Professional Documents
Culture Documents
Dr. Zekeriya TURKMEN Canakkale Muharebel PDF
Dr. Zekeriya TURKMEN Canakkale Muharebel PDF
Çanakkale Çanakkale
Muharebelerİ’nİn İdaresİ Muharebelerİ’nİn İdaresİ
Komutanlar ve Stratejiler
Komutanlar ve Stratejiler
Editörler
Lokman Erdemir & Kürşat Solak Editörler
Lokman Erdemir & Kürşat Solak
Milletlerin kaderinde önem arz eden tarihî hadiselerin 50. ve 100. gibi yıl-
dönümleri, o hadiseleri hatırlamak için oldukça önemlidir. Bu çerçevede
Çanakkale Cephesi milletimizin mazisinde unutulmaz bir zaferin kazanıldığı,
bununla birlikte büyük hüzünlerin de yaşandığı yerdir.
Editörler
Lokman Erdemir & Kürşat Solak
ISBN: 978-605-149-720-4
Sertifika No: 29527
Ankara, Şubat 2015
Görsel Tasarım
Karınca Ajans Matbaacılık
Dr. Mediha Eldem Sokak No: 56/1 Kızılay/ANKARA
Tel: +90 312 431 54 83 • Fax: +90 312 431 54 84
www.karincayayinlari.net • info@karincaajans.net
Sunuş............................................................................................................................ v
Mustafa BUDAK
Çanakkale Muharebeleri’ni İstanbul’dan İdare Edenler..................................... 1
Ömer ÇAKIR
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden
Çanakkale Muharebeleri........................................................................................... 3
Tuncer BAYKARA
Liman von Sanders’in Kurmay Başkanı
Diyarbakırlı Kazım İnanç Paşa (1880-1938)......................................................... 15
Cemalettin TAŞKIRAN
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar................................ 21
Figen ATABEY
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi..................................................... 35
Mustafa SELÇUK
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul.................. 69
Zekeriya TÜRKMEN
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay)
Halil Sami Bey............................................................................................................. 83
Mithat ATABAY
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk...................................... 105
Ahmet ESENKAYA
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey ................................... 143
Ahmet YURTTAKAL
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa........................................ 163
iii
Muzaffer ALBAYRAK
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey.............................. 171
Zülâl KELEŞ
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri.............................................. 185
F. Rezzan ÜNALP
Çanakkale’nin Kahramanı 57. Alay Komutanı Şehit Hüseyin Avni Bey......... 213
Lokman ERDEMİR
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay
Mehmet Şefik (Aker) Bey ........................................................................................ 219
Yüksel NİZAMOĞLU
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa.......................................... 229
Hakan BACANLI
Çanakkale Muharebeler’inde Fevzi Çakmak Paşa’nın Rolü............................... 245
Muhammet ERAT
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım KarabekirPaşa .......................................... 259
Ömer ÇAKIR
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları............... 291
Murad HATİP
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi ve Zorlukları ile
Barbaros Zırhlısının Batırılışı, Türk Komutanların
(Güverte Albay Nevres Tümer) Yayınlanmamış Beyanları................................ 317
Kaynakça...................................................................................................................... 341
iv
Sunuş
Milletlerin kaderinde önem arz eden tarihî hadiselerin 50. ve 100. gibi yıldönüm-
leri, o hadiseleri hatırlamak için oldukça önemlidir. Milletimizin mazisinde unutul-
maz bir yeri olan, zaferlerle birlikte hüzünlerin de merkezi olan Çanakkale Muhare-
beleri mevzu bahis hadiseler meyandadır.
Çanakkale Muharebeleri’nin 100. yılı münasebetiyle tertip edilen sosyal etkinlik-
lerin yanı sıra söz konusu tarihî hadiseyi öğrenmek ve hatırlamak amacıyla da bir ta-
kım ilmî çalışmalar icra edilmektedir. Nitekim Çanakkale Valiliği, Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM)
işbirliği ile Çanakkale Muharebeleri’nin önemini ortaya koymaya yönelik bir 100. yıl
kitabı hazırlanması düşünülmüştür. Neticede muharebeler konusunda ülkemizin ye-
tiştirdiği önemli bilim insanlarının katkıları ile elimizdeki eser vücuda gelmiştir. Bu
eser muharebeleri bütün yönleri ile ele almaktan ziyade, bize göre tarihçinin eksik
bıraktığı bir yanını, muharebelerin komuta kademesini ve idaresini ele almayı esas
edinmiştir. Yazarlarımız bu hususta makaleler kaleme almıştır. Eserdeki çalışmalar,
yazarların kendi fikirlerinin mahsulü olup tarafımızdan ilmî serbestiyet gözetilmiştir.
Eserde yirmi bir farklı çalışmaya yer verilmiştir. Söz konusu çalışmaların ekse-
riyeti, Çanakkale Muharebeleri’nde ve sonrasındaki Milli Mücadele’de hizmet ver-
miş Paşaları ele almaktadır. Bunun yanı sıra muharebeler üzerine dünden bugüne
yapılmış akademik çalışmalar, muharebelerin harp edebiyatına yansımaları, dönemin
İstanbul’u, muharebeler sırasında öne çıkan yabancı komutanlar muhtevalı konuları
içermektedir.
Elimizdeki eser, derlenmesi aşamasında yaklaşık iki yıllık bir emeğin ürünüdür.
Bununla beraber onun asıl değeri, akademik yıllarını bu konulara hasretmiş yazarla-
rımızın damıtılmış ifadelerindedir. Bu sebeple öncelikle kıymetli yazar kadromuza
teşekkür ediyoruz. Eserin hazırlık sürecinde, her daim yanımızda olan ÇOMU Tarih
Bölümü araştırma görevlileri Erhan Acar ile Rabia G. Odabaş’a teşekkür ederiz.
Son olarak, Çanakkale Valisi Sayın Ahmet Çınar ile Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner’e, eserin teşvikçileri ve ve destekçileri
oldukları için minnettarlığımızı ifade etmek isteriz.
v
Çanakkale Muharebeleri’ni İstanbul’dan
İdare Edenler
Mustafa BUDAK*
*
Doç. Dr. T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı.
1
Mustafa Budak
2
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın
Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
Ömer ÇAKIR*
3
Ömer Çakır
Sultan Reşâd’ın tahtta bulunduğu süre içinde bütün bu nedenlerle kuvvetli bir
irade ortaya koyduğu söylenemez. Öyle ki Enver Paşa ve arkadaşları tarafından dev-
letin I. Dünya Savaşı’na sokulmasını dahi bir oldu bitti ile kabullenmek zorunda kalır.
Her ne kadar bütün bunlar birer hakikat olsa da Osmanlı ordusunun başkumandanı
sıfatını taşıyan, Çanakkale Zaferi’nden sonra kendisine meşihat fetvasıyla “gazilik”
unvanı verilen2 Padişah Sultan V. Mehmed Reşâd’ın I. Dünya Savaşı ve özellikle de
Çanakkale Muharebeleri’ne dair duygu ve düşünceleri bu yazının temel merakı ve
amacını oluşturmaktadır.
2 Cevdet Küçük, “Mehmed V”, İslam Ansiklopedisi, C.28, Yıl: 2003, s.421.; http://www.islamansiklo-
pedisi.info/, Erişim tarihi: 30.01.2015.; İsmail Hami Danışmend bu konuyla ilgili şu bilgiyi verir:
Çöküş devrinin hiç harbe gitmemiş padişahlarından bazılarına ordunun kazandığı zaferlerden dolayı
oturdukları yerde fetva ile Gazi unvanı tevcih edilmiştir. Bu gazasız gaziler sekiz kişidir: Birincisi Bi-
rinci Mahmut ve diğerleri de Üçüncü Mustafa, Birinci Abdülhamid, Üçüncü Selim, İkinci Mahmud,
Sultan Mecid, İkinci Abdülhamid ve Beşinci Mehmed Reşad’dır.” (İsmail Hami Danişmend’in Tarihi
Hakikatler adlı kitabının birinci cildinden ( Osmanlı Padişahlarının Başlıca Hususiyetleri kısmı) nak-
leden Sadi Somuncuoğlu, “Osmanlı Padişahlarının Başlıca Hususiyetleri”, Töre, Sayı: 149, Yıl:13, Ekim
1983, s. 28.)
3 “Suriye Heyet-i İlmiye ve Edebiyesi”, Tanin, Nu.2447, 26 Eylül 1331, s.3; Geniş bilgi için bkz. Ömer
Çakır, “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal(ATATÜRK) İsminin Yer Aldığı İlk Manzum ve Men-
sur Esere Dâir”, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-49/turk-edebiyatinda-mustafa-kemal-ataturk-
isminin-yer-aldigi-ilk-manzum-ve-mensur-esere-dair
4
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
4 “Nutk-ı İftitahi”, İkdam, Nu.6735, 2 Teşrîn-i sâni 1331/15 Teşrîn-i sâni 1915, s. 1.
5
Ömer Çakır
6
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
7
Ömer Çakır
yonu vardır. Son beyitte divan şiiri geleneğine uygun olarak şair mahlasını da belirt-
miştir ki buradan Sultan Reşâd’ın mahlas olarak başka bir ismi değil kendi “Reşâd”
ismini kullandığı anlaşılmaktadır.
Şiire içerik açısından baktığımızda ise, yukarıda kısaca belirtildiği üzere söz ko-
nusu şiir ile Padişah’ın meclisi açış konuşması arasında benzerlikler bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Padişahın şiiri ile meclisi açış konuşması karşılaştırıldığında her iki-
sinde de İngiliz ve Fransızların yahut ehl-i İslam’ın iki kavi düşmanının Çanakkale’ye
karadan ve denizden hücum ettiklerinin, buna karşılık askerlerin kahramanca ve
fedakârca savaştıklarının, bunun üzerine düşmanların kaçıp gitmek zorunda kaldık-
larının, o sebeple de Allah’a şükredilmesi gerektiğinin dile getirildiği görülmektedir.
Bu noktada şiirin günümüz Türkçesi ile şöyle ifade edilmesi mümkündür:
İslam dünyasının güçlü iki düşmanı, Çanakkale’ye denizden ve karadan saldır-
mıştı.
Lâkin Allah’ın yardımıyla ordumuzun her bir neferi, çelik bedenli birer kale gibi
oldu.
O sebeple asker evlatlarının azminin önünde düşman, nihayet aczini anladı.
İslam’ın kalbine nüfuz etmek [İstanbul’u ele geçirmek] için gelmişken şeref ve
haysiyetini ayaklar altına alarak kaçıp gitti.
Ey Reşâd, şükür secdesine kapanarak şöyle dua et: Allah, İslâm âlemini daima
korusun, tehlikelerden emin kılsın!
Bu içerikten de anlaşılacağı üzere meclis açış konuşmasında da belirttiği
gibi Sultan Reşâd, Çanakkale Muharebeleri’nin sebebinin İngiliz ve Fransızların
İstanbul’u ele geçirmek istemesi olduğunu belirtmektedir. Bu gerekçe, Çanakkale
Muharebeleri’nin tarih kitaplarında yazan temel sebebi ile örtüşmektedir. Zira Ça-
nakkale Muharebeleri’nin en önemli amacının İtilaf Devletlerince İstanbul’u ele ge-
çirmek ve böylece hem Osmanlı Devleti’ni savaştan bir an önce saf dışı bırakmak hem
de boğazların ele geçirilmesi suretiyle Rusya’ya yardım etmek olduğu bilinmektedir.
Aynı beyitte Padişah’ın İngiliz ve Fransızları kastederek bu iki devleti İslam dünyası-
nın güçlü iki düşmanı olarak nitelendirdiği görülmektedir. Bu düşünce, harp günle-
rinde Osmanlı insanının söz konusu devletlere bakış açısını yansıtması bakımından
önemli olmasının yanında Sultan Reşâd’ın bir hüküm cümlesi ile bütün bir İslam
dünyasına seslenerek İngiltere ve Fransa’yı İslam âleminin iki güçlü düşmanı olarak
ilan etmesi anlamına da gelmektedir. Çünkü savaştan önce söz konusu devletler için
bu yönde verilmiş kati bir hüküm yoktur. Aksi halde bu durum I. Dünya Savaşı öncesi
Osmanlı idarecilerinin İngiltere ve Fransa ile ittifak kurma çabaları ile çelişecektir.
Oysa, Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesinin hemen akabinde
Padişah’ın cihad-ı ekber ilanıyla bütün bir İslam dünyasını Osmanlının yanında yer
almaya çağırmasıyla “Ehl-i İslâm’ın iki hasm-ı kavisi” nitelemesi örtüşmektedir.
8
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
İkinci beyitte, birinci beyitteki manzara karşısında, yani İslam âleminin iki güçlü
düşmanının Çanakkale’ye saldırması karşısında, Allah’ın yardımıyla Osmanlı ordu-
sunun her bir neferinin çelik bedenli bir kale gibi olduğu ifade edilmiştir. Burada
“imdâd-ı ilahî” vurgusu ile askerlerin birer çelik bedenli kale olması düşüncesini biraz
açacak olursak şunları söylemek mümkündür: Bu şiir, Çanakkale Muharebeleri’nin
zaferle neticelenmesinden sonra 1916 yılında yazılmıştır. O yıllardaki bu savaşa dair
metinlere baktığımızda, hem cephe gerisinde hem de cephede yazılanların birçoğun-
da zaferin Allah’ın yardımına bağlandığı hatta meleklerin Osmanlı ordusuna yardım
ettiği inancının dile getirildiği görülmektedir. Bu çerçevede hem cephedeki askerler-
de hem de cephe gerisindeki halkta Çanakkale Zaferi’nde kuvvetli bir manevi yardım
inancının olduğunu söylemek mümkündür. Mesela, Boyabatlı Ömer oğlu Mustafa
isimli bir şehidin cebinden çıkan destanda şu mısraları okuyoruz:
Askerler sel gibi gelip gidiyor
Kâdir Mevla’m bize yardım ediyor
Kumandan evladlar durmayın diyor
Çalışın kardaşlar günümüz bu gün
Cihad Müslüman’a en büyük düğün8
Öte yandan, cephe gerisinin hissiyatını yansıtması bakımından da Namık
Kemal’in oğlu Ali Ekrem’in cephedeki bir subaya yazdığı mektuptan alıntı yapalım.
Ali Ekrem, mektubunda “Ervâh-ı melâik, ervâh-ı şüheda ile beraber etrafınızda uçu-
şuyor” dedikten sonra mektubuna şunları yazar:
“Aman ya Rabbi, meleklerini insan kıyafetinde Çanakkale’ye mi gönderdin?
Bedir ve Huneyn gazalarında düşen şühedâ-yı Müslimîn kudret-i ulûhiyetinle
hayat-ı nevîn bularak Hazret-i Muhammed’in füyûz-ı kudsiyesini Osmanlı
ordusuna mı getirdiler?”9
8 “Bir Kahramanın Destanı”, Sabah, Nu.9274, 26 Haziran 1331, s.3; Türk Edebiyatı, S.43, Mayıs 1977,
s.10-12(Türk Edebiyatında yayınlanan aynı destanda “evladlar” kelimesi “olanlar” şeklinde yazılıdır.)
9 Ali Ekrem, “Çanakkale’de Mülâzım-ı evvel Ömer Âdil Bey ’e”, Tanin, Nu.2361, 2 Temmuz 1331/15
Temmuz 1915, s.3.
9
Ömer Çakır
10 Savaşlarda manevi yardım inancının Türk harp edebiyatındaki akisleri hakkında geniş bilgi için bakı-
nız: Ömer Çakır, Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Mektupları, Akçağ Yay., Ank., 2009, s. 466-473.
10
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
11 Sellahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesi’nden Mektuplar -Hatıralar, Yeditepe Yay., İst., 2007, s.
152.
12 Cevdet Küçük, “Mehmed V”, İslam Ansiklopedisi, C.28, Yıl: 2003, s.421.; http://www.islamansiklope-
disi.info/, Erişim tarihi: 30.01.2015.
13 İbrahim Alaeddin, “İstanbul’a Dönerken”, Çanakkale İzleri, Marifet Mat., İst., 1926, s.52.
11
Ömer Çakır
Sonuç Yerine
Sultan Reşâd’ın bu şiiri Harp Mecmuası’nın Temmuz 1916’da çıkan 11. nüsha-
sında yayımlanmasını müteakip birçok gazete ve dergide de yer almıştır. Şiir, Harp
Mecmuasında her ne kadar başlıksız yayımlansa da gazete ve dergilerde “Manzume-i
Hümâyûn”,”Gazel-i Hümâyûn”, “Manzume-i Garra-yı Hümâyûn” vs. başlıklar altın-
da karşımıza çıkar.17 Söz konusu şiir yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi görmüş,
14 Kesriyeli Mehmed Sıdkı, “Zafer-i Katîye Doğru”, Sabah, Nu.9461, 30 Kanun-ı evvel 1331.
15 Necmeddin Sahir, “Hatıra-i Zafer”, Donanma Mecmuası 5-18 Mart Çanakkale Zaferi, Nu.158-159,
18 Mart 1334, s.1760.
16 E[lif ]. A[yın], Donanma, Nu.110, 24 Eylül 1331, s.929.
17 “Manzume-i Garra-yı Hümâyûn”, Tercumân-ı Hakîkat, Nu.12715, 26 Ağustos 1332/ 8 Eylül 1916, s.1;
“Manzume-i Garra-yı Hümâyûn”, Servet-i Fünun, Nu.1317, 1 Eylül 1332/14 Eylül 1916, s.1918;
Tercüman-ı Hakîkat, Nu:12715, 8 Eylül 1916; Tanin, Nu: 2780, 26 Ağustos 1332 / 8 Eylül 1916.
12
Başkumandan Sultan V. Mehmed Reşâd’ın Penceresinden Çanakkale Muharebeleri
18 Gazelin Arapça tercümesi için bakınız: Edebiyat-ı Umûmiyye Mecmuası, Yıl:1, Nu.1, 30 Nisan 1334,
s.40-41.
19 Türk Yurdu, C.11, Sayı: 17(121), 27 Teşrin-i evvel 1332.
20 Geniş bilgi için Bkz. Enfel Doğan - Fatih Tığlı, “Sultan V. Mehmed Reşad’ın Çanakkale Gazeli Ve Bu
Gazele Yazılan Tahmisler”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi, C.
33, İstanbul 2005, s. 41-96.
21 “Tahmis-i Manzûme-i Hümâyûn”, Yeni Mecmua 5-18 Mart Çanakkale Nüsha-i Fevkalâde, 1918, s.2.
13
Liman von Sanders’in Kurmay Başkanı
Diyarbakırlı Kazım İnanç Paşa (1880-1938)
Tuncer BAYKARA*
*
Prof. Dr., Ege Üniversitesi, Emekli Öğretim Üyesi.
15
Tuncer Baykara
Dil bilmesi sebebiyle 10 Ağustos 1913 de Roma ‘ya ateşemiliter olarak tayin edildi.
Cihan harbinin yaklaşması üzerine yurda döndü ve 3.08.1914 de I. Ordu da görevlen-
dirildi Bu ordunun başında Alman Generali Liman von Sanders vardı ( 1855-1929).
29 Kasım 1914 de I. Ordu Harekât Şube Müdürü oldu. Liman Paşa, Kazım Bey’in
“1914 senesi sonbaharından beri Kurmay Başkanı olarak benim yanımda bulunuyor”
dediğine göre bu tarihten itibaren Liman Paşa’nın Kurmay Başkanı olmuştur. Oysa
Kazım İnanç Bey ile ilgili resmi kayıtlarda bu tayin 12.02.1915 olarak görülmektedir.
Liman Paşa, Çanakkale’nin savunmasıyla görevli 5. Ordu Komutanı olunca Kazım
Bey de, Kaymakam=Yarbay rütbesiyle onunla beraberdir.
Atatürk, Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe adlı hatıralarında Kazım
İnanç’dan Ordu kurmay başkanı olarak söz eder. Bu günkü olayları F. Altay da gayet
yakından bilmektedir. Nitekim o, o günleri, Atatürk merkezli olmak üzere özetle şöy-
le anlatır:
Anafartalar buhranı sırasında Kolordu komutanı Esat Paşa’nın emriyle kendi-
sine telefon ettiğinden söz eder. İngilizlerin yeni çıkartması üzerine, karşı koymak
amacıyla bu alana büyük kuvvetler yığılmıştı. Fakat bu güçlerden beklenen başarı bir
türlü gelmiyordu. Mustafa Kemal Bey de kendi gözlemlerini durmaksızın üstlerine ve
âmirlerine bildiriyordu. Bir-iki gün geçip, durum gittikçe nazikleşince durumu ve bu
konudaki düşüncelerini daha üst makamlara bildirmekte devam etti. Hatta bunu git-
tikçe sıklaştırdı diyebiliriz. Çünkü kendi görüşüne göre çıkartma güçlerini durdura-
bilmek için az bir zaman kalmıştı. Bu zamanın kaçırılmaması gerekiyordu. Anlaşılan
sorumlu Ordu komutanı da durumu fark etmiş olmalı ki, çare aramaya başladı. Bu
arada muhtemelen Kazım Beyin aklına, öteden beri atak ve başarılı bir fırka/tümen
komutanı olan Mustafa Kemal Bey aklına geldi. Onu komutana söyledi, Komutan
Liman Paşa da hemen bu tümen komutanını bir kere daha sorup soruşturdu. Çünkü
oraya birkaç tümen gönderilmişti ve tayin edilecek komutan adeta kolordu komutanı
düzeyinde olacaktı. Neticede Kurmay Başkanına Mustafa Kemal Bey’e bizzat başvu-
rup çaresini bir kere daha ağzından dinlemek istediğini, Ordu komutanı adına Kazım
Bey haber verdi. Mustafa Kemal Bey, Kazım Beyle konuştu. Bu konuşmayı Atatürk,
anlattığı gibi, paralel bir telefondan dinleyen Kolordu kurmay başkanı Fahreddin Al-
tay da anlatır.
Buhrandan kurtuluş için çare nedir diye soran Kazım Bey’e, Mustafa Kemal
Bey’in cevabı, “bütün kuvvetlerin emrine verilmesi” olmuştur. Çünkü M. Ke-
mal Bey, buhranın büyük kuvvetler yığılmasına rağmen komuta birliğinin
sağlanamaması olduğunu görmüştür. Kâzım Bey, “çok gelmez mi” diye so-
runca M. Kemal Bey de “az bile gelir ”demesi ile bu telefon konuşması hitama
ermiştir. Fakat aradan bir iki saat geçince Fırka komutanlığından adeta bir
kolordu komutanlığı demek olan Anafartalar gurubu komutanlığına tayini
emrini almıştır.
16
Liman von Sanders’in Kurmay Başkanı Diyarbakırlı Kazım İnanç Paşa (1880-1938)
Anlaşılıyor ki burada Kazım İnanç Bey, kendisi ile aynı yaşta, fakat iki sene sonra
Harbiye’den ve Akademi’den mezun olan Mustafa Kemal Bey’in iş bitirici özelliğini
sezmiş, görmüş ve bu kanaatini âmirine de iletmiştir. Liman Paşa da, yazdığı hatıra-
larında Mustafa Kemal Bey hakkında olumlu kanaatta olduğunu söyler ve “ona bu
İngiliz saldırıcı durdurmada tam olarak güvenebilirdim” der.
Burada bir hususu belirtmekte yarar vardır. Hikmet Bayur, uzun yıllar katib-i
umumiliğini yaptığı Atatürk’ün hayıtını anlattığı kitabında Çanakkale günlerinden
söz eder. Yıllar sonra, vaktiyle Çanakkale’de Kolordu karargâhında çalışmış yüksek
rütbeli sayılabilecek bir subay, Atatürk ün niçin hala kendisine kırgın olduğunu an-
layamadığını Hikmet Bayur’a sorar. Oysa onun dediğine göre Atatürk’ün taleplerine
kolordu karargâhında en uygun şartlarda cevap verilmesinde kendisinin de güya tuzu
varmış. Fakat Atatürk’ün bu subaya (belki de paşa olmuştur) karşı kırgınlığı arada-
ki bunca yılın ardından yine de geçmemiş. Bu arada hemen belirtelim ki Mustafa
Kemal Bey’in tümeninin bağlı olduğu Kolordu kurmay başkanı Fahreddin Altay idi.
Atatürk’ün Fahreddin Paşa ile Cumhuriyet döneminde herhangi olumsuzluğu söz
konusu olmamıştır.
Kazım İnanç Bey’e, Kurmay Başkanı olduğu ordunun Çanakkale başarısında be-
lirli bir payı ayırmak fazla hatalı olmaz. Çünkü Çanakkale, kimisi büyük şerefini Al-
man komutanlara verse de yine de öncelikle Osmanlı bahriyesinin, sonra 5. Osmanlı
Ordusunun bir başarısıdır. Kısacası bu hususta önce Türk deniz kuvvetleri, sonrasın-
da ise Türk kara birlikleri başarılı olmuştur.
Liman von Sanders (1857-1929) Türkiye’de Beş Sene adlı hatıralarında Kazım
İnanç’dan sitayişle söz eder. “Kazım Bey, 1914 senesi sonbaharından beri Kurmay
başkanı sıfatıyla bana sadakatle yardım ve yoldaşlık etmiş, karşılaşmış olduğum bazı
zorlukları bertaraf etmişti.” Bu yakınlık hissi ile olsa gerek Liman Paşa, 1918 senesi
başlarında, ocak ayında Almanya’ya gittiğinde yanında Albay Kazım Beyi de götür-
müştü. Orada üç hafta kadar kaldıktan sonra dönmüşler, bu defa da Liman Paşa Yıldı-
rım Orduları Gurubu komutanlığına getirilince Kazım Bey de onun kurmay başkanı
olmuştu.
Kâzım İnanç ile Atatürk ün tanışması muhtemelen Harbiye’de ve Kurmay mek-
tebinde olmuş olabilir. Fakat en sıcak ilişki Çanakkale’de başlamış, birkaç sene sonra
da devam etmiştir. Kayıtlara göre Kazım Bey, Yıldırım Orduları gurubu kurmay baş-
kanı idi. Adeta ordu kurmay başkanlığından ordular gurubu kurmay başkanlığına
yükselmişti. Fakat Mustafa Kemal Bey, daha hızla yükselmiş, Çanakkale’de bir fırka/
tümen kumandanı iken, Cihan harbinin sonlarında önce paşa, sonra ordu kumanda-
nı olmuştu.
İngilizlerin Eylül 1918 sonlarındaki büyük taarruzu sırasında da ordu kumandanı
Mustafa Kemal Paşa ile Kazım İnanç’ın yine yolları kesişti. Mustafa Kemal Paşa Türk
kanının Arap çoğunluğu ile meskûn olan Şam diyarında akıtılmasından yana değildi.
17
Tuncer Baykara
Bütün Türk kuvvetlerinin süratle kuzeye çekilmesini Liman Paşa’ya teklif etmişti.
Liman Paşa, kendisinin bir yabancı olduğunu bu hususta Kurmay Başkanının ikna
edilmesi gerektiğini sonra olumlu cevap vereceğini belirtti. Bunun üzerine Mustafa
Kemal Paşa, Ordular gurubu Kurmay başkanı olan Kazım İnanç’ı ikna etmiş olmalı ki
Türk orduları süratle Halep dolaylarına çekilecektir.
Kazım İnanç Paşa’nın, Genelkurmay İkinci Başkanı olarak Milli Mücadele baş-
larında da bir büyük hizmeti daha vardır. Bunun bilgisine doğrudan Atatürk ün yaz-
dıklarından ulaşıyoruz Atatürk 9. Ordu kıtaatı müfettişi olarak tayin edilmesine rıza
göstermiş, müfettişlik talimatının oluşturulmasına sıra gelmiştir. Atatürk, Genel-
kurmaya gider, asıl başkan Trakya’da teftiştedir ve işlere ikinci Başkan Kazım Paşa
bakmaktadır. Atatürk hemen Kâzım Paşa’ya isteklerini sıralar. Kazım Paşa da “vazi-
femizdir yapacağız” der. Talimatnameyi yazıp imza için Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya
götürür. O da bunu okur, oldukça değişik bir talimat olduğunu görür fakat geri de
çevirmez. Hatta mührünü çıkarıp Kazım Paşa’ya verir; “sen bunu odanda mühürler-
sin ” der. Kazım Paşa, elinde mühürle dönünce Mustafa Kemal Paşa daha bir sevinir,
yeniden bir iki husus eklerler ve mührü de sonra basarlar.
Bu olay Milli Mücadele tarihinde hiç de göz ardı edilmemesi gereken bir öne-
me sahiptir. Ama Atatürk de, aziz arkadaşı Kazım Paşa’nın bu türden davranışlarını
unutmaz. Burada ben de derslerimde sadece Kazım İnanç’ı değil, devrin Harbiye Na-
zırı Şakir Paşa’nın da Milli Mücadele tarihindeki olumlu yerini belirtirdim. Nitekim
Atatürk başkalarına anlattığı hatıralarında Şakir Paşa için “Bu namuslu devlet adamı-
nın ellinden öptüm.” der.
Aradan bir yılı aşkın zaman geçmiş. Milli Mücadele yeni bir veçhe kazanılmış,
Mustafa Kemal Paşa, Samsun-Erzurum ve Sivas’ı geçerek Ankara’ya gelmiştir. İşte
hele 16 Mart’taki işgalden sonra Ankara Milli Mücadelenin tam bir merkezi duru-
muna geçince, Damat Ferit hükümetince açığa alınan Kazım İnanç da 26.06.1920
de Ankara’ya geldikten sonra kendisini Garp Cephesi Kumandanı Ali Fuat Paşa’nın
yanında kumandan yardımcısı olarak görüyoruz (1920 Ekim). Garp cephesinin Garp
ve Cenup diye ikiye ayrılıp iki Miralayın ( İsmet ve Refet Beyler) kumandan tayin
edilmesiyle Ankara’ya dönmüş, Milli Müdafaa Vekâleti Müsteşarı olmuştur.
Kazım Paşa, Sakarya savaşı sırasında Başkumandanlık karargâhındadır. Görevi
Başkumandanlık Kalemi başkanlığıdır. Hatta savaşın içinde günü gününe hatırala-
rını da kaleme almaktadır. Rivayete göre bunu İsmet Paşa da görmüştür. Bu savaşta,
bir önceki Kütahya-Eskişehir muharebelerinde olduğu gibi, İsmet Paşa’nın uygun
olmayan askeri tedbirlerini herkes görüyordu. Kazım Paşa da muhtemelen bunları
saklamadan yazabilecek fikir ve vicdan dirayetine sahipti. Savaşın başarıyla kazanıl-
masından sonra bir ara F. Kantemir’ in rivayetine göre İsmet Paşa bu defteri okumak
üzere almış, fakat sonra bir daha geri vermemiştir. Fakat Kazım Paşa bunu mesele
18
Liman von Sanders’in Kurmay Başkanı Diyarbakırlı Kazım İnanç Paşa (1880-1938)
yapacak değildir. O sonra ordu düzeninde 2. Orduya bağlı bir kolordu kumandanı-
dır. Büyük Taarruz ve Dumlupınar savaşında Kazım Paşa 2. Orduya bağlı 6 Kolordu
kumandanıdır.
Kazım Paşa sonra ferik olarak cumhuriyet ordusuna görev yapacaktır. Cevat
Paşa’nın 3 Ordu müfettişliğinden ayrılmasın sonra bir süre için ordu komutanı ol-
muş, Şeyh Said’in Diyarbekir şehrine girmesini önlemiştir.
Kazım Paşa, 1926 da askerlikten emekliye ferik/korgeneral rütbesiyle emekli
oldu. Kazım Paşa, Atatürk’ten rica ederek Samsun valisi oldu: Samsun valisi iken
namuslu ve dürüst bir seçim yaptırdı. Samsun’da Belediye seçimlerini Serbest Cum-
huriyet fırkası adayı kazandı. Buna hükümet ve devlet olarak hiçbir müdahalede bu-
lunmadı, bulunulmasına imkân vermedi. Kendisinin Atatürk nezdindeki büyük ve
etkili yeri, başında İsmet Paşa’nın bulunduğu hükümetin genel siyasetine aykırı idi.
Bunun içindir ki 5 senelik valiliğinin ardından 4. Dönemin bir ara seçiminde İzmir
mebusluğuna seçtirildi.
Kazım İnanç’ı 1932 sonrası Ankara’da mebus /milletvekili olarak görüyoruz. Ayrı-
ca Gazi/Atatürk ün sofrasına sık sık davet edilenlerden birisidir. Atatürk’ün 1.11.1931
den 10.11.1938 kadar yedi yıla yakın devam eden hayatının en önemli kaynağı sayı-
labilecek Atatürk’ün Nöbet Defteri (Özel Şahingiray, Ankara 1955) adlı eserden bu
gerçeği öğreniyoruz. Gerçi soyadı kanunundan önce Kazım Paşa’ların çokluğundan
dolayı, ismi geçenlerden hangisinin Kazım İnanç olduğunu tam sezemesek de bazı
kesin bilgilerimiz de vardır.
Bu eserde ilk defa 7.1.1932 tarihinde Kazım Paşa Diyarbakır, refikası ile ifadesi
vardır. Kazım Paşa Diyarbakırlı diye ünlüdür. Ancak bu yıllarda Kazım Sevüktekin de
Diyarbakır mebusudur. Bu arada yaverlerin (Cevdet Tolgay, Şükrü Özer, Naşit Men-
gü) bu Kazım Paşaları nasıl algıladığı da önemlidir: Ancak “eski Samsun Valisi” diye
tanımlanan Kazım Paşa hazretleri, 23. 07. 1932’de Yalova’dadır. Artık bu kesinlikle
Kazım İnanç’tır. 21. 10. 1932’de de “eski Samsun Valisi” tanımıyla veriliyor. Çünkü
üstündeki isim de bir başka Kazım Paşa’dır (s. 108). Yaver Naşid ismen belirttiği Ka-
zım Paşa ise 17. 12. 1932, artık İzmir mebusudur. 21. 12, Samsun Vali-i Sabıkı, 25. 12,
28. 12 İzmir diye geçer. Netice olarak ölümüne kadar Kazım İnanç nerede ise haftada
bir Atatürk’ün sofrasındadır. Ama bu sofrada İsmet Paşa ile hiç karşılaşmamaktadır.
Bu da olağandır.
Sonuç
Kazım İnanç, nerede ise kaderleri Atatürk ile kesişen, ülkesine hizmet eden fazi-
letli bir askerdir. Hocam Zeki Velidi Togan, Atatürk’ün çok vefalı bir insan olduğunu
söylerdi. Ülkenin çeşitli köşelerinden gelenlerin “Paşam seninle şurada birlikte idik”
diye ona yanaştıklarını belirtmişti. Kazım İnanç hakkındaki davranışına bakılırsa bu
hüküm demek ki doğrudur. Bu iki yakın arkadaşın mekânları cennet olsun.
19
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış
Yabancı Komutanlar
Cemalettin TAŞKIRAN*
21
Cemalettin Taşkıran
22
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
komutanlarının önerdiği gibi değil, Liman von Sanders’in istediği gibi bir savunma
düzeni alındı. Zira komutan ve karar organı Sanders’ti. Sanders, Anadolu kıyısına 2
Tümen, Saros Körfezi’ne 2 Tümen ayırdı. Seddülbahir bölgesinde bir tümen tuttu, 5
nci Ordu genel ihtiyatı olan bir tümeni de Maydos (Eceabat) bölgesinde konuşlandır-
dı. Anlaşılacağı gibi Türk komutanlar Çanakkale’ye düşman donanmasının Sebdül-
bahir ve Kabatepe’den çıkacağını düşünüp ona göre planlar yaparken, Liman Paşa,
düşmanın Saros körfezinin uç kısmından, Bolayır civarından çıkacağını düşünmüş,
bütün savaş planlarını bu öngörü üzerine yapmıştır.
Liman Paşa, Türk komutanların düşmanı mümkün olduğu kadar kıyıda karşıla-
ma planını değiştirerek, kuvvetleri merkezde toplayıp nereye çıkarma olursa oraya
yönlendirme stratejisi izlemiştir. Bu plana bağlı olarak Türk komutanların kıyılara
yerleştirdiği kuvvetleri geri çekmiştir. Yarımadanın en güneyindeki Sebdülbahir’de
sadece bir tümen bırakılmıştır. Bu nedenle düşman çıktığı noktalarda tutunma şan-
sı bulmuştur. Liman Paşa, Gelibolu yarımadası ve Kumkale’ye çıkarmanın başladığı
gece, Gelibolu’daki karargâhından ayrılıp Saros’a gitmiş, Mehmetçik düşmanla sa-
vaşırken, Sanders Paşa, o gece orda kalarak sabah geri dönmüştür.3 Üstelik kimseye
vekâlet de bırakmamıştır. O gece Mustafa Kemal Paşa kimseden emir almadan “insi-
yatif kullanarak” Maydos’tan harekete geçmek durumunda kalmıştır. Liman Paşa’ya
yapılan askeri eleştirilerden bazıları da onun birlikleri gece taarruzuna zorlaması
ve gelen her yeni birliği cepheye sürmesidir. Böylece birlikler çok zayiat vermiştir.
Liman Paşa anılarında gece yapılan 1-2 Mayıs ve 19 Mayıs taarruzlarının bir hata
olduğunu şöyle itiraf etmiştir: “Bahis konusu taarruzun tarafımdan işlenmiş bir hata
olduğunu itiraf ederim. Bu hatayı düşman kuvvetlerini iyi takdir edememekle ve eli-
mizdeki az topçu kuvvetiyle ve çok sınırlı cephaneyle bu işi başaracağımızı önceden
hesaplayamamakla işledim…”4
Mustafa Kemal, 3 Mayıs 1915’te Arıburnu’ndan Harbiye Nazırı ve Başkomutan
Vekili Enver Paşa’ya gönderdiği mektupta, Mareşal Liman von Sanders’le ilgili değer-
lendirmesi şöyledir:
“…Liman von Sanders Paşa, bizim orduları, bizim memleketimizi tanımadı-
ğı, gerektiği şekilde incelemede bulunacak kadar da bir zamana sahip olma-
dığından, sadece ihraç noktalarını, tamamıyla açık bırakacak tertibat almış
ve düşmanın karaya çıkmasını kolaylaştırmıştır… Vatanımızın savunulma-
sında kalp ve vicdanları bizim kadar çarpmadığına şüphe olmayan başta
Liman von Sanders olmak üzere bütün Almanların fikri gücüne de itimat
buyurmamanızı kesin olarak temin ederim…”5
23
Cemalettin Taşkıran
Eric Weber
Erich Weber Alman Ordusunda savunma uzmanıydı. Weber 1914 yılında Alman
ordusunun bir savunma uzman mühendisi olarak Çanakkale’ye gönderildi. 29 Ağus-
tos 1914’te, Almanya’dan İstanbul’a iki Amiral, 15 deniz subayı ve 281 deniz topçu-
su gönderilmişti. Bunlar arasından Amiral von Usedom, karargâhı İstanbul’da olan
“İstanbul ve Çanakkale Boğazları Müstahkem Mevki
Komutanlığı” adıyla kurulan birliğe komutan olarak
atanmıştı. Weber Paşa da boğazın kıyı savunmasını
desteklemek için gönderilen Amiral Usedom ‘un ko-
mutası altında Çanakkale’de görevlendirildi. Anlaşıla-
cağı gibi önceleri İstanbul ve Çanakkale boğazlarının
deniz kıyıları müstahkem mevkilerine Alman Kora-
mirali Guido von Usedom komuta etmekteydi. Fakat
daha sonra Goben ve Breslau gemilerinin de bulundu-
ğu Türk filosu oluşturulunca, Amirall Usedom Alman
Koramirali Wilhelm Souchon’un emrine verildi.
Weber Paşa ilk görevlendirilmesinde Çanakka-
le boğazının deniz trafiğine kapatılması işlemlerin-
de görev aldı. Kıyı savunmasını güçlendirmek için
Eric Weber Çanakkale’ye gönderilen Weber, Eylül 1914 yılında Ça-
nakkale’deki tabyaların savunmasından sorumlu oldu.
Mart 1915 yılında Liman von Sanders, Anadolu kıyısındaki Kum Kaleyi savunmak
için Weber Paşayı Osmanlı XV. Kolordu komutanlığına getirdi. Albay August Nikolai
komutasındaki 3. Tümen Anadolu yakasına yerleştirilmişti ve Erich Paul Weber’in
komutasındaki 15. Kolordu’ya bağlıydı. 15. Kolordu 25-27 Nisan günlerinde Kumkale
savaşlarına katıldı.
Weber Nisan 1915’ten Temmuz 1915’e kadar Çanakkale cephesi’nde görevde kal-
dı. Weber paşanın 15. kolordusu 25 Nisan 1915’te karaya çıkan Fransız askerleriyle
savaştı. Liman von Sanders’in emriyle 7 Mayıs 1915 yılına kadar Anadolu yakasında
Kumkale’de 15. Kolordu komutanı olarak görev yaptı. Kuvvetleriyle Çanakkale’nin
Asya kıyılarını savundu daha sonra yine Liman Paşa’nın emriyle Gelibolu Güney
Grup komutanlığına atandı. Orada 6-8 Mayıs ve 9-24 Mayıs 1915’te 2. Kirte mu-
harebelerine katıldı. Güney Grup komutanlığı önce 3. Kolorduya bağlıydı. Fakat bu
komutanlık 4 Mayıs’ta doğrudan 5. Orduya bağlandı.
Weber Paşa Çanakkale cephesi’nde 4-6 Haziran 1915’te 3. Kirte muharebelerine
katıldı. 28 Haziran 3 Temmuz tarihlerinde Zığındere muharebelerine katıldı. Zığın-
dere muharebelerinden önce komutayı yedek 2. Kolordu komutanı Faik Paşa’ya bı-
rakma konusunda Liman Paşa’ya çok ısrarcı oldu. Teklifi kabul edilmedi. Weber Paşa
24
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
Liman Paşa’nın aksine taktik olarak Türk subaylarının daha çok tercih ettiği, düşman-
ları karaya çıkarmadan denizde imha etmek taktiğini benimsiyordu. Liman Paşa ise
karaya çıkmalarına izin verip karada imha edilmelerini öngörüyordu.
Temmuz 1915’e kadar bu görevde kalan Weber Paşa, Sanders’e daha iyi savunma
yapılabilecek bir hatta çekilmeyi önerdi. Böylece Liman Paşa ile uygulanacak taktik-
ler konusunda anlaşmazlığa düştü. Bu tür anlaşmazlıklar üzerine Weber Paşa 8 Tem-
muz 1915 2. Kerevizder muharebesinden az önce Liman Paşa tarafından görevden
alındı ve Almanya’ya gönderildi. Çanakkale savaşlarında Türklerin karşısında savaşan
İngiliz ve Fransız komutanların çok tanınmış olanlarından bazıları da şunlardı:
Ian Hamilton
Ian Hamilton 16 Ocak 1853’te doğdu. Hindistan,
Mısır ve Güney Afrika’daki İngiliz birliklerinde çeşitli
görevler aldı. Güney Afrika Savaşı’nda gösterdiği ba-
şarılardan dolayı korgeneralliğe yükseldi. Daha sonra
İngiltere’ye dönen Hamilton önce Lord Kitchener’in
Kurmay başkanlığı sonra da Saray Süvarileri Muha-
fız Alay Karargâh komutanlığı görevlerini yaptı. 1904
Rus-Japon Savaşı sırasında gözlemci olarak Japonya’ya
gönderildi. 1910 yılında ise Akdeniz Orduları baş-
komutanlığına atandı. 1915’de Çanakkale’de Fransız
ve İngiliz Kara Kuvvetleri başkumandanlığına tayin
edildi. 13 Mart’ta, Anadolu kıyılarına kara kuvvetleri
çıkarma göreviyle Londra’dan hareket etti. 16 Mart’ta
Mondros’a geldiğinde emrindeki sefer kuvveti 17.000’i Ian Hamilton
Fransız 75.056 asker, 132’si Fransızlara ait 140 top ve 8
uçaktan oluşuyordu.
Akdeniz’deki donanma komutanı Amiral Carden, donanma Marmara Denizi’ne
doğru Çanakkale boğazından taarruza başlamadan önce boğazdaki mayın hatlarının
temizlenmesi ve irtibat hatlarının sağlanması için, karaya yapılacak askeri harekâtın
derhal başlatılmasını istiyordu. Fakat Hamilton’un emri altındaki ordu henüz hazır
değildi. Lord Kitchener tarafından 12 Mart’ta İngiliz denizaşırı görev kuvvetleri ko-
mutanlığına atanan Ian Hamilton henüz hiçbir harekât planını tam olarak incele-
meye fırsat bulamadığından donanmaya nasıl yardımcı olacağını bilmiyordu. Churc-
hill, kara harekât desteği isteyen Amiral Carden’den, General Hamilton Mondros’a
ulaşır ulaşmaz onunla görüşmesini ve bir an önce harekete geçilmesini istedi. Bu
gelişme üzerine Amiral Carden 16 Mart’ta Fransız General Hamilton ve d’Amade’a,
25
Cemalettin Taşkıran
6 Fahri Belen, Birinci Cihan Harbinde Türk Harbi, c. 2, Ankara 1964, s.19; George H. Cassar, Çanakka-
le ve Fransızlar, Milliyet Yayınları, 1974, s. 174.
7 C.F. Aspinall Oglander, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, Arma Yayınları, İstanbul 2005, s. 11- 16.
26
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
27
Cemalettin Taşkıran
28
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
General d’Amad
Fransız Generali d’Amad 24 Şubatta İngiliz ordu-
suyla birlikte Osmanlı Devletine karşı savaşmak için
“Doğu Seferi Kuvvetleri Komutanlığı” na getirildi. Bu
görev sırasında 25 Nisan’da yapılan kara çıkarmasına
katıldı. Daha sonra Seddülbahir’deki kara savaşlarına
da katıldı. Fakat buradaki görev Fransız askerleri için
sıkıntılı bir duruma düşmüştü. Kuvvetleri yarımada-
nın güneyinde Türkler tarafından adeta bloke edilmiş-
ti ve Fransız birlikleri ilerleme sağlayamıyorlardı. Tıpkı
batıdaki Fransa cephesinde olduğu gibi, buradaki sa-
vaş da tam bir mevzi savaşlarına dönüşmüştü.
Fransız yetkililerce General d’Amad’ın bu savaşlar- General d’Amade
da etkili olamadığı düşünülmeye başlandı. Ayrıca Ge-
neral d’Amad burada hastalandı. Bunun üzerine daha fazla Çanakkale’de kalamadı ve
14 Mayıs 1915’te Fransa’ya döndü. Yerine General Gouraud atandı. General d’Amade
1941 yılında Fransa’da öldü.
General Gouraud
İngilizlerle gibi Fransızlar da Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından pay almak
istiyordu. Çanakkale’ye cephe açma kararı verdiklerinde, Batı Avrupa’da savaş bütün
şiddetiyle sürmekte ve Almanlar Paris’e 80 km mesafeye kadar yaklaşmış durum-
29
Cemalettin Taşkıran
30
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
raber taarruza kalktılar. Sabah saat 08.00’de donanma Türk siperlerine ateşe başladı.
12.00’ye kadar devam eden şiddetli bombardımandan sonra, taarruza geçen Fransız-
lar, karşılarında bombardımanın etkisiyle yerle bir olmuş siperlerin üzerinde bütün
şiddetiyle direnen Türk kuvvetlerini buldular.
Birkaç gün süren bu muharebe, her iki taraf için de büyük kayıplara yol açtı.
Büyük bir başarı beklentisinde olan Fransızlar birkaç küçük siperden başka hiçbir
şey elde edemediler. Gouraud yenilgiyi kabullendi. Muharebeden sonra Hamilton’a
gönderdiği mektupta:
“…4 Haziran çarpışması söz konusu çabalarla orantılı sonuç vermedi ve
Almanların rehberliğindeki Türklerin hatlarını çok güçlendirdiğini bizle-
re gösterdi. İyi oluşturulmuş birçok siper hattında, cephemizin önündeki
Yarımada’ya erişimimiz kesilmiş durumda. Bu siperlerin içindeki iyi asker
Türkler, cesur ve dirençli bir tutum içindeler. Topçu kuvvetleri üç haftadır sü-
rekli olarak ve ciddi biçimde sayıca ve kuvvetçe artış gösteriyor. Bu şartlar al-
tında Türklerin bu dar cepheye tüm ordularını getirebileceklerini güz önüne
alarak, bundan sonra çok yavaş ilerleme sağlanabileceğini ve her ilerlemenin
büyük zayiata mal olacağını gizleyemeyiz ”10 diyordu.
31
Cemalettin Taşkıran
de Fransızlar, Alçıtepe’ye giden yolda büyük önem taşıyan tepeyi ele geçirmişlerdi.
Ama zayiatları 3.200 askeri bulmuştu. Türk tarafının zayiatı da 6.000 kişiye yakındı.
Muharebe sonunda Fransızlar zafer kazandıklarını söyleyeceklerdi. General Gou-
raud komutasında ele geçirilen Kemalbey tepesi ve 200 metrelik alan başarı olarak
nitelendirilecekti.
General Gouraud Çanakkale’de ağır yaralandı. İntepe’den atılan bir top, 30 Ha-
ziran günü, Ertuğrul Koyu’nda bir sahra hastanesini ziyarete gitmekte olan General
Gouraud’un yaralanmasına sebep oldu. Generalin hemen yanı başına düşen top mer-
misi yürümekte olan Gauraud’yu yolun kenarındaki duvarın öteki tarafına fırlattı ve
general o duvarın hemen arkasındaki incir ağacının üzerine düştü. Guoraud’un sağ
kolu koptu. Kalçasından ve bacağından da ağır şekilde yaralandı. Generalin yanında
olan Fransız subayı, Charles Roux olayı şöyle anlatıyor:
“… General komuta mahalinden dönerken yemekten önce seyyar hastanede
bulunan yaralıları ziyaret etmek istemiş. Bu amaçla karargâhtan hastane-
ye giderken Anadolu’dan atılan bir mermi, menzil komutanı Albay Etievant
ile birlikte General’in geçmekte olduğu yola düşmüş. General, Yüzbaşı Bois-
sonnas ile hastaneyi yoldan ayıran alçak bir duvarın üzerinden diğer tarafa,
bir İncir ağacının dalları üzerine fırlamış ve bu sayede ölümden kurtulmuş.
General’i yaralayan mermi bu akşamki bombardımanın son mermisiymiş.
Olaydan sonra, bombardıman durmuş “11
11 F. Charles Roux, Bir Fransız Günlüğünden Çanakkale Savaşlarının Perde Arkası Çanakkale’de Ne
Oldu?, Ankara: İstanbul, Phoenix Yayınevi, 2007, s. 142.
12 Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, s. 231.
32
Çanakkale Savaşları’ndaki Tanınmış Yabancı Komutanlar
33
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
Figen ATABEY*
B irinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın “Drang Nach Osten (Doğu’ya Doğ-
ru)” politikası, Rusya’nın ılık denizlere ulaşma emeli, İngiltere’nin “Denizlere
egemen olan dünyaya hâkim olur” teorisine dayanarak özellikle 19.yüzyıldan bu
yana güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasına engel olma siyaseti, hep Türk Boğaz-
ları üzerinde düğümlenmiştir. Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmaları, İngil-
tere ve Fransa’yı İstanbul’u almaya ve Ruslardan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya
yöneltmiş, Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur. Ruslara silah
ve malzeme yardımı sorunu ise savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
İngiliz kaynaklarında, “Çanakkale Boğazı’nı zorlayıp geçmek ve dar deniz geçidi-
ne hâkim olmak meselesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan evvel yüzyıllar boyunca harp
harekâtının en güçlerinden olduğu kadar en önemlilerinden biri kabul olunmuştu,”
ifadesine yer verilmesi, İngiltere açısından Türk Boğazlarının ne denli önemli oldu-
ğunu göstermektedir.1
Genel olarak Çanakkale Cephesi’nin 1915 Ocak ayında Rusya’nın istekleri üze-
rine açıldığı belirtilse de, İngiltere tarafından 1914 yılının Ağustos ayında Çanak-
kale Boğazı’nın denizden ve karadan yapılacak bir taarruz ile geçilerek, Boğazlar
bölgesinin kontrol altına alınması fikrinin gündeme getirildiği bilinmektedir. 1914
yılının Ağustos ayında İngiltere Deniz Bakanı Winston Churchill’de Osmanlı Devleti
savaşa girdiği takdirde mümkün olan en kısa zamanda Gelibolu Yarımadası’na de-
nizden ve karadan müşterek bir harekât gerçekleştirme düşüncesi hâkim olmuştur.
Bu dönemde Churchill, zayıf birliklerle takviye edildiği düşünülen Türk kıyılarının
gerek çıkarma harekâtı, gerekse de deniz harekâtı için oldukça elverişli olacağını de-
* Yrd. Doç. Dr., Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
1 C.F. Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, Gelibolu Askerî Harekâtı, (haz. Metin Mar-
tı), C.1, Arma Yayınları, İstanbul, 2005,s.45; James Robert Rhodes, Gelibolu Harekâtı, Belge Yayınları,
İstanbul, 1965, s. 1.
35
Figen Atabey
2 Figen Atabey, “İngiliz Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri’nin Deniz Harekâtı”, Askerî Tarih Araş-
tırmaları Dergisi, S.16, Ağustos 2010, s. 154.
3 The National Archives (NA), ADM I/116/3491 (Statement by Mr. Churchill upon the Dardanelles
Operations at the End of the First Phase, s.5)
36
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
37
Figen Atabey
mun elverişli olmaması nedeniyle diğer bir deyişle başka bir cepheye gönderilebile-
cek sayıda asker mevcut olmadığı düşüncesiyle kabul görmemiştir. Lord Kitchener, o
an için sadece Mısır üzerine yoğunlaşmaları gerektiğini bildirmiştir. 7
Sonraki Savaş Konseyi toplantıları Deniz Bakanı Churchill’in umduğu gibi ge-
lişmemiştir. İngiltere, kendi sömürgelerine göz diken Almanya’yı mağlup etmek
için bütün gücünü seferber etmiş, Fransa’ya üç yüz bin kişilik bir ordu göndermiş-
tir. Savaş Bakanı Lord Kitchener ve İngiliz genelkurmayının ileri gelenleri de Fransa
Cephesi’nde bu kadar sıkışık bulunulduğu bir sırada Çanakkale Seferi için buradan
kesinlikle kara birliği verilmeyeceğini bildirmişlerdir.8 1915 yılı başlarına gelindiğin-
de ise Fransa Cephesi’nde karşılıklı taarruzlar durmuş, mevzi savaşı başlamış, Doğu
Avrupa Cephesi’nde Ruslar çok fazla insan ve araç gereç kaybına uğramıştır. Rusların
durumunu düzeltmek için Rusya’ya yardımda bulunmak, İtilâf Kuvvetleri’nin başlıca
düşüncesini oluşturmuştur.
Bu dönemde Deniz Bakanı Churchill, Kraliyet Donanması’nın tek başına Türk
Boğazlarını zorlayabileceği kanaatini savunarak, Çanakkale Boğazı’na taarruz fikrini
yeniden gündeme getirmiştir. İşte tam bu sırada, 2 Ocak 1915’te Rusya’nın başkenti
Petrograd’daki İngiliz Büyükelçisi’nden İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gelen bir telgraf-
la; “Güçlü bir Türk ilerlemesi karşısında Rusların Kafkasya’daki durumlarının umut-
suz olduğu açıklanmış, Türk baskısının azaltılması için İtilâf Kuvvetleri’nin karadan
veya denizden Türkiye üzerine bir harekât yapmasının Rus Çarı tarafından istendi-
ği” bildirilmiştir. Bu konuda Deniz Bakanı Churchill ile görüşen Savaş Bakanı Lord
Kitchener, en iyi çarenin Çanakkale’ye taarruz olacağını, fakat böyle bir harekâtın
aylara bağlı olduğunu düşünmekle beraber, Rusya’ya da bu konuda hazırlıkta bulu-
nulduğunu bildirmekten geri kalmamıştır.9 Rusların yardım talebine ilişkin mesajın
Londra’da alındığı sıralarda Sarıkamış yakınlarında Ruslar, 27 Aralık 1914’te Enver
Paşa komutasında başlatılan Türk saldırısını geri püskürtmeye başlamışlardır. 10 Ağır
kış şartları sebebiyle Türk Ordusu’nun savaş gücü tükendiğinden 3 Ocak 1915 itiba-
riyle Ruslar tehlikeyi zaten atlatmışlardır. Ancak Londra’nın bu gelişmelerden henüz
haberi olmadığından Osmanlı Devleti’ne karşı uzun bir sefere yol açacak olaylar zin-
ciri başlatılmıştır.
Yalnız elde hazır kara kuvveti bulunmadığından Lord Kitchener, Türkiye’ye
karşı sadece denizden yapılacak bir harekâtın mümkün olup olmayacağı hususunu
tartışmaya açmıştır. Rus Cephesi’nin çökmesine razı olmayan İngiliz Hükümeti de
7 The National Archives; CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at November
25,1914)
8 İhsan Ilgar, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, Baha Matbaası, İstanbul, 1975, s. 17.
9 Hermann Lorey; Türk Sularında Deniz Hareketleri, c.II, (çev. Tacettin Talaman), Deniz Matbaası,
İstanbul, 1946, s. 34-35.
10 Nigel Steel-Peter Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, Sabah Yayınları, İstanbul, 1996, s. 6.
38
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
11 W.D. Puleston, The Dardanelles Expedition, United States Naval Institute, United States, 1927, s. 12.
12 Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, s. 86.
13 NA, ADM I/116/3491, A Telegram from Admiralty to Malta (Sent January 3, 1915,1.28.p.m.); A Te-
legram from V.A., “Indefatigable” to Admiralty (Sent January 5, 1915, 2.20 p.m. )
39
Figen Atabey
Yine de Boğaz’ın donanma ile zorlanması önerisine karşı önemli bir tepki alma-
yan Deniz Bakanı Churchill, 6 Ocak 1915’te Amiral Carden’den planının ayrıntılarını
istemiştir. 8 Ocak 1915 tarihli toplantıda Savaş Bakanı Lord Kitchener, Çanakkale’ye
karşı bir kara-deniz işbirliğinin gereğinden söz ederek, bunun için ihtiyaç olan 150
bin kişilik bir kuvvetin hâlen elde bulunmadığını bildirmiştir. Bu kuvvetin tedariki
için elde hazır asker bulunmadığından Savaş Bakanı Lord Kitchener daha sonra Ka-
nada ve Avustralyalılara başvurmak zorunda kalmıştır.14
40
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
18 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at January
13,1915)
19 The National Archives; ADM I/116/3491, “A Telegram from Admiralty to Malta (Sent January 3,
1915,1.28.p.m.); A Telegram from V.A., “Indefatigable” to Admiralty (Sent January 5, 1915, 2.20.p.m. )
20 1904 yılında Amirallik Birinci Lordluğu (Deniz Kurmay Başkanlığı) görevine getirilen Amiral Fisher,
Çanakkale meselesini incelemiş ve ordu ile ortak harekât yapılsa bile, bu teşebbüsün son derece teh-
likeli ve riskli olacağı sebebiyle Çanakkale harekâtı düşüncesine karşı çıkmıştır. Aspinall- Oglander,
Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, c. I, s. 48.
21 James, Gelibolu Harekâtı, s. 47.
22 The National Archives: ADM I/116/3491, (Statement made by W.S.Churchill upon the Dardanelles
Operations to the end of the First Phase), s.7.
23 James, Gelibolu Harekâtı, s. 50.
41
Figen Atabey
Fransa ile yapılan görüşmeden sonra İngiltere Deniz Bakanı Winston Churchill
tarafından yapılacak hücumdan Rus Başkomutanlığına bilgi verilmiş ve kendilerin-
den aynı sırada İstanbul Boğazı’na bir hücuma hazırlanmaları istenmiştir. Rusya, 26
Ocak 1915 tarihli cevabında Osmanlı Devleti’ne karşı bir harekete doğrudan katıla-
cak durumda olmadığını, Rus Karadeniz Filosunun Türk Filosuna az bir farkla üstün
bir durumda olduğunu, bildirmiştir. Bu suretle Rusların Çanakkale harekâtına fiilen
katılmaları, Askold adındaki küçük Rus kruvazörünün İtilâf Donanması’na dahil ol-
masından ve Rus Donanması’nın birkaç kez İstanbul Boğazı’nı bombardımanından
ibaret olmuştur.24
Özellikle Deniz Bakanı Churchill’in kişisel mücadele ve ısrarları sonundadır ki,
İngiltere Savaş Konseyi’nin 28 Ocak 1915 tarihinde yaptığı toplantıda verilmiş olan
kesin kararda, yalnız donanma ile mümkün olan süratle asıl hedefi İstanbul olan bir
taarruzun yapılması esas alınmıştır. O zamana kadar bu karara sıcak bakmayan Bi-
rinci Deniz Lordu Amiral Fisher ise 28 Ocak 1915’te yapılan toplantıda denizden
yapılacak taarruz önerisini çoğunluğa uymak adına kabul etmek zorunda kalmıştır.
Deniz Bakanı Churchill savaştan sonra verdiği bir demeçte; “Lord Fisher’in kişisel
olarak denizden bir harekâta karşı olduğunu, ancak çoğunluğa uymak, durumun ge-
rekliliği ve harekâtın az risk taşıması gibi nedenlerden dolayı bu harekâtı kabul etmek
zorunda kaldığını,” belirtmiştir.25 Böylesine alınan önemli ve kritik bir kararda, taar-
ruz tarihi de 15 Şubat 1915 olarak saptanmıştır. Bu karardan sonra 28 Ocak 1915’teki
Savaş Konseyi toplantısının gündemini Birleşik Filo’nun üs gereksinimi meşgul et-
miştir. Daha çok Yunanistan’ın işgali altında bulunan Limni Adası’nın26 Mondros
Limanı’nın ileri üs olarak seçilmesi üzerinde durulmuştur. Amiral Carden tarafından
talep edilmiş olan 15 muharebe kruvazörü, 5 hafif kruvazör, 16 muhrip, 6 denizaltı,
1 uçak ana gemisi, 21 mayın tarama gemisi ve diğer muhtelif gemilerden ibaret filo-
nun Şubat ayı itibariyle Limni Adası’nda toplanmaya başlanması kararlaştırılmıştır.27
5 Şubat’ta Amiral Carden’e Queen Elizabeth’in yeni toplarına büyük ihtimam gös-
terilmesi, geminin hiçbir suretle mayınlardan temizlenmemiş sularda seyretmemesi
bildirilmiştir.
24 Sedat Paşa, Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Muharrebât-ı Bahriyyesi’nde Türk Zaferi, İstanbul, 1927,
Askerî Matbaa; Mirliva Sedat, Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Deniz Savaşı’nda Türk Zaferi, (haz.
Mehmet Köçer), Poenix Yayınevi, Ankara, 2007, s. 134.
25 Churchill’in ifadesiyle, “Lord Fisher, harekât planı bir takım riskleri içerdiğinden kişisel olarak
harekâttan yana olmamış, fakat çoğunluğa uymak adına bu fikri kabul etmiştir, (The National Archi-
ves, ADM I/116/3491, Statement made by W.S.Churchill upon the Dardanelles Operations to the end
of the First Phase, s. 8).
26 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at January
28,1915)
27 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at January
28,1915)
42
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
28 Fahri Belen, Çanakkale Savaşı, Harp Akademisi Matbaası, İstanbul, 1935, s. 14.
29 Steel-Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, s. 3.
30 Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, c. I, s. 48-50.
43
Figen Atabey
31 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at February
19,1915)
32 Ilgar, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 18.
33 James, Gelibolu Harekâtı, s. 58; Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, s. 81.
34 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at February
16, 1915)
35 A. Thomazi; Çanakkale Deniz Savaşı, (çev. Hüseyin Işık), Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara,
1997, s. 21.
36 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at February
19, 1915)
44
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
mıştır.37 Bu suretle donanma yalnız başına Boğaz’dan geçmek için son gayretini sarf
etmedikçe, ordunun kullanılmaması ve 29.Tümen gelinceye kadar büyük bir harekâta
girişilmemesi konusunda karara varılmıştır.
İtilâf Devletleri yukarıda belirtilmiş olan amaç doğrultusunda bir kuvvet hazır-
lığına girmişlerdir. Buna göre İngilizlerin Mısır’dan iki tümen ile bir deniz piyade
tümeni, Fransızların bir piyade tümeni hazırlamaları, ayrıca yine İngiltere’de ihtiyatta
bulundurulan 29. Tümen’in Rus Cephesi’ndeki durumun açıklığa kavuşmasına bağlı
olarak Çanakkale’ye yollanması öngörülmüştür.38 Bu suretle, ilk etapta deniz piyade-
sinden kurulu tahrip müfrezelerinin görev yapması, başarı sağlanırsa, ileride daha
büyük kuvvetlerin verileceği konusunda uzlaşma sağlanmıştır. Ancak 16 Şubat’tan
üç gün sonra toplanan 19 Şubat’taki Savaş Konseyi toplantısında Lord Kitchener, 29.
Tümen hakkındaki fikrini değiştirmiş ve Rusya’nın durumu belli oluncaya kadar 29.
Tümeni göndermeyi düşünmediğini bildirmiştir. Bu birlik yerine Mısır’daki Avust-
ralya ve Yeni Zelanda birliklerinin (iki tümen) Birleşik Filo’ya gerekli yardımı sağla-
maları kararlaştırılmıştır. Lord Kitchener’i bu karara, Rusların güçsüzlüğü yüzünden
Almanların Doğu Cephesi’nden birçok birliği Batı’ya taşıyıp saldırıya geçmeleri teh-
likesinin ittiği düşünülmektedir. Yine bu toplantıda konsey üyelerinden Lord Balfo-
ur39 bu harekâtın siyasi getirisinin ne olacağını sorduğunda Deniz Bakanı Churchill
“Harekât önemli riskler taşısa da İtilâf Devletleri’ne Boğazlar ve İstanbul’un kont-
rolünü verecektir,” cevabını verirken Savaş Bakanı Lord Kitchener ise “Türk Ordusu
Avrupa’yı boşaltacaktır,” açıklamasını yapmıştır.40
37 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, (Deniz Harekâtı), c.VIII, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1976,
s.161.
38 Ilgar, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s.19.
39 Lord Arthur James Balfour. Eski Başbakan. Muhafazakâr Parti adına Savaş Konseyi’nde üye olarak
bulunmuştur. Balfour, 1915 Mayıs ayı ortasında Winston Churchill’in istifası üzerine Deniz Bakanlığı
görevine getirilmiştir.
40 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at February
19,1915)
41 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, (Çanakkale Cephesi Harekâtı), c.V,1.Kitap, Genelkurmay Bası-
mevi, Ankara, 1993 s. 66.
45
Figen Atabey
yaşanmıştır. Bu tarihten sonra Boğaz girişi, gündüzleri iki, üç torpido veya bir, iki
denizaltı ile gözetlenmiş, bunların gerisinde bulunan bir kruvazör de İmroz-Merkep
Adaları arasında hareket hâlinde bulunmuştur.42 Geceleri ise iki torpidobot yine bu
iki ada arasında, iki torpidobot da Merkep Adası ile Anadolu kıyısı arasında bulun-
durularak, Çanakkale Boğazı kontrol altında tutulmuştur.43
28 Ocak 1915 tarihli Savaş Konseyi toplantısı sonucu 1915 Şubat ayı ortala-
rında Çanakkale Boğazı’na denizden taarruz planının başlatılmasının kesin olarak
onaylanması üzerine İngiliz Donanması’na ait Queen Elizabeth, Agamemnon, Irre-
sistible, Inflexible, Lord Nelson, Albion, Cornwallis, Vengeance, Canopus, Ocean,
Majestic, Triumph, Swiftsure zırhlıları Şubat ayı başlarında Çanakkale’ye hareket
emrini almışlardır.44 Bu tarihten sonra Çanakkale Boğazı önündeki adalarda Limni
ve Bozcaada’da üslenen Birleşik Filo’daki gemi sayısı gün geçtikçe artmıştır. Amiral
Guepretta komutasındaki Fransız harp gemilerinin de İngiliz filosuna katılmasıyla
oluşan filo, “Birleşik Filo” adını almıştır. Birleşik Filo Başkomutanlığı görevi İngiliz
Amirali Carden’e verilmiş ve Koramiral Carden forsunu Inflexible zırhlısına çekmiş-
tir. Amiral Carden’in yanına ikinci komutan olarak atanan Tuğamiral de Robeck 22
Ocak 1915’te forsunu Vengeance muharebe gemisine çekerek, Şubat ayı başlarında
Çanakkale önlerine gelmiştir.
Mart ayının ortalarına doğru gelindiğinde Çanakkale’de işler Birleşik Filo açısın-
dan iyice çıkmaza girmiştir. O zamana kadar Birleşik Filo kendini büyük bir tehlikeye
sokmadan Boğaz’ın içindeki tabyaları dövmek ve onların toplarını tahribe çalışmak
işiyle uğraşmıştır. Mart ayının ortasına gelindiğinde operasyonların İngilizlerin bek-
lediği gibi gerçekleşmediği düşüncesi hâkim olmuş, iç tahkimâtın yok edilmesinden
önce mayın tarama işinin tamamlanması zorunlu olmuştur. Türk topçusunun mayın
tarlalarını kahramanca koruması karşısında Birleşik Filo’da mevcut bulunan mayın
tarama gemilerinin makineleri zayıf, hızları az ve kapasiteleri yetersiz, personelinin
gerektiği gibi yetiştirilememiş olduğu değerlendirmesine ulaşılmıştır. Orta ve iç sa-
vunma mevzilerinin hırpalanmış olması ile beraber, hayati önemi olan mayın tarla-
larının hâlâ korunmakta olması, gizlenmiş obüslerin yerlerinin hâlâ tespit edilmediği
gibi hususlardan Londra’daki Savaş Konseyi büyük rahatsızlık duymaya başlamıştır.45
Alınacak önlemlerle ilgili olarak 16 Şubat 1915’te toplanan Savaş Konseyi’nde Lord
Kitchener, 29. İngiliz Tümen’in en kısa zamanda Limni Adası’nın Mondros Limanı’na
gönderilmesini uygun görmüşse de 19 Şubat’taki ikinci toplantısında bundan vazge-
42 ATASE Arşivi, Klasör No:121, Dosya No: 572, Fihrist No: 1-6
43 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, c.V, 1. Kitap, s. 112-113.
44 The National Archives, ADM I/116/3491 (Admiralty Letter of February 5, 1915 to Vice Admiral Car-
den)
45 James, Gelibolu Harekâtı, s.70; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. II, III. Kısım, TTK Bası-
mevi, Ankara, 1951, s. 67.
46
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
çerek, onun yerine Mısır’da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda (ANZAK) birlikleri-
nin Birleşik Filo’ya gerekli yardım sağlamalarını kararlaştırmıştır.
Kara ordusu da büyük ölçüde işe karışacak olursa önce Bolayır’a mı, yoksa Sed-
dülbahir Bölgesi’ne mi çıkarma yapılmasının gerekeceği tartışması başlamıştır. Bu
esnada bir askerî harekâtın imkânlarını inceleyerek, kendisine rapor vermek üze-
re Lord Kitchener, Mısır’da bulunan Avustralya Kolordusu Komutanı Korgeneral
Birdwood’u Çanakkale’ye göndermiştir.46 Nihai olarak donanmanın kendi başına
Boğaz’ı zorlamaya devam etmesine ve zamanı gelince Bolayır’a asker çıkarılmasına
karar verilmiştir.
Bu zamana kadar İtilâf Devletleri’nin korumakta oldukları temel görüş, kara
birliklerinin desteğine başvurulmadan Boğaz’ın sadece deniz gücüyle zorlanıp,
Marmara’ya geçilmesi ana fikrine dayanmıştır. Gerek 3 Kasım 1914’te Boğaz giri-
şindeki tabyalara yönelik bombardıman, gerekse 19 Şubat 1915’te başlayıp, hemen
hemen aralıksız bu zamana kadar süregelen Boğaz’daki deniz muharebeleri ve pek
de olumlu olmayan sonuçları, müttefikleri yine Boğaz’ı sadece denizden zorlama ka-
rarlarından vazgeçirmemiştir. Bu düşünceler ışığında Savaş Bakanı Lord Kitchener,
General Birdwood’a 4 Mart’ta çektiği telde; “Amiralin 20 Mart’ta Marmara’ya ulaş-
mayı umduğunu, Mondros’ta toplanan birliklerin, amiralin onların yardımı olma-
dan geçemeyeceğine ikna olmadıkça Gelibolu Yarımadası’na karşı kullanılmasının
düşünülmediğini, Anzak kolordusu ile Fransız tümeni ve deniz tümeni 16 Mart’ta
Mondros’ta toplanacak olmakla birlikte, bu kuvvetlerin en çok İstanbul dolaylarında
yapılacak hareketler için toplanmış olduğunu, Birleşik Filo, tabyaları birer birer sus-
turdukça, onları kökünden tahrip için yalnızca ufak birliklere ihtiyaç olacağını, ya-
rımadada büyük ölçüde hareketlerde bulunmak için Londra’dan ayrıca emir ve yeni
kuvvetler gerekeceğini, ancak Hükümetin böyle bir şey düşünmediğini, olsa da Bolayır
Berzâhı’nın ele geçirilmesi için bir kuvvete ihtiyaç olacağını ve bu olunca Türklerin
yarımadayı boşaltacaklarının umulabileceğini,” bildirmiştir. 47
Lord Kitchener tarafından durumu incelemekle görevlendirilmiş bulunan Ge-
neral Birdwood’un, 5 Mart’ta Lord Kitchener’e göndermiş olduğu raporunu ise şu
şekilde özetlemek mümkündür;
“….Bahriyenin Çanakkale Boğazı’nı desteksiz olarak zorla geçebileceğinden
çok şüpheliyim. Herhalde böyle bir operasyon için epey zaman gerekeceği-
ni önceden kabul etmek lazımdır. Amiral aşırı iyimserdir, ordunun yardı-
mı olmadan Boğaz’ı zorlayamayacaktır. Savaş donanması, Boğaz’dan geçse
bile taşıt gemileri onunla birlikte geçemez, çünkü zırhlıların tahrip edeme-
46 General Wood daha sonra Arıburnu Cephesi Komutanlığı’na atanmıştır. James, Gelibolu Harekâtı, s.
62.
47 Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c.II, III. Kısım, s. 65; Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale,
s. 115.
47
Figen Atabey
Bütün bu bilgi ve görüşlere rağmen Savaş Bakanı Lord Kitchener, hâlâ geniş ve
kapsamlı bir çıkarmaya sıcak bakmamıştır. Londra’daki Savaş Konseyi de Boğaz’ın
yalnız deniz kuvveti ile zorlanarak geçilebileceği görüşünde olduğundan İtilâf Güçle-
ri 18 Mart 1915 deniz harekâtını başlatmaktan kendilerini alıkoyamamışlardır.
48
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
ayı ortasına kadar olan faaliyetlerini kısaca özetleyecek olursak; 19, 25 ve 26 Şubat
1915 tarihlerinde gerçekleştirilen üç bombardımanla Boğaz girişindeki Seddülbahir,
Ertuğrul ile Kumkale ve Orhaniye Tabyaları tahrip olmuştur. Bundan sonra Boğaz’ın
iç istihkâmlarıyla mücadele ve mayın tarlasının tahribi için 26 Şubat-17 Mart 1915
tarihleri arasında çalışılmıştır.
Uygulanan harekâttan olumlu bir sonuç elde edemeyen Amiral Carden, Deniz
Bakanlığı’na 9 Mart’ta gönderdiği raporda; “Yeterli kara ordusu ve uçaklara gereksi-
nim duyduğunu, Boğaz’ın iki kıyısındaki gizli top ve obüslerin yerleri saptanmadıkça,
Boğaz’a giren tüm gemilerin tehlikeyle karşı karşıya kalmakta olduklarına, her geçen
gün isabet oranlarının artığına işaretle, bu sakıncanın giderilmesine dek taarruzun
ertelenmesini,” teklif etmiştir.50
Konu ile ilgili olarak birçok İngiliz kaynağı ve arşiv belgesi incelendiğinde; Ami-
ral Carden’in kara birliklerinin derhal yardımı gerektiğinin farkında olduğu, ancak
bir taraftan ordu hiç hazır değilken, diğer taraftan Deniz Bakanı Churchill, deniz ta-
arruzunun mümkün olduğu kadar çabuk yapılmasını emrettiğinden konu hakkında
çekimser kalmayı tercih ettiği değerlendirilmektedir.
Mayın gemilerinin yinelenen başarısız faaliyetleri ve 10 Mart 1915 tarihli Savaş
Konseyi’nin toplantısında alınan “Birleşik Filo Boğaz’a yalnız kendi gücüyle saldıra-
cak, yarımadaya asker çıkartılmayacaktır,” kararından sonra artık iyice sabırsızlanan
Deniz Bakanı Churchill ise 11 Mart’ta Amiral Carden’e biraz daha enerjik hareket
etmesi gerektiğini bildiren şu telgrafı göndermiştir:51
“Size verilen ilk talimat sakınma ve ölçülü hareket etmeniz idi. Hiç kayıp ver-
meden ilerlemedeki sabır ve maharetinizi takdir ediyoruz, ancak elde edile-
cek başarı eğer başka türlü sağlanamayacaksa gemi ve insan kayıpları göze
alınabilir. Çanakkale Boğazı’nın geçilmesi savaşın sonucu üzerine kesin etki-
ler yapabilir. Uygun hava şartları seçilerek Nara Tabyalarını, elde mevcut ve
bu hedef üzerine ateşlerini yakın mesafeden tevcih edebilecek büyük toplarla
tahrip etme zamanının geldiğini ve bunun gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Topçu ateşinin desteği altında, karaya çıkarılacak bölükler siperlerdeki Türk
toplarını tahrip edecekler ve mayın tarlaları mümkün olduğu kadar temiz-
lenecektir. Bu harekâtı Nara Tabyaları tahrip edilinceye ve Boğaz mayınlar-
dan temizleninceye kadar tekrarlayacaksınız. Sizi baskı altına almak veya
zorlamak isteğinde değiliz. Fakat harekâtınızın bir noktasında karar almak
için enerjik hareket etmeniz gerekeceği düşüncesindeyiz ve sizin bu zamanın
geldiği inancında olup olmadığınızı öğrenmek istiyoruz. ”
49
Figen Atabey
52 The National Archives, CAB 22/1, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Council Held at March
10,1915)
53 Thomazi, Çanakkale Deniz Savaşı, s. 34.
54 Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, c. I, s. 120-121.
