurlar. Ama Bilimciler kuramlarını çöpe atmak yerine, genellikle
henüz hiçbir kehanetlerinin doğru çıktığı görülmüş de- kuramı geliştirerek, ona ekler yaparak ya da ayrıntı-
ğildir (Popper, 1989). Sınanamaz varsayımlara dayan-
ması, Marksizm’e gerçekleşen bütün başarısızlıkları bir 1 Bu konuda Thomas Kuhn ve İmre Lakatos’un Karl Popper’a yönelik
eleştirilerinden yararlanıldı. Bu eleştirilere ana doğrultusunu veren
şekilde açıklama gücü kazandırmıştır (Popper,1962).
Kuhn olmuştur. Lakatos ise Popper’ın yaklaşımını temelde benimse-
Zaten bu nedenle Marksizm, zaman içerisinde yapılan mesine rağmen, Kuhn’un eleştirilerini büyük ölçüde kabul etmiş, Pop-
eklemelerle yamalı bohçaya dönmüştür. Asla çürütüle- per’ın yaklaşımını bu eleştirileri de dikkate alarak daha gelişkin bir hale
mez çünkü olabilecek her şeyi bir şekilde kapsama ye- getirmeye çalışmıştır. Öte yandan Lakatos’un eleştirileri Kuhn’unkilere
teneğine sahiptir (Popper,1962). göre daha doğrudan, daha fazla ayrıntılandırılmış ve daha fazla örnekle
desteklenmiştir.

Böylece Karl Popper’ın bilim felsefesine dair yaklaşımı- 2 Kuhn ve Lakatos dile getirilen yaklaşımı eleştirilerinin temel noktala-
rından biri yapmış ve pek çok yerde pek çok farklı biçimde dile getir-
nı ve Marksizm’e yönelik eleştirilerinin bilim felsefesiy-
mişlerdir. Kaynakçada belirtilen bu yazarlara ait kitapların bütünü bu
le ilgili kısmını genel hatlarıyla da olsa ortaya koymuş düşüncenin ışığında yazılmıştır.

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 189


landırarak açıklanamayanı açıklanabilir hale getirmeye (Lakatos, 2014).
çalışırlar. Gözlem ve deney koşullarını gözden geçirirler,
ek varsayımlarla kuramı derinleştirmeye çalışırlar, göz- Aykırılıkların çoğu bilimcilerin inadı sayesinde zaman
lenen sürece bilinmeyen etkenlerin karışıp karışmadı- içerisinde çözüldü. Ama bazıları Newtonculuk aşılana
ğını araştırırlar, yeni deney ve gözlem araçları geliştirip kadar çözülemeden kaldı. Kuhn şöyle anlatmış:
daha hassas gözlemler yapmaya ya da henüz gözlem-
lenmemiş etkenleri bulmaya çalışırlar (Lakatos, 2014). “Gerek Merkür gezegeninin hareketleri gerek sesin hızı
Daha birçok şey yaparlar. Yine olmazsa söz konusu ay- olguları ile Newton kuramından elde edilen tahminler
kırılığı bilinmeyen bir süreliğine görmezden gelmeyi arasında uzun süredir var olduğu saptanmış çelişkiler
tercih edebilirler (Kuhn, 2018). Zaten kuramlar ancak yüzünden, kimse bu kuramı ciddi şekilde sorgulamayı dü-
zaman içerisinde, üstünde çalışılarak, öyle kolayca terk şünmemişti. Bu çelişkilerden ilki, sonuç olarak çok başka
edilmemeleri sayesinde gelişip olgunlaşırlar. Zamanla amaçlarla ısı üzerine yapılan deneyler sayesinde birden-
açıklama güçleri artar. Hiçbiri daha en baştan tam ve bire ve beklenmedik şekilde çözüme kavuştu. İkincisi ise,
eksiksiz olarak doğmaz, başlangıçta hepsi ham ve biraz ortaya çıkmasında hiçbir rol oynamadığı bir bunalım
kabadır. sonucunda, Einstein’ın genel görelilik kuramının gelişti-
rilmesiyle birlikte yok oldu. Bundan her iki çelişkinin de
Bilim tarihi, işlerin Popper’ın anlattığı gibi olmadığını bunalımla başlayan rahatsızlığı yaratacak kadar temel
gösteren örneklerle doludur. Burada yer darlığı nede- düzeyde görülmedikleri sonucunu çıkarabiliriz. Karşı-ör-
niyle ancak bir kısmına, o da yüzeysel biçimde değini- nekler oldukları saptanarak ileriki çalışmalar için bir ke-
lebilecektir. Ancak daha çok örnek ve daha çok ayrıntı nara konmaları yeterliydi (Kuhn, 2018).
için Thomas Kuhn ve İmre Lakatos’un çalışmalarına ba-
kılabilir. Bunların her ikisi de Marksist değildir ve hatta Bilimsel ilerlemenin Popper’ın yöntemiyle olanaksız
Lakatos, Popper kadar Marksizm düşmanıdır. hale geleceğini gösteren bir başka örnek de Neptün ge-
zegeninin keşfidir. Uranüs, 1781 yılında keşfedilmişti.
Newton’un kuramı, 200 yıldan uzun bir süre boyunca Ancak Uranüs’ün yörüngesi beklenenden farklı göz-
bilim dünyasına tamamen egemen olabildi. Bir kez yer- lemlenmekteydi. Benzer durumlarda yapıldığı gibi bu
leştikten sonra 20. yüzyıla gelene kadar ciddi bir sorgu- örnekte de bilimciler, Uranüs’ün yörüngesindeki sap-
lamayla karşılaşmadı. Bilimin ilerleme biçimi Popper’ın manın nedenlerini bulmaya çalıştılar. Sapmanın, henüz
anlattığı gibi olsaydı, Newtonculuğun 200 yıl her şeyi bilinmeyen bir gezegenin Uranüs üzerindeki çekim et-
güzel güzel açıklayabildikten sonra, 20. yüzyıla gelin- kisinden kaynaklandığı düşünüldü. Bilimciler bu varsa-
diğinde bir anda, bir veya birkaç kararlaştırıcı deneyin yımsal gezegenin büyüklüğünü, yörüngesini ve tam ne
sonucunda yanlışlanarak terk edilmiş olması gerekirdi. zaman, nerede olması gerektiğini hesapladılar. Sonra da
Ama elbette böyle olmadı. Newton’un varsayımları en tam beklenen yerde, tam beklenen zamanda yeni geze-
çok ilk ortaya atıldıkları dönemde sorgulanıyor ve en geni (Neptün’ü) gözlemlemeyi başardılar (Miner, 2019).
az şeyi o zaman açıklayabiliyorlardı. Ancak bilimcilerin
kuşaklar boyu süren sabırlı ve inatçı çalışmaları, New- Popper’ın öğütlediği gibi davransalardı bu keşif asla ya-
ton’u yavaş yavaş haklı çıkardı, başlangıçta onun kuramı pılamazdı. Çünkü sapma gözlemlendiği anda yerleşik
içinde açıklanamayan şeyleri zamanla açıklanabilir hale gökyüzü kuramı çöpe atılmış olurdu.
getirdi (Kuhn, 2018). Bilimciler o yıllarda Popper’ın
öğütlerinden yararlanabiliyor olsalardı, Newtonculuk Görüldüğü gibi bilimciler, pek de Popper’ın akılcılık
daha baştan, yanlışlandı diye bir kenara konulacaktı ve ölçütlerine uygun davranmıyorlar. Şimdi bu durumda,
onun üzerine kurulan onca gelişme var olamayacaktı. bütün modern bilimin akıl dışı olduğunu, bilimsel iler-
lemeyi akıl dışılığa borçlu olduğumuzu mu söylemek
Örneğin ortaya atıldıktan sonraki ilk 60 yıl boyunca gerekir? Popper’ın yöntemini izlersek öyle görünüyor.
ayın hareketleri Newton’un varsayımlarını yanlışlıyor- Kanıtlanmamış bilginin peşinden gitme diyenlere uyar-
du (Kuhn, 2018). sak da öyle. Bilimciler çoğu durumda Popper’ın istediği
anlamda kanıtlanmamış bilgilerin peşinden giderler. Bi-
Lakatos’a göre Newtonculuğun bu aykırılıkla birlikte limcilerin eldeki kuramları öyle hemen terk etmemek-
yaşadığı süre 60 yıldan da daha uzun oldu. Sorun, her teki ısrarı, bilimsel ilerlemenin olmazsa olmazıdır. Bu
biri kuramın öngördüğüne biraz daha yaklaşan bir çok ısrar, gücünü Karl Popper’ın pek de önemli saymadığı o
hesaplamadan sonra ancak 1787’de Laplace tarafından milyonlarca doğrulayıcı örnekten alır. Bir kuramın mil-
tam olarak çözülebildi (Lakatos, 2014). yonlarca kez doğrulanmasının hiç bir anlamı olmadığını
söylemek saçma değil mi? Pratik olarak sürekli doğru-
Ayrıca Lakatos, “kuyrukluyıldızların kuyruğunun güneş lanan bir düşüncenin doğru olduğu yönünde bir kanı
tarafından çekilmek yerine itildiği gibi gayet iyi bilinen oluşmasından daha doğal ne olabilir? Varsayımlar işe
bir olgunun, Newton’un araştırma programında bir so- yarasın diye ortaya atılıyorsa, işe de yarıyorsa, bu elbet-
run ya da Kuhn’un kelimeleriyle bir bulmaca olarak ad- te bilimcileri o varsayımlar üzerinde çalışmak, onları
landırılmasına rağmen, aslında Newton’un kuramını geliştirmek ve ayrıntılandırmak yolunda cesaretlendi-
çürüttüğünü kimsenin düşünmemiş” olduğunu yazar recektir. Sırf biçimsel mantık açısından kesin kanıtlana-

