Professional Documents
Culture Documents
Hatay Sorunu 1918-1939 PDF
Hatay Sorunu 1918-1939 PDF
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ
HATAY SORUNU
HAZIRLAYAN:
MURAT ERDEM
100115036
1
İÇİNDEKİLER
GĠRĠġ………………………………………………………………………………………......1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM Hatay Sorunu Öncesi Durum…...................................................................2
1.1 I. Dünya SavaĢı Sonrası Hatay ………………………………………..….......................2
1.2 Milli Mücadele Döneminde Hatay………………………………………………………3
ĠKĠNCĠ BÖLÜM Hatay Sorununun BaĢlangıcı………………………………...…...................4
2.1 Hatay Sorunu‟nun Ortaya ÇıkıĢı ……………………………………..…………………4
2.2 Hatay Üzerinde Türkiye-Fransa Politikaları ……………………………………............5
2.3 Milletler Cemiyeti‟nde Hatay…………………………………………………………...6
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Hatay Sorununun Çözümü……………………………………………….8
3.1 Seçim Hazırlıkları ve Sonucu …………………………………………………………..8
3.2 Hatay Devletinin Kurulması…………………………………………………………...11
3.3 Hatay‟ın Türkiye‟ye Ġlhakı……………………………………………………………..12
3.4 Atatürk ve Hatay………………………………...……………………………………..14
SONUÇ……………………………………………………………………………………….16
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………………17
2
GİRİŞ
Hatay bölgesi, tarihin ilk devirlerinden itibaren jeopolitik ve stratejik olarak önemli
bir bölge idi. Akdeniz‟in adeta köĢesi olarak görülmekte ve buradan -Kıbrıs ile birlikte- doğu
akdeniz kolaylıkla kontrol edilebilirdi. Ayrıca Avrupa‟dan Asya‟ya geçiĢlerde tam bir geçiĢ
noktası özelliğini taĢımaktaydı. Bölgede devlet kuran tüm devletler burayı ele geçirmeye
çalıĢmıĢlardır. Helenistik Selevkoslar, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Avrupa‟dan gelen
Haçlılar, Abbasiler, Memlükler ve Osmanlılar buranın uzun süre hakimleri olmuĢlardır.
I. Dünya SavaĢı sonrasında galip devletlerden Fransa, Suriye‟yi mandaterliği altına
almıĢ, Hatay bölgesinde de söz sahibi olmuĢtur. Fakat Milli Mücadele‟den sonra Hatay‟ın
elde edilemeyiĢi ve Türkiye‟nin Hatay üzerinde tarihi ve kültürel hak talepleri Fransa
tarafından ilk baĢlarda benimsenmemiĢse de sonradan II. Dünya SavaĢı‟nın baĢlama sinyalleri
ve Türkiye‟nin haklı itirazları ile cesur politikalarıyla birlikte Fransa‟nın bu meseleyi bir an
önce çözmek için adım attığını görmekteyiz.
Fransa‟nın 1936‟dan itibaren Suriye ve Lübnan‟dan çekilmesi ve buraların
yönetimini Suriye ve Lübnan‟da yeni devletlere bırakması Hatay sorununu Türkiye‟nin
gündemine taĢıdı. 1936-1939 yılları arasında ortaya çıkan Hatay sorunu, II. Dünya SavaĢı
arefesinde diplomatik yolla çözülen bir sorundur. Bu da bize sorunların barıĢçıl çözüm-silahlı
çözüm ikilemi hakkında aydınlatıcı ipuçları sağlayabilir.
Atatürk, Hatay sorununa büyük önem vermekteydi ve ölümünden 169 gün önce hasta
yatağından kalkarak Adana ve çevresine ziyaretlerde bulunması bunun bir göstergesidir.
Hatay‟ın anavatana katılması dıĢ politikamız açısından kesin bir zafer olmakla birlikte en
büyük katkıyı yapan ve bu uğurda uğraĢan Ģüphesiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‟tür.
