Türk Edebiyatı

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 47

CENGİZHAN ANADOLU LİSESİ

TÜRK EDEBİYATI 11
Ders Notları

Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi

İSTANBUL 2014

-1-
I.ÜNİTE YENİLEŞME DÖNEMİ

OSMANLIDA YENİLEŞME HAREKETLERİ Fermanı'nda, Batılı anlamda bir düzene duyulan


gereksinim açıkça belirtilmişti. Önce yönetim merkezi
16. yüzyılın sonlarına kadar sürekli gelişen ve
olarak Babıâli güçlendirildi. II. Mahmut zamanında
ilerleyen Osmanlı İmparatorluğunda sosyal düzen
kurulmuş olan Meclis -i Ahkâm-ı Adliye yeniden
merkezî otorite ile sağlanmaktaydı. Bu sistemde
düzenlendi. Yeni meclislerin kurulması kararlaştırıldı.
Osmanlı toplumunu bir piramide benzetebiliriz. Bu
Ceza ve ticaretle ilgili yasalar çıktı (1840'ta Ceza
piramidin tepesinde padişah yer almaktaydı ve
Kanunnamesi, 1850'de Ticaret Kanunnamesi).
sırasıyla askerler, ilim adamları, zanaatkârlar ve
Osmanlı yurttaşı olan herkesin yasa önünde eşit
halk gelmekteydi.
olduğu vurgulanıyordu. Ayrıca üyeleri arasına

Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıla dek dünyanın yabancıların da katıldığı karm a ticaret mahkemeleri

büyük devletlerinden biriydi. Ancak bu yüzyılın kuruldu. 1864'te Vilayet Nizamnamesi çıkarıldı. Ülke
sonlarında ülke küçülmeye başladı. Karlofça vilayetlere, vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara,

Antlaşmasıyla toprak kaybı başladı. Toprak kazalar da karyelere (köylere) ayrıldı. Vilayetlerin

kayıplarının nedeni ordunun savaş alanlarında başına valiler, sancakların basma mutasarrıflar,
yenilmesiydi. O nedenle Osmanlı kazaların başına da kaymakamlar getirildi. Ayrıca

İmparatorluğundaki çağdaşlaşma hareketi ilk kazalarda, sancaklarda ve vilayetlerde birer idare

olarak askerî alanda başlatıldı. Amaç imparatorluğu meclisi kuruldu.


eski gücüne kavuşturmaktı. Oysa sadece askeri
Ekonomik Alanda Yapılan Yenilikler
örgütler değil devletin çeşitli kurumları çağın
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaşmıştı. Tanzimat Osmanlı yöneticileri devletin düzlüğe çıkabilmesi için

devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik ekonomik kaynakların verimli hâle getirilmesini

hareketlerine girişildi. Ancak bunlar planlı programlı istiyorlardı. Bu nedenle de vergi sistemi büyük ölçüde

çalışmalar olmadığı için, sadece yeniliği başlatan değiştirildi. 1841'de ilk kâğıt para çıkarıldı. Bankalar

devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi kişinin kurulmaya başlandı. Ülke ekonomisinin kötüye gitmesi
ölümü ile yenilikler de ortada kaldı. üzerine İngiliz ve Fransız firmalarından borç para
alındı. Fakat faizleriyle birlikte büyük bir sorun olan bu
Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye borç,1881'de Düyun-ı Umumiye'nin kurulmasına yol
Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı açtı.
İmparatorluğu'nda Tanzimat Dönemi olarak tarihe
geçecek bir olayı başlatmıştır. 3 Kasım 1839'da Askerî Alanda Yapılan Yenilikler

Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir belgeyi Ordu, başlarında müşirlerin bulunduğu beş ordu
devlet ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın biçiminde düzenlendi. Adı Asakir-i Nizamiye-i
önünde Gülhane Parkı’nda okumuştur. "Tanzimat Şahane'ye çevrildi. Askerlik süresi beş yıl olarak
" düzenlemeler demektir. Her alanda düzenlemeler belirlendi. Askere alma işi kuraya bağlandı.
yapılacağının duyurulduğu bu fermanın ilanıyla
başlayan döneme Tanzimat Dönemi denir. Toplumsal Alanda Yapılan Yenilikler

Toplumsal alanda ilk dikkati çeken, yenilikler


Fermanın en dikkat çekici yanı, Osmanlı Devleti'nin,
haberleşme ve ulaşımdaki gelişmelerdir. Bu dönemde
Batılı devletlerin anayasalarında yer alan insanın
yeni posta istasyonları kurulmuş, postanın sağlıklı
temel hak ve özgürlüklerinin korunması ilkesini kabul
yürümesi için yeni yollar yapılmış, telgraf idaresi
etmesi ve bunu resmî bir törenle duyurmasıdır.
kurulmuş, deniz ulaşımında gelişmeler olmuştur.

Tanzimat’la gelen yenilik ve düzenlemeler, hemen Demiryolları da ilk kez bu dönemde yapılmaya

hemen yaşamın her alanını kapsamıştır. Tanzimat başlamıştır. Kentlerde belediyeler kurulmuştur.

-2-
Kültürel Alanda Yapılan Yenilikler Paşa, devlet yönetiminin her din ve mezhepten
tebaanın hak ve hürriyetlerini güvenceye alacak ve
Kültürel yeniliklerin başında eğitim gelmektedir. Batılı
kanun hâkimiyetini tesis edecek şekilde yeniden
tarzda tıp okulları, askerî okullar açılmış, Avrupa’ya
düzenlenmesini istiyordu. Bu düzenlemeleri öngören
öğrenciler gönderilmiştir. 1846'da Meclis -i Maarif-i
bir ferman yayınlaması hâlinde, Batılı ülkelerin
Umumiye kuruldu. Daha sonra nazırlığa dönüştürülen
Hristiyan tebaanın haklarını bahane ederek,
bu kurum ilk eğitim bakanlığıdır. Rüştiyelerin sayısı
Osmanlı'nın içişlerine karışmayacağına, düzenin
artırıldı. İlk kız rüştiyesi İstanbul'da kuruldu (1858).
yeniden sağlanacağına ve böylece çöküşün
İdadilerin ilki ise 1873'te kuruldu. Öte yandan Robert
durdurulacağına inanıyordu. Padişah Abdülmecit,
Koleji, Galatasaray Sultanîsi ve Darüşşafaka
fermanın hazırlanmasını Mustafa Reşit Paşa 'ya
adlarında üç özel okul açıldı. Tanzimat döneminde
bıraktı. Bu vazifeyi üzerine alan M. Reşit Paşa, bir
eğitim konusunda görülen önemli atılımlardım biri de
ferman sureti hazırladı, Abdülmecid'e okudu. Fermanı
öğretmen yetiştirmek için okullar açılmasıdır. 1859'da,
beğenen padişah, temize çektirip imza etti. Padişahın
sonradan Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüşecek olan
imzasını taşıyan tebliğ ve emirlere "Hatt-ı Hümayun"
Mekteb-i Mülkiye kuruldu. 1875"te askerî rüştiyeler
denildiği için bu ıslahat projesine de "Hatt-ı Hümayun"
öğretime başladı. 1851'de üniversitede okunacak
denildi. Gülhane Parkı'nda okunduğu için de "Gülhane
kitapların hazırlanması için Encümen-i Daniş kuruldu.
Hatt-ı Hümayunu" diye anıldı.
Ayrıca bu dönemde azınlık ve yabancı okulları da
eğitim dünyasında yerini almıştır.
Tanzimat Fermanı'nın İlanı

Gazetecilik Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839'da Gülhane


Parkı'nda, padişah, diğer devlet büyükleri, ulema,
Yayımlanan ilk Türkçe gazete 1831'de çıkan resmî
lonca ve esnaf temsilcileri ve halkın katılımıyla
gazete Takvim i Vakayı'dır. Tanzimat Dönemi’nde
“Gülhane Hattı Hümayunu” adıyla Mustafa Reşit Paşa
çıkan ilk yarı resmî gazete ise alım -satım, kira ilanları,
tarafından okunan bu fermanla, Osmanlı Devleti'nde
yangınlar, hırsızlık olayları gibi haberlerin yer aldığı
hızlı bir değişim süreci başladı. Tanzimat Fermanı,
Ceride-i Havadis’tir (1840). Bu resmî, yarı resmî
ilanından yaklaşık yirmi gün sonra devletin resmi
gazetelerde zaman zaman yabancı dilde yayımlanan
gazetesi olan Takvim -i Vakayı’da yayımladı.
gazetelerden yapılan çeviriler yayımlanır; böylece
Arkasından Fransızcaya tercüme edilerek İstanbul'da
Batı’dan haberler, bilgiler verilirdi. Ceride-i Havadis'i
bulunan yabancı devlet temsilciliklerine gönderildi.
bir meslek gazetesi olan Vakayı-ı Tıbbiye izledi.
Türkçe özel gazeteler 1860'tan sonra çıkmaya
Tanzimat’la birlikte Batılı ve yeni bir yaşamın
başlamıştır. İlki, Agâh Efendi ile Şinasi'nin çıkardıkları
tohumları atılmıştır. Bu yenilik hareketlerini başlatan
Tercüman-ı Ahval'dir (1860)
bizzat yönetimin kendisidir. Tanzimat Fermanı ile ilk
kez padişah, kendi gücünün üstünde kanun gücü
Tanzimat Fermanı’nın İlan Edilmesindeki Etkenler
olduğunu kabul etmiştir. Padişahın yetkileri
II. Mahmut'un 1826- 1839 yılları arasında
sırlandırılmıştır.
gerçekleştirdiği ıslahatlar, 3. Selim zamanından beri
yapılan ıslahatların devamı olup, Tanzimat
Tanzimat Dönemi aydınları sorunların meşruti
ıslahatlarının öncüsüdür. Mustafa Reşit Paşa, II.
yönetimle çözülebileceğine inanıyorlardı. Jön Türkler
Mahmut öldüğünde İngiltere'de bulunuyordu.
adı verilen bu aydınlar, “hürriyet, adalet, eşitlik” gibi
Abdülmecit tahta çıktığında İstanbul'a gelerek
düşünceleri savunuyorlar, yapılan yenilikleri yeterli
Tanzimat hazırlıklarına başladı. Abdülmecid'in
görmüyorlardı. Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi
Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa, Batı uygarlığına
Tanzimat Dönemi yazarları bu aydınlar arasındaydılar.
hayran bir devlet adamıydı. Elçilik yaptığı Paris ve
Londra 'da bu ülkelerin yönetim sistemlerini inceleyip
Batılılaşma sürecinde 19. yüzyılda ortaya çıkan
yakından bakma imkânı bulmuştu. Mustafa Reşit
Pozitivizm (Olguculuk) düşüncesinin de etkisi
-3-
büyüktür. Gerçeğin sadece deney ve gözlemle tam
olarak bilinebileceğini savunan Pozitivist felsefenin
kurucusu Aguste Comte’dir. Bu akımı Türk
kamuoyuna tanıtan kişi ise Beşir Fuat olmuştur.

Batılılaşma sürecinde etkisi olan kurumlardan biri de


1832’de kurulan Tercüme Odası’dır. Tercüme Odası,
tercümanların yetiştiği ve Osmanlı’nın diğer ülkelerle
yazışmalarını yapan kurumdur. Tanzimat
Edebiyatı’nın Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa gibi
aydınları burada yetişmiştir. Tercüme Odası’ndan
yetişenlerin Batı edebiyatından yaptıkları çeviriler,
Tanzimat Edebiyatı’nın oluşumuna katkı sağlamıştır.
Çevirilerle başlayan Batılı tarzdaki bu edebiyat daha
sonra edebiyatımızda roman, hikâye, makale, tiyatro
gibi yeni türlerle kendini göstermiştir.

19. yüzyılda Tanzimat’la birlikte hayat tarzı Batı


medeniyetinin etkisiyle önemli ölçüde değişime
uğramış, hemen her bakımdan Batı örnek alınmıştır.
Modern okullar açılmış, Batılı tarzda binalar
yapılmıştır. Varlıklı aileler çocuklarına yabancı
mürebbiyeler getirmişlerdir. Otomobillerin, elektrikli
tramvayın, telgraf gibi sistemlerin hayata girmesiyle
hayat hızlanmıştır. İşte bu dönemde millî ve dinî
değerlerine bağlı olanlar “alaturka” Batılı yaşam
tarzına yönelenler ise “alafranga” olarak
nitelendirilmiştir.

-4-
2.ÜNİTE BATI EDEBİYATI EDEBİ AKIMLARI

 La Bruyere ( karakterleriyle )
1. KLASİSİZM ( Akıl-Sağduyu-Mantık)
 Bossuet ( hitabet )
 17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan klasikler, Eski  Descartes ( felsefe )
Yunan ve Latin edebiyatını örnek almışlardır.
 La Rochefoucauld ( özdeyiş )
 Gerçeğin yalnız akıl yoluyla bulunacağını
 Montaigne (deneme )
savunurlar. Akıl, mantık, sağduyunun edebiyatta
yol gösterici olacağı görüşünü benimsemişlerdir.  Klasisizm akımının Türk edebiyatında pek
 Dış görünüşlerden çok insanın iç dünyasına etkisi görülmez. Şinasi, akla verdiği değerle;
yönelmişlerdir. Ahmet Vefik Paşa, Moliere’den yaptığı
 Kişisel duygu ve düşüncelerden sıyrılarak çevirilerle bu akıma yakın görünür.
evrensel olanı aramışlardır. Erdemli olmaya önem
verdiklerinden ahlâk, ön planda olmuştur.
2. ROMANTİZM ( Duygu – Hayal – Karşıtlık )
Yapıtlarının etkileyici olmasını, hoşa gitmesini,
tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı  Aydınlanma çağının sanat anlayışıdır. 18. yüzyıl

konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul başlarında, klasisizm’e tepki olarak, “Sanat ve

etmişlerdir. sanatçı özgür olmalıdır.” anlayışıyla ortaya


çıkmıştır.
 Sanatçı, kişiliğini gizlemiş, duygularını eserine
yansıtmamıştır.  Klasik edebiyata tepki olarak doğduğundan klasik

 Olayın gerçek olmasına önem vermemişler; edebiyatın kural ve biçimleri kırılmıştır.


 Yunan ve Latin edebiyatı örnekleri yerine ulusal
amaçlarına uygun olmasını yeterli bulmuşlardır.
 Konudan çok konunun işleniş biçimini önemli kaynaklara dönülmüştür.

saymışlardır. Biçimin kusursuz olmasına  Duygulara, heyecan ve hayallere geniş yer


verilmiştir.
çalışmışlardır. Bu nedenle “üç birlik kuralı”nı
(yer, zaman ve eylem birliği) uygulamışlardır.  Sanatçılar, kişiliklerini gizlememişler, romanın

 Anlatımın, yapaylıktan uzak, yalın ve açık akışını keserek kendi düşüncelerinden söz

olmasına çalışmışlardır. etmişlerdir.


 Klasisizmde ihmal edilen doğayla ilgili olarak
 Duyuları aldatıcı bulmuşlar; güzeli akla
dayandırmışlardır. betimlemelere geniş yer vermişlerdir.

 Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro  Toplumsal yaşamla ilgili hemen her şey işlenmiş,
toplumdaki düzensizlikler anlatılmıştır. Bu durum,
türü olarak da trajedi ve komediyi
benimsemişlerdir. “sanat toplum içindir” görüşünün doğal bir

 Eserlerinin kahramanlarını hep soylu tabakadan sonucudur.


 Klasisizmde tipler anlatılırken romantizmde
seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin sözlere
de yer vermezler. “Ahlaka uygunluk” ilkesine sıkı karakterler anlatılmıştır.

sıkıya bağlıdırlar.  Din duygusu önem kazanmıştır.


 Aşk teması çok geniş yer tutar.
 Karamsarlık, umutsuzluk, yalnızlık,
TEMSİLCİLERİ
içedönüklük hâkim duygulardır.
 Boileau ( şiir, eleştiri )  Çarpıcı bir etki yaratabilmek için iyi-kötü, güzel-
 La Fontaine ( fabl ) çirkin gibi karşıtlıklardan yararlanılmıştır.

 Racine, Corneille ( trajedi )  Dram türü bu dönemde ortaya çıkmış, tiyatroda


dekor ve kostüm önem kazanmıştır.
 Moliere ( komedi )
 Madame de La Fayette, Fenelon, Daniel
Defeo ( roman )

-5-
TEMSİLCİLERİ  Sanatçının, okuru eğitme, sosyal olaylara yön
verme gibi amaç taşımayacağını savunurlar ve
 Victor Hugo  Schiller olanı, olduğu gibi anlatmayı hedeflerler.
 J. Jack Rousseau  Lord Byron
 Goethe  Chateaubrian TEMSİLCİLERİ
 Lamartine  Puşkin
 A. Dumas Pere  Shakespeare  Stendhal  Hemingway
 Dumas Fils  Alfrede de Musset  Balzac  J.Steinbeck
 Diderot  Mme De Stael
 G. Flaubert  Herman Melville
 Lev Tolstoy  Charles Dickens
 Dostoyevski  Gogol
Türk Edebiyatında Romantizm
 Çehov  Turganyev
 Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin
 M. Şolohov  M.Gorki
çoğunluğu romantizm akımın etkisiyle kaleme
alınmıştır.

Namık Kemal, roman ve tiyatrolarıyla Türk Edebiyatında Realizm

Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla  Realizm, Tanzimat’ın ikinci döneminde görülür.


Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle Samipaşazade Sezai, öykü türünde realizmin
Abdülhak Hamit, tiyatro ve şiirleriyle bu akımı ilkelerini uygular. İlk realist romanlar Sergüzeşt
temsil ederler. (Samipaşazade Sezai) ve Araba Sevdası
(Recaizade Mahmut Ekrem ), ilk köy romanı

3. REALİZM ( Gerçek – Gözlem – Nesnellik ) Karabibik ( Nabizade Nazım ) yazılır.

 Romantizmin duyguculuğuna tepki olarak 19.  Realizm, Servet-i Fünun döneminde öne çıkar.
yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Aşk-ı
 Fransız İhtilali’nin etkileri, sosyal ve bilim Memnu, Kırık Hayatlar ile realist çizgiyi geliştirir.
alanındaki gelişmeler, yazarları, olaylara bilim
adamı gibi bakmaya yöneltmiştir.  Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettin;
 Konusunu insan ve toplum gerçeğinden alır. Cumhuriyet döneminde Memduh Şevket
Esendal, Refik Halit Karay, Yakup Kadri
 Sanatçılar anlattıklarında gözlem ve belgelere
Karaosmanoğlu realist romanlar yazarlar. Bu
dayanırlar.
akım geniş bir yelpazede etkili olur ve günümüze
 Kahramanlar, çevreleriyle birlikte yansıtılır,
kadar ulaşır.
çevreden ve toplumdan kopuk değildirler.
 İnsan kişiliğinin oluşumunda çevrenin önemli 4. NATÜRALİZM ( Gözlem – Bilim – Deney )
olduğu görüşünü savunurlar.
 Realizmin ileri aşaması olarak 19. yüzyılın ikinci
 Kahramanlar sıradan kişilerdir.
yarısında ortaya çıkmıştır.
 Konular güncel hayattan alınmıştır.
 İnsan ve toplumu, bilimsel determinizm (aynı
 Olaylar anlatılırken sebep-sonuç ilişkisi esas
etkiler, aynı koşullarda, aynı sonucu verir)
alınır.
ilkeleriyle incelemişlerdir.
 Yazarlar, kendi kişiliklerini gizlerler. Olaylar;
 İnsan kişiliğini anlatabilmek için soyaçekim
tarafsız bir gözle anlatılır.
yasalarından ve toplumbilimden yararlanmışlardır.
 “Sanat sanat içindir.” anlayışını
Buna göre; insanın duygu, tutku ve düşünceleri,
benimsemişlerdir.
soyunun ve içinde yetiştiği doğal ve toplumsal
çevrenin etkisiyle oluşmuştur.

-6-
 Deneyci ve gözlemcidirler. Olaylar ve kişiler bilim  Türk edebiyatında ise Tevfik Fikret, Cenap
adamı gözüyle incelendiğinden, hayatın iğrenç ve Şahabettin ve Yahya Kemal bu akımdan
çirkin sahneleri de anlatılmıştır. etkilenmişlerdir.
 Yazarlar kendi kişiliklerini saklamışlardı.
 “Sanat, toplum içindir” anlayışını
6. SEMBOLİZM
benimsemişlerdir.
( Kapalı anlatım – duygu – müzik – izlenim )
 Sanat, doğanın kopyası olmalıdır, kuralı
benimsenir.  19. yüzyıl sonunda parnasizmin gerçekçiliğine
tepki olarak ortaya çıkmıştır.
TEMSİLCİLERİ
 İnsanla dış dünya arasındaki ilişkinin açıklıkla
 Emile Zola (Emil Zola), Goncourt Kardeşler anlatılamayacağı görüşünde olduklarından,
(Gonkur Kardeşler), Alphonse Daudet (Alfons okuyucuya sundukları sembollerle, insanların
Dode), Guy De Maupassant (Giy Dö Mopasan), hayal güçlerini harekete geçirmeyi
John Steinbeck (Con Şıtaynbek) önemli amaçlamışlardır.
temsilcilerindendir.  Parnasyenlerin şiirden kovdukları duygu ve
hayal dünyası böylece geri gelmiştir.
 Türk edebiyatında Hüseyin Rahmi Gürpınar,
 Şiirleri anlam açıklığından uzaktır. Sözcüklere
Nabizade Nazım, Beşir Fuat, Selahattin Enis yeni anlamlar yüklenmiştir. Okura yorum imkânı
bu akımın etkisinde kalmışlardır.
sunulmuştur. Mükemmel şiirin, yeni yorumlar
yaratan şiir olduğunu savunmuşlardır.
5. PARNASİZM (Şiirde Gerçekçilik)  Saf şiir peşinde koşmuşlardır. Bu nedenle,
biçimsel kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmamışlardır.
 19. yüzyılın ikinci yarısında, Fransa’da şiir
alanında ortaya çıkan bir akımdır. Yarı karanlık ortamları sevmişlerdir. Ay, ay ışığı,
gündoğumu, gün batımı, hatları net çizilmemiş
 Romantik şiire bir tepkidir.
görüntüler onların sevdikleri durum ve
 “Sanat sanat içindir” ilkesine bağlıdır. ortamlardır.
 Sanatta güzelliğe, güzel biçimlerle ulaşılacağını  Sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk elde
söylerler.
etmeye çalışmışlardır.
 Aşırı bireyciliği ve duygusallığı eleştirirler.  Toplum sorunlarından uzak kalmaya
çalışmışlardır. “Sanat sanat içindir” ilkesini
 Gözlem ve dış çevreye önem verirler.
benimsemişlerdir.
 Söyleyiş güzelliği peşinde koşarlar.  Anlam açıklığını düzyazıya bırakmışlardır.
 Toplumsal sorunlara uzak kalmışlardır.  Dil bilgisi kuralları, imla ve noktalama şairin
tercihine göre yer alır.
 Güzel olanı, yararlı olana tercih ederler.
 Serbest müstezat ve serbest nazım şekilleri
 Şiirlerinde kişiliklerini gizlerler. kullanılır.
 Yunan-Latin kültürüne dönerler.  Şiir gerçeği değil, gerçeğin bizde uyandırdığı
izlenimleri anlatır. Asıl gerçek insanı dış dünya ile
 Felsefi düşünceler, bilimsel ve teknik konular şiire
temasa geçiren duygulardır.
girer.
 Şairler hayali ülkelere özlem duyarlar.
 Gerçek âlem aşağılık ve değersizdir. Kâinat,
TEMSİLCİLERİ
imajların ve işaretlerin saklı bulunduğu bir
 Gautier (Gotiye), Lisle (Layzıl), Prudhomme
depodur. Şiir semboller üzerine kurulur.
(Prudom), J. Marie Heredia (Mari Dö Heredya)
önemli temsilcileridir.

