Professional Documents
Culture Documents
Türk Edebiyatı
Türk Edebiyatı
Türk Edebiyatı
TÜRK EDEBİYATI 11
Ders Notları
İSTANBUL 2014
-1-
I.ÜNİTE YENİLEŞME DÖNEMİ
Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıla dek dünyanın yabancıların da katıldığı karm a ticaret mahkemeleri
büyük devletlerinden biriydi. Ancak bu yüzyılın kuruldu. 1864'te Vilayet Nizamnamesi çıkarıldı. Ülke
sonlarında ülke küçülmeye başladı. Karlofça vilayetlere, vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara,
Antlaşmasıyla toprak kaybı başladı. Toprak kazalar da karyelere (köylere) ayrıldı. Vilayetlerin
kayıplarının nedeni ordunun savaş alanlarında başına valiler, sancakların basma mutasarrıflar,
yenilmesiydi. O nedenle Osmanlı kazaların başına da kaymakamlar getirildi. Ayrıca
devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik ekonomik kaynakların verimli hâle getirilmesini
hareketlerine girişildi. Ancak bunlar planlı programlı istiyorlardı. Bu nedenle de vergi sistemi büyük ölçüde
çalışmalar olmadığı için, sadece yeniliği başlatan değiştirildi. 1841'de ilk kâğıt para çıkarıldı. Bankalar
devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi kişinin kurulmaya başlandı. Ülke ekonomisinin kötüye gitmesi
ölümü ile yenilikler de ortada kaldı. üzerine İngiliz ve Fransız firmalarından borç para
alındı. Fakat faizleriyle birlikte büyük bir sorun olan bu
Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye borç,1881'de Düyun-ı Umumiye'nin kurulmasına yol
Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı açtı.
İmparatorluğu'nda Tanzimat Dönemi olarak tarihe
geçecek bir olayı başlatmıştır. 3 Kasım 1839'da Askerî Alanda Yapılan Yenilikler
Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir belgeyi Ordu, başlarında müşirlerin bulunduğu beş ordu
devlet ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın biçiminde düzenlendi. Adı Asakir-i Nizamiye-i
önünde Gülhane Parkı’nda okumuştur. "Tanzimat Şahane'ye çevrildi. Askerlik süresi beş yıl olarak
" düzenlemeler demektir. Her alanda düzenlemeler belirlendi. Askere alma işi kuraya bağlandı.
yapılacağının duyurulduğu bu fermanın ilanıyla
başlayan döneme Tanzimat Dönemi denir. Toplumsal Alanda Yapılan Yenilikler
Tanzimat’la gelen yenilik ve düzenlemeler, hemen Demiryolları da ilk kez bu dönemde yapılmaya
hemen yaşamın her alanını kapsamıştır. Tanzimat başlamıştır. Kentlerde belediyeler kurulmuştur.
-2-
Kültürel Alanda Yapılan Yenilikler Paşa, devlet yönetiminin her din ve mezhepten
tebaanın hak ve hürriyetlerini güvenceye alacak ve
Kültürel yeniliklerin başında eğitim gelmektedir. Batılı
kanun hâkimiyetini tesis edecek şekilde yeniden
tarzda tıp okulları, askerî okullar açılmış, Avrupa’ya
düzenlenmesini istiyordu. Bu düzenlemeleri öngören
öğrenciler gönderilmiştir. 1846'da Meclis -i Maarif-i
bir ferman yayınlaması hâlinde, Batılı ülkelerin
Umumiye kuruldu. Daha sonra nazırlığa dönüştürülen
Hristiyan tebaanın haklarını bahane ederek,
bu kurum ilk eğitim bakanlığıdır. Rüştiyelerin sayısı
Osmanlı'nın içişlerine karışmayacağına, düzenin
artırıldı. İlk kız rüştiyesi İstanbul'da kuruldu (1858).
yeniden sağlanacağına ve böylece çöküşün
İdadilerin ilki ise 1873'te kuruldu. Öte yandan Robert
durdurulacağına inanıyordu. Padişah Abdülmecit,
Koleji, Galatasaray Sultanîsi ve Darüşşafaka
fermanın hazırlanmasını Mustafa Reşit Paşa 'ya
adlarında üç özel okul açıldı. Tanzimat döneminde
bıraktı. Bu vazifeyi üzerine alan M. Reşit Paşa, bir
eğitim konusunda görülen önemli atılımlardım biri de
ferman sureti hazırladı, Abdülmecid'e okudu. Fermanı
öğretmen yetiştirmek için okullar açılmasıdır. 1859'da,
beğenen padişah, temize çektirip imza etti. Padişahın
sonradan Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüşecek olan
imzasını taşıyan tebliğ ve emirlere "Hatt-ı Hümayun"
Mekteb-i Mülkiye kuruldu. 1875"te askerî rüştiyeler
denildiği için bu ıslahat projesine de "Hatt-ı Hümayun"
öğretime başladı. 1851'de üniversitede okunacak
denildi. Gülhane Parkı'nda okunduğu için de "Gülhane
kitapların hazırlanması için Encümen-i Daniş kuruldu.
Hatt-ı Hümayunu" diye anıldı.
Ayrıca bu dönemde azınlık ve yabancı okulları da
eğitim dünyasında yerini almıştır.
Tanzimat Fermanı'nın İlanı
-4-
2.ÜNİTE BATI EDEBİYATI EDEBİ AKIMLARI
La Bruyere ( karakterleriyle )
1. KLASİSİZM ( Akıl-Sağduyu-Mantık)
Bossuet ( hitabet )
17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan klasikler, Eski Descartes ( felsefe )
Yunan ve Latin edebiyatını örnek almışlardır.
La Rochefoucauld ( özdeyiş )
Gerçeğin yalnız akıl yoluyla bulunacağını
Montaigne (deneme )
savunurlar. Akıl, mantık, sağduyunun edebiyatta
yol gösterici olacağı görüşünü benimsemişlerdir. Klasisizm akımının Türk edebiyatında pek
Dış görünüşlerden çok insanın iç dünyasına etkisi görülmez. Şinasi, akla verdiği değerle;
yönelmişlerdir. Ahmet Vefik Paşa, Moliere’den yaptığı
Kişisel duygu ve düşüncelerden sıyrılarak çevirilerle bu akıma yakın görünür.
evrensel olanı aramışlardır. Erdemli olmaya önem
verdiklerinden ahlâk, ön planda olmuştur.
2. ROMANTİZM ( Duygu – Hayal – Karşıtlık )
Yapıtlarının etkileyici olmasını, hoşa gitmesini,
tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı Aydınlanma çağının sanat anlayışıdır. 18. yüzyıl
konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul başlarında, klasisizm’e tepki olarak, “Sanat ve
Anlatımın, yapaylıktan uzak, yalın ve açık akışını keserek kendi düşüncelerinden söz
Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro Toplumsal yaşamla ilgili hemen her şey işlenmiş,
toplumdaki düzensizlikler anlatılmıştır. Bu durum,
türü olarak da trajedi ve komediyi
benimsemişlerdir. “sanat toplum içindir” görüşünün doğal bir
-5-
TEMSİLCİLERİ Sanatçının, okuru eğitme, sosyal olaylara yön
verme gibi amaç taşımayacağını savunurlar ve
Victor Hugo Schiller olanı, olduğu gibi anlatmayı hedeflerler.
J. Jack Rousseau Lord Byron
Goethe Chateaubrian TEMSİLCİLERİ
Lamartine Puşkin
A. Dumas Pere Shakespeare Stendhal Hemingway
Dumas Fils Alfrede de Musset Balzac J.Steinbeck
Diderot Mme De Stael
G. Flaubert Herman Melville
Lev Tolstoy Charles Dickens
Dostoyevski Gogol
Türk Edebiyatında Romantizm
Çehov Turganyev
Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin
M. Şolohov M.Gorki
çoğunluğu romantizm akımın etkisiyle kaleme
alınmıştır.
Romantizmin duyguculuğuna tepki olarak 19. Realizm, Servet-i Fünun döneminde öne çıkar.
yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Aşk-ı
Fransız İhtilali’nin etkileri, sosyal ve bilim Memnu, Kırık Hayatlar ile realist çizgiyi geliştirir.
alanındaki gelişmeler, yazarları, olaylara bilim
adamı gibi bakmaya yöneltmiştir. Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettin;
Konusunu insan ve toplum gerçeğinden alır. Cumhuriyet döneminde Memduh Şevket
Esendal, Refik Halit Karay, Yakup Kadri
Sanatçılar anlattıklarında gözlem ve belgelere
Karaosmanoğlu realist romanlar yazarlar. Bu
dayanırlar.
akım geniş bir yelpazede etkili olur ve günümüze
Kahramanlar, çevreleriyle birlikte yansıtılır,
kadar ulaşır.
çevreden ve toplumdan kopuk değildirler.
İnsan kişiliğinin oluşumunda çevrenin önemli 4. NATÜRALİZM ( Gözlem – Bilim – Deney )
olduğu görüşünü savunurlar.
Realizmin ileri aşaması olarak 19. yüzyılın ikinci
Kahramanlar sıradan kişilerdir.
yarısında ortaya çıkmıştır.
Konular güncel hayattan alınmıştır.
İnsan ve toplumu, bilimsel determinizm (aynı
Olaylar anlatılırken sebep-sonuç ilişkisi esas
etkiler, aynı koşullarda, aynı sonucu verir)
alınır.
ilkeleriyle incelemişlerdir.
Yazarlar, kendi kişiliklerini gizlerler. Olaylar;
İnsan kişiliğini anlatabilmek için soyaçekim
tarafsız bir gözle anlatılır.
yasalarından ve toplumbilimden yararlanmışlardır.
“Sanat sanat içindir.” anlayışını
Buna göre; insanın duygu, tutku ve düşünceleri,
benimsemişlerdir.
soyunun ve içinde yetiştiği doğal ve toplumsal
çevrenin etkisiyle oluşmuştur.
-6-
Deneyci ve gözlemcidirler. Olaylar ve kişiler bilim Türk edebiyatında ise Tevfik Fikret, Cenap
adamı gözüyle incelendiğinden, hayatın iğrenç ve Şahabettin ve Yahya Kemal bu akımdan
çirkin sahneleri de anlatılmıştır. etkilenmişlerdir.
Yazarlar kendi kişiliklerini saklamışlardı.
“Sanat, toplum içindir” anlayışını
6. SEMBOLİZM
benimsemişlerdir.
( Kapalı anlatım – duygu – müzik – izlenim )
Sanat, doğanın kopyası olmalıdır, kuralı
benimsenir. 19. yüzyıl sonunda parnasizmin gerçekçiliğine
tepki olarak ortaya çıkmıştır.
TEMSİLCİLERİ
İnsanla dış dünya arasındaki ilişkinin açıklıkla
Emile Zola (Emil Zola), Goncourt Kardeşler anlatılamayacağı görüşünde olduklarından,
(Gonkur Kardeşler), Alphonse Daudet (Alfons okuyucuya sundukları sembollerle, insanların
Dode), Guy De Maupassant (Giy Dö Mopasan), hayal güçlerini harekete geçirmeyi
John Steinbeck (Con Şıtaynbek) önemli amaçlamışlardır.
temsilcilerindendir. Parnasyenlerin şiirden kovdukları duygu ve
hayal dünyası böylece geri gelmiştir.
Türk edebiyatında Hüseyin Rahmi Gürpınar,
Şiirleri anlam açıklığından uzaktır. Sözcüklere
Nabizade Nazım, Beşir Fuat, Selahattin Enis yeni anlamlar yüklenmiştir. Okura yorum imkânı
bu akımın etkisinde kalmışlardır.
sunulmuştur. Mükemmel şiirin, yeni yorumlar
yaratan şiir olduğunu savunmuşlardır.
5. PARNASİZM (Şiirde Gerçekçilik) Saf şiir peşinde koşmuşlardır. Bu nedenle,
biçimsel kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmamışlardır.
19. yüzyılın ikinci yarısında, Fransa’da şiir
alanında ortaya çıkan bir akımdır. Yarı karanlık ortamları sevmişlerdir. Ay, ay ışığı,
gündoğumu, gün batımı, hatları net çizilmemiş
Romantik şiire bir tepkidir.
görüntüler onların sevdikleri durum ve
“Sanat sanat içindir” ilkesine bağlıdır. ortamlardır.
Sanatta güzelliğe, güzel biçimlerle ulaşılacağını Sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk elde
söylerler.
etmeye çalışmışlardır.
Aşırı bireyciliği ve duygusallığı eleştirirler. Toplum sorunlarından uzak kalmaya
çalışmışlardır. “Sanat sanat içindir” ilkesini
Gözlem ve dış çevreye önem verirler.
benimsemişlerdir.
Söyleyiş güzelliği peşinde koşarlar. Anlam açıklığını düzyazıya bırakmışlardır.
Toplumsal sorunlara uzak kalmışlardır. Dil bilgisi kuralları, imla ve noktalama şairin
tercihine göre yer alır.
Güzel olanı, yararlı olana tercih ederler.
Serbest müstezat ve serbest nazım şekilleri
Şiirlerinde kişiliklerini gizlerler. kullanılır.
Yunan-Latin kültürüne dönerler. Şiir gerçeği değil, gerçeğin bizde uyandırdığı
izlenimleri anlatır. Asıl gerçek insanı dış dünya ile
Felsefi düşünceler, bilimsel ve teknik konular şiire
temasa geçiren duygulardır.
girer.
Şairler hayali ülkelere özlem duyarlar.
Gerçek âlem aşağılık ve değersizdir. Kâinat,
TEMSİLCİLERİ
imajların ve işaretlerin saklı bulunduğu bir
Gautier (Gotiye), Lisle (Layzıl), Prudhomme
depodur. Şiir semboller üzerine kurulur.
(Prudom), J. Marie Heredia (Mari Dö Heredya)
önemli temsilcileridir.
