Professional Documents
Culture Documents
Bertard Ruseel Agladıgınd
Bertard Ruseel Agladıgınd
Bertard Ruseel Agladıgınd
50-2
İKTİDAR
Türkçesi:
Mete ERGiN
ıi
temi ile açık, aydınlık ve tanımlama gücü olan bir anlatım biçimi edindi.
Sorunların çözümlenmesinde akılcı yöntemi kullandı, politikadan ah·
taka (ethics) kadar her alanda reformist bir tutumu benimsedi. Onun
dünya görüşü, hümanizm ve felsefi maddecilikten oluşur. Bu iki öğe,
onun din ve ahlak alanındaki dogmalara karşı çıkışını da açıklar.
1927 ile 1932 araeında açtığı okul, ilerici bir eğitim yöntemi uy·
gutac!ı. Russell'e göre eğitimden amaç, insanın yaratıcı niteliklerinin
geliştirilmesini sağlamak, ona bu alanda olanaklar yaratmaktı. Özgür·
ıük dUşüncesinde ahlaksal sorunlara, sekse kadar yaşamın her dalında
öğreticilik ve yaratıcılık kavramları, eğitim ve öğretime biçim ver
msltydt.
Birinci Dünya Savaşı'na karşı çıkınca hapse girdi , Russell ' ın sa·
vaşa karşı tutumu devam edecek ve İkinci Dünya Savaşı 'ndan sonra
nükleer silahların yayılmasını bütün gücüyle -yazılardan sokak gös·
terilerine kadar- engellemeye çal ışacaktı.
Russell'ın anlatımının özelliği, en güç ve bil imsel konuları popüler
dille yazması ve böylece dar bilim adamları çevresinden geniş bir
çoğunluğa düşüncelerini iletebilmesidir.
1950 yılında Nobel Edebiyat Armağanı 'nı kazanan Russell'ın en
öneml i kitaplarının başında Principia Mathematica (Matematiğin İ lke·
!eri) gelir, A. N. Whitehead ile birl ikte yazdığı bu kitaptan sonra onun
Felsefe Tarihine bakış açısını ortaya koyan Batı Felsefesi Tarihi anıl ı r.
Birinci Dünya Savaşı 'ndan sonra Sovyetler Birliği 'ni ziyaret etti
ve bir yıl Pekin'de felsefe profesörlüğü yaptı.
Kendini umutlu bir karamsar» diye nitelendiren Russell'ın ül·
kemizde yayınlanan kitaplarının başlıcaları , Evlilik ve Ahlak, Batı Fel·
sefesi Tarihi, Rölativitenin Alfabesi, Bilim ve Din, Aylaklığa Övgü'dür.
Russell, 1 970 yıl ında öldü.
İÇİNDEKİLER
1 . İ KTiDAR GÜDÜSÜ
2. ÖNDERLER VE ÖNDERLERİN ARDINCA GİDENLER
3. İ KTİDARIN BİÇİ M LE R İ
4 . R U HBAN SIN I FI İ KTİDAR!
5. KRAL İKTİDAR!
6. VALiN İKTİDAR
7. İ HTİLAL İ KTİDAR!
. 8. İKTİSADİ İKTİDAR
9. FİKİR ÜZERİNDEKİ İKTİDAR
10. İKTİDAR KAYNAKLAR! OLARAK AKİ DELER
11. ÖRGÜTLERİN BİYOLOJİSİ
1 2: YÖ NETİMLERİN YETKELERİ VE B İÇİMLERİ
13. ÖRGÜTLER VE BİREY
14. R EKABET
15. İKTİDAR VE TÖR E KU RALLAR!
16. İKTİDAR FELSEFELE R İ
17. İ KTİDAR TÖREBİLİMİ
18. İKTİDAR I N YOLA GETİR İLMESİ
Bölüm I
İKTİDAR GÜDÜSÜ
İNSANLA öteki hayvanlar a rasında kimi ansal , kimi
-duygusal çeşitl i ayr ı l ıklar vardır. Duygusal ayrı l ıkların bel
Hbaş l ı larından b i ri , i nsanların güçlü istekleri nden bazıları
nın, hayvanlarınki n i n aksine, esas itibariyle sınırsız ve do
yurul mak olanağından yoksun bulunuşudur. Boa yılanı yi
yecegını yedikten sonra, tekrar acıkıncaya kadar uyur;
eğer öteki hayvanlar ayn ı şeyi yapmıyorlarsa bu, ya yiye
cekleri n i n yetmediğinde n , ya da düşmandan korkma!arın
dandır. B i r kaçı dışında, hayvanların faal iyeti sağ kal ma
ve çoğa l ma i htiyacına, im iki temel i htiyaca dayanır; hay-
·vanların faal iyetleri, bu iki ihtiyacın zorunlu kıldığı faali·
yetler dışına çıkmaz.
İnsanlar için durum başkadı r. Gerçi i nsan soyunun bü
yük b i r bölümü vazgeçi l mez i htiyaçlarını karşılamak içi n ,
daha başka amaçlara harcıyacak enerjileri kalmıyacak ka
�ar çok çafrşmak zorundadı r ; ne var ki, geçimlerini sağ l a
ma bağlamış olanlar, faa l iyetten geri kalmazlar. Xerxes,
- 11 -
iKTiDAR
- 12 -
IKTfDAR
- 13 -
İKTiDAR
-14-
iKTiDAR
-' 15 -
iKTiDAR
- 16-
IKTIDA�
17 -
rktidar - F./2"
İKTiDAR
- 18 -
Bölüm II
ÖNDERLER ve ÖNDERLERİN
ARDINCA GİDENLER
iKTiDARI. alma .dürtüsü iki qJçimde oı:.�.Y.�--'-'��r;--�ı.l<
<-Olarak Cöoderlerdel;..��J.9_ııde rlerUM.�Y-�rıl�!.9.�1 •.
- 21 --
iKTiDAR
-23-
iKTiDAR
- 25 -
İKTiDAR
- 26 -
;iKTiDAR
-'.:!�·
-
- 27 -
iKTiDAR
-28-
nüyle fazla ilgHendilclerl şüphelidir. Romalı generaller, Cum
·İ!�Jriyetin son,· yüz yılında.., çoğU"öiükTu�Jı�.riJQi'rl.:����f��-lE;�
yor ve askerlerin�!!..J�_ş_ğJ�!'ı.! g!)]ar� !Opr.ak.__�ervet .�.:
ğıtmak suretiyle sağlıy�c:IL.. Cecil Rhodes, Britanya im
paratorluğunda, mistik bir inanç iddiasıyla ortaya atıldı,
ama sonunda bu, kar sağlayan bir inanç halini aldı ve aynı
Cecil Rhodes, Matabeleland'ın fethi için kiraladığı askeri
'birlikleri, servet vaadiyle savaşa yürüttü.
Dünyadaki savaşlarda, örgütlenmiş para hırsı çok bü-
yük· ·r�ner oynarnı� ".'..�.-�!!_�-l!��ı:!!.. Y..�Y-�k..�Lklm��--t.�r!!�!.!:
dan aşağıJ�� . �Y!!fil!ş.ı. Y� da_h!_ç_�JJ.i�.Ş,!!J'_,_
....
..
-29-
iKTİDAR
- 30 -:-
.iKTiDAR
.....,.. 32 -
,;
' iKTİDAR
- 33 -
İktidar - F ./3
İKTiDAR
- 34 -
İKTİDAR
- 35 -
İKTİDAR
- 36 -
iKTİDAR
- 37 -
İKTiDAR
- 38 -
İKTİDAR
...._. 39 -
ı&.
İKTİDAR
- 40 -
Bölüm III
İKTİDARIN BİÇİMLERİ
İ KTİDAR, alınması düşünülen sonuçların ürünü olarak
tanımlanabi l ir. Böyle olunca da iktidar, nicel (quantitati
ve = kemmi) bir kavramdır: aynı isteklere sahip iki kişi
den biri , ötekinin gerçekleşti rdiği bütün istekleri ve bun
ların yanısı ra daha başka istekleri de gerçekleştirirse , on
dan daha iktidarlıdır. Ne var ki , biri bir grup isteği, ötekı
de başka bir grup isteği gerçekleştiren iki kişinin i ktidar
ları arasında bir ölçüştürme yapmağa imkan yoktur; me
sel a , her ikisi de iyi resimler yapıp zengin olmak isteyen
ve biri iyi resimler yapmağı, öteki de zengin ol mayı ba
şaran iki ressamdan hangisinin daha fazla iktidara sahip
bulunduğunu kestiremeyiz. Bununl a birl ikte rahatl ıkla şöy
le söyleyebi l i riz: kabaca , eğer A gerçekleşti rmeyi düşün
düklerinin çoğunu, B de gerçekleştirmeyi düşündüklerinin
azını gerçekleştirmişse, A'nın iktidarı B'ninkinden fazladır.
İktidarın, her biri kendine göre insan ihtiyaçlarını do
yurma kudretine sahip biçimleri, çeşitli yollardan sınıflan-
- 43 -
İKTiDAR
- 44 --
İKTiDAR
- 45 -
İKTİDAR
- .46 -
İKTiDAR
- 47 -
İKTİDAR
- 48 -
r �· · · iKTİDAR
- 49 -
İ ktidar - F./4
İKTİDAR
- 50 -
İKTİDAR
· ,_ 51 -
İKTiDAR
- s2 -
1 :; '
İKTiDAR
,..... 53 -
İKTiDAR
..__ 54 --
İK l lDAR
- 55 -
i KTİDAR
- 56 - ·
İKTİDAR
- 57 -
İ KTİDAR
tör ölünce bu tip adam lar onun yeri ni a l mağı umabil irl.e r;
bununla birl i kte, bu tip adamlar ön plana geçmeyi terci h
etmezler genel l i kle. Bunlar, şan v e şereften çok i ktidar
seven kimselerdir; çoğunlukla .da toplumsal bi r çekingen
l i kleri vardır. Bazen de bunlar, Doğu hükümdarlıklarındaki
hadı m ağaları ya da başka yerlerdeki kral metresl eri gi
b i , ş u veya bu sebeple önderlik ünvanı n ı taşıyabilme o la
nağından yoksundurlar. Nominal i ktidarın kalıtsal olduğu
yerlerde bunların etki leri en yüks�k noktaya ulaşır, i kti
darı n kişisel bir hüner ya d a çaba mükafatı olduğu yerler
de ise en aşağı noktaya düşer. Bununla birlikte bu gibi
ki mseler, en modern hükum et biçimlerinde bile, s ı radan
i nsanlara esrarl ı görünen bakan lı klarda mutlaka büyük et
ki sahibi olurlar. Zaman ımızda bu bakanl ı kların en öneml i
leri mal iye ve d ışişleri bakanl ıklarıdır. i l . Kayser W i l
helm 'in zamanında, Baron Holstein (Alman Hariciye Ne
zareti 'nin daimi baş ı ) hemen hemen hiç halk içine çıkma
dığı halde sınırsız bir iktidar sahibiyd i . Bugün de İngi l i z
D ı ş Bakan l ı ğ ı daimi memurların ı n iktidarlarının ne dere
ce büyük olduğunu bi lemiyoruz; bunu öğrenmek için ge
rekli belgeler belki bir gün çocuklarım ızın eline geçer.
