ترجمة نصوص الهتيت2 PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 152

1

2
İÇİNDEKİLRR
Gençler İŞSİZLİKTEN, Patronlar "İŞÇİSİZ"likten
‫ ومدراء العمل من قلة العمال‬، ‫الشباب من البطالة‬.........................................................6
Pazartesi Sendromu ‫ متالزمة يوم اإلثني‬....................................................... 8
ً
ÇALIŞKAN Olmak Başka ‫ ان تكون مجتهدا بالعمل ش‬........................................10
RAHMİ KOÇ'TAN KONFERANS ‫مؤتمر من رحم كوتش‬...................................12

Rüya Meslekler Gerçekten Rüya mı?


ً
‫ مهن الحلم هل ه حقا حلم ؟‬...........................................................................14
Abdullah Oğuz (Yönetmen)
)‫عبدهللا اووز (مدير‬....................................................................................... 15
Emre Yurdakul ( Ralli Pilotu) )‫ ايمره يورداكول (متسابق سيارات‬....................... 16
Cem Öğretir (CNN Türk Haber Spikeri)
‫ مذيع اخبار‬CNN ‫جيم اورتي‬........................................................................... 17

Sezen Aksu (Şarkı _ Besteci _ Söz Yazarı)

)‫كاتبه كلمات‬، ‫ملحنه‬، ‫ سيان اقصو (مغنيه‬............................................................ 18


Sebati Karakurt ( Foto Muhabiri) )‫سبات كاراكورت ( مراسل تصوير‬...................... 19
Deniz Ketenci (Avukat) )‫دنز كتانج( محامية‬................................................... 20
Sağlık ve Spor ‫الرياضة والصحة‬................................................................... 21
Bayan taksici ‫سيدة سائقة تكس‬.................................................................. 29
İLK SPORLAR ‫اوىل الرياضات‬....................................................................... 23
Sporun Altın Çocukları ‫األوالد الذهبيون للرياضة‬............................................. 25
Şampiyonluk Maçı ‫مباراة البطولة‬................................................................ 27
Kadın Fanatikler ‫ النساء المتعصبات‬...............................................................29
Fanatizmin Sınırı Yok ‫التعصب ليس له حدود‬..................................................31
Bir Kartal Masalı ‫ حكاية نرس‬...................................................................... 33

3
Hayatımda “KEŞKE' Yok ‫ال وجود لكلمة( ليت ) ف حيات‬..................................36
Sizinle niye geldim ki? ‫لماذا أتيت معكم‬.......................................................38
Hayal Dünyası ‫دنيا األحالم‬......................................................................... 40
Dee Caffari ‫ دي كافاري‬............................................................................ 42
ANADOLU'DA GİYİM ‫ اللباس ف األناضول‬......................................................44
Marka Çılgınlığı )‫جنون الماركة (العالمة التجارية‬........................................... 46

Stil Sahibi Olmak ‫ان تكن ذا طلة ممية‬......................................................... 48


Burcuna Göre Giyim ‫اللباس حسب اليج‬................................................... 50
ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK ‫تعلم التعلم‬......................................................... 53
Bir Okul Anısı ‫ذكرى مدرسيه‬....................................................................... 55
Erzurum'dan Harvard'a ‫من أرضوم إىل هارفارد‬............................................. 57

Kendinizi Nasıl Geliştirebilirsiniz? ‫كيف يمكن ان تطورا انفسكم؟‬....................... 61


Hayatım Örgü ‫الحياكة حيات‬........................................................................ 64
Sanat ve Türleri ‫الفن وأنواعه‬........................................................................ 66
KUMDAN İSTANBUL ‫اسطنبول من رمل‬......................................................... 69
Sanat Dört Duvara Sığmazsa ‫اذا لم تسع ارب ع جدران الفن‬................................. 71

TİYATRO ‫المرسح‬....................................................................................... 73
ANADOLU ATEŞİ ‫نار األناضول‬....................................................................... 74
Tesadüfen Bulundular ‫ أشياء وجدت بالصدفة‬.............................................. 76
Çocuk Gözüyle ‫بعيون األطفال‬....................................................................... 79
Buluş Şenliğinde Buluşalım. ‫لنجتمع ف مهرجان االخياعات‬.................................. 81
Muhteşem Buluşlar ‫اكتشافات عظيمة‬............................................................. 84

4
ZİHNİ SİNİR 'PROCE'leri ‫مشاري ع زهن سيي‬....................................................87
Nesilleri Birer Birer Tükeniyor ‫اجيالها تنقرض واحدة تلو األخرى‬........................89
Tabiatla Geçen Çocukluğumuz ‫ طفولتنا الن مضت مع الطبيعة‬.........................92
KÜRESEL ISINMA ‫االحتباس الحراري‬..............................................................95
Doğa İçin Henüz Vakit Varken! ‫ عندما يكون هناك وقت للطبيعه لحد اآلن‬...........99
Ödüller sahiplerini buluyor ‫…………جوائز تجد اصحابها‬................103
Antalya ALTIN PORTAKALFilm Festivali
‫مهرجان أنطاليا اليتقالة الذهبية‬..................................................................... 105

SEVDİĞİM FİLMLER ‫ اافالم المفضلة‬........................................................ 108


EROS'UN AŞKI ‫عشق إيروس‬..................................................................... 111
BİNLERCE HURAFE ‫اآلالف من الخرافات‬....................................................... 115
ANADOLU'NUN SIRLARI ‫ أرسار األناضول‬..................................................... 118
TITANIC NEDEN BATTI ‫لماذا غرقت سفينة تيتانيك‬.......................................... 121

Ah Nerede O Eski Bayramlar ‫اه اين تلك االعياد القديمة‬......................................125


Kutlu Olsun ‫ ليكن احتفال سعيد‬............................................,,,,,,,,,,,,,,,,.......... 129
Yılın En Şahane Günü ‫اليوم األروع ف السنه‬...................................................... 132
Ben Böyleyim ‫انا هكذا‬................................................................................. 135
Hayatlarımız ve Standartlar ‫حياتنا والمعايي‬................................................... 138
Marjinal Olmak İçin Yaşamadım ‫لم أعيش لك أكون هامس‬................................ 140

Kim Akıllı Kim Deli ‫من العاقل ومن المجنون‬................................................. 142


Büyükada'da Bir Yalnız Adam
‫رجل وحيد ف جزيرة بيوك أدا‬............................................................................ 146
Sadece Şort ve Doğanın Giyinen Adam
‫ الرجل الذي الذي يرتدي بنطال قصي والطبيعة فقط‬.............................................. 142

5
2

‫لنطابق ونشي ونجيب‬

Gençler İŞSİZLİKTEN, Patronlar "İŞÇİSİZ"likten


‫ ومدراء العمل من قلة العمال‬، ‫الشباب من البطالة‬
Ne yazık ki günümüzde işsizlik, en önemli sorunlardan biridir.
.‫كم هو مؤسف بأن البطالة ه واحدة من اهم المشاكل ف يومنا الحاىل‬
İş bulmak her gün daha da zorlaşıyor.
‫العثور عىل عمل يزداد صعوبة كل يوم‬
Teknolojik yenilikler ile birlikte vasıfsız elemanlar iş bulamıyor.
.‫باإلضافة لالبتكارات التكنولوجية الموظفي غي المؤهلي ال يمكنهم العثور عىل عمل‬
Ayrıca, ekonomik krizler nedeniyle de işletmeler daha az eleman alıyor.
ً
.‫ توظف الرسكات عددا أقل من الموظفي‬، ‫وكذلك بسبب األزمات االقتصادية‬
Sonuçta işsizlik gittikçe büyüyor.
. ‫بالنتيجة تكي البطالة مع مرور الوقت‬
Bugünlerde gençler kendilerine uygun iş bulamamaktan yakınıyor,
، ‫ يشكو الشباب من أنهم ال يستطيعون العثور عىل عمل مناسب‬، ‫ف الوقت الحاض‬
"Bir fakülte diploması her kapıyı açmalı." diye düşünüyorlar.
.‫يفكرون بأن الشهادة الجامعية يجب ان تفتح كل باب‬
Oysa günümüz koşullarında artık ekmek aslanın ağzında.
. ‫ف حي ان ف ضوف ايامنا هذه اللقمة ف فم األسد‬
Sadece bir diploma alıp üniversiteden mezun olmak yetmiyor.
.‫ال يكف الحصول عىل دبلوم وتخرج من الجامعة‬
Artık iş bulmak için gençler üniversitedeyken kendilerini daha iyi yetiştirmeli,
meslekleriyle ilgili kurslara gitmeli, konferans ve seminerleri izlemeli.
، ‫من أجل إيجاد عمل يجب عىل الشباب تدريب أنفسهم بشكل أفضل أثناء وجودهم ف الجامعة‬
.‫والذهاب إىل الدورات التدريبية المتعلقة بمهنهم ومشاهدة المؤتمرات والندوات‬

6
Öte yandan, işverenler kalifiye eleman bulmadıklarını söylüyorlar.
‫يقول أصحاب العمل إنهم ال يجدون موظفي مؤهلي‬، ‫ومن جانب آخر‬
Birçok firma eleman alırken kılı kırk yarıyor.
.‫ف حي ان العديد من الرسكات تتفحص العمال بدقه متناهية‬
Üç yıllık iş deneyimi, 30 yaşın altında olmak, bir veya iki yabancı dil bilmek,
bilgisayar konusunda yeterli olmak gibi özellikler artık neredeyse standart.
‫ ومعرفة لغة أو‬، ‫ وتحت سن الثالثي‬، ‫وميات مثل ان تكون لديم ثالث سنوات من الخية ف العمل‬
.‫ ومهارات الكمبيوتر تكاد تكون قياش‬، ‫لغتي أجنبيتي‬
Tabii ki lisansüstü eğitim, iyi görünüş, düzgün konuşma, yaratıcılık gibi özellikler
adayların iş bulma şansını artırıyor..
‫ اإلبداع تزيد من فرص عثور‬، ‫ الكالم الصحيح‬، ‫ المظهر الجيد‬، ‫ خصائص مثل الدراسات العليا‬، ‫بالطبع‬
.‫المرشحي عىل عمل‬
Bu durumda işsizlik sorunu çözmek hiç kolay görünmüyor.
.‫ ال يبدو أن حل مشكلة البطالة سهل‬، ‫ف هذه الحالة‬
Yeni istihdam alanları yaratmak, doğru yatırımlar yapmak gerekiyor.
.‫والبد من خلق مجاالت عمل جديدة واالستثمار الصحيح‬
Genç nüfusun enerjisi iyi yönlendirmeli.
.‫يجب أن تكون طاقة الشباب موجهة بشكل جيد‬
Doğru zamanda doğru yerde kullanılmalı.
.‫يجب ان تستخدم ف المكان المناسب ف الوقت المناسب‬
Gençler en verimli çağlarında umutsuzluğa düşmemeli.
‫ر‬
.‫األكي إنتاجية‬ ‫يجب عىل الشباب عدم اليأس ف سنهم‬
Bu da ancak doğru politikalarla mümkün olabilir.
‫هذا ربما يكون ممكنا فقط مع السياسات المبارسة‬
Bugün gelişmiş pek çok ülkenin başarısının arkasındaki sır budur.
‫هذا هو الرس وراء نجاح العديد من الدول المتقدمة اليوم‬