55 Ian Hamilton, Gelibolu Günlüğü, (çev. Osman Öndeş), Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972, s. 56
50
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
51
Figen Atabey
52
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
64 The National Archives, ADM I/116/3491 (Statement made by W.S.Churchill about Dardanelles Na-
val Operations)
65 The National Archives, ADM I/8421/ 135 (Telegrams about 18 March Naval Operation)
66 Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, c. I, s. 130.
67 Thomazi, Çanakkale Deniz Savaşı, s. 41.
53
Figen Atabey
54
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
73 Winston Churchill, The World Crisis, 1911-1914, Vol.II, Thorton Butterworth Limited, London,
1927, s.10
74 Hamilton, Gelibolu Günlüğü, s. 37.
75 Thomazi, Çanakkale Deniz Savaşı, s. 41.
76 Hamilton, Gelibolu Günlüğü, s. 38.
77 Churchill, The World Crisis, c. II, s. 5; Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. III, Kısım II, s. 90.
55
Figen Atabey
“Vakit kaybedilirse denizaltı tehlikesi artar. Ordu, kara savaşlarında ağır ka-
yıplara uğrayabilir. Ordu’nun başarısızlığı birkaç eski geminin batmasından
daha ağır olur. Kilitbahir alınsa bile Anadolu Kıyısı’ndan toplar yine işler
ve mayın tehlikesi pek azalmaz. Buna karşılık donanma bir kere Marmara
Denizi’ne girerse, bunun manevi etkisi çok büyük olur. Bolayır iki yönden dö-
vüleceği için Gelibolu Yarımadası’ndaki Türk birlikleri her taraftan kuşatıl-
mış olurlar, ya açlıktan ölürler ya da teslim olurlar. Donanma’nın İstanbul
önünde görünmesinin siyasal tepkileri hesap edilemeyecek ölçüde büyük olur
ve kesin sonuçlar verebilir. Her şey aksi gider; yani Gelibolu Yarımadası’ndaki
Türk birlikleri savaşa devam edip, Boğaz’ı yeniden kapatırlar, İstanbul’da bir
ayaklanma olmaz ise sonuçta ordunun Kilitbahir’ı ele geçirmesi ve Boğaz’ı
sürekli açık tutması gerekecektir. Bunu, ordu geride kalan ve Mısır’dan
gönderilecek olan gemilerin yardımıyla yine yapabilir, oysa sizin bir kere
Marmara’ya girmenizle bu işlerin hiçbirine gerek kalmayabilir. Boğaz’dan
dönüş geçişinde (yüzen) mayınlardan çok büyük bir korkunuz olamaz, çünkü
akıntı sizinledir. Tabyaların cephanesi kıttır. Bütün bu yazdıklarımız emir
değildir, sadece sizin düşüncenizi öğrenmek ve anlaşmazlıkları ortadan kal-
dırmak için yazılmıştır.”
Bu telgrafa karşılık olarak Amiral de Robeck uzun bir telgraf çekmiş, kararındaki
değişikliğe ilişkin gerekçesini şöyle savunmuştur:78
“Boğaz’ın donanma ile zorlanması planı, tabyaların yalnız gemi topları ile
tahrip edilmesi imkânı üzerine kurulmuş, fakat bu uygulama mümkün ol-
mamıştır. Başarı büyük ölçüde donanmanın İstanbul önlerinde görülmesi-
nin Türkiye’yi egemenliği altında tuttuğu sanılan ve Almanlara bağımlı olan
Türk Ordusu’nun üzerinde yapacağı etkiye bağlıdır. Eğer Türk maneviyatı
sarsılmaz ve İngiliz Donanması geçince Boğaz tekrar kapanırsa savaş gemi-
lerinin hareket yeteneği onlarla birlikte geçebilmiş olan kömür ve cephane
taşıyan taşıt gemilerinin sayısına bakar. Donanma ile birlikte bu yardımcı
gemilerin tahrip edilmemiş tabyaların önünden geçirilmesi konusu henüz
çözülmemiş bir sorundur. Bu durumda ordunun Gelibolu Yarımadası’nı ön-
ceden ele geçirmiş olması esaslı bir iştir. Anadolu kıyısındaki toplara karşı
Rumeli kıyısındaki toplarla üstünlük sağlamak mümkündür. Düşünüldüğü
kadar büyük orduyu karaya çıkarmak için bütün donanmanın yardımı gere-
kir. Bolayır’a asker çıkarmamız herhalde Türkleri yarımadayı boşaltmak zo-
runda bırakmaz. Şurası kesindir ki, dışarıda (Ege Denizi’nde) tam kuvvetini
78 Roger John Keyes, The Naval Memoirs of Admiral of the Fleet Sir Roger Keyes; Scapa Flow to the Dover
Straits, 1916-1918, E.P.Dutton, New York, 1935, s. 185; Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c.III, Kısım II, s.
91.
56
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
57
Figen Atabey
sebep olarak, deniz bombardımanları ile iki aya yakın bir zaman kaybedilmiş olma-
sı ve bu süre içinde Türklerin gerek tahkimat yapmak ve gerek takviye kuvvetleri
sağlamak için zaman kazanmış olmaları gerekçe gösterilmiştir.81 Türklerin 1, 2 ve 3
Mayıs günleri İngiliz siperlerine gece yaptıkları hücum sayesinde kazandıkları yer-
lerin, karşı tarafın donanmanın desteğini alarak gündüzleri yaptıkları hücumlarla
geri alması, fakat buna rağmen gözle görülür bir ilerleme elde edememesi üzerine
General Hamilton, 9 Mayıs 1915 günü Londra’ya gönderdiği bir yazıda, kendisine
takviye birlikler gönderilmez ise harekâttan başarı sağlanamayacağını bildirmiştir.82
Savaş Bakanı Kitchener tarafından 10 Mayıs’ta verilen cevapta 52. Tümenin en kısa
zamanda Çanakkale’ye ulaştırılacağı bildirilmiştir.
Yine 10 Mayıs’ta sancak gemisi Queen Elizabeth zırhlısında; Filo Komutanı Ami-
ral de Robeck, Tuğamiral Wemyss, Tümamiral Thursby ve Kurmay Başkanı Komodor
Keyes’in katıldıkları bir toplantı yapılmış ve burada Komodor Keyes, kara harekâtının
başarısızlığı ve donanmanın da kendi payına düşeni tam olarak yerine getiremediği
düşüncesiyle, denizden hücuma derhal tekrar başlanmasını şiddetle ısrar etmiştir.83
Bu görüş üzerine 10 Mayıs’ta Filo Komutanı Amiral de Robeck, Londra’daki Ami-
rallik Dairesi’ne çektiği telgrafta eğer emir verilirse, Boğaz’ı denizden zorlamak de-
nemesini yenilemek istediğini bildirmiştir. Amiralin bu telgrafı Londra’da Deniz Ba-
kanı Churchill ile Deniz Kurmay Başkanı Lord Fisher arasında bir gerginlik sebebi
olmuştur. Ordu ile donanmanın aktif işbirliğine taraftar olan Deniz Bakanı Churchill,
zırhlıların toplarının Ordu’nun ilerlemesine çok yardımcı olacağını düşünerek, bu
öneriyi çok faydalı bulmuştur. Lord Fisher ise Çanakkale’deki tabyalara karşı böyle
bir hareketin başarısız olacağına inanmış ve bunun 18 Mart denemesinin bir yeni-
lenmesi olacağını ifade etmiştir. Sonuçta, 13 Mayıs’ta Amirallik tarafından Amiral
de Robeck’e gönderilen telgrafta denizden hücum düşüncesine şu gerekçe ile karşı
çıkılmıştır:84
“Çanakkale Boğazı’nı donanma ile yalnız başına geçmek için zorlama zama-
nının geçtiği ve bunun şimdiki koşullarda asla geri gelmeyeceğini düşünüyo-
ruz. Ordu karaya çıkmıştır. Büyük takviye kuvvetleri yolda bulunmaktadır.
Zamanla ve sabırla Kilitbahir Yaylası’nın alınacağına inanıyoruz. Sizin bun-
dan sonraki göreviniz orduyu ilerlerken desteklemek ve daha sonra meydana
gelecek durumları karşılamak için hazır bulunmak olacaktır.”
58
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
Lord Kitchener, gerek askerî açıdan, gerekse de siyasi açıdan Queen Elizabeth’in
geri çekilmesine sıcak bakmamış, böyle bir kararın Yakın Doğu’da Çanakkale teşeb-
büsünün bırakılması ve bundan sonraki birçok çekilmenin işareti olarak algılanacağı
endişesini taşımıştır. İngiliz arşiv belgeleri bize; kara harekâtı girişiminin üzerinden
daha bir ay geçmeden Mayıs ayı ortasında Lord Kitchener’in Çanakkale Seferi’nin
akıbeti ile ilgili çok umutsuz bulunduğunu, icrası mümkün olsa hemen bütün kuvvet-
lerini Çanakkale’den çekme düşüncesinde olduğunu göstermektedir.86
14 Mayıs 1915 tarihli Savaş Konseyi toplantısında Queen Elizabeth zırhlısının
Çanakkale’den çekilmesi konusunda Lord Kitchener ile yaşanan gerginlik ve sonra-
sında Çanakkale’ye gönderilecek yeni gemiler konusunda Deniz Bakanı Churchill ile
Amiral Fisher görüşmüşler ve bu görüşme sonucu anlaşmaya varmışlardır. Ancak
Amiral Fisher, sürekli bir şekilde devam eden gemi ve insan kaybından büyük endi-
şe duyduğunu da açıkça belirtmiştir. Amiral Fisher ertesi gün Amirallik Dairesi’ne
59
Figen Atabey
gittiğinde Deniz Bakanı Churchill’in listeye iki “E” sınıfı denizaltı ile Çanakkale’de
ağır topların kullanılması hususunda yeni teklifler kaleme aldığını görmüştür. Bu olay
üzerine aynı gün 15 Mayıs 1915’te Amiral Fisher, Deniz Kurmay Başkanlığı göre-
vinden istifa etmiştir.87 İstifa mektubunda gerekçe olarak Çanakkale sorununu ileri
sürmüş ve konuya şöyle açıklık getirmiştir: 88 “Yeniden iyice düşündüm ve teessüfe
değen şu sonuca vardım ki, artık sizinle birlikte çalışmayacağım. Her gün Çanakkale
için ileri sürdüğünüz istekleri kabul etmek gitgide daha güç oluyor …”
Amiral Fisher’in Birinci Deniz Lordluğu görevinden çekilmesi Churchill’in de
Deniz Bakanlığı görevinde kalmasını imkânsız kılmıştır. Bu istifayı birkaç gün sonra
Deniz Bakanı Churchill’in istifası izlemiştir. Deniz Bakanı Churchill 1916 yılında ver-
diği bir demeçte bu konuya şöyle açıklık getirmiştir:89
“13 Mayıs günü bölgedeki Alman denizaltı tehlikesinden dolayı Lord Fisher
ile Kitchener arasında Queen Elizabeth’in geri çekilmesi konusunda anlaş-
mazlık yaşandı. Diğer taraftan Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapmış olan
Kara Ordusu’na gerekli deniz desteği sağlamakla görevli olduğum üzere, aynı
gün öğleden sonra bölgeye monitör, ilave denizaltı ve ağır silahların sevk edil-
mesine dair birkaç öneri hazırladım. Akşam saatlerinde Amiral Fisher ile ko-
nuyu görüştüm, hemfikir olduğunu söyledi. Gece yarısı önerime birkaç gemi
daha ilave ettim. Bu hususlardan rahatsız olmuş olacak ki (bunları görüşüp
düzeltebilirdik), 15 Mayıs sabahı istifa etti.”
60
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
edilmekte olan Türk savunmasını yıkmak için daha fazla kuvvete ihtiyacı olduğunu”,
belirtilmiştir.91
Bu esnada İngiltere’de yeni Hükümetin önem verdiği işlerden birisi, Çanakkale’ye
daha fazla mesai harcamak üzere özel bir komite kurmak olmuştur. Yeni komitede
Deniz Bakanı Churchill’in yerini Arthur Balfour; Birinci Deniz Lordu Fisher’in yerini
ise Henry Jackson almıştır. Haziran ayından itibaren Savaş Konseyi (War Council)’nin
adı “Çanakkale Boğazı Komitesi (Dardanelles Comittee)” olarak değiştirilmiştir. İn-
giliz belgelerinde Konseyin fonksiyonlarında bir değişiklik olmadığı, ancak isminin
Çanakkale ve Doğu Akdeniz sorunlarına daha fazla mesai harcaması amacıyla de-
ğiştirildiği belirtilmektedir. Çanakkale Boğazı Komitesi, 2 Kasım 1915’te üye sayısı
azaltılmış olarak (Deniz Bakanı Arthur Balfour, Savaş Bakanı Lord Kitchener, Dış
İşleri Bakanı Edward Grey, Maliye Bakanı Loyd George) “Savaş Komitesi (War Co-
mittee)” adını almış, 3 Kasım’da ilk toplantısını gerçekleştirmiştir.92 Çanakkale Boğazı
Komitesi’nin 7 Haziran 1915 tarihli ilk toplantısında, Londra’da savaşın insan ve para
bakımından maliyeti büyük endişe uyandırmaya başladığından Lord Kitchener ön-
celikle komite üyelerine savaşın gidişatı ile ilgili olarak açıklamalarda bulunmuştur.
Bu girişimin büyük güçlüklerini ortaya koymuş ve bu işin bitirilmesi için baş-
langıçta düşünüldüğünden çok daha fazla çaba harcamak gerektiğini belirtmiştir. Bu
esnada diğer cephelerde de durum pek parlak gözükmemiştir. Rusya, Polonya’da ezici
bir yenilgiye maruz kalmış, İstanbul Boğazı’na taarruz için ayırdığı kuvvetler başka
yerde kullanılmıştır. Bu durumda Osmanlı Donanması’nın İstanbul-Karadeniz ara-
sında gerçekleştirdiği ikmal nakliyatını taciz için yapacağı bazı müdahaleler dışında
Rusya’dan bir şey beklenemeyeceği belli olmuştur. Fransa, kendisi büyük sıkıntıda
bulunduğundan Gelibolu’daki kuvveti artırmak şöyle dursun, onu devam ettirmekte
bile güçlük çekmiştir. Tamamen İngiltere’nin düşüncesi olan ve birlikte hareket et-
mek önerisini reddetmediği bu harekâtın başlangıcında uğradığı başarısızlıklar onun
yeni fedakârlık yapma cesaretini kırmıştır. Bu durumda Çanakkale Seferi’nin akıbeti
için çözüm yolu aramak ise yine İngiltere’ye kalmıştır.93 Bu durumda üç hareket tarzı
mümkün görülmüştür. Bunlardan ilki geri çekilme yani Çanakkale teşebbüsünden
vazgeçmek ve yarımadanın tahliyesi; ikincisi, büyük miktarda takviye kıtaları gön-
dererek, süratle harekâta bir çözüm bulunması; üçüncü ve son olarak gittikçe ge-
liştirilecek bir taarruz için savaşın sürdürülmesi. Çanakkale harekâtından vazgeç-
mek anlamına gelen birinci hareket tarzı, zayıflığı ve yılgınlığı göstereceğinden bu
düşünceye sıcak bakılmamıştır. İkinci hareket tarzı, Batı Cephesi’nden acilen asker
ve silah çekmeyi gerektirdiğinden başta Lord Kitchener tarafından kabul görme-
miştir. Üçüncü hareket tarzı ise İngiltere’nin prestijine derhal bir darbe vurulmasını
91 Hamilton, Gelibolu Günlüğü, s. 147; Steel- Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, s. 121.
92 The National Archives, ADM I/116/3491
93 Thomazi, Çanakkale Deniz Savaşı, s. 87.
61
Figen Atabey
94 1915 Temmuz ayı itibariyle Birleşik Filo emrinde şu gemiler bulunmuştur: 34 cm.lik topa sahip 4 mo-
nitör, 23 cm.lik topa sahip 6 monitör, 15.cm.lik topa sahip 6 monitör, 4 Edgar sınıfı savaş kruvazörü,
14 muharebe gemisi,12 kruvazör, 40 muhrip ve torpidobot, 9 büyük ve ağır silahlı denizaltı, 7 küçük
boy denizaltı, 8 zırhlı vapur, 104 nakliye gemisi ve çekici, 13 mayın tarama gemisi, 22 deniz uçağı, 4
(sloop) şalupa, 18 hava uçağı, 2 uçak gemisi, 3 balon gemisi, 13 motorgambot (13.250 kişi kapasiteli),
30 motorgambot (60 kişi kapasiteli); The National Archives, CAB 22/2, (Secretary’s Notes of a Mee-
ting of Dardanelles Comittee Held at June 7,1915).
95 Churchill, The World Crisis, c. II, s. 405.
62
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
96 The National Archives, CAB 22/2, (Secretary’s Notes of a Meeting of Dardanelles Comittee Held at
June 12,1915)
97 The National Archives, CAB 22/2, (Secretary’s Notes of a Meeting of Dardanelles Comittee Held at
June 17,1915)
98 Temmuz ayı itibariyle Çanakkale’ye yeni İtilâf birliklerinin yola çıktığı haberi üzerine Başkumandan
Enver Paşa’nın emriyle Trakya’daki 2.Ordu Komutanı Vehip Paşa ve iki kolordusunun komutanları,
5.Kolordu Komutanı Albay Fevzi (Çakmak) ve 14. Kolordu Komutanı Alman General Trommer, 8
Temmuz’da Seddülbahr’a gelerek göreve başlamışlardır. Tümenler ise 21 Temmuz’da bölgeye ulaş-
mışlardır, (İbrahim Artuç, 1915 Çanakkale Savaşı, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1992, s. 299.)
99 Tevfik Bıyıklıoğlu, Çanakkale Muharebeleri’ne Dair Konferans, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul,
1950, s. 37.
63
Figen Atabey
daha da artırmış; İngiliz Hükümetini her türlü fedakârlığı göze alarak, Çanakkale
harekâtının bir an önce sonuçlandırılması kararını almaya zorlamıştır.
6 Ağustos’ta Anafartalar (Suvla Körfezi)’ne yapılan çıkarmayı takiben birbiri
ardına başarısızlıkla sonuçlanan muharebelerden sonra 20 Ağustos’ta toplanan Ça-
nakkale Boğazı Komitesi’nde Çanakkale’de zayıflamış olan birliklere 13.000 takviye
ikmal personeli ile 12.000 asker gönderileceği bildirilmiştir.100 30 Ağustos’ta ise Fran-
sız Hükümeti, Ağustos taarruzunun başarısızlığı karşısında telaşa düşmüş, Savaş Ba-
kanı Kitchener’e Boğaz’ın Asya yakasına yeni bir çıkarma yapmak için Çanakkale’ye
dört taze tümen göndereceğini bildirmiştir. Ancak Eylül ayında Balkanlar’da Alman
Kuvvetleri’nin Sırp direnmesini kırarak, Sırbistan’ı işgali ve Bulgaristan’ın Merkezî
Devletler tarafında savaşa katılması üzerine birliklerin gönderilmesi yine ertelenmek
zorunda kalmıştır. 101 1915 Mayıs ayında Deniz Bakanlığı görevinden istifa etmiş
olan Winston Churchill, 6 Ekim 1915 tarihinde kabineye yazmış olduğu bir raporda,
Ağustos ayı muharebelerinin İtilâf Devletleri açısından başarısız oluşunun sebepleri-
ni şöyle değerlendirmiştir:
“6 ile 9 Ağustos arasında Gelibolu’daki Kara Muharebelerinde başarıya
ulaşılamamıştır. Bu başarısızlığın sebebi, zamanında General Hamilton’un
istediği takviye birliklerin gönderilmemesinden kaynaklanmıştır. Nitekim
muharebenin bir ay gecikmesi, en az beş taze Türk Tümeni’nin yarımadaya
ulaşmasına imkân vermiştir. 12 Ağustos’ta General Hamilton bu hücumun
başarısız olduğunu bildirmiş ve birliğini kuvvetlendirmek için ilave yeni kuv-
vetler, birlikler talep etmiştir. Şu an 6 Ekim’deyiz. Hâlâ yeni birlikler gönde-
rilmemiştir.” 102
100 The National Archives, CAB 22/2, (Secretary’s Notes of a Meeting of Dardanelles Comittee Held at
August 20,1915)
101 Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. III, s. 377; Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), Alkım
Yayınevi, Ankara, 2005, s. 119.
102 The National Archives, CAB /34/185/9 (6 Ekim 1915 tarihli W.S.Churchill’in raporu)
103 Hamilton, Gelibolu Günlüğü, s. 267.
104 Kadri Perk, “Çanakkale Savaşları Tarihi”, Askerî Mecmua, 1 Mart 1940, S. 56, Çanakkale Özel Sayısı
Eki, s. 140.
64
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
henin açılmasından sonra her iki cepheyi birden beslemenin mümkün olmayacağı
anlaşılmıştır. Artık İngiltere’nin ne kuvvet göndermeye takati, ne de Çanakkale ile
fazla uğraşmaya ve Batı Cephesi’nin aleyhine kuvvet sarf etmeye tahammülü olma-
dığından Çanakkale’de büyük bir harekât gerçekleştirme ihtimali kalmamıştır. Yine
Bulgaristan’ın İttifak Devletleri tarafında savaşa girmesiyle Berlin-İstanbul yolu açıl-
dığından 1915 Ekim ayında Çanakkale Cephesi’ne bol cephane veya askerî birlik sevk
etmek imkânı da belirmiştir.105 Aynı zamanda Varna, Alman denizaltıları için deniz
üssü olmuş, bu gemiler, limandan Sivastopol’a ve Romanya sahillerine akınlar düzen-
lemişlerdir.106 Bütün bu gelişmelerden dolayı Ekim ayı süresince Londra’da Selanik ve
Çanakkale arasında büyük bir kararsızlık yaşanmıştır. Gelibolu’da bir zafer kazanıl-
ması ümidinin hâlâ olduğu ve o zamana kadar bu bölgeye çok fedakârlık yapıldığı dü-
şüncesiyle bunun sonuçlarından hemen vazgeçmek istenmemiştir. Ancak Londra’da
giderek zorlaşan ve artan baskılar sebebiyle İngiliz Hükûmet yetkilileri Ekim ayı iti-
bariyle Gelibolu Yarımadası’nın boşaltılması fikrini tartışmaya başlamışlardır.
Bu doğrultuda 9 Ekim 1915 tarihli Çanakkale Boğazı Komitesi’nin toplantısında
Gelibolu Yarımadası’na kuvvet göndermenin imkânsızlığı, kıtaların bitkin bir hâle
gelmesi, yaklaşmakta olan kış mevsiminin tehlikeleri, Alman toplarının ve malzeme-
sinin yakında Çanakkale’ye yetişeceği hakkındaki raporlar dolayısıyla askerî açıdan
en doğru yol olarak yarımadanın bir an önce tahliye edilmesi görüşü hâkim olmuştur.
Bu düşünceler ışığında 11 Ekim 1915 günü Lord Kitchener, Hamilton’a bir telgraf
çekmiş ve “Cephenin boşaltılması hâlinde bir tahliye yapılırsa ne kadar zayiât veri-
lebileceğini,” sormuştur. O da cevabında “Kuvvetlerin yarısının feda edilebileceğini”,
bildirmiştir.107 Hamilton’un yarımadanın boşaltılması yanlısı olmamasına rağmen, bu
cevabı görevinden alınmasına sebep olmuştur. General Hamilton, 12 Ekim tarihi iti-
bariyle Lord Kitchener’den mevzileri tahliye etmesini isteyen bir telgraf almış ve böy-
lece Gelibolu Yarımadası’nda ileri harekâta girişme ümidi tamamen kaybolmuştur.
Bu telgrafı, Lord Kitchener’in 16 Ekim’de General Hamilton’un görevden alındığına
dair bir telgrafı izlemiştir.108 Bu telgrafla Çanakkale Cephesi’nde komuta kademesin-
de bir değişiklik yapılmış, General Hamilton’un yerine daha geniş yetkilerle General
Charles Monro, Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanlığı’na atanmıştır. 17 Ekim 1915’te
General Hamilton komutanlığı vekâleten General Birdwood’a devrederek, cepheden
ayrılmıştır. Yeni Sefer Kuvveti Komutanı General Monro ise 28 Ekim’de görevine baş-
lamıştır. Selanik ve Çanakkale Cepheleri Komutanlığı’na getirilen General Monro,
karargâhını her iki harekât alanına eşit uzaklıkta bulunan İmroz’a nakletmiştir.109
105 Liman von Sanders, Türkiye’de 5 Yıl, (çev. M.Şevki Yazman), İstanbul, 1968, s. 125.
106 Abdurrahman Şeref, Denizaltı Gemisi Notları, Deniz Matbaası, İstanbul, 1932, s. 41.
107 Steel-Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, s. 266.
108 Hamilton, Gelibolu Günlüğü, s. 274.
109 A. Goutard, “Denizaşırı Seferler ve Çıkarmalar-Çanakkale Seferi”, (çev. Ahmet Onur), Askerî Tarih
Bülteni, S. 9, (Şubat 1980), s.76
65
Figen Atabey
110 The National Archives, CAB 22/3, (Secretary’s Notes of a Meeting of War Comittee Held at Novem-
ber 3, 1915)
111 Roger John Keyes; The Naval Memoirs of Admiral of the Fleet Sir Roger Keyes:Scapa Flow to the Dover
Straits, 1916-1918, E.P.Dutton Keyes, Newyork, 1935, s. 310.
112 Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. II, Kısım III, s. 384.
113 James, Gelibolu Harekâtı, s. 482.
114 Aspinall- Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, c. II, s. 473.
115 The National Archives, ADM I/137/3086
66
İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi
Sonuç
Çalışmamızda Deniz Bakanı Winston Churchill’in Çanakkale harekâtının baş
planlayıcısı olduğu bir kere daha belgelerle doğrulanmıştır. İngiliz belgeleri bize
harekâtın planlayıcısı Churchill’in, başından beri deniz harekâtına karşı aşırı ısrarcı
bir davranış içinde bulunduğundan Savaş Konseyi’ne konunun uzmanlarının görüş-
lerini tam olarak yansıtmadığını, Savaş Konseyi’nin de etraflıca incelemeden Türk-
lerin savunma gücünü önemsememe gibi büyük bir hata yaptığını göstermektedir.
Savaş Konseyi’nin mesaisinin çoğunu harekâtın siyasi getirilerine yoğunlaşmakla ge-
çirdiği, deniz ve kara harekâtının plan ve detayına çok az önem gösterdiği tespit edil-
miştir. 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı’na denizden taarruz planının başa-
rısızlıkla sonuçlanması üzerine Savaş Konseyi’nin toplanarak yeni politikaları olan
67
Figen Atabey
120 Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, TTK Basımevi, Ankara, 2014, s. 280.
121 ADM I/116/3491
68
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve
Başkent İstanbul
Mustafa SELÇUK*
69
Mustafa Selçuk
şünmüştür.6 Çanakkale’de yeni bir cephe açma fikrinin en büyük savunucusu olan W.
Churchill’in görüşleri şu şekilde özetlenebilir; “Osmanlı Devleti güçsüzdür. İstanbul
son yıllarda siyasal ayaklanmalara sahne olmuştur. Jön Türkler denetimi ellerinde tu-
tuyor gibi görünseler de donanmanın Sarayburnu’nda gözükmesiyle her şey değişe-
bilir. Osmanlı’nın sadece iki tane cephane fabrikası vardır. Her ikisi de kıyıdadır, de-
nizden yapılacak atışlarla fabrikalar, Harbiye Nezareti ve Galata Köprüsü vurulabilir,
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin tüm iktisadi, siyasi ve askeri faaliyetlerin merkezidir.
İstanbul’un düşüşü bir anlamda Osmanlı Devleti’nin yıkılışı demektir.”7 Rusya’nın da
böyle bir cephe açılması hususunda talepleri olduğu bilinmektedir.8
İtilaf devletlerinin niyetlerini Osmanlı Devleti’nin Roma Ateşemiliteri, şu şekilde
özetlemiştir:
“… İngilizler, Çanakkale’yi zabt ve İstanbul’u işgal ile bizi sulha mecbur etmek
veya bu olmazsa bile uzun müddet harp edemeyecek bir hale getirebilmek
ümidindedirler, onlar Boğazlara karşı olan harekâtıyla Mısır taarruzunu
da akîm bırakabileceklerini zannediyorlar, diğer yandan Rusya’da yorgun-
luk âsârı ve ahâlide harbin aleyhine bir cereyan uyandığından Boğazlar
Meselesi’ni meydana çıkarmak ile Ruslara senelerden beri intizar eyledikleri
âmâl-i milliyelerinin bu harp neticesinde kuvveden fiile çıkacağı hissini verip
harbi onlarca popüler kılma düşünülmüştür.”9
Gerek Çanakkale Savaşları devam ederken, gerekse savaş bittikten sonra gö-
rüşlerini açıklayan devlet adamlarının beyanlarından ve İstanbul için alınan tedbir-
lerden anlıyoruz ki; insan gücü ve harp teknikleri açısından farklı bir yeri olan Ça-
nakkale Savaşları’nın temel amacı Osmanlı Devleti’nin kalbi olan başkent İstanbul’a
ulaşmak ve Osmanlı Devletini savaş dışı bırakıp barışa zorlamaktır.10 İtilâf Devletleri,
19. yüzyıldan beri ortaya attıkları Şark Meselesini kendi sömürgecilik planları doğ-
rultusunda çözüme kavuşturmayı düşünmüşlerdir.11 Avrupalı devletlerin düşünce-
lerini Napolyon, “Büyük soru temel olarak değişmez İstanbul’a kim hâkim olacaktır”
sözleriyle özetlemektedir.12
6 Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2014, s. 36-52.
7 Zekeriya Kurşun, “Çanakkale Muharebeleri”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c. VIII, İs-
tanbul 1993, s. 206; Alan Moorhead, Gelibolu, (çev. A. C. Akkoyunlu), 5. Baskı, Doğan Kitapçılık,
İstanbul 2004, s. 34.
8 Aspinall Oğlander, Büyük Harbin Tarihi, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, c. 1, Askeri matbaa,
İstanbul 1939, s. 53.
9 Başkumandanlık Vekâletine gönderilen 14 Nisan 1915 tarihli tahrirat için bkz; BOA, DH. EUM VRK.
25/8.
10 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, c.1, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1994, s. 113.
11 Ö. Osman Umar, “Çanakkale Savaşı’nın Önemi ve Sonuçları”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi,
S.15, İstanbul 1998, s. 2.
12 Ellis A., Bartlett, Çanakkale Gerçeği, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005, s. 21.
70
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
13 Çanakkale Savaşları için bakınız: Lokman Erdemir, Çanakkale Savaşı, Siyasi, Askeri ve Sosyal Yön-
leri, Gökkubbe Yayınları, İstanbul 2009; Edward J. Erickson, “Gallipoli”, History in Dispute: The First
World War, (ed. D. Showalter), Detroit, 2002; 2010 yılına kadar yapılan çalışmaları bir arada görmek
için şu bibliyografyaya bakılabilir: A. Koyuncu-Ö. Keskin- C. S. Sönmez, Çanakkale Savaşları Bibli-
yografyası, ATAM Yayınları, Ankara 2010.
14 E. Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. IX, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 437.
15 İstanbul’da yaşanan tedirginliği en iyi anlatan Avusturya-Macaristan askeri ateşesi General Joseph
Pomiankowski’dir. Bakınız: Joseph Pomiankowski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, 1914-1918, I.
Dünya Savaşı, (çev. Kemal Turan), Kayıhan Yayınları, İstanbul 1997, s. 104.
16 Bu gelişmeleri gün gün izlemek için bkz. Nilüfer Hatemi, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002, s. 299-328.
17 Liman V. Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, (çev. M. Ş. Yazman), Burçak Yayınları, İstanbul 1968, s. 66.
18 Ahmet İzzet Paşa, Feryadım, c. 1, Nehir Yayınları, İstanbul 1992, s. 239.
19 İngilizler İstanbul’a girdiklerinde kullanmak üzere para bile hazırlayıp Rumlara vermişlerdir. Ayrıntılı
bilgi için bkz. BOA, HR. MA., 1140/88’den naklen: Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri I,
Ankara, 2005, s. 255-256.
71
Mustafa Selçuk
halkının panik içinde olduğuna dair dış temsilciliklerden Hariciye Nezaretine gönde-
rilen uyarı yazıları mevcuttur. Bu bilgiler şu şekildedir:
Roma Sefiri Nabi Bey’in 4 Ocak 1915 tarihli telgrafında payitahtın Bursa’ya taşın-
ması konusunun Dersaadet’te büyük bir korkuya sebep olacağı ve Mısır Harekâtı’ndan
vazgeçme fikrinin Roma basınında yer aldığı ve bunların sefaret tarafından tekzip
edildiği bildirilmiştir.20 Mart ayı içerisinde Lozan’dan Cevdet Bey; “Ecnebi gazete-
lerde İstanbul’da bir panikten bahsediyorlar” demiştir.21 Çanakkale Savaşları devam
ederken İstanbul’da bulunan devlet adamları ve o günleri yaşayan insanlar anılarında
İstanbul’daki durumu yansıtacak çok kısıtlı bilgiler vermişlerdir.22 Bunun yanında ta-
rafsız devletlerin İstanbul’da görevlerini devam ettiren büyükelçileri ise daha ayrıntı-
lı bilgiler vermişlerdir.23 Özellikle Amerikan Büyükelçisi Henry Morgenthau, zaman
zaman objektiflikten uzaklaşsa da anılarında ayrıntılı bilgi vermiştir.24
Meclis-i Mebusân başkanı Halil Bey 1 Mart 1915 tarihli kapanış konuşmasında,
düşman donanmasının boğazları geçme ihtimali olmadığını geçse bile ordunun her
türlü tedbiri aldığını belirtmiştir.25 Savaş başlamadan önce Çanakkale istihkâmlarını
teftiş eden Enver Paşa, Almanya’da yayınlanan bir gazeteye verdiği röportajda, bo-
ğazın geçilemeyeceğini, boğazı müdafaaya memur askerlerin “hayatlarını topları
başında feda etmeye hazır bulunan ve bu an-ı mesûdun hulûlüne şiddetle intizar
etmekte” olduklarını belirtmiştir.26 Enver Paşa, Gelibolu Yarımadası’nın tamamen bo-
şaltılmasından sonra Meclis-i Mebusân ve Meclis-i Ayan’da yaptığı konuşmalarda o
günlere atıfta bulunarak şöyle diyordu. “Ordu hemen herhalde birçok noksan malze-
mesiyle beraber düşmanımızın savletine karşı koyacağına ümitvar idim, hamdolsun
o ümidimizde aldanmamış olduğumuzu ahval ispat etti” diyerek müttefik filonun
boğazdan geçmesine imkân olmadığını hem savaş devam ederken hem de zaferle
sonuçlandığında belirtmiştir.27
72
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
28 Moorehead, Gelibolu, s. 62; Nejat Gülen, Şanlı Bahriyemiz, Türk Bahriyesinin 200 Yıllık Tarihçesi
(1773-1973), 2. Baskı, Kastaş Yayınları, İstanbul 2001, s. 270.
29 19/20 Şubat tarihli verilen rapor için bkz. BOA, DH. EUM., 3. şb., 4/4.
30 Joseph Pomiankowski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, s. 108.
31 İkdam, Nr: 6528, 22 Nisan 1915.
32 Başkumandanlık Vekâleti daha savaş başlamadan 7 Ağustos 1914 tarihli talimatname yayınlayarak
basın üzerinde sıkı bir sansürü uygulamaya koymuştur. Bkz. İkdam, Nr: 6272, Tanin, Nr.202, Tasvir-i
Efkar, Nr: 1161, 25 Temmuz 1330 (7 Ağustos 1914).
33 İstanbul 1914-1923, (haz. Stefanos Yerasimos), İletişim Yayınları, İstanbul 1996; Moorehead, Gelibo-
lu, s. 35-41; Henry Morgenthau, Ambessador Morgenthau’s Story, s. 61.
34 Süleyman Kani İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 1918), (haz. O. S. Kocahanoğlu), Temel Ya-
yınları, İstanbul 2004, s. 619.
73
Mustafa Selçuk
İstanbul’un maruz kaldığı bu tehlike karşısında, dış güçlerin beklediği bir ayak-
lanma olmamıştır. Devlet yöneticileri tarafından tüm tedirginliklere rağmen şehri
savunmak için Meclis-i Vükelâ’da her türlü askeri, ekonomik ve sosyal tedbir alınmış-
tır. Şehrin savunulması konusunda en güzel davranışı Beylerbeyi Sarayı’nda acı dolu
günler geçiren II. Abdülhamit sergilemiştir. Kendisinin padişahla beraber Anadolu’ya
götürülmesi teklif edildiğinde; İstanbul’dan ayrılmayacağını ve Sultan Reşat’ın da
İstanbul’dan ayrılmamasını tavsiye etmiştir.35 İstanbul’un en kötü şartlar altında bile
müdafaa edilmesi açısından hükümete önemli bir destek olmuştur.36
35 A. Fuat Türkeldi, Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1951, s. 131.
36 Sultan Abdülhamid’in Çanakkale Savaşlarının devam ettiği günlerde Beylerbeyi Sarayında hususi
doktoru Atıf Hüseyin Bey’e anlattıkları için bakınız: Âtıf Hüseyin Bey, Sultan II. Abdülhamid’in Sür-
gün Günleri, Hususi Doktoru Âtıf Hüseyin Bey’in Hatıraları (1909-1918), 3. Baskı, Timaş Yayınları,
İstanbul 2010, s. 300-322.
37 Vehip Paşa’nın II. Ordu Komutanlığı için bakınız: Yüksel Nizamoğlu, Vehip Paşa: Kahramanlıktan
Sürgüne, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2013.
38 BOA, DH.EUM, 2. şb., 5/54; Karal, Osmanlı Tarihi, s. 408.
39 İstanbul’un savunması için Harbi Umumi öncesi Çanakkale boğazı savunması hazırlıkları için bakı-
nız: Cezmi Eraslan, II. Abdülhamid’in Çanakkale Savunması, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2014.
40 Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s. 66
74
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
41 Karal, Osmanlı Tarihi, c. IX, s. 436-7, İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 1918, s. 613.
42 Yahya Kemal Beyatlı, Siyasi ve Edebi Portreler, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul 1999 s. 85, Nejat
Gülen, Şanlı Bahriyemiz…, s. 298.
43 Hatemi, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1, s. 304.
44 Hatemi, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1, s. 313.
45 06 Ocak 1915 tarihli Meclis-i Vükelâ kararı için bkz; BOA, MV. 195-134.
75
Mustafa Selçuk
76
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
49 Hükümetin basın bülteni gibi yayın yapan İkdam’ın başyazısında, halkı göreve çağıran bir yaklaşım-
la şöyle deniyordu: İstanbul, eli silah tutan herkesçe savunulacaktı. Hükümet yanlısı yayın yapan
İkdam’ın başyazısında, Halkı göreve çağıran bir yaklaşımla şöyle deniyordu: “İstanbul’u ele geçirmek
içinmiş… Sanki Edirne vilayetinde İstanbul’da bulunan ve eli silah tutan halk gelecek düşmanı hoş
geldiniz diye karşılayacaktır…” yazının tamamı için bkz. İkdam, Nr: 6482, 7 Mart 1915.
50 Y. Hikmet Bayur, a.g.e. C.III/2 s.74. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bkz. Mustafa Selçuk, Hedef
Şehir İstanbul- Çanakkale Geçildi mi?, Emre yay., İstanbul 2005, s. 27-71.
51 İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 191,8, s. 616.
52 Türkeldi, Görüp İşittiklerim, s. 130.
53 Moorehead, Gelibolu, s. 63.
54 BOA, DH.EUM, 2. şb., 5/75.
55 İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 1918, s. 616, Moorehead, Gelibolu, s. 62-63, Türkeldi, Görüp
İşittiklerim, s. 130.
56 Eser Tutel, Seyr-i Sefain Öncesi ve Sonrası, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s. 164.
77
Mustafa Selçuk
ğazdan geçemez,”57 demiş ise de isteksiz olarak bu planı kabul edip Eskişehir’e gitme-
ye razı olmuştur58 ve bu karar sadaretçe gayet mahrem bir tezkere ile bütün saltanat
hanedanı azasına haber verilmiştir. 59
Gizlice hazırlanan plana göre, hanedan azasının kadınları padişah trenine alın-
mayacaklardı. Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’nı sıkıştırması üzerine
birçok devlet erkânı ailelerini Anadolu’da çeşitli yerlere göndermeye başlamıştır.60
Çanakkale’de müdafaada bulunan kumandanlarda işin ciddiyetini yakından gördük-
leri için ailelerini Anadolu içlerine sevk etmişlerdir. Buna en güzel örnek, Çanakka-
le Müstahkem Mevkii Komutanlığı kurmay başkanı Selahaddin Adil Bey’in 3 Mart
1915 tarihli mektubudur. Bu mektupta Selahaddin Adil Bey eşi Siret Hanım’a acilen
Eskişehir’e veya Balıkesir gibi iç bölgelere taşınmasını tavsiye etmiştir.61 Çanakkale’de
ciddi bir savunma yapan Osmanlı Ordusu’na rağmen İstanbul’un işgale uğrama ih-
timali göz önünde bulundurulmuş yönetim merkezinin Anadolu’ya taşınması için
hazırlıklar yapılmıştır.
57 Bu sözleri, 20 Şubat 1330 (5 Mart 1915) Cuma günü selamlığa kabul edilen V. Kolordu Kumandanı
Fevzi Paşa kaydetmiştir. Bkz. Hatemi,, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1, s. 307.
58 Türkeldi, Görüp İşittiklerim, s. 130.
59 İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 1918, s. 616.
60 Ahmet İzzet Paşanın ailesini Ankara’ya göndermek için orada bir ev tedarik etmesi hakkında bkz.
Ahmet İzzet Paşa, Feryadım, c. 1, s. 239, Ayrıca kadınların ve çocukların taşınmasıyla ilgili bkz, Alek-
sandr Jevakof, İstanbul 1914-1923, (haz. S. Yerasimos), İletişim Yayınları, İstanbul 1996, s. 66, yine
bazı kaynaklarda Dahiliye Nazırı Talat Paşa Anadolu’ya geçmek için otomobil hazırlattığı yönündeki
iddialar için bkz, Moorehead, Gelibolu, s. 63; Ziya Şakir, Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik, İstanbul
1944, s. 277.
61 Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesi’nden Mektuplar-Hatıralar, (haz. M. Albayrak), Yeditepe
Yayınları, İstanbul 2007, s. 152.
62 Türkeldi, Görüp İşittiklerim, s. 130.
63 Ahmet Refik, Eskişehir’de kiralanan mekânların çoğunun Ermenilere ait olduğunu ifade etmektedir.
Bkz: Ahmet Refik Altınay, İki Komite İki Kıtâl, Kafkas Yollarında, Yurt Yayınları, İstanbul 2010, s.
5-46.
78
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
79
Mustafa Selçuk
ların taşınması yine Osmanlı Anadolu Demiryolu Şirketine ait trenlerle yapılmıştır.72
Eskişehir’de binaların tespit edilmesi, kiralanması, düzenlenmesi, kiraların ödenme-
si eşyaların taşınması, boşaltılması ve binaların iadesi vb. işlemlerin tümü Meclis-i
Vükelâ kararıyla olmuştur. Bu konuda bizim tespit edebildiğimiz 12 adet Bakanlar
Kurulu kararı mevcuttur.
Eskişehir’de padişahın ve beraberindekilerin ihtiyaçlarına cevap verecek her tür-
lü düzenlemeyi yapacak ve gerekli hazırlıkları kontrol edecek memurların geçici ola-
rak istihdam edilmesi kararlaştırılmış ve bu memurlar İstanbul’dan gönderilmiştir.73
Kıymetli eşyalar savaşta zarar görmemesi ve yağmalanmaması için gerekli önlemler
alınmıştır. İstanbul’dan gönderilen memurlar ve tefrişat müdürünün kontrolünde
tüm hazırlıklar büyük bir gizlilik içinde yapılmıştır. Ancak padişahın ibadet edeceği
caminin minaresi tamamlanmamıştır. Minarenin inşaatında bulunan minareci Meh-
met Çavuş, silâhaltına alınmıştır. Bu şehirde başka minare ustası bulunmadığından
Mehmet Çavuş minareyi tamamlaması için acilen geri çağrılmıştır. Kendisine Jan-
darma Kumandanlığı’ndan izin verilmesi konusunda Eskişehir’den İstanbul’a telgraf
da çekilmiştir.74 Padişahın Camisi dâhil her türlü hazırlığın yapılması taşınmanın cid-
diye alındığını göstermektedir.
80
Çanakkale’ye Denizden İlk Bombardımanlar ve Başkent İstanbul
Sonuç
Sonuç olarak Eskişehir’de, padişah için gerekli tüm hazırlıklar yapılmış ve eksik-
likler tamamlanmıştır. 18 Mart 1915’de düşman donanmasının Boğazları kesin ola-
rak geçemeyeceği anlaşılınca padişah ve hükümetin Anadolu’ya taşınmasına gerek
kalmamıştır. Saray ve çevresindeki mevcut tedirginlik yerini büyük bir sevince bırak-
mıştır. Hazırlanan göç planı bu sevinç içinde unutulup gitmiştir.80 Kiralanan binalar
kara savaşları bitene kadar ihtiyaten boşaltılmamıştır ve hükümetçe bu süre zarfında
kira bedelleri ödenmeye devam etmiştir. Çanakkale’deki tehlike bitmesiyle beraber,
binalar boşaltılıp iade edilmiştir.
Çanakkale Boğazının geçilme ihtimaline karşı, hükümet şehrin savunulması için
askeri tedbirler yanında sivil otoriteyi güçlendirerek bir elde toplamış, iaşe için ge-
rekli tedbirleri almış, merkez yönetimini güvenli bir yere (Anadolu’nun iç kısmına)
Eskişehir’e taşımak için gerekli planları yapmış ve uygulamaya koymuştu. Bunlar Ça-
nakkale geçilse bile savaşın devam ettirileceğinin delili olsa gerektir. İtilâf Devletleri
ise Çanakkale Savaşları’nda gerçekleştiremedikleri amaçlarını mütareke döneminde
İstanbul’u resmen işgal ederek gerçek niyetlerini ortaya koymuşlardır. İstanbul şehri
jeopolitik ve jeostratejik konumunun bedelini ödercesine tarih boyunca hep tehdit
altında bulunmuştur.
81
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı
Miralay (Albay) Halil Sami Bey
Zekeriya TÜRKMEN*
* Öğ. Kd. Alb. Dr., Harp Akademileri Komutanlığı, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (SAREN) Müdürü.
1 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, Osmanlıca Tercümesi; Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti
Tarih-i Harp Şubesi Tercüme Heyeti, Dersaadet, Matbaa-i Askerî 1337 (1921), s. 30-31.
83
Zekeriya Türkmen
ğımız pek çok komutanın katkıları olmuştur. 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan kara
savaşlarında adından en çok bahsedilen şahsiyetlerden biri hiç şüphe yok ki, muhare-
belerin kaderini değiştiren 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, diğeri de 9.
Tümen Komutanı Miralay Halil Sami Bey’dir.
2 Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Albay Halil Sami Bey Şahsi Dosyası; Ayrıca bk., Balkan Savaşı’na
Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri (Alay ve Daha Üst Birlik Komutanları), (haz. Hülya Toker-
Nurcan Fidan-Gülhan Barlas), Genelkurmay ATASE Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2004, s. 233-234. Hül-
ya Toker, Çanakkale Muharebeleri’ne Katılan Komutanların Biyografileri (Belge ve Fotoğraflarla),
Genelkurmay Personel Bşk.lığı ATASE Daire Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2014, s. 185.
84
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
3 Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Albay Halil Sami Bey Şahsi Dosyası; ayrıca bk., Hülya Toker, Çanak-
kale Muharebeleri’ne Katılan Komutanların Biyografileri (Belge ve Fotoğraflarla), s. 185.
4 İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, Bilgi Yayınları, İstanbul 2008, s. 55.
5 Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Albay Halil Sami Bey Şahsi Dosyası; ayrıca bk., Hülya Toker, Çanak-
kale Muharebeleri’ne Katılan Komutanların Biyografileri (Belge ve Fotoğraflarla), s. 185-186.
6 Milli Savunma Bakanlığı Arşivi, Albay Halil Sami Bey Şahsi Dosyası; ayrıca bk., Hülya Toker, Çanak-
kale Muharebeleri’ne Katılan Komutanların Biyografileri (Belge ve Fotoğraflarla), s. 186.
7 İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 330-331.
8 Millî Savunma Bakanlığı Arşivinde şahsî dosyasında yer alan kısıtlı bilgiler derlenerek bu kısa özgeç-
miş yazılmıştır. (Y.N)
85
Zekeriya Türkmen
9 Şükrü Erkal, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi V. Cilt, Çanakkale Cephesi Harekâtı, 1 nci, 2 nci ve
3 ncü Kitapların Özetlenmiş Hali (Haziran 1914-9 Ocak 1916), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1997,
s. 51.
10 Liman von Sanders, Enver’in 24 Mart (1915) tarihli emriyle 5’inci Ordu komutanlığının kurulduğunu
yazar. Bk., Türkiye’de Beş Sene, s. 53.
11 Gnkur. ATASE Arşivi, Kls: 180, Ds: 774, F: 1-5, 1-6. Ayrıca bk., BOA, DH. KMS, Ds: 31/30. Liman von
Sanders, 5’inci Ordu komutanı olarak atandıktan sonra İstanbul’u tam on ay görmemek üzere ayrılıp
Çanakkale’ye 25 Mart günü hareket ettiğini belirtir. Bk., Türkiye’de Beş Sene, s. 54.
12 Gnkur. ATASE Arşivi Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu (BDH), Kls: 3474, Ds: H-2, F: 2-22. Ayrıca bk.,
Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Sy: 88, Ağustos 1989, Belge nr: 2129.
13 İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 27-28.
14 Hayri Mutluçağ, Esat Paşa’nın Çanakkale Hatıraları, Baha Matbaası, İstanbul 1975, s. 176.
15 Gnkur. ATASE Arşivi, Kls: 3964, Ds: H-12, F: 1-13, 1-17, 1-18.
16 Gnkur. ATASE Arşivi, Kls: 3964, Ds: H-12, F: 1-13.
86
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
17 Gnkur. ATASE Arşivi, Kls: 4836, Ds: H-10, F: 1-68, 1-71. Ayrıca bk., Yanyalı Esat Bülkat, Çanakkale
Hatıraları, Üçüncü Kitap (İngiliz ve Fransızların Gelibolu Şibhi Ceziresine ve Kumkale’ye Ayak Bas-
tıkları 12 Nisan 1331 / 25 Nisan 1915 Tarihinden Birinci Ordu Kumandanlığına Tayin Olunduğum
3 Teşrini sani 1331 / 16 Ekim 1915 Tarihine Kadar Vekayi-i Harbiyeyi Musavvirdir), Daktilo Metin,
Harp Akademiler Kütüphanesi nu: 29147 / 956.0743, c. 4, İstanbul 1950, s. 514.
18 İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın Günlüğü, Yayınları (haz. İzzeddin Çalışlar-İsmet Görgülü), Güncel
Yayınları, İstanbul 2007, s. 115.
19 Zekeriya Türkmen, Çanakkale 1915, Türk Ordusunun Kara ve Hava Harekâtı, Ankara 2007, s. 115.
20 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (25 Nisan 1915-04 Haziran 1915), V. cilt, II. Kitap,
Gnkur Personele Bşk.lığı ATASE Daire Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2012, s. 139-140.
87
Zekeriya Türkmen
21 Dukakinzade Feridun, Büyük Harp, Türk Cepheleri, Çanakkale Cephesi, Kısım 2, s. 53-54. Ayrıca bk.,
Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 95-96,
22 Hüseyin Kabasakal, “Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Muharebeleri’nde Türk ve Alman Savunma
Planları, Konusunda Yorumlar”, Çanakkale Muharebeleri 75. Yıl Armağanı, Ankara 1990, s. 83-84.
Ayrıca bk., Zekeriya Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekâtı”, Çanakkale Savaşları Tarihi,
c. IV, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 2186-2188.
23 Liman von Sanders, bu konuda aldığı tedbiri şöyle ifade etmektedir: “Ben, her fırkanın kuvvetlerini
toplu tutmasını ve her fırkanın kendi mıntıkasında sahilde ancak mübrem (gerekli) emniyet tertibatı-
nı bulundurmasını emr ettim…” Bk., Türkiye’de Beş Sene, s. 58-59.
24 Gnkur. ATASE Arşivi, Kls: 3474, Ds: H-1, F: 1-4, 1-6; Kls: 3964, Ds: H-13, F: 11, 18. Ayrıca bk., Hüse-
yin Kabasakal, Aynı makale, s. 84-86.
25 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, s. 60.
26 Zekeriya Türkmen, Çanakkale 1915, Türk Ordusunun Kara ve Hava Harekâtı, s. 59.
88
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
Yarbay Mustafa Kemal, 9. Piyade Tümeni Komutanı Albay Halil Sami Bey’i
Selanik’te Numune Taburu Komutanı olduğu 1907-1908 tarihlerinden itibaren çok
iyi tanımaktadır. 1915 yılı Mart ayından itibaren Maydos’ta bir araya gelerek bölge-
deki kuvvet durumu ve gerekli savunma tertibatı hakkında fikir alışverişinde bulun-
muşlardır. Hatta bir defasında Mustafa Kemal, Halil Sami Bey’in kendisine sorumlu
olduğu bölgede ne tür bir savunma yapacağını sorduğunda, ona düşmanı karaya çı-
kartmamak suretiyle mukabelede bulunacağını belirttiğini ve daha sonra muhtemel
çıkarma bölgesinin Kabatepe civarıyla Seddülbahir sahil kesimlerinden olması ihti-
malini dile getirdiğini belirtir.27 Halil Sami Bey de Mustafa Kemal’in değerlendirmele-
rini esas alan savunma düzenini alacağını ifade etmiştir.28 Mustafa Kemal, Halil Sami
Bey’le ilgili kanaatini de şöyle açıklamaktadır: “…(nezahat-i kalbiyesi şayan-ı hürmet)
Kalp temizliğiyle çok saygıdeğer olan bu arkadaşımızın, Çanakkale Boğazı’nın en
önemli kara mıntıkasını muhafaza gibi önemli bir görevde sevk ve idare bakımından
zor durumda kalma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyordum.”29 Yarbay Mustafa
Kemal, 10 Mayıs 1915’te Kemalyeri’nden 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya yazdığı
uzunca raporunda, “Albay rütbesinde olması nedeniyle Maydos Mıntıkası Komutan-
lığına tayin edilen 9. Tümen Komutanı Sami’nin 25 Nisan 1915 saat 06.30’da ve saat
12.15’de gönderdiği iki adet emir sureti eklidir…” ifadesini kullandıktan sonra düş-
mana ilk mukavemetin birlikte yapıldığını anlatmıştır.30 Günümüzde kimi yazarlar,
yukarıdaki ifadeleri daha farklı yorumlayarak Mustafa Kemal ile Halil Sami Bey ça-
tışmasından bahsedecek kadar ileri gidebilmektedirler.31
9. Tümen Komutanı Miralay Halil Sami Bey’in maiyetinde kurmay başkanı ola-
rak Binbaşı Hulusi (Conk), 25. Alay komutanı Yarbay İrfan, 26. Alay komutanı Yarbay
Hafız Kadri, 26. Alay 3. Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut Sabri32, 27. Alay komutanı
Yarbay Mehmet Şefik (Aker), Topçu Alay Komutanı Yarbay Mehmet Ali, 7. tümen-
den gönderilen 20. Alay Komutanı Binbaşı Halit, Bursa Jandarma Taburu Komutanı
Binbaşı Tahsin bulunuyordu.33 25 Nisan günü güney bölgesinde yapılan muharebe-
27 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Genkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2011, s. 9.
28 İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 17.
29 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 10. Sermet Atacanlı bu açıklamalardan hareketle
Mustafa Kemal’in Halil Sami Bey ile ilgili kanaatinin olumsuz olduğunu açıklamaktadır. Bk., Sermet
Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, MB Yayınları, İstanbul 2006, s. 43.
30 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 83-86.
31 1932 yılında İngiliz heyeti tarafından kendisine İngilizlerin Resmî Çanakkale Tarihi adlı eseri takdim
edilirken şu ifadeleri kullandığı belirtilir:” …ilkin Gelibolu yarımadasındaki tüm ordulara komuta
ediyordum. Ama İngilizler Güney kesimine çıkarma yapmadan kısa bir süre önce komutam, benden
daha kıdemli olan, ama hiç yeteneği bulunmayan Albay Sami Bey’e verilmişti…” (Salahi R. Sonyel,
“Büyük General, Asil düşman ve Cömert Dost… Gazi Mustafa Kemal”, Belleten, c. XLIII, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1979, s. 171.
32 Tevfik Ercan, “Seddülbahir Çıkarmasında 26’ncı Alay 3’üncü Tabur”, Çanakkale Muharebeleri’nin
75.Yıl Armağanı, Genkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Ankara 1990, s. 99.
33 İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, Harp Akademileri Yayınları, İstanbul 1990, s.
15. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, Ankara 1993, s. 64.
89
Zekeriya Türkmen
lerde düşmanın kuvvet yığınağı giderek artmış, 9. Tümen birlikleri kıyıdaki savunma
yerlerini bırakarak daha da kuzeye, Kirte (Alçıtepe) köyü güney sırtlarına çekilmek
zorunda kalmıştır. Saat 13.00’e gelindiğinde İngiliz-Fransız müttefik kuvvetleri gü-
neyde sahile yakın tepeleri ellerine geçirmişlerdir.
Çıkarma harekâtı, 25 Nisan 1915 Pazar günü şafaktan evvel başlatılmıştır.34 İlk
çıkarmanın Kabatepe-Arıburnu arasındaki sahil bölgesine yapılması plânlanmış35,
ancak çıkarma araçları akıntının etkisiyle kuzeye kaydığından, Büyük ve Küçük Arı-
burnu bölgesine çıkmak zorunda kalmışlardır.36 Donanma ateşi desteğinde çıkarma
hızını artıran Anzak kuvvetleri karşısında zayıf Türk birlikleri zayiat vererek geri çe-
kilmek zorunda kalmışlardır. İngiliz kuvvetleri Kanlısırt, Kemalyeri, Düztepe doğrul-
tusunda ilerlemişler, böylece Conkbayırı37 ve Kocaçimen Tepesi düşman tehdidine
maruz kalmıştır.38 19. Tümen Kurmay Başkanı İzzettin Bey, 25 Nisan 1915 tarihli
hatıratında “berrak ve güzel bir bahar günü sabahı şafakla birlikte top seslerinin
işitilmeye başladığını müteakiben de telefon ve keşif zabitlerinden gelen raporların
arttığını, tümene bağlı birliklerin şimdiye kadar manevralarda yaptıklarını bizzat
muharebe hattında uygulamak zorunda olduklarını” ifade etmektedir.39
25 Nisan 1915 Pazar günü sabaha karşı 05.00 sularında Arıburnu istikametinde
başlayan Anzak çıkarma harekâtı hakkında ilk bilgiler, 27. Alay 2. Tabur (Arıburnu
sahilinde 12 km.lik bir alanı savunmakla görevli idi) 8. Bölüğe bağlı takımlara men-
sup kıyı gözetleme timlerinden gelmiştir.40 Bölük komutanı Yüzbaşı Faik’ten gelen
ilk bilgileri değerlendiren Alay komutanı Yarbay Şefik Bey durumu hemen 9. Tümen
Komutanı Halil Sami Bey’e41 bildirmiştir. Halil Sami Bey saat 05.30’da Maydos’ta-
ki karargâhından 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile 19. Tümen Komutanına bilgi
amaçlı gönderdiği yazıda düşmanın Arıburnu ile Kabatepe arasında birçok harp ve
nakliye gemileriyle kıyıya yaklaştığı ve ihraca başladığını bildirmiştir. Halil Sami Bey,
90
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
bu sırada 27. Alayı saat 05.45’de topçu bataryası ve makineli tüfekle teçhiz ederek
“düşmanı denize dökmek üzere” Arıburnu istikametinde sevk etmiştir.42 Kıyı savun-
masında düşmanı ilk karşılayan birlikler Albay Halil Sami Bey’e bağlı 27. Alayın 2.
Taburuna bağlı takım ve bölükleridir.43 9. Tümen Komutanı, düşmanın ilerleme isti-
kametini doğru bir şekilde tespit ederek birlikleri süratle harekete geçirmiş, bu arada
19. Tümen komutanı ile de devamlı koordinede bulunarak 27. Piyade Alayının 1. ve
3. taburlarını Conkbayırı istikametine sürmüştür.44
Diğer taraftan düşmanın çıkarma harekâtını başlattığına dair haberin ulaşma-
sı üzerine 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, sabaha karşı 05.50’de Esat
Paşa’yı arayarak düşman zırhlılarının Arıburnu, Seddülbahir ve Saros körfezine
yönelik çıkarma harekâtına başladıkları bilgisini vermiştir.45 O sırada Gelibolu’da-
ki karargâhında bulunan Liman von Sanders de saat 05.00’ten itibaren çıkarma
harekâtının başladığı ve düşman durumuyla ilgili raporların 3. Kolordu ve bağlı bir-
liklerinden yağmaya başladığını belirtir.46 Yine aynı saatlerde 19. Tümene bağlı 77.
Alay Komutanı, Maltepe’den önce Tümen Kurmay Başkanına telefonla, daha sonra
da Tümene gönderdiği raporda Kabatepe’nin sağ ve solunda bulunan düşman donan-
masının bombardımanı ile piyade ateşinin işitilmekte olduğu belirtiliyordu.47 Ancak
bu her iki yazının sol tarafından 19. Tümen komutanına ait olduğu düşünülen “bunu
almadım” ifadesi kayıtlıdır.48 27. Alay komutanı Yarbay Mehmet Şefik hatıratında bu
konuya açıklık getirmekte, 19. Tümen Komutanının 57. Alayla birlikte Conkbayırı’na
hareket ettiğinden raporun kendisine ulaşmadığından bahsetmektedir.49
Saat sabah 6.10’dan evvel Maydos’tan 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey
tarafından 19. Tümen komutanlığına gönderilen raporda, düşmanın Arıburnu sırtla-
rından Kabatepe’nin gerilerindeki sırtları sarmakta olduğu bildirilerek, 19. Tümene
bağlı Maltepe’deki kuvvetlerden bir taburun Kabatepe’nin kuzeyinde Arıburnu’na
karşı olan sırtlara acele olarak sevk edilerek sonucun bildirilmesi isteniyordu.50 Ceri-
42 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, (çev. Kerim Bağrıaçık), İşbankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009, s. 51.
43 Erich R Prigge, Liman von Sanders Paşa’nın Emir Subayı Binbaşı Erich R. Prigge’nin Çanakkale Sava-
şı Günlüğü, (çev. Bülent Erdemoğlu), Timaş Yayınları, İstanbul 2011, s. 71.
44 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, s. 52.
45 Yanyalı Esat Bülkat, Çanakkale Hatıraları, c. 4, s. 518-521.
46 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, s. 59-63.
47 Gnkur. ATASE Arşivi, ATAZB, Kls: 41, G: 3/7 afa, 19’uncu Tümen Ceridesi, 11.02.1331 / 24 Nisan
1915. Ayrıca bk., Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 19.
48 Mustafa Kemal Atatürk, daha sonra cerideyi Harp Tarihi Arşivine gönderirken bahsedilen notları
yazmış olabilir veya Arıburnu Muharebeleri Tarihçesini kaleme alırken, cerideden yararlanırken, ev-
rakları görüp görmediğine dair notları yazmış olabilir şeklinde değerlendirme yapılabilir. (Y.N)
49 Mehmet Şefik (Aker), Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27’nci Alay, Askerî Mecmua Tarih Kısmı, S.
99, İstanbul 1935, s. 42.
50 Gnkur. ATASE Arşivi, ATAZB, Kls: 41, G: 3/7 an, 19’uncu Tümen Ceridesi, 12.02.1331 / 25 Nisan
1915.
91
Zekeriya Türkmen
dedeki kayda göre Mustafa Kemal bu raporun kendisine saat 9.30’da ulaştığını belirt-
mektedir.51 Zaten bir önceki gün geniş çaplı bir manevra icrasına yönelik planları bu-
lunan 57. Alay, sabah erkenden kaldırılmış -ancak bu defa manevra gerçek muharebe
alanında yapılacağından- kısa sürede ikmalini tamamlayıp harekete hazır hale getiril-
miştir. Bu arada Gelibolu’da 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya ulaşılmaya çalışılmış
ancak telefon irtibatı kurulamamıştır. Bunun üzerine Yarbay Mustafa Kemal, bütün
sorumluluğu üstlenerek ve inisiyatif kullanarak 57. Piyade Alayı ve Dağ Bataryasını
harekete geçirmiştir.
Yarbay Mustafa Kemal, öğleye doğru Conkbayırı’ndan Kocadere’ye hareket et-
miştir. Saat 12.30’da Kocadere köyünün batı yönünde 77. Alay komutanı Binbaşı Saip
Bey’e rastlamıştır. Kendisine sözlü olarak Kumtepe’ye düşmanın çıkarma yaptığına
dair haber ulaştığını (9. Tümenden) söyledikten sonra oraya asker sevk etmesini em-
retmiştir. Bu alaya görev verildikten sonra 72. Alaya bir an önce ulaşmak üzere atıyla
dörtnala Maltepe’ye hareket etmiştir. Öğleden sonra saat 1.00 sularında Maltepe’de
3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile buluşmuştur. Mustafa Kemal, Esat Paşa ile kısaca
durum değerlendirmesinde bulunduktan sonra Esat Paşa’nın vermiş olduğu 9. Tü-
men Komutanlığının raporunu okumuştur. Rapor aynı zamanda 19. Tümen Komu-
tanlığına hitaben de yazılmıştır. Ancak, Mustafa Kemal’e göre bu rapordaki bilgiler
doğru değildir. Düşmanın Kumtepe’ye çıkarma yaptığı haberi yanlıştır.52
5. Ordu Komutanı Liman von Sanders’in emriyle değiştirilen savunma sistemin-
den dolayı Seddülbahir bölgesindeki birliklerin konuşlandırılışında da bir takım de-
ğişiklikler yapılmıştır. Seddülbahir mıntıkasının savunması daha önceden 25. Piyade
Alayına verilmiştir. Çıkarma harekâtından iki gün önce, 22 Nisan 1915 günü Halil
Sami Bey’in emriyle yaklaşık bir aydır bölgede görevli bulunan ve coğrafyayı ve buna
bağlı savunma hatlarının nereleri olması gerektiğini yakından tanımış olan 25. Alay,
26. Alayla değiştirilmiştir. 25. Alay ihtiyata alınarak Sarafim Çiftliğinin bulunduğu
bölgeye yakın yerlere konuşlanmıştır.53 Halil Sami Bey’in yaptığı bu değişiklik, ordu
komutanının ve kolordu komutanının bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. 26. Alay ko-
mutanı Yarbay Hafız Kadri Bey, karargâhını Kirte köyünün güneydoğusundaki sırtla-
ra kurmuş; Seddülbahir bölgesinin savunmasını ise 3’üncü tabura vermiştir. 3. Tabur
Komutanı Piyade Binbaşı Mahmut Sabri idi. Hafif piyade silahlarıyla donatılmış olup
kısıtlı sayıda hafif çaplı topların yer aldığı 3. Tabur bölgesini 9. Tümen topçusu ate-
şiyle destekleyecekti.54
9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami tarafından saat 12.15’de 3. Kolordu Komu-
tanlığı ve 19. Tümen Komutanlığına hitaben yazılan raporda, düşmanın Seddülba-
92
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
hir ve Tekke koyu taraflarından ihraca devam ettiği, Zığındere tarafına tahminen bir
alay kuvvet çıkardığı ve Kirte’ye yaklaştığı hususunda 26. Alay Komutanlığından bilgi
alındığı belirtilmektedir. 26. Alay 3. Tabur komutanı Binbaşı Mahmut Sabri burada
destansı bir mücadele sergilemiştir. Binbaşı Mahmut Sabri muharebenin en şiddetli
anında Mehmetçiklere hitaben “dayanın evlatlarım, vatan selameti için gayret za-
manıdır” hitabında bulunduktan sonra tekrar “dayanın evlatlarım, takviye gelecek ve
süngü hücumuna geçilerek düşman denize dökülecektir” sözleriyle askerin moralini
yüksek tutmaya çalışmıştır.55
Düşmanın giderek artan yığınağı karşısında elinde hiç ihtiyat kuvveti kalmadı-
ğını ifade eden 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey 25. Alayla birlikte bütün kuvve-
tiyle Kirte’ye hareket ettiğini ifade ettikten sonra 19. Tümen Komutanından kendi
cephe gerisine bir alay göndermesini rica etmiştir. Halil Sami Bey ayrıca Kabatepe
ve Kumtepe mıntıkasındaki cephe hattında bulunan 9. Tümene ait birliklerin de 19.
Tümenden gönderilecek bir alay tarafından desteklenmesini, kendisi Kirte’de bulun-
duğu müddetçe Kabatepe ve Kumtepe mıntıkasındaki birliklere 19. Tümen komutan-
lığınca komuta edilmesini talep etmiştir.56 Halil Sami Bey, bu sırada 27. Alayın sevk
idaresini 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’e bırakırken, kendi ilgisini Sed-
dülbahir bölgesindeki gelişmelere yoğunlaştırmak istemiştir.57 Bu sırada Çanakkale
Müstahkem Mevki Komutanlığı kurmay başkanı olarak görev yapan Selahattin Adil
(Paşa) hatıratında, Sarafim Çiftliğinde karargâhını kurmuş olan 9. Piyade Tümen Ko-
mutanlığının 25 Nisan günü başlayan çıkarma harekâtı sırasında büyük gayretler sarf
ettiğini belirttikten sonra, Zığındere, Tekke, Ertuğrul, Morto koyları ile Seddülbahir’e
yapılan düşman çıkarması karşısında Türk birliklerinin yetersiz kaldığını gören Halil
Sami Bey’in Müstahkem Mevki Komutanlığından ihtiyat talebinde bulunduğunu ifa-
de etmektedir.58 Cephede olan bitene yakından takip eden Esat Paşa, Mustafa Kemal’i
Arıburnu Cephesinin tamamından sorumlu tutarken, Halil Sami’yi de güney bölgesi-
ne daha fazla yoğunlaşmasını sağlayacak emirler vermiştir.59
9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey’in düşmanın Seddülbahir bölgesine yöne-
lik çıkarma harekâtına hayli geç müdahalede bulunduğunu eleştirenler aslında bir
hususu gözden kaçırmaktadırlar. Daha önce de ifade edildiği gibi Halil Sami Bey’e
verilen görev son derece geniş bir mıntıkayı içirmektedir. Hem Arıburnu, hem de gü-
55 Tevfik Ercan, “Seddülbahir Çıkarmasında 26’ncı Alay 3’üncü Tabur”, s. 100-106; ayrıca bk., Zekeriya
Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekâtı”, Çanakkale Savaşları Tarihi, c. IV, s. 2192-2193.
56 Gnkur. ATASE Arşivi, ATAZB, Kls: 41, G: 3 ana, 3 ao, 19’uncu Tümen Ceridesi, 12.02.1331 / 25 Nisan
1915. Ayrıca bk., Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 26-27.
57 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, s. 55.
58 Selahattin Adil Paşa, Hayat Mücadeleleri, Selahattin Adil Paşa’nın Hatıraları, Zafer Matbaası, İstan-
bul 1982, s. 237-244.
59 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, s. 57.
93
Zekeriya Türkmen
60 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 181.
61 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 170-171.
62 Tuncay Yılmazer, “Çanakkale Kara Savaşlarında 25 Nisan 1915 Çıkarma Harekâtı”, Çanakkale Savaş-
ları Tarihi, c. IV, s. 2086-2087.
63 Mustafa Gencer, “Çanakkale Savaşları’nda Türk-Alman İlişkileri, Çanakkale Savaşları Tarihi, c. IV,
Editör: Mustafa Demir, Değişim Yayınları, İstanbul 2008, s. 1900.
64 Tuncay Yılmazer, “Çanakkale Kara Savaşlarında 25 Nisan 1915 Çıkarma Harekâtı”, Çanakkale Savaş-
ları Tarihi, c. IV, s. 2087.
94
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
65 Erich R Prigge, Liman von Sanders Paşa’nın Emir Subayı Binbaşı Erich R. Prigge’nin Çanakkale Sava-
şı Günlüğü, s. 85-86.
66 İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın Günlüğü, s. 95.
67 Yanyalı Esat Bülkat, Çanakkale Hatıraları, c. 4, s. 536.
68 Yanyalı Esat Bülkat, Çanakkale Hatıraları, c. 4, s. 544.
69 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, s. 86.
70 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, s. 63.
95
Zekeriya Türkmen
28 Nisan 1915 günü yapılan Birinci Kirte Muharebesine komuta eden Albay Halil
Sami Bey’e 7. tümenden 19. Piyade alayı da (Komutanı Yarbay Alman Sabri) takviye
için gönderilmiştir. İngilizlerin Alçıtepe (Kirte) köyünü ele geçirmek için başlattıkları
taarruz özellikle 25. ve 19. Alayların mukavemeti ile püskürtülmüş, hatta bu birlikle-
rin öncüleri gece taarruzuyla Seddülbahir’e kadar uzanan sahaya bir ok gibi düşman
hatlarını yarıp girmişlerdir. Sabaha karşı düşmanın sağ ve soldan açtığı ateşle pek çok
zayiat verilmiş; Alaylar tekrar eski savunma hattına geri çekilmişlerdir.72 Halil Sami
Bey, 28 Nisan günü yayımladığı emirde elindeki kuvvetlerin yetersizliğine dikkat çek-
tikten sonra birliklerin tahkimata büyük önem vermeleri gerektiğine vurgu yapmış-
tır.73 Güney bölgesindeki birliklerin mevzilerinde ciddi tahkimat sorunu bulunmakta
idi. Birlikler tahkimat yapmaya zaman bulamamışlar; bundan dolayı tümen komu-
tanı verdiği emirlerde gece gündüz tahkimat yapılması hususuna dikkat çekmiştir.74
Bu muharebelerde 26. Alay 900 kişi, 20. Alay 778 kişi, 19. Alay 700 kişi olmak üzere
9. Tümenin toplam zayiatı 2378 kişi olmuştur.75 İngilizler 2000, Fransızlar da 1000
personelini bu muharebede zayi etmiştir.76 İngiliz Harp Tarihçilerinden Robert Rho-
des James’in ifadesiyle, “köhneleşmiş, unutulmuş, fakat son derece önemli olan Birin-
ci Kirte Muharebesi, (General) Hamilton’un stratejisinin çöküşünü de ifade etmiştir.
Artık bir baskın bahis konusu olamazdı… Türkler, bölgede mevcut her askeri süratle
yarımadaya yetiştirirken, Hamilton hala Alçıtepe’yi Kitchener’den takviye istemeden
alabileceği ümidine saplanmış”77 idi.
71 Erich R Prigge, Liman von Sanders Paşa’nın Emir Subayı Binbaşı Erich R. Prigge’nin Çanakkale Sava-
şı Günlüğü, s. 111.
72 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 190 vdd., İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, s. 17. İsmet Görgülü, On
Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, s. 66.
73 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, BDH, Kls: 4836, Ds: H-10, F: 1-82; Ds: H-11, F: 1-27.
74 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s.194-195.
75 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 203.
76 Aspinaldi Oglander, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, (çev. Tarih Tünay), c. I, İstanbul 1932, s.
327.
77 Robert Rhodes James, Gelibolu Harekâtı, (çev. Haluk V. Saltıkgil), Belge Yayınları, İstanbul 1965, s.
200.
96
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
78 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, BDH, Kls: 4836, Ds: H-11, F: 1-29. Robert Rhodes James,
Gelibolu Harekâtı, s. 202.
79 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 209-210. İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, s. 18-19.
80 Aspinaldi Oglander, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, (çev. Tarih Tünay), c. I, s. 350-351.
81 Bu muharebelerde güney gurubunun zayiatı şöyledir. 19. Alay 22 subay, 1690 er, 20. Alay 12 subay,
494 er, 21 ve 127. Alaylar 25 subay 1780 er kaybederken toplam zayiat 59 subay, 3964 er olmuştur. Bk.,
Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 230.
82 O sırada Güney Grubuna görevlendirilen Kurmay Yüzbaşı Nihat’ın gözlemleri oldukça ilgi çekicidir.
Dil konusundaki anlaşmazlık ifade edilirken, Alman komuta heyetinin yarım yamalak emirler verdiği
belirtilmektedir. Bk., Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt,
Çanakkale Cephesi, 2. Kitap, s. 236-237.
83 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 237-250.
84 İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, s. 18-19. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin
Kadrosu 1912-1922, s. 67-68.
97
Zekeriya Türkmen
Mayıs 1915’de cereyan eden İkinci Kirte Muharebesinde İngiliz ve Fransız birlikleri
Alçıtepe’yi ele geçirmek için tekrar ileri harekâta geçmiş, Türk ordusu çetin bir sa-
vunma yapmış; 2.000 asker kaybedilmiş ancak düşmanın savunma hattını yarmasına
izin verilmemiştir. İngiliz ve Fransızların kaybı ise 6500 kişidir. General Hamilton,
bu harekâttan sonra hedefine varamadığını, harekâtın başarısızlıkla sonuçlandığını
rapor etmiştir. Böylece Çanakkale kara savaşlarının ilk safhası sona ermiş, İtilaf kuv-
vetlerinin Boğaz’a inmek umudu kaybolmuştur.85 İkinci Kirte muharebesinden sonra
Seddülbahir bölgesindeki durum siper muharebelerin karakterine bürünmüş; her iki
taraf karşılıklı siperler kazarak tahkimatı güçlendirmeye çalışmıştır. İngiliz-Fransız
müttefik ordusu, -onların deyimiyle- çukur tabak gibi diyarda kapana kısılmışlardı.