Hazırlanan bu seminerde, Hatay sorununun baĢlangıcından tutarak sonunun
getirilmesine kadar olan süreç iĢlenmektedir. Hatay‟ın anavatana katılma süreci, Misak-ı
Milli‟nin ilan ediliĢ tarihinden yani 18 Ocak 1920 tarihinden Hatay‟ın ana vatana katılma
kararının alınmasına yani 23 Haziran 1939 tarihine kadar uzanan bir olaylar bütünüdür.
Önce Fransız toprağı olup, sonrasında Türkiye‟nin ısrarlarıyla küçük bir devlete
dönüĢen Hatay, sonrasında ise Türkiye‟ye katılmıĢ ve uzun yolcuğunu tamamlamıĢtır. Halen
daha Suriye‟nin talepleri Hatay üzerinde gizliden gizliye devam etmektedir. Bazen bu
devletlerin diplomasisinde dillendirilse de Suriye adına hiç bir sonuç çıkmamaktadır.
Bu çalıĢmada, Serhan Ada‟nın “Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu”, Dr. Hamit
Pehlivanlı, Dr. Yusuf Sarınay, Dr. Hüsamettin Yıldırım‟ın yazdığı “Türk Dış Politikasında
Hatay (1918-1939)” ve Hatay Cumhuriyeti‟nin ilk ve son cumhurbaĢkanı Tayfur Sökmen‟in
hatırası olan “Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar” kitaplarından oldukça
faydalandım. Bir çok yüksek lisans tezi ve makaleden çokca faydalandım.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
HATAY SORUNU ÖNCESİ DURUM
Birinci Dünya Savası‟nda Ġngiltere ve Fransa Hatay bölgesine özel bir önem
vermislerdir. Ayrıca isgal ve sömürge hedeflerini desteklemek maksadıyla birçok defa
misyonerlik faaliyetlerle sayılarını arttırdıkları gayrimüslim azınlıkların haklarını koruma
bahanesiyle istediklerini Osmanlı‟ya yaptırma yoluna gitmislerdir. Osmanlı
Ġmparatorlugu‟nun Arap topraklarının bölüsümü konusunda Ġngiltere dısisleri Bakanlıgının
Ortadogu uzmanı Sir Mark Sykes ile Fransa‟nın Beyrut eski büyükelçisi Georges Picot
arasında bir anlasmaya varıldı. 1916 yılının Mart ayında Petersburg'da Sykes ve Picot
arasında cereyan eden görüsmelerde konu, Osmanlı topraklarının paylasılmasıydı. Sykes-
Picot Antlasması Birinci Dünya Savası sırasında Osmanlı Devleti‟nin kaderi ile ilgili yapılmıs
en önemli ve kapsamlı andlasmadır. Rusya‟nın Kuzey Anadolu‟daki toprak taleplerinin kabul
edilmesi sartıyla Rusya da bu paylasımı onayladı ve dahil oldu. Fransızların payı, Mersin‟den
baslayan bir çizginin dogusundan itibaren bütün Kilikya, Torosların kuzeyinden Sivas‟a kadar
Ġç Anadolu‟nun dogu-orta bölgesi, Güneydogu Anadolu‟da Elazığ, Diyarbakır, Mardin,
Ġskenderun-Antakya hizasından güneye deniz boyunca inen ve Lübnan‟ı da içine alan bir serit
olacaktı. Bütün bunlar dogrudan dogruya Fransa‟ya bırakılacaktı.Ayrıca Suriye ve Kuzey Irak
da bu devletin koruyuculugu altına verilecekti. Anlasmaya göre Ġskenderun bölgesi
Ġngiltere‟nin ticaretine açık bir serbest liman olacak, liman hizmetlerinde ve Ġngiliz malların
yüklenisinde hiçbir ayrım yapılmayacak, malların Ġskenderun üzerinden transit geçisi,
demiryolu ile içerilere sevki serbest olacaktır.
