Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 72

SEZAİKARAKOÇ

DİRİLİŞ NESLİNİN
 M EN TÜ S Ü

30. baskı

DİRİLİŞ YAYINLARI
o
o
İC

te
e


UJ
in

UJ

‘< 3

ıo
tu

•yy

oe
o
S E Z A İ KARAKOÇ

DİRİLİŞ N E S L İN İN
ÂM ENTÜSÜ

DİRİLİŞ YAYINLARI
D İR İLİŞ N E S L İN İN
 M EN TÜ SÜ
YAZARIN ÖBÜR ESERLERİ
(DİRİLİŞ YAYINLARI’ndan)
Şiir:
ŞİİRLERİ Monna Rosa
ŞÜRLERR Şahdamar/ Körfez/ Sesler
ŞİİRLER m Hızırla Kırk Saat
ŞİİRLER IV Taha’mn Kitabı/Gül Muştusu
ŞİİRLER V Zamana Adanmış Sözler
ŞİİRLER VI Ayinler/Çeşmeler
ŞİİRLER VE L eyli ile Mecnun
ŞİİRLER v m Ateş Dansı
ŞİİRLER K Alınyazısı Saati
GÜN DOĞMADAN (Şiirlerin Toplu Basımı)
Hikaye:
HİKÂYELER-I Meydan Ortaya Çıktığında
HÖCÂYELER-II Portreler
Piyes:
PtYESLER-I • ARMAĞAN
Çeviri Şiir:
BATI ŞİİRLERİNDEN • İSLÂMIN ŞİİR ANITLARINDAN
Düşünce:
RUHUN DİRİLİŞİ • KIYAMET AŞISI • ÇAĞ VE İLHAM I-Ü-III-IV • İSLÂM • İSLÂM
TOPLUMUNUN EKONOMİK STRÜKTÜRÜ • DİRİLİŞİN ÇEVRESİNDE • İSLÂMIN
DİRİLİŞİ • DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ • İNSANLIĞIN DİRİLİŞİ • YİTİK
CENNET • GÜNDÖNÜMÜ • MAKAMDA • DİRİLİŞ MUŞTUSU • DÜŞÜNCELER M I •
FİZİK ÖTESİ AÇISINDAN UFUKLAR VE DAHA ÖTESİ I-H-UI • YAPI TAŞLARI VE
KADERİMİZİN ÇAĞRISI I -H ■ UNUTUŞ VE HATIRLAYIŞ • VAROLMA SAVAŞI •
ÇAĞDAŞ BATI DÜŞÜNCESİNDEN • SAMANYOLUNDA ZİYAFET

Deneme:
EDEBİYAT YAZILARI-! Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir
EDEBİYAT YA7.II.ARI-II Dişimizin Zan
EDEBİYAT YAZIT .ARI-HT Eğik Ehramlar
İnceleme:
YUNUS EMRE • MEHMED ÂKİF • MEVLÂNA
Günlük Yazılar:
FARKLAR • SÜTUN • SÛR • GÜN SAATİ

SÖYLEYİŞLER
Röportaj:
TARİHİN YOL AĞZINDA
Konferans:
ÇIKIŞ YOLU-I Ülkemizin Geleceği
Meydan konuşması:
ÇIKIŞ YOLU-II Medeniyetimizin Dirilişi
ÇIKIŞ YOLU-rn Kutlu Millet Gerçeği
SEZAİ KARAKOÇ

DİRİLİŞ NESLİNİN
ÂMENTÜSÜ

30. baskı

DİRİLİŞ YAYINLARI

Çatalçeşme Sk. Üretmen Han I M olla Gürani Cd. No: 57/1


No:27/l 15 Cağaloğlu-İstanbul I Fındıkzade - Fatih / İstanbul

Tel: (0212) 519 04 57 Posta Çeki: 348155


www.dirilisyayinlari.gen.tr
Diriliş Y ayınları: 18

Birinci Baskı : 1976 Onbeşinci Baskı :2012


İkinci Baskı : 1976 Onaltıncı Baskı :2012
Üçüncü Baskı : 1978 Onyedinci Baskı :2012
Dördüncü Baskı : 1979 Onsekizinci Baskı :2013
Beşinci Baskı : 1986 Ondokuzuncu Baskı :2013
Altıncı Baskı :1995 Yirminci Baskı :2013
Yedinci Baskı : 1998 Yirmibirinci Baskı :2013
Sekizinci Baskı :2001 Yirmiikinci Baskı :2014
Dokuzuncu Baskı :2005 Yirmiüçüncü Baskı :2014
Onuncu Baskı :2007 Yirmidördüncü Baskı :2014
Onbirinci Baskı :2009 Yirmibeşinci Baskı :2015
Onikinci B askı :2010 Yirmialtıncı Baskı :2015
Onüçüncü Baskı :2010 Yirmiyedinci Baskı :2015
Ondördüncü Baskı :2011 Yirmisekizinci Baskı :2015
Yirmidokuzuncu Baskı:2015

BU KİTAP

Bu kitap, ilk sekiz bölümü 1975’de aylık Diriliş Dergi-


si’nde, son bölümleri ise 1976 Mayıs’ında Diriliş Pazartesi
-Perşembe Günlüğü’nün ilk üç sayısında yayınlanmak suretiyle
oluşmuştur.

©Diriliş Yayınları. BU KİTAP DAHİL BÜTÜN ESERLERİMİZİN


TÜM YAYIN HAKLARI SAKLIDIR. (Değerlendirme amacıyla yapıla­
cak kısa alıntılar dışında, yazarın yazılı izni olmadan, hiçbir surette
alınamaz, çoğaltılamaz, çevirisi yapılamaz, radyo, T V ’lerde okunamaz,
kaset ve CD’lere aktarılamaz, internet dosyası açılamaz.)

Baskı - Cilt: Mutlu Basım Yayın


Davutpaşa Cad. Güven Iş Merkezi
C - Blok No: 264 Topkapı / İstanbul
İstanbul - Eylül 2015
DİRİLİŞ NESLİNİN
ÂM EN TÜSÜ
I

K endim in b ir diriliş eri olduğum a inanıyorum .


Bir Diriliş Cephesi bulunduğuna ve kendim in
de o cephede bir savaş adam ı olduğum a, olmam
gerektiğine inanıyorum .
Bu nasıl b ir savaştır? Topla, tüfekle, bombay­
la, molotof kokteyli veya füze, nükleer silâh veya
gazla yapılan savaş olm aktan önce ve öte, bir ru h
savaşıdır. R uhlar arasında olan bir savaştır. Bu
savaşlarda bedenlerden, m addî vücutlardan önce
ru h lar, m ânevi vücutlar, yani varoluşlar düşer,
tu tsa k olur, yenilgiye uğrar. Ya da tersine d ü şü ­
rü r, tu tsa k eder, yenilgiye u ğ ratır.
Bu bir zihniyet savaşıdır. K arayla akın savaşı ­
dır.
Bu bir h a y at tarzı, dünya görüşü, yani bir m e­
deniyet savaşıdır.
Bedenim in, m addî vücudum un, benliğim in
8 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

özü olan ruhum un bir aleti, bir kem anı, bir silâhı,
b ir donatım ı olduğuna inanıyorum.
D üşm am 12’den vurm ak için kullanılan b ir si­
lâh.
Bu açıdan, beden de, m addî vücut da, onu çev­
releyen fizik âlem, bu dünya da, hepsi âdeta r u ­
h u n uzantısı olarak yüce bir anlam kazanıyor.
Vücudum ruhum un buyruğunda olmalıdır.
R uhum da m utlak âlem e başım uzatm alı, ora­
d an soluk almalı, oradan göz ve gönül alm alıdır.
R uh, sürekli olarak, Allah’ı bilme, Allah h u zu ­
ru n d a olma savaşı içinde olacaktır. B una engel ol­
m aya çalışan benlik içi veya ben ötesi b ü tü n yâd
varlık larla savaşacaktır sürekli olarak ruh.
Diriliş, ru h u n açtığı bu sürekli savaşı s ü rd ü r­
m e ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma
dem ektir.
A llah’a inamyorum. Ben bir diriliş işçisiyim.
A llah kentinin işçisiyim. A llah’ın övdüğü, beğen­
diği İslâm toplum unu ören, toplum unun örülen
d u varında en küçük bir kum tanesi olm aktan öte
öğüncüm olamaz.
A llah’a inanan insam n özgür olduğuna inam ­
yorum. İnsan boynuna zincir atan, ta k an eşyadan
ve öteki insanlardan, in sanların tanrılaştırdığı k i­
şi ve eşyadan inşam ancak Allah k u rta rır. Yani in ­
şam ancak Allah özgür kılar.
İn k â r tutsaklık, inanç özgürlüktür.
T anrısız yaşanam ayacağına inam yorum . Al­
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 0
la h ’a in anm adan, onsuz geçen saniyelerin benliği­
mi yok etmeğe, alçaltm aya yöneltilm iş, benliğim e
ekilmeye çalışılm ış s a lt kötülük tohum ları olduğu­
n a inanıyorum . R uhu n karam ukları, zakkum ları,
şeytanlarıdır onlar.
Ben insanın ru h , ru h u n da bir tap ın ak olduğu­
na inanıyorum . Bir b aşk a deyişle, insan ru h u n d a
bir tapm ak, in san ru h u n u n bir tap ın ak olduğuna
inanıyorum . İn san orada kendi içine eğilir; o d u p ­
d u ru suda bulanıklığa a it ne v arsa tem izlenm eli
ve o m erm ersi geom etride tek ışık ve te k aydınlık
yansım alıdır : A llah’a inanm a ışığı ve ona inanm a
aydınlığı.
Sesimi yükseltirsem b u nun için yükseltirim .
Yoksa bunun dışında dünyada hiçbir şey ses y ü k ­
seltmeye değmez.
Yaşam ayı ve ölmeyi, m ekâna ilişmeyi, zam a­
na girmeyi, daha doğrusu zam an ve m ekânla diya­
log kurm ayı, ancak ve ancak bu inanç u ğ ru n a gö­
ze alabilirim .
A şktır o benim için.
Yoldur.
A nlam dır.
Sestir.
Ü lküdür.
V aroluştur.
Tanrısızlığın k aran lığ ın d a ru h u m daralır, bo­
ğulur. A sit içinde e rir gibi. G azda boğulur gibi.
Yüreğimi ancak O çarptırır.
10 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

E ste tik ona ilişkin oldukça estetiktir. Şiir, ru h


pencerelerini A llah’a açtıkça şiirdir. Yoksa balmu-
m u n d an peteklerdir, bal değil.
Ölü a n n ın kırılan ve havada uçuşan kol, k a ­
n a t ve bacaklarının k ırın tılar halinde savruluşu ­
n u sen a rı oğulu zannetm e.
D iriliş yüklü bu lu tlarla linyit dum am m n göğe
salınm ış gölgesini özdeş sanm a.
D iriliş eri bir alpinisttir. İnkâr, red ve k a ra
alışkanlık pürüzlerini k ıra k ıra bu dik yam açtan
dağın tepesine, temiz havaya ve güneşe yüksele­
cektir kişi. B ütün o çekilen sıkıntılar, korkular, b u
sevinç ve bu güvenlik içindir.
Benim inandığım ve bağlandığım dâva, ilk in ­
san ve ilk yol göstericinin, dünyayı dolduran in k â­
r a k a rşı özgür inanç gem isinin k aptanı olan Haz-
re ti N uh’u n Ebedî K urtuluş Sancağım uygarlıklar
b aşkentine diken, Ateş im tihanından geçmiş ve
K urban şifasıyla azapların zehrini eritm iş Hazre-
ti İbrahim ’in, toplum u yönetecek altın kuralları
s ü tu n la r gibi ufkum uzda yükselten ve onları kıya­
m ete k ad ar ta rih in levhası olarak belirleyen Haz-
re ti M usa’m n, ölüleri dirilten, ölü gönülleri dirilti­
ci soluğun sahibi H azreti İsa'nın ve nihayet en bü­
yük insan, en büyük yol gösterici, bütün insanlığa
ışık tu tu cu, fiziği ve fizikötesini aydınlatıcı son
Peygam ber H azreti M uham m ed’in dâvasıdır.
Dâvamız ve dâva için kavgamız h ak ik at dâva­
sı, h ak ik at savaşıdır.
II

T arih her konuda süreklidir. Bu dünya h ay a­


tının yapısı gereği. İnançsızlık sürdüğü gibi inanç
da sürüp gidecektir, gitm ektedir. A slında inancın
sürüp gitm esi esas, inançsızlığın sürüp gitm esi ise
ona bir reaksiyon, bir k ontrpuandır. H akikat, ilk
insandan beri san cak tarların ı bulm uştur. E n b ü ­
yük san caktarlar, h a k ik at san c a k tarları peygam ­
berlerdir. Ben buna inanıyorum . B ir diriliş eri ola­
rak , gelecek zam anın biricik kenti diriliş kentinin,
diriliş sitesinin kurulm ası için ta ş taşıyan, harç
taşıy an biri olarak, onların izinden gitm ekten b a ş­
k a bir erlik ve yapıcılık bulunm adığına inanıyo­
rum .
Evet, biz diriliş erleri, Son Peygam berin S a n ­
cağı altın a sığmıyoruz. Bu sancağın yere düşm e­
mesi görevimizdir, varoluş hikm etim izdir.
Bu sancak, A llah’a in an m a sancağıdır. Bu san ­
cak, insanın p u tla rın önünde eğilmemesi, onları
12 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

yerle b ir etm esi, insam n insan veya eşya önünde


ezgince ve alçalarak baş eğmesine sebep olan köle­
liği ortadan kaldırıcı, inşam gerçek özgürlüğe ve
teslim iyete ulaştırıcı h akikat sancağıdır.
H ak ikatin H azreti M usa’dan başlayarak sade­
ce yahudi ırkının tekelinde olduğunu iddia eden
yahudilik, H azreti İsa’yla başladığı esasına daya­
n an hıristiyanlık, veya ancak onu M ars’ın gördü­
ğüne ve ancak onun yolunda gerçekleşeceğine
inanm a akım ı olan komünizm, hep p arça gerçek­
liklerini b ütüne yaygın sanm anın ve saym anın,
ta rih i kendilerinin kabul ettiği başlangıç noktası­
n a k a d ar h ak ik at yönünden bomboş geçmiş kabul
etm enin yanlışlığı, yanılgısı, h a tta gülünçlüğü
içindedirler.
Benim inandığım İslâm ülküsü, ta rih i, H azre­
ti Peygam berle başlatm az. İlk insandan b aşlar h a ­
k ik a t tarih i, yani hak ik atin bilinişi. H azreti Pey­
gam berle en yüksek, en son, en m ükem m el geliş­
me noktasına ulaşır; kıyam ete kadar, yani, insa­
n ın bu dünya hayatı son buluncaya k a d ar da sü re­
cektir.
Bu, ta rih in değerlendirilişi, anlam yönünden
insam n yaradılışının en büyük insan ve peygam­
berin y aradılışına bağlı oluşu hikm etine aykırı de­
ğil, onunla bütünlenen temel bir görüştür.
Evet, ta rih i şöyle yorumluyorum: h ak ik at sa­
vaşı ve h akikate k arşı savaşlar, baş kaldırm alar.
H ayatı da şöyle yorumluyorum: h ak ik at sava­
şı ve h ak ikate k arşı savaşlar, baş kaldırm alar.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 13