7
8 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Pazartesi Sendromu
‫متالزمة يوم اإلثنين‬
Pazartesiden nefret ediyorum! Pazartesileri atlayıp salıya geçmem mümkün mü?
. ‫ هل يمكن تخط ايام اإلثني والعبور ليوم الثالثاء‬، ‫اكره يوم االثني‬
Pazartesilerin gelişi pazardan sıkıyor beni.
. ‫يضايقن مجء ايام اإلثني من يوم االحد‬
Zaten adında hata var! Pazar - ertesi... Cuma - ertesi ne kadar güzel ama bu
sözcük çok sıkıcı.
! ‫باألساس هناك خطأ ف اسمه‬
. ‫كم هو جميل لكن هذه الكلمة مملة‬، ‫ مابعد _ الجمعة‬...‫مابعد _ األحد‬
Nedense pazartesi ve cumartesi günleri için yeni birer isim koymamışlar
ً
.‫لسبب ما لم يضعوا اسما جديد ليوم السبت واإلثني‬
İkisi de kendinden önceki günün ismine göre adlandırmışlar.
.‫تمت تسمية كالهما حسب اسم اليوم السابق لهما‬
Her kötü şey pazartesi mi başlamak zorunda?
‫أ كل ش شء يجب ان يبدأ ف يوم اإلثني ؟‬
Ödemeler, okul, işbaşı... Oysa benim pazartesilerle ilgili bir sürü hayalim var.
. ‫ ف حي لدي الكثي من األحالم المتعلقة بأيام اإلثني‬، ‫راس العمل‬، ‫المدارس‬، ‫المدفوعات‬
Erken uyanmamak, boş boş oturmak, plansız programsız olmak gibi...
Ama boşuna, yapamıyorum.
‫ من غي خطة او برنامج‬، ‫ والجلوس مكتوف األيدي‬، ‫مثال عدم االستيقاظ مبكرا‬
.‫ ال أستطيع‬، ‫ولكن دون جدوى‬
Mantığım diyor; "Yürü kızım! İşe gitmek zorundasın",
.‫يقول منطف امس يا أبنن انت مجية عىل الذهاب اىل العمل‬
gönlüm diyor; " Kalkma yat yüreğinin sesini dinle" .
.‫قلن يقول نام ال تنهض اسمع صوت قلبك‬

8
Mantığım melek olmuş, yüreğim şeytan. Mesele bu sabah...
...‫ ف هذا الصباح‬.‫و قلن رسير‬، ‫اصبح منطف مالك‬
Geldim işe, tam ofise gireceğim, şeytan meleğin aklını çeldi.
. ‫ لعب الشيطان بعقل المالك‬، ‫أتيت اىل العمل بالوقت الذي سأدخل اىل المكتب‬
Ofise girmedim ve bir kafeye gittim .‫لم ادخل المكتب وذهبت اىل مقىه‬
Sakin bir şekilde garsondan rica ettim; "Günün kavesinden lütfen! Ama içinde " ondan mı
bundan mı olsun?" diye sormayın.
‫ من قهوة اليوم لو سمحت لكن لم اسأله لتكن من هذه او من تلك‬، ‫طلبت من النادل بهدوء‬
Hepsi olsun istiyorum ben! "‫اريد ان تكون كلها‬
Aldım elime "herşey"li hayat kahvemi, çıktım sokağa! ‫اخذت بيدي قهوه الحياة لكل شء وخرجت‬
‫اىل الشارع‬.
Sonra kaldırdım kafamı, kapadım gözümü, içime çektim rüzgarı, tatlı havayı.
‫ الهواء عذب‬، ‫بعد ذلك رفعت رأش وغمضت عين وسحبت الهواء لداخىل‬
Gözümü açtım; "İstifa etmem lazım!" dedim. ‫فتحت عيوت وقلت يجب أن استقيل‬
"Klimalı bir yerde hayata daha fazla devam edemeyeceğim." dedim.
‫قلت ال يمكنن االستمرار ر‬
. ‫أكي ف مكان مكيف‬
Şirkete geri döndüm, istifa ettim. Tam"Oh!" Diyecekken öğrendim ki müdür istifamı kabul
etmemiş.
.‫عدت اىل الرسكة واستقلت وبالوقت الذي كنت سأقول "اووه" عرفت ان المدير لم يقبل بأستقالن‬
"Ücretsiz izin verin o zaman!" dedim. "Olur mu canım!" diye dalga geçtiler.
‫ استهزأ ت وقال ايعقل هذا ياروح! ؟‬، ‫قلت له اذن اعطن اجازة من دون اجور‬
Ben de madem öyle, işte böyle dedim . ‫وانا قلت مادام هكذا اذن‬
ve minik saksımla ofisimdeki camı kimseye çatırmadan köşesinden kırdım.
.‫كرست النافذة الن ف مكتن بوعاء الزهور الصغي لدي من الزاوية دون ان يالحظ أي شخص‬
Kırık penceremden giren rüzgarla kendimi mutluluğa davet ettim.
. ‫وواصلت سعادت بالهواء الداخل من نافذت المكسورة‬
Pazartesi sendromu yaşamamak için siz de kırın bir minik pencere, kendinize bir hava
deliği açın, içinize hayatın tatlı rüzgarını çekin.
.‫ واستنشقوا هواء الحياة الجميلة‬، ‫ وافتحوا فتحة هواء‬، ‫ أكرسوا نافذة صغية‬، ‫حن ال تعيشوا متالزمة االثني‬

9
13 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

ÇALIŞKAN Olmak Başka


‫ان تكون مجتهدا ً بالعمل شي‬
İŞKOLİK Olmak Başka. ‫وان تكون مهووس (مدمن) بالعمل ش اخر‬
İşiniz sizi herşeyden fazla mı heyecanlandırıyor? ‫أكي من أي شء آخر؟‬‫هل يربككم عملكم ر‬

Boş zamanlarınızda kendinizi işe yaramaz mı hissediyorsunuz.


‫هل تشعرون بأنكم عديم الفائدة ف وقت فراغكم؟‬
İşiniz ailenizle ya da arkadaşlarınızla ilişkilerinizi olumsuz mu etkiliyor?
ً
‫هل يؤثر عملكم سلبا عىل عالقاتكم مع العائلة أو األصدقاء؟‬
Dinlenmiyor, eğlenmiyor, işten başka hiçbir şeye vakit ayırmıyor musunuz?
‫ وال تخصصون وقت ألي ش غي العمل؟‬، ‫ال تسييحون وال تستمتعون‬
ً
Dikkat edin siz de bir işkolik olabilirsiniz .‫ممكن ان تكونوا انتم أيضا من مهووسوا العمل‬، ‫انتبهوا‬
Günün önemli bölümünü ofiste geçiriyor, eve iş götürüyorsunuz.
ً
. ‫تمضون الجزء األهم من اليوم ف المكتب وتجلبون عمال اىل الميل‬
Bir projeyi bitirmeden yenisine başlıyorsunuz. ‫ تبدءون بمرسوع‬، ‫قبل االنتهاء من مرسوع‬
‫جديد‬.
Tatile çıkmıyor ya da yarıda kesip işe dönüyorsunuz.
.‫لن تخرجوا ف عطلة أو تقطعوها ف المنتصف وتعودون للعمل‬
O zaman siz çalışkan biri değil tipik bir işkoliksiniz.
. ‫اذن انتم لستم مجتهدين بالعمل بل انتم من المهووسون بالعمل‬
Aslında "İşkolik" olmanın çalışmakla ilgisi yok.
. ‫ الذي يكون مهووس بالعمل ليس له عالقه بالعمل‬، ‫بالواقع‬
İşkolikler işlerinden başka bir şey düşünmüyor.‫مهوسون العمل ال يفكرون بس غي عملهم‬.
Kendilerini ve hayatlarını işleriyle anlatıyor ve kendilerini her zaman çalışmak
zorunda hissediyorlar.
ً
.‫يصفون أنفسهم وحياتهم من خالل عملهم ويشعرون بأنهم مضطرون للعمل دائما‬
Bugüne kadar bu konu ile ilgili yapılan araştırmalardan çok önemli sonuçlar çıkıyor.
.‫تسفر األبحاث المعموله حول هذا الموضوع عن نتائج مهمة للغاية حن اليوم‬
10
"Family Journal" dergisinde yayınlana bir araştırmaya göre,
ُ
Family Journal‫وبحسب األبحاث الن نرست ف مجلة‬
işkoliklerin çocukları daha depresif oluyor ve anne babaların boşluğunu hissettikleri
için kendileri anneymiş veya babaymış gibi davranıyor.
ً ‫أطفال مهوش العمل يصبحون ر‬
.‫أكي اكتئابا ويترصفون كما لو كانوا أمهات أو آباء ألنهم يشعرون بفراغ الوالدين‬
2000 yılında Journal of Family Therapy'de yayınlanan bir başka araştırmaya göre
ً
Journal of Family Therap‫ ف‬2000 ‫ووفقا لبحث اخر تم نرسه ف عام‬
işkoliklerle evli kadınların boşanma oranları daha yüksek.
.‫معدالت الطالق أعىل بي النساء الميوجات من مدمن العمل‬
İşkolik sözcüğü en çok Amerika'da kullanılıyor.
. ‫كلمة مهووس العمل تستخدم بأمريكا بصوره أكي‬
Hatta Amerikalılar işkolizmi önemli bir hastalık olarak kabul ediyorlar.
ً ً
.‫حن ان االمريكان يعتيون الهوس بالعمل مرضا مهما‬
Bu nedenle ABD'de çeşitli sosyal yardımlaşma dernekleri kuruluyor.
. ‫لذا يتم إنشاء جمعيات المساعدة االجتماعية المتنوعه ف الواليات المتحدة األمريكية‬
İnternet üzerinde işkolik ağları oluşturuluyor .‫يتم تكوين شبكات مهووش العمل عىل اإلنينت‬
Bazıları işkolizmi alkol gibi, sigara gibi ciddi bir bağımlılık olarak görüyor.
.‫ مثل الكحول و التدخي‬، ‫يرى البعض أن الهوس بالعمل إدمان خطي‬
Araştırmacılara göre kötü iş alışkanlıkları 20 ya da 30'lu yaşlarda değil,
çocuklukta başlıyor.
.‫ بل تبدأ ف الطفولة‬، ‫ ان عادات العمل السيئة ال تبدأ ف العرسينات أو الثالثينيات من العمر‬، ‫وفقا للباحثي‬
ve bu hastalık bir günde, bir haftada ya da bir ayda tedavi edilemiyor.
ُ
.‫وال يعالج هذا ف يوم او اسبوع او شهر‬
İşkolik biri iyileşmek için öncelikle kendisine zaman tanımalıdır.
ً
. ‫ولك يتعاف مهووس بالعمل يجب ان يدرك نفسه أول‬
Ama asıl tedavi, kişinin bu hastalığı yani bu durumu kabul etmesiyle başlıyor.
.‫لكن العالج الحقيف يبدأ مع قبول الشخص لهذا الوضع يعن هذا المرض‬