-7-
TEMSİLCİLERİ Temsilcileri

Baudelaire (Bodler), Rimbaud (Rimbo), Mallarme Marinetti


(Malerme), Verlaine (Verlen), Puşkin, Valery (Valeri), Mayakovski
Edgar A. Poe Nazım Hikmet

 Türk edebiyatında Cenap Şahabettin ve Ahmet 9. DADAİZM


Haşim ilk etkilenenlerdendir. Yahya Kemal
 Kurucusu Tristan Tzara’dır.
Beyatlı, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı
 Her türlü dil ve estetik kuralları yıkmayı
Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar da bu etkiyi
amaçlayan ve bile bile anlam kapalılığına kayan
alır. Daha sonra II. Yeni şairlerinde yoğun olarak
sanat akımıdır.
ve daha bilinçli bir yararlanma görülür.
 Kuralsızlığı kural olarak benimsemişlerdir.
 Akım adını anlamsız bir sözcük olan DADA
7. EMPRESYONİZM (İzlenimcilik) sözcüğünden almıştır.
 Yirminci yüzyıl başlarında özellikle resimde  Tarihsel sıra olarak sürrealizm öncesi bir akımdır.
görülen bir akımdır.
 Doğayı olduğu gibi yansıtma yerine, doğanın 10. SÜRREALİZM (Gerçeküstücülük)
insandaki izlenimlerini anlatmayı seçerler.
Onlara göre; duyularımız dış dünyayı bize  1924 yılında Andre Breton’un bir bildirisiyle
olduğu gibi değil, onun gerçek görünüşünü ilkeleri ortaya konmuştur.
değiştirerek ulaştırır. Bunun için de bizim  S. Freud’un psikanaliz yönteminden yola
anlattıklarımız dış dünya değil, bu dünyanın çıkmışlardır.
hayalimizle bezenmiş bizdeki izlenimleridir.  Realizm, natüralizm ve parnasizme tepki olarak
 “Gerçek nesnel değildir, kişinin izlenimlerine ortaya çıkmışlardır.
göre değişir.” derler.  Bilinçaltını temel almışlardır. Bilinçaltı, akıl ve
mantıktan üstündür.
TEMSİLCİLERİ
 Sanat eserinin iradeyle ortaya çıkmadığı,
 Cezanne, Monet, Manet, Degas, Gauguin, raslantının ve otamatizmin ürünü olduğunu ileri
Renoir (resim) sürmüşlerdir.
 Rilke, J. Joyce ( edebiyat)  Geleneklere karşı çıkmışlardır.
 İnsanların gerçek eğilimlerinin toplumsal yasalar,
 Türk edebiyatında Ahmet Haşim, Cenap
gelenek-görenek ve ahlaksal baskılar nedeniyle
Şahabettin, A. Muhip Dıranas bu akımdan
bastırıldığı, bilinçaltında tutulduğunu düşünürler.
etkilenmiştir.
 Bu akıma göre insanı bütünüyle kavrayabilmek
için bilinçaltı, rüya ve hayal gücü de edebiyata
8. FÜTÜRİZM (Dinamizm) kaynaklık etmelidir.

 İtalyan şair Marinetti’nin kurucusu olduğu bir  Sanat bir hüner değil, bilinçaltının otomatik

akımdır. verileridir. Sanatçı, bu verileri uyguladığı ölçüde

 Geçmişin kurallarını bir yana bırakır. asıl şiiri oluşturur.

 Hayatın temposuna uygun yeni biçimler ve  Şiirin konusunu olağanüstülükler, rastlantılar,

anlatım yolları aramayı savunur. rüyalar oluşturur.

 Yaşamdaki dinamizmi, makinenin dinamizmini ve  Üslupta özentiden kaçılır.

hızını sanata aktarmaya çalışmışlardır.  Dünyaya mizahi bir gözle bakılır

 Dizelerinde ses örgüsüyle makine ve çark


seslerini vermeye çalışmışlardır.

-8-
TEMSİLCİLERİ

 Andre Breton (Andre Breto), Philippe Soupault


(Filip Supo), Luis Aragon (Lui Argo), Paul
Eluard (Pol Elua), Rene Char (Rene Şar)

 Türk edebiyatında Garipçiler’in özellikle de II.


Yeniciler’in bazı şiirlerinde sürrealizmin izleri
görülür. Cemal Süreyya, Sezai Karakoç, İlhan
Berk bu akımın bizdeki temsilcileridir.

11. EGZİSTANSİYALİZM (Varoluşçuluk)

 İnsanın kendi varlığını kendisinin yarattığını ileri


süren bir öğretiye dayanır. İnsanın geleceğini yine
kendisinin çizebileceğini; özgürlüğün, bu anlamda
bir sorumluluk olduğunu savunan bir görüşün
edebiyattaki yansımasıdır.
 “İnsan, değerlerini kendisi yaratır, yolunu kendisi
seçer. Bu nedenle de insana yapılan
haksızlıklardan herkes sorumludur.” diyerek
toplumsal bir nitelik kazanmıştır.
 Edebi öncüsü 20. yüzyılı derinden etkileyen J. P.
Satre’dir. A. Camus diğer önemli temsilcisidir.

-9-
3.ÜNİTE TANZİMAT EDEBİYATI

BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI

Tanzimat Servet-i Fünun Fecr-i Ati Milli Cumhuriyet Dönemi


Edebiyatı Edebiyatı Edebiyatı Edebiyat Türk Edebiyatı
(1860 – 1896) (1896 – 1901) (1909 – 1912) (1911 – 1923) (1923 - ?)

TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU

Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk halkası Telemak adlı romanı Türkçeye tercüme etmiştir.
olan Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı’nın hâkim Bu eser edebiyatımızdaki ilk çeviri roman özelliği
olduğu yıllar 1860- 1896 yılları arasıdır. Ancak taşır.
Tanzimat’ın ilanı olan 1839’dan 1860’a kadar geçen
süre yeni bir edebiyat devresinin hazırlık dönemi kabul Tanzimat Dönemi’nin edebiyatçılarının yaşamına
edilmiştir. baktığımızda Batı kültür ve edebiyatına hâkim
sanatçılar olduklarını görürüz. Örneğin Namık
Hazırlık döneminde, Tanzimat’la yayılan yenilikçi hava Kemal’in Fransızca bildiğini Tercüme Odası’nda
edebiyatta da kendini göstermeye başlamış; aydınlar, çalıştığını, orada Batı’yı iyi tanıyan kişilerle tanışma
sanatçılar Fransızca öğrenmişler, Batı edebiyatını, fırsatı bulduğunu söyleyebiliriz. Jön Türklerden olan
özellikle de Fransız edebiyatını yakından tanıma Namık Kemal, Paris’te de bulunmuştur. Ziya Paşa’nın
imkânı bulmuşlardır. Batı’da ilk çeviriler bu dönemde hayatına baktığımızda ise sarayda mabeyn-i humayun
yapılmıştır. İlk şiir çevirileri Şinasi’nin La Fontaine kâtipliği yaptığını, burada kısa sürede Fransızca
ve Lamartine’den yaptığı şiir çevirileridir. Bu öğrendiğini, Jön Türklerden olduğunu, Namık Kemal
çeviriler Tercüme-i Manzume adlı eserinde yer alır. gibi Paris’te bulunma imkânı bulduğunu söyleyebiliriz.
Yusuf Kamil Paşa ise Fransız yazar Fenelon’dan

TANZİMAT EDEBİYATI

I. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1860 – 1876) II. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1876 – 1896)

TEMSİLCİLERİ: Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet


Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami, Direktör TEMSİLCİLERİ: Recaizade Mahmut Ekrem,
Ali Bey Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai,
Muallim Naci, Nabizade Nazım , Ahmet Cevdet Paşa
 “Sanat toplum içindir.” görüşü hâkimdir.
 Dilde sadeleşme fikri savunulmuş; ama  “Sanat, sanat içindir.” görüşü hâkimdir. Sanat,
uygulanmamıştır. sanat içindir, anlayışına bağlı kalmalarının
 Sanatçılar Divan edebiyatına karşı çıkmış ve onu nedeni devrin siyasi şartlarının ağırlığıdır. Devlet
acımasızca eleştirmişlerdir. otoritesi oldukça ağırdır.
 Şiirde söyleyiş değil, fikirler öne çıkmıştır.  Bu dönem sanatçıları Batı edebiyatının
 Fransız edebiyatı örnek alınmıştır. örneklerini başarıyla ortaya koymuştur.
 Romantizmin ve Klasisizm’in tesiri görülür.  Bu dönem sanatçıları siyasetle ve toplum
 Kölelik, cariyelik ve yanlış Batılılaşma romanlarda meseleleriyle ilgilenmemişler, yalnız sanatla
işlenen konulardır. Romanlar roman tekniği açısından meşgul olmuşlardır.
zayıftır.  Bu dönemde yazılan eserlerin dili ağırdır.
 Tanzimat sanatçılarının tek işi edebiyat olmamıştır,  Bu dönem sanatçıları da Divan edebiyatına
her biri aynı zamanda devlet adamıdır, siyasetin karşı Batı edebiyatını savunmuşlardır.
içindedir.  Kölelik, cariyelik ve yanlış Batılılaşma bu
 Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu değiştirdiler dönem romanlarında da işlenen konulardır.
(adalet, kanun, özgürlük, uygarlık, eşitlik ve  Bu dönem romanlarında Realizm’in etkisi
vatan); fakat eski biçimleri (gazel, kaside vb.) aynen görülür. Bu dönem şiirlerinde ise Romantizm’in
devam ettirdiler. etkisi görülür.
 Batı edebiyatına ait edebi türler ilk defa bu dönemde  Bu dönem sanatçıları hem konuyu hem de
kullanılmıştır. (roman, tiyatro, makale, gazete, öykü nazım şekillerini değiştirmişlerdir.
vb.)  Şiirin konusu genişletilmiş; ölüm, karamsarlık,
 Noktalama işaretleri ilk defa bu dönemde aşk, tabiat ve felsefi düşünceler tema olarak
kullanılmıştır. ( Şinasi ) seçilmiştir. Sanatçılar, "Güzel olan her şey
şiirin konusu olabilir." anlayışını
savunmuşlardır. Bu dönem şiiri Servet-i Fünun
- 10 - şiirine de esin kaynağı olmuştur.
TANZİMAT EDEBİYATININ GENEL  Roman kahramanları çoğu zaman bir görüşte
ÖZELLİKLERİ âşık olur.

 Dilin sadeleşmesi amaçlanmış, özellikle tiyatro,  Toplumsal olaylara yüzeyden bakılır.

anı, mektup ve halka seslenen romanlarda bu  Tanzimat romanında aile problemi büyük yer
amaç bir ölçüde gerçekleştirilmiştir. Ancak tutar. Avrupa taklitçiliği nedeniyle aile içindeki

sanatçılar, eski alışkanlıklarından tamamen sarsılma ve çöküntüler işlenir.(Araba Sevdası,

kurtulamadıkları için yabancı sözcük ve İntibah)


kurallardan büsbütün sıyrılamamışlardır.  Tiyatro bu dönemde Namık Kemal’le başlar.

 Divan edebiyatının kullandığı şiir, tarih ve mektup Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı

gibi türleri Batı anlayışına göre yenilemiş lerdir. çevirilerle ileri bir sanat düzeyine ulaşır.

 Makale, tiyatro, roman, hikâye, anı gibi yeni  Bu edebiyatın nesir sahasındaki en büyük
türler kullanılmaya başlanmıştır. kazancı gazetedir.

 Daha önce toplum sorunlarıyla hiç ilgisi  Bu dönemdeki tiyatro eserleri sahnelenmeye

bulunmayan sanatı; toplumu düzeltmek, uygun değildir.


eğitmek için bir dava aracı olarak kullanma  Mizah ve hiciv anlayışı bu dönemde daha da

anlayışına yönelmişlerdir. gelişmiştir. Batılı anlamdaki ilk mizah örneği bu

 Fransız edebiyatından esinlenerek klasisizm, dönemde verilir.


romantizm, realizm ve natüralizm akımlarının  Türk edebiyatında gerçek edebi tenkit bu

etkisinde eserler yaratılmıştır. dönemde başlamıştır.

 Nesirde iç kafiye (seci) bırakılmış, anlatımda süs  Bu dönemde roman tekniği tam oturmamıştır.

yerine, düşünceleri halka ulaştırma amacı Romanımızın emekleme dönemidir.

güdülerek yeni bir nesir yaratılmıştır.  Tasvirlerde ve kurguda kompozisyon bozukluğu

 Şiirde hecenin örnekleri görülmekle birlikte aruzun vardır.

kullanımı devam etmiştir.  Bu dönem yazarlarında yaygın bir tasvir yapma


 Günlük olaylar, duygu ve düşünceler şiire alışkanlığı vardır.

sokularak şiirin konusu genişletilmiştir.  Kahramanlar üst tabakadandır.

 Başlangıçta yeni düşünceler eski nazım biçimleri  Olaylar İstanbul ve çevresinde geçer.
içinde verilirken sonraları yeni biçimler  İşlenen konular: Yanlış Batılılaşma, alafrangalık

kullanılmıştır. özentisi, sarsılan aile düzeni, kültürel

 Şiirde konu ve anlam bütünlüğü aranmıştır. yozlaşma, fakirlik, cariyelik, görücü usulü

 Divan edebiyatındaki “parça güzelliği” anlayışının evlenme, cehalet ve tarihi konulardır.

yerini “bütün güzelliği” almıştır.


 Roman ve hikâyelerin konusu ya günlük TANZİMAT DÖNEMİNDE GAZETE
yaşayıştan ya da tarihten alınmıştır.
Yenilikleri halka anlatmak ve okuma alışkanlığı
 Tiyatroda toplum sorunları, gelenek, görenek,
kazandırmak amacıyla gazete bu dönemde ön plana
çocuk, aile, yaşanılan olaylar işlenmiştir.
çıkmıştır. Çünkü gazete halka hitap ettiği, aydınlar da
 Eserlerde kahramanlar tek yönlü ele alınmış, iyiler
halkı aydınlatmak istediği için gazetecilik önem
ödüllendirilmiş, kötüler cezalandırılmıştır.
kazanmıştır. Dergi, dar bir kesime, aydın kesime, hitap
 Roman ve öykülerde olayların akışında
ettiği için bu dönemde gazetenin gölgesinde kalmıştır.
rastlantılara çok yer verilmiş tir.
Gazete, Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı
 Romanların içinde konu dışına çıkılarak
olmuştur. Adeta fikirlerin açıklandığı bir kürsü ve bir
okuyucuya bilgi ve öğüt vermekten
okul işlevi görmüştür. Tanzimat Dönemi sanatçılarının
kaçınılmamıştır.
çoğu aynı zamanda gazetecidirler. Tanzimat’la
 Yazarlar, eserlerinde kendi kişiliklerini
başlayan ve gelişen Türk gazeteciliği Türk
gizlememiştir.
edebiyatının da yepyeni bir döneme girmesini

- 11 -
sağlamıştır. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete  Gazete çevresinde gelişen öğretici
bünyesinde gelişmiş türlerdir. Tiyatro, roman, öykü vb. metinler: makale, fıkra, eleştiri (tenkit),
türlerin ilk örnekleri gazetelerde tefrika olarak deneme, fıkra, sohbet (söyleşi) , röportaj,
yayımlanmıştır. Böylece gazete sayesinde yeni yazı haber yazısı
türlerinin gelişmesine ortam hazırlanmıştır. Gazeteler  Kişisel hayatı konu alan öğretici metinler:
halka hitap ettiği için gazetelerde; yalın, sade bir dil mektup, anı, günlük, biyografi, otobiyografi,
kullanılmaya çalışılmış, dilde sadeleşme çabası gezi yazısı
gazete sayesinde hızlanmıştır.
 Tanzimat Edebiyatı’nda gazetelerle birlikte
 Osmanlı Devletinde yayımlanan ilk resmi gazete makale, fıkra, eleştiri gibi Batılı öğretici metinler
Takvim-i Vakayı’dır (1831) edebiyatımıza kazandırılmıştır.
 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i  Tanzimat Dönemi’nde Şinasi ve Namık Kemal’le
Havadis adlı yarı resmi gazete çıkarılmıştır. başlayan gazetecilik çok gelişmiş ve gazete etkili
 İlk özel gazete ise Şinasi ve Agâh Efendi bir iletişim aracı olmuştur. Bu gazetelerde makale,
tarafından 1860’da çıkarılan Tercümân-ı fıkra, deneme, eleştiri gibi öğretici metinlere de
Ahval’dir. Şinasi’nin kaleme aldığı ilk makale olan yer verilmiş, ayrıca anı, günlük, mektup gibi türler
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi burada Tanzimat’la birlikte önem kazanmış ve Batılı bir
yayımlanmıştır. Başyazı geleneği bu gazeteyle hüviyete bürünmüştür. Şunu da unutmamak
başlamıştır. Yine Şinasi tarafından yazılan ilk gerekir ki bu dönemin birçok edebi türünde
tiyatro eserimiz olan Şair Evlenmesi de gazetede öğreticilik hâkimdir.
tefrika edilen ilk eserdir.  Bu dönemin öğretici metinlerinde toplumsal
 Şinasi 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmış, bu konulara ve sorunlara yer verilmiş, hürriyet,
gazetede halk dili, sade anlatım öne çıkarılmıştır. eşitlik, kanun, bilim ve teknikle ilgili Batılı
 Ali Suavi tarafından Muhbir ve Ulum gazeteleri kavramlar konu olarak işlenmiştir.
çıkarılmıştır.  Toplum için, toplumun anlayabileceği bir dille
 Namık Kemal ve Ziya Paşa, Londra’da Hürriyet’i yazılmaya çalışılmıştır. “Sanat, toplum içindir.”
çıkarmışlardır. anlayışı benimsenmiştir.
 Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Mizancı  Eski-yeni, yerli-Batılı çatışması temada, dilde
Murat, Ahmet Cevdet de gazete çıkarmışlardır. (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla yeni
 İlk dergi Münif Paşa’nın 1863’te çıkardığı kavramlar), ifade biçimlerinde varlığını
Mecmua-ı Fünun’dur. İlk mizah dergisi ise hissettirmiştir.
Teodor Kasap’ın çıkardığı Diyojen’dir.

DİVAN EDEBİYATI İLE TANZİMAT EDEBİYATI


ÖĞRETİCİ METİNLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLERİ
 Divan edebiyatında tarih, menkıbe, siyasetname,
 Öğretici metinler insanları bilgilendirmek, tezkire, seyahatnam e, siyer gibi türler kullanılırken
aydınlatmak, sorunları ortaya koymak, haber Tanzimat edebiyatında Batı’dan alınan makale,
vermek, tanıtmak, düşündürmek, kanıları eleştiri, fıkra, anı, günlük gibi yeni türler
değiştirmek gibi amaçlarla kaleme alınır. Öğretici kullanılmıştır.
metinlerde dilin göndergesel işlevi öne çıkar.  Divan edebiyatında dinî, tasavvufi, ahlaki, tarihî
Açık, anlaşılır, süsten uzak bir dil kullanılır. konular işlenirken Tanzimat edebiyatında adalet,
eşitlik, hak, hukuk, hürriyet, sanat, edebiyat gibi
 Bilimsel metinler
konular işlenmiştir.
 Felsefi metinler
 Divan edebiyatında Arapça, Farsça tamlamalar,
 Tarihî metinler
söz sanatları, secili uzun cümleler, süslü bir dil ve

- 12 -
anlatım görülür. Üslup kaygısı ön plandadır.  Bu dönemde genellikle "eski- yeni" kavgasına
Tanzimat edebiyatında ise dil daha sadedir. dayanan eleştiriler olmuştur.
Seciler atılmış, cümleler kısalmıştır. Üslup kaygısı,  Eleştirinin edebiyatımızdaki öncüleri Ziya Paşa ve
süslü anlatım önemini yitirmiştir. Noktalama Namık Kemal’dir. Ziya Paşa “Şiir ve İnşa”
işaretleri kullanılmıştır. makalesinde divan edebiyatını eleştirmiş, daha
 Divan edebiyatında “Sanat için sanat” anlayışı sonra Harabat adlı divan edebiyatı antolojisinin
esas alınırken Tanzimat edebiyatında “Toplum için ön sözünde divan şiirini yüceltmiş, halk şiirini
sanat” anlayışı esas alınmıştır. kötülemiştir. Bunun üzerine Namık Kemal,
 Divan edebiyatında devlet adamlarına, ulemaya Tahrib-i Harabat ve Takip adlı eserlerinde Ziya
hitap edilirken Tanzimat edebiyatında halka hitap Paşa’yı ve içine düştüğü çelişkili durumu
edilir. eleştirmiştir. Edebiyatımızdaki ilk eleştiri kitabı
 Divan edebiyatında Arap ve Fars edebiyatları etkisi Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseridir.
varken Tanzimat edebiyatında Batı kültürünün  N.Kemal'in Ernest Renan'ı eleştiren Renan
etkisi görülür. Müdafaanamesi bu dönemin önemli
 Divan edebiyatında düz yazıdan ziyade şiir ön eserlerindendir.
plandadır. Tanzimat edebiyatında ise düz yazı öne  Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem
çıkar. arasındaki Demdeme - Zemzeme tartışması da
bu dönemin önemli örneklerindendir. Recaizade
MAKALE Mahmut Ekrem Zemzem e’nin ön sözünde ve
Takdir-i Elhan’da eski edebiyatı eleştirmiş,
 Edebiyatımıza Tanzimat Dönemi’nde gazeteyle
Muallim Naci de Zemzeme’ye karşılık
birlikte girmiştir. Bu dönemde yazılan makalelerde
Demdeme’yi yazmıştır.
genellikle sanat, edebiyat, şiir gibi konular ele
alınmıştır.
HATIRA
 İlk makale Şinasi’nin “Tercüman-ı Ahval
Bu dönemde Akif Paşa’nın Tabsıra, Ziya Paşa’nın
Mukaddimesi”dir. Bu makalede gazetenin önemi
Defter-i Amal, Muallim Naci’nin Ömer’in Çocukluğu
ve yazı dilinin halkın anlayacağı şeklide olması
adlı eserleri anı türünün örnekleridir.
gerektiği vurgulanmıştır.
 Namık Kemal Tasvir-i Efkâr’da yayımladığı
“Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı GEZİ YAZISI

Mülahazatı Şamildir.” adlı makalesinde Avrupa’da Bir Cevelan, Ahmet Mithat Efendi’nin

edebiyatla ilgili konulara değinmiş, divan gezi yazısı türündeki eseridir.

edebiyatını eleştirmiştir. Yazı dilinin konuşma


diline yaklaşması gerektiğini ifade eden
makalenin Milli Edebiyat Dönemi’nin dil anlayışını TANZİMAT DÖNEMİNDE TİYATRO
belirleyecek düzeyde bir içeriği vardır.  Tanzimat Dönemi’ne gelinceye kadar bizde Batılı
 Ziya Paşa Hürriyet gazetesinde yayımladığı “Şiir manada tiyatro kültürü yoktur. Onun yerine Gölge
ve İnşa” makalesinde divan edebiyatını Oyunu, Orta Oyunu, Meddah, Köy Seyirlik oyunu
eleştirmiş, bu edebiyatın yapay olduğunu gibi geleneksel oyunlar vardır.
söylemiş, gerçek edebiyatın halk edebiyatı  Yazılı metne dayanan tiyatro ilk defa bu dönemde
olduğunu belirtmiştir. görülmeye başlanmıştır.
 İlk yerli tiyatro örneği Şinasi'nin Şair
ELEŞTİRİ Evlenmesi'dir.
 Tanzimat’tan önce Batılı anlamda bir eleştiri  Sahnelenen ilk tiyatro örneği ise Namık Kemal’in
yoktur. Yalnızca bazı tezkirelerde sanatçılarla ilgili Vatan yahut Silistre adlı oyunudur.
düşünceler yer almıştır.

- 13 -
 İlk dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim aracı  İlk edebi roman Namık Kemal’in İntibah adlı
olarak görmüşlerdir. Bu yüzden sade bir dil eseridir.
kullanmaya çalışılmıştır.  İlk tarihi roman Namık Kemal tarafından yazılan
 İkinci dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence Cezmi’dir.
olarak görmüşler ancak onların tiyatroları  Köylünün romana girdiği ilk eser Nabizade
oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır. Nazım’ın Karabibik adlı eseridir.
 Tanzimat tiyatrosunda sosyal sorunlar,  İlk natüralist roman Nabizade Nazım’ın Zehra
aksaklıklar, tarihten alınan konular işlenmiştir. adlı eserir. Bu eser realist özellikler gösterdiği gibi
aynı zamanda psikolojik özellikler de gösterir.