1
Nergis Savcı, “Hatay Cumhuriyeti: Kuruluşu ve Anavatana Katılışı”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
İstanbul ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü, İstanbul, 2007, s. 18-20
2
Hamit Pehlivanlı, Yusuf Sarınay, Hüsamettin Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), Ankara, 2001,
s. 31
4
1.2 Milli Mücadele Döneminde Hatay
Birinci Dünya SavaĢı‟nda, Fransızlar Almanlar ile Batı Avrupa Cephesi‟nde,
Ġngilizler ise Türkler ile Çanakkale, Suriye ve Irak cephelerinde çarpıĢmıĢlardır. Suriye
Bölgesi‟ne bakıldığı zaman, Suriye ile Irak Bölgeleri‟nde Fransız kuvvetlerinin olmadığı
gözlemlenmektedir. Fakat 30 Ekim 1918 Mondros AntlaĢması‟ndan hemen sonra, aynı
senenin kasım ayının hemen öncesinde, önce Ġngiliz, sonra Fransız birlikleri Ġskenderun‟a
girmiĢlerdir. Ġngiliz birlikleri bölgeyi boĢattıktan sonra bölgeye giren Fransız birlikleri, Suriye
ve Adana Bölgesi‟ni iĢgal etmeye baĢlamıĢlardır.3
Fransa‟nın güney bölgelerde giriĢtiği iĢgallere karĢı bölgedeki Türkler yer yer
direniĢe baĢlamıĢlardır. Bu direniĢ önce Dörtyol, daha sonra da diğer bölgelerde ortaya
çıkmıĢtır. 11 Aralık 1918‟de 400 Ermeni‟den meydana gelen bir Fransız askeri birliği
Dörtyol‟a girerek Türklere yönelik öldürme ve baskılar yapması üzerine Dörtyol halkı silahlı
direniĢe geçmiĢtir. 1918 yılı sonlarından itibaren, Arapların kurmuĢ oldukları çete saldırılarına
karĢı Reyhanlı‟da mahalli teĢkilatlar kurularak mücadeleye baĢlanmıĢtır. Antakya‟daki ilk
teĢkilatlı mücadele ise 1919‟da baĢlamıĢtır.4
Filistin‟den Halep‟e, Halep‟ten Antep yolu ile Adana‟ya gelen Mustafa Kemal PaĢa,
Mondros AteĢkes AnlaĢmasının tersine Ġskenderun Sancağı‟nın (Hatay‟ın) iĢgalini öğrenince
Suriye‟de bulunan müttefik orduları kumandanı MareĢal Allenby‟e protesto telgrafı çektiği
gibi, harbiye nezaretine de yazmıĢtır. Bu suretle Hatay davasına Atatürk, o tarihte el
koymuĢtur.5
Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Sancak, 1921 yılında Fransa – Türkiye arasında
imzalanan Ankara AnlaĢması ile önemli dönüm noktalarından birini daha yaĢamıĢtır. Fransa,
13 Eylül 1921'de Türklerin Yunanlılara karĢı kazandığı Sakarya Zaferinden sonra, T.B.M.M.
Hükümeti ile görüĢmeye karar vermiĢ ve Senato BaĢkanı Franklin Bouillon'u resmi
temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya yollamıĢtır.
TBMM Hükümeti adına görüĢmeleri DıĢiĢleri Bakanı Yusuf Kemal Bey yürütmüĢ,
Mustafa Kemal ve Fevzi PaĢa‟nın da görüĢmelere katıldığı olmuĢtu. 20 Ekim 1921 tarihinde
imzalanan anlaĢmanın 8‟nci maddesiyle, Türkiye ile Fransız iĢgalindeki Suriye arasında sınır
belirlenmiĢtir. Ġskenderun ve Antakya bölgesinin (Hatay), Misak-ı Millî sınırları içinde
olduğu halde, Fransa ile bir an önce anlaĢabilmek için, Suriye'de kalması kabul edilmiĢtir.
Ancak 7‟nci madde ile bu bölgede özel bir yönetim kurulması, orada Türk varlığı ve
kültürünün geliĢmesi için her türlü kolaylıkların sağlanması ve Sancak‟ta Türkçenin resmi dil
olarak kabul edilmesi de sağlanmıĢtır. Bunun yanında anlaĢma ile Türkiye‟ye Ġskenderun
limanından istifade etme hakkı da tanınmıĢtır.
