Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 26

SANAYİLEŞME, KAPİTALİZM

VE TOPLUMSAL SINIFLAR

• Sanayileşme, Kapitalizm ve Eşitsizlikler


• Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar
TOPLUMSAL
İÇİNDEKİLER

• Karl Marx ve Sınıf Kuramı


• Tarihsel Materyalizm ve Sınıf Analizi TABAKALAŞMA
• Sınıfsal Ayrımlar ve Sınıf Mücadelesi
• Max Weber'in Sınıf Kuramı Doç. Dr. Ali ESGİN
• Sınıf Analizine İlişkin Yeni Kuramlar
• Erik Olin Wright’in Sınıf Kuramı
• John Goldthorpe’un Sınıf Şeması
• Pierre Bourdieu’nün Sermaye Kuramı

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sanayileşme ve kapitalizm arasındaki
ilişkileri görebilecek,
HEDEFLER

• Kapitalizmle birlikte gelişen toplumsal


tabakalaşma biçimlerini kavrayacak,
• Marx'ın tarihsel materyalizm anlayışı
ile sınıf tanımlarını ayrıntılarıyla
öğrenebilecek,
• Weber'in sınıf kuramına katkılarını
görecek ve ÜNİTE
• Sınıf hakkında öne çıkan bazı başka
ÜNİTE
4
kuramlar hakkında bilgi edinip, bunlar
arasında karşılaştırmalar

4
yapabileceksiniz.
Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Karl Marx ve Sınıf Max Weber'in Sınıf


Yeni Kuramlar
Kuramı Kuramı

Erik Olin Wright’in Sınıf


Tarihsel Materyalizm Statü
Kuramı

John Goldthorpe’un
Sınıfsal Ayrımlar Statü Grupları
Sınıf Şeması

Pierre Bourdieu’nün
Yaşam Olanakları
Sermaye Kuramı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

GİRİŞ
Toplumsal tabakalaşma ve eşitsizlikler konusu, sosyolojinin başından beri en
temel konularından biridir. Sosyologlar toplumsal yaşamdaki değişimleri,
etkileşimleri, eylemleri ve yaşam biçimlerini anlamaya ve açıklamaya çalışırken
esasen bu eşitsizlikleri doğuran nedenleri ve eşitsizliklerin kaynağındaki
sosyoekonomik koşulları da betimlemeye çalışırlar. Bu çerçevede pek çok
sosyolog, sosyal yaşamdaki sorunların büyük bir bölümünün aslında, toplumsal
eşitsizlikler ile bu eşitsizliklerden kaynaklanan sınıfsal ayrım ve çatışmalardan
doğduğunu kabul etmektedir. Toplumsal yaşamda insanlar neden eşit koşullarda
yaşamazlar? Yoksul-zengin ya da sömüren-sömürülen ayrımını belirleyen ölçütler
nelerdir? Eşitsizliklerin kaynağında yalnızca ekonomik sermaye mi bulunmaktadır,
yoksa başka unsurlar da var mıdır? Daha önemlisi, toplumsal yaşamdaki pek çok
sorunun kaynağı olmasına rağmen, eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik
neden üzerinde uzlaşılmış geçerli çözümler bulunamamaktadır? Sorular elbette
çoğaltılabilir. Ancak bu türden soruların yeni olmadığı ve tarihsel süreçte farklı
şekillerde cevaplanmaya çalışıldığı belirtilmelidir.
Eşitsizlik konusu, hızlı değişimlerin yaşandığı günümüzde, geçmişle
kıyaslandığında daha önemli bir konu olarak görülmektedir. Bunun nedeni, çağdaş
toplumda eşitsizlik biçimlerinin çeşitlenmesi ve eşitsizliklerden doğan toplumsal
sorunların daha karmaşık hâle gelmesidir. Kapitalizmin gelişimi ve sanayileşmenin
hız kazanmasıyla birlikte, geleneksel toplum biçimleri de değişmiş, tarıma dayalı
Sosyal yaşamdaki feodal toplum düzeninden, sanayileşme ve kâr odaklı fabrika üretimine dayalı
sorunların büyük bir kapitalist toplum örgütlenmesine geçiş yaşanmıştır. Geçmişte Orta Çağ
bölümü aslında,
Avrupa’sında olduğu gibi, mülk sahipleri, soylu doğmak üzerine temellenen bir
toplumsal eşitsizlikler
ile bu eşitsizliklerden aristokrasiyle var olarak yerel bir tabakalaşma düzeni oluştururken mülk sahibi
kaynaklanan sınıfsal olmayanlar soylulara toprak sahipliği üzerinden bağlı geniş bir alt sınıfı kategorize
ayrım ve çatışmalardan ediyordu. Hindistan’daki kast sisteminde görüldüğü şekliyle, kimi yerlerde ise
doğar. dinsel inançlarla temellenen bir tabakalaşma sistemi vardı. Oysa kapitalist toplum
örgütlenmesinde eşitsizlikler, eskiden olduğu gibi, soya ya da toprak sahipliğine
dayalı olmaktan çıkmış, kapitalizmin kendi unsurlarıyla ilişkili yeni nitelikler
kazanmıştır. Bu süreçte sınıf tanımı ve sınıfsal ayrımlar, kapitalizmi tanımlayıcı en
temel eşitsizlik biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu ünitede kapitalizmin gelişimi ve sanayileşmenin hız kazanmasıyla birlikte
değişen eşitsizlikler, özellikle de toplumsal sınıflar konusu üzerinde durulacaktır. Bu
çerçevede kapitalist üretim biçiminin neden olduğu değişimler bağlamında
toplumsal eşitsizliklerin nasıl yeni biçimler aldığı sorusu, öncelikle Karl Marx’ın
analizleri ekseninde ele alınacak, daha sonra ise, Marx’a alternatif söylemler
üretme çabasında olan Max Weber’in sınıf kuramına yer verilecektir. Sonraki
bölümlerde ise, Karl Marx ve Max Weber tarafından geliştirilen kuramların
günümüzdeki değişimlerle ilişkili yeni açılımları olan bazı sınıf analizleri üzerinde
durulacaktır. Konuyu işlerken kavramlar arasındaki bağlantıları görmeye ve konu
bütünlüğünü yakalamaya özen gösteriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

SANAYİLEŞME, KAPİTALİZM VE EŞİTSİZLİKLER


Birçok sosyoloğa göre modem toplum, önceki geleneksel toplumlardan
temelde endüstriyel karakteriyle ayrılmaktadır. Fakat modern toplumun
endüstriyel karakterini belirleyici olan asıl unsur kapitalizmin tarihsel süreçte
oynadığı etkin roldür. Kapitalizmin gelişmesi, geleneksel üretim biçimlerini ve
ilişkilerini dönüştürmüş, gelişen ticaretle biriken sermaye bilimsel keşiflerle birlikte
sanayi üretimine aktarılarak sanayileşmeye hız kazandırmış, bütün bu gelişmeler
Sanayi ya da Endüstri Devrimi denilen devrimin hazırlayıcısı olmuştur. Sanayi
Devrimi’yle, üretimde kullanılan tekniklerin hızlı gelişimi sonucunda kitle üretimi
yaygınlaşmış ve üretim ilişkileri ile yaşam standartları değişmiştir. Nitekim Karl
Marx’ın tanımladığı biçimiyle, kapitalizm, içerisine makineler, fabrikalar, ham
maddeler ve ekonomik bütüne dâhil, tamamlanmış ürünlerin girdiği, “üretim
araçları”nın özel mülkiyeti ile karakterize edilen bir endüstriyel toplum tipidir.
Kapitalizmin gelişimiyle doğrudan ilişkili olan endüstrileşme ya da
sanayileşme, basit tanımıyla, hayvan ve insan gücüyle makinaların yer değiştirmesi
anlamına gelmektedir. Kapitalizm öncesi geleneksel toplumlarda toplumsal
yaşamdaki ana enerji kaynağı; insan ve insanların kullandığı hayvanların gücüydü.
Endüstri Devrimi’yle 1750’li yıllardan itibaren insanlar su gücüne ve sonra da değirmenleri ve sayıca
gerçekleşen teknik gittikçe daha da artan makinelerle dolu fabrikaları işletmek için buharlı makinelere
ilerlemeler sonucunda geçti. Endüstriyel teknoloji insanlara çevrelerini değiştirmeleri için öyle büyük bir
ekonomik, sosyal ve güç kazandırdı ki, değişim, hiç olmadığı kadar hızlı gerçekleşti. Yeni sanayi
fiziksel tüm yapılarda toplumlarının, bir asırda daha önceki bin yılda olduğundan daha hızlı değiştiğini
önemli değişimler
söylemek hiç de abartılı olmayacaktır [1].
olmuştur.
Endüstri Devrimi, yeni bilimsel ve teknolojik keşiflerin ve buharla çalışan
makinelerin üretim sürecine dâhil edilmesiyle ortaya çıkan bir devrimdir. Sanayi
Devrimi de denilen Endüstriyel Devrim’de makineleşmiş bir endüstrinin yayılması
ve bunun sonucunda sermaye birikimin artması söz konusu olmuştur (Resim 4.1).
İlk kez İngiltere’de ortaya çıkan endüstriyel devrimle birlikte, seri üretime geçilmiş,
üretilen malların dağıtımı ve dolaşımı kolaylaşmıştır. Endüstri Devrimi’yle
gerçekleşen teknik
ilerlemeler sonucunda
ekonomik, sosyal ve fiziksel
tüm yapılarda önemli
değişimler olmuştur.
Örneğin, fabrikaların
kurulduğu bölgelere kırsal
alanlardan yoğun işçi göçleri
yaşanmış, bu bölgelerde
nüfus hızla artmış,
Resim 4.1. Sanayi Devrimi [2] kentleşme hız kazanmış,
gereksinimler
doğrultusunda (sağlık, eğitim, barınma) yeni düzenlemeler yapılmıştır. Endüstri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Devrimi, bu yönüyle, kapitalizmle birlikte modernliğin en önemli kurumsal


boyutlarından birini oluşturmaktadır.
Teknolojik gelişmelerin sanayileşmeyi şekillendiren unsurlardan sadece biri
olduğunu belirtmek gerekir. Bu nedenle sanayileşme, üretim işletmelerinin yeni
örgütlenme yöntemleri ve yeni sosyal kontrol biçimleriyle de tanımlanır. Sanayi
Devrimi’nin toplumsal yaşama yayılan büyük etkisi, bütün eski kurumlarla
çarpışmış ve milyonlarca insanın yaşamını değiştirmiştir. Dolayısıyla sanayileşme,
sadece fabrika bacaları ve seri imalat düzeninden de ibaret değildir. İnsan
yaşamının her alanına uzanarak kapitalist bir toplum düzenin gelişmesinde
belirleyici olmuştur. Teknolojik değişim ve dönüşümün ortaya çıkardığı sanayi
toplumunu, ulusal sınırlar içinde büyük üretim yapan fabrikalar, iş bölümü,
merkezîleşme, üretim ile tüketimin birbirinden ayrılması, sermayenin önemi, daha
çok fiziksel gücün hâkim olduğu iş gücü gibi kapitalizmi de tanımlayıcı özellikler
karakterize etmektedir.
Kapitalizmin gelişmesi ve Sanayi Devrimi ile yaşanan bütün bu dönüşümler,
toplumsal örgütlenmeyi ve yaşam biçimlerini dönüştürürken toplumsal
eşitsizliklerin de biçimini değiştirmiştir. Geleneksel toplumlarda daha çok toprak
sahipliğine ve soya bağlı sınıfsal eşitsizliklerin yerini, modern kapitalist sanayi
toplumlarında üretim araçlarının mülkiyetine, yani sermayeye sahip olma
durumuyla tanımlanan sınıflar almıştır: Mülkiyet sahibi işverenlerden oluşan
yönetici burjuva sınıfı ve ücretli çalışanlardan oluşan işçi (proletarya) sınıfı.
Anlaşılacağı üzere modern toplumsal sınıf kavramının doğuşu, geleneksel
toplumsal düzeni dönüştüren toplumsal değişmelerle, yani Sanayi Devrimi’nin top-
lumsal sonuçlarıyla yakından ilişkilidir.