Evet, hayatı, bu savaşın, karşısındaki savaşla­


rı alt etm esi oranında kutluyorum .
İn san ları da şöyle bölümlüyorum: hakik ate
uyanlar, sağcılar; karşı çıkanlar, solcular; h a k ik at
yolunu sürdürenler, gerekirse bu uğurda b ü tü n çı­
k arların ı h a tta canlarını feda edenler, h ak ik at y a ­
rışçıları, öncüler.
İşte bu anlam da sağcıyım. B atılı anlam da sağ­
cılık, solculuktur benim gözümde. Ya da solculuk­
ta n farksızdır. K apitalizm , benim gözümde solun
bir yüzü, kom ünizm öbür yüzüdür. İn san olan de­
rim tü k ü rsü n ikisinin de su ratın a.
Solcular, gerek b aşkalarını söm ürm eleriyle,
gerek in san ların m uhtaç oldukları gerçek barışı
doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yıkm akla
toplum ların çürüm esine, in san ların red ve isyanın
pençesine düşm elerine sebep olurlar. Kin ve öç to­
hum unu ekerler. Silâhları propagandadır. Ne k a ­
dınlara, ne yaşlılara, ne yoksullara, ne öksüzlere
acırlar. Gözlerine k an b ü rüm üştür.
G erçek sağ, K u r’a n ’da ta n ım la n m ıştır.
K ur’â n ’da, sağcılar, A llah topluluğu, solcular da
şey tan topluluğu o larak, sağ cıların toplulu ğ u
uğurlu topluluk, solcu topluluk da uğursuz toplu­
luk o larak vasıflandırılm ıştır. D iriliş, uğurlu, iyi­
likçi topluluğu gerçekleştirm e yoludur. Diriliş,
şeytanın topladığı ve uğursuzluk saçan h er toplu­
luğu dağıtm a, A llah’ın ipine sım sıkı s a n la n toplu­
luğu k u rm a yolu, yöntem i, savaşı dem ektir.
Ekonomi, toplum varlığının tem el sebebi de­
14 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

ğil, görüntülerinden biridir. Temel faktör, inanç­


tır. Ekonomi de b ir etken olarak öbürlerine etki
y ap ar, etki kabul ettiği gibi. Ama tem el olma n ite ­
liğini ancak in san lar m ateryalistleştikçe kazanır.
Ekonom inin bir amaç değil, bir araç olduğuna
inam yorum . İnanç, düşünce ve sanatın ekonomi­
nin değil, ekonominin, inanç ve düşüncenin aracı
ve sonucu olduğuna inamyorum.
Gözümde Adam Sm ith’le Marx aynıdır. İkisi
de in san egosunun p u tu n u özenle ta rih in içinde
heykelleştirm ekten, insanlığın sırtına bu ağir p u ­
tu yüklem ekten başka bir şey yapm am ışlardır.
İlim dahilinde kalan buluşları dışındaki sözleri ve
ileri sürdükleri görüşler, özledikleri veya önerdik­
leri düzen, b aştan sona insana aykın, insanlığı fe­
lâkete götüren ve ta rih î zulm ü kâbus gibi ü stü m ü ­
ze çökerten k ararm ış ruh, kalb ve zekâ hezeyanla­
rıdır.
Erdem sitesinin b ir işçisiyim. Bu sebeple kap i­
ta list veya kom ünist siteler gibi zulüm sitelerini
yıkm ak borcum u hiç bir zam an unutm uyorum .
Şeytam n kentini darm adağın etmeye andiçmi-
şim.
Kızıl ve K ara ile sembollenen sistem lerin esa­
retlerinden insanlığı k u rtarm aktan, m azlûm ve
m âsum kardeşlerim i bu kölelikten âzat etm ekten
daha büyük vazife ne olabilir?
A narşizm , terörizm , benim sistemimde yer
bulam az. Nihilizm de ancak bu insanlık düşm anı
eylem lerin felsefesini teşkil edebilir.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 15

B unlara k arşın , inançlıyım , b a rış ve düzen


yanlışıyım.
Savaşım ancak b u n lar içindir.
Gerçek b arışın sağlanm ası için en savaşçıdan
daha savaşçıyım . Gerçek düzenin k urulm ası için
en radikalden d ah a radikalim .
K elim elerin dış an lam ların a saplam p k alm a­
m aya çalışm ak b an a ve diriliş nesli kardeşlerim e
düşen bir disiplin borcudur. Peşin hüküm lere sa ­
vaş açm anın ve zahire saplam p k alm am anın do­
ğal sonucudur bu.
Doğuyu B atıyı bilmeliyim. E ski uygarlıkları
derinlem esine incelemeliyim. Y ükseliş ve düşüşle­
rin sebeplerini derinden derine araştırm alıyım .
Allah’ın insanoğluna en büyük nim eti olan İslâm
inanç ve m edeniyetine m ensup olan bir toplum ,
nasıl olur da bugünkü acıklı d u ru m a düşer? B u­
n un m u tlaka b ir veya bir çok sebebi vardır. B unu
bilmeliyim. İşte b ü tü n bu k o n u la n incelem ekte
ilim benim rehberim olacaktır.
K ur’an ve İslâm kıyam ete k a d a r m ahfuzdur.
Allah buna söz verm iştir. A ncak bu m ahfuzluğu
yanlış anlam am am ve bu sözü kendi anlam ından
başka b ir yorum a bağlam am am gerekir. Evet,
K ur’a n ve İslâm m ahfuzdur, fa k a t hiçbir kişinin
veya toplum un im anım koruyabilm esi ta a h h ü t
edilmiş değildir. H er kişi kendi inancım , h e r i ıü ’-
m in toplum kendi m üslüm anlığını korum ak, de­
vam ettirm ek m ükellefiyetindedir. B unu yapm a­
dığı takdirde u m u tsu zlu k lan n , in k â n n , isyanın
uçurum larına ve k aranlığına yuvarlanabilir.
16 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

İşte ben bir inanm ış kişi olarak bu korkuyu,


b u ürpertiyi duymalıyım. Kendimden hep güvenli
olmamalıyım. Ama bu beni um utsuzluğa götürm e­
men.
T an rıdan korkarım . Sürekli olarak korkarım .
Ama aym zam anda benim tek u m ut kaynağım da
yalnız O’dur. O’ndan korkar, O’n a sığınırım.
G azabından, kızgınlığından, öç alm asından yi­
ne kendisine sığınırım. Çünkü: beni ancak yine
O’n u n affı, m erham eti kurtarabilir.
A llah’ın rah m et ve affından hiçbir zam an üm i­
dimi kesm em . Aklı d u rd u ran bir büyüklükte d ü ­
şü n ü rü m bu rahm eti. Yine de bu beni korkudan
ta m âzat edemez.
Kozmik gerçeklikten kopuk kabul edemem in ­
şam . B irbirlerine göre nesneler ve olaylar ne ko­
n um da ve ne durum da olursa olsun, hepsinin koz­
m ik, tra n san d an tal, m utlak’a bağlı bir konum ve
du ru m ları vardır. A llah’ın tayin ettiği ve kader
o larak isim lenen genel k an u n çerçevesinde doğar,
gelişim lerini ve öm ürlerini tam am larlar.
M uhayyile ve aklın A llah’ı sınırlandırıcı veya
b ir su rete bağlayıcı zaafım bilirim ve onunla sava­
şırım . O na direnirim . A llah’ı aklım la kavram a,
çerçeveleme donkişotluğuna girişmem. O’n a sın ır­
sın olarak gönlümü açm aya çalışırım. O’n u n bağış­
ladığı n u rla rın gönlümü tecellileriyle doldurm ala­
rını u m ar ve beklerim. Lâyık olmadığımı bilirim
am a O’n u n m erham etinin, cömertliğinin enginli­
ğinden, sonsuzluğundan bu um uda kapılırım .
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 17

Yüreğim M illetim in halinden kanlıdır. Böyle-


ce bir m illetin, İslâm M illetinin düştüğü acı bölün­
me, cehalet, m addî ve m ânevi b atış hali beni ta rif­
siz sık ın tılara d ü şü rü r. Ama yine A llah’ın ra h m e ­
ti gelir, beni ye’se düşm ekten k u rta rır.
Ona olan im anım , yine M illetim in yüceleceği
inancım doğurur bende. Yine aşkla ve şevkle dola­
rak dâvanın hizm etine koşarım .
B irgün gelecek, yine Yüce İslâm M illeti, bi­
linçlenecektir. N erelerden nerelere geldiğini öğre­
necek ve bu onu uyandıracaktır. B una en büyük
bir inançla inanıyorum .
III

H ürlüğüm asla bozulmaksızın, iç içe daireler


halinde beni çeviren, bir rengin nüansları gibi g it­
tikçe b ir yöne doğru koyulaşan bir disiplin atm os­
feri içindeyim.
İslâm sitesi, İslâm kentinin disiplinli havasını
solum ak ister ruhum un ciğerleri.
Zam an ve tarih, ancak İslâm perspektifinden
b an a ulaşabilir.
Velilerden, önder ve kahram anlardan, İslâmî,
İslâm insanlığını, İslâm yurdu olan Öz Ülke’yi s a ­
vun an lardan örülü bir halka, bir insanlık h alkası­
nın izafet çerçevesi içindedir sürekli olarak r u ­
hum . O nları örnek alır. O nların havasım teneffüs
eder.
Realizm, benim gözümde, dış şartların, ta b i­
atın , kem ikleşm iş tarih* yapılarının, İslâm dolu
kalbin yüksek fırınında kor haline geldikten son-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 19

ra, İslâm ruhuyla dolu ru h u m u n çekicinin altın d a


şekil alm asının psikolojisinden başka bir şey de­
ğildir.
Politika, in san a ve eşyaya, im ânı nakşetm e
eylem ve direnişi dem ektir gözümde.
Düşünce ve san a t, boş ru h yarasasım n havaya
çizdiği anlam sız kavisler, yani havaya savrulan si­
gara dum anları gibi bin dallı ve dolambaçlı olsa
da, anlam dan yoksun görüntüler salgını değil, za­
m an içinde yavaş y avaş dolan ru h u m d an coşarak,
(ben)i, eşyayı ve ta rih i çevreleyip öbür y a ra tış h a l­
lerine doğru akan, dolayısıyla ruhum la onun Ya­
ratıcısı arasın d a bir geliş gidiş, bir akış, dinam ik
bir köprü olan bir ebediyet çerçevesidir. O nun
içindir ki benim gözümde düşünce, bilim ve san at,
m utlak bağımsızlık, ya da sadece kendisine b a ­
ğımlılık iddia edemiyeceği gibi ta rih in belli zam an
parçasındaki oluşm uş yapısına bağım lılıktan iba­
re t olan güdüm lülüğü de kabul etmez.
Evet, iç içe disiplin daireleri ve onun o rtasın ­
da gerçek hürlükle hür, ruh. O nu çevreleyen ilk
daire, eşyayla, ta b iatla, toplum la, aileyle ilişkile­
rin ördüğü bir ağdır. Ancak, bu realizm ağı, m eta­
fizikten gelen, m u tlak sistem den gelen p ırıltılar
ve ışıltılarla içten aydınlıktır. Olay zerreleri m ad­
denin zam ana boyun eğişiyle hem en k ararm ay a
yüz tu ta rsa , A llah’ın mucize özünden yarattığ ı
ru h , bü tü n zam an ve m ekân m esafelerini aşarak ,
görünüşte en dıştaki (h ak ik atte en içte. Şahdam a
ra bitişik) daireye yüzünü çevirir, oradan aldığı
güçle olay parçacıklarım k a ra rtm a k ta n korur, on
20 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

la n k arard ık ları yerde kalaylar, koptu k lan yerde


lehim ler. Kızgın zam an sürekli olarak ebediyet ör­
sünde dövülür bu “sır” mucizeli ru h u n çekici a ltın ­
da.
R uhu çevreleyen ikinci daire tarih , k a h ra ­
m anlıklar, önderler, veliler hâlesi.
Üçüncü daire, peygam berler dairesi.
R uhum u çevreleyen dördüncü daire, üçüncü
daireyle içice “K itaplar” dairesi
Beşinci daire, insanüstüler bölgesi, m elekler
bölgesi.
Altıncı daire., tak d ir dairesi... Kalem cızırtıla-
n m n işitildiği bölge...
Yedinci daire, tasavvuf dilinde, yine şüphesiz
h a k ik at dilinden gelerek, ceberût bölgesi. Vahidi-
yet, Ehadiyet bölgesi. Zât alam .
Şüphesiz, daire, alan... gibi kelim elerin sadece
gerçeği anlatabilm ek için kullanılan zarûrî araç­
la r olduğunu biliyorum. Yoksa aym dairelem eyi
ta m tersinden de söyleyebiliriz. Yani, bir bakım a
ru h u n en yakın olduğu bölge, ceberût bölgesi,
onun etrafındaki bölge, hâle, m elekût bölgesi (in­
san ü stü ler, m elekler bölgesi), onu çevreleyen hâle,
k ita p la r ve peygam berler hâlesi, onun çevresinde,
veliler, önderler, bilginler, şehitler hâlesi, onun
çevresinde bü tü n insanlar, onun çevresinde, hay­
vanlar, bitkiler, cansız eşyalar...
Bu dairelem e, ya kozmik konum , ya anlam ve
ru h a etki, ru h a yakınlık özellikleriyle sıralanabi­
lirler. Yoksa bu sıralam a m ekân veya zam an sıra ­
lam ası gibi değildir.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 21

