Professional Documents
Culture Documents
Karl Popper Ve Yanlislamaciligi
Karl Popper Ve Yanlislamaciligi
Karl Popper Ve Yanlislamaciligi
1. KARL POPPER’IN YÖNTEMİ VE MARKSİZME KARŞI doğaya ya da topluma dair, oldukça yaygın biçimde sa-
ELEŞTİRİLERİ vunulan pek çok düşünce, bilimsellik iddiası taşımaları-
Karl Popper’ın çalışmalarını güdüleyen ve yönlendi- na rağmen gerçekte bilimsel değil; belki sanatsal, edebi,
ren temel amaç, bilimsel olan ve olmayan açıklamaları siyasal yahut dini olarak kabul edilmesi gereken açıkla-
birbirinden ayırmayı sağlayacak bir yöntem, bir ölçüt malardır. Bilimi sanattan, inançtan, propagandadan ve
bulmaktır. Bilim felsefesi yazınında temel tartışma baş- sahte bilimden ayıran şeyin ne olduğunun açıkça ortaya
lıklarından biri olan bu konu sınırkoyma sorunu (de- konulması gerekir (Popper, 1998).
marcation problem) olarak adlandırılır. Popper’a göre
Bu nedenle, bir önermeyi doğruladığı söylenen olgu ya Ancak bu çabanın bir işe yarayıp yaramadığı bilinemez.
da gözlem önermelerinin de doğrulanmaları gerekir. Popper baştan, bilimin gerçek doğaya dair bilgi verip
Elbette onları doğrulayan başka önermelere dayanıla- vermediğinin bilinemeyeceğini kabul ederek yola çıkar.
rak… Ama doğrulayan önermeleri doğrulayan bu öner- Bilimin ilerleyişi sırasında doğanın gerçek bilgisine gi-
melerin de doğrulanmaları gerekir. Yine kendilerinin de derek yaklaştığımız, mantıksal düzeyde iddia edilemez.
doğrulanmaları gereken başka önermeler yardımıyla… (Popper, 1998). Doğada nedensellik diye bir şeyin bulu-
Ve bu böyle sonsuza kadar gider (Popper, 1998). nup bulunmadığı, bizim o nedenselliğin yasalarını bu-
lup bulamadığımız da bilinemez.
Popper’a göre bilimi sahte bilimden ayıracak ölçüt,
olgularla uyumluluk değil, sınanabilirliktir (Popper, Popper bu açıdan, mutlak kuşkucularla aynı noktada-
1998). Kesin bir doğrulanma olanaksız olduğundan, bir dır. Ancak kuşkuculuğa tamamen teslim olmak istemez.
kuramın olgularla uyumlu olması, o kuramın sınanabi- Çünkü bu durumda bilim olanaksız hale gelecektir. Aklı
lir olduğu anlamına gelmez. Sınanabilirliğin göstergesi, kurtarabilmek için bir yol arar. Gerçekte hiçbir şeyi bi-
doğrulanabilirlik değil, yanlışlanabilirliktir. Milyonlarca lemediğimiz halde ve üzerlerine kuramlar inşa edebile-
uyumlu örnek bir kuramı doğrulamaya yetmezken, bir ceğimiz kesin olgularımız olmadan bilim yapabilmenin
tek uyumsuz örnek, kuramı bir kerede ve kesin olarak bir yolu bulunmak zorundadır. Popper’ın çözümü, olgu-
yanlışlamaya yeter. (Popper, 1998). Bulunan bir tek be- suz bir olguculuk yaratmaktır. Olgusuz, çünkü artık ol-
yaz karga, bütün kargaların siyah olduğu iddiasını çü- gular var olmadığına göre kuramları olgularla sınamak
rütecektir. olanaksızdır. Kuramlar, yine kuramlarla sınanacaktır.
Popper olguların yerine saf mantıksal bir yöntem koy-
Kuramları olgularla uyumlu bir şekilde kurmak bilim- maya çalışır. Eskiden olguların yapacağı işi yapacak bir
sel dürüstlük için yeterli bir ölçüt değildir. Kuramların, tür makina. Bilimi sahte bilimden ayıracak, tamamen
yanlışlanabilir biçimde oluşturulmaları ve ifade edilme- nesnel bir süzgeç. Her şeyin onlara göre değerlendiri-
leri de gerekir. Yani bir kuramın olası yanlışlayıcılarının leceği, ama kendilerinin hiçbir şeye göre değerlendi-
neler olduğu açık olmalı, kuramın hangi durumlarda rilmeleri gerekmeyen birkaç kural. Mantıksal açıdan
yanlış sayılıp terkedileceği açık biçimde belirtilmelidir. yanlış biçimde kurulmuş, yani yanlışlanabilir olmayan
Bu durumda kuramların daha çok olumsuz biçimde for- kuramlar elenir. Tabii yine de olgu işlevi görecek bazı
mülleştirilmeleri, belirli durumları yasaklamaları gere- önermelere ihtiyaç vardır. Ama bunlar, geçerliliklerine
kir (Popper, 1998). Mümkün olan en çok şeyi yasakla- bilimciler tarafından karar verilmiş, geçici olgulardır.
yan kuram en bilimsel kuramdır (Popper, 1998). Yoksa bildiğimiz kesin olgular değil.