190
mıyor diye kuramları çöpe atacak olsaydık zaten kuşku- ğumuz etkenlerin işe karışması mümkündür. En kesin
culara uyup gelmiş geçmiş tüm kuramları çöpe atmak sayılan durumlarda bile işlerin beklediğimizden farklı
zorunda kalırdık. Diyalektik materyalistleri böyle bir olma olasılığı vardır. Lakatos’un, “Eksiksiz biçimde en
zorunluluktan kurtaran, pratikle temastır. Doğrulanma- hayranlık uyandıran bilimsel kuramlar bile herhangi
yı anlamlı hale getiren mantıksal kanıtlama gücü değil, bir gözlemsel olgu durumunu yasaklamayı tamamen
işe yararlığın göstergesi olmasıdır. Kuramların gerçek başaramazlar.” (Lakatos, 2014) diyerek anlatmak iste-
doğayla karşılaştığı yer pratik uygulamadır. diği de budur. Popper’ın da kabul ettiği gibi, kuramlar
olgularla değil, başka kuramlarla muhataptırlar. Deney
Popper kuramların nasıl birbirinin yerini aldığı konu- ve gözlemlerde karşı karşıya gelen, kuramlar ve doğa
sunda da yanılmıştır. Bir kuramın başka bir kuram ta- değil, kuramlar ve kuramlardır. Kuramlar kuramlarla
rafından yenilgiye uğratılması her durumda aynı olması sınanır. Doğa, asla doğrudan konuşmaz. Herhangi bir
gerekmeyen karmaşık bir süreçtir ve genellikle uzun bir ön varsayım olmadan gerçekleşen bir algılamanın var
zamana yayılır. Popper’ın iddia ettiği gibi bir anda her olmadığı yüzyıllardır farkında olunan bir durum. Bu ne-
şeyi çözen kararlaştırıcı deneylere bağlı da değildir (La- denle gözlem ve olgu önermeleriyle kuram önermeleri
katos, 2014).Tarihte bir kuramın öbürünün yerini aldı- iki bağımsız kategori değildir (Lakatos, 2014). Bu iki
ğı anlar aramak bilim tarihinin anlaşılmasına katkıda önerme türü arasında kesin bir sınır yoktur. Özel bağ-
bulunmaz. Bu konuda, Popper’ın yönteminin ne kadar lamlara göre, belirli işlevleri yerine getirmek üzere sap-
gerçek hayattan uzak olduğunu gösteren iki örneği, La- tanan yapay sınırlar vardır. Olgu ve gözlem önermeleri
katos’ta bulunabilecek bir sürü örnekten sadece ikisini de kuramsaldır: Mantıksal düzeyde kanıtlanamazlar.
vermek yeterli olacaktır. Tabii burada söz konusu olanın, Popper’ın istediği an-
lamda, soyut mantıksal düzeyde kesin kanıtlama oldu-
Peki, Venüs’ün Galileo’nun 1616’da keşfettiği evrelerine ğu hatırlatılmalı.
ne demeli? Kopernik’in üstünlüğünü gösteren can alıcı
testi bu meydana getirmiş olabilir mi? İki rakip de aykı- Olgu belirten önermeler varsayım, kuramlar da yanı-
rılıklar okyanusuna eşit derecede gömülmüş olmasaydı, labilir olduğuna göre, bir kuramı doğrulayan örnekler
bu gayet makul bir cevap olabilirdi. Venüs’ün evreleri kesin olmadığı gibi, yanlışlayan örnekler de kesin değil-
Kopernik’in kuramının Ptolemaios’unkine üstünlüğünü dir. Ayrıca yanlışlayıcı bir önermeyi iptal edecek bir yeni
tesis etmiş olabilirdi ve eğer öyle olsaydı bu, tam da zafer bulgu her zaman çıkabileceğinden, bir kuram hiçbir du-
kazandığı anda Kopernik’in çalışmasını yasaklayan Ka- rumda kesin yanlışlanmış sayılamaz. Bir kuramı yanlış-
tolik kararı daha da korkunç hale getirirdi. Fakat yanlış- layan bir olgu önermesinin kendisinin de yanlışladığı
lamacı ölçütü, Kopernik’in kuramının ne zaman yalnızca kuramla aynı sınama işleminden geçmesi gerekir. Yani
Ptolemaios’unkinin değil (1616’da oldukça tanınan) Ty- onun da yanlışlanabilir olması, bir metafizik ön kabul-
cho Brahe’ninkinin yerini de aldığı sorusuna uygularsak, den ibaret olmadığının gösterilmesi gerekir. Kuşkusuz
yanlışlamacılığın verecek sadece saçma bir cevabı vardır: bir olgu önermesini de yanlışlayacak olası önermeler
Ancak 1838’de. Bessel tarafından yıldızlara ait uzaklık bulunabilir. Ama onların da aynı şekilde yanlışlanabilir
açısının keşfi ikisi arasındaki can alıcı deneydi. Fakat olmaları gerekir. Ve bu böyle sonsuza kadar gider. Doğ-
tabii ki yermerkezli astronominin bilim çevresinin tama- rulamanın kanıtlanması bir yerde durmuyorsa, yan-
mınca terkedilmesinin rasyonel olarak ancak 1838’den lışlamanın kanıtlanmasının da durması için bir neden
sonra savunulabileceği görüşünü muhafaza edemeyiz. yoktur. Kısacası Popper’ın yanlışlama yöntemi de doğ-
(Lakatos, 2014). rulamacıların karşısına çıkan aynı sonsuz geriye gidiş
sorunundan kaçamaz.
Daha sözü edilen “kararlaştırıcı deney” gerçekleşme-
den önce, Kopernik’in haklılığını Vatikan bile kabul et- Popper’ın doğrulamacılığa karşı eleştirilerinin kendi-
miş bulunuyordu. sine yöneltilmesinden ibaret olan bu eleştiriler elbette
Popper’ın da aklına gelmiş. Popper sonsuz geriye gidiş
meselesinin kendi yöntemi için bir sorun oluşturmaya-
cağını, çünkü yanlışlayıcı önermelerin mutlaka sınan-
3. YANLIŞLAMA GERÇEKTEN DOĞRULAMADAN DAHA MI malarının gerekmediğini, sadece sınanabilir olmaları-
KULLANIŞLIDIR? nın yeterli olduğunu söylemiş (Popper, 1998).
Popper’ın yönteminin bir diğer önemli sorunu, doğru-
lamayı olanaksız kılan aynı nedenlerle yanlışlamanın Anlaşılan Popper, kesin bir doğrulamanın olanaksız ol-
da olanaksız olmasıdır. Gerçi bir kuramı yanlışlayacak masına rağmen yanlışlamanın olanaklı olduğu varsayı-
örnekler her zaman bulunur. Ama bu örnekler kuramı mından hareket ediyor. Ama kanıtlanması gereken şey
kesin olarak yanlışlayabilir mi? Bilimsel önermeler her de tam buydu zaten. Bir önermenin yanlışlanabilir ol-
zaman ceterus paribus koşulunu taşırlar. Her zaman duğunun gösterilmesi için de sahih kabul edilen başka
verili bir bağlam için öne sürülürler. Her bağlam daha önermelere ihtiyaç vardır. Ama görünen o ki herhangi
geniş bir bağlamın, her bütün daha geniş bir bütünün bir önermeyi mantıksal düzeyde sahih kabul edemiyo-
içerisinde var olur. Koşullar gerçekte asla sabit değildir. ruz. Popper’a göre de bütün önermeler başka önerme-
Kontrol edemediğimiz veya tamamen habersiz oldu- lere dayanırlar. Kanıtlama sürecini sonsuza kadar sür-