Modern toplumsal sınıf KAPİTALİZM ve TOPLUMSAL SINIFLAR


kavramının doğuşu,
geleneksel toplumsal
Toplumsal sınıflar, kapitalist endüstriyel toplumun tanımlayıcı
düzeni dönüştüren top-
lumsal değişmelerle, özelliklerinden biridir. Toplumsal sınıfı, yönelebildikleri yaşam biçimini güçlü bir
yani Sanayi Devrimi’nin biçimde etkileyen genel ekonomik kaynakları paylaşan büyük çapta insan öbeği
toplumsal sonuçlarıyla olarak tanımlayabiliriz. İş gücü ve mülkiyet, sınıf ayrımının ana temelleridir.
yakından ilişkilidir. Toplumsal sınıflar, Sanayi Devrimi'nden önce de vardılar: Örneğin, feodal
dönemde sınıflar genel olarak soya göre belirleniyorlardı. Köylülerinkinden
bütünüyle farklı olarak aristokratların eskiden lüks bir hayat yaşamalarına karşın
tarımsal toplumlar görece yoksuldu. Herhangi bir aristokrasi olmasaydı bile, o
toplumdakilerin yaşam standartları kaçınılmaz biçimde yetersiz kalacaktı.
Kapitalizm ve modern sanayideki gelişmeyle birlikte, zenginlik daha önce görülme-
miş bir ölçekte üretilmiştir; fakat işçiler kendi emeklerinin üretiminin sonucu olan
zenginlikten yeterli payı alamamışlardır. Varlıklı sınıfın gelişmesiyle zenginlik
artarken işçiler göreli olarak yoksullaşmışlardır.
Kapitalizm, tarihteki öteki geçmiş ekonomik sistemlerden kökten biçimde
ayrılan, geniş bir tüketici kitlesine satılan mal ve hizmetlerin üretiminin söz konusu
olduğu bir düzendir. Kapitalizmle birlikte yaşanan değişimler, sadece ekonomik
üretkenlikte kitlesel büyümeye değil, fakat yeni eşitsizlik ve çatışma kalıplarına da

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

yol açmıştır. Dolayısıyla kapitalist toplumda sınıflar, geçmiş dönemlerdeki kölelik,


kast ve mülk sahiplerinden birçok bakımdan ayrılır. Sınıfı, tabakalaşmanın önceki
biçimlerinden ayıran temel yönler şöyle sıralanabilir [3]:

• Sınıf düzenleri değişkendir. Tabakaların diğer biçimlerinden farklı olarak


sınıflar yasal veya dinsel hükümlerle kurulmazlar. Sınıflar arasındaki
sınırlar asla keskin değildir. Farklı sınıflardan insanların evlenmesini
engelleyecek hiçbir yasal kısıtlama yoktur.
• Sınıfsal konumun bazı yanları edinilir. Birey sınıfını, tabakalaşmanın diğer
biçimlerinde olduğu gibi yalnızca doğumla edinmez. Toplumsal değişkenlik
- sınıf yapısındaki yukarı dönük ve aşağı doğru devinim- diğer tiplerden
daha yaygındır.

• Sınıf ekonomik temellidir. Sınıflar maddi kaynakların sahiplenilmesindeki


eşitsizliklere, yani birey grupları arasındaki ekonomik ayrımlara dayanır.
Tabakalaşmanın diğer biçimlerinde ekonomik olmayan etkenler (eski
Güney Afrika kast düzeninde ırkın olması gibi) genel olarak daha
Karl Marx’ın önemlidir.
kapitalizme dönük
analizleri ve Sınıf • Sınıf düzenleri büyük çaptadır ve kişisel değildirler. Diğer tabakalaşma
Kuramı, toplumsal dizgelerinde eşitsizlikler, öncelikle köleyle efendisi ve onun altındaki ve üst
sınıflara ve sınıfsal kast bireyleri arasında kişisel görev ve yükümlülük ilişkisiyle belirtilir.
ayrımlara dair Temelde sınıf düzenleri, karşıt olarak büyük ölçekte kişisel olmayan
incelemelerin bugün
birlikler aracılığıyla işlerler. Örneğin sınıfın en temel ayrımları, ödeme ve
bile en temel referansı
konumundadır. çalışma koşulları arasındaki eşitsizliklerdir.
Kapitalizme dair en etkili kuram, feodal toplumun yıkıntıları arasında filiz
vermiş olan kapitalizmi, insanlığın toplumsal tarihindeki en son aşama olarak
gören Marxist anlayıştan gelmektedir. Bu bakımdan Karl Marx’ın kapitalizme
dönük analizleri ve sınıf kuramı, toplumsal sınıflara ve sınıfsal ayrımlara dair
incelemelerin bugün bile en temel referansı konumundadır.

KARL MARX VE SINIF KURAMI


Marx, 1818 yılında şimdiki Polonya’nın doğu sınırındaki Prusya’nın Triner
şehrinde doğdu. Doktorasını aldığı Berlin’de ‘Genç Hegelciler’ olarak adlandırılan
radikal filozoflar grubuyla tanıştı. İş bulmak amacıyla 1843’te Paris’e gitti ve
burada yaşamı boyunca birlikte çalıştığı arkadaşı ve minnettarlık duyduğu kişi
Friedrich Engels ile tanıştı. Marx, devrimci yazı ve etkinliklerinden dolayı 1845’te
Fransa’dan Brüksel’e sürgün edildi. Ancak, çok az Avrupa hükûmeti sosyalistlere
dostça yaklaşıyordu. Sonunda 1849’da Londra’ya yerleşti, burada yaşadı, yazdı,
politika yaptı ve 1883 yılında yoksulluk içerisinde öldü.
Sanayi Devrimi’nin Avrupa’yı nasıl değiştirmiş olduğunun farkında olan
Marx, yetişkinliğinde hayatının büyük bir kısmını, Britanya’nın başkenti Londra’da
geçirmiştir. Tüm Britanya’ya yayılmış olan yeni fabrikaların büyüklüğü ve üretim
gücü onu dehşete düşürmüştür. Diğer sanayi ulusları ile birlikte Britanya’da,
kaynakları tüm dünyadan alarak ve baş döndürücü bir oranda seri üretim yaparak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

daha önce olduğundan çok daha fazla mal üretiyordu. Marx’ı daha da şaşırtan, bu
yeni teknoloji sayesinde üretilen zenginliğin sadece az sayıda insanın eline
geçmesiydi. Londra şehrinin etrafında yürüdükçe, birkaç aristokrat ve sanayicinin,
uşakların çalıştığı, hem lüks hem de imtiyaz içerisindeki görkemli malikânelerde
yaşadığını fark etti. Aynı zamanda, birçok insan düşük ücretlerle uzun saatler
çalışıyor ve banliyölerde yaşıyordu. Hatta bazıları, soğuk ya da yetersiz beslenme
nedeniyle yakalandıkları hastalıklar yüzünden genç yaşta hayatlarını yitirdikleri
sokaklarda yaşıyordu [1].
Marx’a göre insanlar arasında belirgin bir biçimde gözlemlenen bu
eşitsizliklerin kaynağında kapitalizm vardı. Kapitalizm özel mülkiyeti ve sermaye
Marx, kapitalizmi, sahipliğine dayalı gücü meşrulaştırarak sınıfsal ayrımları daha da netleştirmiş ve
insanların çoğunun acımasız bir düzen inşa etmişti. Marx bu yönleriyle kapitalizmi, insanların çoğunun
yaratıcı etkinliklerinin yaratıcı etkinliklerinin fiilen bir kenara itildiği bir çağ olarak görmüştür [4].
fiilen bir kenara itildiği Kapitalizmde, insanların çoğu, arzu ettiği mallara sahip olabileceği miktarda para
bir çağ olarak görür. kazanmayı isteyecek duruma düşürülmektedir. Yani kapitalizmde insani potan-
siyellerin açığa çıkarılmasından ziyade, asıl amaç mülkiyet hâline gelmiştir.
Marx, kapitalizmi izah etmek için, iki temel unsurundan hareket etmektedir.
İlki: Para, makineler ve hatta fabrikaları içeren kapital ya da sermayedir. Sermaye
gelecekte servet elde etmek için yatırıma dönüştürülebilen ya da kullanılabilen her
türden mal varlığıdır. İkincisi ise, ücretli emektir. Ücretli emek, üretim araçlarına
sahip olmayan ve ücretli iş bulması gereken işçilerin ortak sermayesidir. Çoğunluk
işçi sınıfını ya da proletaryadan oluşurken egemen sınıfı biçimlendiren sahip
olduğu sermayesidir. Sanayileşme yaygınlaştıkça, eskiden kendilerini toprakta
çalışarak geçindiren çok sayıda köylü büyüyen kentlere göç etmiş ve kentsel temele
dayanan bir sanayi işçileri sınıfının oluşmasına neden olmuştur.
Marx'a göre kapitalizm özünde, sınıf ilişkilerinin çatışma ile nitelendiği bir
sınıf düzenidir. Dolayısıyla toplumdaki çelişkilerin ve kaosun temel nedeni, Sanayi
Devrimi sonrası büyük bir ivme kazanan kapitalizmdir. Sermaye sahipleri ve işçiler
karşılıklı olarak birbirine bağımlıdır, ancak, ilişkiler sömürü ve istismara dayandığı
için, kapitalizmde sınıf çatışması daha şiddetli hâle gelecektir. Marx, zamanla diğer
tüm sınıfların küçüleceğini, geriye yalnızca çıkarları doğrudan çatışan iki ana sınıfın
kalacağını iddia etmiştir. Bu çerçevede sınıf savaşımları Marx’ın teorisinde önemli
bir yer tutmaktadır. Sınıf betimlemesi, onun kapitalizmi ya da önceki üretim
biçimlerini açıklamakta kullandığı temel ölçüttür. Köleci ve feodal toplumda sınıf
savaşımları olanca karmaşıklığıyla kendini göstermektedir. Ancak, feodal toplumun
yıkıntıları arasından uç vermiş olan modern burjuva toplumu da, sınıf karşıtlıklarını
ortadan kaldırmamıştır. Yeni sınıflar, yeni baskı koşulları, eskilerin yerine yeni
savaşım biçimleri getirmiştir [4].
Marx’a göre yeni sınıfların yeni baskı koşullarını getirdiği kapitalizm ancak
tarihsel materyalist bir anlayışla çözümlenebilir. Zira tarihsel materyalizmin ana
iddiası, şimdiye kadar ki bütün toplumların tarihinin sınıf mücadelesi tarihi olduğu
üzerinedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Tarihsel Materyalizm ve Sınıf Analizi