R uh, topyekûn bu varlık derece ve bölgeleri­


nin hepsinden gelen yardım veya engel oluş gibi
etki veya baskılarla çevrilidir. H er varlık alanıyla
ilişkilidir ruh. R uhum un böyle bir yandan ra h m a ­
ni ve n u ranî, öbür ta ra fta n şeytanî ve zulm anî, be­
ri ta ra fta n nefsanî a lâk a la r ağıyla çevrili olduğu­
nu biliyorum. R uhum , b ü tü n bu a lâk a la r içinde,
kendisini, dosdoğru, A llah’a götüren Doğru Yol
(Sırat-ı M üstakim ) u n dışındakilerden uzak d u r­
ma disiplinine erm eye gayret etm ektedir sürekli
olarak.
Sürekli olarak saptırıcı yollara kapılm am aya,
Ana C addeden ayrılm am aya dik k at etm ek görevi­
dir ruhum un.
B ana gelip çarpan düşünce ve iddialar, islâ-
m ın h ak ik at m enşurunda im tih a n a tâbi tu tu lu r­
la r ruhum da. Doğu din kuru cu ları ve filozofların­
dan Y unan filozoflarına ve yeni çağ bazı filozof ve
düşünürlerine k a d ar b ü tü n d ü şü n ü r ve filozofla­
rın söylediklerinde görülen h a k ik at parçacıkları,
H akikat Sistem inden alm ış oldukları veya Al­
la h ’ın halk ettiği bu âlem i gözleme ve inceleme so­
nunda, akıl ve tecrübe vasıtasıyla buldukları b ir
tak ım h ak ik at parçacıkları varsa, bunlar, şüphe­
siz otom atik o larak sahip ve m ensup olduğum H a­
k ik a t Sistem i olan İslâm inanç, düşünce, davranış
ve duyuş sistem ine gelir k atılırlar. Ya da ben böy-
lesi h ak ik at parçacıklarım , U lu Peygam berin: “h a ­
k ik a t m ü’m inin kaybolm uş m alıdır, nerede b u lu r­
sa alır” buyruğuna u y arak alır, sistem in detayla­
rın d an yapm ak üzere onları büyük yapıya k a ta ­
rım.
22 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

H ak ikate susam ıştır sürekli olarak ruhum .


Sürekli olarak hakikati araştırır. İslâm î öğren­
m ek ve d aha derinden kavram ak için gece gündüz
çalışır. Peygam ber önderdir, K ur’an önderdir, k ı­
lavuzdur. Ve Peygam ber yolunda olan, K ur’an ’a
bağlı bulunan eserler ve insanlar, bilginler, veli­
ler, gerçek k ahram anlar, ruhum için, hakikati
araştırm a, İslâmî öğrenme, durm adan öğrenme,
d ah a d erin d en öğrenm e yolunda önderdirler.
Amaç, durm adan ta k litten tahkike geçmektir. A n­
cak, hem eninden iddialı olmaya kalkm am ak gere­
kir. İslâm ın tekte toplanan p lüralist yapışım göz-
dendcaçıranlar er geç h ak ik at çizgisinden çıkarlar.
Devamlı olarak Allah’a bu tehlikelerden ruhum u
korum ası için yalvarırım .
İslâm M edeniyetinin zahirî ilim ve yapı cephe­
si gibi, iç, m ânevî yapı cephesini de tanım aya, bil­
meye çalışırım . M ânevî yapıyı inkâr edenler veya
gereğinden fpzla d arlaştıran lar b ir gün m aterya­
lizme saplanm a tehlikesiyle karşı karşıya k a la ­
caklardır. Aym şekilde, islâm ın toplum düzeni ve
fert yaşayışı için buyurduğu k u rallara uym ayan­
la r veya b u nlan, kendilerinin bâtın adam ı olduğu
iddiası veya islâm ın büyüklerinden birine bağlı­
lıkları bahanesiyle inkâr edenler de bir vakitler
hatm ilerin düştüğü vartaya düşm ekten k u rtu la ­
m ayacaklardır. R uhum uzu bu iki aşırılıktan, sap­
m adan korum aya çalışmamız, dengeli bir gidiş sa ­
hibi olarak ru h u n ve m addenin, dışın ve için, top­
lum un ve kişinin hakkım verme prensibine sım sı­
kı sarılmamız, Doğru Yoldan ayrılm am am ız için
şarttır.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 23

Sadece m ücerret hak ik ati a raştırm ak la y e tin ­


mem. T arihin sırlarını da kurcalarım . Peşin h ü ­
küm lerden m üm kün m ertebe kaçınm aya çalışı­
rım . Sözlerin ve olayların sadece dış anlam ve yo­
ru m ların a takılıp kalm am aya bakarım . İyi y a n la ­
rı seçip kabul ederim . Kayıtsız şartsız kabul veya
kayıtsız şartsız kınam ayı değil, inceleme, deneme,
düşünm e, k arşılaştırm a yollarıyla değerlendirm e­
yi şiar bilirim.
Bu anlam da islâm ın, O rta Yol olduğunu bili­
rim . A şırılığın iki cinsi olan ifrat ve tefritten m üm ­
kün olduğu k a d ar kaçınm a ihtiyacını ve şu uru n u
boyuna aşılam aya çalışm ak gereğinin hayatî öne­
mini unutm am .
Doğuyla Batıyı değerlendirirken de aynı ru h
hakim olacaktır bana. Kendimi m utlaka doğulu,
ya da şimdi birçoklarının gereksiz olarak yaptığı
gibi batılı saym am . B unların çok genel kavram lar
ve mizaç çizgileri olduğu inancı ile değerlendirm e­
ğe çalışırım onları.
IV

Benim âm entüm , bir nesil âm entüsüdür. Tek


kişiye a it olm am n derinliği yam nda, toplum un ko­
ro sesi gibi çoğul, çok yanlı bir yaygınlık özelliği de
vardır. Bir orm an sesidir neslim in âm entüsü. B ir
o rk estra zenginliği ile yüklü, anlam ca ve eylemce.
Sadece bir m utlu inanç m etni değil, bir iş, eser, ta ­
rih örme, coğrafyaya h akikat rölyeflerini verm e
kavgasıdır da. Â m entüm , kana işleyen, k a n a k ır­
mızı rengini veren dem ir gibi kanın içinde ışılda­
yan b ir tom urcuklanm adır. En soyuttan en somu­
ta uzanır. Geçmişe olan çağrışım ları yönünden bir
direnişse geleceğe yönelik yam yla bir diriliş girişi­
midir.
Benim âm entüm , neslim in âm entüsü, sürekli
b ir otokritiktir. Kendi benliğini ve varlığım , er­
dem ve tak v a açısından tartışır. E n duyarlı terazi­
lerle ta rtm a dem ektir kendini bu âm entüyü ka-
bulleniş. H akikate erm e ve bu erişi korum a bakı-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 26

m ından sürekli bir özeleştiridir diriliş neslinin


âm entüsü. Gözü bağlam ak değil, b ü tü n yönlere
gözü dört açm aktır bu âm entüyü, bu âm en tü n ü n
getirdiklerini yükleniş.
Bu âm en tü n ü n , getirdikleri gibi götürdükleri
vardır. G etirdiği em r-i bil m âru fu n izinde, götür­
düğü nehy-i anil m ünkerin açılımı.
Değişmeyen yeninin yorum u. Bu bakım dan da
değişmeyen yeni b ir yorum dur.
D iriliş e rle rin in sancağı, d iriliş pirlerin in ,
erenlerinin yaşam öykülerinden süzülm üş h a k i­
k a t billurlaşm alarıdır.
Bu yol, diriliş eri olm akla b aşlar, sonra Allah
nasip ederse diriliş ereni olm am n kapısı açılır.
Son büyük derece de diriliş piri olmak.
Diriliş pirlerinden gelip diriliş pirleri doğur­
maya giden b ir yol bu, Diriliş Yolu.
D iriliş ereni, piri olm am n iddiasında olma de­
ğil, h a k ik atin in peşinde olm am n yolu.
Bu âm entüde geçmiş zam andan sürüp gelme
var. Geçmişi in k â r değil, geçmişe m ahkûm olm ak
da değil. Geçmişi görüp p u sların d an k u rta rış söz
konusudur. Geceden ve sisten k u rta rış. K ireçleş­
meden. Bir n e v i,_geçmiş erozyonuna set çekiş.
Geçmişe saplanm a veya geleceği in k â r değil. Şim ­
diki zam am u n u tm a, yani çağ dışı olm a hiç değil.
Belki, geçmiş zam anla ilgileri tazelem e. Kök ilgisi
ve ilişkisi kurm a. Geçmiş zam am , gelecek zam am
şimdiki zam ana getirm e. Zihnim izde olan bu y a ­
lancı bölm elerin su n ’i duvarlarım deviriş. Z a m a n
26 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMFNTÜSÜ

k a h r a m a n lığ ı diyorum buna. Zam anı kılıç gibi


kesm e. Veya ateşle kızdırılıp örs üzerine konarak
döğülen dem ire dem ircinin ta sa rru f edişi gibi za­
m an a ta sa rru f etm e. “Dem bu dem dir, dem bu
dem dir dem bu dem” sırrı. Çağa tan ık olma ve ça­
ğı ta n ık tutm a. G ünün adam ı değil, “dem”in ad a­
mı olmak.
T arihin bireyci ve kollektif yorum lu m aterya­
list diyalektikle açıklanışının karşısında yeni b ir
diyalektiktir bu âm entü. T anrının varlığına bağlı
ve dayalı, gücünü ve m antığım vahiyden, T anrı
sözünden alan bir diyalektik.
K askatı karanlığı y ırtıştır bu. Geceyi deviren
b ir şim şek, bir yıldırım gibi iner kaziyelerimiz in ­
karcı kaziyelerin başına .
R ahm ettendir. K uraklıkta inm iş bir yağm ur­
dur. Toprağın çatlak dudağının beklediğidir.
B aşkası da olamazdı. Küfre, şüpheye, redde ve
in k âra verilen süre, h âlâ dolmamış mıydı? K araya
düşen, beyazı daha iyi belirtm ektir; yoksa, bü tü n
dünyayı k a ra renge boyama değil. Yedi renk k u r­
su yavaş dönünce, dönmesinde bir aksam a olup da
yavaşlarsa, renkler ayrışır, ortaya çıkar: Lâcivert,
kırm ızı, yeşil, mavi, sarı. Ama kurs yine eski hızı­
nı kazanırsa, bütün renkler, güneşin rengini mey­
dana getirirler.
K ursu hızlı döndürmek, yine eski hızında dön­
dürm ektedir bu âm entü. Laciverti, kırmızıyı, sarı­
yı, maviyi, bütün renkleri güneşte erimeye, güne­
şin rengine harç olmaya çağırıştır. D avettir. Çekip
götürm edir.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 27

M addeden, ta b ia tta n getirilip ru h a ekilm ek is­


tenen um utsuzluk k aram u k ların ın tohum larını
ay ırm ak tır bu âm entü. İn k â r ve red, yıkıntı ve çö­
küş, düşüş ve devriliş tohum larını, oluş, ilerleyiş,
yüceliş gibi olum lu tohum ve b aşak ların içinden
ayıklayıştır.
İnanç âb-ı hayatını içmek. İslâm U ygarlığının
yeniden diriliş bengisuyunu içip dirilm ektir bu.
U m utsuzluğu yıkm ak. Yeniden u m u t yoluna, k a ­
pısına çıkm aktır.
Bu âm entü, diriliş erinin kendi kendini göz­
den geçirm esidir. K endini celâl ve cemal terazisin ­
de tartm asıd ır.
Çağda, inşa edilen, ru h la rın tapm ağıdır. Yıkı­
lıştan dönüştür. Yıkılmış tapınağın n u m a ra lan ­
m ış ta şların ın yerine konulm asıyla yeniden k u ru ­
luşudur.
B ir oluşa çağrıdır.
Y ağm ur getiren rü zgârlar gibi, bu inançlar y u ­
mağı, düşünce ve inanç h ayatını da bereketlendi-
recektir.
D üşünce hayatıyla inanç h ay atı a rasın d a kop­
m uş olan bağları yenilem e dâvasıdır. Ferdileşm e­
ye itilm iş âm entünün te k ra r toplum a doğru yola
çıkışıdır. Kişi kaygısıyla toplum kaygısının özdeş­
leşm esi çabasıdır. M etafizik kaygıyla reel kaygıla­
rın birbirine kopmaz bir şekilde bağlı olduğunu bu
yeni âm entü çıkışından anlayacaktır yeni insan.
İnanm ış kişinin hergün yirm i dört saatini h e­
def alm ak ta bu inanış ve davranış bayrağı. İn a n ­
28 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

m ış in san gönlünün zirve noktasına dikili d u ran


b u bayrak, bu sancak.
B u âm entü, çağdaş kandildir. Eşyaya yeni b ir
ışık tu tm a k ta . A nlam ların hakiki çehrelerini ay­
dınlatm akta.
İn sam n kendi gönlüne tu ttu ğ u ayna. G örüne­
ceklere göre yol alan bir deniz kılavuzu.
M üslüm anlar için yeniden varoluşun ilânı. B ir
diriliş ilânı. Kendine ve çağa m eydan okuma.
D ünya kavgasına, dünya için ve dünya adına
değil, A llah için katılm a.
Kavgaya, ebedî barış için katılm a.
V