Perde a rkası i ktidarına sahip olab i l mek için gerekli
nitelikler bütün öbür iktidar biçimlerine sahip olabi l mek
için değilse bi l e , bir kural olarak, isteni l miyen nitelikl er
dir. Saray ned i mleri ne ya da perde arkası ndakilere fazla
i ktidar sağl ıyan bir sistem de, işte bu yüzden, genel l i k l e
kamu yararına işleyen bir sistem değ i ld i r.
- 58 -
Bölüm iV
RUHBAN SINIFI İKTİDARI .
BU ve bundan sonraki bölümde, eski ıamanlarda en
çok önem kazanmış iki geleneksel i ktidar biçimin i , yani ,
ruhban sınıfı •ktidarıyl.a , kral iktidarını ele alacağı m . Bun
Jarın her iki s i de şimdj batış hali ndedir ve, bunlardan h i ç
biri n i n yeniden canlanamıyacağı n ı varsaymak h e r ne ka
·dar aceleci l i k olursa da, çöküşleri, ister ' geçici olsun, is
ter daimi, hala can l ı l ığını koruyan i ktidarların söı konusu
.olduğu yerde mümkün olamıyanı , yan i , bu iki kurumun dört
.b aşı mamur i ncelenmesi n i mümkün kıl maktadı r.
Rahipler ve krallar, gel işmemiş biçimde de olsa, ant
·ropologlarca b i l i nen en i lkel topluluklarda bulunmaktadır.
Bazen her i kisinin işlevi bir kişide bi rleşeb i l i r. Buna sade
ce i l kel topluluklarda değ i l , yüksek medeniyet düzeyine
ulaşmış Devletlerde de rastlanır. Ogüst, Roma'da Pontifex
M aximus, ( 1 ) taşra vilayetlerinde ise tanrı i d i . Hal ife, Müs-
- 61 -
İKTİDAR
- 62 -
,
İKTİDAR
� 63 -
l
İKTİDAR
- 64 -
İKTİDAR
- 65 -
İ ktidar - F./5
İKTİDAR
- 66 -
r
iKTİ DAR
- 67 -
İKTiDAR
- 68 -
İKTİDAR
- 69 -
İKTİDAR
- 70 -
İKTİDAR
- 71 -
İ KTİDAR
- 72 -
İ KTiDAR
rını itiraf edip günah çıkarttı lar, i l erisi için de bağ l ı l ı k sö
;
' . zü verd i ler: bu koş u l l a r altında bu papazların mal ve m ü l k·
leri ellerinden al ınmadı, ama ilerde bu çeşit suçların mer
hamet göstermeden cezaland ı rı l acağı da iyice anlaş ı l mı ş
oldu.
H i ldebrand'ı en çok düşündüren meselelerden biri
ruhani zümrenin bekarl ığıydı ; H i ldebrand bunu zorla uygu
l atmak. için papazlar s ı nıfı dışındaki halk arası ndan paray-
1a adamlar tuttu , bu adamlar da papazlarla papazların ka·
rı larına karşı s ı k s ı k çirkin bir zulme val"'an, suç nitel i ği n
de hareketlere g i rişti ler. Kampanya, pek tabii, tamamiyle
başarı kazanmadı -mesela İspanya'da bugüne kadar bir
başarı sağlanamamıştır- ama amaçlarından h i ç değil se
biri , yerel papazlığın kal ıtsal hale gelmesini önl iyen, pa
paz oğul ların ı n babaların ı n makam ına geçemiyeceği kara
rıyla gerçekleşmiş oldu.
Reform hareketin i n en büyük zaferleri nden biri Papa
seçim i usulünün 1 059 kararıyla değişmez hale geti ril işi·
dir. Bu karardan önce, İ mparator ve Roma hal k ı n ı n kötü
belirlenmiş hakları, s ı k s ı k bölünmelere ve .s eçim l erin tar·
tışmal ı olmasına yol açıyordu. Yen i karar -her ne kadar
kısa hir süre içinde ve mücadelesiz yoldan değilse de
Papaları seçme hakkını yalnızca Kard i nal lere verd i .
On bi rinci yüz yı l ı n i kinci yarısını dolduran b u reform
'hareketi, Manastı r reislerin i , Piskoposları , Başpiskoposla
rı soylu derebeylerden ayırmayı ve Papal arın atanmat.arın
<la kendilerine de söz hakkı tan ınmasın ı , -zira seçimde
söz hakkı tanı nmadığı zamanlar, Papalar da makamlarını
para yoluyla elde etme eği l i m i taşıyorlardı- geniş çapta
sağlayab i l d i . Bu d u ru m , yani ruhban sınıfının derebeyler·
- 73 -
•
İ KTİDAR
- 74 -
İKTİDAR
<( 1 )
Peter Abelard ( 1 079'da Paleet'de doğdu; 1 142'de Chalons · su r ·
Saone'da öldü,) Fransız filozofu ve teologudur. Heloise'a olan
sevgisini ve bu sevginin felaketli sonuçların ı « Historia calamita
tum • adlı eserinde tasvir etmiştir. Kendisine sınırsız bir hayran
lıkla bağlı olan çömezleri her yerde onun ardı sıra gitmişlerdir.
Kendi gücüne sonsuz güveni bulunan Abelard, kendilerinden ders
aldığı ünlü hocaların hepsini eleştirmiştir. Trinity'de verdiği vaız·
tar, Soissons konsili ( 1 1 2 1 ) tarafından reddedilmiş ve Abelard,
St. Gi ldas manastırı reisi olarak mutsuz bir dönem geçirdikten
sonra Par!s'e dönmüştür. Soissons konsilinin kararım Papa da
onayladıktan sonra, Abelard, bütün umutları kırılmış olarak. ha·
yatının son günlerini Cluny'de geçirmiştir.
Dlalectica, Sic et Nan, De unitate et trinitate divina ve
theologia christia.na adlı eserleri orta çağ mantığı üzerinedir.
Historia Calamitatum adlı eseriyle Heloise'a Mektuplar'ında üs
tün bir Latince üslup örneği ortaya koymuştur.
i(2) St. Bernard (Clairvaux'lu Bernard) ( 1 090'da Fontaines les - Di
•
- 75 -
···�
İ KTİDAR
- 76 -
İKTİ DAR
- 77 -
İ KTİDAR
- 78 -
İKTİDAR
- 79 -
İKTiDAR
- 80 -
İ KTİDAR
(1) 1 1 8 yıl ında Kudsüşerif'de kurulan, Hazreti isa'nın kabri ile zi
yaretçilerini korumaya memur tarikat, ya da bu tarikatin üyesi.
(2) Büyük Bölünüş (Batı Bölünüşü): Batı Hristiyanlığında, Papalık
makamına seçiliş usulleri yüzünden doğan ve 1 378'den 141 7'ye·
kadar süren bölünüş. (Çev. Notu)
1
l
- 81 -
İ ktidar - F./6>
İ KTİDAR
- 82 -
İKTİDAR
- 83 -
İ KTİDAR
- 84 -
İKTiDAR
- 85 -
;ı
. _;,
:h:
,
İKTİDAR
- 86 -
:
1
I
İKTiDAR .
- 87 -
İ KTİDAR
- 88 -
İKTİDAR
1
oluşu bakımından değer taşıyan Tanrı 'nın Ülkesi Hakkında (De
Civitate Dei) adlı 22 ciltlik kitabıdır. (Çev. Notu)
- 89 -
l
Bölüm V
KRAL İKTİDARI
ı_ ·,
KRALLARIN ası l ları da rahiplerin ası l ları gibi tarih ön
ıcesine kadar uzanı r; krallığın evrimindeki i l k basamaklar
da ancak, en geri vahşi kabilele rde hala bulunan örnek
lerden anlaşı labi l ir. Kra l l ı k kurumunun tam anlamiyle ge
l işmiş olduğu ve henüz çöküş yolunu tutmamış bulundu
ğu yerde kra l , savaşta kabi lesini ya da u l usunu ardı sıra
sürükleyen, ne zaman savaş açılacağına, ne zaman barış
yapılacağına karar veren adamdır; her zaman değilse bile
çoğunlukla, yasayı kral yapar ve adaletin yönetimini kont
rolü altında bulundurur. Krall ı k ünvanı gene l likle, büyük
ya da küçük ölçüqe kal ıtsaldır. Kral , ayrıca kutsal b i r ki
ş id i r de: kendisi tanrı olmasa bile, hiç deği lse Tanrı'nın
vekil idir.
Ne var k i , böyle bir krallığın gerçekleşmesi için, u zu n
süre içinde evrinmiş b i r hükumetin ve vahşilerinkinden
çok daha örgütlü bir topluluğun varl ığı gereklidir. Çoğ u
Avrupa l ı nın düşündüğü biçimd e bir vahşi kabi le reisin i ,
- 93 -
l,
·
;f \ı
ı
·
..
·.
,.
.
'
!:';}/'
,, ,
;
� ' ,.:. � . i KTiDAR
:�v1 ,
g erçekten de i lkel topluluklar arasında bulmak mümkün
değ i ldir. Bizim reis ded i ğ i m i z adam ı n aslında sadece d i n
sel ve törenlerin yap ı l ı ş ı yönünden i şlevleri bulunab i l i r ;
bazen de Lord Mayor ( 1 ) g i b i , kendisinden sadece ziya
fetler vermesi bekleni r. Reis bazen savaş · i lan edebi l ir,
ama çok kutsal bir kişi olduğundan kendisi savaşa katıl
maz. Bazen de öyle bir mana'ya (2 ) sahiptir k i , kimse rei
sin yüzüne bile bakmağa oesaret edemez; bu da, tab i i ,
onun kamu i şlerinde fazl a b i r rol almasına engel olur. Ya
salar görenekler yol uyla kurulduğundan, i lkel kabi l e rei s i
yasa yapamaz; ufak topluluklarda cezayı , suçlunun kom
şuları kend i l i klerinden uygulad ı kları için, reisin bu konu
daki yönetim i ne de i htiyaç yoktur. Bazı vahşi topluluklar
da i k i rei s vardır; Şogun ve M i kado g i b i , b i ri d insel , öbü
rü de lai k reistir. Ne var k i , bunları Papa i l e İ mparator'a
benzetmemek gereki r, z i ra dinsel rei s , b i r kural olarak,
sadece törenler yönünden i ktidar sahibidir. İ l kel vahşiler
arası nda gene l l i kle bir çok şeye görenekler karar veri r ;
resmi hükümeti n karar verdiği şeyler çok a z olduğundan
Avrupalı l arın kral dediği reisler, sadece bell i belirsiz, baş
langıç halindeki bir kral i ktidarına sahiptirler. (3)
Muhaceret ve yabancı i sti laları , göreneklerin yıkı l ı
şında, bundan dolayı da hükumet ihtiyacının yaratı l ışında
etkil i birer g üçtür. Kral adını almağa l ay ı k 11ükümdarların
bulunduğu en aşağı medeniyet düzeylerinde kral ai lesi ba
zen yabancı ası l l ı olab i l i r ve başlangıçta , bel i rl i b i r üstün-
- 94 -
İKTİDAR
- 95 -
•. '<,f'
. .