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 191


dürmek mümkün olmadığına göre makul görünen bir mezcilik karşısında teslim bayrağını çekmiştir.(3)
noktada durmaktan başka yapılabilecek bir şey yoktur
(Popper, 1998). Bu nedenle şu yazdıklarında Lakatos tamamen haklıdır:

Böyleyse yanlışlanmayla yanlışlanabilir olma arasında “...Bilim oyununun metodoloji-dışı hiçbir gerekçeye ihti-
neden fark olsun? Yanlışlanabilirlik sınamasında makul yaç duymadığı yönündeki bu ısrarı, onu, epistemologla-
görünen bir noktada durulacaksa, doğrulama sınama- rın cesaretini kırmaya götürür: “Hiçbir bilgi kuramı şey-
sında neden durulamasın? leri açıklama çabalarımızda neden başarılı olduğumuzu
açıklamaya kalkışmamalıdır” Peki, öyleyse bir bilgi kura-
mı neyi açıklamaya kalkışmalıdır?” (Lakatos, 2014).

4. HİÇBİR ŞEYİ BİLEMİYORSAK SAHTE BİLİM NE ANLAMA Bir kere kuşkuculuğa teslim olduktan sonra, yani man-
GELİR? tıksal kanıtlamanın olamayacağını ve geçerli tek kanıt-
Popper’ın yöntemi aşılmaz bir sorunla karşı karşıyadır. lama yolunun mantıksal kanıtlama olduğunu kabul et-
Popper sınanabilirlikten, salt biçimsel bir değerlendir- tikten sonra, artık yöntem üzerinden kuşkuculuğa set
meyi anladığını belirtir. Kuramların diğer kuramlarla çekmek olanaksızlaşır. Popper’ın kuşkuculuğu bertaraf
tutarlılığının sınanabilir olması gerekir.Yanlışlanabi- edememesi, onun asıl amacına ulaşmasını da olanaksız
lirlik, ancak bu anlamda kesindir. Yoksa yanlışlama da kılar. Bilimin doğaya dair bilgi verip vermediği bilinmi-
kanıtlanabilir değildir (Popper, 1998). yorsa, artık bilimin gerçeği sahtesi olmaz.

Yani Popper, daha kendisi kesin olamayan yanlışlamayı,


kesin bir sınama için kullanmayı istemektedir. Mutlak
bir nesnel temelin yapacağı işi, kesin olmayan ve uzla- 5. BIR PARANTEZ
şıma dayanan önermelerle yapmayı önerir. Bu imkansız Okurda herhangi bir kafa karışıklığı oluşması ihtimaline
istek, mutlak bilgi saplantısından kopamayan bir anti karşı, yazarın konumunu netleştirmek yararlı olacaktır.
diyalektikçinin umutsuz çabaları olarak görülmelidir. Biçimsel mantığı temel ölçüt alırsak Popper karşısında
Kuhn, Feyerabend, bütün postmodernistler ve her tür-
Popper’a göre önermelerin yalnızca birbirleriyle uyum- den akıldışılık savunucuları haklıdır. Ancak diyalektik
lu olup olmadıkları sınanabilir. Ama bir önermenin do- mantığı esas alırsak sorun kalmaz. Gerçi herhangi bir
ğayla uyumluluğu sınanamaz. Bu durumda önermenin ön varsayım olmadan gözlem yapılamayacağı doğrudur.
diğer önermelerle uyumlu olup olmamasının ne anlamı Bu anlamda bütün önermelerin kuramsal kaynaklı ol-
var? Bilim felsefesi yazınında Duhem-Quine tezi olarak duğunu söylemek yanlış olmaz. Ama bu, her şeyin keyfi
bilinen yaklaşımdan öğrendiğimize göre, söz konu- uzlaşımlara dayandığı anlamına gelmez. Uzlaşımların
su olan salt soyut tutarlılık sorgulamasıysa, sistemin içerisinde gerçekleşeceği akılcı sınırları doğa çizer. Ger-
herhangi bir yerinde yapılacak gerekli düzenlemelerle çek doğayla kuram arasındaki açı arttığı anda pratik
doğru hale getirilemeyecek bir önerme yoktur (Laka- başarısızlık gelir ki bu çok açık bir göstergedir. Mutlak
tos, 2014). Eğer doğaya dair hiç bir bilgi edinemiyorsak, kesinlik taşıyan bir sınama olamaz. Ama kuramların
bilimin bir oyundan farkı kalmaz. doğayla temas kurduğu yer pratiktir. Nesnellik fikri,
pratiğe dayandırıldığında ve matematiksel kesinlik sap-
Bir soru da şu. Sınanan kuram da sınayıcı kabuller de lantısından arındırıldığında, mantığın, bütün iddiaların
birer kuram olduklarına göre bunların arasındaki tutar- anlamsız olduğunu, yani aklın güçsüzlüğünü kanıtladığı
sızlıklar tersten, gözlem kuramlarının değiştirilmesiyle gibi garip bir sonuçtan kurtulunmuş olur. Biçimsel man-
de giderilemez mi? Zaten pratikte böyle olduğu çoktur. tık açısından kanıtlanamayan her şey fizik ötesi değildir.
Bu da demek oluyor ki bir kuram yanlışlandığı zaman, o Fizik ötesi, doğaya uymayandır. Mantığa uymayan değil.
da kendisini yanlışlayan yerleşik kuramları yanlışlamış Aslında Popper fizik ötesi diyeceğine, biçimsel mantık
olur. Yani kuramlar karşılıklı olarak birbirini yanlışla- ötesi demeliydi. Bilim felsefesini biçimsel mantık ilkele-
mıştır. Hangi yanlışlama daha önemlidir? Kuramlardan rine dayandırmakta ısrar etmenin bir anlamı ve yararı
birinin daha yerleşik olması ona mantıksal bakımdan yoktur. Pratik insan eylemini düşünme biçimimizden
bir üstünlük sağlamaz. İki yanlışlamanın mantıksal ve somut bilimsel çalışmadan dışlayamadığımıza göre,
değeri eşittir. Öyleyse neden yanlışlanan yeni kuramı
reddedeceğimize, onun yanlışladığı yerleşik kuramları 3 Popper 1960’lardan itibaren Tarski’nin etkisiyle doğru gibilik (verisimi-
reddetmeyelim? Bu durumda isteyen gönül rahatlığıy- litude) kavramını kullanmaya başlamış ve özetle, gerçeği asla bileme-
yecek olsak da “gerçeğin” düzenleyici bir ideal kavram olarak kullanı-
la istediği kuramı seçebilir. Herkes de eşit ölçüde haklı
labileceği biçiminde bir açıklama getirmiştir. Popper bu adımı atarak
olur. sonunda kuşkucu tezlerden kaçınmanın bir yolunu bulduğunu düşünür.
Lakatos ise Popper’ın bu gelişmeye rağmen bir kuşkucu sayılması ge-
Aklı kurtarmak için diyalektik dışı bir yol bulma çabala- rektiğini savunur ve ben de buna katılıyorum. Burada yer darlığı nede-
rı tamamen boşa gitti. İşin sonunda Karl Popper, biline- niyle ayrıntısıyla değinemediğim bu tartışma için bkz. Karl R. Popper,
Conjectures and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge, New
York, Routledge, ss. 225-232; Imre Lakatos, Bilimsel Araştırma Prog-
ramlarının Metodolojisi, İstanbul, Alfa Basım Yayım, 2014, ss.253-254.

