Professional Documents
Culture Documents
MELHAMELER
MELHAMELER
ve
BİR ONYEDİNCİ YÜZYIL OSMANLI ÂLİM ve EDÎBİ
CEVRÎ ÇELEBİ’NİN MELHAME’Sİ
Remzi DEMİR*
Giriş
Osmanlı âlimleri, ilimleri tasnif ederken, genellikle aklî ilimler ve naklî ilimler olmak
üzere ikiye ayırmışlar ve melhame, yıldıznâme, tabirnâme ve falnâme gibi eserlerde
görülen gaybî ilimleri, muhtemelen hurafelerle karışık oldukları ve din âlimlerince tasvip
edilmedikleri için bu tasniflere dâhil etmemişlerdir. Ancak bilim tarihi daha yakından
incelendiğinde görülecektir ki gaybî ilimler, tarih boyunca aklî ilimlerle sürekli etkileşim
içerisinde bulunmuş ve bilimsel bilginin oluşum ve yayılım süreçlerinde bazan olumlu
bazan da olumsuz etkiler yapmıştır; meselâ, hiç değilse 16. ve 17. yüzyıllara değin,
astroloji tarihi bilinmeden astronomi tarihi ve simya tarihi bilinmeden kimya tarihi
gerektiği gibi kavranamaz ve anlaşılamaz; çünkü çoğunlukla aynı kişiler tarafından, farklı
amaçlarla üretilmişlerdir; bu nedenle bilimsel olan ve bilimsel olmayan yöntemleri ve
bilgileri içeren bu tür ilimleri yaratan şahısların ve eserlerin belirlenerek, bilim tarihi
açısından önemlerini ve değerlerini belirlemek yararlı olacaktır.
Biz bu çalışmamızda, gaybî ilimlerden biri olan melhameyi1 tanıtacak ve 17. yüzyıl
âlim ve edîblerinden Cevrî Çelebî’nin Melhame’sinin içeriği hakkında kısa bir malumât
vereceğiz.
*
A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı Doçenti.
1
Burada melhame hem bir ilim hem de bu ilimin işlendiği eser anlamında kullanılmaktadır.
1
1. Süryânîce’den Arapça’ya yapılan tercümeler yoluyla, Yahudi ve Hıristiyanlar’ın
yanısıra, Müslümanlar arasında da yaygınlaşan melhamelerde, bu alana ilişkin bilgilerin
Hermes, Dâniyâl ve İskender’den miras kaldığı bildirilmiştir2; ancak Arapça, Farsça ve
Türkçe melhamelerde, kaynak olarak genellikle Melhame-i Dâniyâl ünvanlı bir eserden
bahsedilmesi, geleneğin Hermes ve İskender’den çok Dâniyâl peygamberin çevresinde
biçimlendiğini akla getirmektedir. Ayrıca Kitâb-ı Mukaddes’in “Daniel” bölümünde,
Dâniyâl’in, uykudayken görülen rüya ile uyanıkken görülen rüyetleri yorumlayarak
hükümdarların ve milletlerin istikbâli ile kıyamete ilişkin isâbetli kehânetlerde bulunan bir
kâhin olarak tanıtılmış olması, onun sadece melhame ile değil, kadîm uğraşlardan olan
rüya tabiriyle de ilişkilendirilmesi gerektiğini göstermektedir3. Nitekim Ortaçağ Hıristiyan
Dünyası’nın önde gelen yazarlarından Salisburyli John’un (Ölümü 1180) belirttiğine göre,
Ortaçağ’da Kitâb-ı Mukaddes’in rüya tabircileri olan Yûsuf ve Dâniyâl peygamberlere,
tabir sanatı ile ilgili birçok kitap atfedilmiştir; ancak Dâniyâl, Yûsuf’tan çok daha
gözdedir.
10. yüzyılda yaşamış bir sefirin gözlemleri, konumuz açısından oldukça önemlidir.