-7-
TEMSİLCİLERİ Temsilcileri
İtalyan şair Marinetti’nin kurucusu olduğu bir Sanat bir hüner değil, bilinçaltının otomatik
-8-
TEMSİLCİLERİ
-9-
3.ÜNİTE TANZİMAT EDEBİYATI
Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk halkası Telemak adlı romanı Türkçeye tercüme etmiştir.
olan Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı’nın hâkim Bu eser edebiyatımızdaki ilk çeviri roman özelliği
olduğu yıllar 1860- 1896 yılları arasıdır. Ancak taşır.
Tanzimat’ın ilanı olan 1839’dan 1860’a kadar geçen
süre yeni bir edebiyat devresinin hazırlık dönemi kabul Tanzimat Dönemi’nin edebiyatçılarının yaşamına
edilmiştir. baktığımızda Batı kültür ve edebiyatına hâkim
sanatçılar olduklarını görürüz. Örneğin Namık
Hazırlık döneminde, Tanzimat’la yayılan yenilikçi hava Kemal’in Fransızca bildiğini Tercüme Odası’nda
edebiyatta da kendini göstermeye başlamış; aydınlar, çalıştığını, orada Batı’yı iyi tanıyan kişilerle tanışma
sanatçılar Fransızca öğrenmişler, Batı edebiyatını, fırsatı bulduğunu söyleyebiliriz. Jön Türklerden olan
özellikle de Fransız edebiyatını yakından tanıma Namık Kemal, Paris’te de bulunmuştur. Ziya Paşa’nın
imkânı bulmuşlardır. Batı’da ilk çeviriler bu dönemde hayatına baktığımızda ise sarayda mabeyn-i humayun
yapılmıştır. İlk şiir çevirileri Şinasi’nin La Fontaine kâtipliği yaptığını, burada kısa sürede Fransızca
ve Lamartine’den yaptığı şiir çevirileridir. Bu öğrendiğini, Jön Türklerden olduğunu, Namık Kemal
çeviriler Tercüme-i Manzume adlı eserinde yer alır. gibi Paris’te bulunma imkânı bulduğunu söyleyebiliriz.
Yusuf Kamil Paşa ise Fransız yazar Fenelon’dan
TANZİMAT EDEBİYATI
I. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1860 – 1876) II. Dönem Tanzimat Edebiyatı (1876 – 1896)
anı, mektup ve halka seslenen romanlarda bu Tanzimat romanında aile problemi büyük yer
amaç bir ölçüde gerçekleştirilmiştir. Ancak tutar. Avrupa taklitçiliği nedeniyle aile içindeki
Divan edebiyatının kullandığı şiir, tarih ve mektup Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı
gibi türleri Batı anlayışına göre yenilemiş lerdir. çevirilerle ileri bir sanat düzeyine ulaşır.
Makale, tiyatro, roman, hikâye, anı gibi yeni Bu edebiyatın nesir sahasındaki en büyük
türler kullanılmaya başlanmıştır. kazancı gazetedir.
Daha önce toplum sorunlarıyla hiç ilgisi Bu dönemdeki tiyatro eserleri sahnelenmeye
Nesirde iç kafiye (seci) bırakılmış, anlatımda süs Bu dönemde roman tekniği tam oturmamıştır.
Başlangıçta yeni düşünceler eski nazım biçimleri Olaylar İstanbul ve çevresinde geçer.
içinde verilirken sonraları yeni biçimler İşlenen konular: Yanlış Batılılaşma, alafrangalık
Şiirde konu ve anlam bütünlüğü aranmıştır. yozlaşma, fakirlik, cariyelik, görücü usulü
- 11 -
sağlamıştır. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete Gazete çevresinde gelişen öğretici
bünyesinde gelişmiş türlerdir. Tiyatro, roman, öykü vb. metinler: makale, fıkra, eleştiri (tenkit),
türlerin ilk örnekleri gazetelerde tefrika olarak deneme, fıkra, sohbet (söyleşi) , röportaj,
yayımlanmıştır. Böylece gazete sayesinde yeni yazı haber yazısı
türlerinin gelişmesine ortam hazırlanmıştır. Gazeteler Kişisel hayatı konu alan öğretici metinler:
halka hitap ettiği için gazetelerde; yalın, sade bir dil mektup, anı, günlük, biyografi, otobiyografi,
kullanılmaya çalışılmış, dilde sadeleşme çabası gezi yazısı
gazete sayesinde hızlanmıştır.
Tanzimat Edebiyatı’nda gazetelerle birlikte
Osmanlı Devletinde yayımlanan ilk resmi gazete makale, fıkra, eleştiri gibi Batılı öğretici metinler
Takvim-i Vakayı’dır (1831) edebiyatımıza kazandırılmıştır.
1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Tanzimat Dönemi’nde Şinasi ve Namık Kemal’le
Havadis adlı yarı resmi gazete çıkarılmıştır. başlayan gazetecilik çok gelişmiş ve gazete etkili
İlk özel gazete ise Şinasi ve Agâh Efendi bir iletişim aracı olmuştur. Bu gazetelerde makale,
tarafından 1860’da çıkarılan Tercümân-ı fıkra, deneme, eleştiri gibi öğretici metinlere de
Ahval’dir. Şinasi’nin kaleme aldığı ilk makale olan yer verilmiş, ayrıca anı, günlük, mektup gibi türler
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi burada Tanzimat’la birlikte önem kazanmış ve Batılı bir
yayımlanmıştır. Başyazı geleneği bu gazeteyle hüviyete bürünmüştür. Şunu da unutmamak
başlamıştır. Yine Şinasi tarafından yazılan ilk gerekir ki bu dönemin birçok edebi türünde
tiyatro eserimiz olan Şair Evlenmesi de gazetede öğreticilik hâkimdir.
tefrika edilen ilk eserdir. Bu dönemin öğretici metinlerinde toplumsal
Şinasi 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmış, bu konulara ve sorunlara yer verilmiş, hürriyet,
gazetede halk dili, sade anlatım öne çıkarılmıştır. eşitlik, kanun, bilim ve teknikle ilgili Batılı
Ali Suavi tarafından Muhbir ve Ulum gazeteleri kavramlar konu olarak işlenmiştir.
çıkarılmıştır. Toplum için, toplumun anlayabileceği bir dille
Namık Kemal ve Ziya Paşa, Londra’da Hürriyet’i yazılmaya çalışılmıştır. “Sanat, toplum içindir.”
çıkarmışlardır. anlayışı benimsenmiştir.
Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Mizancı Eski-yeni, yerli-Batılı çatışması temada, dilde
Murat, Ahmet Cevdet de gazete çıkarmışlardır. (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla yeni
İlk dergi Münif Paşa’nın 1863’te çıkardığı kavramlar), ifade biçimlerinde varlığını
Mecmua-ı Fünun’dur. İlk mizah dergisi ise hissettirmiştir.
Teodor Kasap’ın çıkardığı Diyojen’dir.
- 12 -
anlatım görülür. Üslup kaygısı ön plandadır. Bu dönemde genellikle "eski- yeni" kavgasına
Tanzimat edebiyatında ise dil daha sadedir. dayanan eleştiriler olmuştur.
Seciler atılmış, cümleler kısalmıştır. Üslup kaygısı, Eleştirinin edebiyatımızdaki öncüleri Ziya Paşa ve
süslü anlatım önemini yitirmiştir. Noktalama Namık Kemal’dir. Ziya Paşa “Şiir ve İnşa”
işaretleri kullanılmıştır. makalesinde divan edebiyatını eleştirmiş, daha
Divan edebiyatında “Sanat için sanat” anlayışı sonra Harabat adlı divan edebiyatı antolojisinin
esas alınırken Tanzimat edebiyatında “Toplum için ön sözünde divan şiirini yüceltmiş, halk şiirini
sanat” anlayışı esas alınmıştır. kötülemiştir. Bunun üzerine Namık Kemal,
Divan edebiyatında devlet adamlarına, ulemaya Tahrib-i Harabat ve Takip adlı eserlerinde Ziya
hitap edilirken Tanzimat edebiyatında halka hitap Paşa’yı ve içine düştüğü çelişkili durumu
edilir. eleştirmiştir. Edebiyatımızdaki ilk eleştiri kitabı
Divan edebiyatında Arap ve Fars edebiyatları etkisi Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseridir.
varken Tanzimat edebiyatında Batı kültürünün N.Kemal'in Ernest Renan'ı eleştiren Renan
etkisi görülür. Müdafaanamesi bu dönemin önemli
Divan edebiyatında düz yazıdan ziyade şiir ön eserlerindendir.
plandadır. Tanzimat edebiyatında ise düz yazı öne Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem
çıkar. arasındaki Demdeme - Zemzeme tartışması da
bu dönemin önemli örneklerindendir. Recaizade
MAKALE Mahmut Ekrem Zemzem e’nin ön sözünde ve
Takdir-i Elhan’da eski edebiyatı eleştirmiş,
Edebiyatımıza Tanzimat Dönemi’nde gazeteyle
Muallim Naci de Zemzeme’ye karşılık
birlikte girmiştir. Bu dönemde yazılan makalelerde
Demdeme’yi yazmıştır.
genellikle sanat, edebiyat, şiir gibi konular ele
alınmıştır.
HATIRA
İlk makale Şinasi’nin “Tercüman-ı Ahval
Bu dönemde Akif Paşa’nın Tabsıra, Ziya Paşa’nın
Mukaddimesi”dir. Bu makalede gazetenin önemi
Defter-i Amal, Muallim Naci’nin Ömer’in Çocukluğu
ve yazı dilinin halkın anlayacağı şeklide olması
adlı eserleri anı türünün örnekleridir.
gerektiği vurgulanmıştır.
Namık Kemal Tasvir-i Efkâr’da yayımladığı
“Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı GEZİ YAZISI
Mülahazatı Şamildir.” adlı makalesinde Avrupa’da Bir Cevelan, Ahmet Mithat Efendi’nin
- 13 -
İlk dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim aracı İlk edebi roman Namık Kemal’in İntibah adlı
olarak görmüşlerdir. Bu yüzden sade bir dil eseridir.
kullanmaya çalışılmıştır. İlk tarihi roman Namık Kemal tarafından yazılan
İkinci dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence Cezmi’dir.
olarak görmüşler ancak onların tiyatroları Köylünün romana girdiği ilk eser Nabizade
oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır. Nazım’ın Karabibik adlı eseridir.
Tanzimat tiyatrosunda sosyal sorunlar, İlk natüralist roman Nabizade Nazım’ın Zehra
aksaklıklar, tarihten alınan konular işlenmiştir. adlı eserir. Bu eser realist özellikler gösterdiği gibi
aynı zamanda psikolojik özellikler de gösterir.
Eserlerde karakter oluşturulamamıştır. Genellikle şairleri Divan şiiri geleneğini ağır ağır terketmeye
İyiler eserlerin sonunda mükâfat alırlar, kötüler de kalmışlardır. Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle,
döneminkilere göre daha başarılı olmuştur. 1.dönem şairleri “toplum için sanat” anlayışını;
Romantizm, realizm ve natüralizm akımlarının 2.dönem şairleri ise “sanat için sanat” anlayışını
Emin Nihat’ın Müsameratname’si ile Ahmet 1.dönem şairleri “vatan, millet, hak, hukuk,
Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat adlı eserleri adalet, eşiktik, hürriyet” gibi konuları ele alırken;
edebiyatımızda ilk öykü örnekleri olarak yer alır. 2. dönemdekiler “aşk, doğa, ölüm” gibi konuları
İlk realist öykü ise Samipaşazade Sezai’nin ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada
Tanzimat Dönemi’nde roman iki yoldan 1.dönem şairleri dilde sadeleşmeyi amaçlamış
gelişmiştir. Bunlardan biri Ahmet Mithat Efendi’nin ancak bunda başarılı olamamışlardır. 2. dönem
popüler roman anlayışıdır. Diğeri ise Namık şairleri ise ağır olan bu dili daha da
İlk çeviri roman Yusuf Kamil Paşa tarafından Şiirde sanatlı söyleyiş her iki dönem şairleri için
İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı bırakıp bütün güzelliğine ve konu birliğine önem
İlk realist roman Recaizade Mahmut Ekrem’in Aruz ölçüsü kullanılmaya devam ederken az da
- 14 -
1. dönemde gazel, kaside, terkib-i bent gibi eski TANZİMAT EDEBİYATI ŞAİR VE
nazım şekilleri kullanılmaya devam etmiştir. YAZARLARI
Ancak klasik şiirin şeklinde değişiklikler
BİRİNCİ DÖNEM SANATÇILARI
yapmışlar, ilk kez şiire içeriğine uygun özel bir ad
vermişlerdir.
Özellikle 2. dönem sanatçıları yeni nazım 1. İBRAHİM ŞİNASİ
2. NAMIK KEMAL
- 15 -
içindir." görüşüne bağlı kalmıştır. Edebiyatta aruzu kullanmıştır. Heceyle yazdığı şiirler
hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. sayılıdır.
“Hürriyet Kasidesi, Murabba, Vaveyla, Vatan “Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı
Şarkısı ve Vatan Mersiyesi” şairin ünlü şiirleridir. Mülahazatı Şamildir” başlıklı makalesinde şiirin
İntibah (ilk edebi roman) ve Cezmi (ilk tarihi fikirlerin gelişmesinde ve halkın eğitilmesindeki
roman) romanlarının yazarıdır. hizmetinden söz etmiş, divan edebiyatını
Mecazlardan, mazmunlardan, söz oyunlarından eleştirmiş ve dilin sadeleşmesi gerektiğini dile
arınmış bir şiir dili vardır. Dizelerinde, savunduğu getirmiştir.
fikri açık olarak vermiştir. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür.