Ve bu kuramın yasakladığı durumlardan biri bile, bir Bu arada Popper, metafizik kurguların da bilimin ge-
kere bile gerçekleşirse kuram terk edilmelidir (Popper, lişmesine tesadüfen yararlı olabileceklerini kabul eder.
1998). Bilim tarihinin kilometre taşları, bir kuramın Ayrıca bilimsel çalışmayı sürdürebilmek için de bazı
188
kaçınılmaz metafizik inançlara ihtiyaç vardır (Popper, olduk. Yazının geri kalanında, yukarıda açıklanan dü-
1998). şünce ve eleştirilere dair karşı savlar ortaya konulacak-
tır.
Bilimin bizi doğanın gerçek bilgisine giderek yaklaş-
tırdığı inancı, doğada nedenselliğin var olduğu inancı
böyledir. Popper kendi payına bunlara tamamen inanır
(Popper, 1998). Ama bunları mantıksal düzeyde savun- 2. BİLİM TARİHİ POPPER’I YANLIŞLAR
maya kalkmaz. İnançtan öte bir şey olduklarını iddia Popper’ın yöntemi, bilim tarihiyle uyuşmamaktadır. Bi-
etmez. Sadece birer inançtır bunlar, ama gerekli inanç- limin somut gelişme biçimi, Popper’ı yanlışlar. 20. yüz-
lardır. yılda bilim felsefesinin gelişimi Popper’ın düşüncelerini
geride bıraktı. Bilim tarihçilerinin ve bilim felsefecileri-
Popper, kuramların doğru olup olmadıklarını değil, bi- nin çalışmaları, işlerin gerçekte Popper’ın anlattığı gibi
limsel olup olmadıklarını araştırmayı önerir. Kuramlar yürümediğini ortaya koydu.(1)
doğayla sınanamaz ama, mantıkla sınanabilir. Bu yolla,
pozitivistlerin bir türlü üstesinden gelemedikleri, öz- Popper bilimsel ilerlemenin, ortaya atılan kuramların
nelliğin işe karışması sorunundan da kurtulduğunu dü- kararlaştırıcı deneyler aracılığıyla yanlışlanması ve yer-
şünür. Öznel etkiler saptırıcıdır. Ama ortaya bir kuram lerini daha iyi kuramlara bırakması yoluyla gerçekleşti-
atılırken bunlardan arınmak olanaksızdır. “Metafizik” ğini savundu. Buna göre bilimciler bir sorunu çözmek
kabullerin bu süreçte rol alması kaçınılmazdır. Aslında için bir kuram ortaya atarlar, o kuram yanlışlandığında
kuramlar tamamen keyfi biçimde oluşturulurlar (Pop- ise sorunun çözümü için yeni ve daha iyi bir yol ararlar.
per, 1998). Ama nasıl oluşturulmuş olurlarsa olsunlar, Bu arada da hatalarından öğrenirler (Popper, 1998).
tamamen nesnel biçimde sınanabilirler. Popper varsa-
yım oluşturma sürecinde özneyi tamamen rahat bırak- Ancak sorun şu ki bilimsel düşünce zaten boşluksuz
mayı önerir. ilerlemez. Popper’a yönelik eleştirilerin önemli bir
dayanak noktası da bu oldu. Thomas Kuhn ve onu iz-
Nesnellik istemini varsayım oluşturma sürecinden sı- leyerek İmre Lakatos, hiçbir kuramın, verili bir anda
nama aşamasına kaydırır.Yanlışlanabilir bir biçimde açıklamayı amaçladığı bütün olguları açıklayamayaca-
formülleştirildikten sonra bir kuramın hangi amaçlar- ğını oldukça ikna edici bir biçimde savundular(2) (Kuhn,
la ve hangi etkiler altında oluşturulduğunun bir önemi 2018; Lakatos, 2014).
yoktur. Saçma kuramlar nasıl olsa ilk sınamalarda ele-
necektir. Popper bir varsayımı doğrulayacak örnekleri bulmanın
genellikle kolay olduğu konusunda haklıdır. Ama aykırı
Karl Popper kendi bilimsellik ölçütü uyarınca bir dizi örnekler de her zaman oradadır. En güçlü, bilim tarihin-
yaklaşımı, en başta da Marksizm’i sahte bilim olarak de büyük yeri olan, bilimin gelişmesine en çok katkıda
etiketler. Ona göre Marksizm yanlışlanabilir bir kuram bulunmuş kuramlar bile, daha en baştan açıklayama-
değildir. Marksizm’in olası yanlışlayıcıları yoktur. Mark- dıkları durumlarla birlikte var olurlar. Bütün kuramlar,
sistler hangi durumda Marksizm’i terk edeceklerini olgularla ancak bir yere kadar uyumludurlar (Kuhn,
açıklamayı reddederler (Popper, 1989). Zaten hiçbir ba- 2018) ve bu bilimciler için bir sır değildir. Bu nedenle
şarısızlık onların Marksizm’i sorgulamasına yol açamaz. bilimciler, eldeki kuramlarla aykırılık gösteren bir so-
mut örnekle karşılaştıklarında, kuramlarını çöpe falan
Marksizm her zaman fazlasıyla genel ve sınanamayacak atmazlar. Zaten böyle yapsalardı bilim diye bir şey ola-
varsayımlarla iş görür. Neredeyse hiç bir şeyi yasakla- mazdı çünkü Thomas Kuhn’un dediği gibi, “Uyumdaki
maz. Sadece sınıflara, ekonomiye, topluma dair bir yığın her başarısızlık kuram reddi için yeterli neden sayılsay-
sınanamaz kurgu üretir. Marksizm kehanetlerde bulun- dı, bütün kuramların her zaman için reddedilmesi gere-
mak üzere oluşturulmuş bir sistemdir (Popper, 1989). kirdi.” (Kuhn, 2018).