Lombardiyalı Liutprand (Ölümü 972) sefirlik göreviyle Konstantinopolis’e gitmiş ve
dönüşünde kaleme almış olduğu raporun bir yerinde şunları yazmıştır:
2. Göksel oluşumların, yani göksel olgu ve olayların, yersel oluşumları, yani yersel
olgu ve olayları belirlediği inancı ve bu inanca dayalı ilm-i nücûm veya astroloji,
melhamelerin kurgulanmasında hayatî bir öneme sahip olduğundan, bu tür eserler
yazılırken Yunan astronom ve astrologu Batlamyus’un (M.S. 2. yüzyıl) Batılılar arasında
Tetrabiblos (Dört Kitap, Yunanca) veya Quadripartitum (Latince), Doğulular arasında
ise el-Makâlât el-Erbaa (Arapça) adlarıyla tanınan yapıtından büyük ölçüde yararlanılmış
2
Ayrıntılı bilgi için bkz., Fuat Sezgin, Geschichte Des Arabischen Schrifttums, Cilt 7, Leiden 1979, s.
312-317.
3
Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul 1997, s.833-849.
4
Lynn Thorndike, A History of Magic and Experimental Science, Cilt 2, Dördüncü Baskı, New York
1947, s.293.
5
Ayrıca bkz., Şemseddin Sâmî, “Dâniyâl”, Kâmûs el-‘Alâm, Cilt 3, İstanbul 1308, s.2104; B.Carra de
Vaux, “Dâniyâl”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 3, İstanbul 1988, s.479 ve Ömer Faruk Harman, “Danyâl”,
TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 8, İstanbul 1993, s.480-481.
6
Mustafa Erkan, “Câmâsbnâme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993, s.43-45 ve Hasan
Özdemir, “Geleneksel Kültürümüzde Şahmeran”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Halk
Edebiyatı Seksiyon Bildirileri, Cilt 2, Ankara 1997, s.221-228.
2
olmalıdır7; çünkü astroloji bilgisini, geçmiş uygarlıklardan ve özellikle de
Mezopotamyalılardan alarak kuramsal ve kılgısal yönden olgunlaştıran bu yapıtın İkinci
Kitab’ının son bölümü, bütün bir yıl boyunca hava durumunun öngörülmesi ve kuyruklu
yıldız gibi gökcisimlerinin Yeryüzü’ne yapmış olduğu etkilerle ilgilidir8.
7
Astroloji tarihinin en önemli yapıtı olan Tetrabiblos hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz., George
Sarton, Antik Bilim ve Modern Uygarlık, Çevirenler: Melek Dosay ve Remzi Demir, Ankara 1995, s.86-
91 ve s.98-100.
8
Thorndike, Cilt 1, s.115.
9
Aristoteles, Meteorology (Meteorologica), İngilizce’ye Çeviren: E.W. Webster, Londra 1952, s.445;
bu çeviri, William Benton’ın yayıma hazırladığı, The Works of Aristotle adlı külliyâtın birinci cildinde
bulunmaktadır.
3
verdiğini savunur ve takımyıldızlarının çiftçilere olan yararını belirtir; Demokritos’un
(M.Ö. yaklaşık 460-370) astronomi bilgisi sâyesinde bir yılın bütün zeytin mahsûlünü
toplayarak büyük bir gelir sağladığını ve bu yolla felsefeyi ve dolayısıyla bilimi yeren
tâcirleri mahçup ettiğini söyler10.
Erken Ortaçağ’da da çiftçilik alanına ilişkin birçok eser yazılmış ve bunlardan birisi,
Geoponica adıyla tanınmıştır; aslında bu eser, Bizans literatürüne âittir ve muhtemelen
Batı Avrupa üzerindeki doğrudan etkisi oldukça azdır. Günümüze ulaşan biçimi, yaklaşık
950 yıllarında kaleme alınmış ve Bizans İmparatoru VII. Konstantinos’a veya
Porphyrygennetos’a sunulmuştur; Birinci Kitab’ı, havaya ilişikin astrolojik öngörüyle
ilgilidir ve çiftçiliğe büyük değer veren Zerdüşt’ün (M.Ö. 7. yüzyıl) sahte bir eserine veya
eserlerine gönderilerde bulunur11.