11
16 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

RAHMİ KOÇ'TAN KONFERANS


‫مؤتمر من رحم كوتش‬
Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç,
. ‫رحم كوتش الرئيس الرسف لرسكة كوتش القابضة‬
Koş Üniversitesi Nişantaşı Kampüsü'nde 'Başarılı Olmanın Sırları' bir konferans verdi
ً ً
.‫قدم مؤتمرا بموضوعه ارسار ان تكون ناجحا ف الحرم الجامع نيشانتاش لجامعة كوتش‬
"Herkes bir konuda söz söyleyebilir, fakat başarı ancak bu sözleri hayata geçirmekle
olur" diyerek konuşmasına başladı .
ً
‫ لكن النجاح ال يتحقق إال من خالل تنفيذ‬، ‫ابتدأ بكلمته قائال " يمكن للجميع قول شيئا ما ف موضوع ما‬
".‫هذه الكلمات‬
ve öğrencilere iş hayatında başarılı olmanın kurallarını anlattı.
. ‫و أوضح للطالب قواعد النجاح ف الحياة العمليه‬
Gerçekçi hedef belirlemek ve bilgi...
..‫تحديد األهداف الواقعية والمعلومات‬
"Bir hedef seçmek başarmak için çok önemlidir.
ً ً
. ‫اختيار هدفا هو مهم جدا للنجاح‬
Öncelikle kendinize realist bir vizyon seçmek zorundasınız.
.‫أوال عليكم أن تختاروا رؤية واقعية ألنفسكم‬
Çok yüksek hedefler koyarsanız bu vizyon değil, illüzyon olur.
ً ً
.‫ تصبح وهم وليس رؤية‬، ‫إذا وضعت أهدافا عالية جدا‬
Hedefi doğru seçmek işin en can alıcı noktasıdır.
‫ر‬
.‫األكي مصيية للعمل‬ ‫اختيار الهدف الصحيح هو النقطة‬
Hedef realist ve iddialı olmalıdır ki, oraya eriştikten sonra başarıyı hissedebilesiniz.
ً ً
.‫يجب أن يكون الهدف واقعيا وحازما حن تشعرون بالنجاح بعد وصولكم إىل هناك‬

12
İdeal hedefi şöyle tarif etmek mümkündür: hedef somut, gerçekçi ve zaman sınırlı
olmalıdır.
ً ً
.‫ يجب أن يكون الهدف ملموسا وواقعيا ومحددا بالوقت‬: ‫يمكن تعريف الهدف المثاىل عىل النحو التاىل‬
ً
Başarılı olmak için bilgili olmak da gerekmektedir .‫ يجب ان تكون صاحب معرفة أيضا‬، ‫لتكون ناجحا‬
Burada marifet doğru bilgiyi seçip almaktır. ‫المهارة هنا ه اختيار وأخذ المعلومات الصحيحة‬
Bu konuda fikir sahibi olabilmek için mutlaka bunu bilgi ile desteklemek zorundasınız."
dedi.
"‫ يجب أن تدعمها بالمعلومات‬، ‫من أجل ان تكون ذو رأي بشأن هذه المسألة‬

Dürüstlük ... ‫الياهه والصدق‬


Koç, iş hayatında dürüstlüğün önemini vurgularken
‫أثناء تركي كوج عىل اهمية الياهة‬
"İş hayatında önce kendinize, sonra başkalarına karşı dürüst olmanız gerek.
ً
. ‫ف الحياة العملية يجب ان تكونوا صادقي مع انفسكم أول ثم مع اآلخرين‬
Her gece yatmadan önce o günün hesabını yapıp vicdanınızı kontrol etmek zorundasınız"
şeklinde konuştu.
".‫ ومراجعة ضميك‬، ‫تحدث بهذا الشكل " عليك كل ليلة قبل النوم ان تقوم بمحاسبة ذلك اليوم‬

Denge.. ‫التوازن‬
"Başarı bir ekip işidir." diyen koç, ‫كوج الذي يقول النجاح هو عمل فريق‬
"bilgiyi paylaşmalı, görüşlerinizi tartışmalı ve ortak karar almalısınız.
.‫يجب ان تتبادلوا المعلومات ومناقشة وجهات نظركم واتخاذكم قرار مشيك‬
Çok kişiden fikir alın ama son kararı siz verin.
. ‫خذوا الرأي من الكثي من األشخاص لكن انتم اعطوا القرار األخي‬
Akıl ile kalbinizin arasında da denge kurmanız gerek.
.‫يجب عليكم أيضا أن توازنوا بي عقلكم وقلبكم‬
Yalnız rakamlar veya yalnız hisler insanı hedefe götürmez.
.‫األرقام أو المشاعر لوحدها ال تاخذ الشخص إىل الهدف‬
Ne detaya boğulup kalın, ne de sadece yüzeysel açıdan bakın. İkisini iyi dengeleyin." dedi.
. "‫ وازنوا االثني بشكل جيد‬.‫ وال تنظروا فقط من الزاوية السطحية‬، ‫قال ال تتعمقوا ف التفاصيل‬

13
20 Okuyalım, yerleştirelim ‫لنقرأ ونشي‬

Rüya Meslekler Gerçekten Rüya mı?


ً
‫مهن الحلم هل ه حقا حلم ؟‬
Herkesin rüyalarını süsleyen meslekleri yapıyor, bir dünyada yaşıyorlar..
Buraya nasıl ulaştılar? Rüyaları zaman zaman kabusa dönüşüyor mu? Ünlüler mesleklerini
anlattı.
‫كيف وصلوا اىل هنا‬، ‫ يعيشون ف عالم ما‬، ‫ ممارسة المهن الن تزين أحالم الجميع‬، ‫المشاهي تكلموا عن مهنهم‬
‫هل تتحول أحالمهم اىل كابوس ؟‬،
Can Dündar(Gazeteci)
) ‫جان دوندار (صحف‬
"Birkaç satır büyük bir düşü gerçekleştirebilir."
.‫بضعة اسطر يمكن ان تحقق حلم كبي‬
"Gazetecilikten önce yazıyı seçim.
.‫اخيت الكتابة قبل الصحافة‬
Daha ilkokulda harfleri, rakamlardan çok seviyordum.
‫ كنت أحب الحروف ر‬، ‫ف المدرسة االبتدائية‬
.‫أكي من األرقام‬
Birkaç satır, bir insanın büyük düşünü gerçeğe çevirebilir.
.‫بضعة أسطر يمكن أن تحول الحلم الكبي إلنسان اىل حقيقة‬
Bir gerçekten hayali öyküler çıkabilir.
. ‫يمكن ان تظهر قصص خيالية من حقيقة‬
Toplumsal bir düşün gerçek olmasına yardımcı olabilir, insanları bir rüyadan uyandırabilir.
ً
.‫ ويجعل األشخاص يستيقظون من حلم‬، ‫يمكن أن يساعد الفكر االجتماع ف جعله حقيقيا‬
Bambaşka dünyaların hayaline götürebilir.
ً
.‫يمكن أن يؤدي إىل خيال عالم مختلف جذريا‬
Tabii 'Rüya mesleği' seçerken küçük kabusları da göze almak lazım.
ً
. ‫وبالطبع اثناء اختيار مهنه الحلم عليكم أيضا األخذ بعي اإلعتبار الكوابيس الصغية‬
Gazeteciliği seçtim ve hiç pişman değilim.
ً
‫اخيت الصحافة وليس نادما أبدا‬
14
Abdullah Oğuz (Yönetmen)
)‫عبدهللا اووز (مدير‬
ً
"Kolay değil." ‫ليس سهال‬

"Dünyaya yeniden gelsem yine yönetmen olurdum.


ً ً
.‫ سأكون مديرا مرة أخرى‬، ‫إذا أتيت إىل الدنيا مجددا‬
Hep, son nefesime kadar setlerde olmak için dua ederim.
.‫أنا أدعو دائما لك أكون ف المجموعة حن آخر أنفاش‬
Bir çok insan bu işe hevesleniyor.
. ‫الكثي من الناس حريصون عىل ذلك العمل‬
Ama yönetmenlik gerçekten çok zor.
ً
.‫لكن االدارة صعبة للغاية حقا‬
Öncelikle yaratıcı olmalısınız ve iyi bir yönetici olmanız gerekiyor .
ً ً ً ً
.‫أول يجب أن تكون مبدعا وأن تكون مديرا جيدا‬
Sette 80 kişyi yönetiyorsunuz.
ً
‫ شخصا‬80 ‫تدير ف المجموعه‬
Setin hakimi sizsiniz.
. ‫انت حاكم المجموعه‬
Dolayısıyla kolay değil.
ً
‫لهذا السبب ليس سهال‬
Ama kesinlikle rüya mesleklerinden biridir."
.‫لكن بالتأكيد ه واحدة من مهن الحلم‬

15
Emre Yurdakul ( Ralli Pilotu)
)‫ايمره يورداكول (متسابق سيارات‬

"Heyecanı seviyorum." ‫احب اإلثارة‬

"Küçüklüğümden beri otomobil ve motor sporlarını seviyorum.