H edeflerim in en önem lilerinden biri de, kendi


uygarlığım ın, yani inandığım uygarlığın, h ak ik at
olarak benim sediğim ve ta özünden k av ray arak
ru h u m a ve hayatım a geçirmeye, m aletm eye niyet
ve azm ettiğim İslâm m edeniyetinin kendini tam
anlam ıyla çağda yan sır bulm asıdır. Yani onu çağa
uydurm ak değil, çağın ona uym asına çalışm ak.
Evet, inancım a göre, m üslüm an, inanm ış kişi,
daim a çağdaş olmalı. Ama neyle çağdaş olmalı?
B aşkalarıyla çağdaş olm ak değil, b u ra d a kasdetti-
ğimiz çağdaşlık. Kendi kendisiyle çağdaş olmalı
İdeal islâm la çağdaş olm aya çalışm alı sürekli ola­
rak.
Geçmişteki büyük İslâm y a şa n tısın a h a y ra n
olm akla yetinm em eli. O yaşantıyı bugün de ger
çekleştirmeyi bir görev bilmeli.
B aşkalarına resm en veya fiilen köle olmayı
30 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

kendi m üslüm anlığıyla bağdaştırm ayıp özgürlü­


ğünü kazanm ak için ölünceye k ad ar savaşm ayı İs­
lâm lığın, m üslüm anlığın gereği bilmeli. B unu nef­
sine a it bir g u ru r sebebi değil, içinde bulunduğu
adlandırılışın, yani m üslüm an sayılm anın kaçınıl­
m az b ir gereği bilmeli.
Yani sadece psikolojik m üslüm anlık, sadece
sosyolojik m üslüm anlık veya sadece ta rih içi müs-
lüm anlık yetmez. H er m üslüm an önce, kendi iç
dünyasında m üslüm an olmalı, fakat ondan ayrıl­
m az b ir şekilde toplum içinde ve toplum halinde
de m üslüm an olmayı şa rt olarak idrak etmeli. Ve
n ih ay et bu psikolojik ve toplum sal m uhtevaya
m u tlak a ta rih şu urunu da eklemeli. Ancak bu
şartla, m üslüm anlığı tem el anlam da eksiksiz b ir
bütünlüğe kavuşm uş olur.
Bir başka anlatım la, m üslüm an, kendini m üs­
lü m an bilmek veya saym akla m üslüm an olamaz.
M üslüm anlığı bir varoluş haline getirm ek borcun-
dadır. O luştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli
o larak geliştirm ek ve verim lendirm ek, bu varolu­
şu n şu u r ve sorum luluğuyla dolup taşm ak kaygı­
sını taşım alıdır o.
Bu varoluşun m uhtevasını araştırdığım ız za­
m an, b ir yandan insan psikolojisinin alanına gire­
riz, b ir yandan da sosyolojinin ve tarihin.
M üslüm anlar ilkin islâm ın zam an ve ta rih so­
rum luluğunu yitirdiler, daha sonra da toplum
borçlarına olan duyarlıkları zayıfladı. En sonunda
da, günüm üzde, ne yazık ki, şeytanın ve İslâm
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 31

düşm anlarının saldırıları her birim izin iç benliği­


ne doğru sarkm ağa başladı.
A rtık en büyük savunm a savaşım ızı içimizde
veriyoruz.
İslâm ın yeniden dirilişi, onun için, üç dallıdır.
Diriliş atılım ım ız, bir y an d an içimizde m üm kün
olduğu ölçüde derinleşm e şeklinde oluşurken, bir
yandan da genişliğine toplum a dalbudak salm a,
toplum un bütün faaliyetlerine katılm ayı bir im ân
ve İslâm gereği bilme, bir yandan da ta rih içinde
boylam asına uzam a duygusunu kaybetm em e biçi­
minde gelişir.
T arih ve toplum yanları, iste r istem ez k ü ltü r
ve m edeniyet k av ram ların a bitişir. B undan da çı­
kan kaçınılm az sonuç, her m üslüm anın k ü ltü r ve
m edeniyetine bağlılığı, inancının ayrılm az b ir u n ­
su ru olduğu gerçeğidir.
K ültür ve m edeniyetini y aşatm ak ise, sadece
geçmişte ortaya konanları m uhafaza etm ek gibi
müze işlemi değil, aynı zam anda aynı k ü ltü r ve
m edeniyetin çağ içinde de doğurganlığım k o ru m a­
sına çalışm aktır. Eğer bir durgunluk varsa, yeni
b ir diriliş çığırını açm ak suretiyle uygarlığı ilerle­
me yönünde kam çılam aktır.
Cephede y u rd u ko ru m ak la, y u rd u n içinde
kendi m edeniyetim izi gözler önünde tah rip ed en ­
lerle savaşm ak, birbirinden farksızdır.
Çağım ızda da inanç erleri, ah lâk k a h ra m a n la ­
rı, büyük m üslüm an şairler, m usikişinaslar, m i­
m arlar, bilginler, askerler, devlet adam ları y e tiş­
32 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

tirm eyi in an çtan ayırm am ak dem ektir diriliş eri


olmak.
M aksat, gösterişli ve gürültülü bir biçimde lâf
yarışı yapm ak değil, yeniden kurulacak ve in san ­
lığın içinde b ir a n ıt gibi yükselecek İslâm toplu-
m unu en alçakgönüllü çalışm alarla, sessizce ve
gösterişsizce inşa etm ektir. İnşa edebilmek için de
h er şeyden önce her alanda inşa edicileri, ibda edi­
cileri yetiştirm eyi, nam az gibi, oruç gibi k u tsal bir
borç bilmek zorundadır diriliş eri.
Cihadı, sadece savaşta, cephede silâhla çarpış­
m ak biçiminde yorum lam a gibi bir d ar ve sınırlı
anlayışa saplanm am ak. K ü ltür ve m edeniyet sa ­
vaşını da öncelikle borç olan savaşa katm alı. D aha
doğrusu bu tü r savaşı, o savaşın içinde düşünm e­
li.
M edeniyetimizin, çağımızda, bir tekniği, bir
san a t ve estetik ifadesi, bir düşünce dinamiği, bir
bilim ağı olmalı. Ki B atı uygarlığıyla savaşabile­
lim ve benliğimizi koruyabilelim.
Diriliş, bu anlam da Peygamberimizin bütün
sünnetlerini ihya am acını gütm ek dem ektir. Ç ün­
kü: Peygam ber, inanm ayanların karşısına, hem
söz ve düşünce, hem ahlâk, hem T anrı’ya tapm m a,
hem de silâh ve m üslüm an şairlerin şiirleriyle çık­
m ıştı.
Bizim de aynı yolu izlememiz gerekm ektedir.
Peygam ber, çağı içinde, bütün düşm anların
çağdaş güçlerini dengeleyecek m ânevi ve maddî
silâhla m üslüm anları donatm ıştı. Biz de aynı yolu
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 33

izleyerek çağ içinde m addî ve m ânevi bütün cep­


helerde tem elden kuruluşlarım ızı gerçekleştirm ek
suretiyle varolm ak ve ölüm kalım savaşım ıza gi­
rişm ek durum undayız. M üslüm an ölmede, demek
bunun şuurunda olmak dem ektir.
Yeni çağın yakasına sarılm ak. Çağı sorguya
çekmek. G erekirse sorguya çekmeyi ta gerilere k a ­
dar götürmek.
Yeni bir insan ve toplum psikolojisini örmek
için am ansız k ü ltü r savaşının öncüsü olmak : işte
diriliş erinin görevi. İşte benim görevim. Ancak bu
am ansız savaşta hiçbir zam an unutm am am gere­
ken nokta, estetik ve k ü ltü r problem lerine daldı­
ğım her sefer, inançtan hız alm aya dikkat etm em
gereğidir.
VI

Diriliş eriyim ben. Bu sebeple de ne tekliğim,


ne çokluğum benzer batılının tekliğine, çokluğu­
na. Tekliğim, batı insan ideasının hedef aldığı gi­
bi, anonim lik değildir. Yani bir istatistik u n su r­
dan ibaret olmak olamaz tek insanın alınyazısı be­
nim düşüncemde. Tek insan, İslâm insan ideasın-
da tek insan, bir “şah siy e ttir. Kendini ta rih î sos­
yal dinam iğin içinde bir şahsiyet olarak örecektir
m üslüm an. Ama bu örüş, toplum dan bir kopuş de­
ğil, toplum u şahsiyetlerin meydana getirdiği te ­
mel görüşüne dayanan bir örüştür.
Ferdiyet, şahsiyetle örtülür islâm m insan ide-
asında. Tek insan, metafizik bir özün çevresinde
oluşan bir şahsiyet olarak düşünülür. Denilebilir­
se, ne ilkel kabilelerin inşam gibi tam doğal, ne
batı büyük şehir insanı gibi tam sun’i veya tam
şartlanm ış insan. Fizikötesi bir özün çevresinde
tarih î sosyal şartlarla uyumlu ve tab iatla bağda-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 35

şık bir şahsiyet. Batı, sosyal a lan a kapı açarken,


doğal olana kapam akta.. Ya da o, kimi zam an, do­
ğal olanın kaybedildiği kaygısına k ap ılarak fizik
ötesinin kontrolünden kurtulm uş, soyutlanm ış do­
ğal u n su rların abartılm asına te rk etm ekte insanı.
İslâm inşam , ilkel insanla batı insanını ifrat
ve tefrit prototipleri gibi a lan bir oluşun gerçekle-
şimi. İlkel in san konusunu inceleyen sosyologların
buluşlarına dayanılarak, ilkel in san ın da m etafi­
zik planı tem el aldığı söylenecektir. Ama u n u tu l­
m am alıdır ki, bu iki m etafizik arasında, yani ilkel
insan metafiziği ve İslâm insanının metafiziği a ra ­
sında tap ı bir m ahiyet farkı vardır. M uhteva fark
lılığı olduğu k a d ar bir kaynak farkıdır da bu fark.
İlkel insan metafiziği, eski, a rk a ik m edeniyetler­
den gelme u n su rla r dışında, tab ia tın sembolizas-
yonundan ibarettir. Doğal bir m irasm ış gibi insa­
na çocuklukta eklenir. K ollektif ve anonim bir m i­
ra stır bu m etafizik, kişiye. K işinin onu kazanm a­
sı, ona katılm ası özgürlüğü söz konusu değildir.
Onu özgür iradesiyle kabul etm esi düşünülem ez.
Bir seçenek yoktur. Bilinç rol oynamaz. Bu m eta­
fizik kişide asla şahsîleşem ez. Hep anonim k alm a­
ya m ahkûm dur. B atı insanı ise sürekli olarak m e­
tafizikten arındırılm aya çalışılm ıştır. Git git, bir
ş a rt inşam doğm aktadır B atıda. Bu insan, kav a­
nozdaki balığın denizi düşünem em esi gibi, sonsu­
zu, fızikötesini ru h idrakine sunam am aktadır. İs­
lâm insanı ise, her in san gibi belli bir metafiziği
kabul etm eye yetenekli olarak gelmiş, ancak bu
yeteneği ne ilkel insan gibi doğanın sembolizasyo-
nundan doğma âdeta tabiileşm iş anonim m etafizi­
36 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

ğe uygulam akla, ne de batı insanı gibi gittikçe y ü ­


zeyde kalm aya doğru giden, derinliğini yitiren,
sosyal, şartlara indirgenen, yani yiten bir m etafi­
zik cilâsı veya görüntüsüyle donanmayı deneyip
durm akla yetinecektir. O, bilinçli bir şekilde, ken­
di metafiziğini kazanacaktır. Varolan, kazanılan,
hakkedilen, bir arm ağan gibi kavuşulan m etafi­
zik, şahsiyetin özü ve m ayası olacaktır. Artık, İs­
lâm insanı, kendi şahsiyetini çevresinde öreceği
gerçek ve ebedî özü bulm uştur.
Bu metafizik özün etrafında örülen şahsiyet,
İslâm toplum undan kopuk, ona karşı bir ferdiyet
değîl, tam tersine, sosyal ve ta rih î yöne m utlak su ­
rette kapı açan bir varoluş mucizesidir. T anrının
gören gözler için sürüp giden büyük mucizesidir
bu.
Evet, İslâm insanı, derin ve köklü metafiziğiy­
le bir şahsiyet olduğu kadar, ta rih bilinci ve top­
lum dokusuna yüreğiyle bağlılığıyla en sosyal bir
in san prototipidir. İslâm insanının anonimliği bi­
linçsizlik anonimliği değil, bilinçlerin aym yöne
dönmesi ve aynı yönde derlenip toplanm asından
doğan bir anonimliktir. Öte yandan da bir erdem
anonimliği söz konusudur islâm ın insan ideasın-
da. Kendini toplum da h akikat ideasm a adam a
anonimliği. Böylesine bir anonimlik içinde erime.
Fizikötesi inançları, tabiatın sembolizasyonundan
veya soyutlanm asından değil, inşam veya tabiatı
aşkın m utlakı kabulleniş ve çağırıştan doğm akta­
dır.
İslâm insanı, islâma bir çağırıştır. Hem kendi­
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 37

sini, hem başkasını, sürekli olarak, m u tlak ’ın, in ­


san şahsiyetinde, toplum da, ta rih te ve tab ia tta,
zam anda ve m ekânda yansım ası dem ek olan islâ-
ma çağıracaktır İslâm insanı. Tek kişiyi çağıracak,
toplumu çağıracak, ta rih i çağıracaktır. Zamanı ça­
ğıracak, m ekânı çağıracaktır.
İslâm insanı, bir çağrıdır. Bir çağırış aşkıdır.
Bu sebepledir ki, islâm ın tarihi, bir çağrının ta r i­
hi olm aktadır.
Gerileyen, duralayan, bayatlayan çağrıyı taze­
lemek, yenilem ektir diriliş.
Her İslâm insanı, gücü ve yeteneği ölçüsünde,
âdeta b ü tü n im ânı bir anda elinden alınm ış da ye­
niden ona kavuşm ak için olağanüstü a ra ştırm a ve
girişim lere dalm ış kişidir. Onu te k ra r bulm ak için
fizikte, fızikötesinde b ü tü n sırlı düğm elere, tu şla ­
ra dokunan kişi. O arayacak, arayacak ve sonun­
da A llah’ın lûtfuyla yeniden im ânını bulacaktır.
B aştan da bulsa, veya hiç yitirm ese, gerçekte, bu
arayış, bu yoklayış hızla olup bitm iştir. Zaman
hızla a ra d an çekilm iştir yani.
T anrı ve insan. H er şey, in an an insanın, T a n ­
rıya doğru koşuşu, düşüşü, te k ra r yücelişi, cenne­
tini yitirişi, h ak ik at m edeniyetini yitirişi ve sonra
te k ra r buluşu biçim inde olup bitiyor.
B ütün im ânını, yani mânevi servetini yitirip
yeniden bulsan, ne olacaksan, yitirm eden de öyle
olacaksın sen, diriliş eri! Sen A llah’ın dünyada öy­
le bir halifesisin ki, senden daha şahsî, senden d a­
ha İçtimaî biri, senden daha ta rih bilinçli ve ta rih ­
le yoğrulm uş bir başkası olamaz.
VII