,,
İKTiDAR
- 96 -
r iKTiDAR
- 97 -
İ"l<tidar - F ./7
İKTiDAR
- 98 -
İKTİDAR
'ı, 1'1'
.
İKTİDAR
(1) İngilizce sıraca illetinin adı 'King's evil ' yani, kelime kelime çe
virdiğimiz zaman 'Kral belası'dır; burada B. Russel l bir kelime
oyunu yapıyor. (Çev. Notu)
·
- 1 00 -
İKTİDAR
- 1 01
İKTİDAR
- 1 02 -
Bölüm VI
YALIN İKTİDAR
KALITSAL i ktidarı ayakta tutan i nançlar ve alış kan l ı k
lar kaybol mağa yüz tutunca, kal ıtsal iktidar da yavaş ya
vaş yerini ya yeni b i r inanışa dayanan i ktidara ya da 'ya
t ı n i ktidar'a, yani , uyruklarının onayına i htiyaç duymayan
cinsten bir iktidara bırakır. Kasabın koyun üzerindeki , isti
la ordusunun yenilmiş b i r ulus üzerindeki ve pol isin yaka
lanmış suikastçiler üzerindeki i ktidarı işte bu cins b i r i k
tidardır. Kato l i k Kil isesinin Katolikler üzerindeki i ktidarı
gelenekseld ir, buna karş ı l ı k, geçerl i dinsel inançlara kar
şı suç işledi klerinden ötürü cezalandırdıkları üzerindeki i k
tidarı yal ındı r.· Devletin , kendisine bağl ı vatandaşları üze
rindeki i ktidarı geleneksel , ama başkald ı ranlar üzerindeki
iktidarı yalındır. Uzun bir iktidar geçm işine sahi p örgütler.
bir kural olarak, üç evreden geçerler: birincis i , fanatik
olan, ama geleneksel olmıyan ve feti hlere yol açan inanç
evresi ; i kincisi , yeni iktidarın, hızla geleneksel bir biçim
alan genel onaya u l aşması · evresi ; sonuncusu da, iktida-
- 1 05 -
İKTİDAR
___;.: 1 06 -
iKTİDAR
- 1 07 -
İ KTiDAR
-· 1 08 -
İKTiDAR
- 1 09 -
i KTİDAR
- 110 -
iKTİDAR
- 111
iKTiDAR
- 1 12 -
iKTiDAR
- 1 13 -
İ ktidar - F./8
İKTİDAR
- 1 14 -
iKTİDAR
- 11 5 -
c '
'
iKTiDAR
� 116 -
r
İ KTiDAR
ı
toplayarak, torunundan i ntikamını almalarını istemek oldu. ı
:ı
Ne var ki . diş etleri zeh i r yüzünden cılk yara hal i ne gel
,'
- 1 17 -
İKTİDAR
- 11 8 -
iKTİDAR
- 1 19 -
İKTiDAR
- 1 20 -
iKTiDAR
- 121 -
ii .
İKTİDAR
- 1 22 -
İKTiDAR
- 1 23 -
İKTİDAR
- 1 24 -
r
i
İKTiDAR
- 1 25 _ .
iKTiDAR
� 1 26 ·-
JKTIDAR
- 127 -
iKTiDAR
·- 1 28 ,.:_
f
İKTİDAR
- 1 29 -
iktidar - F./9
İKTİDAR
(1) Roma'da, özell ikle halkın çıkarlarını soylular takımına karşı ko
rumak, halkın hak ve özgürlüklerini savunmak için atanan me
murlar. (Çev. Notu)
- 1 30 -
Bölüm VII
İHTİLAL İKTİDARI
GELENEKSEL b i r sistemin iki ayrı yoldan parçalanabi
leceğini söyledik. Eski rejimin dayandığı inançlar ve ansal
a l ışkanl ı klar şüphec i l iğe yol açabilir; bu durumda toplumun
dağ ı l maması ancak yal ı n iktidar uygulanarak s ağlanır. Ya
da, yeni ansal alışkan l ıkları gerektiren yeni bir inanç bi
reyler arasında gittikçe daha çok tutunur ve en sonunda,
artık işe yaramaz hale geldiği düşünülen eski hükumetin
yerine, yeni inanışlarla uygunluk içinde . bulunan bir hüku
meti geçirecek kadar güç kazanır. Bu durumda, yeni i h
tilal iktidarı n ı n , gerek geleneksel iktidarınkinden, gerek ya
l ı n i ktidarınkinden ayrı , belirgin nitel ikleri vardır. İ htilal ba
şarı kazandığı takdi rde, i htilalin kurduğu sistemi n kısa za
'
manda geleneksel hale geı eceği bir gerçektir; ama şurası
da bir gerçektir ki, i hti lal mücadelesi , çetin olduğu ve uzun
sürdüğü takdi rde , çoğunlukla bozulur ve uzun sürdüğü tak
d i rde, çoğunlukla bozulur ve b i r yal ı n i ktidar mücadel esi
hal ini alır . Bununla b i rl i kte yeni bir i nanca bağlananlar psi-
- 1 33 -
İKTİDAR
- 1 34 -
İKTİDAR
- 1 35 -
İ KTİDAR
- 1 36 -
İKTiDAR
- 1 37 -
iKTiDAR
- 1 38 -
. i KTiDAR
(1) Tawney, • Din ve Kapitalizmin Yüksel işi • adlı eserinde şöyle di
· ı.
yor: 'Köylüler Savaşı, gücünü İncil'den alışı ve korkunç kırımı
ile sadece Luther'I dehşete düşürüp, onun, •Gizli ya da açık.
klm ki vurablllyor, kırabiliyor, boğabil iyor veya hançerleyebili
yor... işte . bu harikullıde ahvalda bir hükümdar dua etmekten çok
ka.n dökmek yoluyla Cennete layık olur,• diye feryat etmesine
sebep olmakla kalmadı, aynı zamanda Lutherciliğin, din dışı oto
ritelere uşakça bağlılık damgasını yemesine de sebep oldu.'
Tawney, bir kaç sayfa ilerde, Luther'ln bir başka sözüne yer ve
riyor: 'Kimse dünyanın kan dökmeden yönetilebileceğini sanma
sın. M ülki kılıç kızı l ve kanlı. olacaktır ve olmalıdır.' Bu hususta
Tawney de şöyle yorumda bulunuyor: 'Böylelikle, Kiliseye karşı
gelenlerin yakıldıkları odun yığınının yerini celladın baltası almış
ve mihrap yerinden kovulan otorite, kralın tahtında kendine yeni,
aynı zamanda daha güvenlik sağlayaıcı bir yer bulmuş oluyordu.
Hristiyanlık töresinin ldamesi işi, itibarını kaybetmiş kl lis.e yet
kililerinin elinden, Devletin eline geçiyordu. Tek boynuzlu yara
tıkların ya da ateş içinde yaşayan canavarların varlığını şüpheyle
karşılayan . Machiavel l ve V l l l . Henry çağı , ötekilerden çok daha
ender görülen bir canavara Tanrıdan korkan Hükümdar'a tapınma
safdilliğini gösterdi .' Buna benzer bazı safdill ikler, ihtilal dönem-·
!erinin belirgin niteli k l e ri d ir .
1 40 -
iKTİDAR
- 141 -
İ KTİ DAR
- 1 42 -
İKTiDAR
1 43 ,-
· �•
İKTİDAR
- 1 44 -
İ KTiDAR
-.,.- 1 45 -
İ ktidar - F./10
İKTİDAR
-�ter dış fetih lerde, ister d i nsel baskıda, ister sınıf m ü9P"'
.delesinde olsun, rakip bağnazhklar arası ndaki çatışrtlayı
··yal ın i ktidardan ayı ran bir olgu bulunduğu doğtudur; bu
· olgu, i ktidarı i steyenin b i r b i rey değ i l , bir g ru p oluşu ve
· i ktidarı kendi adına değ i l , i nancı adına isteyişidir. Ne var
,.ki , iktidar, kullandığı araçlardan ibaret olduğundan ve amaç.
,.far uzun · b i r çatışma süresi içinde unutulabi ldiğinden, özel
·. l i kl e mücadelenin uzun sürdüğü , şiddetl i geçtiğ i duru m lar
··da, bağnaz l ı k yavaş yavaş sadece zafer ard ı nca koşma bi
· ç i m i n i alma eğ i l i m i gösterir. Bu bakı mdan i hti lal iktidarı
dle yal ı n i ktidar arasındaki ayrı l ı k , çoğunlukla, i l k bakışta
göründüğünden daha azdır. Latin Ameri ka'da, İspanya'ya
\ karşı ayaklanmaya başlangıçta Liberal ler ve demokratlar
. önderl i k ettiler, ne var k i , bu başkaldırma, ayaklanmaların
.biribirlerinden ayırdığı b i r sürü istikrarsız askeri diktatör
, lüklerin kurulmasıyla sonuçlandı. İşbirliği alış;kanl ı ğ ı , an·
· cak ihti lal i nancının güçlü ve yaygı n olduğ u , zaferin fazla
gecikmediği yerlerde ihti lal sars ı ntısını zarar görmeden
"atlatabi l i r ve yeni hükumeti n sadece askeri güce değ i l ,
1 genel onaya dayanmasını mümkün kılabilir. Psikoloj i k oto
· ritesi bulunmayan bir hükumet, ister istemez müstebit ol
,mak zorundadır.
iV. Rus ihtilali. Rus i hti lalinin dünya tarih indeki öne
..m i üzerine yargıda bulunulamayacak kadar erkendir vakit
\henüz; biz, şimdi l i k, ihtilalin sadece bazı yönlerinden söz
· edebi l i riz. Rus İhti lali de, i l k Hristiyanl ı k g ibi u luslararası ,
; hatta m i l l iyetç i l i ğ i reddeden doktrinler vaazetmekted i r ;
. H ristiyanlığın ters ine, l s l a m dini g i b i , Rus İhti lali d e esas
. itibariyle siyasaldır. Bununla birlikte, ihtilal inanış ı n ı n ş i m
"diye kadar etk i l i olabilen biricik yanı , Liberal izm'e meydan
•Okuyuşudur. 1 91 7 Kasım'ına kadar Liberalizm sadece ge-
- 146 -
İKTİDAR
- 1 47 -
İKTİDAR
.c
1 48 -
Bölüm VIII
İKTİSADI lKTlDAR
ı ·
ı '
İ ktisadi i ktidar, askeri i ktidarı n tersine, asli deği l tü
�emedi r. İ ktisadi iktidar b i r Devlet içinde yasaya dayanır;
uluslararası i l i şkilerde ise sadece ufak tefek meselelerde
yasaya dayanır, ama büyük meseleler söz konusu ol unca
ya savaşa ya da savaş tehdidine dayanı r. İktisadi i ktidarı,
bir çözümleme yapmaksızın kabul etmek görenek haline
,gelmiş, bu da modern zamanlarda, tarihin neden ve sonuç
i l işkisine göre yorumlanışında iktisada savaştan da propa·
gandadan da fazla, gereksiz bir önem veri lmşsine yol aç
m ı ştır.