Marx'in bakış açısı, tarihin materyalist yorumu dediği şeye dayanır. Bu
görüşe göre, toplumsal değişmenin ana kaynağı insanların benimsedikleri
düşünceler ya da inançlar değildir. Bunun yerine, toplumsal değişmenin birincil
nedeni ekonomik unsurlardır. Diğer bir deyişle Marx, sosyal hayatı altta yatan
yapılar aracılığıyla açıklamaya çalışır. Onun kendi önüne koyduğu görev, “tarihsel
materyalist” bir çizgide, kapitalist toplum düzenini açıklamak ve bu düzenin
çelişkilerinden hareketle insanlığa yeni bir çıkış yolu sunmaktır. Marx’ın bu amacı,
düşün arkadaşı Engels ile birlikte kaleme aldığı Alman İdeolojisi’nde açıkça kendini
Marx’a göre, gösterirken onun başka çalışmalarında da ayrıntılı bir biçimde dile getirilmektedir.
“insanların yaşam Buna göre, kapitalizm, yapısı çelişkilere dayanan bir üretim sistemi, insani
biçimini belirleyen değerleri dışsal şeylere dönüştüren bir sosyal örgütlenme biçimidir [5].
bilinç değil, tersine
bilinci belirleyen onların Tarihsel materyalist anlayışta amaç, tarihi, birtakım soyut ilkelerin ger-
yaşam koşullarıdır”. çekleşmesi olarak görmekten vazgeçip onu ekonomik temeliyle ilişkilendirerek
incelemektir. Marx ilk olarak insanın herhangi bir yerdeki sosyal varlığının
yapılanmasında, onların iradelerine bağlı olmayan sosyal ilişkiler tarafından
kuşatıldığını söyler. Buna göre varlıklarının sosyal üretiminde insanlar, aralarında
zorunlu ve kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar. Bu üretim
ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine karşılık gelir.
Üretim ilişkilerinin tümü, toplumun ekonomik yapısını, belirli sosyal bilinç
şekillerine karşılık gelen hukuki ve siyasal bir üstyapının üzerinde yükseldiği somut
temeli oluşturur. Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak sosyal, siyasal ve
entelektüel hayat sürecini koşullandırır [6].
Bu ilişkiler, üretim sürecinin çevrelediği ve
üretim sisteminin gelişiminin tarihsel
aşamalarına özgü bir değişim gösterecek
ilişkilerdir. Üretim ilişkileri, toplumun
ekonomik temeli ve toplumun altyapısıdır.
Toplumdaki ekonomik altyapı, özellikle de
üretim güçlerinin durumu, bileşimi ve
mülkiyeti o toplumun yapısını belirler. Bir
toplumda geçerli olan yasalar, siyasal
örgütlenme ve ilişkiler, sanat, bilim, ahlak,
din ve düşünceler ekonomik altyapının
belirlediği üstyapısal oluşumlardır (Şekil
4.1). Böylece şu ünlü söylem ortaya çıkar:
“İnsanların yaşam biçimini belirleyen bilinç değil, tersine bilinci belirleyen onların
yaşam koşullarıdır” [6]. Dolayısıyla, bireylerin ve toplumun tüm yaşam biçimleri,
temel belirleyici olan altyapının etkisiyle biçimlenir. Buna göre: “üretim tarzı, daha
çok, bu bireylerin belirli bir faaliyet tarzını,
Şekil 4.1. Marx'ın Altyapı-Üst Yapı ayrımı onların yaşamlarını ortaya koyan belirli bir

biçimi, belirli bir yaşam tarzını temsil eder. Bireylerin yaşamlarını ortaya koyuş
biçimi, onların ne olduklarını çok kesin olarak yansıtır. Şu hâlde, onların ne
oldukları, üretimleriyle, ne ürettikleriyle olduğu kadar, nasıl ürettikleriyle de

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

örtüşür. Demek ki, bireylerin ne oldukları, üretimlerinin maddi koşullarına


bağlıdır” [6, 7].
Tarihsel materyalizme göre maddi temel düşünceyi etkilediğine göre, her
üretim İlişkisi farklı bir düşünce ve toplum düzeni yaratmaktadır. Marx, insan
toplumlarının tarihini bu görüş açısından gözden geçirdiğinde, toplumların ilkel
komünal toplum düzeninden, üretimlerini toplumca kontrol ettikleri ütopik
komünizm düzenine gelişerek geçtiği dört üretim tarzından bahseder. Bunlar Asya
tipi [ATÜT], ilkel köleci, feodal ve modern burjuvazi ya da kapitalist üretim tarzıdır.
• Asya tipi üretim tarzı [ATÜT]: Bu üretim tarzında üretim güçleri geniş
ölçekli imar işlerinin gereksinimine odaklıdır. Sistem temel olarak tarıma
dayanır, toplu pirinç üretiminde olduğu gibi geniş sulama düzenini
gerektirir. Üretim araçlarının mülkiyetinin topluma ya da halka ait olduğu
üretim ilişkilerine dayanır. Ancak, bu toplumsal mülkiyet dinsel olarak
yasallaşmış despot bir liderin merkezde bulunmasını gerektirir. Despot
Her tarihsel dönemde lider, uygarlığın yapılanması için işçilerin ödemesi gereken vergi miktarını
bireylerin ve toplumun zorla artırır ve olası işçi direnişine karşı hazır bir ordu bulundurur.
tüm yaşam biçimleri,
temel belirleyici olan • İlkel köleci üretim tarzı: Bu üretim tarzında Marx Roma’yı merkeze
altyapının etkisiyle almıştır. Üretimin kilit aracı toprak ve üretim güçlerinin odağı emek-
biçimlenir. yoğunluklu tarımdır. Toprak, mahsulün üretimini kölelerin emeğinden
sağlayan şehir kökenli aristokrat sınıfın hâkimiyetindedir. Hâkim sınıfın
başlıca eğilimi gösterişçi tüketimdir. Toprak mülkiyetinin genişlemesinin,
profesyonelce biçimlendirilmiş bir ordunun komşu ülke topraklarının
fethiyle sağlandığı görülür. Toprak fethedildikçe üzerinde yaşayanların
tarımsal emek için köleleştirilmesi de beraberinde gelmektedir.
• Feodal üretim tarzı: Feodal üretim tarzıyla ilkel köleci üretim tarzı
arasındaki temel fark, feodal üretim tarzında toprak sahibi olan hâkim
sınıfın kırsal kökenli olmasıdır. Feodal sistem yerleşik toplumsal bir
sistemdir. Bu sistemde sosyal kurumlar “hırsız baronların” sürekli tehdidi
altındadır. Üretim ilişkileri bu nedenle çalıştığı önemli bir miktarda
toprağı denetiminde bulunduran serfe yani tarım köylüsüne
dayanmaktadır. Bununla birlikte serf, lordun üretimine çalışma süresi
oranınca katkıda bulunan yerel yöneticiyle “hizmet ilişkisine” sahiptir.

•Üretimde, fiziksel olarak çalışanlar ve işin yapılması için gerekli


araçlara -toprak, ham madde veya teknoloji kullanma hakkına- sahip
Örnek

olan fakat onları üretmek için çalışmayanlar arasında farklılıklar


vardır. Toprağın kontrolü aristokratın elindedir ve köylüye kullanması
için kiralar, sanayide fabrika ve makinelerin kontrolü işverenin
elindedir ve onları kullanmaları karşılığında işçilere belirli bir ücret
öder. Bu yüzden, 'üretim araçlarına sahip olanlar onları kullananlar
üzerinde güce sahiplerdir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Bu üç kapitalizm öncesi biçime zıt olarak kapitalist üretim biçiminin temel


özellikleri şu şekilde sıralanmıştır: Birincisi, üretim dağıtımının ve mübadelesinin
(sermaye) araçları bireyler tarafından kendi çıkarları için sahiplenilir -bu çıkar
maddidir ve maliyetlerin dışında, kazanılan artık gelirle oluşur. İkincisi, büyük
ölçekli araç gereci gerektiren teknolojilere dayandığı için mülkiyet nispeten az ve
belirli ellerde toplanma eğilimi gösterir. Üçüncüsü, ürünler onları yaratanların
doğal mülkiyeti altında değil, daha çok piyasada alınıp satılan mal olarak
değerlendirilir. Dördüncüsü, üretim araçlarına sahip olmayanlar üretim süreci
içerisine dâhil edilebilir ama belli bir parasal kâr için belli bir miktarda iş gücü
sağlayan kontratlı ücretli işçiler olarak. Beşincisi, fiyat rekabeti ve kâr arttırımı,
yönetici sınıfı bir “emek süreciyle” meşgul olmaya zorlayacaktır. Yönetici sınıf
hizmetleri uzmanlaştırmaya ve standartlaştırmaya çalışacaktır, böylece işçiler
vasıfsızlaşacak ve ücret artışını talep etme noktasında yetersizleşeceklerdir ve yine
böylece işçilerin yönetimi ve denetimi kolaylaşacaktır [8].