Bir İngiliz askeri (Douglas Jerrold) notlarına şu cümleyi yazmıştır: “(Kirte) Ova(sı),
bütün açıklığına rağmen bir hapishaneydi, sonra mezar oldu!”86
İkinci Kirte Muharebesinden sonra İngilizlerin Akdeniz Seferi Kuvveti Alçıtepe
önlerinde Kirte köyünün güneyinde kesinlikle durdurulmuş bulunuyordu. Ashmead
Bartlett, 10 Mayıs 1915’de Daily Telegraph’a gönderdiği bir haberde İngiliz okuyucu-
suna şunları aktarmıştır:
“Son derece ustalıkla sevk ve idare olunan ve köşeye kıstırılıp, savunma duru-
muna getirildiği zaman daima daha korkulacak bir hasım olduğunu ispat et-
miş bulunan kahraman ve azimli bir düşmanla dövüşüyoruz. Askerlerimizin
bugün dövüşmekte oldukları adamlar (Gazi) Osman (Paşa)nın emri altında
Plevne’yi savunanlarla aynı kalıptan çıkmadırlar.” Aslında bu haber, İngiliz
basınının Türkler hakkında daha evvel çaldığı havadan bambaşka bir şey
olması bir yana, İngiliz Genel Karargâhının resmî tebliğleri ile de çok bariz
bir tezat teşkil etmekteydi.”87
85 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 2.
Kitap, s. 267. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, s. 69.
86 Robert Rhodes James, Gelibolu Harekâtı, s. 233.
87 Robert Rhodes James, Gelibolu Harekâtı, s. 270.
98
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
men ile kuzeyden gönderilen 12. ve 7. tümen birlikleri muharebelere katılmıştır. Halil
Sami Bey’in 5 Haziran 1915 günü 9. Tümen için hazırladığı yedi maddelik taarruz
emri Güney Grubu komutanı tarafından ertelenmiştir.88 Türklerin, düşman saldırı-
larına karşı inatla sürdürdükleri savunmadan başka geceleri icra edilen taarruzlarda
büyük kayıplar verdiği bir gerçekti. Ancak, General Hamilton bir kez daha hedefe
yani Alçıtepe’ye ulaşamamıştı. Ağır kayıplara rağmen Üçüncü Kirte Muharebesi de
Türk ordusunun başarı hanesine kaydedilen bir gelişme olmuştur.89 9. Tümen Komu-
tanı Albay Halil Sami Bey, 7 Haziran 1915’de Güney Grubu Komutanı Tümgeneral
Weber’e gönderdiği uzunca raporunda, 4-6 Haziran muharebesinde birliklerin su-
bay ve er kayıplarının çok olduğunu, sevk-i idare bakımından sıkıntıların yaşandığı-
nı, taze kuvvetlerle birliklerin takviyesine ihtiyaç duyulduğunu, eldeki istihkâmların
daha da güçlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.90
5 Haziran’da 9. Tümenin taarruz planının Güney Grubu Komutanı tarafından er-
telenmesi Halil Sami Bey’i olumsuz etkilemiştir. Öteden beri Gelibolu yarımadasında
Türk ve Alman komuta heyeti arasında gizliden gizliye devam eden çekişmeler gün
yüzüne çıkmaya başlamıştır: Bu sırada Almanlarla ters düşen Halil Sami Bey, 5. Ordu
Komutanı Liman von Sanders’in 12 Haziran 1915’de Enver Paşa’ya yazdığı bir yazıyla
görevden alınmış; yerine Alman subaylarından Albay Kannengiesser komutan olarak
atanmıştır. 91 Liman von Sanders, Halil Sami Bey ile ilgili kanaatini belirtirken “sahib-i
azim ve karar değildir” notunu düşmüş, bu görüşlere Esat Paşa ile Güney Grubu
Komutanı Weber Paşanın da katıldığını belirttikten sonra, “Sami Bey, hal-i hazırı ile
buradaki ahval-i müşkiliyeye vefa edemeyeceğinden ve kendisinin zaafı ise ordu için
bir tehlike olacağından Miralay Kannengiesser Bey’in 9. Fırka Kumandanlığına tayi-
ni ve Miralay Sami Bey’in de daha kolay bir memuriyette istihdamını ve bu mümkün
olmadığı takdirde tekaüdünün icrasını” talep etmiştir.92 Aslında 3. Kolordu Komutanı
Esat Paşa, hatıratında, Halil Sami Bey hakkında ordu komutanının ifade ettiği tarzda
bir kanaatte bulunmamıştır.
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı kurmay başkanı olarak görev yapan
Selahattin Adil, Üçüncü Kirte Muharebesi’nin (4-6 Haziran 1915) devamında sinir
rahatsızlıkları geçiren Halil Sami Bey’in yerine -Haziran ortalarına doğru- Alman la-
kaplı Yarbay Sabri Bey’in -vekâleten- (19. Alay Komutanı) atandığını belirtir.93 Bu ge-
88 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, BDH, Kls: 4836, Ds: H-16, F: 1-68.
89 Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi; V. Cilt, Çanakkale Cephesi, 3.
Kitap, s. 58-84. İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, s. 22-23. İsmet Görgülü, On
Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, s. 70.
90 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, BDH, Kls: 4836, Ds: H-16, F: 1-70.
91 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, s. 71.
92 İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 322 Belge 1.
93 Selahattin Adil Paşa, Hayat Mücadeleleri, Selahattin Adil Paşa’nın Hatıraları, Zafer Matbaası, İstan-
bul 1982, s. 243.
99
Zekeriya Türkmen
lişmelerin ardından Albay Halil Sami Bey “ahval-i sıhhiyesi hal-i intizamda olmadı-
ğından bahisle” izinli sayılarak İstanbul’a gönderilmiştir.94 Aslında dönemle ilgili bilgi
ve belgelere göre, Çanakkale kara savaşlarının başlangıcından itibaren -ilk 50 gün- en
şiddetli muharebelerin yapıldığı dönemde Albay Halil Sami Bey yoğun çatışma ve sa-
vaşların yaşandığı bölgenin tümen komutanı olarak görev yapmıştır. 9. Tümen her ne
kadar bir 19. Tümen kadar başarı gösterememiş olsa da, düşmanı ilk işgal ettiği hatta
uzun süre durdurmayı başarmıştır. Albay Halil Sami Bey, 28 Eylül 1924’de Müdafaa-i
Milliye Komisyonu Başkanlığına verdiği uzunca dilekçesinde, 9. Tümen komutanı
iken hiçbir kusuru olmadığı halde bir Alman -serserisi-95 yüzünden görevden alın-
masını haysiyetine yakıştıramadığını, varsa bir kusurunun bir hakem heyeti önünde
muhakemeye hazır olduğunu belirterek, tarih önünde haksızlığa uğradığını ifade et-
mektedir. Halil Sami Bey bu dilekçenin devamında neden dolayı cepheden, tümen
komutanlığından uzaklaştırıldığına da açıklık getirerek şunları belirtmektedir:
“Çanakkale harbi başladığı zaman, lakaydane hareket eden Liman von San-
ders gibi bir serserinin ve zerre kadar vazife-i mukaddesesini deruhte etme-
yen Kolordu Kumandanı Yanyalı Esat Paşa’nın ihmalkârlığı görülmüyor da,
Allah’tan başka istinatgâhı olmayan bendenize kifayetsizlik isnat olunuyor.
İyi bilinmelidir ki kifayetsizliğine hükmedilen bu abd-ı aciz, milletin şerefi-
ni i’lâ ettirmiştir. Zira Balkan harbi muharebesinde maneviyatı sarsılmış ve
hatta tezebzübe uğramış bir millet ordusunun pişdarında bulunan, yani va-
ziyete göre ilk hatt-ı müdafaada bulunan bir tek 9. Fırka ile her türlü vesaite
malik otuz bin kişilik bir düşman kuvvetini tevkif etmeye muvaffak olmuştur.
Düşmanı bir hafta zarfında denize dökmek mümkün iken mafevk kumanda-
nın ihmalkârlığıyla düşman aylarca Ecebey şibhi ceziresinde yerleşip kalmış-
tır. Gördüğüm gadr dolayısıyla hastalandığımdan esasen Anadolulu oldu-
ğum halde vatanın müdafaasını temin eden büyükler, ölüler meyanına dahil
olamadım…sair kıt’aat ve orduda güzide ve fedakârane bir zabitan heyeti
yetiştirmiş, benim gibi bir şahsiyetin bilâ-tetkik ve tahkik bir Alman serseri-
nin ifadesiyle kûşe-i nisyana atılması pek muhıkk ve doğru olmasa gerektir.
Elbet zaman cümlenin en yeni bir cumhuriyetin idare-i âlîsi naçiz bir şahsa
ait hukukunun meydana çıkarılacağından eminim.”96
Haziran ayı sonlarına doğru 9. Tümen, 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders’in
emriyle kuzey grubuna tefrik edilerek Conkbayırı-Anafartalar hattına intikal etti-
100
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
Şurası bir gerçek ki, Alman subaylar -belki yapılan antlaşmalarda onlara sağlanan
ayrıcalıklardan dolayı- kendilerini her zaman Türk subaylarından bilgi ve yetenekçe
üstün gör(ebil)mekte idiler.
27. Alay komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) anılarında, kendisinin de bağlı
olduğu 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey’den söz ederken 25 Nisan sabahı
durumu tam anlamıyla takdir edemediğinden söz ederken nazik bir ifadeyle eleştiri-
sini şöyle devam ettirir:
“…Bu satırları yazarken, ebediyyen bizden ayrılmış bulunan 9. Tümen Ko-
mutanı Halil Sami merhumun, İngiliz Askerî Tarihine dahi geçen buradaki
vaziyetini müdafaa mevkiinde olmadığını biliyoruz ve bu vazifenin berhayat
olan biz silah arkadaşlarına terettüb ettiğini takdir ediyoruz. Çok vatanper-
ver ve gayretli bir asker olan merhum Arıburnu sahillerine çıkış hareketinin
ciddi olmadığı suretinde tefsir ettiğimiz kanaatini ne gibi delaile ve hangi
alınmış haberlere istinad ettirdiğini bilemediğimizden, bu vazifeyi yapmak-
tan maalesef aciz bulunuyoruz. Öyle zannolunur ki, bu kanaati kuvvetli de-
lillere müstenit değildi.”100
97 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, BDH, Kls: 4836, Ds: H-16, F: 1-82.
98 Çanakkale Savaşı’yla ilgili Alman iddiaları hakkında bilgi için bk., İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferi
üzerine Alman İddiaları, Harp Akademileri K.lığı Yayınları, İstanbul 1992, s. 1-40.
99 Granville Roland Fortescue, Çanakkale, Mütercim: Deniz Kurmay Yüzbaşı Rahmi, Matbaa-i Ami-
re, İstanbul 1331(1916), s. 37-38. Ayrıca bk., Ahmet Esenkaya, “Çanakkale Savaşı’nda Türk-Alman
Birlikteliği”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Yayınları, S. 6-7,
Çanakkale, Bahar-Güz 2008, s. 20.
100 Mehmet Şefik Aker, Çanakkale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, Askerî Mecmua Tarih Kısmı, S. 99,
İstanbul 1935, s. 49.
101
Zekeriya Türkmen
Yarbay Şefik 25 Nisan sabahı hem 19. Tümen, hem de bizzat kendisinin bağ-
lı bulunduğu 9. Tümenden aldığı emirlerle hareket etmiştir. Nitekim Yarbay Şefik,
Kanlısırt’ta konuşlandırdığı alayına, tümen komutanı Halil Sami Bey’den aldığı emre
dayanak öğleye doğru “arslanlar gibi dövüşerek istilacı düşmanı denize dökmeleri”
emrini verdiği birlikleriyle kahramanlık destanı yaratmıştır.101
Sonuç
25 Nisan 1915 tarihinde Gelibolu Yarımadasına çıkarma yapan İngilizler, aslın-
da kötü komuta edilen, kötü yönetilen, muharebe etmekten korkan bir ordu ile kar-
şılaşacaklarını umuyorlardı. Oysa yapılan muharebelerde takım, bölük, tabur, alay,
tümen ve kolordu düzeyinde oldukça atılgan, muharebe sevk ve idaresinde son de-
rece yetenekli subaylarla karşılaştılar. Binbaşı Mahmut Sabri, Binbaşı Mehmet Şefik,
Yarbay Mustafa Kemal, Albay Halil Sami, Mirliva Esat, Türk ordu kademesindeki ba-
şarılı komutanlardan sadece bir kaçı idi.102 Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli cep-
helerinden biri olan Çanakkale cephesi’nde bulunmuş olan Oglander, “…(Çanakkale
harekâtı) ince düşünüldü, müsait şekilde başladı, tereddütlerle sevk ve idare edildi.
Zelilane de nihayete erdi”103 yorumunda bulunmuştur. General Hamilton ise İngiliz
Savaş Bakanlığı’na gönderdiği raporunda, “Türkler burada ölçülmesi imkânsız dere-
cede olan sayı üstünlükleri ve daima yeni yeni takviye kuvveti almalarından dolayı
İngiliz kuvvetlerini kıyıdan uzaklaştırmıştır”104 tarzında gerçek dışı ifade ve açıkla-
malarda bulunmuştur. Gerçi Gelibolu harekâtının başlangıcından üç ay önce, Ocak
1914’de Lloyd George Harp Konseyine sunduğu muhtırada, “…yetersiz ihtimamla ka-
rarlaştırılan ve hazırlanan seferler genellikle felaketle sona ererler” demiştir.105 Müt-
tefik ordusu, 18 Mart 1915 deniz harekâtından sonra başlatılan ve sekiz aydan fazla
süren kara harekâtından sonra Lloyd George’u haklı çıkarmıştır.
Sonuç olarak belirtmek gerekirse bir askerî tarihçi olan Jeduha L. Wallach’ın ifa-
desiyle
“Almanya’daki yöneticilerle, kamuoyu ve zamanın gazetecileri Çanakkale
savunmasını General Liman von Sanders’in hesabına kaydettiler. İnatçı bir
taarruza karşı inatla savunarak görevini yapmış olduğu inkâr edilemez; fa-
101 Gnkur. ATASE Daire Başkanlığı Arşivi, Kls: 5026, Ds: 28, F: 1-12.
102 Edward J. Erickson, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Çanakkale, Kutü’l-Amare ve Filistin Cep-
hesi, s. 100.
103 Ospinaldi Oglander, Çanakkale Gelibolu Harekâtı, c. I, İstanbul 1932, s. 238.
104 Zekeriya Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekâtı”, Çanakkale Savaşları Tarihi, c. IV, s.
2193. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (25 Nisan 1915-04 Haziran 1915), Genkur. Per-
sonel Bşk.lığı ATASE Daire Bşk.lığı Yayınları, c. V, II. Kitap, Ankara 2012, s. 267.
105 Robert Rhodes James, Gelibolu Harekâtı, (Terc. Haluk V. Saltıkgil), Belge Yayınları, İstanbul 1965, s.
20.
102
Çanakkale Muharebeleri’nde 9. Piyade Tümen Komutanı Miralay (Albay) Halil Sami Bey
kat, ilk düşüncelerinde aynı şekilde inatla ısrar ederek gerçek zaferi kaçırdı.
Askerî sevk ve idaredeki yeteneksizliğine rağmen, beraber çalıştığı herkese
karşı duyduğu hastalık halindeki güvensizlik ve uzman Alman yardımı, so-
nuçta Türk ordusuna başarı kazandırdı ama, Çanakkale muharebesinin ya-
rattığı harabeler içinde,”106 bu zaferin kazanıldığı belirtiliyordu.
106 Jeduha L. Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, (Çev. Fahri Çeliker), Genelkurmay Bşk.lığı Ya-
yınları, Ankara 1985, s. 250. Alman yardımları hakkında ayrıca bk., Mustafa Çolak, “Çanakkale
Savaşı’nda Yalnız Bırakılan Bir Müttefik: Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na Yardım Çabaları”,
Türkler Ansiklopedisi, c. 13, Ankara 2002, s. 377-382.
107 Ergun Göze, Kuğunun Son Ötüşü, Çanakkale Destanı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1999, s. 94.
108 İsmet Görgülü, Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul
1992, s. 3-33; ayrıca bk., İsmet Görgülü, “Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları”, Türk-İsrail Müş-
terek Askeri Tarih Konferansı, 9-12 Nisan 2000, Genelkurmay Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2003, s. 7
103
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
Mithat ATABAY*
*
Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
105
Mithat Atabay
1 Osmanlı İmparatorluğu çok zor günler yaşıyordu. Siyasi ve ekonomik alandaki sıkıntılar hat safhaya
çıkmıştı. Pek çok cephede çatışmalar sürmekteydi. Edirne Kalesi Bulgarlara karşı direnişini sürdürü-
yordu. Tüm Trakya işgal altındaydı. Sadece Gelibolu yarımadası Osmanlı’nın elinde kalmıştı. Mustafa
Kemal Gelibolu Yarımadasına karadan ve denizden yapılacak genel bir saldırı için Martın 26’sında
askeri inceleme gezisine çıkmıştı. Bolayır’dan hareket eden Mustafa Kemal ve yaveri Ortaköy, Tayfur
üzerinden Karainebeyli, Kumköy, Yalova, Akbaş ve Sestos’a gelmişti. Güzergâh üzerinde Pers kralı
Kserkes’in ordusunu 674 parça gemiyle(salla) Anadolu’ya geçirdiği yer olan Sestos-Abidos bölgesini
incelemiş ve notlar almıştı. Bigalı Kalesi’nde öğle yemeğini yedikten sonra Kilya Koyu ve Maydos’a
geçen Mustafa Kemal, Kilitbahir Kalesi, Namazgâh Tabyası ile Hamidiye Tabyasının durumunu in-
celemiş daha sonra da Kirte(Alçıtepe)’ye gelerek geceyi orada geçirmişti. Mustafa Kemal ertesi gün
Seddülbahir Kalesi’ne gelmiş ve bir tekne ile Anadolu yakasına geçmişti. Büyük İskender’in karaya
ayak bastığı yerden çıkmış ve Orhaniye Tabyasına uğramıştı. Yel değirmenlerini geçerek Yenişehir’e
gelmiş ve Aşil’in mezarı olarak bilinen yerden Çanakkale Boğazı’nı incelemişti. Mustafa Kemal Troia
harabelerinin tamamını gezmiş ve küçük not defterine krokiler çizmişti. Mustafa Kemal, bu incele-
meleri sonrasında stratejik olarak tarihsel bir değerlendirme yapmış ve Anadolu kıyısı savunmasında
sorun olmadığını, esas savunma stratejisini Avrupa kıyılarından gerçekleştirilmesi gerektiği kararına
varmıştı. Bkz., Mithat Atabay, “Mustafa Kemal’in Balkan Muharebeleri Esnasında Çanakkale Bölge-
sindeki Faaliyetleri,” Çanakkale 1915, Mustafa Kemal Atatürk ve Modern Türkiye, Türkiye Barolar
Birliği Yayınları, Ankara 2010, s. 27-44.
2 Askeri Tarih Dergisi, yıl:2 sayı:3 (Mart 1977), s. 4,9; Uluğ İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c.
I, 2.Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1988, s. 32-33; Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş
Söylev, Demeç, Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınları, İstanbul 1997, s. 410; Atatürk’ün Bütün Eser-
leri, c. I (1903-1915), 2. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1999, s.150.
106
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
3 Mustafa Kemal’in bu inceleme gezisi sırasında Büyük İskender’in savaşı nasıl gerçekleştirdiğini ve
başarıya ulaştığını coğrafi açıdan yerinde görerek olası bir saldırı karşısında Gelibolu’da bulunan
Kolordusunun harekât tarzı ve planlamasını yapmak istediği görülmektedir. Mustafa Kemal şöyle
diyor: “Düşmanın Anadolu cihetinde Menderes mıntıkasına kuvvet ihraç etmesini muhtemel ve teh-
likeli görmüyordum. Filhakika Balkan Muharebesi’nin son safhasında Çanakkale’nin mebhus ihti-
male karşı suret-i muhafaza ve müdafaasını tetkik ve tertibat-ı tedafüiyeyi tayin ve tatbik ettirmeye
memur olmuştum. Bu memuriyetim hasebiyle icra eylediğim tetkikattan anlamıştım ki, düşmanın
Menderes sahiline çıkaracağı kuvvetler, ihraç safhasında mühim mukavemete tesadüf etmeyebilirler.”
Bkz., Mustafa Kemal (Atatürk), Arıburnu Muharebeleri Raporu, (haz. Uluğ İğdemir), 3.baskı, TTK
Basımevi, Ankara 1990, s. 10.
4 Salih Bozok-Cemil Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1985, s. 174-175.
5 Mustafa Kemal’in 3. Kolordu Komutanlığı emrinde kurulan Tümen Komutanlığı’na atandığına dair
Padişah Mehmet Reşat’ın emir sureti 20 Ocak 1915 tarihinde kendisine ulaştığında Mustafa Kemal’i
İstanbul’da bir sürpriz bekliyordu. Mustafa Kemal, İstanbul’a gelip de Genelkurmaya, tümenini tes-
lim emrini almak için müracaat ettiği zaman, orada hiç kimse böyle bir tümenin varlığını bilmiyordu.
Mustafa Kemal bu durumu şöyle anlatır: “Sofya’dan İstanbul’a geldiğim zaman, Enver Paşa da Sarı-
kamış harekâtından İstanbul’a dönmüş bulunuyordu. Önce kendisini ziyaret etmek için makamına
gittim. Haber gönderdim. Gelecek cevabı kapıda bekliyordum.
Biraz sonra Enver Paşa ile karşı karşıya bulunuyorduk. Enver biraz zayıf düşmüş, rengi solmuş bir
halde idi. Söze ben başladım:
-Biraz yoruldunuz!
-Yok, o kadar değil.
-Ne oldu?
-Çarpıştık. O kadar.
-Şimdiki vaziyet nedir?
-Çok iyidir...
Enver’i daha fazla üzmek istemedim. Kendi işime sözü getirdim:
-Teşekkür ederim, numarası 19 olan bir tümene beni kumandan tayin buyurmuşsunuz, Bu tümen
nerdedir? Hangi kolordu ve ordunun emrinde bulunuyor?
-Ha, bunun için belki Genelkurmayla görüşürseniz daha kesin malumat alabilirsiniz.
-Peki. O halde sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim. Genelkurmayla görüşürüm.”
Mustafa Kemal’in Enver Paşa ile konuşması böyle sona erdi. Mustafa Kemal, Enver Paşa’dan belki
107
Mithat Atabay
süresi 9 ay 14 gün devam etti. Hiç şüphesiz bu 9 ay 14 günlük süre bir insanın, bir
imparatorluğun, bir ulusun ve dünyanın kaderini değiştirecekti.
Mustafa Kemal, 24 Şubat 1915’ten 14 Nisan 1915 tarihine kadar Eceabat (May-
dos) Bölgesi Mıntıka Komutanlığı görevini de sürdürdü ve karargâhı Eceabat’taydı.
(Kaymakamlık Kültürevi). Burada toplam 48 gün ikamet etti.
Mustafa Kemal’in, Çanakkale Savaşları’na karışması, Eceabat’taki karargâhı gün-
lerinde başladı. Maydos, yarımadanın Avrupa kıyısında ve bu giriş yerlerine yakın
küçük bir köy kenarındadır. Şubat sonunda Mustafa Kemal, birliklerini kıyılara yer-
leştirmişti. 7-8 Mart’ta Boğaz’ın ilk kısmına girip merkez kalelerine saldıran düş-
man filolarının harekâtını gördü. Mustafa Kemal, “Düşman bir defa Seddülbahir’e ve
Kumkale’ye asker çıkarmak teşebbüsünde bulunuyor. O zaman, hep ağızlarda işitip
okuduğumuz bir Mehmet Çavuş çıkıyor, toprağımıza ayak basan düşmanı tekrar de-
nize atıyor” dedikten sonra “Bu hareket bir keşif olarak kabul edilebilir” değerlendir-
mesini yaptı6.
Mustafa Kemal, bu olayı arkadaşına yazdığı 17 Mart 1915 tarihli bir mektupta
şöyle değerlendiriyor:
“Bir aydır buradayım ve Çanakkale Boğazı’nı Müttefiklerin çıkarma teşeb-
büsünde bulunan donanmalarına ve kuvvetlerine karşı müdafaa ediyorum.
Bu ana kadar… hep başarılı oldum ve aynı yerde kalırsam, kuvvetle ümit
ediyorum ki daima başarılı olacağım.
Burada benim ismimin duyulmamasına şaşırmamalı, çünkü ben, mühim bir
muharebenin kahramanı olan Mehmet Çavuş’a şeref kazandırmayı tercih et-
tim. Tabii şüphe etmezsiniz ki, muharebeyi idare eden sizin dostunuzdu ve
savaş gecesi muharebelerin saflarında Mehmet Çavuş’u bulan da o idi.”7
biraz daha yakınlık, uzunca bir görüşme, hatta belki bir dertleşme ümit ediyordu. Enver Paşa’nın
kendisinden Balkanlar, Sofya veya Fethi Bey hakkında bir şeyler sormasını bekliyordu. Enver Paşa’nın
yanından ayrılan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanlığı’na gitti ve kendisini takdim etti: “On Do-
kuzuncu Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal...”
Fakat kendisini tanıttığı herkes şaşkınlıkla onun yüzüne bakıyordu. Bu durum Osmanlı
Genelkurmayı’nın da böyle bir tümenin varlığından haberi olmadığını gösteriyordu.
Mustafa Kemal bu durumu anlatırken: “Düşününüz, âdeta sahtekâr vaziyetinde idim” diyecekti. Bkz.,
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal (1881-1919), c. I, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1963,
s. 225-228; İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c. I, s. 35-36.
6 İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c. I, s. 37.
7 Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, 4. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1998, s. 62- 64; Milliyet,
27 Kasım 1954; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s. 211.
108
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
ruz kaldı. 18 Mart’taki büyük saldırı ve düşman filolarının yarı yarıya eriyişi, onun,
gözleri önünde meydana geldi. Mustafa Kemal bunu şöyle değerlendirmektir:
“(18 Mart) Fakat bu tamamen bahri bir harekettir. Sahil müdafaası Cevat
Paşa (Çobanlı) hazretlerinin tahtı emrinde bulunuyordu. Benim bu hareketle
alakam, dolayısıyladır. Yalnız 18 Mart gününün sabahı Cevat Paşa Hazret-
leri Maydos’ta bulunan karargâhıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir sahil
mıntıkasındaki tertibatı göstermek üzere beraber Kirte’ye gittik. Oraya var-
dığımız zaman, düşman donanmasının Kirte ve Alçıtepe istikametinde açtığı
ateşin altında kaldık. Bunun üzerine bendeniz mezkûr mıntıkanın muhafa-
zasına memur 26’ncı Alay Kumandanına icap eden talimatı şifahiyemi ver-
dim ve Cevat Paşa ile birlikte vazife başında bulunabilmek için Maydos’a
döndük. Düşmanın mağlubiyetiyle neticelenen bu 18 Mart Deniz Muharebe-
sinde kara mıntıkasının muhafazası benim uhdemde idi.”8
Mustafa Kemal, 14 Nisan 1915 tarihinde artık tarihin gidişine yeni bir yön ve-
recek olan karargâha taşınacaktı. Burası Bigalı Köyü’ndeki evdi. Mustafa Kemal, 25
Nisan 1915 günü düşmanın kıyıya asker çıkarmaya başladığında müdahale için hare-
kete geçtiği yer burasıydı ve Mustafa Kemal’in anlatımıyla düşmanın Arıburnu bölge-
sinde ilk kez durdurulduğu, savaşın daha başlangıçta gidişatına yön verecek olan olay
yaşandı. Mustafa Kemal hatıralarında bu olayı şöyle anlatmaktadır:
“Niçin kaçıyorsunuz, dedim. “Efendim düşman.” dediler. Nerede? İşte diye 261
rakımlı tepeyi gösterdiler. Düşmanın bir avcı hattı kemali serbestiyetle ileriye
doğru yürüyordu. Demek ki düşman bana, benim askerlerimden daha yakın-
dı ve düşman benim bulunduğum yere gelse, kuvvetlerim pek fena bir vaziyete
düçar olacaktı. Kaçan efrada, düşmandan kaçılmaz, dedim. “Cephanemiz
kalmadı” dediler. Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim ve süngü taktırdım,
yere yatırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca, düşman efradı da yere yattı.
Kazandığımız an bu andır.”9
Mustafa Kemal daha sonra tarihe geçen emriyle, hem komutanlara hem de as-
kerlere görevlerinin hayatlarını hiçe sayma olduğunu belirterek şu emri verdi: “Size
ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye geçecek zaman zar-
8 Ruşen Eşref (Ünaydın), Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülakat, 2.Basılış, Devlet Mat-
baası, İstanbul 1930, s.10-11.
9 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 22; Mustafa Kemal (Atatürk), Anafartalar
Muharebatı’na Ait Tarihçe, (haz. Uluğ İğdemir), 2. Baskı, TTK Basımevi Ankara 1990, s. XIV-XV;
Aydemir, Tek Adam, c. I, s. 239.
109
Mithat Atabay
fında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir.”10 Gerçekten de her iki taraf
Çanakkale Savaşları sırasında savaşın sonuna kadar neredeyse bu hattı hiç değiştire-
mediler.
Mustafa Kemal ve emrindeki birlikler için, içinde bulundukları an, kritik bir andı.
“Öldürmek ve ölmek” lâzımdı11. Kumanda yerindeydi. Kumandan, işte böyle bir anda
bu emri verebilen insandı. Bu emri alanlar, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlardı.
O gece düşman Arıburnu’na beş İngiliz tümeni daha çıkardı. Bu bir küçük
ordu demekti. Hâlbuki orada bulunan kuvvetlerimiz yetersizdi. Mustafa Kemal bu
taarruzun yapıldığı 26 Nisan gününün sonucunu: “-Mağlup olmuyoruz”12 şeklinde
özetlemişti. 27 Nisan’da onu iki yeni alayla takviye etmişlerdi. Mustafa Kemal’in ver-
diği emir yine aynıydı. O günkü harekâtı yönettiği tepeye daha sonra “Kemalyeri”
adı verilmişti. Kemalyeri’ndeki Mustafa Kemal, dünyanın en kudretli imparatorluğu
olan İngilizlerin ateş gücüne karşı koymuştu. O, kendine güvenen, yenilmeyeceğine
inanan genç ve güzel bir insandı. Kemalyeri’nden, sağ kanattaki bir tepede birçok
düşman askerlerinin, ellerini havaya kaldırarak, beyaz mendiller sallayarak kendi er-
lerine teslim olduklarını ilk kez orada seyretti. Bunlar ilk esirlerdi13. 28 Nisan, birta-
kım ileri geri hareketlerle geçti. Cephe şekilleşmeye başlamıştı. Ancak düşman karaya
asker çıkartmaya devam etti. 29 Nisan’da gene çarpışmalar sürdü. Herkes bulunduğu
taşa toprağa elleri, ayakları, tırnaklarıyla sarılmıştı. Herkesin bitmek bilmeyen ça-
bası, karşısındakinin yapıştığı toprağı onun elinden almaktı. Onu “ya öldürmek ya
almak”tır14.
30 Nisan’da bir komutanlar toplantısı yaptı. Savaşın başlamasından beri geçen
altı güniçerisinde, düşmanın iki tümeninin imha edildiği anlaşıldı. Mustafa Kemal’in
toplantıdan sonraki bildirisi açık, net ve oldukça kısaydı: “Bire kadar hepimiz öle-
rek düşmanı mutlaka denize dökmek lâzımdır… İçimizde ve askerlerimizde, Balkan
Harbi’nin utancını bir daha görmektense ölmeyecek yoktur. Böyleleri varsa onları ken-
di ellerimizle kurşuna dizelim!”15 Şevket Süreyya bu anı tanımlarken “Bu son cümle
söylenirken herkesin dişleri gıcırdamıştı. Gözleri bulanmıştı. Bakışlarını sağa sola
kaçırdılar. Yahut başları öne eğildi. Balkan Harbi’nin utancı, hepsinin yüzünde oku-
nuyordu” diye yazdı16.
110
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
1 Mayıs taarruzu 24 saat sürdü ancak bir sonuç alınamadı. Türk tarafının 13’ncü,
15’nci ve 33’ncü Alayları’nın toplam zayiatı 25 subay ve 1885 askerdi19. Bu olaydan
hemen sonra 19’ncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Başkumandan Vekili
Enver Paşa 3 Mayıs 1915’te yazdığı mektupta şu dikkat çekici satırları kaleme aldı:
“Evvelce Zatıâlilerinize her mıntıkanın bütün mıntıkalarla olan farkının öne-
mini arz etmiştim. Maydos mıntıkası kuvvetlerine kumanda ettiğim zaman
aldığım tertibat ile düşmanın karaya çıkmasına imkân verilmeyebilirdi. Von
Sander Paşa hazretleri bizi, Bizim orduları, bizim memleketimizi tanımadığı
ve layıkıyla araştırmada bulunacak kadar bir zamana sahip olmadığından,
sahilde çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat almış ve bugün
düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır.
Ben, Arıburnu arazisine düşmanın dört tugayı çıktığı zaman mıntıka ku-
mandanlığını yürüten Albay Halil Sami Bey tarafından haberdar edildim.
Bu kuvvetin sol kanadına taarruz ettim ve hepsini denize döktüm. Fakat düş-
man aynı derecede kuvveti aynı mıntıkaya tekrar çıkardı ve karşı taarruz
yaptı. Bunu def ettim. Tümenime katılan kuvvetlerle, tekrar üstün kuvvete
111
Mithat Atabay
İngilizler 9/10 Mayıs ve 13/14 Mayıs gecesi Bombasırtı mevzilerine baskın dü-
zenlediler. Mustafa Kemal bu olayı şöyle anlatmaktadır:
“Biz kişilerin kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bom-
basırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki
mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kur-
tulmamacasına hepsi düşüyor, ikincidekiler, onların yerine gidiyor. Fakat
ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni
görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur göstermiyor;
sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete gitmeye
hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk
askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin
olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi’ni kazandıran, bu yüksek ruhtur.”21
Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa, 11 Mayıs 1915 tarihinde Ge-
libolu Yarımadası’na geldi ve 5’nci Ordu Komutanı Liman von Sanders’le görüşerek
Arıburnu bölgesinde İngilizlerin denize dökülmesi konusunda yeni bir plan hazırla-
dı. Enver Paşa, 3’ncü Kolordu Komutanı Esat Paşa’yı da ziyaret etti ve taarruz konu-
sunda ısrarlı olduğunu gösterdi. Enver Paşa’nın ziyaretinden sonra Arıburnu Cephe-
si’ndeki birliklerde yeni düzenlemeye gidildi.
20 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s. 218; Nusret Baycan, Atatürk ve Askerlik Sanatı, Genelkurmay Bası-
mevi, Ankara 1985, s. 121.
21 Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, s. XXV.
112
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa 18 Mayıs 1915 günü saat 20.00’de Arıburnu
için taarruz emrini yayımladı. Emre göre taarruz baskın şeklinde planlanmıştı. Dört
Tümenden oluşan Osmanlı kuvvetleri üç buçuk kilometrelik dar bir şerit üzerinde
taarruzu gerçekleştireceklerdi23. 19 Mayıs 1915 günü saat 03.00’da başlayan taarruz
tüm cephe boyunca kanlı bir savaşa sahne oldu.
19 Mayıs gündüz taarruzlarında tüm ihtiyatlar da cepheye sürüldü. Ancak Anzak
birliklerinin makineli tüfek ateşi karşısında birlikler büyük kayıp verdiler. Bunun üze-
rine 5’nci Ordu Komutanı Liman von Sanders’in onayı ve Kuzey Grup Komutanı Esat
Paşa’nın emri ile bütün Arıburnu Cephesi’nde taarruzlar saat 10.00’da durduruldu.
19 Mayıs taarruzlarında siperlerinden çıkan Osmanlı askerleri, Anzak siperle-
rine ulaşıncaya kadar 200, 300 metrelik mesafeyi koşmak zorunda idiler. Makineli
tüfekler bu mesafedeki askerlerin üzerine kurşun yağdırdılar ve pek çoğu şehit oldu.
Buna rağmen sürekli taarruza devam edildi. Anzaklar bunun üzerine siperden bir
Osmanlı subayı çıkınca ateşi kesip bütün bölük veya takımın siperden çıkmasını
bekleyip sonra ateşe başlıyorlardı. Bu da kayıpları arttırdı. Osmanlı askerleri ancak
küçük gruplar halinde Anzak siperlerine erişebildiler, onlar da şehit edildiler. 19 Ma-
113
Mithat Atabay
yıs taarruzunda sadece Mustafa Kemal komutasındaki 19’ncu Tümen biraz ilerleme
kaydedebildi. Taarruz saat 10.00’da sona erdirildi. Pek çok şehidin yanında yaralı da
vardı. Ancak bu yaralılara müdahale etme imkânı olmadı ve onların içinden de pek
çoğu bir süre sonra şehit oldu.
Mustafa Kemal, Mayıs sonunda bir arkadaşına şunları yazdı: “Arıburnu’nda İngi-
lizlerle muharebedeyim. Düşmanın esaslı kuvvetini ezdim. Kalanı da cesur kıtalarım
tarafından kontrol edilen bir noktaya sürüldü. Pek yakında ümit ederim ki, düşmanın
tam imhası haberini yakında alacaksınız.”24 Savaş bütün şiddetiyle devam ederken
Mustafa Kemal 1 Haziran’da Albaylığa terfi etti. Savaş bütün hızıyla devam ederken
Mustafa Kemal 5 Haziran 1915’te tüm birliklerine şu emri verdi:
“Düşmanın siperlere yapacağı piyade, makineli tüfek, topçu ve bomba ateşle-
riyle veya bundan başka herhangi bir vasıtayla hangi etkiyi yaparsa yapsın,
yerini bırakan, siperini boşaltan askerlerden hangi rütbede olursa olsun bü-
tün subaylara kadar, o anda orada bulunan üstü tarafından idam edilecek
ve neticesi bana bildirilecektir.
19. Tümen Kumandanı
Albay Mustafa Kemal”25
Başka bir arkadaşına ise şöyle yazdı: “İşte haberler: Daima büyük başarılarla
savaşıyoruz. Ümit ederim ki, gümüş imtiyaz, altın harp liyakat madalyalarıyla ve
24 Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, s. 64; Milliyet, 28 Kasım 1954; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I,
s.221.
25 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, c.V, 3.Kitap, Ça-
nakkale Cephesi Harekâtı (Haziran 1915-Ocak 1916), ATASE Başkanlığı Yayınları, Ankara 1980,
s.569-571; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s.223.
26 Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, s.69; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s.225.
114
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
Almanya’nın demir haç nişanıyla dekore edildiğimi ve son defa da Albaylığa terfi et-
tiğimi duydunuz… Ben İstanbul’a yaralı gelirsem hanginiz beni tedavi etmek lütfünde
bulunacak?”27 Mustafa Kemal her zaman askerlerine güveniyor ve onları şöyle değer-
lendiriyordu:
“Gece gündüz, her gün çeşitli toplardan atılan şarapneller ve diğer mermi-
ler başlarımızın üstünde patlamaktan geri kalmıyor. Kurşunlar vızıldıyor
ve bomba gürültüleri toplarınkine karışıyor. Gerçekten bir cehennem hayatı
yaşıyoruz.
Çok şükür askerlerim pek cesur ve düşmandan daha kuvvetlidirler. Bundan
başka manevi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getir-
melerini çok kolaylaştırıyor. Hakikaten, onlara göre semavi netice mümkün:
Gazi ve şehit olmak. Bu sonuncusu nedir, bilir misiniz? Dosdoğru cennete
gitmek… Orada Allah’ın en güzel kadınları, hurileri onları karşılayacak ve
ebediyen onların arzusuna tabi olacaklar. Yüce saadet.”28
27 Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, s.65; Milliyet, 29 Kasım 1954; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I,
s.227.
28 Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, s. 65-66; Milliyet, 30 Kasım 1954; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I,
s. 228.
115
Mithat Atabay
29 Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, s. 28-29; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s.
433-434; İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c. I, s. 59.
30 Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, s. 29; İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-
1918), c. I, s. 60.
31 Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, s. 55, İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-
1918), c. I, s.72;
32 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. I, s. 447; Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, s. 55;
İğdemir, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c. I, s. 73.
33 Aydemir, Tek Adam, c. I, s. 246.
116
Çanakkale Savaşları Sırasında Mustafa Kemal Atatürk
etti. Yolculuğu maceralı geçti. Hatta bir aralık, yol boyunca kendisi atlı ve üstünde
düşman uçağı garip bir yarışa da giriştiler. Etrafındakiler sağa sola dağıldılar. Fakat
kendisi genç bir süvari teğmeni (sonra Orgeneral Zeki Doğan) ile uçağın inatlı sal-
dırısı altında da yoldan ayrılmadılar. Conkbayırı’na varıp oraya çıkmak isterken bir
geçit yerinde piyade ateşi ile karşılaştılar. Ama bir yerlerden bir yollar bulup Tümen
karargâhına vardılar. Etrafında ne kurmayları, ne yaverleri vardı. Cephede bir düzen
bulunmuyordu. Bazı yerlerde iki taraf 20-30 metre aralıkla siperlere gömülmüşler-
di. Ceset, kan taaffün, barut ve kirli kokular gene havayı doldurmuştu. Conkbayırı
iki tarafın da elindeydi. Dört günden beri zaten herkes ateş içindeydi. Hele son iki
günden beri birlikler boyuna ve karşılıklı taarruz halindeydiler. Asker yorgunluktan
perişandı. Onun ise, o gün yeniden harbe sokacağı alaylar için akşamdan gönderebil-
diği emir, âdeta bir dilek mahiyetindeydi. “Acaba askere, hiç olmazsa, bir sıcak çorba
verilemez mi?”34 Fakat ilk bakışta göze çarpan şudur ki, herkeste büyük bir manevi
kuvvet yüksekliği vardı. Onun kararı kısa ve kesindi: “Düşmanı ani ve şiddetli bir
baskınla yenmek” Düşmana mesafe zaten 20-30 adım. Tertibat şu: “Tüfek yok, top
yok. Süngü takılacak ve harp safı nizamında hücum yürüyüşü ile düşmanın üstüne
saldırılacaktır. Sonra süngü süngüye, boğaz boğaza hesaplaşma... Ve esas karar şu-
dur: Düşman mahvedilecektir.”35 Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları sırasındaki
ikinci evresi 9 Ağustos’ta başlamış ve “Anafartalar Kahramanı” olarak tarihe geçecek
olan bir unvanla noktalandı. Mustafa Kemal, bu başarısı ile tarihe yeni bir yön verme
misyonunu yerine getirdi.
İngiliz yazan Alan Moorehead, Gelibolu kitabında şunları yazar: “O genç ve dâhi
Türk Şefinin (Mustafa Kemal’in) o esnada orada bulunması, müttefikler bakımından,
talihin en acı darbelerinden biridir.”36
Mustafa Kemal, düşmanın çekileceğini sezinledi. Düşmanın Gelibolu toprakla-
rında başarı şansı kalmadığını anladı. Düşmanın sessizce kaçmasına meydan bırak-
mamak, ona son cezasını da vermek için yeni bir taarruz teklif etti.
“Başkumandan Vekili Enver Paşa Hazretlerine
Rahatsızlığımdan dolayı yüksek iltifat ve teveccühlerinize özel olarak teşek-
kür ederken, bendenizi yakında meydana gelmesi muhtemel vakalar için ha-
zırlanan kuvvetin başında da bulundurarak zat-ı devletlerine daha büyük
hizmetler verilmesine mazhariyetle taltif buyuracağınızdan eminim.
21 Eylül 331 (4 Ekim 1915)
Anafartalar Grubu Kumandanı
Albay Mustafa Kemal”37
117
Mithat Atabay
Fakat ona verilen cevap, artık bir tek asker bile feda edecek durumda bulunul-
madığıdır. Mustafa Kemal’in teklifi gibi, yüksek kumandanlığın bu ret gerekçesini de,
aynı iyi niyetle ve sağduyu ile değerlendirmek yerinde olur. Bu cevaptan sonra artık
O’nun için Gelibolu’ya veda vaktiydi. Tarih 10 Aralık 1915’i gösteriyordu. Yerine ise
1921 yılından başlayarak Cumhuriyet döneminde de 1944’e kadar Genelkurmay Baş-
kanlığı yapacak olan Fevzi Paşa atandı.
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları sırasında Gelibolu yarımadasında 289 gün
görev yaptı. Bu sürenin 166 günü 19.Tümen Komutanlığı, 123 günü ise Anafartalar
Grup Kumandanlığıydı. Ama Mustafa Kemal’in Türk ulusuna karşı görevi ve sorum-
luluğu daha yeni başlıyordu. İlk ışık Çanakkale’de parlamıştı.
Şevket Süreyya Aydemir’e göre; bir savaş günü, bir insanı on yıl yaşlandırabilir.
Çünkü ateş altında insan, kendi hayatı ile oynar. On yıllık tabii ve arızasız bir yaşayı-
şın hiçbir anında insan, kendi hayatını, kozları başkalarının, yani düşmanının elinde
olan böyle açık ve kesin bir oyuna vermiş değildir. Fakat eğer o harp gününde teraziye
konulan yalnız sizin kendi hayatınız değil de, yüzlerin, binlerin, on binlerin de hayatı
ve sorumluluğu ise, işte o zaman Mustafa Kemal’in dediği gibi, “ölümden daha ağır
olan” bu sorumluluk içinde yoğrulan karar adamının duydukları ve çektikleri, onu bir
günde “insanüstü” kılabilir.
Çanakkale Savaşları’ndan sonra Mustafa Kemal’in ünü bütün yurda yayıldı. Baş-
komutan Vekili Enver Paşa onu kıskanmakta ve Gelibolu’da bir ordudan çok olan 11
tümen ve bir süvari tugayına komuta eden Mustafa Kemal’in rütbesinin generalliğe
yükseltilmesini geciktirdi. 1 Nisan 1916’da Kafkas Cephesi’ne giderken Generalliğe
yükseltildiğini haber aldı.
118
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat
(Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
* Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
** Kütahya Dumlu Pınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
1 Sermet Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, MB Yayınları, İstanbul 2008, 4. bs., s. 22.
2 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Baş-
kanlığı (haz.), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1984, s. 97.
3 Yüksel Nizamoğlu, Vehip Paşa (KAÇI)’nın Hayatı ve Askeri Faaliyetleri, (Basılmış Doktora Tezi),
İstanbul Üniversitesi, İstanbul 2010, s. 12.
119
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
soyadları aldılar. Vehip Paşa “Kaçı”, Esat Paşa “Bülkat”, Nakiyüddin Efendi’nin oğlu
Arif Kazım ise “Taşkent” soyadını kabul etti.4
İlk ve orta öğrenimini Yanya’da yaptıktan sonra, 1879 yılında Manastır Askeri
Lisesi’nin giriş sınıfına kayıt oldu. Bir yıl sonra İstanbul’da Kuleli Askeri Lisesi’ne
nakil oldu. 1884 yılında Pangaltı’da (Harbiye) bulunan Harp okuluna girerek, okulu
birincilikle bitirdi. Teğmen rütbesiyle kurmay sınıfına geçip, bir sene sonra üsteğ-
menliğe yükseldi.5 1890 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebinden kurmay yüzbaşı olarak
mezun oldu.6
1890 yılında Alman ordusuna staj için gönderildi.7 Haziran ayı başında
Strazburg’da 138.nci Prusya Alayı’nın 12.nci bölüğünde, yüzbaşılık rütbesi Alman
hükümeti tarafından kabul edildi. Alman uyruğuna girerek, Alman teğmeni rütbe-
siyle takım komutanı olarak atandı. 1891 yılının Haziran ayında Alman üsteğmeni
rütbesine yükseldi. Aynı günlerde Strazburg’da bulunan 15nci Topçu Alayı’na nak-
ledilerek, bu alayın 9.uncu bataryasında takım komutanlığı yaptı. Bu tümende bir yıl
kurmay olarak hizmet etti. Aynı yıl içerisinde yapılan kolordu kurmay gezilerine ve
Alman manevralarına katıldı. Almanya’da başarılı olanların padişah tarafından terfi-
leri yapıldığından 5 Kasım 1893’te binbaşı oldu. Genelkurmay 2inci şubesinde görev
aldı.8 Daha sonra Von Der Goltz Paşa’ya yardımcı olarak atandı.9
1895 yılında Harp Akademisinde Kurmay görevleri öğretmeniyken Yarbaylığa
yükseltildi. 1897 yılında Yunan Savaşı’nda Alasonya Ordusu emrindeki faydasından
dolayı rütbesi savaş alanında Albaylığa yükseltildi. 1899 yılında Harp Okulu Eğitim
Başkanlığına getirildi. Bu okulda pek çok başarılı hizmetlerde bulunduğundan10 28
Kasım 1901 yılında tuğgeneral, 27 Kasım 1906’da Tümgeneralliğe yükseltildi.11 Esat
Paşa’nın okuldaki bu hizmetleri sırasında Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Hafız
Hakkı, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bey, Kazım Karabekir Paşa, Yakup Şevki gibi onun
yetiştirdiği öğrencileridir.12
4 Hatice Işıldak Kara, Çanakkale Savaşlarına Katılan Türk ve Alman Generaller, (Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi), DPÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya 2009, s. 13.
5 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 97.
6 Murat Duman, Cumhuriyetimizin Önsözü Çanakkale, Ares Kitap, İstanbul 2006, 4.bs., s. 236.
7 Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, (haz. İhsan Ilgar), Baha Matbaası, İstanbul 1975, s. 299; “Esat Paşa”,
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, Milliyet Yayınları, c. 8, İstanbul 1986, s. 3804.
8 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 98.
9 Ergun Göze, Çanakkale Kumandanlar Savaşı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2003, s. 129; “Esat Paşa’’,
Meydan Larousse, Büyük Lugat ve Ansiklopedi, c. 6, Sabah Yayınları, s. 369; “Esat Paşa” Türk ve Dün-
ya Ünlüleri Ansiklopedisi, c. IV, Anadolu Yayınları, İstanbul, s. 2033-2034.
10 Ilgar, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 299.
11 Mete Tunçoku v.d., (Haz.), Çanakkale Kahramanları (1915), Çanakkale Valiliği, Aynalı Gazetecilik ve
Matbaacılık,(t.y), Çanakkale, s.13.
12 Ilgar, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 299.
120
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Esat Paşa, Harp Okulu’ndaki sekiz yıl devam eden ders nazırlığı günlerinden
bahsederken: “Öğretim Kurulu Başkanlığım zamanında yetişmiş olan birçok kur-
may, mümtaz ve muharip subaylar arasında Atatürk ve İnönü gibi dahiler de vardır”
demektedir.13
15 Temmuz 1907’de Selanik’te bulunan Üçüncü Ordu Müşir Vekilliğine geti-
rildiyse de İttihat ve Terakki Partisi’nin ordu içerisindeki gizli çalışmalarına engel
olmamak suçu ile 11 Haziran 1908’de açığa alınarak İstanbul’a getirilip Askeri Mah-
kemeye verildi.14 Her sabah Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa’nın dairesine gidip, akşa-
müstü doğruca gitmek şartıyla evinde ikamete memur edildi. Meşrutiyetin ilanı üze-
rine bu zorunluluk ortadan kalktı. 10 Ağustos 1908 yılında Dördüncü Ordu Kurmay
Başkanlığı’na ve 13 Nisan 1909 tarihinde Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na, daha
sonra Genel Levazım İşleri Başkanlığı’na atandı. Genel Levazım İşleri Başkanlığı’ndan
istifa ettikten sonra 16 Mart’ta, Piyade Müşavirler Kurulu Başkanlığı’na atandı. 1911
yılında Gelibolu’da 5.Nizamiye Tümeni, çok geçmeden de Tekirdağ 2inci kolordu ve
12 Temmuz 1911’de İşkodra Mürettep Kuvvetleri Komutanlığına atandı.
İtalya’nın savaş ilan etmesi üzerine 16 Eylül 1911 yılında Yanya Bağımsız tümen
komutanı ve seferberlik projesi gereği 10 Ekim 1911 yılında Yanya Kolordusu Ko-
mutanı oldu.15 Yunanlılar tarafından Yanya’nın 16 Şubat 1913’te işgaline kadar bütün
muharebeleri idare etti.16 Harp Akademisi’nden kurmay subay olarak çıktıktan sonra,
birçok askeri görevde bulunan Esat Paşa, asıl ününü Balkan Harbi sırasında yaptı ve
Kolordu Komutanı olarak bulunduğu Yanya’yı Müstahkem Mevki Komutanı kardeşi
Kaymakam (Yarbay) Vehip Bey (sonradan paşa) ile birlikte aylarca savundu.17
Balkan Savaşı sonrası, İstanbul’a dönüşünde Tekirdağ 3.Kolordu Komutanlığına
atandı. Bu komutanlık, Esat Paşa’nın askeri kariyerinin Çanakkale safhasının başlan-
gıcını oluşturacaktır.18 Çanakkale Savaşı’nda 9 Temmuz 1915-29 Eylül 1915 yılları
arasında Arıburnu (Kuzey grubu), 3. Kolordu (5, 7, 9, 19. tümenler) komutanı sıfatıy-
la Conkbayırı’nı büyük fedakarlıklarla savundu.19
Çanakkale Savaşları’nda gösterdiği başarı ile bütün dünyaca tanınmış bir ko-
mutan olan Esat Paşa,20 hizmetlerinden dolayı yeniden korgeneralliğe yükseltildi.21
121
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
Goltz Paşa’nın 6.Ordu komutanlığına gitmesi üzerine, Esat Paşa 1.Ordu komutan-
lığına atandı.22 Kayzer II. Wilhelm’e, Almanya’ya dönene kadar mihmandarlık yaptı.
Yıldırım Ordusuna giden Liman Von Sanders’in yerine 1918 yılında Batum’da 5.Ordu
Komutanlığına atandı.
Almanya’nın savaşta yenilmesi üzerine, Batum’dan İstanbul’a getirildi ve yeniden
kurulan Birinci Ordu Komutanlığına atandı. Mütarekenin ilanı ile Birinci Ordu da
lağvedildi. Daha sonra, askeri okullar ve İkinci Ordu Genel Müfettişliği’ne atandı. As-
keri okulların adları var kendileri olmadığı için İkinci Ordu Genel Müfettişliğinden
istifa etti. 22 Kasım 1919 yılında emekli oldu.23
Emekli olduktan sonra Salih Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığı (Deniz Bakanlı-
ğı) görevi yaptı. İki defa Yunanistan’a görev için gönderildi. Soyadı kanunundan son-
ra “Bülkat” soyadını alan Esad Paşa, 3 Kasım 1952’de İstanbul’da vefat etti.24
Esat Paşa’nın kendi kaleminden ele aldığı anılarında askeri görevlerini şöyle sı-
ralamaktadır.
1- Osmanlı Yunan Harbi’nde Tümen Kurmayı,
2- Harp Okulu Öğretim Kurulu Başkanı
3- Üçüncü Ordu Müşir Vekili (o tarihlerde bir unvandı, bugün karşılığı yoktur.)
4- Dördüncü Ordu Kurmay Başkanı,
5- Dördüncü Ordu Müşir Vekili,
6- Genelkurmay İkinci Başkanı,
7- Genel Levazım İşleri Başkanı,
8- Piyade İstişare Kurulu Başkanı,
9- 5. Tümen Komutanı,
10- 2. Kolordu Komutanı,
11- İşkodra Mürettep Kuvveti Komutanı,
12- Yanya 23. Bağımsız Nizamiye Tümeni Komutanı,
13- Balkan Harbi’nde Yanya Bağımsız Kolordu Komutanı,
14- Tekirdağ’ında 3. Kolordu Komutanı,
15- Birinci Dünya Harbi’nde Çanakkale’de Kuzey Grubu Komutanı,
16- İstanbul’da Birinci Ordu Komutanı,
17- Bandırma’da Beşinci Ordu Komutanı,
18- Batum’da Üçüncü Ordu Komutanı unvanıyla ve ateşkes devresinde Bahriye
Nazırı sıfatıyla hizmet etti.25
22 On Yıllık Savaş Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları, (haz. İzzeddin Çalışlar), Türkiye İş Ban-
kası Kültür Yayınları, İstanbul 2010, s. 143.
23 Fahrettin Öztoprak, “Osmanlı Paşaları- Mehmet Esat Paşa ( 1862-1952)’’, Türk Dünyası Tarih Kültür
Dergisi, S. 271, İstanbul 2009, s. 45.
24 Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, s. 23.
25 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 103-104.
122
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
26 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu (1912-1922) Balkan-Birinci Dünya ve İstiklal Harbi, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993, s. 39.
27 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 43.
28 İsmail Hakkı Okday, Ankara’dan Yanya’ya, Sebil Yayınları, İstanbul 1994, 2.bs., s. 39.
29 İbrahim Artuç, Balkan Savaşı, Kastaş Yayınları, İstanbul 1988, s. 267.
30 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 93.
31 Okday, Ankara’dan Yanya’ya, s. 132.
123
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
Esat Paşa’nın isteği üzerine, konsoloslar, Yunanistan veliaht prensine, şehrin tes-
lim edilmesini sağlamak için çarpışmaların hemen durdurulmasını isteyen bir mektup
kaleme aldılar. Yanya metropoliti, Esat Paşa’nın yaveri ve iki subay bu mektubu Yunan
mevzilerine iletmekle görevlendirildi.35 Dört buçuk aylık Yanya Savunması’ndan son-
ra Esat Paşa, 6 Mart’ta teslim olmaktan başka çare kalmadığını anladı. Ateş kesildi, 6
124
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Mart 1913 tarihinde Yanya teslim edildi. 9 Ekim 1431 yılından beri 482 yıldır Hükü-
met Konağı’nda dalgalanan Türk bayrağı indirilerek yerine Yunan bayrağı çekildi.36
Esat Paşa, 8 Mart 1913 yılında Yunanlılara esir düşerek 2 Aralık 1913’te esaret-
ten kurtuldu.37 Yanya eski kumandanı Esat Paşa, Atina’da esir bulunduğu süre içeri-
sinde esirlerin isim ve rütbelerinin yer aldığı cetveller hazırlandı. Bu cetveller esirleri
teslim eden Yunan askeri ile Osmanlı askerleri tarafından imza altına alındı.38 İşin
ilginç tarafı, her iki komutan, Esat Paşa ile Yunan Veliahdı Konstantin yakın arkadaş-
tı. Berlin Harp Akademisi’nde aynı sınıfta okudular ve birbirleri ile yakın dost oldular.
Kader iki arkadaşı bu savaşta karşı karşıya getirdi.39
Esat Paşa, anılarında esaret olayını şöyle anlatmaktadır:
“Balkan Harbinde, 5 Mart 1913 gününe kadar, Yanya ve civarını düşmanın
üstün kuvvetlerine karşı, canımı siper ederek savundum. Bu tarihte Yanya’nın
düşmesi sonucunda Yunan Ordusu’na esir düştüm. Askerimizin azlığına rağ-
men gösterilmiş olan kahramanca direnişi takdir eden Yunan Başkomutanı
(sonradan kral oldu) Konstantin kılıcımı almadı. Ve beni esir addetmemiş
gibi davrandı. Atina civarında Kifisya Mesiresinde Mela Oteli’nde ikametime
müsaade etti.” demektedir.40
125
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
43 Edward J. Erickson, Size Ölmeyi Emrediyorum-Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu, Kitap Ya-
yınları, İstanbul 2003, 2. Baskı, s. 111.
44 Ellis Ashmead Bartlett, Çanakkale Gerçeği, (haz. Muzaffer Albayrak), Yeditepe Yayınları, İstanbul
2005, s. 29.
45 Tuncay Yılmazer, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe Yayınları, İs-
tanbul 2005, 2. Baskı, s. 16; Salih Gülen, Tarihin Yıkılmaz Kalesi Çanakkale, Yitik Hazine Yayınları,
İstanbul 2009, 2. bs., s. 33.
46 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, (çev. Örgün Uğurlu), Cumhuriyet Gazetesi Armağanı, 1999, s.
79.
47 Bartlett, Çanakkale Gerçeği, s. 29.
48 Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşı Hatıraları, (İhsan Ilgar-Nurer Uğurlu), Örgün Yayınları, İstanbul
2004, 2.bs., s. 30.
49 Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşı Hatıraları, s. 39.
126
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
silah kalitesi, cephane özellikle ağır makineli tüfek ve top sayısıydı. Ve bunlarda düş-
manda fazlasıyla bulunmaktaydı. Düşmanın sayısız orta ve hafif topu dışında 200’ün
üzerinde ağır topu ve korkunç bir donanma topçu desteği vardı. Balonlar ve uçakla-
rıyla topçuları istediği hedefe yöneltmek ve ateşlerini düzenlemek imkânı ellerindey-
di. Türk tarafı mantelli veya eski model dağ topuna birkaç mermi bulmak için kıvra-
nırken, diğer tarafın çok daha mükemmel olan yedi misli güçlü topçusu ile örneğin
Queen Elizabeth’in 38 cm.lik toplarıyla sayısız mermi savurması çok ürkütücüydü.50
Liman Von Sanders, 26 Mart 1915’te Gelibolu’ya gelerek göreve başladı ve aynı
gün Bolayır’a hareket etti. Liman von Sanders bölgeyi arazi üzerinden de inceleyerek,
yapmayı düşündüğü planları sıraladı.51
Liman von Sanders, birliklerin savunma pozisyonunun tamamen değişmesi ge-
rektiğini düşünmekteydi.
“Elimdeki beş tümenin 26 Mart’a kadar olan düzenlerini tam olarak değiş-
tirmek gerekmişti. Bu zamana kadar bunlar, başka bir temel düzene uyarak,
eskiden olduğu gibi kıyı koruma birlikleri olarak bütün kıyı boyunca yayılmış
bulunuyorlardı. Her ne kadar karaya çıkan düşman her tarafta bir miktar
direnme görecekti ama, yedek kuvvet olmadığı için, çıkanların geri püskürtül-
mesini başaracak birlikler bulunmayacaktı. Verdiğim emirle, tümenlerin bir-
liklerini toplu durumda bulunmalarını, kıyıda yalnızca güvenliği sağlayacak
kadar kuvvet bırakmalarını sağladım. Çünkü biricik başarı şansımızın, hafif
kuvvetlerle sürekli bir direnmeye değil her üç grubun hareketli savunmaları-
na bağlı olduğuna inanıyordum.”52
Aslında sistemin esası, çok üstün olan donanma ateşinden korunmak, cephenin
geniş olması nedeniyle, her yere yetişemeyen birlikleri serbest manevra imkânları
içerisinde kullanabilmek, savunmaya oynak ve esnek bir nitelik kazandırmaktı.53
Müttefik Devletler donanmasının 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’na karşı
yaptığı deniz harekatının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, General Hamilton
Lord Kitchener’e kara harekatı yapılmadan Boğaz’ın donanmayla geçilemeyeceğini
bildirdi. Hamilton 25 Nisan 1915’te iki İngiliz ve bir Fransız tümeni ile bir Hint tuga-
yını Seddülbahir bölgesine çıkarmayı, iki tümenden oluşan Anzak Kolordusu’nu da
Kabatepe bölgesine çıkarmayı planladı.
50 İbrahim Artuç, 1915 Çanakkale Savaşı, Kastaş Yayınevi, İstanbul 2004, s. 111-113.
51 Zekeriya Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekâtı’’, Çanakkale Savaşları Tarihi, c. IV, Deği-
şim Yayınları, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 2187.
52 Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s. 83.
53 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, c. V, 2. Kitap, s. 9.
127
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
54 A. Mete Tunçoku, Anzakların Kaleminden Mehmetçik Çanakkale 1915, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara 1997, s. 61.
55 Melike Bayrak, “1915 Çanakkale Cephesi’nde Anadolu Yakası Muharebeleri”, Yakın Tarih İncelemele-
ri-1 Çanakkale Savaşı, (ed. Muzaffer Albayrak), Yeditepe Yayınları, İstanbul 2007, 2. bs., s. 196.
56 Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekatı’’, s. 2188; Enver Konukçu “Çanakkale Savaşlarında
Türk ve Alman Komutanlarının İzlenimleri” Çanakkale Savaşları Tarihi, c. V, Değişim Yayınları, (ed.
Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 2509.
57 Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 60.
58 Fazıl Yazıcı, Çanakkale’nin Bilinmezleri, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2010, s. 52.
59 Aspinall C.F.Oglander, Büyük Harbin Tarihi, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekatı, c. I, (çev. Tahir
Tunay), Genelkurmay Askeri Matbaası, İstanbul 1939, s. 240.
60 Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 60.
128
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
komutasını doğrudan üstlenmesini istedi.61 Esat Paşa anılarında olayı şöyle anlatı-
yordu:
“Bir taraftan durumu bildirmek, gerekli emirleri almak üzere aynı zaman-
da Eceabat’a çabuk gidebilmek için bir araç istemek üzere otomobille ken-
disini aramaya gittim. Bolayır’a yaklaştığımda yanında yaveri Brike oldu-
ğu halde bir çalının arkasında dürbünüyle düşman gemilerini seyrederken
buldum. Otomobilimi bir sırtın arkasına bıraktım, yürümeye başladım. Beni
görünce düşman görür korkusuyla telaşa kapılarak “yere yat” işaretini verdi.
Bunun üzerine yere yatmak zorunda kalarak sürüne sürüne yanına gittim...
Kendisine, asıl çıkarmanın Arıburnu ile Seddülbahir’de başladığını ve Saros
Körfezi’ne gelen bu gemilerin bir gösterişten ibaret olması muhtemel bulun-
duğuna söyledim. Bir an önce Eceabat’a gidip duruma el atabilmek için em-
rinde bulunan şirket vapurunun geçici olarak emrime verilmesini rica ettim.
Düşman hakkındaki görüşümü yerinde buldu, karargâha dönüşe karar vere-
rek şirket vapuruyla Eceabat’a gitmeme izin verdi. Yalnız kendisinden yapıla-
cak hareket hakkında hiçbir talimat alamadım…62
129
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
130
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Çıkarmanın başladığı saatlerde 27. Alay, bir gün önce geç saatlerde biten tatbika-
tın yorgunluğu ile Maydos’ta dinlenmekteydi. Kabatepe’den gelen top sesleri ile uya-
nan Alay komutanı Yarbay Şefik Bey, Kabatepe’deki Tümen santralini aradı. Henüz
bir şey olmadığına dair bilgi alsa da askerlerin hazırlaması için talimatı verdi.68
Şefik Bey, anılarında o anları şöyle anlatmaktadır:
“…Telefonla tümen komutanlığından emir bekliyordum. Gelmemişti. Alay
harekete hazırlanınca telefon başına geçtim. Tümen karargâhındaki karşıma
Tümen Kurmay Başkanı Hulusi Bey çıktı. ‘ Düşman Arıburnuna asker çıkarı-
yormuş; alay harekete hazırdır’ dedim. Aynen şu cevabı aldım.’ Verilecek emre
göre hareket edersiniz, bunu bekleyiniz’…..Top sesleri şiddetli şekilde devam
ediyordu. Fakat bu seslerin arasında derinden derine karanlıklardan gelen
bir uğultu vardı ki, bu hazin ve esrarlı ses üzerimde çok derin bir tesir yap-
tı….bu uğultu Arıburnu’nda bir avuçtan ibret olan; yardımdan uzak, alay
arkadaşlarımızın kimbilir ne kadar çok üstün bir düşman karşısında, yine
kimbilir nasıl bir sıkıntı içinde vazifelerini yapmaya çalıştıkları izlenimini
verdi…”69
Bir avuç asker o gün Haintepe’de Yükseksırt’da şehidlik mertebesine ulaştı. An-
cak Avustralya askerlerine hiç beklemedikleri kayıplar verdiler.70
9. Tümenin sorumluluk alanının çok geniş olması, çıkarmaların aldatma ya da
gerçek olup olmadığının anlaşılmasını geciktirmekteydi. Sonunda alaya saat 05.45
de hareket emri verildi. Maydos’tan Arıburnu’na hareket eden taburlar yolda müt-
tefik askerlerin bombardımanına uğradılar. Baskından yaralı olarak kurtulan asker-
ler düşmanın durumu hakkında gerekli bilgiyi verdiler. Anzaklar Kanlısırt, kuzey de
de Düztepe’yi ele geçirdi. Bazı kuvvetler de Karayörük deresindeydi. Kabatepe ve
Topçular sırtı elimizde bulunmaktaydı. Yarbay Şefik Bey’in amacı, en kısa zamanda
taarruza geçmek ve Anzak ordusunu geri püskürtmekti. Fakat alayın gücünün yet-
meyeceğinin farkındaydı.
Binbaşı Halis Bey komutasındaki 3.Tabur birlikleri daha kuzeye doğru yayılıp,
Yüzbaşı İbrahim komutasındaki 1. Tabur ise Kanlısırt’ı hedef seçti. Saat 07.55 sırala-
rında 27. Alayın yapacağı Çanakkale Savaşları’nın büyük taarruzu, 9. Tümen santra-
line bildirilen raporla başladı.71
131
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
Esad Paşa, Yarbay Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen’i, ordu ihtiyatı ola-
rak Bigalı’da tuttu ve harekâtın gidişatına göre görevlendirmeyi bekledi. Düşmanın
Kabatepe’nin kuzeyine çıkarma yaptığı haberleri üzerine sabah saat 06.30’da Halil
Sami Bey’den gelen bir raporla düşmanın Arıburnu sırtlarına çıktığı bildirilince, bir
taburun düşmana karşı sevk edilmesi istendi.72
Çanakkale Savaşları’nın efsane alayı Binbaşı Hüseyin Avni komutasındaki 57.
Alay, bir dağ bataryası ile beraber Bigalı’dan Conkbayırı’na doğru harekete etti. Sarp
arazide zor şartlara rağmen saat 10.00’da 57. Alay birlikleri Conkbayırı’na ulaştı.73
Yapılan keşifler sonucu General Esat Paşa, Binbaşı Hüseyin Avni komutasın-
daki 57. Alay’ın taarruza geçirilmesi emrini verdi. Tekirdağ yöresinin cesur çocuk-
larından oluşan 57. Alay, Kocaçimentepe’den Conkbayırı istikametinde bir sel gibi
akarak düşmanı geriye atmayı başardı.74 Süngü savaşı ile Conkbayırı o an düşman
eline geçmekten kurtuldu. Böylece 27. ve 57. Alaylar tarafından Arıburnu’na çıkan
düşman kuvvetleri kontrol altına alındı. Bu esnada Anzak tümeni, tamamıyla karaya
çıktı. Bir taburla takviye edilen 57. Alay, boğaz boğaza yapılan savaşlar sonucunda
saat 18.00’da Düztepe’yi ele geçirdi. 27. Alay da süngü hücumuyla Kanlısırt’ı geri aldı.
İngilizlerin 1.5 tümene yakın kuvvetine karşı, 57. ve 27. Alayların birlikte gös-
terdiği taarruzlar sonunda, çıkarma birlikleri ilk çıktıkları kıyı sırtlarına sıkıştırıldı-
lar.75 Ancak 9.tümenden 19.Tümene gelen “Düşman Kabatepe kumsalına asker çı-
kardı” haberi üzerine, 77. Alay güneye, Palamutluk sırtına yönlendirildi. Bu vaziyette
Yarbay Mustafa Kemal, Maltepe’deki 72. Alayın yanında bulunduğu sırada General
Esat Paşa ile karşılaştı.76 Yarbay Mustafa Kemal, Esat Paşa’nın yanına geldi. Musta-
fa Kemal, Esat Paşa’ya, “Tümenini düşman donanması tarafından yapılan ve birçok
kayıplara sebebiyet veren ateş yağmurundan kurtarmak için Eğertepe’yi geri almak
düşüncesinde olduğunu söyledi”. General Esat Paşa kendisine: “Beyefendi, askerimiz
eğitimi henüz noksan olduğundan tarihte birçok örnekleri görüldüğü gibi bu çekilişi
bozgun sayarak istediğimiz yere durmayarak kaçmaya kalkışacaktır. Bunun içindir ki
tümenimiz yerinde kalarak gerekirse düşmana saldıracaktır. Ölmek var dönmek yok”
cevabını verdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal cepheye dönerek bulunduğu bölgeyi
savunup düşmanın bir adım dahi ilerlemesini engelledi’’77
72 Ruşen Eşref, “Mustafa Kemal ile Röportaj’’, Yeni Mecmua ve Çanakkale Özel Sayısı, Yeditepe Yayınevi,
İstanbul 2006, s. 347-348.
73 Yılmazer, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, s. 38. Ruşen Eşref, “Anafarta-
lar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat’’, Çanakkale Hatıraları, Cilt: 3, Arma Yayınları, İstanbul
2003, s. 24.
74 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı (Haz.), Asker Kahramanlar, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1988, s. 6.
75 Türkmen, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekatı’’, s. 2195.
76 Yılmazer, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, s. 40.
77 Ilgar Uğurlu, Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşı Hatıraları, s. 47-48.
132
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
25-26 Nisan 1915 gecesi 77. Alayla taarruzlar devam etti.78 Ordu komutanı Li-
man von Sanders bölgeye 5. Tümeni takviye birlik olarak gönderdi. Tümen Komutanı
Yarbay Ali Rıfat Beyin birliğinde 14. ve 15. Alaylar bulunuyordu. Arıburnu’na yakla-
şık olarak 15.000 Anzak askeri çıktı. Yeni 5. Tümenin katılmasıyla kuvvetler sayıca
eşit görünmesine rağmen düşmanın top ve makineli tüfek üstünlüğü vardı. Anzakla-
rın direnişini kırmak için Mayıs ayının başında yeni bir taarruza karar verildi. Türk
cephesinin sağ tarafından 57., 64., 75. ve 77. Alaylar, solundan ise 27., 33., 124. ve 72.
Alaylar hücuma başlarken, 5. Tümen, Boyun ve Merkeztepe üzerinden Anzak kuv-
vetlerini ortadan yarmaya çalışacaktı. Müttefik güçlerin yoğun top atışıyla karşılaşan
askerlerimiz çok zor durumda kaldı. Anzak siperlerine 50-60 metre kadar yaklaşabi-
len birliklerimiz saldırıya ara vermek zorunda kaldı.
Yarbay Mustafa Kemal’in çıkarma günü, 57. Alayı Arıburnu bölgesine sürmesi ve
9. Tümen’in 27. Alayı komutası altına alması, Esat Paşa’yı sıkıntıya soktu.79 Arıburnu
bölgesindeki savaşlar, Mayıs ayı başlarında da devam etti. 1-2 Mayıs gecesi baskın
tarzı muharebeler yapıldı. 7-8 Mayıs gecesi şiddetli mevzii muharebeleri izledi. Türk
birliklerince yapılan muharebelerle ilgili olarak özellikle Şehitler tepesi baskını, An-
zakların 9 Mayıs ve 13/14 Mayıs geceleri düzenledikleri Bombasırtı baskınları takip
etmişti. Arıburnu Cephesinin önemi anlaşılınca Başkumandanlık Vekâleti bölgede
5 Mayıs 1915 tarihli bir emirle Gelibolu bölgesindeki yerlerde yeni bir düzenleme
yaptı. Bu düzenlemeye göre, Anadolu grubu, Kuzey Grubu (Arıburnu ve Anafartalar
bölgesi), Güney Grubu (Alçıtepe’nin güney kesimi) ve Saros grubu olarak birlikler
yeni şekilde düzenlendi. Kuzey Grubu komutanlığına Esat Paşa, Güney grubuna ise
Alman asıllı Weber Paşa getirildi.80
25 Nisan çıkarmasından sonra Anzak kolordusunun ilerleyişinin Kanlısırt ile
Kılıçbayırı arasındaki hatta durdurulması Osmanlı 5. Ordu karargâhında düşmanın
denize dökülebileceği konusunda iyimser bir havanın doğmasına neden oldu. İstan-
bul’ daki genel karargâha başından beri gerçekçi olmayan raporlar gönderilmesi ne-
deniyle Başkomutan vekili Enver Paşa da “Arıburnu cephesinden düşmanın sökülüp
atılmasını” ısrarlı bir şekilde istemekteydi.81
Başkomutan vekili Enver Paşa, 11 Mayıs 1915’te Çanakkale cephesi’ne geldi ve
5. Ordu Komutanı Sanders ile beraber hazırladıkları plan gereği İngiliz birliklerinin
denize dökülmesi için genel bir taarruza karar verildi. 19 Mayıs tarihine taarruz plan-
landı.82
133
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
Taarruz fikrine 3. Kolordu komutanı Esat Paşa karşı çıktı. Yapılacak taarruza 5
gün kala ordu komutanlığına yazdığı raporda topçu atışlarımızın yetersizliğini, düş-
manın tahkimatının çok güçlü olduğunu belirtti. Amacı Kocaçimentepe’yi almak
olan düşmanın kendisinin taarruz etmek zorunda olduğunu ekledi. Maalesef bu
mektupta yazılan görüşler Enver Paşa’nın taaruz isteğini değiştirmedi.
Enver Paşa, 11 Mayıs’ta cephede Liman von Sanders ile yaptığı gizli görüşmede
İstanbul’dan takviye olarak gönderilecek 2. Tümen ile birlikte 19., 5. ve 16. Tümen
birliklerinin 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece hücuma başlaması kararlaştırıldı.
Taarruz öncesi komuta kademesinde görüş ayrılıkları oluştu. Ne genel karargâh ve
ne de 5. Ordu Komutanlığı, alt rütbedeki subayların uyarılarını dinlemedi ve taarruz
fikrinde saplanıp kaldılar.83
Bu taarruzun baskın olması bekleniyordu ama planlar gerçekleşmedi. Taar-
ruzdan bir gün önce İngiliz keşif uçakları özellikle Kocadere köyü etrafında ve Os-
manlı ön hatlarına giden vadilerde çok sayıda askerin göründüğünü müttefik genel
karargâhına bildirdi. Saat 03.30’da başlayan genel taarruzla bazı birlikler Anzak si-
perlerine girebildilerse de, çapraz makineli tüfek ateşi altında ağır kayıplar vererek
başarısız oldular. Saat 10.00’a kadar aralıklı saldırılar yapılsa da başarısızlıkla sonuç-
lanması üzerine, genel karargâh, hareketi durdurma kararı aldı. Türk zayiatı 3.000’ni
şehit olmak üzere 10.000 kişiyi buldu. 16. Tümenden 486 kişi de kayboldu. Anzak
birliklerinin bu taarruzda kaybı 168 ölü 468 yaralıydı. Türk tarihinin en ağır kayıpla
sonuçlanan hareketlerinden birisi oldu. 19 Mayıs 1915 Arıburnu saldırısının başarı-
sız olmasının nedenlerinden biri, çok geniş bir cephe hattında yeterli topçu desteği
olmadan saldırı yapılmasıydı. 24 Mayıs’ta sabah 08.00’den akşam 16.00’ya kadar ateş-
kes ilan edildi. Her iki taraf da ceset ve yaralılarını toplayacaktı.84
Bu arada müttefik güçler, Çanakkale Cephesi’ni kuvvetlendirmeye ve yeni bir
harekete karar verdiler. Bu kararla birlikte Çanakkale muharebeleri’nde Temmuz-
Ağustos’da ikinci dönem başlayacak ve özellikle muharebeler kuzey ve güney
Anafartalar’da yoğunlaşacaktı.