a) Cafer el-Sâdık’a yakıştırılan Kitâb el-Cefr adlı eserle birlikte, cefr ve melhame
arasındaki bağlantı açığa çıkmıştır; melhame, geleceği bildiren cefr ilminin bir dalıdır ve
hükümler çıkarırken, yalnızca göksel göstergelerden yararlanır. Melhamelerde Cafer el-
Sâdık’ın isminin çok sık geçmesi, bu ilimle uğraşanların Kitâb el-Cefr’den de
yararlandıklarını kanıtlamaktadır.
10
Thorndike, Cilt 1, s.97.
11
Thorndike, Cilt 1, s.604-605.
12
Ayrıntılı bilgi için bkz., D.B. Macdonald, “Melâhim”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1988,
s.659-661; ayrıca bkz., “Melhame”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Cilt 6, İstanbul 1986, s.241.
13
Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzuât el-‘Ulûm, Çeviren: Kemâleddîn Mehmed Efendi, Cilt 1,
İstanbul 1313, s.418.
14
Mehmet Zeki Pakalın, “Cifr”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt 1, Üçüncü Baskı,
İstanbul 1983, s.287-288; D.B. Macdonald, “Cefr”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 3, İstanbul 1988, s.43-45
ve Metin Yurdagür, “Cefr”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993, s.215-218.
4
Cevrî Çelebi ve Melhame-i Cevrî
Osmanlı literatüründe daha çok yazmış olduğu Melhame ile tanınmış Cevrî İbrâhim
Çelebi (Ölümü 1654), 17. yüzyılın birinci yarısında İstanbul’da yaşamıştır; şair ve talik
hattatıdır; gençliğinde iyi bir eğitim görmüş, Galata Mevlevîhânesi’nin şeyhi İsmâil
Ankaravî’nin sohbetlerine katılmış ve Derviş Abdî-i Mevlevî’den hat dersleri alarak iyi
bir hattat olmuştur; bütün hayatını İstanbul’da Mevlevî dergâhlarında geçirmiş ve
hattatlık ile geçinmiştir; sadece Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin (1207-1273) Mesnevî’sini
22 defa çoğalttığı söylenmektedir15.
Bugüne değin yapılan araştırmalar sonucunda, Cevrî Çelebi’nin Divan’ı başta
olmak üzere, Selimnâme (1627), Hilye-i Çihâr-Yâr-ı Güzîn (1630), Hall-i Tahkîkât
(1647), Aynü’l-Füyûz ((1647), Melhame ((1635) ve Nazm-ı Niyâz (1648) adlarını taşıyan
toplam yedi eserinin bulunduğu16 ve bunlardan sadece Melhame ile Nazm-ı Niyâz’ın
bilim tarihi araştırmalarına konu olabileceği anlaşılmıştır17.
diyerek ilme olan güvenini sergiler. Yazıcı Sâlih’in günümüze ulaşan tek eseri, Hicri 811
(Milâdî 1408/1409) yılında yazılmış ve İskender ibn Hacı Paşa’ya ithaf edilmiş olan
Şemsiyye adlı manzûm melhamesidir; kısmen telif kısmen de tercüme olan bu melhame
yazılırken, daha çok Anadolu Selçuklu Dönemi hekim ve müneccimlerinden Şeyh Hakîm
Ebû’l-Fazl Hubeyş ibn İbrâhim ibn Muhammed el-Tiflîsî’nin (Ölümü 1231/1232 [?])
Melhame-i Dâniyâl ve Beyân el-Nücûm adlı eserlerinin kullanılmış olabileceği tahmin
edilmektedir18; öyle anlaşılmaktadır ki Selçuklu yazarlarından el-Tiflîsî, Osmanlılar
15
Daha ayrıntılı bilgi için bkz., Mehmed Süreyya, “Cevrî İbrâhim Efendi”, Sicill-i Osmânî, Yayına
Hazırlayan: Nuri Akbayar, Eski Yazı’dan Aktaran: Seyit Ali Kahraman, Cilt 2, İstanbul 1996, s.397-
398; R.E.Koçu, “Cevrî Çelebi”, İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7, s.3521-3522; Hüseyin Ayan, “Cevrî
İbrâhim Çelebi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993, s.460-461.