TANZİMAT DÖNEMİNDE ROMAN VE HİKÂYE


NOT: Dünya edebiyatında ilk roman İspanyol
 Duygusal ve acıklı konular işlenmiştir. Yanlış Cervantes’in Don Kişot adlı eseridir. İlk hikaye ise
batılılaşma, alafranga- alaturka zıtlığı, aşk, İtalyan Giovanni Boccacio’nun Decameron adlı
entrika, görücü usulü evlenme, esirlik, tarihi eseridir.
konular, köy yaşamı işlenen konulardır.
 Romanlarda mekân genel olarak İstanbul’dur. TANZİMAT DÖNEMİNDE COŞKU VE
Gezinti yeri olarak Çamlıca, eğlence yeri olarak HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
da Beyoğlu işlenir.
 Eserler teknik açıdan zayıftır.  Her iki dönem şairleri biçim yönünden Divan şiiri

 Yazarlar olaylara müdahalede bulunmuştur. geleneğine bağlı kalmakla birlikte 2. Dönem

 Eserlerde karakter oluşturulamamıştır. Genellikle şairleri Divan şiiri geleneğini ağır ağır terketmeye

ya iyi ya da kötü özellik taşıyan tipler başlamıştır.

kullanılmıştır.  Her iki dönem şairleri “Romantizm”in etkisinde

 İyiler eserlerin sonunda mükâfat alırlar, kötüler de kalmışlardır. Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle,

cezalarını alırlar. klasisizm ve romantizm edebi akımlarıyla ilişkisi

 Tanzimat ikinci dönemin sanatçıları birinci vardır.

döneminkilere göre daha başarılı olmuştur.  1.dönem şairleri “toplum için sanat” anlayışını;

 Romantizm, realizm ve natüralizm akımlarının 2.dönem şairleri ise “sanat için sanat” anlayışını

etkisi görülür. benimsemişlerdir.

 Emin Nihat’ın Müsameratname’si ile Ahmet  1.dönem şairleri “vatan, millet, hak, hukuk,

Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat adlı eserleri adalet, eşiktik, hürriyet” gibi konuları ele alırken;

edebiyatımızda ilk öykü örnekleri olarak yer alır. 2. dönemdekiler “aşk, doğa, ölüm” gibi konuları

 İlk realist öykü ise Samipaşazade Sezai’nin ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada

Küçük Şeyler adlı öyküsüdür. yenilik yapmayı başarmışlardır.

 Tanzimat Dönemi’nde roman iki yoldan  1.dönem şairleri dilde sadeleşmeyi amaçlamış

gelişmiştir. Bunlardan biri Ahmet Mithat Efendi’nin ancak bunda başarılı olamamışlardır. 2. dönem

popüler roman anlayışıdır. Diğeri ise Namık şairleri ise ağır olan bu dili daha da

kemal’in öncüsü olduğu sanatkârane romandır. ağırlaştırmışlardır.

 İlk çeviri roman Yusuf Kamil Paşa tarafından  Şiirde sanatlı söyleyiş her iki dönem şairleri için

Fenolon’dan çevrilen Telemague (Telemak ) adlı de amaç olmaktan çıkmıştır.

eserdir.  İki dönemin şairleri de şiirde parça güzelliğini

 İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı bırakıp bütün güzelliğine ve konu birliğine önem

Talat ve Fitnat adlı eseridir. vermiştir.

 İlk realist roman Recaizade Mahmut Ekrem’in  Aruz ölçüsü kullanılmaya devam ederken az da

Araba Sevdası adlı eseridir. olsa hece ölçüsü kullanılmıştır.

- 14 -
 1. dönemde gazel, kaside, terkib-i bent gibi eski TANZİMAT EDEBİYATI ŞAİR VE
nazım şekilleri kullanılmaya devam etmiştir. YAZARLARI
Ancak klasik şiirin şeklinde değişiklikler
BİRİNCİ DÖNEM SANATÇILARI
yapmışlar, ilk kez şiire içeriğine uygun özel bir ad
vermişlerdir.
 Özellikle 2. dönem sanatçıları yeni nazım 1. İBRAHİM ŞİNASİ

şekilleriyle şiir yazmada başarılı  Türk edebiyatında yeniliğin öncüsüdür.


olmuşlardır(A.Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Tercüman-ı Ahval, Tasvir-i Efkâr gazetelerini
Ekrem başarılıdır). çıkarmıştır.
 2.Tanzimat şairleri bireysel duygu, düşünce ve  İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
anlatıma önem vermiş, böylece Türk edebiyatına ve Batılı anlamda ilk tiyatro eserini (Şair
Batı’daki bireyci anlayışı getirmişlerdir. Evlenmesi) yazmıştır.
 1. dönemin mücadeleci şairleri 2. dönemde yerini  Noktalama işaretlerini ilk kullanan Şinasi'dir.
içe dönük ve sadece edebiyatla ilgilenen şairlere  Edebiyat kelimesini ilk kez kullanan kişidir.
bırakmıştır.  1849–1865 yılları arasında Fransa'da bulunan,
Fransız edebiyatını ve sanatçılarını yakından
Tanzimat ile Divan Edebiyatının Karşılaştırması tanıyan Şinasi, İstanbul'da yaptığı memurluklarda
Mustafa Reşit Paşa tarafından korunmuştur.
 Divan şiirindeki “parça güzelliği” yerine,  1859'da Fransızcadan yaptığı çevirilerini
Tanzimat şiirinde “bütün güzelliği” önemsenmiş. (Lamartine, La Fontaine) "Tercüme-i
 Divan edebiyatı yüksek zümredeki insanlara hitap Manzume"de; 1860'ta Agâh Efendi ile birlikte
ederken, Tanzimat Edebiyatı halka seslenmiş. çıkardığı "Tercüman-ı Ahval"de de “Şair
 Divan şiirinde ölçü aruzdur, Tanzimat’ta ise Evlenmesi”ni yayımlamıştır.
aruzun yanında hece ölçüsü de kullanılmış.  La Fontaine’den yaptığı fabl çevirileri yanında
 Divan nesrinde söz hünerleri gösterme, sanat kendisi de fabllar yazmıştır.
kullanma esasken, Tanzimat nesrinde birtakım  Didaktik yazılarıyla tartışma örneklerini ve
fikirleri halka ulaştırmak, halkı bilgilendirmek ve eleştirilerini 1862'de yalnız başına çıkardığı
eğitmek esastır. "Tasvir-i Efkâr" gazetesinde yayımlamıştır.
 Divan edebiyatında aşk, şarap, kadın, eğlence,  Dilde sadeleşmenin öncüsüdür. Eserlerinde halk
hayali konular işlenirken; Tanzimat Edebiyatı’nda dilini kullanmaya önem vermiştir. Dili şiirlerinde
gerçek yaşam, tabiat, kişisel acı ve ızdıraplar, nesirlerine göre daha ağırdır.
toplumsal konular işlenmiştir.  Şinasi 1862–1865 yıllarında kitap basımı işiyle
 Divan edebiyatında kullanılmayan birçok edebi tür uğraşmıştır. Daha önce yazdığı şiirlerinden
Tanzimat Edebiyatı’nda kullanılmaya başlanmış seçerek oluşturduğu “Müntehabat-ı Eş’ar”ı ve
(roman, hikâye, tiyatro, gazete…) Osmanlı atasözlerini topladığı “Durub-ı Emsal-i
 Divan edebiyatında dil ağır ve sanatlıdır; Osmaniye”yi bu sıralarda yayımlamıştır. Bu eser
Tanzimat edebiyatında dil sadeleştirilerek halkın ilk atasözleri derlemesidir.
dili kullanılmaya çalışılmıştır.  Akla verdiği önem dolayısıyla klasisizmden
etkilenmiştir denebilir.

2. NAMIK KEMAL

 Vatan şairi olarak anılır.


 Osmanlıcılık fikrinin savunucusudur.
 Çoğunlukla toplumsal konuları; vatan, millet,
hürriyet kavramını işlemiş, "Sanat toplum

- 15 -
içindir." görüşüne bağlı kalmıştır. Edebiyatta aruzu kullanmıştır. Heceyle yazdığı şiirler
hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. sayılıdır.
 “Hürriyet Kasidesi, Murabba, Vaveyla, Vatan  “Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı
Şarkısı ve Vatan Mersiyesi” şairin ünlü şiirleridir. Mülahazatı Şamildir” başlıklı makalesinde şiirin
 İntibah (ilk edebi roman) ve Cezmi (ilk tarihi fikirlerin gelişmesinde ve halkın eğitilmesindeki
roman) romanlarının yazarıdır. hizmetinden söz etmiş, divan edebiyatını
 Mecazlardan, mazmunlardan, söz oyunlarından eleştirmiş ve dilin sadeleşmesi gerektiğini dile
arınmış bir şiir dili vardır. Dizelerinde, savunduğu getirmiştir.
fikri açık olarak vermiştir.  Eserlerinde romantizmin etkisi görülür.
 Namık Kemal, hemen hemen edebiyatın bütün
türlerinde yapıt vermiştir. 3. ZİYA PAŞA
 Tiyatro alanında altı yapıt vermiştir. Tiyatroları
 Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan Batı'ya yönel-
dram türündedir. Bunlardan "Vatan yahut
miştir. Yenilikçi düşünceleri vardır. Ama bu
Silistre" adlı oyunu büyük yankılar uyandırmıştır.
düşünceler yapıtlarında görülmez.
Sahnelenen ilk tiyatro eserimizdir. Diğerleri; Akif
 Ziya Paşa'nın şahsında ve yapıtlarında bir ikilik
Bey, Zavallı Çocuk, Gülnihal (En başarılı kabul
vardır. Doğu kültürü ile Batı kültürü arasında
edilen tiyatrosudur.) Kara Bela ve Celaleddin
bocalamıştır.
Harzemşah'tır. Celaleddin Harzemşah on beş
 "Şiir ve İnşa" makalesinde halk edebiyatını
perdelik olup oynanmak için değil, okunmak için
savunur ve divan şiirini Türk şiiri olarak kabul
yazılmıştır. Ayrıca bu eserin önsözünde Namık
etmez. "Harabat"ta ise bunun tersini söyler.
Kemal'in edebiyat ve tiyatroya dair görüşleri yer
 Şekil ve dil bakımından eskiye bağlı, içerik
almaktadır. Burada tiyatronun faydalı bir eğlence
bakımından yenilikçidir. Şiirlerinde devrinin siyasi
olduğunu vurgulamıştır.
ve sosyal olaylarını, politikacıların kötü
 Tiyatrolarında sade bir dil kullanırken diğer tutumlarını, sosyal ahlakın bozulmasını kuvvetli
eserlerinde daha ağır bir dil kullanmıştır.
bir hicivle dile getirmiştir.
 Ziya Paşa'nın Harabat adlı divan şiiri antolojisinin
 Dilde sadeleşmeyi savunmasına rağmen Arapça,
önsözündeki görüşlerine karşı yazdığı "Tahrib-i
Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil
Harabat"(Edebiyatımızda ilk eleştiri kitabıdır.) ve
kullanır.
"Takip" ile "İrfan Paşa'ya Mektup" eleştiri
 Edebiyatımızın en önemli terkib-i bent (Bağdatlı
türünde yazdığı yapıtlarıdır.“Renan
Ruhi’nin terkib-i bendine nazire yazmıştır.) ve
Müdafaanamesi", Ernest Renan’a karşı yazdığı,
terci-i bent şairidir.
İslamiyet’i savunan bir yapıttır.
 Edebiyatımızda ilk antoloji sayılan "Harabat" ı
 Tarih konusunda; "Barika-i Zafer, ,Evrak-ı
yazmıştır. Harabat, divan şiiri antolojisidir.
Perişan, Devr-i İstila, Kanije Muhasarası,  "Zafername" adlı üç bölümlük manzum yapıtında;
Osmanlı Tarihi, İslam Tarihi” adlı yapıtları
başka başka kişilerin ağzından Sadrazam Ali
vardır.
Paşa'nın tutum ve davranışlarını över görünerek
 Namık Kemal eski kültürle yetişmiş, divan şiiri
bu şahsı üstü örtülü bir dille yermiştir.
eğitimi almıştır. Gençliğinde Encümen-i Şuara’nın
 Ziya Paşa'nın şiirleri ölümünden sonra "Eş'ar-ı
(eski şiir tarzını devam ettirmeyi amaçlayan
Ziya" ve "Külliyat-ı Ziya Paşa" adlı kitaplarda
şairler topluluğu) toplantılarına katılmış fakat
toplanmıştır.
sonradan eski edebiyata tavır almış, divan
 Nesir türünde; "Şiir ve İnşa" makalesi, "Defter-i
edebiyatını eleştirmiştir. Eski edebiyatı eleştirdiği
Amal" adlı çocukluk anıları, "Emile" çevirisi ve
halde biçim ve dil bakımından eski edebiyattan
"Hürriyet" gazetesindeki yazıları sayılabilir.
kopamamıştır. Kaside, murabba gibi nazım Ayrıca edebiyatımızda ilk mülakat sayılan "Rüya"
biçimlerini kullanmaya devam etmiştir. Şiirlerinde
adlı eseri yazmıştır. Bu eserde Sadrazam Ali
Paşa’yı eleştirmiştir.
- 16 -
 Ayrıca Ziya Paşa'nın halk içinde çokça kullanılan yararlanarak olay örgüsünün akışını keser,
veciz sözleri de vardır. okuyucuya bilgi verir, fikrini söyler, yorum yapar.
 Şiirlerinde aruzu kullanmıştır. Hece ile yazdığı bir Okuyucuyla sohbet havası içinde “Merhaba ey
türküsü de vardır. okuyucu, hey kardeşim hey” gibi ifadeler
kullanmıştır. Romanları teknik açıdan kusurludur.
4. ŞEMSETTİN SAMİ  Eserlerinin çoğunda iyilerin ödüllendirilmesi,
kötülerin cezalandırılması halk hikâyeleri ve
 "Sefiller", "Robinson" adlı çevirilerinden başka,
masallarda gördüğümüz bir durumdur.
ilk yerli roman olma özelliği taşıyan "Taaşşuk-ı
Eserlerinde beklenmedik tesadüflere yer verir.
Talat ve Fitnat" adlı eseriyle meşhurdur.
Özelikle iyi- kötü, güzel- çirkin çatışmasını
 "Besa yahut Ahde Vefa", "Gave", "Seydi Yahya"
işlemesi romantizmin tesiridir. Zaman zaman
adlı tiyatro yapıtları vardır.
gözlemleri onu realist bir havaya soksa da
 Edebiyatla ilgili yapıtlarının yanında bilim ve dil
romantizmin tesirindedir, diyebiliriz.
çalışmalarında da bulunmuş, dil konusunda ileri
 "Letaif-i Rivayat (edebiyatımızda ilk hikâye
sürdüğü çeşitli düşünceler ve uygulamalarla
kitabı) ve Kıssadan Hisse” adlı hikâye kitaplarını
önem kazanmıştır.
yazmıştır.
 "Kamus-ı Türkî" adlı sözlüğü yazmış (Türkçeden
 Birkaç tiyatro eseri yazmışsa da bunda başarılı
Türkçeye ilk sözlük); bundan başka, "Kamus-ı
olamamıştır. Çengi, Çerkez Özdenler, Açıkbaş,
Fransevi", "Kamus-ı Arabî" gibi sözlüklerle, ilk
Siyavuş, Eyvah tiyatro eserleridir.
ansiklopedi sayılabilecek "Kamusu'I-A'lam" adlı
 Avrupa’da Bir Cevelan adlı gezi eseri de vardır.
altı ciltlik büyük yapıtını yayımlamıştır.
 Menfa, Rodos hatıralarını anlattığı eseridir.
 Son yıllarında da "Orhun Yazıtları" ve "Kutadgu
Bilig" ile ilgili incelem elerde bulunmuştur.
6. AHMET VEFİK PAŞA
 "Sabah", "Tercüman-ı Şark" gazeteleriyle "Aile",
"Hafta" dergilerini çıkarmıştır.  Türkçülük fikrinin önde gelen
savunucularındandır.
5. AHMET MİTHAT EFENDİ  Sadrazamlık, Bursa valiliği, elçilik gibi önemli
devlet görevlerinde bulunmuştur.
 Hikâye ve roman türlerinde yapıtlar vermiş,
 Tiyatro alanındaki çevirileri ve uyarlamalarıyla
gazetecilik yapmıştır.
bilinir. Halkı tiyatroya alıştırmaya çalışmış,
 Tanzimat Dönemi’nin en popüler, üretken
Bursa'da tiyatro kurmuştur.
yazarıdır. 200’ün üzerinde eseri vardır.
 Fransız klasiklerinden Moliere’den yaptığı adapte
 Dili sadedir, amacı halkı eğitmek, insanlara bilgi
tiyatroları; Azarya, Yorgaki Dandini, Zor Nikâhı,
vermektir.
Zoraki Tabip, Dekbazlık, Tabib-i Aşk, Meraki’dir.
 Edebiyat, tarih, coğrafya, tarım, ekonomi vb.
Çeviri tiyatroları ise Don Civani, Dudu Kuşları,
alanlarla ilgili yapıtlar vermiştir.
İnfial-i Aşk, Savruk, Kocalar Mektebi, Kadınlar
 Devir, Bedir, Tercüman-ı Hakikat adlı gazeteleri
Mektebi, Adamcıl, Tartuffe’tür.
çıkarmıştır.
 Türkçenin sadeleşmesine önem vermiştir.
 Hemen her sahada -macera, polisiye, tarih,
Zamanının konuşma dilini başarıyla kullanmıştır.
Batılılaşma, aşk vb.- roman yazmıştır. Felatun
Kullandığı yerel s öyleyişler eserlerine canlılık
Bey'le Rakım Efendi, Hasan Mellah, Hüseyin
kazandırmıştır.
Fellah, Yeniçeriler, Paris'te Bir Türk, Henüz On
 Tarih alanında, Hikmet-i Tarih, Fezleke-i Tarih-i
Yedi Yaşında, Dünya'ya ikinci Geliş, Dürdane
Osmanî, Ebulgazi Bahadır Han'dan çevirdiği
Hanım, Jön Türk en tanınmış romanlarıdır.
Şecere-i Türkî adlı yapıtları vardır.
 Eserlerinde asıl amacı halkı eğitmek, insanlara
 Lehçe-i Osmanî adlı sözlüğünde, Türkçe
bilgi vermek, halka okuma zevki aşılamaktır. Bu
sözcüklerle dilimizde kullanılmakta olan yabancı
yüzden romanlarında meddah tekniğinden

- 17 -
sözcüklerin ayrı ayrı toplandığını görüyoruz. Bu kabul edilir. Yanlış Batılılaşma anlayışını komik
onun Türk diline verdiği önemi gösterir. öğelerle gözler önüne sermiştir.
 Talim-i Edebiyat, edebiyatla ilgili teorik bilgilerin
7. DİREKTÖR ALİ BEY verildiği bir ders kitabıdır.
 Edebiyatla ilgili eleştirileri Takdir-i Elhan'da ve
 Küçük yaşta Fransızca öğrenen Ali Bey; Müfettiş,
Zemzeme'nin ön sözünde görülür.
mutasarrıf, vali olarak Irak, Varna, Elâzığ,
 Tanzimat’ın II. dönemine yol göstericilik yapmış;
Trabzon bölgelerini dolaşmıştır. “Direktör Ali
aynı zamanda Servet-i Fünunculara da hocalık
Bey” lâkabı ile anılmasına neden olan Düyûnu
yapmıştır. Servetifünun Edebiyatının
Umumiye Direktörlüğünde de bulunmuştur.
hazırlayıcısı sayılır. Servetifünun dergisinin
 Ali Bey, Türk tiyatrosunun kurulmasında büyük
başına Mekteb-i Sultani’den (Galatasaray Lisesi)
gayret ve çaba harcamıştır.
öğrencisi Tevfik Fikret’i getirmesi Servetifünun
 Başta tiyatro olmak üzere mizah ve seyahat
Edebiyatının başlamasında önemlidir.
edebiyatı alanlarında eser vermiştir.
 Döneminde Üstad Ekrem olarak tanınır.
 Tanzimat'tan sonra çıkarılan ilk mizah mecmuası
 Roman ve öykülerinde realizm, şiirlerinde ise
Diyojen'de yayımlanan yazıları, Türk mizah
romantizm etkili olmuştur.
edebiyatının o devirdeki önemli örnekleri olarak
 Eserlerinde yabancı sözcük ve tamlamalarla
kabul edilir.
yüklü ağır ve süslü bir dil kullanmıştır.
 Tiyatroları genelde komedi türündedir. Tiyatro dili
 Muallim Naci ile eski-yeni tartışmasında yeniyi
bakımından Ahmed Vefik Paşa’nın izindedir.
savunmuş; kafiyenin göz için değil de kulak için
Özellikle halk konuşmalarına yaklaşmış, günlük
olduğunu ileri sürmüştür.
konuşmalardan ve Türk dilini renklendiren pek
 Bu konularla ilgili Recaizade Mahmut Ekrem’in
çok klişe ve deyimlerden de faydalanmıştır.
Zemzeme’sine karşı Muallim Naci Demdeme adlı
 ESERLERİ: Kokona Yatıyor (bir perdelik komedi)
eserini kaleme almıştır.
Ayyar Hamza (Moliere'den adapte) Misafir-i
 “Zemzeme, Nijat Ekrem, Nağme-i Seher,
İstiskal (komedi) Geveze Berber (oyun) Lehçet-
Pejmürde, Yadigâr-ı Şebab” şiir kitaplarıdır.
ül Hakayik (mizahî sözlük) Seyahat Jurnali (gezi
 “Muhsin Bey, Şemsa” hikâye kitaplarıdır.
notları) Letafet (üç perde opera)
 “Afife Anjelik, Vuslat, Çok Bilen Çok YanıIır
(komedi), Atala” tiyatrolarıdır.