Namık Kemal, hemen hemen edebiyatın bütün
türlerinde yapıt vermiştir. 3. ZİYA PAŞA
Tiyatro alanında altı yapıt vermiştir. Tiyatroları
Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan Batı'ya yönel-
dram türündedir. Bunlardan "Vatan yahut
miştir. Yenilikçi düşünceleri vardır. Ama bu
Silistre" adlı oyunu büyük yankılar uyandırmıştır.
düşünceler yapıtlarında görülmez.
Sahnelenen ilk tiyatro eserimizdir. Diğerleri; Akif
Ziya Paşa'nın şahsında ve yapıtlarında bir ikilik
Bey, Zavallı Çocuk, Gülnihal (En başarılı kabul
vardır. Doğu kültürü ile Batı kültürü arasında
edilen tiyatrosudur.) Kara Bela ve Celaleddin
bocalamıştır.
Harzemşah'tır. Celaleddin Harzemşah on beş
"Şiir ve İnşa" makalesinde halk edebiyatını
perdelik olup oynanmak için değil, okunmak için
savunur ve divan şiirini Türk şiiri olarak kabul
yazılmıştır. Ayrıca bu eserin önsözünde Namık
etmez. "Harabat"ta ise bunun tersini söyler.
Kemal'in edebiyat ve tiyatroya dair görüşleri yer
Şekil ve dil bakımından eskiye bağlı, içerik
almaktadır. Burada tiyatronun faydalı bir eğlence
bakımından yenilikçidir. Şiirlerinde devrinin siyasi
olduğunu vurgulamıştır.
ve sosyal olaylarını, politikacıların kötü
Tiyatrolarında sade bir dil kullanırken diğer tutumlarını, sosyal ahlakın bozulmasını kuvvetli
eserlerinde daha ağır bir dil kullanmıştır.
bir hicivle dile getirmiştir.
Ziya Paşa'nın Harabat adlı divan şiiri antolojisinin
Dilde sadeleşmeyi savunmasına rağmen Arapça,
önsözündeki görüşlerine karşı yazdığı "Tahrib-i
Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil
Harabat"(Edebiyatımızda ilk eleştiri kitabıdır.) ve
kullanır.
"Takip" ile "İrfan Paşa'ya Mektup" eleştiri
Edebiyatımızın en önemli terkib-i bent (Bağdatlı
türünde yazdığı yapıtlarıdır.“Renan
Ruhi’nin terkib-i bendine nazire yazmıştır.) ve
Müdafaanamesi", Ernest Renan’a karşı yazdığı,
terci-i bent şairidir.
İslamiyet’i savunan bir yapıttır.
Edebiyatımızda ilk antoloji sayılan "Harabat" ı
Tarih konusunda; "Barika-i Zafer, ,Evrak-ı
yazmıştır. Harabat, divan şiiri antolojisidir.
Perişan, Devr-i İstila, Kanije Muhasarası, "Zafername" adlı üç bölümlük manzum yapıtında;
Osmanlı Tarihi, İslam Tarihi” adlı yapıtları
başka başka kişilerin ağzından Sadrazam Ali
vardır.
Paşa'nın tutum ve davranışlarını över görünerek
Namık Kemal eski kültürle yetişmiş, divan şiiri
bu şahsı üstü örtülü bir dille yermiştir.
eğitimi almıştır. Gençliğinde Encümen-i Şuara’nın
Ziya Paşa'nın şiirleri ölümünden sonra "Eş'ar-ı
(eski şiir tarzını devam ettirmeyi amaçlayan
Ziya" ve "Külliyat-ı Ziya Paşa" adlı kitaplarda
şairler topluluğu) toplantılarına katılmış fakat
toplanmıştır.
sonradan eski edebiyata tavır almış, divan
Nesir türünde; "Şiir ve İnşa" makalesi, "Defter-i
edebiyatını eleştirmiştir. Eski edebiyatı eleştirdiği
Amal" adlı çocukluk anıları, "Emile" çevirisi ve
halde biçim ve dil bakımından eski edebiyattan
"Hürriyet" gazetesindeki yazıları sayılabilir.
kopamamıştır. Kaside, murabba gibi nazım Ayrıca edebiyatımızda ilk mülakat sayılan "Rüya"
biçimlerini kullanmaya devam etmiştir. Şiirlerinde
adlı eseri yazmıştır. Bu eserde Sadrazam Ali
Paşa’yı eleştirmiştir.
- 16 -
Ayrıca Ziya Paşa'nın halk içinde çokça kullanılan yararlanarak olay örgüsünün akışını keser,
veciz sözleri de vardır. okuyucuya bilgi verir, fikrini söyler, yorum yapar.
Şiirlerinde aruzu kullanmıştır. Hece ile yazdığı bir Okuyucuyla sohbet havası içinde “Merhaba ey
türküsü de vardır. okuyucu, hey kardeşim hey” gibi ifadeler
kullanmıştır. Romanları teknik açıdan kusurludur.
4. ŞEMSETTİN SAMİ Eserlerinin çoğunda iyilerin ödüllendirilmesi,
kötülerin cezalandırılması halk hikâyeleri ve
"Sefiller", "Robinson" adlı çevirilerinden başka,
masallarda gördüğümüz bir durumdur.
ilk yerli roman olma özelliği taşıyan "Taaşşuk-ı
Eserlerinde beklenmedik tesadüflere yer verir.
Talat ve Fitnat" adlı eseriyle meşhurdur.
Özelikle iyi- kötü, güzel- çirkin çatışmasını
"Besa yahut Ahde Vefa", "Gave", "Seydi Yahya"
işlemesi romantizmin tesiridir. Zaman zaman
adlı tiyatro yapıtları vardır.
gözlemleri onu realist bir havaya soksa da
Edebiyatla ilgili yapıtlarının yanında bilim ve dil
romantizmin tesirindedir, diyebiliriz.
çalışmalarında da bulunmuş, dil konusunda ileri
"Letaif-i Rivayat (edebiyatımızda ilk hikâye
sürdüğü çeşitli düşünceler ve uygulamalarla
kitabı) ve Kıssadan Hisse” adlı hikâye kitaplarını
önem kazanmıştır.
yazmıştır.
"Kamus-ı Türkî" adlı sözlüğü yazmış (Türkçeden
Birkaç tiyatro eseri yazmışsa da bunda başarılı
Türkçeye ilk sözlük); bundan başka, "Kamus-ı
olamamıştır. Çengi, Çerkez Özdenler, Açıkbaş,
Fransevi", "Kamus-ı Arabî" gibi sözlüklerle, ilk
Siyavuş, Eyvah tiyatro eserleridir.
ansiklopedi sayılabilecek "Kamusu'I-A'lam" adlı
Avrupa’da Bir Cevelan adlı gezi eseri de vardır.
altı ciltlik büyük yapıtını yayımlamıştır.
Menfa, Rodos hatıralarını anlattığı eseridir.
Son yıllarında da "Orhun Yazıtları" ve "Kutadgu
Bilig" ile ilgili incelem elerde bulunmuştur.
6. AHMET VEFİK PAŞA
"Sabah", "Tercüman-ı Şark" gazeteleriyle "Aile",
"Hafta" dergilerini çıkarmıştır. Türkçülük fikrinin önde gelen
savunucularındandır.
5. AHMET MİTHAT EFENDİ Sadrazamlık, Bursa valiliği, elçilik gibi önemli
devlet görevlerinde bulunmuştur.
Hikâye ve roman türlerinde yapıtlar vermiş,
Tiyatro alanındaki çevirileri ve uyarlamalarıyla
gazetecilik yapmıştır.
bilinir. Halkı tiyatroya alıştırmaya çalışmış,
Tanzimat Dönemi’nin en popüler, üretken
Bursa'da tiyatro kurmuştur.
yazarıdır. 200’ün üzerinde eseri vardır.
Fransız klasiklerinden Moliere’den yaptığı adapte
Dili sadedir, amacı halkı eğitmek, insanlara bilgi
tiyatroları; Azarya, Yorgaki Dandini, Zor Nikâhı,
vermektir.
Zoraki Tabip, Dekbazlık, Tabib-i Aşk, Meraki’dir.
Edebiyat, tarih, coğrafya, tarım, ekonomi vb.
Çeviri tiyatroları ise Don Civani, Dudu Kuşları,
alanlarla ilgili yapıtlar vermiştir.
İnfial-i Aşk, Savruk, Kocalar Mektebi, Kadınlar
Devir, Bedir, Tercüman-ı Hakikat adlı gazeteleri
Mektebi, Adamcıl, Tartuffe’tür.
çıkarmıştır.
Türkçenin sadeleşmesine önem vermiştir.
Hemen her sahada -macera, polisiye, tarih,
Zamanının konuşma dilini başarıyla kullanmıştır.
Batılılaşma, aşk vb.- roman yazmıştır. Felatun
Kullandığı yerel s öyleyişler eserlerine canlılık
Bey'le Rakım Efendi, Hasan Mellah, Hüseyin
kazandırmıştır.
Fellah, Yeniçeriler, Paris'te Bir Türk, Henüz On
Tarih alanında, Hikmet-i Tarih, Fezleke-i Tarih-i
Yedi Yaşında, Dünya'ya ikinci Geliş, Dürdane
Osmanî, Ebulgazi Bahadır Han'dan çevirdiği
Hanım, Jön Türk en tanınmış romanlarıdır.
Şecere-i Türkî adlı yapıtları vardır.
Eserlerinde asıl amacı halkı eğitmek, insanlara
Lehçe-i Osmanî adlı sözlüğünde, Türkçe
bilgi vermek, halka okuma zevki aşılamaktır. Bu
sözcüklerle dilimizde kullanılmakta olan yabancı
yüzden romanlarında meddah tekniğinden
- 17 -
sözcüklerin ayrı ayrı toplandığını görüyoruz. Bu kabul edilir. Yanlış Batılılaşma anlayışını komik
onun Türk diline verdiği önemi gösterir. öğelerle gözler önüne sermiştir.
Talim-i Edebiyat, edebiyatla ilgili teorik bilgilerin
7. DİREKTÖR ALİ BEY verildiği bir ders kitabıdır.
Edebiyatla ilgili eleştirileri Takdir-i Elhan'da ve
Küçük yaşta Fransızca öğrenen Ali Bey; Müfettiş,
Zemzeme'nin ön sözünde görülür.
mutasarrıf, vali olarak Irak, Varna, Elâzığ,
Tanzimat’ın II. dönemine yol göstericilik yapmış;
Trabzon bölgelerini dolaşmıştır. “Direktör Ali
aynı zamanda Servet-i Fünunculara da hocalık
Bey” lâkabı ile anılmasına neden olan Düyûnu
yapmıştır. Servetifünun Edebiyatının
Umumiye Direktörlüğünde de bulunmuştur.
hazırlayıcısı sayılır. Servetifünun dergisinin
Ali Bey, Türk tiyatrosunun kurulmasında büyük
başına Mekteb-i Sultani’den (Galatasaray Lisesi)
gayret ve çaba harcamıştır.
öğrencisi Tevfik Fikret’i getirmesi Servetifünun
Başta tiyatro olmak üzere mizah ve seyahat
Edebiyatının başlamasında önemlidir.
edebiyatı alanlarında eser vermiştir.
Döneminde Üstad Ekrem olarak tanınır.
Tanzimat'tan sonra çıkarılan ilk mizah mecmuası
Roman ve öykülerinde realizm, şiirlerinde ise
Diyojen'de yayımlanan yazıları, Türk mizah
romantizm etkili olmuştur.
edebiyatının o devirdeki önemli örnekleri olarak
Eserlerinde yabancı sözcük ve tamlamalarla
kabul edilir.
yüklü ağır ve süslü bir dil kullanmıştır.
Tiyatroları genelde komedi türündedir. Tiyatro dili
Muallim Naci ile eski-yeni tartışmasında yeniyi
bakımından Ahmed Vefik Paşa’nın izindedir.
savunmuş; kafiyenin göz için değil de kulak için
Özellikle halk konuşmalarına yaklaşmış, günlük
olduğunu ileri sürmüştür.
konuşmalardan ve Türk dilini renklendiren pek
Bu konularla ilgili Recaizade Mahmut Ekrem’in
çok klişe ve deyimlerden de faydalanmıştır.
Zemzeme’sine karşı Muallim Naci Demdeme adlı
ESERLERİ: Kokona Yatıyor (bir perdelik komedi)
eserini kaleme almıştır.
Ayyar Hamza (Moliere'den adapte) Misafir-i
“Zemzeme, Nijat Ekrem, Nağme-i Seher,
İstiskal (komedi) Geveze Berber (oyun) Lehçet-
Pejmürde, Yadigâr-ı Şebab” şiir kitaplarıdır.
ül Hakayik (mizahî sözlük) Seyahat Jurnali (gezi
“Muhsin Bey, Şemsa” hikâye kitaplarıdır.
notları) Letafet (üç perde opera)
“Afife Anjelik, Vuslat, Çok Bilen Çok YanıIır
(komedi), Atala” tiyatrolarıdır.
yurtseverliği dile getirir. Batı tarzında yazmış olduğu hikâyeleri ile tanınır.
Tiyatroları oynanmak için değil, okunmak Hikâyelerinde realist özellikler görülür.
Roman ve hikâyelerinde çevreyi tanıtır. Kişilerin
içindir. Yirmiye yakın tiyatro yapıtı vardır.
ruhsal tahlillerini yapmak suretiyle gözleme önem
Tiyatroları; nazım, nesir ve nazım - nesir karışıktır. verdiğini ve gerçekçi olduğunu gösterir. Özellikle
Bazı oyunlarında Shakespeare'in etkileri görülür. konuşma bölümlerinde dili sade ve doğaldır.
Dram türünde yapıtlar vermiştir. Sergüzeşt adlı romanı en önemli yapıtıdır. Esir
ticaretinin sosyal hayattaki yeri realist bir biçimde
Tiyatrolarının konuları çoğunlukla Türk anlatılır. Eserde romantizm ve realizmin
topraklarının dışında geçer. özellikleri bir arada görülür.