H ıristiyan için olduğu gibi değil, benim için


öteki dünya. H ıristiyan için bir süs, bir fantezi, be­
nim içinse hayatın ve varoluşun anlam ı. Öylesine
ki, bu dünyayı bir bakım a öteki dünyadah ayır­
mam. Adeta kıyam et kopmuş, hesaplar görülm üş
ve ben hakikatla perdesiz arasız yüzyüzeyim. İçin­
de bulunduğum hali, dünyayı ideal bir hal ve dü n ­
ya kabul etm ek anlam ına değil bu iki dünyayı b ir­
leştirm e, yani farazi olarak bir ayrım yapm am a;
belki ceza ve arm ağan yönünden sona varm ış ol­
m aya çalışm a gereğini kendim e kabul ettirm e n i­
yet ve iradem i kam çılam a bilincine varış dem ektir
bu. Bu dünyayı da o dünyadan veya o dünyada bil­
me; böylece bir gün m utlak âlem, ebedî âlem gö­
züktüğü zam an ona yabancı olmama; ona şimdi­
den aşina olma. Yapılan her işi, her davranışı
öbür âlem, âh iret âlemi terazisinde tartm a. Top­
lum dan ve devletten, hukuktan ve âdetlerden ön­
ce, Allah’tan, öte dünya hesabından çekinme. Sü-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 39

rekli olarak böylesine bir fizikötesi dünyada y a şa ­


mak. Faniliği, ebedîlik çizgileri içinde yorum la­
m ak ve değerlendirm ek. Y ahudiler gibi, bugünkü
batılılar gibi her şeyi dünya açısından yorum layı­
cı olmamak. O nlara benzememek. Bu, fiziği in k âr
ve ihm al anlam ına gelmez. Belki, onun da hakkı
böylece verilm iş olur asıl.
Doğanın ilk etk ilerin in k u rb an ı olm am ak.
Sosyal ilişkiler rölativitesinin m ahkûm luğundan
kurtulm ak. Sürekli olarak kozmik bir id rak içinde
bulunm ak. Ve bu kozmik çerçeveyi sadece bir fizik
çerçeve şeklinde değil, fizik ve m etafizik b ir çerçe­
ve olarak doğrulam ak kalbde. İyi ve kötü fikri,
alınyazısının kaynağı, sürekli olarak h er an yan ıl­
maz bir yargıdan geçme, her şeyin m u tlak ’a ve
ebedîliğe göre ayarlandığı bir âlem in kapısı önün­
de bulunulduğunu bilme. Böyle bir uyanıklık için­
de olmak. D aha doğrusu böyle bir uyanıklığın s a r­
hoşluğu içinde bulunm ak. H azreti M evlânâ’nın
dediği gibi, m üslüm an olm ayanların üzüm den y a ­
pılı şarap ta n sarhoş olm alarına karşın, seherden
yapılm a şarap ta n sarhoş olma. Fecir sarhoşu ol­
ma. O fecre kendi ru h u n u verenden sarhoş olmak.
Hesap verme korkusu ve şuuru, â h ire t h ay atın a
aday bir hayatı donatım yüküm lülüğü bilinci,
alınyazısının iradeyi kırm adan hükm ünü yürütü-
şünü İlâhî k ay n ak tan alışının idraki, iyi ve k ö tü ­
nün bü tü n nisbîliklerin ötesinde bir tem ele ve kö­
ke bağlı oluşunu unutm ayış, insan şahsiyetine,
m üslüm an şahsiyetine, benim şahsiyetim e ölüm ­
süz dam gasını vuracaktır. Y ahudiden, hıristiyan-
dan, batılı ve doğulu, İslâm dışı h ay atların insan-
40 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

la n n d a n ayıracaktır beni. İnançsızdan ve abes


inançlısından. Yani absürditeye boğulmuş kişiden
tem elde ayrılıyorum.
Gerçekleştireceğim Diriliş Sitesi her yerinde
bu m etafizikle dolu dolu çınlayacaktır. H er yer ta ­
pınakm ış gibi, her kişi tapınak görevlisiymişçesi­
ne. Klan gibi tab ia ttan doğma ilkel m etafiziğin
m ahkûm u olmak değil, metafiziğin şuurunu ta şır
olmak. K işilerdir bu şuuru toplum da, binlerce ola­
ra k , ü s t üste katlayacak ve böylece Batı sitesinden
apayrı bir yeni İslâm sitesi (ki ben ona Diriliş Si­
tesi diyorum) doğacaktır.
Ben böylesine bir sitenin kuruluş işçisiyim.
Şüphesiz beni coşkuyla bu siteyi kurm aya, ta rih te
örnekleri görülm üş olan sitenin dirilişine iten, sa ­
dece dünyayı im ar aşkı olamaz. Topluma ve in san ­
lığa karşı görevim beni bu sitenin işçiliğine itiyor­
sa da, bu yeterli değildir. Bu sitenin yeniden doğu­
şu ve varoluşu, kendi yeniden doğuş ve varoluşum
olacaktır. Sitenin dirilişi, kendi ruhum un dirilişi­
dir. V aroluşum u fizik realiteden ileri ta rih î - sos­
yal —m etafizik varoluş kadem elerine yükseltecek­
tir bu varoluş çalışışı. D irilişin gönüllerdeki iç di­
nam izm i ve aktivitesi, bu metafiziğe bitişiktir. De­
m ek ki sitenin varoluşu ve yeniden dirilişi, tek k i­
şi olarak yeniden varoluşum uz ve dirilişimiz olu­
yor. Topluluk halinde varoluş, varoluş gelişme ve
yücelmemizi bütünlüyor.
Bu bencillik değildir; yığın bencilliğine karşı
b ir direniş, yığın bencilliğine esir olmama yolunda
bir karşıkoyuştur. Çağa karşı bir başkaldırıdır.
Yığınla birlikte varolm aktır bu.
VIII

Bir site kurm alıyım . İslâm sitesini yeniden


kurm alıyım . C an lan d ırm alıy ım , d iriltm eliy im
onu. Çağ içinde varoluş hikm etim bu.
Kentler, her yönüyle m ü’m in hale gelm elidir
elimde. Ç ünkü : şehirlerin de inanm ışı, inkârcısı,
nihilisti, ate olanı vardır. Toplam anlam ıyla kent,
ya imânı, ya isyanı haykırır.
Ben, im ân haykıran, sessizliğinde im ân çınla­
yan şehirlerin m im arı olmalıyım. M üslüm an ol­
mak, b an a bu görevi yüklüyor.
İn san - kent — anlam - ta rih dörtlüsü siteyi
ortaya koyan veya ay ak ta tu ta n dört tem el sü tu n
bireşimi. Diriliş insanı, anlam ını islâm dan alan ve
tarih in i İslâm laştırdığı kentin, k ent + toplum olan
sitenin kurucusu olacaktır yeniden. Yeni Sitenin
kurucusu olacaktır D iriliş Kuşağı. Yeniden doğa­
cak Diriliş Sitesi. A ntik siteler gibi etrafını m addî
42 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

su rla rın çevrelediği bir site değil, islâm m koruyu­


cu ilkelerinin çevrelediği ve İslâm aşk ve h ak ik ati­
nin kucakladığı bir site olacaktır yeni İslâm sitesi.
Sadece geniş yollan ve sağlam yap ılan olan
b ir k en t olm ayacaktır Diriliş Sitesi; islâm ın yeni­
den doğuş sitesi olan Diriliş Sitesinin en güçlü ya­
nı, Toplum yanı olacaktır. Diriliş Toplumu yanı en
sağlam cephesi olacaktır Sitenin. D uvarları ve
m addî yapıları sağlam, toplum u ve inşam çü rü ­
m üş olan site yaşam az. Toplumu ve insanı güçlü
ve ruhça sağlıklı olan site ise ölmez ve eskimez.
Ç ünkü : o toplum ve o insan sürekli olarak siteyi
onarabilecek, yenileyecektir.
Toplum örgütü, tıpkı ta ş duvarın birbirine
geçmiş, kenetlenm iş taşları gibi olacaktır Sitenin.
Tabii, aile, bir tarihlilik ve şuurluluk platform una
o tu rtu lacaktır. Toplumun ve sitenin kalbi atacak ­
tır, site hücresi veya molekülü durum unda olan
ailede. Ailenin m ahrem cephesi şiddetle koruna­
cak, fak at onun toplumdaki konum u her yönden
gözlenecek, denetlenecektir. Bu gözlemleme ve de­
netlem e devletten önce ve daha çok toplum un iç
örgütlerince yapılacaktır. Devletin m üdahaleden
çok hizm et sunm ası söz konusu olacaktır aileye.
O nun iç özgürlüğünü sarsm adan ve zedelemeden
onu toplum a bütünleyici ekonomik, kültürel ve
sosyal katkılarını sunacaktır devlet ve toplum ör­
gütleri. Yani aile, mini - site olacaktır. Öyle ki, b ü ­
tü n site mahvolsa, yalnız bir aile kalsa, âdeta on­
dan, yani bir m inyatür siteden yeni b aştan site ve
toplum türeyebilsin. Siteyi eşya ve tarih önünde
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 43

som utlaştıran ülkü, ailenin açık seçik- izlediği ü l­


kü olmalıdır.
Toplum zararına, çıkar, şöhret tu tk u su , faizci­
lik, emeksiz s ırtta n geçinme, şehvet pazarcılığı,
zevk katliam ı, yok edilecek ve yaklaştırılm am ala-
rı gereken düşm anlarıdır Diriliş Sitesinin. S ite­
nin, bu parazitlere bü tü n silâhları ateşe hazır şe­
kilde çevrilidir.
Site dış’ı taklide kapalı, fak at incelemeye ve
gerektiğinde ondan yararlanm aya açıktır. Ve hele
dış’ı sürekli olarak gözleme, Sitenin en un u tu lm a­
yacak özelliklerindendir. Sitenin mânevi kuleleri
sürekli olarak dış’ı gözleyen nöbetçilerin bir an
terk etmediği gözcüler ve bekçiler yurdudur. Bilim
adam ları, siyaset ve devlet kişileri ve askerlerin
bu konuda uzm an olanlarınca yürütülecek büyük
görevidir bu dış’ı kollayış.
Sitenin savaştığı bir konu da kalitesizliktir.
Kişiler arasın d a üretim de doğru, tüketim de ters
orantılı bir yarış, erdem ilkesi olarak benim sene­
cektir.
Bir m arj dahilinde, âdeta, tüketim de eşitlik
olacaktır kişiler a rasın d a bu toplum da. Zengin, fa­
kirden çok farklı bir yaşayış sürdürem eyecektir.
K apitalizm in yıkıcılığından uzak olm alıdır Diriliş
insanı, toplum u ve sitesi. Aynı şekilde, kom ünizm ­
den de. Devletin veya p artin in kölesi, m ahkûm u
veya oyuncağı olm am alıdır kişiler ve aileler. Aile
veya kişilerin elinde gereğinde devlete karşı kendi
çaplarında da olsa direnip boykot yapnbilecekleri
44 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

bir ekonomik güç bulunabilm elidir. Komünizm bu


gücü yok etm ekte, âdeta devletin veya onu a rk a ­
dan veya açıktan yöneten partin in yanılm azlığı il­
kesini koym aktadır temele: Bu bir aldanış veya al­
datıştır. Giderek, kişi, devlet veya partin in elinde
köle - işçi haline gelir. Devlet kapitalizm i, kom ü­
nizmde de, faşizmde de, kişiyi bir istatistik öğesi
gibi alır. B urjuvazinin ekonomik sistem i ve örgü­
sü olan kapitalizm de de tekel halindeki büyük k u ­
ruluşlar, öbür sistem lerde devletin yaptığını in sa­
na reva görürler. B ütün bu sistem lerde insan, so­
nuç olarak köleleşir. P artinin, devletin veya trö s­
tü n kölesi, ne fark eder? Bu aşırılar, bir noktada
hep birleşirler. Diriliş Toplum unda kişiye bakış
açısı sadece ekonomik veya m addî olamaz. Ve y u r­
dun ekonomik im kânları bir takım fertlerin öbür­
lerini baskı altında tutm ası için tek yanlı k ullan ı­
lamaz, âlet edilemez.
Diriliş Sistem inde ve Sitesinde, m addî güçler
m ânevi güçlerin denetim indedir. Kişinin eğitim in­
de çocukluktan itibaren geliştirilen değerlendirm e
yetisi bu yöne dönüktür. Kişi etkisinin ekonomik
gücüyle değil, erdemiyle, toplum uğrundaki feda­
kârlığıyla oranlı olunm asına çalışılacaktır. D ina­
m ik erdem liler ordusu olacaktır diriliş erleri. S ta­
tik erdem ler sitesi olm ayacaktır sitemiz. “İş içinde
erdem ”, yeniden kuracaktır, inşa edecektir, ma-
m ûr edecektir dünyayı.
Halk yönetim i esas olacaktır; ama, demokrasi
putlaştırılm ayacaktır. Politika için politika, ya da
m uhalefet esnaflığı, mikrop saçan tembellik, hile
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 45