192
bilim felsefesinden atmaya çalışmak niye? sonra bir kuramın bu karşıtlıkların hangi tarafında yer
aldığını saptamak için kılı kırk yaran açıklamalara gi-
Peki yanlışlamanın bilimde nasıl bir yeri olabilir? Kuhn, rişir. Eldeki karşıtlıklar yetmediğinde yeni karşıtlıklar
yanlışlamanın, yeni bir kuramın eskisini yenmesinden icat eder. Söz konusu karşıtlıkların doğada mutlak şe-
ibaret olduğunu söyler (Kuhn, 2018). kilde bulunmadığını gördüğünde ise doğaya dair gerçek
bilgi edinemediğimiz kararına varır.
Lakatos’un düşüncesi de aynı yöndedir (Lakatos, 2014).
Ama bu yaklaşım pek anlamlı görünmüyor. Yanlışlama Oysa bilim felsefecileri bu konular üstüne bir araba laf
bir kuramın öbürünü yenmesinden ibaretse, yanlışla- yığmadan çok önce Marksizm çok sade bir açıklama ge-
ma diye bir terime gerek yoktur ya da yanlışlama basit tirmişti. Engels, Anti Dühring’de şöyle yazar:
bir kısaltmaya dönüşür. Üstelik bir kuramın öbürünü
yenmesi yanlışlama sözcüğünün çağrıştırdığından çok “Doğruluk ve yanlışlık, kutupsal karşıtlıklar içinde devi-
farklı ve hiç de “deneysel” olmayan boyutlar da içere- nen düşüncenin bütün belirlenimleri gibi, ancak son dere-
bilir. Bu nedenle kısaltma olarak da pek uygun değil. ce sınırlı bir alan için mutlak bir geçerliliğe sahiptir; tıpkı
Yanlışlamayı, sadece bir gözlemin bir varsayımla uyum- görmüş bulunduğumuz ve bay Dühring’in de, eğer tam
suzluğunu anlatmak için kullanmak uygun olabilir. Bu da bütün kutupsal karşıtlıkların yetersizliğini konu alan
haliyle yanlışlama, pek de önemli olmayan bir sürü te- diyalektiğin ilk bilgilerini biraz edinseydi, bilebileceği
rimden biridir sadece. Öyle merkezi bir yere konulacak gibi, doğruluk ile yanlışlık arasındaki karşıtlığı, yukarda
bir şey de değildir. belirtmiş bulunduğumuz dar alan dışında uygular uygu-
lamaz, bu karşıtlık, göreli ve gerçek bilimsel anlatım için
elverişsiz bir nitelik kazanır; bununla birlikte eğer onu,
bu alan dışında kesenkes geçerli olarak uygulamaya giri-
6. YANLIŞLANABİLİRLİK YANLIŞLANABİLİR Mİ? şirsek tamamen başarısızlığa uğrarız;...” (Engels, 2003).
Buraya kadar pek çok örnekte, Karl Popper’ın düşün-
celerinin bilimin somut ilerleyişini açıklayamadığı gös- “Örnek olarak, eşit sıcaklıkta gazların hacminin basınçla
terilmeye çalışıldı. Bu örnekler bir bakıma Popper’ın ters orantılı olduğu yolundaki ünlü Boyle yasasını” verir
yanlışlayıcılarıdır. Yanlışlamanın yukarıda önerilen ba- Engels. Boyle Yasası geçerli bir yasa olarak tanındıktan
sit anlamıyla… Ama Popper’ın yöntemini kendisine uy- sonra Regnault, yasanın “geçerliliğini, özellikle basın-
gularsak ne olur? Popper’ın yöntemi Popper’ın istediği cın sıvılaştırabildiği gazlar bakımından ve sıvılaşmanın
yüce anlamda yanlışlanabilir midir? Öyle ya, o da bir başladığı noktaya yaklaştığı andan sonra yitirdiğini bul-
kuram olduğuna göre onun da aynı sınamadan geçme- du.” (Engels, 2003). Tabii ki bilim dünyası bundan, Boy-
si gerekir. Peki Karl Popper, hangi gözlemin sonucunda le Yasası’nın doğru olmadığı sonucunu çıkarmadı. Yasa,
yanlışlanabilirlik kuramını terk ederdi? Popper hiç bir belirli sınırlar içinde doğruydu. Ama metafizik mantık
yerde böyle bir olası yanlışlayıcıyı belirtmedi. Kendisi açısından bakılırsa bir şey ya doğrudur ya da yanlış.
yanlışlanamaz olan yaklaşımıyla, tarihin hakemi rolüne Yeni bulguların ortaya çıkışından sonra daraltılmış ha-
soyundu. liyle Boyle Yasası artık ilk Boyle Yasası’ndan tamamen
başka bir şey sayılmalıdır. Yasa, biraz da olsa değiştiğine
göre artık kendisi değildir, başka bir şeydir. İşte oluşan
bu saçmalıktan kaçınabilmek için Popper ve başkaları,
7. DOĞRU VE YANLIŞ NEDİR? doğruluk dışında tutarlılık, desteklenmişlik, sağlanmış-
Karl Popper’ın çalışmaları tam bir başarısızlıkla sonuç- lık gibi kavramlar kullanmaya çalıştılar. Oysa saçmalık
landı. Başarısızlığının en önemli nedenlerinden biri, olduğu yerde duruyor. Anti-Dühring Engels tarafından
biçimsel mantığın metafizik karşıtlıklarından kurtula- yazıldı. Bu önerme gerçi mantıksal olarak kanıtlanamaz
mamasıdır. Doğruluk ve yanlışlık kavramları arasındaki ama, yeterince sağlanmış, daha tam olarak söylersek,
karşıtlık, diyalektikçi olmayanlar için kafa karıştırıcıdır. yeterince sağlanmış olduğuna genel uzlaşımla karar ve-
Biçimsel mantığın tüm ikilikleri gibi, bir delinin bir ku- rilmiş bir önermedir. Dolayısıyla kaldığımız yerden de-
yuya attığı, kırk akıllının çıkaramadığı taşlardan biridir vam etmemizde herhalde Poppercılık açısından da bir
bu da. sakınca yoktur. Engels şöyle devam eder:

Karl Popper doğruluk ve yanlışlığı, birbirinin tam kar- “Demek ki Boyle Yasası, ancak belirli sınırlar içinde doğru
şıtı ve tarih dışı biçimde geçerli kavramlar olarak anlar olarak ortaya çıkıyordu. Ama bu sınırlar içinde, mutlak
(Popper, 1998). olarak, kesin olarak doğru mudur? Hiçbir fizikçi bunu öne
sürmeyecektir. Her fizikçi, Boyle yasasının kimi basınç ve
Sonra da bu kabulün yarattığı bir sürü yapay sorunu sıcaklık derecesi sınırları içinde ve kimi gazlar için geçerli
çözmek için uğraşır. Uğraşmak zorundadır. Metafizik olduğunu söyleyecek ve bu zaten dar olan sınırlar içinde,
karşıtlıklar Popper’ın düşüncelerinin temelini oluştu- daha da dar bir sınırlama ya da gelecekteki araştırmalar
rur. Önce doğru yanlış, geçerli geçersiz, tutarlı tutarsız, tarafından değiştirilmiş bir formül olanağını dıştalama-
desteklenmiş deşteklenmemiş, sağlanmış sağlanmamış yacaktır.” (Engels, 2003).
türünden biçimsel karşıtlıkları mutlaklaştırır Popper,

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 193


Engels, doğruluk ve yanlışlık gibi “doğmatik ve ahlaksal” kirdi. Ama burjuva felsefesi en az 150 yıldır kimseye bir
terimlerin fizik açısından pek bir öneminin bulunmadı- şey öğretmiyor. Bilimin yolunu açacağına, onun arka-
ğı sonucuna varır (Engels, 2003). Marksizm, doğanın sından gidiyor. Bilimsel ilerlemeden gerici sonuçlar çı-
kesintisiz hareketini hareketsiz kavramlara sıkıştırma- karmaya ve bilimi kendi ideal, fizikötesi kategorilerine
ya çalışmadığı için sayısız kafa karışıklığından kurtulur. sığdırmaya çalışıyor.

Kesin ifade edilen mantıksal ve dilsel kategoriler belirli


işlevleri yerine getirsin diye icat edilirler. Ve belirli iş-
levler açısından gerçekten de kesin ve işe yarar olurlar. 8. ÖZNEDEN VE TOPLUMDAN KURTULMA ÇABASI
Karl Popper’ın kendi verdiği örnekten gidelim. Popper, İlk duyumculardan olguculara kadar pek çok akım tam
“yarın yağmur yağacak ya da yağmayacak önermesi bir nesnel değerlendirmenin olabilmesi için değerlen-
bilimsel değildir, çünkü yanlışlanamaz.” der (Popper, dirmeyi yapan öznenin tüm ön kabullerinden sıyrılma-
1998). sı gerektiğini düşündü. Bildiğimiz gibi Popper bunun
mümkün olmadığını kabul etti ve özneyi kuram oluş-
Kısmen haklıdır. Bu önerme tamamen doğru olmasına tururken rahat bırakmaya, ama oluşturduğu kuramları
rağmen bilimsel değildir, çünkü hiçbir şey söylemez. Bu en acımasız biçimde sınavdan geçirmeye karar verdi.
nedenle de hiç kimsenin hiçbir işine yaramaz. Yanlış- Varsayımın nasıl bir süreç sonunda oluştuğunun öne-
lanamaz olduğu doğru. Yanlışlanamazlık, bu bağlamda mi yoktur. Nasıl olsa nesnel olarak sınanacaktır. Popper
önermeyi anlamsız kılar. Bu bağlamda sadece iki alter- özneyi umursamayarak onun etkisini azaltabileceğini
natif vardır ve yağmurun yağıp yağmadığı kesin olarak sanır. Tam bir olgucu gibi öznenin etkisi azalınca aklın
söylenebilir. Ama bu gündelik yaşam düzeyindeki ör- etkisinin artacağına inanır. Ama tam tersi özneyi incele-
neklerde yanlışlanabilirlik kadar doğrulanabilirlik de iş meyerek aklın nüfuz edeceği derinliği azaltır. Varsayım
görür. Yarın yağmur yağacak önermesi yanlışlanabilece- oluşturma sürecini incelememek, bilimsel çalışmanın
ği kadar kesin bir şekilde doğrulanabilir de... Öte yan- çok öğretici olabilecek bir parçasını gözardı etmektir.
dan yarın yağmur yağacak ya da yağmayacak önermesi-
nin doğrulanması açık ki fazla kimseyi şaşırtmayacaktır. Popper olgucu gelenek uyarınca özneyle nesne arasına
Aslında insanlar daha ziyade Karl Popper’ın bu konuda- aşılmaz duvarlar koyar. Öznenin nesnesiyle birlikte bi-
ki ısrarlı uyarılarına şaşırabilirler. Bu uyarılar sayesinde çimlendiğini reddetmese de önemsemez. Bu yaklaşımın
yanılgıdan kurtulacak birilerinin bulunması ise epeyce arka planında kuşkusuz, o tarih dışı ve yalnız, burjuva
düşük bir olasılıktır. birey soyutlaması bulunur. Popper varsayım oluşturma
sürecini aslen psikolojinin alanı olarak görür. Psikolo-
Günlük yaşam düzeyinde yağmurun yağıp yağmadığını jik, Poppercada kuralsız, tutarsız, akıl dışı demektir. Ku-
söylemek genellikle zor değildir. Genellikle, çünkü bu ramların ortaya atılışı, toplumsal ilişkilerin doğrudan
düzeyde bile herkesin uzlaşamayacağı durumlar ola- belirleyici olduğu bir süreçtir. Bu süreç “işte öyle... psi-
bilir. Çoğu insan yere birkaç damla düştü diye yağmur kolojik şeyler, olunca toplumsal etkenler rahatça değer-
yağdı demez. Bir kaç damla? Kaç tane yani? lendirmenin dışında bırakılır, Popper’ın “saf bilimsel”
bilim tarihi anlatısına yer açılır.
Bilimsel araştırma düzeyinde ise işler çok daha zordur.
Genellikle hangi durumda bir şeyin gerçekleşmiş kabul
edileceğini belirleyen sınırın önceden saptanmış olması
gerekir ki bu saptama her zaman saymaca olacaktır. 9. SAHTE BİLİM KATEGORİSİ NE İŞE YARAR?
Karl Popper bütün bu işlere niye girmişti? Bilimi sah-
Saf su 1 atmosfer basınç altında 100 derecede kaynar. te bilimden ayırmak için. Buraya kadar amacına ulaşa-
Ama bu kural bir soyutlamadır. Yoksa hiçbir su saf olma- madığı gösterilmeye çalışıldı. Şimdi amacın kendisini
dığı gibi, basınç da hiç bir durumda 1 atmosfer olmaz. sorgulayalım. Böyle bir ayrım gerçekten anlamlı mı?
Tam 100 derece ise ancak matematikte olur. Zaten öl- Popper, Lakatos ve daha pek çokları, hayatlarını bilimle
çüm aletlerinin hassaslığı bir yere kadardır. Su, ölçüle- sahte bilim arasına mantıksal bir sınır çizmeye adadılar.
bildiği kadar saptanmış bir aralıkta kaynar. Bu durumda Hiçbiri bunu başaramadı. Başarısızlıklarının basit bir
diyebiliriz ki bugüne kadar hiç yanlışlanmayan su yüz nedeni var. Böyle bir sınır çizilemez.
derecede kaynar önermesi, ölçümler kesin olamayaca-
ğından yanlışlanabilir değildir, başka bir deyişle sahte Diyalektik, sorunları bizim yerimize çözmez. Ama çok
bilimseldir. Neyse ki bu bilim dışı önerme yeterince işe yarar bir bakış açısı sağlar. Bu işe yarar bakış açısını
doğrudur. Bütün mühendislik, böyle yaklaşık doğruluk- bilim sahte bilim ayrımını değerlendirirken nasıl kul-
ların üzerine kuruludur. Suyun yüz derecede kaynadığı lanabiliriz? Diyalektik bize karşıtlıkların ancak belirli
belki yeterince kesindir ama, daha geniş kapsamlı fizik bağlamlarda geçerli olduğunu, birbirine karşıt biçimde
kuramlarına doğru çıkıldığında kesinlik azalır, doğa bi- tanımlanmış iki kategori gördüğümüzde, bu karşıtlığın
limleriyle toplum bilimleri arasındaki fark silikleşmeye mutlak, her durumda ve her zaman geçerli olduğunu
başlar. Hayat, felsefecilerin ayıplamalarına bakmadan varsaymamamız gerektiğini öğretir.
ilerler. Felsefenin insanlara bir şeyler öğretmesi gere-