Sınıfsal Ayrımlar ve Sınıf Mücadelesi


Görüldüğü gibi, Marx’ın analizinde toplumun temel yapısı daima ve zorunlu
olarak her dönemde belirleyici olan maddi üretim koşullarınca belirlenmektedir.
Bu durumda toplum “zorunlu olarak” iki temel sınıfa ayrılmaktadır: Üretim
araçlarına sahip olan, düşünsel faaliyetleri tekeline alan ve üretilen zenginliklerin
paylaşımında aslan payını kendine yontan sömürücü sınıf ile uygulayıcı durumdaki
sömürülen sınıf. Dolayısıyla sınıf sistemleri, yalnızca kapitalizmde değil, insanlık
tarihinin her döneminde görülmektedir.

Marx’a göre, Marx'a göre, sınıf: Üretim araçlarıyla ortak bir ilişki içinde konumlanan insan
sınıflar arasındaki gruplarıdır. Söz konusu ilişkiyi belirleyen üretim araçlarına sahip olma ya da
çatışmalar, tarihsel olamama durumudur. İnsanlar, toplum içinde yaşam tarzlarını belirleyen üretimin
gelişimi güdülemektedir maddi güçlerinin mülkiyetine sahip olup olmamaları bakımından ayrımlanırlar. Bu,
ve bu çatışmalar,
önceki üretim tarzlarında olduğu gibi, kapitalist üretim tarzının da belirli bir sınıf
“tarihin motoru”
durumundadır. sistemini biçimlendirmesine yol açar. Kapitalist sistemde toplum, üretim
araçlarının sahibi olan kapitalist (burjuvazi) ve hayatta kalmak için emeğini satmak
zorunda kalan işçi (proletarya) olarak bölünür.
Burjuvazi, yalın bir şekilde sömürücü olsa bile, modern toplumun devasa
ekonomik ve mimari başarısını yaratan dönüştürücü ve enerjik güçtür. Bunun
yanında proletarya, burjuvazi sınıfı ve devleti tarafından bir ordu gibi organize
edilmiş bir kitle sınıfı konumundadır. Burjuvazi, maddi üretim güçlerini elinde
bulunduran, dolayısıyla sosyal üretim ilişkilerini denetimi altında tutan sosyal
sınıftır. Proletarya ise, herhangi bir sermayesi ya da toprak randı olmayan, sadece
tek yanlı ve soyut bir emekle yaşayan işçidir. Politik ekonomi onu makineleşme ve
bürokratik denetim aracılığıyla bir nesneye, dışsal bir şeye dönüştürmektedir.
Proletarya burjuva sınıfının egemenliği altında yabancılaştırılmış ve
köleleştirilmiştir. Proletaryanın kurtuluşu, burjuva sınıfıyla girdiği bilinçli
mücadeleden başarılı bir biçimde çıkmasıyla mümkündür (Tablo 4.1). Burjuvazi ile
proletarya arasındaki bu çatışma, Marx’ın sınıf teorisi için bir anahtardır. Çünkü
Marx’a göre sınıflar arasındaki çatışmalar, tarihsel gelişimi güdülemektedir ve bu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

çatışmalar, “tarihin motoru” durumundadır. Marx'ın Komünist Manifesto'su bu


görüşe uygun olarak “şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri
tarihidir” cümlesiyle başlar.

Tablo 4.1. Kapitalist Toplumda Sınıflar [3]

Sınıflar Sınıfsal Tanımlar


Burjuva sınıfı Kapitalist “üretim araçlarının” sahipleri
Proletarya (işçi sınıfı) Çalışan sınıf; ücretli işçiler
Küçük burjuva sınıfı Küçük esnaf; tüccarlar
Toprak sahipleri Tarım alanlarının sahipleri
Köylüler Toprağı olmayan tarım işçileri
Lümpen Proletarya Yapısal olarak işsiz olanlar

Marx'a göre sınıflar arasındaki ilişki bir sömürü ilişkisidir. Çünkü iki sınıf, yani
burjuvazi ve işçiler karşıt çıkarlara sahiptir, zira burjuvazi kendi varoluş koşullarını
sadece üretim araçlarını tüketilebilecek şeyleri yaratan kişilerin ellerinden aldığı
takdirde karşılayabilir [5]. Bu nedenle Marx, sınıf savaşının kapitalizmde kaçınılmaz
olduğunu ileri sürmüştür. Kapitalizmin mantığı, kâr elde etmek için işçileri
sömürmektir, ama işçilerin sömürülmesi, sonunda onların sisteme meydan
okumalarına yol açacaktır. Böylece işçi sınıfı devrimci bir sınıf hâline gelecek, bu da
önce “sosyalist rejimin” ve sonra da toplumun herkesten yeteneğine göre, herkese
ihtiyaçları oranında ilkesiyle işlediği “komünist toplumun” habercisi olacaktır.

Marx’a göre, Marx açısından kapitalizmde işçi sınıfı sadece sömürünün kurbanı olarak
işçi sınıfı, kapitalizmin değil, aynı zamanda tarihsel değişimin bir aracı olarak da yorumlanır. İşçi sınıfının
nasıl işlediği ve onun bir misyonu vardır. Bu misyon kapitalizmden sosyalizme doğru ilerlemenin imkânı
kendilerini nasıl ile ilgili soruya cevap teşkil eder. Marx’a göre, geçiş sadece endüstriyel işçi sınıfının
etkilediği konusunda kendi sınıflarının konumu yüzünden sahip oldukları statüyü daha iyi anlamalarını
doğru bir anlayış (sınıf
ve mazlum durumlarının çaresini bulmak için sadece kolektif harekete
bilinci) geliştirmekle
yükümlüdür. başvurabileceklerini fark etmelerini sağlayan sınıf bilincini elde etmesiyle
mümkündür. Sınıf bilinci, özellikle sömürünün kurbanı olan işçi sınıfının kendi
sınıfsal konumunu kavrayarak yanlış bilinçten uzaklaşması ve doğru bir konuma
gelmesiyle ilişkilidir. İşçi sınıfı, kapitalizmin nasıl işlediği ve onun kendilerini nasıl
etkilediği konusunda doğru bir anlayış (sınıf bilinci) geliştirmekle yükümlüdür.
Bireysel Etkinlik

• Günümüz toplumundaki sınıfsal ayrımlar, Marx'ın yaptığı sınıf


tanımlamalarına ne denli uymaktadır? Günümüzde burjuvazi ve işçi sınıfı
arasında Marx'ın bahsettiği türde bir mücadele var mıdır? Tanımlardan
hareketle gözlemlemeye çalışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

MAX WEBER’İN SINIF KURAMI


Marx’ın sınıf kuramına alternatif bir anlayış, kapitalizmin kökenlerini
Kalvinist dinsel inançların yorumlarında arayan Max Weber tarafından
geliştirilmiştir. Weber’e göre kapitalizm, Marx’ın ileri sürdüğü gibi, ne devrimci
değişimin bir ürünüdür ne de onun gelecekte yerini komünizme bırakması olasıdır.
Esasen işçi sınıfının geleceği, kapitalizmin sona ermesinde değil, gelişmesinde
yatmaktadır. Weber, uzun erimli rasyonelleşme sürecinin ve bürokratik kurumların
yayılmasının modernliği anlamanın anahtarı olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre
kapitalizm en azından, bürokratik tahakkümün boğucu etkilerini hafifletmeye
yardım eden yenilikleri ve rekabeti teşvik etmektedir ve böylece yeni fikirleri
deneyimlemenin önünü açmaktadır [9, 10].
Weber de sınıfın nesnel olarak verili ekonomik koşullara dayandığının
farkındadır, ancak o, ekonomik faktörlerin çeşitliliğinin de önemli bir etken
olduğunu düşünmüştür. Sınıfsal bölünmeler sadece üretim araçlarına sahip olma
ya da olamamadan dolayı değil, aynı zamanda insanların sahip olduğu beceri ve
yeteneklerden de kaynaklanmaktadır. İnsanların emek piyasasındaki konumu,
onların yaşam fırsatlarını fazlasıyla etkilemektedir. Yönetsel ve profesyonel
meslekler, rutin ofis ya da imalat işleriyle kıyaslandığında, daha yüksek ücret, daha
iyi çalışma koşulları ve daha fazla 'ek gelir' getirir. Aynı şekilde, yetenekli ustalara
yarı vasıflı ya da vasıfsız işlerde çalışan işçilerden genellikle daha fazla ücret
ödenir. Dolayısıyla sınıf konumları oldukça karmaşık bir dizi faktörle belirlenir ve
sadece basit bir biçimde üretim araçlarının sahipliğine indirgenemez. Bu anlamda
Weber, Marx’tan farklı olarak yalnızca sınıf çözümlemesiyle yetinmemiş, konuyu
statü, statü grupları ve yaşam olanakları gibi kavramlarla genişletmiştir. Weber
ayrıca, sınıf kavramını da Marx’ın üretim araçlarına sahiplik ve ekonomik
belirleyicilik esaslı sınıf analizinden farklı bir biçimde değerlendirmiş ve daha geniş
kapsamlı bir sınıf tanımına yönelmiştir. Bu anlayış çerçevesinde Marx ve Weber’in
sınıf kuramı arasında iki önemli fark vardır [3]:
• Weber Marx’ın sınıfın nesnel olarak belli ekonomik koşullara dayandığı
görüşünü kabul etse de, sınıf oluşumunda Marx’ın öngördüklerinden daha
fazla çeşitteki ekonomik faktörün önemli olduğunu düşünmüştür. Weber’e
göre, sınıf ayrımları yalnızca üretim araçlarına sahip olup olmama
durumundan değil, mülkiyetle doğrudan ilişkisi olmayan ekonomik
etkenlerden de kaynaklanmaktadır. Bu tür kaynaklar arasında özellikle
insanların elde edebilecekleri işlerin türünü belirleyen becerileri,
Weber’e göre
sınıf konumları oldukça referansları ve nitelikleri bulunmaktadır.
karmaşık bir dizi • Weber, toplumsal tabakalaşma modelinde sınıfın yanı sıra başka iki temel
faktörle belirlenir ve unsura daha yer vermiştir. Bunlardan ilki statü iken, ikincisi partidir.
sadece basit bir biçimde
Weber'e göre, bir sosyal sınıf, toplumda kendilerine mal ve hizmetler
üretim araçlarının
sahipliğine sağlayacak konumlara ulaşabilecek benzer güçlere sahip olan ve uygun bir hayat
indirgenemez. tarzı sayesinde onlara ulaşabilen insanlardan oluşur. Bir sınıfın bir ölçüde statü
faktörlerine, yani kişinin ait olduğu sosyal tabakanın hayat tarzına göre
tanımlandığı kabul edilmelidir. Bir davranış, insanların konumlara ulaşma, mal ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

hizmetleri satın alma ve onlara sahip olma süreci bir grup perspektifinden ziyade
bireysel bir perspektif tarafından karakterize edildiği ölçüde sınıf yönelimlidir [9].
Weber’e göre sınıf, aynı sınıfsal statü veya durum içinde bulunan insan
grubudur. Weber açısından sınıftan söz edebilmek için [11];
• Bir grup insanın yaşam olanaklarının belli bir nedensel ögesi ortak
olmalıdır.