16
Ayan’ın belirttiğine göre, Nazm-ı Niyâz, 12 ayın özelliklerinden ve ahkâmından söz eden manzûm bir
risâledir, bkz., Hüseyin Ayan, Cevrî, Hayâtı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divan’ının Tenkidli Metni,
Erzurum 1981, s.27-28; muhtemelen bu risâle de melhame türünden bir eserdir.
17
Cevrî Çelebi’nin eserleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., Ayan, Erzurum 1981, s.9-30 ve Ayan,
İstanbul 1993, s.460-461; ayrıca bkz., E.J.Wilkinson Gibb, Osmanlı Şiir Tarihi, Cilt 3, 4 ve 5, Çeviren:
Ali Çavuşoğlu, Ankara 1999, s.211-214 ve Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Tarihi-
Metinler, Beşinci Baskı, Ankara 1999, s.191-192.
18
İzgi’nin bildirdiğine göre, Hubeyş el-Tiflîsî’nin astrolojiyle ilgili üç eseri bulunmaktadır ki bunlar
Kitâb Medhal el-Nücûm, Kitâb Beyân el-Nücûm ve Usûl el-Melâhim’dir; Melhame-i Dâniyâl olarak
5
arasında oldukça rağbet bulmuştur19; çünkü biri rüya tabiri ile ilgili olan Tabîrnâme20 ve
diğeri ise kimya ile ilgili olan Beyân-ı Sınâat21 adlı iki eseri daha Türkçe’ye çevrilmiştir;
öyleyse Osmanlı Dönemi’nde oluşan melhame geleneği ile birlikte tabirnâme ve kimya
geleneklerinin de kökleri, en azından el-Tiflîsî’nin eserlerine kadar geri gitmektedir.
Astrolojiye ilişkin bilinen ilk Türkçe manzûm eser olan Şemsiyye, remel bahrinde
yazılmış bir mesnevîdir ve konuları itibâriyle üç bölüme ayrılmıştır. Birinci Bölüm’de,
diğer İslâmî eserlerde de görüldüğü gibi, Allah, onun resûlü Hazret-i Muhammed ve ilk
Dört Halife övülmüş ve yapıtın yazılış gerekçesi bildirilmiştir. İkinci Bölüm, Süryânî-
Şemsî Takvimi’ne göre, 12 Şemsî aya, yani Teşrîn-i Evvel, Teşrîn-i Sânî, Kânûn-ı Evvel,
Kânûn-ı Sânî, Şubât, Mârt, Nîsân, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül’e karşılık
gelen 12 altbölüme ayrılmış ve her altbölüm başında o ay olacak ve bitecek olaylar ile
yapılması ve yapılmaması gereken eylemler belirtildikten sonra, 25 altbaşlıkta, yer
gürlemesi ve deprem hâriç, Gökyüzü’nde gözlenmesi muhtemel olan 23 astronomik ve
meteorolojik olgunun Yeryüzü’nü ve özellikle de insanları nasıl etkileyeceğine ilişkin
kehânetler sunulmuştur; Üçüncü Bölüm ise çeşitli konulara ayrılmıştır; Şemsî aylara göre
Ay’ın menzilleri, Süryânî aylarının başlangıç günleri, Arabî ayların adları, günlerinin
özellikleri, kutlu veya kutsuz yönleri, bu aylarda yapılacak veya yapılmayacak işler
bildirilmiştir.
