Professional Documents
Culture Documents
Lecture-17 (Let's Sentences)
Lecture-17 (Let's Sentences)
Lecture-17 (Let's Sentences)
Will you let me go?: Gitmeme izin verecek misin? (bir şarkı sözü)
I am not gonna let her go: Onun gitmesine izin vermeyeceğim. (Karısı için diyor olabilir)
Let me know: bileyim. (Lütfen bildir, haberim olsun, beni haberdar et)
Should you have any question, please let me know.: Şayet sorun olursa, lütfen bileyim.
Let me google that for you.: Bunu senin için google’da aratayım.
google ne demek abi? Dipnotu1 okuyun.
Let us (kısaltması Let’s) ise Haydi şunu yapalım, bunu yapalım gibi bir mana katar. Biz bazen
konuşma dilinde Haydi değil, Hadi deriz. Hadi yapalım, hadi oynayalım, hadi soralım gibi.
Let him go: Bırak gitsin, demektir. Let us go ise Haydi gidelim, manasındadır.
1
Normalde sayıları sayarken en büyük katrilyonu sayarız. Ondan sonrası için bir ihtiyaç olmadığı için genelde
bilmeyiz. Ancak bilimde buna ihtiyaç olmuş ki büyük sayıların (large numbers) isimleri verilmiş. Çok merak
ediyorsanız web’te “names of large numbers” arattırın. Bu sayıların isimleri genelde Fransızca’dır. 10100 sayısına
da Googol demişler. Google ilk çıktığında birşey arattırdığınızda bir sürü sıfırlı Gooooogle yazardı. İsim ordan
geliyor ancak şimdilerde insanlar bu sayıyı bir arama motorunun ismi olarak biliyor ve fiil olarak kullanıyorlar.
İnternette arattım, aradım manasında: I googled, diyorlar.
2
Let's rest here.: Hadi burda duralım, dinlenelim. (Yol boyunca rest area’lar gelir, mola yerleri.
Ayrıca tuvaletlere restroom denir. Bir RIP (Rest in Peace: Huzur içinde yat, istirahat et) vardır.
Let's split the bill.: Faturayı bölüşelim. (bir kısmını sen bir kısmını ben ödeyim)
Let's leave her alone.: O’nu yalnız bırakalım. (Let her alone: Bırak, O yalnız kalsın. Not: bu
cümle emir gibi biraz, birinci cümle teklif yapıyor.)
Let's drop by his house.: Haydi onun evine uğrayalım. (drop by: kısa ziyaret yapmak,
geçerken uğramak, Let’s stop by his house da denebilirdi.)
Let's make a phone call immediately: Haydi hemen bir telefon görüşmesi yapalım.
Let's take a 10 minute break.: 10 dakikalık bir ara yapalım. (teneffüs alalım)
Let's have a ten-minute break.:
Let's get together again next year.: Gelecek yıl yine bir araya gelelim.
Let's wait here till he comes back.: O gelinceye kadar burada bekleyelim.
Let's give Fatma a surprise welcome party.: Fatma’ya sürpriz bir hoşgeldin partisi verelim.
Here come the police. Let's get out of here.: İşte polisler geldi. Gidelim burdan. (Çıkalım
burdan)
Let's wrap up this work now and go out for dinner.: Haydi bu işi toparlayalım ve akşam
yemeği için dışarı çıkalım.
Let's leave things as they are until he comes back.: O gelinceye kadar eşyaları olduğu gibi
bırakalım.
Let's spread the map on the table and talk it over.: Haritayı masaya açalım da konuşalım.
Let's spend less time arguing and more time working.: Tartışmaya daha az zaman harcayıp
daha çok çalışalım.
Let's go out and eat dinner together from time to time.: Zaman zaman dışarı çıkalım ve
akşam yemeğini beraber yiyelim.
Let's ask the neighbors to look after the dog while we're away.: Biz uzaktayken köpeğe
bakması için komşulardan rica edelim.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.: Geri kalan işi hızlıca
bitirip biraz birşeyler içmek için dışarı çıkalım.
We're always going there! Let's go to a French restaurant for a change.: Biz oraya hep
gideriz. Değişiklik olsun diye bir Fransız lokantasına gidelim.
Let’s get the show on the road.: Haydi işe koyulalım, haydi başlayalım.
Olumsuz ise kalıp şöyle oluyor. Let’s not Verb ...: yapmayalım, gitmeyelim, vazgeçelim gibi.
Let's not go into details.: Detaylara girmeyelim. (Bu cümleyi başka nasıl ifade ediyorduk.
Spare us the details)
Let’s not see each other anymore.: Bir daha birbirimizi görmeyelim.
Let’s not haggle over a few dollars.: Yaw birkaç dolar için pazarlık yapmayalım. (Üç kuruş için
pazarlık yapmayalım.)
I’m not gonna let anything bad happen to you.: Başına kötü birşey gelmesine izin
vermeyeceğim.
Do not let anyone see it.: Kimse görmesin. (Kimsenin görmesine izin verme)
Do not let anybody see this document.: Bu belgeyi kimsenin görmesine izin verme.
Do not let that happen again.: Bir daha olmasın, Onun bir daha olmasına izin verme.
I will not let her go there.: O’nun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.
Do not let anybody come in.: Kimsenin içeri girmesine izin verme.
Do not let them ask any question.: Onların herhangi bir soru sormasına izin verme.