194
İnsanlar çevrelerine dair bilgi edinmeye çalışırken ta- Herkesin susacağı ve burjuvaziden maaş alan akade-
nımlarlar, sınıflandırırlar, düzenlilikleri saptarlar. Bil- misyeni dinleyeceği, onun da neyin bilim olduğuna ne-
gilerini eylemlerinde kulanır, eylemlerinin sonuçlarına yin olmadığına hükmedeceği bir ortam herhalde bur-
göre yeniden şekillendirirler. Ön kabullere dayanırlar, juvazi için çok arzu edilir olurdu. Bilimci, bilim adına
varsayımlarda bulunurlar. Buna benzer şeyler yaparlar. konuşur. Tarafsızdır, siyaset üstüdür, yücedir. Zaten öyle
Ama her şeyi soyut düzeyde kanıtlamaya çalışmazlar. önüne gelenin konuşacağı işler değildir bunlar. Böylece
Gündelik bilgi de bilimsel bilgi de böyle ilerler. düzene karşı bütün itirazlar bilim dışı boş konuşmalar
durumuna düşürülebilir. Sahte bilim kategorisinin işle-
Popper’ın bilimden anladığı, saf mantıksal süreçler- vi işte budur. Popper’ın yaklaşımı, saf mantığa dayandı-
le işleyen bir faliyettir. Saf mantıksal olmayan her şeyi ğı iddiasında bulunduğu için, son derece otoriterdir. Bir
bilimden atmaya çalışır. Popper’ın sahte bilim dediği taraftan akla duyulan güveni sınırlayıp denetim altına
şeyler çoğunlukla bilimin onun beğenmediği, gündelik alırken, bir taraftan da akıl otoritesini mantıksal katego-
bilgiyle ortak olan kısımlarıdır. Sınırı bunlarla saf man- riler aracılığıyla kullanmaya olanak verir. Popper otori-
tık arasından geçirmeye çalışır. Biçimsel mantığa sığma- terlikte eleştirdiklerinden hiç de geri kalmayarak elinde
yan şeyleri atmak ister. Ama gerçek doğayla ilişki için- barkot cihazı, burjuva toplumunun temel kabullerini
de yürütülen hiçbir çaba, saf mantıksal olamaz. Bilimi sorgulayan görüşleri etiketler: sahte bilim. Sahte bilim
böyle kavramaya çalışan yanılır. Popper’ın saf mantık- kategorisi Marksizm’in meşruiyetini kırmaya yarar. Bu-
sal olmayan süreçleri bilimden çıkarma, daha doğrusu nun dışında kimsenin bir işine yaramadı. Bugüne kadar,
mantıksal sınama yoluyla etkilerinden sıyrılma çabası bilimin içine sızmış olup da Popper’ın sınır koyma ölçü-
boşunadır. tü sayesinde bilimsel olmadığı farkedilen bir yaklaşım
olmadı. İnsanlık bu sayede herhangi bir zarardan kaçı-
Diyalektik bir de bize, herhangi bir şeyi anlayabilmek nabilmiş değil.
için, içerisinde oluştuğu bağlamı anlamak gerektiğini
öğretir. Karşıt kategoriler de içinde tanımlandıkları bağ- Peki bilim sahte bilim ayrımı tamamen red mi edilmeli?
lama göre değerlendirilmelidir. Bilimsel olanla olmayan Hurafeleri bilimden nasıl ayıracağız? Evet, sahte bilim
arasına neden sınır koymak istenir? Genel olarak hura- kategorisi yararsızdır, tamamen çöpe atılmalı. Hura-
feden arınmak için. Daha özelde bu ayrım, burjuvazinin feleri bilimden ayırmak için bu kadar genel bir ölçüte
yükseliş çağında, kilisenin entellektüel otoritesine mey- gerek yok. Sıradan bir sorgulamada kolayca çöküyorlar
dan okunurken işlev kazanmıştır. Burjuvazinin deste- zaten. Örneğin astrolojiyi ele alalım. Popper’a sorarsa-
ğindeki bilim, skolastik dogmalara karşı akla, mantığa, nız Marksizm neyse o da o (Popper, 1962). Peki astrolo-
deneye dayanan bilginin meşruiyetine yaslanarak sava- jinin bilimsel olmadığını kanıtlamak için ciltlerce kitap
şıyordu. O dönem için bilimi inançtan ayırmak önemliy- yazmak, çok incelikli yöntemler kullanmak mı gerekir?
di. Aynı zamanda bilim bu dönemde, biçimsel, metafizik Bir-iki basit soru yetmez mi? Astroloji yanlışlanabilir
mantığın ve diyalektik olmayan, doğrusal ilerleme an- değildir evet. İyi de zaten doğrulanamıyor ki yanlışlana-
layışının etkisi altında gelişmiştir. Dogmalara karşı akla bilirliğini sorgulayalım!
mantığa dayandırılmak istenen bilginin, yıkmak istediği
dogmalar kadar kesin ve değişmez olması gerekiyor-
du. Burjuvazinin çürüme çağında bu durum bir başka
siyasal itki kazandı. Yıkıcı sınıf mücadelesi karşısında 10. MARKSİZM YANLIŞLANABİLİRLİK SINAVINDA
düzenin değişmezliğinin savunulması ihtiyacı... Karl Karl Popper’ın Marksizm’e yönelik eleştirileri, kendi
Popper’ın bilimsel olanla olmayan arasına sınır koymak kendini bir saçmalık durumuna düşüren büyük bir çeliş-
konusunda bu kadar ısrarlı olmasının altında böyle bir kiyle maluldur. Popper hem Marksizm’in yanlışlanabilir
düşünsel miras ve güncel ihtiyaç yatar. olmadığını söyler (Popper, 1962), hem de Marksizm’in
bir çok kez yanlışlandığını, bu nedenle de başarısız sa-
Akıldan vazgeçilmesi, burjuva dünyasını Marksizm kar- yılması gerektiğini (Popper, 1989).
şısında savunmasız bırakacaktır. 20. yüzyılda gelişen
akıl dışılık ideolojileri ve din, her ne kadar toplumsal Popper eleştirilerin ikisini de çok beğenmiş, dayanama-
mücadeleleri zayıflatmak açısından işlevli olsalar da, yıp ikisini de yazmış olmalı. Konulara daha “bilimsel”
aklı tamamen Marksizm’e terketmek olmaz. Marksizm bakmayı seven okur için yanlışlanamazlık savı, öyle
gücünü bilimsellik iddiasından aldığına göre, onu bilim karmaşık konuları sevmeyen okur için somut yanlış-
alanında da baskılayabilmek gerekir. Bilimsellik iddia- lanma örnekleri… İkisini birden okuyanlar ne düşün-
sını Marksizm’in elinden mutlaka almak gerekir. Klasik dü bilinmez. Ama böyle bir ciddiyetsizliğe rağmen Karl
doğrulamacı yaklaşım, kuşkuculuğa bir set çekmekte Popper’ın pek de rezil olmaması, emperyalizmin propa-
yetersiz olduğu gibi, Marksizm’e set çekmekte de ye- ganda düzeneklerinin kahraman yaratma konusunda
tersizdir. Çünkü Marksizm’in açıklamaları, olgularla ne kadar başarılı olduğunu gösterir.
diğer tüm açıklamalardan daha uyumludur, diğer tüm
açıklamalardan daha çok olguyu açıklar. Yanlışlanabilir- Popper bu meseleye açıklık getirmek için bir şey yaz-
lik kuralı, Popper’ın aklı muhafaza ederken Marksizm’i madı. Ama Lakatos Popper’ı kurtarmak için fazla ısrarcı
devreden çıkartmak için bulduğu çözümdür. olmayan bir girişimde bulunmuş. Lakatos, geniş anla-