Macera-yı Aşk, Sabr u Sebat ve İçli Kız'da yerli İclal adlı yapıtında, yeğeni İclal'in ölümü üzerine
yazdığı mensur mersiyeyi, diğer bazı
konuları; Zeynep ve Finten'de yabancı veya tarihi
düzyazılarını ve hatıralarını toplamıştır.
konuları işlemiştir. Şir adlı bir piyesi vardır. Küçük Şeyler'de
Manzum olarak yazdığı Nesteren ve Liberte'yi Alphonse Daudet etkisiyle yazdığı
edebiyatımızın ilk gerçekçi, küçük hikâyelerini
hece ölçüsüyle; Nazife ve Eşber'i tarihten aldığı
yazmıştır.
konularla ve aruz ölçüsüyle yazmıştır. Alphonse Daudet’nin “Jack” adlı romanını
Hamit'in bunlardan başka konusunu eski Türklerin tercüme etmiştir. “Arlezyalı” adlı hikâyesini de
hayatından alan İlhan, Turhan ve Hakan ile tercüme etmiştir. Bu hikâye de Küçük Şeyler adlı
eserin içindedir.
aruzla yazmış olduğu Sardanapal adlı tiyatro Rumûzü’l Edep, bazı hikâye, makale,
yapıtları vardır. sohbetlerinin toplandığı kitabıdır.
En tanınmış şiiri “Makber”dir. Bu eseri eşi Fatma
Hanım’ın ölümü üzerine yazmıştır. Eser 295 5. MUALLİM NACİ
- 19 -
4.ÜNİTE SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE / 1896 - 1901)
Servet-i Fünun Edebiyatının doğmasında Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki “ eski-yeni”
tartışması etkili olmuştur. Divan edebiyatına “eski”, Batı edebiyatına “yeni” deniyordu. Muallim Naci, eski edebiyata
karşı daha “ılımlı” duruyordu. Yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal olmasını savunuyordu. Yerli ve milli niteliklerle
donanmış bir yeni edebiyat düşüncesindeydi. Türk edebiyatının kökten değil, kısmi bir şekilde modernleştirilmesine
taraftardı. Bazı genç sanatçılar da eskiyi savunduğu için Muallim Naci’ye karşı Recaizade’nin tarafında yer aldılar.
Recaizade de kendisini yeni edebiyatın üstadı olarak görüyordu. Recaizade, Muallim Naci’nin şiirlerini, sadece estetiği
öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekilde eleştiriyordu. Yeniyi savunanlar, Recaizade Mahmut Ekrem'in yol
göstermesiyle Servet-i Fünun dergisi etrafında toplandılar. Servet-i Fünun; Ahmet İhsan Tokgöz’e ait fen dergisiyken,
Tevfik Fikret 1895 yılında derginin yazı işleri müdürü olunca dergi, edebi dergi olma özelliği göstermeye başladı.
Yüksek kültürde insanlara hitap etmeyi amaçladıklarından bu edebiyata ''Salon edebiyatı'' da denmiştir. 1901 yılında
Hüseyin Cahit Yalçın'ın ''Edebiyat ve Hukuk'' adlı çevirisi yayınlanınca dergi kapatılır ve topluluk dağılır.
Servetifünuncular kendilerinden öncekileri, Avrupa’yı tam olarak tanıyamamak ve anlayamamakla suçlamışlardır.
Divan edebiyatını çoğu zaman küçük görmüşlerdir. ''Sanat sanat için'' görüşü doğrultusunda ''Gerçekçiliği''
uygulamaya çalışmışlar, genellikle kişisel ve din dışı konuları anlatmaya çalışmışlardır. Batılı edebiyat oluşumunda
örnek aldıkları edebiyat, arayış edebiyatıdır. Şiir, makale, roman, hikâye, fıkra, anı ve eleştiri türünde örnekler
vermişlerdir.
TEMSİLCİLERİ
ŞAİRLER: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Suat Yalçın, Hüseyin Siret Özsever, Süleyman Nazif, Süleyman
Nesip, Faik Ali Ozansoy, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır
YAZARLAR: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Şuayip
- 21 -
Tanzimat edebiyatının ilk dönem sanatçıları genel dönemin başarılı isimleri Hüseyin Cahit yalçın ve
olarak romantizm akımından etkilenmişlerdir. Ahmet Şuayip’tir.
Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde şiirde Bu dönemin gezi yazılarında mekân olarak hem
romantizm, romanda ise realizm akımının etkileri görevli olarak gittikleri Doğu’yu, gezmek ya da
görülür. Servet-i Fünun edebiyatında roman ve tanıtmak amacıyla gittikleri Batı’yı anlatmışlardır.
hikâyede realizm ve natüralizm akımlarının; şiirde Servetifünuncular anı türünü geliştirmişlerdir.
ise sembolizm ve parnasizm akımlarının etkisi Edebi bir değer taşıyan anı türü Halit Ziya ile
vardır. gelişmiştir.
Tanzimat dönemi yazarları anlatım sırasında Tanzimat’ın ikinci döneminde başlayan
öznel davranır, taraf tutar, kişiliğini gizlemez. gazetedeki gerileme bu dönemde hızlanarak
Okura öğüt verir, yol gösterir; olayın akışına devam etmiştir. Gazetenin yerini bu dönemde
müdahale eder, konu ile ilgisi olmayan gereksiz dergi almıştır.
ayrıntılara girer. Anlatılanlar çoğu zaman masal Sonuç olarak; Servet-i Fünun döneminde
karakteri taşır. Roman ve hikâyelerde, s özlü toplumsal konuları ele alan makale, fıkra, eleştiri
edebiyat ürünleri olan halk hikâyesi ve masalın gibi öğretici metin türlerinin yerine bireysel
etkileri görülür. Servet-i Fünun dönemindeki temaları işleyen anı, gezi yazısı, edebi tenkit gibi
roman ve hikâyeler teknik yönden oldukça türler alır. Servet-i Fünun dönemi öğretici
başarılıdır. Yazar, kişiliğini gizler, kesinlikle olaya metinleri edebi yönü güçlü eserlerdir.
karışmaz, taraf tutmaz. Psikolojik tahliller ve Sanatçılar ağır süslü bir dili tercih etmişlerdir,
tasvirler başarılıdır. böylece bütün halka değil, yalnızca bir zümreye
Tanzimat dönemi eserlerinde olay ön plana çıkar. hitap etmişler, bir salon edebiyatı
Servet-i Fünun'da ise tasvir ve tahlillere de önem oluşturmuşlardır. Bu nedenle dergi ön plana
verilir. çıkmıştır
Tanzimat döneminde gazete ön planda iken
Servet-i Fünun döneminde dergi ön plandadır.
Servet-i Fünun Döneminde Ortaya Çıkan
Nazım Şekilleri
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ÖĞRETİCİ
METİNLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. SONE
Servet-i Fünun döneminde dönemin şartları Batı edebiyatından Türk edebiyatına geçmiş bir
gereği sanatçılar üzerindeki baskı nedeniyle nazım biçimidir.
deneme, fıkra türlerinde yapıt verilememiştir. Lirik konular işlenir.
İçten bir anlatıma ve gerçekçiliğe dayalı anı, Kısa şiir, türkü anlamına gelir
mektup gibi türlere dönemin siyasal durumundan 14 dizeden oluşur.
ve sanatçıların ruhsal yapılarından dolayı pek İlk 2 bendi dörder, son iki bende üçer dizedir.
rastlanmaz. Ancak Servet-i Fünun topluluğu Uyak düzeni: abba-abba-ccd-ede veya abba-
dağıldıktan sonra, Halit Ziya, Hüseyin Cahit abba-cdd-cee
Yalçın gibi sanatçılar anılarını yazmışlardır. Son dize duygu yönünden en güçlü dize olur ve
Servet-i Fünun döneminde Batılı edebiyat şiirin bütün etkisini üzerinde toplar.
başarıyla uygulandığı için divan edebiyatını Türk edebiyatında ilk kez “Servet-i Fünun”
eleştirmek yerine sanatçılar daha çok kendilerine döneminde kullanılmıştır.
yapılan hücumlara cevap vermek ve Servet-i İlk kez Tevfik Fikret kullanmıştır.
Fünun edebiyatının açıklanmasına yönelik
eleştiriler yazmışlardır. Eleştiriye edebi bir tür
niteliği kazandırmışlardır. Eleştiri alanında bu
- 22 -
SONE - Francesco Petrarca 3. SERBEST MÜSTEZAT
- 23 -
TRİYOLE
Yüzünde hasta-i sevdâ gib i melâlet var,
Nedir b u hâl-i perişanın ey hilâl-seher?
5. BALAD
MENSUR ŞİİR
- 24 -
SERVET-İ FÜNUN (EDEBİYATI CEDİDE) EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI
- 25 -
Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Dili başarıyla kullanır. kadrosu dardır. Psikolojik tahliller yönünden çok
Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. başarılıdır.
Romanlarında aydın kişileri anlatır. Mai ve Siyah
ESERLERİ
romanındaki Ahmet Cemil tipi Servet-i Fünun
sanatçısını temsil eder. Romanları: Eylül, Ferdayı Garam,, Genç Kız Kalbi,
Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları Karanfil ve Yasemin, Son Yıldız, Kan Damlası…
yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Hikâyeleri: Âşıkane, Son Emel, İhtizar, Hanımlar
Romanlarında yalnız İstanbul’u anlatan sanatçı, Arasında, Kadın İsterse
hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, Tiyatro: Pençe, Cidal, Sansar
kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul
Mensur Şiir: Siyah inciler
dışına çıkmıştır. (İzmir Hikâyeleri)
Mensur şiir, roman, öykü, tiyatro, anı, makale
5. HÜSEYİN CAHİT YALÇIN
yazarıdır.
Hüseyin Cahit Yalçın, hikâye ve romanlarında
ESERLERİ gözleme yer veren, betimleme ve tahlillerde
derinleşmeyen, gerçekçi bir yazardır.
Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık
Dili oldukça sade, anlatımı özenti ve süsten
Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Ferdi ve
uzaktır.
Şürekâsı, Sefile
Eski edebiyata karşı Batı edebiyatını savunur.
Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, Aşka Dair, Onu Öykü, roman, eleştiri yazarı ve gazeteci olarak
Beklerken, Kadın Pençesi, Bir Yazın Tarihi, Solgun tanınmıştır.
Demet, Hepsinden Acı … Fransızcadan çevirerek yayımladığı "Edebiyat ve
Hukuk" adlı makale Servet-i Fünun dergisinin ka-
Bunların dışında Halit Ziya Uşakilıgil'in anı türünde
patılmasına yol açmış, dergi kapatılınca da
yazdığı Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye, Saray ve Ötesi adli
topluluk dağılmak zorunda kalmıştır.
yapıtları özellikle de Servet-i Fünun devri ve
Özellikle Servet-i Fünun’a yönelik olarak yapılan
Osmanlının son dönemi için önemli birer belge
eleştirilere şiddetli cevap vermesiyle tanınır.
hükmündedir.
ESERLERİ
Tiyatro: Füruzan, Fare, Kâbus
Öyküleri: Hayat-ı Muhayyel, Hayat-ı Hakikiye
Mensur Şiirleri: Mensur Şiirler, Mezardan Sesler
Sahneleri
Romanları: Nadide, Hayal içinde
4. MEHMET RAUF
Anıları: Edebi Hatıralar, Malta Adası'nda, Meşrutiyet
Servet-i Fünun romanının ikinci büyük ismidir.
Hatıraları
Uzun süre Halit Ziya’nın etkisinde kalır; onun gibi
Eleştiri: Kavgalarım
mensur şiir, hikâye ve tahlil romanları yazar.
Dili, Halit Ziya’ya göre daha sadedir.
6. SÜLEYMAN NAZİF
Roman, öykü ve tiyatro türünde yapıtlar vermiştir.
Yapıtlarında romantik duygular, hayaller ve ro-
İlk şiirlerinde Namık Kemal'in izleri görülür.
mantik aşkları işlemiş, sosyal yaşama pek yer
Daha sonraki dönemlerinde toplumsal ve ulusal
vermemiştir.
konulara yönelir.
Psikolojik tahlillere büyük önem verir ve ruh
Kullandığı dil oldukça ağırdır.
tahlillerinde oldukça başarılıdır.
Nesri şiirlerinden daha kuvvetlidir.
En önemli yapıtı "Eylül"dür. Eylül,
Sadece “Cenk Türküsü” adlı şiirini heceyle
edebiyatımızda ilk psikolojik roman olarak
yazmıştır.
kabul edilir. Yasak aşkı konu alan romanın şahıs
- 26 -
Bir hitabet ustasıdır. Pierre Loti Günü’nde yaptığı TOPLULUK DIŞINDA KALAN BAĞIMSIZ ŞAİR VE
YAZARLAR
konuşmada işgal güçlerine karşı ağır hücumda
bulunmuştur.
1. HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
İstanbul’un işgaliyle “Kara Bir Gün” makalesini
yazmıştır.
Edebiyatımızda natüralizmin temsilcisidir.
Türklüğe hayran ve Türklüğü savunan bir
Ahmet Mithat geleneğini sürdürmüştür.
yazardır.
Dili sadedir. Yapıtlarındaki kahramanları
Düz yazılarında ş iirsel bir anlatım tarzını seçer.
çevrelerinin diliyle konuşturur, taklitlere yer verir.
Sokağı edebiyata getiren, sokağın anahtarını
ESERLERİ
elinde tutan sanatçı olarak nitelendirilir.
GİZLİ FİGANLAR: Gençlik şiirlerini topladığı eserdir. Yapıtlarında İstanbul'un iç mahallelerindeki hayat
FİRAK-I IRAK: Irak'ın elimizden çıkışına ağlayan bir
tarzını hikâye ve karikatürize eder.
çeşit ağıt kitabıdır.
Gözleme ve çevre betimlemelerine büyük önem
MALTA GECELERİ: Vatan özlemiyle yazılm ış
verir.
manzum ve mensur eseridir.