İKİNCİ DÖNEM SANATÇILARI

2. ABDÜLHAK HAMİT TARHAN


1. RECAİZADE MAHMUT EKREM
 Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük
 Şiir, roman, hikâye, eleştiri, edebi bilgiler ve
öncüsüdür. Şair-i Azam (Büyük Şair) olarak
tiyatro türlerinde yapıtlar vermiştir.
tanınır.
 Şiirlerinde hüzün ve elem vardır. Piraye, Emcet,
 Romantizmin etkisindedir. Şiirlerinde zengin
adlı çocuklarının ölümünü görmüş olması ona içli
lirizm hâkimdir.
üzüntülü şiirler yazdırmıştır.
 Şiirde taşkınlık ve yücelik, söyleyişte tezat, onun
 Hüzünlü duygular, ölümü hatırlatan tabiat
özellikleridir.
manzaraları, solgun güller, romantik güzellikler
 Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihi konular önemli
şiirlerinde işlediği konulardandır. Şiirde konu
yer tutar.
sınırını kaldırmıştır. Güzel olan her şeyin şiirin
 Şiirde biçimle ilgili asıl değişiklikleri gerçekleştiren
konusu olabileceğini savunmuştur.
sanatçıdır. Divan edebiyatının bütün kurallarını
 Realizmin etkileri görülen Araba Sevdası adlı
altüst etmiştir.
romanı başarılı yapıtlarındandır. İlk realist roman
 Yapıtlarında hayat, tabiat, ölüm, insanlık gibi
konuları işlemiştir.
- 18 -
 İlk yapıtı olan Sahra'da pastoral türdeki kır kurulmuştur. Karakterlerin tasvir ve tahlili
tasvirlerini, Divaneliklerim veya Belde'de başarılıdır. Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman
denemesidir.
Paris’teki izlenimlerini, Makber, Ölü, Bunlar  Zavallı Kız, Yadigârlarım (İçinde anıları da vardır.)
O'dur ve Hacle'de ölümle ilgili lirik, felsefi duygu hikâye kitaplarıdır.
ve düşüncelerini, Garam'da bir aşk serüvenini,
Validem'de annesini, İlham-ı Vatan'da 4. SAMİPAŞAZADE SEZAİ

yurtseverliği dile getirir.  Batı tarzında yazmış olduğu hikâyeleri ile tanınır.
 Tiyatroları oynanmak için değil, okunmak Hikâyelerinde realist özellikler görülür.
 Roman ve hikâyelerinde çevreyi tanıtır. Kişilerin
içindir. Yirmiye yakın tiyatro yapıtı vardır.
ruhsal tahlillerini yapmak suretiyle gözleme önem
 Tiyatroları; nazım, nesir ve nazım - nesir karışıktır. verdiğini ve gerçekçi olduğunu gösterir. Özellikle
 Bazı oyunlarında Shakespeare'in etkileri görülür. konuşma bölümlerinde dili sade ve doğaldır.
Dram türünde yapıtlar vermiştir.  Sergüzeşt adlı romanı en önemli yapıtıdır. Esir
ticaretinin sosyal hayattaki yeri realist bir biçimde
 Tiyatrolarının konuları çoğunlukla Türk anlatılır. Eserde romantizm ve realizmin
topraklarının dışında geçer. özellikleri bir arada görülür.
 Macera-yı Aşk, Sabr u Sebat ve İçli Kız'da yerli  İclal adlı yapıtında, yeğeni İclal'in ölümü üzerine
yazdığı mensur mersiyeyi, diğer bazı
konuları; Zeynep ve Finten'de yabancı veya tarihi
düzyazılarını ve hatıralarını toplamıştır.
konuları işlemiştir.  Şir adlı bir piyesi vardır. Küçük Şeyler'de
 Manzum olarak yazdığı Nesteren ve Liberte'yi Alphonse Daudet etkisiyle yazdığı
edebiyatımızın ilk gerçekçi, küçük hikâyelerini
hece ölçüsüyle; Nazife ve Eşber'i tarihten aldığı
yazmıştır.
konularla ve aruz ölçüsüyle yazmıştır.  Alphonse Daudet’nin “Jack” adlı romanını
 Hamit'in bunlardan başka konusunu eski Türklerin tercüme etmiştir. “Arlezyalı” adlı hikâyesini de
hayatından alan İlhan, Turhan ve Hakan ile tercüme etmiştir. Bu hikâye de Küçük Şeyler adlı
eserin içindedir.
aruzla yazmış olduğu Sardanapal adlı tiyatro  Rumûzü’l Edep, bazı hikâye, makale,
yapıtları vardır. sohbetlerinin toplandığı kitabıdır.
 En tanınmış şiiri “Makber”dir. Bu eseri eşi Fatma
Hanım’ın ölümü üzerine yazmıştır. Eser 295 5. MUALLİM NACİ

bentten oluşur.  Eski edebiyat ile yeni edebiyat tartışmalarında,


 Eserlerinde dönemine göre ağır bir dil eski edebiyat taraftarlarının lideri durumundadır.
Eski şiirin temsilcisi olarak ün yapmasına rağmen
kullanmıştır.
aslında döneminin ılımlı bir ismidir. Divan tarzı
 Yazdığı ilk tiyatro eseri “Macera-yı Aşk”tır. şiirleri yanında (Bu şiirlerinde Nabi ve Nedim’in
 Edebiyatımıza kafiyesiz ilk şiir olan “Validem”i etkisinde kalmıştır.) Batılı şiir tarzında da başarılı
yazmıştır. örnekler vermiştir.
 Dili, sade ve başarılı bir biçimde kullanır. Aruzu
 İlk pastoral şiir olan “Sahra”yı yazmıştır. Türkçeye başarıyla uygulamıştır.
 Edebiyatımızda aruz ölçüsüyle yazılmış ilk tiyatro  Şiir kitapları, Ateşpare, Şerare, Sümbüle ve
eseri “Eşber”dir. Füruzan'dır.
 Köyden söz eden ilk şiiri yazmıştır: Köylü
 Edebiyatımızda hece ölçüsüyle yazılmış ilk tiyatro
Kızların Şarkısı
eseri “Nesteren”dir.  Yeni edebiyatın önderi durumunda olan
Recaizade Mahmut Ekrem ile kafiye anlayışı
yüzünden çıkan, uzun süren tartışmaları vardır.
3. NABİZADE NAZIM
 Recaizade'nin Zemzeme'sine karşılık
 Edebiyat yaşamına şiirle başlamış (İlk şiirlerini Demdeme'yi yazmıştır.
Heves Ettim adıyla kitaplaştırmıştır.) , asıl ününü  Istılahat-ı Edebiye adlı yapıtı, edebi bilgileri
hikâye ve romanlarıyla kazanmıştır. içerir.
 Realizmin ve natüralizmin öncülerindendir.  Ömer'in Çocukluğu adlı hatıra türünde yapıtı ve
 "Karabibik", edebiyatımızda ilk köy romanı olarak Lügat-ı Naci isimli sözlüğü vardır.
tanınır. Olay, Antalya'nın bir köyünde geçer.
 Bu alandaki bir başka yapıtı da Zehra'dır. Bu
romanda olay, kıskançlık teması üzerine

- 19 -
4.ÜNİTE SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE / 1896 - 1901)

SERVETİFÜNUN EDEBİYATINI N OLUŞUMU

Servet-i Fünun Edebiyatının doğmasında Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki “ eski-yeni”
tartışması etkili olmuştur. Divan edebiyatına “eski”, Batı edebiyatına “yeni” deniyordu. Muallim Naci, eski edebiyata
karşı daha “ılımlı” duruyordu. Yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal olmasını savunuyordu. Yerli ve milli niteliklerle
donanmış bir yeni edebiyat düşüncesindeydi. Türk edebiyatının kökten değil, kısmi bir şekilde modernleştirilmesine
taraftardı. Bazı genç sanatçılar da eskiyi savunduğu için Muallim Naci’ye karşı Recaizade’nin tarafında yer aldılar.
Recaizade de kendisini yeni edebiyatın üstadı olarak görüyordu. Recaizade, Muallim Naci’nin şiirlerini, sadece estetiği
öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekilde eleştiriyordu. Yeniyi savunanlar, Recaizade Mahmut Ekrem'in yol
göstermesiyle Servet-i Fünun dergisi etrafında toplandılar. Servet-i Fünun; Ahmet İhsan Tokgöz’e ait fen dergisiyken,
Tevfik Fikret 1895 yılında derginin yazı işleri müdürü olunca dergi, edebi dergi olma özelliği göstermeye başladı.
Yüksek kültürde insanlara hitap etmeyi amaçladıklarından bu edebiyata ''Salon edebiyatı'' da denmiştir. 1901 yılında
Hüseyin Cahit Yalçın'ın ''Edebiyat ve Hukuk'' adlı çevirisi yayınlanınca dergi kapatılır ve topluluk dağılır.
Servetifünuncular kendilerinden öncekileri, Avrupa’yı tam olarak tanıyamamak ve anlayamamakla suçlamışlardır.
Divan edebiyatını çoğu zaman küçük görmüşlerdir. ''Sanat sanat için'' görüşü doğrultusunda ''Gerçekçiliği''
uygulamaya çalışmışlar, genellikle kişisel ve din dışı konuları anlatmaya çalışmışlardır. Batılı edebiyat oluşumunda
örnek aldıkları edebiyat, arayış edebiyatıdır. Şiir, makale, roman, hikâye, fıkra, anı ve eleştiri türünde örnekler
vermişlerdir.

TEMSİLCİLERİ

ŞAİRLER: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Suat Yalçın, Hüseyin Siret Özsever, Süleyman Nazif, Süleyman
Nesip, Faik Ali Ozansoy, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır

YAZARLAR: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Şuayip

tablo gibi şiir oluşturma bu dönemde


yaygınlaşmıştır.
GENEL ÖZELLİKLERİ
 “Kafiye kulak içindir” görüşünü benimserler.
 “Sanat için sanat” ilkesine bağlıdırlar.
 Şiiri düzyazıya yaklaştırmışlardır.
 Beyit bütünlüğünün yerini konu bütünlüğü
 Şiirin konusunu genişletmişlerdir. Onlar “her şey
almıştır. şiirin konusu olabilir” görüşünü benimsemişler;
 Servetifünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar.
fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk,
Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de
üzüntü, karamsarlık, hayal kırıklığı, tabiat
yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer
güzellikleri, şahsi hayaller, melankoli gibi
vermişlerdir.
konular işlenmiştir.
 Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü
 Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
sağlanmıştır.
 Dil oldukça ağdalı, süslü ve ağırdır.  Batı’dan aldıkları “sone”, “terza-rima” ve
 Fransız şiirinin etkisiyle şiirde devrik, eksiltili triyole
cümleler kullanmışlar, ara sözlerden  Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle
yararlanmışlardır. kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
 Şiirde bir cümlenin bir mısrada bitmeyip art arda  Bütünüyle kendi oluşturdukları biçimler
gelen mısralarda devam etmesi olan anjambman
ile şiir düz yazıya yaklaşmıştır.  Romanda da dil ağır, üslup sanatkâranedir.
 Acı, heyecan, duyarlılık ifade eden “ah, of” gibi  Roman tekniği sağlamdır.
ünlemleri çokça kullanmışlardır.  Roman ve hikâyede teknik bakımdan Batı
 Bu dönemde şiir, resim sanatından önemli seviyesine bu dönemde ulaşılmıştır.
ölçüde etkilenmiştir. Resim altına şiir yazma,  Romanlarda, konu ve karakter seçimine dikkat
edilmiş, psikolojik tahlillere yer verilmiştir.
- 20 -
 Roman ve hikâyelerde bireysel konular  Tanzimat döneminde Batı'dan alınan roman,
işlenmiştir: Aşk, dram, hayal kırıklıkları, aile içi hikâye, makale, eleştiri gibi türlerde ilk örnekler
çelişkiler... verilmiştir; ancak bu ilk örnekler pek başarılı
 Kahramanlar eğitimli, aydın kişilerden seçilmiş, değildir. Birer deneme olmanın ötesine
ait oldukları sınıfa göre konuşturulmuştur. geçememiştir. Servet-i Fünun döneminde yazılan
 Roman ve hikâyelerde Arapça ve Farsçanın roman ve hikâyeler oldukça başarılıdır, Batılı
ağırlıkta olduğu süslü, söz diziminde nitelik taşır.
değişikliklere gidilen uzun ve kesik cümlelerin  Tanzimat dönemindeki eserlerde toplumcu bir
kullanıldığı bir dil söz konusudur. anlayış vardır. “Kölelik, esir ticareti, yanlış
 Yazar kendi kişiliğini gizlemeye çalışmıştır. Batılılaşma, görücü usulü ile evlilik” roman ve
 Hemen bütün sanatçılarda hayal-hakikat hikâyelerdeki başlıca konulardır. Servet-i Fünun
çatışması vardır. döneminde ise romanlarda “aşk, hayal-gerçek
 Tiyatro türünde dönemin baskısı nedeniyle çatışması, karamsarlık” gibi kişisel konular işlen-
hemen hemen hiçbir gelişme gösterilmemiştir. miştir.
(Hüseyin Suat, dönemin tiyatro yazarı olarak  Tanzimat'ta toplum için sanat düşüncesi,
öne çıkmıştır) Servet-i Fünun'da sanat için sanat düşüncesi
 Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir. egemendir.
 Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları  İki dönemin şiirleri ve şiir anlayışı da birbirinden
nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek çok farklıdır. Tanzimatçılar Divan edebiyatı nazım
fazla eğilmemişlerdir. biçimlerini kullanarak vatan, hak, kanun,
 Toplumdan kopukturlar. Adeta bir yüksek zümre, medeniyet, hürriyet, adalet gibi siyasi ve sosyal
aydın edebiyatı oluşturmuşlardır. Bu yüzden konuları işlemişlerdir. Servet-i Fünuncular eski
salon edebiyatı diye de nitelendirilir. Aydın nazım biçimlerini tümüyle bırakmış, serbest
kesime hitap ettikleri için yayın olarak dergiyi müstezatın yanı sıra Fransız edebiyatından
kullanmışlardır. alınan sone, terza-rima gibi nazım biçimlerini
 Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma kullanmışlardır. Şiirlerinde işledikleri başlıca
yoluna gittikleri için hikâye ve romanda olaylar temalar aşk, doğa, üzüntü, umutsuzluktur.
İstanbul’da geçer.  Tanzimat edebiyatında tiyatro önemli bir yer tutar.
 Romanda Realizm ve Natüralizmin; şiirde ise Tanzimat yazarları tiyatroyu, toplumu eğitmenin
Parnasizm ve Sembolizmin etkisi görülür. ve yönlendirmenin bir aracı olarak görmüşler, çok
 Batılı anlamda roman ve öykünün bu dönemde sayıda oyun yazmışlardır. Bu oyunlarda halka
Halit Ziya Uşaklıgil ile birlikte ilk örnekleri seslenmek amacıyla sade bir dil kullanmışlardır.
verilmiştir. Servet-i Fünuncular ise tiyatro türünü ihmal etmiş,
 Gazeteden çok dergiciliğe önem verilmiştir. ikinci plana atmış, bu türle pek ilgilenmemişlerdir.
 Mensur şiir örnekleri verilmeye başlanmıştır.  Tanzimatçılarda toplumcu bir sanat anlayışı
 Heceyle denemeler olmakla birlikte ağırlıklı olarak vardır. Onlar Batı'dan aldıkları kavram ve
aruz vezni kullanılmıştır. görüşleri halka aktarmaya çalışmışlar; bunun için
de dilin sade olması gerektiği düşüncesini
SERVET-İ FÜNUN İLE TANZİMAT benimsemişlerdir. Şiirde kullandıkları dil ağırdır;
EDEBİYATININ KARŞILAŞTIRILMASI nesir türündeki eserlerinde sade bir dil
kullanmaya çalışmışlardır.
 Her iki dönemde de Fransız edebiyatı örnek  Servet-i Fünuncuların topluma yönelik bir
alınmıştır. hedefleri yoktur; sanat anlayışları bireycidir.
 Tanzimat döneminde ve Servet-i Fünun Servet-i Fünuncular hem şiirde hem de romanda
döneminde şiirlerde kullanılan asıl vezin aruzdur; süslü, sanatlı, ağır bir dil kullanmışlardır. Onlar
az sayıda şiirde hece vezni kullanılmıştır. seçkin bir zümre için eser vermişlerdir.

- 21 -
 Tanzimat edebiyatının ilk dönem sanatçıları genel dönemin başarılı isimleri Hüseyin Cahit yalçın ve
olarak romantizm akımından etkilenmişlerdir. Ahmet Şuayip’tir.
Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde şiirde  Bu dönemin gezi yazılarında mekân olarak hem
romantizm, romanda ise realizm akımının etkileri görevli olarak gittikleri Doğu’yu, gezmek ya da
görülür. Servet-i Fünun edebiyatında roman ve tanıtmak amacıyla gittikleri Batı’yı anlatmışlardır.
hikâyede realizm ve natüralizm akımlarının; şiirde  Servetifünuncular anı türünü geliştirmişlerdir.
ise sembolizm ve parnasizm akımlarının etkisi Edebi bir değer taşıyan anı türü Halit Ziya ile
vardır. gelişmiştir.
 Tanzimat dönemi yazarları anlatım sırasında  Tanzimat’ın ikinci döneminde başlayan
öznel davranır, taraf tutar, kişiliğini gizlemez. gazetedeki gerileme bu dönemde hızlanarak
Okura öğüt verir, yol gösterir; olayın akışına devam etmiştir. Gazetenin yerini bu dönemde
müdahale eder, konu ile ilgisi olmayan gereksiz dergi almıştır.
ayrıntılara girer. Anlatılanlar çoğu zaman masal  Sonuç olarak; Servet-i Fünun döneminde
karakteri taşır. Roman ve hikâyelerde, s özlü toplumsal konuları ele alan makale, fıkra, eleştiri
edebiyat ürünleri olan halk hikâyesi ve masalın gibi öğretici metin türlerinin yerine bireysel
etkileri görülür. Servet-i Fünun dönemindeki temaları işleyen anı, gezi yazısı, edebi tenkit gibi
roman ve hikâyeler teknik yönden oldukça türler alır. Servet-i Fünun dönemi öğretici
başarılıdır. Yazar, kişiliğini gizler, kesinlikle olaya metinleri edebi yönü güçlü eserlerdir.
karışmaz, taraf tutmaz. Psikolojik tahliller ve  Sanatçılar ağır süslü bir dili tercih etmişlerdir,
tasvirler başarılıdır. böylece bütün halka değil, yalnızca bir zümreye
 Tanzimat dönemi eserlerinde olay ön plana çıkar. hitap etmişler, bir salon edebiyatı
Servet-i Fünun'da ise tasvir ve tahlillere de önem oluşturmuşlardır. Bu nedenle dergi ön plana
verilir. çıkmıştır
 Tanzimat döneminde gazete ön planda iken
Servet-i Fünun döneminde dergi ön plandadır.
Servet-i Fünun Döneminde Ortaya Çıkan
Nazım Şekilleri
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ÖĞRETİCİ
METİNLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. SONE
 Servet-i Fünun döneminde dönemin şartları  Batı edebiyatından Türk edebiyatına geçmiş bir
gereği sanatçılar üzerindeki baskı nedeniyle nazım biçimidir.
deneme, fıkra türlerinde yapıt verilememiştir.  Lirik konular işlenir.
 İçten bir anlatıma ve gerçekçiliğe dayalı anı,  Kısa şiir, türkü anlamına gelir
mektup gibi türlere dönemin siyasal durumundan  14 dizeden oluşur.
ve sanatçıların ruhsal yapılarından dolayı pek  İlk 2 bendi dörder, son iki bende üçer dizedir.
rastlanmaz. Ancak Servet-i Fünun topluluğu  Uyak düzeni: abba-abba-ccd-ede veya abba-
dağıldıktan sonra, Halit Ziya, Hüseyin Cahit abba-cdd-cee
Yalçın gibi sanatçılar anılarını yazmışlardır.  Son dize duygu yönünden en güçlü dize olur ve
 Servet-i Fünun döneminde Batılı edebiyat şiirin bütün etkisini üzerinde toplar.
başarıyla uygulandığı için divan edebiyatını  Türk edebiyatında ilk kez “Servet-i Fünun”
eleştirmek yerine sanatçılar daha çok kendilerine döneminde kullanılmıştır.
yapılan hücumlara cevap vermek ve Servet-i  İlk kez Tevfik Fikret kullanmıştır.
Fünun edebiyatının açıklanmasına yönelik
eleştiriler yazmışlardır. Eleştiriye edebi bir tür
niteliği kazandırmışlardır. Eleştiri alanında bu

- 22 -
SONE - Francesco Petrarca 3. SERBEST MÜSTEZAT

Dağılır yele karşı altın saçları  Aruz kalıbıyla yazılır.


Uçuşurdu b in b ir b üklüm içinde.  Uzunlukları farklı birkaç dizeden oluşur.
Bir hoş ışık vardı gözlerinde  Uzun dize, orta dize, kısa dize, en kısa dize gibi.
Pırıl pırıl, sönmüş o zamandan b eri  Orta, kısa ve en kısa dizelerin ölçüsü uzun dizenin
ölçüsünden çıkar.
Bir iyilik sarardı yüzünü b azen  Uyak düzeni değişiklik gösterir.
Bilmem, b elki bana öyle gelirdi.
Ben, o sevdadan can atan deli
Nasıl yanıp tutuşmazdım o zaman RESİM YAPARKEN
Fırçam kadid b ir ağacın hasta b ir dalı, a
Yürüdü mü yerden kurtulurdu sanki Destimde müşteki heyecanlarla titriyor; b
Melekler öyle yürüse gerek. Sözleri Gûyâ çiçek diye c
Bir b aşka türlüydü insan sözlerinden Bir hâk-i seb ze döktüğü kanlarla titriyor b

On gündür işte uğraşıyor fikr ü sanatım ç


Gökte b ir ruhtu o, b ir canlı güneşti.
Bir mevc-i hisse vermek için şekl-i irtisâm; ç
Öyle gördün b en; öyle değilmiş şimdi.
Seyr eyleyim b u levhayı artık ale’d-devâm ç
Yay gevşemiş, ne çıkar, yara gitmez gönülden.
Verdim emek diye c

Seyreylerim ve aczine kâil b u sanatın d


2. TERZA RİMA
Takdise inhimâk ederim sun-ı kudreti e
 Edebiyatımıza Servet-i Fünun döneminde Fransız Lâkin zamân olur f
edebiyatının etkisiyle geçmiştir. Pek ruhsuz b ulur da b eğenmem tabiati e
 Üçer mısralık bentler ve sonda yer alan tek
Mutlak o gün b eğenmek için hasta münfail g
mısradan oluşur.
Bir b aşka çehre giryeli b ir çehre isterim h
 Üçlük sayısı sınırsızdır.
Bundandır işte,şi’r olacak,yerde sözlerim h
 Kafiye düzeni aba, bcb, cdc, d şeklindedir.
Ba’zan figân olur! f
Tevfik Fikret
TERZA RİMA

Mavi b ir gölge uçtu pencereden a 4. TRİYOLE


Baktım; divâre b ir küçük kelebek b  Batı edebiyatında 10 mısrayla kurulan bir nazım
Yaramaz geldi kim b ilir nerden a biçimidir.
 Uyak düzeni: ab aaaa bbbb
Belli yorgundu, b ir verimli çiçek b
 Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki
Gib i serpildi lambanın yanına c
kısım gelir.
Bir duman uçtu, gitti titreyerek b
 Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda,
Anladım kıydı yavrucuk canına c yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün
Söyle y mavi gölge, söyler eğer d sonunda tekrarlanır.
Bir ölümden de çok fenaysa b ana a  Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç
mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir.
Şu karanlık, b u kimsesiz geceler ç

- 23 -
TRİYOLE
Yüzünde hasta-i sevdâ gib i melâlet var,
Nedir b u hâl-i perişanın ey hilâl-seher?

Sab âh-ı feyz-i b ahâride mübtesem ezhâr


Çemen çemen mütemevvic nesîm -i anb er-bâr:
Niçin? Ben anlamadım kimden etsem istifsâr?
Yüzünde hasta-i sevdâ gib i melâlat var!

Dem-i seherde yanında şu parlayan ahter


Hazan içinde solan b ir çiçek gibi dil-ber
Sürûr fec ile şâdân iken b ütün yerler,
Nedir b u hâl-i perişanın ey hilâl-i seher?
Tahsin Nahid

5. BALAD

 14. yüzyılda doğmuş bir tür dans şarkısıdır.


 Batı şiirinde efsanemsi, masalımsı, çoğu zaman
acıklı, kimi zaman gülünç olayları, söylenti
niteliğindeki eski hikâyeleri işleyen; 3 uzun 1 kısa
bentten oluşan bir nazım biçimi ve türüdür.
 Türk edebiyatında balad biçimi kullanılmamıştır.
İkinci Meşrutiyet döneminde, Yahya Kemal'in
Nazar ve Mehlika sultan adlı şiirleri
konu bakımından balad özelliği göstermektedir.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatımızda, kimi şairler,
modern balad yazmaktadırlar.

MENSUR ŞİİR

Duygu ve hayal dünyamızı etkileyebilecek bir konuyu,


kısa ve çarpıcı bir şekilde, şiirin cümle yapısını ve
ahengini koruyarak, şairane bir hava ile ölçü ve uyağa
bağlı kalmadan anlatan edebi türdür. Bu türe “artistik
nesir” de denir. Türk edebiyatında mensur şiire
“mensure” adı verilmiştir. Bu şiir türü,19. yüzyılda
Fransız edebiyatında ortaya çıkmıştır. Türk
edebiyatına Tanzimat’tan sonra Fransız edebiyatından
yapılan şiir çevirileriyle girmiştir. Bu türün Türk
edebiyatında Batılı anlamdaki ilk temsilcisi “Halit Ziya
Uşaklıgil”dir. Halit Ziya, bu türde iki eser vermiştir:
Mensur Şiirler, Mezardan Sesler. Mehmet Rauf,
“Siyah İnciler” adlı eseriyle bu türdeki en başarılı
eseri vermiştir. Mensur şiir yazan diğer sanatçılar:
Hüseyin Cahit Yalçın, Celal Sahir Erozon

- 24 -
SERVET-İ FÜNUN (EDEBİYATI CEDİDE) EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI

1. TEVFİK FİKRET  İhtisas için gönderildiği Paris'te, tıptan çok, şiirle


ilgilenmiş ve Fransız sembolistlerini tanımıştır.
 Servet-i Fünun'un şiir alanındaki en önemli
 Cenap Şehabettin, Servet-i Fünun'un düz yazı
temsilcisi sayılır.
alanında da en ünlü yazarlarından sayılır.
 Şiirde eski nazım şekillerini değiştirmiş (serbest
 Servet-i Fünun'un benimsediği sanat için sanat
müstezat), Batı nazım şekillerini (sone ve terza
görüşüyle yalnız kişisel konulardan, aşk ve tabiat
rima) kullanmıştır.
temalarından yararlanmış, özellikle duygulu şiirler
 Kişisel konularda yazdığı şiirlerinin yanında, doğa
yazmıştır.
betimlemelerini içine alan şiirleriyle günlük yaşam
 Cenap Şehabettin, şiirlerinde aruza ve ahenge
ve toplumla ilgili konulardaki şiirleri de önemlidir.
önem verdiği gibi duygu ve hayallerini anlatırken
 Sadece şiir türünde eser vermiştir.
oldukça ağır sözcüklerle yapılmış yeni
 Şiirin konusunu genişletmiştir.
tamlamalara da özenmiştir.
 Parnasizmin etkisinde kalmıştır.
 Nazım biçimi olarak serbest müstezatı
 Şiirlerinde yabancı sözcük ve tamlamalara yer
kullanmıştır. Bu nazım biçimini en iyi
vermiştir.
kullananlardandır.
 Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır.
 Şiirlerindeki karamsar duyguların müziği halinde
 Dili ilk döneminde oldukça ağırdır.
olan "iç ahenk", onda sembolizmin etkili
 Beyit bütünlüğünü kırmış, şiiri düz yazıya
olduğunu gösterir.
yaklaştırmıştır.
 Elhan-ı Şita adlı kış manzarasını anlatan şiiriyle
 Şiirlerinde dönemin şartlarından dolayı karamsar
tanınmıştır.
bir duygu hâkimdir.
 Kelimelerle tablo çizme sanatı en çok onda
 İlk döneminde kişisel konuları işlerken sonraki
karşımıza çıkar.
dönemlerinde toplumsal konulara yönelmiştir. Bu
 Şiirlerinde aruzu kullanmıştır.
döneminde dilinde sadeleşme görülür.
 Cenap Şehabettin'in şiirleri kitap halinde basıl-
 Haluk'un Defteri, Tarih-i Kadim, Rübab'ın
mamıştır. Ancak Askeri Tıbbiye'deyken yazdığı
Cevabı, Rübab-ı Şikeste, Doksan Beşe Doğru
şiirlerini "Tamat" adlı bir şiir kitabında toplamıştır.
(Servet-i Fünun dönemi şiirlerini içerir.) önemli
eserleridir.
 Haluk’un Defteri adlı şiir kitabında oğlu Haluk’un ESERLERİ
kişiliğinde Türk gençliğine seslenmeyi amaçlar. Gezi: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları ve Suriye
Gençlere Avrupa’yı tanımayı ve onun bütün
Mektupları, Afak- Irak
değerlerini almayı tavsiye eder. “Batıcılık” fikrinin
temsilcisidir. Özdeyişleri: Tiryaki Sözleri
 Sis adlı şiirinde kötümser bir ruh haliyle İstanbul’u
Tiyatro: Yalan (dram), Körebe (komedi)
ve onunla beraber yönetimi, Türk toplumunu kınar
Düzyazı Türündeki Diğer Yapıtları: Nesr-i Harp,
ve suçlar.
Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Sulh
 Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini
"Şermin" adlı kitapta toplamıştır.
3. HALİT ZİYA UŞAKLlGİL

 Halit Ziya, edebiyatımızda Batılı anlamda ilk


2. CENAP ŞEBABETTİN
romanları yazan sanatçıdır.
 Asıl mesleği doktorluk olan Cenap Şehabettin,
 Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye
Servet-i Fünun edebiyatının Tevfik Fikret'ten
türünün en önemli ismidir. Yapıtlarında realizmin
sonnra gelen en önemli şairidir.
etkisi vardır.