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 195


mıyla kuramlar için araştırma programı terimini kulla- krizlerin giderek derinleşme eğiliminde olacağını söy-
nır. Lakatos’a göre bir araştırma programı, programın lemiştir. Bu öngörü bugüne kadar hep doğrulandı. Ya-
temelini oluşturan ve sorgulamadan azade tutulan az rın örneğin kapitalizm 50 yıl boyunca krize girmezse
sayıda varsayımın oluşturduğu bir katı çekirdek ve bu herhalde bazı soru işaretleri gündeme gelir. Açık ki bu,
çekirdeği çevreleyen, sorgulamaya açık varsayımlardan Marksizm’in iddiasını yanlışlayan bir durum olur. Ama
oluşan esnek bir koruyucu kuşaktan oluşur. Çekirdek- böyle bir durumda Marksistler, her mantıklı insanın ya-
teki temel varsayımlar üçü beşi geçmez. Bunlar progra- pacağı gibi, kuramlarını derhal terk etmek yerine neyin
mın özüdür. Program terk edilmeyecekse sorgulanmaz- ters gittiğini, önceden doğru çıkanın artık neden doğru
lar. Koruyucu kuşaktaki varsayımlar ise genel olarak çıkmadığını, kapitalizmin yapısında bir değişiklik olup
çekirdekle uyumlu biçimde oluşturulurlar. Bunlar so- olmadığını veya genişlemeyi mümkün kılan yeni alanlar
mut olguları programla uyumlu bir biçimde açıklamaya keşfedip etmediğini veya diğer nedenleri araştırmaya
yöneliktir. Sınamalar sonunda gerekirse terk edilirler. başlarlar. Araştırmanın sonunda büyük olasılıkla Mark-
Hatta bunların bir bölümü daha baştan terk edilecek- sizm’in toptan yanlış olduğu sonucuna varmazlar. Yeni
leri bilinerek öne sürülür. Araştırma programları koru- durumun bulabildikleri nedenlerini ortaya koyarlar ve
yucu kuşakları üzerinde çalışılarak geliştirilir (Lakatos, gerekirse kuramdaki bazı şeyleri değiştirirler.
2014).
Öte yandan bir kuramın içerdiği tüm varsayımlar böyle
Lakatos Popper’daki çelişkinin, onun gerçekte bir dog- doğrudan sınanamaz. Kurama temel oluşturan varsa-
matik yanlışlamacı olmadığı halde dogmatik yanlışla- yımların değeri, açıklayıcı güçlerinden, olguları tutarlı
macılığın terimleriyle konuşmasından kaynaklandığı- biçimde birbirine bağlamalarından, yokluklarında ku-
nı iddia etmiştir. Buna göre aslında çürütülemez olan ramın anlamlı bir bütün oluşturmaktan çıkacak olma-
Marksizm’in çekirdeğidir. Çürütülmüş olan ise bir araş- sından gelir. Bu varsayımlar kuramın iskeletini, Laka-
tırma programı olarak Marksizm’in bütünüdür (Laka- tos’un deyimiyle çekirdeğini oluştururlar. Marksizm,
tos, 2014). insanların maddi yaşamlarını yeniden üretme çabası
içerisinde birbirleriyle ve doğayla girdikleri zorunlu
Bu açıklama çok garip. Çünkü araştırma programı, katı maddi ilişkilerin temel bir belirleyen olduğu iddiasın-
çekirdek ve koruyucu kuşak terimleri Popper’a değil La- dadır (Marx ve Engels, 2003). Toplumu ve onun tarihini
katos’a ait. Hatta dogmatik ve dogmatik olmayan yanlış- anlamak istiyorsak bu ilişkileri merkeze alarak düşün-
lamacılıklar arasında bir ayrıma giden de Popper değil. meliyiz. Bu temel yaklaşım çok açıklayıcıdır. Bir anda
Popper’ın dogmatik yanlışlamacı olmadığı Lakatos’un tüm tarihi, pek çok şeyi anlaşılabilir hale getiren güçlü
iddiası. Popper çekirdek, koruyucu kuşak falan bilmez. bir ışıkla aydınlatır. Ama Popper’ın ölçütlerine göre fizi-
Bir kuram yanlışlandıysa terk edilecek der. Kaldı ki La- kötesi bir inançtır. Çünkü genel bir iddiadır. Çünkü öyle
katos’un anlayışına göre çekirdek zaten baştan bir ka- bir iki aykırı örnekle yanlışlanamaz. Karl Popper Mark-
rar alınarak sorgulamalardan korunur. Yani çekirdek sizm’den, su 100 derecede kaynar ya da şu tarihte dev-
diye bir şeyi kabul eden biri zaten onun yanlışlanamaz rim olacak gibisinden kesin iddialar bekler. Marksizm’in
olmasını eleştirmez. Tanımı gereği çekirdekte yanlışla- esasen böyle kehanetlerde bulunmayı amaçladığına
nabilirlik aranmaz. Yani Lakatos’un iddiası, hem Popper inanır (Popper, 1962). Kendi kafasındaki marksizme
çekirdek koruyucu kuşak ayrımı yapmadığı için, hem de atfettiği böyle bir kesinliği gerçek Marksizm’de bulama-
çekirdeğin yanlışlanamaz olması eleştirilmeyeceği için yınca da kızar ve bir laf kalabalığıyla, bir hileyle karşı
anlamsızdır. karşıya bulunduğunu sanır. Marksizm asıl böyle iddia-
lar ortaya koysaydı hayatın zenginliği karşısında hiçbir
Bu çelişki üzerine söylenebilecek daha fazla bir şey yok. işe yaramazdı ve Popper’ın arzuladığı gibi çoktan çöpe
En iyisi bir yana bırakalım. Ne yazık ki Popper’ın, Mark- gitmiş olurdu.
sizm’in yanlışlanabilir olmadığı halde yanlışlandığını
iddia ettiği somut örnekleri burada inceleyecek yerimiz Hiçbir şeyin kesin olarak yanlışlanamayacağı gibi, mad-
yok. Onlar başka yazıların konusu olabilir. Şimdi sadece di yaşamın üretilmesi sırasında girilen ilişkilerin be-
yanlışlanamazlık savı üzerinde duralım. Gördük ki Pop- lirleyici olduğu iddiası da kesin olarak yanlışlanamaz.
per’ın istediği yüce anlamıyla yanlışlanma diye bir şey Ama bu iddiayı temel alarak geliştirilen açıklamaların
yoktur. Hiçbir kuram bu anlamda yanlışlanabilir değil- yeterince açıklayıcı olmadıklarını göstermenin yolu,
dir. Buna Popper’ın çok saygı duyduğu Newtonculuk da bilgisine güvenen hiç kimse için kapalı değildir. Bunun
dahil. Hatta Popper’ın kendi kuramı bile dahil... Kuram- yolu, ortaya Marksizm’in yaptıklarından daha iyi, daha
lar uzun vadede, pratikle sınanır. Kesin olarak sınanma- doyurucu, daha kapsamlı, daha bütünlüklü açıklamalar
ları ise olanaksızdır. koymaktır. Eğer insanlık tarihi maddi ilişkiler temeline
dayanmıyorsa başka neye dayanıyor olabilir onun açık-
Peki Marksizm Popper’ın yüklediği yüce anlamıyla lanması gerekir. Bugüne kadar, burjuva toplumunun be-
değil de basit anlamıyla, yanlışlanabilir midir? Evet. kası için çok önemli olan bu görevi başarabilen kimse
Marksizm sınanabilir iddialar ortaya koyar. Örneğin çıkmamıştır. Onun yerine Karl Popper, kimsenin karşıla-
kapitalizmin yapısı gereği krizlerden kurtulamayaca- yamayacağı ölçütleri Marksizm’den bekleyerek sorunu
ğını, yaşadığı sürece döngüsel krizlere gireceğini ve bu daha zahmetsiz bir yoldan halletmeye çalışır.