• Bu ögeyi, mal sahibi olmak ve gelir sağlamak gibi salt ekonomik çıkarlar
temsil etmemelidir.

• Bu öge, meta ve iş gücü piyasalarının koşullarında temsil edilebilmelidir.


Weber’in sınıf kavramsallaştırmasında “yaşam olanakları” kavramı merkezî
bir konumdadır. Bu kavramla Weber, verili bir ekonomik düzen içinde gelir
sağlamak üzere mal ya da beceri harcama gücünün derecesi veya türü ya da bu
gücün yokluğunu kast etmektedir. Öyleyse bir kimsenin sınıf konumu, o kişinin
mal, yaşam koşulları ve kişisel yaşantılara erişimiyle ifade edilir. Bunların hepsi de
kişinin belirli bir ekonomik düzen içerisinde sahip olduğu ve kullandığı gelir
Weber’e göre edinme süreçleri üzerindeki kontrolünün birer türevidir ve onlar tarafından
insanın dini, eğitimi ya belirlenir ve bu kontrolün merkezinde Weber’e göre kilit (ekonomik) değişken olan
da politik grubu da,
“mülkiyet” yatar.
onun için bir başarı ve
güç kaynağı olabilir. Weber, Marx’ın vurguladığı gibi sınıfı belirleyen şeyin, salt üretim araçlarına
sahip olmak anlamında sermaye olduğu görüşünü kabul etmez. Ona göre, insanın
dini, eğitimi ya da politik grubu da, onun için bir başarı ve güç kaynağı olabilir. Bu
çerçevede Weber, eşitsizliğin 'sınıf', 'statü' ve 'iktidar' olmak üzere üç kategori
içinde anlaşılması gerektiğini önermiştir. Weber bir sınıf ile yukarıda da
tanımlandığı gibi, ister mülkiyet ister pazarlanabilen beceriler olsun, ekonomik
hayatta aynı mevki paylaşan insanları kastetmektedir. Parti, “hukuken birleşmiş
bir topluluk içerisinde, aktif üyelerine ideal veya maddi faydalar temin için
liderlerine güç sağlamak üzere” var olan bir topluluktur. Buna örnekler, modern
devlette iktidar olmak isteyen siyasal partileri olduğu gibi, Roma’nın veya İtalyan
şehir devletlerinin denetimi için mücadele eden bölücü toplulukları da içerir. Son
olarak, Weber’in “bir kimsenin bulunduğu yer” terimi karşılığında tercümede
kullanılan statü grupları, ekonomik mevkilerine göre değil, genellikle ortak bir
eğitime sahip olarak paylaştıkları hayat biçimi veya tevarüs edilmiş olan aristokrasi
gibi doğuma ve aileye bağlı saygınlığa dayalıdır [12].

SINIF ANALİZİNE İLİŞKİN YENİ KURAMLAR


Karl Marx ve Max Weber tarafından geliştirilen kuramlar, sınıf ve
tabakalaşma üzerine birçok sosyolojik çözümlemenin temelini oluştururlar.
Marxist gelenek içinde çalışan araştırmacılar, Marx'ın kendisinin ortaya koyduğu
düşünceleri daha da ileri götürmüştürler; başkaları da Weber'in kavramını
ayrıntılandırma yolunu seçmişlerdir. Ancak şurası bir gerçektir ki, ne Marx’ın ne de
Weber’in sınıf analizleri günümüzdeki eşitsizlikleri tanımlayan sınıfsal yapıları
bütünüyle açıklama konusunda çok yeterli değildir. Kapitalizme ve toplumsal

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

yapıya ilişkin bazı temel tespitler hâlâ geçerli olsa da, günümüz toplumlarında
gözlemlenen hızlı değişimler ve yeni oluşumlar toplumsal eşitsizliklere dair yeni
kuramlar geliştirilmesinin önünü açmıştır. Sınıfla ilgili pek çok kuram olmasına
karşın biz burada öne çıkan bazı yeni kuramlara değinmekle yetineceğiz.

Erik Olin Wright’in Sınıf Kuramı


Erik Olin Wright, Marx ile Weber'in yaklaşımlarının her iki görünümünü de
birleştiren etkili bir sınıf kuramı geliştirmiştir [13]. Wright sınıf analizinde çelişik
sınıf konumlarına vurgu yaptığı için, onun kuramı daha çok çelişik sınıf konumları
kuramı olarak da bilinir. Wright sınıf analizine, Marxist sınıf kavrayışının temel
Marxist bir düşünür kuramsal öncüllerini ortaya koyarak başlar. Ona göre sınıflara ilişkin şu tespitler
olan Erik Olin Wright, yapılabilir: İlki, sınıflar tedrici değil, ilişkisel olarak tanımlanır. İkincisi, sınıflar teknik
Marx’ın sınıf analizini ekonomik ilişkilerin örgütlenmesi tarafından değil, toplumsal ekonomik ilişkilerin
Weberci bir anlayışla örgütlenmesi tarafından belirlenir, Üçüncüsü, toplumsal ekonomik ilişkilerin
bütünleştirerek çelişik örgütlenmesi içinde, sınıflar toplumsal mübadele ilişkileri tarafından değil,
sınıf konumları
toplumsal üretim ilişkileri tarafından belirlenir. Wright, sınıf konumunun yapısal
kuramını inşa etmiştir.
belirleniminden politik ve ideolojik ilişkileri dışlar; fakat bunları, sınıf mücadelesi
içindeki sınıf konumlarının somut ittifakını belirlemekte önemli faktörler olarak
görmeyi sürdürür [14].
Wright'a göre modern kapitalist üretimde, ekonomik kaynaklar üzerinde
denetim sağlamanın üç boyutu vardır ve bunlar bizim var olan asıl sınıfı
belirlememize izin verirler.
• Para kapitalinin ve yatırımların denetimi
• Üretimin fiziksel araçlarının denetimi (araziler veya fabrikalar ve ofisler)
• Emek gücünün denetimi
Kapitalist sınıfa ait olanlar, üretim sürecindeki bu boyutların her birini
denetler (Şekil 4.2). İşçi sınıfının üyeleriyse bunların hiçbirini denetleyemez. Bu iki

Şekil 4.2. Wright’ın Çelişik Sınıf Konumları Modeli [15]

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

temel sınıf arasında, yine de konumu belirsiz olan gruplar da vardır. Wright, bu
insanları sınıfsal konumlarıyla çelişkili olarak adlandırır [3].
Wright üç çelişik konum grubu saptar. Yöneticiler ve denetçiler işçi sınıfı ile
kapitalist sınıf arasında çelişik bir konum işgal eder. Onlar da işçiler gibi
yatırımların ve kaynakların tahsisinde söz sahibi değildir; ancak kapitalistler gibi
fiziksel üretim araçları ve diğer işçilerin emeği üzerinde denetim sahibidir. Yarı
özerk çalışanlar işçi sınıf ile küçük burjuvazi arasında çelişik bir konum işgal eder.
İşçi sınıfı gibi sermaye yatırımı ve diğerlerinin emeği üzerindeki denetimden
mahrumdurlar; ancak küçük burjuvazi gibi emek süreci içinde kendi dolaysız
üretim araçları üzerinde söz sahibidirler. Küçük işverenler ise küçük burjuvazi ve
kapitalist sınıf arasında çelişik bir konum işgal eder. Bir asgari emek gücü miktarını
istihdam edip denetlerler, fakat bu büyük sermaye birikimleri için yeterli değildir.
Bu sınıfların her biri iki sınıfın karakteristiklerini taşırlar, dolayısıyla nesnel açıdan,
iki karşıt sınıf konumu arasındaki yırtık olarak görülürler.
Wright'a göre nüfusun büyük bölümü üretim araçlarını
denetleyemediğinden kendi emeğini satmaya zorlanan kişilerin kategorileri
tarafından bölümlenir. Bu, nüfus kendi içinde elleriyle çalışan geleneksel işçi
sınıfından beyaz yakalılara kadar değişen bir çeşitlilik gösterir. Bu geniş nüfus
içindeki sınıf konumlarını ayırt etmek amacıyla Wright iki etkeni göz önüne
almıştır: otoriteyle ilişki ve yetenek veya uzmanlıklara sahip olma.
Wright, sınıfın sömürü ve tahakküm ilişkilerinin karmaşık bir birliğinden
Wright, sınıfın sömürü
ziyade bir sömürü ilişkisi olarak kavramsallaştırılması gerektiğini öne sürer.
ve tahakküm
ilişkilerinin karmaşık bir Sömürü üretim araçlarındaki mülkiyet haklarının eşitsiz dağılımının bir ürünüdür.
birliğinden ziyade bir Üretim noktasındaki tahakküm ve tabilik ilişkileri bu sömürüyü geliştirebilir ya da
sömürü ilişkisi olarak güçlendirebilir. Herhangi bir toplumda çeşitli sömürü formlarını ayırt etmek
kavramsallaştırılması olanaklıdır. Kapitalist toplumdaki sömürünün baskın formu maddi üretim
gerektiğini öne sürer. araçlarının özel mülkiyetine dayanan formdur; fakat başka üretici değerlerin eşitsiz
dağılımından kaynaklanan ikincil sömürü formları da mevcuttur. Söz konusu
değerlerden biri yetenektir. İkincisi ise, örgüt değerleridir, yani, iş gücü
koordinasyonunun koşulları üzerindeki denetimdir. Bu çerçeve içerisinde, ücretli
ara konumlar bu değerlerden birine ya da diğerine (ya da ikisine birden) sahip
olmalarıyla işçi sınıfından ayrılırlar. Wright, yetenek ve örgütsel değerlerdeki bu
farklılıkların, onların –kendileri de kapitalistlerce sömürülüyor olsalar bile- diğer
işçilerin emeğini sömürmesine imkân verdiğini iddia eder [14].
Wright’ın “çelişik sınıf konumları” nosyonu, ücretli ara konumların sınıfsal
durumunu kavramsallaştırmak için genel bir strateji olarak çekicidir. Hem bu sınıf
konumlarının belirsizliğini hem de onların diğer sınıflarla olan ilişkisinin
karmaşıklığını yakalar. Bununla birlikte Wright’ın bu çelişik konumları
tanımlamada kullandığı tekil ölçütler eleştiriye açıktır. Her ne kadar Marksist
terimlerle sunulmuş olsa da Wright’ın modeli, Marksist sınıf ilişkileri kavrayışına
olduğu kadar Weberci mesleki tabakalaşma kavrayışına da uyar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