.‫أحببت السيارات ورياضات السيارات منذ صغري‬
Mesleğimin en güzel tarafı otomobilim ile uyum içinde olmak.
.‫أجمل جانب ف مهنن هو أنها تكون ف انسجام مع سيارت‬
Bu, biriyle dans etmek gibi bir şey.
. ‫ش مثل الرقص مع احدهم‬
Fiziksel olarak kendinizi zorluyorsunuz.
ً
. ‫تجيون انفسكم جسديا‬
Limitlerinizi bilmeniz gerekiyor .
. ‫عليكم معرفة حدودكم‬
Heyecanı seviyorum.
‫احب اإلثارة‬
Birçok genç erkek hızlı otomobil kullanmak ister.
.‫يحب العديد من الشباب قيادة العجالت برسعة‬
Belki kahraman olma isteği de vardır içimde.
.‫ربما هناك رغبة ف داخىل أن أكون بطال‬

16
Cem Öğretir (CNN Türk Haber Spikeri)
‫ مذيع اخبار‬CNN ‫جيم اورتير‬

"Stersten hasta olabilirsiniz"


.‫يمكن ان تمرضوا من التوتر‬
"Adrenalin bağımlısıyım.
.‫انا مدمن االدرينالي‬
Canlı yayın, adrenalin kaynağı. Konuğuma soru sormak bile beni heyecanlandırıyor.
.‫ حن طرح السؤال لضيف يربكن‬،‫البث الج هو مصدر االدرينالي‬
Doğru soru sormak, doğru cevap almak, konuğu zorlamak çok önemli.
.‫من المهم للغاية طرح األسئلة الصحيحة والحصول عىل اإلجابات الصحيحة وإحراج الضيف‬
Birçok kişi spiker olmak istiyor ama herkes olamaz.
.‫ ولكن الجميع ال يستطيع‬، ‫كثي من الناس يريدون أن يكونوا مذيعي‬
Çünkü eskiden, sadece haberi okumak gerekiyordu ,
‫ كان يجب فقط قراءة األخبار‬، ‫ألنه ف السابق‬
Ama bu değişti; artık gazeteci de olmak zorundasınız.
ً
.‫ اآلن عليك أن تكون صحفيا‬.‫لكن هذا قد تغي‬
Haberin kokusunu alabilmelisiniz.
‫يجب ان تستطيع االستشعار بالخي‬
Mutlaka ekrana çıkmak da gerekmiyor.
‫واليتطلب ايضا الخروج امام الشاشة‬
Ekran renkli bir dünya olabilir ama ekranın arkasında da çok güzel işler var.
ً ً
.‫ ولكن خلف الشاشة توجد أشياء جميلة‬، ‫قد تكون الشاشة عالما ملونا‬
Ekran önü çok stresli. Bu stres altında hasta olabilirsiniz."
ً ً
".‫الجزء األمام للشاشة مرهق جدا وقد تكون مريضا تحت هذا التوتر‬

17
Sezen Aksu (Şarkı _ Besteci _ Söz Yazarı)
)‫كاتبه كلمات‬، ‫ملحنه‬، ‫سيزان اقصو (مغنيه‬

"Bu mesleğe gönül verdim"


‫وهبت قلن لهذه المهنة‬

"Benim tüm hayatım şarkı söylemek, şarkı sözü yazmak ve beste yapmakla geçti.
.‫مضت كل حيات بكتابة االغات والتلحي والغناء‬

Bu mesleğe gönül verdim. Gerçekten rüya gibi bir meslek binimki.


ً
. ‫ حقيقة مهنن مهنة مثل الحلم‬. ‫وهبت قلن لهذه المهنة‬

Ama elbette zorlukları da var. Konserler, turneler, stüdyo çalışmaları...


.‫ أعمال االستوديو‬، ‫ جوالت‬، ‫ حفالت موسيقية‬.‫ولكن بالطبع هناك صعوبات‬

Konserlerde binlerce kişinin karşısında hiç hata yapmadan şarkı söylemeniz gerekiyor .
‫يجب عليك الغناء دون ارتكاب أي أخطاء أمام اآلالف من الناس ف الحفالت الموسيقية‬

Çok doğal ve rahat olmalısınız .


ً
‫عليك ان تكون مرتاح وطبيع جدا‬

Ben kendimi hep müziğimle anlattım ve buna da devam edeceğim."


ً
.‫ وسأستمر بهذا‬.‫دائما ما عيت عن نفس من خالل الموسيف‬

18
Sebati Karakurt ( Foto Muhabiri)
)‫سباتي كاراكورت ( مراسل تصوير‬

"Yakışıklı değilim. Bu nedenle fotoğrafçı oldum."


ً
‫لم أكن وسيما لذلك اصبحت مصورا‬
"Fotoğrafçılık dünyanın en "bedava" mesleği.
‫ر‬
. ‫األكي مجانية ف العالم‬ ‫مهنة التصوير المهنة‬
1.85 metre boyunda, yakışıklı biri olmadığım için fotoğrafçı oldum.
ً ً
‫ و ألنن لست وسيما اصبحت مصورا‬1.85 ‫بطول قامة‬
Herkes "fotoğrafçılık" zor diyor. Kesinlikle yalan.
‫الكل يقول ان التصوير صعب بالتاكيد كذب‬
Sizi beş dakikada dünyanın en iyi fotoğrafçısı yaparım.
.‫أجعلك أفضل مصور ف العالم ف خمس دقائق‬
Doktor, mühendis olmak zordur; bizimki kolay iştir,
ً ً ً ً
.‫ لكن عملنا عمال سهال‬.‫ مهندسا صعب‬، ‫ان تكون طبيبا‬
rüya gibi meslektir. ‫انها مهنة مثل الحلم‬
Bir savaş muhabiri şunu diyor: ‫يقول مراسل حرب‬
"Ben erkeğim." Ben de savaşa, egomu pohpohlamak için gittim.
ً
. ‫انا رجل انا أيضا ذهبت للحرب الرضاء غروري‬
Savaş muhabiri olarak kız arkadaş bulmak da kolaydır.
‫من األسهل العثور عىل صديقة كمراسلة حرب‬
Ama kızlardan biri, fotoğraf makinesini eline alıp fotoğraf çekmenin kolaylığını fark ederse
, bütün karizman gider.
.‫ فستذهب كل كاريزماك‬، ‫ولكن إذا أدركت إحدى الفتيات سهولة اخذ الكاميا والتقاط الصورة‬
Fotoğraf makinesini kızlardan uzak tutmak gerekir ki onlar olağanüstü bir meslek
zannetsin."
. "‫عليك أن تبف الكاميا بعيدة عن الفتيات حن يعتقدن أنها مهنة غي عادية‬

19
Deniz Ketenci (Avukat)
)‫دنز كتانجي( محامية‬

"Avukat savaşçıdır."
‫المحام محارب‬
"Sorumluluk duygusu olan, matematiksel zekaya, savaşçı ruha sahip ve hırslı herkes
avukat olabilir.
.‫يمكن لكل شخص لديه شعور بالمسؤولية والذكاء الرياض وروح المحاربة وطموح أن يصبح محاميا‬

Bu meslekte insanlar sana hakkını devrediyor.


‫ يمنحك الناس حقهم‬، ‫ف هذه المهنة‬
Bu, ciddi bir şey. En ufak yanlış, müvekkilin özgürlüğünü alabilir.
.‫ يمكن ألدت خطأ أن يأخذ حرية الموكل‬.‫هذا ش خطي‬

Ama ona özgürlüğünü de verebilirsiniz.


.‫ولكن يمكنك أيضا أن تمنحه حريته‬
Hırsa değil, iyi bilgiye sahip olmanız gerekiyor.
‫ بل تحتاج لتكون ذو معرفة جيدة‬، ‫ليس عليك ان تكون ذو طموح‬

Yaptırıcı bir meslek, çok fazla özveride bulunmanız gerekiyor .


‫ عليك أن تقدم الكثي من التفات والتضحية‬، ‫مهنة بناءة‬

İsteyerek bu mesleği seçmedim ama yapmaya başladıktan sonra çok sevdim;


‫ أحببتها ؛‬،‫ لكن بعد أن بدأت بعملها‬، ‫لم أخي هذه المهنة عن رغبة‬

tekrar dünyaya gelsem yine avukat olurum."


ً
‫لو أتيت إىل الدنيا مجددا سأكون محاميا مرة أخرى‬

20
20 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Sağlık ve Spor
‫الرياضة والصحة‬
"İnsanların yaşamdan pek çok beklentisi var.
. ‫الناس لديها الكثي من التطلعات من الحياة‬
İyi bir kariyer, çok para kazanmak, lüks bir arabaya ve büyük bir eve sahip olmak...
...‫ امتالك سيارة فاخرة وميل كبي‬، ‫ كسب الكثي من المال‬، ‫مهنة جيدة‬
Ancak hepimizin tek bir ortak beklentisi var sanırım, mutlu olmak.
ً
.‫ ان نكون سعداء‬، ‫لكنن أعتقد أننا جميعا لدينا تطلعات مشيكة واحدة‬
Ama ondan da önce sağlıklı olmak.
ً
.‫لكن قبل ذلك أيضا ان نكون اصحاء‬
"Sağlıklı olmak" herkes için farklı bir anlam taşıyabilir.
.‫ يحمل معن مختلف بالنسبه للجميع‬، ‫ان تكون بصحة جيدة‬
Çoğumuz için ağrısız acısız hareket edebilmek sağlıklı olmaktır.
.‫ ان تكون بصحة جيدة هو القدرة عىل التحرك دون ألم‬، ‫بالنسبة لمعظمنا‬
Bazılarımıza göre ise sağlıklı olmak, gece yarılarına kadar dans edebilecek güce sahip
olmaktır.
.‫ يعن أن تكون بصحة جيدة هو ان تملك القوه الن تمكنك من الرقص حن منتصف الليل‬، ‫اما بالنسبة لبعضنا‬
Aslında sağlıklı olmak "Kendimi çok iyi hissediyorum." diyebilmektir.
. ‫بالحقيقة ان أكون بصحة جيدة هو ان اشعر نفس بأت بحالة جيده‬
Formda ve sağlıklı bir insanın iyi bir dış görünüşü vardır,
‫لدى الشخص الذي يتمتع بصحة جيدة ولياقة مظهر خارح جيد‬
kasları kuvvetli, vücudu esnek, kalp ve damar sistemi dayanıklıdır.
.‫ ونظام القلب واألوعية الدموية مقاوم‬، ‫ هيئة مرنة‬، ‫عضالت قوية‬

21
Ancak daha önemlisi o insan streslerinden, günlük yorgunluklarından kurtulabilmiş,
yaşamdan mutluluk duymayı öğrenmiştir.

ً
.‫لكن األهم من ذلك أنه كان قادرا عىل التخلص من الضغوط والمتاعب اليومية وقد تعلم أن يشعر بالسعادة الحياة‬

Elbette sağlık için herkesin beslenmesine ve uyku düzenine dikkat etmesi, zararlı
alışkanlıklardan uzak durması gerekir, fakat bunlar yeterli değildir.

