Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 1

A.Tasavvufta Anlam Arayışları M.

Esat coşan sohbetler


B.Arif kimdir ?

(Meni’l-àrif) “Arif kimdir efendim? Arif kime denir?” diye. (Yekùl) Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri
de şöyle buyurmuş: (Men nataka an sirrike ve ente sâkit) “Sen sustuğun halde senin kalbinin
derinliğinin meselelerini sana cevap olarak söyleyendir, àrif odur.” Yâni, “Gönlünden geçeni
bilip de, gönlünün sualini cevaplandırandır.” demiş oluyor. Àrifi öyle tarif etmiş.

Arif kavramına burada hem lügat anlamı ile hemde ıstılah anlamı ile açıklama getirilmiştir.

Muhterem kardeşlerim, biraz kelimeleri izah edelim: Arafe, Arapça’da bilmek demek. Àrif,
bilen demek. Ma’rifet, o da bilmek demek gene, masdar-ı mimi derler ona. İrfân, o da bilmek
demek. İrfân, ma’rifet bilmek demek, bilene de àrif derler ama, tasavvufta àriflik bir
mertebedir.

Tasavvuf’ta mertebeler vardır. Mü’min insan ibadetlerini yapıyor işte, Allah kabul etsin...
Namazını kılıyor, orucunu tutuyor; buna àbid derler. İbadet ediyor, o seviyede. İbadetleri
yapıyor, àbid. Bu, şeriatı uygulamağa çalışan insan... İkincisi: Biraz derinleşmiş meseleleri
anlamakta, dünyanın faniliğini anlamış, ahiretin kazanılması gerektiğini anlamış; dünyayı boş
veriyor, dünyaya meyletmiyor, dünyaya gönül bağlamıyor; ahireti istiyor, ahirete aşkı şevki
var... Buna da derler; zâhid, zühd sahibi. Àbidden biraz daha üstün. Àbid, sadece ibadetlerini
yapıyor. Zâhid, artık ahireti daha çok istiyor, öyle dünya menfaatlerine de pek aldırmıyor.

Tasavvufa dair tarifler

Diyor ki Ebû Abdurrahmân es-Sülemi, Nişapur şehrinde yaşamış olan müellif, büyük alim, Benî
Süleym kabilesinden, aslı Arap. Bu diyarlar Emevîler ve Abbasiler zamanında fethedildi,
oralara Arap ordugâhları kuruldu, Arap kabileleri geldi, yerleşti. Halka onlar İslâm’ı öğrettiler,
halkla karıştılar ve İslâm’ı korudular. Yâni halk var ama, kalede müslüman askerler de var,
yöneticiler de var, İslâm’ı bilen alimler de var. Onun için, İslâm Hicaz’da doğdu ama,
Horasan’da çok büyük bir ilmî yükselme ve gelişme gösterdi. En büyük hadis alimleri, en
büyük tefsir alimleri, en büyük fıkıh alimleri Horasan’dan yetiştiler diyebiliriz. Rakam olarak,
sayı olarak, mertebe olarak, rütbe olarak, derece olarak böyle. Çok büyük şahıslar yetişti. Bu
da Ebû Abdurrahman es-Sülemî, kısaca Sülemî diyelim, öyle tanınıyor. Diyor ki: Nasr ibn-i Ebî
Nasr el-Attâr, attârlık yapan Nasır isimli alimden işittim diyor.

You might also like