John Goldthorpe’un Sınıf Şeması

Marx’ın sınıfa ilişkin görüşlerinde olduğu gibi, Weber’in görüşleri de


ilerleyen dönemlerde çeşitli araştırmacılar tarafından geliştirilmeye çalışılmıştır.
Weberci bir modeli izleyen John Goldthorpe da uzun yıllar sınıf analizleri üzerine
çalışmalar yapmış ve ampirik araştırmalarda kullanılması amacıyla bir sınıf şeması
Goldthorpe’un sınıf oluşturmuştur. Bu şemanın oluşturulmasındaki temel mantık, betimleyici sınıf
şemasının şemasına karşı gelişen hoşnutsuzluktur. Çünkü betimleyici anlayış, sınıfların
oluşturulmasındaki doğmasını sağlayan sınıflaşma sürecinin açıklanmasını araştırmaktan çok, yalnızca
temel mantık,
sınıflar arasındaki toplumsal ve maddi eşitsizlikleri yansıtmaktadır. Goldthorpe’un
betimleyici sınıf
şemasına karşı gelişen sınıf şeması, bu türden endişelerin sonucu olarak, toplumsal değişkenlikle ilgili
hoşnutsuzluktur. deneysel araştırmalarda kullanmak üzere oluşturulmuştur. Goldthorphe'un sınıf
şeması, bir hiyerarşi olarak değil, fakat çağdaş sınıf yapısının “ilişkisel” bir temsili
olarak tasarlanmıştır.
Goldthorpe’un sınıf şemasında sınıf konumu, piyasa ve çalışma konumları
temelinde belirlemiştir (Tablo .2). Çalışma konumları kontrol, güç ve otorite
konuları üzerine odaklanırken, piyasa konumları ücret düzeyleri, iş güvenliği ve
ilerleme umutlarıyla ilgilidir. Diğer bir deyişle, bireyin pazar konumu, bireyin
maaşı, iş güvenliği ve yükselme beklentisiyle bağlantılıdır; bu, genel yaşam
olanaklarını ve maddi ödülleri vurgular. Çalışma durumu ise karşıt olarak meslek
içindeki yetke, güç ve denetim sorunlarına odaklanmıştır. Bireyin iş durumu, iş
yerindeki özerkliği ve bir çalışanı etkileyen bütün ilişkilerle bağlantılıdır.

Tablo 4.2. Goldthorpe’un Sınıf Şeması [3]


Sınıflar
Hizmet I Üst düzey uzmanlar yöneticiler ve görevliler
II Büyük yöneticiler ve mal sahipleri
III Rutin elle çalışmayan yönetici çalışanlar ve tüccarlar
Orta IIIb Rutin elle çalışmayan çalışanlar, alt düzey
IV Küçük mülk sahipleri kendi işini yapan tüccarlar
IVb İşçi olmaksızın küçük mülk sahipleri ve tüccarlar
IVc Çiftçiler, tarımdaki diğer kendi işini yapanlar
İşçi V Alt düzey teknisyenler elle çalışan denetçileri
VI Kalifiye elle çalışan işçiler
VII Yarı kalifiye ve kalifiyesiz elle çalışan işçiler
VIIb Tarım işçileri

Goldthorpe’un Sınıf Şeması’nda benzer “piyasa” ve “çalışma durumları”nı


paylaşan meslek sahibi bireyler, belirli sınıflara yerleştirilmektedir. Sınıf üyeleri,
hem gelir kaynakları ve düzeyleri ve diğer çalışma koşulları, ekonomik güvenlik
düzeyleri ve ekonomik gelişme şansları bakımından, hem de içinde bulundukları
üretim süreçlerini yöneten otorite ve kontrol sistemleri içindeki yerleri
bakımından karşılaştırılabilir.
Tablo 2’de görüldüğü gibi, Goldthorpe, geliştirdiği şemasında en üst
konuma, büyük endüstriyel kuruluşlardaki yöneticileri, daha yüksek dereceli
profesyonelleri, yöneticileri ve memurları, büyük mal-mülkiyet sahipleri ile birlikte

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

yerleştirmektedir. Goldthorpe’un büyük kapitalistlerle, üst düzey profesyonel ve


yönetimsel yerlerdeki bireyleri aynı konumda görmesi, eleştirilmektedir. Orta-
derecede profesyoneller, yöneticiler ve memurlar, daha yüksek-dereceli
teknikerler, küçük endüstriyel kuruluşlardaki yöneticiler, el emeğine dayanmayan
işlerde çalışanların denetçileri orta sınıf konumunda yer almaktadır. Şemada diğer
sınıf konumları, III a, III b, IV a, IV b, IV c, V, VI, VII a, VII b biçiminde görülmektedir.
Goldthorpe’ın sınıf şemasının kategorileri, sınıf çözümlemesinin temelini
oluşturmakla birlikte (III) ve (V) numaralı sınıf kategorilerinin açıkça daha az tatmin
edici olduğu söylenmektedir.
Goldthorpe, sınıf şeması aracılığıyla özellikle “sosyal hareketlilik” konusunu
ele almakta ve görece sosyal hareketlilik ve bütünsel sosyal hareketlilik
durumlarını tanımlamaktadır. Görece sosyal hareketlilik, bir toplumsal sınıfın
üyelerinin görece şansları olarak, diğer sınıfların üyeleri ile karşılaştırma yoluyla
belirlenmektedir. Goldthorpe’a göre daha avantajlı toplumsal sınıflardaki çocuklar,
Goldthorpe'un sınıf işçi sınıfında yer alan ailelerin çocukları ile karşılaştırıldığında daha yüksek bir
şeması, akademik şansa sahip olmaktadır. Ayrıca bu avantajlar zaman içinde son derece sabit ve
alanda kullanımı değişmez kalmaktadır [16].
yaygınlaşmasına
rağmen, yoğun Goldthorpe'un şeması, yaygınlaşmasına rağmen, yoğun eleştirilere maruz
eleştirilere maruz kalıp birçok tartışmaya zemin hazırlamıştır. Örneğin, hizmet sınıfı kategorisinin çok
kalmış, birçok genel kaldığı için ampirik analizlerde fazla işe yaramadığı, bir yanda kapitalist
tartışmaya zemin elitlerin çalışma koşulları ile öbür yanda profesyonel ve yönetici konumundaki
hazırlamıştır. çalışanlar kitlesinin durumu arasında ayrım yapamadığı iddia edilmiştir.
Eleştirenler, şemanın geçerlilikten yoksun olduğunu; (araştırma pratiğinde)
insanlar toplumsal sınıf kategorilerine istihdamdaki statülerine ve mesleklerinin
unvanlarına bakılarak dağıtıldığı için, sınıflandırmanın, Goldthorpe'un sınıf
kavramının temelini oluşturan özellikleri (çalışma ilişkileri ya da koşullarını) gerçek
anlamda ölçemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

•Goldthorpe’a göre günümüzde farklı sosyal kökenlerden yüksek


düzeyde iş-mesleklere doğru hareket eden insanların görece
Örnek

şanslarındaki farklılıklar sürmektedir. Sosyal hareketlilik örneklerinde


gözlemlenen göreli şanssızlıkların temel nedeni, oldukça belirgin ve
katı eşitsizlikleri içeren sınıf yapısıyla ilişkilidir.

Pierre Bourdieu’nün Sermaye Kuramı


Sınıfla ilgili tartışma ve sosyolojik analizlerde öne çıkan bir başka isim Fransız
Sosyolog Pierre Bourdieu’dur (1930-2002). Bourdieu sınıf tartışmalarına geliştirdiği
Sermaye Kuramı ile önemli katkılar yapmıştır. Bourdieu’nün Sınıf Kuramı, ezilen,
sömürülen sınıf eksenine oturtmazken farklı sınıflar için geçerli olabilecek
sosyokültürel teoriler üretmeye dönüktür. Bu anlamda Bourdieu toplumsal dünya
hakkında son derece katmanlı bir görüşe sahiptir; ona göre bireyler ve gruplar,
hiyerarşik olarak yapılanmış bir toplumsal mekân içerisindeki göreli konumlarını

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

yükseltmek ya da korumak için mücadele ederler. Toplumsal eşitsizliğin kökleri,


sermaye tiplerinin eşitsiz dağılımına dayanan nesnel yapılarda yatmaktadır.
Dolayısıyla Bourdieu tabakalaşma konusuna yönelik öznelci ve nesnelci
yaklaşımlar olarak değerlendirdiği görüşlere karşı çıkar [17, 18].
Bourdieu’ye göre sembolik etkileşimcilik, etnometodoloji ve fenomenoloji
gibi toplumsal farklılaşmaya mikro etkileşim süreçlerinin dolaysız sonucu olarak
bakan mikro düzeydeki analizler öznelcilik tuzağına saplanmışlardır. Çünkü bunlar,
bireylerin hiyerarşik biçimde yapılanmış toplumsal düzen içindeki konumlarının
özelliklerini, içinde bulundukları her duruma ve etkileşime taşıdıkları gerçeğini göz
ardı ederler. Bourdieu toplumsal eşitsizlik meselesine dar bir nesnelcilikten bakan
düşünceleri de eleştirmiştir. Bourdieu’nün eleştirdiği nesnelci anlayışlar içinde
Marxizm, ilişki ağları analizi ve bütün diğer yapısalcı kuramlar vardır. Birbirinden
çok farklı olan bu yaklaşımların temel bir ortaklığı, genellikle istatistiksel
düzenlilikler şeklinde kendini gösteren ve eylem hâlindeki aktörlerin hemen
hemen hiç göremediği, sosyal bilimci tarafından inşa edilmesi gereken makro
yapılara odaklanmalarıdır. Bourdieu’ye göre aktörler toplumsal dünya hakkındaki
pratik bilgileri çerçevesinde eylemde bulunurlar; oysa nesnelci yaklaşımlar
aktörleri büyük ve kapsayıcı yapıların basit yansımalarına indirgeme eğilimindedir
[17, 19]. Bourdieu tabakalaşma analizinde, kendi “yapısal inşacı” yaklaşımını, hem
aktörlerin nesnel gerçekliğe ilişkin algılarını, hem de toplu davranışların nesnel
ölçütlerini içeren bir yaklaşım olarak sunar.
Bourdieu’nün tabakalaşma araştırmalarında özellikle eleştirdiği nesnelci
tutumlardan biri de, Marxist Toplumsal Sınıf Kuramı’dır. Bourdieu, Marxistleri
toplumsal sınıfa ilişkin ekonomist yorumlar sunmakla eleştirir. Sınıfı her şeyden
Bourdieu’ye göre, önce üretimin toplumsal ilişkilerinde işgal edilen konum çerçevesinde
toplumsal eşitsizliğin kavramsallaştırma girişimlerini şiddetle eleştirir. Bourdieu kendisinin de
kökleri, sermaye materyalist olduğunu bizzat kabul eder; ama üretimin toplumsal ilişkilerinde işgal
tiplerinin eşitsiz edilen konum, ona göre kapitalist toplumlardaki toplumsal düzeni şekillendiren
dağılımına dayanan
birçok iktidar kaynağından sadece bir tanesidir. Weber'in düşüncesinin izinden
nesnel yapılarda
yatmaktadır. giden Bourdieu, toplumsal mekânın çok boyutlu olduğunu ve ekonomi gibi tek bir
nedensel mekanizmaya indirgenemeyeceğini öne sürer.
Bourdieu’ye göre simgesel ve toplumsal birikim ve farklılaşma biçimleri de,
toplumsal sınıf ilişkilerinin önemli boyutlarından biridir. İktisadi olmayan malların
ve kaynakların biriktirilmesi, ekonomik iktidar da dâhil iktidarın kullanılması ve
idame ettirilmesi açısından önem taşımaktadır; mülkiyet ya da mülksüzlük ölçütü
bunu açıklayamaz. Bourdieu, Marksist sınıf kuramlaştırmalarını sınıf ilişkilerinin
simgesel boyutunu göz ardı etmekle eleştirir. Dolayısıyla Bourdieu kendi sınıf
tahliline, mesleğin ve gelirin yanı sıra hayat tarzına işaret eden unsurları,
beğenileri, eğitim vasıflarını, toplumsal cinsiyeti ve yaşı da dâhil eder. Yani
Bourdieu’nün sınıfları, tabakalaştırıcı etkenlerin birlikteliğidir; nasıl ki bütün,
içerdiği tek tek parçaların toplamından fazlasıysa, Bourdieu’ye göre toplumsal
sınıfları da tek bir belirleyici etken değil, tabakalaştırıcı unsurların bir aradalığı
oluşturur [19]. Bu çerçevede Bourdieu, benzer toplumsal hayat koşullarına ve
bunlara tekabül eden yatkınlık kümelerine sahip her türlü birey grubunu toplumsal