- 25 -
 Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Dili başarıyla kullanır. kadrosu dardır. Psikolojik tahliller yönünden çok
Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. başarılıdır.
 Romanlarında aydın kişileri anlatır. Mai ve Siyah
ESERLERİ
romanındaki Ahmet Cemil tipi Servet-i Fünun
sanatçısını temsil eder. Romanları: Eylül, Ferdayı Garam,, Genç Kız Kalbi,
 Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları Karanfil ve Yasemin, Son Yıldız, Kan Damlası…
yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Hikâyeleri: Âşıkane, Son Emel, İhtizar, Hanımlar
 Romanlarında yalnız İstanbul’u anlatan sanatçı, Arasında, Kadın İsterse
hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, Tiyatro: Pençe, Cidal, Sansar
kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul
Mensur Şiir: Siyah inciler
dışına çıkmıştır. (İzmir Hikâyeleri)
 Mensur şiir, roman, öykü, tiyatro, anı, makale
5. HÜSEYİN CAHİT YALÇIN
yazarıdır.
 Hüseyin Cahit Yalçın, hikâye ve romanlarında
ESERLERİ gözleme yer veren, betimleme ve tahlillerde
derinleşmeyen, gerçekçi bir yazardır.
Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık
 Dili oldukça sade, anlatımı özenti ve süsten
Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Ferdi ve
uzaktır.
Şürekâsı, Sefile
 Eski edebiyata karşı Batı edebiyatını savunur.
Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, Aşka Dair, Onu  Öykü, roman, eleştiri yazarı ve gazeteci olarak
Beklerken, Kadın Pençesi, Bir Yazın Tarihi, Solgun tanınmıştır.
Demet, Hepsinden Acı …  Fransızcadan çevirerek yayımladığı "Edebiyat ve
Hukuk" adlı makale Servet-i Fünun dergisinin ka-
Bunların dışında Halit Ziya Uşakilıgil'in anı türünde
patılmasına yol açmış, dergi kapatılınca da
yazdığı Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye, Saray ve Ötesi adli
topluluk dağılmak zorunda kalmıştır.
yapıtları özellikle de Servet-i Fünun devri ve
 Özellikle Servet-i Fünun’a yönelik olarak yapılan
Osmanlının son dönemi için önemli birer belge
eleştirilere şiddetli cevap vermesiyle tanınır.
hükmündedir.
ESERLERİ
Tiyatro: Füruzan, Fare, Kâbus
Öyküleri: Hayat-ı Muhayyel, Hayat-ı Hakikiye
Mensur Şiirleri: Mensur Şiirler, Mezardan Sesler
Sahneleri
Romanları: Nadide, Hayal içinde
4. MEHMET RAUF
Anıları: Edebi Hatıralar, Malta Adası'nda, Meşrutiyet
 Servet-i Fünun romanının ikinci büyük ismidir.
Hatıraları
 Uzun süre Halit Ziya’nın etkisinde kalır; onun gibi
Eleştiri: Kavgalarım
mensur şiir, hikâye ve tahlil romanları yazar.
 Dili, Halit Ziya’ya göre daha sadedir.
6. SÜLEYMAN NAZİF
 Roman, öykü ve tiyatro türünde yapıtlar vermiştir.
 Yapıtlarında romantik duygular, hayaller ve ro-
 İlk şiirlerinde Namık Kemal'in izleri görülür.
mantik aşkları işlemiş, sosyal yaşama pek yer
 Daha sonraki dönemlerinde toplumsal ve ulusal
vermemiştir.
konulara yönelir.
 Psikolojik tahlillere büyük önem verir ve ruh
 Kullandığı dil oldukça ağırdır.
tahlillerinde oldukça başarılıdır.
 Nesri şiirlerinden daha kuvvetlidir.
 En önemli yapıtı "Eylül"dür. Eylül,
 Sadece “Cenk Türküsü” adlı şiirini heceyle
edebiyatımızda ilk psikolojik roman olarak
yazmıştır.
kabul edilir. Yasak aşkı konu alan romanın şahıs

- 26 -
 Bir hitabet ustasıdır. Pierre Loti Günü’nde yaptığı TOPLULUK DIŞINDA KALAN BAĞIMSIZ ŞAİR VE
YAZARLAR
konuşmada işgal güçlerine karşı ağır hücumda
bulunmuştur.
1. HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
 İstanbul’un işgaliyle “Kara Bir Gün” makalesini
yazmıştır.
 Edebiyatımızda natüralizmin temsilcisidir.
 Türklüğe hayran ve Türklüğü savunan bir
 Ahmet Mithat geleneğini sürdürmüştür.
yazardır.
 Dili sadedir. Yapıtlarındaki kahramanları
 Düz yazılarında ş iirsel bir anlatım tarzını seçer.
çevrelerinin diliyle konuşturur, taklitlere yer verir.
 Sokağı edebiyata getiren, sokağın anahtarını
ESERLERİ
elinde tutan sanatçı olarak nitelendirilir.
GİZLİ FİGANLAR: Gençlik şiirlerini topladığı eserdir.  Yapıtlarında İstanbul'un iç mahallelerindeki hayat
FİRAK-I IRAK: Irak'ın elimizden çıkışına ağlayan bir
tarzını hikâye ve karikatürize eder.
çeşit ağıt kitabıdır.
 Gözleme ve çevre betimlemelerine büyük önem
MALTA GECELERİ: Vatan özlemiyle yazılm ış
verir.
manzum ve mensur eseridir.
 Romanlarının bir özelliği de sosyal eleştiriye yer
Düz yazıları: Çal Çoban Çal, Batarya İle Ateş, Tarihin
vermesidir. Bu eleştiri mizahi yolla yapılır.
Yılan Hikâyesi
Romanları teknik yönden kusurludur.
 Roman kahramanları sıradan insanlardır.
7. AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU
 Romanlarında sık sık, olayla ilgisi olmayan
 Edebi kişiliğini iki dönemde incelemek mümkündür: gereksiz bilgiler yer alır. Bazen de kendisi
1. dönemi Servetifünun Dönemi’nde yazdıklarıdır. olaylara karışır, olayın akışına müdahale eder.
Bunlar üslup ve içerik bakımından Servetifünun  Meddah, ortaoyunu, karagöz gibi halk
özellikleri taşır. Aşk ve evlilik gibi bireysel temaları tiyatrosunun zenginliklerini romanlarında buluruz.
işlediği, süslü bir söyleyişe sahip, yabancı
ESERLERİ
sözcüklerle yüklü eserlerdir. Bu dönem hikâyeleri
Romanları: Şık, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç,
“Haristan ve Gülistan” dadır.
Şıpsevdi, Tesadüf, Mürebbiye, Gulyabani, Cadı, Kesik
 Ahmet Hikmet Müftüoğlu, 1911’den sonra
Baş
Türkçülük akımına bağlanmış, Millî Edebiyat
Öyküleri: Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış, Katil
Dönemi içinde yer almış, Türk Yurdu, Türk Derneği
Buse
gibi dergilerde yazmıştır. Sanatını toplum
hizmetine sunmuş, arı Türkçeciliğe yönelmiştir. Bu
görüşlerle yazdığı hikâyeleri “Çağlayanlar” adlı 2. AHMET RASİM
kitapta toplanmıştır.
 İlk yazılarını Tercüman-ı Hakikat gazetesinde
 Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun “Gönül Hanım” adlı
yayımladı.
bir de romanı vardır. Tarihî ve millî bir nitelik
 Şiir ve öykü kitapları, okul kitapları, tarih ve bilim
taşıyan eser, bir Türk heyetinin Orhun Abideleri’ni
konularında çeşitli yapıtlar vermiştir.
incelemesini anlatır. Sade bir üsluba sahip eser,
 Ahmet Rasim'in asıl değeri, renkli, canlı bir
döneminde tefrika halinde kalmış, 1970’de
anlatımla çocukluk, ilk-orta öğrenim ve basın
basılmıştır.
hayatını, İstanbul'un günlük hayatını yansıtan
 Roman ve hikâye dışında makaleler de yazmıştır.
fıkra, makale ve anılarında görülür.
 Eserlerinde İstanbul folkloruna ait derin bilgiler
görülür.
 Çeşitli konularda yazılmış yüze yakın yapıtı
vardır.

- 27 -
 Fıkralarını: Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman ve FECRİATİ TOPLULUĞU SANATÇILARI
Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Ramazan
Sohbetleri adlı kitaplarında toplamıştır. 1. AHMET HAŞİM
 Gecelerim ve Falaka adlı anı türünde kitapları
vardır.  Fecr-i Ati topluluğunun ve edebiyatımızın önde
 İlk Sevgi, Güzel Eleni adlı roman-hikâye türünde gelen şairlerindendir.
eserleri de vardır.  Topluluğun dağılmasından sonra sanat hayatını
bağımsız olarak sürdürdü.
 Akşam şairi olarak tanınır.
FECR-İ ATİ EDEBİYATI
 Piyale adlı şiir kitabının ön sözünde, şiir

TEMSİLCİLERİ: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, hakkındaki düşüncelerini, Şiir Hakkında Bazı

Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Mehmet Fuat Mülahazalar başlığı altında yayımladı.

Köprülü, Ali Canip, Şahabettin Süleyman, Celal Sahir,  Sanatçıya göre şiir; duyulmak, hissedilmek için

Faik Ali, Tahsin Nahit, Emin Bülent Serdaroğlu, yazılmalıdır. Bu, şiirin asıl özelliğidir. Şiirde

Hamdullah Suphi Tanrıöver… musiki anlamdan önce gelir, şiirde anlam


aranmaz. Şiir dili musiki ile söz arasında ve
sözden ziyade musikiye yakındır.
GENEL ÖZELLİKLER
 Şiirde dil, bir açıklama aracı değildir.
 Sanat, şahsi ve muhterem (saygıdeğer) dir.  Şiirlerinde dış dünyayı, kendi iç dünyasıyla
 İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluktur. birleştirir ve iç dünyasında, ruhundan aldığı
 Bildirilerinde, edebiyatın ciddiye alınması, Batı şekillerle yansıtır. Ona göre şiirin kaynağı
edebiyatının daha yakından tanıtılması, Batı’nın "şuuraltı"dır.
önemli eserlerinin tercüme edilmesi düşünce ve  Yaşadığı âlemde mutlu değildir. Onda iç dünyaya
edebiyat konularında konferanslar düzenlenmesi, çekiliş, realiteden kaçış hâkimdir. İçinde
bir Fecr-i Ati Kütüphanesi adıyla bir yayın serisi bulunduğu hayattan uzaklaşıp hayali bir âleme
oluşturulması gibi amaçlarının bulunduğunu sığınma arzusu vardır. "O Belde" adlı şiiri bu
açıklarlar. arzunun güzel bir örneğidir.
 Geçmişte kaldığını söyledikleri Servet-i Fünun  Edebiyatımızda sembolizmin en önemli
anlayışını eleştirmekle birlikte onların da bir adım temsilcisi durumunda olan sanatçı, sanat için
ötesine gidememişlerdir. sanat görüşüne bağlı kalmıştır.
 Konu, biçim, dil ve anlatım yönünden Servet-i  Ahmet Haşim’in şiirlerinde empresyonizmin
Fünunculardan hiçbir farkları yoktur. Onlar, etkisi de görülür. Empresyonizm (izlenimcilik) 19.
serbest müstezatı biraz daha serbestleştirmişler yüzyılın sonunda ortaya çıkmış, daha çok
ve Servet-i Fünuncuların tam kavrayamadığı edebiyat ve resimde gelişmiştir. Bu akımda
sembolist şiirin güzel örneklerini veren şairler sanatçı dış dünyada gördüğü varlığın gerçek
yetiştirmişlerdir. Bunun dışında edebiyatımıza bir yönünü değil, kendinde uyandırdığı izlenimleri
yenilik getirememişler bu nedenle de özentici, anlatır. Gördükleri aracılığıyla kendi iç dünyasını
taklitçi bir topluluk olarak eleştirilmişlerdir. anlatır. Kişisel yorum öne çıkar, öznellik vardır.
 Bu toplulukta yer alan kimi sanatçılar bireysel bir Sembolizme benzer, adeta onun devamı
anlayışı devam ettirirken (Ahmet Haşim gibi); pek niteliğindedir. Her ikisinde de sanat sanat içindir.
çoğu da “Milli Edebiyat” hareketine katılmış ve Sembolistlerden farklı olarak empresyonistler
bu anlayışla ürünler vermişlerdir. nesnelere farklı anlamlar yüklemezler. “Göl
 Eserlerinde aşk ve tabiat konularını işlemişlerdir. Saatleri” şiir kitabının manzum
 Serbest müstezatı biraz daha geliştirmişlerdir. “Mukaddime”si empresyonizmin özlü bir

 Servet-i Fünun döneminde ihmal edilen tiyatroya ifadesidir.

bu dönemde önem verilmiştir. 

- 28 -
 Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavram lar; akşam, 3. FAİK ALİ
gurub (güneşin batışı), şafak, mehtap, gece,
 Faik Ali; şiirlerinde Servet-i Fünun sınırlarını
göller, ormanlar, yıldızlar olarak karşımıza
aşamayan, romantik bir görüşle aşk, kadın, hüzün
çıkar.
ve doğa temalarını işler.
 Hece ölçüsünü köylü ölçüsü olarak nitelendiren
 Fecr-i Ati kurucuları arasındadır.
sanatçı, bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü
 Karamsarlığa varan bir melalle bireyselden
kullanmıştır. Hece ölçüsünü musiki bakımından
toplumsallığa açılan duygularını dile getirir.
yetersiz bulur.
 Servet-i Fünuncuların arasına henüz Mülkiye’de
 Dili süslü ve sanatlıdır. Son dönemlerindeki şi-
talebeyken “Kehkeşana Karşı” şiiriyle katılıp kısa
irlerinde sadeleşme görülür.
bir sürede tanınmasında aileden gelme edebi
 Nazım şekillerinden en çok serbest müstezatı
kültürünün tesiri büyüktür.
kullanmıştır.
 Faik Ali, ferdi konulara yönelme ve kendi iç
 Şiirlerinde sarı, kırmızı ve siyah renkleri öne
dünyasını dile getirme yönünden tipik bir Servet-i
çıkmıştır.
Fünun şairidir.
 Öz (saf) şiir anlayışının temsilcisidir.
 Birinci Dünya Savaşı yıllarında Faik Ali,
 Şiirleri Piyale ve Göl Saatleri adlı yapıtlarında
ferdiyetçilikten sıyrılarak şiirlerinde yurt sevgisini
toplanmıştır. “Şiir-i Kamer” dizisi şairin ilk
işledi.
şiirleridir. Piyale adlı şiir kitabının içinde yer alır.
 Tiyatro türünde eserler verdi ise de bu yolda pek
 Sanatçı, edebiyatımızda düzyazılarıyla da
başarılı olamadı.
tanınır. Bu yazılarında dili oldukça başarılı bir
şekilde kullanmıştır, şiirsel bir hava hâkimdir.
 Frankfurt Seyahatnamesi önemli bir gezi
eserdir.
 Fıkraları, makaleleri ve sohbetlerinin toplandığı
yapıtları şunlardır: Gurebahane-i Laklakan ve
Bize Göre

2. TAHSİN NAHİT

 Şair ve oyun yazarı. İstanbul'da doğdu.


 İlk şiirleri Selanik'te çıkan Çocuk Bahçesi
dergisinde "T. Nahide" adıyla yayımlandı.
 Aşiyan'da yayımlanan "Ben, Rûh-ı Mağdur,
Şiirlerim İçin, Serab-ı Müstakbel, Yaz Gecesi"
gibi manzumeleri ile tanındı.
 "Adalar, Kamer ve Zühre şairi" olarak şöhret
kazandı. Şiirlerinde Ahmet Haşim etkisi görülür.
 "Rûh-ı Bîkayd" adlı şiir kitabı vardır.
 Batı’da yaygın bir yöntem olan bir başka yazarla
ortak yazılmış tiyatroların ilk örneklerini vermiştir.

- 29 -
5.ÜNİTE MİLLİ EDEBİYAT

TANZİMAT’TAN SONRA ORTAYA ÇIKAN DÜŞÜNCE AKIMLARI

1. OSMANLICILIK  II. Abdülhamit bu fikrin en önemli


savunucularından biridir.
 Asırlardır Osmanlı bayrağı altında yaşayan
 Bu fikrin savunuculuğunu yapan dergiler Sırat-ı
insanların yine Osmanlı bayrağının altında
Müstakim, Sebilürreşad dergileridir.
toplanmasını ve eskiden olduğu gibi bir bütün
 Ne var ki 1. Dünya Savaşı’nda Arap
olarak kardeşçe yaşamalarını isteyen fikir
askerlerinin İngiliz askerleriyle birleşip Osmanlı
akımıdır.
askerlerine saldırması bu akımın da sonunun
 Tanzimat döneminde, İmparatorluk içindeki
geldiğini göstermiştir.
değişik etnik grupların Batı devletlerinin des -
teğini alarak bağımsız olma düşüncesinin ortaya
Temsilcileri: Mehmet Akif Ersoy, Sait Halim
çıkması üzerine ortaya çıkmıştır.
Paşa
 Osmanlı İmparatorluğu içindeki tüm etnik grup-
ların üzerinde bir "Osmanlılık" duygusunu ve
3. TÜRKÇÜLÜK
bu duyguya paralel olarak bir "Osmanlı
Milletini" ortaya çıkararak Osmanlı Devleti'nin  İki adım da geçerliliğini yitirince Avrupa'daki
menfaatleri doğrultusunda gayret sarf etmelerini milliyetçilik fikri içeride de güçlenmeye başlar.
sağlama amacı güderler.  Özellikle Balkan Savaşı'ndan sonra Os -
 İnsanların ırklarını, milletlerini bir kenara manlıcılık akımının başarısız olması, boşluğu
bırakarak Osmanlı vatandaşı olarak dolduracak, milleti bir arada tutacak yeni ve
yaşamalarını ister. Fakat Balkan Savaşları’nda farklı bir ideolojiye ihtiyaç duyulması üzerine
görülür ki bu fikir çürümüştür. Milliyetçilik akımı ortaya çıkmıştır.
karşısında tutarlığını yitirmiştir.  Osmanlı bayrağı altında bilinçsiz bir şekilde
yaşayan Türkleri millî bir duygu ile
Temsilcileri: Jön Türkler, Namık Kemal bilinçlendirm ek, milliyetini idrak ettirmek, Türk
milletini İslam milletine kuvvetli bir uns ur olarak
2. İSLAMCILIK
yeniden sokma düşüncesini taşırlar.
 Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında da çok
 31 Mart olayından sonra Osmanlıcılık fikri
etkili olmuştur. Çıkarılan dergi ve gazetelerle de
ağırlığını kaybeder. Osmanlı devletinin geri
bu akımın gelişip yayınlanması için mücadeleler
kalan topraklarını kaybetmemesi için Osmanlı
verilmiştir. Nitekim sonunda siyasi olarak da bu
vatandaşlarının İslam çatısı altında birleşip,
akım gelişir.
birliklerini devam ettirmesini amaçlamıştır.
 ''Türk Derneği, Türk Yurdu, Genç Kalemler,
 II. Abdülhamid'in, hem Balkanlardaki
Yeni Mecmua, Türk Ocağı'' gibi dergiler bu
"Panislavizm"i etkisiz duruma sokmak, Müs -
akımın güçlü savunucuları olmuştur.
lüman toplulukların devletten ayrılmalarını
engelleme düşüncesi hem de içeride siyasal
Temsilcileri: Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul,
rakiplerinin halk içindeki gücünü kırmak
Yusuf Akçura, Ahmet Vefik Paşa
istemesi üzerine ortaya çıkan bir akımdır.
 İslâm’ın ilk dönemindeki değerlerini XX. yy.
4. BATICILIK
başlarına taşıyarak Türk toplumunu içinde bu-
 Batı'nın her alanda Osmanlının önüne geçmesi,
lunduğu bunalımdan kurtarma amacı
Osmanlı Devleti'nin tek kurtuluş yolunun bu
güdülmüştür.

30
yüzyılın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medenî bir ülkenin gelişmesini, kalkınmasını sağlama
devlet ve millet halini alması gerektiği amacını taşımaktadır.
düşüncesiyle ortaya çıkmıştır.  İdari ve askeri alanda Avrupa'nın seviyesine
 Türk toplumuna Batıda gelişen düşünce, ancak Avrupalıların gittiği yol izlenerek varılabilir
yönetim biçimi, yaşam a tarzını uygulayarak düşüncesini taşımaktadırlar.