Emeğ i n i ktisadi g ücünden ayrı olarak, iktisadi iktidarın
<geri kalan tüm ü , sonuçsal çözümlemede, gerektiği zaman
:silahlı kuvvetlere de başvurmak suretiyle, bel irli bir top�
rak parçası üzerinde kimin kalacağına, bu toprağa kim i n
bir şeyler sokacağına ve bu topraktan kimin b i r şeyler ala
.cağına karar veril eb i lmesinden ibarettir. Bazı durumlarda
- 151 -
i KTİDAR
ıf.
1,� '
terdi r. Lc·:raine'deki demir cevheri , Fransa ve Al manya ara-
sındaki en son savaşta hangi taraf yenerse onun olur. Bu·
örnekler böyl ece çoğaltı labi l i r.
N e var k i , aynı çözüm lemeyi bu kadar açık olmayan
durumlara da uygulayabi l iriz. Kiraladığı toprağı işleyen b i r
çiftçi niçin kira vermek zorundadır v e ürününü niçin sa
tabilir? Kira ödemek zorundadır, çünkü işlediği toprak, top
rak sahibine 'aittir.' Toprak sahibi o toprağı n sahibidir, çün
kü o toprağı ya satınalmak suretiyle ya da m i ras yol uyla
el ine geçirmiştir. O toprağın bu toprak sahibinin eline ge
çene kadar kimlerin el inde bulunduğunu geriye doğru iz
leyecek olursak, en sonunda, bu toprağı zorla -ya b i r kra
l ı n , saraydan o.l an birinden yana kul l andığı keyfi i ktidarı ,
ya da · Sakson lar' ıa· Normanlar'ınki gibi geniş çapta b i r fe
tih yoluyla- el ine geçirmiş birine gelir, . dayanım. Bu g i -
- 1 52 -
iKTİDAR
- 1 53. -
İKTİDAR
- 1 54 -
iKTİDAR
- 1 55 -
iKTiDAR
. - 1 56 -
iKTİDAR
- 1 57 -
i KTiDAR
�·
,, 1
ı; · ··. - 1 58 -
l�
I·
1 :1
11,
i .ı
ı.
İKTiDAR
- 1 59 -
İKTiDAR
- 1 60 -
İKTİDAR
- 161 -
iktidar - F./ 1 1
İKTİDAR
- 1 62 -
1
�.
iKTİDAR
- 1 63 -
İ KTİDAR
- 1 64 -
İKTİDAR
- 1 65 -
İ KTİDAR
- ' 1 66 -
İKTİDAR
- 1 67 -
İKTİDAR
- 1 68 -
Bölüm IX
FİKİR ÜZERİNDEKİ İKTİDAR
. 1
- 1 71 -
İ KTİDAR
1 72 -
İKTİDAR
- 1 73 -
/
İKTİDAR
,( 1 ) Musa'nın, on üç atal ılar sıpt rndan herbiri için kenan diya rına yol
ladığı on üç adamdan biri; Efraim sıptından Nun oğlu Hoşea,
Musa ona Yeşu adını verdi. (Çev. Notu)
- 1 74 -
i KTİDAR
- 1 76 -
k
' '""'\'·· .
İKTİDAR
- 1 77 -
İktidar - F./ 1 2
İKTİDAR
- 1 78 -
İK1İDAR
- 1 79 -
/
/
İKTİDAR
- 1 80 -
iKTİDAR
- 1 81 -
/
Bölüm X
İKTİDAR KAYNAKLARI OLARAK
AKİDELER
BİR TOPLULU G U N iktidarı sadece, o topluluğun insan
kalabal ığ ına, iktisadi kaynaklarına ve teknik gücüne değ i l ,
aynı zamanda inançlarına d a dayanır. B i r topluluğun bütün
üyeleri tarafından tutulan bağnaz bir akide bazen o topl u
l uğun i ktidarını son derece arttırır, bazen de azaltır. Bağ
naz akideler on dokuzuncu yüzyı la oranla bugün çok ' daha
revaçta olduğundan, bunların i ktidarı etki leyebilmesi so
runu, uygulama yönünden büyük önem taşı r. Demokrasiye
karşı i leri sürülen iddialardan biri de, bir araya toplanmış
çılgınlaı·dan meydana gelen bir u l usun savaşta baŞarı ka
zanma şansının, aklı başında i nsanlardan meydana gelen
büyü kçe bir grupu içine alan b i r u l usun şansından daha
fazla olduğudur. Bu iddiayı tarih ışığı a ltında inceleyelim.
Her şeyden önce, şu noktaya dikkat etmek gerekir
ki, bağnazlığın başarıya götürdüğü durumlar, başarısızlık
nedenleri nispeten karanl ı kta kaldığından, bağnazlığın ba
şarısızlığa götürdüğü durumlardan daha iyi b i l inmektedir.
1 85 -
İKTİDAR
Bu bakı mdan çok hızlı bir inceleme insanı yanı ltabi l ir; ama
biz bu muhtemel yanıl m a kaynağını gözönünde tutarsak,
böyle bir yanı l m aya düşmekten kaçınmamız zor olmaz.
Bağnaz l ı k yoluyla i ktidar elde etmenin klasik örneği
Müslümanlığın yükselişidir. M uhammed, Arapların bilgil e
rine ya da maddesel refah kaynaklarına h i ç bir şey ekle
mediği halde, Araplar, Muhammed'in ölümüne bir kaç yı l
kala, en kudret l i düşman larını yenmek suretiyle büyük bir
imparatorluk ele geçirmiş bulunuyorlard ı . Peygamber'in
kurduğu dinin, Arap u l usunun başarısında temel olduğuna
hiç şüphe yoktur. Muhammed , tam h ayatı sona ererken,
B izans İmparatorluğuna savaş i lan etti . ' M üslümanların ce
saretleri kırı l m ı ştı: parasızl ı ğ ı , atları nın, erzaklarının azl ığı
n ı bahane ediyorlard ı : hasat mevsimi olduğundan dem vu
ruyor, yaz s ıcakl arının dayanılmazlığını öne sürüyorlard ı :
G azaba gelen Peygamber, « Cehennem çok daha sıcaktı r , •
ded i . Bahane i leri sürenleri zorla askere a lmağa tenezzül
etmedi, ama dönüşünde bell ibaşlı suç l uları , dinsel tören
lere katılmalarını e l l i gün için yasaklayarak ceza l andırdı'
(Gibbon , Bölüm : L) . Muhammed hayattayken ve ölümünden
bir kaç yıl sonrasına kadar Arap ulusunu bağnaz l ı k bir ara
da tuttu , onlara savaşta bağnazlı k güven verdi ve kafir
lerle dövüşürken şehit düşenlerin Cennete g ideceği vaadiy
l e cesaretl erini bağnazlık idame ettird i .
Ama her n e kadar Arapların i l k teşebbüslerinde bağ
nazl ı k i lham kaynağı olduysa da, önlar uzun süren zafer
lerini daha başka nedenlere borçl uydular. · Gerek Bizan s ,
gerek Pers İ mparatorluğu uzun süren · v e bir türlü kesi n
sonuca bağlanmayan savaşlar yüzünden zayıf düşmüşler
d i ; Roma ordularıysa zaten öteden beri s.ü vari ler karşısın
da zayıf kal ıyordu. Arap atl ı ları i nanıl mayacak kadar çevik
- 1 86 -
' t'
r iKTiDAR
- 1 87 -
İKTİDAR
. - 1 88 -
İKTİDAR
�
Bununla birlikte, günümüzde, u lusal güç için doktrin
birliğini şart sayan inanç oldukça yaygındır. Bu görüşü en
çok tutan v na göre davranan ü l keler Almanya ile R usya ,
onlardan bir . z daha a z şiddetle hareket etmekle beraber
.
yine bu gö üşü destekleyen öteki iki ü l ke de lta lya ve
Japonya'dır. Fransa ve İngi ltere'de Faşizm aleyhtarları n ı n
bir çoğu, düşünce özgürlüğünün askeri zayıfl ı k kaynağı ol
duğunu kabul ederler. O halde biz de bu sorunu tekrar, ama
daha soyut ve analitik b i r tarzda gözden geçire l i m .
Ortaya attığ ı m soru geniş bir soru değildir: Düşünce
özgürlüğü desteklenmeli ya da h iç değ ilse, hoşgörülmeli
midir? Şimdi, bundan da dar çerçevel i bir soru soruyorum :
ister kend i l i ğ i nden meydana gelm i ş olsun, ister b i r güç
tarafından zorla kabu l ettirilmiş olsun, akide birliği ne de
receye kadar bir i ktidar kaynağıdır? Öte yandan , düşünce
özgürlüğü ne dereceye kadar bir i ktidar kaynağıdır?
1 .905 y ı l ı nda bir İ ngi liz askeri kolu Tibet'i işgal ettiği
zaman Tibetl iler yiğitçe düşman üzerine i lerlediler başlan
gıçta, zira Lamalar onlara kurşunları etkisiz kılacak tılsım
lar vermişti . Ama Tibetliler bu tılsımlara rağmen kayıplar
verince, Lamalar, merm i lerin nikel çekirdekli olduğunu gör
düler ve tılsımlarının sadece kurşun çekirdekli mermi lere
karşı koruduğunu ileri sürdüler. Bundan sonra Tibet ordu
ları n ı n eski yiğitl ikleri kalmadı . Bela Kun ve Kurt Eisner
- 1 89 -
İKTİDAR
- 1 90 -
İ KTİDAR
- 191 -
. '
İKTİDAR
- 1 92 -
İ KTİDAR
- 1 93 -
İkt idar - F ./ 1 3
iKTİDAR
- 1 94 -
r
\
iKTiDAR
- 1 95 -
l
İ KTİDAR
- 1 96 -
,
İKTiDAR
- 1 97 -
i KTiDAR
- 198 -
j
'
�1 '
,,
Bölüm XI
ÖRGÜTLERİN BİYOLOJİSİ
BURAYA KADA R , i ktidarın en önem l i psikoloj i k kay
nakları olan duyguları e l e almış b u l u n uyoruz: öze l l i kl e pa
pazlara ve kral lara duyulan saygı biçimi içinde geleneğ i ;
yal ı n i ktidarın kaynakları olan korku v e kişisel i htiras ı , i h
tilal i ktidarı n ı n kaynağı olarak eski akidenin yerin i yeni
bir akidenin alış ı n ı ; ve akidelerle öteki i ktidar kaynakları
arasındaki karş ı l ı k l ı etki ve tepki leri. Şimdi konumuzun ye
ni bir bölümüne geldi k : i ktidarı n uygulan masında aracı olan
örgütlerin önce canlı birer organizma şeklinde düşünü le
rek, sonra bunların meydana geti rd i kl eri hükumet biçim
leriyle il işki leri bakımı ndan ele alı narak, en son olarak da,
kendi lerini meydana geti ren bireyleri n yaşayışlarını etki ·
leyişleri yönünden düşünülerek incelenmesine . Konumuzun
bu bölümünde, organizmalar, tıpkı insanların anatomide ya
d a bio-kimyada ele alındıkları g i b i , elden geldiği kadar
.amaçları d ikkate alı nmaksızın düşünülecektir.