‫ ولكن‬، ‫ وتجنب العادات الضارة‬، ‫ يجب عىل الجميع االنتباه إىل أنماط التغذية والنوم‬، ‫بالتأكيد من اجل الصحة‬
.‫هذه ليست كافية‬

Çünkü bedenimizin gereksinimlerinden biri de harekettir.


.‫ألن أحد احتياجات جسمنا هو الحركة‬

Ancak bugün teknolojik araçlarla dolu hayatımızda yeterince hareket etmek neredeyse
imkansız.
.‫لكن الحركة تقريبا مستحيلة ف حياتنا المليئة باألدوات التكنولوجية بمافيه الكفاية‬

Yürüyen merdivenler, asansörler, arabalar... Kabul etmeliyiz ki spor yapmak hepimiz için
bir gereklilik.

ً
.‫ علينا أن نعيف بأن ممارسة الرياضة ه ضورة لنا جميعا‬... ‫الساللم المتحركة والمصاعد والسيارات‬

Hiç değilse kısa aralıklarla egzersiz yapmak, yenilenmemizi ve kendimizi çok daha iyi
hissetmemizi sağlayacaktır.

.‫عىل األقل القيام بالتمارين الرياضية عىل فيات قصية ستساعدنا عىل التجديد والشعور بتحسن كبي‬

22
12 İşaretleyelim ‫لنشي‬

İLK SPORLAR
‫اولى الرياضات‬
Hareket, canlılığın en önemli işaretidir ve ilk çağlardan beri beden eğitiminin bir aracı
olarak kullanılmaktadır..
.‫الحركة ه أهم عالمة عىل الحيوية وقد استخدمت كأداة لليبية البدنية منذ العصور المبكرة‬
İlk insanlar hayatta kalabilmek için beslenme, barınma ve giyinme ile birlikte doğaya karşı
güçlenerek korunmaya da çalışmışlardır.
ً
‫حاول القدام حماية أنفسهم من خالل تقوية انفسهم ضد الطبيعة بالتغذية والمأوى و الملبس معا من أجل‬
‫إمكانية البقاء ف الحياة‬
Tarihte ilk sporlar da savunma ve saldırma eylemlerinden ortaya çıkmıştır.
.‫وقد ظهرت الرياضات األوىل ف التاري خ من أنشطة الدفاع والهجوم‬
Tarihi belgelere göre ilk sporlar binicilik ve güreştir.
.‫ أول رياضة ه ركوب الخيل والمصارعة‬، ‫وفقا للوثائق التاريخية‬
Sümer ve Mısırlılar M.Ö. 3000 yıllarında okçuluk ve güreş ile ilgilenmişlerdir.
.‫ قبل الميالد‬3000 ‫السومريي والمرصيي كانوا مهتمي بالرماية والمصارعة ف سنوات‬
Yüzme, kürek, yelken gibi su sporları Akdeniz uygarlıklarında; kızak ve kayak sporları
kuzey Avrupa'da ortaya çıkmıştır.
‫ظهرت الرياضات المائية مثل السباحة والتجديف واإلبحار ف حضارات البحر المتوسط ؛ ورياضة اليلج‬
.‫واليحلق ف شمال أوروبا‬
Eski Yunan'da ise spor , eğitimin başlıca amacı haline gelmiş ve spor karşılaşmaları
doğmuştur.
.‫ أصبحت الرياضة الهدف الرئيس للتعليم والرياضة وولدت المباريات الرياضية‬، ‫ف اليونان القديمة‬
Bugün tüm dünyadaki en popüler spor dallarından ikisi olan basketbol ve tenisin gelişim
öyküsü ise şöyledir:
‫ من ر‬، ‫اليوم‬
:‫ عىل النحو التاىل‬،‫أكي الرياضات شعبية ف العالم هما التنس وكرة السلة وقصة تطورهما‬
Tarihte basketbola benzer bir oyunu, ilk kez Amerika yerlileri oynamıştır.
.‫ قد لعب الهنود الحمر لعبة مماثلة لكرة السلة للمرة األوىل‬، ‫ف التاري خ‬

23
Basketbolun bugünkü durumuna gelmesindeki en büyük pay 1891 yılında
Basketbolun bugünkü durumuna gelmesindeki en büyük pay 1891 yılında
.1891 ‫وكان أكي حصة من مجء كرة السلة لوضعها الحاىل ف عام‬
bu sporun gelişmesi için büyük çabalar gösteren Amerikalı beden eğitimi öğretmeni Dr.
James Naismith'indir.
ً
. ‫ه من نصيب جيمس نايسميث معلم اليبية البدنية األمريكية الذي بذل جهودا كبية لتطوير هذه الرياضة‬
Naismith basketbolu önceleri atletler , beyzbolcular ve Amerikan fotbolu oynayan
çocuklar için sakatlanmaları açısından risksiz ve yaralı bir kış antrenmanı olarak
görmüştür.
ً
‫خال من المخاطر ومفيدا لالعن البيسبول واألطفال الذين يلعبون‬
ٍ ‫نايسميث قد رأى ان كرة السلة تدريب شتوي‬
.‫ من حيث اصاباتهم‬، ‫كرة القدم األمريكية والعن الجري سابقا‬
Ancak basketbol daha sonra yardımcı antrenman olmaktan çıkmış, popüler spor
dallarından biri haline gelmiştir.
.‫لكن فيما بعد لم تعد كرة السلة بأنها تدريبات مساعدة وأصبحت احد فروع الرياضة الشعبية‬
Tenis ilk olarak nerede ortaya çıktı, tam olarak bilmiyoruz.
.‫ال نعرف بالضبط أين ظهر التنس ألول مرة‬
Ancak kaynaklar Eski Mısır, Yunan ve Perslerde tenise benzer bir oyundan söz etmektedir.
.‫لكن تذكر المصادر ان هناك لعبة مشابهة للتنس ف مرص القديمة واليونان وبالد فارس‬
Bugünkü tensin benzeri 12. Yüzyılda ortaya çıkmıştır.
.‫ظهرت لعبة مشابهة لتنس اليوم ف القرن الثات عرس‬
İngiliz ve Fransız soyluları betondan dört duvar içinden ve üstü fileyle kapalı sahalarda,
kort veya kraliyet tenisi adında bir spor yapmaya başlamışlardır.
‫بدأ الييطانيون والفرنسيون ف ممارسة رياضة بأسم التنس الملك ف ساحات بداخل أربعة جدران خرسانية‬
‫ومغلقة بشكبة فوقها‬
İlk zamanlarda insanlar tenisi çıplak ellerle, sonra eldiven kullanarak oynamışlar
.‫ ثم من خالل استخدام القفازات‬، ‫ لعب الناس التنس بأيديهم العارية‬،‫ف الحقبة االوىل‬
ve sonraları da günümüzün raketlerine benzer araçlar kullanmışlardır.
.‫وبعد ذلك استخدموا أدوات مشابهة لمضارب اليوم‬

24
15 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Sporun Altın Çocukları


‫األوالد الذهبيون للرياضة‬
Edson Arantes do Nascimento, namı diğer Pele, profesyonel futbol hayatına 15 yaşında,
Santos takımında, aylık on dolar maaş ile başladı.
ً 15 ‫ حياته المهنية ف كرة القدم ف سن‬، ‫ المعروف أيضا باسم بيليه‬، ‫بدأ إدسون أرانتس دو ناسيمنتو‬
‫ براتب‬، ‫عاما‬
.‫ دوالرات لفريق سانتوس‬10 ‫شهري قدره‬
İki yılın sonunda Pele bütün dünya tarafından futbol yıldızı olarak tanındı.
.‫ تم االعياف بيليه من قبل كل العالم كنجم لكرة القدم‬، ‫ف نهاية عامي‬
Yıllar içinde Pele o kadar başarılı bir futbolcu oldu ki onun oyununu izleyebilmek için
Nijerya'daki bir savaşta iki günlük ateşkes yapıldı.
ً
‫ أصبح بيليه العب كرة قدم ناجحا لدرجة أن أوقف إطالق النار ليومي ف حرب نيجييا لمشاهدة‬، ‫عىل مر السني‬
.‫مباراته‬
Pele emekli olduktan sonra, 1994'te Brezilya'nın spor bakanı olarak görev yaptı ve hala
dünyanın gözünde futbolun kralı.
ً
.‫ وما زال ملك كرة القدم ف عيون العالم‬1994 ‫ عمل بيليه وزيرا للرياضة ف اليازيل عام‬، ‫بعد تقاعده‬
__________

24 Kasım 1940, dövüş sanatlarının gelmiş geçmiş en büyüğü, dövüş makinesi, büyük usta
Bruce Lee dünyaya geldi.
‫ ولد بروس ىل‬،‫ معلم كبي‬، ‫ آلة قتال‬، ‫ ولد أعظم فنان للقتال عىل مر الزمان‬، 1940 ‫نوفمي‬24
20 Temmuz 1973'te aramızdan ayrıldıktan sonra arkasında muhteşem bir kariyer ve daha
önemlisi de bir felsefe bıraktı:
ً
:‫ ترك وراءه مهنة رائعة واألهم من ذلك فلسفة أيضا‬، 1973 ‫ يوليو‬20 ‫بعد رحيلة ف‬
"Asla bir sistemin parçası olma, kendi sistemini yarat ve onun da su gibi seninle
ilerlemesine izin ver."
ً ً
. ‫ فقم بإنشاء نظام خاص بك ودعه يسي مثل المياه معك‬، ‫ال تكون أبدا جزءا من نظام‬

25
Maria Sharapova 1.88'lik boyu, güzelliği ve yılda 20 milyon dolara yakın geliriyle bugün
dünyanın en dikkat çekici kadın sporcularından ve tenis yıldızlarından biri.
1.88 ‫ماريا شارابوفا ه احدى نجوم التنس ومن النساء الرياضيه الن تجذب انتباه العالم اليوم بطولها الذي يبلغ‬
ً
.‫ مليون دوالر سنويا‬20 ‫ وجمالها ودخلها الذي يقارب‬، ‫مي‬
Sharapova spor kariyerindeki en büyük başarısını on yedi yaşında WimbIedon kupasını
kazanarak elde etti.
.‫حققت شارابوفا أكي نجاح ف حياتها الرياضية بفوزها بكأس ويمبلدون ف سن السابعة عرسة‬
________

Naim Süleymanoğlu, 23 Ocak 1967 yılında dünyaya geldi.