Cevrî Çelebi’nin 3617 beyitten oluşan Melhame’si de, yazılış gerekçesini bildiren
kısa bir Giriş ile başlar; burada Yazıcı Sâlih’in Şemsiyye’si edebî yönden eleştirilir, ancak
çok yararlı görüldüğü için, içeriği korunmak ve biçimi değiştirilmek suretiyle bu eserin
yeniden nazıma sokulduğu belirtilir:
tanınan Usûl el-Melâhim’in Önsöz’ünde, yazar, padişahların ve diğer ileri gelenlerin melhame
konusundaki eserlere çok rağbet ettiklerini görünce, bu konuda muhtasar bir kitap yazma ihtiyacı
duyduğunu ve eseri, 28 bâb üzerine tertip ettiğini söylemektedir; bir nüshası Süleymaniye
Kütüphanesi’nde bulunan bu eser (Ayasofya, Nr.2706), Melhametü Dânyâl adıyla İran’da basılmıştır
(Tahran 1340); Hubeyş el-Tiflîsî’nin hayatı ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., Cevat İzgi,
“Hubeyş et-Tiflîsî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 18, İstanbul 1998, s.268-270. Melhame-i Dâniyâl
başlığını taşıyan mensûr tercümeler de bulunmaktadır; bunlardan birisi, Ankara Üniversitesi, Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphânesi, Yazmalar Bölümü’nde İsmâil Sâib I/511 numaralı bir
mecmuanın içindedir (s.1b-5a); ancak eserin ve tercümenin kime âit olduğu belirtilmemiştir.
19
Daha ayrıntılı bilgi için bkz., Âmil Çelebioğlu, “Yazıcı Sâlih ve Şemsiyye’si”, İslâmî İlimler Dergisi,
Sayı 1, Erzurum 1976, s.183; Âmil Çelebioğlu, “Yazıcı Sâlih”, Türk Ansiklopedisi, Cilt 33, Ankara
1984, s.417-418 ve Âmil Çelebioğlu ve Kemal Eraslan, “Yazıcıoğlu”, İslâm Ansiklopedisi”, Cilt 13,
İstanbul 1986, s.363-365.
20
II. Kılıcarslan’a sunulan bu Farsça eserin özgün adı Kâmil el-T‘abîr’dir; Daniyâl, Cafer el-Sâdık,
İbrâhim el-Kirmânî, Câbir el-Mağribî, İbn Sîrîn, İsmâil ibn Eşhâs, Abdüsselâm ibn Hasan ve Abdûs gibi
Ortaçağ’ın ünlü tabircilerinin eserlerinden yararlanılarak yazılmış ve Türkçe’ye beş ayrı çevirisi
yapılmıştır; daha ayrıntılı bilgi için bkz., İzgi, İstanbul 1998, s.270.
21
Beyân el-Sınâ‘ât da Farsça yazılmıştır ve 20 bâbdan oluşmaktadır; kimya ilmi, değerli taşlar, cam ve
bunların boyanması, boya terkipleri, kılıç, bıçak ve ustura gibi âletlere su verilmesi, deri tabaklama ve
boyama teknikleri, mürekkep yapımı, hayvanların özellikleri, değerli taşlar ve madenlerin özellikleri,
elbiselerden leke çıkarma gibi konuları içermektedir; eserin Halîl ibn Abdurrahman tarafından
Türkçe’ye muhtasar bir tercümesi yapılmıştır; daha fazla bilgi için bkz., İzgi, İstanbul 1998, s.270.
6
Fârisî nüshadan bu Melhame’yi
Ya’ni bir kavl-i turfe-zemzemeyi
...
7
Oldu müdde’âsı şöhret-i tâm
Giriş’ten sonra Cevrî Çelebi, hemen konuya geçmiş ve öncelikle Süryânî, Acem,
Arap, Yunan, Yahudi ve Efrenc (Frenk) takvimlerinde yılbaşı olarak benimsenen ay ile bu
ayın özelliklerini bildirmiştir; meselâ Süryânî Takvimi’nde yılbaşı Teşrîn-i Evvel denilen
Ekim ayıyla başlatılır:
Ardından Rûmî ve Hicrî takvimlerine göre, yılbaşının tesâdüf ettiği günün ahkâmına
geçilir; meselâ Rûmî Takvim’e göre yılbaşı Pazar günü girerse, şunlar olacaktır:
22
Cevrî Çelebi, Melhame-i Cevrî, Yayıma Hazırlayan: Sâbit Efendi, İstanbul 1294 (1877), s.2-3.