Temsilcileri: Abdullah Cevdet, Tevfik Fikret

MİLLİ EDEBİYAT (1911 – 1923)

TEMSİLCİLERİ: Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali  Yazı dilinde İstanbul ağzının esas alınmasını
Canip Yöntem, Mehmet Emin Yurdakul, Refik Halit istemişlerdir.
Karay, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin,  Halk şiirinin nazım şekillerini kullanarak, gerçek
Mehmet Fuat Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, şiirimizin halk şiiri, milli ölçümüzün hece ölçüsü
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hamdullah Suphi olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Tanrıöver, Celal Sahir Erozan, Emin Bülent
Serdaroğlu, Yusuf Akçura, Aka Gündüz
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN DİL ANLAYIŞI

1. Yabancı dilbilgisi kuralları, Arapça, Farsça ad ve


GENEL ÖZELLİKLER
sıfat tamlamaları bırakılmalıdır.
 1911 yılında Selanik’te Ziya Gökalp, Ali Canip 2. Yabancı sözcükler, kendi dillerinde dilbilgisi
Yöntem ve Ömer Seyfettin tarafından çıkarılan bakımından hangi türden olursa olsun,
“Genç Kalemler” dergisinde Ömer Seyfettin’in Türkçede ne olarak kullanılıyorsa, dilbilgisi
“Yeni Lisan” adlı makalesinin yayımlanmasıyla yönünden o türden sayılmalıdır.
başlar. 3. Arapça ve Farsçadan gelen sözcüklerden,
 Milli Edebiyat hareketi öncelikle bir dil konuşma diline kadar girip yaygınlaşmış olanlar
hareketidir. Türkçeleşmiş sayılmalı ve kullanılmalıdır.
 Sade Türkçenin bir dava olarak ele alınması ilk 4. İstanbul hanımlarının günlük konuşma dili esas
kez bu dergide ortaya konulmuştur. alınmalıdır.
 “Milli Edebiyat” terimi de ilk defa bu dergide 5. Terimler bilimle ilgili oldukları için aynen
kullanılmıştır. kullanılmalıdır.
 Bu dönem sanatçıları Divan edebiyatını, Doğu 6. Türkiye Türkçesine diğer Türk lehçelerinden
edebiyatının; sonrasını ise Batı edebiyatının sözcük alınmamalıdır.
taklitçisi olmakla suçlarlar.
 Şiirde daha çok bireysel konulara yönelen bu
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ŞİİR
dönem sanatçıları, roman ve öyküde sosyal
 Bu dönemdeki sanatçılar, kendinden önceki
meselelere eğilmişler; milliyetçilik düşüncesi,
toplulukları yapmacık ve taklitçilikle
Kurtuluş Savaşı gibi konuları ele almışlardır.
suçlamışlardır.
Konuların İstanbul dışına çıkarılması da bu
 Bazı şairler, bireysel konuları işlemiş; bazıları
dönemin belirgin özelliklerindendir. Ayrıca “aşk”
ise toplumsal konulara yönelmiştir.
bu dönem roman ve hikâyesinin en önemli
 Efsaneleri, destanları, Türk tarihini anlatan
teması olarak dikkat çeker. Bu eserlerde dil
şairler olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun
günlük konuşma dilidir.
parlak devirlerini anlatmaya çalışan şairler de
 Anadolu’ya yönelme ilk defa bu dönemde
olmuştur.
başlar.

31
 Bu dönemde şiirde tam bir birlik yoktur. Sadece MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ROMAN VE
HİKÂYE
şiirde konuşma dilini ve hece ölçüsünü kullanma
konusunda birlik sağlanmıştır.
 Daha çok hayatı anlayan ve onu anlatmaya
 Milli Edebiyat Dönemi’nde 3 farklı şiir anlayışı
çalışan bir anlayış hâkimdir.
vardır:
 Dil sade ve anlaşılır bir özellik gösterir.
 Roman ve hikâyeleri de bir ortak noktada
1. Sade Dili ve Heceyi Esas Alan Şiir: Bu şiir toplayamayız. Her sanatçı kendine göre bir tarz
anlayışı Milli Edebiyat şairlerinin ortaya oluşturmuş, konularda çeşitlilik sağlanmıştır.
koyduğu şiir anlayışıdır. Yalın sade bir dille  Buna karşın konuları işlemede derinlik yoktur,
hece ölçüsünü kullanarak dörtlükler halinde ve yüzeysel bir inceleme vardır.
Halk edebiyatı nazım şekillerini esas alarak şiir  Hemen hemen her yazar bu dönemde aşk
yazmışlardır. Başlarda bireysel konuları daha temasını işlemiştir.
sonra ise toplumsal konuları işlemişlerdir.  Anadolu hayatına ve Anadolu insanına
Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp en yönelişin örneklerini bu dönemde daha fazla
önemli temsilcileridir. görürüz.
2. Saf (Öz) Şiir: Ahmet Haşim ve Yahya Kemal
Beyatlı’nın temsilcisi olduğu şiir anlayışıdır. Bu
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE TİYATRO
şiir anlayışı Ahmet Haşim’in Piyale’nin ön
sözünde yazdığı Şiir Hakkında Bazı  Bu dönemde tiyatro yeniden canlandırılmıştır.
Mülahazalar adlı yazısıyla başlar. Bu şiir  Özel tiyatroların yanında ''Darülbedayi-i
anlayışında neyin anlatıldığı değil onun nasıl Osmanî'' adlı ilk resmi şehir tiyatrosu

anlatıldığı önemlidir. Kapalı ve soyut bir anlatım kurulmuştur.


vardır. İmgelere yer verilir. Musiki önemlidir.  Bu dönemde savaşların art arda gelmesi
Sembolizm akımının izleri görülür. Ölçü, uyak, tiyatronun gelişimini olumsuz etkilemiştir.
redif gibi ahenk unsurlarına önem verilir.  Yerli tiyatro yazılmaya teşvik edilmiş, fakat
Bireysel konular işlenir. Bilgi ve öğüt verme tiyatronun geçmişi bizde fazla olmadığı için
amacı yoktur. teknik bakımdan güçlü tiyatro ürünleri ortaya
konamamıştır. Buna karşın dil ve üs lup

3. Halkın Yaşayışını ve Değerlerini Anlatan yönünden farklı bir özellik gösterirler.

Manzumeler: Bu anlayışın temsilcisi Mehmet


Akif Ersoy’dur. Şair, yazdığı şiir ve MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ EDEBİYATI
(1919–1923)
manzumelerde halkın dinî ve millî değerleri ile
yaşama tarzı üzerinde durur. Millî Edebiyat Milli Edebiyat Dönemi içerisinde yer alam
Kurtuluş Savaşı yılları edebiyatıdır.
yıllarında Mehmet Akif, daha önce Tevfik
Fikret'te gördüğümüz "nazmı nesre 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgaliyle
yaklaştırma" anlayışını sürdürüp geliştirmiştir. başlayan ve aralıksız üç yıl süren Millî Mücadele'yi
Şiirde Tevfik Fikret'ten devraldığı "gerçekçiliği" bütün boyutlarıyla ele alır. Trablusgarp’ta,
geliştirmiş, "hayal ile alışverişi olmadığını, her Balkanlar'da, Birinci Dünya Savaşı'nda art arda
ne demişse görüp de söylediğini, en beğendiği gelen yenilgiler Osmanlı İmparatorluğu’nu
mesleğin hakikat olduğunu" bildirmiştir. Anadolu'ya sıkıştırmıştı. Çok geçmeden Mütareke
Manzumelerinde halkın yaşama biçimini dönemi başlayacak, Sevr antlaşmasıyla Anadolu,
gerçekçi biçimde yansıtmıştır. Mehmet Akif, Yunanlıların ve müttefiklerin işgaline uğrayacaktır.
halkın yaşamını yansıtmasına karşın, hece Anadolu insanı top yekûn bir savaşa girişir ve
ölçüsünü değil, aruz veznini kullanmıştır. düşmanları topraklarından atar. Bu kutsal bir
mücadeledir; şair ve yazarlar kalemleriyle bu
mücadeleye katılırlar. Askeri yüreklendiren, toplumu
32
heyecanlandıran yüzlerce, binlerce şiir, hikâye, 3. Bu dönem şair ve yazarları, eserleriyle halka
makale, deneme, roman yazmışlardır. Ancak roman heyecan ve cesaret vermişlerdir.
diğer dallar kadar bereketli değildir; Halide Edip’in 4. Bu dönemde şiir, hikâye, roman, tiyatro, deneme
Ateşlen Gömlek'i İstiklal Savaşı'nı işleyen tek ve makale türlerinde eserler verilmiştir.
romandır. Savaşı konu alan romanlar sonradan 5. Milli Mücadele döneminde yazılmış tek roman,
yazılmıştır. Halide Edip’in Ateşten Gömlek(1922) romanıdır.
Milli Mücadeleyi konu alan diğer romanlar, daha
Millî Mücadele Dönemi Edebiyatı bir var olma sonraki dönemlerde yazılmıştır.
mücadelesinin edebiyatıdır. Onun için yaşanılan 6. Milli Mücadeleyi hikâyeleştiren Halide Edip ve
olayların birer yansıması gibidir. Halkın duygularına Yakup Kadri, hikâyelerinde cepheyi ve cephe
hitap edilerek millî heyecan uyandırılmak istenmiştir. gerisini anlatmışlardır. Bu hikâyelerde Milli
Mücadele döneminde yaşanan bütün acılar,
sıkıntılar, kahramanlıklar, fedakârlıklar gerçekçi
Bu Edebiyatın Genel Özellikleri
bir şekilde yer almaktadır.
1. Dil, oldukça sade ve vezin, hece veznidir.
2. Milli duygular, tarihi kahramanlıklar, vatan ve
millet sevgisi gibi konular işlenmiştir.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ŞAİR VE YAZARLARI

teknolojik değerlerini alıp bu iki kültürü bir arada


1. ZİYA GÖKALP (1876–1924)
yoğurmuş nesiller ister.
 Aslen Diyarbakır doğumludur.  Dini de toplum birliğini sağlamada önemli bi r
 Milli Edebiyat'ın gelişmesinde ve ayakta değer olarak görür.
durmasında önderlik etmiştir.  Şiirlerinde aruz vezni yerine hece veznini
 Çeşitli makale, manzume ve eserleriyle kullanmıştır.
''Türkçülük''ün yolunu çizmiştir. Bu yönünde  Kullandığı dil sade, herkesin anlayabileceği
edebiyatçılığından çok fikir adamı yönüyle Türkçedir.
tanınmıştır.  Konuşma diliyle halk dilinin birbirine
 Türkçülük akımını sisteme bağlamış ve bunu yakınlaşmasını amaçlar.
eserlerinde sistem li bir şekilde işlemiştir.  Görüşlerini anlatırken, masallarda, destanlarda,
 Edebiyatımızın gelişmesi için halka ve milli efsanelerden, Türk mitolojisinden, Türk
değerlere yönelinmesi gerektiğini savunmuştur. folklorundan, Dede Korkut ve benzeri öğelerden
 Türkçülüğü bir ırkçılık olarak değil de dil, yararlanmıştır.
edebiyat, din, iktisat, siyaset vb. alanlarda arar.  Türk dilinin milli temeller üzerinde gelişmesini
 Fikirleriyle M. Kemal Atatürk'ü de etkilemiştir. sağlama için mücadele vermiştir. Türkçe karşılığı
 Edebiyatı fikirlerini yayma da bir araç olarak bulunan Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasını,
kullanmıştır. Bunda da başarılı olmuştur. buna karşılık halkı beğenisini kazanmış ve
 Turancılık idealinin savunucusudur. Bütün yerleşmiş olan kelimelerin atılmayı
Türkleri bir bayrak altında toplamayı amaç edinen gerektirmediğini dile getirmiştir.
bir idealdir.
ESERLERİ
 Düşünce sisteminde; İslam ve Türk sentezini bir
arada bulabilecek bir birlik vardır. Şiir: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat
 Kendi değerlerine sadık, geçmişini bilen ve
Mektup: Malta Mektupları
tanıyan nesillerle birlikte Batı'nın ilim, irfan ve
33
Düz yazı: Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek ESERLERİ
Muasırlaşmak İslamlaşmak, Türk Töresi, Türk
Öyküleri: İlk Düşen Ak, Bomba, Falaka, Yüksek
Medeniyet Tarihi
Ökçeler, Dilek, Beyaz Lale, Pembe İncili Kaftan, Gizli
Mabet, Bahar ve Kelebekler, Yalnız Efe, Nodan,
2. ÖMER SEYFETTİN (1884–1920) Kaşağı, Dalga, Nokta, Topuz, Vire, Kurbağa Duası,
Hürriyet Bayrakları, Başını Vermeyen Şehit, Prima
 Realist Türk hikâyeciliğinin en önemli
Türk Çocuğu.
temsilcilerinden biridir. Hikâyelerinde milli konuları
işlemeye özen gösterir. Roman: Efruz Bey
 Dil akımımızın öncülerinden biridir.
 Şairlik yönü de bulunmasına karşın gücünü 3. MEHMET EMİN YURDAKUL (1869–1944)
hikâyeciliğinden alır. İlk şiirlerini Servet-i Fünun
 İlk şiirleri Servet-i Fünun dergisinde
etkisinde yazmıştır.
yayımlanmıştır.
 1911'de ''Yeni Lisan'' makalesi milli edebiyatın
 Türk edebiyatında milliyetçilik akımının şiirdeki ilk
kuruluş bildirgesi olarak sayılır.
temsilcilerinden biri olarak sayılır.
 Hikâyelerin hemen hemen hepsinde giriş(serim),
 Şiirlerinde ve eserlerinde sade Türkçeyi
gelişme(düğüm),sonuç(çözüm) bölümleri bulunur.
kullanmaya özen göstermiştir.
Olay hikâyesinin en önemli temsilcilerindendir.
 Milli edebiyat topluluğu oluşmadan önce de hece
 Sade bir dil kullanılmıştır.
ölçüsüyle epik ve lirik şiirler yazmıştır.
 Genellikle hikâyelerini beklenmedik bir sonla
 Türkçülüğü savunmuştur.
bitirmesi, onun hikâyelerini çekici kılmıştır.
 “Türk şairi” ''Milli Şair'' olarak da bilinir.
 Hikâyelerinin başına bir atasözü koyarak konuyu
 Hece ölçüsünü eski milli ölçümüz olduğu için
bir ana fikir etrafında toplamayı amaçlar.
ısrarla kullanır ve savunur. Buna rağmen
 Eserlerinde mizah ve hiciv iç içe girmiştir.
söyleyişteki eksikliği onun şiirlerinde kendini
 Konular gündelik hayattan, çocukluk anılarından,
hissettirir.
milli ve tarihi zenginliklerimizden almıştır.
 Sade dille yazarken ortaya çıkan aksaklıklar
 Olay anlatımında klasik (Maupassant) öykü
şiirlerinin gücünü zayıflatırken kendine özgü
anlatımını benimser.
söyleyişi ve duygu yoğunluğu onun en önemli
 Halk fıkraları ve arifane sezişler hikâyelerinde
özelliğidir.
kendini hissettirir.
 Şiirleri didaktik bir nitelik taşır.
 Kahramanları ve kişiler halktan seçilen, tek
 Uzun hece ölçülerini kullanmış bu yüzden şiirleri
boyutlu kişilerdir.
düzyazıya yaklaşmıştır.
 Kişilerin ruhsal tahliline çok fazla girilmez.
 Şiirlerinde bireysel kavramlar ve tabiat gibi
 Hikâyelerinde amaç, toplumun aksaklıklarını
kavramlar pek bulunmazken milliyetçilik ve
göstermek ve milli bilinci uyandırmaktadır.
halkçılıkla ilgili kavramlar oldukça fazladır.
 Olayların arasındaki güçlü bağı hiçbir zaman
 Şiirlerinde, Anadolu insanının ezikliğini,
ihmal etmez. Onların arasında güçlü bir bağ
kahramanlığını, verdiği mücadeleleri, düşmanlarla
kurar.
yaptığı savaşları, coşkun bir dille dile getirir.
 Tasvir ve tahlilden çok olaya önem vermiştir
 Şiire biçim yönünden yenilikler getirmiş, sonunda
hikâyelerinde.
serbest müstezata kadar birçok nazım biçimini
 Hikâyelerinde sade fakat sürükleyici bir dil vardır.
kullanmıştır.
 Türk milliyetçiliğin, İdeal bir milli birliğin
 Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalara değer
savunucusudur.
vermemiştir.
 Balkanlar'da Türklere yapılan zulümleri de
 Şiirin büyük halk kitlelerinin malı olması için
eserlerinde sıkça kullanmıştır.
mücadele etmiştir.

- 34 -
 “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” 5. MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890–1966)
şiirindeki “Ben bir Türk’üm dinim, cinsim
 İlk döneminde Fecri Ati topluluğu içine katılıp
uludur.” mısrası ünlüdür.
şiirler yazmıştır. Fakat daha sonra milli edebiyat
ESERLERİ akımına dâhil olmuştur.
 Milli Edebiyat topluluğunun güçlenmesinde önemi
Şiirleri: Türk Sazı, Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Ey Türk
rolü olmuştur.
Uyan, Dicle Önünde, Ordunun Destanı, Hasta Bakıcı
 Türk Edebiyatı ve edebiyat tarihi hakkında Batılı
Hanımlar, İsyan ve Dua, Zafer Yolunda, Turana
manada ilk ilmi araştırmaları yapmıştır. Batılı
Doğru, Aydın Kızları, Mustafa Kemal, Ankara
aydınların Türk edebiyatı hakkındaki pek çok
Düz yazı: Türk'ün Hukuku, Dante'ye, Fazilet ve Asalet yanlışını düzeltmiştir.
 Edebiyat tarihimizi neden-sonuç ilişkileriyle
incelemiş, adını bilmediğimiz birçok şairin
4. ALİ CANİP YÖNTEM (1887–1967)
tanıtılmasına öncülük etmiştir.
 İlk şiirlerinde Servet-i Fünun tarzının etkisi  Ülkemizde ve yurtdışında birçok üniversiteden
görülür.
fahri doktorluk ve üyelik almış, Ankara ve İstanbul
 Şairliğinden çok, makaleleri, edebiyat tarihçiliği ve
üniversitesinde profesörlük yapmıştır.
okul kitapları çalışmalarıyla ünlüdür.
 İlk şiirlerinde aruz vezniyle şiirler yazar. Dil ağırdır ESERLERİ
fakat sonra dili sadeleştirir.
Divan Edebiyatı Antolojisi, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk
 Milli edebiyat akımına girdiği zaman tamamen
Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, Nasrettin
bunlardan vazgeçer. Bu dönemde yazdığı şiirler
Hoca, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Edebiyat
birçok şairlerinkinden daha kuvvetlidir.
Araştırmaları, Türk Saz Şairleri, Osmanlı Devleti'nin
 Milli edebiyata girişiyle dilde Türkçülük akımına
Kuruluşu, Bugünkü Edebiyat, Azeri Edebiyatına Ait
güç kazandırmıştır.
Tetkikler...
 Yabancı sözcük ve kurallardan dilimizin
arındırılmasını ister.
6. HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER (1888–1966)
 Divan edebiyatını oldukça iyi bilir fakat dilde
sadeleşme fikrini savunur.  Türkçülük akımının gelişmesinde önemli bir paya
 Şiirlerinde hece ölçüsü kullanmış fakat halk şiiri sahiptir.
nazım biçimlerini pek kullanmamıştır, yeni nazım  Hitabetçiliğiyle tanınır.
biçimleriyle yazmıştır.  Yazı hayatına Fecr-i Ati ile başlamış daha sonra
 Daha sonraki dönemlerinde şairliği bırakarak Türk Milli Edebiyata katılmıştır.
dili ve Türkçülük üzerine yazılar yazmıştır.  Betimlemelerden güç olan coşkulu ve inandırıcı
 Adını daha çok edebi ve ilmî tartışmalarla (Yeni bir hitaba sahiptir.
Lisan tartışmaları) duyurmuştur. Özellikle Cenap  Söylevleriyle gençlere milliyetçilik duygusu
Şahabettin’le girdiği tartışmalarla öne çıkmıştır. aşılamaya çalışmıştır.
Bu tartışmaları “Millî Edebiyat ve Cenap Bey’le  Türk ocaklarında hayatının büyük bir kısmını
Münakaşalarım” adıyla kitaplaşmıştır. geçirmişti.

ESERLERİ
ESERLERİ
Şiir: Geçtiğim Yol
Dağ Yolu: Hitabetlerini topladığı eserdir.

Günebakan: Makalelerini bir araya getirdiği eseridir.

- 35 -
7. CELAL SAHİR EROZON (1883–1935)  Anadolu'nun geri kalmışlığından Türk aydınını
sorumlu tutan ilklerden biridir.
 Servet-i Fünun genç şairlerinden biridir.
 Toplum için sanat fikrini savunmuştur.
 Tevfik Fikret'in etkisi kendini hissettirir; fakat
 Toplum hayatımızdaki değişiklikleri tüm
sonraki dönemlerinde kendi tarzını yakalar.
gerçekleriyle anlatmaya çalışmıştır.
 Servet-i Fünun kapanınca Milli edebiyat akımının
 Batı edebiyatını sıkı biçimde takip etmiş, Balzac,
fikirlerini savunmuştur.
Flaubert ve Zola'nın etkileri kendini hissettirir.
 Hece vezniyle şiirler yazmıştır bu dönemde.
 İlk romanı ''Kiralık Konak''tır.
 Şiirlerinde; duygular, hayallerle, işlediği kadın ve
 Sade ve duygulu biçimde yazdığı romanları
aşk temaları fazlaca görülür.
teknik bakımdan oldukça güçlüdür.
ESERLERİ  Hemen hemen her romanında tarihi olaylara
bağlı kişilerin kişiliklerini yansıtır.
ŞİİR: Siyah Kitap, Buhran, Beyaz Gölgeler.
 Kahramanların çoğu töreye bağlı, düzensizliğe
kurban gitmiş, kötümser iç dünyası zengin ve
8. YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)
geleneklere bağlı kişilerdir.
 Yazı hayatına Fecr-i Ati topluluğunda
 Romanları konu ve fikir olarak birbirini
başlamıştır.
tamamlayan eserlerdir.
 Bu dönemin bütün özelliklerini eserlerinde
 Yahya Kemal gibi kısa bir süre Nev-
bulabiliriz. Bu dönemde bireysel konuları
Yunanilik etkisinde kalmış; Siyah Saçlı
işlemiştir.
Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri
 Bu topluluk dağılınca milli edebiyat akımına
katılmıştır. adıyla bir mensur şiir yazmıştır.

 Şiirleri süslü ve mensurdur fakat asıl özelliği


ESERLERİ
romancılığıdır.
 Eserlerinde realizmin etkisi görülür. Mensur Şiirleri: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan

 Eserlerinde sağlam bir gözlem kendini hissettirir. Oyun: Nirvana, Sağanak, Mağara, Veda
 Romanlarıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun
Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
çöküş yıllarından başlayarak Meşrutiyet’e
Öykü: Rahmet, Bir Serencam, Milli Savaş Hikâyeleri
Mütareke yıllarına, Kurtuluş Savaşı’na ve
Roman: Kiralık Konak, Yaban, Nur Baba, Sodom ve
1952’ye kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne
Gomore, Hüküm Gecesi, Ankara, Panorama, Bir
tanıklık etmiş, toplumsal, siyasi tarihimizi Sürgün, Hep O Şarkı

çözümlemiştir. Eserleri genellikle bir Makale: Seçme Yazılar, Kadınlık ve Kadınlarımız,


Ergenekon, Seçme Yazılar...
çöküşün hikâyesidir. Doğu- Batı, eski- yeni
çatışması işlediği temalardır. Anı: Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Vatan Yolunda,
Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Politika'da 45 Yıl.
 Karakterler başarıyla aktarılmıştır eserlerinde.
 İlk döneminde ferdiyetçi özellik gösterir daha
9. HALİDE EDİP ADIVAR (1884–1964)
sonra toplumcudur.
 Eserleri teknik yönden oldukça kuvvetlidir.  İlk eserlerinde aşk ve bireysellik konuları
 1916'dan sonra milli konuları ve toplumsal işlenmiş.
konuları işlemeye başlar. İlk dönemlerinde mistik  Milli edebiyat tartışmalarının olduğu dönemde
bir hava sezilir. sade bir dille karşımıza çıkar; fakat dil sadeliğine
 Toplumun aksaklıklarını, savaşlarını, karşın cümle kurguları bozuktur.
mücadelelerini, aydın-halk çatışmasını, Türk  İlk Halide Salih imzasıyla yazı hayatına girer. Bu
toplumundaki değişiklikleri işlemiştir. dönemde hikâyeler yazar.
 Sağlam ve gösterişli bir anlatıma sahiptir.  Roman kahramanları idealize edilmiş kadınlardır.