Marksistler durmadan kehanetlerde bulunurlar. Ama Bilimciler kuramlarını çöpe atmak yerine, genellikle
henüz hiçbir kehanetlerinin doğru çıktığı görülmüş de- kuramı geliştirerek, ona ekler yaparak ya da ayrıntı-
ğildir (Popper, 1989). Sınanamaz varsayımlara dayan-
ması, Marksizm’e gerçekleşen bütün başarısızlıkları bir 1 Bu konuda Thomas Kuhn ve İmre Lakatos’un Karl Popper’a yönelik
eleştirilerinden yararlanıldı. Bu eleştirilere ana doğrultusunu veren
şekilde açıklama gücü kazandırmıştır (Popper,1962).
Kuhn olmuştur. Lakatos ise Popper’ın yaklaşımını temelde benimse-
Zaten bu nedenle Marksizm, zaman içerisinde yapılan mesine rağmen, Kuhn’un eleştirilerini büyük ölçüde kabul etmiş, Pop-
eklemelerle yamalı bohçaya dönmüştür. Asla çürütüle- per’ın yaklaşımını bu eleştirileri de dikkate alarak daha gelişkin bir hale
mez çünkü olabilecek her şeyi bir şekilde kapsama ye- getirmeye çalışmıştır. Öte yandan Lakatos’un eleştirileri Kuhn’unkilere
teneğine sahiptir (Popper,1962). göre daha doğrudan, daha fazla ayrıntılandırılmış ve daha fazla örnekle
desteklenmiştir.
Böylece Karl Popper’ın bilim felsefesine dair yaklaşımı- 2 Kuhn ve Lakatos dile getirilen yaklaşımı eleştirilerinin temel noktala-
rından biri yapmış ve pek çok yerde pek çok farklı biçimde dile getir-
nı ve Marksizm’e yönelik eleştirilerinin bilim felsefesiy-
mişlerdir. Kaynakçada belirtilen bu yazarlara ait kitapların bütünü bu
le ilgili kısmını genel hatlarıyla da olsa ortaya koymuş düşüncenin ışığında yazılmıştır.
190
mıyor diye kuramları çöpe atacak olsaydık zaten kuşku- ğumuz etkenlerin işe karışması mümkündür. En kesin
culara uyup gelmiş geçmiş tüm kuramları çöpe atmak sayılan durumlarda bile işlerin beklediğimizden farklı
zorunda kalırdık. Diyalektik materyalistleri böyle bir olma olasılığı vardır. Lakatos’un, “Eksiksiz biçimde en
zorunluluktan kurtaran, pratikle temastır. Doğrulanma- hayranlık uyandıran bilimsel kuramlar bile herhangi
yı anlamlı hale getiren mantıksal kanıtlama gücü değil, bir gözlemsel olgu durumunu yasaklamayı tamamen
işe yararlığın göstergesi olmasıdır. Kuramların gerçek başaramazlar.” (Lakatos, 2014) diyerek anlatmak iste-
doğayla karşılaştığı yer pratik uygulamadır. diği de budur. Popper’ın da kabul ettiği gibi, kuramlar
olgularla değil, başka kuramlarla muhataptırlar. Deney
Popper kuramların nasıl birbirinin yerini aldığı konu- ve gözlemlerde karşı karşıya gelen, kuramlar ve doğa
sunda da yanılmıştır. Bir kuramın başka bir kuram ta- değil, kuramlar ve kuramlardır. Kuramlar kuramlarla
rafından yenilgiye uğratılması her durumda aynı olması sınanır. Doğa, asla doğrudan konuşmaz. Herhangi bir
gerekmeyen karmaşık bir süreçtir ve genellikle uzun bir ön varsayım olmadan gerçekleşen bir algılamanın var
zamana yayılır. Popper’ın iddia ettiği gibi bir anda her olmadığı yüzyıllardır farkında olunan bir durum. Bu ne-
şeyi çözen kararlaştırıcı deneylere bağlı da değildir (La- denle gözlem ve olgu önermeleriyle kuram önermeleri
katos, 2014).Tarihte bir kuramın öbürünün yerini aldı- iki bağımsız kategori değildir (Lakatos, 2014). Bu iki
ğı anlar aramak bilim tarihinin anlaşılmasına katkıda önerme türü arasında kesin bir sınır yoktur. Özel bağ-
bulunmaz. Bu konuda, Popper’ın yönteminin ne kadar lamlara göre, belirli işlevleri yerine getirmek üzere sap-
gerçek hayattan uzak olduğunu gösteren iki örneği, La- tanan yapay sınırlar vardır. Olgu ve gözlem önermeleri
katos’ta bulunabilecek bir sürü örnekten sadece ikisini de kuramsaldır: Mantıksal düzeyde kanıtlanamazlar.