.1967 ‫ يناير‬23 ‫ولد نعيم سليمان أوغلو ف‬
9 yaşında haltere başladı.
.‫بدأ رفع األثقال ف سن التاسعة‬
Henüz 15 yaşındayken Brezilya'da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası'nda iki
altın madalya alarak şampiyon oldu.
.‫ فاز بميداليتي ذهبيتي ف بطولة العالم لرفع األثقال للشباب المنظمة ف اليازيل‬، 15 ‫عندما كان ف سن‬
Böylece halter tarihinin en genç rekortmeni oldu.
.‫وهكذا أصبح أصغر حامل رقم قياش ف تاري خ رفع األثقال‬
Kariyeri boyunca üç Olimpiyat altın madalyası, yedi Dünya Şampiyoluğu ve altı Avrupa
Şampiyonluğu vardır.
.‫ لديه ثالث ميداليات ذهبية أولمبية وسبع بطوالت عالمية وست بطوالت أوروبية‬، ‫خالل حياته المهنية‬
Tam 46 kez dünya rekoru kırmıştır.
ً ً
.‫ مرة‬46 ‫حطم رقما قياسيا عالميا‬

26
18 Bulalım, işaretleyelim ‫لنجد ونشي‬

Şampiyonluk Maçı
‫مباراة البطولة‬
O gün 19 Mayıs Stadyumu'nda Türkiye'nin en büyük iki futbol takımı arasında
şampiyonluk maçı vardı.
.‫ مايو‬19 ‫ذلك اليوم كانت هناك مباراة بطولة بي أكي اثني من فريق كرة القدم ف تركيا ف ملعب‬
Ben de bu heyecanı yaşamak için arkadaşlarımla buluşup stadyuma gittim.
ً
. ‫وانا أيضا لك اعيش تلك االثارة التقيت بأصدقات وذهبت اىل الملعب‬
Stadyumun girişi seyircilerle dolup taşımıştı.
. ‫كان مدخل الملعب يكتظ بالمشاهدين‬
Bir tarafta yiyecek ve bayrak satıcıları, bir tarafta gazeteciler ve televizyonların uhabirleri,
bir tarafta ise itişe kakışa stadyuma girmeye çalışan seyirciler vardı.
‫ كان‬، ‫و من جهة أخرى‬، ‫الصحفيون ومراسلو التلفزيون‬، ‫ من جهة‬، ‫ كان هناك بائعون للطعام واالعالم‬، ‫فمن ناحية‬
.‫هناك متفرجون يحاولون الدخول إىل الملعب بالتدافع‬
Dışarıdaki kalabalığın içinde stadyuma girebilmek için akla karayı seçtik.
ً
. ‫تعذبنا جدا حن تمكنا من الدخول اىل الملعب من خالل االزدحام الذي ف الخارج‬
Ama sonunda içeri girip yerlerimize oturduk.
. ‫لكن نهاية المطاف استطعنا الدخول وجلسنا ف اماكننا‬
Bütün tribünler iki takımın taraftarlarıyla doldu.
.‫كانت جميع المدرجات مليئة بمشجع الفريقي‬
Havada konfetiler uçuşmaya başladı.
. ‫بدات قصاصات النثار تتطاير ف الهواء‬
İki takımın oyuncuları taraftarların tezahüratları, bağrışmaları arasında sahaya çıktılar.
. ‫ بي ضخات وهتافات مشجعيهم‬، ‫ظهر العبو الفريقي اىل أرض الملعب‬
Birbirleriyle selamlaştılar. Kaptanlar birbiriyle tokalaştılar.
.‫ وصافح القادة بعضهم البعض‬.‫تبادلوا التحايا مع بعضهم البعض‬

27
Biraz sonra maç başladı. Daha ilk dakikada bizim takımın oyuncuları paslaşarak karşı
takımın kalesine ulaştılar.
‫بعد ذلك بدات المباراة والزلنا ف الدقائق أالوىل والعبوا فريقنا وصلوا إىل هدف الفريق المنافس من خالل‬
.‫التمريرات‬
Tam bu sırada hakem düdük çaldı. Oyunu durdurup "faul" kararı verdi.
‫وب هذه األثناء دقت صافرة الحكم‬
".‫أوقف اللعبة وقرر "خطأ‬
Bizim futbolcular bu duruma anlam vermeyip şaşkın şaşkın bakıştılar.
. ‫ولم يفهم العبونا ماذا الحدث وتبادلوا النظرات بأندهاش‬
Stadyumda hava birden gerginleşti.
‫وتوتر الجو فجأة ف الملعب‬
Tribünlerden hakeme büyük tepki vardı. Hakem oyunu hemen başlatıp ortalığı yatıştırdı.
ً
.‫كان هناك رد فعل كبي من المدرجات للحكم و بدأ الحكم اللعبة فورا وهدأ الوسط‬
Karşılaşmanın heyecanlı atmosferi maçın sonuna kadar sürdü ve maç bizim takımın
galibiyetiyle sona erdi.
.‫استمر جو الحماس للمباراة حن نهاية اللعبة وانتهت المباراة بفوز فريقنا‬
Sahada takımımızın futbolcuları kuçaklaşarak birbirlerini tebrik ederken bazı seyirciler de
sahaya inerek futbolcuları kutladı.
. ‫بينما هنأ الالعبون بعضهم البعض متعانقي احتفل بعض المتفرجون ايضا بيولهم اىل الساحة‬
Maç çıkışında, bazı seyirciler arasında itişmeler, hatta birkaç karşıt taraftar arasında
yumruklaşmalar oldu.
.‫ حدثت اشتباكات بي بعض المتفرجي وحن لكمات بي العديد من االطراف المتنافسة‬، ‫عند نهاية المباراة‬

28
25 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Kadın Fanatikler
‫النساء المتعصبات‬
Onlar tribünlerin kadın fanatikleri. ‫هن النساء المتعصبات للمدرجات‬
Takımlarına o kadar bağlılar ki hiç bir maçı kaçırmıyor,
. ‫متعلقات بفرقهن لدرجه انهن ال يفوتن اي مباراة‬
bütün tezahüratlara eşlik ediyorlar.
‫يرددن كل الهتافات‬
Galatasaray'ın kadın fanatiklerinden biri Dilara Endican.
.‫ديالرا إنديجان ه واحدة من المتعصبات النسائية ف فريق غلطة رساي‬
Bir prodüksiyon şirketi sahibi.
‫ه صاحبه رسكة إنتاج سينمات‬
Maça gidiş gelişlerde ve maç sırasında tribünde birkaç kez sakatlanmış. Rakip taraftarlardan
dayak bile yemiş. Tribünde bir erkekten farksız "Küfür ederim ama başkaları benim
takımımdakilere küfür ettiler mi çok kızarım. Önceden çok kadın taraftar yoktu statlarda,
artık daha çok. Kadın erkek diye ayırmıyorum taraftarı." diyor.
. ‫تقول تعرضت لإلصابة عدة مرات بالمدرجات أثناء المباراة وخالل الذهاب والمجء للمباراة‬
‫ اليوجد فرق عن رجل ف المدرجات فأنا اشتم ولكن‬. ‫واكلت الرصب من قبل المنافسي‬
.‫اغضب جدا عندما يشتم االخرون فريف‬
ً
‫سابقا لم تكن ف المالعب مشعجات نساء لكن من بعد آالن ال افرق بي المشجعي أمرأه و رجل‬
Fenerbahçe camiasında "fanatik kadın taraftar" deyince Yasemin merçil akla geliyor.
. ‫عندما تقول المشجعات النساء المتعصبات ف مجتمع فنارب هجه تأت اىل العقل ياسمي مرشيل‬
O bir avukat, uzun yıllardır da tribünde.
. ‫منذ سنوات تتواجد ف المدرجات‬، ‫ه محامية‬
"1995 yılından beri maçlara gidiyorm. İlk deplasman maçım Van'daydı. Sekiz yıldır
kombine biletim var, her maça gidiyorm." diyor.
‫ لدي تذكرة اشياك لمدة‬.‫ اول مباراة عىل ارض الخصم كانت ىل ف وان‬، 1995 ‫تقول اذهب للمباريات منذ عام‬
‫ اذهب اىل كل مباراة‬، ‫ثمات سنوات‬
29
Yasemin Merçil önce Fenerbahçe'nin kongre üyesi olmuş, ardından da Sarı Lacivertliler
Derneği'nin üyesi.
ً
. ‫اصبحت ياسمي مرشيل عضو ف مؤتمر فنارب هجه بعد ذلك أيضا عضو لمجلة االزق ثم االرزق‬
Dernekte elbette erkekler çoğunluktur. ‫بالطبع كانت االغلبيه للرجال ف الجمعية‬
Merçil bu durumu şöyle yurumluyor:" 300 kişilik dernekte 300 erkek kardeşim var gibi
hissediyorum.
‫اخ ف الرابطه ذات الثالثمائه‬300 ‫تعلق مارشيل عىل هذا الوضع بان اشعر بان لدي‬
Önceleri beni statta bir süs objesi gibi görüyorlardı,
. ‫ف البداية كانوا يروت كقطعة اثرية مزينة ف الملعب‬
biraz küçümsüyorlardı ama şimdi her lafımı dinliyorlar.
ً
.‫ لكنهم اآلن يستمعون إىل‬، ‫لقد احتقروت قليال‬
" Fenerbahçe Yasemin Merçil için hayatın en önemli parçası.
.. ‫فنارب هجه هو الجزء االهم ف الحياة بالنسبه لياسمي مارشيل‬
Alışverişlerini bile Fenerbahçeli esnaftan yapıyor. ‫حن تسوقها تعمله من متاجر فنار بهجه‬
Hatice Aydın ev hanımı ve Beşiktaş'ın fanatik taraftarlarından biri.
. ‫خديجة ايدن ربة ميل وه واحدة من مشجعات متعصبات فريق بيشكتاش‬
Sadece kendisi değil eşi ve 10 aylık kızı da fanatik Beşiktaş taraftarı.
‫بل زوجها وابنتها ذات العمر عرس شهور من مشجعات نادي بيشكتاش‬، ‫ليس ه فقط‬
Hatice Aydın " Her maça gidiyorum kızımı da götürüyorum.
ً
. ‫ اذهب اىل كل مباراة واصطحب ابنن ايضا‬، ‫تقول السيدة خديجة‬
Şimdiden çimin kokusunu alsın istedim. ‫أردت بالفعل أن تشم رائحة العشب من االن‬
Kızım daha 2 aylıkken onu götürmeye başladım.
‫بدأت بأحضار ابنن عندما كانت بعمر الشهرين‬
Deplasmanlara bile gittik. ‫حن ذهبنا اىل المباراة الن تقام عىل ارض الخصم‬
Eskiden futbolla ilgilenmezdim. ‫سابقا لم اكن اهتم بكرة القدم‬
Bir kere kocamın peşine takılıp stada geldim,
bir daha da bırakıp dönemedim." diyor.
". ‫ لم أستطع المغادرة مرة أخرى والرجوع‬، ‫ جئت إىل الملعب‬، ‫ما إن تابعت زوح‬