Böyle bir ortamda Şimal Gurubu Kumandanı General Esad Paşa’nın, 02-20 Tem-
muz 1915 (19 Haziran-7 Temmuz 1331) tarihleri arasında, cepheden Harbiye Neza-
reti, kumandanlıklar ve fırkalarla85 yaptığı yazışmaları ve telefon görüşmeleri kayıt-
134
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Telefon Görüşmeleri(02-20 Temmuz 1915)”, JASSS The Journal of Academic Social Science Studies,
International Journal of Social Science, Volume 6 Issue 2, p. 203-221, February 2013, s. 208
86 Bıyıklı, “Mehmet Esat Paşa’nın Çanakkale Cephesi Şimal Grubu Tahrirat ve Telefon Görüşmeleri”, s.
211-212.
135
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
87 Mustafa Bıyıklı, Esad Paşa’nın Çanakkale Cephesi Yazışmaları, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2011, s.
45.
88 Kara, Çanakkale Savaşlarına Katılan Türk ve Alman Generaller, s. 160.
89 Ilgar, Uğurlu, Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşı Hatıraları, s. 271-272.
136
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Hemen 57. Alay’ın 1. Taburu ve 13. Alay’dan takviye birlikler Kanlısırt bölgesi-
ne doğru kaydırıldı. Yardıma 13. Alay birlikleri de geldi. Kanlısırt düşmemeliydi. 57.
Alay’ın 1. Taburu ve 13. Alay sayesinde Kanlısırt cephesi düşmedi.90
Gelibolu harekâtının en kritik safhası Sarıbayır Harekâtı 6 Ağustos 1915 akşa-
mı saat 08.30’da Yeni Zelanda birliklerinin hareketiyle başladı. Hedefleri Halit-Rıza
tepesindeki 14. Alayın 2. Taburuna bağlı Türk karakoluydu. Saat 22.00 sıralarında
Halit-Rıza tepesi düşman güçlerin eline geçti.91Sabah saatlerinde Conkbayırı’na 500
metreye kadar yanaşan Anzak birlikleri yerleştirdikleri makineli tüfeklerin himayesi
altında ilerlemeye başladılar. Başlatılan karşı saldırılar sonucunda Anzaklar Conkba-
yırı eteklerinden geri atıldılarsa da Şahinsırtı üzerinde tutunmayı başardılar.92
9. Tümen komutanı Albay Kennengiesser’in yaralanmasını Kuzey Grubu komu-
tanlığı vasıtasıyla öğrenen 5. Ordu Komutanı Sanders, Kocaçimen bölgesindeki kuv-
vetlerin komutasının 4. Tümen komutanı Yarbay Cemil (Conk)’a verilmesini, Anafar-
ta bölge komutanı Binbaşı Wilmer’in de bu komutanlığın emrine girmesini emretti.93
Komutayı alan Yarbay Cemil Bey, akşam saatlerine kadar süren çarpışmalarda
25. Alay birlikleri düşmanı söküp atamadılar. 7-8 Ağustos gecesi, Conkbayırı ve Düz-
tepe hattı ağır bombardıman altında kaldı ve saldırıya geçen Yeni Zelanda birlikleri
Conkbayırı’nın güney tarafını ele geçirdiler. 8 Ağustos’ta Conkbayır’ında bir takım
emir komuta değişikliği oldu. Bütün birlikler Anafartalar grup komutanlığına bağ-
landı. Başına Albay Fevzi Bey verildi. Cepheye yeni kuvvetler geldi. Türk birliklerinin
sayısı sadece Kocaçimen-Conkbayırı hattında 12 tabura yaklaşık 10.000 askere ulaştı.
Fakat buna rağmen düşman saldırıları ancak durdurulabildi ama Conkbayırı alına-
madı.94
Akşam saatlerinde 8. Tümen birlikleri yeniden saldırıya geçti. Esat Paşa, İngi-
lizlerin Arıburnu’na yeniden çıkaracağı birliklerle 8.Tümen cephesinde yapacağı bir
taarruzla durumu kötüye çevirebileceğini görmekteydi. Bu nedenle Güney Grubu
komutanı olan kardeşi Vehip Paşa’dan yardım istedi. Vehip Paşa elinde bulunan son
iki ihtiyat alayını 28. ve 41. Alayları Kocadere’ye hareket emri verdi. 95
6-7 Ağustos gecesi Anafartalar kıyılarına ve Suvla Limanına çıkarma yapan
20.000’i geçen düşman kuvvetleri ilerlemeye başladı. Kireçtepe, Tekke Tepe, Mestan
Tepe, İsmailoğlu Tepe hattı da büyük tehlike altında kaldı. Sanders, 8 Ağustos akşa-
müzeri Anafartalar bölgesine çıkarma yapan düşmana karşı taarruz emretti.96 Fevzi
137
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
138
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
Esat Paşa, 2 Kasım 1952’de 90 yaşında İstanbul’da vefat etti. Kabri Karacaahmet
Mezarlığında bulunmaktadır. “Çanakkale Hatıraları” adlı dört ciltlik kitabı vardır. Ay-
rıca 1912-1913 Balkan Harbi adlı eseri de Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başakanlığı
103 Muzaffer Albayrak vd., Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c. I, T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 178; BOA, D.
HB, 1333. N/141 [22 Temmuz 1915].
104 Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, s. 23.
105 BOA, D. HB, 1334. M/10 [11 Kasım 1915].
106 Atacanlı, Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları, s. 321.
107 Balkan Harbi’nde Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 104.
139
Mustafa Bıyıklı & Hatice Kaplan
tarafından basıldı.108 Hatıralarında Liman von Sander’i çok sert bir şekilde tenkid etti.
Sanders’i savaşın yükünü Hansın omzundan alıp Mehmetçiklerin sırtına yüklemekle
suçlamaktadır. Eleştirilerinde sağlam bir kurmaylık görüşü vardır.109
Sonuç
Esat Paşa, 18 Ekim 1862 yılında Yanya’da doğdu.Yanya belediye başkanı Mehmet
Emin Efendi’nin oğludur. 1890 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebini Kurmay Yüzbaşı
olarak bitirdi. Almanya’da askeri eğitim aldı. 1893 yılında Goltz Paşa’nın yardımcı-
lığına getirildi. 1897’de çıkan “Osmanlı Yunan Savaşı’nda Yanya Kolordusu Kurmay
Başkanlığı’na atandı. Burada gösterdiği başarılarından dolayı rütbesi albaylığa yük-
seltildi. Albay olarak Harbiye’de dersler verdi.
1902 yılında Tuğgeneral, 1906’da Tümgeneral oldu. Gelibolu, Tekirdağ ve
İşkodra’da kuvvet komutanlıkları yaptı. 16 Eylül 1911’de İtalya’nın savaş ilan etmesi
üzerine Yanya Bağımsız komutanı ve seferberlik projesi gereği 10 Ekim 1911 yılın-
da Yanya Kolordusu komutanı oldu. Balkan savaşlarında üstün düşman kuvvetlerine
karşı 5 Mart 1913’e kadar Yanya kalesini ve civarını kardeşi Vehip Paşa ile beraber 4.5
ay büyük bir kahramanlıkla savundu. Esat Paşa, Balkan Savaşlarında Yanya’da göster-
diği müdafaa ve direnişi ile ün yapmış bir komutandı.
1913’te Tekirdağ’da 3. Kolordu Komutanlığı’na atandı. 1.Dünya Savaşı’nda Geli-
bolu Yarımadası’nda 3. Kolordu ve Arıburnu Kuzey Grubu Komutanlığı yaptı.
Kale-i Sultaniye (Çanakkale) muharebelerinde gösterdiği yüksek başarılarından,
üstün gayret ve hizmetlerinden dolayı Sultan Mehmet Reşad tarafından kendisine
altın muharebe liyakat madalyası verildi.110
Esad Paşa, 25 Nisan 1915’de Müttefik kuvvetlerin tekrar Seddülbahir ve Arıbu-
run bölgelerinde karaya çıkarma yapmasıyla Çanakkale kara savaşları başladı. Ça-
nakkale Savaşları’nda savunma hattımız iki kısma ayrıldı. Arıburnu Kuzey Grubu
Komutanı olarak Esat Paşa, kardeşi Vehip Paşa’da Güney Grubu Komutanı olarak
düşman kuvvetlerinin saldırılarına karşı direniş gösterdi.
Esat Paşa, Haziran ve Temmuz aylarında müttefik kuvvetlerin Arıburnu böl-
gesine yaptığı taarruzlar karşısında cephane eksikliğine rağmen zor şartlar altında
düşmanı geri püskürtmeyi başardı. 6 Ağustos’ta Conkbayırı mevkiine başlayan düş-
man saldırısını Esat Paşa ve emrindeki Türk askerleri tarafından karşılanarak düşman
yenilgiye uğratıldı. Ağustos sonuna kadar devam eden taarruzlar sonunda müttefik
kuvvetler Conkbayırı’nı ele geçiremedi ve İstanbul’u işgal etme hayalleri suya düştü.
140
Çanakkale Kahramanlarından General Mehmet Esat (Bülkat) Paşa’nın Askerî Hayatı
141
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
Ahmet ESENKAYA*
* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Tarih Eğitimi.
1 İzzettin Çalışlar, 1882 yılında Yanya’da doğdu. Ortaöğrenimini askeri okulda, Mühendishane-i Berr-i
Hümayun’u (1903), Harp Akademisi’ni (1906) Topçu Sınıfı ikincisi olarak bitirdi ve kurmay yüzbaşı
rütbesiyle orduda göreve başladı. İlk görevleri 17 nci Seyyar jandarma Alayı 1 nci Batarya Komutan-
lığı ve 21 nci Alay 1 nci Tabur Komutan Vekilliği olan İzzettin Çalışlar, 1909 yılında, 3 ncü Ordu (Ha-
reket Ordusu) Karargâhında, 1 nci Mürettep Tümen Kurmay Başkanlığı’nda, daha sonra da sırasıyla,
3 ncü Ordu 21 nci Alay’da, Üsküp 5 nci Kolordu’da Tabur ve Tümen komutanlıklarında bulundu.
1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı süresince, Fatih Redif Tümeni, 14 ncü Nizamiye Tümeni kurmay-
lıkları yapan, 7 Kasım 1913’te kıdemli yüzbaşılığa yükselen İzzettin Çalışlar, Genelkurmay 3 ncü Şube
ve Edime Kalesi Komutanlığı’nda görev aldı. Mustafa Kemal Bey, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale
Cephesi’ne geldiğinde, İzzettin Çalışlar’ı, 19 ncu Tümen Kurmay Başkanı olarak yanına çağırdı ve
binbaşı rütbesiyle cepheye gelen Çalışlar, 1915’te kurmay başkanı olarak, Atatürk’ün yanı başında bu
savaşın önemli bir karargâh subayı olarak görev yaptı.
143
Ahmet Esenkaya
2 Atatürk’le İki Buçuk Yıl -Orgeneral Çalışlar’ın Anıları (2 Ağustos 1914-9 Aralık 1917), Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul 1993.
3 Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın Not Defterinden On Yıllık Savaşın Günlüğü, (haz. İzzettin Çalışlar-
İsmet Görgülü), Güncel Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul 2007, s. 544 ;“Bu kitap, Orgeneral İzzettin
Çalışlar’ın 1912-1922 yıllarına ait günlüklerinin bütünüdür. 10 yıllık sürede, yaşadığı olayları günü
gününe kayıt altına aldığı defterlerindeki notlar; Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal savaşları günlerini
kapsadığından kitaba “On Yıllık Savaşın Günlüğü” ismi verildi. Kitap, Osmanlı döneminde yetişmiş
bir Türk subayının üç büyük savaşta yaşadıklarını ve yaşananları, bu savaşlarda kişilerin tekelinde
kalmış ve tarihe mal olmamış bilgileri kapsamaktadır.” Sunuş bölümündeki bu ifadeler, eseri yayına
hazırlayan torun İzzettin Çalışlar ve Yrd. Doç. Dr. İsmet Görgülü’ye aittir.
144
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
mutanı teehhül etmeye karar verdirdik. Lâkin bu konuda sözüne inanılmaz (1 Ara-
lık)”. Nereden bilsin komutanının bu aziz millete modern ve çağdaş bir Cumhuriyet
kuracağını. Bu bir tek örnek bile, iddiayı destekler niteliktedir.
İkinci bölümde Yüzbaşı İzzettin’in gözüyle Kuzey Bölgesi muharebe bilgisine yer
verilmiştir. Konu bütünlüğünü sağlamak amacıyla, detay kısımlar başka bölümlerde
kullanılarak geneli kapsayan bilgiler ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde başta veliaht ve şehzade, mebuslar, heyetler, komutanlar, yerli
yabancı basın ve medya mensupları gibi cepheye görevli veya ziyaret amaçlı gelen,
tanıdık tanımadık ziyaretçilerden bahsedilmiştir.
Dördüncü bölümden devamla birkaç bölümde teftiş ve ziyaret edilen kişiler ve
mekânlar (siperler, birlikler v.b. gibi); birliklerin sevk ve intikali, sağlık ve temizlik
hizmetleri, muhabere hizmetleri ile ilgili bilgiler, cephe bilgisine farklı bir boyut ka-
zandırır. Muharebe meydanında işlerin nasıl gittiği, karargâh yerleri, siperlerin nasıl
adlandırıldığı, lojistik hizmetlerin nasıl yürütüldüğüne dair uygulamalara yer veril-
miştir. Gün be gün aktarılan hava durumu ve muharebedeki etkisine de temas edil-
miştir.
Binbaşı İzzettin Bey’in yaşanan gelişmeler karşısındaki yorum ve tahlilleri; hak-
sız, yersiz ve yanlış uygulamalar karşısındaki tepkileri ve uyarıları; alan, cephe ve me-
safe bilgileri vermedeki kıvrak tavrı; defn-i emvat komisyonu başkanlığı yapışı; ken-
disi ile ilgili verdiği bilgiler; maneviyatı; ikramlar karşısındaki tutumu da bir bölümü
oluşturacak kadar malzeme içermektedir.
Muharebe devam ederken insan olmanın getirdiği refleksle, başta özlük hakları
olmak üzere, bir tarafta cephede ter dökenlerin yerine, oturduğu yerden terfi alanları
eleştirirken “parsayı kimler topluyor” ironisiyle savaşta bile rütbe, katsayı, terfi ödül
ve maaş gibi tamamen dünyevi olaylardan vazgeçemeyeceği gerçeği de, çok net bir
şekilde ortada olduğu görülecektir..
İçin için Almanlara duyulan öfke ve kırgınlık bazen “Komutan, kavga sonrası
Topçu Binbaşı Hamdi’yi Almanlara karşı korudu ve onu teslim etmedi”, “Komutan, 27
Nisan 1915 günü 19 ncu tümen kurmay başkanı olarak görevlendirilen ve Kemalyeri
karargâhına gelen Alman Kurmay Binbaşısı Reimond’u uzaklaştırdı.” gibi gururlu
ifadelerle beliriverir.
Belki de tüm bunların ötesinde genç komutan İzzettin Bey, -tam anlamıyla ken-
dinden sonraki nesillere örnek olacak şekilde- muharebe anında bile ideallere doğru
koşmanın en somut tarafını temsil eder.
145
Ahmet Esenkaya
Bigalı Köyü’nde, amfibi istilanın başladığı 25 Nisan 1915’e kadar tümeninin başında
talimlerle uğraşmıştır.
Kurmay Binbaşı İzzettin Bey, 14 Mart 1915 günü Mustafa Kemal Bey’den kendi-
sini beklediğine dair bir telgraf aldığını ve bir hafta içinde görevine başladığını def-
terine kaydetmiştir.
“İtilaf güçleri Arıburnu, Seddülbahir ve Kumkale’den ihraca başladı. (19 ncu) Tü-
men Arıburnu’ndaki düşmana taarruza memur oldu. Öğleden önce Tümen Komu-
tanı, Süvari Bölüğü, 57 nci Alay ve cebel bataryasıyla gitti (25 Nisan)” ifadesi sekiz
buçuk ay devam edecek muharebenin sanki habercisi gibidir.
“Anzak birlikleri takip edilemediğinden imdat kuvveti alarak yerleşti. Gece ateş
tertibi ve taarruz devam edildiyse de kesin sonuç alınamadı (27 Nisan).” Ara sıra ne
pahasına olursa olsun artık kesin sonuca ulaşma adına akılları durduran zayiatla so-
nuçlanan girişimlerde de bulundular. Mesela bu tarz bir deneme olan 19 Mayıs 1915
günü büyük ve çok kanlı Türk hücumunda da –şehit sayısını çoğaltmaktan başka– bir
çözüme ulaşılamadı:
“Komutan Bey yarın yapılacak hücum için subaylara gerekli şifahi talimatlar
verdi ve erlere teşvik edici sözler söyledi (18 Mayıs).”4 Her şeye rağmen 19 Mayıs günü
hatalar zincirinin tüm aktörleri tümenleri biçiyordu. Diğer işleri yanında Mustafa
Kemal Bey yaklaşık her gün ağır muharebe ortamı sebebiyle birliklerin harekâtını
idare etmek için hep çaba sarf etti. Bir hafta bile olmadan her iki taraf kendi elleriyle
kazmaya başladıkları siperlerine gömülüp ikinci sırttın iki yanında sekiz buçuk ay
birbirlerini yok etmenin yollarını aradılar. Her deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Bu-
nun üzerine İzzettin Bey, 31 Mayıs günü İsmet İnönü’ye tüm olanları kapsayan bir
mektup gönderdi:
“İsmet’e (İnönü) ve Refik’e birer mektup gönderdim. Bizi bu sıtmalanmış va-
ziyetten mümkünse kurtarmalarını yazdım. Muharebe vaziyeti değişmiyor.
İngilizler müstahkem mevzilerinde, biz de öyle, İngilizleri fedakâr hücum-
larla ancak atabiliyoruz. Alan dar olduğundan manevra sahası yoktur. De-
falarca hücumlarımız başarı ile neticelenmedi. Çok büyük zayiat verildi. Bu,
İngilizlerin kendilerine güvenini artırdı. Onların cesareti ise hiç yoktur. Hü-
cum etseler, mahvetsek ve bir karşı hücumla mevzilerine girsek çok iyi olur.
Cengâverane hissiyatımız hamdolsun çok iyidir. Yalnız beklemek can sıkıyor
(31 Mayıs).”
4 “Bugün Arıburnu kuvvetlerinin emir ve kumanda teşkilatı değişti. Kuzey Grubu ve Kolordu Kuman-
danı Esat Paşa muharebe meydanında emir ve kumandayı üzerine aldı ve Kemalyeri’ne geldi (17
Mayıs).”
146
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
147
Ahmet Esenkaya
Mustafa Kemal Bey’in faaliyet ve tesirinin semeresi görüldü. Herkes beraber ge-
niş bir nefes aldı. Düşman Conkbayırı’nda gerek gemilerden ve gerekse karadan attığı
obüs ve sahra mermi sayısı hesapsızdır:
“Sabahın ilk ışıklarında Conkbayırı’na saldırı başladı. Düşmanın püskür-
tülmesiyle neticelendi. Nazik olan vaziyet ıslah edildi. Kemal Bey’in faali-
yet ve tesirinin semeresi görüldü. Hepimiz de geniş bir nefes aldık. Düşman
Conkbayırı’nda gerek gemilerden ve gerekse karadan yaptığı obüs ve sahra
mermi adedi hesapsızdır. 15.000 muhakkaktır. Bu kadar cehennemi ateşler
içinde askerimiz kahramanca durarak harp etmiştir. Conkbayırı şiddetli
bir muharebe tarzında cereyan etti. Mestantepe’ye kadar beş tümen hücum
etti. Öğleden sonra biraz rahatlama oldu. Kemal Bey taarruzu durdurdu (9
Ağustos).”
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey, her fırsatta sürekli cep-
hede ve birliklerinin yanındadır.5
“Öğleden sonra saat 15.00’te düşman 12 nci Tümen ve 7 nci Tümen cephe-
sine taarruz etti. Taarruz istikametleri, Baskın Tepesi, Azmak ve Kabatepe
ağılı güneyinde 7 nci Tümen merkezine karşıydı. Düşman Yusufçuk Tepesi’ne
Azmak kenarında 34 ncü Alay sol tarafında ve 7 nci Tümen merkezinde bi-
raz muvaffak olur gibi oldu. Bununla beraber taarruzu durdurdu. Ve büyük
zayiat verdirildi. Muharebe pek şiddetli oldu. Düşman iki gün ve gece ya-
ralılarını taşımakla bitiremedi. Akşama doğru harekât durdu. Sabaha ya-
kın 7 nci Tümen cephesindeki yeni taarruzları da püskürtüldü. Muharebe,
Karargâhtan telefonla idare edildi. Böylece düşmanın yeni teşebbüslerine
karşı seri bir şekilde kuvvetler sevk edildi (21 Ağustos).”
5 “Komutan Bey, kendisinin muharebe meydanına geldiğini kıtalara tebliğ etti (16 Ağustos), “Komu-
tan Bey her iki kolordu komutanlarıyla Abdurrahmanbayırı’na gitti (14 Eylül)….Komutan, Ordu
Karargâhında misafir (7 Ekim), …Komutan Bey ile 26 ncı Tümen karargâhına gittik ve Tümen Ko-
mutanı Esat Bey’le görüştük (10 Ekim)….”Komutan, 5 nci Tümen’e gitti…Komutan Bey de otomobille
geldi….Peşinden 15 nci Kolordu karargâhına gittik (25 Ekim)…Komutan Bey’le Kireçtepe’deki kızaklı
bataryayı görmeye gittik (8 Kasım), ….”Kemal Bey, Fevzi Paşa’yla cepheyi görmek üzere 7 nci Tümen’e
gittiler (9 Aralık).”
148
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
Bütün gece telefon başında muharebeyi takip ve idare ile meşgul olduk (27
Ağustos).”
Mustafa Kemal Bey 20 Eylül 1915 günü rahatsızlanmış ve Liman von Sanders
hatırını sormak için karargâha gelmiş, sonra hususi doktorunu göndermiştir:
“Komutan biraz rahatsız. Liman Paşa hatırını sormak için geldi. Sonra hu-
susi doktorunu gönderdi (20 Eylül).” “ Saat 11 00’de Liman Paşa, Nicolai Bey,
12 nci Tümen Komutanı Hovig Bey karargâha geldiler. Komutan rahatsız ol-
duğu için yatıyordu (22 Eylül).”
“Komutanın beklediği Çolak İbrahim geldi. İstanbul’dan Komutan Bey’e gön-
derilen otomobil ile Uzunköprü’den geldiler (16 Ekim).”
“Suriye Edebi Heyeti Karargâh’ta Komutan Bey’e karşı Arapça methiyeler
okudular (21 Ekim).”
“21Kasım’da Harbiye Nezaret’ine gittim. Süleyman Paşa’ya, Kemal Bey’in he-
diyesini getirdim (İstanbul, 21 Kasım)”
“Komutan Bey ve Fuat (Bulca) ile gece yarısına kadar oturduk. Evlilik
âleminden bahsettik ve Komutanı teehhül etmeye karar verdirdik. Lâkin bu
konuda sözüne inanılmaz (1 Aralık).”
Düşman çekildi/kaçtı, kimsenin haberi de olmadı: “Düşman pek gizli bir suret-
te çekilme hareketi icra etti ve sır vermedi. Bu suretle Mustafa Kemal Bey’in gerek
Arıburnu’nda ve gerekse Anafartalar’da tesis ettiği cephe karşısında aylardan beri
duran İngilizler ümitsiz ve çaresiz kalarak firar ettiler (19 Aralık).”
İzzettin Bey, Mustafa Kemal Bey’den mektup aldığını, dinlenerek vakit geçiriyor
olduğunu aktardıktan sonra cevaben düşmanın firarını bildirdiğini(21 Aralık), Rauf
vasıtasıyla komutanından bir mektup daha aldığını ve düşmanın çekilmesi hakkında
detaylı bilgi istediğini, hâlbuki bir önceki mektupla bildirdiğini (31 Aralık) yazar. 2
Ocak 1916 günü gelen telgrafla mektupların kendisine ulaştığını ve Baştabip Bey’in
iznini bir ay daha uzatmış olduğunu; Cephane Kolları Komutanı Şevki Bey’in ge-
tirdiği mektupta İstanbul’daki vaziyetinin çok iyi olduğunu (3 Ocak), İstanbul’dan
Cevat’tan bir mektup aldığını, Mustafa Kemal Bey’in orada halk ve memurlar arasın-
da büyük bir hürmetle karşılandığını yazdığını (5 Ocak) not eder.
Son mektupta Mustafa Kemal Bey, İzzettin Bey’den aşağıdaki hususları bildir-
mesini istemiştir:
“Grup karargâhı ne maksat üzerine hali hazırında muhafaza olunuyor?
Karargâh hakkında ve kendisi hakkında Liman Paşa’nın fikri ve ne olduğunu
Kâzım (İnanç) Bey’den sormalıymışım.”
149
Ahmet Esenkaya
6 Irak Cephesi’ne Albay Mustafa Kemal Bey’in yerine 1 nci Ordu Komutanı Golç Paşa gönderilir.
150
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
7 3 Mayıs 1915 tarihli mektup ve sonrası ile ilgili bkz: Esenkaya, “Basında Mustafa Kemal”.
151
Ahmet Esenkaya
-11 nci Tümen’de Topçu Binbaşısı Hamdi Bey ile Grup Topçu Komutanı Von
Berg arasında bir münazaa olması, Hamdi’nin, Von Berg’in emirlerini reddetmesi ve
divan-ı harbe vermekten kurtarılıp Mustafa Kemal Bey tarafından himaye edilmesi
ve Liman Paşa talep ettiği halde gönderilmemesi (4 Kasım);
-11 nci Tümen ve 16. Kolordu karargâhlarında bulunan Alman subaylarının sayı-
larının fazla olduğunu göstermesi;
-Holman’ın 11 nci Tümen’den gönderilmesi ve Mareşal’in bundan gücenerek bir
daha Anafartalar Grubu’na Alman subay göndermeyeceğini resmen bildirmesi;
-İngiliz kuvvetlerini anlamak üzere keşif taarruzları emredildiği ve Grupça ic-
rasına teşebbüs edildiği halde birinci emrine muhalif olarak ikinci emirle Grubun
hareketini tenkit eylemesi. Kemal Bey’in de buna karşılık Mareşal’in bu davranışını
ret etmesi ve kabul etmemesi; “Müşir Paşa bugün bizim karargâh önüne kadar gel-
di. Yanına Pertev gitti. Pertev’e yolların düzensizliğinden şikâyet etti, dedi ki “Kemal
Bey villa yapacağına yolları yaptırsaydı.” Bu sözleriyle Mareşal yine küçüklük göster-
di (4 Aralık).” Bu gelişmeler iki komutan arasında büyük bir su-i tefehhüm (yanlış
anlayış) ve bürudet (soğukluk) tevlit etmiş (belirmiş)ve Kemal Bey’in raporlu olarak
İstanbul’a gitmesine sebebiyet vermiştir.
152
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
9 “Bugün Arıburnu kuvvetlerinin emir ve kumanda teşkilatı değişti. Kuzey Grubu ve Kolordu Komuta-
nı Esat Paşa muharebe meydanında emir ve kumandayı devraldı ve Kemalyeri’ne geldi. 19 ncu Tümen
sağ tarafa konuşlandı (17 Mayıs).”
153
Ahmet Esenkaya
cephemizde bir taarruz bekledik. Doğru çıktı. Saat 11.05’te 27 nci, 64 nci ve 57 nci
Alay cephelerine taarruz etti. Bu harekât hakkında vaktinde bilgi aldık. Biraz sonra
27 nci ve 64 nci Alayların taarruzları defettikleri anlaşıldı (4 Haziran).
Saat 05.00’te düşmanın 57 nci Alay’dan 30, 32 numaralı siperleri aldığı haberi gel-
di. Bu uğursuz haber üzerine 57 nci Alay karargâhına, alay mahvoluncaya kadar karşı
siperleri geri alma emri verildi. 27 nci Alay düşmanı bombalarla havaya uçurarak, 57
nci Alay siperleri geri aldı. Düşman kahroldu. (5 Haziran). Süvari hücumu yapmışlar.
Peşinden 2 nci Tümen’in takviyesiyle düşman mağlup edildi ve siperler geri alındı (6
Haziran).
Gece saat 23.00’te düşman 23 numaralı sipere hücum etti. Püskürtüldü. 33, 34
numaralı siperlere de, Alay 27’nin 25 numaralı siperine de hücum etti. Netice ala-
madı (7 Haziran). Saat 04.30’da düşman bölgemizi iki saat kadar şiddetli bir surette
ateş altına aldı. Bombasırtı’ndaki siperlerimiz yangın enkazı halindedir. Düşmanın
bomba tahribatı pek çoktur (13 Haziran).
Saat 22.30’da tüm cephede düşman tarafından bir ateş açıldı (20 Haziran). Düş-
man 31 numaralı sipere 100 bomba attı. Bir hasarı olmadı (23 Haziran). Saat 22.00’a
doğru, 10 dakika devam eden şiddetli ateş açıldı. Düşman 57 nci Alay cephesinde iki
lağım patlattı (25 Haziran).
Sabahleyin saat 05.00’te bütün cephede bir baskını yaptık. Topçumuz iyi tesir
yaptı. Düşman ateşleri sükûnetle karşıladı. (27 Haziran). Öğleye doğru 12.30’da düş-
man tüm cephemizde ateşe başladı. Bir müddet tüfek ve topçu muharebesi devam
etti. Düşman 16 ncı Tümen’in soluna saldırıya devam etmiş, püskürtülmüş (28 Ha-
ziran).
Düşman saat 21.00’e doğru bütün cephemize ateş açtı. Merkezden taarruza te-
şebbüs etti. Püskürtüldü (29 Haziran). Karşılık olarak 57 nci Alay’a taarruz emri veril-
di. 72 nci Alay’la takviye edildi. Fakat taarruza kalkamadılar. 18 nci Alay saat 11.30’da
Yüksektepe’ye taarruz etti. İlk düşman siperlerini ele geçirdi. Fakat idare edilemedi.
İşgal edilen siperler terk edildi. Çok zayiat var (30 Haziran). Gece her iki tarafta ol-
dukça ateş oldu. Bombalar eksik olmuyor (3 Temmuz). 16 ncı Tümen cephesinde
Kanlısırt’ın güneyinde de bir gösteri taarruzu yapmak istedi. Defedildi. Gece saat
21.30’da tüm cephede yine ateş açtı, top atışı başlattı (12 Temmuz).
Ağustos ayı başlarında düşmanın bir taarruz yapacağı haberi alınmıştır. Yeni bir
çıkarma beklenmektedir (25 Temmuz). İngilizlerin muhtemel topyekûn taarruzu
bekleniyor. Gece saat 22.00’de düşman 16 ncı Tümen’in sol tarafına taarruza kalktı.
Bizim cephe alarm durumunda (1 Ağustos). Cephede ateş ve bomba faaliyeti biraz
ziyadece oldu (2 Ağustos). Alay 27 siperlerinde iken bizim 32 numaralı siperde düş-
manın bombalarından yangın başladı (5 Ağustos).
154
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
155
Ahmet Esenkaya
Düşmanın faaliyeti Anafarta Grubu’nda. Bizde az. Bazı subaylar Yükseksırt si-
perlerinde tetkikler ile meşgul. Bahriye mitralyözleriyle düşmanın Ağıldere harekâtı
can sıkıyor ve güçlük çıkıyor. Kayıp verdiriliyor. Gece Anafarta ovasında şiddetli tü-
fek muharebesi cereyan etmiştir. Cephemizde sessizlik vardı (12 Ağustos). Akşam
derhal Anafarta Grubu karargâhına hareketim emredildi. Yaklaşık iki buçuk saat yol
yürüdüm. Anafarta Çamlıtekke’ye saat 23.00’te geldim (15 Ağustos).
Düşmanın Kireçtepe’yi kuvvetli tazyik ettiği anlaşılmıştı. Hemen otomobile bi-
nip Turşun’a gittik. İleriden takviye istiyorlardı. Burası için gerekli kuvvetler çağırıldı.
Kireçtepe, muharebe meydanının ana noktasını teşkil ediyordu. İşe yarar kuvvetler
hep buraya geldi. Sonra Küçük Masırlık’a kadar gittik. Vaziyeti yakından gördük. Bü-
yük Masırlık önünü torpido ateşi altında koşarak geçtik. (16 Ağustos). Vaziyet iyi.
Kireçtepesi tamamen elimizde, emin bir vaziyette (17 Ağustos). Düşmanın bir alayı
Kireçtepe’ye doğru ilerlemiş, Piyade ve topçu ateşimizle ezilmiş. Karşımızda 11 nci,
13 ncü, 53 ncü, 54 ncü, 27nci Tümenden oluşan liva, 4 ncü Avustralya livası vardır
(18 Ağustos).
b. Şehzade
“Enver Paşa, Şehzade Ömer Faruk Efendi, Cahit Bey, İsmet Bey, Kâzım Bey,
diğer yaverler, iki saat kadar bizde kaldılar. Kemal Yeri’nden bize kadar yaya
geldiler (29 Haziran).”
156
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
d. Diğer Ziyaretçiler12
Karargâhı ziyarete gelen hiç eksik olmamıştır:
Edirne Valisi Hacı Adil Bey, Gelibolu Mutasarrıfı, Maydos Kaymakamı, (16 Ma-
yıs). Talat Bey, Hacı Adil Bey, İsmail Canpolat Bey, Ömer Abdülkadir, Nazım Bey’ler
(5 Haziran). Maydos (Eceabat) Kaymakamı (25 Haziran). Mustafa Kemal Bey’in eniş-
tesi Lütfü Efendi de misafir geldi (5 Temmuz). Gelibolu Mutasarrıfı Süreyya ve May-
dos Kaymakamı Rahmi Bey’ler (17 Temmuz). Maydos Kaymakamı Rahmi Bey (30
Ağustos). Bursa Sultanisi Edebiyat Muallimi Baha Bey (31 Ağustos). İstanbul’dan
Beyazıt dersiamlarından Hüseyin Hilmi Efendi vaaz ve nasihat için (5 Eylül). Sobran-
ya azasından Gümülcine Mebusu İsmail Hakkı Bey (21 Eylül). Biga’dan Derbentzade
İzzettin Efendi (4 Ekim) geldiler.
10 Bkz: Esenkaya, “Çanakkale Savaşları Sürecinde Türk Basını”, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, S.1, Ça-
nakkale 2003, s.36-63.
11 BOA, DH. EUM. VRK, 25/41, (3, 17, 18, 19 Ağustos 1915).
12 Bu başlık altında ağırlıklı olarak sadece cepheye dışarıdan gelen ziyaretçilere yer verilmiştir.
157
Ahmet Esenkaya
Yüzbaşı İzzettin
a. Kendisi
İzzettin Bey, 34 yaşındadır ve Komutanından bir yaş küçüktür. Her ne kadar
karargâh subayı olmasına rağmen –daha çok öğleden sonraları– cepheyi, birlikleri,
siperleri sürekli gezer, teftişler yapar. Bu hal de arzu edilmedik kazalara yol açar:
“Topçu 39 ncü Alay 7 nci bataryası tarassut mevziinde bir gemi top mer-
misinin dip tablası omuzum üzerinden geçerek hemen önümüze düştü (27
Nisan).”…“Bir şarapnelin gövde parçası müdevver sathıyla sol elimin üzerine
vurdu. Bir zarar vermedi (19 Mayıs).”…“Yine şarapnel yağmuru içinde kaldık
(30 Mayıs).”….“Mermilerin çıkardığı toprak parçalarından birisi, 10-15 met-
re yukarıdan beynim üzerine düştü. Eğer demir parçası olsaydı behemehâl
parçalardı. Yalnız biraz sersemletti (17Haziran).”.…“32 numaralı siperden bi-
raz geçince düşman altımızda bir lağım patlattı. Ben tepemize bomba attı
zannettim(9 Temmuz).” …“Düşmanın Cesaret Tepesi karşısına gerdiği telleri
gördüm. Bu sırada düşman obüs topçusunun ateşine maruz kaldım (23 Tem-
muz).
13 Kassam Umumi Müşaviri Uryanizâde Ali Vahid, Çanakkal’a Cephesi’nde Duyup Düşündüklerim,
Darü’l-Hilafeti’l-İlmiyye-Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul 1332-1334, s.3-6; Sebilü’r-Reşad, c.14 (
29 Teşrin-i evvel 1331), İstanbul 1331, s. 102-103; Abdülkadir Karahan , “Bir Arap İlmi Kurulu Gözü
İle Atatürk”, Hürriyet Gazetesi, 10-11 Kasım, İstanbul1981, s. ??
14 Fakat 11 Temmuz1915 günü cepheye ulaşan İstanbul Heyet-i Edebiyesi ilgili bilgi yoktur. Belki de
Heyet, Mustafa Kemal Bey ile görüşmek istemiş, mesafenin uzunluğu ve yol güzergâhındaki savaş
hali buluşmayı engellemiştir. İbrahim Alaeddin, Çanakkale İzleri, Marifet Matbaası, İstanbul 1926, s.
3-4.
158
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
Midesinden üç gündür rahatsız olduğunu (30 Mayıs), Çoğu zaman gece yarı-
sından sonra ancak uyuyabildiğini (3 Temmuz), vücutça çok rahatsız olduğunu (23
Temmuz), tifo aşısıyla aşılandığını,15 aşının pek ziyade tesir ettiğini, sıtma yaptığı-
nı, bütün gece hastalığının devam ettiğini ve üç gün daha sürdüğünü (31 Temmuz),
yorgunluk ve kafa sersemliğini sürekli yaşadığını (9 Ağustos)not ettikten sonra, tek
çözümün rahat uyku uyumak ve kendine gelmek olduğunu da paylaşır.
İzzettin Bey, sabahleyin Kannengiesser Bey’in kendisini yanına çağırdığını,
Hulusi (Conk) Bey de orada olduğunu, kendisinin ‘kurmay başkanı’, Hulusi Bey’in
de ‘1A’dır dediğini; sonra kolordunun Edirne’ye karargâhın hareketi hakkında gö-
rüşüldüğünü ve Kannengiesser Bey’in torpidoyla gitmek üzere hareket ettiğini ve
15Ocak’ta Ordu dairesinde buluşacaklarını söylediğini bildirir.
15 Ahmet Esenkaya, Volkan Marttin, “Çanakkale Savaşları’nda Temizlik”, Temizlik Kitabı, Kitabevi Ya-
yınları, İstanbul 2010, s. 261-274.
159
Ahmet Esenkaya
b. Maneviyatı
İzzettin Bey’de büyük bir maneviyat satırlar arasında kendini hissettirecek kadar
belirgindir:
“Cenabı Hak hüsnü muvaffakiyet ihsan buyursun (22 Mart).”…“Cenabı Hak-
kın avnü keremiyle inşallah muvaffak olacaktır (7 Mayıs).” …“Allah’ı Zülcelâl
düşmanı makhur etsin (17 Mayıs).”…“Efradımızın hahiş ve kuvvet-i manevi-
yeleri mükemmeldir (3 Mayıs).” … “Cenabı Hak muvaffak buyursun, âmin
(30 Mayıs).” …“Maazallah (2 Haziran).”…. “Lehülhamd bir hasarı mucip ol-
madı (23 Haziran).” …“İnşallah şayanı kabul olur da daha çok hizmet etmeye
muvaffak olurum (15 Haziran).” …“Lehülhamd bir hasarı mucip olmadı (23
Haziran).”…..“Bu gün Ramazan’ın birinci günü. Cenabı Hak emsali kesiresiyle
müşerref eylesin ve Ramazan hürmetine ordumuza Nusret ve millet ve vata-
na saadet bahşetsin (13 Temmuz).”…“Cenabı Hak muzafferiyeti katiye ihsan
etsin (8 Eylül).”….“Mazhariyet ve inayeti rabbaniye tecelli etti (19 Aralık).”…
”Cenabı Hakka tekrar hamd ve şükreyledim (9 Ocak 1916).”
Askerine güveni tamdır: “Cengâverane hissiyatımız hamdolsun çok iyidir (31 Ma-
yıs).” Şehitlere hürmeti sonsuzdur: “Hücum pek şiddetli oldu. Subay ve efrat aslanlar
gibi düşman siperlerine kadar atıldılar ve şehit oldular (30 Nisan).”… “Kıtaat efradı
kahramanlıklar gösterdiler, düşman siperleri üzerinde şehit oldular. Bu kahramanlık
ve savlet, tarihimizde altın harfler ile yazılacaktır (19 Mayıs).” Hep askerini düşünür:
“21’lik bir havan geldi. 90 kilo ağırlığında mermi atacaktır. İnşallah bu top düşman
müstahkem mevkiini tahribe muvaffak olur da piyadelerimizin hücumu kolaylaşır
(13 Mayıs).” Bir tek sevinci vardır: “Vaziyet iyi. İngilizlerin Çanakkale’deki perişan
hallerini kendileri de itiraf ettiklerini görerek seviniyoruz (16 Eylül).” Şehit olan ar-
kadaşlarını duydukça çok etkilenir: “Çalışkan ve faal subaylarımızın kaybı bizi hep
üzüntüye boğuyor (13 Haziran).”
160
Binbaşı İzzettin Bey’in Günlüğü ve Mustafa Kemal Bey
Sonuç
Kurmay Binbaşı İzzettin Bey 14 Mart 1915 günü Mustafa Kemal Bey’den ken-
disini beklediğine dair bir telgraf alır, bir hafta içinde görevine başlar. İzzettin Bey,
Mustafa Kemal Bey’in kurmay başkanıdır. İzzettin Bey yoğun mesaisinin yanı sıra
her gün ne yaşanmışsa defterine kaydeder. O sebeple defterlerinin her yerinde ta-
mamen doğal şekilde komutanı ile ilgili pek çok bilginin varlığı ilgili günlüğe ayrı bir
değer katar. Sonraki yıllarda daha da kıymeti artacak olan günlükteki en önemli gün-
demin Mustafa Kemal Bey’li sayfaların Mustafa Kemal Bey’in biyografisine katmış
olduğu notlarıdır. Defterindeki cephe, karargâh ve Komutanı (19 ncu İhtiyat Tümen
Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey) ile ilgili notlarla, -belki de farkında
olmadan- bir anlamda komutanı ile ilgili Çanakkale günlerini kaleme almak gibi bir
hizmeti de yerine getirmiş olmasıdır. Görev alanı olan kuzey cephesini (Arıburnu,
Conkbayırı, Anafartalar, Suvla bölgesi ve civar köyler) çok sıklıkla gezdiği bilgisi, her
an kendini hissettirmektedir. Ayrıca -14 Aralık günü civar bölgede bir teftiş esnasın-
da her taburda 50-60 askerin ayaklarının tamamıyla çıplak olduğunun kaydetmesi
dışında- her iki taraf için olumsuz sayılabilecek şeyler kaydedilmemiştir. 19 Mayıs
büyük taarruz öncesi Ordu Karargâhı’ndan gönderilen Rayman ile 10 Ağustos günü
Komutanının saatinin parçalanması ile ilgili bilgiye yer vermemiştir.
Her gün hava durumu ile ilgili bilgi vermesi, yemek konusundaki hassasiyeti, kah-
ve, çay, limonata ve çikolataya karşı hiç hayır dememesi gibi yönleri yazarı okuyucuya
daha çok kaynaştırır. Karargâha yerli yabancı, uzaktan yakından gelenler hakkında
verdiği bilgilerle; eserin her sayfasında rahatlıkla görülebildiği gibi, -varsa- gelenle-
rin ziyaret sebeplerine de yer verir. Bazı haksız uygulamalara karşı ortaya koyduğu
tepkiler, dik duruşlar ve eleştiriler ve isabetli yorum ve önerileri, genç bir Binbaşının
istikbale yönelik gelecek vaat ettiğini ortaya koyan ipuçlarıdır. Telefon ve telgrafla gö-
rüşmeler, mektuplaşmalar, cephane ve silahların nasıl ganimet olarak alındığı, Fedai
Müfrezelerinin ne yaptığı, numaralı siperler, kirpi mâniaları, hendekler, lağımlar ve
avcı hat ve siperleri, bomba siperleri, gözetleme yerleri, çıkan ve/ya çıkarılan yangın-
lar ile ilgili bilgiler, cephe bilgileri ana gündemi oluşturan belli başlı aktarımlardır.
25 Nisan amfibi harekâtı ile birlikte Mustafa Kemal Bey’in Süvari Bölüğü, 57 nci
Alay, cebel bataryasıyla gittiği ve ortaya koyduğu mücadele dile getirilir. 26 Nisan
günü vaziyetinin çok kritik olduğu, bütün komutanların yardım istediklerini ve fer-
yat etmekte olduklarını aktarılır. 29 Nisan günü Mustafa Kemal Bey’e gümüş im-
tiyaz muharebe madalyası, 23 Mayıs’ta Alman İmparatoru tarafından ‘demir salip’
nişanı verilir, 1 Haziran günü Albay olur. 19 Temmuz’da tuğgeneral rütbesi ve ordu
komutanı yetkisiyle Trablus’a gitmek arzusunda olup olmadığını kendisine sorulur.
İstanbul’a gelip durumu karşılıklı görüşmek niyetinde olduğuna dair bir cevap verir.
Kısa bir süre sonra, İtilaflar, Yarımada’ya ikinci büyük çıkarmayı yapınca İstanbul’a
gidemez.8 Ağustos’ta Anafartalar Grup Komutanlığına atanır. Bulgaristan’a gönde-
161
Ahmet Esenkaya
162
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa
Ahmet YURTTAKAL*
*
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı
163
Ahmet Yurttakal
Ma’an arası açılış töreninde görevlendirildi. 1906’da ferik oldu. Tasfiye-i Rütbe Ka-
nunu gereğince 1909’da rütbesi yarbaylığa indirildi. 1909’da Harp Akademisi Komu-
tanlığına atandı. 1910’da ikinci defa albay oldu. 1911’de 1. Ordu Müfettişliği Kurmay
Başkanı oldu. 1912’de bir süre Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na vekâlet etti. 1912’de
yeniden 1. Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı oldu. 1912’de Şark Ordusu Kurmay
Başkanlığına, daha sonra Çatalca Ordusu Topçu Komutanlığı Kurmay Başkanlığına
getirildi. 1913’te 9’ncu Tümen Kumandanlığına atandı ve fırkasıyla Balkan Harbi’ne
katıldı. 1913’te Osmanlı-Bulgar Sınır Komisyonu Başkanlığı yaptı. Ocak 1914’te ise 9.
Tümen görevine geri döndü. 1 Mart 1914’te Balkan Harbi’ndeki üstün hizmetine kar-
şılık olarak bir senelik kıdem zammı aldı. 7 Mayıs 1914’te oluşturulan Tahdidi Hudut
Komisyonu başkanlığı yaptı. Kasım 1914’te mirlivalığa yükseldi.
10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığına atandı. 9 Ekim
1915’te Seddülbahir’deki 14. Kolordu Komutanlığı’na atandı1 ve kara muharebele-
ri sırasında da 3,5 ay görev yaptı. Daha sonra 6. ve 14. Kolordulardan oluşan Gü-
ney Grubu komutanı oldu. Müttefiklerin Yarımada’yı tahliyesinin ardından 11 Ocak
1916’da Çanakkale Grubu komutanı oldu. Tahliye sonrası muharebelerdeki üstün
hizmetlerine mükâfat olarak “Muharebe Altın İmtiyaz madalyasıyla taltif edildi.2
Kasım 1916’da 15. Kolordu Komutanlığına atanarak Galiçya Cephesi’nde görev
aldı. Ağustos 1917’de tekrar 14. Kolordu Komutanı oldu. Kasım 1917’de 8. Ordu Ko-
mutanı oldu3 ve olarak Filistin Cephesi’ne katıldı. 1918’de ferik (Korgeneral) oldu.
Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanlığı’na tayin oldu.4 Aralık 1918’de Harbiye Nazırı
oldu.5 Ocak 1919’da Harbiye Nazırlığından ayrıldı. Mayıs 1919’da İkinci defa Genel-
kurmay Başkanı oldu. Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanlığı’ndan istifa etmesine
rağmen Genelkurmay Başkanlığı’na tekrar getirildi.6
16 Mart 1920’de İstanbul’un fiilen işgali sırasında İngilizler tarafından tutukla-
narak Malta’ya sürüldü. 670 günlük süren çileli sürgünün ardından 15 Ocak 1922’de
İtalyan vapuru ile vatana döndü. Döner dönmez vakit kaybetmeden Ankara’ya geçe-
rek Mustafa Kemal ile görüştü ve Şubat 1922’de El Cezire Cephesi Komutanlığı’na
atandı.
İstiklâl Harbi’nde gösterdiği başarıdan dolayı Cevat Paşa, 29 Ağustos 1923’te kır-
mızı şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edildi.7 21 Ekim 1923’te 3. Ordu Müfettişliği ve
164
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa
aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi II. Dönem Elazığ Milletvekilliği yaptı. 25
Aralık 1924’te milletvekilliğinden istifa etti8 ve Askeri Şûrâ üyesi oldu.9
7 Ocak 1925’de Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) namına Musul’a giden
heyette görevlendirildi. 28 Kasım 1925’te Türk-Irak hudut meselesinin Milletler
Cemiyeti’nde görüşülmesinde askerî müşavir olarak bulundu.
30 Ağustos 1926’da orgeneral oldu. 28 Nisan 1928’de İstanbul Generaller Askerî
Mahkemesi Başkanı oldu. 12 Mart ve 3 Kasım 1928 tarihlerinde yapılan Cenevre
Konferansı’nda delege olarak görev yaptı. 28 Nisan 1928’de İstanbul Erkân Divan-ı
Harp Başkanı olarak atandı.
13 Ocak 1932’de Cenevre silahları sınırlandırma konferanslarına müşavir olarak
katıldı. 2 Eylül 1934’te ek görev olarak son Tetkik Mercii Encümeni Başkanlığı yaptı.
14 Eylül 1935’te Askeri Şura Üyesi iken yaş haddinden emekli oldu. 13 Mart 1938
günü İstanbul’da vefat etti. 10
8 BCA 544 30 10 0 0 4 23 43
9 BCA 45796 30 11 1 0 9 35 3
10 Ahmet Yurttakal, Cevat Çobanlı Paşa Çanakkale Kahramanı, Malatya Kitaplığı, Malatya 2014, s. 13.
11 Robert R. James, Gelibolu Harekâtı, (Çev. Haluk V. Saltıkgil), Belge Yayınları, İstanbul 1965, s.22.
165
Ahmet Yurttakal
12 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, VIII. Cilt, Deniz Harekâtı, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı,
Ankara 1976, s.525–532.
13 Gıyas Yetkin, “Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi” Türkiye Eski Muharipler Ce-
miyeti Yayınları, Ankara 1966, s.119.
166
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa
Cevat Paşa, karşıya geçtiğinde Kurmay Başkanı Selahattin Adil Bey hemen hava
keşfi yaptırır. Binbaşı Schneider ve Yüzbaşı Serno uçuşlarını tamamladıktan sonra
Bozcaada arkasında gemilerin Boğaz’a doğru yaklaştıklarını haber ederler. Bu rapo-
run özünü Selahattin Adil Bey hemen Cevat Paşa’ya bildirir. Cevat Paşa, bu sırada
Maydos’ta (Eceabat’ta) bulunan 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’i ziyaret etmiş,
birlikte Kirte (Alçıtepe) tarafında bulunan birlikleri teftişe gitmişti. Bu sırada düşman
donanmasının fevkalade bir hazırlık içinde Boğaz’dan içeriye girdiklerini görmeleri
üzerine derhal karargâhına geri döndüğünü şöyle anlatıyor:
19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey’le beraberdik. Kirte’ye git-
tik. Bu sırada düşman donanmasının Boğazlara doğru ilerlemekte olduğunu
gördük. Gemilerin almış olduğu tertibata nazaran bunun alelade bir harekât
olmadığına kani olarak hemen Alçıtepe’ye doğru geri döndük. Bu anda ilk
taarruz mermisi başımızın üzerinden geçerek Alçıtepe’ye saplandı. Hemen
Maydos’a (Eceabat) hareketle Mustafa Kemal Bey’den ayrılarak Çanakkale’ye
döndüm.14
Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) Bey hatıralarında belirtilir.15 Cevat Paşa’nın tef-
tişi sırasında başlayan Boğaz Muharebelerini Kurmay Başkanı Selahattin Adil Bey
yönetir. Bu büyük sorumluluk altında ezilen Selahattin Adil Bey, Cevat Paşa’nın gelip
komutayı devralmasıyla üzerinden büyük bir yük kalktığını ifade eder. Selahattin Adil
Bey, Cevat Paşa’nın geri dönüşü ile Fransız zırhlısı Bouvet’in batışının aynı ana denk
gelmesini “Paşa’nın ayağının uğuruna” bağlamaktadır. 16 Saat iki gibi Çanakkale’ye
geçen Cevat Paşa önce karargâha daha sonra Hamidiye Tabyası, Çimenlik Kalesi ve
Dardanos tabyalarını ziyaret etmiştir.
18 Mart günü müttefik donanması ağır yara almış üç büyük zırhlıları batmış ve
yüzlerce asker kaybetmiştir. Cevat Paşa müttefik donanmasının çekilmesini Darda-
nos bataryasında izlemiştir. Dardanos Bataryasındaki şehitlerden dolayı üzgün fa-
kat düşmanın çekilişinden dolayı gururlu bir şekilde Boğaz’da düşman donanması-
nın gidişini seyrederken dudaklarından şu söz dökülür: “Gittiler… Geçemediler…
Geçemeyecekler…”17
Cevat Paşa, 18 Mart Zaferinden dolayı kendisine gelen tebrik mesajlarına Boğazı
savunan subay ve erleri adına cevap verir ve zaferi onların azim ve cesaretinde görür.
14 Feridun Kandemir, “General Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor”, Yedigün Dergisi, İstanbul, 19
Ağustos 1936.
15 Uluğ İğdemir, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu Yay.1990 Ankara s.XI-XII.
16 Selahaddin Adil Paşa, Selahattin Adil Paşa, Hayat Mücadeleleri, Selahattin Adil Paşa’nın Hatıraları,
Zafer Matbaası, İstanbul 1982, s. 41–42
17 Yetkin, “Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi”, s.153
167
Ahmet Yurttakal
Askerlerine yayınladığı mesajda gelen tebrikleri onlara ileterek daha fazla şevk ve
azimle vazifelerine sarılmalarını isteyen coşku dolu sözlerle onları gayretlendirir:
“Birçok yerlerden Müstahkem Mevki adına kutlamalar alınmakta olduğunu
da müjdelerim. Önceki gün sabahtan akşama kadar süren bombardımanda,
düşman binlerce mermi harcamış olduğu halde, elde edebildiği sonucu tama-
mıyla bildirmiştim. Düşmanın bundan sonra girişeceği bombardımanlarda
da elde edebileceği sonuç bundan başka bir şey olamayacaktır. Biliyorsunuz
ki, askerlikte dayanma, başarının esasıdır. Kumandanlar, savaş içinde yal-
nız kendi kıtalarının durumunu değil, düşmanın durumunu da daima göz
önüne getirmeli ve o suretle savaş etmelidir. Kalelerimizin bu suretle savaşa-
cağına imanım kadar inanç ve güven sahibiyim. Çünkü subay kardeşlerimin
ve kahraman er evlatlarımın geçen ki bombardımanda gösterdikleri kahra-
manlık ve dayanma gücü, bu görevi gereğince yapmayı başarabileceğimize en
kuvvetli güvencedir. Arkadaşlarım şunu iyi bilmelidir ki altı yüz yıllık büyük
bir İslam devletinin gelecekteki yaşam ve kaderiyle tümden ilgili bulunan bu
savaşta, kesin olarak ölmek var dönmek yok! Şanlı atalarımızın buraların
alınması ve sahip olunmasında, geçmişte döktüğü kan, harcadığı emekler hep
bu günkü savunmada göstereceğimiz hareketlere işarettir.
Taburlarımızda tek bir top kalıncaya kadar ateş püsküreceğiz, o da sönme-
ye mahkûm olunca, yiğitçesine tüfeklerimize sarılacağız. Bizden tek birimiz
sağ kaldıkça ateşi sürdürerek düşmana asla boyun eğmeyeceğiz. Büyük ata-
larımızın şanlı mazisi hatırlanmış, kahraman Osmanlı ordularının tarihin
sayfalarına şan veren büyük başarıları, hep zorluklara katlanmak, direnme
ve dayanma gibi, Allah vergisi kısmetlerin çokluğudur. Bu alanda fazla söy-
lemeyeceğim. İslam halifesinin ve tüm milletin, hatta tüm İslam halifesinin
ve tüm milletin, hatta tüm İslamlık dünyasının gözü bu savaşta bize dönük,
hayat ve emniyeti bizim hareketlerimize bağlıdır. Yüce Allah her zaman yar-
dımcımız olsun, ordumuzu muzaffer eylesin.18”
Cevat Paşa, zafer sonrasında asla kendini ön plana atmamış, sürekli askerlerin
kahramanlıklarından bahsetmiştir: “Hatta o gece tabyalardaki bütün erler gündüz ki
müthiş yorgunluğa rağmen gece sabaha kadar çalışarak tabyalarının harap olan yer-
lerini tamir ettirir Topları gömüldükleri toprak yığınlarından çıkarmış, temizlemiş ve
ertesi gün ateşe hazır vaziyete getirmişlerdi. Her ihtimali dikkate alarak ertesi güne
hazırlanılmış Cevat Paşa’da bu çalışmaları takip etmiştir.19
18 Bnb. Halis (Ataksor) Bey Çanakkale Raporu, Arma Yayınları, İstanbul-1975, s. 72–73.
19 Yetkin, “Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi”, s.155.
168
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa
Ayrıca Esat Paşa aynı zamanda hatıralarında Cevat Paşa’nın İstanbul’u kurtaran
kişi olarak anmaktadır: “Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve
Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatı vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa’dır.”26
Cevat Paşa, 1936 yılında Yedigün Dergisi ile yaptığı röportaj sırasında şun-
ları söylemiştir: Mehmetçik olmasaydı «Çanakkale» olur muydu? Çanakkale
Harbi diğer sahalarda yapılan harplerle kabili mukayese değildir. Tasavvur
buyurun, denizde bir harp oluyor, fakat ötede, karada üç dört kilometrelik bir
sahada da insanlar birbirlerine giriyorlar... Ve Mehmetçik orada da gıdasın-
169
Ahmet Yurttakal
dan bile mahrum olduğu halde memleketin kapısını beklemekten büyük bir
zevk duyuyor.27
Cevat Paşa’ya yıllar sonra 18 Mart 1915 gününün en kıymetli ânı sorulduğu za-
man “O gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan perişan halde çıkmakta olan düş-
man filosunun görünüşü idi…” cevabını verecektir. 28
170
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan:
Selahaddin Adil Bey
Muzaffer ALBAYRAK*
171
Muzaffer Albayrak
tayin edildi. 1906 yılında Selanik Harp Okulu’nda “ordu ve teşkilat” dersi hocalığına
tayin edildi. Selanik’teyken arkadaşı Kazım Karabekir vasıtasıyla İttihat ve Terakki
Cemiyeti’ne katıldı. Ekim 1908’de kurmay binbaşılığa terfi ederek Cisr-i Mustafa Pa-
şa’daki 2. Ordu, 13. Alay 3. tabur komutanlığına tayin edildi. 1909 yılında 31 Mart Va-
kası sırasında Hareket Ordusu’na katılarak İstanbul’a geldi. 1910’da İstanbul’da kuru-
lan Mürettep Tümen’in 2. Alay kumandanlığına tayin edildi. 22 Aralık 1910’da Bükreş
Sefareti askeri ataşeliğine atandı. 1911 yılında İtalya’nın Trablusgarp’ı işgali ile baş-
layan savaş sebebiyle Bükreş’ten Kahire’ye tayinini isteyerek buradaki Osmanlı Fev-
kalade Komiserliği bünyesinde çalışmaya başladı. Kahire’deki görevi Trablusgarp’ta
savaşan Türk subaylarıyla irtibatı sağlamak ve onlara her türlü yardım ve kolaylığı
sağlamaktı.
Ekim 1912’de Balkan Harbi başlayınca Vardar Ordusu kurmay heyetinde ikinci
şube müdürlüğüne atandı. Balkan Savaşı boyunca bu görevde kaldı. Selahaddin Adil
verilen görev gereği, mağlup olarak ricat eden Vardar Ordusu’nun Arnavutluk’un
Adriyatik sahiline kadar çekilip gemilerle ülkeye dönmesi için gerekli çalışmaları
yürüttü. Balkan Savaşı mağlubiyeti üzerine İstanbul’a dönen Selahaddin Adil Eylül
1913’te evlendi. 1913 Ekim ayında Türk-Bulgar Sınır Düzeltme Komisyonu’na seçildi.
Komisyon başkanı Albay Cevat Bey’di (Paşa). Çanakkale’nin savunulmasında omuz
omuza mücadele edecek olan ikilinin mesai arkadaşlığı o zaman başlamıştı.
1914 Haziran ayında Avrupa’dan satın alınacak dağ toplarının incelenmesi için
oluşturulan heyetin başkanı olarak Avrupa’ya gönderildi. Almanya, Fransa, Belçika
ve İtalya’daki top fabrikaları gezildi. 28 Temmuz 1914’te Avrupa’da savaş başlayınca
görevlerini yarıda kesip İstanbul’a döndü.
172
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
lanmak için vakit kaldı. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa imkânsızlıklardan
dolayı hiçbir zaman karamsar ve ümitsiz olmadı.
Çanakkale Boğazı’nın muhtemel bir saldırıya karşı tahkimi işine hemen başlandı
ve karadaki tabyalar elden geçirilip yeni toplarla takviye edildi. Gemilerden çıkarılan
toplarla yeni bataryalar oluşturuldu. Boğazın savunması için yapılacak takviyelerin
Çanakkale-Kilitbahir hattı ile İntepe-Eski Hisarlık hattı arasında yoğunlaştırılması ve
esas savunmanın burada yapılmasına karar verilmişti. Karada bu çalışmalar sürerken
Ağustos ayından itibaren denizde de mayın hatları kurulmaya başlandı. Mayın hatla-
rını korumak için top bataryaları, projektörler kuruldu.
26 Eylül’de Akhisar torpidosu Boğazdan gözetleme vazifesiyle çıkmışken İngiliz
gemileri tarafından engel olundu ve bundan sonra çıkacak gemilerin yakalanacağı
bildirildi. Böylece Boğaz tüm gemi geçişlerine kapatıldı. 29 Ekim 1914’te Osman-
lı donanmasının Amiral Souchon komutası altında Karadeniz’deki Rus limanlarını
bombardıman etmesi üzerine 1 Kasım’dan itibaren Rusya ile harp başladı. Rusya ile
müttefik olan İngiltere ve Fransa da Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Çanakkale
Boğazı önünde beklemekte olan İngiliz-Fransız müttefik donanması 3 Kasım 1914’te
Boğaz’ın giriş tahkimatı olan Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını bombardıman etti.
Bu bombardımanda yaşanan bir talihsizlik sonucu, düşman bombardımanı Seddül-
bahir Kalesi içindeki cephaneliğe isabet ederek havaya uçurdu. Cephaneliğin yanın-
daki sığınakta bulunan 81 er, 5 subay Çanakkale’nin ilk şehitleri olarak tarihe geçti.
Selahaddin Adil Bey Çanakkale’de iken 29 Kasım 1914’te kurmay yarbaylığa terfi etti.
173
Muzaffer Albayrak
harp hiç aralıksız devam ettiğinden evine gidememekteydi. Bu yüzden eşiyle mek-
tuplaşarak haberleşiyordu.
Cevat Paşa da deniz harbi başladığından beri Hacı Paşa Çiftliği binasındaki
karargâhtan geceleri bile ayrılmıyordu. Kendisi çok erken kalktığından erken yatıyor-
du. Kurmay heyetindeki subaylar geceleri birinci şube müdürü Osman Zati Bey’in
odasında toplanarak alışageldiğimiz mayın toplama mücadelesinin başlamasını bek-
lerken ellerine geçen “Binbir Gece Masalları” kitabını okumaktaydı. Bir gece yüksek
sesle gülüp ve gürültü edilince Cevat Paşa uyanmış ve haklı olarak kızmıştı. Fakat bü-
tün günün yorucu çalışmalarından sonra geceleri de güneşin doğmasına kadar görev
yapmakta olan karargâh heyeti bu gibi şeylerle moral bulmaya çalışıyordu2.
Çanakkale’de düşmana karşı cansiperane mukavemet eden, gecesini gündüzüne
katan Müstahkem Mevki kıtaatı buna rağmen düşmanın boğazdan geçemeyeceğini
garanti edemiyordu. Müstahkem Mevki Kurmay Başkanı olarak Selahaddin Adil Bey
de elinden gelenden fazlasını yapmaya çalışmakla beraber endişelidir ve Çanakkale’ye
getirmiş olduğu eşini tekrar İstanbul’a geri göndermeye çalışmaktadır. Karargâhta
olduğundan eşiyle mektupla haberleşmektedir. 3 Mart 1915 tarihli mektupta şöyle
yazıyor:
“Ne şekilde hareket etmen gerektiğine dair fikrimi sana evvelce de söyledim.
Bu harp memleketlerin hayat-memat meselesi olduğundan ne kadar süreceği
malum değil. Herkes düşmanı sonuna kadar vurmaya karar vermiştir. Fikrim
şu:
1- Buradan düşman geçtiği halde, İstanbul da taht-ı emniyette (güven içinde)
olmamakla beraber, herkesin başına ne gelirse bana da deyip gidersiniz.
2- Veya şimdiden içerilerde; Bayramiç, Karesi, Balıkesir gibi bir yere gönde-
reyim.
Benimle beraber bulundukça bittabi ara sıra haber almakla beraber sizin ve
yavrumun bedenen ve benim fikren meşgul olmamaklığım pek tabii.
Ben İstanbul’da Server’le birlikte gitmeni ve fakat İstanbul’da kalmayıp yen-
gem ve çocuklarla birlikte Eskişehir’e çekilmelerini tercih ediyorum.
İstanbul’a git fakat orada kalmayın, mektubumu pedere, yengeme göster. He-
men bir an evvel Eskişehir’e ismi aklıma gelmeyen beyin yanına gidiniz.
Daha bir-iki gün için burada tehlike yok. Bugün akşama doğru Kale’ye inerek
eşyaları hazırlayıp ilk vapurla İstanbul’a gidersiniz. Fakat dediğim gibi orada
kalmayıp Bursa’ya, Eskişehir’e, neresi olursa dâhili bir yere gidiniz.
174
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
Anadolu’ya geçmenize ağabeyim veya yengem razı olmazsa sen yalnız Üskü-
dar’dakilerle beraber hareket et.
Selahaddin Adil”3
Selahaddin Adil eşini razı ettikten sonra gemi ayarlamaya çalışırken 4 Mart 1915
tarihli mektubunu gönderir:
“Reşit Paşa Vapuru vakıa daha iyi fakat bunun İstanbul’a mı yoksa başka yere
mi gideceği belli değil. Hâlbuki Leon, Gelibolu’ya uğrayıp doğru İstanbul’a gi-
decek. Römorkör deyip de küçük bir şey zannetme. Sizin “Edremit” kadar bir
şeydir. Sonra Kaptan’a söylendi. Sana kamarasını tahsis edecek. Her türlü
istirahatın temin olunacak. Zaten havalar güzel merak etme, rahatça gider-
siniz. Şayet Reşit Paşa daha evvel hareket eder ve doğruca İstanbul’a giderse
ona bindiririm. Ahmed Efendi’yi size gönderdim. Ne lâzımsa yapacak. Bacı
da beraber olduktan sonra rahat ve emin olursun.
Melûn heriflerin [düşmanın] ne yapmak istediklerini henüz bilmiyoruz. Her
halde daha on-onbeş gün Boğaz’dan geçemezler. Siz de İstanbul’da hazırlanır
ve mümkün olursa ağabeyimden de izin alırsınız.
Selahaddin Adil”4
En sonunda eşini İstanbul’a gönderen Selahaddin Adil Bey bir taraftan görevini
yaparken diğer taraftan ailesini merak etmektedir. İstanbul’da bulunan eşine 17 Mart
1915 günü yazdığı mektup hem savaşa hem de ailevi durumlara dair bilgiler vermek-
tedir:
“Geçen gün Niyazi Bey’den bir servis aldım ve cevap verdim. Üsküdar’da ol-
duğuna, sıhhatinize memnun oldum. Nasılsın? Doktora gitmeni yazmış idim.
Rica ederim ihmal etme bir mektup ile bana hâl ve vaziyetini bildir.
Burada on gündür sükûnet var. İnsan heriflerin ne yapmak istediklerine, ne
yapacaklarına akıl erdiremiyor. Henüz biz de Çiftlik’te oturuyoruz.
Ağabeyim bir haftadır gemisiyle İstanbul’a döndü. Belki görüşmüşsünüzdür.
Bir şeye ihtiyacınız olursa yaz.
Peder de Kanlıca da mı? Elhasıl vaziyet-i umumiyeniz (genel durumunuz)
hakkında bana malumat verir mektubunu yaz, bu mektubu sana getiren as-
kere teslim et.
3 Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesi’nden Mektuplar–Hatıralar, (haz. Muzaffer Albayrak), Ye-
ditepe Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 152.
4 Selahaddin Adil Paşa, Mektuplar- Hatıralar, s. 154.
175
Muzaffer Albayrak
Büyük gün günü gelip çatmış düşman filosu kesin sonuç almak üzere 18 Mart
sabahı bütün gücüyle Boğaz’a yüklenmişti. 18 Mart günü pek erkenci olan Cevat
Paşa, Gelibolu’ya gelmiş olan 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’yı ziyaret ve Bolayır
istihkâmlarını teftiş etmek üzere Gelibolu Yarımadası’na geçmişti. Büyük bir düş-
man filosunun Boğaza doğru ilerlediği haber alınınca bu durum telgrafla kendisine
bildirildi.
İstanbul’daki genel karargâha da durum bildirilmişti. Alınan cevapta her 10
dakikada bir harbin seyrinin bildirilmesi emrediliyordu. Hükümetin gerektiğinde
Anadolu’ya çekilmek ve acele alınması ve uygulanması gereken önemli kararlar almış
olduğu anlaşılıyordu. Düşmanın Çanakkale Boğazı’nı geçtiği anda İstanbul’daki hü-
kümet ve saray mensuplarının Anadolu’ya nakli başlayacaktı.
Selahaddin Adil, hatıratında bu günü şöyle anlatır:
Düşmanın Boğaz’a doğru ilerlediğini haber alınca, biz de karargâhın birkaç
yüz metre ilerisinde Boğazı ta girişine kadar hemen bütün bataryaları gör-
meye müsait tepecikteki gözetleme mevkiinde dürbünlerin başına geçmiştik.
Boğaza giren filoda ilk ateşi Triumph zırlısı 11.15’te yaptı.
18 Mart günü Saat 11.15’ten saat 14’e kadar vaziyet nazik olarak devam etti.
Bu nezaketi bizzat kendi şahsımda hissediyordum. Ne yazık ki komutanımız
bu sabah Gelibolu’ya gitmiş olup henüz dönmemişti. Bu sebeple o gün bütün
sorumluluk üzerimde bulunuyor, her an Cevat Paşa’nın dönüşünü bekliyor-
dum.
Saat 14’te bulunduğumuz yerden Bouvet’in batmakta olduğu görülüyordu.
Hepimizin yüzünde bir ümit tebessümü belirmiş, sabahtan beri gitgide artan
yüreğimizdeki ağırlıkta bir gevşeme hissetmiştik.
Bana gelince; sabahtan beri taşımakta komutanlığa vekâlet etmenin oldu-
ğum manevi mesuliyet yükünü, birkaç dakika sonra gözetleme mevkiine gel-
miş olan Cevat Paşa’ya müjdeli haberi vererek devretmiş olmakla hem ra-
hatlamış hem de genel durumun ümit verici bir hal aldığını, vazifemin de
hafiflemiş olduğunu görmüş olmakla ayrıca memnun olmuştum.”6
176
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
Bouvet’in batışı tam da Cevat Paşa’nın Rumeli’den Anadolu’ya ayak bastığı za-
mana tesadüf ettiğinden Selahaddin Adil bu olayı paşanın ayağının uğuruna bağlar.
Bouvet’nin batışı muharebede dönüm noktası olmuştur. Hemen peşinden Irre-
sistible ve Ocean zırhlılarının da batması üzerine müttefik donanma perişan halde
Boğaz’ı terk etti. 18 Mart günü zafer Türk askerinindi. Kazanılan zaferde en büyük
övgünün ateş altında yılmadan mücadele eden erlere ait olduğunu söyleyerek 18
Mart zaferini şu cümleyle özetler:
“18 Mart’ta başarının en mühim noktası erlerin ve subayların vazifedeki
fedakârlığıdır. Gerek Anadolu Hamidiyesi’ni tutan Alman ve Türk askerleri
gerek Rumeli Hamidiye ve Mecidiye, Namazgâh tabyaları ve merkez grubu
efradı bütün gün vazifeleri başından ayrılmamışlar ve elinden hizmet gel-
meyen yaşlı askerlerimiz su taşımak, ezan okumak vesair suretle maneviyatı
yükseltmeye çalışmışlardır. Mecidiye tabyası üç defa ateş altında askerini
değiştirmişti.
Malzemenin kıymeti ne olursa olsun iyi kullanılır ve azim ve iman ile mak-
sada doğru yürütülürse başarıya ve neticeye ulaşmak mümkün olur. Her za-
man maneviyatını, inancını kuvvetli bulunduran tarafın muvaffak olacağı-
na, 18 Mart muharebesi güzel bir misal teşkil eder.”7
177
Muzaffer Albayrak
12. Tümen 26 Mayıs’ta Güney Grubu yedeği olarak Alçıtepe gerisinde toplanmış-
tı. Tümenin 34 ve 36. Alayları gelmişti. 35. Alay, İzmir’de bırakılmıştı. Bu alay yerine
tümene 22. Alay verilmişti. 4-6 Haziran 3. Kirte muharebesinde 22 Alay sağ kanat, 34
ve 36. Alaylar sol kanat ihtiyatı olarak cepheye sevk edilmiş muharebeye katılmıştı9.
3. Kirte Muharebesinden sonra Güney Grubu komutanı Weber Paşa cephenin duru-
mundan memnun değildi. Cephe hattının geriye alınmasını istiyordu. Ayrıca Alman
kurmay başkanı Thauvenay’la anlaşamıyordu. 3. Kirte muharebesinden sonra çeşitli
tümenlere bağlı 21 taburluk bir kuvvet toplamı 2 km’lik bir alanda birbirine karışmış
bir yığın halindeydi. Grup kurmay başkanı Yarbay Thovaney durumdan ümitsizdi ve
cephe hattının geri çekilmesini öneriyordu. Gerideki 7 taburluk kuvvetin cepheye alı-
narak birbirine karışmış kıtaların geriye alınıp yeniden organizasyonu gerekiyordu.
Grup Kurmay Başkanı Yarbay Thovaney ordu komutanlığı emriyle İstanbul’a
dönme emri aldı. Yerine kurmay Binbaşı Çolak Hüseyin Selahaddin atanmıştı. Ancak
onun göreve başlamasına kadar geçici olarak 12. Tümen komutanı kurmay Yarbay
Selahaddin Adil görevlendirildi. 5 gün içinde grup kurmay subaylarından Bursalı
Binbaşı Mehmed Nihat Bey’le birlikte, düzensiz, karmakarışık durumda olan cep-
hede yeni bir organizasyon yaparak karışıklığa son vermişlerdir. Bu sayede sürekli
muharebeler sonucu yıpranmış birlikler geriye alınarak dinlenme ve kendilerini to-
parlama fırsatı verilmiştir.
Selahaddin Adil birlikleri yeniden organize etti. Güney grubu cephesinin üç tü-
menle tutulması konusunda Weber’i ikna etti. Böylece cephe ferahlamış 4 tümen
Grup ihtiyatı olarak geri alınmış oldu. 13 Haziran’da Hüseyin Selahaddin gelerek gö-
revine başladı10. O sırada Güney Grubu kurmay heyetinde bulunan Bursalı Mehmed
Nihat Bey Selahaddin Adil’in kısa sürede başardığı bu işten dolayı ondan övgüyle söz
etmektedir. sSelahaddin Adil’in eşine yazdığı 13 Haziran 1915 tarihli mektup cephe-
deki konumunu anlatmaktadır:
“Grup Erkan-ı Harbiye Riyaseti [Seddülbahir Grup Komutanlığı Kurmay
Başkanlığı] vazifesini muvakkaten ifa ettikten sonra tekrar Fırka’ma iltihak
ediyorum. Çok şükür vücutça afiyetteyim.
Kereviz Deresi, Fırka’mın bulunduğu hattın birkaç yüz metre gerisindeki her
gün pek çok, bazen yüzlerce şüheda ve mecruhine penah olan kanlı bir ma-
haldir. Cenab-ı Hakk’ın hıfz ve inayetiyle muharebeye devam ediyoruz. Bu
gece bir aydır ileride bulunan fırkam, istirahat için biraz geriye geldi.
Selahaddin Adil”11
9 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, c. 5, 3. kitap, Genelkurmay Basımevi, An-
kara, 1980, s. 45.
10 Çanakkale Cephesi, s. 84.
11 Selahaddin Adil Paşa, Mektuplar–Hatıralar, s. 159.
178
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
12. Tümen Bolayır’da 16. Kolordu emrindeydi. Kolordu komutanı Albay Feyzi
Bey 12. Tümenin Selahaddin Adil’den önceki komutanıydı. 6 Ağustos’ta Anafartalar
mıntıkasına yapılan düşman çıkarması üzerine 7 Ağustos sabahı Saros Grubu’ndaki
7 ve 12. tümenlerin oraya sevki emredilmişti. 12. tümen saat 12’de Bolayır’dan yola
çıktı. 8 Ağustos sabahı Anafartalar gerisine ulaşıldı. 8 Ağustos öğleden sonra taarruz
edilmesi yönünde Liman Paşa tarafından verilmiş olan emrin askerin yorgunluğu,
birliklerin tam toparlanmadığı, acil taarruz için sebep olmadığı, hazırlıksız taarruz-
ların kötü sonuçlar verdiğine dair Güney Grubundan alınan acı dersler gibi gerek-
çelerle 7 ve 12. tümen komutanlarının birlikte görüş bildirmeleri üzerine Kolordu
Komutanı Feyzi Bey taarruzu onların isteği doğrultusunda 9 Ağustos şafak vaktine
179
Muzaffer Albayrak
erteledi. Ancak bu karar Feyzi Bey’in görevinin sonu ermesine yol açtı. Yerine Mus-
tafa kemal tayin edildi.