23
Cevrî Çelebi, s.3-4
8
Sâhib-i esb u eşter u ağnâm
Süd alub mâyeden bulurlar kâm
Bundan sonra Melhame-i Cevrî’nin en geniş bölümüne sıra gelir; burada Teşrîn-i
Evvel’den, yani Ekim ayından itibâren Şemsî Süryânî (ve Rûmî) ayların ahkâmı bildirilir;
Şemsiyye’de olduğu gibi, bu aylarda gerçekleşecek Güneş ve Ay tutulması ile ağıllanması
(yani bir hâle ile çevrelenmesi), yeniayın görünmesi, kuyrukluyıldızın belirmesi, yıldız
kayması, gökkuşağının çıkması, şimşek çakması, havada kızıllığın oluşması, bir şekil
görünmesi, bir hayvan sûretinin belirmesi, gök gürlemesi, yıldırım düşmesi, havadan ateş
dökülmesi, şiddetli yağmur, dolu, toprak, kurt ve kurbağa yağması, yerden toz kopması,
sis çıkması, güçlü bir rüzgâr esmesi, havadan ve yerden sedâ gelmesi ve zelzele olması
gibi astronomik ve meteorolojik olguların Yeryüzü’ndeki hayatı nasıl etkileyeceğine
ilişkin kehânetlerde bulunulur; meselâ Kânûn-ı Sânî’nin yani Ocak ayının ahkâmı şudur:
Ahkâm-ı Kânûn-ı Sânî, Yûnâniyyân Kavl Üzre ve Ahkâm-ı Havâ ki Vâki Olur
24
Cevrî Çelebi, s.5.
9
Bedene fevt ola rûha gıdâ
Böyledir kavl-i nâfi-i hükemâ
10
Ola tatlu misâl-i şehd u şekker
11
Biter, aslâ fenâ bulub yitmez
Şâyet Kânûn-ı Sânî’nin birinci günü Erbia, yani Çarşamba gününe denk gelirse,
ahkâmı şöyledir:
Erbiâ Olsa
25
Cevrî Çelebi, s.44-46.
12
Hâm sözlerle tola gûş-i Cihân
Aynı anda Güneş tutulursa, Pars (Fars) mülkünden bir emîr Rum mülkünden bir
emîri esir alacaktır:
Gün Tutulsa
26
Cevrî Çelebi, s.47-48.
13
Havf u endûh ile pür ola Cihân27
Kuyruklu Yıldız
27
Cevrî Çelebi, s.50-51.
28
Cevrî Çelebi, s.52-53.
14
Bu inancın önemini küçümsememek gerekir; çünkü büyük Osmanlı matematikçisi
ve astronomu Takîyüddîn ibn Marûf’un (1526-1585) kurmuş olduğu İstanbul
Rasathânesi’nin yıktırılmasının (1580) nedenleri arasında bu inancın yarattığı korku da
sayılmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, astronomik olgular yanında meteorolojik olgular da
geleceğe yönelik öngörülerde kullanılmıştır; meselâ Şubat ayında şiddetli yağmur yağması
hayra alâmettir:
Şiddet-i Bârân
29
Cevrî Çelebi, s.66-67.
15
Ekin olmıya ol vilâyetde
Kimse sûd itmiye hirâsetde
30
Cevrî Çelebi, s.75-76.
16
Hakk’ın âyâtıdır husûf u küsûf
Hayr u şerr onlara değil mevkûf
Misâl
31
Cevrî Çelebi, s.170.
17
Mevzi-i Şems o demde olsa Hamel
Beş disen ana cümleden evvel
Cevzâ’da Olsa
Kalb
32
Cevrî Çelebi, s.170-171.