30
24 Tamamlayalım, işaretleyelim ‫لنكمل ونشي‬

Fanatizmin Sınırı Yok


‫التعصب ليس له حدود‬

Son yıllarda fanatik taraftarlar takımlarına olan sevgilerini sıradışı yöntemlerle anlatıyor.
.‫ كان المشجعون المتعصبون يعيون عن حبهم لفرقهم بطرق غي اعتيادية‬، ‫ف السنوات األخية‬
Öyle ki bu durum hastalık derecesine varabiliyor.
.‫بحيث ان هذا الحال يمكن أن يصل إىل درجة المرض‬
Bir habere göre Fenerbahçeli bir fanatik imzasını 'Şampiyon Fener' yazarak atıyormuş.
ً ً
‫ووفقا لخي ان متعصبا لفنارب هتشه‬
‫كان ييك توقيعه بكتابه فنار البطل‬
Son yıllarda en yaygın 'fanatik eylemi' ise takım renkleryle ev, araba, yiyecek vb.
boyamak.
ً ‫ر‬
‫األطعمة وماشابه‬، ‫السيارة‬، ‫األكي شيوعا طالء بيت بألوان الفريق‬ ‫بينما ف السنوات األخية فعل التعصب‬
Konya'daki bir simitçi daha çok para kazanmanın ilginç bir yolunu bulmuş ve ilk kez sarı_
lacivert simitler üretmiş.
ً ً
‫مثيا ر‬ ً
‫واكي مكسبا للمال وانتج اول مرة السميت االصفر واالزرق‬ ‫وجد بائع سميت ف قونيا طريقا‬
Fanatik simitler kentte büyük ilgi görüyormuş.
ً ً
‫تلف السميت المتعصب اهتماما كبيا‬
Bir pet shop sahibi ise Singapur'dan özel bir boya getirmiş ve dükkanındaki balıkların
üzerine FB ve GS yazmış.
‫ عىل األسماء الن ف‬GS ‫ و‬FB ‫بينما صاحب متجر للحيوانات األليفة جلب أصباغ خاصة من سنغافورة وكتب‬
.. ‫متجره‬
'Boyama sanatı'nın en ilginç örneği Kütahya şehrinde.
‫ر‬
‫االكي اثارة ف مدينة كوتاهيا‬ ‫فن الطالء المثال‬

31
Bir fanatik, aile mezarlığını sarı_ laciverte boyayarak hem kendisinin hem de ailesinin
Fenerbahçe tutkusunu göstermek istemiş.
‫أراد متعصب أظهار تشجيعه وتشجيع عائلته لفنارب هشه من خالل طالء مقية العائلة باالصفر واالزرق القاتم‬
Peki uzmanlar fanatik eylemleri nasıl yorumluyor?
ً
‫حسنا كيف يفرس الخياء أعمال التعصب؟‬
Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden yrd. Doç. Dr. Talimciler'e göre taraftarlar
birbirlerine 'biz farklıyız' mesajı vermeye çalışıyor medya da bu çılgınlıkları sürekli
göndemde tutuyor.
‫ يحاول المشجعون إعطاء‬، Talimciler ‫ االستاذ المساعد الدكتور لموقع‬، ‫من قسم علم االجتماع جامعة ايجة‬
ً
.‫بعضهم بعضا رسالة "نحن مختلفون" وتحتفظ وسائل اإلعالم بهذا الجنون باستمرار‬
Böylece fanatik eylemler giderek artıyor.
.‫وب هذا النحو أعمال التعصب تيايد‬
Psikiyatrist Ender Karaca ise "Fanatik kişilerin çoğunda iletişim kuramama, kendini ifade
edememe ya da adaptasyon sorunları oluyor.
‫ وعدم القدرة‬، ‫ "معظم األشخاص المتعصبي يعانون من مشاكل ف التواصل‬، ‫يقول الطبيب النفس إندر كاراجا‬
.‫عىل التعبي عن أنفسهم أو التكيف‬
Bu insanlar fanatizm gösterileri ile kendi sorunlarından kaçmaya ve hayata tutunmaya
çalışıyorlar." diyor.
".‫وان هؤالء الناس يحاولون الهروب من مشاكلهم والتمسك بالحياة من خالل مظاهرات التعصب‬

32
33 Tamamlayalım, işaretleyelim ‫لنكمل ونشي‬

Bir Kartal Masalı


‫حكاية نسر‬
Kendinizi daha iyi tanımaya çalışın, çevrenize daha dikkatli bakın, belki de hayal ettiğiniz
dünyanın içinde yaşıyorsunuzdur.
‫ وانظروا حولكم بأنتباه ر‬، ‫حاولوا أن تتعرفوا عىل نفسكم بشكل أفضل‬
‫ وربما تعيشون ف العالم الذي تحلمون‬، ‫أكي‬
.‫به‬
Bu nasıl mı olur? Şöyle:
:‫كيف يكون هذا ؟ هكذا‬
Bir kartal, büyük bir dağın tepesinde yuva yapmış.
ً
.‫بن نرس عشا عىل قمة جبل كبي‬
Bir süre sonra kartalın dört yumurtası olmuş.
.‫ اصبح للنرس أرب ع بيضات‬، ‫بعد فية من الوقت‬
Yumurtalar henüz kuluçka dönemindeyken bir deprem olmuş.
.‫حدث زلزال بينما كان البيض ال يزال ف فية الحضانة‬
Yuvadaki yumurtalardan biri, bu depremde dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana
vadideki çiftliğe dek ulaşmış.
.‫وصلت احدى البيضات الن ف العش إىل المزرعة الن ف الوادي‬، ‫ف الزلزال‬
Burası bir tavuk çiftliğiymiş.
‫كانت هناك مزرعة دجاج‬
Çiftlikteki tavuklar, bu farklı yumurtayı sahiplenmişler.
.‫امتلك الدجاج ف المزرعة هذه البيضة المختلفة‬
Tavuklardan biri bu yumurtadan çıkacak yavruyu büyütmeye karar vermiş.
. ‫قررت احد الدجاجات ان ترت الصوص الذي سيخرج من البيضة‬
Sonunda yavrular yumurtalardan çıkmaya başlamış.
‫وباألخي بدأت الصيصان بالخروج من البيض‬

33
Tabii kartal yavrusu da çıkmış kabuğundan.
‫بالطبع فرخ النرس ايضا خرج من قرسه‬
Kartal yavrusu, çevresindeki yüzlerce tavuğun arasında kendini de tavuk sanmış
ً
. ‫ظن فرخ النرس بأنه دجاجه ايضا بي مئات الدجاج الن حوله‬
ve bir tavuk gibi büyümeye başlamış.
.‫وبدا يكيأ مثل الدجاج‬
Yalnızca kendisi değil, diğer tavuklar da onu bir tavuk olarak görüyorlar, ona tavukmuş
gibi davranıyorlarmış
.‫ ويتعاملون معه كدجاجة‬، ‫ ولكن الدجاجات األخرى تراه دجاجة‬، ‫ليس هو فقط‬
Kartal yavrusu zaman zaman içinden;
_"Ben çok farklıyım acaba ben kimim?" diye soruyormuş.
‫فرخ النرس كان يسأل من وقت آلخر‬
" .‫" _ من انا ؟ أنا مختلف تماما‬
Ama, bu kuşkusunu dile getiremiyormuş.
‫لكنه اليمكنه التعبي عن هذا الشك‬
Bir gün çiftlikte öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken, gökyüzünde kartallar görmüş.
.‫ رأى نسورا ف السماء بينما كان يلعب مع الدجاجات األخرى ف المزرعة‬، ‫ف أحد األيام‬
Kendini tutamamış ve "Tanrım, ne kadar güzel uçuyorlar.
Keşke ben de onlar gibi uçabilsem..." diye bağırmış.
ً
‫لم يستطع يتمالك نفسه وضخ قائال يالىه مااجمل طيانهم ليتن انا ايضا استطيع ان اطي مثلهم‬
Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler.
ً
.‫ضحك جميع الدجاج سويا عىل كالمه هذا‬
_ "Sen bir tavuksun. Tavuklar uçamazlar."
. ‫انت دجاجه والدجاج ال يطي‬
Küçük kartal, o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve uçan kartalları
arıyormuş gözleriyle...
ً ً
.‫النرس الصغي من بعد ذلك اليوم وهو ينظر إىل السماء تقريبا يوميا ويبحث عن النسور الطائره بعيونه‬

34
Bir kartal görünce çiftlikteki öteki tavukları unutuyor,
ً
. ‫انه ينس الدجاج اآلخر ف المزرعة عندما يرى نرسا‬
gökteki kartalları büyük bir hayranlıkla izliyormuş.
‫يشاهد النسور الن ف السماء بأعجاب كبي‬
Kartal yavrusu, ne zaman "Keşke ben de bir kartal olsam, keşke ben de uçabilsem,
dünyayı gökyüzünden görebilsem" dese
ً
."‫ ورؤية العالم من السماء‬، ‫ أتمن أن أتمكن من الطيان‬، ‫ "أتمن لو كنت نرسا‬، ‫من ما قال صغي النرس‬
çevresindeki tavuklar aynı şeyleri söylüyormuş:
‫يقول الدجاج الذي حوله نفس الكالم‬
"Boş hayaller kurma. Vazgeç düşlerinden... Sen tavuksun ve hep tavuk olarak
kalacaksın..."
ً
. ‫ال تتخيل عبثا واعرض عن احالمك انت دجاج وستبف هكذا دائما‬
Küçük kartal, bu sözlerden o kadar etkilenmiş ki
‫تأثر النرس الصغي من هذه الكلمات لدرجة‬
sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat çırpma düşünden vazgeçmiş ve yaşamını
bir tavuk gibi sürdürmeyi kabullenmiş
‫تخىل أخيا عن فكرة ان ترفرف أجنحتة بحرية ف السماء مثل النرس وتقبل بأن يعيش حياة مثل الدجاجة‬
ve bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda bir tavuk gibi ölmüş...
..‫ويموت مثل دجاجة ف نهاية حياته اىل يتابعها مثل الدجاج‬

35
Hayatımda “KEŞKE' Yok
‫ال وجود لكلمة( ليت ) في حياتي‬

insanlar hayattaki bazı olumsuzluklar nedeniyle 'keşke sözcüğünü dillerine dolarlar.