vermek yeterli olacaktır. Tabii burada söz konusu olanın, Popper’ın istediği an-
lamda, soyut mantıksal düzeyde kesin kanıtlama oldu-
Peki, Venüs’ün Galileo’nun 1616’da keşfettiği evrelerine ğu hatırlatılmalı.
ne demeli? Kopernik’in üstünlüğünü gösteren can alıcı
testi bu meydana getirmiş olabilir mi? İki rakip de aykı- Olgu belirten önermeler varsayım, kuramlar da yanı-
rılıklar okyanusuna eşit derecede gömülmüş olmasaydı, labilir olduğuna göre, bir kuramı doğrulayan örnekler
bu gayet makul bir cevap olabilirdi. Venüs’ün evreleri kesin olmadığı gibi, yanlışlayan örnekler de kesin değil-
Kopernik’in kuramının Ptolemaios’unkine üstünlüğünü dir. Ayrıca yanlışlayıcı bir önermeyi iptal edecek bir yeni
tesis etmiş olabilirdi ve eğer öyle olsaydı bu, tam da zafer bulgu her zaman çıkabileceğinden, bir kuram hiçbir du-
kazandığı anda Kopernik’in çalışmasını yasaklayan Ka- rumda kesin yanlışlanmış sayılamaz. Bir kuramı yanlış-
tolik kararı daha da korkunç hale getirirdi. Fakat yanlış- layan bir olgu önermesinin kendisinin de yanlışladığı
lamacı ölçütü, Kopernik’in kuramının ne zaman yalnızca kuramla aynı sınama işleminden geçmesi gerekir. Yani
Ptolemaios’unkinin değil (1616’da oldukça tanınan) Ty- onun da yanlışlanabilir olması, bir metafizik ön kabul-
cho Brahe’ninkinin yerini de aldığı sorusuna uygularsak, den ibaret olmadığının gösterilmesi gerekir. Kuşkusuz
yanlışlamacılığın verecek sadece saçma bir cevabı vardır: bir olgu önermesini de yanlışlayacak olası önermeler
Ancak 1838’de. Bessel tarafından yıldızlara ait uzaklık bulunabilir. Ama onların da aynı şekilde yanlışlanabilir
açısının keşfi ikisi arasındaki can alıcı deneydi. Fakat olmaları gerekir. Ve bu böyle sonsuza kadar gider. Doğ-
tabii ki yermerkezli astronominin bilim çevresinin tama- rulamanın kanıtlanması bir yerde durmuyorsa, yan-
mınca terkedilmesinin rasyonel olarak ancak 1838’den lışlamanın kanıtlanmasının da durması için bir neden
sonra savunulabileceği görüşünü muhafaza edemeyiz. yoktur. Kısacası Popper’ın yanlışlama yöntemi de doğ-
(Lakatos, 2014). rulamacıların karşısına çıkan aynı sonsuz geriye gidiş
sorunundan kaçamaz.
Daha sözü edilen “kararlaştırıcı deney” gerçekleşme-
den önce, Kopernik’in haklılığını Vatikan bile kabul et- Popper’ın doğrulamacılığa karşı eleştirilerinin kendi-
miş bulunuyordu. sine yöneltilmesinden ibaret olan bu eleştiriler elbette
Popper’ın da aklına gelmiş. Popper sonsuz geriye gidiş
meselesinin kendi yöntemi için bir sorun oluşturmaya-
cağını, çünkü yanlışlayıcı önermelerin mutlaka sınan-
3. YANLIŞLAMA GERÇEKTEN DOĞRULAMADAN DAHA MI malarının gerekmediğini, sadece sınanabilir olmaları-
KULLANIŞLIDIR? nın yeterli olduğunu söylemiş (Popper, 1998).
Popper’ın yönteminin bir diğer önemli sorunu, doğru-
lamayı olanaksız kılan aynı nedenlerle yanlışlamanın Anlaşılan Popper, kesin bir doğrulamanın olanaksız ol-
da olanaksız olmasıdır. Gerçi bir kuramı yanlışlayacak masına rağmen yanlışlamanın olanaklı olduğu varsayı-
örnekler her zaman bulunur. Ama bu örnekler kuramı mından hareket ediyor. Ama kanıtlanması gereken şey
kesin olarak yanlışlayabilir mi? Bilimsel önermeler her de tam buydu zaten. Bir önermenin yanlışlanabilir ol-
zaman ceterus paribus koşulunu taşırlar. Her zaman duğunun gösterilmesi için de sahih kabul edilen başka
verili bir bağlam için öne sürülürler. Her bağlam daha önermelere ihtiyaç vardır. Ama görünen o ki herhangi
geniş bir bağlamın, her bütün daha geniş bir bütünün bir önermeyi mantıksal düzeyde sahih kabul edemiyo-
içerisinde var olur. Koşullar gerçekte asla sabit değildir. ruz. Popper’a göre de bütün önermeler başka önerme-
Kontrol edemediğimiz veya tamamen habersiz oldu- lere dayanırlar. Kanıtlama sürecini sonsuza kadar sür-
Böyleyse yanlışlanmayla yanlışlanabilir olma arasında “...Bilim oyununun metodoloji-dışı hiçbir gerekçeye ihti-
neden fark olsun? Yanlışlanabilirlik sınamasında makul yaç duymadığı yönündeki bu ısrarı, onu, epistemologla-
görünen bir noktada durulacaksa, doğrulama sınama- rın cesaretini kırmaya götürür: “Hiçbir bilgi kuramı şey-
sında neden durulamasın? leri açıklama çabalarımızda neden başarılı olduğumuzu
açıklamaya kalkışmamalıdır” Peki, öyleyse bir bilgi kura-
mı neyi açıklamaya kalkışmalıdır?” (Lakatos, 2014).