- 36 -
Güçlü, Batı'yı özümsemiş, karakterli tiplerdir. Toplum ve töre romanları: Yazar özellikle son
Yazarın hayatından parçalar sergiler. yıllarında İstanbul’da ve Anadolu’da yaşayan insanları
 Çocuk kahramanları da oldukça fazla yer tutar; konu edinir. Doğu - Batı çelişkisini gündeme getirir.
çünkü çocukları bu memleket'in geleceği, Değişik yörelerin törelerini sergiler. Romanlarındaki
kurtuluşu olarak görür ve eserlerinde onlara bazı olay ve izlenimler yazarın hayatından
büyük sorumluluklar yükler. kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır,
 Kahramanlarını çevre, gelenek-görenek, töre ve Döner Ayna bu türden romanlarıdır.
nesil bağlamı içerisinde ayrıntılı bir biçimde
ESERLERİ
yansıtır.
 Romanlarında konular genellikle; İstanbul'da Roman: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan,
geçer. Kurtuluş Savaşı dönemini anlatan Sinekli Bakkal, Seviye Talip, Yeni Turan, Son Eseri,
romanları Anadolu'da da geçer. Kalp Ağrısı, Zeyno'nun Oğlu, Tatarcık, Yolpalas
 Kurtuluş Savaşı döneminde milliyetçilik fikrini Cinayeti, Sonsuz Panayır, Çaresiz, Hayat Parçaları,
savunmuştur. Döner Ayna vb.
 ''Sultanahmet Mitingi''nde halkı coşturacak
Hikâye: Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt...
konuşmalar yaparak milli mücadelenin içinde yer
almıştır. Tiyatro: Kenan Çobanları, Maske ve Ruh
 Eserlerinde gözlem ve tahlillere, betimlemelere
Anı: Türk'ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
önem verir ve bunda da başarılıdır.
 Romanları dil ve üslup yönünden dağınıktır.
10. REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889–1956)
 Türk edebiyatına en çok eser veren
 Çalıkuşu romanıyla şöhreti yakalamış
sanatçılardandır.
yazarımızdır.
 Kahramanlarının ruh yönüne ve yapılarına da
 Daha önceleri Cemil Nimet takma adıyla roman
önem vererek bu alanda Türk edebiyatına
yazmıştır.
öncülük yapar.
 İlk dönemlerinde bireysel, duygusal konular
 Eserleri romantizmden realizme doğru bir gelişme
üzerinde durmuş, daha sonra toplumsal konulara
gösterir.
yönelmiştir.
 Halide Edip’in romanlarını içerikleri ve dönem
 Hemen hemen bütün eserlerinde Anadolu'yu
bakımından üç grupta toplamak mümkündür:
anlatan ender yazarlarımızdan biridir.
 Babasının asker olması ve Reşat Nuri Güntekin'in
İlk dönem romanları: Aşk gibi bireysel konuları ele
müfettişlik görevi nedeniyle Anadolu'nun birçok
aldığı romanlarıdır. Bu romanlarda güçlü kadın
yerini gezme ve gözlemleme fırsatı bulmuştur ve
kahramanlar öne çıkar. Kahramanların ruhsal
bunları eserlerinde okuyucularına aktarmıştır.
durumları başarıyla tahlil edilir. Seviye Talip, Handan,
 Anadolu insanının yaşantısını, sıkıntısını
Kalp Ağrısı bu romanlardandır.
özentiden uzak sade bir dille anlatmıştır.
Eserlerinde iyimserlik kendini hissettirir ve insan
Kurtuluş Savaşı Dönemi romanları: Anadolu’ya
sevgisi geniş bir yer bulur.
geçip Kurtuluş Savaşı’na katılmasıyla Halide Edip’in
 Romanlarında duygusal ve toplumsal konuları
sanat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde
anlatırken hikâyelerine bunları ilave ederek
Anadolu insanını yakından tanır. Türkçülük akımının
mizahı da eklenmiştir. Kahramanları erkek
etkisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile
tiptedir. Onların dış görünüşünden çok psikolojik
Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin
yönleriyle ilgilenmiştir.
değişik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî
 Yanlış Batılılaşma, batıl inançlar, yurdun çeşitli
coşkuyu anlatan eserler yazar. Ateşten Gömlek,
yerlerindeki hayat tarzları eserlerinin konusu
Vurun Kahpeye, Zeyno’nun Oğlu bu dönemin
arasındadır.
romanlarıdır.

- 37 -
 Romanları güçlü bir gözleme dayanır. gelişen sürükleyici olaylar üzerine kurmuştur.
Romanlarında realizm ve canlı bir üslup Türk toplumunun son yüzyılda geçirdiği sosyal ve
karşımıza çıkar. siyasal değişimler sonucunda bozulan sosyal
 Eserlerinde konuşma dili hâkimdir. Konuşma dilini doku ve insan davranışlarını ele alır.
romanlarına oldukça mükemmel uygulamıştır.
 Roman, eleştiri, makale, tiyatro, çeviri, hatıra, ESERLERİ
hikâye türlerinde eser vermiş, birçok gazete ve
Roman: İstanbul’un İç Yüzü, Yezidin Kızı, Çete,
dergide yazılar yazmıştır.
Sürgün, Anahtar, Bu Bizim Hayatımız, Nilgün, Yer
Altında Dünya Var, Dişi Örümcek, Bugünün Saraylısı,
ESERLERİ
Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş, Dört Yapraklı
Roman: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Yeşil Gece, Gizli Yonca, Sonuncu Kadeh, Yüzen Bahçe (İlk ve en
El, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü, Acımak, Damga önemli romanı İstanbul’un İç Yüzü’dür.)
Değirmen, Gökyüzü, Ateş Gecesi, Eski Hastalık, Hikâye: Gurbet Hikâyeleri, Memleket Hikâyeleri
Kızılcık Dalları, Kavak Yelleri, Son Sığınak, Kan Anı: Bir Ömür Boyunca
Davası, Miskinler Tekkesi, Bir Kadın Düşmanı
Tiyatro: Deli
Hikâye: Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Leyla ile
Mizah: Kirpinin Dedikleri, Guguklu Saat, Ay Peşinde,
Mecnun, Olağan İşler, Eski Ahbap
Agop Paşa’nın Hatıraları, Sakın Aldanma, İnanma,
Gezi: Anadolu Notları Kanma

Tiyatro: Hançer, Eski Rüya, Taş Parçası, Balıkesir


12. FALİH RIFKI ATAY (1894–1971)
Muhasebecisi, Eski Şarkı
 İlk yazıları Servet-i Fünun dergisinin genç
Eğitim: Türk Kıratı, Fransızca, Türkçe Resimli Büyük
yazarlara ayrılan bölümünde yayımlanmıştır.
Dil Kılavuzu
 Meşrutiyet döneminde Ziya Gökalp, Kurtuluş
Savaşı yıllarında Anadolu ve daha sonra Mustafa
11. REFİK HALİT KARAY (1888–1965)
Kemal Atatürk'ün yanında yer almıştır.
 Fecri Ati topluluğunda sanat hayatına başlamıştır.  Türkçenin duru ve yalın bir anlatıma ulaşmasında
 Aydede dergisini çıkarmıştır. büyük payı vardır. Türkçeyi mükemmel kullanan
 İlk başlarda “Kirpi” takma adını kullanmıştır. usta yazarlarımızdandır.
 Mizahi hicivlerinden dolayı sürgüne gönderilmiştir.  Konuya doğrudan giren, yapmacıksız, süssüz bir
 Yazılarında konuşma dilini ustalıkla kullanmıştır. üslup, yazılarında kendini hissettirir.
 Türk hikâyeciliğini Anadolu'ya yöneltmiş ve  Kalemini Atatürk'ün emrinde kullanmış, devrimleri
buraları anlatmıştır. canla başla savunmuştur.
 ''Yeni Lisan'' hareketinin başarılı olmasında  Fıkra ve makale yazarı olmasına karşın daha çok
önemli bir paya sahiptir. seyahat yazılarıyla tanınmıştır. Gezdiği yerlerde
 Arı bir Türkçeyle yazmıştır. memleketimizi karşılaştırmış, gözlemlerini
 Hikâyelerinde güçlü bir gözlem karşımıza çıkar. eserlerinde mükemmel biçimde yansıtmıştır.
 Memleket Hikâyeleri ilk hikâye kitabıdır.  Dilde sadeleşmeye gitmiş; fakat uydurma
Gözlemlerinden yararlanarak yazdığı bu kelimelere rağbet, etmemiş, halk dilini kullanmıştır.
hikâyelerde olaylar hep Anadolu’da geçer.  Bir dönem Atatürk'ün sözcülüğünü de yapmıştır.
Maupassant tarzı bir hikâye anlayışı olan Atatürk ilkelerinin yaygınlaşmasında çaba sarf
yazarın bu eseri, edebiyatımızın İstanbul dışına eder, bu yönüyle fikir hayatımıza da yön vermiştir.
çıkıp Anadolu’ya yönelmesinde yeni bir çığır  Türkçeyi canlı ve titiz bir biçimde işleyerek kullanır;
açmıştır. Gurbet Hikâyeleri ise yurt dışındaki kısa cümle yapısı içerisinde kelimeleri mükemmel
sürgün yaşamının izlenimleriyle yazılmıştır. biçimde kullanır.
 Romanlarını aşk ve kadın ekseni etrafında  Yeni Türk alfabesinin hazırlanması ve
- 38 -
uygulanması sırasında Dil Encümeni olarak görev 14. RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN (1892–1959)
almıştır.
 Edebiyat ve fikir adamlarıyla yaptığı mülakatlarla
 Bunun yanında birçok gazetede başyazarlık da
bu türün ilk örneklerini veren gazeteci, yazar ve
yapmıştır.
siyaset adamıdır.

ESERLERİ  1918'de Yeni Mecmua'da yayımladığı "Anafartalar


Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat" başlıklı
Gezi: Deniz Aşırı, Bizim Akdeniz, Taymis Kıyıları,
yazısıyla Mustafa Kemal Paşa'yı basın yoluyla
Tuna Kıyıları, Hint, Yolcu Defteri, Gezerek
kamuoyuna duyuran ilk kişidir.
Gördüklerim
 Öğretmenlik yıllarında yaptığı çevirilerle yazı
Anı: Zeytindağı, Ateş ve Güneş, Çankaya
hayatına atıldı ve ilk yazılarını Tevfik Fikret'in

Fıkra: Kurtuluş, Pazar Konuşmaları, Bayrak, Eski teşvikiyle Servet-i Fünun ’da yayımlamaya başladı.
Sanat...  İstanbul'u tasvir eden Ayrılıklar adlı kitabından
dolayı kendisine "İstanbul Seyyahı" adı verilen
Ruşen Eşref'in hayatı 1918'den sonra tam bir
13. EMİN BÜLENT SERDAROĞLU (1886 – 1942)
seyyah gibi geçti.
 Galatasaray Futbol Takımının ilk Türk kaptanıdır.  Vakit gazetesi muhabiri olarak Batum'a gitmesiyle
Galatasaray Spor Kulübü’nün 2 numaralı kurucu başlayan seyyah yaşamı Yedigün, Tasvir-i Efkâr
üyesidir. ve Hâkimiyet-i Milliye gazetelerinde devam etti.
 Şair olarak Fecr-i Ati Topluluğu kurucularından  1920'de Ankara'ya giderek Kurtuluş Savaşı'na
biridir. katıldı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'nun
 Toplumsal ve ulusal konularda şiirler yazar. Victor içinde bulunduğu durumu ve Anadolu insanını
Hugo’nun ‘Mavi Gözlü Yunan Çocuğu’ adlı anlatan yazılar kaleme aldı.
eserine karşı yazdığı ‘Kin’ adlı şiiri ile o dönemde  Lozan Konferansı'nda basın danışmanıydı.
çok geniş yankılar uyandırmıştır.  1923'te Afyonkarahisar milletvekili olarak meclise
 Kin ve Hisarlara Karşı eserleriyle Milli Edebiyatın girdi; Anadolu Ajansı kurucu idare meclisi ve harf
habercisi olmuştur. inkılabı komisyonu üyeliklerinde bulundu.
 Ahmet Haşim onun şiiri için “Türk şiirinin  1933'te cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğine
üstünden bir kuyruklu yıldız gibi geçti ondan getirildi. 1945–1952 yılları arasında Tiran, Atina ve
ağzımızda tamamlanmamış bir lezzet kaldı” Budapeşte'de elçilik, Roma, Londra ve Atina'da
demiştir. büyükelçilik yaptı.
 Kin adlı şiirini Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok  1952'de emekli olduğunda Türkiye'ye döndü ve
severdi. Hatta Çanakkale’de düşmana karşı hayatının son yıllarını Atatürk'e dair hatıralarını
savaşırken en zor zamanlarda o şiirin “Garbın kaleme almakla geçirdi.
cebin-i zalimi (Batı’nın çirkin zalimi) affetmedim  Ruşen Eşref şiirleri ve mensur şiirlerinin yanı sıra
seni” dizesini bağıra bağıra ezberinden okurdu. daha çok mülakatları, anı ve gezi yazılarıyla
 Balkan Savaşı’na kendi atıyla katılan, Birinci tanınmıştır.
Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde  Yazılarını akıcı bir üslupla, mensur bir şiir havası
çarpışan Emin Bülent Serdaroğlu’nun ölümünden içinde kaleme almış, çevresine ait tüm izlenimlerini
önceki son sözleri, “Lüleburgaz, Lüleburgaz. bütün ayrıntılarıyla vermiştir.
Harp ediyoruz” olmuştu.

- 39 -
15. AKA GÜNDÜZ (1886–1958) 18. HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

 Son devir hikâye ve romancısı; şair ve gazeteci.  Şiir yazmaya Mütareke yıllarında başladı.
 1920 yılında Alay Dergisini çıkardı. Çocuk Kurtuluş Savaşı’nın etkisi ve heyecanıyla Millî
Bahçesi ve Genç Kalemler dergilerinde çıkan edebiyat akımına katıldı. Kadın duyarlılığıyla
yazılarıyla dikkati çekti. işlediği şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, roman
 Romanlarında kişileri, ahlak ve ahlaksızlık türlerinde de eserler verdi. Millî Edebiyat akımı
arasındaki büyük bir çatışmanın içine sokar. içinde değerlendirilen şiirlerinde geleneksel ölçü
 Hikâye ve romanları anlatım açısından ve anlayışa bağımlı kaldı. En tanınmış şiiri “Git
yetersizdir. Bahar”dır.
 Edebiyat yapmayı değil, topluma ders vermeyi  Şiirleri: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü,
amaçlayan bir yazardır. Yurdumun Dört Bucağı, Ellerim Bomboş, Git
 Sade dil görüşüne bağlı olup Milli Edebiyat Bahar, Sevmek
akımı içinde yer almıştır. Romanları: Küller, Sisli Geceler, Aşk ve Zafer
 Eserlerinde millet sevgisinin neticesi olarak geniş
halk zümreleri ile bunların ıstırapları işlenmiştir.
19. RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI
Cümleleri ateşli ve kısadır. Eserleri hayat
tecrübesini verir. Yetmişe yakın eseri vardır.  Felsefeye merakı sebebiyle “Filozof Rıza” diye
 Romanları: Dikmen Yıldızı, İki Süngü Arasında, anılmıştır.

Bu Toprağın Kızları… Not: Dikmen Yıldızı’nda  Aruzla yazdığı ilk şiirlerinden sonra hece

Kurtuluş Savaşı yıllarında geçen bir aşk ölçüsüne yönelmiştir. Halk şiirinin özellikle de
hikâyesi anlatılmıştır. tekke şiirinin etkisinde kalarak koşma, nefes,

Şiirleri: Bozgun, Çocuk Kalbi, Türk Duygusu divan biçimleriyle Bektaşi ozanlarının,
Karacaoğlan, Dertli gibi saz şairlerinin söyleyiş
özelliklerinden yararlanmıştır. Aşk, vatan hasreti,
16. YUSUF AKÇURA
tabiat, gurbet başlıca temalarıdır.
 Türkçülük akımının önde gelen  Şiirlerini “Serab-ı Ömrüm” adlı kitabında
temsilcilerindendir. Türk Derneği’nin kurucuları toplamıştır. En ünlü şiiri “Uçun Kuşlar”dır.
arasındadır. Türk Tarih Kurumu başkanlığında
bulunmuştur. , 20. MUSAHİPZADE CELAL
 “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı eseri Türkçülük
 Döneminin tiyatroda önemli sanatçısıdır.
düşüncesinin manifestosu kabul edilir.
Oyunlarında Türk toplumu ve aile yaşamının
gülünç yanlarını ustalıkla eleştirmiştir. Osmanlı
17. EBUBEKİR HAZIM TEPEYRAN İmparatorluğunun kurumlarını eleştiren oyunlar da
yazmıştır.
 Tek romanı “Küçük Paşa” edebiyatımızda köyü
 Tiyatro repertuarımızın çeviri ve
ve köylüyü anlatan ikinci romandır. Yazarın
uyarlamalardan bir ölçüde kurtulması ve Türk
realist gözlemlerinin bir ürünü olan roman, köyün
tiyatro edebiyatının ulusal bir kimlik
toplumsal gerçekliğini ayrıntılarıyla verir,
kazanması için çaba göstermiştir.
bürokrasiye eleştiriler yöneltir. 2. Abdülhamit
 Eserleri: Türk Kızı, Köprülüler, İstanbul Efendisi,
Dönemi’nin askere alınma, hastalıklar, yoksulluk
Lale Devri, Macun Hokkası, Yedekçi, Kaşıkçılar,
gibi sıkıntılarını dile getirmiştir. Romanda
Atlı Ases, Demirbaş Şarl, fermanlı Deli Hazretleri,
Anadolu’nun ücra bir köşesinden İstanbul’da bir
Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi
konağa getirilen bir küçük çocuğun başından
geçenleri anlatmıştır.
 Şiir, anı ve öyküler de yazmıştır.

- 40 -
21. İBNÜRREFİK AHMET NURİ  Milli Edebiyat döneminde toplumun sorunlarını
dile getirmeyi amaç edinen şiirin temsilcisidir.
 Eserlerinin birçoğu Fransızca oyunlardan
 Şiirlerini Safahat adlı kitapta top1amliştır. Safahat
uyarlama olmakla birlikte günlük dili çok iyi
yedi kitaptan oluşur. Bunlar: Safahat, Hakkın
kullandığından asıllarından daha canlı ve başarılı
Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih
olarak değerlendirilmiştir.
Kürsüsünde, Hatıralar, Gölgeler ve Asım'dır.
 En tanınmış oyunu “Mavi Sakalın Sekizinci Karısı”
 O benim milletimin şiiridir diyerek “Safahat”a
olan Fransızca bir eserden uyarladığı “Sekizinci”
“İstiklal Marşı”nı almamıştır. “İstiklal Marşı”nı
adlı oyunudur. Yazar en sevdiği oyunu
kahraman Türk ordusuna ithaf etmiştir.
“Sekizinci”yi soyadı olarak almıştır.
 Eserleri: Hisse-i Şayia, Ceza Kanunu, Şeriye
2. YAHYA KEMAL BEYATLI
Mahkemesinde…
 Milli edebiyat sanatçıları, topluma yönelmiş,
DÖNEMİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ toplumun sorunlarını işlemiştir. Ahmet Haşim,
sanatı amaç edinerek çevresinden uzaklaşmış,
1. MEHMET AKİF ERSOY hayali bir ülkeye sığınmıştır. Yahya Kemal ise
bunların dışında bir yol bularak, Türk tarihinin,
 İstiklal Marşı'mızın şairidir. Kaynağı İslam dini
Türk sanatının başarılı geçmişini, çevresinin
olan imani şiirleri ve manzum öyküleri ile tanınır.
güzelliğini ve bunlar karşısındaki kişisel
 Türk şiirine gerçek realizmi getirmiştir.
duygularını dile getirmiştir.
 Şiirlerinde, aruzu Türkçeye büyük bir ustalıkla
 Aruz ölçüsü ve eski nazım biçimleri ile yeni
uygulamıştır ve Türk aruzu haline getirmiştir.
konuları başarıyla işlemiştir. Eski şiir ile yeni şiiri
 Nazmı nesre yaklaştırmıştır.
birleştirmiştir.
 Şiirlerinde yalnız dini konuları işlemekle
 Parnasizmin edebiyatımızda en önemli temsilci-
kalmamış, savaş sonrası toplum hayatının
sidir. Sembolizmin özeliklerini de taşır.
çöküntülerini ve ıstıraplarını anlatmıştır.
 Öz (saf) şiirin temsilcisidir.
Toplumun kurtuluşunun dine sarılmakla olacağını
 Şiirde dile, sözcüklerin özenle seçilerek yerli
savunmuş ve ahlaki, didaktik şiirler yazmıştır.
yerinde kullanılmasına, biçim mükemmelliğine,
İslamcılık fikrinin savunucusudur. Bu düşüncenin
ahenk ve uyağa önem vermiştir.
savunuculuğunu yapan Sırat-ı Müstakim ve
 Sanatçı, aruzu "Türk aruzu" haline getiren
Sebilürreşad dergilerinde yazmıştır. Batı’nın ilmini
sanatçılarımızdandır. Aruz ölçüsünü Türkçeye
almak konusunda fikirlerini dile getirdiği mısraları
başarıyla uygulamıştır. (Diğerleri Mehmet Akif
da vardır.
Ersoy ve Tevfik Fikret’tir.)
 Dini lirizm, şiirinin özelliğidir. Çanakkale
 "Ok" şiiri hariç bütün şiirlerinde aruz veznini
Şehitlerine, bunun en güzel örneğidir. Büyük bir
kullanmıştır.
betimleme ve öyküleme yeteneğine sahiptir.
 Şiirde işlediği başlıca temalar, aşk, tabiat, ölüm ve
 Güçlü bir gözlemcidir. Canlı tablolar çizer.
sonsuzluktur. Osmanlı'ya hayrandır ve bunu
Konularını günlük olaylardan alır, yoksullara karşı
şiirlerinde açıkça görmek mümkündür.
acıma hissi duyar.
 Türk tarihine özlem duyar. İstanbul'u şiirlerinde en
 Manzum öykülerinde toplum hayatını sergiler.
çok işleyen şairlerimizden biridir. Osmanlı
Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Kocakarı
medeniyetinin en güzel eserlerini barındıran
ile Ömer, Meyhane, Hasır, Köse İmam bu türde
İstanbul'a hayrandır. “İstanbul şairi” olarak
yazdığı şiirlerdir.
tanınır.
 Şiirlerinde görmek istediği ideal genci “Asım”ın
 Fransız tarihçi Albert Sorel'in etkisiyle derin bir
kişiliğinde canlandırmıştır.
tarih şuuruna sahiptir.
 Toplum için sanat anlayışına sahiptir.
 Çağdaş Türk şiirinin kurucudur.

- 41 -
 Sağlığında hiçbir kitabı yayımlanmamıştır.
 “Sicilya Kızları, Biblos Kadınları” adlı şiirlerinde
Nev-Yunanilik akımının izleri görülür.
 Ünlü şiirleri arasında “Sessiz Gemi, Mohaç
Türküsü, Rindlerin Ölümü, Rindlerin Akşamı,
Bir Başka Tepeden, Açık Deniz, Mehlika
Sultanı, Süleymaniye’de Bayram Sabahı”
sayılabilir.
 Asıl adı Ahmet Agâh’tır.

ESERLERİ

Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Rubailer, Eski Şiirin


Rüzgârıyla

Düz yazıları: Edebiyata Dair, Aziz İstanbul, Eğil


Dağlar, Siyasi ve Edebi Portreler, Siyasi Hikâyeler
Tarih Musahabeleri, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi
ve Edebi Hatıralarım

ROMAN ÖZETLERİ

Ali Bey iyi eğitim almış, varlıklı biridir. Bir gün


TANZİMAT DÖNEMİ ROMANLARI Çamlıca’da Mahpeyker adlı güzel ama hafifmeş rep bir
kadına âşık olur. Ali Bey kadının gerçek yüzünü daha
TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT- ŞEMSETTİN SAMİ sonra öğrenir. Annesi de Ali Bey’i Dilaşup adında bir
cariye ile evlendirir. Ancak Mahpeyker, Ali Bey’in
Talat Bey, on sekiz yaşında bir delikanlıdır. Tütüncü
Dilaşup’la evlenmesini gururuna yediremez ve
Hacı Bey’in üvey kızı Fitnat Hanım’a bir görüşte âşık
öldürtmek için ona tuzak kurar. Ali Bey zannedilerek
olur. Kadın kılığına girip Ragıbe adını alarak evden
Dilaşup öldürülür. Ali Bey de Mahpeyker’i öldürüp
dışarı çıkmasına izin verilmeyen Fitnat’la nakış
hapse girer. Hapiste kahrından ölür.
öğrenmeye gittiği Şerife Hanım’ın evinde görüşür.
Ancak Fitnat, üvey babasının zoruyla zengin bir adam
CEZMİ- NAMIK KEMAL
olan Ali Bey’le evlendirilir. Düğün gecesinde Ali Bey
Fitnat’ın boynundan kopan muskayı açıp okuduğunda Namık Kemal bu eserini İslam birliği fikrini anlatmak
onun öz kızı olduğunu öğrenir. Talat da o sırada gelir için yazmıştır. Yazar romanı iki cilt olarak tasarlamış
ancak her şey için çok geçtir çünkü Fitnat intihar ancak sadece birinci cildini yazmıştır. Eserin konusu
etmiştir. Talat, sevgilisini o halde görünce dayanamaz Osmanlı tarihinden alınmıştır.
ve ölür, kendine gelemeyen Ali Bey de bu olayın
ardından sadece altı ay yaş ar. Romanın kahramanı Cezmi hem bir savaşçı hem de
bir şairdir. II. Selim zamanında İran seferine katılmış,
İNTİBAH (Sergüzeşt-i Ali Bey)- NAMIK KEMAL Kırım Hanı Adil Giray’la tanışmıştır. Savaşta Adil Giray
tutsak düşmüş ve Tebriz’e götürülmüştür. Adil Giray
Romanın konusu, Türk halk edebiyatının eski meddah
ve İran Şahının kız kardeşi Perihan birbirine âşıktır.
hikâyelerinden "Hançerli Hanım"ın öyküsünden
Bunu öğrenen Şah Şehriyar onları öldürtür. Cezmi de
esinlenmiştir.
yaralı olarak kurtulur.