Ankara AnlaĢması, Hatay konusunda önemli bir dönüm noktasıdır. 20 Ekim 1921‟de,
Sancak‟ın Türkiye sınırları dıĢında kalmasını öngören bu anlaĢmanın yapılması, o günkü
Ģartlar içinde zaruri ve Türkiye‟nin çıkarları bakımından hayatiydi. O günkü Ģartlar içerisinde
elde edilebilecek hakların en iyisi elde edilirken aynı zamanda Hatay tam olarak alınamasa
dahi ileride bunu gerçekleĢtirebilecek yolların temeli bu anlaĢma ile atılmıĢ oldu.6
3
İpek Lör, “Hatay’ın Anavatana Katılmasının Stratejisinin Analizi”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Harp
Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 4-2, 4-3
4
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 34
5
Tayfur Sökmen, Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar, İstanbul, 1999, s. 36
6
Serkan Er, “Türkiye-Fransa İlişkileri (1923-1939)”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 15-16
5
İKİNCİ BÖLÜM
HATAY SORUNUNUN BAŞLANGICI
Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921‟de imzalanan Ankara AntlaĢması ile
Suriye sınırları içinde kalan Ġskenderun sancağına özel bir idare Ģekli tanınmıĢtı. Türk
parasıorada resmi niteliğe haiz olacak ve Sancak halkı milli kültürlerinin korunmasında her
türlü kolaylıktan yararlanacaktı.7AntlaĢmasının yedinci maddesine göre, Ġskenderun Sancağı
için özel bir idare sistemi ön görülmüĢ, ayrıca anlaĢma bölgedeki Türklerin kültürlerinin
geliĢmesi için her türlü kolaylığın sağlanması ve Sancak‟ta Türkçenin resmi dil, Türk
parasının da resmi para birimi olarak kabul edilmesini sağlamıĢtır. AnlaĢmanın bu maddesi ile
öngörülen özel idare, ileride Türkiye‟nin Hatay politikasında önemli bir rol oynayacaktır.8
30 Mayıs 1926‟da Türkiye ile Fransa arasında Ankara‟da bir “Dostluk ve İyi
Komşuluk İlişkileri” sözleĢmesi imzalandı. Bu sözleĢme ile Türkiye-Suriye iliĢkileri
düzenlenirken, sınır çizgisi de belirlenmiĢtir. Ayrıca bu sözleĢme ile Sancak için öngörülmüĢ
olan özel yönetim de teyit edildi. Ancak imzalanan bu sözleĢmeye rağmenTürkiye-Suriye
sınırının belirlenmesi, bu tarihten dört yıl sonra yani 3 Mayıs 1930‟daimzalanacak olan son
protokolle tamamlanabilmiĢtir.9
1930‟lu yıllarda baĢta Lozan‟dan arta kalan problemler olmak üzere iç ve dıĢ
sorunlarını büyük oranda halleden Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyetine girerek aktif bir
Ģekilde uluslararası iĢbirliğine katılmaya baĢlamıĢtır. ĠliĢkilerinde devletler hukukuna
bağlılığı, anti revizyonist bir politika takip etmesi ve 1930‟lu yıllarda ortaya çıkan Ġtalyan ve
Alman tehlikesinin yarattığı konjonktür içinde Türkiye ve Batılı ülkeler arasındaki iliĢkiler
geliĢmiĢtir. Özellikle Almanya‟da 1933‟te Hitler‟in iktidara gelmesiyle Fransa, Türkiye‟yi
kendisine yakın tutmak istemiĢtir. Bu çerçevede Fransa Balkan Paktı‟nı desteklemiĢ, 1935
yılında Ġtalya‟nın HabeĢistan‟a saldırması üzerine Türkiye, Ġngiltere ve Fransa ile birlikte
Milletler Cemiyeti‟nin yaptırımlarına katılmıĢtır. Bu olumlu konjonktür içinde Ġngiltere ve
Fransa‟nın desteğini alan Türkiye, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde Boğazlarda kesin
hakimiyeti sağlayan Montreux Boğazlar SözleĢmesi‟ni ilgili devletlere kabul ettirmiĢtir.