4. HİÇBİR ŞEYİ BİLEMİYORSAK SAHTE BİLİM NE ANLAMA Bir kere kuşkuculuğa teslim olduktan sonra, yani man-
GELİR? tıksal kanıtlamanın olamayacağını ve geçerli tek kanıt-
Popper’ın yöntemi aşılmaz bir sorunla karşı karşıyadır. lama yolunun mantıksal kanıtlama olduğunu kabul et-
Popper sınanabilirlikten, salt biçimsel bir değerlendir- tikten sonra, artık yöntem üzerinden kuşkuculuğa set
meyi anladığını belirtir. Kuramların diğer kuramlarla çekmek olanaksızlaşır. Popper’ın kuşkuculuğu bertaraf
tutarlılığının sınanabilir olması gerekir.Yanlışlanabi- edememesi, onun asıl amacına ulaşmasını da olanaksız
lirlik, ancak bu anlamda kesindir. Yoksa yanlışlama da kılar. Bilimin doğaya dair bilgi verip vermediği bilinmi-
kanıtlanabilir değildir (Popper, 1998). yorsa, artık bilimin gerçeği sahtesi olmaz.
192
bilim felsefesinden atmaya çalışmak niye? sonra bir kuramın bu karşıtlıkların hangi tarafında yer
aldığını saptamak için kılı kırk yaran açıklamalara gi-
Peki yanlışlamanın bilimde nasıl bir yeri olabilir? Kuhn, rişir. Eldeki karşıtlıklar yetmediğinde yeni karşıtlıklar
yanlışlamanın, yeni bir kuramın eskisini yenmesinden icat eder. Söz konusu karşıtlıkların doğada mutlak şe-
ibaret olduğunu söyler (Kuhn, 2018). kilde bulunmadığını gördüğünde ise doğaya dair gerçek
bilgi edinemediğimiz kararına varır.
Lakatos’un düşüncesi de aynı yöndedir (Lakatos, 2014).
Ama bu yaklaşım pek anlamlı görünmüyor. Yanlışlama Oysa bilim felsefecileri bu konular üstüne bir araba laf
bir kuramın öbürünü yenmesinden ibaretse, yanlışla- yığmadan çok önce Marksizm çok sade bir açıklama ge-
ma diye bir terime gerek yoktur ya da yanlışlama basit tirmişti. Engels, Anti Dühring’de şöyle yazar:
bir kısaltmaya dönüşür. Üstelik bir kuramın öbürünü
yenmesi yanlışlama sözcüğünün çağrıştırdığından çok “Doğruluk ve yanlışlık, kutupsal karşıtlıklar içinde devi-
farklı ve hiç de “deneysel” olmayan boyutlar da içere- nen düşüncenin bütün belirlenimleri gibi, ancak son dere-
bilir. Bu nedenle kısaltma olarak da pek uygun değil. ce sınırlı bir alan için mutlak bir geçerliliğe sahiptir; tıpkı
Yanlışlamayı, sadece bir gözlemin bir varsayımla uyum- görmüş bulunduğumuz ve bay Dühring’in de, eğer tam
suzluğunu anlatmak için kullanmak uygun olabilir. Bu da bütün kutupsal karşıtlıkların yetersizliğini konu alan
haliyle yanlışlama, pek de önemli olmayan bir sürü te- diyalektiğin ilk bilgilerini biraz edinseydi, bilebileceği
rimden biridir sadece. Öyle merkezi bir yere konulacak gibi, doğruluk ile yanlışlık arasındaki karşıtlığı, yukarda