Bu bölümde tartışı lacak kon u , yani örgütlerin biyolo-
- 20 1 -
i KTiDAR
- 202 -
i KTiDAR
- 20 3 -
iKTİDAR
- 204 -
l KT]DAR
- 205 -
iKTiDAR
- 206 -
iKTİDAR
- 207 -
İKTiDAR
<di el lerinde top lamağa çal ışm ı şlar, yönetil enler ise buna
her zaman karşı koymam ı ş l ardır. İ ktidarın tek elde topla
n ı ş ı , eski çağların büyük i mparatorluklarında nominal ola
rak, bugünün en di ktatörce rej i m lerindekine oranla bile da
lıa tam d ı , ama uygulama a l an ı nda bu i ktidar toplanışı tek
n i k olanaklarla sınırl ıydı. Eski çağ hükümdarları içi n en
önemli sorun, hareket - yeteneği sorunu i d i . M ı s ı r ve Ba
bil'de, büyük ı rmaklar bu sorunun çözümünü kolaylaştı rı
yordu ; halbuki Pers hükümdarlı klarının hareket yetenekleri
yol lara bağlıyd ı . Herodot, Sart'tan Susa'ya kadar uzanan
2 .400 k i lometre l i k, büyük krallar yolunu anlatı r; bu yol üze
·rinde barış zamanında Kra l ' ı n u lakları , savaş zamanı nda ·
--da Kral'ın ordu ları yolcul u k edermiş. Herodot, 'Adı geçen
yol u n esas hi kayesi şöyledi r,' diyor: 'Bütün yol boyunca
Kral'a ait konak yerleri , mükemmel kervansaraylar vard ı r
v e yol hep insan oturan yerlerden geçtiği i ç i n de güve n l i k
,altındadır . . . Frikya'dan ( 1 ) ç ı kı l d ı ktan sonra Kızı l ı rmağı aş
-mak gerekir; ı rmağı aşab i l me k için de, önce burada bu
'lunan bazı kapı lardan geçmek zorunluğu vardır. Bu karakol
ları güçlü muhafız birli kleri bekler . . . K i l i kya ( 2 ) i l e Erme
'nistan arasında, kayıklarla aşı l ması gereken Fırat ı rmağı
s ı n ı r m eydana geti rir. Ermenistan'da konak yerleri on beş
tane olup, her iki konak arasındaki uza k l ı k 56 1 /2 fersah (3)
:kadardır. Bu konak yerlerinden b i rinde b i r de nöbetçi ka
rakolu vardır. Bu bölgede dört büyük ı rmak vard ı r ve bu
·ırmakların hepsi kayıkla aşılmak zorundadır . . . Konak yer
il erinin toplam sayısı 1 1 1 'e çıkarı lmıştır; bu konak yerleri n i n
- 208 -
İKTİDAR
( 1) Furlong : Bir kara milinin sekizde biri; aşağı yukarı iki yüz metre..
(Çev. Notu)ı
( 2) V. Kitap, 52. ve 53. Bölümler. Rawlinson çevirisi.
- 209 -
İktidar - F./14
iKTiDAR
- 210 -
İKTİDAR
- 211 -
İ KTİDAR
- 212 -
r
iKTİDAR
- 213 -
İKTİDAR
- 214 -
i KTİDAR
- 215 -
iKTİDAR
- 216 -
İKTİDAR
- 217 -
iKTiDAR
- 21 8 -
iKTiDAR
- 219 -
İ KTİDAR
- 220 -
İ KTİDAR
- 221 -
iKTiDAR
- 222 -
İ KTİDAR
- 223 -
İ KTiDAR
- 224 -
Bölüm XII
YÖNETİMLERİN YETKELERİ
ve BİÇİMLERİ
Bİ R ÖRGÜTÜ N , amacı dış ındaki en öneml i bel irg i n n i ,
tel i kleri şunlardır: ( 1 ) büyüklük, (2) üyeler üzeri ndeki yet
ke , (3} üye olmayanlar üzeri ndeki yetke, (4) yönetim bi
çimi. Büyüklük meselesi üzerinde gelecek bölümde dura
cağım ; bu bölümdeki konumuzu, öteki belirgin n itel ikler
meydana geti riyor.
Devlet dışında, m eşru sayılan örgütlerin üyeleri üze
rindeki yetkeleri yasayla kesin bir şeki lde sınırland ı r ı lmış
tır. Bir avukat ya da dava vekiliyseniz barodan ç ı karılabi
l i r, hekimseniz kadro dışı bırakılabilir, yarış atları sahibiy
seniz, yarı şlara girmekten mened i l ebil i rsiniz. Bu cezaların
hepsi, aynı zamanda şerefsizlik de geti rir ve i l k üçü büyük
bir i ktisadi sıkıntıya yol açabil ir. Ama mesleğ inizde ne ka
dar sevilmeyen bir insan olursanız olunuz, meslekdaşla
rınız size, mesleğ i n izi icra ettirmemekten fazla bir şey ya
pamazl ar. Eğer politikacıysanız, örgüt mekanizması na bağl ı
olmanız ge �ektir; ama yine d e sizin başka b i r partiye gir-
- 227 -
iKTiDAR
- 228 -
r
iKTiDAR
- 229 -
l.KTİDAR
- 230 -
iKıiDAR
- 231 -
İKTİDAR
- 232 -
iKTiDAR .
kümdarın keyfi i ktidara sahip olab i l mesi i çin tahta yakın bir
arkadaşlar çetesinin buna gönüllü bir şekilde rıza göster
meleri gerektiği halde, hükümdarın uyruklarının çoğunlu
ğu gen � l l ikle önce korkudan, daha sonra da bir a l ışkan l ı k
ya da gelenek yüzünden boyun eğerler. 'Toplum Mukave
lesi,' tamamiyle esatiri olmayan biricik anlamı i çinde, fa
tihler arası bir mukaveledir ve bu mukavele, fatihl er fet
hin sağladığı kazançlardan yoksun oldukları anda, raison
d'etre' ini kaybeder. Uyrukları n çoğun luğu söz konusu ol
duğu zaman ise, i ktidarı bir tek kabilenin ötesine taşan bir
krala boyun eğişin asıl nedeni rıza değ i l , korkudur.
Hükümdara en yakın grupta bulunanların bağ l ı l ık, ve
genel halktaki korku nedenleri son derece basit olduğu ,
kolaylıkla da yaratılabi ldiği için, özerk Devletlerin geniş
lemeleri hemen hemen her zaman gönü l l ü federasyon yo
l uyla değ i l , fetih yoluyla olmuştur; mutlakiyet yönetimle
rinin tarihte böylesine büyük bir rol oynamaların ı n sebebi
de budur.
Bununla birl i kte, monarşilerin çok zayıf noktaları da
vardır. Eğer bu yönetim kal ıtsal ise, hükümdarların yete
nekli kimseler ol mağa devam etmeleri i htimali azdır; eğer
h ü kümdarı n yerine kimin geçeceği konusunda kesi n b i r ya
sa yoksa, bu sefer de sülaleler arası bir iç savaş çı kabi l ir.
Doğuda bir hükümdar genellikle tahta ç ı kar ç ı kmaz, erkek
kardeşlerini öldürtmekle işe başlar; ama kardeşlerden bi
ri kaçarsa, idamdan kurtulmasını sağlayabi lecek b i ricik
şans olarak hemen taht üzerinde hak iddiasında bulunur.
Mesela, Mainucci'ni n , Büyük M ogol lar'ı anlattığ ı Storia
do Mogor adlı eserinde, Büyük Mogol İ mparatorlu
ğunu başka her şeyden çok taht kavgalarını n zayıf-
- 233 -
iKTiDAR
nı töreyi gösterir.
Öte yandan, monarşi eğer kal ıtsal d eğ i l se, iç savaş
i htimal i daha da artar. Bu teh l i kenin en güzel örneği n i ,
Roma İmparatorluğu'nun, Commodus'un ölümünden Kons
tantin'in tahta çıkışına kadarki dönemi verir. Bugüne ka
dar bu meselenin çözümü için sadece bir tek başarıl ı me
tot düşünülebilmiştir: bu da Papa'n ı n seçi l i ş metodudur.
Ne var ki, bu, demokrasiden hareket eden bir gelişmenin
en son s ı n ı rıdır; ama buna rağmen, Büyük Bölünme, bu
metodun bile kusursuz olmadığını göstermektedir.
Monarş i n i n daha da ciddi bir zayıflı ğ ı , bu yönetimi n
genel l ikle uyrukların ı n çıkarlarına -bu çıkarların kral ı n
çıkarlarıyla özdeş olması h a l i dışında- kayıtsız kalması
d ı r. Ç ı kar özdeşliği sadece bir noktaya kadar var olabilir.
Kralın, iç anarşiyi bastırmakta çıkarı vardır, b u bakımdan,
anarşi ihtimali fazla olduğu zaman,. uyruklar içinde yasaya
bağl ı olanlar kralı destekl iyecekl erdi r. Uyrukların zeng i n
olması nda d a kralın çıkarı vardır, zira zengin uyruklardan
daha büyük m i ktarda vergi alabi l i r kra l . D ı ş , ü l ke lerle sa
vaşta, kral m uzaffer olduğu sürece, kra l ı n çıkarlarıyla uy
rukların ı n çıkarları özdeş sayıl abil i r. Kral' egemenl i k sınır
larını genişlettiği sürece, kralın efendiden çok l ideri bulun-
, duğu, tahta en yakın grup, kralın h izmetini kendi çıkarları
na elverişli sayacaktır. Ne var ki krallar iki nedenle yol
dan saparlar: gurur ve kumanda i ktidarın ı kaybetmiş bulu
nan bir yakın grupa güvenme; Gurura bakalım : her ne ka
dar M ıs ı rl ı lar Ehramların yüküne dayanabi ldilerse de, l�
1j
Fransızlar, Versa i ll es ve Louvre'un l ü ksüne dayanamay ı p
e n sonunda homurdanmağa başladılar; ahlakçılar da öte ·�
'1
den beri sarayların l üksüne karşı çıkmışla rd ı r. Apokrifada
, ·�
J.,;
- 234 -
.,
,\
:,/
İKTiDAR
- 235 -
iKTiDAR
- 236 -
iKTiDAR
- 237 -
İKTiDAR
- 2 38 -
iKTiDAR
- 239 -
l
iKTiDAR
- 240 -
r
i
iKTiDAR
(1 ) 3 Kasım 1 640'da
. '
- 241 -
İ ktidar - F ./ 1 6
iKTiDAR
- 242 -
iKTiDAR
- 243 -
iKTiDAR
--- 244 -
r iKTiDAR
- 245 -
İKTiDAR
- 246 -
iKTiDAR
- 2-47 -
iKTiDAR
- 248 -
. iKTiDAR
__; 249 -
iKTiDAR
- 250 -
iKTiDAR
- 251 -
İKTiDAR
- 252 -
iKTiDAR
- 253 -
Bölüm XIII
ÖRGÜTLER ve BİREY
İ NSAN LAR topluluk i çinde yaşamayı çıkarlarına uygun
bulurlar, ama arzu ları, b i r kovan içindeki. arıların arzula
rının aks i ne, büyük ölçüde bireysel kal ı r ; i şte topl umsal
yaşayışın güçlükleri ve bir yönetim ihtiyacı da buradan
doğar. Zi ra , bir yandan yönetim zorunludur, çünkü : yöne
tim o l maksızın topluluğun ancak çok az b i r bölümü - o da
acınacak koşul lar altında- yaşayab i l i r. Ama öbür yandan
da, yönetim , i ktidar eşitsizliğini gerekti receği nden, en çok
i ktidara sahip olanlar, i ktidarlarını, s ı radan vatandaşların
arzu larına karşıt olan kendi arzuları n ı gerçekleştirmek için
kullanırlar. Böylece, gerek anarşizm ' i n , gerek i stibdad ı n
aynı derecede felaketl i olduğu ve insanların mutlu l uğu i ç i n ,
anarş izm v e istibdat arası nda bir uzlaşmanın zorunluğu
Y'
ortaya çıkıyor.