9 Ağustos sabahı muharebe başladı. Akşama doğru İngilizler sahile kadar atıl-
mıştı. Gelen raporlardan Mestantepe’nin işgal edildiği bildiriliyordu. Muharebenin
sonucundan Liman Paşa’nın memnun olacağını umarken ertesi gün Paşa’nın azarla-
ması ile karşılaştı. Paşa Mestantepe’nin işgal edilmemiş olduğunu raporunun doğru
olmadığını sert bir şekilde söylemişti14. Mestantepe başta işgal edilmişse de sonradan
gemi bombardımanı ve yangın çıkması sebebiyle birliklerimiz tarafından tahliye edil-
mişti. Farkında olmadan yapılan bir hatadan dolayı maruz kalınan bu muamele derin
bir üzüntü ve tümen adına elem duymasına sebep olmuştu.
Selahaddin Adil, duyduğu üzüntü sebebiyle, bağlı bulunduğu Kolordu Komutanı
olan Mustafa Kemal’in Çamlıtekke’deki karargâhına giderek durumu ayrıntılı ola-
rak kendisine anlatmış ve ordu komutanının güveni kalmamış ise görevi bırakmaya
hazır olduğunu bildirmişti. Ancak Liman Paşa birkaç gün sonra Selahaddin Adil’in
karargâhına gelerek cepheyi gözetlemiş, verilen malumatları memnuniyetle dinle-
dikten sonra getirdiği birkaç harp madalyasını gerekenlere verilmek üzere bırakarak
güven tazelemiştir15. 8 Ağustos’ta Selahaddin Adil Bey’in ağabeyi Muzaffer Bey’in ko-
mutanı olduğu Barbaros Hayrettin Zırhlısı Gelibolu önünde İngiliz E-11 Denizaltısı
tarafından batırıldı. Muzaffer Bey sağ kurtulmuştu.
18 Eylül’de ordu komutanı emriyle 13. Tümen komutanı Havik Bey’le görev yer-
leri değişti. Bu değişikliğe karargâhının savunma hattına yaklaştırılması hakkında
Kolordu kurmay başkanı vasıtası ile biraz da ısrarlı olarak yapılan müdahaleci ta-
lebin, gerekçe gösterilerek yapılmamasının cephe komutanlığında (Mustafa Kemal)
yarattığı gocunma mı yoksa mektepten beri tanıştığı Vehip Paşa’nın arzusundan mı
ileri geldiğini anlayamamıştı16. Yeni tayin olunduğu 13. Tümen, Vehip Paşa ile birlikte
Güney Cephesine gelen birliklerdendi. Seddülbahir cephesinin sol iç tarafını tutmak-
taydı. Mıntıka komutanı Fevzi Paşa (Çakmak) idi.
Güney cephesine geldikten sonra nispeten sükûnet sağlanmış, siper muharebe-
leri yaşanmıştı. Cephane sınırlı olduğundan idareli harcanıyordu. Vehip Paşa gün-
lük 4 mermiden fazla harcayan batarya komutanını hesaba çekiyordu. 13. Tümen
15 Ekim’de cepheden geriye alınarak 21 Ekim’de Şarköy’e hareket etti. 25 Ekim’de
Şarköy’e geldi. 30 Ekim’de Keşan’a ordugâha yerleştiler17. Keşan’dan eşine yazdığı 3
Kasım 1915 tarihli mektup cephe gerisinden yazılmaktaydı:
180
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
“Keşan civarına yerleştik. Her halde burada Şarköy’den çok duracağız. Fa-
kat ne kadar, bunu ancak Allah teala bilir. İngiliz, Fransız, düşmanlarımızın
harekâtına bağlıyız. Fakat şimdilik birkaç hafta kalmamız muhtemel. Mek-
tuplarını buraya gönder. İzin için uğraşıyorum. İnşallah muvaffak olursam
telgrafla bildiririm.
Çok şükür sıhhatim iyidir, burada süt, tereyağı ve yumurta, tavuk mebzul ve
ucuz. Bugünden itibaren besiye başladım. Biraz daha kendimi toplamaya
çalışıyorum.
Selahaddin Adil”18
181
Muzaffer Albayrak
laketli sonucun ilk uygulama darbesinin acısı bana düşmüştü”19. Buna rağmen hiçbir
zaman ümitsizliğe kapılmayan Selahaddin Adil, 15 Şubat 1920’de Harbiye Kurmay
Okulunda verdiği konferansta subay adaylarına sözleri çok anlamlıdır:
“Bugün mütareke ve genel durum tesiriyle herkeste az çok mesleğinde bir te-
reddüt fikri mevcut ise de gelecek hiçbir zaman belli olmadığından bütün
arkadaşlarımın her bir hale karşı hazır olmaları ve çalışmaları lazım geldiği
kanaatindeyim.
Karamsarlığın fena olduğunu, en küçük cüretkârane teşebbüslerin başarılı
sonuçlar vereceğini ve gayeye doğru yürümek lazım geleceğini ifade etmek
isterim.”20
182
Çanakkale Cephesi’nde Bir Komutan: Selahaddin Adil Bey
183
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
Zülâl KELEŞ*
185
Zülâl Keleş
2 Çalışmamızda Çanakkale muharebeleri sürecinde yarbay olan Cafer Tayyar Eğilmez’den, anlatım ve
yazım birlikteliğinin sağlanması için daha sonra iktisap edeceği “Paşa” rütbesiyle söz edilecektir.
3 Geniş bilgi için bkz. Zülâl Keleş, Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa, (Basılmamış Doktora Tezi), AÜ, TİTE,
Ankara 1993.
4 Genel Kurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Rütbedeki Komutanla-
rın Biyografileri, Ankara 1972, s. 129; Cafer Tayyar Paşa, Basılmamış Hatıratı, s. 1. Merhum Cafer
Tayyar Paşa’nın söz konusu hatıratı, kendi el yazısıyla Osmanlıca olarak kaleme alınmıştır. Burada
doğumundan başlayarak, 1924 yılı Ekim ayına kadar hayatındaki önemli olaylar kısaca anlatılmak-
tadır. Cafer Tayyar Paşa, hatıralarını tamamlamak üzere önemli belgeleri ve konuları notlar halinde
dosyalamıştır. Çalışmamızda belgeleri, kendi düzenlediği dosya adlarıyla, bilgi notları da notlarından
şeklinde gösterilecektir. Bu vesile ile bir kez daha özel arşivinden yararlanma imkânı veren Eğilmez
ailesine teşekkürü borç bilirim.
5 Ali Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, (haz. Cemal Kutay), İstanbul 1980, s. 6; Fethi Tevetoğlu, “Ali
Fethi Okyar’ın Günlük Hatıraları”, Belgeler, Türk Tarih Kurumu Belgeler Dergisi, X/16, (1987), s. 113.
6 Cafer Tayyar Paşa, s. 3; Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1908, İstanbul 1982, s.
210.
7 Komutanların Biyografileri, s. 130.
186
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
Staj döneminde Sırp ve Bulgar çeteleriyle başarıyla mücadele eden Cafer Tay-
yar Paşa8; 4 Ağustos 1910’da İpek Sancağı Mutasarrıflığı ve Kumandanlığı ve Kosova
Mürettep Kolordusu 4. Tümen Kurmay Başkanlığı yaptığı sıralarda da isyan eden Ar-
navutlarla bizzat çarpışarak mücadele etmiştir.9 Hükümetin isyan bölgesinde almak
istediği tedbirler ve ıslahat yöntemi konusunda özellikle Dâhiliye Nazırı Halil Bey
ile görüş ayrılığına düşmüş ve bu nedenle İpek Sancağı Mutasarrıf ve Kumandanlı-
ğı görevlerinden istifa etmiştir.10 İlerleyen yıllarda da benzer olaylarda gösterdiği bu
tavrı, Onun mevcut yapıyı iyileştirmek için fikirler üreten yaklaşımı ve kararlarındaki
keskinliği göstermesi bakımından önemlidir.
Cafer Tayyar Paşa, Balkan Savaşı arifesinde Genelkurmay Başkanlığı 3. Sefer-
berlik Şubesi’nde görevlendirilmişti (14 Ağustos 1912). Göreve başladığı günden bu
tarihe kadar hayatının büyük bölümünü Arnavutluk ve Makedonya bölgesinde ge-
çirmişti. Bu tecrübeyle özellikle Bulgarların ve diğer devletlerin muhtemel cephele-
rini ve stratejik yerleri belirleyen değerlendirmeler yaparak, çalışmalarını sürdürdü.11
Balkan Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun Bulgarlara önemli kayıplar verdirdiği Vize
muharebelerine katıldı. Doğu Ordusu 2. Kolordu Kurmay Başkanı oldu. 28 Ocak
1913’te Batı Ordusu’nda görevlendirildi. 14 Haziran 1913’te İstanbul’da “Üsküdar
Ciheti Kumandanlığı” sonra da Askeri mahkeme üyeliğine atandı. 1914 yılı sonunda
Kaymakam (Yarbay) rütbesine terfi etti.12
Çalışmanın ikinci bölümünde anlatılacağı üzere, Osmanlı Devleti’nin fiilen I.
Dünya Savaşı’na girdiği sırada 1.Tümen Kumandanlığına tayin edildi. Yaklaşık altı ay
kadar İstanbul’da kaldıktan sonra Çanakkale (Seddülbahir) Cephesinde görevlendi-
rildi ve Çanakkale Cephesi’ndeki hizmetlerinden dolayı üç yıl “kıdem zammı” alarak,
14 Aralık 1915’te Albay oldu.13
Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Savaşı’ndan sonra II. Ordu’ya bağlı 2. Kolordu Ko-
mutanlığı emrinde I. Tümen Komutanı olarak bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra,
Kafkas Cephesi’nde görevlendirildi (Haziran 1916 başı).14 Bingöl, Çapakçur ve Ka-
8 Cafer Tayyar Paşa, bu dönemdeki hizmetlerinden dolayı 5 Haziran 1905’te Dördüncü Rütbeden
Osmanî ve 14 Aralık 1905’te de Dördüncü dereceden Mecidî Nişanı almıştır. Bkz. Başbakanlık Os-
manlı Arşivi, İrade-i Taltifat, 41, 19 Şevval 1323/1078.
9 Cafer Tayyar Paşa, s. 6-7; Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944, s.400.
10 Cafer Tayyar Paşa, s. 7. Arnavutluk’ta (merkezi İpek ve Yakova Sancakları olan) yeni bir isyanın baş-
laması üzerine, tecrübesinden dolayı 29 Aralık 1911’de ikinci kez İpek Sancağı Mutasarrıf ve Kuman-
danlığına atandı. 3 Ağustos 1912’ye kadar devam eden bu görevlerinden istifa ederek ayrıldı Cafer
Tayyar Paşa, İpek Dosyası Notları, s. 16.
11 ATASE Arş. 4/21, Kl.321, D. 49, F.1-8,1-10.
12 Cafer Tayyar Paşa, s. 9; Komutanların Biyografileri, s. 130.
13 Cafer Tayyar Paşa, s. 9; Komutanların Biyografileri, s. 130.
14 Genelkurmay Başkanlığı, I.Dünya Harbinde Kafkas Cephesi,1916-1918, c. II, Kısım 2, Ankara 1978,
s. 73.
187
Zülâl Keleş
rir Dağlarında Ruslara karşı başarılı savunma muharebelerinde bulundu.15 2/3 Eylül
1916‘da Mürettep Kolordu Komutanı olan Cafer Tayyar Paşa, Karir Dağları, Göynük
Vadisi ve Çorsan arasındaki bölge ve ilerisinde bulunan mevzilerin tahkim ve savun-
masında görev aldı.16 25 Eylül 1916’de Mürettep Kolordu, II. Kolordu Komutanlığına
çevrildi. 1917 başlarında Diyarbakır Siverek hattında bulundu. 7 Mart 1917’de Kafkas
cephesindeki yeni düzenleme sonunda II. Ordu Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa
ile bir süre emir komuta zinciri altında görev yaptı.17
8 Nisan 1917’de 18. Kolordu Komutanı olan Kazım Karabekir Paşa’nın tale-
bi üzerine karşılıklı görev değişikliğini kabul eden Cafer Tayyar Paşa, 18. Kolordu
Komutanı olarak Irak Cephesi’ne gitti.18 1918 Haziran sonuna kadar burada kalan
Cafer Tayyar Paşa, 14 Temmuz 1918’de Şark Orduları Grup Kumandanlığı’na bağlı
Kuzey Kafkas Kumandanlığı’na atandı ise de altı gün sonra (20 Temmuz 1918’de)
İstanbul’da bulunan I. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi.19
Cafer Tayyar Paşa, I. Kolordu Komutanı olarak üç aya yakın bir süre İstanbul’da
kaldı. Bir yandan mevcudu azalan Kolordu birliklerini takviye etmeye çalışırken bir
yandan da görevi gereği İstanbul’un asayişi ve firarilerin takibi ile ilgili tedbirler al-
dı.20 Bu sırada Osmanlı Devleti’nin müttefiki Bulgaristan İtilaf Devletlerinin ortak ge-
nel taarruzu sonucu yenilerek, savaş kabiliyetini kaybetmişti. Bulgaristan’ın 29 Eylül
1918’de Selanik Mütarekesi’ni imzalaması, müttefiklerini birçok açıdan zor durumda
bırakmıştı.21 Söz konusu mütareke, İtilaf Devletlerinin Bulgaristan topraklarından
geçerek, eski müttefiklerine karşı harekât imkânı sağlamaktaydı. Bu nedenle savun-
ma için yeterli askeri birlik bulunmayan Doğu Trakya’nın da işgali tehlikesi belirmiş-
ti. Harbiye Nezareti, Cafer Tayyar Paşa Komutasındaki 1. Kolordu’yu buraya gönder-
me kararı vermişti.22
Cafer Tayyar Paşa, 29 Eylül 1918 günü Kolordu birliklerinin ilk kademesiyle bir-
likte Trakya’ya hareket etti.23 Bu sırada Boğazlar ve Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da
15 I. Dünya Harbinde Kafkas Cephesi,1916-1918,130, 132,135, 139; Ayfer Özçelik, Ali Fuad Cebesoy,
Akçağ Yayınları, Ankara 1993, s. 20.
16 Özçelik, Ali Fuad Cebesoy, s. 216-218.
17 Kafkas Cephesi,1916-1918, c. II, Kısım 2, s. 238.
18 Cafer Tayyar Paşa, s. 11; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizin Esasları, Sinan Matbaası Neşriyat Evi,
İstanbul 1951, s. 24.
19 Komutanların Biyografileri, s. 130.
20 ATASE Arş. 1/179, Klasör (Kl) 3881, Dosya (D) 118, Fihrist (F) 49-2, 66,90; Aynı Arş. 1/179, Kl. 3847,
D.59, F. 38-2; Aynı Arş. 1/179, Kl.2, D.127, F.124,124-3, 124-4; Aynı Arş.1/131, Kl. 2301, D. 71, F.33,
33-2, 34.
21 Genel Kurmay Başkalığı,, Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c. I, ATASE Yayınları,
Ankara 1992, s. 24.
22 Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi, s.161-161.
23 ATASE Arş. 5/179, Kl. 3848, D. 68, F. 1, 1-4; Cafer Tayyar Paşa, s. 11.
188
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
kalan son topraklarını savunacak kuvvet24, V. Ordu’ya bağlı olan 1. ve 14. Kolordudan
ibaretti. V. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa’nın 14/15 Ekim gecesi Gelibolu’dan
gönderdiği savunma planı doğrultusunda düzenlemeler yaptı.25 Her zaman emrin-
deki askerin ihtiyaçları ve sağlığını ön planda tutmasıyla bilinen Cafer Tayyar Paşa,
yaptığı teftişlerle Kolordu birliklerinin eksiklerini tespit ederek, derhal gereken ted-
birleri almaya çalıştı.26
Cafer Tayyar Paşa, Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada İstanbul’da bulun-
maktaydı.27 Burada asker ve sivil yetkin şahsiyetlerle yaptığı görüşmelerde, Doğu
Trakya’nın güvenliği meselesi, işgali ihtimaline karşı savunulması gerektiğini, bunun
aynı zamanda İstanbul’un kaderi açısından da önemi üzerinde durdu. Diğer yandan
İstanbul’daki Trakya ileri gelenleri de 2 Kasım 1918’de bir araya gelerek, Doğu ve Batı
Trakya’nın geleceği ile ilgili alınabilecek tedbirleri değerlendirdiler. Böylece Trakya-
Paşaeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti’nin ilk hazırlığı yapılmış oldu.28
Mütareke’nin imzalanmasından sonra Harbiye Nezareti’nin emriyle Gelibolu
Yarımadası’ndaki 14. Kolordu Karargâhı ve Yarbay Alaaddin Bey komutasındaki 55.
Tümen Tekirdağ’a, Albay Şükrü Naili Bey Komutasındaki 49. Tümen Kırklareli’ne,
Albay Kazım Bey emrindeki 60. Tümen de Keşan’a gönderildi. Kolordu Karargâhıyla
Cafer Tayyar Bey de Keşan’dan Edirne’ye geçti.29 Bu sırada geçici olarak Trakya’ya
alınmış olan 14. Kolordu’nun komutasını üstlenmiş olan Kazım Karabekir Paşa,
Tekirdağ’da bulunmaktaydı. Onunla da memleketin içinde bulunduğu durum hak-
kında neler yapılabileceği hususunda görüşmeler yapma imkânı buldu. Söz konusu
görüşmelerinde mücadelenin Trakya’dan değil, Anadolu’dan başlaması gerektiği ka-
naati öne çıkmıştır.30
Cafer Tayyar Paşa, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 1. Kolordu
kuvvetleriyle Doğu Trakya’yı muhtemel Yunanistan işgaline karşı hazırlıklara başladı.
Özellikle Mütareke hükümlerine göre terhis edilmesi gereken askeri elde tutmaya
24 Bölgedeki ordu mevcudu ve konuşlanma noktaları için bkz. Gen. Kur. Bşk., Mondros Mütarekesi ve
Tatbikatı, c. I, s. 159-161.
25 ATASE Arş. 5/179, Kl. 3849, Hc.58, F.1-2,1-3, 1-8, 1-9.
26 ATASE Arş, 5/179, Kl. 3849, Hc. 58, F.1-13, Aynı Arş. 1/79, Hc. 39, F.1-14.
27 Cafer Tayyar Paşa, 19 Ekim 1918 günü vekâleti 55. Tümen Komutanı Alaaddin Bey’e bırakarak,
İstanbul’a gitmişti. ATASE Arş, 5/179, Kl. 3849. D.73, F.10.
28 Edirne milletvekillerinden Faik (Kaltakkıran) Bey, Edirne Belediye Reisi Şevket Bey, Avukat Şeref
Bey ve Edirne tüccarlarından Yolageldili Kasım Bey’in katıldığı bu toplantıda 2 Aralık 1918’de resmi
kuruluşu gerçekleşecek olan Trakya Paşaeli Heyet-i Osmaniyesi Cemiyeti’nin ilk çekirdeği oluşturul-
muştur. ATASE Arş.1/1, Kl. 51, D.200, F.1; Vakit Gazetesi, sayı 20, 2.12.1918, s. 1; Tevfik Bıyıklıoğlu,
Trakya’da Milli Mücadele, c. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1992 Türk Tarih Kurumu Ya-
yınları, s. 124-125.
29 Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c. I, s..159-161.
30 Cafer Tayyar Paşa, s. 13; Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1908, s. 33; Selahattin
Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1973, s. 145; Eric J. Zürc-
her, Milli Mücadele’de İttihatçılık, (çev. Nüzhet Salihoğlu), İstanbul 1987, s. 142.
189
Zülâl Keleş
çalıştı. Bu konuda hükümetle karşı karşıya gelse de eldeki silah ve cephaneyi tes-
lim etmemek için uzun süre direndi31 ancak bu hususta kısmen başarılı olabildi.32
Trakya’da yaşayan Rumlar, mütareke gereği demiryollarını işgal eden Yunan tabu-
rundan aldıkları destekle karışıklıklar çıkarırken; Yunan Hükümeti ve din adamları
da Trakya’yı Yunanistan’a vermeleri için İtilaf Devletleri nezdinde siyasi girişimlerde
bulunmaktaydı. Trakya’daki Rumlar, Yunan Hat Taburunun desteğiyle silahlanırken,
Osmanlı Hükümeti, buradaki Türk birliklerini silahlarını teslim etmesi için Kolordu
Komutanına baskı yapmaya devam etmekteydi.33 Cafer Tayyar Paşa’nın gerek hükü-
met gerekse Edirne’deki İtilaf Devletleri temsilcilerine başvurarak, Yunan Taburunu
başka bir millete ait birlikle değiştirme girişimleri sonuç vermedi. Bunun üzerine
Rum çetelere karşı takviye ettiği jandarma kuvvetlerini harekete geçirdiği gibi, bazı
birliklerin yerlerini değiştirerek asayişi sağlamaya gayret etti.34 Her türlü çabaya rağ-
men Mondros Mütarekesi’nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim 1918’den Mayıs ayı başına
kadar geçen yaklaşık altı aylık sürede I. Kolordu’nun silahlarının büyük bir kısmı İtilaf
Devletleri temsilcileri tarafından toplanarak çeşitli yerlerdeki depolara koyulmuştu.35
15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanistan tarafından işgali üzerine Cafer Tayyar Paşa,
Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafla Yunanlıların aynı hazırlığı Trakya içinde
yaptıklarına dikkati çekerek, böyle bir durumda Trakya’yı savunacağını ve bunun için
1. Kolorduya seferberlik emri yetkisinin verilerek hazırlanmak gerektiğini belirtti.36
Seferberlik ilanına izin vermeyen Harbiye Nezareti, olumlu bir adım atarak, o güne
kadar emrine verilmemiş olan 55. Tümen’i Kolordu emrine bırakmayı kabul etti.37
İzmir’in işgalinden hemen sonra Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal Paşa, istiklal
mücadelesini yürütmek üzere Anadolu ve Trakya’da bu amaçla kurulan milli cemi-
31 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 284, D.115, F.10, 14, 49, 65, 117. Cafer Tayyar Paşa, terhis işlemlerine en-
gel olduğu gerekçesiyle Edirne’deki İngiliz Kontrol Subayı tarafından uyarıldığı ve Hükümete şikâyet
edildiği gibi; 28 Ocak 1919 günü Harbiye Nezaretinden gönderilen bir telgraf emriyle: “…İlk terhis
emri mucibince derhal terhisleri cihetine gidilecek, bu hususta hiçbir suretle âsâr-ı lâkaydı gösteril-
meyecektir…” ifadesiyle Hükümet tarafından da kesin bir dille Mütareke hükümlerine uyması bildiril-
mekteydi. Bkz. ATASE Arş. 5/1400, Kl.269, D.40, F.19. 27 Nisan 1919’da gönderilen bir başka emir-
le ısrarla ordunun silahlarını teslim etmemek için çaba sarf eden Cafer Tayyar Paşa, Mütarekenin
tatbikini engellediği için uyarılırken; İngiliz subaylarına silah ve cephaneler konusunda doğru bilgi
verilmesi “bilgim yok”, “bilmiyorum” gibi oyalayıcı cevaplardan kaçınılması isteniyordu. Bkz. ATASE
Arş. 5/1400, Kl. 268, D. 36, F.52.
32 ATASE Arş. 5/1400, Kl.269, D. 40, F. 25, 29.
33 27 Nisan 1919 da gönderilen bir emirle ısrarla ordunun silahlarını teslim etmemek için çaba sarf
eden Cafer Tayyar Paşa, Mütarekenin tatbikini engellediği için uyarılırken, İngiliz subaylarına silah ve
cephaneler konusunda doğru bilgi verilmesi “bilgim yok”, “bilmiyorum” gibi cevaplardan kaçınılması
isteniyordu. Bkz. ATASE Arş. 5/1400, Kl.268, D. 36, F.52.
34 ATASE Arş. 1 / 2, Kl. 74, D. 279, F. 29, 66-7; Aynı Arş.1/16, K. 181, D. 81, F. 307.
35 ATASE Arş., 1/ 16, Kl. 181, D. 81, F. 266. Depolardaki silah ve cephane mevcudu için bkz. Bıyıklıoğlu,
Trakya’da Milli Mücadele, c. I, s. 199.
36 ATASE Arş. 1/1, Kl.13, D. 54, F.77, 26-5.
37 ATASE Arş. 1/1, Kl.13, D. 54, F. 26-5.
190
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
38 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, c.III Türk Devrim Tarihi Enstitüsü yay., Milli Eğitim Basımevi, İstan-
bul 1990, s.903 vd.
39 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 277, D. 79, F. 1-2; Atatürk, Nutuk, c. III, s. 909.
40 Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, c. I, s. 171.
41 Bıyıkoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, s. 174.
42 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 276, D.76, F12-1.
43 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 276, D.76, F.23-8.
44 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 276, D.76, F.23. Raporda: Resmi istatistiklerle Rum çetelerin Müslüman halka
yaptığı mezalimin boyutunu, Rumların Lüleburgaz ve Çorlu’da isyana kalkıştıkları, Trakya- Paşaeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin ilmi ve siyasi bir cemiyet olduğu, halka silah dağıtma imkânlarının
olmadığını, Memleketin huzurunu bozanların Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmadan takip edildi-
ğini belirtmektedir. Cafer Tayyar Paşa, Müslüman halkın İzmir’de olduğu gibi Trakya’da da himayesiz
bırakılmak istenildiğini, böyle bir işgal meydana gelme ihtimaline karşı ordunun şimdiden tedbir al-
masının maddi ve manevi mesuliyetini taşıdığını, kendisinden şikâyetçi olanlara itibar edilmesinden
üzüntü duyduğunu belirtmiştir.
191
Zülâl Keleş
yar Paşa, Doğu Trakya’da seferberlik ilan etti.45 31 Mart - 2 Nisan 1920 tarihlerinde
gerçekleştirilen Lüleburgaz Kongresi’nde ise “Trakya’da iç ihtilal ve yabancı işgaline
karşı müdafaa ve mukavemet” kararlaştırıldı; Cafer Tayyar Paşa’ya da alınan savunma
kararını askeri komutan olarak uygulama görevi verildi. Ayrıca bu Kongre’de Cafer
Tayyar Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve İsmet Paşa (İnönü) TBMM Edirne milletvekili
seçildiler.46 Kongrede alınan kararlar, TBMM’nin açılış hazırlıklarını yürütmekte olan
Mustafa Kemal Paşa’ya da bildirildi.47
Cafer Tayyar Paşa ile İstanbul Hükümeti arasındaki asıl kırılma noktası,
1.Kolordu’nun ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla 20 Nisan 1920 tarihinde İstanbul’a
gidişine rastlar.48 Cafer Tayyar Paşa, İstanbul’daki temaslarında Hükümetten istediği
desteği alamadığı gibi, 1. Kolordu Komutanlığı’ndan da azledildi ve tutuklanmaktan
son anda kurtularak Edirne’ye döndü.49 Cafer Tayyar Paşa İstanbul’a gitme nedeni
ve temasları hakkında Mustafa Kemal Paşa’ya bilgi verdi.50 Bunun üzerine TBMM
tarafından Cafer Tayyar Paşa’ya “Rumeli Umum Komutanlığı” unvan ve salahiyeti ve-
rildi.51 Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından (Edirne Kongresi’nde)
Cafer Tayyar Paşa’ya “Trakya Milli Kumandanı” unvanı verilecektir.52 Ancak burada
hemen belirtmek gerekir ki, İstanbul Hükümeti tarafından 1. Kolordu Komutanlığı’na
atanan ve esasında Milli Mücadele taraftarı olan Muhittin Bey ile Cafer Tayyar Paşa
arasında mücadelenin stratejisi ve İstanbul Hükümeti ile ilişkiler hususunda yaşa-
nan fikir ayrılıkları53, Doğu Trakya’nın savunmasını olumsuz yönde etkiledi.54 Zira
Milli Kumandan olan Cafer Tayyar Paşa ile ona bağlı çalışması gereken 1. Kolordu
45 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dolap 1, Kutu 7-3, Dosya 19, F.17-1; ATASE Arş. 5/1400, Kl. 283, D.
111, F. 61-26; Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Yıl 7, sayı 24, vesika 604, 606, 607; Cafer Tayyar Paşa, s.
13.
46 Cafer Tayyar Paşa, Milli Mücadele Dosyası Belgeleri; Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, c. I, s.
217-219.
47 Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, s. 217-219.
48 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dolap 1, Kutu 7-3, Dosya 19, F.17-3; ATASE Arş. 1/4282, Kl. 554, D. 2,
F. 60.
49 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dolap 1, Kutu 7-3, Dosya 19, F.17-4; ATASE Arş. 1/4282, Kl. 554, D. 2,
F. 73.
50 Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, c. I, s. 238. İstanbul’a gitme sebebini, “…Trakya’nın özel duru-
mu ve halkın isteği ile Hükümet merkeziyle anlaşmış bir durumda işleri idare etmekte kati bir zaruret
vardır. Son hareketimin sebebi budur” ifadesiyle anlatmıştır.
51 ATASE Arş. 1/4283, Kl. 613, D. 16, F.11.
52 ATASE Arş. 1/1400, Kl.74, D. 49, F.1-19; Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, s. 240.
53 Örneğin seferberlik ilanında geç kalınmış, Muhittin Bey Edirne Kongresi’nde alınan kararların ak-
sine askere çağrılan 1301 doğumluları doğrudan Kolordu emrine almayarak, jandarma birliklerine
yerleştirilmesini emretmiştir. İkisi arasındaki fikir ayrılıklarının belki de en önemlisi, mücadelenin
stratejisi meselesi olmuştur. Cafer Tayyar Paşa bazı bölgeleri boşaltarak Yunan ordusunu Istranca
Dağlarına çekerek mücadeleyi burada kabul etmenin doğru olacağını savunurken; Muhittin Bey,
Doğu Trakya’nın her noktasını savunacak bir plan yapmıştı. Kolordu Kurmay Başkanı Nafiz Bey de
mevcut kuvvetlerin geniş bir alanda savunmaya yeterli olmadığı kanaatindeydi. Ona göre savunma
hattı Edirne’nin kuzeyinde Meriç ve Tunca nehirleri arasında olmalıydı. Bkz. ATASE Arş. 5/1400,
Kl.74, D. 49, F.1-29. 1-20; Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, c. I, s. 323-324.
54 Bkz. Zülâl Keleş “İstiklâl Savaşı’nda Trakya Bölgesi ve Başarısızlık Nedenleri (Ekim 1918 – Temmuz
1920)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, XV/57, ( 2004 ), s. 1017-1042.
192
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
55 ATASE Arş. 5/1400, Kl. 2131, D. 8, F. 3; Aynı Arş, 5/1400, Kl. 741, D. 42, F.34. Ayrıca bkz. Veysi Akın,
“Cafer Tayyar Paşa’nın Esir Alınışı ve Esaret Hayatı”, İlmî Araştırmalar, İlim Yayma Cemiyeti, 1, İs-
tanbul 1995, s. 31-38.
56 Sivil Tutukluların Geri Verilmesi ve Savaş Esirlerinin Mübadelesine İlişkin Türk- Yunan Anlaşması.
Bkz. Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar Belgeler, c. II, Kitap 2, (çev. Seha L. Meray), Yapı Kredi Ya-
yınları, İstanbul 2001, s. 310-311.
57 Cafer Tayyar Paşa, s. 16; Akın, “Cafer Tayyar Paşa’nın Esir Alınışı ve Esaret Hayatı”, s. 38.
58 7. Kolordu’nun görev bölgesi için bkz ATASE Arş. 5/1400, Kl. 2210, D. 1, F. 3; Cafer Tayyar Paşa, s.
17.
59 Cafer Tayyar Paşa, notlarından.; Bülent Demirbaş, “Musul-Kerkük Sorunu ve Misak-ı Milli”, Güneş
Gazetesi, 29.11,1990. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yakınında bulunan Kılıç Ali, Gazi’nin ve kendi-
sinin Cafer Tayyar Paşa hakkındaki kanaatini, “… Atatürk’ün kendisi için her zaman söylediği “ değerli
ve mert bir arkadaş “ övgüsüne daima layık oldu.” ifadesiyle belirtir. Bkz. Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı
Kılıç Ali’nin Anıları, (der. Hulusi Turgut), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2005, s. 235.
60 Reşat Halil, Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar 1924-1938, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1972, s. 22.
61 Mehmet Nuri, “Musul Meselesi, Chemberlain’ın Beyanatı ve Nasturi Meselesi”, Hâkimiyet-i Milliye,
20.03.1925; Cafer Tayyar Paşa, s. 18 ve 7. Kolordu Komutanlığı Dosyası notlarından.
193
Zülâl Keleş
Cafer Tayyar Paşa da Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa ve Refet Paşalar gibi hem
milletvekili hem ordu komutanı olan şahsiyetlerin izinden giderek, 3 Kasım 1924’te
milletvekilliğini tercih etmiş ve 7. Kolordu Komutanlığından ayrılmıştı.62 İki ay sonra
da Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan istifa ederek, anılan şahsiyetler tarafından kurul-
muş olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na üye olmuştur. Cafer Tayyar Paşa, bu
dönemde yıkıcı bir muhalefete karşı çıkarak, muhalefetin görevi, ülkede demokrasi-
nin yerleşmesine hizmet etmektir anlayışıyla hareket etmiş ve ordunun siyaset dışı
kalmasını savunmuştur.63 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının 3 Haziran 1925’te
kapatılmasından sonra, bağımsız milletvekili olarak Meclis çalışmalarına devam et-
miştir. İzmir’de Mustafa Kemal Paşa’ya karşı yapılması planlanan suikastın arkasın-
da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensuplarının olduğu iddiası üzerine, Cafer
Tayyar Paşa da Kazım Karabekir ve Ali Fuat (Cebesoy) ile birlikte yargılanmış ve 13
Temmuz 1926’da beraat etmiştir.64
Cafer Tayyar Paşa’nın milletvekilliği, 1 Kasım 1927 tarihinde sona ermiş, 9 Ocak
1928’de ordudan da emekli edilmiştir.65 Eğilmez soyadını, Kazım Karabekir’in “Hiç
eğilmedin Eğilmez soyadını al” tavsiyesiyle edinmiştir. Cafer Tayyar Paşa, 3 Ocak
1958’de İstanbul’da vefat etmiştir.
62 Cumhur Başkanlığı Arş., Dolap 5, Kutu 47-1, D.61, F.12; Atatürk, Nutuk, c. II, s. 857-860.
63 Cafer Tayyar Paşa, Notlarından; Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 444-445.
64 Azmi Nihat Erman, İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, İstanbul 1971, s. 126-127. Ergun Aybars,
İstiklal Mahkemeleri 1923-1927, Ankara 1982, s. 330-365; Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin
Anıları, s. 444-445. Kılıç Ali “… Cafer Tayyar Paşa, milletvekili olarak kimseye tâbi olmadan kendi
inandığı gibi hareket etmiş, milletvekilliğinden sonraki hayatında da – belki yokluk içinde olduğu
halde- ne kimseye dalkavukluk etmiş, ne de kimseye sığınmamıştı. Fikirlerine sadık, mert ve dürüst bir
insan olarak yaşadı…” ifadeleriyle onun bu özelliğini anlatmaktadır. Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin
Anıları, s. 235.
65 Komutanların Biyografileri, s. 130.
66 ATASE Arş.5/179, K.l. 3868, D. 61, F.3-10.
67 Konumuz itibarıyla Çanakkale Muharebeleri’nin ayrıntısına girilmemiş, Cafer Tayyar Paşa’nın Sed-
dülbahir Cephesi’ndeki yerini almasına kadar olan süreç, girişte kısaca verilmiştir.
194
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
68 Gen. Kur. Bşk. Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi
Vinci Cilt, 3üncü Kitap, Çanakkale Harekâtı (Haziran1915- Ocak 1916), (Çanakkale Harekâtı, c. V,
k. 3), Ankara 1980, s. 619.
69 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Vinci Cilt, 3üncü
Kitap, s. 21.
70 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Vinci Cilt, 3üncü
Kitap, s. 18.
71 Cafer Tayyar Paşa, s. 10.
72 Bilgin, Çanakkale Savaşı Günlüğü, s. 302-305.
73 Gen. Kur.Bşk., Çanakkale Harekâtı, c. V, k.3 s.74.
74 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası Notları.
195
Zülâl Keleş
yen ince bir hattan ibarettir en ufak bir bombardıman burada insan barındırmaz ve
siper nâmına bir şey bırakmazdı”75 şeklinde ifade etmiştir.
Ona göre daha fazla zayiat vermeden ordunun toparlanabilmesi için bir süre sa-
vunmada kalıp, tahkimatın kuvvetlendirilmesi gerekmekteydi. Bu konuda üstleriyle
sık sık karşı karşıya gelse de henüz Yarbay rütbesinde olan Cafer Tayyar (Bey) Paşa,
mevcut şartlarda “gereksiz taarruz” yerine, sağlam bir müdafaa ve topçu ateşiyle des-
teklenen karşı taarruzların, daha az kayıplarla başarıya ulaştırabilecek- yerinde bir
harekât tarzı- olduğunu savunmaktan geri durmamıştır.
İngilizlerin 4 Hazirandan beri Zığındere sırtlarını ele geçirmek amacıyla gerçek-
leştirdikleri taarruzlar, Türk direnişi karşısında etkili olmamıştı. Bu defa Zığındere’nin
doğusundaki Keçi Deresi ve Zığındere’nin kesişme hattına yönelmek istediler. İngiliz
ve Fransız topçuları ve obüs bataryaları ayrıca kıyıdan gemilerin topçu ateşiyle des-
tekli bir harekât planlamışlardı. Plan doğrultusunda 25 Haziran 1915 günü İngiliz-
ler Güney Grubu sahasındaki Zığındere’ye taarruz etmiş, Türk siperlerinin bir kısmı
kaybedilmişti. Karşı taarruzla kısmen başarı elde edilmiş fakat çok kayıp verilmişti.
İngiliz birliklerinin 28 Haziran’da gerçekleştirdikleri taarruzda Türk siperleri İngiliz-
lerin eline geçmişti. Savaş gemilerinin ateşiyle desteklenen Hint Tugayı, Triyanda-
fil Çiftliği’ne kadar ilerlemişti76. Bunun üzerine Liman von Sanders, Weber Paşa’nın
isteğiyle 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa’yı Sağ Kanat Komutanlığı’na getirmişti77.
Weber Paşa’nın düşüncesi yapılacak bir taarruzla İngiliz ve Fransız birliklerini geri
atmaktı. Cafer Tayyar Paşa’nın emrindeki 124. Alay, bu defa da Faik Paşa’nın emrine
verilmişti. Ancak Cafer Tayyar Paşa ile Faik Paşa arasında harekât planı üzerinde sert
bir tartışma geçmiştir. Cafer Tayyar Paşa, o güne kadar yapılan taarruzlardan edin-
diği tecrübeyle, yeni bir taarruzun başarı ile sonuçlanmasını mümkün görmediğini,
mevcut şartlarda taarruza karşı taarruzla mukabele etmenin daha doğru bir harekât
tarzı olacağını bir kez daha ifade etmiştir. Israr edildiği takdirde Tümenin hazır ol-
duğunu ancak hiçbir şekilde mesuliyet kabul etmeyeceğini belirtince yetkisi alınarak,
1. Tümen Komutanlığı’ndan uzaklaştırılmak istenmiştir78. Aslında 11. Tümen Komu-
tanı Rafet Bey de taarruzun zamanlamasını doğru görmemiş, “…bırakın taarruzu
direnme imkânı göremiyorum”79 sözleriyle yorgun ve bitkin birliklerinin taarruz gücü
olmadığını söyleyerek karşı çıkmıştı.
29-30 Haziran 1915 gecesi 1.Tümen’in 124. Alayı İngilizlerin sol kanadına karşı
yapılan harekâtta görevlendirilmiştir. 124. Alayın bir taburu Triyandafil Çiftliği’nden
196
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
güneye doğru İngiliz sol kanadına, iki taburu da Keçideresi yönündeki cepheye ta-
arruz ettirilmiş, 1. Tümen’in diğer iki alayı da (70. ve 71. Alaylar) Alçıtepe’nin güne-
yinden geçen savunma hattını tutmuştu80. Taarruzun başladığı anda Cafer Tayyar
Paşa’nın haklı olduğu ortaya çıkmıştı. 124. Alay’ın asıl kanat taarruzunda görevli
olan taburları çok az bir ilerleme kaydetmiş, Triyandafil Çiftliği’nden ilerleyen tabu-
ru, diğer taburlarla irtibat kuramamış ve takviye için gönderilen taburu da yardıma
yetişememiştir. 124. Alay çok sayıda subay ve erini burada kaybetmişti. 124. Alayın
sadece 3. Taburunda bulunan on subaydan üçü şehit düşmüş, dördü yaralanmış ve er
mevcudu binden, üç yüze düşmüştür. Bu nedenle 124. Alay’ın çarpıştığı Triyandafil
Çiftliği’nin güney batısındaki bölgeye “Şehitler Sırtı” adı verilmiştir81.
Cafer Tayyar Paşa, 30 Haziran 1915 günü Güney Grubu Komutanı Weber Paşa
tarafından (saatler sonra yeniden 1.Tümen Komutanı olarak), 2. Kolordu emrine ve-
rilmiştir. 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa tarafından Taarruz Kanadı Komutanlılığı-
na getirilen Cafer Tayyar Paşa’nın, tekrar emrine verilen 124. Alayı, 17. Alay ve 18.
Alay’ın bir taburuyla takviye ederek, sabaha karşı gerçekleştirdiği taarruz, İngilizlerin
şiddetli topçu ateşi karşısında sonuç vermemiştir. İngilizleri geri atmak mümkün ol-
mamış, kayıpların büyüklüğü yanında, Sağ kanattaki 1. ve 11. Tümene mensup Türk
birlikleri birbirine karışmıştır82.
1. Tümenin yerinde değerlendirilmemesi ve verdiği kayıplar, Cafer Tayyar Paşa’yı
oldukça üzmüştür. 2. Kolordu Komutanı’na gönderdiği bir raporunda hissiyatını, “…
En büyük emelim, kendi tümenimle harbe girmekti, ne yazık ki durum benim bu kut-
sal emelimin oluşmasına engel oldu…”83 sözleriyle ifade etmiştir.
Cafer Tayyar Paşa, anılan raporunda taarruzun emrindeki birlikleri erittiğini,
subayların çoğunun şehit düşmesi ya da yaralanması nedeniyle düzen ve disiplinin
bozulduğu, 71. Alay’ın sol kanatta eritildiğini, 124. Alayın da önce kendi komutasın-
da olmadan taarruza katılıp, büyük kayıp verdiğini bildirmekteydi. Taarruzun yer-
sizliği, yanında emrine verilen birlikleri tanımadığından dolayı güçlük çektiğini ve
hiç olmazsa bundan sonra kendi yetiştirdiği, yeteneklerini ve özelliklerini bildiği 1.
Tümenin tamamının emrine verilmesiyle bundan sonraki çarpışmalarda başarı sağ-
lanacağına inancını anlatmaktaydı. O sırada 1. Tümen’in yıpranmamış tek gücü olan
70. Alay ile 124. ve 71. Alaylardan kalan kuvvetlere dayanmak istemekteydi.
Faik Paşa, Cafer Tayyar Paşa’nın söz konusu raporu üzerine 30 Haziran günü
gündüz yapılması planlanan taarruzu, geceye bırakmaya karar vermiş ise de diğer
197
Zülâl Keleş
isteklerini kabul etmemiş ve Cafer Tayyar Paşa, yine tanımadığı yeni birliklerle taar-
ruza geçmeye mecbur olmuştu. 70. Alay yerine 127. Alay’ın 1. Taburu takviye olarak
gönderilmişti. Bu şartlarda gerçekleştirilen taarruz da önemli bir başarı getirmemiş,
yalnız İngilizlerin bir gece önce Türklerin eline geçen siperlere taarruzlarına karşı,
süngü süngüye verilen mücadele ile siperlerin elde kalması sağlanmıştır. Ancak bu
tecrübeden sonra Faik Paşa da bir süre taarruza ara vererek, varılan hatta savunmaya
geçilmesini emretmiş, 70. Alay da sağ kanada kaydırılmıştı84. Cepheye geldiğinden
beri tahkimatın yetersizliğinden yakınan Cafer Tayyar Paşa’nın görüşü, nihayet dik-
kate alınmış ve 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa 1 Temmuz 1915 günü verdiği bir
emirle bölgedeki tahkimatın 1.Tümen Komutanı Cafer Tayyar Bey tarafından takip
edileceğini tebliğ etmiştir. Aynı zamanda 70. ve 71. Alay mevcudunun tamamı da
emrine verilmiştir85.
Güney Grubu Komutanı Weber Paşa da kayıpların büyüklüğü ve daha da artma-
sından duyduğu endişeyle, taarruz harekâtına bir müddet ara verilmesi gerektiği ka-
naatindeydi. Ancak V. Ordu Komutanı Liman von Sanders, taarruzun ara verilmeden
devam ettirilmesini istedi. 2. Kolordu’ya 2 Temmuz 1915 günü taarruz emri verildi.
Taarruzu 1. Tümen gerçekleştirecekti. Faik Paşa’nın saat 11.00’da istediği bir alayla
taarruzu başlatması emrini alan Cafer Tayyar Paşa, mevcut durumu değerlendire-
rek verdiği raporlarla taarruz saatini erteleterek, akşamüzerine aldırdı86. Bir yandan
karşı tarafın gücünü tespit amacıyla ileri mevzilere giderek incelemelerde bulundu.
Bu arada yorgun, aç ve susuz kalmış askerin yiyecek ve özellikle de su ihtiyacını gi-
dermeye çalıştı. Aynı gün akşamüzeri taarruz emrini verirken askerine oldukça etkili
bir hitapta bulundu. “Osmanlılığın ve Müslümanlığın kalımına ilişkin bu taarruzun
başarıya erişmesini Tanrıdan diler ve arkadaşlarımın fedakârlık ve kahramanlıkla-
rını beklerim. Şehit olacakların ruhuna Fatiha sunar, gazi olacakların gözlerinden
öperim.”87 sözleriyle tamamladığı konuşması, Malazgirt’te Sultan Alparslan’ın orduya
hitabını hatıra getirmektedir. 3 Temmuz günü akşam saatlerinde taarruza geçen 70.
Alay’a mensup subay ve erler gerçekten de olağan üstü bir mücadele vermiş, komu-
tanlarının beklediği kahramanlığı fazlasıyla göstermiştir88. Bütün gece devam eden
taarruz, açık arazide gerçekleşmiş ve fazla etkili olamamıştır. İngilizlerin ağır ateşi
altında ciddi kayıplar verilmişti. Faik Paşa’nın taarruza devam emrini alan Cafer Tay-
yar Paşa, ileri giderek, şehit ve yaralı sayısının çok yüksek olduğunu bizzat görmüş ve
yeni bir taarruzun daha da büyük kayıplara yola açacağını bildirmişti. Bunun üzerine
198
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
savunmaya geçilmesi kararı verilmişti. Ancak Faik Paşa’nın bu kararı, Güney Grubu,
Sağ Kanat Komutanlığından alınmasına neden olmuştur. Zira Weber Paşa ve Faik
Paşa’nın savunmaya geçme kararı, V. Ordu Komutanı Liman von Sanders tarafından
kabul görmemiştir.
3 Temmuz 1915 günü, yapılan düzenlemeyle Asya Grubu Komutanı Meh-
met Ali Paşa, 1., 6. ve 11. Tümenlerden meydana gelen Güney Grubu Sağ Kanat
Komutanlığı’na getirilmişti89. Güney Grubu’nda bulunan 3., 5. ve 9. Tümenler, Kuzey
ve Asya Grubu’na gönderilmeye başlanmıştı. Söz konusu değişiklikten sonra taarruz
kararı verilmştir. Ancak 4/5 Temmuz 1915’te yapılan taarruz da beklenen sonucu
vermediği gibi; büyük kayıplara mal olmuştu90. Üstelik İngilizlerin karşı taarruzu ile
daha önce ele geçirilen siperler de kaybedilmişti. 70. Alayın iki taburuyla kaybedilen
yerleri geri alma emri verilen Cafer Tayyar Paşa, Mehmet Ali Paşa’ya bir rapor gön-
dermiş, takviye alamayan 70. Alay’ın taarruz gücü olmadığını bildirerek yeni kayıp-
ların önüne geçmiştir.
Başkomutanlık Vekâleti, Bulgaristan yönünden emin olduktan sonra V. Ordunun
kuzeyini korumak maksadıyla görevlendirdiği II. Ordu’yu güneye kaydırmak suretiy-
le, V. Ordu’yu güçlendirmeye karar vermişti. II. Ordu Komutanı Vehip Paşa, Güney
Grubu Komutanlığı’nı doğrudan Başkomutanlığın emrinde olmak kaydıyla kabul et-
mişti. Yapılan düzenlemeyle II. Ordu’nun 14. ve 5. Kolorduları güneye gönderilirken,
o güne kadarki çarpışmalarda yıpranan ve mevcudu azalan 1., 7., 11. ve 12. Tümenler,
Saros Grubuna geçirilecekti91. Ancak Vehip Paşa’nın cepheye gelip Weber Paşa’dan
görevi devralmasından sonra yeni bir düzenleme daha yapılmıştı. 6 Temmuz 1915 ta-
rihli Güney Grubu Komutanlığı emriyle, (Saros bölgesine gönderilmesinden vazge-
çilen) 1. Tümen ve 9. Tümen, 8 Temmuz’dan itibaren 2. Kolordu’dan ayrılarak, kendi
bölgelerinden sorumlu olacaktı. Söz konusu emirle 1.Tümen’in görevi, Zığındere’den
denize kadar olan bölgeyi tahkim edip, burayı tutarak işgal kuvvetlerinin kuzeye doğ-
ru ilerlemesini engellemekti. Cafer Tayyar Paşa’nın emrine 1. Tümen’in kendi alayları
yanında, 9. Tümen’in 25. Alayı da bölge ihtiyat birliği olarak verilmişti92.
9 Temmuz sabahı Zığındere’de hayatını kaybedenlerin gömülmesi için ateşkes
istenmiş ancak İngilizler tarafından taarruz taktiği olarak değerlendirilip kabul edil-
memişti93. Bu sırada Kerevizdere Muharebeleri başlamıştı. Mehmet Ali Paşa 11 Tem-
muz 1915’te Güney Grubu Sağ Kanat Komutanlığı’nı 14. Kolordu Komutanı Trom-
mer Paşa’ya devrederek, Asya Grubu’na hareket etmişti. Vehip Paşa, Seddülbahir
199
Zülâl Keleş
Cephesinde yaptığı görev dağılımında94 Sağ Kanat bölgesinin idaresini 14. Kolordu
Komutanı Trommer Paşa’ya vermişti. Bu sırada Cafer Tayyar Paşa 1. Tümenin tüm
mevcudu ve geçici olarak emrine verilen 5. Tümen’in 15. Alayı ile Güney Grubu’nun
sağ kanadını tutmuştu. Vehip Paşa, 1. Tümen’i 14. Kolordu emrinde bulunmak kay-
dıyla olduğu yerde bırakmayı tercih etmişti.
Yeni düzenlemeler gereği yer değiştiren birlikler, henüz görevlendirildikleri
mıntıkalara ulaşıp yerleşmeden ve tahkimat çalışmaları hızla devam ederken, İngi-
liz ve Fransız birlikleri, 12 Temmuz 1915 günü Kerevizdere’ye taarruza geçmişti. İki
gün devam eden İkinci Kerevizdere Muharebeleri’nde İtilaf orduları, Kerevizdere’ye
hâkim bir hattı tutmuş, ancak daha ileri gidememişti. İngiliz ve Fransızlar, Türk sa-
vunma gücü karşısında önemli askeri güçlerini ve morallerini kaybetmiş; tam tersi
Türk birliklerinin moral ve güven duyguları artmıştı. Cafer Tayyar Paşa’nın bulundu-
ğu hatta ise kayda değer bir çarpışma yaşanmamıştı95.
Cafer Tayyar Paşa, bundan sonra önemini ısrarla dile getirdiği tahkimat işini bü-
yük hızla ele almıştı96. Kısa zamanda tamamlanan tahkimatta yalnız amele taburları
değil, neredeyse bütün birlik efradı görev almıştır. Neticede at ve arabaların rahat
geçebileceği yollar, piyadelerin cepheye ulaşımını sağlayacak gizli yollar, cepheler
arasında savunma hatları, subay ve erlerin sığınak alanları, üstü kapalı mitralyöz ve
bomba mevzileriyle bu bölge “adeta bir kale” halini almıştı. Cafer Tayyar Paşa, bu
faaliyetiyle takdir almış, tahkimatı yerinde gören II. Ordu Komutanı Vehip Paşa, “En
tehlikeli olan cenah en emin oldu” sözüyle 1.Tümen Komutanı ve efradını takdir ettiği
gibi, bu tahkimatın bütün Güney Grubu bölgesinde örnek alınarak uygulanmasını
istemiştir97. 10.Tümen’de ihtiyat subayı olarak bulunan Münim Mustafa bu gelişmeyi
şu sözlerle dile getirmiştir:
“Biz Çanakkale’ye geldiğimiz vakit, Miralay Cafer Tayyar Bey tarafından or-
taya atıldığını işittiğimiz müdafaa fikri kökleşmekteydi. Cafer Tayyar Bey’in
Fırkası, cephesinde meydana getirdiği mükemmel siperler sayesinde düşman
hatlarına zayiat vermeden yaklaşıyor ve askerlikçe ehemmiyetli noktala-
rı elde ettiğinden, bu tahkimat Cenup Grubundaki diğer kıtalara da teşmil
edilmek üzere adeta bir model gibi zabitlere gösteriliyordu…”98.
200
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
99 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası Belgeleri, 26.08.1331 tarihli Cenup Grubu Erkan-ı Harbiyesi,
3. Şube 7/389 numaralı emirname sureti.
100 Vehip Paşa’ya gönderdiği bir mektupla üzüntüsünü “Orduda şerefsiz yaşamayı kabul etmeyeceğim
cihetle, şeref-i askeriyeme dokunan bu meseleden dolayı tekaütlüğümün icrasını talep eder ve şâyet
talebim kabul buyrulmayacak olursa elliye yakın muharebe ve muhasamatta vatana yaptığım hiz-
met kâfi görülerek, askerlikten istifamın kabulünü rica ve istirham ederim” sözleriyle dile getirmiştir.
Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası Belgeleri.
101 Nurettin Paşa, Mareşal Goltz Paşa’nın Alman menfaatleri doğrultusunda Iraktaki bazı kuvvetleri
İran’a göndererek, Kût’ül Ammare’de yenilen İngilizlerin tamamen Irak’tan atılmasına engel olduğu
gerekçesiyle tepki göstermiş, tespit ve tepkisi kendisinin görevden alınmasına neden olmuştur. Fahri
Taş, “Nureddin Paşa”, Kurtuluş Savaşı’na Yön Verenler, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 70. Yıl Armağa-
nı, GÜ, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay., Ankara 1994, s.168-
169.
102 20 Kolordu Komutanı Albay Ali Fuad Bey, Birüssebi’nin düşmesi üzerine Falkenhayn’ın İngiliz ileri
harekâtını durdurmak için oluşturmak istediği ordu grubunun komutasını Yarbay Herrgot’a vermek
istediğinde bölgeyi ve buradaki Türk birliklerini iyi tanımayan bir Alman subayının göreve getirilme-
sini doğru bulmamış, bu göreve kendisinin atanması gerektiğini savunmuştur. Bkz. Özçelik, s.26.
103 İngilizlerin Bağdat’ı işgalinden sonra (10 Mart 1917) burayı geri alma düşüncesi ile Yıldırım Ordula-
201
Zülâl Keleş
rı Grup Kumandanlığına getirilen General Falkenhayn, ağırlıklı olarak Alman subaylarından oluşan
karargâhıyla etkin bir Alman ağırlığı kurmuş, Türklere karşı küçümseyici bir tavır içinde bulunmuş-
tur. Yıldırım Orduları Grubu’nun kurulma amacı Bağdat’ı geri almaktı. Ancak Falkenhayn’ın isteğiyle
İngiliz ordusunun Filistin’den kuzeye doğru ilerleme tehlikesine karşı Gazze-Birüssebi’de bulunan İn-
giliz ordusunu geri atmak görevi verilmişti. Bu noktada Bahriye Nazırı, IV. Ordu Komutanı ve Suriye
ve Batı Arabistan Genel Valisi Cemal Paşa ile çatıştı. Filistin bölgesi (Kudüs Müstakil Mutasarrıflığı)
Cemal Paşa’dan alınarak Falkenhayn’a verilmişti. Yine Cemal Paşa’nın komuta ettiği IV. Ordu lağve-
dilerek, Suriye ve Batı Arabistan Umum Kumandanlığı verildi. Cemal Paşa, Yıldırım Orduları Grubu
emrindeki VII. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa ve VIII. Ordu Komutanı von Kress Paşa İngiliz-
lere karşı saldırının yanlış olduğunu fikrindeydiler. Aslında Enver Paşa dışında Falkenhayn’ın planını
destekleyen yoktu. Mustafa Kemal Paşa ile Falkenhayn arasındaki çatışma, Mustafa Kemal Paşa’yı
VII. Ordu Komutanlığı’ndan çekilmesine kadar büyüdü. Mustafa Kemal Paşa, nedenlerini en ince
ayrıntısıyla izah ederek, saldırıdan vazgeçilmesi gerektiğini ve alınabilecek tedbirleri içeren bir rapor
hazırladı. Raporu, Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa başta olmak üzere ilgililere gönderdi. Mus-
tafa Kemal Paşa, Suriye ve Hicaz’da Müslüman- Osmanlı bir komutanın işbaşına getirilmesi gerektiği
fikrindedir. Ona göre şayet Falkenhayn’ın askeri bilgi ve tecrübesinden faydalanmak çok gerekliyse
Müslüman-Osmanlı bir Suriye-Hicaz Genel Komutanı emrine verilerek bu sağlanabilirdi. Mustafa
Kemal Paşa bu konudaki kanaatini şu sözlerle ifade etmekteydi:“ …Almanlara karşı zaaf göstermek
çok zarar verir. Falkenhayn her yerde Alman olduğunu ve kendini Almanların menfaatlerini koru-
makla görevli saydığını belirtmekten çekinmiyor; aşiret başkanlariyle Alman subayları vasıtasıyla
doğrudan temas ediyor. Bana bile “Araplar Türklere düşmandır, biz Almanlar bitaraf olduğumuzdan
onları kazanabiliriz” demekten çekinmemiştir. Falkenhayn’ın saldırı yapmak yolundaki sözleri bütün
Suriye ve Arabistan’ın kendi yönetimine girmesi için bir vesiledir. Yurdumuzu bir sömürge durumuna
düşürmeye çalışıyor… Özet olarak bu sırada yurdun hiçbir köşesinin yabancı nüfuzu ve idaresi altına
verilmesi caiz değildir…”Hikmet Bayur, “Mustafa Kemal’in Falkenhayn’la Çatışmasiyle İlgili Henüz
yayınlanmamış Bir Raporu”, Belleten, XX/80, (1995), 2.bs., s.619-632. Alman subaylarıyla anlaşmaz-
lıklar yaşayan isimlerden biri de Yakup Şevki Paşa idi. Bkz. Selma Yel, “Yakup Şevki Paşa’nın Hayatı
ve Faaliyetleri”, Kurtuluş Savaşı’na Yön Verenler, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 70. Yıl Armağanı, GÜ,
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay., Ankara 1994, s.195-196, 198.
104 Vehip Paşa’nın,“Bugün bir hak davası uğrunda milyonlarca insan ölüyor. Yine bir hak davası için
kendi mevcudiyetimizi koymazsak çok mudur? Ben de sen de bundan zevk duyarız değil mi? Fakat se-
nin bu teşebbüsün, hakkının benim tarafımdan muhafaza edileceğine şüphe getirdiğine delalet etmez
mi?...” sözleri onu istifadan vazgeçirmiştir.
105 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası Notları- (Hans Kannengiesser, Posha the Campaign in Galli-
poli, adlı hatıratı, s.194’dan naklen).
106 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası notları.
202
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
İtilaf ordularının, Ağustos ayı başlarında yeni bir çıkarma harekâtına hazır-
landıklarına dair duyumlar sonucu alınan tedbirler doğrultusunda Albay Kannen-
giesser, Kuzey Grubu 3. Mıntıka Komutanlığı’na tayin edilmişti. Bunun üzerine 31
Eylül 1915’te Cafer Tayyar Paşa yeniden 14. Kolordu Komutanlığı’na (vekâleten) ve 1.
Mıntıka Komutanlığı’na (asaleten) atanarak; Çanakkale Muharebeleri’nin sonuna ka-
dar anılan görevde kalmıştır. Albay Kannengiesser, Kuzey Grubu’nda görevlendiril-
mesini, biraz da Vehip Paşa’nın Cafer Tayyar Paşa’yı yeniden 14. Kolordu Komutanı
vekilliğine getirmek istediği için bulduğu bir çözüm yolu olarak yorumlamıştır107. Sa-
vaş esnasında böyle bir özel muamelede bulunup bulunulamayacağı sorusuna cevap
vermek gerekirse, Albay Cafer Tayyar Bey’in Grup Komutanı Vehip Paşa’ya istifasını
bildirdiği yazısında çok da resmi olamayan üslubu, sitemini açık bir şekilde ifade et-
mesi; Vehip Paşa’nın da Kardeşim Cafer Tayyar Bey ifadesiyle başlayan samimi cevabî
mektubunu dikkate alırsak, bu fikre bir ölçüde iştirak etmek mümkündür108.
Ağustos 1915 başlarında İngilizler, Çanakkale’de kesin zafere ulaşmak amacıyla
büyük bir taarruza hazırlanmaktaydı. Asıl hedefleri, Kuzey’de Anafartalar bölgesine
asker çıkarmaktı. Hedef şaşırtıp, çıkarmayı gizlemek ve Güney’den yardım gönderil-
mesini engellemek amacıyla Seddülbahir ve Arıburnu’na da aynı anda taarruz etme-
yi planlamışlardı. Liman von Sanders, Arıburnu ve Seddülbahir’in önemi üzerinde
dururken109; Kuzey Grubu’nda 19. Tümen Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa, üst
makamları İngiliz ve Fransızların gerçekte Anafartalar bölgesini hedef aldıkları ko-
nusunda uyarmaya çalışmaktaydı. Nitekim Mustafa Kemal Paşa’nın fikrinde isabet
olduğu görülecektir110.
İngilizler, 6 Ağustos 1915’te Kuzey’de Anafartalar’a yaptıkları çıkarmayı giz-
leyip, Türkleri yanıltmak amacıyla ilk taarruzu Seddülbahir cephesindeki Kirte ve
Alçıtepe’ye gerçekleştirmeye başlamıştı. Bu sırada Alçıtepe’deki 10.Tümen’in 30.
Alayı’na yönelik top ateşlerini gören Cafer Tayyar Paşa, I.Tümen yönünde saldırı ol-
madığından dolayı 71. Alay’ın iki taburunu, yardıma göndermek için hazırladı. Diğer
taraftan 124. Alay Makineli Tüfek Bölüğü’nü 30. Alay’a taarruz eden İngiliz Tugayı’na
107 “…eski Kayaltepe’ deki mevzilerim yeniden ehemmiyet kesbetti ve böylece orada bir üçüncü kolordu
cephesi teşekkül etti. Vehip Paşa Mareşal 2 teşrin-i evvel (1915) tarihli nazikâne bir yazı ile beni ora-
nın kumandanlığına tayin etti
Vehip Paşa’nın bu suretle Cafer Tayyar Paşa’nın Kolordu Komutanı vekilliğine getirmek düşüncesi
zihnimi hayli işgal etti.” Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası notlarından Kannengiesser, a.g.h.,
s.196’dan naklen). .”(Albay Kannengiesser’in 7-8 ağustosta kuzeye gittiği bilinmektedir. Bu durumda
şifahi bir emirle görevlendirildiği,, resmi atamanın ise bu tarihte olduğu söylenebilir.)
108 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Dosyası Belgeleri. Bkz. dn.103.
109 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Sene, (haz. Muzaaffer Albayrak), Yeditepe Yayınevi, 3. Bs., İstan-
bul 2007, s.106.
110 Sanders, Türkiye’de Beş Sene, s. 110- 120, Konumuzun Güney Cephesi, I.Tümen komutanı Cafer Tay-
yar Paşa (Bey) olması hasebiyle Kuzey Grubu gelişmelerine değinilmemiştir.
203
Zülâl Keleş
bağlı İngiliz piyadelerinin üzerine yan ateşe almakla vazifelendirdi. Bu birliğin ateşi
sayesinde çarpışmaların kaderi değişmiştir. Taarruzla Türk siperlerine giren İngiliz-
lerle süngü süngüye çarpışan Türk birlikleri, büyük kayıplar verseler de İngilizler de
çok kayıp vermiş, bu arada 3’ü subay olmak üzere 75 İngiliz askeri de esir alınmıştı111.
İngilizler, 10-11 Ağustos günlerinde I. Tümen, 124. Alay üzerine taarruza geçti.
Ancak kısa sürede durduruldular. Asıl muharebe kuzeyde yaşanırken; Güney cephe-
sindeki birkaç önemli taarruz dışında harekât gece baskınları ve topçu ateşiyle devam
etmekteydi. 13 Ağustos günü, harekete geçilmiş; ilk taarruzda İngilizlerin eline geçen
siperler geri alınmıştır. 6-13 Ağustos arasındaki çarpışmalarda Güney Grubu’nun ka-
yıpları: 41 subay ve 2717 er şehit; 64 subay ve 4116 er yaralı; Cafer Tayyar Paşa’nın
komutasındaki 1.Tümen’in kayıpları ise 26 er şehit, 1’i subay 135 yaralı idi. 30. Alay
cephesine yapılan topçu ateşi sırasında I. Tümenin tel örgü ve siperleri büyük ölçüde
tahrip olmuştu, tamirleri esnasında açılan ateşle 4 er şehit düşmüş, 1 subay ve 12 er
yaralanmıştır. İşgalcilerin kaybı da Türklerin kayıpları kadardı112.
Bu dönemde Seddülbahir cephesinde verilen mücadelede Türk birlikleri kontro-
lü ellerinde bulundurduğu gibi, İngilizlerin, Seddülbahir’e taarruz ederek, buradan
Kuzey Grubu’na yardım gönderilmesine engel olma planları da gerçekleşmemiştir.
Kuzey Grubu’na yardımcı olmak üzere, Liman von Sanders ve Vehip Paşa’nın emriyle
14. Kolordu’nun 28. Alayı ve 5. Kolordunun 41. Alayı ile 8. ve 4. Tümenler Anafartalar
bölgesine gönderilmiştir.
Ağustos ayı sonlarına gelindiğinde Seddülbahir’deki savaş, hızını azaltmış, karşı-
lıklı top atışları devam ederken, siper çarpışmalarında durgunluk dönemine girmiş-
ti113. Aslında İngiliz ve Fransızların kuzeyden çıkarma harekâtı, Anafartalar bölgesin-
deki mükemmel mücadele sonunda başarısız olduktan sonra tüm cephelerde müca-
dele genel olarak rutin bir hal almıştı. Anafartalar çıkarmasının başarısız olması, çok
fazla kayıp vermeleri bu nedenle ilerleme imkânlarının kalmaması üzerine İngiliz ve
Fransız hükümetleri Çanakkale’den çekilmek veya savaşa devam etmek konusunu
tartışmaya başladı. Gelibolu’daki İşgal Orduları Başkomutanı Hamilton Anafartalar
ve Seddülbahir’deki yenilgi ve kayıplarına rağmen yeni kuvvetlerle başarılı olunaca-
ğına inanmaktaydı. Ancak İngiliz ve Fransız Başkomutanlıkları ve hükümetler buraya
yeni kuvvet göndermeye taraftar değillerdi114. Ayrıca 25 Ağustos 1915 tarihinde Al-
manlar Brest – Litovsk’u ele geçirmiş, İstanbul Boğazına çıkarma yapması planla-
nan iki Rus Kolordusu, Doğu Avrupa cephesine gönderilmişti. Dolayısıyla Çanakkale
Boğazını açmak için Rusya’nın müttefiklerine yardım etmesi mümkün olmayacaktı.
İngiliz ve Fransız hükümetleri savaşın kış aylarına uzamasını sakıncalı buluyordu. Di-
204
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
205
Zülâl Keleş
206
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
119 İbrahim Oğlu Ömer, I. Fırkanın Şehitler Sırtı Destanı, s. 11. İbrahimoğlu Ömer’in samimiyetle dile
getirdiği şu dizeler bu hususu en sade şekliyle göstermektedir.
Cafer Bey askerle yaranlık ider
Hiç durmaz her vakit cepheyi gezer
Bir yandan düşmanı keşf ider gider,
Gösterir böylece şan-ı erkânı.
120 Çanakkale Harekâtı, c. V, k. 3, s. 599; Bilgin, Çanakkale Savaşı Günlüğü, s. 343. Harbiye Nezareti,
Çanakkale’de Türk ordusunun verdiği mücadeleyi bir an önce belgelemek ve tarihe geçirmek amacıy-
la şair, yazar ve ressamlardan oluşacak bir heyeti cepheye göndermeye karar vermişti. Heyet, vatan
savunmasında kahramanlık destanları yaratan Türk askerini yakından görerek, ürünleriyle ölümsüz-
leştirecekti. Bunun yanında heyetin cepheye gitmesi, askerin moral gücünü yükseltecekti. Harbiye
Nezareti’nin çağrısına uyanlar arasında ressam İbrahim Çallı ve Nazmi Ziya, Edebiyatçı; M. Emin
Yurdakul, Muhittin Müfit Ratıp, Ali Canip Yöntem, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver,
İbrahim Alaaddin Gövsa, Orhon Seyfi Orhun, Ömer Seyfettin, Müzik Öğretmeni Ahmet Rauf, Yusuf
Razi ile birer fotoğraf ve sinema sanatçısı bulunmaktaydı. Bkz. Mustafa Selçuk,”Birinci Dünya savaşı
Sürecinde Harbiye Nezareti’nin “Çanakkale Kahramanlığını Yaşatma” Amaçlı Faaliyetleri”, Avrasya
İncelemeleri Dergisi, I/2, (2012), s. 195-242.
121 İbrahim Alaaddin Gövsa, Çanakkale İzleri, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurum, Atatürk Kültür Mer-
kezi Yayınları, Ankara 1989, s. 48-51.
122 Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Notları; Gen. Kur.Bşk. s. 600.
123 Şair, gözlemini şiirine düştüğü “ Bu manzumedeki müşahedeler ve nihayetinde hurafeye benzeyen
vaka, bir hayal ürünü değil, 18 Temmuz 1331’de Seddülbahir, Sağ Cenah ileri siperlerine giderken
anlattıklarımı aynen görmüş ve bahsettiğim kahramanlık hadisesine orada tesadüf etmiştim” dipno-
tuyla dile getirmiştir. Gövsa, Çanakkale İzleri, s. 48.
207
Zülâl Keleş
“Bu ne asil, ne müstesna bir fıtrattı ya Rabbi, / Amirine siper olup huzur için-
de ölecek. / Lâyık olan teşekkürle reddolundu talebi, / Talep gibi cevap oldu,
hem tabii hem yüksek.”124
208
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
209
Zülâl Keleş
Raporun Etkileri
Cafer Tayyar Paşa’nın gönderdiği rapordan kısa bir süre sonra Güney Grubu Ko-
mutanı Vehip Paşa, ilk iş olarak Cafer Tayyar Bey’in işaret ettiği gibi Kilya’da Albay
Sadık Sabri Bey idaresinde bir Geri Bölge Komutanlığı kurmuştur.132 Anılan komu-
tanlığın görevi posta işleri, yiyecek ve cephane kollarının düzenini sağlamak, tahki-
mat araçlarının, hasta ve yaralıların gereken yerlere hızla ve zamanında ulaştırılma-
sını gerçekleştirmekti. Büyük birliklerin, geri hizmetlerinden sorumlu idari ve sıhhi
konularda yetkili olanlarıyla, topçu ve istihkâm komutanlarının, posta görevlilerinin
isteklerini bu komutanlık aracılığıyla sağlayabilmeleri için bir düzen oluşturuldu.
Böylece Cafer Tayyar Paşa’nın raporunda dile getirdiği aksaklıkların giderilmesi için
önemli bir adım atılmış oldu.
Vehip Paşa göreve gelmeden önce Weber Paşa döneminde bütün geri hizmetler
(kol katarların yönetimi, geri bölgenin disiplininin sağlanması gibi görevler) Binbaşı
Schröder’e verilmişti. Vehip Paşa, bunu sakıncalı görmüş, yeni planlamada Binbaşı
Schröder’e sadece Kol ve Katarlar Komutanlığını bırakmıştır. Söz konusu düzenle-
meyle beklenen sonuç alınmış, ancak askerin yiyecek problemi tam olarak halledile-
memişti. Bu konuda Levazım Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Paşa ile Vehip Paşa ara-
sında sert tartışmalar yaşanmıştır. Ayrıca Enver Paşa’ya gönderdiği 3 Ağustos 1915
tarihli telgrafla “…İmkânsızlıklara bir şey diyemem ama bu günkü şatlarda beslen-
menin daha iyi yapılabileceğine inanıyorum”133 diyen Vehip Paşa, askerin daha iyi
beslenmesi hususunda ısrarcı olmuştur.
210
Cafer Tayyar Eğilmez ve Çanakkale Muharebeleri
Sonuç
Savaşan taraflar için büyük kayıplara mal olan ve I. Dünya Savaşı’nın seyri üze-
rindeki en etkili cephelerden biri olan Çanakkale Muharebeleri, başta Mustafa Kemal
Paşa olmak üzere, Fevzi Çakmak Paşa, Kazım Karabekir, Cafer Tayyar Paşa ve diğer
birçok komutan gibi Milli Mücadele’nin önder kadrolarının yeteneklerinin ortaya
çıktığı bir cephe olma özelliğine de sahiptir.
Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Muharebeleri’nde I. Tümen Kumandanı olarak,
önce Asya Grubu’nda, daha sonra Seddülbahir Cephesi-Güney Grubu Komutanlığı
emrinde bulunmuştur. 28 Haziran-5Temmuz 1915 Zığındere ve 12 -13 Temmuz ta-
rihlerinde İkinci Kerevizdere Muharebeleri’nde görev almıştır. Savaşın son dönemin-
de 14. Kolordu vekili ve 1. Mıntıka Komutanı olarak hizmetini tamamlamıştır.
Cafer Tayyar Paşa’nın Seddülbahir Cephesindeki faaliyetlerinde özellikle üze-
rinde durulması gereken yönü acele ataklardan kaçınarak, önce gerekli hazırlıkları
hızla tamamlamak ve taarruzu karşı taarruzla cevaplamak şeklinde özetlenebilecek
bir stratejiyi benimsemesidir. Seddülbahir Cephesi’nde uyguladığı tahkimatla kayıp-
ları önleme noktasında etkili olmuş ve bu konuda takdir kazanmıştır. Aldığı isabetli
134 Vehip Paşa, Enver Paşa cephedeyken, İngiliz cephesine topçu ateşi açtırmış, karşıdan daha şiddetli
bir ateş başlamıştı. Vehip Paşa, Enver Paşa’ya “…Eğer biz elimizdeki azıcık topçu cephanesiyle taarru-
za kalkışacak olursak, İngilizlerin elindeki hesapsız cephanesiyle taarruzumuzun ne olabileceğini şu
küçük deneyden anlayabilirsiniz…” demiştir. Bkz. Çanakkale Harekâtı, c. V, k. 3, s. 304.
135 Akdes Nimet Kurat, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerinin Ra-
porları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, sayı 133, Ankara 1966, s. 21.
211
Zülâl Keleş
önlemlerle kayıpların önüne geçmiştir. Yalnız Çanakkale’de değil görev aldığı bütün
cephelerde maiyetine büyük değer veren sevilip sayılan bir komutan olması dikkat
çekici bir hususiyettir. Cafer Tayyar Paşa, kimi zaman üstleriyle karşı karşıya gel-
se de vatan menfaati söz konusu olduğunda doğru bildiğinden şaşmamış, Kazım
Karabekir’in “Taktik kabul etmeyen adam” nitelemesini haklı çıkaran duruşunu, Ça-
nakkale Muharebeleri’nde de sürdürmüştür.
212
Çanakkale’nin Kahramanı 57. Alay Komutanı
Şehit Hüseyin Avni Bey
F. Rezzan ÜNALP*
· Dr. Hv. Öğ .Alb. Gnkur ATASE D.Bşk.lığı As.Tar.Ş.Md.ve Türk Askeri Tarih Komisyonu Genel Sekre-
teri
1 1959-1960 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapmış olan Hava Orgeneral
M.Tekin Arıburun, Hüseyin Avni Bey’in oğludur. Babasının görev yeri dolayısıyla İştip’te, 1903 yı-
lında doğmuştur. Arıburnu/Arıburun soyadını, Çanakkale Muhareberleri sırasında şehit olan baba-
sından dolayı, Atatürk’ün isteği üzerine almıştır. Eşi Perihan Arıburun, Atatürk’ün Harp Okulunda
öğretmeni olan Korgeneral Naci Eldeniz’in kızıdır.
213
F. Rezzan Ünalp
214
Çanakkale’nin Kahramanı 57. Alay Komutanı Şehit Hüseyin Avni Bey
taarruza girişmişler, muharebe etkinliğini muahafaza etmek için azami gayret gös-
termişlerdir. Hareket halindeyken topçunun ve makineli tüfeklerin tam desteğiyle
müşterek bir taarruzu koordine etmişlerdir. 9’uncu Tümen Komutanı Albay Halil
Sami 27’nci Alayın sevk ve idaresini Mustafa Kemal’e bırakmakla, 19’uncu Piyade
Tümenine alay muharebe desteği sağlamıştır. Altı saaat içinde Yarbay Mustafa Ke-
mal ve Yarbay Şefik, zor olanı başararak, kilometrelerce uzakta ihtiyat mevzilerinde
bulunan dört piyade taburunu destek bataryaları ve silahlarıyla birlikte muharebeye
sokmuşlardır.
Bu taaruzda Türk süngü hücumu Anzakların moralini ve muharebe etkinliği-
ni bozmuş, Anzaklar Türk askerinin karşısında dayanamayacaklarını anlamışlardı.