7
Sait Dinç, “Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; İkili ve Çok
Uluslu İlişkiler”, s. 22
8
Çiğdem Duman, “Hatay Millet Meclisi (2 Eylül 1938 – 29 Haziran 1939)”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin, 2008, s. 9
9
Duman, a.g.t., s. 10
10
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 46-47
6
Fransa‟nın yerel özerklikleri teĢvik ederek ulusal birliği zayıflatmaya dayanana
mücadeleci manda politikasından dolayı, Suriye‟de mandayı sona erdiren anlaĢma ancak 1936
yılının sonlarına doğru imzalanabilecektir. Fransa‟nın anlaĢmayı imzalamak durumunda
kalmasının o dönemdeki yerel, bölgesel ve uluslararası ortama özgü nedenlerin de rolü vardı:
11
Serhan Ada, Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939),İstanbul, 2005, s. 107
12
Sait Dinç, a.g.m.,s. 22
13
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 47
14
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 48
15
Savcı, a.g.t., s. 34
16
Ada, a.g.e., s. 110
7
bölgesi ile ilgili isteklerini resmen Fransa‟ya bildirmiĢtir.17 Fransız Hükümeti 10 Kasımda
verdiği cevapta, Sancağa bağımsızlık vermenin Suriye‟yi parçalamak demek olacağını ve
mandater devlet olarak da buna yetkisi bulunmadığını bildirdi. Bundan sonra iki hükümet
arasında birer nota daha teati edildi, lakin görüĢlerde herhangi bir değiĢme olmadı.18
Sorunun Milletler Cemiyeti‟nde ele alındığı bu ilk aĢamada, hem Fransa hem de
Türkiye anlaĢmazlığa uluslararası örgütün kuralları içinde bir çözüm bulunmasını kabul etmiĢ
görünüyordu. Fransa Milletler Cemiyeti‟nin Sancak sorununu kendi istek ve arzularına göre
çözeceğinden emin gözüküyordu. Fransa‟ya göre, Musul meselesinde olduğu gibi eğer
Türkiye isteklerinde ısrarlı olursa da Milletler Cemiyeti‟nde baĢlayan sürecin getireceği
sonuçlara da katlanmak zorunda kalacaktı.22
Milletler Cemiyeti Konseyi‟nde kabul edilen Statü ve Anayasa ile Türk - Fransız
AnlaĢması Sancak meselesini tamamen halledememiĢtir. Çünkü Sancak‟ın Statü ve
Anayasa‟nın yürürlüğe girmesi seçimlerin yapılmasına bağlıydı. Türkiye Hatay‟da yeni
rejimin derhal uygulanmasını istediği halde, Suriye‟deki Arapların protesto ve isyan
hareketleri, Sancak‟taki Fransız idaresinin diğer unsurları Türklere karĢı kıĢkırtan davranıĢları
ve Fransa‟nın Türkiye‟ye karĢı takındığı olumsuz tavırları 1937 yılı boyunca bir takım
güçlüklerin ortaya çıkmasına sebepolmuĢ, Türk-Fransız iliĢkileri tekrar gerginleĢmiĢtir. Bu
olumsuz geliĢmelere rağmen, 1937 tarihli Türk-Fransız AnlaĢması ile Sancak meselesinde
önemli bir aĢama kaydedilmiĢtir.26
23
Savcı, a.g.t., s. 37
24
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 78
25
Savcı, a.g.t., s. 37-38
26
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 82
9
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HATAY SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Sorunla ilgili taraflar aralarında anlaĢtıkları için, Milletler Cemiyeti Meclisi‟nin Ocak
1938 sonunda yaptığı toplantıda beklenen karar alındı. Türk ve Fransız temsilcilerinin
katılımıyla yeni bir komisyon kurularak, Seçim Düzenlemesi gözden geçirilecekti. Yeni
komisyon, Türk ve Fransız üyelerin yanısıra, Belçika, Ġngiltere ve Ġsveç temsilcilerinden
kurulacak ve gerekli görürse, 15 Nisan 1938 olarak öngörülen seçim tarihini de ileri
alabilecekti.28
27
Savcı, a.g.t., s. 49
28
Ada, a.g.e., s. 150
10
“Arap Cemaati”, “Rum Ortodoks Cemaati”, “ KürtCemaati” ve “Cemaat-i Saire” olarak
gerçekleĢecekti.29
29
Duman, a.g.t., s. 16
30
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 96
31
Ada, a.g.e., s. 166-168
32
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 97
33
Ada, a.g.e., s. 170-171
34
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 97
35
Savcı, a.g.t., s. 53
11
Seçimlerin sonuçlanmasıyla birlikte Türklerin haklılığı da ortaya çıkmıĢtır. Baskı ve
Ģiddete rağmen Türkiye‟nin desteği ve hukuki mücadelesiyle gerçekler seçimlerle beraber
anlaĢılmıĢtır.