Bu bölümde, belirli bir örgütle i l g i l i bireyler üzerinde
değ i l , bel i rli b i r b i reyle i lg i l i örgütle r üzerinde durmak i s-
- 257 -
İ ktidar - F./ 1 7
. .�
İKTİDAR
(Çev. Notu)
- 258 -
iKTİDAR
- 259 -
iKTİDAR
- 260 -
iKTiDAR
- 261 -
İKTİDAR
- 262 -
iKTİDAR
- 263 -
l
iKTiDAR
sağl ık. iş veri m l i l i ğ i , yoks u l l uğa karşı tedb i rler hep, pren
sip olarak, üzerinde anlaşmazlık ç ı kmaması gereken hu
suslardır; bunların hepsi de, çok yüksek b i r düzeydeki ör
gütlenmeye bağ l ı d ı r . Ama i hti lalleri ve savaşta yeni lg iyi
önleme tedbirlerine gel i nce, iş değişir. Bu tedbirlerin a l ı n
ması ne derece zorunlu sayı l ı rsa sayı l s ı n , tedbirlerin etki
l eri tatsız olacaktır ve i hti lal i n ya da savaşta yen i l g i n i n
daha d a tatsız olacağı bahanesi bir başına bu tedbi rlerin
savunulmasına yetmez. Aradaki fark belki de sadece bir
derece meselesi nden ibaretti r. Aşı lanmanı n , eğiti mi n , yol
yapımının tats ız olduğu i l eri sürüleb i l i r, ne var ki bunlar,
· çiçek hasta l ı ğ ı na, cah i l l iğe ya da aşı lması i m kansız . batak
araziye oranla daha az tatsızdır. Bununla birlikte, derece
fark ı , bir tür farkı biçiminde ortaya çı kacak kadar büyük
tür. Ayrıca, barış zamanındaki i l erlemeler için gerekl i ted
bi rler çoğunlukla geçicidi r. Çiçek hastalığı ortadan kaldı
rılabi l i r, o zaman aşı gereksiz hale gelir. B i l i msel metot
lar uygulanmak suretiyle eğitim ve yol yapımı tatsız ol
maktan kurtarı labi l ir. Ne var ki her tekni k gelişme, sava
şı daha ıstırap verici, daha yı kıcı yapmakta, ihti lalin totali
ter metotlarla önlenişini de i nsan l ı k ve zeka için daha fe
laketl i hale getirmektedir.
Bireyi n çeşitl i örgütlerle olan i lişki leri daha başka bir
yoldan da sınıflandırı labi l i r: bi rey bir müşteri , gönül l ü b i r
üye, y a da düşman olabi l i r.
Bireyi n müşterisi olduğu örgütlerin birey tarafından,
kendi rahatlıklarına hizmet ediyor kabul edi lmesi gerekir,
ama bu örgütler bireyi n i ktidar duygusuna fazla bir katkıda
bulunmazlar. B i rey, örgütlerin hizmetleri konusunda i yim
ser düşünmekle yanı l m ı ş da olabil i r pekala : satınaldı ğ ı
- 2 64 -
iKTİDAR
- ' 26 5 -
İKTiDAR
- 266 -
İKTİDAR
- 267 -
Bölüm XIV
REKABET
KEYFi İ KTl DARIN tehl i kelerin i çok iyi anlayan on do.
kuzuncu yüzy ı l , bu teh l i keleri önleyecek elverişli bir usul
bul muştu : rekabet. Teke l i n kötü lüklerini atalardan kalma
rivayetler hala unutturamamıştı . Stuartlar, hatta Elizabeth
bile saraylı lara karlı tekel imtiyazları vermişler, buna kar
şı yükselen itirazlar da, İç Savaş' ı n nedenl erinden birini
meydana getirmişti . Derebey l i k zamanında malikane sahip
leri n i n , buğdayların kendi değ irmenlerinde öğütülmesi için
d i retmeleri olağan işlerdendi . Kıta Avrupası ndaki monar
şilerde 1 848' e kadar, rekabet özgürlüğünü kısıtlayan yarı
feodal yasaklara bol bol yer veril iyordu. Bu yasaklar üre
ticilerin ya da tüketici lerin yararı gözetil erek değ i l , kral
l arın ve derebeylerinin çıkarı gözetil erek konuluyordu . Hal
buki on sekizinci yüzyıl İngi lteresinde tam tersine, büyük
toprak sahiplerinin de kapital istlerin de işine gelmeyen bir
sürü yasaklar yaşamaktayd ı -mesela, asgari ücret kanu
nu ve kamu topraklarının kapatı lmasını önleyen kanun-.
- 27 1 -
i KTiDAR
budalalar
Fransa ve İtalya'da hükumetlerin bütün amacı N apol
yon efsanesinden söz edi l mesini önlemek, aynı zamanda
da İhti lale duyulan hayranlığı yok etmekt i . İspanya'da ve
Katolik Devletl erde, bütün l iberal düşünüş, hatta en yumu
şak liberal fikirler bile yasaktı ; Papa hükumeti hala res
men büyücül üğe inanıyordu. M i l l iyetç i l i k i l kesinin İtalya,
Almanya ve Avusturya - Macaristaıı'da savunul masına izin
veri lmiyord u . Hemen her yerde bütün gerici hareketler, ti
careti n çıkarlarına muhalefet eden leri n , köylü l erin hakla
rına karşı derebeyl i k hakların ı n idamesini isteyenl erin ba
şı altından çı kıyor ve aptal kral larla aylak soylular takımı
da bu gerici hareketl eri destekl iyordu. Bu koşul lar altı nda
laissez - faire, meşru faal iyetinden zorla a l ı konan enerj i le
rin doğal ifadesi oluyordu.
- 272 -
İKTİDAR
- 273 -
İ ktidar_- F./ 1 8
İKTİDAR
- 274 -
İ KTİDAR
- 275 -
IKTlDAR
- 276 -
lKTIDAR
- 277 -
'I
İKTİDAR
- 278 -
İKTiDAR
- 2 79 -
iKTiDAR
- 280 -
iKTiDAR
- 281 -
iKTiDAR
- 282 -
r
İKTİDAR
- 283 -
i KTİDAR
- 284 -
iKTİDAR
· - 285 -
İKTiDAR
- 286 -
Bölüm XV
lKTlDAR ve TÖRE KURALLARI
TÖRE, hiç deği lse İbrani peygamberlerinden bu yana,
birbiri nden ayrı iki cepheye sahip bulunmaktadır. Töre, bir
yandan, yasayı and ıran toplumsal bir kurum, öbür yandan
da birey vicdanı n ı i l g i lendiren bir husus olagelmiştir. Tö·
re, biri nci cephesiyle, i ktidar mekanizmasının b i r parçası
dır; i kinci cephesiyle, gene l l i kle ihti lalcidir. Törenin yasa
yı and ıran cinsine 'pozitif' töre denir; öbür cinsine ise
'kişisel' d iyeb i l i riz. B u böl ümde, bu iki cins törenin bir
birleriyle ve i ktidarla olan i l işkileri üzerinde durmak isti
yorum .
Pozitif töre, kişisel töreden, hatta belki d e yasa ve
hükumetten daha eskidir. Pozitif töre, kabile geleneklerin
den doğar, yasa da yavaş yavaş positif töre içinde gelişir.
En i l kel yabanlar arasında rastlanan, kimin kiminle evle
nebil eceğ i n i belirleyen, olağanüstü denecek kadar i ncel i k·
l i kural ları bir düşününüz. Bunlar bizim için, kural olmak-
- 289 -
İktidar - f ./ 1 9
İ KTiDAR
tan öteye bir anlam taşı masa bile, onları kabuf etmiş ofarr
lar için zorlayıcı bir güç niteliği taşırlar -tıpkı k endi tö
rel kural ları mızın taşıdığı, akrabalar arası bi rleşmeler kar
şısında etkisini duyduğumuz zorlayıcı güç g i b i . Bunların
kaynakları kes i n l i kl e bilinmemekle beraber, bu kaynakların
bir anlamda dinsel olduğuna şüphe yoktur. Pos itif töreni n
bu böl ümünün topl umsal eşits izli kl erle h i ç b i r i l işkisi yok
tur; o, ne olağanüstü iktidar sağlar, ne de böyle bir i kti
darın varlığını kabul eder. Medeni insanlar arası nda daha
hala bu gibi törel kural lar vard ı r. Yunan K i l isesi, bir çocu
ğun manevi anasıyla manevi babasının evlenmesini yasak-·
lar; bu, iyi ya da kötü hiç bir topl u msal amaç gerçekl eş
tirmeyen , kökü tamamiyle teolojiye dayanan bir yasaktır.
Bugün akla yakın gerekçelerle kabul ol unan bir çok yasak
ların aslında kör i nançlardan çıkmış· bulunması muhtemel
dir. Eskiden, cinayet, ölenin ruhunun sadece kendini öldü
rene değ i l , bütün topluluğa da düşman olacağına inanı l
dığı için hoş karşıl anmazdı . Yan i , bir cinayet işlenince bü
tün bir toplu luğun çıkarı söz konusu oluyordu, topluluk işirr
içinden ya ceza vermek suretiyle ya da arınma törenleri
yoluyla sıyrıl ıyordu. Zamanla arınma törenl eri ruhani, aym
zamanda tövbe ve af i l e özdeş bir anlam kazandı ; ne var
ki, arınman ı n i l k zamanlardaki törensel karakteri , ' Kuzu
nun yanında yı kanan,' gibi laflarda hala hatırlanmaktadır.