Öğleden sonra 77’nci Piyade Alayının iki taburu ile 72’nci Piyade Alayının üç taburu
da savaşa katılmıştı. Mustafa Kemal tarafından 3’üncü Kolorduya yazılan raporda,
“düşmanın her tarafta ricate mecbur edildiği ve geri çekilen düşmanın takip edildiği,
geceye kadar düşmanın tutunduğu mıntıkadan tard edilememesi durumunda bütün
kuvvetle gece hücumu yapılacağı” bildirlmişti. Bu raporu takip eden saatlerde 57’nci
Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey, 19’uncu Tümen Kurmay Başkanlığına
gönderdiği raporda, “Alayının düşmana şiddetli taarruz ettiğini, iki bölükten başka
makineli tüfek de dahil olmak üzere birinci hatta bulunduklarını, oradaki diğer alay-
la irtibat kurulamadığını” bildirmişti. Bir süre sonra Binbaşı Avni Bey, tümen komu-
tanına yazdığı raporda, “57’nci Alayın bütün kuvvetiyle birinci hatta bulunduğunu,
üç bölüğün ihtiyat olarak bırakıldığını, 72’nci Alaydan bir taburun sol cenahı takviye
ettiğini ve gece taarruza geçmek istediğini” belirtiyordu. Mustafa Kemal’de alaylarına
geceleyin süngü taarruzuna devam emrini vermişti.
57’nci Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey’in gece devam eden muharebe-
ler sırasında Tümen Komutanına gönderdiği ikinci raporunda şu satırlar yer almak-
taydı:
“Emredilen taarruza evvelce kalktım. 2’nci Tabur panikledi. 4’üncü bölükler
bir işe yaramaz. Hali hazırdaki askerle ancak cepheyi tutabilirim. Sol cenah-
taki 72’nci Alay, müfrezesinden ve karşısındaki düşmanın siper yapmasından
şikayet ediyor. Yalnız düşman pek kesik arazi içindedir. Muntazam bir kıt’a
gelirse sol cenahımızdan 72’nci Alayla birleşip taarruz edebiliriz. Herhalde
muntazam kuvvet ise elimde yalnız bir bölük kadar ihtiyar askeri vardır.”
Bu raporu takiben gönderdiği bir diğer raporunda, “Zayiat oldukça fazladır. Fa-
kat tamamıyla malûmat alamadım. Bizce bilinen üç subay şehit, beş subay da yara-
lıdır. Düşmana gayet yakınız. Etrafı keşfettiriyorum. Neticesini arz ederim. Fakat siz-
den çok uzaktayız. Düşmanın bu sabah tuttuğu yerlerden ilerideyiz. Denize yakın bu-
lunuyoruz. Sağımdaki, solumdaki taburlarla temas peydasına çalışıyoruz.”sözleriyle
durum hakkında bilgi vermekteydi.
215
F. Rezzan Ünalp
216
Çanakkale’nin Kahramanı 57. Alay Komutanı Şehit Hüseyin Avni Bey
"31 Temmuz 331 [13 Ağustos 1915] tarihinde şehiden vefat eden müma iley Hüse-
yin Avni Bey'in ber-vech-i bala efrad-ı ailesine 1 Ağustos 331 tarihinden itibaern
maaş tahsis kılınmış, ve cereyan-ı hal muvafık kanun bulunmuş olduğunun be-
yanıyla muamelat-ı zatiyye müdiriyetti aliyyesine tevdi kılındı. 1 Teşrinisani 331"
Hüseyin Avni Bey'in ailesine maaş tahsisi hakkında dosyasındaki bir belge.
217
218
F. Rezzan Ünalp
Hüseyin Avni Bey’in ailesine maaş tahsisi hakkında Milli Savunma Bakanlığı şahsi dosyasındaki bir belge
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay
Mehmet Şefik (Aker) Bey
Lokman ERDEMİR*
Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
*
219
Lokman Erdemir
220
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) Bey
dın Millî Cidali”1 adlı eserde yazmıştır. 6 Şubat 1964 tarihinde 87 yaşında İstanbul’da
vefat etmiştir.2
1 Bu eser, ATASE Başkanlığı tarafından “57’nci Tümen ve Aydın Millî Mücadelesi 1918 – 1920” şeklin-
de yeniden basıldı.
2 Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, c. II,
(haz. Hülya Toker, Nurcan Aslan), ATASE Yayınlerı, Ankara 2009, s. 297-299.
3 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (25 Nisan 1915-04 Haziran 1915), V. cilt, II. Kitap,
Genelkurmay Personel Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları,
Ankara, 2012., s. 19; 1913 yılı ordu teşkilatı için bkz., Osmanlı Devleti Ordu Teşkilatı, T.C. Milli Sa-
vunma Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999, s. 147-155.
4 Çanakkale Cephesi, II, s. 61.’den naklen ATASE Arşivi, 27. Alay Harp Ceridesi, 5338/H-10/1.
5 Çanakkale Cephesi, II,, s. 61.
6 Çanakkale Cephesi, II,, s. 62.
221
Lokman Erdemir
7 Oglander, C. F. Aspinall, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı: Seferin Başlangı-
cından 1915 Mayısına Kadar; c. I, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2005, s. 188-189.
8 Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekatı, s. 179.
9 Oglander Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekatı, s. 211; Nigel Steel, Peter Hart,
Gelibolu: Yenilginin Destanı, (çev. Mehmet Harmancı), İstanbul 1996, s. 39.
10 Kadri Perk, “Çanakkale Savaşları Tarihi”, Askeri Mecmua, S. 56, İstanbul 1940, s. 48
11 Murat Karataş, “27. Alay Harp Ceridesine Göre Çanakkale Cephesi Karamuharbeleri’nin İlk Günü
(25 Nisan 1915”)”, Çanakkale Araştırmları Türk Yıllığı, Bahar-Güz 2008, s. 2.
222
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) Bey
12 Şefik Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, Askeri Mecmua, S. 40, İstanbul 1935, s. 21.
13 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 22.
14 Çanakkale Cephesi, II, s. 19-20.
15 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 32.
223
Lokman Erdemir
ile görüşür. Hulusi Bey’e “Düşman Arıburnu’na asker çıkarıyormuş, alay harekete
hazır” diyecektir. Bunun üzerine Hulusi Bey “Verilecek emre göre hareket edersiniz,
buna intizar ediniz” cevabı üzerine Şefik Bey beklemek zorunda kalır. 16
Bu sırada asker çorbalarını içmiştir. Bekleyiş uzun sürmüş, Şefik Bey, durumdan
iyice endişelenip tekrar telefona sarılarak 9. Tümen Kurmay Başkanı’na, “Hulusi Bey!
Arkadaşlarımız orada ateş içinde yanıyor biz daha bekleyecek miyiz?” diyerek tekrar
hareket izni istemiştir. Hulusi Bey ise: “Bu ihrâcın bir nümayiş olmadığı ne malum?
Hakiki ihrâcın nereden yapıldığı anlaşılmadıkça size hareket emrini nasıl verelim.”
diyerek manzaranın kesinleşmesine kadar izin vermez. Bu arada top tüfek sesleri aza-
lırken Şefik Bey’in ıstırabı daha da artmıştır. Beklenen hareket emri saat 05.45’te gelir.
Alayın hareketi ise on dakika sonra olur. Alaya hareket emri verilmiş ve hemen yola
çıkılmıştır.
Saat 06.00’da Kolordu da 9. Tümenden ikinci bir raporu alır: Tümen Komutanı,
Arıburnu çıkarmasını tekrarlıyor; bu bölgeye Eceabat batısındaki 27. Alayını hareket
ettirmiş olduğunu, Tümenin Sarafim’de bulunan diğer kısımlarını alarak harekete ge-
çirdiğini belirtir.
Vakit ilerlemiş, hava iyiden iyiye aydınlanmıştı. Yürüyüşe başlayan alayın kolları,
cepheye ulaşmak için Maltepe Ovası’nı geçmek zorundadır. Düşman uçakları ve ba-
lonlar cephe gerisini gözetliyor, takviye kuvvet gelip gelmediğini kontrol ediyorlardı.
27. Alay’ın görülmesi hâlinde, donanmanın bütün toplarının üstlerine çevrileceğine
şüphe yoktu. Alay Komutanı Şefik Bey bu riski göze alarak, alayını uçakların ve ba-
lonların gözleri önünde Maltepe Ovası’ndan geçirip, Topçular Sırtı’na ulaştırmıştı.17
Şefik Bey I. Tabur’un öncüsünün Kavakdere’nin geniş ağzına gelmiş ve burada
durmuş olduğu hali şöyle anlatacaktır:
Ben öncü bölüğün ilerisinde gidiyordum. Hayvanımı dörtnala sürerek ucun
yanına gittim. “Neden durdunuz? Cevaben subay: Şu yaralı er düşmanın
yakınlarda olduğunu söyledi de onu haber vermek için durduk. Yaralının
ifadesine inanmak lazım gelirse Düşman Kavaktepe’nin hemen ilerisinde
idi. Ben de dahi iyi ya. Biz de düşmana bir an evvel kavuşmak istiyoruz.
Aralıklarınızı açınız…
224
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) Bey
27. Alay taburları, taarruz için yerleştikleri sırada yukarıdaki raporun cevabı
ulaşmıştır. 9. Tümen komutanı 57. Alay’ın Kocaçimentepesi istikametine harekât et-
tiğini bildirdikten sonra Şefik Bey’den 19. Tümen ile irtibat kurarak birlikte hareket
etmesini istemiştir.19
Arıburnu bölgesinde çok çetin muharebeler sürüyordu. Alay tüm hatları ile cep-
heyi savunuyordu. Bu arada, 1. Tabur Kanlısırt platosuna kadar ilerleyerek Kanlısırt’ı
ve sabah Avustralyalıların aldığı üç topu ele geçirmeyi başarmıştır20. 3. Tabur Kanlı-
sırt taarruzu kontrolsüz bir şekilde Topçular Sırtı’na kadar ilerlemiş, Anzakları dur-
durmuş, yeni bir taarruz hazırlığına başlanmıştır.
Anzakların sol cenahı, Kocaçimentepe’si tarafının savunmasına ise, 19. Tümen
yetişmiştir. 19. Tümen karargâhı ordu ihtiyatı olarak Bigalı’da bulunmaktaydı. Çıkar-
ma ile ilgili haber Yarbay Mustafa Kemal’e de gelmişti. Şefik Bey de, hatıratında be-
lirttiği üzere21 kendisinin 07.55’teki raporu üzerine 9. Tümen komutanı Albay Sami
Bey, Mustafa Kemal’den Arıburnu sırtlarına çıkan düşmana karşı bir taburun sevkini
istemiştir22.
18 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 42; Karataş, “27. Alay Harp Ceridesine Göre…”, s.
5-7.
19 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 42.
20 Çanakkale Cephesi, II, s. 66.
21 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 41.
22 Halil Sami Bey’in Raporu “Kabatepe’de tabur kumandanlığından şimdi alınan raporda düşmanın
Arıburnu sırtlarından Kabatepe’nin gerilerindeki sırtları sarmakta olduğu bildiriliyor. En yakın bu-
225
Lokman Erdemir
Öteden beri bu bölgeden bir çıkarma harekâtı bekleyen Mustafa Kemal, tümeni-
ni kendi ifadesi ile “emr-i harekâta müheyya” (saldırıya hazır) bulunduruyordu23. Bir
taburun yetmeyeceğine kanaat getirmiş, bütün sorumluluğu üzerine alarak en yakın
yerde hazır bekleyen Hüseyin Avni Bey komutasındaki 57. Alay ile bir dağ batarya-
sı ve bir sıhhiye müfrezesini Kocaçimentepe’si istikametinde hareket edecek şekilde
düzenlenmesi hususunda birlik komutanlarının emir almak üzere tümen karargâhına
gelmesini istemiştir24. Karargâha gelen birlik komutanlarına 6 maddelik emir yazdır-
dıktan sonra 3. Kolordu Komutanlığı’na durumu ve teşebbüsünü telefonla bildiril-
mek üzere bir rapor yazdırarak25 yukarıda zikredilen birliklerle Kocaçimentepesi’ne
doğru 08.00’de cevabî emri beklemeksizin harekât emri vermiştir26.
57. Alay’ın karşı taarruzunun Conkbayırı’nı hedef seçen Avustralyalıları dur-
durmasından saatler önce 27. Alay, düşmanı durdurmuş27, nihai taarruz için hazır-
lıklarına başlamıştı. Öğlen sıralarında 27. Alay komutanı 57. Alay ile irtibat kurmak
için harekete geçmiştir. 19. Tümen komutanına gönderdiği yazılı raporda karşısın-
daki düşmanın durumunu ve kendi harekât planını bildirerek, harekâtın birlikte
koordine edilmesi teklifinde bulunmuştur28.
Bu irtibatın sağlanması ile Türk kuvvetleri kuzeyden güneye düşmanı çevrelemiş-
ti. Bu durumda yapılacak tek şey, düşmanı büyük bir taarruzla geldiği yere gönder-
226
Çanakkale Muharebeleri’nde 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) Bey
mek olacaktı. Zaten bundan önceki gayretler de bunu temin içindi. Bu saatten sonra
birbiri ardınca yapılan taarruzlar neticesi akşamüzeri inisiyatif Türk tarafının eline
geçmişti. Düşman için harekâtın ilk hedefi Kabatepe, Conkbayırı, Kocaçimentepe’si
hattı çok uzaklarda kalmıştı29. Bu durumu İngiliz tarihi şöyle aktarmaktadır30:
Saat 03:00’den sonra bu noktada bulunan Avustralyalılarla Yeni Zelandalı-
lar, hepsi de karmakarışık olmuş, ardı sıra yapılan şiddetli ve bağımsız hü-
cumlardan az çok yorgun düşmüş yedi tabura mensup kısımlardan ibaretti.
Muharebe sahnesinin bu kısmında, emir ve komutayı eline almış bir kim-
se yoktu. Dağılmış bölüklerin, kendilerinden beklenen şeyin ne olduğundan
haberleri yoktu. Mesâi sırasında bir birlik temini, imkânsızdı. Cephe hattı,
Kılıçbayır üzerinde, saatlerce, bir ileri bir geri gidip durmuştu. Her takviye
müfrezesi, biraz ilerlemeyi başarıyor, fakat zirveden yukarı kendisini gösterir
göstermez Türklerin tüfek ateşi ile geri püskürtülüyordu. Türklerin ateşi sa-
bahtan itibaren hissedilir derecede artmıştı.
Şefik Bey komutasındaki 27. Alay 25 Nisandan daha sonraki günlerde şiddetli
çarpışmalarda görev almıştır. 26/27 Nisan, 1 Mayıs ve 18/19 Mayıs kanlı hücumlara
katılmıştır. Ayrıca gece hücumları ve siper baskınlarında Arıburnu’nda kahraman-
ca mücadele edilmiştir.31
29 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi: Çanakkale Cephesi Harekâtı (25 Nisan 1915 Mayıs 1915) c. V,
2. Kitap, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara 1978, s. 119.
30 Oglander, Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, s. 234.
31 Aker, Çanakkale Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, s. 84.
32 Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 138-139.
227
Lokman Erdemir
228
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
Yüksel NİZAMOĞLU*
* Yrd. Doç. Dr, Turgut Özal Üniversitesi, İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü.
1 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Çanakkale Cephesi Harekâtı 1 nci, 2 nci ve 3 ncü Kitapların
Özetlenmiş Tarihi, Ankara 1997, c. V, s. 51-52. (Bundan sonra BDHTH Çanakkale Cephesi şeklinde
kısaltılacaktır).
2 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi, Ankara 2012, c. V, I. Kitap, s. 208.
3 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, Ankara, 1993, s.78-79.
229
Yüksel Nizamoğlu
230
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
bulunmuştur.10 Vehip Paşa, 1 Temmuz 1915 günü öğleden sonra Kurmay Başkanı
Albay Nihat Bey, Yarbay Cevat Bey ve yaverleriyle Kuzey Grubu Karargâhı’na gele-
rek incelemelerde yapmıştır. Vehip Paşa’nın Çanakkale’ye gönderilmesinde Erkan-ı
Harbiye Vekili olan Enver Paşa ile olan ve Manastır’a kadar dayanan dostluğunun da
etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Enver ve Vehip Paşalar İttihat ve Terakki’nin Manastır
örgütlenmesini birlikte gerçekleştirmişler, 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyeti ilan eden
beyannameyi de sonradan “Hürriyet Meydanı” adını alacak meydanda Vehip Paşa
okumuştur. Vehip Paşa’nın Meşrutiyetin ilanı sonrasındaki görevlerinde İttihatçıların
büyük bir rolü olmuş; Harp okulları komutanlığı, Hicaz Fırkası komutanlığı ve Hicaz
vali vekilliği görevlerine getirilmiştir. 1915 yılında Hicaz’dan İstanbul’a getirilerek 2.
Ordu komutanı yapılmasında da Enver Paşa’nın rolü olduğu söylenebilir.11
Enver Paşa’nın Seddülbahir savunmasıyla ilgili tereddütlerinin olduğu ve
Sanders’e 2. Ordu’nun buraya gönderilmesi teklifinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sanders bu teklifi yarımadanın savunmasının tek komutan tarafından yapılmasının
daha uygun olduğunu belirterek reddetmişse de Enver Paşa 5. Ordu’nun tümenleri-
nin kayıplar sonucunda alay seviyesine inmesinden dolayı takviyenin şart olduğu-
nu ileri sürerek 2. Ordu’yu gönderme kararı almıştır.12 Enver Paşa’nın tercihinde bir
diğer neden de Sanders’ten sonraki en yüksek seviyedeki Türk komutan olan Esat
Paşa ile uyum içinde çalışabilecek bir komutan aramasıdır. Bu arayış Esat Paşa’nın
kardeşi olan Vehip Paşa’nın cepheye gönderilmesi ile sonuçlanmıştır. Bunun da çok
yerinde bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas
Cephesi’nde 2. Ordu komutanı A. İzzet Paşa ile 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa arasın-
daki geçimsizliğin Rusların Erzincan’ın batısına kadar ilerlemesinde etkili nedenlerin
başında geldiği göz önüne alınırsa bu tercihin ne kadar doğru olduğu anlaşılacaktır.13
Sanders de bu iki kardeşin biri Şimal, diğeri Cenub Grubu’ndaki komutanlıklarındaki
uyum ve işbirliklerinden memnun kalmıştır.14
2. Ordu askerleriyle birlikte, bütün komuta heyetinin yarımadaya gelmesi, bun-
dan sonraki muharebeleri de olumlu yönde etkilemiştir. Komuta kademesine baktı-
ğımızda daha sonraki muharebelerde ve Kurtuluş Savaşı’nda önemli rol oynayacak
Fevzi Paşa (Çakmak), Kazım Karabekir, Nihat Paşa (Anılmış), Selahattin Adil (Paşa)
ve Cafer Tayyar (Eğilmez) 2. Ordu bünyesinde görev yapmışlardır.15 Bu komutanlar,
10 Demaz, Çanakkale Seferi, Nakleden: Bahaeddin, İstanbul 1930, s. 86, Liman von Sanders, Türkiye’de
Beş Yıl, (haz. Muzaffer Albayrak), İstanbul 2007, s. 104, Belen, Çanakkale Savaşı, s. 86, Türk Harbi
Çanakkale Cephesi, s. 171
11 Yüksel Nizamoğlu, Kahramanlıktan Sürgüne Vehip Paşa, İstanbul 2013, s. 19-131.
12 Edward J. Erickson, Size Ölmeyi Emrediyorum! Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu, İstanbul
2011, 3. Baskı, s. 123.
13 Nizamoğlu, Kahramanlıktan Sürgüne Vehip Paşa, s. 190-195.
14 Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s. 104-105.
15 Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 78-82.
231
Yüksel Nizamoğlu
2. Ordu’nun Ekim ayına kadar devam eden süreçteki görevini başarıyla yerine getir-
mesinde önemli bir rol üstlendiler.
2. Ordu’nun Gelibolu’ya gönderilmesiyle birlikte burada iki ordu komutanının
görevlendirilmesi durumu ortaya çıkmış ve yeni bir tartışmaya neden olmuştur. Ve-
hip Paşa kendisi de ordu komutanı olduğundan Liman von Sanders’in emrinde olma-
mak ve doğrudan Başkomutanlık’a bağlı olmak şartıyla Güney Grubu Komutanlığı
görevini kabul edebileceğini açıklamıştır.16 Enver Paşa bu problemi çözmek için 6
Temmuz 1915 tarihinde V. Ordu Komutanlığı’na bir yazı göndermiş ve “Güney Gru-
bu Komutanlığı’na, 2. Ordu Komutanı Vehip Paşa atanmıştır. Kendisi, sizin emriniz
altında bulunacak ve Grup Komutanı olarak bir ordu komutanı yetki ve ödenekle-
rini haiz olacaktır. Hemen görev yerine hareket etmesi kendisine bildirilmiştir.”17 Bu
emirden anlaşılacağı gibi Vehip Paşa “Grup Komutanı” olarak bir “ordu komutanı”
yetkisini kullanacak olsa da Sanders’e bağlı olarak görev yapmıştır. Burada dikkat
çeken husus, Sanders’in Başkomutanlık Vekâleti’ne gönderdiği raporlarda cephenin
durumunu belirtirken; “Şimal Grubu cephesi”, “Anafartalar Grubu cephesi”, “Saros
Grubu cephesi” ifadesini kullanmasına karşılık Güney Grubu için “Cenub Grubu 2.
Ordu cephesi” ifadesini kullanmayı tercih etmesidir. 2. Ordu’nun Çanakkale’den ay-
rılmasından sonraki yazışmalarda ise sadece “Güney Grubu” ifadesi kullanılmıştır.18
2. Ordu’nun görev yaptığı Güney Grubu, Çanakkale Savaşı’nda İkinci Kerevizde-
re (12-13 Temmuz 1915), 6-13 Ağustos 1915 Muharebeleri ve Eylül 1915’de başlayan
mevzi muharebelerini yaptı. Vehip Paşa, 9 Temmuz tarihinde Salimbey Çiftliği’ndeki
Güney Grubu Karargâhı’na gelerek görevine başladı.19 2. Ordu’nun Gelibolu’ya gel-
meye başladığı sırada 18 Temmuz 1915’de Heyet-i Edebiye olarak adlandırılan bir
grup gazeteci, yazar ve şair Seddülbahir Cephesi’ni ziyaret etmişler, Vehip Paşa ile de
görüşmüşlerdir.20
232
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
21 Nihad, Harb-i Umumi’de Seddülbahir Cenub Grubu Muharebatı, s. 54, Belen, Çanakkale Savaşı, s.
83-87, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 143, Türk Harbi Çanakkale Cephesi, s. 230
22 Demaz, Çanakkale Seferi, s. 86, Belen, Çanakkale Savaşı, s. 87.
23 Belen, Çanakkale Savaşı, s. 87, Türk Harbi Çanakkale Cephesi, s. 232.
24 Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 79, Belen, Çanakkale Savaşı, s. 89.
25 Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 79, Belen, Çanakkale Savaşı, s. 89-90, muharebeler hakkında
ayrıntı için bkz. Nizamoğlu, Kahramanlıktan Sürgüne Vehip Paşa, s. 135-141.
26 Mühlman, Çanakkale Muharebesi 1915, (çev. Mehmet Cemal), Kastamonu 1933, s. 124-125.
233
Yüksel Nizamoğlu
234
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
Vehip Paşa, 5 Ağustos günü siperleri dolaştı ve hazırlıkları yerinde gördü. Vehip
Paşa yaptığı çalışmalarla Güney Grubu’nun savunmasını tam güvenlik altına almış ve
bu tedbirler sonunda Güney Grubu, Ağustos 1915 başından beri beklenen taarruza
karşı yeterli bir düzeye ulaşmıştır. Vehip Paşa, Temmuz ortasından Ağustos ayı baş-
larına kadar devam eden sakin ortamda bir taraftan cephane eksiklerini gidermeye
çalışmış, diğer taraftan da kuvvetlerini takviye için uğraşmıştır.31 Geri hizmetleri or-
ganize etmek amacıyla komutanlığına Albay Sadık Sabri’yi getirdiği “Geri Hizmetler
Komutanlığı” kurmuştu. Bu komutanlığın görevi; yiyecek, cephane kolları ve posta
işlerinin düzenli çalışması, yiyecek, cephane ve tahkimatta kullanılacak araç gereçle-
rin, hasta ve yaralıların güvenli bir şekilde istenilen yere ulaştırılmasıydı. Vehip Paşa
askerlerinin yiyecek problemini çözmek için de uğraşmış, 30 Temmuz 1915 günü
Levazım Dairesi’nden 5. Ordu’da yeterli yiyecek mevcudu olduğunu, ancak Güney
Grubu’nun erzaksız bırakılması nedeniyle bir soruşturma yapılmasını istemiştir. Ve-
hip Paşa, bu konuda Başkomutanlık Vekâleti’ne başvurarak yardım istemiş, hatta as-
kere verilen ekmekten bir numuneyi de göndermiştir.32 Vehip Paşa’nın Enver Paşa ile
olan yakın dostluğu gıda probleminin çözülmesinde kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır.
Ağustos ayı başında, İtilaf kuvvetlerinden Anzak Kolordusu üç tümene ulaşmıştı.
Seddülbahir’de 8. Kolordu (dört tümen), Fransız kuvvetleri iki tümen olmak üzere
altı tümen bulunuyordu. Ayrıca, beş İngiliz tümeni adalarda toplanmaktaydı. Bu tü-
menler on ay kadar süren bir eğitimden geçmişlerdi.33 Seddülbahir bölgesinde 29. ,
42. , 52. Tümenler ve Deniz Tümeni’nden oluşan 8. İngiliz Kolordusu, 1. , ve 2. Tü-
menlerden oluşan Fransız Kolordusu olmak üzere toplam altı tümen bulunmaktaydı.
Yaklaşık 18.000 mevcuda sahip olan bu birlikler yeni kuvvetlerle takviye edilmediğin-
den zayıf ve yorgun durumdaydılar.34
İtilaf kuvvetlerinin taarruz planı Hamilton tarafından şöyle belirlenmişti: Yeni
gelen beş tümen kısmen Anzak cephesi kuzeyinde kullanılacak, kısmen de Suvla li-
manına çıkarılarak Maydos yönünde ilerleyerek Türk kuvvetlerinin kuzeyini kuşata-
caktı.35 Hamilton çok zaman kaybedildiğini düşündüğünden beş tümeni bekleme-
den harekâta başlamak istemekte ve elindeki kuvvetleri yeterli görmekteydi. Harekât
6-7 Ağustos gecesi başlayacaktı. Hamilton’un planına göre Seddülbahir’de bulunan
altı yorgun tümen sadece gösteriş yaparak Güney Grubu kuvvetlerini tespit ede-
cek, Anzak Kolordusu da Türk kuvvetlerinin dikkatine güneye yoğunlaştırmak için
Kanlısırt’a bir taarruz yapacaktı.36 Hamilton asıl taarruzu 37.000 mevcutlu Avustral-
235
Yüksel Nizamoğlu
236
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
asker kaybetmiş, bütün Kolordu’nun kaybı da 3.500 olmuştur. İngilizler bu kadar ağır
kayıplar vereceklerini hiç hesaplamamışlardı.43
6-7 Ağustos Muharebeleri ve 13 Ağustos günü dâhil olmak üzere Türk kuvvetleri
Güney Grubu’nda 7.510 kayıp vermişlerdi. Akşam karanlığı bastırdığı sırada İngi-
liz birlikleri ancak kendi hatlarına geri dönebilmeyi başarabilmişlerdi. Özellikle 125.
Tugay’ın kendi hatlarına kadar dönebilmesi büyük bir başarı olarak değerlendiril-
mişti. Etraflarındaki bütün siperler ölü ve yaralılarla doluydu. Bundan sonra Ağustos
ayı sonuna kadar Güney Grubu bölgesindeki İngiliz ve Fransız kuvvetleri ciddi bir
harekâta girişememişlerdir. Türk kuvvetleri ise bu bölgede devamlı savunmada kal-
mayı tercih etmişler ve bu şekilde yeni bir taarruzu önleyici bir konumda bulunmuş-
lardır. Sadece Kasım ayında 52. Tümen bir harekâta girişmiş, bunun dışında iki taraf
kuvvetleri cephelerinde aynı konumda kalmışlardır.44
İtilaf kuvvetlerinin Güney Grubu bölgesinden asıl taarruz bölgesi olan
Arıburnu’na kuvvet sevkini önlemek için düzenledikleri bu taarruzlar başarılı olama-
dı. Sanders ve Vehip Paşa da Seddülbahir bölgesindeki taarruzların ikinci derecede
olduğunu anlayarak buna göre bir yol izlediler.
Aynı dönemde İngilizler Kuzey Grubu’na karşı da 6 Ağustos’tan itibaren taar-
ruza geçtiler. İngilizlerin Conkbayırı yönünde ilerledikleri sırada 19. Tümen Komu-
tanı Mustafa Kemal (Atatürk), 7 Ağustos sabahı kendi cephesine şiddetli taarruz-
lar olmasına rağmen buranın önemini fark ederek bir buçuk taburluk bir kuvveti
Conkbayırı’na göndermiştir. Esat Paşa da 9. Tümeni buraya göndererek bölgeyi tak-
viye etmiştir.45 7 Ağustos günü Kocaçimen Dağı’na takviye gönderen komutanlardan
birisi de Vehip Paşa idi. Hatta buraya ilk gelen takviye kuvvetler, Güney Grubu’nun
sağ kanadında ihtiyat kuvveti olarak bulunan Cemil Bey (Conk) komutasındaki 4.
Tümen’di.46
İngilizler, 8 Ağustos sabahı Kocaçimen ve Conkbayırı mevzilerine büyük bir
taarruz yapmaya karar verdiler. Conkbayırı yönüne ilerleyen kuvvetler 8 Ağustos
sabahı burayı işgal ettiler.47 Esat Paşa, Conkbayırı’nın sıkıştırıldığı sıralarda Kuzey
Grubu’nun elinde ihtiyat kuvveti kalmadığından kendi karargâhına iyice yaklaşmış
olan düşmana karşı Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa’dan iki piyade alayı ve bir ba-
43 Belen, Çanakkale Savaşı, s. 105-106, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 161, Oglander,
“Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi VII)”, 1986 Ekim, Sayı: 20, s. 54-55.
44 Oglander, “Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi (VII)”, 1986 Ekim, S. 20, s. 54-56.
45 Belen, Çanakkale Savaşı, s. 108-109, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 165.
46 Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s. 111, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları,, s. 171-172, Demaz,
Çanakkale Seferi, s. 92, Mühlman, Çanakkale Muharebesi 1915, s. 132, Cemil Conk, Canlı Tarihler
Hatıralar, İstanbul 1947, s. 163.
47 Belen, Çanakkale Savaşı, s. 120-121, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 190, Oglander,
C. F. Aspinall, “Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi (XII)”, BTTD, 1987 Mart, S. 25, s. 44, Ruşen Eşref,
Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülakat, Ankara 2001, s. 41.
237
Yüksel Nizamoğlu
taryadan oluşacak takviye kuvvet istemiştir. Vehip Paşa da Güney Cephesi şiddetli bir
şekilde bombardıman altında olmasına rağmen bunun bir gösteriş harekâtı olduğunu
anladığından 8. Tümen’in 23. ve 24. alaylarını komutanlarıyla beraber Kocadere yö-
nüne göndermiştir.48 Esat Paşa, Vehip Paşa tarafından gönderilen 8. Tümen komutanı
Ali Rıza Bey’i, Conkbayırı’na doğru ilerleyen düşmana saldırmak üzere bu bölgeye
göndermiştir. Esat Paşa anılarında aslında Conkbayırı’nın kendisine bağlı olmadığını,
Anafartalar Grubu bölgesinde bulunduğunu, ancak bu sorumluluğu üzerine alarak
takviye kuvvetlerini buraya gönderdiğini anlatmaktadır. Çünkü burası düşman eline
geçecek olursa Kuzey Grubu çevrilmiş olacak, Çanakkale Boğazı’nın kilit noktaların-
dan biri İngilizlerin eline geçecekti.49
6 ve 7 Ağustos günleri gerçekleşen muharebelerden sonra Seddülbahir bölgesin-
deki çarpışmalar; topçu bombardımanları, küçük gece baskınları, bomba atışları ve
lağım patlamaları şeklinde 13 Ağustos’a kadar devam etti. 12 Ağustos günü Mütte-
fiklerin elinde bulunan küçük bir bağdaki siperlerin geri alınmasıyla cephe, 6 Ağus-
tos öncesindeki duruma getirildi. 6-13 Ağustos Muharebeleri’nde Güney Grubu’nun
verdiği kayıplar, 41 subay ve 2.717 er şehit, 64 subay ve 4.116 er yaralı ve 572 er ka-
yıp olarak gerçekleşmiştir. Toplam kayıp 7.510 olmuş, fakat İngiliz ve Fransızlara da
çok büyük kayıplar verdirilmiş, taarruzları da durdurulmuştur. Güney Grubu artık
Çanakkale Muharebeleri’nin en hayati muharebesinin gerçekleştiği Kuzey Grubu’na
yardım gönderme imkânına kavuşmuştur.50
Esat Paşa, 9 Ağustos günü yine kardeşi Vehip Paşa’dan yardım istemiştir. Vehip
Paşa da Conkbayırı’nın önemini kavradığından kendi bölgesindeki şiddetli ateşe rağ-
men 28. ve 41. Piyade Alayları ile Topçu Taburunun iki bataryasını Kocadere’ye gön-
dermiş, ilave olarak 12 santimlik obüslerin 250 mermisini ve 500 de bomba gönder-
miştir. Vehip Paşa tarafından gönderilen bu takviye kuvvetleri, Liman von Sanders’in
isteğiyle Esat Paşa’nın komutasından alınarak Anafartalar Grubu Komutanı Albay
Mustafa Kemal’in emrine verilmiştir.51 10 Ağustos günü öğleden önce Kocaçimen
Dağı zirvesine ve Conkbayırı’na en yakın durumda bulunan İngiliz kuvvetlerine karşı
Mustafa Kemal’in komutasında yapılan hücum başarılı olmuş ve düşman piyadesi
geriye sürülmüştür. Böylece, bu bölgenin Türk kontrolünde kalması sağlanmıştır.52
İkinci Anafarta Muharebesi de 21-22 Ağustos 1915 tarihinde gerçekleşti. Bu
muharebe için Mısır’dan bir süvari tümeni ve Vehip Paşa’nın komutanlığını yaptığı
Seddülbahir’den 29. Tümen’in getirilmesi yerinde bir davranış olarak tarihe geçmiş-
tir.53
48 Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 268-269, Türk Harbi Çanakkale Cephesi, s. 323
49 Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 270.
50 Türk Harbi Çanakkale Cephesi, s. 324-325
51 Türk Harbi Çanakkale Cephesi, s. 367, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, s. 276-277
52 Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s. 113, Belen, Çanakkale Savaşı, s. 128, Esat Paşa, Esat Paşa’nın Çanak-
kale Anıları, s. 279, Oglander, “Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi (XIII)”, 1987 Nisan, S. 26, s. 58.
53 Belen, Çanakkale Savaşı, s. 133-139
238
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
239
Yüksel Nizamoğlu
240
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
Sanders, birçok birliğin iadesiyle meydana gelecek olan 2. Ordu’nun geri çekilme-
sinin hassas bir şekilde ve düşmanın durumunun dikkate alınarak yapılmasını iste-
mekteydi. Nitekim geri çekilme de kademeli olarak gerçekleştirilmiştir.62 Enver Paşa
10 Ekim 1915’te Vehip Paşa’ya, “5. Ordu’dan harice çıkarılacak ordunun 2. Ordu na-
mını haiz olacağını” ve bu orduya da Vehip Paşa’nın kumanda edeceğini, bu ordunun
karargâhının da Vehip Paşa’nın karargâhı olacağını bildiriyordu. Enver Paşa ayrıca “2.
Ordu kumandanı esasen Karargâh-ı Umumi’ye merbuttur” ifadesini kullanmaktay-
dı. 3. Tümen 8 Ekim’de, 2. Tümen de 11 Ekim’de Uzunköprü’ye doğru yola çıktılar.
4. Tümen 16 Ekim’de, 13. Tümen de 21 Ekim tarihinde Keşan’a hareket ettiler.63 2.
Ordu karargâhı da 13 Ekim 1915 tarihinde Keşan’a gitmek üzere hareket etmiştir.64
Bu sırada 2. Ordu’nun Avrupa cephelerine gönderilmesi gündemdeydi. Başkomutan-
lık Vekâleti yeni bir komutan görevlendirilene kadar Güney Grubu Komutanlığı’na
Cevat Paşa’nın vekalet edeceğini bildirmiştir.65 Vehip Paşa 6 Ekim 1915 tarihinde Ge-
libolu Yarımadası’ndan ayrılarak İstanbul’a gitmiştir. 2. Ordu kuvvetlerinin Trakya’ya
nakli üzerine Cevat Paşa (Çobanlı) Güney Grubu komutanlığına tayin edildi.66 Bu tü-
menlerin yerine Saros’tan alınan I. Ordu tümenleri getirildi.67 Sanders’e göre, 2. Ordu
birliklerinin Çanakkale’den alınmaları doğru bir davranış değildi. İtilaf kuvvetlerinin
baskısının şiddetle devam ettiği bir zamanda birliklerin düzenli olarak değiştirilmele-
ri gerekliydi. Hem henüz kesin bir sonuç alınmamış, hem de Türk kuvvetlerinin yavaş
yavaş uygun yerlerde taarruza geçmelerinin zamanı gelmişti. 2. Ordu kuvvetleri ise
böyle bir dönemde hareketsiz bir şekilde Trakya’da beklemekteydi.68 Sanders’in bu
görüşüne karşılık, Ekim ve Kasım aylarında ordu mevcudunda artış olduğu anlaşıl-
maktadır. Eylül ayında 5.282 subay ve 255.728 er varken bu sayı Ekim ve Kasım ayla-
rında 5.500 subay ve 310.000 er olmuştur.69
Vehip Paşa, 17 Şubat 1915 tarihinde 2. Ordu Komutanlığı görevine tayin olmuş-
tu. Bu görevi yaklaşık bir yıl devam etmiş, bu görevi sırasında Çanakkale cephesinde
Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan muharebelere katılmıştı. 28 Şubat 1916 tarihli
irade-i seniye ile III. Ordu Komutanlığı’na Mahmut Kamil Paşa’nın yerine II. Ordu
Komutanı Vehip Paşa tayin olmuş, Vehip Paşa’nın yerine de A. İzzet Paşa getirilmiş-
tir.70
241
Yüksel Nizamoğlu
Sonuç
2. Ordu, Çanakkale Cephesi’nde 1915 yılının Temmuz ayından Ekim ayına ka-
dar “Cenub Grubu II. Ordu Cebhesi” olarak görev yapmış, bu süre içinde iki büyük
muharebe yaşamıştır. 2. Ordu bu iki muharebede başarılı olmuş, İngilizlerin hücum-
larını püskürtmeyi başarmıştır. Ağustos ayında Anafartalar’da yaşanan muharebe-
lerde de Kuzey Grubu’na takviye kuvvetler göndererek yardımcı olmaya çalışmıştır.
Eylül ayına gelindiğinde 2. Ordu Avrupa cephelerine gönderilmek üzere Çanakkale
Cephesi’nden çekilmiş, böylece buradaki görevi de sona ermiştir.
2. Ordu’nun Çanakkale cephesinde önemli bir rolü de Kuzey Grubu ve Anafar-
talar Grubu’na Ağustos ayında takviye kuvvet göndererek buraya önemli bir katkı
yapması olmuştur. Başta Vehip Paşa olmak üzere komuta kademesi de görevleri es-
nasında uyumlu bir şekilde çalışmış, özellikle Esat Paşa ile Vehip Paşa’nın kardeş ol-
ması da cephedeki koordinasyonun verimli olmasını sağlamıştır. 2. Ordu Çanakkale
Cephesi’nden sonra A. İzzet Paşa komutasında Kafkas Cephesi’nin güney bölümüne
sevk edilmiş ve Ruslara karşı savaşmıştır.
242
Çanakkale Muharebeleri’nde 2. Ordu ve Vehip Paşa
Vehip Paşa’nın 2. Ordu Komutanlığı’na tayini, BOA, İ. HB, Dosya No:166, Gömlek No: 1333/
R-006, Tarih: 02/R /1333 (Hicri)
243
Çanakkale Muharebeleri’nde
Fevzi Çakmak Paşa
Hakan BACANLI*
* Dr. Öğ. Bnb. GATF Dek. ve Eğt. Hst. Dek. Eğt. Yrd. Zorunlu Drs. Gr. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
Okutmanı.
245
Hakan Bacanlı
1 Hayrullah Gök, Mareşal Fevzi Çakmak’ın Askeri ve Siyasi Faaliyetleri (1876-1950), Genelkurmay
Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Basım Evi, Ankara 1997, s. 2.
2 Kara Harp Okulu
3 Kurmay.
4 Gök, Mareşal Fevzi Çakmak, s. 3-4.
5 Genelkurmay Başkanlığı.
6 Gök, Mareşal Fevzi Çakmak, s.5-6.
7 Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, c. II,
(haz. Dr. Tar. Uz. Hülya Toker, Tar. Uz. Nurcan Aslan), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı Yayınları, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2009, s.129-130.
246
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
247
Hakan Bacanlı
isi Müşir Fevzi Paşa Hazretlerinin Erkan-ı Harbiye Mektebindeki Konferansları), Erkan-ı Harbiye
Mektebi Matbaası, İstanbul 1927, 480 s.] Günümüz Türkçesiyle metni için bkz. Fevzi Çakmak, Batı
Rumeli’yi Nasıl Kaybettik? Garbi Rumeli’nin Suret-i Ziyaı ve Balkan Harbi’nde Garp Cephesi, Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları, 2011, s. 728.
14 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 278-281.
15 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 299, 301, 305, 307; Komutanların Biyografileri, s. 130-131.
16 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 311, 316-317.
17 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (Amfibi Harekât), c. V, II. Kitap, Genelkurmay Personel
Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, Genelkurmay
Basımevi, 2012, s. 206-207.
248
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
249
Hakan Bacanlı
etmek vazifesi verilmiştir.23 Aynı tarihte 6’ncı Fırkanın da kâmilen Gelibolu’ya ha-
reketi emredilmiştir. Saroz Grubu emrine verilmiş olan 6’ncı Fırka 14’üncü Fırkayı
değiştirmiştir.24
5’inci Ordu Komutanı Liman von Sanders, 6 Temmuz 1915 tarihinde Başkomu-
tanlık Vekâletine gönderdiği raporunda; Güney Grubu cephesinde, yapılan taarruz-
lara rağmen düşmanın yerinden atılamadığı ve bu suretle 5’inci Ordu’nun, Güney
Grubundaki iyi olmayan durumun düzeltilmesi için bütün imkânını kullanmış oldu-
ğu, Kuzey Grubunun da elinde ihtiyat kalmamış olduğunu belirtmiş ve bütün fırka-
ların zayıflamış olması dolayısıyla, 5’inci Kolordu fırkalarının aylardan beri cephede
bulunarak çok zayıf düşmüş olan 11’inci ve 12’nci Fırkalarla değiştirilmelerine izin
verilmesini talep etmiştir.25
Başkomutanlık Vekâleti, kısa bir süre sonra, Bulgaristan’dan bir tehlike gelme-
yeceğine kanaat getirdiğinden; başlangıçta 5’inci Ordunun kuzey yanını korumakla
görevlendirdiği Vehip Paşa komutasındaki 2’nci Orduyu Güney Grubu cephesinde
görevlendirmeye karar vermiş, 6 Temmuz 1915’te Başkomutanlık Vekâletinden 5’inci
Ordu Komutanlığına gönderilen gizli telgrafla, Güney Grubu Komutanlığına, 2’nci
Ordu Komutanı Vehip Paşa’nın atandığı bildirilmiştir.26 Bu kararla 5’inci Ordunun
kuvvetlenmesi sağlanmış olacaktır.
Zığındere Muharebelerinden 12 Temmuz 1915 günü başlayan ve iki gün süren
Kerevizdere Muharebeleri’ne kadar altı günlük durgunca geçen süre içinde Güney
Grubu kuvvetlerine çekidüzen vermeye çalışılmış; yıpranan ve yorulan birliklerin
geri alınarak yerlerine taze kuvvetlerin getirilmesine başlanmıştır.
Mirliva Vehip Paşa’nın komutasındaki 2’nci Ordu, 14’üncü Kolordu ile 5’inci
Kolordudan kuruludur. 14’üncü Kolordu Komutanı Mirliva Trommer 10 Temmuz
1915’te karargâhı ve kurmaylarıyla Seddülbahir bölgesine gelmiş ve 3 Temmuz
1915’ten beri Güney Grubu Sağ Kanat Komutanlığını yapmakta olan 1’inci Kolordu
Komutanı Mirliva Mehmet Ali Paşa’dan emir ve komutayı teslim almıştır.27
5’inci Kolordu Komutanı Fevzi Paşa 11 Temmuz 1915 günü Gelibolu’ya ulaşmış-
tır. 12 Temmuz 1915 günü de kendisine İkinci Mıntıka Komutanlığı görevi verilmiş-
tir.28
Fevzi Paşa, 13 Temmuz 1915 günü Kurmay Başkanı Yarbay Albrecht’in durum
ve birlikler hakkında hiçbir bilgi edinmeden komutayı almama konusundaki öneri ve
250
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
29 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 224.
30 Miralay Süleyman Şakir, Cepheden Hatıralar, s. 82-83.
31 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 224.
32 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 224-225.
251
Hakan Bacanlı
de düşman tarafından işgal olunan siperlerin pek yakınına kadar ilerlenerek orada
tutunabilmek mümkün olmuş, ancak bu muharebelerde önemli miktarda zayiat ve-
rilmiştir.33
Fevzi Paşa tarafından 13 Temmuz 1915 tarihinde 6’ncı Fırka Komutanlığına gön-
derilen emrin son paragrafında,
“Bugün kıtaatın gördüğüm cesaret ve hamasetleri elimizde bulunan toprak-
tan bir karışının dahi zayi olamayacağına bana ümit ve emniyet-i tâmme
bahşetmiştir. Kumandalarını henüz deruhte ettiğim cesur ve kıymetli fırka-
larla memleketin en mühim olan bir yerinde muharebe edebilmek şerefini ih-
raz ettiğimden dolayı iftihar ederim. Dün ve bugünkü muharebelerde cesaret
ve liyakat gösteren efrad ve zabitanın esamisinin derhal taltif edilmek üzere
bildirilmesini rica ederim”34 denilmektedir.
17 Temmuz 1915’te 5’inci Kolordu Komutanı Fevzi Paşa, 6’ncı Fırka’nın 5’inci
Kolordu’ya mensup 14’üncü Fırka ile değiştirilmesinin kararlaştırıldığını bildirmiştir.
18 Temmuz 1915’te Fevzi Paşa tarafından yazılan emirde de 7’nci Fırka bölgesindeki
emir ve komutayı Miralay Cavit Bey ve 6’ncı Fırka bölgesindeki emir ve komutayı da
Kaymakam Kazım Bey’in alacağı belirtilmiştir. Bu iki fırka komutanının emirlerine
bu bölgelerde bulunan 6’ncı ve 7’nci Fırka kıtaları da gireceklerdir. Muharebe tecrü-
belerine sahip bu birliklerden, yeni gelecek 13’üncü ve 14’üncü Fırka birlikleri mev-
zilerin ne suretle müdafaa edileceğini öğreneceklerdir. Emirde, “Bütün harekât ve
mülahazat toprağımızda bir adımın bile zayi edilmemesi ve vatanını menafi nokta-i
nazarından olmalıdır.” denilmektedir.35
2’nci Ordu kıtaları, Temmuz 1915 ayı ikinci yarısı ortalarından başlayarak
Yarımada’ya girmeye başlayacak; Güney Grubunun yorgun fırkalarından görevleri
teslim alacaklardır.36 18 Temmuz 1915 günü akşamı itibariyle 7’nci Fırka bölgesindeki
emir ve komutayı Albay Hovik, 6’ncı Fırka bölgesindeki emir ve komutayı Yarbay Ka-
zım (Karabekir)37 üzerlerine alacaklardır. 27 Temmuz 1915’te 6’ncı Fırka Kumandanı
Süleyman Şakir’in yerine Albay Nazif atanmıştır.38
252
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
39 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 329, 330, 332. Fevzi Çakmak Paşa’nın Günlüklerinde 4’üncü Fırka’nın 1
Ağustos’ta 5’inci Kolordunun emrinden çıktığı yazılıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi
(04 Haziran 1915 -09 Ocak 1916) (V. Cilt III. Kitap) adlı eserde ise 4’üncü Fırka’nın 7 Ağustosa 1915
tarihli emirle Anafartalar Grubu emrine verilmiş olduğu yazılıdır. (Bkz. Birinci Dünya Savaşı’nda
Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), Ek.15.)
40 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 250.
41 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 265.
42 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 286.
253
Hakan Bacanlı
la 14’üncü Kolordunun 28’inci Alayının 9 Ağustos 1815 günü Vehip Paşa’nın kendi
insiyatifiyle Kuzey Grubu emrine gönderilmesi, 10 Ağustos 1915’te Çonkbayırı’nı ele
geçirmek üzere olan İngilizlerin ciddi taarruzunun püskürtülmesinde en önemli rolü
oynamıştır.43
17 Ağustos 1915, 6’ncı Fırka emrindeki birliklerle Anafartalar’a hareket etmiş, 19
Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Grubunun genel ihtiyatı olmuştur.44
Eylül ayı içerisinde Güney bölgesindeki 14’üncü Kolordu (1’inci ve 10’uncu Fırka-
lar) ile 5’inci Kolordu (13’üncü, 14’üncü Fırkalar) cephesinde bir değişiklik yapılma-
mıştır. Eylül ayı boyunca Fevzi Paşa düşman taarruzları ve topçu ateşleriyle mücadele
eden 13’üncü ve 14’üncü Fırka bölgelerini ve karargâhlarını ziyaretlerde bulunmuş,
mıntıka komutanlığı bölgesindeki muharebeleri yönetmiştir.
Yine Eylül ayı içerisinde, 8 Eylül 1915 tarihinde 13’üncü Fırka’da komutan deği-
şikliği olmuş, Fırka Komutanı Hovik Bey 12’nci Fırka Komutanlığına tayinen ayrılmış
yerine de 12’nci Fırka Komutanı Selahattin Bey 13’üncü Fırka Komutanı olmuştur.45
Ekim ayı başından itibaren birlik değişimleri kapsamında 7 Ekim 1915 tari-
hinde 13’üncü Fırka’nın geri çekilmesi kararlaştırılmıştır. 8 Ekim 1915’te 13’üncü
Fırka’nın Kirte, Kanlıdere arasını 10’uncu Fırka’nın 28’inci Alayı teslim almıştır. 17
Ekim 1915 tarihinde Vehip Paşa’dan ve Beşinci Ordu’dan gelen emirde 5’inci Kolor-
du Karargâhı’nın Kadıköy’e hareketi emrolunmuş, bu suretle Mıntıka Komutanlığına
17 Ekim gecesi itibariyle nihayet verilmiştir. Fevzi Paşa 19 Ekim 1915’te bölgeye ge-
lişinin yüzüncü gününde Mıntıka Karargâhından hareketle Yalova’da Beşinci Ordu
Karargâhı’na giderek, burada Liman Paşa ile vedalaşmıştır.46
22 Ekim 1915 tarihinde Kadıköyü’ne gelen Fevzi Paşa karargâhı Müstecab
Çiftliği ile Şarköy arasında toplamıştır.47 Bu dönemde Vehip Paşa’nın Çanakkale’ye
veya başkente gittiği zamanlarda 2’nci Ordu’ya vekâleten kumanda ettiği de olmuş-
tur.
7 Aralık 1915 tarihinde Anafartalar Grubu Komutanlığına tayin olduğuna dair
emir almış, ertesi gün Anafartalar Grubu Karargâhı olan (Çamteke)’ye giderek gö-
revine başlamıştır.48 Görevi devraldığı komutan ise Mustafa Kemal Paşa’dır. Mustafa
Kemal Paşa, “Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Tarihçe” adlı eserinde, “10 Aralıkta
sağlık durumum nedeniyle grubun emir ve komutasını 5’inci Kolordu Komutanı
Mirliva Fevzi Paşa’ya bırakarak ayrıldım.” demektedir.49
43 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (V. Cilt III. Kitap), s. 306.
44 Miralay Süleyman Şakir, Cepheden Hatıralar, s. 41.
45 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 343.
46 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 349, 351.
47 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 352; 24 Ekim 1915’te 5’inci Kolordu Komutanlığına Miralay Şevki atanmış-
tır. Cepheden Hatıralar, s. 45.
48 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 359.
49 Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Tarihçe, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt
(ATASE) Başkanlığı Yayınları, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2011, s. 52.
254
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
Bu görev değişimi Mustafa Kemal Paşa ile Fevzi Paşa’nın ilk ve son görev değişimleri olmayacaktır. Bu
iki komutan arasında bu görev değişiminden sonra da Mustafa Kemal Paşa ile Fevzi Paşa ya aynı cep-
helerde birlikte görev almışlar ya da yaptıkları görevleri zaman zaman birbirlerine devretmişlerdir:
Rus taarruzlarının yoğunlaştığı bir dönemde Fevzi Paşa Doğu Cephesi 3’üncü Mıntıka Komutanlığı’na
atanmış ve Çoruh - Kaledere - Kopmama Hatun (Tercan) muharebelerinde Ruslara karşı çarpışmıştır.
Bu çarpışmalarda 1’inci Mıntıka Komutanı da Mustafa Kemal Paşa’dır. (Gök, Mareşal Fevzi Çakmak,
s. 18.)
Diyarbakır’da bulunan 2’nci Ordu Komutanı Vekili Mustafa Kemal Paşa, Irak’ta yeni kurulacak olan
7’nci Ordu Komutanlığına atanma teklifini kabul edince 2’nci Kafkas Kolordusu Komutanı Fevzi Paşa
da 5 Temmuz 1917 tarihinde 2’nci Ordu Komutanlığına atanmıştır. (Gök, Mareşal Fevzi Çakmak, s.
19.)
Mustafa Kemal Paşa’nın 7’nci Ordu’daki görevinden ayrılmasının ardından yerine 2’nci Ordu Komu-
tanı Mirliva Fevzi Paşa getirilmiştir. (9 Ekim 1917) (Gök, Mareşal Fevzi Çakmak, s. 21.)
7’nci Ordu Komutanlığı görevinde bulunan Fevzi Paşa’nın Ağustos 1918’de rahatsızlanması ve istira-
hatle ayrılması üzerine yerine tekrar Mustafa Kemal Paşa atanmıştır. (Gök, Mareşal Fevzi Çakmak s.
23.)
50 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 363.
51 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 364-366, 368, 369, 371, 372, 376.
52 Hatemi, Fevzi Çakmak, s. 330, 332, 347, 352.
255
Hakan Bacanlı
256
Çanakkale Muharebeleri’nde Fevzi Çakmak Paşa
Mehmed Nazif Efendi şehit düştüğünde evlidir ve Müfide ve Adnan isimli iki
çocuğu vardır. Adnan babası şehit düştüğünde henüz bir yaşındadır. Nazif Bey’in ço-
cuklarının yetişmesleriyle Mareşal Fevzi Çakmak doğruda ilgilenmişlerdir.56
Sonuç
Mareşal Fevzi Çakmak, Birinci Dünya Savaşı öncesi çoğunlukla görev yapmış
olduğu Balkan coğrafyasında önemli askerî tecrübe edinmiş, Birinci Dünya Savaşın-
da da birçok cephede görevlerde bulunmuş, başarılar göstererek çeşitli madalya ve
taltifler almıştır.
Birinci Dünya Savaşı içinde görev yaptığı cephelerden ilki Çanakkale Cephesi’dir.
Bu cephede 5’inci Kolordu Komutanı olarak bulunmuş ve özellikle Seddülbahir böl-
gesi muharebelerinde önemli yararlılıklar göstermiştir.
Çanakkale Muharebeleri’nde subay olan kardeşini şehit vermiş olan Fevzi Paşa,
yaşadığı olumsuzlukları sineye çekmesini bilmiş, Çanakkale Cephesindeki görevini
tamamlamasının ardından da Doğu Cephesinde görev almıştır.57
55 Mektubun orjinali için bkz. Arı, Mülazım-ı Evvel Mehmed Nazif Efendi’nin Conkbayırı’nda Şehit
Düşüşü”, s. 459. Mektubun bu surette sadeleştirilmiş hali için bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt I,
Kaynak Yayınları, İkinci Basım, 1999, s. 268.
56 Arı, “Mülazım-ı Evvel Mehmed Nazif Efendi’nin Conkbayırı’nda Şehit Düşüşü”, s. 457.
57 Mareşal Fevzi Çakmak, 1935 yılı Şubat ayından itibaren, Harp Akademisinde Birinci Dünya
Savaşı’nda Doğu Cephesi Harekâtını konu alan bir dizi konferans vermiştir. Toplam yedi konferansta
Doğu Cephesindeki kara, deniz, hava harekâtlarını ve lojistik destek faaliyetlerini, olayların çağ dizini
sırasına uygun olarak, haritalar, krokiler ve çizelgelerle ele almış ve anlatmıştır. Fevzi Çakmak’ın 1935
yılında Harp Akademisinde verdiği konferanslar, Genelkurmay Başkanlığınca “Büyük Harpte Şark
Cephesi Hareketleri – Şark Vilayetlerimizde, Kafkasya’da ve İran’da” adıyla 1936 yılında kitap olarak
yayımlanmıştır. (Bkz. Mareşal Fevzi Çakmak, Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesi, Genelkurmay
ATASE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 359; Fevzi Çakmak, Büyük
Harp’te Şark Cephesi Harekâtı - Şark Vilayetlerimizde, Kafkasya’da İran’da, Türkiye İş Bankası Kül-
tür Yayınları, İstanbul 2011, s. 686.)
257
Hakan Bacanlı
Fevzi Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nın son yılı içerisinde 28 Temmuz 1918 tari-
hinde ‘korgeneral’, İstiklal Harbi süresince 3 Nisan 1921’de ‘orgeneral’ ve 31 Ağustos
1922’de de ‘Mareşal’ rütbelerini almıştır.58
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en uzun süre Genelkurmay Başkanlığı makamın-
da bulunmuş komutan olan Mareşal Çakmak, 30 Mart 1911’den vefatından bir haf-
ta öncesine, 2 Nisan 1950’ye kadar günlük tutmuştur.59 Bu günlükler incelendiğinde
Fevzi Paşa’nın hayatı hakkında kronolojik bilgi, olaylara bakışı, disiplini ve karakteri
vb. hususlar açısından önemli bilgi ve ipuçları öğrenilebilmektedir. Bu çalışmanın
temel kaynağını da bu günlükler oluşturmuştur. Her ne kadar bu çalışmayla Fevzi
Çakmak Paşa’nın Çanakkale Muharebeleri’ndeki faaliyetleri açıklanmaya çalışılmışsa
da, aslında gerek harp tarihi ve gerekse stratejik açıdan biri incelemenin veya tahli-
lin bu kapsamdan yeterince çıkarılmasının da mümkün olmadığı; ileride tümenlerin,
alayların ve diğer birliklerin harp ceridelerinin ve ilgili diğer belge ve anıların ya-
yınlanmasıyla gerek Fevzi Çakmak Paşa’nın ve gerekse Çanakkale Muharebeleri’ne
katılmış diğer komutanların bu muharebelerdeki faaliyetleri hakkında daha ayrıntılı
bilgilere sahip olunabileceği değerlendirilmektedir.
258
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
Muhammet ERAT*
* Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
1 “Kâzım Karabekir’in Tarihçe-i Hayatı”, Vakit, 29 Ekim 1922’den naklen Kâzım Karabekir, Çocuk Da-
vamız, (haz., Faruk Özerengin), c. II, İstanbul 1995, s. 86; Ayrıca bkz; Kâzım Karabekir, Hayatım,
(haz., Faruk Özerengin), İstanbul 1995, s. 17, 25. Ancak Kırzıoğlu, Karabekir’in doğum tarihi olarak
23 Temmuz 1882 olarak vermektedir. Bkz; M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir -Kendi Eserleri,
Haltercümeleri ve Arşiv Belgeleri’ne Göre -, Ankara 1991, s. 8.
2 Kâzım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti (1896-1909), İstanbul 1982, s. 9. Karabekir, ceddi hak-
kında şu bilgiyi vermektedir: “Karabekir aile ismimdir. Sultan Fatih’in Karaman Seferi’nde benim ced-
dim bulunan Karabekir de Sultan Fatih’(in) ordusuna maiyetindeki kuvvetle iltihak ederek hizmet-
lerde bulunmuştur. Bilahare Yavuz Sultan Selim zamanında İran (Çaldıran) Seferi’ne iştirak ederek
Tebriz’e kadar gitmiştir. Asıl mahalleri Konya Vilayetinde Karaman mıntıkasıdır”. Bu husus için bkz;
“Kâzım Karabekir Paşa ile Mülakat”, Vakit, 29 Ekim 1922’den naklen Kâzım Karabekir, Çocuk Dava-
mız, Öğütlerim, İstanbul 1990, s. 199. Kâzım Karabekir Paşa’nın ceddi hakkında geniş bilgi için ayrıca
bkz; M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir - Kendi Eserleri, Haltercümeleri ve Arşiv Belgeleri’ne
Göre -, Ankara 1991, s. 2-4.
3 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, Ankara 1999, s. 99.
259
Muhammet Erat
4 M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir, s. 5. Kırım Harbi hakkında geniş bilgi için bkz; W.E.D. Al-
len ve Paul Muratoff, Kafkas Harekâtı, 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Gnkur.
Basımevi, Ankara 1966, s. 55-98; Ali Fuat Türkgeldi, Mesâil-i Mühimme-i Siyasiyye, c. I, (haz. Bekir
Sıktı Baykal), Ankara 1987, s. 1-39, 229-336.
5 Kâzım Karabekir, Hayatım, s. 14-15; Kırzıoğlu, Kâzım Karabekir, s. 5.
6 Karabekir, Hayatım, s. 149-150.
7 Okul kayıtlarında Mehmet Emin Paşa oğlu Kâzım Efendi diye geçen Kâzım Karabekir, bugün hâlâ
aynı şekilde eğitim öğretim hayatına devam eden Kuleli Askerî Lisesi’nin birinci sınıfını 1897-98 öğ-
retim yılında toplam 307 puanla devre birincisi; ikinci sınıfı 1898-99 öğretim yılında toplam 330
(bütün derslerden tam puan alarak) puanla yine devre birincisi; üçüncü ve son sınıfı ise 1899-1900
öğretim yılında bu defa 409 puanla devre ikincisi olarak bitirmiştir. Karabekir, son sınıfta iken sadece
Jimnastik ve Akaid-i Diniye derslerinden beşer puan ve Kitabet dersinden de bir puan düşük alarak,
çok az bir puan farkıyla ikinci olmuştur. Karabekir’in Kuleli Askerî Lisesi’nde okuduğu bu üç yılın
not dökümünün bulunduğu Mezuniyet Belgesi için bkz; Kuleli Askerî Lisesi Arşivi’nde kayıtlı 1 no’lu
Künye Defteri. ( Bu belgeden istifade etmem için bir nüshasını bana temin eden Dr. Zekeriya Türk-
men Bey’e çok teşekkür ederim).
260
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
girdi8. Burada Almanca ve Rusça dersleri de aldı. Harp Okulu’ndan 6 Aralık 19029
(23 Teşrinisani 1318) günü “Piyade Teğmeni” (Mülâzım-ı Sânî) rütbesiyle10, 318-1
sicil numarası ile yine sınıf birincisi olarak11 mezun olunca “Kurmay Sınıfı”na ayrıl-
dı12. Harp Okulu’nu başarı ile bitirdikten sonra, Erkân-ı Harbiye Mektebi’ne (Harp
Akademisi’ne) devam etti. 1903 yılından13 1905 yılına kadar bu okulda eğitim ve öğ-
renimine devam eden Kâzım, bu okuldan da birincilikle mezun oldu. 5 Kasım 1905’te
58. Dönem Harb Akademisi’ni en başarılı öğrenci olarak birincilikle bitirip Kurmay
Yüzbaşısı olunca14, üstün başarısı yüzünden “Altun Maarif Madalyası” ile ödüllendi-
rildi15.
8 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, s. 99; Türk İstiklâl Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyogra-
fileri, Gnkr. Basımevi, Ankara 1989, s. 177.
9 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, s. 99. Kâzım Bey’in, 16 Aralık 1902’de mezun olduğu hakkındaki bilgi için bkz; İstiklâl Harbi’ne
Katılan Komutanların Biyografileri, s. 177.
10 İstiklâl Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografileri, s. 177
11 Cemalettin Taşkıran, Kâzım Karabekir Paşa, Askerî Hayatı ve Komutanlığı, Genelkurmay Basımevi,
Ankara 1993, s. 2.
12 Harp Okulu’nda iken Karabekir’in Ali Fuat Paşa ile başlayan dostluğu için bkz; Ali Fuat Cebesoy, Sınıf
Arkadaşım Atatürk, İstanbul 1967, s. 29-30, 51.
13 Kâzım Bey, 6 Aralık 1903 yılında Üsteğmen rütbesini almıştır. Bkz; İstiklâl Harbi’ne Katılan Komu-
tanların Biyografileri, s. 177.
14 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, s. 99; Türk İstiklâl Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografileri, s. 177; Kâzım Karabekir, İttihad
ve Terakki Cemiyeti (1896-1909), İstanbul 1993, s. 82.
15 Karabekir, İttihad ve Terakki Cemiyeti (1896-1909), s. 229.
16 Cemalettin Taşkıran, Millî Mücadele’de Kâzım Karabekir Paşa, Ankara 1999, s. 29.
17 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, s. 100; İstiklâl Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografileri, 177. Ancak, Kâzım Karabekir’in
yarbaylığa (kaymakamlığa) terfi ettiğine dair olan irade-i seniyyenin altında Padişah Mehmet Reşat,
Sadrazam M. Said ve Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver imzaları yer almakta ve 18 Mu-
harrem 333-24 Teşrinisani 330 tarihini taşımaktadır. BOA, İ.Hb. /56.
18 Cemalettin Taşkıran, Millî Mücadele’de Kâzım Karabekir Paşa, s. 29; Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu,
Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üyeleri, s. 100. Bu göreve getirilmesi
261
Muhammet Erat
hakkında farklı bir tarih (12 Aralık 1914) için bkz; İstiklâl Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografi-
leri, 178. Karabekir de eserinde, Enver Paşa’nın bu göreve başlaması için kendisine verdiği emirde 2
Aralık 1330 tarihini kaydetmektedir. Bkz; Kâzım Karabekir, Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik?, c. II,
İstanbul 1994, s. 437-438. Başkomutanlığın Kâzım Karabekir’e verdiği talimatın tarihi 14 Aralık 1914
tarihini taşımaktadır. Talimat için bkz; Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, III/I, s. 364.
19 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, s. 111.
20 Basra Fırkası Komutanı Yarbay Süleyman Askerî Bey, 23 Aralık 1914 (10 Kanunevvel 1330) tarihin-
de Irak ve Havalisi (Kuvvetleri) Komutanlığı’na irade-i seniyye ile tayin edilmişti. BOA, İ.Hb. /12
(1333.S.5).
21 Karabekir’in bu vazifeye tayini hakkında çıkan irade için bkz; BOA, İ.Hb. /27 (1333.R.19); İstiklâl
Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografileri, s. 178; Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah
Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üyeleri, s. 100.
22 Kâzım Karabekir, TBMM Başkanı olarak 26 Mayıs 1947’de Kartal’da halka hitaben bir konuşma ya-
parken, burada yaptığı görevden bahsetmiş ve o günlerin hatırasını şu şekilde canlandırmıştı: “Benim
sizlerle candan bağlılığım Birinci Cihan Savaşı ilk zamanlarında Tümen Komutanı olarak aranızda
bulunduğum sıralarda başlamıştır. Karargâhım burada Kartal’da idi. Pendik’te, Yakacık’ta ve hemen
ilçenizin her tarafında Alaylarım ve kıtalarım bulunuyordu. Sahillerde hâlâ izlerini gördüğünüz siper-
leri benim askerlerim kazmıştı. (...) Belki de buradan Şile sahillerine oradan da Çanakkale’ye benimle
beraber giden silah arkadaşlarım şimdi aranızda karşımdadırlar”. Bkz; Kâzım Karabekir, Ülkümüz
Kuvvetli Bir Türkiye’dir, İstanbul 1947, s. 37.
23 Nilüfer Hatemi, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002, s. 315-
316.
262
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
263
Muhammet Erat
bulunan Mehmetçik, yaklaşan İngilizleri şiddetli bir ateşle karşıladı. Özel tertibatlı
olan ve 7 bölük taşıyan River Clyde yük gemisi, Ertuğrul Koyu’ndaki kumsala oturdu.
Bu sahili 26. Alay’ın 3. Taburu’na bağlı 10. Bölüğü savunuyordu. Tabur komutanı, bu
bölüğü 2 takım ile takviye etti.
26. Alay, 3. Tabur, 10. Bölük’te görev yapan ve 80 arkadaşıyla Ertuğrul Koyu sa-
vunmasında kahramanlığıyla tarihe geçen Ezineli Yahya Çavuş bulunuyordu. Onlar
hem 2.800 kişilik İngiliz birliğine, hem de İngiliz donanmasının topçu ateşine di-
rendiler ve tarihe geçtiler. Bu direniş aynı zamanda Seddülbahir bölgesindeki diğer
çıkarmaları olumsuz olarak etkiledi. Durumu gözetleyen Başkomutan Hamilton bu-
raya asker gönderilmemesini emretti. Ancak gece olunca burası yeni birliklerle tak-
viye edildi.
24 Mithat Atabay, Muhammet Erat, Haluk Çobanoğlu, Çanakkale Şehitlikleri, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2009, s. 199-203.
264
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
dırdı. Bu direniş İngiliz birliklerinin (Y) sahiline çıkan birliklerle bağlantı kurmalarını
da engelledi.
265
Muhammet Erat
di. Bunun üzerine planlarını değiştiren İngilizler, kumsalda ağır zayiat vermelerine
rağmen Karacaoğlan Tepesi’ne yöneldiler. Burada bulunan Türk takımı İngilizlerce
kuşatıldı. Takım geriye çekilmek zorunda kaldı.
İngilizler, Tekke Koyu’na çıkardıkları birliklerde önemli kayıplar verdiler. Pek
çoğu karaya erişemeden hayatlarını kaybetti. Sahile çıkanlar ise savaşma gücünü bü-
yük ölçüde yitirdiler26.
266
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
267
Muhammet Erat
bazı tümenlerle bölgeye gelerek I. Tümen hariç, yıpranmış ve yorulmuş eski tümen-
lerin yerine görev başlamıştır31.
31 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922, Balkan-Birinci Dünya ve İstiklâl Harbi, s. 78-
79.
32 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/3, s. 260.
268
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
Tümen gözetleme yerine ve oradan da üçüncü hattan 14. Tümen gözetleme yerine
gitmiştir. Bu arada Fevzi Paşa, 14. Tümen Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ile bera-
ber Salim Bey Çiftliği’ne giderek Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa’ya son durum
hakkında bilgi vermişlerdir33.
5 Ağustos 1915 Perşembe günü Vehip Paşa ve Fevzi Çakmak 14. Tümen’in ikinci
hat siperlerini ve istinad noktalarını dolaşmış ve tümen komutanlığı tarafından yapı-
lanların uygun olduğunu belirtmişlerdir34.
Ağustos ayı başlarında Güney Grubunda Fevzi Paşa Komutasındaki 5. Kolordu,
13. Tümen sağda ve 14. Tümen solda Kirte Deresi doğu koluyla Çanakkale Boğazı
arasındaki kesimde savunma yapmakla görevlendirilmişti. İki tümen arasındaki ara
hattı, Ali Bey Çiftliği – Seddülbahir yolunun 300-400 metre kuzeyinden geçen hattı.
Bu esnada Yarbay Kâzım Bey komutasındaki 14. Tümen 55. Alayı sağda, 42. Alayı
solda cephede; 41. Alayı da yedekte olmak üzere savunma yapmak için düzenlenmiş-
ti. Cephedeki iki alay arasındaki ara hattı, Dinsizdere kuzeyi – Kansızdere Kuzeyi
hattı idi.
Cephedeki bütün birlikler derinliğine savunma düzeni almışlardı. Ön siperlere,
gözetleme ve güvenliği sağlayacak kuvvet bırakıp, geri kalan erlerini sığınaklarda
dinlendiriyorlardı. Güney Grubu aldığı savunma düzeni ve tedbirleriyle, İngiliz ve
Fransızların her türlü taarruz ihtimallerini karşılayacak biçimde ve kendine güvenir
bir halde idi35.
Güney Grubu sol kanadında bulunan 14. Tümen Komutanı Kâzım Bey’in 2-5
Ağustos 1915 tarihlerinde 2. Mıntıka Komutanlığı (5. Kolordu Komutanlığı)’na ver-
miş olduğu raporlarda, Fransız birliklerinin 55. Türk Alayı cephesindeki tahkimatı
desteklemeye devam ettiklerini, mevzilerini gizlemeye çalıştıklarını ve tel örgü en-
gelleriyle berkitme olduklarını bildirmişti36.
6 Ağustos 1915 günü öğleden sonra yapılacak olan taarruza General D. E. Keyley
komutasındaki 88. Tugay görevlendirilmişti. İngiliz kolordusunun taarruz planına
göre ağır toplar saat 14.20’de yavaş tempoyla ateşe başlayacak; tüm sahra topçuları
makineli tüfekler, bir saat sonra ateşe katılacaklardı. Saat 15.50’de de piyade hücumu
başlayacaktı. İngilizlerin yaptığı plan dâhilinde gemi ve kara topçularının ateşe baş-
laması üzerine Türk topçuları da ağır ve şiddetli bir şekilde karşılık vermeye başla-
269
Muhammet Erat
mıştır. Türk tarafının etkili ateşi karşısında kalabalık İngiliz siperlerin önemli kayba
uğramıştır37.
Fransız Kolordusu, bir gün önce, 5 Ağustos 1915 günü saat 16.40’ta, Yassıtepe
gerisine yerleştirdiği topçularıyla 55. Alayı ateş altına almış; Kerevizdere ağzına ya-
naşan bir savaş gemisi de bu atışa katılmış ve Fransız birliklerini taciz eden Anadolu
yakasındaki Türk topçularını susturmaya çalışmıştı38.
İngilizler 6 Ağustos çarpışmalarındaki çok sayıdaki kayıplara karşılık umdukları
başarıyı elde edememişlerdir. 7 Ağustos’ta İngiliz birliklerinin taarruzlarına paralel
olarak Fransız kuvvetleri de bir taarruz denemesine girişmiştir. Bu maksatla Fran-
sızların kara ve deniz topçusu, saat 08.30’da, 14. Tümen’in cephesini bombardımana
başlamıştır. Tümen Komutanı Yarbay Kâzım Karabekir, 55. Alay 2. Tabur bölgesinin
Fransız topçuları tarafından döğülmekte olduğunu 5. Kolordu Komutanlığı’na bil-
dirmişti.
Saat 09.20’de 14. Tümen’in sağ kanadıyla 13. Tümen’in sol kanadına isabet eden
topçu ateşi artmış, saat 10.00’a doğru piyade ateşleri de şiddetlenmişti. Buna mu-
kabil Türk topçuları da Yassıtepe üzerindeki Fransız siperlerini şiddetli bir şekilde
döğmekteydi. Bu esnada 14. Tümen Komutanlığı, 55. Alay’ın 3. Taburunu (bir bölük
eksik olarak) alayın gerisine, 41. Alay 3. Taburu’nu da 41. Alay gerisine ihtiyat olarak
yanaştırdı.
Saat: 10.50’de bütünüyle 14. Tümen cephesine yönelen Fransız taarruzu başladı.
Saat:11.00’de Fransız kuvvetlerinin bir kısmı, 42. Alay sağ kanadında bulunan 1. Ta-
bur Cephesi’ndeki siperlere girmeyi ve hatta Kansızdere’ye doğru ilerlemeyi başar-
dılarsa da, diğer birlikleri açılan Türk ateşleriyle yok edildi. 42. Alay’ın yaptığı karşı
hücumla bir kısım Fransız kuvvetleri siperlerine girmek zorunda kalmış, bir kısmı da
etkisiz hale getirilmiştir.
42. Alay’ın sol tarafında bulunan 2. Taburu, Saat:12.55’te kendilerine hücum
eden Fransızları karşı süngü ve bomba hücumlarıyla durdurduktan sonra coşkun
hale gelmiş ve bölükler kendiliğinden taarruzu sürdürmüşlerdir39.
Bu karşı hücum neticesinde, Yassıtepe üzerindeki Fransız siperlerinden 200 met-
re uzunluktaki bir bölüm, 42. Alay 2. Taburu’nun eline geçmiştir. Fakat, Fransız topçu
ve makineli tüfeklerinin şiddetli ateşi altında barınmanın mümkün olmadığını gören
tabur komutanı, daha önceki mevzilerine çekilmeyi uygun bulmuştu.
Bugünkü taarruzlara katkıda bulunmak için harekâta kalkışan Fransız kuvvetle-
rinin taarruzları, daha başlamadan durdurulmuş, hatta ellerindeki mevzileri kaybe-
decek duruma düşmüşlerdi. Aynı gün iki Fransız torpidosu Saat: 15.40’da Kerevizde-
270
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
re ağzına kadar sokularak 14. Tümen sol kanadına ve arkalarına ateş açmıştı. Ancak
Türk topçularının karşı ateşi üzerine saat 15.45’te geri çekilmek zorunda kalmıştı.
7 Ağustos’ta da cephedeki diğer Türk birlikler karşısında İtilaf kuvvetleri büyük
kayıplara uğramıştır. Vehip Paşa’nın verdiği bilgilere göre; Saat 10.50’de 14. Tümen
sağ kanadına bir süre sonra da sol kanadına taarruzda bulunmak isteyen İtilaf kuvvet-
leri, tamamen bozguna uğratılmıştır. Verdirilen zayiat çok büyüktür. Bu çarpışmalar
esnasında Türk tarafı birçok esir almıştır. Bütün cephede askerin morali gayet iyi bir
halde olup, askeri durum da iyidir.
Fransızların, Güney Grubu bölgesinden asıl taarruz bölgesine askeri kuvvet kay-
dırılmasını engellemek için giriştiği bu aldatıcı taarruz, Türk tarafının şiddetle karşı
koyması üzerine amacına ulaşamamıştır.