yuvaları olan p a rtiz an oluşum a yer verilm eyecek­


tir. Gerçek ve h ü r seçim, oy kullanm a, bölüm bö­
lüm h ak ikati ara m a ve gerçekleştirm e düzeni ola­
rak düşünülecektir siyasî sistem . B ürokratlarla
dem agogların dolaylı yönetim leri veya boğuşma
sahneleri için bir ortam olm am alıdır oy-seçim d ü ­
zeni. Erdem li entellektüellerin etkisine saygılı
had bilir bir halk, sorum lulukla yüklü basın, onu­
ru n u sokağa atm am ış bilim adam ları, birbirini de­
netleyen kadrolar, parlam ento, ordu ve devlet m e­
m urları arasın d a birbirinin gereğine inanm adan
gelen bir denge, günlüğe, geçiciliğe, dünyataparlı-
ğa savaş açmış in san ların sürekli arayışla u la ştık ­
ları, daim a içten yenilenen k u ru m lar kompozisyo­
nu.
İçkinin, kum arın, fuhşun, saygısızlığın ve k a ­
balığın, tem bellik ve avareliğin k ent sın ırların ­
dan, siteden, ülkeden koğuluşu için elden gelen
yapılacaktır.
Ö ksüzler, dullar, sahipsiz yaşlılar, sak atlar
toplum da herkesten önce düşünülecekler, kim se­
ye ezdirilm eyecekler, söm ürtülm eyecekler ve ko­
runacaklardır.
İşsiz kim senin kalm am ası ilkesi hakim ola­
caktır. Devlet veya toplum sal k urum lar, iş bulm a
veya gösterm e zorunda olacaktır. O kum a yetisi
olan herkesin okum ası, h a sta olan herkesin te d a ­
vi edilmesi de toplum veya devletçe üstlenilecek
tir.
Giyimde, yemede, ev hay atın d a ve kent ima
rın d a sadelik prensibi esas olacaktır.
46 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

Çocuklar için, yetişm e yaşm a kadar, sadece


bilgice yetiştirilm e değil, ahlâk ve iradece de güç­
lendirilm e tem el alınacaktır. İsparta veya H int b i­
çimi değil, İslâm biçimi “çile” doldurulacaktır.
Cim rilik değil, tutum luluk öğretilecektir onlara.
Bu tutum lulukları, israftan onları koruyacak, fa ­
k at cömert olm alarına engel olmayacaktır. Özveri
tu tk u su aşılanacaktır onlara. O nlar hayırlı işlerde
y arışan lar olacaklardır. Her işlerinde Tanrı rızası­
nı gözeteceklerdir. M erham etli olacaklardır. Ama
bu kalb yum uşaklığı, inkârcılar ve İslâm ve in san ­
lık düşm anlarıyla çarpışm alarında kaya gibi sert
ve dayanıklı olm alarına engel olm ayacaktır. Sade­
ce insanlara değil, hayvanlara karşı da acıyıcı ve
koruyucu olacaklardır. Ağaçlar ve bitkilere de. Bu
tu tu m larında da insani duygu ekonomik faktör­
den önce gelecektir.
Böyle bir toplum un doğması için, şüphesiz, ce­
zalandırm a ve ödüllendirme, en geniş ölçüde, te-
sirlilikleri açısından, kullanılacak ve işletilecek­
tir.
Tablosu çizilen bu Site, belki ideal bir sitedir.
Şüphesiz yüzde yüz bir gerçekleştirme m üm kün
değildir. Ama diriliş erlerinin, erenlerinin ve p ir­
lerinin, nur saçan, bereket yatağı bu siteyi gerçek­
leştirm e çalışm aları vazgeçilmez ödevleridir. H a­
yatlarım buna adayacaklardır. Kuşkusuz Allah da
onların bu iyi niyetli çalışm alarına arm ağan ola­
rak, ütopik gibi gözüken Sitenin gerçekleşmesini
lûtfedecektir. Geçmişteki İslâm uygarlıklarında
görüldüğü gibi.
IX

Benim devletim , (medine’t-ül fâzıla) diye a d ­


landırılan devlet, yani erdem devletidir. Devlet,
gözümde, sadece bekçi —devlet , ya da sadece bir
ekonomik kuruluş, yani kooperatif - devlet, ya da
bir ırkın veya sınıfın hegem onyasına dayanan ırk
veya sınıf devleti değil, ya da bü tü n am acı sınıflar
arasında b ir denge sağlam aktan ib aret devlet, po­
litik devlet değildir. İnandığım devletin an a k a ­
rakteri, politik, ekonomik k a ra k te r veya güvenlik
sağlayış k a ra k teri değildir. Şüphesiz, idealim izin
devletinde, güven, denge ve b a n ş sağlayan siyasî
kuruluş, bilhassa çağdaş dünyada ekonomik geli­
şimi derinden derine izleyiş ve kollayış, toplum
strü k tü rü ile varılacak hedefi bağdaştırıcı, ya da
ona göre ayarlayıcı realizm özellikleri de olacak­
tır. Ancak bu özelliklerin hiç biri te k başına ana
k a ra k ter olamaz. Ancak, ana k a ra k te rin yanında
onu destekleyici, ona dayanak olucu yan karakter-
48 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

ler olarak yapıya k atılırlar. Y apının işleyişinde bu


derecede bir etkide bulunurlar.
Benim inandığım devlet, her şeyden önce bir
ülkü - ideal, bir idea devletidir. İslâm ideası veya
ideali devleti. İnsan ve toplum u İslâm ruhuyla di­
ri tu tu ş ülküsü ve bu ülkü etrafındaki ku ru lu ş ve
teşk ilâtlanış bu düzeni ayakta tutu cu yaptırım lar
(müeyyideler) bütünüdür.
Bu devlette her şeyden önce temel idea, e r­
dem dir. Değerleniş ona göredir. Kuvvet ve m adde
sahipliği değil, erdem ve ahlâk sahipliği, değerlen­
dirm ede ölçü, tem el ölçü olarak kabul edilir. Top­
lum u sürekli olarak koruyan, geliştiren ve ayak ta
tu ta n bir erdem li öncüler topluluğu bulunacaktır.
K ur’ân-ı Kerim’in deyişiyle ana kitleyi sağcılar
m eydana getirecek, fakat toplum a öncüler, h ay ır­
da y arışan lar diye anılan fedakâr, kendini ideale
adam ış topluluk yön verecektir. Bu topluluk o rta ­
d an kalkıp da yerini günübirlikçi politikacılar a l­
dığı takdirde o toplum un sağlıklı bir devlet h ay a­
tım uzun sürdüremeyeceği ve tepki olarak kısa za­
m anda otokratik bir devlet yapışım çağıracağı ta ­
rih î - sosyolojik bir gerçektir.
Devlet hayatında sam im i eleştiri şarttır. Eleş-
tirisiz devlet, kısa zam anda çöker. Yine her sınıf
in san d an yöneticiliğe yetenekli olanların yüksele­
rek devlet hayatında gerekli yerlerini alm aları da
gerek toplum seyyaliyeti yönünden, gerekse devlet
hayatım n istediği tecrübe ve denge gereği şarttır.
Demokrasi, ancak bu hayır yönünde birleşm iş top­
luluğun bulunm asıyla yeterlik ve güven kazana-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 49

çaktır. Yoksa, günüm üzdeki gibi, halk k itlelerin in


propaganda yoluyla şartlandırılm ası sonucu o rta ­
ya çıkan dem okrasi tü rü , ideal devlet yapısına tı-
pıtıpına uymaz. G üdüm lü bir dem okrasi veya k a ­
yıtsız şartsız dem okrasi gibi tü rler ifra t ve tefrit
türleridir. İdealizm in devletiyle bağdaşan dem ok­
rasi tü rü ancak sürekli olarak İslâm idealini y a şa ­
yan ve y aşatm ak için hayatlarını bile h er an o rta ­
ya koymaya hazır bir topluluğun varlığıyla m ü m ­
kündür. Böyle bir topluluk, ilim, san a t, inanç, a h ­
lâk, düşünce ve politika bakım ından idealin top­
lum da sürekli olarak yaşam ası için gerekli h a re ­
ketlere girişecektir. Devletin tem el ta şı bu top lu ­
luktur. Böylelikledir ki, toplum, kişilerin arzu ve
ih tiraslarının, ya da tersine devlet, kitle duygula­
rının esiri ve m ahkûm u olm ayacaktır.
Bu topluluk, devlet ideasım n teoride k alm ası­
nı önler. Sürekli dirilticilik görevini y ü rü tü r bu
topluluk. Nefsin arzu ların a tâbi olm aya doğru gi­
den insan tab iatın ı, bu topluluk, toplum un yüce
amacı yönünde uyaracaktır. Kitleye k a rşı devle­
tin, tek kişinin hegem onyasına k a rşı toplum un te ­
m inatı olacaktır bu topluluk. Bu topluluk, bir r a ­
hipler topluluğu ve devlet de dolayısıyla bir ra h ip ­
ler devleti değildir. B ir gün bugünkü anlam da
devlet yeryüzünden kalksa bile, toplum lar, b ü tü n
insanlık böyle b ir topluluğun u y a n la rın a ihtiyaç
d u y m ak tan k u rtu lam a y a ca k tır. Bu topluluğun
varlığını, aristokrasi, plütokrasi veya b ir nevi b ir
oligarşi varlığı saym ak yanlış olur. Ç ünkü: b u n ­
larda ya soy, y a servet veya bir sınıftan olma özel-
50 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

ligi vardır. H albuki İslâmî ideal edinmiş erdem li


ve aktif, hayırda y arışanlar topluluğu, soy sop ve­
ya servet aram ayacaktır m ensubunda. Bu öncüler
halkın sadece erdeme, fedakârlığa ve iş görme y e­
tisine b a k arak etrafında toplandığı in san ların
kurduğu ta rih î - sosyolojik bir kuruluş olacaktır.
Yoksa bir ulem a sınıfı veya bir ordu topluluğu de­
ğil-
İslâm m devlet ideasında, insanları ezme ve
sömürmeyi hedef almış B atı ideasının ve insanlığı
hayvanlık derecesine düşürm e ve m akinayla eşde­
ğerli yapm a sistem i olan komünizmin yeri yoktur.
K apitalizm ve komünizm, m ateryalist bir amaç
gütm ekte birleşirler ve her ikisi de ruhî, m ânevî
ve m etafizik bir ideanın izleyicisi olan İslâm m ede­
niyetine aynı şekilde düşm andırlar.
Ne doğunun m utlak ve m istik ita a t prensibi,
ne B atının sürekli m uhalefet ve başkaldırı ruhu.
İn san ların her tü rlü politik, ekonomik, sosyal ge­
lişm elerine ve kuruluş tertiplem elerine açık bir
erdem düzeni. Bu erdem in temeli, insanların razı
o lu şu n u T a n rı rız a sın a bağlayıştır. Tem elde
K ur’a n ’ın koyduğu varoluş ilkeleri yer alm ıştır.
Sürekli eleştiri ve denetim k u ru m lan olacaktır.
Toplum kendi kendini, denetleyecek, kendi kendi­
ni eleştirecektir. F akat bu eleştiri hile özlü, mak-
yavelik ru h lu olmayacak, bu denetleme in saf ve
h akikat ölçülerinden ayrılm ayacaktır.
Şüphesiz bu çizilen tablo, ideal devlet tablosu­
dur. Mü’m inlerin toplumu ne kadar yüksek bir
ru h ve k arakterde olursa o kadar bu ideale y akla­
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 51

şacaklardır. Amaç, bu ideale m üm kün olduğu öl­


çüde yaklaşm aktır.
T arihte, gerçekten çok üstü n bir devlet a n la ­
yış ve örneğini nice kereler gerçekleştirm eyi b a ­
şarm ıştır m üslüm anlar. Gelecekte de b aşaracak ­
lardır. İslâm ın diriliş erleri bu uğurda b ü tü n güç­
lerini seferber edeceklerdir. O nların ta rih î misyo­
nudur bu.
Eflatun devletinden teoride, Roma devletin­
den de p ratik te ü stü n devlet idea ve gerçekleşti-
rim lerini ortaya koyan m ü’mirilerin çocukları da
bir gün m utlaka m addede ve m ânada k ap italist ve
kom ünist devlet tiplerini, erdem, adalet, eşitlik,
örülüş ve güçlülük bakım ından aşan bir devleti
om uzlarında yükseltm esini bileceklerdir.
Özülke, doğu ve batı tefrit ve ifratların d an
uzak, ideal devleti, bütün nüanslarıyla kuracak
tarih î birikim e olduğu k ad ar toplum ve in san d u ­
yarlık ve zekâsına, fizikî güç ve gönül zenginliği
hâzinesine de gerçekte sahip bulunm aktadır.
B ütün mesele, bilinen ta rih î sebeplerle y itiril­
miş varoluş şu u ru n u n kazanılm ası yolunda köklü
ve temelli bir girişim in başlam asıdır. Bu girişim
diriliş girişim idir. B aşarıya u la ştırm a sın ı A l­
lah ’ta n dileyerek, diriliş erleri, üzerine düşen v a­
zifeyi, ölünceye k ad ar en büyük bir dikkat ve so­
rum luluk duygusuyla yürüteceklerdir.
X