Pozitif törenin bu cephesi de öneml i olmakl'a beraber.
benim asıl üzerinde durmak istediğim bu deği ldir. Ben ası l ,
törel kural ların , iktidarı etki leyen cephelerini ele almak is
tiyorum . Geleneksel törenin -genel l i kle büyük oranda bi
l inçşiz- amaçlarından biri , m evcut topl u m düzenini i ş l er
halde bulundurmaktır. Geleneksel töre, başarı l ı olduğu za
man, bu amacı pol is kuvveti nden hem daha ucuza, hem de
- 290 -
İKTİDAR
- 29 1 -
iKTiDAR
- 292 -
r
iKTiDA61
- 293 -
İKTiDAR
Kralı bir çit gibi kuşatan öyle bir üluhiyet vardır ki,
Hıyanet ancak bu çitten içersini gözetlemekle,
Ve niyet ettiğinin çok azını yerine getirmekle yetinir.
- 294 -
r
iKTiDAR
- 295 -
İ KTiDAR
- 296 -
İKTiDAR
- 297 -
iKTiDAR
- 298 -
r
İKTiDAR
- 299 -
iKTiDAR
- 300 -
İKTiDAR
mesinler.» (3)
Buna karşılık, «Bu milletlerin şehirlerinden olmayıp sen
den uzakta bulunan bütün şehirlere . . . n (4) daha merhamet·
l i davranmağa izin veriliyor:
« . . . Onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin: ancak ka
- 301
iKTiDAR
- 302 -
iKTiDAR
- 303 -
1 ' t•
İKTİDAR
tırl atalım.
Dünya, Dört İncile bazı şeyler borçludur gerç i , ama
eğer Dört incil i n etkisi daha derin olsayd ı , dünya da ona
daha çok borçlu kal ırd ı . Dünya , köleliği ve kadınların ezi l
mesini reddedenlere de bazı şeyler borçludur. Dünyanın
b i r gün, savaşı ve i ktisadi adaletsizl iği reddedenlere de
borçlu kalacağı n ı umab i l iriz. Dünya, on sekizinci ve on do
kuzuncu yüzyıl larda, hoşgörü havari lerine çok borçlu kal
m ı ştır; bizimkinden daha mutlu bi r çağda , belki yi ne kala
caktır. Orta Çağ Kil isesi ne karş ı , Rönesans monarşilerine
karş ı , ve bugünkü plütokrasi iktidarına karşı i htilal ler, dur
gunluktan doğacak bozul madan kaçı nmak için zorunludur.
i nsanlığın i htilale ve bi reysel töreye i htiyacı bulunduğunu
kabu l edince -ki kabul etmek zorundayız- o rtaya, dün
yayı anarşiye sürüklemeden bunlara bir yer bulmak sorunu
ortaya çıkıyor.
Üzerinde d urulması gereken i ki soru vard ı r: önce po
zitif törenin kendi açısından . kişisel töreye ısınmak için
- 304 -
�·. .
iKTiDAR
lım.
Tari h i n b i ldiği kadarıyla, hemen hemen bütün birey
l er, bazı fii l lere karşı derin bir dehşet duymuşlardır. Bir
kural o larak bu fii ller sadece bir tek birey tarafından de�
ğ i l , fakat bütün bir kabile, bütün b i r kavim, bütün bir ulus,
bütün bir mezhep ya da sınıf tarafından menfur veya mek
ruh sayıl mıştır. Bazı fii llerin mekruh veya menfur sayıl ı ş ı
n ı n başlangıçta nereden ç ı ktığ ı b i l i n m iyor, bazıları ise tö
rede yen i l i k getiren tarihsel kişilere dayanıyor, Müslüman
ların neden hayvan veya i nsan sur�tleri yapmadı kların ı bi·
l i yoruz; Peygamberleri bunu yasaklamıştır da ondan. So
fu Yahudilerin neden tavşan yemediklerini biliyoruz; M usa
Şeriatı tavşanı mekruh tutar da ondan. Bu gibi yasalar, ka
bul olundukları zaman, pozitif töreni n mal ı olurlar; ama
başlangıçta, ya da hiç deği lse bilinen doğuş döneml erinde,
bunlar kişisel törenin malıydılar.
Bununl a b i rl i kte, töre ister positif olsun, ister nega
tif, bizler için, tapınma törenleriyle i l g i l i kura llar ve emir�
!erden daha başka bir anlam taşır hale gelmiştir. Töre, bi
zim tanı madığımız biçim içinde i l ke l bir görünüş değ i l ,
- Çinl i bi lgeler, H indli Budistler, İbrani Peygamberleri ve
Yunan filozofları gibi - birbi rinden bağ ı msız b i r takım
kaynaklardan doğmuş olduğu görünüşünü taşır. Tarihteki
r-- 305 -
iktidar - F.f 20
iKTİDAR
- 306 -
iKTiDAR.
- 307 -
iKTiDAR
- 308 -
lKTIDAR
- 309 -
iKTiDAR
- 310 -
r
1 iKTİDAR
- 31 1 -
İKTiDAR
- 312 -
İKTİDAR
çoğunl ukla her ikisi de birer Kilkenny (1) kedi ·olurlar so
nunda. Ama eğer i kisinden biri ötekine tam anlamiyle üs
tün gelecek o lursa, o kendi törebilimini kurabi l i r ; işte o
zaman Kipling'te, Beyaz Adamı n Boynunun Borcu'yla, (2) ya
da Kuzeyli l rkı veya buna benzer başka b i r cins eşitsizl i k
akidesiyle karşı karşıya kal ı rız. Bu g i b i akideler, h i ç şüp
he yok ki, fareye değ i l , sadece kediye hitap eder; bu aki
deler fareye yalı n i ktidar yoluyla, zorla kabul ettiril ir.
Törebi l imsel tartışmalar çoğunlukla amaçlar üzerine
deği l , araçlar üzerinedir. Kölel iğe, köleliğin iktisadi olma
dığı iddiasıyla saldı rı labilir; kadınların erkek önünde boynu
eğik kalması , özgür kadınların konuşmaları nın daha ilgi çe
kici olduğu iddiası i leri sürülerek eleştiri lebil i r; d i nsel ne
denlerden ötürü i nsanlara eza cefa edilmesi, bu eza ve
cefalar yol uyla insan larda sağlanan d i nsel i nançların sahi
ci olmad ı ğ ı gerekçesine ( bu arada şunu da bel irtmeliyim
ki, bu tamamiyle yanl ıştır) daxanı larak üzüntüyle karşıla
nab i l i r. Bununla birl i kte. bu gibi iddiaların ardında, amaçlar
bakı m ından genellikle bir ayrıl ı k vardır. Bazen , N i etsche'
n i n H ristiyanlığı eleştirmesinde olduğu gibi, amaç ayrı lığı
çırılçıplak ortadadır. Hristiyan törebiliminde bütün i nsan
lar eŞit sayı lır; halbuki Nietzshe'ye göre çoğunluk, kahra
man için bfr araçtan başka bir şey değildir. Amaçlarla il
g i l i tartışmalar, bilimsel tartışmalar gibi olgulara başvura
rak yürütülemez; bu gibi" tartışmaların, insanların duygula-
(1) Kilkenny kediler: İrlandalıların bir fabl 'inde geçen iki kedi; ma�
sala göre bu iki kedi öylesine hırslı dövüşmüşlerdir ki, dövüş
sonunda ortada kuyruklarından başka bir şey kalmamıştır.
(2) Beyaz ı rkın öbür ı rkları ezmesi, ama bunu ontarı yönetmenin bir
yolu, onları yönetmeği de kendinin bir görevi sayması. (Ç. Notu)
- 313 -
iKTiDAR
- 314 -
iKTİDAR
- 315 -
İKTiDAR
- 316 -
\
İKTiDAR
- 317 -
13ölüm XVI
lKTlDAR FELSEFELERİ
BU bölümde, i l hamlarını başl ıca, i ktidar aşkından alan
bazı felsefeler üzerinde durmak niyetindeyim . B u felsefe·
lerin konularının i ktidar olduğunu söylemek istem iyorum,
sadece bu fi lozofların , metafizik yaparlarken ve törebilim
sel yargılarda bulunurlarken i lham aldıkları kaynağın, bi
l inçli ya da bilinçsiz i ktidar aşkı içtepkisi olduğunu anlat
mak istiyorum.
İnançlarımız, istek ve gözlemlerin değişik derecele r
de b i rleştiri l mesinin bir sonucudur. Bazı i nançlarımızda . et
kenlerden birinin, bazı i nançlarımızda da ötekinin oranı az
dır. Deneye dayanan del illerle kesin bir şeki lde ortaya ko
yabileceğimiz fazla b i r şey yoktur ve i nançlarımız, deney
lere dayanan del i llerin ötesine geçtiğ i zaman, bunların oluş
ması nda istek rol oynar. Öbür yandan , i nançlar, kendi l e
rinden yana veya kendi lerine karşı deliller buluninadı g ı za
man yüzyıl larca yaşayablidikleti halde, boşluklarını ortaya
- 321
iktidar - F./21
İKTİDAR
- 322 -
iKTiDAR
- 3,23 -
iKTiDAR
- 324 -
iKTiDAR
r- 325 -
ı
1
İKTİDAR
- 326 -
İKTİDAR
yat mihaniki değ i l d i r ve hayat her zaman için öyle bir ge
l işme izler ki, akı l , tabiatından gelen niteliği dolayısıyle,
bu gel işmeyi kestirmek yeteneğinden yoksundur; hayat an
c ak hareket halindeyken anlaşılabil i r. Bundan da, i nsanla
rın tutkul u ve akı lsız o l ması gerektiği sonucu çıkar; Berg
son hesabına ne iyi ki. i nsanlar gene l l i kle böyledi rler.
Bazı filozoflar iktidar içtepileri n i n , metafiziklerine ha
kim o l masına izin vermezlerse de, bu içtepi lerin i törebi
l i m a lanını da alabi ldiğine başıboş b ı rakırlar. Bu filozof
lar içinde en .önem l i s i , H ristiyan töresini köleler töresi d i
y e reddedip, o n u n yeri ne, kahraman hükümdarlara uygun
bir töre koyan , Netzsche'dir. Pek tabi , bu, esas itibariyle
yeni b i r şey değildir. Buna benzer bir şeyler Heraklitos'daı
. bi r parça Eflatun'da, epeyce de Rönesans'ta vardır. Ne vı;ır
ki bu. Nietzsche'de işlenmiş ve b i l i nç l i b i r muhalefet ola
rak Yeni Ahit öğretisinin karşsı na oturtul muştur. Nietzsc
he'nin görüşüyle sürünün, sürüyü meydana getirenleı:in öz
değerlerinden doğan bir değeri yoktur; sürünün . bütün d e
ğeri , kend i gelişmesini ilerletmek için gerekli gördüğün
de sürüye gadretmek hakkına sahip bulu nan kahramanı n
büyüklük kazanma a racı o luşundan ibaretti r. Gerçekte,
c;ıristokrasi ler öteden beri hep, ancak böylesine bir töre
·ni n hak l ı bulacağı biçi mde davranagel mişlerdir; buna kar
ş ı l ı k H ristiyanlık, kurumsal alanda, bütün insanların Tanrı
gözünde eşit olduğu gqrüşünü savunmuştur. Demokrasi .