Romanlarının bir özelliği de sosyal eleştiriye yer
Düz yazıları: Çal Çoban Çal, Batarya İle Ateş, Tarihin
vermesidir. Bu eleştiri mizahi yolla yapılır.
Yılan Hikâyesi
Romanları teknik yönden kusurludur.
Roman kahramanları sıradan insanlardır.
7. AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU
Romanlarında sık sık, olayla ilgisi olmayan
Edebi kişiliğini iki dönemde incelemek mümkündür: gereksiz bilgiler yer alır. Bazen de kendisi
1. dönemi Servetifünun Dönemi’nde yazdıklarıdır. olaylara karışır, olayın akışına müdahale eder.
Bunlar üslup ve içerik bakımından Servetifünun Meddah, ortaoyunu, karagöz gibi halk
özellikleri taşır. Aşk ve evlilik gibi bireysel temaları tiyatrosunun zenginliklerini romanlarında buluruz.
işlediği, süslü bir söyleyişe sahip, yabancı
ESERLERİ
sözcüklerle yüklü eserlerdir. Bu dönem hikâyeleri
Romanları: Şık, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç,
“Haristan ve Gülistan” dadır.
Şıpsevdi, Tesadüf, Mürebbiye, Gulyabani, Cadı, Kesik
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, 1911’den sonra
Baş
Türkçülük akımına bağlanmış, Millî Edebiyat
Öyküleri: Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış, Katil
Dönemi içinde yer almış, Türk Yurdu, Türk Derneği
Buse
gibi dergilerde yazmıştır. Sanatını toplum
hizmetine sunmuş, arı Türkçeciliğe yönelmiştir. Bu
görüşlerle yazdığı hikâyeleri “Çağlayanlar” adlı 2. AHMET RASİM
kitapta toplanmıştır.
İlk yazılarını Tercüman-ı Hakikat gazetesinde
Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun “Gönül Hanım” adlı
yayımladı.
bir de romanı vardır. Tarihî ve millî bir nitelik
Şiir ve öykü kitapları, okul kitapları, tarih ve bilim
taşıyan eser, bir Türk heyetinin Orhun Abideleri’ni
konularında çeşitli yapıtlar vermiştir.
incelemesini anlatır. Sade bir üsluba sahip eser,
Ahmet Rasim'in asıl değeri, renkli, canlı bir
döneminde tefrika halinde kalmış, 1970’de
anlatımla çocukluk, ilk-orta öğrenim ve basın
basılmıştır.
hayatını, İstanbul'un günlük hayatını yansıtan
Roman ve hikâye dışında makaleler de yazmıştır.
fıkra, makale ve anılarında görülür.
Eserlerinde İstanbul folkloruna ait derin bilgiler
görülür.
Çeşitli konularda yazılmış yüze yakın yapıtı
vardır.
- 27 -
Fıkralarını: Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman ve FECRİATİ TOPLULUĞU SANATÇILARI
Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Ramazan
Sohbetleri adlı kitaplarında toplamıştır. 1. AHMET HAŞİM
Gecelerim ve Falaka adlı anı türünde kitapları
vardır. Fecr-i Ati topluluğunun ve edebiyatımızın önde
İlk Sevgi, Güzel Eleni adlı roman-hikâye türünde gelen şairlerindendir.
eserleri de vardır. Topluluğun dağılmasından sonra sanat hayatını
bağımsız olarak sürdürdü.
Akşam şairi olarak tanınır.
FECR-İ ATİ EDEBİYATI
Piyale adlı şiir kitabının ön sözünde, şiir
Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Mehmet Fuat Mülahazalar başlığı altında yayımladı.
Köprülü, Ali Canip, Şahabettin Süleyman, Celal Sahir, Sanatçıya göre şiir; duyulmak, hissedilmek için
Faik Ali, Tahsin Nahit, Emin Bülent Serdaroğlu, yazılmalıdır. Bu, şiirin asıl özelliğidir. Şiirde
- 28 -
Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavram lar; akşam, 3. FAİK ALİ
gurub (güneşin batışı), şafak, mehtap, gece,
Faik Ali; şiirlerinde Servet-i Fünun sınırlarını
göller, ormanlar, yıldızlar olarak karşımıza
aşamayan, romantik bir görüşle aşk, kadın, hüzün
çıkar.
ve doğa temalarını işler.
Hece ölçüsünü köylü ölçüsü olarak nitelendiren
Fecr-i Ati kurucuları arasındadır.
sanatçı, bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü
Karamsarlığa varan bir melalle bireyselden
kullanmıştır. Hece ölçüsünü musiki bakımından
toplumsallığa açılan duygularını dile getirir.
yetersiz bulur.
Servet-i Fünuncuların arasına henüz Mülkiye’de
Dili süslü ve sanatlıdır. Son dönemlerindeki şi-
talebeyken “Kehkeşana Karşı” şiiriyle katılıp kısa
irlerinde sadeleşme görülür.
bir sürede tanınmasında aileden gelme edebi
Nazım şekillerinden en çok serbest müstezatı
kültürünün tesiri büyüktür.
kullanmıştır.
Faik Ali, ferdi konulara yönelme ve kendi iç
Şiirlerinde sarı, kırmızı ve siyah renkleri öne
dünyasını dile getirme yönünden tipik bir Servet-i
çıkmıştır.
Fünun şairidir.
Öz (saf) şiir anlayışının temsilcisidir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Faik Ali,
Şiirleri Piyale ve Göl Saatleri adlı yapıtlarında
ferdiyetçilikten sıyrılarak şiirlerinde yurt sevgisini
toplanmıştır. “Şiir-i Kamer” dizisi şairin ilk
işledi.
şiirleridir. Piyale adlı şiir kitabının içinde yer alır.
Tiyatro türünde eserler verdi ise de bu yolda pek
Sanatçı, edebiyatımızda düzyazılarıyla da
başarılı olamadı.
tanınır. Bu yazılarında dili oldukça başarılı bir
şekilde kullanmıştır, şiirsel bir hava hâkimdir.
Frankfurt Seyahatnamesi önemli bir gezi
eserdir.
Fıkraları, makaleleri ve sohbetlerinin toplandığı
yapıtları şunlardır: Gurebahane-i Laklakan ve
Bize Göre
2. TAHSİN NAHİT
- 29 -
5.ÜNİTE MİLLİ EDEBİYAT
30
yüzyılın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medenî bir ülkenin gelişmesini, kalkınmasını sağlama
devlet ve millet halini alması gerektiği amacını taşımaktadır.
düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. İdari ve askeri alanda Avrupa'nın seviyesine
Türk toplumuna Batıda gelişen düşünce, ancak Avrupalıların gittiği yol izlenerek varılabilir
yönetim biçimi, yaşam a tarzını uygulayarak düşüncesini taşımaktadırlar.
TEMSİLCİLERİ: Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Yazı dilinde İstanbul ağzının esas alınmasını
Canip Yöntem, Mehmet Emin Yurdakul, Refik Halit istemişlerdir.
Karay, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Halk şiirinin nazım şekillerini kullanarak, gerçek
Mehmet Fuat Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, şiirimizin halk şiiri, milli ölçümüzün hece ölçüsü
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hamdullah Suphi olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Tanrıöver, Celal Sahir Erozan, Emin Bülent
Serdaroğlu, Yusuf Akçura, Aka Gündüz
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN DİL ANLAYIŞI
31
Bu dönemde şiirde tam bir birlik yoktur. Sadece MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ROMAN VE
HİKÂYE
şiirde konuşma dilini ve hece ölçüsünü kullanma
konusunda birlik sağlanmıştır.
Daha çok hayatı anlayan ve onu anlatmaya
Milli Edebiyat Dönemi’nde 3 farklı şiir anlayışı
çalışan bir anlayış hâkimdir.
vardır:
Dil sade ve anlaşılır bir özellik gösterir.
Roman ve hikâyeleri de bir ortak noktada
1. Sade Dili ve Heceyi Esas Alan Şiir: Bu şiir toplayamayız. Her sanatçı kendine göre bir tarz
anlayışı Milli Edebiyat şairlerinin ortaya oluşturmuş, konularda çeşitlilik sağlanmıştır.
koyduğu şiir anlayışıdır. Yalın sade bir dille Buna karşın konuları işlemede derinlik yoktur,
hece ölçüsünü kullanarak dörtlükler halinde ve yüzeysel bir inceleme vardır.
Halk edebiyatı nazım şekillerini esas alarak şiir Hemen hemen her yazar bu dönemde aşk
yazmışlardır. Başlarda bireysel konuları daha temasını işlemiştir.
sonra ise toplumsal konuları işlemişlerdir. Anadolu hayatına ve Anadolu insanına
Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp en yönelişin örneklerini bu dönemde daha fazla
önemli temsilcileridir. görürüz.
2. Saf (Öz) Şiir: Ahmet Haşim ve Yahya Kemal
Beyatlı’nın temsilcisi olduğu şiir anlayışıdır. Bu
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE TİYATRO
şiir anlayışı Ahmet Haşim’in Piyale’nin ön
sözünde yazdığı Şiir Hakkında Bazı Bu dönemde tiyatro yeniden canlandırılmıştır.
Mülahazalar adlı yazısıyla başlar. Bu şiir Özel tiyatroların yanında ''Darülbedayi-i
anlayışında neyin anlatıldığı değil onun nasıl Osmanî'' adlı ilk resmi şehir tiyatrosu
- 34 -
“Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” 5. MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890–1966)
şiirindeki “Ben bir Türk’üm dinim, cinsim
İlk döneminde Fecri Ati topluluğu içine katılıp
uludur.” mısrası ünlüdür.
şiirler yazmıştır. Fakat daha sonra milli edebiyat
ESERLERİ akımına dâhil olmuştur.
Milli Edebiyat topluluğunun güçlenmesinde önemi
Şiirleri: Türk Sazı, Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Ey Türk
rolü olmuştur.
Uyan, Dicle Önünde, Ordunun Destanı, Hasta Bakıcı
Türk Edebiyatı ve edebiyat tarihi hakkında Batılı
Hanımlar, İsyan ve Dua, Zafer Yolunda, Turana
manada ilk ilmi araştırmaları yapmıştır. Batılı
Doğru, Aydın Kızları, Mustafa Kemal, Ankara
aydınların Türk edebiyatı hakkındaki pek çok
Düz yazı: Türk'ün Hukuku, Dante'ye, Fazilet ve Asalet yanlışını düzeltmiştir.
Edebiyat tarihimizi neden-sonuç ilişkileriyle
incelemiş, adını bilmediğimiz birçok şairin
4. ALİ CANİP YÖNTEM (1887–1967)
tanıtılmasına öncülük etmiştir.
İlk şiirlerinde Servet-i Fünun tarzının etkisi Ülkemizde ve yurtdışında birçok üniversiteden
görülür.
fahri doktorluk ve üyelik almış, Ankara ve İstanbul
Şairliğinden çok, makaleleri, edebiyat tarihçiliği ve
üniversitesinde profesörlük yapmıştır.
okul kitapları çalışmalarıyla ünlüdür.
İlk şiirlerinde aruz vezniyle şiirler yazar. Dil ağırdır ESERLERİ
fakat sonra dili sadeleştirir.
Divan Edebiyatı Antolojisi, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk
Milli edebiyat akımına girdiği zaman tamamen
Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, Nasrettin
bunlardan vazgeçer. Bu dönemde yazdığı şiirler
Hoca, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Edebiyat
birçok şairlerinkinden daha kuvvetlidir.
Araştırmaları, Türk Saz Şairleri, Osmanlı Devleti'nin
Milli edebiyata girişiyle dilde Türkçülük akımına
Kuruluşu, Bugünkü Edebiyat, Azeri Edebiyatına Ait
güç kazandırmıştır.
Tetkikler...
Yabancı sözcük ve kurallardan dilimizin
arındırılmasını ister.
6. HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER (1888–1966)
Divan edebiyatını oldukça iyi bilir fakat dilde
sadeleşme fikrini savunur. Türkçülük akımının gelişmesinde önemli bir paya
Şiirlerinde hece ölçüsü kullanmış fakat halk şiiri sahiptir.
nazım biçimlerini pek kullanmamıştır, yeni nazım Hitabetçiliğiyle tanınır.
biçimleriyle yazmıştır. Yazı hayatına Fecr-i Ati ile başlamış daha sonra
Daha sonraki dönemlerinde şairliği bırakarak Türk Milli Edebiyata katılmıştır.
dili ve Türkçülük üzerine yazılar yazmıştır. Betimlemelerden güç olan coşkulu ve inandırıcı
Adını daha çok edebi ve ilmî tartışmalarla (Yeni bir hitaba sahiptir.
Lisan tartışmaları) duyurmuştur. Özellikle Cenap Söylevleriyle gençlere milliyetçilik duygusu
Şahabettin’le girdiği tartışmalarla öne çıkmıştır. aşılamaya çalışmıştır.
Bu tartışmaları “Millî Edebiyat ve Cenap Bey’le Türk ocaklarında hayatının büyük bir kısmını
Münakaşalarım” adıyla kitaplaşmıştır. geçirmişti.
ESERLERİ
ESERLERİ
Şiir: Geçtiğim Yol
Dağ Yolu: Hitabetlerini topladığı eserdir.
- 35 -
7. CELAL SAHİR EROZON (1883–1935) Anadolu'nun geri kalmışlığından Türk aydınını
sorumlu tutan ilklerden biridir.
Servet-i Fünun genç şairlerinden biridir.
Toplum için sanat fikrini savunmuştur.
Tevfik Fikret'in etkisi kendini hissettirir; fakat
Toplum hayatımızdaki değişiklikleri tüm
sonraki dönemlerinde kendi tarzını yakalar.
gerçekleriyle anlatmaya çalışmıştır.
Servet-i Fünun kapanınca Milli edebiyat akımının
Batı edebiyatını sıkı biçimde takip etmiş, Balzac,
fikirlerini savunmuştur.