Diriliş Toplum unda insan dünyaya sırtını çe­


virmez. Tam tersine, Dünya, onun eli altında bin-
b ir açıdan optimal verime kavuşan bir ta rla olur.
O, dünyayı dünya olarak ele alm akla da yetinmez.
D ünya da bir misyon sahibidir. Ancak bu misyo­
n u n a ve misyonun kıvam ına, T anrının Halifesi in ­
sanın elinde ham ur gibi yoğrularak kavuşur. Eşya
ve tabiat, insan emeğiyle, tran san d an tal anlam ı­
n a kavuşur. Bu yüzdendir ki, öbür dinlerin ra h ip ­
lik anlayışına yer yoktur islâmda.
îslâm da dünyam n, eşya ve tabiatın bu önemi,
dolayısıyla ekonominin değerini ortaya koym akta­
dır. M üslüm an için, iş, ibadettir. M üslüm anlara
hizm et etm ek, dünyayı Allah yolunda im âr etm ek,
ibadettir. Selâm et ve güven içinde ezanların m i­
n arelerd en yükselm esi, n am azların kılınm ası,
m üslüm an ordunun düşm an ordulardan daha üs­
tü n bir silâh donanımı içinde olm asına bağlıdır.
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 53

Çağımızda, H akikat M edeniyeti, ağır sanayi ile


korunabilecektir. İnançsızlığın örgütlenişi demek
olan süper devletlere ve güçlülere k arşı m üslü-
man, zayıf olduğu h e r vakit, m ateryalist ya da
öbür inanç ve görüşlerdeki toplum larca insafsızca
ezilmiş olduğunu bilm ek için yeteri k a d ar ta rih î
tecrübeye sahiptir. H âlâ bunu bilmiyor ve bunun
idrâkine erm em iş bulunuyorsa yazıklar olsun ona.
İnançsız toplum ların m erham eti yoktur. Hem,
m üslüm an toplum , neden inançsız toplum ların
m erham etine m uhtaç olsun? Asıl inançsızlardır
ki, m üslüm am n m erham etine m uhtaçtırlar.
M üslüm an kuvvetli olm ak borcundadır. Hem
kendi inanç ve m edeniyetini korum ak, hem zul­
m ün insanlığa el koym asına m âni ölmede için.
M üslüm an, inançsızdan evvel davranıp eşya
ve ta b ia t kuvvetlerine hâkim olmalı, sahip çıkm a­
lıdır. A llah’ın halifesi olarak, bu, onun ödevidir.
Bu el koyuş, ekonomi ilm inin çerçevesinde ola­
caktır. Allah, eşya ve ta b ia ta hâkim iyetin sırlarını
ve an ah ta rla rın ı, yine eşya ve ta b ia ta göm m üştür.
Ve aklıyla bu sırları, bu k a n u n ları ortaya çıkar­
m asını in sandan istem iştir. Bu k a n u n ları ve sırla ­
rı bulup çık artm ak tan kaçınm ak için hiç bir m aze­
re t yoktur. Aklı, A llah’ın bu büyük nim etini kul-
lanm ayış, nefs esaretin in b atak lık ların d an biri
olan tem belliğe düşüşten ileri gelir. Oysa, sürekli
olarak ilerlem e borcunda olan m üslüm am n ayrıl­
maz özelliklerinin başında çalışkanlık özelliği yer
alır.
64 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

Diriliş eri çalışkandır. Tembellik, nefsin y a ta ­


ğıdır, onun için. B aştan sona, Diriliş Toplumu, ça­
lışkanlık esası üzerine, inceleme ve ilim aşkına bi­
n a edilm iştir. Eşya ve tabiatı inceleyerek ve onu
H akikat M edeniyetinin sürekli ilerleyiş laboratu ­
arının, fabrikasının, çiftliğinin en en tan sif ta rım ­
cılığının, ağır sanayiin m ateryali yaparak, yarad ı­
lış sebebi olan Allah’a tapm a m utluluğuna su rlar
ve kaleler hazırlam ış olur.
Diriliş eri bilir ki, ekonomi, k ü ltü rü n eşyaya
dönük yüzüdür. Nasıl ki, hafif kültürle ağır san a ­
yi olmaz. O nun için, ruhunu Allah’a teslim etm iş
olan m üslüm an, ibadetin ağır ve kalifiye elem anı
olduğu gibi, onun toplum a ve tarihe dönük yüzü
olan “ağır kü ltü r”ün yolcusu ve eşya ve ta b iata
çevrik yüzü olan sanayiin ve tarım ın sayı ve para
diliyle ifadesi olan ekonominin ağır görevlisi ve iş ­
çisidir.
İslâm ekonomisinde, kişinin h ü r teşebbüs y e­
tisini körelten devletçiliğe yer olamadığı gibi,
tröstlerin doğumuna sebep olan tekelci özel sektör
kapitalizm ine de yer yoktur. Öldürücü rekabet,
yalana dayalı reklamcılık, devleti içten zapteden
kapital saltan atın a olduğu gibi, kişiyi, devletin,
bir partinin, dolayısıyla bir grup insanın kölesi h a ­
line getiren, aşksız şevksiz bürokrasinin ağında
çürüten, propogandamn uşağı haline getiren, pro-
leterya adına iliştirilerek inşam m akinanın bir vi­
dası m esabesine indiren, madde gibi, robot gibi,
kom pitür gibi kullanan, ona daha çok istatistikî
açıdan bakan, onu insanlık onurundan yoksun
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 55

eden, insanlığı hayvan sürüsü gibi düzenlemeyi ve


sömürmeyi hedef alan ve planlayan komünizme
de ruhuyla sonsuzca uzaktır islâm m ekonomik d ü ­
zeni. A llah yolu, İslâm site, ve toplum unun y ararı
çerçevesinde özgür olarak değerlendirilecektir
kişi. Verim, sadece m addî değil, ondan kopmaz bir
şekilde m ânevidir de. F abrika, işyeri, dükkân,
mescidin bir uzantısıdır m üslüm an için. K apita­
lizmin patronluk ruhu, onun için T anrıya ortak
koşm anın bir m arjıdır. îslâm ru h u n d a ise, iş sah i­
bi de işçisi gibi bir işçidir. K ârı sınırlı olacaktır.
Kazancını isra f edemez, istediği gibi tüketem ez.
Kazancı, m ülkü, serm ayesi, ona A llah’ın bir em a­
netidir. O, em anete ihanet etmez. Devletin veya
Toplumun yetkili kurum larının çizdiği genel ve di­
nam ik ekonomi tablo ve perspektifinde, y ararlı ye­
rini alacaktır. Toplum un bü tü n kişileri gibi, eko­
nominin genel ilerleyiş rotasını izleyecek, tem po­
suna uyacak, gidişine ayak uyduracaktır. Kendi
çıkarını, Toplum un ve öbür kişilerin çıkarında gö­
recektir. Toplumun genel çıkarını baltalayıcı dav­
ran ışlard an kaçınacaktır. “H er şey Allah içindir”
fikrinden bir an için ayrılm am aya çalışacaktır.
Böylece, ekonomik yapı, dev bir ağ haline ge­
lecektir. Bu ağ da k ü ltü r ağıyla bütünleşecektir.
K ültürsüz ekonomi, ekonomisiz k ü ltü r düşünüle­
mez. İnançsız, ahlâksız k ü ltü r ve ekonomi düşü-
nülem ediği gibi.
Çağım ızda (cihad)ın sadece cephede savaşm ak
olmadığım bilecektir diriliş eri... Ekonomi ve kü l­
tü r savaşları da cihadın zaru rî bölüm leri ve ke­
56 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

sim leridir. Peygam berlerin ve velilerin aynı za­


m anda çok defa m eslek pirleri olduğunu bilbn ve
bu geleneğin özüne inen diriliş erleri, erenleri ve
pirlerinin de islâm ın yeniden diriliş toplum unu
k u rark en ekonomi ve kültüre hayatlarım adayan
kah ram anlar olacakları açık bir gerçektir.
Faiz, faizin benzeri ve faizin gölgesi bile yok
edilecektir Diriliş Toplumunda. Zekât, m aldan ve
kazançtan âdeta fizik ve kim yasal bir zaruretle
ayrıl a r aık Devlet veya Toplum hazine ve k a sa sın ­
da toplanacak ve oradan te k ra r kişilere ve kurum -
la ra dönerek toplum da sosyal adaletin ve seyyali-
yetin düzenlenm esini sağlayacaktır. F iatlar, k â r­
lar, m alın yapımı, kalitesi tam bir denetim altın d a
olacak ve kesin ve etkili müeyyidelerle bu denetim
güçlendirilecektir. P ara âtıl tutulm ayacak, işsizli­
ğe im kân verilmemek için bütün tedbirler alın a ­
caktır. Kadın ve işdüzeni, kadım n özelliğini ve iç
özgürlüğünü yok etmeyecek biçimde yeniden d ü ­
zenlenecek, bugün görülen, kadım n özgürlüğü adı
altında, yedek bir erkek tü rü n e dönüştürülerek
yozlaştırm aya gidiş önlenecektir.
B ütün bu n lar geniş ölçüde devletin görevidir.
Ya da değişim halinde devletin yerini alacak olan
kuruluş veya düzenin. Devlet veya yönetim k u ru ­
m u, emeğe ve sermayeye yol gösterici, iş gösterici,
alan açıcı olacaktır. Toprak işlenecek, su gücü,
m adenler, yeraltı ve yerüstü kaynaklar tabiatı
tah rip etm eksizin kullanılır ve işlenir hale getiri­
lecektir. Devlet, toplum kuruluşları, kişiler elele
çalışacaktır bu am aca varm ak için. Kişinin, k u ru ­
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 57

tuşların, devletin ve toplum un bir günü öbür gü­


nüne denk olmayacak, dünyanın â h ire tin tarlası
olduğu asla unutulm ayacaktır. Y arın ölünecekmiş
gibi âhirete, hiç ölünmeyecekmiş gibi dünyaya ça­
lışılm ası prensip olarak benim senecektir.
Ne rahiplik, ne m ateryalizm . Ne kapitalizm ,
ne komünizm. H er an ibadet ru h u içinde sürekli
ve m etodlu bilim ve tecrübeyle donanm ış, k a h ra ­
m ancasına İslâm düzenini ruhî, sosyal, k ü ltü rel ve
ekonomik p landa gerçekleştirm e şuuru! İşte, ça­
ğın fatihleri olarak bir sosyal dayanışm a düzeni
oluşturulacaktır. Sosyal adalet, kardeşlik müesse-
seleri k u rulacaktır. Tekke fedakârlığı, ta rik a t hiz­
meti ve fütüvvet ru h u , yepyeni bir biçimde k ü ltü r
ve ekonomi alam nda doğurulm aya çalışılacaktır.
Dirilişin hayır yolunda yarışan öncüler toplulu-
ğunca. Ve bu topluluğun arkasından çıkacak diri­
liş erenleri, pirleri ve erlerince.
İşte benim âm entüm üm k ü ltü r, ekonomi ve
sosyal plandaki ilkeleri.
XI

Toplum yaşayışında saygı ve sevgi egemen k ı­


lınacaktır. Görgü kuralları saygı ve sevginin göl­
gesinde biçimlenecektir. Sevgi ve saygı bağları, bir
lâubaliliğe dönüşmeyecek, insanların özel dünya­
ların a karışm a, onların iç hallerini gözlemeye
m eydan vermeyecek sınırlarla bağlı olacaktır.
K ur’an-ı Kerim’in “Tecessüs etmeyiniz! (Kimsenin
özel dünyasım gözlemeyiniz)” buyruğu bu konuda
a n a ilke olacaktır. Ancak, bu ilke, Batım n ve b a tı­
lının taşkalpliliğinin sonucu olan ilgisizlik a n la ­
m ına da alınm ayacaktır. İlgi, sosyal yardım laşm a
ve örgütlenme, “dostluk” çerçevesinde, “kardeşlik”
özünde çiçeklenecektir. “Komşuluk” da insana bir
takım belirli görevler yükleyecektir. Yine bu göz-
lemleyemeyiş, protokol esaretini veya züppeliğini
doğurm am alıdır. Sosyal yardım laşm ada, bir ta ­
kım parazitlerin m üslüm anların m erham etini is­
tism arına meydan vermemelidir. M üslüman mer-
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 59

ham etli olm alıdır, am a bu m erham et, istism ar


edilememelidir. M erham et kıyıda köşede kalırsa,
elbet, istism ar olunabilir. Ama, ortalığı kaplar, si­
teye ve m eydanlara hâkim olursa, istism ar edile­
bilme sınırını aşm ış dem ektir. M erham etin kuvve­
ti, istism arın gücünü ezmiş olacaktır bu durum da.
Öte y andan, m erham et söm ürülebilir diye de, yaş­
lı, sakat, dul, yetim gibi gerçekten yardım a m uh­
taç kişilerin sahipsiz, kimsesiz, acı h a y at ş a rtla ­
rıyla boğuşm alarına te rk edilm elerine, yol ve kapı
açık bırakılm am alıdır.
B ütün mesele, bir “denge”de. Kişi ve aile, özel
hayatını yaşarken, başkalarınca, ra h a tsız edilm e­
meli, ancak gerektiğinde sağlıklı bir h a y at sü re­
bilmek için yardım ve destek bulabilm eli. Bu y a r­
dım ve destek de tek taraflı olmayıp karşılıklı ola­
caktır. H erkes sevgi ve saygı görmeli ve gösterm e­
li, bu da, toplum un objektif düzeni içinde olm alı­
dır. Kişi, aile, toplum arasında, ilgi ve gözlemle-
meyiş a rasın d a estetikle gerçek, görgü kurallarıy
la sam im ilik arasında, bir denge bulunm alıdır. Bu
denge,İslâm ru h u n u n yansım ası dem ektir d avra­
nışlara. O, özünü, T anrı rızasına dayalı,İslâm a h ­
lâkından alacaktır. Öğünme veya öğülme, göste­
riş, kınam a veya kınanm a gibi duygu aşırılık ları­
na m üm kün olduğu ölçüde h ay at hakkı ta n ın m a ­
yacaktır Diriliş Toplum unda.
Bu toplum yaşayışı, şüphesiz, bir “hukuk d ü ­
zeni” içinde ak acaktır. İslâm hukuku, b ü tü n bu
saygı ve sevgi düzenine, gözlemleyiş yasağı ve y a r­
dım laşm a buyruğu düzenine rağm en, toplum dü­
60 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