Hristiyan öğretisi nden medet umabi l i r; ama aristokrasiye
en uygun töre , Nietzsche'ninkidir. 'Eğer i lahlar var olsaydı ,
i lah olmamağa nası l katlanab i l i rd i m ben ? Bun�an ötürü
i lahlar yoktur.' Nietzsche'nin Zerdüşt'ü böyle der. Yeryü
zündeki tiranlara yer açmak için, Tı;ınnnın tı;ıhtında r;ı indiril
mesi gerekmektedir.
- 327 -
iKTiDAR
- 328 -
iKTiDAR
- 329 -
İKTİDAR
- 330 -
iKTiDAR
- 331 -
Bölüm XVII
İKTİDAR TÖREBİLİMİ
ÇİLEC İ (ascetik = riyazetkar) b i r sonuca varmanın ve
birey yaşantısı için en iyi yol olarak, i ster iyi n iyetle, i ster
kötü niyetle başkaları nı etki altına alma yolunda her türlü
g i rişimden vazgeçmeyi desteklemenin doğal karş ı lanabil
mesi için, buraya kadarki bölümlerde daha çok i ktidarın
kötülükleri üzerinde durduk. Lao - Tse'den bu yana bu gö·
rüşü destekleyen, hem güzel konuşma yeteneğine sahip,
hem de akı l l ı adamlar gelmiştir ; bu çok g izemciler ( m is-
tikler) . b i r çok sekinciler (quietist) ve kişisel kutsal l ığa
değer verenler bu görüşü bir faaliyetten çok, bir d uyuş ve
düşünüş havası ( ha leti ruhiye) saymışlardır. Her ne kadar
içlerinden bazılarının pek çok yararları dokunduğunu kabul
ediyorsam da, bu adamlarla aynı görüşü paylaşamıyorum .
B u adamlar, iktidarı reddettiklerine inandıkları halde, asl ın
da iktidarı sadece bel irli biçimleri içinde reddetti kleri için
yararl ı o lmuşlardır; eğer i ktidarı tamamiyle reddetmiş ol
salard ı , kendi akidelerini i lan edemiyecek , dol ayısıyle de
yararl ı olam ıyacaklard ı . Bunlar zorlayıcı · (cebri) iktidarı
- 335 -
iKTiDAR
(1) ' iblis, lsa'yı çok yüksek bir dağa da götürdü ve ona dünyanı n
bütün ülkelerini v e onların izzetini gösterdi ; v e İblis ona ded i :
Eğer yere kapanıp bana tapınırsan, Mtün bu şeyleri sana veri
rim.' Malta incili, iV; 8 - 9. (Çev Notu)
- 336 -
iKTiDAR
- 337 -
İktidar - F./22:
İKTİDAR
- 338 -
iKTiDAR
- 339 -
iKTiDAR
- 340 -
iKTiDAR
- 341 -
li<TIÔA�
olanının. bu hüner yoluyl a i ktidar aşkın ı ötekine oranla da
ha iyi doyurabilmesid i r. Uçaktan bomba atması n ı öğren
m i ş bir adam bu işi, barıŞ zamanlarında ke ndisin. e açı k
olan sıkıcı , tekdüze işlere tercih eder; buna karş ı l ı k , (me
sela) sarı humma ile savaşmayı öğrenmiş b i r adam da bu
i ş i , savaşta ordu cerrahlığı yapmağa tercih eder: Modern
savaş çok büyük bir hüner gerektirdiğinden, bu durum sa
vaş ı çeşitli a lanlardaki b i r çok uzmanlar için çekici kılar;
barışçı b i r bilim adam, keşiflerinin ve icatlarını n gelecek
savaşta yıkıcılığı arttırmak için kullanılmayacağından h i ç
b i r surette emin olamaz. Bununla birlikle, genel anlamda,
barış zamanında en geniş uygulama alam bulan cinsten
hünerlerle . savaş zamanında en geniş uygu lama alanı bu
lan cinsten hünerler arasında b i r ayrıl.ık vardır. Böyle b i r
ayrı l ı k bulunduğu sürece d e , bir adamın iktidar aşkı , eğer
adamın i ktidar aşk ı , · eğer adamı n hüneri b i rinci · ci nsten
ise onu barışa, ikinci cinsten .ise savaşa eğilimli kılar. Tek�
n i k eğitimin, i ktidar aşkın ı n alacağı · biçimi beli rlemede bu
yollardan oynadığı rol büyüktür. ,
ikna etme i l e zorlama'nı n tamami.yle başka başka şey
ler olduğu doğru değildir. Bir çok i kna biçimleri .- hatta
herkesin onadığı (tasvip ettiği) i kna biçimlerinin bile b i r
çoğu - asl ı nda b i r çeşi't zorla madı r . Çocuklarımız� yap
tıklarımızı düşünürüz. Onlara şöyle demeyi z : 'Bazı i nsan
lar dünyanın yuvarlak olduğunu, bazıları da duz olduğunu
düsünürler; sen büyüdü§ün zaman , eğer canı n i sterse de
l i l l � ri · i nceler ve hangi düşünüşü rt doğru old u ğuna kend.in
karar verirsin.' Bunun yerine Şöyle deriZ onlara: ' Dünya
yuvarlaktır.' Çocuklarımız delilleri inceleyebilecek yaşa
geldikleri zaman da, bizim propagandamız kafalarını çok
tan kapamış olduğu için. Dünyanı n Düzlüğüne 111ananlar
_: 342 -
İKTiDAR
- 343 -
iKTiDAR
- 344 -
iKTİDAR
- 345 -
İKTİDAR
- 346 -
\
Bölüm XVIII
İKTİDARIN YOLA GETİRİLMESİ
'THAI DAG�NIN yanından geçerken, Konfüçyüs, bir me
zarın başında acı acı ağlayan bir kadına rastladı. Üstat
adı mlar.mı hızlandırıp hemen kadına yaklaştı ; sonra da
Tze - lu'ya kadının ağlamasın ı n sebeb i n i sordurdu. «Senin
ağlaman, • dedi Tze - lu kadına, • acı üstüne acı çekenlerin
ağlamasına benziyor. » Kadı n , • Öyle,• dedi, « bi r seferin
de kocamın babasını bir kaplan öldürmüştü, sonra bir baş
ka kaplan kocamı ö l dürdü, şimdi aynı şeki l de Oğlumu da
b i r kaplan öldürdü.• Üstat, •Öyleyse neden bu diyardan
g itmiyorsun ? • diye sordu. Kadın şu cevabı verdi : • Burada
hüku met baskısı yok da ondan.• Bunun üzerine Üstat şöy
le ded i : .. unutmayın çocukları m : baskı yapan hükumetler
kaplanlardan daha dehşet vericidir ... '
Bu bölümdeki konumuz, hükumetin kaplanlardan daha
az dehşet verici olmasını sağlamak sorunudur.
Yukarıya aldığım ı z parçanı n da gösterdi ğ i g i bi , i ktida
rın yola getiri l mesi, geçmişi çok eski zamanlara dayanan
b i r sorundur. Taoistler bu sorunu çözülemez sayarak, anar
ş izmi savunmuşlardır; Konfuçyenler, töreb i l i m ve yönetim
alanında bir takım eğitim usulleri uygulamak suretiyle, i k
tidar sahipleri n i n iyi l iksever, ölçülü bilgeler hal i ne geti-
- 349 -
iKTiDAR
- 351 -
i KTiDAR
maz. Bir çocuk, emirlere itaat ettiği zaman ' iyi', etmediği
zaman 'yaramaz'dı r. Bu çocu k büyüyüp de b i r siyasal ön
der olduğu zaman, ta bebekl i ği nde kulağma doldurulan fi
k i rleri atamadığından, kendisine itaat edenleri J iyi' , etme
yenleri de J kötü' diye tan ı m l ar. Bunun bir sonucu olarak,
kendi partim izi 'iyi' insanlardan, muhal if partiyi de 'kötü'
i nsanlardan kurulu bir parti , diye belleriz. 'İyi' hükumet,
kendi partimizin kurduğu hükumetti r, ' kötü' hükumet de
muhal if partin i n kurduğu. Montagular 'İyi', Capuletler de
'kötü'dür; ya da bunun tersi .
Böyle b i r görüş, eğer c iddiye al ınacak olsa, toplum ya
şayışını olanaksız kılar. Kimin ' iyi', kimin ' kötü' olduğuna
o zaman ancak zor yol uyla karar veri leb i l i r ve verilen ka
rarı , bir ayaklanma her an tepetaklak edeb i l i r. Böyle bir
durumda i ktidarı ele alan grup hangisi olursa olsun, ayak.
!anmaya yol açma korkusu dışında hiç b i r nedenle öteki
grupun çıkarlarını göz önüne almaz. Toplum yaşayışının
eğer tiran l ı ktan daha iyi b i r şey olması i sten iyorsa, be
l irli bir tarafsızl ı k şarttır. Ancak, b i r çok hususlarda toplu
eylem zorun l u olduğundan, bu gibi hususlarda tarafsızlığı
uyg ulama alan ı n da sağlamanın biricik yolu, çoğunluğun yö
neti m i n i kabu l etmektir.
Şu da var ki, demokras.i , n e kadar zorunlu olursa ol
sun, i ktidarın yola getirilmesi için asla biricik siyasal ko·
şul değildir. Demokrasi lerde de, çoğunluğun azı n l ı k üze
rinde tamamiyle gereksiz, gaddarca b i r tiranlık kurması
olanağı vardır. 1 885'den 1 922'ye kadarki dönemde Britan
ya Krallığı ( kad ınların s iyasal haklara sahi p bulunmayışları
dışında) demokrasiydi, ama bu, İrlanda'nın baskı altında
tutulmasına engel olmuyordu . Demokrasi l erde de, sadece
u lusal bir azınl ığa değ i l , aynı zamanda dinsel ya da siya-
- 352 -
iKTiDAR
- 353 -
iktidar - F ./23
İKTİDAR
- 354 -
iKTiDAR
- 356 -
r
iKTiDAR
- 358 ..:._
iKTiDAR
- 359 -
i KTiDAR
- 3 60 -
iKTiDAR
il
' - 36 1 -
İKTİDAR
- 362 -
r
iKTiDAR
- 363 -
İKTiDAR
- 364 -
iKTiDAR
- 365 -
IKTIOAR
- 366 -
İKTiDAR
- 367 -
iKTiDAR
-,.., 368 -
iKTiDAR
- 369 -
İktidar - F ./24
i KTİDAR
111
- 370 -
r
iKTiDAR
- 371 -
· IKTIDAP
- 372 -
� . ' (;
. İKTİDAR
lV
- 374 -
r
İKTİDAR
iKTiDAR
- 377 -
İKTİDAR
iKTiDAR
- 381 -
iKTiDAR
- 382 -
iKTiDAR
- 383 -
'j. · • :
i KTiDAR
SON
- 384 -