Flaubert ve Zola'nın etkileri kendini hissettirir.
Hece vezniyle şiirler yazmıştır bu dönemde.
İlk romanı ''Kiralık Konak''tır.
Şiirlerinde; duygular, hayallerle, işlediği kadın ve
Sade ve duygulu biçimde yazdığı romanları
aşk temaları fazlaca görülür.
teknik bakımdan oldukça güçlüdür.
ESERLERİ Hemen hemen her romanında tarihi olaylara
bağlı kişilerin kişiliklerini yansıtır.
ŞİİR: Siyah Kitap, Buhran, Beyaz Gölgeler.
Kahramanların çoğu töreye bağlı, düzensizliğe
kurban gitmiş, kötümser iç dünyası zengin ve
8. YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)
geleneklere bağlı kişilerdir.
Yazı hayatına Fecr-i Ati topluluğunda
Romanları konu ve fikir olarak birbirini
başlamıştır.
tamamlayan eserlerdir.
Bu dönemin bütün özelliklerini eserlerinde
Yahya Kemal gibi kısa bir süre Nev-
bulabiliriz. Bu dönemde bireysel konuları
Yunanilik etkisinde kalmış; Siyah Saçlı
işlemiştir.
Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri
Bu topluluk dağılınca milli edebiyat akımına
katılmıştır. adıyla bir mensur şiir yazmıştır.
Eserlerinde sağlam bir gözlem kendini hissettirir. Oyun: Nirvana, Sağanak, Mağara, Veda
Romanlarıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun
Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
çöküş yıllarından başlayarak Meşrutiyet’e
Öykü: Rahmet, Bir Serencam, Milli Savaş Hikâyeleri
Mütareke yıllarına, Kurtuluş Savaşı’na ve
Roman: Kiralık Konak, Yaban, Nur Baba, Sodom ve
1952’ye kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne
Gomore, Hüküm Gecesi, Ankara, Panorama, Bir
tanıklık etmiş, toplumsal, siyasi tarihimizi Sürgün, Hep O Şarkı
- 36 -
Güçlü, Batı'yı özümsemiş, karakterli tiplerdir. Toplum ve töre romanları: Yazar özellikle son
Yazarın hayatından parçalar sergiler. yıllarında İstanbul’da ve Anadolu’da yaşayan insanları
Çocuk kahramanları da oldukça fazla yer tutar; konu edinir. Doğu - Batı çelişkisini gündeme getirir.
çünkü çocukları bu memleket'in geleceği, Değişik yörelerin törelerini sergiler. Romanlarındaki
kurtuluşu olarak görür ve eserlerinde onlara bazı olay ve izlenimler yazarın hayatından
büyük sorumluluklar yükler. kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır,
Kahramanlarını çevre, gelenek-görenek, töre ve Döner Ayna bu türden romanlarıdır.
nesil bağlamı içerisinde ayrıntılı bir biçimde
ESERLERİ
yansıtır.
Romanlarında konular genellikle; İstanbul'da Roman: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan,
geçer. Kurtuluş Savaşı dönemini anlatan Sinekli Bakkal, Seviye Talip, Yeni Turan, Son Eseri,
romanları Anadolu'da da geçer. Kalp Ağrısı, Zeyno'nun Oğlu, Tatarcık, Yolpalas
Kurtuluş Savaşı döneminde milliyetçilik fikrini Cinayeti, Sonsuz Panayır, Çaresiz, Hayat Parçaları,
savunmuştur. Döner Ayna vb.
''Sultanahmet Mitingi''nde halkı coşturacak
Hikâye: Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt...
konuşmalar yaparak milli mücadelenin içinde yer
almıştır. Tiyatro: Kenan Çobanları, Maske ve Ruh
Eserlerinde gözlem ve tahlillere, betimlemelere
Anı: Türk'ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
önem verir ve bunda da başarılıdır.
Romanları dil ve üslup yönünden dağınıktır.
10. REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889–1956)
Türk edebiyatına en çok eser veren
Çalıkuşu romanıyla şöhreti yakalamış
sanatçılardandır.
yazarımızdır.
Kahramanlarının ruh yönüne ve yapılarına da
Daha önceleri Cemil Nimet takma adıyla roman
önem vererek bu alanda Türk edebiyatına
yazmıştır.
öncülük yapar.
İlk dönemlerinde bireysel, duygusal konular
Eserleri romantizmden realizme doğru bir gelişme
üzerinde durmuş, daha sonra toplumsal konulara
gösterir.
yönelmiştir.
Halide Edip’in romanlarını içerikleri ve dönem
Hemen hemen bütün eserlerinde Anadolu'yu
bakımından üç grupta toplamak mümkündür:
anlatan ender yazarlarımızdan biridir.
Babasının asker olması ve Reşat Nuri Güntekin'in
İlk dönem romanları: Aşk gibi bireysel konuları ele
müfettişlik görevi nedeniyle Anadolu'nun birçok
aldığı romanlarıdır. Bu romanlarda güçlü kadın
yerini gezme ve gözlemleme fırsatı bulmuştur ve
kahramanlar öne çıkar. Kahramanların ruhsal
bunları eserlerinde okuyucularına aktarmıştır.
durumları başarıyla tahlil edilir. Seviye Talip, Handan,
Anadolu insanının yaşantısını, sıkıntısını
Kalp Ağrısı bu romanlardandır.
özentiden uzak sade bir dille anlatmıştır.
Eserlerinde iyimserlik kendini hissettirir ve insan
Kurtuluş Savaşı Dönemi romanları: Anadolu’ya
sevgisi geniş bir yer bulur.
geçip Kurtuluş Savaşı’na katılmasıyla Halide Edip’in
Romanlarında duygusal ve toplumsal konuları
sanat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde
anlatırken hikâyelerine bunları ilave ederek
Anadolu insanını yakından tanır. Türkçülük akımının
mizahı da eklenmiştir. Kahramanları erkek
etkisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile
tiptedir. Onların dış görünüşünden çok psikolojik
Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin
yönleriyle ilgilenmiştir.
değişik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî
Yanlış Batılılaşma, batıl inançlar, yurdun çeşitli
coşkuyu anlatan eserler yazar. Ateşten Gömlek,
yerlerindeki hayat tarzları eserlerinin konusu
Vurun Kahpeye, Zeyno’nun Oğlu bu dönemin
arasındadır.
romanlarıdır.
- 37 -
Romanları güçlü bir gözleme dayanır. gelişen sürükleyici olaylar üzerine kurmuştur.
Romanlarında realizm ve canlı bir üslup Türk toplumunun son yüzyılda geçirdiği sosyal ve
karşımıza çıkar. siyasal değişimler sonucunda bozulan sosyal
Eserlerinde konuşma dili hâkimdir. Konuşma dilini doku ve insan davranışlarını ele alır.
romanlarına oldukça mükemmel uygulamıştır.
Roman, eleştiri, makale, tiyatro, çeviri, hatıra, ESERLERİ
hikâye türlerinde eser vermiş, birçok gazete ve
Roman: İstanbul’un İç Yüzü, Yezidin Kızı, Çete,
dergide yazılar yazmıştır.
Sürgün, Anahtar, Bu Bizim Hayatımız, Nilgün, Yer
Altında Dünya Var, Dişi Örümcek, Bugünün Saraylısı,
ESERLERİ
Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş, Dört Yapraklı
Roman: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Yeşil Gece, Gizli Yonca, Sonuncu Kadeh, Yüzen Bahçe (İlk ve en
El, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü, Acımak, Damga önemli romanı İstanbul’un İç Yüzü’dür.)
Değirmen, Gökyüzü, Ateş Gecesi, Eski Hastalık, Hikâye: Gurbet Hikâyeleri, Memleket Hikâyeleri
Kızılcık Dalları, Kavak Yelleri, Son Sığınak, Kan Anı: Bir Ömür Boyunca
Davası, Miskinler Tekkesi, Bir Kadın Düşmanı
Tiyatro: Deli
Hikâye: Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Leyla ile
Mizah: Kirpinin Dedikleri, Guguklu Saat, Ay Peşinde,
Mecnun, Olağan İşler, Eski Ahbap
Agop Paşa’nın Hatıraları, Sakın Aldanma, İnanma,
Gezi: Anadolu Notları Kanma
Fıkra: Kurtuluş, Pazar Konuşmaları, Bayrak, Eski teşvikiyle Servet-i Fünun ’da yayımlamaya başladı.
Sanat... İstanbul'u tasvir eden Ayrılıklar adlı kitabından
dolayı kendisine "İstanbul Seyyahı" adı verilen
Ruşen Eşref'in hayatı 1918'den sonra tam bir
13. EMİN BÜLENT SERDAROĞLU (1886 – 1942)
seyyah gibi geçti.
Galatasaray Futbol Takımının ilk Türk kaptanıdır. Vakit gazetesi muhabiri olarak Batum'a gitmesiyle
Galatasaray Spor Kulübü’nün 2 numaralı kurucu başlayan seyyah yaşamı Yedigün, Tasvir-i Efkâr
üyesidir. ve Hâkimiyet-i Milliye gazetelerinde devam etti.
Şair olarak Fecr-i Ati Topluluğu kurucularından 1920'de Ankara'ya giderek Kurtuluş Savaşı'na
biridir. katıldı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'nun
Toplumsal ve ulusal konularda şiirler yazar. Victor içinde bulunduğu durumu ve Anadolu insanını
Hugo’nun ‘Mavi Gözlü Yunan Çocuğu’ adlı anlatan yazılar kaleme aldı.
eserine karşı yazdığı ‘Kin’ adlı şiiri ile o dönemde Lozan Konferansı'nda basın danışmanıydı.
çok geniş yankılar uyandırmıştır. 1923'te Afyonkarahisar milletvekili olarak meclise
Kin ve Hisarlara Karşı eserleriyle Milli Edebiyatın girdi; Anadolu Ajansı kurucu idare meclisi ve harf
habercisi olmuştur. inkılabı komisyonu üyeliklerinde bulundu.
Ahmet Haşim onun şiiri için “Türk şiirinin 1933'te cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğine
üstünden bir kuyruklu yıldız gibi geçti ondan getirildi. 1945–1952 yılları arasında Tiran, Atina ve
ağzımızda tamamlanmamış bir lezzet kaldı” Budapeşte'de elçilik, Roma, Londra ve Atina'da
demiştir. büyükelçilik yaptı.
Kin adlı şiirini Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok 1952'de emekli olduğunda Türkiye'ye döndü ve
severdi. Hatta Çanakkale’de düşmana karşı hayatının son yıllarını Atatürk'e dair hatıralarını
savaşırken en zor zamanlarda o şiirin “Garbın kaleme almakla geçirdi.
cebin-i zalimi (Batı’nın çirkin zalimi) affetmedim Ruşen Eşref şiirleri ve mensur şiirlerinin yanı sıra
seni” dizesini bağıra bağıra ezberinden okurdu. daha çok mülakatları, anı ve gezi yazılarıyla
Balkan Savaşı’na kendi atıyla katılan, Birinci tanınmıştır.
Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde Yazılarını akıcı bir üslupla, mensur bir şiir havası
çarpışan Emin Bülent Serdaroğlu’nun ölümünden içinde kaleme almış, çevresine ait tüm izlenimlerini
önceki son sözleri, “Lüleburgaz, Lüleburgaz. bütün ayrıntılarıyla vermiştir.
Harp ediyoruz” olmuştu.
- 39 -
15. AKA GÜNDÜZ (1886–1958) 18. HALİDE NUSRET ZORLUTUNA
Son devir hikâye ve romancısı; şair ve gazeteci. Şiir yazmaya Mütareke yıllarında başladı.
1920 yılında Alay Dergisini çıkardı. Çocuk Kurtuluş Savaşı’nın etkisi ve heyecanıyla Millî
Bahçesi ve Genç Kalemler dergilerinde çıkan edebiyat akımına katıldı. Kadın duyarlılığıyla
yazılarıyla dikkati çekti. işlediği şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, roman
Romanlarında kişileri, ahlak ve ahlaksızlık türlerinde de eserler verdi. Millî Edebiyat akımı
arasındaki büyük bir çatışmanın içine sokar. içinde değerlendirilen şiirlerinde geleneksel ölçü
Hikâye ve romanları anlatım açısından ve anlayışa bağımlı kaldı. En tanınmış şiiri “Git
yetersizdir. Bahar”dır.
Edebiyat yapmayı değil, topluma ders vermeyi Şiirleri: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü,
amaçlayan bir yazardır. Yurdumun Dört Bucağı, Ellerim Bomboş, Git
Sade dil görüşüne bağlı olup Milli Edebiyat Bahar, Sevmek
akımı içinde yer almıştır. Romanları: Küller, Sisli Geceler, Aşk ve Zafer
Eserlerinde millet sevgisinin neticesi olarak geniş
halk zümreleri ile bunların ıstırapları işlenmiştir.
19. RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI
Cümleleri ateşli ve kısadır. Eserleri hayat
tecrübesini verir. Yetmişe yakın eseri vardır. Felsefeye merakı sebebiyle “Filozof Rıza” diye
Romanları: Dikmen Yıldızı, İki Süngü Arasında, anılmıştır.
Bu Toprağın Kızları… Not: Dikmen Yıldızı’nda Aruzla yazdığı ilk şiirlerinden sonra hece
Kurtuluş Savaşı yıllarında geçen bir aşk ölçüsüne yönelmiştir. Halk şiirinin özellikle de
hikâyesi anlatılmıştır. tekke şiirinin etkisinde kalarak koşma, nefes,
Şiirleri: Bozgun, Çocuk Kalbi, Türk Duygusu divan biçimleriyle Bektaşi ozanlarının,
Karacaoğlan, Dertli gibi saz şairlerinin söyleyiş
özelliklerinden yararlanmıştır. Aşk, vatan hasreti,
16. YUSUF AKÇURA
tabiat, gurbet başlıca temalarıdır.