36
Ada, a.g.e., s. 180
37
Ada, a.g.e., s. 182
12
3.2 Hatay Cumhuriyeti’nin Kurulması
Suriye'de bulunan Hatay Ermenileri her olaydan ve herkesten kendi lehlerine bir
menfaat teminine çalıĢmaktadırlar. Her fırsatı değerlendirenErmeniler, 17 Nisan 1939'da
Hatay'dan Halep'e gelen Fransız ayanüyelerinden Gotiro ile görüĢmeler yapmıĢlardır.
Kendilerinin ne kadartehlikede olduğunu anlatmak için "Türklerin Halep'e
gelmelerindenkorktuklarını, Fransızların Halep'i himaye etmesini" rica etmiĢlerdir.Bununla da
kalmayıp Suriye ve kuzeyindeki Türk propagandasının kuvvetkullanmak suretiyle
önlenmesini de istemiĢlerdir.43
38
Ada, a.g.e., s. 185
39
Sökmen, a.g.e., s. 163
40
Savcı, a.g.t., s. 70
41
Savcı, a.g.t., s. 75
42
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 117
43
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 123
13
Hatay'ın Türkiye tarafından ilhak edileceğinden korkan Ermeni veRumlar, ilhakın
olmaması için ellerinden gelen her Ģeyi yapmaktadırlar. Türkiye'yi istemeyen unsurlara moral
vermek için en ufak her geliĢmeyi değerlendirmekte ve propaganda yapmaktadırlar. 19 Nisan
1939 tarihli bir rapordan anlaĢıldığına göre Ermeni ve Rumlar, Türkiye ile Fransa'nın Hatay
için anlaĢamadıkları propagandasını yapmaktadırlar. Bu fikirlerinin inandırıcılığını arttırmak
için de Reyhaniye‟ye yeniden iki tabur Fransız askerinin geleceğini ve Ġskenderun limanında
da bir Fransız Zırhlısının demirli bulunacağı haberini etrafa yaymaktadırlar. Ġtalya'nın
Arnavutluk'u iĢgali üzerine propagandaların değiĢtirmeye baĢlamıĢlardır.44
44
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 124
45
Savcı, a.g.t., s. 82-83
46
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 130
14
Haziran ortasından itibaren, Hatay görüĢmelerinin anlaĢmayla sonuçlanacağı belli
oldu. Türk basınında da, Türk-Fransız dostluğunu öven yazılar çıkmaya baĢladı. Ġttifaka
yönelik Türk-Fransız Deklarasyonu 23 Haziran 1939‟da Paris‟te Hatay‟ın Türkiye‟ye ilhakını
öngören Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesin Çözümüne ĠliĢkin AnlaĢma
da aynı gün Ankara‟da imzalandı.47Fransa ile Türkiye arasında imzalan anlaĢma, 30 Haziran
1939 günü TBMM‟de mevcut 344 üyenin oy birliği ile kabul edilmiĢtir. Hatay, Türkiye‟nin
63. ili olmuĢtur. Aynı tarihte Hatay halkına hitaben yayınlanan beyannameye göre, Türkiye ile
Fransa arasında imzalanan anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden itibaren, Hatay halkı Türkiye
vatandaĢı sayılmaktaydı. Ġsteyen Hataylılar anlaĢmanın geçerli olduğu tarihten itibaren 6 ay
içerisinde Suriye ve Lübnan tabiiyetine geçebileceklerdi.48Buna karĢılık Türkiye de
Suriye‟nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterecekti.49
47
Ada, a.g.e., s. 211