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

sınıf olarak tanımlar. Ayrıca, toplumsal sınıf fikrini, “sosyal dünyanın meşru
temsilini tekeline almak” için yürütülen simgesel ve toplumsal sınıflandırma
mücadelesiyle ilişkilendirir.
Toplum analizinde ekonomik alt yapıdaki üretim ilişkileri ve sınıf kavramını
kullanan Marksizmin aksine Bourdieu, alan kavramını kullanır. Alan çeşitli sermaye
türlerine sahip toplumsal konumların olduğu ve bireylerin sahip olmak için
peşlerinde koştukları bir mücadele mahali olarak tasvir edilir. Diğer bir deyişle
Bourdieu’nün tahakküm analizlerinde kullandığı yöntem, “alan” kuramıdır. Buna
göre, yapılandırılmış konumlardan oluşan bir toplumsal alan (siyaset alanı, eğitim
alanı, kültür alanı, edebiyat alanı veya daha lokal olarak konut sektörü alanı,
akademisyenler alanı gibi), farklı konumlanmalar arasındaki mücadeleye sahne
Bourdieu, benzer
olur [20]. Her birey, farklı hacim ve türde sermayeyle alanda bir konum sahibidir ve
toplumsal hayat
koşullarına ve bunlara bireylerin alan içindeki hareketleri, sahip oldukları sermaye türlerini (ekonomik,
tekabül eden yatkınlık kültürel, sosyal ve simgesel) habitus’ları, yani yatkınlıkları uyarınca yeri geldiğinde
kümelerine sahip her kullanabilmelerine bağlıdır. Her alanın kendine has bir çıkarı, işleyiş tarzı ve
türlü birey grubunu gerektirdiği habitus’u (yatkınlık sistemi) vardır. Yine, her alanın hükmedenleri ve
toplumsal sınıf olarak hükmedilenleri vardır. Bir alanın yapısı, onu oluşturan sermaye sahibi aktörlerin
tanımlar. konumları arasındaki güç ilişkilerince belirlenmektedir. Alanın içindeki aktörlerin
ne yapıp ne yapamayacağını, o alan içindeki nesnel ilişki yapısı sınırlamaktadır.
Kısaca bir alan, faillerin farklı sermaye türlerini alana özgü bir çıkar uğruna yeniden
üreterek, hâkim konuma ulaşmak için verdiği mücadelenin alanıdır.
Bourdieu için sermaye, toplumsal faillerin belirli alanlara katılımını ve
rekabetten doğan özel birikimler sağlamasını mümkün kılabilen bir toplumsal
alanda etkili bir kaynaktır. Bourdieu, alan içerisindeki aktörlerin hâkimiyet çabası
elde etmeye çalıştıkları sermaye tipleri olduğunu ifade eder. Sermaye bu noktada
dört ayrı alan üzerinden belirir. Bunlar ekonomik, sosyal, sembolik ve kültürel
sermayelerdir.
Ekonomik sermaye, salt ekonomik kaynakların elde bulundurulması
anlamına gelir. Marx’tan alınan bu sermaye türü gelir ve mülkiyet sahipliğini ifade
etmekle birlikte, aynı zamanda ekonomik olanın diğer pratiklerle ilişkisi bağlamın-
da anlaşılması üzerine kuruludur. Yani Bourdieu’de ekonomik olan, ekonomik ol-
mayandan bağımsız ve kopuk bir sermaye türü değildir. Bourdieu’nün ekonomik
sermaye kavramı, bireyin sahip olduğu gelir-mal-mülk ilişkisini tanımlarken
Marks’ın sermaye sınıfı ekonomik açıdan üretim araçlarını elinde bulunduranları
ifade etmektedir. Dolayısıyla Marx’taki sermaye sınıfının sınırları ve ölçütü
kesindir. Üst sınıfa tekabül eden bir burjuva sınıfı betimlemesidir. Bourdieu’da ise
sınıfı açıklamak için ekonomik sermaye yalnız başına yeterli değildir. Diğer üç
sermaye türü olan sosyal, kültürel, simgesel sermayelere de bakmak gerekir.
Sosyal sermaye ise bir eyleyicinin içinde bulunduğu alanda sahip olduğu
ilişkiler ağına gönderme yapar. “Eyleyicinin diğerleriyle olan bağlantıları, grup
üyelikleri, bu ilişkilerin getirdiği eyleyicinin üstündeki veya ona yönelik
yükümlülükler, ayrıcalıklar ve itimat” gibi olgular bu sermayenin içeriğini oluşturur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

Sembolik sermaye onur ve prestijden ortaya çıkar. Simgesel sermaye diğer


sermaye tipleri ile yakından ilişkilidir. Simgesel sermaye kısaca tüm sermaye
türlerini çeşitli oranlarda içinde barındıran ve bu şekilde belli bir alanda söz sahibi
olabilmek için geçerli hâle gelen sermaye türüdür. Gösterge değeri olan soyut bir
durumdur. Örneğin eğitimin sonucunda alınan diplomalar simgesel sermaye
Bourdieu’da ise sınıfı özelliği taşır.
açıklamak için
Bourdieu’nün çalışmalarında çok temel bir yeri olan kültürel sermaye ise bir
ekonomik sermaye
yalnız başına yeterli alanda gücü elinde bulunduranların eğitim yoluyla ailelere ve dolayısıyla bireylere
değildir. Sosyal, kültürel aşıladığı yapıdır. Yani bir nevi “bilgi sermayesidir”. İlerleyen süreçte aileler kendi
ve simgesel ser- büyüklerinden öğrendiklerini çocuklarına aktarıp kendi geçtikleri eğitim sürecine
mayelere de bakmak çocuklarını da dâhil ederek bu sistemin yeniden üretilmesini ve kültürel
gerekir. sermayenin aktarılmasını sağlarlar. Bourdieu’de sermayenin bir biçimden diğerine
dönüştürülebilmesinin özel bir anlamı vardır. Bu, sermayenin kuşaklar-arası
yeniden-üretiminin bir parçası olmasıdır. Varlıklı insanlar, kendi çocuklarının iyi
okullara –gerçekte, çoğu kez pahalı özel okullara– gitmesini sağlamaya çalışır. Bu,
parayı kültürel sermayeye (eğitsel yeterliliklere) dönüştürmenin bir yoludur.
Sermaye bu yolla aktarılabilir ve potansiyel olarak yeniden ekonomik biçime
dönüştürülür.
Kısaca, Bourdieu toplumsal sınıflar arasındaki çatışmayı açıklayabilmek için
farklı alanlar belirtir. Bu alanlar mevkiler arası ilişkilerden oluşur ve güce göre
şekillenir. Bu gücün dağılımı da sermayelerin dağılımına göre değişir. Yani
aktörlerin toplumsal uzamdaki konumları, sahip oldukları sermayeyle belirlenir.

•Toplumsal yaşamda bireylerin sahip olduğu sermeyelerin


Bireysel Etkinlik

toplumsal alanda ne türden etkiler yarattığını gözlemleyiniz.