Türkçülük akımının önde gelen Şiirlerini “Serab-ı Ömrüm” adlı kitabında
temsilcilerindendir. Türk Derneği’nin kurucuları toplamıştır. En ünlü şiiri “Uçun Kuşlar”dır.
arasındadır. Türk Tarih Kurumu başkanlığında
bulunmuştur. , 20. MUSAHİPZADE CELAL
“Üç Tarz-ı Siyaset” adlı eseri Türkçülük
Döneminin tiyatroda önemli sanatçısıdır.
düşüncesinin manifestosu kabul edilir.
Oyunlarında Türk toplumu ve aile yaşamının
gülünç yanlarını ustalıkla eleştirmiştir. Osmanlı
17. EBUBEKİR HAZIM TEPEYRAN İmparatorluğunun kurumlarını eleştiren oyunlar da
yazmıştır.
Tek romanı “Küçük Paşa” edebiyatımızda köyü
Tiyatro repertuarımızın çeviri ve
ve köylüyü anlatan ikinci romandır. Yazarın
uyarlamalardan bir ölçüde kurtulması ve Türk
realist gözlemlerinin bir ürünü olan roman, köyün
tiyatro edebiyatının ulusal bir kimlik
toplumsal gerçekliğini ayrıntılarıyla verir,
kazanması için çaba göstermiştir.
bürokrasiye eleştiriler yöneltir. 2. Abdülhamit
Eserleri: Türk Kızı, Köprülüler, İstanbul Efendisi,
Dönemi’nin askere alınma, hastalıklar, yoksulluk
Lale Devri, Macun Hokkası, Yedekçi, Kaşıkçılar,
gibi sıkıntılarını dile getirmiştir. Romanda
Atlı Ases, Demirbaş Şarl, fermanlı Deli Hazretleri,
Anadolu’nun ücra bir köşesinden İstanbul’da bir
Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi
konağa getirilen bir küçük çocuğun başından
geçenleri anlatmıştır.
Şiir, anı ve öyküler de yazmıştır.
- 40 -
21. İBNÜRREFİK AHMET NURİ Milli Edebiyat döneminde toplumun sorunlarını
dile getirmeyi amaç edinen şiirin temsilcisidir.
Eserlerinin birçoğu Fransızca oyunlardan
Şiirlerini Safahat adlı kitapta top1amliştır. Safahat
uyarlama olmakla birlikte günlük dili çok iyi
yedi kitaptan oluşur. Bunlar: Safahat, Hakkın
kullandığından asıllarından daha canlı ve başarılı
Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih
olarak değerlendirilmiştir.
Kürsüsünde, Hatıralar, Gölgeler ve Asım'dır.
En tanınmış oyunu “Mavi Sakalın Sekizinci Karısı”
O benim milletimin şiiridir diyerek “Safahat”a
olan Fransızca bir eserden uyarladığı “Sekizinci”
“İstiklal Marşı”nı almamıştır. “İstiklal Marşı”nı
adlı oyunudur. Yazar en sevdiği oyunu
kahraman Türk ordusuna ithaf etmiştir.
“Sekizinci”yi soyadı olarak almıştır.
Eserleri: Hisse-i Şayia, Ceza Kanunu, Şeriye
2. YAHYA KEMAL BEYATLI
Mahkemesinde…
Milli edebiyat sanatçıları, topluma yönelmiş,
DÖNEMİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ toplumun sorunlarını işlemiştir. Ahmet Haşim,
sanatı amaç edinerek çevresinden uzaklaşmış,
1. MEHMET AKİF ERSOY hayali bir ülkeye sığınmıştır. Yahya Kemal ise
bunların dışında bir yol bularak, Türk tarihinin,
İstiklal Marşı'mızın şairidir. Kaynağı İslam dini
Türk sanatının başarılı geçmişini, çevresinin
olan imani şiirleri ve manzum öyküleri ile tanınır.
güzelliğini ve bunlar karşısındaki kişisel
Türk şiirine gerçek realizmi getirmiştir.
duygularını dile getirmiştir.
Şiirlerinde, aruzu Türkçeye büyük bir ustalıkla
Aruz ölçüsü ve eski nazım biçimleri ile yeni
uygulamıştır ve Türk aruzu haline getirmiştir.
konuları başarıyla işlemiştir. Eski şiir ile yeni şiiri
Nazmı nesre yaklaştırmıştır.
birleştirmiştir.
Şiirlerinde yalnız dini konuları işlemekle
Parnasizmin edebiyatımızda en önemli temsilci-
kalmamış, savaş sonrası toplum hayatının
sidir. Sembolizmin özeliklerini de taşır.
çöküntülerini ve ıstıraplarını anlatmıştır.
Öz (saf) şiirin temsilcisidir.
Toplumun kurtuluşunun dine sarılmakla olacağını
Şiirde dile, sözcüklerin özenle seçilerek yerli
savunmuş ve ahlaki, didaktik şiirler yazmıştır.
yerinde kullanılmasına, biçim mükemmelliğine,
İslamcılık fikrinin savunucusudur. Bu düşüncenin
ahenk ve uyağa önem vermiştir.
savunuculuğunu yapan Sırat-ı Müstakim ve
Sanatçı, aruzu "Türk aruzu" haline getiren
Sebilürreşad dergilerinde yazmıştır. Batı’nın ilmini
sanatçılarımızdandır. Aruz ölçüsünü Türkçeye
almak konusunda fikirlerini dile getirdiği mısraları
başarıyla uygulamıştır. (Diğerleri Mehmet Akif
da vardır.
Ersoy ve Tevfik Fikret’tir.)
Dini lirizm, şiirinin özelliğidir. Çanakkale
"Ok" şiiri hariç bütün şiirlerinde aruz veznini
Şehitlerine, bunun en güzel örneğidir. Büyük bir
kullanmıştır.
betimleme ve öyküleme yeteneğine sahiptir.
Şiirde işlediği başlıca temalar, aşk, tabiat, ölüm ve
Güçlü bir gözlemcidir. Canlı tablolar çizer.
sonsuzluktur. Osmanlı'ya hayrandır ve bunu
Konularını günlük olaylardan alır, yoksullara karşı
şiirlerinde açıkça görmek mümkündür.
acıma hissi duyar.
Türk tarihine özlem duyar. İstanbul'u şiirlerinde en
Manzum öykülerinde toplum hayatını sergiler.
çok işleyen şairlerimizden biridir. Osmanlı
Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Kocakarı
medeniyetinin en güzel eserlerini barındıran
ile Ömer, Meyhane, Hasır, Köse İmam bu türde
İstanbul'a hayrandır. “İstanbul şairi” olarak
yazdığı şiirlerdir.
tanınır.
Şiirlerinde görmek istediği ideal genci “Asım”ın
Fransız tarihçi Albert Sorel'in etkisiyle derin bir
kişiliğinde canlandırmıştır.
tarih şuuruna sahiptir.
Toplum için sanat anlayışına sahiptir.
Çağdaş Türk şiirinin kurucudur.
- 41 -
Sağlığında hiçbir kitabı yayımlanmamıştır.
“Sicilya Kızları, Biblos Kadınları” adlı şiirlerinde
Nev-Yunanilik akımının izleri görülür.
Ünlü şiirleri arasında “Sessiz Gemi, Mohaç
Türküsü, Rindlerin Ölümü, Rindlerin Akşamı,
Bir Başka Tepeden, Açık Deniz, Mehlika
Sultanı, Süleymaniye’de Bayram Sabahı”
sayılabilir.
Asıl adı Ahmet Agâh’tır.
ESERLERİ
ROMAN ÖZETLERİ
- 42 -
FELATUN BEYLE RAKIM EFENDİ - AHMET oğlu Dilber’in resimlerini yapar. İki genç birbirlerine
MİTHAT EFENDİ âşık olmuşlardır. Celal’in annesi bu aşka engel olmak
için Dilber’i konaktan uzaklaştırır. Dilber Mısır’da
Romanda yanlış Batılılaşma teması işlenir. Alafranga
zengin bir tüccara satılır, Celal Bey de üzüntüden
züppe tipini Felatun Bey, Avrupa kültürünü özümsemiş
hastalanır, yatağa düşer. Dilber, yeni efendisine odalık
ama geleneklerinden vazgeçmemiş alaturka tipi ise
olmayı reddettiği için hapis hayatı yaşamaktadır.
Rakım Efendi temsil etmektedir. Kalem memuru
Kendisini seven harem ağası Cevher onu kurtarıp
Felatun Bey, işe gitmez, vaktini eğlence yerlerinde
İstanbul’a kaçıracaktır. Fakat onu kurtarmaya
geçirir. Babası ölünce kendisine büyük bir miras kalır.
çalışırken ölür. Dilber tek başına İstanbul’a
Polini adında bir aktrise âşık olur ve servetini bu kadın
gidemeyeceğini, yakalanacağını düşünerek kendini Nil
uğruna tüketir. Baba dostlarından birinin yardımıyla
Nehri’nin sularına bırakır.
Akdeniz adalarından birinde mutasarrıflık
(kaymakamlık) elde ederek İstanbul’dan ayrılır. Rakım
KARABİBİK- NABİZADE NAZIM
Efendi ise babasını bir yaşındayken kaybetmiş, zor
Olay Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde
şartlarda eğitimini tamamlamış, bir kalemde memur
geçer. Karabibik, babasından kalma tarlasını elinden
olmuş, Fransızca öğrenmiştir. Bir matbaacıya kitap
almaya çalışan Yosturoğlu ile kavgalıdır. Tarlasını
çevirmekte ve yabancılara Türkçe dersi vermektedir.
sürmek için her yıl İmamın öküzlerini kiralamaktadır.
Canan adındaki cariyesiyle evlenir ve mutlu olur.
En büyük hayali kızı Huri’yi İmam’ın kaynı İsmail’e
vermek ve öküzleri bedava kullanmaktır. Ancak Sarı
ARABA SEVDASI - RECAİZADE MAHMUT EKREM
İsmail’den umduğunu bulamaz. Bunun üzerine Rum
Eserde yanlış Batılılaşma eleştirilmektedir. Bihruz Bey tüccardan borç alarak bir çift öküz edinir. Bu arada
az buçuk Fransızcasıyla konuşmayı, araba kullanmayı kavgalı olduğu Yosturoğlu’nun yeğeni Hüseyin, kızını
ve şık giyinmeyi seven ve davranışları yüzünden ister. Kızını evlendirince bozulan sağlığına rağmen
komik duruma düşen biridir. Babasından kalan serveti çok mutlu olur.
tükenmez sanmaktadır. Bir gün Çamlıca’da dolaşırken
gördüğü güzel bir sarışına âşık olur. Onu hayalinde ZEHRA- NABİZADE NAZIM
yüceltir ve türlü hayallere kapılır. Oysa Periveş Hanım Zehra, natüralizmin etkisinde yazılan bir romandır.
düşkün bir kadındır. Arkadaşı Keşfi Bey, bir gün
Yazar, kahramanlarının ruhsal durumlarının toplumsal
Bihruz’a Periveş’in öldüğünü söyler, Bihruz bu yalana
etkiler altında geliştiğini göstermeye çalışmış,
inanır. Bir gün Şehzadebaşı’nda dolaşırken Periveş’e
psikolojik roman türünü denemek istemiştir. Çevre
rastlar, ancak onu öldü bildiği için Periveş’in kız
tasvirlerinde başarılıdır, bunun için gözlem ler yapmış,
kardeşi zanneder, ona Periveş’in mezarının nerede
örneğin tulumbacıların yaşayışını yansıtabilmek için
olduğunu sorar. Periveş’in alaylı tavrıyla gerçeği anlar
tulumbacı kahvelerini dolaşarak notlar almıştır.
ve kurduğu hayal dünyası yıkılır. Bihruz Bey birçok
yönden Ahmet Mithat’ın Felatun Bey’ine benzer.
Tüccar Şevket Efendi, kızı Zehra’yı kâtibi Suphi ile
evlendirir. Suphi’nin annesinin hizmetkâr olarak eve
SERGÜZEŞT - SAMİPAŞAZADE SEZAİ Sırrıcemal adında güzel bir cariye alması Zehra’nın
Dilber, dokuz yaşında esir olarak Kafkasya’dan kıskanmasına sebep olur. Bu arada Şevket Efendi
İstanbul’a getirilir ve bir eve satılır. Evin hanımıyla ölür, mağazanın yönetimi Suphi’ye kalır. Suphi giderek
zenci halayık Taravet küçük kıza çok acımasız karısından uzaklaşır, ayrılır ve Sırrıcemal ile evlenir.
davranırlar. Evin beyinin taşraya tayini çıkınca Dilber Zehra öç almak için Rum dilberi Ürani’yi Suphi’yi
tekrar esirciye verilir. Dilber bir süre sonra Asaf baştan çıkarmak için görevlendirir, Suphi tuzağa düşer
Paşa’nın konağına satılır. Artık on beş yaşında güzel ve Sırrıcemal’i bu Rum güzeli için terk eder. Sırrıcemal
bir kızdır, ut çalmayı ve Fransızcayı da öğrenmiştir. terk edilmeye dayanamaz ve intihar eder. Zehra
Paşa’nın Avrupa’da resim eğitimi görmüş Celal adlı mağazanın kâtibi Muhsin’le evlenir, mağazanın
- 43 -
yönetimini de yeni kocası üstlenir. Gelir kaynağı EYLÜL – MEHMET RAUF
kuruyan Suphi, sefil bir hayat sürmeye başlar,
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanıdır. Roman
tulumbacı olur. Kendisini terk eden Ürani’yi ve onun
“yasak aşkı” anlatır. Süreyya Bey ve Suat Hanım
yeni aşkını öldürür, tutuklanır, Trablusgarp’a sürülür.
beş yıldan beri evlidir. Süreyya’nın arkadaşı Necip
Yeni kocasını sevemeyen Zehra, eski kocasının
aile dostlarıdır. Necip Suat’a çok değer vermektedir.
başına gelenlere üzülür. Yeni kocası Muhsin ölünce
Bu değer veriş zamanla sevgiye dönüşür. Bu sevgi
Zehra acılar içinde yalnız kalır. Bir gün sokakta yaşlı
karşılıksız değildir. Ancak her ikisi de Süreyya’ya
ve yoksul bir kadının düşüp öldüğüne tanık olur. Bu
ihanet edebilecek yaradılışta değillerdir. Zamanla bu
kadının Suphi’nin annesi olduğunu anlayınca
aşk şiddetlenir. Bir gün köşkte çıkan bir yangında Suat
üzüntüden hastalanır ve kısa bir süre sonra ölür.
içerde kalır. Necip onu kurtarmak için evin içine girer
ve her ikisi de yangında ölür.