48
Duman, a.g.t., s. 152
49
Armaoğlu, a.g.e., s. 248
50
Dinç, a.g.m., s. 24
15
3.4 Atatürk ve Hatay
Hatay‟ın elde edilmesini sağlayan, hiç Ģüphesiz baĢından itibaren Hatay davasını
Ģahsi meselesi olarak niteleyerek sahip çıkan ve Türkiye‟nin politikasını uluslararası
konjonktürü iyi tartarak belirleyen, kan dökmeden en son aĢamasına vardıran Atatürk
olmuĢtur.51Atatürk Ġster Fransa, ister ise diğer devletler Türkiye‟nin yanında olsun ya da
olmasın, Türkiye Cumhuriyeti‟nin her Ģekilde menfaatlerini koruyacağını söyleyerek kararlı
tutumundan bir ödün vermemiĢtir. Bu tutum, amacın gerçekleĢmesi için gerekli istikrarın
sağlanmasını kolaylaĢtıran bir özelliktir.52
Anavatan Türkiye‟nin bir parçası olan Ġskenderun bölgesinin Misak-ı Millî sınırları
içerisinde olmasına rağmen, Fransa tarafından iĢgal edilmesi ve yerli ahaliye saldırılarda
bulunulması, baĢta Mustafa Kemal PaĢa olmak üzere TBMM‟nin dikkatini çekmiĢ ve iĢgal
altında kalan bu Türk toprağının anavatana katılabilmesini sağlamak için çalıĢmalara
baĢlanmıĢtır.53
Montrö Boğazlar SözleĢmesi ile boğazlar sorununu halleden Atatürk, bundan sonra
Sancak meselesine yoğun bir biçimde eğilmiĢtir. Atatürk, “ġimdi Antakya, Ġskenderun yani
Sancak meselemiz var” diyerek sıranın Hatay meselesine geldiğini ifade etmiĢtir. Boğazlar
sorununu Türkiye lehine halleden Atatürk, Hatay için yüklenme zamanının geldiğine inanır ve
düğmeye basar.54
51
Pehlivanlı, Sarınay, Yıldırım, a.g.e., s. 141
52
Lör, a.g.t., s. 4-44
53
Ercan Karakoç, “Atatürk’ün Hatay Davası”, Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Dergisi, Sayı: 50, Ankara, 2009, s.
99
54
Karakoç, a.g.m., s. 103
55
Karakoç, a.g.m., s. 105
16
dinlenmenin ardından o günkü tören sonrası programı aynen uygulamıĢ, doktorların „derhal
Ankara‟ya dönülmeli‟ teklifini reddetmiĢtir. Bu görüntüler ne yazık ki yakın geleceğin de
habercisi olmuĢtur. Beraberindeki heyetin tüm uyarılarına rağmen, bu gezi önceden yapılan
plan gereğince eksiksiz uygulanmıĢ, kısa kesilip acilen geri dönülmesi talepleri Atatürk
tarafından reddedilmiĢtir. Fakat bunun doğal sonucu olarak 25 Mayıs 1938 günü Ankara‟ya
dönüldüğünde Atatürk artık çok zor yürüyebilir duruma gelmiĢtir.56Sonu bilinen bir hastalığa
yakalanmasına rağmen gücü yettiğince Hatay meselesine eğilmiĢ, hükümeti daha müessir
tedbirler almaya zorlamıĢtır. Bu bağlamda Hatay‟ın anavatana katılmasında O‟nun rolü
gerçekten çok büyüktür.57
Atatürk, Hatay‟ı ülkenin birinci sıradaki sorunu haline getirirken ve çözüm yollarını
ortaya koyarken, bazen devlet iĢleyiĢindeki geleneksel hiyerarĢiyi dikkate almadan inisiyatif
kullanmak zorunda kalmıĢtır. Ancak, hedefe varmanın, sadece istemekle değil, yeri