196
tps://www.britannica.com/place/Neptune-planet/Neptunes-disco-
Sona doğru şu yamalı bohça eleştirisini de halledelim. very
Yamalı bohçadan bir kuramın ek varsayımlarla gelişti- Popper, K. R. (1962). Conjectures and Refutations: The Growth of Scien-
rilmesi anlaşılıyorsa evet, Marksizm yamalı bohçadır. tific Knowledge. New York: Routledge.
Ama zaten bütün bilim yamalı bohçadır. Yamalı bohça
Popper, K. (1989). Açık Toplum ve Düşmanları. Cilt 2 (H. Rızatepe, Çev.)
olmayan kuram yoktur. Yok eğer yamalı bohça birbiriy- İstanbul: Remzi Kitabevi.
le tutarsız biçimde bir araya getirilmiş varsayımlardan
Popper, K. R. (1998). Bilimsel Araştırmanın Mantığı. (İ. Aka, İ. Turan, Çev.)
oluşmak demekse, söz konusu tutarsızlıkların gösteril-
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
mesi gerekir. Popper tutarsızlık olarak bir şey göstere-
bilmiş değildir. Büyük olasılıkla kastettiği sadece Mark-
sizm’in ek varsayımlarla geliştirilmesidir. Açıklamaların
zamanla geliştirilmesi bilimin normal ilerleme biçimi-
dir. Popper bu geliştirmeleri yasaklayarak, kuramları
kendi sorgulamaları karşısında açık hedef haline gele-
cek şekilde dondurmak ister. Kendi değerlendirme yön-
temi bilimin gerçek yapısına uymadığı için, bilimi kendi
sorgulama biçimine uygun davranmaya zorlar. Sorgu-
ladığı kişiden sadece evet ve hayır yanıtlarını isteyen,
fazladan açıklamalara izin vermeyen bir polis gibidir
Popper. Böyle bir sorgulamayla kişinin ağzından tam da
kendini mahkum ettirecek ifadeyi almak deneyimli bir
sorgucu için hiç de zor değildir.

SONUÇ
Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik ölçütü, bilim tarihini
anlamaya yardımcı olmadığı gibi, bilimsel çalışmaları
daha verimli kılacak bir yöntem de sunmaz. Bu ölçüt,
bilimsel olmaktan ziyade ideolojik ve siyasal amaçlarla
ortaya konulmuştur. Popper’ın yanlışlanabilirlik ölçütü-
ne dayanarak geliştirdiği yöntemin temel amacı Mark-
sizm’i bilim dışı ilan etmektir. Zaten bu yöntemin ger-
çek anlamda kullanılabildiği tek iş de Marksizm’e karşı
mücadele olmuştur. Ancak Popper’ın yönteminin kendi
içinde tutarsız oluşu Marksizm’e karşı mücadeledeki
işlevini de sınırlandırır. Yanlışlanabilirliğe dayanan bu
yöntem, kendisi yanlışlanabilir değildir. Kesin bir yan-
lışlamanın olanaksızlığını Popper da kabul ettiği halde,
onun yöntemi yanlışlanabilirliği kesin ve her şeyin te-
melinde yer alan bir ölçüt olarak koyar. Popper’ın Mark-
sizm’e yönelik eleştirileri, hem Marksizm’in yanlışlana-
maz olduğunu, hem de yanlışlanmış olduğunu içerdiği
için kendi içinde çelişiktir. Karl Popper’ın Marksizm’i
bilim dışı ilan ederken kullandığı ölçütler geçerli kabul
edilecek olursa bütün bir bilim tarihinin bilim dışı çaba-
lardan ibaret olduğunun kabul edilmesi gerekir.

KAYNAKLAR
Engels, F. (2003). Anti-Dühring. (K. Somer, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.

Kuhn, T. S. (2018). Bilimsel Devrimlerin Yapısı. (N. Kuyaş, Çev.) İstanbul:


Kırmızı Yayınları.

Lakatos, I. (2014). Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi. (D.


Uygun, Çev.) İstanbul: Alfa BasımYayım.

Marx, K. ve Engels, F. (1992). Alman İdeolojisi [Feuerbach]. (S. Belli, Çev.)


Ankara: Sol Yayınları.

Miner, E. D. (2019). Neptune’s discovery. Erişim tarihi: 16.07.2019, ht-

MADDE, DIYALEKTIK VE TOPLUM | CILT 2 | SAYI 3 197

You might also like