ŞIK - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR Romanda Servetifünun’un şair tipi ve dönemin sanat
İlk romanıdır. Alafrangalık meraklısı, saf Şöhret Bey’le dünyası anlatılır. Romanın başkahramanı Ahmet
Madam Potiş adlı hafif meşrep bir kadının başından Cemil, Mekteb-i Mülkiye’nin son sınıfına geçeceği yıl,
geçen olaylar, Şöhret Bey’in içine düştüğü kötü ve babasını kaybeder. Annesiyle kız kardeşini
geçindirmek için çalışmak zorundadır. Tepebaşı
gülünç durumlar anlatılır .
Bahçesi’nde edebiyatçı arkadaşlarıyla otururken mavi
ŞIPSEVDİ - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR elmas yağmurunu andıran yıldızlara karşı, Ahmet
Cemil geleceğin büyük bir şairi olacağını, arkadaşı
Paris`ten döndükten sonra, Batı’nın hayat tarzına
Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yla evleneceğini
özenmiş ve gözünü para hırsı bürümüş olan Meftun ve
hayal eder. Ancak işler istediği gibi gitmez, hayalleri
ailesi içinde meydana gelen olaylar anlatılmaktadır.
bir bir söner. Bir uzak ilçeye kaymakam olarak atanır.
Meftun Bey, Kasım Efendi’nin kızı Edibe ile evlenir.
Annesini yanına alıp vapura biner. Gece karanlığında
Kardeşini de karısının erkek kardeşiyle evlendirir.
son defa İstanbul’u seyreder. Artık dünya simsiyahtır.
Romanda bu kişiler arasında geçen olaylar
anlatılmıştır. Romanda körü körüne Batı’ya bağlı Servet-i Fünun'un hayat ve sanat görüşünü ortaya
Meftun ile Doğu’ya bağlı Edibe karşılaştırması öne koyan eser, ana çizgileriyle realist olmakla beraber
çıkar. Ahmet Cemil romantiktir. Ahmet Cemil, sanat
hayalleriyle yaşar. Fakat içinde bulunduğu durumla
MÜREBBİYE - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR hayalleri tezat oluşturur ve tüm hayalleri yıkılır. Ahmet
Dehri Efendi’nin evine Anjel adında Fransız bir Cemil'in kişiliğinde romantik, mücadeleci kuşağın içine
mürebbiye alınır. Anjel, Dehri Efendi’nin oğullarını ve düştüğü dram anlaşılır. Batılı anlamda yazılan ilk
damadını kendisine âşık eder. Evdeki erkeklerin en romanlardandır. “Mai” roman kahramanının hayallerini
son babaları Dehri Efendi’nin de kendisini Anjel’e “Siyah” ise hayallerinin yıkılışını anlatan sembolik
KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ - AŞK-I MEMNU – HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Zevke düşkün Bihter kendinden büyük olan Adnan
Romanın başkahramanı İrfan Galip’in kadınları Beyle evlenir. Adnan Bey'in yeğeni Behlül adlı gençle
korkutup küçük düşürmek için Halley kuyruklu Bihter Hanım birbirine âşık olurlar. Behlül, züppe bir
yıldızının dünyaya çarpacağı ve kıyametin kopacağı tiptir. Bunların arasındaki aşkı Adnan Bey'in kızı Nihal
söylentisiyle ilgili konferanslar vermesi romanın temel hisseder ve durumu babasına bildirir. Adnan Bey'in
konusudur.
- 44 -
olanları öğrendiğini duyan Bihter kendini öldürür. Batılı HANDAN - HALİDE EDİP ADIVAR
anlamda yazılan ilk modern romanlardandır.
Yazar bu romanında, 20. yüzyıl başında İstanbul’da
yaşayan bir ailenin çok değerli, akıllı, sevimli bir
KIRIK HAYATLAR - HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
kızının çileli hayatı ve onun çevresindeki insanların
Ömer Behiç ve Vedide evli, iki çocukları olan, mutlu bir ondan etkilenip birbirine yazdıkları mektuplardan
hayat yaşayan bir aile kurmuşlardır. Ömer Behiç İç oluşan bir psikolojik romandır. Kadın psikolojisini tüm
Hastalıklar Uzmanı bir doktur, dürüst birçok zorluklarla ayrıntılarla yansıtır. Otobiyografi özelliği gösterir.
karşılaşmış zor şartlarda yetişmiş, acı çekmiş fakat tek
isteği diğer insanların acı çekmemesi. Ondaki bu ruh SİNEKLİ BAKKAL - HALİDE EDİP ADIVAR
hali onun doktur olmasına vesile olmuştur. Ömer
Roman; yazarın en ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce
Behiç daha mutlu bir yuva kurmak için ilk olarak kendi
The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla
evlerinin olmasını ister ve bunu Vedide ile paylaşır
1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. İngilizce yazıp
fakat ne zaman bitireceğini söylemez sürpriz yapmak
sonradan Türkçe'ye çevirdiği eserdir. II. Abdülhamit
ister. Bu düşünce o denli çekici gelir ki Vedide ’ye dönemi anlatılır. Yazar bu romanda, Aksaray’da
sonunda bekledikleri olacaktı. Evi tamamlar, ailesiyle
Sinekli Bakkal Mahallesi’nde küçüklüğünden beri hafız
beraber oraya taşınırlar. Ömer Behiç Neyyir adlı bir
olan Rabia adlı kadın kahramanın kişiliğinde Doğu
genç kızla tanışır ve onunla ilişki yaşamaya başlar. Bu
kültürünü, İtalyan piyanist Pregrini ile de Batı
arada ailesini de ihmal eder. Ve nihayet yanlışını
kültürünü yansıtmaya çalışır. Rabia’ya Hıristiyan olan
anlayıp eşine dönmeye karar verir.
Pregrini'nin aşık olması ve Pregrini'nin Müslüman olup
Rabia ile evlenmesini anlatır. Yazar kısaca Doğu- Batı
çekişmesini anlatır. Realist özellik gösterir.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ESERLERİ
- 45 -
HÜKÜM GECESİ - YAKUP KADRİ NUR BABA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
KARAOSMANOĞLU
Tekkelerin bozulmasını, özellikle de Bektaşi tekkesinin
1927 yılında yayımlanmıştır. İstanbul’un I. Dünya bozulmasını ve yozlaşmasını anlatır.
Savaşı yıllarındaki durumunu ve Meşrutiyet dönemi
parti kavgalarını anlatır. Osmanlının bozulan siyasi ve ANKARA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
toplumsal durumuyla basın hayatı gözler önüne serilir. Yeni kurulan Cumhuriyet ve Ankara anlatılır.
Ahmet Kerim, hem romanın hem de basın hayatının Cumhuriyet dönemi yenilikleri ve bunları yanlış
önemli bir kişisidir. Ahmet Kerim, Yakup Kadri'nin yorumlayanların gülünçlükleri gözler önüne getirilir.
sözcüsü gibidir.
PANAROMA - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
Ahmet Kerim muhalif bir gazeteci ve yazılarıyla İttihat
Ankara romanının devamı gibidir. Cumhuriyetle birlikte
ve Terakki’ye karşı cephe almıştır. Aynı gayeyi takip
sürdürülen devrimler, toplum yaşamı, ekonomi, sanat,
eden Ahmet Samim’in de yakın dostudur. Olay 1908–
kültür ve her türlü politika koşulları ve çeşitli
1911 yılları arsında geçmektedir. Bu dönemde İttihat
görünümler anlatır. Cumhuriyet’ten sonraki devrimleri
ve Terakki ile muhalefet arasında siyasi bir çekişme
ve Atatürk’ün ölümünden sonraki yılları değerlendirdiği
yaşanmaktadır. İttihat ve Terakki’nin çirkin siyasi
bir eserdir.
oyunlar oynayışı, düşünce yoksulluğu, baskıyı, kaba
gücü olağan sayan yönetim anlayışıyla kıyasıya KİRALIK KONAK - YAKUP KADRİ
eleştirilirken, muhalefetin ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı da KARAOSMANOĞLU
eleştiriye maruz kalıyor. İttihatçılar ve İtilafçılar bir Yazarın ilk romanıdır. II. Abdülhamit dönemi
madalyonun değişik görünümdeki iki yüzü gibidir. Aynı nazırlarından Naim Efendi’nin konağındaki üç
maddeden yapılmışlardır, nitelikçe hiçbir ayrımları kuşağın aralarındaki kültür çatışmasını anlatır.
yoktur. Olaylar da gerçekte olduğu gibi aktarılmıştır.
Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’yı öldürmekten sanık BİR SÜRGÜN - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
kimselerle birlikte tutuklanmak ölümle karşı karşıya
Olayımızın kahramanı olan Doktor Hikmet İzmir’e
getirmiştir genç adamı. Bekirağa bölüğünde, suçsuz
sürgün edilmiş bir memurdur. Doktor Hikmet sıkıntı ve
ve haksız, idam korkusuyla “Hüküm Gece” sini
dertlerden çökmüş orta yaşlı bir kişidir. Okumaya
beklerken bile kişiliğine kabahat bulmaz, bütün sebep
düşkün bir insandır. Bir ara gazete ve mecmualarını
ve sonuçlarıyla hayat hesabının yükünü zamanına ve
okuduktan sonra dibinde azıcık bir şarap olan bir
neslinin tarihine yükler. Sinop sürgünü Ahmet Kerim’i
bardak dikkatini çeker. Bardağın içinde bir karınca
içkinin kucağına atmış, alkolden yoksun kaldığı
vardır. Şarabın içinde dönüp dolaşır, bir yere gidemez.
günlerde kafası yağı tükenmiş bir kandile dönen, eli
Ve ona bakarak işte bende bu karınca gibi hiçbir yere
titreyen bir adamdır. Zavallı anacığına mektup bile
gidemiyorum der. Bu arada limandaki büyük
yazamaz hale gelir. Ahmet Kerim için asıl acı şey ise
vapurlardan birinin sesini duyar ve bundan etkilenir.
henüz Sinop’a gitmeden kendini tanımış olmasıdır.
Bir iki kadeh içtikten sonra kendini vapurda bulur ve
Paris’e varır.
- 46 -
ÇANKAYA (ANI) - FALİH RIFKI ATAY biçimde ele aldığı sosyal bir romandır. Cumhuriyet’in
ilk yıllarında yazılmıştır. Romanında, yanlış Batılaşma
Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadar olan hayatı,
üzerinde durmaktadır. Ali Rıza Bey, Suriye ve
harp zamanında düşmana ve Cumhuriyet zamanında
Anadolu’da 25 yıl çalışmış ve işine son verilmiştir. Ali
yaptığı inkılâplarla gericilere karşı verdiği savaşı
Rıza Bey karısı, üç kızı ve oğluyla, İstanbul’da geçim
anlatmaktadır.
sıkıntıları içerisinde yaşamaktadır. Kızları Necla ve
Leyla oğulları Şevket olumsuz olaylar sonucu aileden
ÇALIKUŞU - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
koparlar. Büyük kız Fikret bile bile birkaç çocuklu bir
''İstanbullu Kız'' adıyla tiyatro olarak yazmış; fakat
adam ile evlenir. Layla’nın iffetini kaybetmesi ile Ali
dönemin şartları gereği oyunu sahneleme olanağı
Rıza Bey felç geçirir. Aile ağacının yapraklarının
olmadığı için bu adla roman olarak yayımlamıştır.
kopuşu anlatır.
Roman, Feride'nin hatıra defteridir. Yazarın ilk
romanıdır. Bu romanla üne kavuşmuştur. Temeli
YEŞİL GECE - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
romantik bir aşk hikâyesine dayanan bu romanda
Yazar bu romanında, topluma yararlı olmaya çalışmış,
aslında İstanbullu olan Feride adlı genç öğretmenin
bilgilendirip bir derece de olsa cehaletten kurtarmaya
Batı Anadolu’nun değişik köy ve kasabalarında
çalışmıştır. Kısaca bu romanda, her yaprağı inkılâp
öğretmenlik yaşamı anlatılır. Yazar Anadolu’nun geri
öncesi o dipsiz karanlığı ve derin uçurumu bize en iyi
kalmışlığını, yoksulluk ve bakımsızlığını ortaya koyar.
şekilde anlatmaktadır. Kararmış ve sadece yeşil bir
ışıkla aydınlanmış zihinleri bir yenilikçi öğretmenin
DUDAKTAN KALBE - REŞAT NURİ GÜNTEKİN
gözünden anlatan roman, o yılları ve savaşı her
Yazar bu kitabında, gerçek sevgiyi anlayamamış bir
yönüyle anlatmıştır.
gencin düştüğü bunalım anlatılmakta ve yanlış yer ve
zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları göz
önüne sermektedir. Kitapta kısaca; kemanist olan
Kenan’ın yaşadığı aşklar ve bu aşkların kendi iç
dünyasında uyandırdığı bazı duygulardan
bahsediliyor. Sadece Kenandan değil; aşk yaşadığı
bayanlardan da uzun uzun bahsedilmekte ve aşkın
kişilerin duygu ve düşüncelerinde ne kadar etkili
olduğu anlatılmaktadır.
- 47 -