Yaptığınız gözlemleri not ederek, nelerin belirleyici olduğunu
anlamaya çalışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

• SANAYİLEŞME, KAPİTALİZM VE EŞİTSİZLİKLER


•Pek çok sosyolog, sosyal yaşamdaki sorunların büyük bir bölümünün
aslında, toplumsal eşitsizlikler ile bu eşitsizliklerden kaynaklanan sınıfsal
ayrım ve çatışmalardan doğduğunu kabul etmektedir.
•Kapitalizmle birlikte yaşanan değişimler, sadece ekonomik üretkenlikte
kitlesel büyümeye değil, fakat yeni eşitsizlik ve çatışma kalıplarına da yol
Özet

açmıştır. Dolayısıyla kapitalist toplumda sınıflar, geçmiş dönemlerdeki


kölelik, kast ve mülk sahiplerinden birçok bakımdan ayrılır.
•Kapitalizme dair en etkili kuram, kapitalizmi, insanlığın toplumsal
tarihindeki en son aşama olarak gören Marxist anlayıştan gelmektedir.
•KARL MARX VE SINIF KURAMI
•Marx’a göre insanlar arasında belirgin bir biçimde gözlemlenen
eşitsizliklerin kaynağında kapitalizm vardır. Marx, kapitalizmi izah etmek
için, iki temel unsurundan hareket etmektedir: ilki; kapital ya da sermaye,
ikincisi ise, ücretli emektir.
•Marx'a göre kapitalizm özünde, sınıf ilişkilerinin çatışma ile nitelendiği bir
sınıf düzenidir. Sermaye sahipleri ve işçiler karşılıklı olarak birbirine
bağımlıdır, ancak, ilişkiler sömürü ve istismara dayandığı için, kapitalizmde
sınıf çatışması daha şiddetli hâle gelecektir.
•Tarihsel materyalizme göre maddi temel düşünceyi etkilediğine göre, her
üretim İlişkisi farklı bir düşünce ve toplum düzeni yaratmaktadır. Üretim
ilişkilerinin tümü, toplumun ekonomik yapısını, belirli sosyal bilinç
şekillerine karşılık gelen hukuki ve siyasal bir üstyapının üzerinde yükseldiği
somut temeli oluşturur.
•Marx'a göre sınıf, üretim araçlarıyla ortak bir ilişki içinde konumlanan insan
gruplarıdır. Söz konusu ilişkiyi belirleyen üretim araçlarına sahip olma ya da
olamama durumudur. İnsanlar, toplum içinde yaşam tarzlarını belirleyen
üretimin maddi güçlerinin mülkiyetine sahip olup olmamaları bakımından
ayrımlanırlar. Bu, önceki üretim tarzlarında olduğu gibi, kapitalist üretim
tarzının da belirli bir sınıf sistemini biçimlendirmesine yol açar. Kapitalist
sistemde toplum, üretim araçlarının sahibi olan kapitalist (burjuvazi) ve
hayatta kalmak için emeğini satmak zorunda kalan işçi (proletarya) olarak
bölünür.
•MAX WEBER’İN SINIF KURAMI
•Weber, Marx’tan farklı olarak, yalnızca sınıf çözümlemesiyle yetinmemiş,
konuyu statü, statü grupları ve yaşam olanakları gibi kavramlarla
genişletmiştir. Weber, sınıfı belirleyen şeyin, salt üretim araçlarına sahip
olmak anlamında sermaye olduğunu kabul etmez. Ona göre, insanın dini,
eğitimi ya da politik grubu da, onun için bir başarı ve güç kaynağı olabilir.
• Weber'e göre, bir sosyal sınıf, toplumda kendilerine mal ve hizmetler
sağlayacak konumlara ulaşabilecek benzer güçlere sahip olan ve uygun bir
hayat tarzı sayesinde onlara ulaşabilen insanlardan oluşur. Öyleyse bir
kimsenin sınıf konumu, o kişinin mal, yaşam koşulları ve kişisel yaşantılara
erişimiyle ifade edilir. Weber, eşitsizliğin 'sınıf', 'statü' ve 'iktidar' olmak
üzere üç kategori içinde anlaşılması gerektiğini önermiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

• SINIFA İLİŞKİN YENİ KURAMLAR


•Erik Olin Wright’in Sınıf Kuramı
•Erik Olin Wright, Marx ile Weber'in yaklaşımlarının her iki
görünümünü de birleştiren etkili bir sınıf kuramı geliştirmiştir. Wright
sınıf analizinde çelişik sınıf konumlarına vurgu yaptığı için, onun
kuramı daha çok çelişik sınıf konumları kuramı olarak da bilinir.
Özet (Devam)
•John Goldthorpe’un Sınıf Şeması
•Weberci bir modeli izleyen John Goldthorpe da uzun yıllar sınıf
analizleri üzerine çalışmalar yapmış ve ampirik araştırmalarda
kullanılması amacıyla bir sınıf şeması oluşturmuştur. Bu şemanın
oluşturulmasındaki temel mantık, betimleyici sınıf şemasına karşı
gelişen hoşnutsuzluktur.
•Pierre Bourdieu’nün Sermaye Kuramı
•Pierre Bourdieu toplumsal sınıflar arasındaki çatışmayı
açıklayabilmek için farklı alanlar belirtir. Bu alanlar mevkiler arası
ilişkilerden oluşur ve güce göre şekillenir. Bu gücün dağılımı da
sermayelerin dağılımına göre değişir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi kapitalizmi tanımlayıcı unsurlardan biri değildir?
a) Ev içi üretim
b) Sanayileşme
c) Kentleşme
d) Teknolojik gelişmeler
e) Sermaye

2. Aşağıdakilerden hangisi sanayileşmenin sonuçlarından biri değildir?


a) Fabrikalaşma
b) Tarımsal üretim
c) Kentleşme
d) Göç
e) İşçi sınıfının ortaya çıkışı

3. Aşağıdakilerden hangisi kapitalizme ait bir özellik değildir?


a) Sermayenin önem kazanması
b) Soya dayalı eşitsizlikle tanımlanması
c) Teknolojik gelişmelerle beslenmesi
d) Sınıfsal ayrımları keskinleştirmesi
e) Üretim araçlarına sahip olanları egemen kılması

4. Aşağıdakilerden hangisi kapitalizmi oluşturan gelişmelerden biri değildir?


a) Sanayileşme
b) Rasyonelleşme
c) Kentleşme
d) Sermaye birikimi
e) Kabileciliğin hız kazanması

5. Aşağıdakilerden hangisi Marx’ın kavramlarından biri değildir?


a) Sınıf
b) Kapitalizm
c) Tarihsel materyalizm
d) Sömürü
e) Gelenek karşıtlığı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

6. Aşağıdakilerden hangisi Marx’ın sınıf analizinin tanımlayıcı özelliklerden


biri değildir?
a) Üretim araçlarının kontrolü
b) Mücadeleye vurgu yapması
c) Tarihsel materyalist bir anlayışla açıklanması
d) Statü kavramıyla ilişkilendirilmesi
e) Sömürüyü ön plana çıkarması

7. Aşağıdakilerden hangisi Weber’in sınıf kuramına ait bir özellik değildir?


a) Ekonomik indirgemeciliğe karşı olması
b) Marx’ın sınıf anlayışından daha geniş kategorilere yer vermesi
c) Sınıf oluşumunu reddetmesi
d) Sınıfı statü kavramıyla birlikte ele alması
e) Yaşam olanakları kavramına önem vermesi

8. Aşağıdakilerden hangisi sınıfı ampirik olarak analiz etmek için kendi


adıyla anılan bir şema geliştirmiştir?
a) Karl Marx
b) Max Weber
c) Eric Olin Wright
d) John Goldthorpe
e) Pierre Bourdieu

9. Aşağıdakilerden hangisi Bourdieu’nün sermaye türlerinden biri değildir?


a) İletişimsel sermaye
b) Sembolik sermaye
c) Kültürel sermaye
d) Ekonomik sermaye
e) Sosyal sermaye

10.Eric Olin Wright’ın sınıf modeli aşağıdakilerden hangisidir?


a) Kültürel Sermaye Modeli
b) Sınıfsal Akış Modeli
c) Çelişik Sınıf Konumları Modeli
d) Tarihsel Materyalist Sınıf Modeli
e) Bağımlı Sınıf Modeli
Cevap Anahtarı
1.a, 2.b, 3.b, 4.e, 5.e, 6.d, 7.c, 8.d, 9.a, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

YARARLANILAN KAYNAKLAR
[1] Macionis, J. (2012). Sosyoloji. Çeviri Editörü: V.Akan, Ankara: Nobel Yayıncılık.
[2] Sanayi Devrimi, 13 Ağustos 2018 tarihinde
https://history.denverlibrary.org/gallery/museum-main-street-way-we-
worked-exhibit#PhotoSwipe1534253853982 adresinden erişildi.
[3] Giddens, A. (2012). Sosyoloji. Çeviri Editörü: C. Güzel, İstanbul: Kırmızı
Yayınları.
[4] Dumenil, G vd. (2011). Marksizmin 100 Kavramı. Çeviren: G. Orhan, İstanbul:
Yordam Kitap.
[5] Korsch, K. (2000). Karl Marx: Marksist Kuram ve Sınıf Hareketi. Çeviren: M.
Okyayuz, Ankara: Doruk Yayınları.
[6] Marx, K. (1998). Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. Çeviren: O. Suda, İstanbul:
May Yayınları.
[7] Marx, K. ve Engels, F. (1992). Alman İdeolojisi. Çeviren: S. Belli, Ankara: Sol
Yayınları.
[8] Waters, M. (2008). Modern Sosyoloji Kuramları. Çeviri Editörü: Z. Cirhinlioğlu,
İstanbul: Gündoğan Yayınları.
[9] Weber, M. (1985). Sosyoloji Yazıları. Çeviren: T. Parla, İstanbul: Hürriyet Vakfı
Yayınları.
[10] Weber, M. (1995). Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı. Çeviren: Ö.
Ozankaya, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.
[11] Berberoğlu, B. (2009). Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş. İstanbul: Bilgi
Üniversitesi Yayınları.
[12] Wallace, A.R. ve Wolf, A. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. Çeviren: M. R.
Ayaz ve L. Elburuz, Ankara: Doğu Batı Yayınları.
[13] Wright, E. O. (Ed.). (2014). Sınıf Analizine Yaklaşımlar. Çeviri Ed. V. S. Öğütle,
Ankara: Notabene Yayınları.
[14] Burris, V. (2011). Sınıf Yapısı ve Politik İdeoloji. Çeviren: A. Gelmez, Ankara:
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yayını.
[15] Wright’ın Çelişik Sınıf Konumları Modeli, 13 Ağustos 2018 tarihinde
https://www.reddit.com/r/socialism/comments/3y0gp1/wrights_class_ma
p/ adresinden erişildi.
[16] Şengönül, T. (2008). Sosyal Sınıf Kökeni, Eğitimsel Kazanım ve Dikey Sosyal
Hareketlilik İlişkisi, Hacettepe Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar E-Dergisi.
Ankara.
[17] Bourdieu, P. (2014). Simgesel Sermaye ve Toplumsal Sınıflar, Cogito: Pierre
Bourdieu İçinde (s. 192-203.), Çeviren: N. Ökten, Sayı: 76, İstanbul: Yapı-
Kredi Yayınları,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


Sanayileşme, Kapitalizm ve Toplumsal Sınıflar

[18] Bourdieu, P. ve Wacquant, L.J.D. (2003). Düşünümsel Bir Antropoloji İçin


Cevaplar. Çeviren: N. Ökten, İstanbul: İletişim Yayınları.
[19] Calhoun, C. (2007). Bourdieu Sosyolojisinin Ana Hatları, Ocak ve Zanaat:
Pierre Bourdieu Derlemesi içinde. Çeviren. G. Çeğin, İstanbul: İletişim
Yayınları.
[20] Swartz, D. (2011). Kültür ve İktidar: Pierre Bourdieu’nün Sosyolojisi. Çeviren:
Elçin Gen, İletişim Yayınları, İstanbul.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

You might also like