33
Cevrî Çelebi, s.172.
34
Bir menzil, büyük bir olasılıkla da Cebhe unutulmuş veya yazılmamıştır; Osmanlılardan günümüze
ulaşan Türkçe metinlerde, genellikle burçların ve menzillerin Arapça isimleri kullanılmış ve aradan
geçen süre içinde, burç isimleri Türkçeleştirildiği halde, menzil isimleri Türkçeleştirilmemiştir.
35
Cevrî Çelebi, s.176.
18
Sa’d-ı Zâbih
Sonuç
Kaynaklar
36
Cevrî Çelebi, s.177.
37
Hüseyin Ayan, Erzurum 1981, s.26.
19
Ayan, Hüseyin, Cevrî, Hayâtı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divan’ının Tenkidli Metni,
Erzurum 1981.
Ayan, Hüseyin, “Cevrî İbrâhim Çelebi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993,
s.460-461.
Cevrî Çelebi, Melhame-i Cevrî, Yayıma Hazırlayan: Sâbit Efendi, İstanbul 1294 (1877).
Çelebioğlu, Âmil, “Yazıcı Sâlih ve Şemsiyye’si”, İslâmî İlimler Dergisi, Sayı 1, Erzurum
1976.
Çelebioğlu, Âmil, “Yazıcı Sâlih”, Türk Ansiklopedisi, Cilt 33, Ankara 1984, s.417-418.
Çelebioğlu, Âmil ve Kemal Eraslan, “Yazıcıoğlu”, İslâm Ansiklopedisi”, Cilt 13, İstanbul
1986, s.363-365.
Erkan, Mustafa, “Câmâsbnâme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993, s.43-
45.
Gibb, E.J.Wilkinson, Osmanlı Şiir Tarihi, Cilt 3,4 ve 5, Çeviren: Ali Çavuşoğlu, Ankara
1999.
Harman, Ömer Faruk, “Danyâl”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 8, İstanbul 1993, s.480-
481.
İzgi, Cevat, “Hubeyş et-Tiflîsî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 18, İstanbul 1998, s.268-
270.
Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul 1997.
Koçu, R.E., “Cevrî Çelebi”, İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7, s.3521-3522.
Macdonald, D.B., “Cefr”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 3, İstanbul 1988, s.43-45.
Macdonald, D.B., “Melâhim”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1988, s.659-661.
Mehmed Süreyya, “Cevrî İbrâhim Efendi”, Sicill-i Osmânî, Yayına Hazırlayan: Nuri
Akbayar, Eski Yazı’dan Aktaran: Seyit Ali Kahraman, Cilt 2, İstanbul 1996, s.397-398.
“Melhame”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Cilt 6, İstanbul 1986, s.241.
Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Tarihi-Metinler, Beşinci Baskı,
Ankara 1999.
Özdemir, Hasan, “Geleneksel Kültürümüzde Şahmeran”, V. Milletlerarası Türk Halk
Kültürü Kongresi, Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri, Cilt 2, Ankara 1997, s.221-228.
Pakalın, Mehmet Zeki, “Cifr”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt 1,
Üçüncü Baskı, İstanbul 1983, s.287-288.
Sarton, George, Antik Bilim ve Modern Uygarlık, Çevirenler: Melek Dosay ve Remzi
Demir, Ankara 1995.
Sezgin, Fuat, Geschichte Des Arabischen Schrifttums, Cilt 7, Leiden 1979.
Şemseddin Sâmî, “Dâniyâl”, Kâmûs el-‘Alâm, Cilt 3, İstanbul 1308.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzuât el-‘Ulûm, Arapça’dan Çeviren: Kemâleddîn
Mehmed Efendi, Cilt 1, İstanbul 1313.
Thorndike, Lynn, A History of Magic and Experimental Science, Cilt 2, Dördüncü
Baskı, New York 1947.
Vaux, B.Carra de, “Dâniyâl”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 3, İstanbul 1988, s.479.
Yurdagür, Metin, “Cefr”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1993, s.215-218.
20
21