bir şey de değildir. belirtmiş bulunduğumuz dar alan dışında uygular uygu-
lamaz, bu karşıtlık, göreli ve gerçek bilimsel anlatım için
elverişsiz bir nitelik kazanır; bununla birlikte eğer onu,
bu alan dışında kesenkes geçerli olarak uygulamaya giri-
6. YANLIŞLANABİLİRLİK YANLIŞLANABİLİR Mİ? şirsek tamamen başarısızlığa uğrarız;...” (Engels, 2003).
Buraya kadar pek çok örnekte, Karl Popper’ın düşün-
celerinin bilimin somut ilerleyişini açıklayamadığı gös- “Örnek olarak, eşit sıcaklıkta gazların hacminin basınçla
terilmeye çalışıldı. Bu örnekler bir bakıma Popper’ın ters orantılı olduğu yolundaki ünlü Boyle yasasını” verir
yanlışlayıcılarıdır. Yanlışlamanın yukarıda önerilen ba- Engels. Boyle Yasası geçerli bir yasa olarak tanındıktan
sit anlamıyla… Ama Popper’ın yöntemini kendisine uy- sonra Regnault, yasanın “geçerliliğini, özellikle basın-
gularsak ne olur? Popper’ın yöntemi Popper’ın istediği cın sıvılaştırabildiği gazlar bakımından ve sıvılaşmanın
yüce anlamda yanlışlanabilir midir? Öyle ya, o da bir başladığı noktaya yaklaştığı andan sonra yitirdiğini bul-
kuram olduğuna göre onun da aynı sınamadan geçme- du.” (Engels, 2003). Tabii ki bilim dünyası bundan, Boy-
si gerekir. Peki Karl Popper, hangi gözlemin sonucunda le Yasası’nın doğru olmadığı sonucunu çıkarmadı. Yasa,
yanlışlanabilirlik kuramını terk ederdi? Popper hiç bir belirli sınırlar içinde doğruydu. Ama metafizik mantık
yerde böyle bir olası yanlışlayıcıyı belirtmedi. Kendisi açısından bakılırsa bir şey ya doğrudur ya da yanlış.
yanlışlanamaz olan yaklaşımıyla, tarihin hakemi rolüne Yeni bulguların ortaya çıkışından sonra daraltılmış ha-
soyundu. liyle Boyle Yasası artık ilk Boyle Yasası’ndan tamamen
başka bir şey sayılmalıdır. Yasa, biraz da olsa değiştiğine
göre artık kendisi değildir, başka bir şeydir. İşte oluşan
bu saçmalıktan kaçınabilmek için Popper ve başkaları,
7. DOĞRU VE YANLIŞ NEDİR? doğruluk dışında tutarlılık, desteklenmişlik, sağlanmış-
Karl Popper’ın çalışmaları tam bir başarısızlıkla sonuç- lık gibi kavramlar kullanmaya çalıştılar. Oysa saçmalık
landı. Başarısızlığının en önemli nedenlerinden biri, olduğu yerde duruyor. Anti-Dühring Engels tarafından
biçimsel mantığın metafizik karşıtlıklarından kurtula- yazıldı. Bu önerme gerçi mantıksal olarak kanıtlanamaz
mamasıdır. Doğruluk ve yanlışlık kavramları arasındaki ama, yeterince sağlanmış, daha tam olarak söylersek,
karşıtlık, diyalektikçi olmayanlar için kafa karıştırıcıdır. yeterince sağlanmış olduğuna genel uzlaşımla karar ve-
Biçimsel mantığın tüm ikilikleri gibi, bir delinin bir ku- rilmiş bir önermedir. Dolayısıyla kaldığımız yerden de-
yuya attığı, kırk akıllının çıkaramadığı taşlardan biridir vam etmemizde herhalde Poppercılık açısından da bir
bu da. sakınca yoktur. Engels şöyle devam eder:
Karl Popper doğruluk ve yanlışlığı, birbirinin tam kar- “Demek ki Boyle Yasası, ancak belirli sınırlar içinde doğru
şıtı ve tarih dışı biçimde geçerli kavramlar olarak anlar olarak ortaya çıkıyordu. Ama bu sınırlar içinde, mutlak
(Popper, 1998). olarak, kesin olarak doğru mudur? Hiçbir fizikçi bunu öne
sürmeyecektir. Her fizikçi, Boyle yasasının kimi basınç ve
Sonra da bu kabulün yarattığı bir sürü yapay sorunu sıcaklık derecesi sınırları içinde ve kimi gazlar için geçerli
çözmek için uğraşır. Uğraşmak zorundadır. Metafizik olduğunu söyleyecek ve bu zaten dar olan sınırlar içinde,
karşıtlıklar Popper’ın düşüncelerinin temelini oluştu- daha da dar bir sınırlama ya da gelecekteki araştırmalar
rur. Önce doğru yanlış, geçerli geçersiz, tutarlı tutarsız, tarafından değiştirilmiş bir formül olanağını dıştalama-
desteklenmiş deşteklenmemiş, sağlanmış sağlanmamış yacaktır.” (Engels, 2003).