6-7 Ağustos 1915 tarihlerinde yapılan muharebelerden sonra Seddülbahir böl-
gesindeki çarpışmalar, birkaç küçük saldırı hariç, topçu bombardımanları, gece bas-
kınları ve bomba atışlarıyla lağım patlatmaları şeklinde 13 Ağustos akşamına kadar
sürmüştür40.
Bu arada 11 Ağustos’ta 55. ve 42. Alayların siperlerini İtilaf kuvvetleri kısmen top
ateşine tutmuştur. Buna mukabil Türk tarafı da karşılık vermiştir. Ancak piyadeler
hücuma kalkmamıştır. Bu çarpışmalar esnasında 14. Tümen’den iki yüz kadar kayıp
verilmiştir41.
6-13 Ağustos 1915 tarihleri arasında yapılan çarpışmalarda Türk birliklerinin
verdiği kayıplar şu şekildedir:
271
Muhammet Erat
272
Çanakkale Muharebeleri’nde Kâzım Karabekir Paşa
Her evde, her bucakta, tehliller, tekbirlerle kurbanlar kesilirken, biz de Kere-
vizdere kurbanlarımıza ve şehit kardeşlerimize fatihalar gönderelim.
Bizler ya şehitlik ya da gazilik duygusuyla Hakk’a bel bağlayalım. Tâ ki di-
nimiz kurtulsun, namusumuz masum kalsın. Nâm-ı millet yükselsin. Vatan
ebedi şan ve şeref bulsun.
Bu mübarek gün vesilesiyle zâbitan ve efrâd arkadaşlarımın gözlerinden öper
cümleyi tebrik ederim.”
14. Fırka Komutanı
Kaymakam Kâzım Karabekir”47
14. Tümen Komutanı Yarbay Kâzım Karabekir Bey, Seddülbahir bölgesinde siper
savaşları başlayınca geri çağrıldı ve 26 Ekim 1915’te İstanbul’daki 1. Ordu Kurmay
Başkanlığı’na tayin edilmiştir. Kâzım Karabekir, bu arada 14 Aralık 1915 tarihinde
Miralay (Albay) rütbesine terfi etmiştir48.
47 İnsan ve Asker Kazım Karabekir, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008, s. 21.
48 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları - Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üye-
leri, s. 100. İstiklâl Harbi’ne Katılan Komutanların Biyografileri, s. 178.
273
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları
(1915- 2010)*
* Bu çalışmada değerlendirdiğimiz eserler Aşkın Koyuncu ve Özkan Keskin ile birlikte hazırladığımız
Çanakkale Savaşları Bibliyografyası, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010 isimli kitap-
tan alınmıştır.
** Yrd. Doç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
275
Cahide Sınmaz Sönmez
1 Bkz. Tablo 1
276
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
2 “1912’den 1918’e Kadar İtilaf Devletleri nin Akdeniz ’de Sevkulceyşi Müşterek Faaliyetleri”, (çev. Ab-
durrahman Şeref ), Deniz Mecmuası, s. 317, Haziran 1930, Tarih Kısmı; Büyük Harbe Girmezden
277
Cahide Sınmaz Sönmez
Savaşları ile ilgili Türk askerlerine ait mektup, günlük ve hatıra türü eserlerin
İtilaf askerlerininkilere oranla oldukça az olduğu görülmektedir.3 Özellikle 1950 son-
rasında yayınlanan hatıraların önemli bir kısmı mükerreren yayınlanmış veya kitap
içinde bölüm olarak neşredilmiş olduğundan Tablo 1’de görülen Türkçe hatıraların
sayısı daha da düşüş gösterecektir. Bu tür yayınlara örnek olarak öncelikle Mustafa
Kemal Atatürk’ün Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıralar4 ve Arıburnu Muhare-
beleri Raporu5 ile Ruşen Eşref Ünaydın’ın ilk olarak 1930’da yayınlanan “Anafartalar
Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat” adlı eserleri gösterilebilir.6 Aynı şekilde Bin-
Evvel ve Girdikten Sonra İngiliz Bahriyesi, Nakleden: Nejat, Deniz Basımevi, İstanbul 1933; Fevzi
Kurtoğlu, Çanakkale ve 18 Mart 1915, Deniz Matbaası, İstanbul 1935; [Mehmet] Şefik Aker, Çanak-
kale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, Askerî Matbaa, İstanbul 1935; Sabri Mengül, Türk Boğazlarının
(Çanakkale ve Karadeniz) Tarihi, Deniz Matbaası, İstanbul 1937; Kadri Perk (Kurmay Binbaşı), Ça-
nakkale Savaşları Tarihi, (1. Kısım: Büyük Harp’ten Evvelki Zamanlarda Çanakkale; 2. ve 3. Kısım-
lar: Büyük Harp’te Çanakkale ), Askerî Matbaa, İstanbul 1939-1940; Şemsi Bargut, Birinci ve İkinci
Dünya Harplerinde Akdeniz, Deniz Matbaası, İstanbul 1946; Boğazlar Meselesi ne Dair Notlar, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı IX. Şube, İstanbul 1949.
3 Türkçe ve Yabancı dilde yayınlanmış hatıraların sayısal oranları için bkz. Tablo 1.
4 Uluğ İğdemir, “Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Hatıraları”, Belleten, VII/28, Ekim 1943,
s. 1-88; Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıralar, Sel Yayınları, İstanbul
1955; Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muhaberatı’na Ait Tarihçe, Yay. Haz. Uluğ İğdemir, Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1962; 2. Bsk. 1990; Mustafa Kemal Atatürk, “Anafartalar Muharebeleri (I-III)”,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Mart 1998, S. 14, s. 28-35; Nisan 1998, S. 15, s. 83-86; Mayıs 1998, S. 16,
s. 64-69; Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıralar, [Anafartalar Hatıraları],
(haz. Ecvet Güresin), Yeni Gün Haber Ajansı, İstanbul 1998; Mustafa Kemal Atatürk, “Anafartalar
Muharebeleri’ne Ait Hatıralar”, Çanakkale Hatıraları, c. 1, Birinci Kitap, (haz. Metin Martı), Arma
Yayınları, İstanbul 2001, s. 15-113; Mustafa Kemal [Atatürk], Anafartalar Savaşları, (haz.. Ö. Andaç
Uğurlu), Örgün Yayınevi, İstanbul 2007.
5 Mustafa Kemal Atatürk, Arıburnu Muharebeleri Raporu, (haz. Uluğ İğdemir), Türk Tarih Kurumu,
Ankara 1968; 2. Bsk. 1986; 3. Bsk. 1990; Mustafa Kemal Atatürk, “Arıburnu Muharebeleri Raporu”,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 37, Mart 1988, s. 39-50; İsmet Görgülü, “Atatürk’ün ‘Arıburnu Mu-
harebeleri Raporu’ ve ‘Anafartalar Muhaberatına Ait Tarihçe’ Adlı Eserlerinde Yer Almayan Emir ve
Raporlarından Bir Demet”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 7/19, Kasım 1990, s. 93-118; İsmet
Görgülü, “Atatürk’ün Arıburnu Muharebeleri Raporu ve Anafartalar Muharebatına Ait Türkçe Ese-
rinde Yer Almayan Emir ve Raporları”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 73-76, Mart-Haziran 1991,
s. 25-34; Mustafa Kemal Atatürk, “Çanakkale Muharebeleri’nde Ondokuzuncu Tümen ve Arıburnu
Kuvvetleri Komutanlığım”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 50, Mart 2001, s. 6-29; Mustafa Kemal
[Atatürk], Arıburnu Savaşları, Günümüz Türkçesi: Nurer Uğurlu, (haz. Ö. Andaç Uğurlu, Örgün
Yayınları, İstanbul 2005.
6 Ruşen Eşref Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, Devlet Matbaası, İs-
tanbul 1930; Varlık Yayınları, İstanbul 1954; Kültür Bakanlığı, Ankara 1981, 2. Bsk. 2001; İstanbul:
Cumhuriyet Gazetesi, 1999; Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara 2001. Ruşen Eşref Ünaydın,, “Anafartalar
Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat ”, Savaş, S. 5, Mayıs 1940, s. 2-3; Ruşen Eşref Ünaydın, “Ana-
fartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat ”, Türk Dili, V/55, Nisan 1956, s. 409-416; S. 56, Mayıs
1956; s. 473-480; S. 57, Haziran 1956, s. 533-544; S. 58, Temmuz 1956, s. 595-610; S. 59, Ağustos 1956,
s. 670-673, S. 60, Eylül 1956, s. 723-734; VI/61, Ekim 1956, s. 3-22; Ruşen Eşref Ünaydın, Ruşen Eşref
Ünaydın: Bütün Eserleri, c. 2, Röportajlar II: Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat [I]:
Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat [II]: Atatürk’ün Hastalığı: Prof. Dr. Nihad Reşad
Belger’le Mülâkat: Çanakkale’de Savaşanlar Dediler ki; (haz. Necat Birinci, Nuri Sağlam), Türk Dil
Kurumu, Ankara 2002; Ruşen Eşref [Ünaydın ], “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Müla-
kat ”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 202, Ekim 2003, s. 34-38; Ruşen Eşref [Ünaydın ], “Anafartalar
Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat ”, Çanakkale Hatıraları, 3. Cilt, Birinci Kitap, (haz. Metin
Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2003; 2. Bsk. 2005, s. 15-61. Ruşen Eşref [Ünaydın ], Anafartalar
Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009. [1930
edisyonunun tıpkı basımıdır.]
278
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
başı Mehmed Nihad,7 Cemil Conk,8 Cevat Paşa,9 Esat Paşa (Mehmet Esat Bülkat),10
Fahrettin Altay,11 İzzeddin -Burhaneddin,12 İzzettin Çalışlar,13 Mahmut Sabri Bey,14
7 Mehmed Nihad [Binbaşı], Harb-i Umûmî ’de Seddülbahir (Cenub Grubu) Muhârebâtı, (Cenub Gru-
bu Erkan-ı Harbiyesinde bulunmuş olan Erkan-ı Harbiye Mektebi muallimlerinden Binbaşı Nihad
Bey tarafından mektepte konferans suretinde takrir olunmuştur), Matbaa-i Askeriye, İstanbul 15
Haziran 1336 [1920], s. 61+1; Mehmed Nihad [Binbaşı], Büyük Harp’te Çanakkale Seferi, Şehitlik-
leri İmar Cemiyeti Neşriyatı, İlhami-Fevzi Matbaası, İstanbul 1926, s. 42; Mehmed Nihad [Binbaşı],
Büyük Harp’te Çanakkale Seferi, Askerî Matbaa, İstanbul 1928, s. 82 [Askerî Mecmua’nın 46/70,
(Eylül 1928) Ekidir]; Mehmed Nihad, Harbi Umûmî’de Seddülbahir (Cenub Grubu) Muhârebâtı (
Matbaa-i Askeriye, İstanbul 1336/1920) [Emile Vedel], Çanakkale’de Bahriyelilerimiz, [Mütercimi:
Ahmed Lütfullah], Neşre (haz. Ahmet Altıntaş - Zeynep Altıntaş):Çanakkale Onsekiz Mart Üniversi-
tesi, AÇASAM, Çanakkale 1997 içinde s. 183-253; Mehmed Nihad, “Büyük Savaşta Çanakkale Seferi”,
Çanakkale Savaşı: Yakın Tarih İncelemeleri-1, (Ed. Muzaffer Albayrak), Yeditepe, İstanbul 2006; 3.
Bsk. 2007, s. 11-40; [Mehmed] Nihad [Binbaşı], “Seddülbahr (Güney Grubu) Muharebeleri”, Türk
Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale Savaşı, (haz. Burhan Sayılır), Salyangoz Yayınları, İstanbul
2006, s. 189-266; [Mehmed Nihad] [Binbaşı], Bir Komutanın Gözünden Çanakkale Savaşları, (der.
Cemalettin Yıldız), Çanakkale 2007.
8 Cemil Conk, Hatıraları: Balkan Harbi 1912-1913, Çanakkale Seferi 1915, Canlı Tarihler, Türkiye
Basım Evi, İstanbul 1947; Cemil Conk, Çanakkale: Conkbayırı Savaşları: Atatürk’ün Yaptığı Görül-
memiş Yiğitçe Süngü Hücumu, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, Harp Tarihi Dairesi Yayınları,
Ankara 1959; Cemil Conk, “Cemil Conk Paşa ’nın Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları, 2.
Cilt, Üçüncü Kitap, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2002, s. 105-187; Cemil Conk, (Ce-
mil Conk Paşa ), “Çanakkale Conkbayırı Savaşları ”, Çanakkale Hatıraları, 2. Cilt, Dördüncü Kitap,
(haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2002, s. 189-299.
9 Cevat Çobanlı, [Cevat Paşa], “General Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor”, Yedigün Dergisi, İstan-
bul 1936; Cevat Çobanlı, [Cevat Paşa], “Çanakkale’de Mehmetçik General Cevat Anlatıyor”, Yakın
Tarihimiz, Hatıralar, Vesikalar, Resimlerle: Birinci Meşrutiyetten Zamanımıza Kadar, c. 1, 1962; Ce-
vat Çobanlı, [Cevat Paşa], (anlatan), “Çanakkale ve Mehmetçik ”, Kemalizm, Mart 1976, s. 1-2; Cevat
Çobanlı, [Cevat Paşa], (anlatan), “Çanakkale ve Mehmetçik ”, Kemalizm, 16/188, Mart 1978, s. 23.
10 Esat Paşa [Mehmet Esat Bülkat], “Esat Paşa ’nın Çanakkale Hatıraları ”, Hayat Tarih Mecmuası, 2/27,
Temmuz 1959, S. 41, Ekim 1959. [15 Bölüm halinde yayınlanmıştır.] ;Mehmet Esat Bülkat, Esat
Paşa’nın Çanakkale Savaşı Anıları, (haz. İhsan Ilgar), Baha Matbaası, İstanbul 1975; Mehmet Esat
Bülkat, Esat Paşa’nın Çanakkale Savaşı Hatıraları, Haz. İhsan Ilgar, (haz. Nurer Uğurlu), 2. Bsk.
Örgün Yayınları, İstanbul 2003.
11 Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş, 1912-1922 ve Sonrası, İnsel Yayınları, İstanbul 1970; Fahrettin Altay,
İmparatorluktan Cumhuriyete: (Fahrettin Paşa Anlatıyor): İmparatorluk, İttihat ve Terakki, Cumhu-
riyet: “1902-1938 Üç Devrin Galerisi”, (haz. Taylan Sorgun), Kamer, İstanbul 1998; 4. Bsk. Bilge Ka-
rınca Yayınları, İstanbul 2003; Fahrettin Altay, “Fahrettin Altay’ın Çanakkale Hatıraları ”, Çanakkale
Hatıraları, 2. Cilt, Birinci Kitap, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2002, s. 7-41; Fahrettin
Altay, “Fahrettin Altay’ın Çanakkale Cephesi Hatıraları ”, Çanakkale: Arıburun Kahramanları, (haz.
Cemalettin Yıldız - Nebahat Efe Yıldız), Emre Basımevi, İzmir 2006, s. 209-263.
12 İzzeddin-Burhaneddin, Harb-i Umûmî’de Çanakkale Muhârebât-ı Berriyesi: Arıburnu Şimâl Grubu
Muhârebâtı, 1. Kısım (25 Nisan-14 Mayıs 1915 Vekayii); 2. Kısım (14 Mayıs-19 Mayıs 1915 Vekâyii),
Erkân-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336 [1920], s. 34+1 Eserin 1. Kısmı İzzeddin Bey, 2.
Kısmı Burhaneddin Bey tarafından yazılmıştır.; İzzeddin (Yarbay), “Arıburnu (Kuzey Grubu) Muha-
rebeleri (25 Nisan – 14 Mayıs Olayları)”, Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale Savaşı, (haz.
Burhan Sayılır), Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006, s. 97-112; Burhaneddin (Bnb .), “Arıburnu (Kuzey
Grubu) Muharebeleri (14 Mayıs-19 Mayıs Olayları)”, Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale
Savaşı, (haz. Burhan Sayılır), Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006, s. 113-135.
13 İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın Günlüğü: Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları, (haz. İzzed-
din Çalışlar - İsmet Görgülü), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1997; İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın
Günlüğü: Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın Not Defterinden, (haz. İzzeddin Çalışlar - İsmet Görgülü), 3.
Bsk. Güncel, İstanbul 2007.
14 Mahmut [Sabri] (Binbaşı), Seddülbahir Muharebesi ve 26. Alay 3. Tabur Harekâtı, Harp Akademisi
Matbaası, İstanbul 1933; Mahmut [Sabri] (Binbaşı), Seddülbahir Muharebesi, İlkadım Basımevi, Is-
279
Cahide Sınmaz Sönmez
Mehmed Celaleddin,15 Mehmet Fasih Bey,16 Mehmet Şefik Aker,17 Münim Mustafa,18
Selahaddin Adil Paşa19 ve Yarbay Hayri Bey’in,20 anıları aynı veya benzer isimler altın-
da birçok kez yayınlanan hatıralara örnek olarak verilebilir.
Türk askerlerine ait hatıraların sayıca az olması, Türk askerleri arasında okuma-
yazma oranının düşük olması ve buna bağlı olarak yazma geleneğinin yerleşmemiş
olması gibi etkenlerle izah edilebilirse de ancak en önemli sebep Mehmed Nihad
Bey’in Harb-i Umûmî’de Seddülbahir (Cenub Grubu) Muhârebâtı, adlı eserinde be-
parta 1933; Mahmut [Sabri] (Binbaşı), Seddülbahir’in İlk Şanlı Müdafaası: 26. A. III. Tb.un Muha-
rebesi, 5. Fırka Kumandanlığınca Bastırılmıştır, Yeni Anadolu Matbaası, Konya 1933; Mahmut Sabri
(Binbaşı), “Seddülbahir ’de İlk İhraca Karşı Koyan Tabur Kumandanının Notları”, Askerî Mecmua,
51/90, Eylül 1933, s. 307-322; Mahmut Sabri (Binbaşı), “Sabri Binbaşı ’nın Hatıraları”, Kahramanlık
Destanları, Askerî Matbaa, İstanbul 1937, s. 133-151; Mahmut Sabri Bey, (Binbaşı), “Seddülbahir
Muharebesi ve 26. Alay 3. Tabur Harekâtı ”, Çanakkale Hatıraları, 3. Cilt, İkinci Kitap, (haz. Metin
Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2003; 2. Bsk. 2005, s. 63-82.
15 Mehmed Celaleddin, Harbi Umûmî’de Çanakkale Muhârebât-ı Berriyesi : Kumkale Muhârebâtı,
Erkan-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336 [1920], s. 51; [Mehmed] Celaleddin (Yzb.), “Kum-
kale Muharebeleri ”, Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale Savaşı, (haz.Burhan Sayılır),
Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006.; Mehmed Celaleddin, Harbi Umûmî’de Çanakkale Muhârebât-ı
Berriyesi : Kumkale Muhârebâtı, (haz. Murat Karataş), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2007.
16 Mehmed Fasih, Kanlısırt Günlüğü : Mehmed Fasih Bey’in Çanakkale Anıları, (haz. Murat Çulcu),
Arba Yayınları, İstanbul 1997; Mehmed Fasih, Çanakkale 1915 : Kanlısırt Günlüğü : Mehmet Fasih
Bey ’in Günlüğü, (haz. Murat Çulcu), Denizler Kitapevi, İstanbul 2002, 2. Bsk. 2006.
17 [Mehmet] Şefik Aker, Çanakkale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay, Askerî Matbaa, İstanbul 1935. [99
Sayılı Askerî Mecmua’nın Tarih Kısmı, 1-1. Kânun 1935, S. 40 Ekidir.]; [Mehmet] Şefik Aker, “Çanak-
kale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay [I-IV]”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 37, Mart 1988, s. 46-50;
S. 41, Temmuz 1988, s. 57-60; S. 42, Ağustos 1988, s. 59-61; S. 43, Eylül 1988, s. 70-72; [Mehmet] Şefik
Aker, “Çanakkale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay ”, Çanakkale Hatıraları, 1. Cilt, Üçüncü Kitap, (haz.
Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2001, s. 175-296; [Mehmet] Şefik Aker, “Çanakkale-Arıburnu
Savaşları ve 27. Alay ”, (haz. TÜRKSAM), Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 63, Nisan 2002, s. 30-47;
[Mehmet] Şefik Aker, “27. Alay Komutanı Yarbay Şefik Bey ’in Arıburnu Savaşları Raporu ”, Çanakka-
le Savaşı: Yakın Tarih İncelemeleri-1, (ed. Muzaffer Albayrak), Yeditepe, İstanbul 2006; 3. Bsk. 2007,
s. 49-104; [Mehmet] Şefik Aker, “27. Alay Kumandanı Yarbay Şefik Bey ’in (Aker) 25-26 Nisan 1915
Arıburun Savaşları Hatıraları”, Çanakkale: Arıburun Kahramanları, (haz. Cemalettin Yıldız - Neba-
hat Efe Yıldız), Emre Basımevi, İzmir 2006, s. 32-151.
18 Münim Mustafa, Cepheden Cepheye: 914-918 İhtiyat Zabiti Bulunduğum Sırada Cihan Harbi’nde
Kanal, Çanakkale ve Kafkas Cephelerine Ait Hatıralarım, [yayl.y.], İstanbul 1940; Münim Mustafa,
Cepheden Cepheye: 1914-1918 İhtiyat Zabiti Bulunduğum Sırada Cihan Harbi’nde Kanal, Çanak-
kale ve Kafkas Cephelerine Ait Hatıralarım, (haz. Metin Martı), 2. Bsk. Arma Yayınları, İstanbul
1998; 3. Bsk. 2002; Münim Mustafa, “Cepheden Cepheye: Çanakkale ve Kanal Hatıraları”, Çanakkale
Hatıraları, 3. Cilt, Altıncı Kitap, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2003; 2. Bsk. 2005, s.
333-470.
19 Selahaddin [Adil] Paşa, Harb-i Umûmî’de Çanakkale Muhârebât-ı Bahriyesi, Erkan-ı Harbiye Mek-
tebi Matbaası, İstanbul 1336 [1920], s. 26; Selahaddin Adil Paşa, Hayat Mücadeleleri, Selahattin Adil
Paşa’nın Hatıraları, (haz. Enver Koray), Zafer Matbaası, İstanbul 1982; Selahaddin Adil Paşa, “Ça-
nakkale Hatıraları ”, Çanakkale Hatıraları, 1. Cilt, İkinci Kitap, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları,
İstanbul 2001, s. 115-173.
Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar -Hatıralar, (haz. Muzaffer Albayrak - Se-
muh S. Adil), Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2007.
20 Hayri (Kaymakam ), Harb-i Umûmî’de Çanakkale Muhârebât-ı Berriyesi : Anafartalar Grubu
Muhârebâtı, Erkân-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336 [1920], 61 s.; Hayri (Yarbay), “Anafar-
talar Grubu Muharebeleri ”, Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale Savaşı, Yay. Haz. Burhan
Sayılır, Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006, s. 25-95.
280
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
21 Mehmed Nihad [Binbaşı], “Seddülbahr (Güney Grubu) Muharebeleri”, Türk Kurmay Subaylarının
Gözüyle Çanakkale Savaşı, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006, s. 189-266.
22 Uluğ İğdemir, “Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Hatıraları ”, Belleten, VII/28, Ekim 1943,
s. 1-88.
23 Koyuncu, Keskin, Sınmaz Sönmez, a.g.e., s. vi.
281
Cahide Sınmaz Sönmez
24 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, 25 Nisan 1915 Arıburnu Çıkarması : 27.
Piyade Alayının Karşı Taarruzu, 19. Tümenin Bu Karşı Taarruzu Desteklemesi, Haz. Nusret Baycan,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 1976; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt, Çanakkale Cep-
hesi, 2. Kitap, Amfibi Harekât : Çıkarmanın İlk Günlerinde Üst Komutanlıkların Hareket Tarzları
Kumkale Çıkarması, Arıburnu ve Seddülbahir Kesimlerinde Mayıs 1915 Sonuna Kadar Devam Eden
Kanlı Savaşlar, Haz. Reşat Hallı, Remzi Yiğitgüden, Muhterem Saral, Genelkurmay Harp Tarihi Baş-
kanlığı, Ankara 1978; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt, Çanakkale Cephesi Harekâtı, 3.
Kitap, Haziran 1915-Ocak 1916, Haz. İrfan Tekşüt - Necati Ökse, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1980; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V. Cilt, Çanakkale Cephesi Harekâtı, (Haziran 1914-25
Nisan 1915), Haz. Şükrü Erkal, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1993; Birinci Dünya Harbi’nde Türk
Harbi, V. Cilt, Çanakkale Cephesi Harekâtı, 1., 2., 3. Kitapların Özetlenmiş Tarihi, (Haziran 1914-
Ocak 1916, Haz. Şükrü Erkal, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara 1997;
2002.
25 “Kahramanlarımızın Parlak Bir Menkıbe -i Celâdeti: Mustafa oğlu Mehmed Çavuş ”, İkdam, 21 Şubat
1330 (6 Mart 1915); “Çanakkale’den Bir Menkıbe ”, Türk Kahramanlığı, II, Emniyet-i Umumiye Rs.
Yayınları, E.U. Basımevi, Ankara 1954; Savaş Menkıbeleri, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Da-
iresi Yayınları, Ankara 1961; Mehmet İhsan Gençcan, Çanakkale Savaşları’ ndan Menkıbeler, Emek
Ofset, Çanakkale 1987; 2. Bsk. Kültür Bakanlığı, Ankara 1990;, Mehmet İhsan Gençcan, Çanakkale
Savaşları ve Menkıbeler, Bayrak Yayınları, İstanbul 1994; 1997; 2006; Türk Tarihindeki Kahramanlık
Öyküleri, Menkıbeler, Genelkurmay ATASE Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009; “Çanak-
kale Muharebeleri’yle İlgili Menkıbeler ”, Çanakkale Muharebeleri 75 nci Yıl Armağanı, Genelkur-
may ATASE Yayınları, Ankara 1990, s. 181-188;, Abdurrahman Güzel, “Türk Edebiyatı’nda Çanakkale
Savaşları ve Zaferleri ile İlgili Menkıbe, Destan, Şiir, Anekdot ve Efsaneler”, Türk Kültürü, 35/409,
282
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
çeken bir diğer husus ise Tablo 3’de de görüldüğü üzere yabancı dilde yayınlanan
eserlerin Türkçeye çevrilme sürecinin yavaşlamış olmasıdır.
1951–1989 yılları arasında Türk Tarih Kurumu yayınları arasında doğrudan Ça-
nakkale Savaşları ile ilgili kitap sayısı beş adet olup,26 Belleten dergisinde ise dört
adet makale yayınlanmıştır.27 Diğer taraftan, Çanakkale Savaşları ile ilgili ilk sempoz-
yum, “Çanakkale Savaşları’nın Askeri ve Siyasi Yönü” başlığı ile Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nin 30. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında 1986 yılında düzen-
lenmiştir.28 Daha önce çok sayıda şiir ve hikâyeye konu olan ve Çanakkale Muharebe-
leri hakkında ilk müstakil roman ise 1989’da yayınlanmış ve bunu diğerleri izlemiş-
tir.29 Bu roman Türk edebiyatçılarının dikkatini Çanakkale savaşları üzerine çekmiş
Mayıs 1997, s. 268-285;, Ali Yakıcı “Çanakkale Savaşları Etrafında Oluşan Menkıbeler in Türk Folk-
loru İçindeki Yeri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 10/30, Kasım 1994, Çanakkale Zaferi’nin 80.
Yıldönümü Özel Sayısı, s. 599-608;, Hayati Otyakmaz, “Bir İbret Vesikası: Anzak Ömer [Menkıbe ] ”,
Diyanet Avrupa Aylık Dergi, S. 66, Ekim 2004, s. 39-40.
26 Ruşen Eşref Ünaydın, Çanakkale’de Savaşanlar Dediler Ki, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1960; 2. bsk
1990; Mustafa Kemal Atatürk, Anafartalar Muhaberatı ’na Ait Tarihçe, (haz. Uluğ İğdemir), Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1962; 2. Bsk. 1990; Mustafa Kemal Atatürk, Arıburnu Muharebeleri Raporu,
(haz. Uluğ İğdemir), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1968; 2. Bsk. 1986; 3. Bsk. 1990; Demir Uğur, Mus-
tafa Kemal Arıburnu ’nda, 25 Nisan 1915, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1974; Uluğ İğdemir, Atatürk
ve Anzaklar = Atatürk and the Anzacs, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1978. [Türkçe-İngilizce].
27 Fahrettin Altay,, “Çanakkale Savaşı’nın İlk Günlerinde Mustafa Kemal (Atatürk)”, Belleten, XX/80,
Ekim 1956, s. 605-607; A. Rıza Özkul, “Kaymakam Mustafa Kemal ve Arıburnu ”, Belleten, XX/80,
Ekim 1956, s. 609-618; Tevfik Bıyıklıoğlu, “Birinci Dünya Harbi’nde (1914-1918) ve Mondros Müta-
rekesi Sırasında (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922) Boğazlar Problemi”, Belleten, XXV/97, Ocak 1961, s.
81-93. Uluğ İğdemir, “Atatürk’ün Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndan İstifasına Dair Bazı Belgeler”,
Belleten, XXXII/128, Ekim 1968, s. 473-478.
28 ODTÜ 30. Kuruluş Yıldönümü “Çanakkale Savaşları’nın Askeri ve Siyasi Yönü” Sempozyumu Bildiri-
leri, 18 Mart 1986, Ankara, Derl. Mete Tunçoku, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara 1987.
29 Mustafa Necati Sepetçioğlu, ....Ve Çanakkale, 1. Cilt: Geldiler, 2. Cilt: Gördüler, 3. Cilt: Döndüler,
Akran Yayıncılık, İstanbul 1989, 2. Bsk.1990; 3 Bsk. İrfan Yayımcılık, İstanbul 1997, 12. Bsk. 2006.
283
Cahide Sınmaz Sönmez
ve takip eden yıllarda Çanakkale savaşları ile ilgili 20 adet roman yayınlandığı tespit
edilmiştir.30
1990’lara kadar daha çok Atatürk’ün askerî dehası ve Mehmet Akif ’in “Çanakka-
le Şehitleri” şiiri bağlamında hatırlanan ve yıldönümü törenlerinde yâd edilen Çanak-
kale Savaşları, dünyada ve Türkiye’de milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın yükselişi;
kimlik tartışmalarının hızlanması, şehitliklerin yeniden düzenlenmesi, yeni şehit-
liklerin inşası ve ulaşım imkânlarının kolaylaşması; üniversite sayısının artışı, hükü-
metlerin ve basının Çanakkale Muharebeleri’ne artan ilgisi ve ticarî kaygılar gibi çok
çeşitli etkenlere bağlı olarak 1990’larda adeta yeniden keşfedilmiştir. Ayrıca, internet
imkânlarının gelişmesi ile bilgiye erişmenin kolaylaşması ve konuyla ilgili arşiv belge-
lerine ulaşmanın her geçen gün artması da önemli birer etken olarak gösterilebilir.31
Nitekim 1990 sonrasında Çanakkale Savaşları ile ilgili yapılan yayınlarda önemli bir
artış gözlenmekte olup, 2000 yılından sonra ise adeta bir patlama yaşanmıştır. Aşa-
ğıdaki tablodan da görülebileceği gibi, genel olarak değerlendirildiğinde son yirmi
yılda Çanakkale
Savaşları ile ilgili olarak yayınlanan eserlerin, bugüne kadar yayınlanmış bütün
eserlerin %60’ını oluşturduğu, bu oranın % 16’sını 1990’larda yayınlanan eserlerin, %
44’ünü ise 2000’li yıllarda yayınlanan eserlerin teşkil ettiği gözlenmektedir.
Kaynakçalar
Edebiyat ve
Makale ve
Hatıralar
Bildiriler
Kitaplar
Belgeler
Toplam
Görsel
Tezler
Yıllar
284
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
285
Cahide Sınmaz Sönmez
yılları arasında yayınlanan toplam hatıra sayısı 207 iken, 2000-2009 yılları arasında
yayınlanan hatıra sayısı 118’dir. 1990-1999 yılları arasındaki dönemde 29 adet hatıra
yayınlanmış olmasına rağmen sonraki 9 yıl içinde bu sayının 118’e ulaşmış olması ko-
nuya duyulan ilgiyi ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Aradaki büyük
farkın nedeni ise yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere Çanakkale Savaşları ile il-
gili olarak yayınlanan hatıraların farklı kişiler ve yayınevleri tarafından 2000 yılından
sonra mükerrer baskılarının yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Kitap türü eserlere baktığımızda 1915-1989 yılları arasındaki dönemde 287 adet
kitap yayınlandığı, 1990-1999 döneminde ise bu sayının 102 olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla 10 yıllık süreçte yayınlanan kitap sayısının 60 yıllık süreçte yayınlanan ki-
tap sayısının yarısına yakın olması dikkat çekicidir. 2000-2009 yılları arasında ise 332
adet kitap yayınlanmıştır. Bu tablo 2000 yılından sonra konuyla ilgili çalışmalardaki
patlamanın gözlenmesi açısından oldukça dikkat çekicidir.
Makale ve bildirilerin durumunda gözlenen bir farklılık, buradaki sayısal artışın
1980 sonrası başlamış olmasıdır. 1980’e kadar 65 yıllık dönemde toplamda 337 ma-
kale ve bildiri yayınlanmış olup, 1980-1989 yılları arasındaki dönemde ise 148 yayın
yapılmıştır. Bu yayınların çoğunluğu Hayat Tarih ve Edebiyat Mecmuası ile Yıllar-
boyu Tarih dergilerinde yayınlanmış olup, Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınları da
önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Silahlı Kuvvetler Dergisi ve Deniz Kuvvetleri
Dergisi bu yayınlar konusunda başı çekmektedir. 1990-1999 döneminde neredeyse
iki katı bir artışla 267, sonrasındaki on yıllık dönemde ise 2.5 katına yakın bir artışla
645 yayın yapıldığı görülmektedir. 1990 sonrasındaki makale ve bildirilerde görülen
artış sürecinin Çanakkale Muharebeleri’nin 75. yıldönümü etkinlikleri ve anma top-
lantılarıyla başladığı görülmektedir. Nitekim Türk Tarih Kurumu ve Genelkurmay
Başkanlığı savaşın 75. yıldönümü dolayısıyla ayrı ayrı sempozyumlar düzenlemişler-
dir. Muharebelerin 80., 85. ve 90. yılı münasebeti ile çıkarılan kitaplar ve düzenlenen
uluslararası sempozyumlar Çanakkale Muharebeleri araştırmalarını hızlandırmıştır.
Keza Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin 30. Sayısı, Çanakkale Zaferi’nin 80. Yıl-
dönümü Özel Sayısı olarak neşredilmiştir.32 1990’dan günümüze Türk Tarih Kuru-
mu tarafından doğrudan Çanakkale Savaşları ile ilgili biri sempozyum kitabı33 olmak
üzere üç kitap basılmış, Belleten dergisinde de iki makale neşredilmiştir.34
32 Çanakkale Zaferi’nin 80. Yıldönümü Özel Sayısı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 10/ 30, Kasım
1994.
33 Çanakkale Savaşları, Sebep ve Sonuçları Uluslararası Sempozyumu, 14–17 Mart 1990, Çanakkale,
Türk Tarih Kurumu, Ankara 1993.
34 Kemal Arı, “Mülazım-ı Evvel Mehmet Nazif Efendi ’nin Conkbayırı ’nda Şehit Düşüşü ve Buna İlişkin
Mustafa Kemal (Atatürk)’in Bir Mektubu ”, Belleten, LVIII/222, Ağustos 1994, s. 451-459. [Mustafa
Kemal (Atatürk)’in kardeşi şehit olan Fevzi Paşa’ya taziye mektubu.]; A. Mete Tunçoku, “İsrail ’in
Kuruluşuna Varan Gelişmeler İçinde Çanakkale Savaşları’nın Önemi”, Belleten, LV/212, 1991, s. 101-
108.
286
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
35 Recep Dündar, Çanakkale Deniz Muharebeleri ve Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat (Çobanlı)
Paşa,(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya
1992.
36 Celal Yılmaz, Çanakkale Savaşları ve Türk Ordusu, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversite-
si, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999.
37 Koyuncu, Keskin, Sınmaz Sönmez, Çanakkale Savaşları Bibliyografyası, s. 452-461.
287
Cahide Sınmaz Sönmez
38 85. Yılında Atatürk ve Çanakkale Savaşları Sempozyumu, 23 Mart-24 Mart 2000 Çanakkale, Sem-
pozyum Bildirileri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, AÇASAM, Çanakkale 2001.
90. Yıldönümünde Çanakkale Savaşlarını Düşünürken, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, AÇA-
SAM, Çanakkale 2005.
39 Çanakkale I: Savaşı ve Tarihi, [Uluslararası Çanakkale Kongresi, 17-19 Mart 2006, İstanbul. Bildiri-
ler], (ed. İbrahim Güran Yumuşak), İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul 2006.
40 Çanakkale (Savaşları) Tarihi, 6 Cilt, (ed. Mustafa Demir), Değişim Yayınları, İstanbul 2008.
288
Türk Tarih Yazıcılığında Çanakkale Savaşları (1915- 2010)
Son yıllarda yapılan Çanakkale Araştırmalarında dikkati çeken bir nokta da araş-
tırmacıların muharebelerle ilgili Osmanlıca eserleri günümüz Türkçesine aktarmaya
çalışmalarıdır. Tespitlerimize göre 1990’dan sonra Osmanlıcadan çevirisi yapılan ilk
eser Yahya Saim [Ozanoğlu]’nun, Hilalin Gölgesinde: Çanakkale, Kutü’l-Emare Za-
fer Destanı, (Dersaadet: Matbaa-i Askeriye, 1332-1916, 24 s.) adlı eseri olup, Hasan
Kolcu tarafından yayına hazırlanarak 1991’de Kültür Bakanlığı tarafından basılmış-
tır.41 Bu tür çalışmalara verilebilecek bir diğer örnek ise Abdurrahman Güzel tarafın-
dan Latin harflerine çevrilen Yeni Mecmua ’nın 1918’de neşredilen Çanakkale 5/18
Mart 1331–1915 başlıklı Çanakkale özel sayısıdır. Çanakkale: Yeni Mecmua ’nın Özel
Sayısı’nda Neşredilen Çanakkale Savaşları Üzerine Değerlendirmeler başlığı ile 1996
yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından yayınlanmıştır.42 Aynı eser
2006 yılında 1996 baskısından hiç bahsedilmeksizin üç farklı yayınevi tarafından ye-
niden yayınlanmıştır.43
Yeni Mecmua’nın çevrilmesinden sonra Çanakkale Muharebeleri ile ilgili eski
harfli Türkçe eserlerin Latin harflerine aktarılmasının hız kazandığı görülmektedir.
Bu bağlamda, Selahaddin Adil Paşa, Mehmed Nihad, İzzeddin-Burhaneddin, Kay-
makam/Yarbay Hayri, Mirliva Sedad Paşa, Süleymaniyeli Mehmed Emin Bey, Binbaşı
Nazmi Bey ve Mehmed Celaleddin’in eserlerinin yanı sıra Sir Ian Hamilton, Emile
Vedel, Çanakkale Tahkik Heyeti (Dardanelles Commission ), John de Robeck-Ro-
selyn W. Wemyss, Charles Monro, Ellis Ashmead-Bartlett, Granville Fortescue, F.
Charles-Roux, Maurice Larcher ve Sydney Moseley’in eski harfli Türkçe’ye tercüme
edilmiş olan eserleri çeşitli araştırmacılar tarafından çeviri veya sadeleştirme yoluyla
günümüz Türkçesine aktarılmıştır.44 Bu tür yayınlar arasında nitelikli çeviri ve sa-
deleştirmeler olmakla birlikte, Osmanlıcadan günümüz Türkçesine yapılan çeviri ve
sadeleştirmelerde bir hayli okuma yanlışı, atlama-çıkarma, ilave ve birlik numaraları
41 Yahya Saim [Ozanoğlu], Hilalin Gölgesinde: Çanakkale, Kutü’l-Emare Zafer Destanı, (haz. Hasan
Kolcu), Kültür Bakanlığı, Ankara 1991.
42 Çanakkale: Yeni Mecmua ’nın Özel Sayısı’nda Neşredilen Çanakkale Savaşları Üzerine Değerlendir-
meler, İstanbul, 5/18 Mart 1331/1915, (haz. Abdurrahman Güzel), Çanakkale Onsekiz Mart Üniver-
sitesi, AÇASAM, Çanakkale 1996.
43 Çanakkale: 18 Mart 1915: Yeni Mecmûa’nın Nüsha-i Fevkalâdesi, (haz. Murat Çulcu), İstanbul: E Ya-
yınları, 2006; Yeni Mecmua, Çanakkale Özel Sayısı, (haz. Muzaffer Albayrak, Ayhan Özyurt, Yeditepe
Yayınevi, İstanbul 2006; Çanakkale’yi Yaşamak: “Yeni Mecmua”, (haz. Halil Ersin Avcı - Ali Ekmekçi
- Ali Dana Çeker - Şahin Şentürk - Şakir Demir ve Tunca Özgişi), Emre Yayınları, İstanbul 2006.
44 Çanakkale Hatıraları, 1, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2001; Çanakkale Hatıraları,
2, (haz. Metin Martı), Arma Yayınları, İstanbul 2002; Çanakkale Hatıraları, 3, (haz. Metin Martı),
Arma Yayınları, İstanbul 2003; 2. Bsk. 2005; Çanakkale: Ümitler Yanılgılar Gerçekler, (haz. Burhan
Sayılır), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2003; Gelibolu Hatıraları 1915, Türkçesi: Mehmet Ali Yal-
man - Nurer Uğurlu, Örgün Yayınevi, İstanbul 2005; Türk Kurmay Subaylarının Gözüyle Çanakkale
Savaşı, (haz. Burhan Sayılır), Salyangoz Yayınları, İstanbul 2006; Çanakkale Savaşı: Yakın Tarih İn-
celemeleri-1, (ed. Muzaffer Albayrak), Yeditepe, İstanbul 2006; 3. Bsk. 2007; Çanakkale Cephesinden
Mektuplar -Hatıralar, (haz. Muzaffer Albayrak - Semuh S. Adil), Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2007;
Ruşen Eşref [Ünaydın], Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor, 3. Bsk. (haz. Muzaffer Albayrak),
Karma Kitaplar, İstanbul 2007.
289
Cahide Sınmaz Sönmez
ile tarihlerde çeviri hataları göze çarpmaktadır. Örneğin savaşın ön safında yer alan
yabancı komutan, gemi ve birlik isimleri ile yer adlarında yapılan yanlışlıklar işin cid-
diyetine gölge düşürecek düzeydedir. Bu nedenle Osmanlıca bilen araştırmacıların
orijinal nüshalara bakmaları zorunlu görülmektedir.
Sonuç olarak; Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak yapılan çalışmalar sayıca yük-
sek rakamlara ulaşmış olsa da bazı konulardaki tartışmalar henüz sonuçlanmamıştır.
Örneğin Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na
girişi ve Çanakkale cephesinin açılma sebepleri, Osmanlı ordusunun genel durumu,
teçhizat - donatım ve iaşe, savaşın sevk ve idaresi, İtilaf güçlerinin durumu, askerî ve
stratejik başarı ve başarısızlıklar, Çanakkale zaferinde Alman askeri yardımı ve Al-
man subayların rolü, Çanakkale Savaşları’nın sonuçları, şehit sayısı, kayıplar, Çanak-
kale Savaşlarının Milli Mücadeleye etkisi vb. konularda tartışmalar ve spekülasyonlar
halen devam etmektedir.45 Bu soruların kesin cevaplarına ulaşılması noktasında özel-
likle uluslararası arşivlerin ve dönemin kaynaklarının büyük bir özenle incelenme-
si gerekirken, yukarıda da belirttiğimiz üzere gerek Osmanlıcadan gerekse yabancı
eserlerden yapılan çevirilerde özellikle gemi adları, kişi ve yer adlarında dikkatli dav-
ranılması göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konudur.
290
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin
Komutanları
Ömer ÇAKIR*
Y azıya başlarken asıl konuya geçmeden önce bazı kavramları ve meseleleri kısa-
ca izah etmekte fayda mülahaza ediyorum. Bunlardan ilki, “harp edebiyatı” ve
“Türk harp edebiyatı” kavramlarının izahı, ikincisi de Çanakkale Muharebeleri’nin
komutanları denildiğinde hangi seviyedeki komutanları anlamamız gerektiği husu-
sudur. Bir başkası ise Türk harp edebiyatının ve Çanakkale Harbi edebiyatının komu-
ta kademesine bakışındaki temel yaklaşım(lar)ın ne olduğudur.
“Harp edebiyatı” denildiğinde bu kavramın çerçevesine dair öne çıkan iki önemli
bakış açısından söz etmek mümkündür. Bunlardan biri harp edebiyatını herhangi bir
harbin, harp günlerindeki edebî eserlere akseden ürünleri ile sınırlı tutan yaklaşım-
dır. Buna göre
“Harp edebiyatı; herhangi bir harple ilgili harp öncesinde, harp sırasında ve
harp sonrasında cephede veya cephe gerisinde yazılan, konusunu harpten ve
harp halinden alan, kısaca harp atmosferinin duygu, düşünce ve hayallerinin
dile getirildiği edebî eserlerden oluşmaktadır. Kavrama ilişkin tanımı biraz
daha somutlaştırmak bakımından bir örnek vermek gerekirse, mesela harbin
müşahidi olmayan veya harp sırasında yaşamamış bir edibin bugün Çanak-
kale ile ilgili yazdığı eser, harp edebiyatı olmayıp Çanakkale Muharebeleri’ni
konu edinen tarihî roman, hikâye, tiyatro, şiir vb. sayılmak icap eder.”1
İkinci yaklaşım ise, harp edebiyatına belli bir tarihi sınırlama yapmaksızın harbin
olduğu günlerden bugüne ilgili harbe dair her türlü edebî nitelikteki metni harp ede-
biyatı içinde gören anlayıştır.2 İkinci tanım daha kapsamlı şemsiye bir kavram olarak
291
Ömer Çakır
görünse de harp edebiyatı denildiğinde bir harbin olduğu yıllarda yazılanlarla araya
zamanın tozlu perdesi girdikten sonra yazılanlar arasında farkların olduğu bir ger-
çektir. Biz bu yazıda birinci görüşü esas alacak ve onun içinde de zaman açısından
süreyi 1915-1918 yılları arasında yazılan eserlerle sınırlandırmayı tercih edeceğiz.
Bunun sebebi 1918 yılının ardından 1919 yılı itibariyle Millî Mücadele’nin başlamış
olması ve bu yıldan sonra edebî metinlere daha çok Millî Mücadele’nin yansımış ol-
masıdır. Sınırlamamızda ayrıca bir makale sınırları içerisinde belli bir zaman dilimini
esas alma arzumuz da belirleyici olmuştur.
Harp edebiyatına dair ortaya koyduğumuz kavramsal çerçeveden sonra, Türk
harp edebiyatı denildiğinde ise Orhun Kitâbelerinden başlamak üzere Türk tarihin-
deki savaşların çeşitli edebî türlerdeki eserlere yansımalarını anlamak icap etmekte-
dir. Bu yönüyle iki bin yıla yakın bir tarih içinde Türklerin yapmış olduğu savaşların
yeterli olmasa da edebiyattaki yansımalarının edebiyat bilimciler için bâkir bir araş-
tırma alanı olarak ortada durduğunu söylemek herhalde mübalağa olmaz.3
Türk edebiyatı tarihine bakıldığında özellikle 1853-56 Kırım Harbi’nden itibaren
savaşların İstanbul’daki ediplerin de gündemine girmesi ile Türk harp edebiyatının
asıl gelişmesini gösterdiğini söylemek mümkündür. Zira daha önceki dönemlerde
savaşlar, İstanbul’dan uzak diyarlarda olduğu için İstanbul’da yaşayan ediplerin pek
ilgisini çekmemiş; daha çok savaşa katılan asker şairlerin eserlerine aksetmiştir. Oysa
Kırım Harbi’nden4 sonra mesela, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, 1897 Osmanlı-Yunan
Savaşı, 1911 Trablusgarp Savaşı, 1912-1913 Balkan Savaşı, 1914-1918 arası I. Dün-
ya Savaşı ve sonrasındaki savaşların edebiyatta daha fazla yer aldığı görülmektedir.
Elbette bunda söz konusu savaşların İstanbul’daki hayatı büyük ölçüde etkilemesi,
gazete ve dergilerin hayatımıza girmesi, bunlar vasıtasıyla harp edebiyatının bir pro-
paganda aracı olarak kullanılmaya çalışılması gibi hususların büyük payını not etmek
gerekir. İşte yukarıda adı geçen savaşlardan biri olarak I. Dünya Savaşı ve Çanakkale
Muharebeleri’nin edebiyattaki yansımaları5 Türk harp edebiyatının önemli bir cüzü-
nü oluşturmaktadır.
kanlığı, Türk Harp Edebiyatı Konulu I. Uluslararası Türkiyat Sempozyumu, 1-3 Kasım 2014, Bildiriler
Kitabı, Berikan Yay., Ank., 2014, s. 1-18.
3 Öyle ki Türkiye’de ve dahi Dünya’da ilk kez Türk harp edebiyatı konusunda bilimsel bir sempozyum
(“Türk Harp Edebiyatı” konulu Uluslararası Türkiyat Sempozyumu) Çankırı Karatekin Üniversitesi
Türkiyat Enstitüsü ile Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu işbirliğinde 1-3 Ka-
sım 2013 tarihleri arasında Çankırı’da yapılmış olup TRT tarafından yaklaşık 20 dakika canlı yayın ile
Türkiye’ye ve Dünyaya duyurulmuştur.
4 Geniş bilgi için bkz. Ömer Çakır, “Tanzimat Sonrası Türk Edebiyatının Kaynaklarından Biri Olarak
Harpler I: Kırım Harbi ( 1853-1856 )”, Turkish Studies International Periodical for the Languages, Li-
terature and History of Turkish or Turkic, (Yeni Türk Edebiyatının Kaynakları Özel Sayısı), C.4, Sayı:
1, Kış 2009, s.1823-1874.
5 Çanakkale Muharebeleri ile ilgili şiirler ve mektuplar hakkında bkz., Ömer Çakır, Türk Şiirinde Ça-
nakkale Muharebeleri, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkan-
lığı Yayınları, Ank., 2004.; Ömer Çakır, Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Mektupları, Akçağ Yay.,
Ank., 2009.
292
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
6 Yahya Kemal, Eski Şiirin Rüzgarıyla, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay., İst., 1999, s. 27.
7 “Asker Şarkıları”, Tasvîr-i Efkâr, Nu.1110, 2 Haziran 1330/15 Haziran 1914, s.3.
293
Ömer Çakır
8 Geniş bilgi için bkz. Ali Fuat Bilkan-Ömer Çakır, ( haz. ) Harp Mecmuası, Kaynak Kitaplığı, İst., 2004.
9 Gezi hakkında geniş bilgi için bkz. Ömer Çakır, Türk Şiirinde Çanakkale Muharebeleri, Atatürk Kül-
tür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ank., 2004, s. 39-72.
10 İbrahim Alâeddin ( GÖVSA), Çanakkale İzleri, Marifet Mat., İst., 1926, s. 4.
11 Sadi Borak’ın Milliyet gazetesine istinaden verdiği bilgiye göre, “Corinne, Yüzbaşı Ömer Lütfi Bey’in
dul eşidir. Ömer Lütfi, Balkan Harbinde Vize muharebesinde ölmüş bir Türk şehididir. Mustafa
Kemal’in çok yakın arkadaşıdır.” Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, Kaynak Yay., 4.bsk., İst.,
1998, s. 51.
12 Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, Kaynak Yay., 4.bsk., İst., 1998, s. 62-64.
294
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
13 ATESE Arşivi; Arş. No. 6/1666 Kls. 4669, Dos. H.12, F.1/75’ten nakleden Asker Kahramanlar, Genel-
kurmay Basımevi, Ank., 1987, s. 27.
14 “Bir Bölük Komutanının Mektubu”, Cepheden Mektuplar, Millî Savunma Bakanlığı Yay., Ank., 1999,
s. 35.
15 Bkz. Ali Fuat Bilkan-Ömer Çakır, (haz.) Harp Mecmuası, Kaynak Kitaplığı, İst., 2004.
16 Şükrü Fuat Gücüyener, Birinci Cihan Harbinde Tanıdığım Kahramanlar, Gücüyener Yay., İst., 1956,
175s.
295
Ömer Çakır
tan için hayata veda edinceye kadar sükûnetle ve vakar ile vazifesini yerine
getirmeye çalışmış olan şühedaya aittir.
Biz idare heyetleri zaten bütün tahsil ve terbiyemizi, yetiştirilmemizi, makam
ve mevkilere yükselmemizi, sırası geldiğinde bir makine gibi kullandığımız
bu fedakâr millete borçlu değil miyiz? Hayatımızda bu borcu ödemek fırsa-
tını bulmak ve bundan dolayı duyacağımız vicdani haz, bizler için yeterli
bir mükafat olmaz mı? Düşünelim ki bu aziz şühedada ne nam ve şan, ne de
hükmetme duygusu ve ihtişam gibi dünyevi ihtiras mevcut değildir. Bu gibi
milletçe kazanılmış zaferler milletin malıdır, milletin bütününe aittir. Her
ferdin mevkiine göre borçlu olduğu vatanî vazifenin yerine getirilmesi ne bir
külfet ne de bir lütuf olmadığı gibi, millete de minnet duygusu yüklemez ve
yüklememelidir. Şahıslar fâni, millet bâkidir.”17
Anlaşılacağı üzere, Selahaddin Adil Paşa herhangi bir savaşın zaferle kazanılma-
sında “en büyük hisse[nin] şühedaya ait” olduğunu, savaşı idare eden komutanların
eğitimlerinden, makam ve mevkilere gelmeye kadar elde ettiklerini “fedakâr mille-
te borçlu” olduklarını, bu borcun askerlik hizmetiyle ödendiğini, bu çerçevede her
komutanın “mevkiine göre” yerine getirmekle yükümlü olduğu “vatani bir vazifenin
yerine getirilmesi”nin millete karşı “ne bir külfet ne de lütuf ol”duğunu, o sebeple de
“millete” karşı “minnet duygusu” yüklemeyeceğini ve yüklememesi gerektiğini vur-
gulamakta; “milletçe kazanılmış zaferler”in “milletin malı” olduğunu, şahısların fâni
milletin bakî olduğunu hatırlatmaktadır.
Dolayısıyla, Selahaddin Adil Paşa’nın bu tespit ve ikazları da Çanakkale
Muharebeleri’nin edebiyatında komutanları aramada bir bakış açısı sunmaktadır ki;
buna göre nasıl zaferde en büyük hisse şehitlere ait ise, Çanakkale Harbinin edebi-
yatında da en büyük hisse onlara ait olacaktır. Bu noktada Mehmed Akif ’in meş-
hur “Çanakkale Şehitlerine” adıyla bilinen şiirinde şahısların değil şehitlerin anla-
tılması ve şiirin “Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber/ Sana âğûşunu açmış,
duruyor Peygamber” mısralarıyla bitmesi oldukça manidardır.18 Bu çerçevede Mus-
tafa Kemal Paşa’nın Bomba Sırtı vakasını anlatırken “Emin olmalısınız ki Çanakkale
Muharebesi’ni kazandıran bu yüksek ruhtur” dediği olayda yüksek ruhlu askerleri
şöyle tasvir etmesi hiç şaşırtıcı değildir ki şehadete hazırlananları anlatır: “Öleni gö-
rüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor; sarsıl-
mak yok! Okumak bilenler, ellerinde Kur’an-ı Kerim, cennete girmeğe hazırlanıyorlar.
17 Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yeditepe Yay., 1. Bsk., İst., 2007,
s.73.
18 Mehmed Akif, “Asım’dan Bir Parça”, Sebilürreşad, C.24, Nu.608, 10 Temmuz 1340.
296
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
19 Ruşen Eşref ( ÜNAYDIN ), “Mustafa Kemal Paşa ile Mülâkat”, Yeni Mecmua, 5-18 Mart Çanakkale
Nüsha-i Fevkalade, 1918, s.137.
20 “Manzûme-i Garrâ-yı Hümayun”, Servet-i Fünûn, Nu.1317, 1 Eylül 1332/14 Eylül 1916, s.1918.
297
Ömer Çakır
Adsız Kalender imzalı “Gaziler Destanı”nda Sultan Reşad’ın “Cihad” ilanı şöyle
anlatılmaktadır:
Üç yüz otuz birde aceb
Verdi adüvv harbe sebeb
Oldu bize yevm-i tarab
İlân-ı rûz-ı intikam
Hâkân-ı âlîşânımız
Gazi Mehmed Hanımız
Pek sevgili Sultanımız
Etti cihadı iltizam
Toplandı ehl-i şer ve din
Açıldı Kur’an-ı mübîn
Emr-i cihad-ı Müslimin
Farz oldu halka bittamam21
Mehmed Dursun adlı bir gazinin kaleme aldığı “Meşhur Çanakkale Destanı”nda
Padişah’ın cihad ilanı ile birlikte her tarafın asker dolduğu, bunun üzerine düşman-
ların telaşa kapıldığı ifade edilmekte ve Allah’a kâfir düşmanı mahvetmesi yönünde
dua edilmektedir:
Doldu cihan yüzü asker efrâdı
İnşaallah cümleten alır muradı
Yürüdü devletin emr-i iradı
Yaşa Padişahım cihan sultanı
298
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
23 Enfel Doğan-Fatih Tığlı, “Sultan V. Mehmed Reşad’ın Çanakkale Gazeli ve Bu Gazele Yazılan Tah-
misler”, http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/dogan_tigli_tahmisler.pdf,
04.05.2014.
24 İbrahim oğlu Ömer, Seddü’l-bahir’de Sağ Cenahta Birinci Fırka’nın Şehitlersırtı Destanı, Matbaa-i
Askerîye, Dersaâdet, 1332, s. 17.
299
Ömer Çakır
25 Eyüblü Mustafa Şükrü, Çanakkale Şarkısı, Necm-i İstikbal Matbaası, İst., 1331, 1s.
26 Adsız Kalender, Gaziler Destanı, Çavuşoğlu Matbaası, İst.,1331, 1s.
27 Gazi Mehmet Dursun, Meşhur Çanakkale Destanı, s. 87.
300
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
28 Ziya Gökalp, “Türk Kahramanları-I Enver Paşa”, Tanin, Nu.2390, 13Ağustos 1915’ten nakleden Fev-
ziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı-I Şiirler ve Halk Masalları, Türk Tarih Kurumu Yay.,
3.bsk., Ank., 1989, s.125-126.
301
Ömer Çakır
mış, zaferin kazanılmasında büyük payı olan bir komutandır. Bu bağlamda daha sa-
vaş devam ederken cepheyi ziyaret edenlerin de görmek istediği bir komutan olur.
Zira, bildirimizin başında değindiğimiz İstanbul Edebiyat Heyeti’nin bazı mensup-
ları cepheyi ziyaretlerinde29 Mustafa Kemal Paşa’yı da ziyaret etmek istemişlerdir.
“Arıburnu cephesi gezilirken Ali Canib, Esat Paşa’ya; “Paşam müsaade eder misiniz,
Mustafa Kemal Bey’i Selanik’ten tanırım, bir hal hatır sorayım” der. Bunun üzerine
Esat Paşa Mustafa Kemal’i telefonla bulur. Mustafa Kemal, Ali Canip’le görüşmesi
sırasında arkadaşlarının kimler olduğunu sorar; içlerinden yalnızca Mehmed Emin
Bey’i tanımaktadır. Kafileyi kendi bulunduğu yere davet eder. Ancak aradaki bir bu-
çuk kilometrelik mesafe ateş hattında olduğundan bu görüşme telefon konuşmasıyla
sınırlı kalır.
Mehmed Emin [YURDAKUL] ile Mustafa Kemal’in tanışması nerede ve ne za-
man olmuştur onu bilemiyoruz. Ancak bu tanışıklık Mustafa Kemal’in Anafarta-
lar’daki başarısıyla birleşince tarihî bir başlangıca vesile olur ve Mustafa Kemal [ATA-
TÜRK] ismi Türk edebiyatında “ilk kez” Mehmed Emin Bey’in bu gezinin mahsulü
bir şiirinde yer alır.30
Mehmed Emin, İstanbul’a dönüşünde “Çanakkale Kahramanlarına” ithaf ettiği
Ordunun Destanı31 adlı kitabı ile Çanakkale Muharebeleri’ni destanlaştırır. O bu şii-
rinin sonunda şöyle seslenir.
Ey bu güne şahit olan sarp hisarlar
Ey kahraman Mehmed Çavuş siperleri
Ey Mustafa Kemallerin aziz yeri
Ey toprağı kanlı dağlar, yanık yarlar!
29 Bu ziyaret kısaca şöyle gerçekleşir: “28 Haziran 1331(1915)de İstanbul’dan yola çıkan kafilenin harp
sahasını ziyareti gidiş dönüş günleri hariç on gün sürmüştür. Kısa ziyaretin programı şöyle tatbik olu-
nur: Sirkeci Garı’nda bir araya toplanan heyet, saat sekizde hareket eder ve ilk geceyi Uzunköprü’de
geçirir. Kafile, Uzunköprü-Keşan yolundan geçerek Bolayır ve Gelibolu’ya gelir. Bolayır’da Rumeli
Fatihi Süleyman Paşa ile vatan şairi Nâmık Kemal’in düşman mermilerine hedef olan kabirlerini zi-
yaret ederler. Sonra, Gelibolu’dan 5. Ordu Karargâhına gelir, oradan da Arıburnu ve Seddülbahir
cephelerini gezerler.” Ömer Çakır, “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal (Atatürk) İsminin Yer Aldığı
İlk “Manzum” ve “Mensur” Esere Dair”, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-49/turk-edebiyatinda-
mustafa-kemal-ataturk-isminin-yer-aldigi-ilk-manzum-ve-mensur-esere-dair, 04.05.2014.
Geniş bilgi için bkz. Ömer Çakır, “Birinci Dünya Harbi Sırasında Harbiye Nezareti’nce Başlatılan
“Harp Edebiyatı” Kampanyası ve Bu çerçevede “İstanbul Edebiyat Heyeti’nin Çanakkale Cephesi’ne
Gönderilmesi”, Yedinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri, Genelkurmay Basımevi, Ank., 2000, s. 273-
286.
30 Geniş bilgi için bkz. Ömer Çakır, “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal [ATATÜRK] İsminin Yer Aldığı
İlk Manzum ve Mensur Esere Dâir”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.17, Sayı: 49, Mart 2001,
119-130.
31 Mehmed Emin [ YURDAKUL], Ordunun Destanı, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekası, İst., 1331/1915,
40 s.
302
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
32 Ömer Çakır, “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal (Atatürk) İsminin Yer Aldığı İlk “Manzum” ve “Men-
sur” Esere Dair”, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-49/turk-edebiyatinda-mustafa-kemal-ataturk-
isminin-yer-aldigi-ilk-manzum-ve-mensur-esere-dair, 04.05.2014.
33 Ancak mensur bir eser olan, Uryânizâde Ali Vahid’in “Çanakkale Cephesinde Duyup
Düşündüklerim”(İst., 1916) adlı gezi yazısı türündeki eserinde Mustafa Kemal Paşa’nın ismi yer al-
maktadır. Geniş bilgi için bkz. Ömer Çakır, “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal(ATATÜRK) İsminin
Yer Aldığı İlk Manzum ve Mensur Esere Dâir”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.17, Sayı: 49,
Mart 2001, s.119-130.
34 Sadi Borak’ın Milliyet gazetesine istinaden verdiği bilgiye göre, “Corinne, Yüzbaşı Ömer Lutfi Bey’in
dul eşidir. Ömer Lutfi, Balkan Harbi’nde Vize muharebesinde ölmüş bir Türk şehididir. Mustafa
Kemal’in çok yakın arkadaşıdır.” Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, Kaynak Yay., 4.bsk., İst.,
1998, s. 51.
35 Sadi Borak, Atatürk’ün Özel Mektupları, Kaynak Yay., 4.bsk., İst., 1998, s. 62-64.
36 “Cafer Tayyar Paşa, Osmanlı Devleti fiilen savaşa girdiği sırada Birinci Tümen Kumandanlığına tayin
edildi. Bir süre Tümen’in eğitimi ve eksikliklerini tamamlamak amacıyla İstanbul’da kaldıktan sonra
Çanakkale (Seddülbahr) Cephesinde görevlendirildi. Ancak cepheye ulaştığında emrindeki tümenin
iki alayı yeni oluşturulan Asya Grubu’na verilmiş, 124. Alay da II. Kolordu emrine verilerek bölün-
müştü. Cafer Tayyar Paşa, bu uygulamaya karşı çıkmış, Seddülbahr cephesindeki tahkimatın yetersiz
olduğunu görerek II. Kolordu Komutanı ile tartışmıştı. O’na göre tahkimatın yetersizliği yanında
cepheye yeni gelen her birlik taarruza geçilerek daha etrafını tanımadan eritiliyordu. Burada taar-
ruzu karşı taarruzla karşılamak ve tahkimatı güçlendirmek kayıpları azaltacaktı. Aslında, cephedeki
303
Ömer Çakır
cenahda Birinci Fırka’nın “Şehitlersırtı Destanı”nı anlatırken bin kişilik taburun mev-
cudunun üç yüz kişiye kadar düştüğü, on subaydan üç subayın kaldığı çetin bir savaş
sırasında Cafer Tayyar Paşa’nın neler yaptığını şöyle anlatır:
Taburun mevcûdu bine karîbdi
Bu mevcud üç yüze tenezzül etti
O müthiş ateşler eritti gitti
Bir anda yüzlerce cengâverânı
bazı Türk subaylar da Cafer Tayyar Paşa ile aynı görüşte idi. I Tümen 124. Alay’ın vermiş olduğu ağır
kayıp sonunda Tümenin bütün birlikleri tekrar Cafer Tayyar Paşa’nın idaresine verildi. Aynı zamanda
Seddülbahr cephesindeki tahkimatın Cafer Tayyar Paşa tarafından yönlendirilip yaptırılması emri de
verildi. Ağustos 1915 sonlarında Anafartalar ve Seddülbahr cephelerinde savaş eski hareketliliğini
kaybetmiş, siper çatışmaları yapılmaya başlanmıştı. Cafer Tayyar Paşa komutasındaki I. Tümen’in
bağlı olduğu “14. Kolordu ve sağ cenah kumandanı” Trommer Paşa tebdili hava olarak Edirne’ye gi-
dince O’nun görevleri vekaleten Cafer Tayyar Paşa’ya verildi. Ancak, 9 Eylül 1915’te yürüttüğü görev
Albay Konengiesser’a verildi. Cafer Tayyar Paşa yürürlükteki nizamnameye göre Kolordunun en kı-
demli Tümen komutanı olarak kendisinin yürütmesi gereken bu görevlerin bir Alman subayına veril-
mesine sinirlenerek ordudan ayrılmak istedi. İtirazları sonunda 31 Eylül 1915’te tekrar 14. Kolordu ve
I. Mıntıka komutanlıklarına vekâleten atandı. Cafer Tayyar Paşa, Çanakkale Cephesi’ndeki hizmetle-
rinden dolayı üç yıl “kıdem zammı” alarak 14 Aralık 1915’te Albay oldu. Gelibolu Yarımadası’nın İtilaf
Devletleri tarafından tahliyesi tamamlandıktan sonra (9 Ocak 1916) İstanbul’a döndü.”, Zülal Keleş,
“Cafer Tayyar Paşa”, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-44/cafer-tayyar-pasa, 04.05.2014.
37 İbrahim Oğlu Ömer, Seddülbahir’de sağ Cenahda Birinci Fırka’nın “Şehitlersırtı Destanı”, Matbaa-i
Askeriye, İst., 1332, s. 9.
(*) Birinci Fırka Kumandanı Miralay Cafer Tayyar Bey.[ Destan sahibinin notu].
304
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
305
Ömer Çakır
Siperler Arasında
Kurşunların ıslığından daha nafiz bir seda:
“Eğiliniz, tehlike var; çabuk geçin buradan!”
Tenbihini fısıldadı. Önde baktım ki hâlâ
Sarsılmayan bir burç gibi duruyordu kumandan.
Artık Türk’ün yüksek alnı eğilmiyor anladım.
Kul ölüme yaklaşmazsa dirilmiyor anladım
41 İbrahim Alâeddin, “Siperler Arasında”, Çanakkale İzleri, Marifet Matbaası, İst., 1926, s. 24.
306
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
42 İbrahim Alâeddin, “Siperler Arasında”, Çanakkale İzleri, Marifet Matbaası, İst., 1926, s. 24-27.
307
Ömer Çakır
Bir Kurşun
Düşmanlarla mesafemiz daraldı
Beş, on süngü boyu kadar yer kaldı.
Artık dünya bu sahadan uzakta.
O müselsel mezar gibi toprakta
Yeşil ölüm sinekleri sakindi.
İçimize mevtin heybeti sindi.
Bir an baktım ileriye mazgaldan:
Yığınlarla pıhtılanmış, donmuş kan,
Parçalanmış eski yeni cesedler,
Birer külçe gibi kemikler, etler;
Burda bir kol, orda bir baş, bir bacak..
Çirkin ölüm sırıtmıştı çırçıplak.
Her tarafta gömülmemiş şehitler,
Kanla donmuş, heykel olmuş yiğitler..
Başımızda bomba, tüfenk top sesi,
Alnımızda sanki mevtin nefesi.
Na‘şlardan tüten müthiş bir koku
Bırakmadı bende ne his, ne korku
308
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
309
Ömer Çakır
biri de Bombacı Kadir oğlu Mehmed Çavuş’tur. Bombacı Mehmed Çavuş düşmanın
attığı el bombalarını patlamadan geri düşman siperlerine atmakta büyük maharet
gösterir ve böylece namı duyulur. Yine bir gün düşman tarafından gelen bombayı geri
atmak isterken bomba elinde patlar ve sağ kolunu kaybeder. İşte bu kahraman asker
hastaneden komutanına yazdığı mektupta şöyle der:
“Sağ kolumu kaybettim zararı yok sol kolum var. Onunla da pek âlâ iş gö-
rebilirim. Beni müteessir eden yine kıtama iltihakla düşmanla çarpışmama
mâni olan şey yaramın henüz iltiyam bulmamış olmasıdır. Hastahâneden
kurtularak hâlen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz afv edi-
niz muhterem kumandanım.”46
Kırşehirli Mehmed Çavuş ise bölüğünün komutanının şehit olması üzerine bö-
lüğün idaresini alarak düşmanın üzerine süngü hücumu yapar ve böylece düşman
siperlerini işgal eder. Bunun üzerine aldığı tepeye Cesarettepe, zapt ettiği siperlere de
Mehmed Çavuş Siperleri adı verilir. İşte bu kahramanlık ödüllendirilerek Mehmed
Çavuş’un rütbesi teğmenliğe yükseltilir.47
Bigalı Mehmed Çavuş’un kahramanlığı Mustafa Kemal Paşa’nın da belirttiği gibi
şöyledir: Seddülbahir bölgesine çıkarma yapan İngiliz askerlerine karşı Mehmed Ça-
vuş takımı ile büyük mücadele eder. Bu sırada bir ara Mehmed Çavuş’un tüfeğinin
mekanizması bozulur. Ancak o buna aldırmaz. Zira bu kez de düşmana taşla saldırır
ve bu sırada başından ve göğsünden yaralanır. Mustafa Kemal Paşa, bu kahraman-
lığı özetle anlatarak Mehmed Çavuş’un madalyayla veya başka biçimde ödüllendi-
rilmesini” talep eder.48 İşte Mehmed Çavuş’a takımına örnek olan bu kahramanlığı
sebebiyle Mülazım yani “Teğmen” rütbesi verilir. Aşağıdaki “Mehmed Çavuş” başlıklı
şiirler Teğmenliğe terfi eden Mehmed Çavuş(lar)ın kahramanlık ve fedakârlığının o
günlerde mısralar döküldüğünü göstermektedir. Cephe gerisindeki şairleri harekete
geçiren, bu kahramanlıkların devrin gazetelerinde de akis bulması olsa gerektir. Aşa-
ğıdaki şiirler söz konusu kahramanlıkların hem entelektüel ediplerin hem de halk şa-
irlerinin dikkatinden kaçmadığını göstermektedir. Zira, şiirlerden ilki I. Dünya Harbi
ile ilgili çeşitli şiirler yazıp bunları Harbin Etrafında isimli kitabında toplayan Fuat
Hulusi’ye, ikincisi de yine bu harple ilgili çeşitli destanlar söylemiş olan Mehmed
Kemali’ye aittir.
46 Ali Fuat Bilkan-Ömer Çakır, (haz.), Harp Mecmuası, Kaynak Kitaplığı, İst., 2004, s. 98.
47 Geniş bilgi için bkz. Cemalettin Yıldız, “Çanakkale Cesarettepe Kahramanı Kırşehirli Mehmet
Çavuş”, http://www.geliboluyuanlamak.com/189_1915-Canakkale-Cesarettepe-Kahramani-
KirsehirliMehmet-Cavus----(-Cemalettin-Yildiz-).html, 14.09.2014.
48 ATESE Arşivi; Arş. No. 6/1666 Kls. 4669, Dos. H.12, F.1/75’ten nakleden Asker Kahramanlar, Genel-
kurmay Basımevi, Ank., 1987, s.27.
310
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
Mehmed Çavuş
Balkan’da aldığı yaralar bulmuş iltiyam,
Lâkin onulmayan yara kalmıştı sînede;
Mehmed Çavuş muharebeden almamıştı kâm.
Mehmed Çavuş bugün asıl en hâin ve denî
Düşmanla karşı karşıya.. “Ey Rabb-i intikam!
Mehmed Çavuş kavuştu bu ı‘yd-ı bihînede
Mehmed Çavuş bugün olacak vâsıl-ı meram.”
Tebrik ederdi böylece hep, kendi kendini.
*
Düşman şu karşıki tepeyi tutmak istiyor;
Biz sağken bu maksada ermek biraz uzak!
Biz bir bölük fedâileriz: “Haydi! Süngü tak!”
Türk’ün elinden öyle yer almak, efendi, zor!
“Bir hamlede hemen ileri!” - Şevk ü azme bak?
Altmış kadar yiğitti bütün şanlı müfreze,
Birkaç bölükle etti yiğitçe mübâreze,
Tevf îkini yiğitlere verdi Cenâb-ı Hakk.
*
Gayretle tırmanıb tepeye üç gün üç gece,
Dar bir siper içinde susuz, aç ve uykusuz,
Uğraştılar müdâfaa emriyle gizlice.
Dördüncü gün hücum ve taarruz.. fedâ-yı ser..
Lâkin netîcesinde büyük, şanlı bir zafer..
Mehmed Çavuş’la elliden az kahraman nefer
Yüzlerce düşmanı sürerek târumar eder;
Avdetle sonra, bekler o mevkîde kaygusuz.
*
Mecrûh iken, kumanda başında, bilâ-fütûr
Tâ kıtası gelinceye dek sâbit ü mekîn
Kalmış ve ordunun, vatanın mübtehic, fahûr
Şükran ve ihtirâmı önünde dahi metîn,
Bir lahza duymak istemiyor nahvet ü gurûr
“Her kim olaydı böyle yapardı” diyen odur
Mehmed Çavuş.. O şimdi mülâzım; fakat siper
“Mehmed Çavuş” için ebedî satr-ı pür-zafer
*
Mehmed Çavuş! Mülâzım Efendi! Vatandaşım!
Eshâb-ı tâc ü devleti yâd eyleyen eder,
Mesûd eden fakat beni destân-ı himmetin
311
Ömer Çakır
49 Fuat Hulusi, “Mehmet Çavuş”, İkdam, Nu. 6607, 27 Haziran 1331 / 10 Temmuz 1915.; Harbin Etra-
fında, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekâsı, İst., 1331, s. 28-30.
312
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
313
Ömer Çakır
7
Bataryamız düşmana ateşler saçtı
Bu dehşet ateşe düşmanlar şaştı
Takati tab olup durmayıp kaçtı
Düşmanlar gözden oldu nihânı
8
Yetişip kahraman yakadan tuttu
Toplayıp onları önüne kattı
Kurtaran canını sandala attı
Atlayıp kurtardı korkudan canı
9
Osmanlı kılıncı hiç kana doymaz
Kılınçlar intikam hiç hatır saymaz
Hülyanız İngiliz pazara uymaz
Kırkanbar tohumu akıl nisvanı
10
Türkler gürültüye pabuç bırakmaz
Vatan yavruları ölümden korkmaz
Sahib-kıran kahraman ardına bakmaz
Vatanın güzide fedakâr şîr merdânı
11
Akdeniz İngiliz’e bir mezar oldu
Bütün dünya bu sene yüzüne güldü
Gemilerin İngiliz deniz dibini buldu
Selamet bir köşede buldu limanı
12
Ömrü hitam buldu vadesi yetti
Çil yavrusu gibi dağılıp gitti
Ecel uzatıp urganı attı
Tuttu yakandan çevirdi yelkeni
13
İngiliz Fransız’ın eridi yağı
Nalları attı döndü aşağı
Çözüldü düşmanın dizinin bağı
Can ocağından kesildi dermanı
14
Felaket zincirleri boynuna taktı
Yelkenleri İngiliz suya bıraktı
Emdikleri süt burnundan aktı
Çekildi dermanı kurudu kanı
314
Türk Harp Edebiyatında Çanakkale Muharebeleri’nin Komutanları
15
Kazdıkları kuyuya akıbet düştü
Felaket dalgaları boynundan aştı
Karadan deryadan yandı tutuştu
Her iki taraftan Osmanlı attı tırpanı
16
Kahbelikte İngiliz yoktur akranın
Yoğrulmuş mayanız böyle vicdanın
Vaden hitamdır geldi zamanın
Boyladıp gönderen ecel kervanı
17
Müdâfi‘ kahramanlar topları attı
Atılan toplar yakadan tuttu
İngiliz’in vapuru top altı gitti
Teker meker vapur boyladı ummânı
18
Akdeniz oldu mezar ocağı
Hortlaklar şaşırdı köşe bucağı
Ne tarafa çevrildi ise yedi dayağı
Acısı başından patladı tabanı
19
Üç yüz otuz üçte muzaffer destan
Toplarımız şanlı müdâfaa-i vatan
Kıyamet ocağı bu büyük tufan
Düşmanların başına kılınc kalkanı
20
Kemâlî ehl-i İslam ittihad oldu
Urbân-ı kabâil cihada geldi
Âlem-i İslâm’ın yüzleri güldü
Mehmed Çavuş fedakârın şanlı destanı50
Sonuç
Türk harp edebiyatında özellikle de zaferle neticelenen savaşlarda yararlılık gös-
teren komutan(lar)dan ziyade genel olarak Mehmetçikten ve onun kahramanlık ve
fedakârlığından bahsetme yönünde ortak bir anlayış söz konusudur. Bununla beraber
savaşta önemli rol oynamış farklı rütbelerdeki bazı askerlerin isimleri edebî metinler-
de zikredilmiştir. Bu bağlamda Çanakkale Muharebeleri sırasında da genel olarak bu
anlayışın hâkim olduğundan söz etmek mümkündür.