geldiğinde taviz vermeyi bilmekle de gerçekleĢtirilebileceğini göstermiĢtir.58Atatürk'ün Hatay
davası için göstermiĢolduğu büyük ilgi Hatay‟ın kurtuluĢu için büyük ve önemli adımların
atılmasına sebep olmuĢtur. Ancak Hatay‟ın anavatana katılısını göremeden Atatürk‟ün vefat
etmesi büyük üzüntüye neden olmuĢtur. Bu olay bütün dünyada olduğu gibi Hatay'da da
sonsuz bir üzüntü ve eleme sebep olmuĢtu. Fakat bu durum, çalıĢmaların devam etmesine
veHatay'ın Anavatan'a bağlanmasına gayreti azaltmamıĢtır.59
56
Lör, a.g.t., s. 4-46
57
Karakoç, a.g.m., s. 114
58
Ada, a.g.e., s. 235
59
Savcı, a.g.t., s. 82-83
17
SONUÇ
I. Dünya SavaĢı sonrasında yavaĢ yavaĢ ortaya çıkarak ilerde diplomatik bir sorun
halini alan Hatay sorunu, Milli mücadele döneminde Ankara AnlaĢması ile Fransız mandası
altında bırakılmıĢ, fakat bu mesele Türkiye‟nin gündeminden düĢmemiĢtir.
Türkiye Montrö Boğazlar SözleĢmesinden sonra bu meseleyi ulusal bir mesele haline
getirerek Türkiye‟deki her bireyin bu meseleye manen de olsa destek vermesini önemsemiĢ ve
kamuoyu oluĢturularak bu davanın haklılığı tüm dünyaya duyurulmuĢtur.
Türkiye‟nin Hatay stratejisi ise bu bağlamda çok önemli bir yer teĢkil etmiĢtir.
Ortadoğu‟da toprak emeli bulunmayan Türkiye‟nin sadece haklı olduğu bir bölgeyi böylesine
ısrarcı bir tavırla kazanmasının elbette uluslararası hukuk kurallarına uyması ve kararlı bir
tavır izlemesi etkilemiĢtir. Öncelikle Suriye‟den koparılarak bağımsız bir Hatay cumhuriyeti
haline getirilmiĢ, sonrasında ise Türkiye‟ye katılmıĢtır. Zor kullanarak bu durumun
gerçekleĢtirilmesi daha kötü sonuçlar doğuracağı gibi yeni yeni düzene oturmaya çalıĢan
Türkiye‟nin geliĢmesine de büyük bir sekte uğratacağı açıktır.
Fransa Hatay meselesinde iĢi her zaman sürüncemede peĢinde olmuĢtur. Suriye‟ye
özerklik tanımasına rağmen Hatay hakkında menfaatlerinden vazgeçmemiĢ, seçimlere engel
olmaya çalıĢmıĢ ve provokasyon yaparak Ermenilere, Araplara ve Rumlara el altından yardım
yapmıĢtır. Fakat bu çabaları Hatay‟ı elinde tutmaya yetmemiĢ ve özellikle bu durumun nedeni
de Avrupa‟da değiĢen siyasi dengelerdir. Revizyonist kanadın sert yaptırımları ve tehditleri
karĢısında Hatay‟ın Türkiye‟ye bırakılması daha da kolay bir vaziyet almıĢtır. Sorunun
çözümünde Türkiye, Ġngiltere ve Fransa arasında Balkanlar ve Doğu Akdeniz‟deki statükoyu
korumaya yönelik bir ittifakın hazırlıklarına paralel olarak yürütüldü.
Kısaca Hatay sorunu günümüzde Suriye ile zaman zaman bir çekiĢme unsuru haline
gelse de Türkiye‟nin stratejik baĢarısının ve dıĢ politikasının mükemmel stratejiyle izlenmesi
neticesinde çözülmüĢtür. DıĢ politikamız tarihinde önemli bir baĢarı öyküsü olmuĢ, bu dıĢ
politika baĢarısı II. Dünya SavaĢı‟na Türkiye‟nin katılmamasıyla tekrar güçlendirilmiĢtir.
18
KAYNAKÇA
19