- 42 -
FELATUN BEYLE RAKIM EFENDİ - AHMET oğlu Dilber’in resimlerini yapar. İki genç birbirlerine
MİTHAT EFENDİ âşık olmuşlardır. Celal’in annesi bu aşka engel olmak
için Dilber’i konaktan uzaklaştırır. Dilber Mısır’da
Romanda yanlış Batılılaşma teması işlenir. Alafranga
zengin bir tüccara satılır, Celal Bey de üzüntüden
züppe tipini Felatun Bey, Avrupa kültürünü özümsemiş
hastalanır, yatağa düşer. Dilber, yeni efendisine odalık
ama geleneklerinden vazgeçmemiş alaturka tipi ise
olmayı reddettiği için hapis hayatı yaşamaktadır.
Rakım Efendi temsil etmektedir. Kalem memuru
Kendisini seven harem ağası Cevher onu kurtarıp
Felatun Bey, işe gitmez, vaktini eğlence yerlerinde
İstanbul’a kaçıracaktır. Fakat onu kurtarmaya
geçirir. Babası ölünce kendisine büyük bir miras kalır.
çalışırken ölür. Dilber tek başına İstanbul’a
Polini adında bir aktrise âşık olur ve servetini bu kadın
gidemeyeceğini, yakalanacağını düşünerek kendini Nil
uğruna tüketir. Baba dostlarından birinin yardımıyla
Nehri’nin sularına bırakır.
Akdeniz adalarından birinde mutasarrıflık
(kaymakamlık) elde ederek İstanbul’dan ayrılır. Rakım
KARABİBİK- NABİZADE NAZIM
Efendi ise babasını bir yaşındayken kaybetmiş, zor
Olay Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde
şartlarda eğitimini tamamlamış, bir kalemde memur
geçer. Karabibik, babasından kalma tarlasını elinden
olmuş, Fransızca öğrenmiştir. Bir matbaacıya kitap
almaya çalışan Yosturoğlu ile kavgalıdır. Tarlasını
çevirmekte ve yabancılara Türkçe dersi vermektedir.
sürmek için her yıl İmamın öküzlerini kiralamaktadır.
Canan adındaki cariyesiyle evlenir ve mutlu olur.
En büyük hayali kızı Huri’yi İmam’ın kaynı İsmail’e
vermek ve öküzleri bedava kullanmaktır. Ancak Sarı
ARABA SEVDASI - RECAİZADE MAHMUT EKREM
İsmail’den umduğunu bulamaz. Bunun üzerine Rum
Eserde yanlış Batılılaşma eleştirilmektedir. Bihruz Bey tüccardan borç alarak bir çift öküz edinir. Bu arada
az buçuk Fransızcasıyla konuşmayı, araba kullanmayı kavgalı olduğu Yosturoğlu’nun yeğeni Hüseyin, kızını
ve şık giyinmeyi seven ve davranışları yüzünden ister. Kızını evlendirince bozulan sağlığına rağmen
komik duruma düşen biridir. Babasından kalan serveti çok mutlu olur.
tükenmez sanmaktadır. Bir gün Çamlıca’da dolaşırken
gördüğü güzel bir sarışına âşık olur. Onu hayalinde ZEHRA- NABİZADE NAZIM
yüceltir ve türlü hayallere kapılır. Oysa Periveş Hanım Zehra, natüralizmin etkisinde yazılan bir romandır.
düşkün bir kadındır. Arkadaşı Keşfi Bey, bir gün
Yazar, kahramanlarının ruhsal durumlarının toplumsal
Bihruz’a Periveş’in öldüğünü söyler, Bihruz bu yalana
etkiler altında geliştiğini göstermeye çalışmış,
inanır. Bir gün Şehzadebaşı’nda dolaşırken Periveş’e
psikolojik roman türünü denemek istemiştir. Çevre
rastlar, ancak onu öldü bildiği için Periveş’in kız
tasvirlerinde başarılıdır, bunun için gözlem ler yapmış,
kardeşi zanneder, ona Periveş’in mezarının nerede
örneğin tulumbacıların yaşayışını yansıtabilmek için
olduğunu sorar. Periveş’in alaylı tavrıyla gerçeği anlar
tulumbacı kahvelerini dolaşarak notlar almıştır.
ve kurduğu hayal dünyası yıkılır. Bihruz Bey birçok
yönden Ahmet Mithat’ın Felatun Bey’ine benzer.
Tüccar Şevket Efendi, kızı Zehra’yı kâtibi Suphi ile
evlendirir. Suphi’nin annesinin hizmetkâr olarak eve
SERGÜZEŞT - SAMİPAŞAZADE SEZAİ Sırrıcemal adında güzel bir cariye alması Zehra’nın
Dilber, dokuz yaşında esir olarak Kafkasya’dan kıskanmasına sebep olur. Bu arada Şevket Efendi
İstanbul’a getirilir ve bir eve satılır. Evin hanımıyla ölür, mağazanın yönetimi Suphi’ye kalır. Suphi giderek
zenci halayık Taravet küçük kıza çok acımasız karısından uzaklaşır, ayrılır ve Sırrıcemal ile evlenir.
davranırlar. Evin beyinin taşraya tayini çıkınca Dilber Zehra öç almak için Rum dilberi Ürani’yi Suphi’yi
tekrar esirciye verilir. Dilber bir süre sonra Asaf baştan çıkarmak için görevlendirir, Suphi tuzağa düşer
Paşa’nın konağına satılır. Artık on beş yaşında güzel ve Sırrıcemal’i bu Rum güzeli için terk eder. Sırrıcemal
bir kızdır, ut çalmayı ve Fransızcayı da öğrenmiştir. terk edilmeye dayanamaz ve intihar eder. Zehra
Paşa’nın Avrupa’da resim eğitimi görmüş Celal adlı mağazanın kâtibi Muhsin’le evlenir, mağazanın

- 43 -
yönetimini de yeni kocası üstlenir. Gelir kaynağı EYLÜL – MEHMET RAUF
kuruyan Suphi, sefil bir hayat sürmeye başlar,
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanıdır. Roman
tulumbacı olur. Kendisini terk eden Ürani’yi ve onun
“yasak aşkı” anlatır. Süreyya Bey ve Suat Hanım
yeni aşkını öldürür, tutuklanır, Trablusgarp’a sürülür.
beş yıldan beri evlidir. Süreyya’nın arkadaşı Necip
Yeni kocasını sevemeyen Zehra, eski kocasının
aile dostlarıdır. Necip Suat’a çok değer vermektedir.
başına gelenlere üzülür. Yeni kocası Muhsin ölünce
Bu değer veriş zamanla sevgiye dönüşür. Bu sevgi
Zehra acılar içinde yalnız kalır. Bir gün sokakta yaşlı
karşılıksız değildir. Ancak her ikisi de Süreyya’ya
ve yoksul bir kadının düşüp öldüğüne tanık olur. Bu
ihanet edebilecek yaradılışta değillerdir. Zamanla bu
kadının Suphi’nin annesi olduğunu anlayınca
aşk şiddetlenir. Bir gün köşkte çıkan bir yangında Suat
üzüntüden hastalanır ve kısa bir süre sonra ölür.
içerde kalır. Necip onu kurtarmak için evin içine girer
ve her ikisi de yangında ölür.

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ RÜMANLARI MAİ VE SİYAH – HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

ŞIK - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR Romanda Servetifünun’un şair tipi ve dönemin sanat
İlk romanıdır. Alafrangalık meraklısı, saf Şöhret Bey’le dünyası anlatılır. Romanın başkahramanı Ahmet

Madam Potiş adlı hafif meşrep bir kadının başından Cemil, Mekteb-i Mülkiye’nin son sınıfına geçeceği yıl,

geçen olaylar, Şöhret Bey’in içine düştüğü kötü ve babasını kaybeder. Annesiyle kız kardeşini
geçindirmek için çalışmak zorundadır. Tepebaşı
gülünç durumlar anlatılır .
Bahçesi’nde edebiyatçı arkadaşlarıyla otururken mavi

ŞIPSEVDİ - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR elmas yağmurunu andıran yıldızlara karşı, Ahmet
Cemil geleceğin büyük bir şairi olacağını, arkadaşı
Paris`ten döndükten sonra, Batı’nın hayat tarzına
Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yla evleneceğini
özenmiş ve gözünü para hırsı bürümüş olan Meftun ve
hayal eder. Ancak işler istediği gibi gitmez, hayalleri
ailesi içinde meydana gelen olaylar anlatılmaktadır.
bir bir söner. Bir uzak ilçeye kaymakam olarak atanır.
Meftun Bey, Kasım Efendi’nin kızı Edibe ile evlenir.
Annesini yanına alıp vapura biner. Gece karanlığında
Kardeşini de karısının erkek kardeşiyle evlendirir.
son defa İstanbul’u seyreder. Artık dünya simsiyahtır.
Romanda bu kişiler arasında geçen olaylar
anlatılmıştır. Romanda körü körüne Batı’ya bağlı Servet-i Fünun'un hayat ve sanat görüşünü ortaya
Meftun ile Doğu’ya bağlı Edibe karşılaştırması öne koyan eser, ana çizgileriyle realist olmakla beraber
çıkar. Ahmet Cemil romantiktir. Ahmet Cemil, sanat
hayalleriyle yaşar. Fakat içinde bulunduğu durumla
MÜREBBİYE - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR hayalleri tezat oluşturur ve tüm hayalleri yıkılır. Ahmet

Dehri Efendi’nin evine Anjel adında Fransız bir Cemil'in kişiliğinde romantik, mücadeleci kuşağın içine

mürebbiye alınır. Anjel, Dehri Efendi’nin oğullarını ve düştüğü dram anlaşılır. Batılı anlamda yazılan ilk

damadını kendisine âşık eder. Evdeki erkeklerin en romanlardandır. “Mai” roman kahramanının hayallerini

son babaları Dehri Efendi’nin de kendisini Anjel’e “Siyah” ise hayallerinin yıkılışını anlatan sembolik

kaptırdığını öğrenmeleriyle roman biter. ifadelerdir.

KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ - AŞK-I MEMNU – HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Zevke düşkün Bihter kendinden büyük olan Adnan

Romanın başkahramanı İrfan Galip’in kadınları Beyle evlenir. Adnan Bey'in yeğeni Behlül adlı gençle

korkutup küçük düşürmek için Halley kuyruklu Bihter Hanım birbirine âşık olurlar. Behlül, züppe bir

yıldızının dünyaya çarpacağı ve kıyametin kopacağı tiptir. Bunların arasındaki aşkı Adnan Bey'in kızı Nihal

söylentisiyle ilgili konferanslar vermesi romanın temel hisseder ve durumu babasına bildirir. Adnan Bey'in

konusudur.

- 44 -
olanları öğrendiğini duyan Bihter kendini öldürür. Batılı HANDAN - HALİDE EDİP ADIVAR
anlamda yazılan ilk modern romanlardandır.
Yazar bu romanında, 20. yüzyıl başında İstanbul’da
yaşayan bir ailenin çok değerli, akıllı, sevimli bir
KIRIK HAYATLAR - HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
kızının çileli hayatı ve onun çevresindeki insanların
Ömer Behiç ve Vedide evli, iki çocukları olan, mutlu bir ondan etkilenip birbirine yazdıkları mektuplardan
hayat yaşayan bir aile kurmuşlardır. Ömer Behiç İç oluşan bir psikolojik romandır. Kadın psikolojisini tüm
Hastalıklar Uzmanı bir doktur, dürüst birçok zorluklarla ayrıntılarla yansıtır. Otobiyografi özelliği gösterir.
karşılaşmış zor şartlarda yetişmiş, acı çekmiş fakat tek
isteği diğer insanların acı çekmemesi. Ondaki bu ruh SİNEKLİ BAKKAL - HALİDE EDİP ADIVAR
hali onun doktur olmasına vesile olmuştur. Ömer
Roman; yazarın en ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce
Behiç daha mutlu bir yuva kurmak için ilk olarak kendi
The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla
evlerinin olmasını ister ve bunu Vedide ile paylaşır
1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. İngilizce yazıp
fakat ne zaman bitireceğini söylemez sürpriz yapmak
sonradan Türkçe'ye çevirdiği eserdir. II. Abdülhamit
ister. Bu düşünce o denli çekici gelir ki Vedide ’ye dönemi anlatılır. Yazar bu romanda, Aksaray’da
sonunda bekledikleri olacaktı. Evi tamamlar, ailesiyle
Sinekli Bakkal Mahallesi’nde küçüklüğünden beri hafız
beraber oraya taşınırlar. Ömer Behiç Neyyir adlı bir
olan Rabia adlı kadın kahramanın kişiliğinde Doğu
genç kızla tanışır ve onunla ilişki yaşamaya başlar. Bu
kültürünü, İtalyan piyanist Pregrini ile de Batı
arada ailesini de ihmal eder. Ve nihayet yanlışını
kültürünü yansıtmaya çalışır. Rabia’ya Hıristiyan olan
anlayıp eşine dönmeye karar verir.
Pregrini'nin aşık olması ve Pregrini'nin Müslüman olup
Rabia ile evlenmesini anlatır. Yazar kısaca Doğu- Batı
çekişmesini anlatır. Realist özellik gösterir.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ESERLERİ

MOR SALKIMLI EV (ANI)- HALİDE EDİP ADIVAR


ATEŞTEN GÖMLEK- HALİDE EDİP ADIVAR
Yazarın, çocukluk günlerinden başlayarak 36 yaşına
Yazar bu romanında, İzmir’in işgali üzerine şehri
kadarki hayat hikâyesini anlattığı bir anı kitabıdır.
kurtarmayı amaçlayan milli mücadele hareketlerinin
Halide Edip, kendi çocukluğunu, yetişme yıllarını, ilk
hedeflerine nasıl ulaştığını anlatır. Kısaca romanda,
yazılarını, ilk evlilik ve ayrılığını anlatırken bir yandan
İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu’da önce çetelerle
da Millî Mücadele döneminin ve imparatorluğun son
başlayan, sonra düzenli ordu ile devam eden ve
dönemlerinin panoramasını ortaya koymaktadır.
zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş savaşının hikâyesi
anlatılır. Romanın tamamına yakını Peyami'nin hatıra
TÜRK'ÜN ATEŞLE İMTİHANI (ANI) - HALİDE EDİP
defterinden ibarettir. ADIVAR

Kurtuluş savaşı ve yakın tarihin şartlarını, bu şartlar


VURUN KAHPEYE- HALİDE EDİP ADIVAR
içerisinde nasıl bir zaferin kazanıldığını konu alan, o
İstanbul'dan Anadolu'ya gönderilen öğretmen bir kızın
günlerin anılarının dile getirildiği bir eserdir.
düşmanla işbirliği yapan kişilerce iftiraya uğraması ve
bunun sonucunda linç edilmesi anlatılır. Romanda,
idealist İstanbullu öğretmen Aliye’nin Anadolu’da bir
kasabaya gidişi ve bölgede Milli Mücadele YABAN - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
düşüncesine destek faaliyetleri aktarılır. Romanda,
Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’nun zor durumunu
bölge halkının Millî Mücadele’ye bakışı, söz konusu anlatır. Romanda Türk aydını ile Türk köylüsü
mücadelenin sembolü konumuna gelmiş Kuvayı
arasındaki kopukluk sergilenir. Ayrıca bu roman, köye
Milliye oluşumunu algılayışının yanı sıra çözülen
ve köylüye bilinçli yönelişinin ilk ürünüdür. Ahmet
Osmanlı devlet mekanizmasının temsilcileri ve eski Celal'ın hatıra defteri olarak düzenlenmiştir.
düzen karşıtları yansıtılır.

- 45 -
HÜKÜM GECESİ - YAKUP KADRİ NUR BABA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
KARAOSMANOĞLU
Tekkelerin bozulmasını, özellikle de Bektaşi tekkesinin
1927 yılında yayımlanmıştır. İstanbul’un I. Dünya bozulmasını ve yozlaşmasını anlatır.
Savaşı yıllarındaki durumunu ve Meşrutiyet dönemi
parti kavgalarını anlatır. Osmanlının bozulan siyasi ve ANKARA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

toplumsal durumuyla basın hayatı gözler önüne serilir. Yeni kurulan Cumhuriyet ve Ankara anlatılır.
Ahmet Kerim, hem romanın hem de basın hayatının Cumhuriyet dönemi yenilikleri ve bunları yanlış
önemli bir kişisidir. Ahmet Kerim, Yakup Kadri'nin yorumlayanların gülünçlükleri gözler önüne getirilir.
sözcüsü gibidir.
PANAROMA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
Ahmet Kerim muhalif bir gazeteci ve yazılarıyla İttihat
Ankara romanının devamı gibidir. Cumhuriyetle birlikte
ve Terakki’ye karşı cephe almıştır. Aynı gayeyi takip
sürdürülen devrimler, toplum yaşamı, ekonomi, sanat,
eden Ahmet Samim’in de yakın dostudur. Olay 1908–
kültür ve her türlü politika koşulları ve çeşitli
1911 yılları arsında geçmektedir. Bu dönemde İttihat
görünümler anlatır. Cumhuriyet’ten sonraki devrimleri
ve Terakki ile muhalefet arasında siyasi bir çekişme
ve Atatürk’ün ölümünden sonraki yılları değerlendirdiği
yaşanmaktadır. İttihat ve Terakki’nin çirkin siyasi
bir eserdir.
oyunlar oynayışı, düşünce yoksulluğu, baskıyı, kaba
gücü olağan sayan yönetim anlayışıyla kıyasıya KİRALIK KONAK - YAKUP KADRİ
eleştirilirken, muhalefetin ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı da KARAOSMANOĞLU

eleştiriye maruz kalıyor. İttihatçılar ve İtilafçılar bir Yazarın ilk romanıdır. II. Abdülhamit dönemi
madalyonun değişik görünümdeki iki yüzü gibidir. Aynı nazırlarından Naim Efendi’nin konağındaki üç
maddeden yapılmışlardır, nitelikçe hiçbir ayrımları kuşağın aralarındaki kültür çatışmasını anlatır.
yoktur. Olaylar da gerçekte olduğu gibi aktarılmıştır.
Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’yı öldürmekten sanık BİR SÜRGÜN - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
kimselerle birlikte tutuklanmak ölümle karşı karşıya
Olayımızın kahramanı olan Doktor Hikmet İzmir’e
getirmiştir genç adamı. Bekirağa bölüğünde, suçsuz
sürgün edilmiş bir memurdur. Doktor Hikmet sıkıntı ve
ve haksız, idam korkusuyla “Hüküm Gece” sini
dertlerden çökmüş orta yaşlı bir kişidir. Okumaya
beklerken bile kişiliğine kabahat bulmaz, bütün sebep
düşkün bir insandır. Bir ara gazete ve mecmualarını
ve sonuçlarıyla hayat hesabının yükünü zamanına ve
okuduktan sonra dibinde azıcık bir şarap olan bir
neslinin tarihine yükler. Sinop sürgünü Ahmet Kerim’i
bardak dikkatini çeker. Bardağın içinde bir karınca
içkinin kucağına atmış, alkolden yoksun kaldığı
vardır. Şarabın içinde dönüp dolaşır, bir yere gidemez.
günlerde kafası yağı tükenmiş bir kandile dönen, eli
Ve ona bakarak işte bende bu karınca gibi hiçbir yere
titreyen bir adamdır. Zavallı anacığına mektup bile
gidemiyorum der. Bu arada limandaki büyük
yazamaz hale gelir. Ahmet Kerim için asıl acı şey ise
vapurlardan birinin sesini duyar ve bundan etkilenir.
henüz Sinop’a gitmeden kendini tanımış olmasıdır.
Bir iki kadeh içtikten sonra kendini vapurda bulur ve
Paris’e varır.

SODOM VE GOMORE - YAKUP KADRİ


ZEYTİNDAĞI (ANI) - FALİH RIFKI ATAY
KARAOSMANOĞLU
Osmanlı Saltanatının son gönlerinden, Türkiye
Hüküm Gecesi'nin devamı gibidir. Ahmet Kerim, Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar ki olaylar
İstanbul'un işgali karşısındaki vurdumduymazlığı, anlatılmaktadır. Yazar görevi sebebiyle Cemal
bozukluğu, alçaklığı karşısındaki yöneticileri ve kişileri Paşa’nın konağına yani Zeytindağı’na gitmiştir.
eleştirir. Bu yönüyle İstanbul'u ahlaksızlığından dolayı Anılarını anlatmıştır.
yerle bir edilen Sodom ve Gomore şehirlerine
benzetir.

- 46 -
ÇANKAYA (ANI) - FALİH RIFKI ATAY biçimde ele aldığı sosyal bir romandır. Cumhuriyet’in
ilk yıllarında yazılmıştır. Romanında, yanlış Batılaşma
Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadar olan hayatı,
üzerinde durmaktadır. Ali Rıza Bey, Suriye ve
harp zamanında düşmana ve Cumhuriyet zamanında
Anadolu’da 25 yıl çalışmış ve işine son verilmiştir. Ali
yaptığı inkılâplarla gericilere karşı verdiği savaşı
Rıza Bey karısı, üç kızı ve oğluyla, İstanbul’da geçim
anlatmaktadır.
sıkıntıları içerisinde yaşamaktadır. Kızları Necla ve
Leyla oğulları Şevket olumsuz olaylar sonucu aileden
ÇALIKUŞU - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
koparlar. Büyük kız Fikret bile bile birkaç çocuklu bir
''İstanbullu Kız'' adıyla tiyatro olarak yazmış; fakat
adam ile evlenir. Layla’nın iffetini kaybetmesi ile Ali
dönemin şartları gereği oyunu sahneleme olanağı
Rıza Bey felç geçirir. Aile ağacının yapraklarının
olmadığı için bu adla roman olarak yayımlamıştır.
kopuşu anlatır.
Roman, Feride'nin hatıra defteridir. Yazarın ilk
romanıdır. Bu romanla üne kavuşmuştur. Temeli
YEŞİL GECE - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
romantik bir aşk hikâyesine dayanan bu romanda
Yazar bu romanında, topluma yararlı olmaya çalışmış,
aslında İstanbullu olan Feride adlı genç öğretmenin
bilgilendirip bir derece de olsa cehaletten kurtarmaya
Batı Anadolu’nun değişik köy ve kasabalarında
çalışmıştır. Kısaca bu romanda, her yaprağı inkılâp
öğretmenlik yaşamı anlatılır. Yazar Anadolu’nun geri
öncesi o dipsiz karanlığı ve derin uçurumu bize en iyi
kalmışlığını, yoksulluk ve bakımsızlığını ortaya koyar.
şekilde anlatmaktadır. Kararmış ve sadece yeşil bir
ışıkla aydınlanmış zihinleri bir yenilikçi öğretmenin
DUDAKTAN KALBE - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
gözünden anlatan roman, o yılları ve savaşı her
Yazar bu kitabında, gerçek sevgiyi anlayamamış bir
yönüyle anlatmıştır.
gencin düştüğü bunalım anlatılmakta ve yanlış yer ve
zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları göz
önüne sermektedir. Kitapta kısaca; kemanist olan
Kenan’ın yaşadığı aşklar ve bu aşkların kendi iç
dünyasında uyandırdığı bazı duygulardan
bahsediliyor. Sadece Kenandan değil; aşk yaşadığı
bayanlardan da uzun uzun bahsedilmekte ve aşkın
kişilerin duygu ve düşüncelerinde ne kadar etkili
olduğu anlatılmaktadır.

KAVAK YELLERİ - REŞAT NURİ GÜNTEKİN

Yazar bu uzun soluklu romanında, ülkemiz


insanlarının iç dünyasını, Anadolu gerçeklerini,
toplumun durumunu, acı tatlı birçok olayı, aşkı, acıyı,
ayrılığı ve dostluğu çok güzel anlatmıştır. Anıların
hüzün ve sevinç dolu rüzgârında geçip giden yılları
anlatıyor yazar.

YAPRAK DÖKÜMÜ - REŞAT NURİ GÜNTEKİN

Yazar bu romanında, toplumsal sorunları, insan


ilişkilerini, ahlaki değerlerin yozlaşmasını gerçekçi bir

- 47 -

You might also like