türünden biçimsel karşıtlıkları mutlaklaştırır Popper,
194
İnsanlar çevrelerine dair bilgi edinmeye çalışırken ta- Herkesin susacağı ve burjuvaziden maaş alan akade-
nımlarlar, sınıflandırırlar, düzenlilikleri saptarlar. Bil- misyeni dinleyeceği, onun da neyin bilim olduğuna ne-
gilerini eylemlerinde kulanır, eylemlerinin sonuçlarına yin olmadığına hükmedeceği bir ortam herhalde bur-
göre yeniden şekillendirirler. Ön kabullere dayanırlar, juvazi için çok arzu edilir olurdu. Bilimci, bilim adına
varsayımlarda bulunurlar. Buna benzer şeyler yaparlar. konuşur. Tarafsızdır, siyaset üstüdür, yücedir. Zaten öyle
Ama her şeyi soyut düzeyde kanıtlamaya çalışmazlar. önüne gelenin konuşacağı işler değildir bunlar. Böylece
Gündelik bilgi de bilimsel bilgi de böyle ilerler. düzene karşı bütün itirazlar bilim dışı boş konuşmalar
durumuna düşürülebilir. Sahte bilim kategorisinin işle-
Popper’ın bilimden anladığı, saf mantıksal süreçler- vi işte budur. Popper’ın yaklaşımı, saf mantığa dayandı-
le işleyen bir faliyettir. Saf mantıksal olmayan her şeyi ğı iddiasında bulunduğu için, son derece otoriterdir. Bir
bilimden atmaya çalışır. Popper’ın sahte bilim dediği taraftan akla duyulan güveni sınırlayıp denetim altına
şeyler çoğunlukla bilimin onun beğenmediği, gündelik alırken, bir taraftan da akıl otoritesini mantıksal katego-
bilgiyle ortak olan kısımlarıdır. Sınırı bunlarla saf man- riler aracılığıyla kullanmaya olanak verir. Popper otori-
tık arasından geçirmeye çalışır. Biçimsel mantığa sığma- terlikte eleştirdiklerinden hiç de geri kalmayarak elinde
yan şeyleri atmak ister. Ama gerçek doğayla ilişki için- barkot cihazı, burjuva toplumunun temel kabullerini
de yürütülen hiçbir çaba, saf mantıksal olamaz. Bilimi sorgulayan görüşleri etiketler: sahte bilim. Sahte bilim
böyle kavramaya çalışan yanılır. Popper’ın saf mantık- kategorisi Marksizm’in meşruiyetini kırmaya yarar. Bu-
sal olmayan süreçleri bilimden çıkarma, daha doğrusu nun dışında kimsenin bir işine yaramadı. Bugüne kadar,
mantıksal sınama yoluyla etkilerinden sıyrılma çabası bilimin içine sızmış olup da Popper’ın sınır koyma ölçü-
boşunadır. tü sayesinde bilimsel olmadığı farkedilen bir yaklaşım
olmadı. İnsanlık bu sayede herhangi bir zarardan kaçı-
Diyalektik bir de bize, herhangi bir şeyi anlayabilmek nabilmiş değil.
için, içerisinde oluştuğu bağlamı anlamak gerektiğini
öğretir. Karşıt kategoriler de içinde tanımlandıkları bağ- Peki bilim sahte bilim ayrımı tamamen red mi edilmeli?
lama göre değerlendirilmelidir. Bilimsel olanla olmayan Hurafeleri bilimden nasıl ayıracağız? Evet, sahte bilim
arasına neden sınır koymak istenir? Genel olarak hura- kategorisi yararsızdır, tamamen çöpe atılmalı. Hura-
feden arınmak için. Daha özelde bu ayrım, burjuvazinin feleri bilimden ayırmak için bu kadar genel bir ölçüte
yükseliş çağında, kilisenin entellektüel otoritesine mey- gerek yok. Sıradan bir sorgulamada kolayca çöküyorlar
dan okunurken işlev kazanmıştır. Burjuvazinin deste- zaten. Örneğin astrolojiyi ele alalım. Popper’a sorarsa-
ğindeki bilim, skolastik dogmalara karşı akla, mantığa, nız Marksizm neyse o da o (Popper, 1962). Peki astrolo-
deneye dayanan bilginin meşruiyetine yaslanarak sava- jinin bilimsel olmadığını kanıtlamak için ciltlerce kitap
şıyordu. O dönem için bilimi inançtan ayırmak önemliy- yazmak, çok incelikli yöntemler kullanmak mı gerekir?
di. Aynı zamanda bilim bu dönemde, biçimsel, metafizik Bir-iki basit soru yetmez mi? Astroloji yanlışlanabilir
mantığın ve diyalektik olmayan, doğrusal ilerleme an- değildir evet. İyi de zaten doğrulanamıyor ki yanlışlana-
layışının etkisi altında gelişmiştir. Dogmalara karşı akla bilirliğini sorgulayalım!
mantığa dayandırılmak istenen bilginin, yıkmak istediği
dogmalar kadar kesin ve değişmez olması gerekiyor-
du. Burjuvazinin çürüme çağında bu durum bir başka
siyasal itki kazandı. Yıkıcı sınıf mücadelesi karşısında 10. MARKSİZM YANLIŞLANABİLİRLİK SINAVINDA
düzenin değişmezliğinin savunulması ihtiyacı... Karl Karl Popper’ın Marksizm’e yönelik eleştirileri, kendi
Popper’ın bilimsel olanla olmayan arasına sınır koymak kendini bir saçmalık durumuna düşüren büyük bir çeliş-
konusunda bu kadar ısrarlı olmasının altında böyle bir kiyle maluldur. Popper hem Marksizm’in yanlışlanabilir
düşünsel miras ve güncel ihtiyaç yatar. olmadığını söyler (Popper, 1962), hem de Marksizm’in
bir çok kez yanlışlandığını, bu nedenle de başarısız sa-
Akıldan vazgeçilmesi, burjuva dünyasını Marksizm kar- yılması gerektiğini (Popper, 1989).