zenini sarsa n ve bozanlara uygulanacak önleme


ve giderm e kurallarım bir b ü tü n ve bir sistem ola­
ra k ortaya koym uştur. Ceza, daha çok toplum u ve
kişileri korum a amacı taşım aktadır; bu da, en r a ­
dikal anlam ıyla cezamn suç cinsinden oluşuyla
sağlanabilir. Cezada prensip, “K ısasta hayat v a r­
d ır” k u tsal ilkesi ve “suçsuz bir kişiyi öldüren b ü ­
tü n in sanları öldürm üş, dirilten bütün insanları
diriltm iş gibidir” ölçüsüdür. K urallar kesin ve k es­
kindir. Çünkü: toplum böylece ayakta durabilir,
kokuşup çürüm ekten kurtulur.
Ancak, kısasın yanı sıra, karşılıklı veya k a rşı­
lıksız, ödünlü veya ödünsüz, bağışlam a ilkesi de
y er alm aktadır (af ve fidye). Kısas, af ve fidye u y ­
gulam aları, “öğüt veya uzlaşım ö rg ü tle rin in de
katılacağı büyük bir icra orkestrasyonuna sahip
olacaktır.
Bu an a ilkeler çerçevesinde, toplum un k a rm a ­
şıklığına göre, k u ra lla r da karm aşıklanacaktır. İç­
tih ad ın kapam şı ve benzeri tarih î tartışm alar, il­
kelerin tespiti yönündendir. Hz. Peygamber, s a h a ­
be, bilginler ve önderler bu ilkeleri tespit etm işler­
dir. B unların en geniş anlam da anlaşılış ve öğre-
nilişi, İslâm ’ın Diriliş Program ına dahildir. Yeni
ilke tem eli aram a gereği yoktur. Ancak, bu, ilke­
nin, en karm aşık toplum düzenine uygulanışında­
ki arayıcılığa m âni değildir, tersine onu buyurucu­
dur.
Bu düzen fikri, bizi, m üslüm anın, çağdaş diri­
liş erinin bilim ve arayıcılık aşkına sahip olması
gerektiği düşüncesine götürecektir. Düşünmeyi
DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ 61

buyuran K ur’â n ’dır. T arihten tabiata, soyuttan so­


m uta gözlemleyiş, inceleme, araştırm a, düşünm e,
öğrenme T anrı buyruğudur. Her kişi, gücünün
yettiğince bilim yolunda ilerlem ek borcundadır.
“Hiç, bilenle bilm eyen bir olur mu?”, “H akikat,
m ü’m inin kaybolm uş m alıdır. N erede b u lu rsa
alır.”, “İlim, Ç in’de de olsa, elde etm eğe çalışınız.”,
“İlim, kadın, erkek, h er m üslüm ana farzdır.” gibi
ana ölçüler bu yapıya yöneltm ektedir İslâm Top-
lum unu. M ânevi bilim ler, m atem atik, pozitif b i­
limler, m üslüm anın bilim dünyasının tem eltaşla-
rıdır. İnancın kalesidir bilim ve düşünce dünyası.
İslâm bilinci, bilimle kökleşir. Geçmişi ve şimdiki
zam anı incelemek, öğrenm ek ve bilm ek, ibadet
olarak benim senecektir, Diriliş N esli ve Toplu­
munca.
İslâm ru h u gerçekleşişinin hâlelerinden biri
de, estetik düzendir. İslâm m edeniyeti, in san a bir
cebir ve geom etri mizacı aşıladığı gibi, ah lâkınd an
inancına, davranışından ru h özündeki sırra k ad ar
bir âhenk ve güzellik ideası da yerleştirecektir.
D ar ekollerin, yapm a ve kısa öm ürlü çıkışların e s­
tetik ve san atı değildir bu ideanın dünyası. B ütün
m izaçları, ru h uzanış ve dalışlarını verim lendiren
temelli bir san a t ve edebiyat perspektifidir bu. R u­
hun derinliğine h itap eden soyutun en som ut h a l­
de verilişi, ağırlık noktasını teşkil edecektir bu ye­
ni san a t akım ları doğuran hoşgörüde. Yan ekoller
de olacaktır elbet. Ancak hepsi de, yEtkin veya
ırak, derinliklerinde veya yüceliklerinde bu “yüce­
lik ideası”nı am aç edinm elidirler. S a n a t bir veri,
62 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

bir T anrı bağışıdır. Sosyolojik, ta rih î realite içinde


gelişen şahsî yetiler, islâm m yücelik ideası içinde
yeniden yeşertilecektir Diriliş Neslince. S an at da,
h a y at gibi, Allah için olduğunun soyut ve som ut
an ıtların ı bu neslin sanatçıları dikeceklerdir Tan-
rı’n m izniyle.
XII

M üslüm anlar, coğrafyalarını, tarihlerini b ir­


leştirm e, bu yolla da tek bir kü ltü re erm e zorun­
dadırlar. İslâm uygarlığının yeniden dirilişine
katkıda bulunm a, gücü ölçüsünde, h er müslüm a-
nın borcudur. M üslüm anların B ir lik İd e a li her
gencin gönlüne silinmez bir biçimde yerleşecektir.
M üslüm anların p o litik b irliğ e doğru koşm aları,
hayat m em at meselesidir. Diriliş erinin çağdaş ü l­
kü sü d ü r bu. D urm adan birleşm e, durm adan y a k ­
laşm a, d urm adan kaynaşm a. Bir birlik için coğra­
fi durum çok m üsaittir. İslâm ülkeleri birbirine bi­
tişik, birbirine yapışık durum dadır. A frika’nın bir
ucundan Filipin adalarına k a d ar kesiksiz bir şe­
kilde u zam ak tad ır Özülke. A radaki sınırlar, bölü­
nüşler politiktir. Merkezi, çekirdeği, O rtadoğu de­
dikleri bölge olmak üzere, Tek Ülke ideali, diriliş
erlerinin toprak, y u rt ülkülerinin ifadesi olm akta­
dır. İslâm term inolojisinde (Dâr-ül İslâm) olan bu
64 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

ifadeyi, biz Ö z ü lk e kelimesiyle belirliyoruz.


T a r ih b ir liğ i ise, geçmişte büyük İslâm dev­
letlerinin kurulm uş bulunm ası sebebiyle m evcut­
tu r. Ancak, yüz yıldır ki, bu birlik boyuna p arça­
lanm ıştır. K ü ltü r b irliğ i sağlanırsa ta rih birliği
de yeniden kendiliğinden kurulm uş olacaktır. O
halde diriliş eri ülküsünün, yani Diriliş İdealinin
ikinci unsuru, k ü l t ü r b irliğ i’dir.
Özülke ve k ü ltü r birliği idealleri, M ille t İde-
a li’nin doğmasını sağlayacaktır ki, Diriliş İde­
ali’nin tem eli de bu M ille t İd e a li’dir.
M illet, İs lâ m M ille ti doğunca, artık H akikat
M edeniyeti demek olan İslâ m M e d e n iy e tin in
D iriliş i gerçekleşmiş olacaktır.
XIII

İs lâ m ’ın D iriliş H a re k e ti, düşüş noktasın­


dan başlam ıştır. İlk hareket, d üşüşü durdurm a
veya hem en te k ra r ayağa kalkm a am acını güder.
Ama bu, başarıya ulaşam am ıştır. Ç ünkü düşüş,
derin kökenliydi. O nun için, doğruluş da, çok de­
rin kökenli bir h arek et istiyordu.
D üşüş m ukadder olduktan sonra, ilkin, batı
etkili a k a d e m ik h a r e k e tle r e ta n ık oluyoruz.
Bu ilk hareket, elle tu tu la n b ir sonuç verm e­
yince, İslâm dünyasının en ıstırap lı bölgesinden
yeni b ir ses yükselir. İslâm yeniden ru h lard a
uyandırılacaktır. Bu, İslâm m in a n ç d ir iliş i h a re ­
ketidir. M etafizik diriliş m ektebi de diyebiliriz bu
harekete.
D aha sonra, çağdaş m üslüm an psikolojisinin
doğurülm ası k a rak terim taşıyan b ir h arek et doğ­
m uştur. P s ik o lo jik d iriliş o k u lu yani.
66 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

O ndan sonra da, İslâm ülkelerinde d ü ş ü n c e ­


d e d iriliş h a r e k e tle r i baş gösteriyor.
Bu genel diriliş akışı içinde, özel anlam da D i­
r iliş A k ım ı boy veriyor. D iriliş A kım ı, bir yüzüy­
le ru h u n dirilişi akımı (bu yanıyla metafizik ve
psikolojik hareketlerle bütünleşiyor), bir yüzüyle
de tarihî-sosyolojik diriliş akımı (bu yanıyla da d ü ­
şüncede diriliş akım larıyla diyalog kuruluyor) olu­
yor. Yani bütünüyle yeni İslâm ruhî ve tarihî-sos-
yolojjk perspektifini doğurmayı amaçlamış b ulu ­
nuyor.
K ültür ve m edeniyetin dirilişi m ektebidir bu.
İslâm k ü ltü r ve medeniyetinin yeniden doğuşu yö­
nünde çok cepheli bir atılımdır.
D iriliş A kım ı, henüz oluşum halindedir. “Di­
riliş insanı”nı oluşturm a çabası içinde. Bir nesil,
Diriliş Nesli’ni çağın kıyameti içinde yoğurma,
onun alınyazısıdır. Diriliş Nesli, “diriliş insanı”nm
kitle ifadesi olacaktır. Diriliş Toplumu’nu gerçek­
leştirecek diriliş erleri, diriliş erenleri ve diriliş
pirleri bu Neslin doğuşu yolundan gelecekler. A r­
keolojik veya etnoğrafik malzeme haline gelmiş
m üslüm an halkların içinde dipdiri diriliş toplu-
m unu doğuracak canlılık yolundan.
Bu yol, bütün derinliği, genişliği, yüksekliği ve
yüceliğiyle Dünyayı ortasından bir kuşak gibi sa r­
dığı gün, Allah’ın halifesi insana büyük bağışı, Di­
riliş Mucizesi gerçekleşmiş olacaktır H akikat Me­
deniyetinin.
SONUÇ

Yeni bir nesil gelm ektedir İslâm ülkelerinde.


Bu, Diriliş Neslidir. Düşüş günüm üzden bugüne
kadar kana ve tere b atarak yapılan çalışm alar bu­
nun içindir. Bu nesil, ilkin, inanç ve davranışının
genel çerçevesini çizecektir. Bu sözler, bunun bir
denemesidir. Ezberlenm ek için değil, üzerinde dü­
şünülm ek ve ru h a mal edilmek için. E n teorik te ­
melden en pratiğe, en soyuttan en som uta, en m e­
tafizik plandan en reel plana k ad ar bütün hayat
vakıasını, m üslüm anın yani diriliş erinin k ucakla­
m ası için çizilen bir şema, çağın dokusuna işlen­
mek istenen bir eskizdir. İslâm k ü ltü r ve m edeni­
yeti, K ur’ân ve Peygam ber’den gelen İslâm ru h u n ­
dan fışkırm ış bir terkiptir. Âb-ı h ay at terkibidir .
K aranlıklar içinde arayıp bulacaksın Onu sen, di­
riliş eri. H ızır’ın olacaksın kendi kendinin. Kendi
Hızır'ının eline tu tu ştu ru la n bir m eşale yapacak­
sın onu. Bir m um sa, ondan güneşini çıkaracaksın.
68 DİRİLİŞ NESLİNİN ÂMENTÜSÜ

M edeniyet rönesansım (yeniden doğuşunu) yap a­


caksın ondan.
Kelimeci, lâfızcı olmayacaksın. Kelime ve lâf­
zın hakkım da vererek özcü ve ruhçu olacaksın.
S tatik inançlı ve eylemli olmayacaksın. D ina­
m ik olacaksın. N am azın da meşale olacak, orucun
da. Zekâtın, haccm da dinam ik olacak. İslâm ente-
lijansiyasını kuracaksın. İslâm sana, et, kemik,
deri gibi, h a tta , ciğer, ilik, kalb, beyin olacak, h a t­
ta zekâ, zihin ve ruh olacaktır.
İslâm dan çıkarılmış nurdan bir heykel gibi
dolaşacaksın arzda. Şimşek ve yıldırım larınla ko­
ruyacaksın nurunu.
Yeniden doğacaksın. Kıyametini yaşayıp yeni­
den dirileceksin. Azrail’i, İsrafil’i ve Cebrail’i âde­
ta göreceksin. Yardım edecek onlar sana. Domuza
k arşı aslan, yılana karşı kartal, baykuşa karşı
h ü th ü t, kargaya karşı bülbül, eşeğe karşı a t ola­
caksın. Dünyaya, eşyaya yeniden anlam ım getire­
ceksin. O zam an Allah da sana, senin kendi öz a n ­
lam ını bağışlayacaktır. Hiç kuşkun olmasın.

SON
DİRİLİŞ YAYINLARI
www.dirllisyayinlari.gen.tr

You might also like