50 Mehmed Kemâlî, Çanakkale Önünde Düşmana Kan Kusturan Arslan Yürekli Kahraman Mehmed
Çavuş’un Müdâfaa-i Vatan Destanı, Necm-i İstikbal Matbaası, İst., 1331, 1s.
315
Ömer Çakır
Çanakkale Muharebeleri ile ilgili özellikle harp günlerinde yazılan şiirlerde ge-
nel olarak askerin kahramanlık ve fedakârlığı, vatan, millet, bayrak sevgisi, şehitlik
arzusu gibi türlü duygu ve düşünceler dile getirilmiştir. Bunun yanında bazı şiirlerde
söz konusu savaşta rol oynayan kimi komutanların ismi geçmektedir. Özellikle 1915-
1918 arası yazılan şiir metinlerine baktığımızda başkumandan olarak devrin Padişahı
Sultan Mehmed Reşad’ın, Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın, Anafartalar komutanı
Mustafa Kemal Paşa’nın, Cafer Tayyar Paşa’nın ve Mehmed Çavuş’un adı yer almıştır.
Çanakkale Muharebeleri sırasında Harbiye Nezâreti’nin Çanakkale Cephesine
gönderdiği şair ve yazarlardan şahıslar yerine askerin genel başarısından söz etmeleri
yönünde tavsiyede bulunulmuştur. Ancak savaş sırasında yazılan şiirlere baktığımız-
da Enver Paşa’nın isminin şiirlerde daha çok zikredildiği görülmektedir. Bu durum
bir yanıyla çelişki bir yanıyla da ordunun komutanı olarak tabiî görülebilir.
Şiirlerde şahıslar zikredilirken Ziya Gökalp’in Enver Paşa ile ilgili şiiri dışında
çok fazla bir mübalağaya kaçılmadığı, daha ziyade şahısların çeşitli vasıflarından ve
cephedeki yararlılıklarından bahsedildiği anlaşılmaktadır. Askeri tarih açısından öne
çıkmamakla beraber Caffer Tayyar Paşa gibi şahsiyetlerden şiirlerde bahsedilmesi
harp edebiyatı metinlerinin tarihin zaman zaman ihmal ettiklerini anmadan geçme-
diğini göstermektedir.
Mehmed Çavuş ile ilgili şiirler göstermektedir ki devrin şairleri, cepheden basına
akseden alt rütbedeki askerlerin kahramanlık ve fedakârlığını nazmetmeyi ihmal et-
memişlerdir. Bütün bu metinler bize Çanakkale Muharebeleri’nin komutanlarından
kimlerin edebiyatta akis bulduğunu öğrenmemize imkân vermektedir. Elbette daha
başka çalışmalarla burada ismi geçmeyen şahsiyetler de ortaya çıkarılacaktır. Ancak
hemen belirtmek gerekir ki Çanakkale Muharebeleri’nin asıl kahramanı birçok şiirde
isimsiz olarak anlatılan şehitlerdir. Aslında onların yaptıklarını da kelimelerle anlat-
mak mümkün değildir. Biz de Akif ’in şiirini bitirdiği mısralarla yazımızı noktalaya-
lım:
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.51
51 Mehmed Akif, “Asım”dan Bir Parça”[ Çanakkale Şehitlerine], Sebilürreşad, C.24, Nu.608, 10 Temmuz
1340.
316
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros
Zırhlısının Batırılışı, Güverte Albay Nevres Tümer’in
Yayınlanmamış Beyanları
Murad HATİP*
B irinci Dünya harbinde Çanakkale Cephesi Çanakkale Cephesi çeşitli lojistik yol-
ları vasıtasıyla desteklenmiştir. Lojistik destek için en kısa yol İstanbul-Çanakka-
le Boğazı deniz yoludur. Ancak bu yolda birçok engel bulunmaktadır adeta bir ölüm
geçididir. Lojistik sevkiyat cephe için hayatidir ve rotalar üzerinde çeşitli mânialarla
karşılaşılmıştır. Osmanlı Kuvvetlerinin Marmara denizindeki kayıpları lojistik ikmal
malzemeleri haricinde insan kaybı olarak da şaşırtıcı miktarlardadır. Bunun yanı
sıra özellikle Turgut Reis ve Barbaros zırhlılarının lojistik destek sağlamakla beraber
karadan aşırtma atış desteği, siperdeki Türk kuvvetlerine rahat nefes aldırmıştır. 8
Ağustos 1915 sabahında Çanakkale Boğazına intikal seyrinde iken boğazın Marmara
medhali yakınlarında İngiliz denizaltısı E-11 tarafından torpido atışı ile batırılmıştır.
Lojistik nakliyatın önemli bir aktörü olmuş Barbaros zırhlısında görevli komutan-
ların şimdiye kadar yayınlanmamış hatıralarından batış olayı ve lojistik nakliyatın
hangi güç koşullarda devam ettiği yönetimi British WO ve Dz.K.K. arşiv kayıtlarında
belirtilmektedir. 1960 yılında ebediyete intikal eden merhum Güverte Albay Nevres
Tümer’in olayı nakleden hatıratı oğlu müteveffa Oramiral Nejat Tümer tarafından
kaydedilmiştir. Bu anılar batma olayını değişik bakış açısından ve yaşayan şahidi biri-
si tarafından anlatılması tarihi olayı biraz daha aydınlatmaktadır.
317
Murad Hatip
1 Atakan, R., 1990. Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Çanakkale Muharebeleri İdari Faaliyet ve Lo-
jistik. İçinde Çanakkale Muharebeleri 75. Yıl Armağanı. Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stra-
tejik Etüt Başkanlığı Yayınları. s. 144
318
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
vardı. Osmanlı açısından lojistik nakliyatın kesintisiz devam etmesi mutlak şarttı.2
İngiliz ve Fransız Donanması’nın Boğaz’ı geçme girişimleri üzerine Çanakkale Böl-
gesi’ndeki birlikler çoğalmış ve 5 nci Ordu’nun gereksiniminin karşılanabilmesi için
27 Mart 1915 tarihinde Gelibolu’da 5 nci Ordu Menzil Müfettişliği kurulmuştur. 3
“5. Orduya yiyecek ve malzemelerin nakli büyük zorluk gösteriyordu. En ya-
kın istasyonu Trakya’daki Uzunköprü idi. Bu istasyon, Ordu karargâhına
yaya yürüyüş ile 7 günlük mesafedeydi. O zamanlar ordunun nakliye kam-
yonu yoktu. Öküz arabaları, deve kolları ve mekkâre ile pek az şey taşınabili-
yordu. Bu sebeple Marmara üzerinden deniz yolu ile nakliyat bir zorunluluk
mudur İngiliz ve Fransızların Marmara’ya soktukları denizaltılar engellemek
istiyordu. Türkler için en büyük talih düşman denizaltılarının bu işi başara-
mamalarıydı yoksa 5. ordu açlıktan ölürdü.”4
2 Çağlar, H., 2008. Çanakkale Deniz Savaşları 1915 İstanbul: Deniz Basımevi, s.3.
3 ATASE, 1996. Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekâtı V. Cilt, 1., 2., 3.
Kitapların Özetlenmiş Tarihi. Ankara: Gnkur. Bşk.lığı. s.235
4 Sanders, Liman V., 1968. Türkiye’de 5 Yıl, İstanbul: Burçak yayınevi, ss.94-95
5 Çanakkale Savaşları. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Sayı 1. 2003. s.115.
6 (UKNA.IDC, 1915, s.3) Ayrıca bkz. (Gnkur.Bşk.lığı, 1996, s.269) ikmal yolunu aşağıdaki ifade ile be-
lirtiyordu ; *İstanbul -Çanakkale deniz yolu, *Uzunköprü’ye kadar tren ve buradan Keşan yolu üzerin-
319
Murad Hatip
den Bolayır ve Gelibolu’ya giden yol, *Karadan Boğaz’ın Anadolu yakasına ve oradan Rumeli yakasına
aktarma yolu.
7 Bingül, Ö., 2004. Çanakkale Deniz savaşları 1915. İçinde Çanakkale Muharebeleri’nde Dost Ve Düş-
man Lojistik Faaliyetleri . Ankara: Dz.K.K. ss.195-197 Ayrıca bkz. (UKNA. ADM.231/14.NID.PR.,
1889, s.58) Baker Paşa, (Valentine Baker) (1827—1887, İngiliz asıllı asker. Birleşik Krallık, Osmanlı
Devleti ve Mısır devletleri hizmetinde komutanlık yaptı.) 1878 yılında Bolayır ile Gelibolu arasındaki
yolu çamur deryası olarak olarak tarif ederken, topların nakledilirken yarıya kadar çamura gömüldü-
ğünü ve atların bunları çamurdan çıkarabilmek için çok zorlandıklarını belirtmektedir.
8 (UKNA.IDC, 1915, s.3)
320
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
321
Murad Hatip
rilmişti. Bu iki geminin Nara Burnu kuzeyine paralel olarak yaslanmaları için tertibat
da alınmıştı. Normal olarak geminin kazanları bombardıman esnasında yakılmazdı
fakat sonradan denizaltı tehlikesinin artmasından dolayı stim her an harekete hazır
olmak için tutulmaya başlandı. İlave bir koruma önlemi olarak yüzer engel olarak
stimli gemiler yerleştirildi. Gemilerin olası denizaltı saldırılarına karşı güvenlik olsun
diye, sancak bordolarına, yüklü ticaret gemileri de demirlemişti. Bu tertibat birçok
zamanda tecrübe edildi.12 Üsküdar Gemisi
Mart ayının başlangıcından itibaren bu görevi, Queen Elizabeth Gemisi’nin mer-
mileri tarafından batırılana kadar yerine getirdi.13 Çıkartma günü olan 25 Nisan’dan
itibaren gemiler arası yoğun bir top muharebesi oldu. 27 Nisan’da da İngiliz Gemileri
ile Barbaros ve Turgut Reis Gemileri’nin top düellosu devam etti. Queen Elizabeth’in
toplarının menzil üstünlüğü iki gemiyi uzaklaşmak zorunda bıraktı. Bu esnada İn-
giliz Gemisi’nin tek bir isabeti Üsküdar Gemisi’ni batırdı.14 Bu gemi Scutari adıyla
Oest Lloyd’un Gemisi iken 1914’te ele geçirilmesi sonunda Seyr-i Sefain’in Filosunda
Üsküdar ismiyle yer aldı. Aynı yılın Ekim’inde Donanma’nın hizmetine verildi. 1915
Mart’ında Turgutreis ile Barbaros Zırhlılarının denizaltılarından atılacak torpidolara
karşı perde görevi yapmak üzere Çanakkale’de Kilya Koyuna demirletilmişti.15
25 Nisan’dan sonraki harekatlarda Çimentepe’de yapılan taarruzlarda başarıya
ulaşamayan İngilizler, Ağustos 1915 başlarında Suvla’ya bir çıkarma yapmışlar, sahile
Anzak- İngiliz askerleri çıkartmışlardı. Suvla’ya yapılan bu çıkarma üzerine ordu güç
durumda kalmış aşırtma atışlarla çıkartma yerini dövmesi için zırhlıların bu bölgeye
gönderilmesini istenmişti. Bu işi yapacak iki Turgut Reis ve Barbaros zırhlılarımız
vardı. Barbaros o sırada İstanbul’da idi. Çanakkale’de endirekt atışla meşgul bulunan
Turgut Reis zırhlısını değiştirmek üzere görevlendirildi ve muharebeler çok sıklaştığı
için Haliç’te bulunan Barbaros’un da acele olarak Çanakkale’ye gelmesi emredildi.
Cephedeki Türk askerleri Barbaros Hayreddin Zırhlısı’nın düşman üzerine aşırtma
atışlarının seslerini duydukça daha yüksek istekle savaşırlardı. Zırhlının boğaz tara-
fından gelen top sesleriyle sanki Barbaros Hayreddin Paşa’nın kendi gürlemesiydi.
Cephede kullanılan mermileri de gemiye yüklenmesi emre dâhil edildi. Hareketten
evvel ordu tarafından gönderilen çok miktarda cephane yüklendi, gemiye ayrıca cep-
heye gitmekte olan birkaç karacı subay da bindi.16 Cephane sandıklarını yüklemesi
hareketi iki saat geciktirdi. Sandıklar kamaralar arasındaki alanı tepeleme doldurmuş-
322
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
17 Engin, F., 2004. Fahri Engin’in Hatıratı. Ankara: Dz.K.K.lığı Basımevi, ss.21-23.
18 Pruva: Bir teknenin ön tarafından ileri istikameti.
19 Alesta; Hazır olmak, bir eylem için hazır olmak, tetikte olmak.
20 (Engin, 2004, ss.21-23.)
21 Nutku, E., 1975. Çanakkale’nin Şanlı Tarihine Bir Bakış. İstanbul: Özyurt Basımevi, s: 62-63.
22 (Engin, 2004, ss.21-23.)
23 (Nutku, 1975, ss.62-63.)
24 Sancak; Geminin, teknenin sağ tarafı
323
Murad Hatip
nuyordu.25 E-11 denizaltısı,26 uzaktan Barbaros’u görmüş ve hücum için sahil yanını
seçerek orada beklemeye başlamıştı. Sabahın 5’inde torpidosunu attı.
Barbaros’un gözcüleri periskopu göremediler. Harita kamarasında bulunan seyir
subayı periskobu ve torpido izini gördüğü bağırdığı zaman artık çok geç kalınmıştı.27
Torpido sancak tarafına isabet etti ve büyük bir yara açtı. Buradan giren sular zırhlıya
hafif bir eğim verdiyse de, güverteye yığılmış bulunan cephane sandıkları devrildiğin-
den gemiyi doğrultmak mümkün olmadı ve koca zırhlı yedi dakika içinde alabora28
olarak battı. Geminin mürettebatı 700’ den fazlaydı.29 Ancak 51 subayla 347 er kurta-
rılabildi, 21 subay ile 237 er kaybedildi.30
Güverte Albay Nevres Tümer’in Hatıratında Barbaros Zırhlısının Batışı
Güverte Albay Nevres Tümer batış olayını yaşamış ve aşağıdaki şekilde naklet-
miştir.31
- Kamaramdaydım. Yatma yok tabii. Ceketimi çıkardım. Ranzaya uzanıver-
dim.
- Akdeniz’e mi çıkıyorsunuz?
- Hayır, Çanakkale’ye gidiyoruz. Yani Gelibolu’dan evvel. Dalmışız, yorgun-
duk çünkü 4 saat nöbet, 4 saat istirahat. Senelerce devam etmiş bu hal. Ar-
tık gına gelmiş vaziyette uyumuşuz. Ben değil, personel tabii. 750 mevcudun
yarısı ayakta, yarısı istirahatta. Hesap edin devam ediyor böyle. Tam uyku
esnasında, bir de baktım ki, top atılıyor. Top ama 8’lik toplar vardı. Bizim
kamaranın içinde kestane fişeği patlar gibi patlıyor. Öyle normal top atışı
değil. Yalnız, kestane fişeği, bazen çat pat gibi... O sırada kalktım. Baktım, bu
hareket iyi bir hareket değil, yani, düşman ile karşı karşıya değiliz.
- Evet, o halde, bu atış ne?
- Bu atış... Düşman denizaltısı bizi torpillemiş, baş taraftan. Yara almış gemi.
Sancak tarafına, yatmış haberimiz yok. Ben duymadım, benim haberim yok.
25 Nutku,, ss.62-63.
26 Halpern, P. G., 1995. A Naval History of World War I.. Annapolis: Naval Institute Press, s.66. İngi-
lizlerin Çanakkale Denizaltı Savaşlarında Binbaşı Martin Dunbar-Nasmith, komutasında Osmanlı
gemilerine büyük zarar veren Denizaltı gemisi.
27 Engin,, ss.21-23.
28 Alabora olmak; tekne, sandal vb. deniz araçları devrilip ters dönmek.
29 Besbelli, S., 2005. Çanakkale’de Türk Bahriyesi 1914-1918. Ankara: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
Basımevi Amirliği, s.20.
30 Hore, P., 2006. The Ironclads. Londra: Southwater Publishing, s.119.
31 (E) Ora. Nejat Tümer’in Denizde Geçen tarihi Bir Olay Hakkındaki Kaseti ; Bu yazı; 1961 yılında rah-
metli olan Dz.Güv.Alb.Nevres TÜMER’in görevli olduğu BARBAROS zırhlısında bulunduğu sırada
Şarköy açıklarında seyir esnasında Torpillenerek Batışını kendi sesiyle anlatırken, alınmış kasetin
daktilo edilmişdir.
324
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
Tabii, haberi olanlar var. Ondan sonra, zaten giyinik vaziyetteyim. Yataktan
kalktım, kamaradan dışarı çıktım. Kamaramdan dışarı çıkınca benim önüm-
deki kamarada Mr. Fost diye bir Alman Yüzbaşısı vardı. Makine Yüzbaşısı,.
Bu Alman Yüzbaşısı gündüz mesela torpido hücumu, Denizaltı hücumu de-
diler mi, doğru yukarıya çıkıyor. Güverteye çıkıyor. Tayyare geliyor dediler
mi güverte altına kaçıyor. Öyle korkak bir adam... Önce kendi kamarasında,
lambayı söndürüyor. Lumbuzu32 açıyor çünkü adam, gece, havasız yatama-
dığı için gece lumbuzu açıyor. Yatıyor o sırada o adam, yani torpido yediği
zaman gemi sancak tarafına yatmış yani bizim tarafımıza doğru, batmaz
vaziyette duruyor. Bunun kamarasına lumbuzdan su dolmuş. Kamarasının
kapısından da koridora taşmış, sızıntı halinde. Tehlikeyi anladım. Gemi bir
kazaya uğradı. Peki ne yapmak lazım. Vazife yerime koştum. Ben o zaman
müstakil bölük komutanıyım ve Barbaros’ta Üsteğmenim.
- Müstakil bölük komutanı mı?
- Evet.... biraz çalışır diye bize vazife vermişler.... Hemen benim partimi top-
ladım. Ve benim parti de vardabrandalar,33 serdümenler, porsunlar, ondan
sonra da benim, yani açıkgöz bölüğümü teşkil ediyor. Topladım ekibi evvela
stimbotları mayna vaziyette hazırlattım. Tabii stimbotlar zaten hazır. Her
zamanki “gemiyi terk” emri verilir verilmez, onlar suya atlayacak ve onlara
tahsisli olan diğer mensupları da onlar alacak (sancak tarafından geminin
duruyordu) ve gemiyi terk edecekler. O sırada, işkampavyayı hazırladık, fili-
kaları hazırladık, tam vasatında taretin yanında dört tane bidondan müret-
tep şamandıradan, bir sal biçiminde yapılmış cankurtaranlar vardı, bunlara
da sıra geldi onlar da alabandaya34 bağlanmış vaziyette...
- Gemi o vaziyette duruyor, değil mi?
- Evet, olduğu yerde duruyor. Bir hadde kadar. Yan yatmış, o lumbuzlar ya-
rıya kadar suya girmiş, öyle duruyor. Ve öyle on dört dakika durdu. Gemi on
dört dakika herhalde gemi batmayacak kanaati hasıl oldu Arif Paşa da.
- Arif Paşa Donanma Komutanı mı?
- Donanma Komutanı. Arif Paşa Donanma Komutanı. Muzaffer Bey35 de
gemi komutanı. Muzaffer Bey, torpidoyu gemi yer yemez derhal yukarı fır-
32 Lumbuz; Gemilerin iç kısımlarını aydınlatmak için bordalara ve güvertelere açılmış olan yuvarlak de-
likler. Lumbuz terimi bu deliklerin etrafına oturacak şekilde pirinçten yapılmış içeriye doğru açılması
sağlanan cam kapağı ve iç taraftan cam kapağı kapatan ve madenden yapılmış kör kapakların tümünü
ifade eder.
33 Vardabandra; Deniz kuvvetlerinde gemilerde veya isaret istasyonlarinda gorunur muhabereden
sorumlu askerlerin sinifidir. alay sancaklari, simafor, isildak kullanarak haberlesirler. gemilerde
silistre’yi(gemici düdüğü) çalmakda görevleri arasındadır.
34 Alabanda; Bordanın iç kısmı veya dümenin 35° ye kadar basılması.
35 Adil, S., 1982. Hayat Mücadeleleri (Selahattin Adil Paşa Hatıraları). İstanbul: Zafer Matbaası, s.214.
Selahattin Adil’in kardeşi.
325
Murad Hatip
lıyor, “baştan kara” yapalım diyor “iskele36 alabanda” diyor... şey... “sancak
alabanda” diyor. O zaman Arif Paşa yukarı çıkıyor.
- Arif Paşa mı çıkıyor?
- Arif Paşa çıkıyor. Ne yapıyorsunuz diyor. “İşte vaziyet böyle” diyorlar, izahat
veriyor ona. “Hayır, bu gemi batmaz” diyor. Batarsak derin suda batalım. Bu
gemi batmaz diyor. “İskele Alabanda” diyor bu sefer. “İskele Alabanda” deyin-
ce gemi sancağa dönme, iskeleye dönme, torpido yarasının açtığı bölme ilk
perdesi zayıf baş tarafa, yedinci perde, o perde patlıyor, bundan sonra altıncı
perde, beş, altı, yedi, sekizinci yani... Ondan sonra kömürlükler geliyor tabii,
kazan dairesi, velhasıl patlayınca gemi ağır ağır başlıyor tumba olmaya. Biz
de o sırada, vasat taretin yanında ve on sekiz askerde yanımda, bir sürü nam-
lı bir gedikli subayı, salları çözüyorduk güverteye yatıyoruz, hazırlamak için
yani denize atmak gerekirse çabucak denize atmak için tam o andayız, gemi
bir baktık gidiyor.... Gemi gidiyor ama biz vazife ile alakadar olduğumuz için
geminin devrilme vaziyetini hissedemedik, hala biz işimize devam ediyoruz.
En tehlikelisi de bu yerdir. Geminin orta kısmı, vasat taretin bulunduğu yer
en tehlikeli yerdir.
- Vah Vah
- Bu ihtimaldir. Ama kuvvetli bir ihtimal.
- Bundan sonra efendim,
- Bundan sonra da, hiçbir şey yok derken çeneme bir el yapıştı, kafamı sağa
çevirdi, ama tutan yok,
- Allah Allah! Manevi bir kuvvet sizi itiyor.
- Ama bu ne kuvvet! Öyle bir kuvvet ki, çenemin aynı vaziyette nasıl tutu-
yorum ben, öyle çenemi bu tarafa çevirdi. Çevirir çevirmez, o anda bir de
baktım, gemi de gidiyor, güverte suya girmiş yani böyle girmiş, vasat taret
platform da söyle yirmi beş santim yüksek o platform da suya giriyor, güverte
kaybolmuş. Ben görür görmez; dedim ki “çocuklar hakkınızı helal edin, başı-
nızın çaresine bakın”. Başka ne yapacağız çare yok ki.
- Hazırladığınız o şeyler?
- Tabii o durum, olduğu gibi bıraktık ama hazırladık da öyle bıraktık. Terk
edin emri verilmedi.
- Emir verilmedi mi?
- Ben o zaman iskele tarafına geçtim. Terk edin emri verilmedi. Denize atla-
mama imkân yok. Gemi çünkü sancak taraftan gemi sancağa batıyor. Dev-
36 İskele; Teknenin sol yarısı veya gemiye girip çıkmak için kullanılan sürme veya inip kalkan merdiven
326
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
riliyor yani. Geminin altında kalacağım yüzde yüz o zaman iskele tarafına
geçtim. Baktım ki bordada iskele bordası yüksek. O zaman geminin güverte-
sinden denize atlamaya imkân yok. O anda aklıma gelmiş olacak ki, iskelenin
üst tavasının yanından bacaklarımı uzattım ki, iskele alabandaya alınmıştı.
Yalnız üst tavası duruyordu. Kızak kayar gibi “Bismillah” dedim. Kendimi bı-
raktım. Artık ötekiler ne oldu bilmiyorum tabii. Herkes kendi başının çaresine
bakıyordu. Helalleşmiştik.
- Cankurtaran var mıydı?
- Yok, yok hiçbir şey yok. Üstümde beyaz ceket, siyah pantolon ayağımda, o
akşam Kasımpaşa’dan almış olduğum terlik vardı, ayağımdaki terlikler gibi.
Başka üstümde hiçbir şey yoktu. Tabii böyle kayıyordum. Kayarken gözümde
kapalı, evvela başım suya dokundu. Evvela başım suya dokununca gözlerimi
açtım. O vakit, gördüğüm manzara geminin üzerime bütün heybeti ile geldi-
ğini gördüm. Gemi sancağa devriliyor, ben kendimi iskeleden denize atıyo-
rum. Gemi böyle tumba olduğu zaman tumbalı vaziyette, gemi yalpa kuşağı37
vardır, o zaman o yalpa kuşağı insanın ayaklarına tesadüf ediyor ve beni
fırlatıyor oraya fırlatıyor beni, sancak tarafına Tabii ben de böyle indiğim
için arkam şeyde, evvela ayağımdan suya girmiş vaziyette değilim. Binaena-
leyh arkadan gidiyorum. Fırlattığı için gidiyorum. Kafam sudan içeride işte
o sırada, bayağı korktum. Geminin altında kaldım diye korktum. Geminin
o mahur manzarası bana o korkuyu verdi. Kurtulma imkanı da yok artık
ama, içerisinde epey bekledim. Dört kulaç 38 veya beş kulaç. O sırada gözü-
mü açtım. Su yutuyorum. Karanlık. Dedim, artık geminin altında kaldım. O
karanlıkta, biraz fazla derine girmişim ki karanlık gördüm. Ama bir türlü de
Azrail de can almaya çalışıyor ama bende ona canımı vermek istemiyorum.
Yani insan ölmek istemiyor.
- Kaç saat kaldınız?
- Saat yok ancak üç beş dakika kadar suyun içinde döndüm ve başladım.
Yukarı çıkmaya yukarı tehlikeli ana ne olursa olsun. Maksat boğulmaktan
kurtulmak.
- Evet çaresizliğinizi anlıyorum. Dört beş kulaç denizin altına indiniz.
Herhalde?
- Herhalde ama tabii ölçmenin imkânı yok.
- Anlıyorum.
- Biraz yukarı çıkmaya başladım. Çıkınca baktım, aydınlık olmaya başladı.
Aydınlık olunca daha ziyade zevklendim. Hareketi fazlalaştırdım. Ve çıktım
37 Yalpa omurgası/kuşağı: Teknelerin yalpalamasını azaltmak için karina kısmına baştan kıça doğru
uzunan omurga biçimindeki çıkıntı.
38 1 Kulaç (fathom) = 2 yarda = 6 kadem = 183 cm
327
Murad Hatip
baktım tahmini yirmi beş metre ileride yani gemi altüst olmuş demiştim, ala-
bora olmuş gemi, toplar bacalar böyle aşağı inmiş. Geminin altı üste çıkmış
ama ben o sırada geminin sancak tarafı istikametinde yirmi beş metre uzağa
düşmüşüm. Bir de tesadüfen baktım ki, bizim atmak için hazırladığımız o
sallar var ya, dört tane fıçıdan ibaret, o sallardan bir tanesi benim yanımda.
Evet Allah’ın yardımı, hemen o salı yakaladım, derin nefes aldım. Sahile bak-
tıktan sonra, baktım ki sahile gitmeme imkân yok.
- Uzak
- Uzak değil sekiz on gomina ama benim için uzak. Ne yapayım? Evvela
cebime baktım. Pantolonumun sağ cebinde bir çantam vardı. Çantamda
Refah’ta39 şehit olan Yarbay Zeki IŞIN. Bana yirmi beş kuruşa, İngiltere’den
bir çanta getirmişti. Ufak para çantası. Onun içerisinde bir tane Osmanlı
Bankasının banknotlarından vardı. Beş liralık bir kağıt. Bütün servetim de o.
Başka hiçbir şey yok. Tabii, sahile gidemiyorum. Kurtulursam kimsem de yok.
Ne anne var, ne baba var. Hiç kimsem yok. Binaenaleyh bir şey lazım olursa
insana, para önemli değil mi?
Yanında olsun para ki, yanımda olsun diye değil, ileride kurtulur çıkarsam
ne giyeceğim ne alacağım üzerime? Kaç paran var diye cebime baktım, beş
lira, ama denizin içerisinde yapıyor insan bunları. Çıkardım o çantamı ve
pantolonun arka cebine koydum.
- Boş yere gitmesin diye tutuyorsunuz.
Yo, zaten can halatını tutuyorum. Ve arka cebin düğmesini de ilikledim, pan-
tolonun düğmesini. Şimdi çanta emniyette. Yani benim hayati servetim em-
niyette. Tam o sırada, sağıma bir baktım, soluma bir baktım, denizin üzeri
mahşer. Mahşer gibi, ana baba günü. Kimisi bağırır, kimisi “Aman kurtarın”
diyor. Avni vardı. Avni, o da üsteğmendi. Hasköylü Avni.
Ondan sonra biraz daha zaman geçti, benim bulunduğum salda biraz din-
lendik dibe gidip de döndüğüm zaman tabi boğulma derecesine gelmiştim. O
39 Refah Faciası, Birleşik Krallık’a sipariş edilmiş olan denizaltıları ve uçak filosunu teslim almakla gö-
revli olan personeli taşıyan “Refah” şilebinin 23 Haziran 1941 tarihinde batırılması olayı. Türkiye, II.
Dünya Savaşı’ndan önce Birleşik Krallık’a gemi siparişi vermiş ancak savaşın başlamasıyla teslimat
gecikmişti. Türk-Alman Saldırmazlık Paktı’nın gündeme gelmesi İngiltere’nin gemileri teslim etme-
sini hızlandırdı. Türkiye 1930’lardan itibaren İngilizlerle karşılıklı yardımlaşma antlaşması yapmış
şimdi de Almanya ile saldırmazlık arıyordu. Her iki tarafta Türkiye’yi yanında istiyor hiç olmazsa
tarafsız kalmamız arzu ediliyordu.Almanlarla olan yakınlaşma İngilterenin hoşuna gitmediğinden
Türkiye’nin önceden sipariş ettiği denizaltılar, muharip ve uçakların hazır olduğunu bunları almak
için personel gönderilmesini istedi.Bunun üzerine Türkiye, gemileri teslim alacak personeli Birleşik
Krallık’a göndermeye karar verdi. Heyet önce deniz yoluyla Mısır’a oradan da hava yolu ile Birleşik
Krallık’a geçecekti. 16’sı havacı öğrenci olmak üzere 143 denizci ve havacı hazırlanan REFAH şilebi ile
23 Haziran 1941 akşamı Mersin limanından hareket etti. Mısır’a giden askerî personelin ve sivillerin
olduğu “Refah” gemisi Kıbrıs dolaylarında kimliği belirsiz bir denizaltı tarafından batırıldı; 168 kişi
öldü, 32 kişi kurtuldu.
328
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
sırada annem karşıma geldi. O da benden ya bir hafta evvel ölmüş, ya da bir
hafta sonra....
- Siz o vaziyette uğraşırken, sağdı, tabi...
- O günkü tarih, ya bir hafta evvel annem ölmüş, ya bir hafta sonra. Onu
bilmiyorum. O gözlerimin önüne geldi. Bir baktım, öteki salın üstüne hücum
başladı. Bir anda sal alabora oldu tabii, altüst oldu. Muvazenesini bozdu.
Oradan birkaç kişi boğuldu.
Boğulanları görünce akılları başlarına geldi. Salın üstüne birkaç kişi çıktılar,
yüzme bilmeyenleri sala çektiler, bir düzen kurdular, ama halen benim bu-
lunduğum salda benden başka hiç kimse yoktu.
- Uzaktasınız çünkü.
- Yo, yirmi metre mesafedeyim. Demek o biraz daha suları aşmış. O doldu
benim bulunduğum sala hücum başladı, 90 kişi kadar yani o sallarla, yekün
180 kişi kurtarıldı.
90 kişi almıştık. Tabii 90 olduğunu sonradan öğreniyoruz. İlk kimin hatırına
gelir, 90 kişi kurtaracağımız hesapta yoktu. Benim bulunduğum sala, hücum
başlayınca, ben hemen ihtiyati tedbiri aldım. Grade (kurtarma halatı) diye
bir halat var. Çerçevenin etrafında bir halat vardı. Tuttum halatı bir elimle
gücüm var yok. O haldeyim. Bir elimi bıraktım ama, kendimi idare ediyo-
rum. Herhangi bir şey olduğu zaman halatı yakalayacağım. Tam o sırada
bizim safta başladılar hücuma ve binmeye. Fakat bizim Salı idare edenler
vardı. Aman diyen sağa sola giden, şuraya gidin buraya gidin diyen, kuman-
da edenler vardı.
O saat, birisi boynuma sarılıverdi. Evet, kuvvetli bir el boynuma sarılıverdi.
Daha boynuma dokunur dokunmaz ben onu yakaladım. Ama öyle müşkül
duruma düştüm ki ben, irice bir adam.
- Can havliyle sarılıyor tabii
- Tabii tabii öyle bir şey ki, hayat meselesi. Canını kurtarmak için boynuma
sarılıyor, nizamiyeli bir hava Yüzbaşısı idi. Katip sınıfına mensup. Giden pa-
rayı o götürüyordu. Barbaros’a tayyarecilerin parasını yüklenmişlerdi. Ben o
adamdan boynumu kurtarana kadar akla karayı seçtim tabii. Nihayet kur-
tuldum. Ama yardım ettiler.
O salın üstünde bulunanlar da yardım ettiler. Adamcağızı yukarı, salın üstü-
ne aldılar. Ben de kurtuldum. Bir de baktım ki adamın kafası yarılmış. Kolu
kırılmış sağlam kolu ile sol koluyla benim boynuma sarılmıştı. Hiç değilse
“Allah’a bin şükür ki” o da kurtuldu, bende kurtuldum.
329
Murad Hatip
330
Çanakkale Cephesi’nin Lojistik Desteklenmesi, Barbaros Zırhlısının Batırılışı...
Canım Nevres, ne yapıyorsun sen dedi. Daha şimdi denizden çıktın. Karadan
gideceğiz dedi. Benle beraber gidersin dedi. Efendim ben müsaadenizle deniz-
den gideyim. Kara yolculuğu sefaletini bilirim ben, bu memlekette.
- Doğru.
- Bildiğim için, ee zaten eceli gelen, karada ölür. Gittik. Ondan sonra böyle
müsaade etti bana. Ben mevcut olan kurtarılmış askerlerimi gördüm.
Mevcut askerleri topladılar ve Merkez Bölüğü teşkil ettiler. Bunları bir Yüz-
başıya teslim ettiler. Ve biz de o torpidoya girdik. Saat 12, 12’ye 10 vardı, ora-
dan hareket ettik. Gelibolu’dan İstanbul’a geliyoruz. Mr.Laley gemi komutanı
vardı. Onla beraberdik. Geldik, kimisi kamara perdelerine sarılmış, kimisi
bir entare vermiş, Subaylar anadan doğma, hem giyinmiş, hem değil, siyah
pantolon ayağında beyaz ceket sırtında, çamaşırlar sırtımızda, terlikler aya-
ğımızda, öyleydik.
Neyse Galata Rıhtımına yanaştık, akşam üstüne doğru, şimdi o entare ile,
serseri kıyafeti olan kurtulmuş arkadaşları arabalar almıyor, arabalar ser-
seri diye kabul etmiyorlar. Neyse polisler müdahale etti, yollarda arabalara
koydular, herkes evlerine gitti. Benim evim yok ki evime gideyim. Bir de bak-
tım ki Celal Bey. O zaman Turgut Reis’in ikinci kaptanıydı. O gelmiş şeyden,
“Steamboat” tan.
Aman, Nevres gel dedi, biliyor bekar olduğumu. Ben, dedi, banyoyu hazırlat-
tım. Ama benim geleceğimi bilmiyordu. Herhangi birisi için hazırlatmış onu.
“Kamaranı hazırlattım dedi. Doğru gemiye gideriz dedi. Hiç kimse ile ko-
nuşmazsın. Doğru banyoya gidersin” dedi. Banyodan çıktıktan sonra doğru
yatarsın, dedi. Tecrübeli adam...
Gittik gemiye çıktık. Hepsine, arkadaşlara falan mani oldu.
“Hayır, konuşmak yok katiyen yok” dedi. Ondan sonra banyoya girdim. Ban-
yodan çıktım, yatağa girdim. Ertesi sabah uyanmışım. Hiç uyanmadan yat-
mışım. Gözümü açtığım zaman huuuu! Kalabalık kalabalık bir vaziyette,
bir de Bilal vardı. Son zamanlarda Mecidiye Fenerinin baş musuhibi idi. O
adam geldi. Beni arayıp bulmuş haber almış, o da veli nimet vaziyetinde bir
adam. Neyse konuştuk öyle. İç çamaşırı ayakkabı, bütün ihtiyaçlarımızı te-
min etti. Ondan sonra da tekrardan gemiye döndük, o da sılaya gitti.
O zaman teşkilat yok muydu? Bahriyeden sizi karşılayan?
Ne karşılayanı? Karşılayan Turgut Reis’in ikinci kaptanı. Bu macerada böyle
bitti. Bitti.
331
Murad Hatip
Sonuç
Sarıkamış harbi denizde kaybedilmiş, Çanakkale harbi denizde kazanılmıştır. İki
harbinde başarıları nasıl denize bağlantılıdır? 7 Kasım 1914’te Doğu Cephesine Lo-
jistik nakliyat götüren Bahr-i Ahmer, Mithat Paşa ve Bezm-i Âlem Ereğli açıkların-
da Rus Çarlık donanması gemileri tarafından batırıldı. Akabinde 4000 tonluk Derne
gemisi batırılınca cepheye erzak, melbusat, cephane, silah ve teçhizat ulaştırılama-
mıştır. Sarıkamış harekâtında başarısızlığın nedenlerinden biridir. Çanakkale Cep-
hesine her türlü olumsuzluğa rağmen irili ufaklı 200 geminin İngiliz denizaltılarınca
batırılmasına rağmen denizden lojistik nakliyat sürdürülmüş ve cephedeki başarıda
büyük bir yer tutmuştur. Çanakkale Harekâtında nispeten az incelenen konulardan
biride lojistik nakliyattır. Osmanlı Donanmasının personeli bu lojistik nakliyat için
her türlü fedakârlıkta bulunmuştur. Cepheyi denizden destekleyen en önemli gemi-
lerden biride Barbaros zırhlısıdır. Bu gemide görevli Nevres Tümer’in batış olayını
vefatından önce nakletmesi ve bunun aile arşivlerinde kalmaması da deniz harekâtını
inceleyenlere farklı bir yol göstereceği muhakkaktır. Bu hatırat yayınlanmasıyla tarihi
bir vesika hüviyetiyle kaynaklar arasında yer alacaktır. Benzer birçok tarihi vesikaya
dönecek hatırat ya aile arşivlerinde veya fertlerin belleklerinde kaybolup gitmiştir.
Yakın tarihimize rehber ışık tutabilecek bu tür bilgi ve belgelerin araştırılıp yayınlan-
ması önemlidir. Örneğin ayni gemide bulunan Fahri Engin hatıratını kaleme almış
olmasına rağmen, gemi komutanı Muzaffer Adil veya Donanma II. Komutanı Amiral
Arif ’in hatıratı konusunda yazılı bir yayın yoktur.
332
Çanakkale Cephesi’nde Bir İngiliz İstihbaratçı:
Sır Douhty-Wylıe
* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Anafartalar Eğitim Fakültesi.
1 Marian Kent, The Great Powers and the End of the Ottoman Empire, Frank Cass, Londra, 1996, s.158-
165.
333
Halil Ersin Avcı
aynı zaman diliminde Çanakkale Muharebeleri ile ilgili kilit pozisyonlarda bulunma-
ları da asla tesadüf î değildir. Bu beş isim Çanakkale Muharebeleri’nde “İngiliz zaferi”
için son kez bir araya geleceklerdi. Son kez diyoruz çünkü Sir Doughty-Wylie, Ça-
nakkale Muharebeleri’nin sonunu göremeden savaşta, Earl Kitchener veya Türkiye’de
bilindiği şekli ile Lord Kitchener da Çanakkale Muharebeleri’nden kısa bir süre sonra
ölecekti.
Bu makalede Çanakkale Muharebeleri’nde görev yapan ve 25 Nisan 1915 Kara
çıkarmasının planlayıcılarından Sir Doughty-Wylie, İngiliz istihbaratçısı kimliği ile
anlatılacaktır. Bu açıdan konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ilk olarak Çanakkale
Muharebeleri öncesindeki İngiliz istihbarat yapılanmasını ana hatları ile izah etmeye
çalışacağım.
2 Christopher Andrew, Secret Service, The Making Of The British Intelligence Community, Heinemann,
London 1985, s.6-10; William Le Queux, Secrets of the Foreign Office, Londra 1903, s.20-35.
334
Çanakkale Cephesi’nde Bir İngiliz İstihbaratçı: Sır Douhty-Wylıe
Savaş Bakanlığı (War Office, WO)’nun istihbarat birimi IB’ye teşekkür etmişti. IB,
Lord Salisbury’e diğer delegelerin bilgi ve belgelerini görüşmeden önce temin etmeyi
başarmıştı. 1886’da İngiliz Savaş Bakanlığı, İngiliz Amiralliği(Admiralty)’ye bağlı Do-
nanma İstihbarat Birimi (Naval Intelligence Department, NID veya DNI) kuruldu.
Böylece İngiliz Askeri İstihbaratı (Military Intelligence Department, MID, Askeri İs-
tihbarat) birimi ve DNI(Donanma İstihbarat Birimi) olarak iki birime ayrılmış oldu.
İngiliz ID’nin Doğu (East, E) birimi Avusturya ve Osmanlı Devleti ile ilgiliydi3.
Askeri İstihbarat Departmanı(DMI) ilk imtihanını 1899’da başlayan ancak bir
türlü İngiliz kuvvetlerince bastırılamayan Boer Savaşlarında vermiştir. Boer savaş-
larının gerilla savaşı şeklinde devam etmesi İngiliz konvansiyonel ordusunu zaafa
düşürmüştü. 1900 yılında Lord Kitchener, DMI’yı böyle bir operasyonda kullanan
ilk komutanlardan birisi oldu. 1901 Şubatı’nda Boerlere karaşı Kitchener’ın DMI
şefi Yarbay David Henderson, Güney Afrika’yı dört istihbarat birimine ayırmış, her
birine bir istihbarat subayı atamıştı. Her bir bölümü de alt ve onları da alt birim-
lere ayıran Henderson, istihbarat yapılanmasını birbirinden bağımsız ancak birbi-
ri ile organize bir halde düzenlemiş, her bir bölüm komutanının eş zamanlı olarak
hem genel merkeze bilgi vermesini hem almasını hem de bölüm ve alt bölümlerle
haberleşmesini sağlamıştı. Bu yapıya Arazi İstihbarat Departmanı(Field Intelligen-
ce Department) adı verilmişti. Savaşın sonra erdiği Mayıs 1902’ye kadar bu birimde
aralarında 1915’de Çanakkale Muharebeleri’nde İstihbarat Şefi olarak görev yapacak
olan Doughty Wylie’nin ve Çanakkale Muharebeleri’nde Müttefik ordusuna komuta
edecek General Sir Ian Hamilton’un da bulunduğu 132 subay, 2.321 sivil ve birkaç bin
yerli kullanılmıştı4. Burada geliştirilen yöntemler İngiliz istihbaratının tüm dünyada-
ki operasyonlarında kullanılacak, burada görev alanlar da aynı şekilde tüm dünyada
İngiliz istihbarat ağının idarecileri olacaklardı.
1905 yılından itibaren Ortadoğu tabiri yeniden tanımlanarak Mısır’dan
Hindistan’a kadar olan tüm saha yani Osmanlı Devleti ve İran’ı da içine alan bölge-
ye İngiliz stratejik istihbaratında Ortadoğu denilmişti. 1906 yılında askeri istihbarat
Whitehall’a yeni Savaş Bakanlığı binasına taşındı. 1907’deki düzenlemeye göre, As-
keri İstihbarat 1(Military Operations veya Military Intelligence 1, MO1) stratejiden
sorumlu, MO2, eskiden olduğu gibi Avrupa, Osmanlı Devleti, Avustruya-Macaris-
tan ve Habeşistan’dan sorumlu, MO3, İran, Hindistan, Asya, Amerika ve Rusya’dan
sorumlu, MO4, topografya ve harita çiziminden sorumlu, yeni kurulan MO5, karşı
casusluk, iç güvenlik ve özel görevlerden sorumlu, MO6 ise dış görevlere gönderile-
cek sağlık subaylarına hizmet vermekten sorumlu olacaktı. Osmanlı Devleti’ne bakan
3 C. Andrew, Secret Service, s.10-27; William Le Queux, Things I Know, Londra 1923; s. 30-50.
4 C. Andrew, Secret Service, s.29; C. Andrew, “Mobilization of British Intelligence for Two World
Wars”, Mobilization for Total War, Waterloo, Ontario 1981
335
Halil Ersin Avcı
Burada İngiliz istihbaratının medya prensi veya baronu Alfred Harmsworth hak-
kında bilgi vermek yerinde olacaktır. Alfred Harmsworth veya herkesin bildiği ismi ile
medya baronu, Lord Nortcliffe, 1865’te fakir bir ailenin oğlu olarak Dublin’de doğdu.
Stamford’da eğitim gören Northcliffe, 29 yaşındayken 1894’te The Evening News’i aldı.
Ardından bu gazeteyi Edinburgh gazeteleri ile birleştirip Edinburgh Daily Record’u
kurdu. 1896’da Daily Mail gazetesini Londra’da yayınlamaya başladı. Ardından İngiliz
Pazar gazetesi he Sunday Dispatch’i çıkarmaya başladı. 1899’da Boer savaşlarında
İngiliz askerinin moralini yükseltmek üzere Rudyard Kipling ve Arthur Sullivan’ın
sponsorluğunu yapıp onlara Akılsız Dilenci(The Absent-Minded Beggar) isimli bir ça-
336
Çanakkale Cephesi’nde Bir İngiliz İstihbaratçı: Sır Douhty-Wylıe
lışma kaleme aldırdı. 1903’te The Daily Mirror’u kurdu. 1905’te Observer’ı ve 1908’de
de Times’ı satın aldı. Ardından da The Sunday Times’a sahip oldu. Lord Northcliffe
1916 yılında Lloyde George Hükümeti’nde de Propaganda Bakanlığı yaptı. 1916 yı-
lında Mavi Kitap adıyla meşhur İngiliz Ermeni Propagandası kitabının çıkarılması
da Lord Northcliffe’in fikriydi. Ayrıca kitabın yazarı Arnold Toynbee de yine Lord
Northcliffe’in yıllardır sponsorluğunu yaptığı ve Lord’a ait gazetelerde yazılar yazan
bir tarihçiydi 9.
Lord Northcliffe, Gladstone zamanında ortaya çıkmış, Boer savaşlarında yıldızı
parlamış bir medya baronu idi. Le Queux ve Rudyard Kipling’e Boerler, Fransız ve
Alman istilası konusunda yazılar yazdırmakta yine Lord Northcliffe’in fikriydi. İn-
giliz istihbaratı ile resmi bağlantısı açıkça ifade edilmese de Lord Northcliffe, devlet
yönlendirmeli ve istihbarat destekli medyanın ilk temsilcisiydi. Böylelikle Northcliffe
ile birlikte İngiliz istihbaratı medyayı da doğrudan kontrolü altına almış oluyordu10.
1915’e gelindiğinde Noel, Mark Sykes gibi İngiliz istihbaratçılara Ermenileri, T.E.
Lawrance ve Doughty-Wylie’nin eşi Gerthrude Bell’e, Arapları isyana teşvik işi veri-
lirken, Doughty-Wylie ve Ian Hamilton’a ise Çanakkale harekâtı kalmıştı. Çanakkale
geçilemeyince İngilizler sırasıyla Ermeni, Arap ve Yahudi kartlarını oynayacaktı11.
9 D. George Boyce, “Harmsworth, Alfred Charles William, Viscount Northcliffe (1865–1922)”, Oxford
Dictionary of National Biography, Oxford University Press 2004.
10 C. Andrew, Secret Service, s.28-40.
11 Halil Ersin Avcı, Ermeni Meselesine Objektif Bakış, Doğan Kitap, İstanbul 2014, s.175-250.
12 Tony Heathcote,The British Field Marshals 1736-1997, Pen&Sword, 1999, s. 190-195.
337
Halil Ersin Avcı
13 “The War – Lord Kitchener´s staff ” The Times, Londra 8 Kasım 1901 Cuma; “Latest intelligence –
The War – The Transvaal” The Times, Londra 11 Nisan 1902 Cuma; Thomas Pakenham, The Boer
War, New York 1979, s. 450-600.
338
Çanakkale Cephesi’nde Bir İngiliz İstihbaratçı: Sır Douhty-Wylıe
14 Doughty-Wylie’nin biyografisi için bkz. Daivd Harvey, Monuments to Courage: Victoria Cross He-
adstones and Memorials Vol1, 1854-1916, London 1999; ayrıca bkz. http://www.findagrave.com/cgi-
bin/fg.cgi?page=gr&GRid=10640572; ayrıca bkz. http://www.winchestercollegeatwar.com/archive/
charles-hotham-montagu-doughty-wylie/; Douhty-Wylie’nin Türkiye’deki faaliyetleri ve I.Dünya Sa-
vaşı öncesinde bilhassa Irak’ta Arap İsyanlarının planlayıcısı, kışkırtıcısı ve İngiliz Askeri İstihbaratı
2( MI2)’nin Türkiye’deki kilit elemanlarından Gertrude Bell için bkz. Mim Kemal Öke, Orhan Koloğ-
lu ve diğerleri, Kutsal Topraklarda Casuslar Savaşı, İrfan Yay, İstanbul 1995, s.105-153 ve Doughty-
Wylie ile evlilikleri için bkz, Kutsal Topraklarda, s. 124-126.
15 Public Record Office(PRO)/ War Office(WO)/106/63/XC/13802, March 8, 1917, Dardanelles Com-
mission Report.
16 Charles Stiénon, L’Expedition des Dardanelles, Paris 1916, s.20-50; L’Expedition Des Dardanelles,
Paris 1917, s.39-45; 63-71.
339
Halil Ersin Avcı
Sonuç
Sonuç olarak bir İngiliz istihbaratçısı ve Türkiye uzmanı olan Sir Doughty-
Wylie’nin ölümü İngilizler için büyük bir kayıp olmuştur. İngilizlerin 25 Nisan
1915’te gerçekleştirdikleri büyük kara çıkarma operasyonunun esasen birçok kitap
da anlatıldığı gibi tesadüfi olmayıp çok ciddi bir istihbarata dayandığı ve uzun süre
üzerinde çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Sir Doughty-Wylie ve yakın çalışma arkadaşları ile ilgili olarak burada yazılanlar-
dan da anlaşılacağı üzere başarı asla tesadüfi değildir ve ekip işidir. İngilizlerin kendi
subay-sivil kadrolarını birçok küçük olayda eğittikten ve onlara ekip olarak çalışma
kültürünü aşıladıktan sonra önemli olaylara gönderdikleri görülmektedir.
Sir Doughty-Wylie tarih biliminde herhangi bir olay için “olmasaydı ne olurdu”
genel kabul olarak pek ifade edilmez ve edilse de hoş karşılanmaz. Ancak burada
şunu ifade etmek gerekir ki, bu kısa makalenin sınırlarını aşması bakımından ay-
rıntıları ile anlatımını konu ile ilgili diğer kitap ve çalışmalarımıza havale ettiğimiz
Sir Doughty-Wylie’nin sadece Adana Ermeni Olaylarında yaptıklarını Çanakkale’de
gerçekleştirebilmiş olsaydı belki de tarihin seyrinin değişebileceğini öngörmek zor
olmasa gerektir. Çanakkale Muharebeleri sırasında Çanakkale ve civarında yaşayan
Ermeni, Rum, Yahudi gibi gayrimüslim unsurların Müttefiklerce tahrik edilmeye ça-
lışıldığı bilinen bir gerçektir. Sir Doughty-Wylie gibi konunun uzmanı ve araziyi iyi
tanıyan bir istihbaratçının diğer ülkelerdeki “başarısını” Çanakkale’de tekrar etmesi
herhalde Türk tarafı açısından bir felaket olurdu.
Bu açılardan Sir Doughty-Wylie gibi az bulunan bir istihbaratçının Çanakkale
cephesine görevlendirilmesinin olayın İngilizlerce ne kadar ciddiye alındığını göster-
mesi açısından önemlidir. Bu çalışma Çanakkale cephesinde görev yapan bir İngiliz
istihbaratçıyı anlatması bakımından bir ilktir ancak son olmayacaktır.
17 Stiénon, L’Expedition des Dardanelles, Paris 1916, s.40 -50; L’Expedition Des Dardanelles, Paris 1917,
s. 63-65.
340
Kaynakça*
341
Kaynakça
342
Kaynakça
343
Kaynakça
344
Kaynakça
345
Kaynakça
346
Kaynakça
GÖKALP, Ziya, Türk Kahramanları-I Enver Paşa, Tanin, Nu.2390, 13 Ağustos 1915.
GÖRGÜLÜ, İsmet, Atatürk’ün “Arıburnu Muharebeleri Raporu” ve “Anafartalar Muharebatına
Ait Tarihçe” Adlı Eserlerinde Yer Almayan Emir ve Raporlarından Bir Demet, Atatürk.
Arş. Mrk. Dergisi, S. 19, 1990, s. 96-97.
GÖRGÜLÜ, İsmet, On Yıllık Harbin Kadrosu (1912-1922),Balkan-Birinci Dünya ve İstiklal
Harbi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993.
GÖRGÜLÜ, İsmet Çanakkale İlk Günde Biterdi, Bilgi Yayınları, İstanbul 2008.
GÖRGÜLÜ, İsmet Çanakkale Zaferi üzerine Alman İddiaları, Harp Akademileri K.lığı
Yayınları, İstanbul 1992.
GÖRGÜLÜ, İsmet Çanakkale Zaferinin Komuta Kadrosu, Harp Akademileri Yayınları,
İstanbul 1990.
GÖRGÜLÜ, İsmet “Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları”, Türk-İsrail Müşterek Askeri
Tarih Konferansı, 9-12 Nisan 2000, Genelkurmay Bşk.lığı Yayınları, Ankara 2003, s. 72.
GÖZE, Ergun, Çanakkale Kumandanlar Savaşı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2003.
GÖZE, Ergun, Kuğunun Son Ötüşü, Çanakkale Destanı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1999.
GÜCÜYENER, Şükrü Fuat, Birinci Cihan Harbinde Tanıdığım Kahramanlar, Gücüyener
Yayınları, İstanbul, 1956, s. 175.
GÜLEN, Salih, Tarihin Yıkılmaz Kalesi Çanakkale, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2009.
GÜLEN, N., Ocak, Türk Bahriyesinin İkiyüz Yıllık Tarihçesi 1773-1993’ Şanlı Bahriye. Kastaş
Yayınevi, İstanbul 2001.
GÜNESEN Fikret, Çanakkale Savaşları, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1986.
HALİL, Reşat, Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar 1924-1938, Genelkurmay Basımevi,
Ankara 1972.
HAMİLTON, Ian, Gelibolu Hatıraları 1915, Örgün Yayınları, İstanbul 2005.
HAMİLTON Ian, Gelibolu Günlüğü, (çev. O. Özdeş), Hürriyet Gazetesi Yayını, İstanbul,
1972.
HATEMİ, Nilüfer, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
2002.
HALPERN, P. G., 1995. A Naval History of World War I.. Annapolis: Naval Institute Press.
HARVEY, Daivd, Monuments to Courage: Victoria Cross Headstones and Memorials Vol1,
1854-1916, London 1999.
HEATHCOTE, Tony, The British Field Marshals 1736-1997, Pen&Sword, 1999.
HATİP, S. M., 2008. 120 Yıllık Bir Dergi. Deniz Kuvvetleri Dergisi, Issue 603.
HATİP, S. M., 2009. Bahriye Kolağası Osman. Deniz Kuvvetleri Dergisi, Nisan. Dz.K.K.(604).
Harp Mecmuası (haz. Bilkan, Ali Fuat-Ömer Çakır), Kaynak Kitaplığı, İstanbul, 2004.
HERSİNG, Otto, “Çanakkale Harbi’nde İngilizlerin Triumph ve Majestic Zırhlıları Nasıl
Batırılmıştı?”, (çev. Bnb. Burhanettin Şeref ), Deniz Mecmuası, c. 47 S. 335, (Ekim 1935),
ss. 32-42.
HERSİNG, Otto, Çanakkale Denizaltı Savaşı, (çev. Bülent Erdemoğlu), Türkiye İş Bankası
Kültür Yayını, İstanbul, 2007.
HORE, P., 2006. The Ironclads. Londra: Southwater Publishing.
347
Kaynakça
İbrahim Oğlu Ömer, Seddülbahir’de Sağ Cenahda Birinci Fırka’nın “Şehitlersırtı Destanı”,
Matbaa-i Askeriye, İstanbul, 1332.
İbrahim Alaeddin (Gövsa), Çanakkale İzleri, Marifet Matbaası, İstanbul 1926, s.3-4.
İĞDEMİR, Uluğ, Atatürk’ün Yaşamı (1881-1918), c. I, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1988.
İRTEM, Süleyman Kani, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909- 1918), (haz. O. S. Kocahanoğlu),
Temel Yayınları, İstanbul 2004.
JAMES, Robert Rhodes, Gelibolu Harekâtı, (çev. Haluk Saltıkgil), Belge Yayınları, İstanbul,
1965.
JEVAKOF, Aleksandr, İstanbul 1914-1923, (haz. Stefanos Yerasimos), İletişim Yayınları,
İstanbul 1996. Ziya Şakir, Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik, İstanbul 1944.
KABASAKAL, Hüseyin, “Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Muharebeleri’nde Türk ve Alman
Savunma Planları, Konusunda Yorumlar”, Çanakkale Muharebeleri 75. Yıl Armağanı,
Ankara 1990, s. 83-84.
KARABEKİR, Kazım, İstiklal Harbimizin Esasları, Sinan Matbaası Neşriyat Evi, İstanbul 1951.
KARABEKİR, Kazım, İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1908, İstanbul 1982.
KARAL, E. Ziya, Osmanlı Tarihi, c. IX, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1996.
KARA, Hatice Işıldak, Çanakkale Savaşlarına Katılan Türk ve Alman Generaller, (Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi), DPÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya 2009.
KARAHAN, Abdülkadir, “Bir Arap İlmi Kurulu Gözü İle Atatürk”, Hürriyet Gazetesi, 10-11
Kasım, İstanbul1981.
Kassam Umumi Müşaviri Uryanizâde Ali Vahid, Çanakkal’a Cephesi’nde Duyup
Düşündüklerim, Darü’l-Hilafeti’l-İlmiyye-Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul 1332.
KELEŞ, Zülâl, “İstiklâl Savaşı’nda Trakya Bölgesi ve Başarısızlık Nedenleri (Ekim 1918 –
Temmuz 1920)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, XV/57, 2004, Ankara 1993.
KELEŞ, Zülal, “Cafer Tayyar Paşa”, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-), s. 1017-1042.
KELEŞ, Zülâl, Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa, (Basılmamış Doktora Tezi), AÜ, TİTE, 44/cafer-
tayyar-pasa, 04.05.2014.
KEYES, Roger John, The Naval Memoirs of Admiral of the Fleet Sir Roger Keyes:Scapa Flow to
the Dover Straits, 1916-1918, E.P.Dutton, Newyork, 1935.
Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, (der. Hulusi Turgut), Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul 2005.
KONUKÇU, Enver “Çanakkale Savaşlarında Türk ve Alman Komutanlarının İzlenimleri”
Çanakkale Savaşları Tarihi, c. V, Değişim Yayınları, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008,
s. 2507-2739.
KOYUNCU, A. – Keskin, Ö. – Sönmez, C. S., Çanakkale Savaşları Bibliyografyası, ATAM
Yayınları, Ankara 2010.
KURAT, Akdes Nimet, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman
Generallerinin Raporları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Sayı 133, Ankara
1966.
KURŞUN, Zekeriya, “Çanakkale Muharebeleri”, DİA, c. VIII, İstanbul 1993.
KURTOĞLU, Fevzi, Çanakkale ve 18 Mart 1915, 336 sayılı Deniz Mecmuası Tarih İlavesi,
Deniz Matbaası, İstanbul, 1935.
348
Kaynakça
KÜLÇE Süleyman, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944. L’Expedition Des Dardanelles,
Paris 1917.
Le QUEUX, William, Secrets of the Foreign Office, Londra 1903.
Le QUEUX, William, The Invasion of 1910, Londra 1906.
Le QUEUX, William, Spies of the Kaiser: Plotting the Downfall of England, Londra 1909.
Le QUEUX, William, German Spies in England, Londra 1915.
Le QUEUX, William, Things I Know, Londra 1923.
LANGENSİEPEN, . B. & Güleryüz, A., 1995. The Ottoman Steam Navy, 1828-1923. London:
Conway Maritime Press Ltd.
LOREY, Hermann, Türk Sularında Deniz Hareketleri, (çev. H. Sami Tekirdağlı), c. I, Deniz
Matbaası, İstanbul, 1936.
Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar Belgeler, c. II, Kitap 2, (çev. Seha L. Meray), Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul 2001.
Mehmed Emin, Ordunun Destanı, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekası, İstanbul, 1331, s. 40.
Mehmed Kemâlî, Çanakkale Önünde Düşmana Kan Kusturan Arslan Yürekli Kahraman
Mehmed Çavuş’un Müdâfaa-i Vatan Destanı, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul 1331.
Mehmed Nihad, Harb-i Umumi’de Seddülbahir Cenub Grubu Muharebatı, İstanbul 1336.
MERCAN, Mehmet, “Tarih Kaynağı Olarak Harp Cerideleri”, Tarih Dergisi, İstanbul 2009, S.
46, s.273-292.
Miralay Süleyman Şakir, Cepheden Hatıralar, Altıncı Fırka Çanakkale Harbi’nde (haz. Servet
Avşar-Hasan Babacan), Vadi Yayınları, Ankara 2006.
MOOREHEAD, Alan, Çanakkale Geçilmez, (çev. Günay Salman), Milliyet Yayınları, İstanbul,
1972.
MORGENTHAU, Henry, Ambassador Morgenthau’s Story, New York 1918.
MOOREHEAD, Alan, Gelibolu, (çev. Ali Cevat Akkoyunlu), 3. Baskı, Doğan Kitap, İstanbul
2002.
KARATAŞ, Murat, 27. Alay Harp Ceridesine Göre Çanakkale Cephesi Karamuharbeleri’nin
İlk Günü (25 Nisan 1915), Çanakkale Araştırmları Türk Yıllığı, Bahar-Güz 2008, ss. 1-14.
Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Genkur. ATASE Bşk.lığı Yayınları, Ankara
2011.
MUTLUÇAĞ, Hayri, Esat Paşa’nın Çanakkale Hatıraları, Baha Matbaası, İstanbul 1975.
Mustafa Kemal, Anafartalar Muharebeleri’ne Ait Tarihçe, Genelkurmay Askerî Tarih ve
Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı Yayınları, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2011.
MÜHLMAN, Carl, Çanakkale Savaşı, (çev. Sedat Ümran), Timaş Yayınları, İstanbul 1998.
Münim Mustafa, Cepheden Cepheye 1914-1918 Cihan Harbinde Kanal, Çanakkale ve Kafkas
Cephelerine Ait Hatıralarım, c. I, Ege Basımevi, İstanbul 1940.
NEDİM, Ahmet, Gazi Mehmed Dursun ve Çanakkale Destanı, Yedi İklim, S. 36, Mart 1993,
ss. 68-70.
NİZAMOĞLU, Yüksel, Vehip Paşa: Kahramanlıktan Sürgüne, Yitik HazineYayınları, İstanbul
2013.
NİZAMOĞLU, Yüksel, Vehip Paşa (KAÇI)nın Hayatı ve Askeri Faaliyetleri, (Basılmış Doktora
Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010.
349
Kaynakça
OGLANDER, C. F. Aspinall, Büyük Harbin Tarihi, Çanakkale Gelibolu Askeri Harekâtı, Cilt:
I, (çev. Tahir Tunay), Genelkurmay Askeri Matbaası, İstanbul 1939.
OGLANDER, C. F. Aspinall, Büyük Harbin Tarihi, Çanakkale Gelibolu Askerî Harekâtı, c. II,
(çev. M. Hulusi), Askeri Matbaa, İstanbul 1940.
OGLANDER, C. F. Aspinall, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, Gelibolu Askerî Harekâtı, (haz.
Metin Martı), c. 1-2, Arma Yayınları, İstanbul, 2005.
OGLANDER, C. F. Aspinall, “Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi (V, VI, VII, XII)”, Çev. Muharrem
Fevzi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi (BTTD).
OKDAY, İsmail Hakkı, Ankara’dan Yanya’ya, Sebil Yayınları, İstanbul 1994.
OKYAR, Ali Fethi, Üç Devirde Bir Adam, (haz. Cemal Kutay), İstanbul 1980.
On Yıllık Savaş Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları, (haz. İzzeddin Çalışlar), Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2010.
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c. I- II, TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 2005.
Osmanlı Devleti Ordu Teşkilatı, T.C. Milli Savunma Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.
ÖKE, Mim Kemal; Orhan Koloğlu ve diğerleri, Kutsal Topraklarda Casuslar Savaşı, İrfan Yay,
İstanbul 1995.
ÖZGÜL, Metin Kayahan, “Harp Edebiyatına Harbi Bir Bakış”, (Basılmamış sözlü bildiri),
Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı ve Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü işbirliği ile yapılan “Türk
Harp Edebiyatı” Konulu I. Uluslararası Türkiyat Sempozyumu, 1-3 Kasım 2014, Çankırı.
ÖZTOPRAK, Fahrettin “ Osmanlı Paşaları- Mehmet Esat Paşa 1862-1952’’, Türk Dünyası
Tarih Kültür Dergisi, S. 271, İstanbul 2009, s. 45-46.
PAKALIN, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. 1, MEB Yayınları
İstanbul 1993.
PERK, Kadri, “Çanakkale Savaşları Tarihi”, Askerî Mecmua, 1 Mart 1940, S. 56, Çanakkale Özel
Sayısı Eki, İstanbul 1940.
PAKENHAM, Thomas, The Boer War, New York 1979.
Public Record Office (PRO)/ War Office(WO)/106/63/XC/13802, March 8, 1917, Dardanelles
Commission Report.
POMİANKOWSKİ, Joseph, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, 1914-1918, I. Dünya Savaşı,
(çev. Kemal Turan), Kayıhan Yayınları, İstanbul 1997.
PRİGGE, Erich R., Liman von Sanders Paşa’nın Emir Subayı Binbaşı Erich R. Prigge’nin
Çanakkale Savaşı Günlüğü, (çev. Bülent Erdemoğlu), Timaş Yayınları, İstanbul 2011.
PULESTON, W.D., The Dardanelles Expedition, United States Naval Institute, United States,
1927.
ROUX, Charles F., Bir Fransız Günlüğünden Çanakkale Savaşlarının Perde Arkası Çanakkale’de
Ne Oldu?, Phoenix Yayınevi, Ankara İstanbul, 2007, s. 142.
ROUX, Charles F., Çanakkale’de Ne Oldu? Yay. Haz. Burhan Sayılır, Ankara 2007.
SANDERS, Liman von, Türkiye’de Beş Sene, (haz. Muzaffer Albayrak), Yeditepe Yayınevi,
İstanbul 2007.
350
Kaynakça
SANDERS, Liman V., Türkiye’de Beş Yıl, (çev. M. Ş. Yazman), Burçak Yayınları, İstanbul 1968.
SANDERS, Liman von, Türkiye’de Beş Sene, Osmanlıca Tercümesi; Erkân-ı Harbiye-i Umumiye
Riyaseti Tarih-i Harp Şubesi Tercüme Heyeti, Dersaadet, Matbaa-i Askerî 1337 (1921).
SANDERS, Liman Von, Türkiye’de Beş Yıl, Cumhuriyet Gazetesi Yayınları,1999.
SARAL, Tosun, “Gelibolu Cephesine Ulaşan Avusturya/Macaristan Topçu Bataryaları”,
Çanakkale 1915, Yıl 4, Sayı 11 (Mart 2012), s. 32-36.
SEÇER, Turhan, Destanlaşan Çanakkale Deniz Kara Hava Savaşları Bütün Yönleriyle Anılar
ve Yorumlar, Kastaş Yayınevi, İstanbul 2005.
SEDAT, Mirliva, Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Deniz Savaşı’nda Türk Zaferi, (haz. Mehmet
Köçer), Poenix Yayınevi, Ankara, 2007.
Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, (haz. M. Albayrak),
Yeditepe Yayınları, İstanbul 2007.
Selahattin Adil Paşa, Hayat Mücadeleleri, Selahattin Adil Paşa’nın Hatıraları, Zafer Matbaası,
İstanbul 1982.
SELÇUK, Mustafa, Hedef Şehir İstanbul- Çanakkale Geçildi mi?, Emre Yayınları, İstanbul
2005.
SELÇUK, Mustafa, “Birinci Dünya Savaşı Sürecinde Harbiye Nezareti’nin “Çanakkale
Kahramanlığını Yaşatma” Amaçlı Faaliyetleri”, Avrasya İncelemeleri Dergisi, I/2, (2012),
s. 195-242.
SONYEL, Salahi R., “Büyük General, Asil düşman ve Cömert Dost… Gazi Mustafa Kemal”,
Belleten, c. XLIII, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1979, s. 171.
STEEL, Nigel- Hart Peter, Gelibolu, Yenilginin Destanı, (çev. Mehmet Harmancı), Sabah
Kitapçılık, İstanbul, 1996.
STİÉNON, Charles, L’Expedition des Dardanelles, Paris 1916.
Talat Paşa’nın Anıları, (haz. A. Kabacalı), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2000.
TANSEL, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, Başbakanlık Basımevi, Ankara
1973.
TANSEL, Fevziye Abdullah, Ziya Gökalp Külliyatı-I Şiirler ve Halk Masalları, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 3. bsk., Ankara, 1989.
TERZİ, Arzu, “Hazine-i Hassa” DİA, c. XVII, İstanbul 1998.
TERZİ, Arzu, Hazine-i Hassa Nezareti, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000.
TEVETOĞLU, Fethi, “Ali Fethi Okyar’ın Günlük Hatıraları”, Belgeler, Türk Tarih Kurumu
Belgeler Dergisi, X/16, (1987), s. 113-130.
THOMAZİ, A., Çanakkale Deniz Savaşı, (çev. Hüseyin Işık), Genelkurmay Başkanlığı
Basımevi, Ankara, 1997.
TOKER, Hülya, Çanakkale Muharebeleri’ne Katılan Komutanların Biyografileri (Belge ve
Fotoğraflarla), Genelkurmay Personel Bşk.lığı ATASE Daire Bşk.lığı Yayınları, Ankara
2014.
TUNÇOKU, Mete, Anzakların Kaleminden Mehmetçik Çanakkale 1915, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara 1997.
351
Kaynakça
TUNÇOKU, Mete, Çanakkale 1915 Buzdağının Altı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
2002.
TUTEL, Eser, Seyr-i Sefain Öncesi ve Sonrası, İletişim Yayınları, İstanbul 2000.
TürklerAnsiklopedisi, c. 13, Ankara 2002.
TÜRKELDİ, A. Fuat, Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1951.
TÜRKMEN, Zekeriya, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekatı’’, Çanakkale Savaşları Tarihi, c.
IV, Değişim Yayınları, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 2171-2220.
TÜRKMEN, Zekeriya, “Çanakkale Savaşlarında Kara Harekâtı”, Çanakkale Savaşları Tarihi, c.
IV, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 2186-2188.
TÜRKMEN, Zekeriya, Çanakkale 1915, Türk Ordusunun Kara ve Hava Harekâtı, Ankara
2007.
UMAR, Ö. Osman, Çanakkale Savaşı’nın Önemi ve Sonuçları, Türk Dünyası Araştırmaları
Dergisi, S.15, İstanbul 1998.
ÜNAYDIN, Ruşen Eşref, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, 2. Basılış,
Devlet Matbaası, İstanbul 1930.
WİNSTONE, H.V.F.,Ortadoğu’nun Serüveni, İstanbul 1999.
WALLACH, Jeduha L., Bir Askeri Yardımın Anatomisi, (çev. Fahri Çeliker), Genelkurmay Bşk.
lığı Yayınları, Ankara 1985.
Yanyalı Esat Bülkat, Çanakkale Hatıraları, Üçüncü Kitap (İngiliz ve Fransızların Gelibolu
Şibih Ceziresine ve Kumkale’ye Ayak Bastıkları 12 Nisan 1331 / 25 Nisan 1915 Tarihinden
Birinci Ordu Kumandanlığına Tayin Olunduğum 3 Teşrini sani 1331 / 16 Ekim 1915
Tarihine Kadar Vekayi-i Harbiyeyi Musavvirdir), Daktilo Metin, Harp Akademiler
Kütüphanesi nu: 29147 / 956.0743, c. 4, İstanbul 1950.
YAZICI, Fazıl, Çanakkale’nin Bilinmezleri, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2010.
YEL, Selma, “Yakup Şevki Paşa’nın Hayatı ve Faaliyetleri”, Kurtuluş Savaşı’na Yön Verenler,
Cumhuriyet’in Kuruluşunun 70. Yıl Armağanı, GÜ, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara 1994, ss. 193-205.
YILDIZ, Cemalettin, “Çanakkale Cesarettepe Kahramanı Kırşehirli Mehmet Çavuş”,
http://www.geliboluyuanlamak.com/189_1915-Canakkale-Cesarettepe-Kahramani-
KirsehirliMehmet-Cavus----(-Cemalettin-Yildiz-).html, 14.09.2014.
YILMAZER, Tuncay, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe
Yayınları, İstanbul 2005.
YILMAZER, Tuncay, “Çanakkale Kara Savaşlarında 25 Nisan 1915 Çıkarma Harekatı’’,
Çanakkale Savaşları Tarihi, Cilt: IV, Değişim Yayınları, (ed. Mustafa Demir), İstanbul
2008, ss. 2067-2087.
YILMAZER, Tuncay, “Çanakkale Kara Savaşlarında Cepheler’’, Çanakkale Savaşları Tarihi, c.
IV, Değişim Yayınları, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, ss. 2221-2280.
ZÜRCHER, Eric J., Milli Mücadele’de İttihatçılık, (çev. Nüzhet Salihoğlu), İstanbul 1987.
ZÜRCHER, Eric J., Savaş Devrim ve Uluslaşma, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul
2004.
352
Fotoğraflarla Çanakkale Cephesi Komutanları
Sultan Mehmed Reşad, Başkomutan. Enver Paşa, Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili.
353
Esat Paşa ve bir grup subay
330
354
Anafartalar Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Bey ve maiyeti.
5. Ordu Komutanı Liman von Sanders ve 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın silah tamirhanesini
teftişi (Bigalı Kalesi Girişi).
355
Esat Paşa ve Karargah Erkan-ı Harbiyesi
332
356
Anafartalar kumandanı Albay Mustafa Kemal Bey ve kurmay heyeti
Oturanlar (sağdan); Bahriye Nezareti Kur. Bşk. Yb. Rauf (Orbay) Bey, Güney Grubu Komutanı
Tuğg. Vehip (Kaçı) Paşa, 5. Ordu Komutanı Müşir Liman Von Sanders, 3. Kolordu Komutanı
Tuğg. Esat (Bülkat) Paşa, Sıhhiye Dairesi Bşk. Tuğg. Dr. Süleyman Numan Paşa, Müstahkem
Mevki Komutanı Tuğg. Cevat Paşa
357
333
Sultan V. Mehmet Reşat, Kaiser Wlhem, Cemal Paşa ve Enver Paşa
Arıburnu’nda 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal ve
diğer komutanlar
334
358
57. Alay Komutanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey.
57. Alay Komutanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey
335
359
3.Kolordu
3.
3. KolorduKomutanı
Kolordu KomutanıEsat
Komutanı EsatPaşa,
Esat Paşa,Kurmay
Paşa, KurmayBaşkanı
Kurmay BaşkanıYb.
Başkanı Yb.Fahrettin
Yb. Fahrettinve
Fahrettin vekurmay
ve kurmayheyeti.
kurmay heyeti
heyeti
27.Alay
27.
27. AlayKomutanı
Alay KomutanıYarbay
Komutanı YarbayŞefik
Yarbay ŞefikBey
Şefik Beyve
Bey ve27.
ve 27.Alay
27. Alaysubayları.
Alay subayları
subayları
336
360
336
Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı General Ian Hamilton ve Müttefik Donanma Komutanı
Amiral J. De Robeck.
361
Çanakkale
Çanakkale Müstahkem
Müstahkem Mevkii
Mevkii Komutanı
Komutanı Cevat
Cevat Paşa,
Paşa, Kurmay
Kurmay Başkanı
Başkanı Selahattin
Selahattin Adill
Adill ve
ve
kurmay
kurmay heyeti
heyeti.
Başkomutan
Başkomutan vekili
vekili Enver
Enver Paşa
Paşa askeri
askeri geçit
geçit töreninde
töreninde.
338
362
Çanakkale Muharebelerİ’nİn İdaresİ
Çanakkale Çanakkale
Muharebelerİ’nİn İdaresİ Muharebelerİ’nİn İdaresİ
Komutanlar ve Stratejiler
Komutanlar ve Stratejiler
Editörler
Lokman Erdemir & Kürşat Solak Editörler
Lokman Erdemir & Kürşat Solak
Milletlerin kaderinde önem arz eden tarihî hadiselerin 50. ve 100. gibi yıl-
dönümleri, o hadiseleri hatırlamak için oldukça önemlidir. Bu çerçevede
Çanakkale Cephesi milletimizin mazisinde unutulmaz bir zaferin kazanıldığı,
bununla birlikte büyük hüzünlerin de yaşandığı yerdir.