şısında savunmasız bırakacaktır. 20. yüzyılda gelişen
akıl dışılık ideolojileri ve din, her ne kadar toplumsal Popper eleştirilerin ikisini de çok beğenmiş, dayanama-
mücadeleleri zayıflatmak açısından işlevli olsalar da, yıp ikisini de yazmış olmalı. Konulara daha “bilimsel”
aklı tamamen Marksizm’e terketmek olmaz. Marksizm bakmayı seven okur için yanlışlanamazlık savı, öyle
gücünü bilimsellik iddiasından aldığına göre, onu bilim karmaşık konuları sevmeyen okur için somut yanlış-
alanında da baskılayabilmek gerekir. Bilimsellik iddia- lanma örnekleri… İkisini birden okuyanlar ne düşün-
sını Marksizm’in elinden mutlaka almak gerekir. Klasik dü bilinmez. Ama böyle bir ciddiyetsizliğe rağmen Karl
doğrulamacı yaklaşım, kuşkuculuğa bir set çekmekte Popper’ın pek de rezil olmaması, emperyalizmin propa-
yetersiz olduğu gibi, Marksizm’e set çekmekte de ye- ganda düzeneklerinin kahraman yaratma konusunda
tersizdir. Çünkü Marksizm’in açıklamaları, olgularla ne kadar başarılı olduğunu gösterir.
diğer tüm açıklamalardan daha uyumludur, diğer tüm
açıklamalardan daha çok olguyu açıklar. Yanlışlanabilir- Popper bu meseleye açıklık getirmek için bir şey yaz-
lik kuralı, Popper’ın aklı muhafaza ederken Marksizm’i madı. Ama Lakatos Popper’ı kurtarmak için fazla ısrarcı
devreden çıkartmak için bulduğu çözümdür. olmayan bir girişimde bulunmuş. Lakatos, geniş anla-
196
tps://www.britannica.com/place/Neptune-planet/Neptunes-disco-
Sona doğru şu yamalı bohça eleştirisini de halledelim. very
Yamalı bohçadan bir kuramın ek varsayımlarla gelişti- Popper, K. R. (1962). Conjectures and Refutations: The Growth of Scien-
rilmesi anlaşılıyorsa evet, Marksizm yamalı bohçadır. tific Knowledge. New York: Routledge.
Ama zaten bütün bilim yamalı bohçadır. Yamalı bohça
Popper, K. (1989). Açık Toplum ve Düşmanları. Cilt 2 (H. Rızatepe, Çev.)
olmayan kuram yoktur. Yok eğer yamalı bohça birbiriy- İstanbul: Remzi Kitabevi.
le tutarsız biçimde bir araya getirilmiş varsayımlardan
Popper, K. R. (1998). Bilimsel Araştırmanın Mantığı. (İ. Aka, İ. Turan, Çev.)
oluşmak demekse, söz konusu tutarsızlıkların gösteril-
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
mesi gerekir. Popper tutarsızlık olarak bir şey göstere-
bilmiş değildir. Büyük olasılıkla kastettiği sadece Mark-
sizm’in ek varsayımlarla geliştirilmesidir. Açıklamaların
zamanla geliştirilmesi bilimin normal ilerleme biçimi-
dir. Popper bu geliştirmeleri yasaklayarak, kuramları
kendi sorgulamaları karşısında açık hedef haline gele-
cek şekilde dondurmak ister. Kendi değerlendirme yön-
temi bilimin gerçek yapısına uymadığı için, bilimi kendi
sorgulama biçimine uygun davranmaya zorlar. Sorgu-
ladığı kişiden sadece evet ve hayır yanıtlarını isteyen,
fazladan açıklamalara izin vermeyen bir polis gibidir
Popper. Böyle bir sorgulamayla kişinin ağzından tam da
kendini mahkum ettirecek ifadeyi almak deneyimli bir
sorgucu için hiç de zor değildir.
SONUÇ
Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik ölçütü, bilim tarihini
anlamaya yardımcı olmadığı gibi, bilimsel çalışmaları
daha verimli kılacak bir yöntem de sunmaz. Bu ölçüt,
bilimsel olmaktan ziyade ideolojik ve siyasal amaçlarla
ortaya konulmuştur. Popper’ın yanlışlanabilirlik ölçütü-
ne dayanarak geliştirdiği yöntemin temel amacı Mark-
sizm’i bilim dışı ilan etmektir. Zaten bu yöntemin ger-
çek anlamda kullanılabildiği tek iş de Marksizm’e karşı
mücadele olmuştur. Ancak Popper’ın yönteminin kendi
içinde tutarsız oluşu Marksizm’e karşı mücadeledeki
işlevini de sınırlandırır. Yanlışlanabilirliğe dayanan bu
yöntem, kendisi yanlışlanabilir değildir. Kesin bir yan-
lışlamanın olanaksızlığını Popper da kabul ettiği halde,
onun yöntemi yanlışlanabilirliği kesin ve her şeyin te-
melinde yer alan bir ölçüt olarak koyar. Popper’ın Mark-
sizm’e yönelik eleştirileri, hem Marksizm’in yanlışlana-
maz olduğunu, hem de yanlışlanmış olduğunu içerdiği
için kendi içinde çelişiktir. Karl Popper’ın Marksizm’i
bilim dışı ilan ederken kullandığı ölçütler geçerli kabul
edilecek olursa bütün bir bilim tarihinin bilim dışı çaba-
lardan ibaret olduğunun kabul edilmesi gerekir.
KAYNAKLAR
Engels, F. (2003). Anti-Dühring. (K. Somer, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.