" ‫ يمأل الناس السنتهم بكلمة " ليت‬، ‫بسبب بعض السلبية ف الحياة‬
"Keşke daha iyi bir okulda okuyabilseydim.
‫ليتن استطعت ان ادرس بمدرسة افضل‬
Keşke yanlış seçimler yapmasaydım.
‫ليتن لم اقوم باالختيار الخاط‬
Keşke onu hiç tanımasaydım...
..... ‫ليتن لم اتعرف عليه‬
"Önce basit bir sözcük gibi gelir ama bir bakarsınız ki "keşke" sözcüğü hayatınızın odak
noktası olmuş,
، ‫ فإن كلمة "ليت " اصبحت النقطه المحورية لحياتكم‬، ‫ ولكن إذا نظرت إليها‬، ‫ف البداية تبدو كلمة بسيطة‬
Birçok insanın aksine benim hayatıma 'keşke' sözcüğü girmedi.
.‫ لم تدخل كلمة "ليت " اىل حيات‬، ‫عىل عكس الكثي من الناس‬
Çocukluğumdan beri seçimlerimden mutlu olmaya çalıştım.
ً
.‫لقد حاولت أن أكون سعيدا بخيارات منذ طفولن‬
Her zaman kararlarımı kendim aldım ve sonuçlarına razı oldum.
ً
.‫لقد اتخذت دائما قراري بنفس ورضيت بالنتائج‬
Ailem, arkadaşlarım beni bazı konularda uyarmak istediler.
.‫أرادوا عائلن وأصدقات أن يحذرونن من بعض المواضيع‬
Çoğu zaman haklıydılar aslında ama ben onların uyarlarına fazla kulak asmadım.
ً
.‫ لكنن لم أصع كثيا اىل تحذيراتهم‬، ‫معظم الوقت كانوا عىل صواب‬
Hatalarımdan ders alarak büyümek istedim.
.‫أردت أن أكي من خالل أخذ الدروس من أخطات‬

Bazen çok üzüldüm, çok kırıldım ama kararlarımdan 36 hiç pişmanlık duymadım.
ً ً ً
‫ لكنن لم أندم عىل قرارات‬، ‫ منكرسا جدا‬، ‫ف بعض األحيان كنت مستاء جدا‬.
Bazen çok üzüldüm, çok kırıldım ama kararlarımdan hiç pişmanlık duymadım.
ً ً ً
.‫ لكنن لم أندم عىل قرارات‬، ‫ منكرسا جدا‬، ‫ف بعض األحيان كنت مستاء جدا‬
Her hata, her hayal kırıklığı beni daha güçlü, hayatımı daha anlamlı yaptı.
‫ وجعلت لحيات معن ر‬، ‫ كل خيبة أمل جعلتن أقوى‬، ‫كل خطأ‬
.‫أكي‬
Yaşamım boyunca "Başka insanların gözünde ne durumdayım, çevrem benim için ne
düşünür? gibi sorulara yer vermedim hiç.
"‫ ماذا يفكر عن محيط ؟‬، ‫ " كيف أنا ف أعي اآلخرين‬: ‫لم يسبق ىل أن طرحت أسئلة مثل‬
Şu anda hayatıma bakıyorum ve görüyorum ki, zaman zaman hayal kırıklığına uğrasam da
birçok deneyim kazandım.
‫ إال أنن اكتسبت الكثي من‬، ‫أنا أنظر إىل حيات اآلن وأرى أنه عىل الرغم من أنن أشعر بخيبة أمل من وقت آلخر‬
.‫الخية‬
Söylediğim gibi tüm yanlışlarıma rağmen 'keşke' diye bir şey olmadı yaşamımda.
.‫ أال ان كلمه ليت لم تكن ف حيات‬، ‫ عىل الرغم من كل أخطات‬، ‫كما قلت‬
Hayata yeniden başlasaydım belki de aynı hataları yapar, aynı dersleri alırdım.
.‫ فكنت سأرتكب نفس األخطاء وأتعلم نفس الدروس‬، ‫ربما لو بدأت الحياة من جديد‬
Hayat bence böyle güzel. Ben bütün hatalarımı seviyorum ve onlardan ders alıyorum ..
.‫ أحب كل أخطات وأتعلم منها‬. ‫برأت أن الحياة جميلة هكذا‬

37
Sizinle niye geldim ki?
‫لماذا أتيت معكم‬

Cemre: Uff! Daha çok yolumuz var mı? Ben çok yoruldum.
ً
. ‫انا تعبت جدا‬، ‫ ألدينا طريق اطول بعد‬، ‫ اوف‬: ‫جيمري‬
Serdar : Az kaldı Cemre.
‫ بف القليل ياجمري‬،‫سيدار‬
Biraz daha dayanamaz mısın?
‫اال تتحملي قليال بعد ؟‬
Cemre: Hayır, hiç gücüm kalmadı. Bu sıcak havada niye sizinle geldim sanki! Annemlerle
denize gitmek daha iyi bir fikirmiş.
‫ لماذا جئت معكم ف هذا الطقس الحار! كأنو كانت فكرة الذهاب إىل البحر مع‬.‫ لم يتبف لدي قوة‬، ‫ ال‬:‫جيمري‬
.‫والدي افضل‬
Serdar: Biraz sabret. Az sonra çok güzel bir yerde mola vereceğiz.
.‫كوت صبورة بعد قليل سنأخذ اسياحة ف مكان جميل للغاية‬: ‫سيدار‬
Meral: Yakınmak için artık çok geç Cemre. Bence çok güzel bir yer burası. Şehrin
karmaşasından ve gürültüsünden uzaklaştık.
.‫ لقد ابتعدنا عن صخب وفوض المدينة‬.‫ برأت هنا مكان جميل‬. ‫ فوات األوان عىل التذمر ياجيمري‬:‫ميال‬
Cemre: Aman Meral, sen de nelerden mutlu oluyorsun. Ben buraya gelmekten hiç de
memnun değilim! Off, dayanamayacağım. Şu ağacın altında dinleneceğim.
. ‫وانت بماذا تكوني سعيده‬، ‫ يا الىه ميال‬: ‫جيمري‬
.‫ سأسيي ح تحت تلك الشجرة‬.‫أنا لست سعيداة بالمجء إىل هنا! اوف ال أستطيع التحمل‬
Serdar: Canım çok az yolumuz kaldı ama.
. ‫لكن بف القليل لطريقنا‬
Cemre: Ben anlamam. Bir adım atacak halim kalmadı. Oturuyorum ben
‫ سأجلس‬.‫لم يتبق عزم عندي لك أخطو خطوه واحده‬، ‫انا الافهم‬

38
Meral: Serdar sen niye hiçbir şey söylemiyorsun ?
‫يارسدار لماذا ال تقول اي شء انت ؟‬
Serdar: Tamam Meralciğim, oturalım biraz.
ً ً
. ‫حسنا عزيزت ميال لنجلس قليال‬
Meral: Düşünüyorum da, Ayşen'e de haber verebilirdik. O burayı çok severdi.
ً
. ‫افكر انه لو استطعنا اخبار ايشان فىه كانت تحب هذا المكان جدا‬
Cemre: Bakalım biz onun gelmesinden memnun olur muyduk?
‫ليى ان كنا راضي عن قدومها؟‬
Serdar: Ama Ayşen de çok iyi bir kızdır.
ً
‫لكن ايشان أيضا بنت جيدة للغاية‬
Cemre: Aman neyse... Bırakın Ayşen'i de yarın iş var, siz onu düşünün.
‫ غدا يوجد عمل فكروا فيه‬، ‫عىل كل حال اتركوا ايشان‬
Bu geziye cumartesi günü gelmek daha iyi bir fikirdi.
. ‫كانت فكره جيدة جدا المجء لليهة يوم السبت‬
Bugün çok yorulacağız galiba. Yarın nasıl erkenden kalkıp işe gideceğiz?
ً ً
‫ كيف سننهض مبكرا ونذهب غدا اىل العمل‬، ‫اليوم سنتعب جدا عىل االغلب‬
Meral: Cemre ne kadar kötümsersin. Herşeyin kötü tarafini görüyorsun.
. ‫كم انت متشائمة تنظرين للجانب السن من كل شء‬
Cemre: Hiç de her şeyin kötü tarafını görmüyorum. Aslında ben genelde küçük şeylerden
bile mutlu olurum.
.‫ أنا عادة اسعد حن باألشياء الصغية‬، ‫ ف الواقع‬.‫ال أرى الجانب السن من كل شء عىل اإلطالق‬
Sadece bu yürüyüş beni mutlu etmedi.
‫لكن هذه اليهة لم تسعدت‬

39
Hayal Dünyası
‫دنيا األحالم‬

Bir köyde hayal gücü çok geniş bir çoban yaşarmış.


ً
.‫ف قرية ما كان يعيش راع ذو خيال واسع جدا‬
Köy halkının en büyük zevki onun etrafında toplanıp hikayelerini dinlemekmiş.
.‫كان أكي متعة لسكان القرية التجمع من حوله واالستماع إىل قصصه‬
"Eee, anlat bakalım, köyün dışına çıkınca neler gördün bugün?' diye sorarlarmış.
" ‫ ماذا رأيت اليوم عندما خرجت خارج القرية؟‬، ‫كانوا يسألونه "اخينا ليى‬
"Ormanın içinde bir keçi tanrı gördüm." dermiş çoban
. ‫ رأيت آلهة الماعز ف داخل الغابة‬: ‫قال الراع‬
"Elinde flütü, sırtında kanatları, yanında hurileri vardı.
. ‫كان ف يده الناي وعىل ظهره اجنحه وبجانبه الحوريات‬
Çok güzel, inanılmaz bir müzik çalıyorlardı.
ُ
.‫ كانوا يعزفون موسيف التصدق‬، ‫جميال جدا‬
Oradan ayrılıp gölün kenarına gittim.
.‫غادرت وذهبت إىل حافة البحية‬

40
Oradaysa gözleri kamaştıracak kadar parlak, güzel bir deniz kızı gördüm.
.‫ تلمع بما يكف إلبهار العيون‬، ‫واذا هناك رأيت حورية البحر الجميلة‬
Masmavi gözleri vardı. Saçlarının yarısı göl sularının içindeydi." diye devam edermiş.
".‫ وكان نصف شعرها ف مياه البحية‬.‫ كانت لديها عيون زرقاء عميقة‬: ‫كان يواصل قوله‬
Hem köylüler hem de çoban hayatından oldukça memnunmuş.
.‫كل من القرويي والراع راضون تماما عن حياتهم‬
Bir gün çoban ormandayken hakikaten bir keçi tanrı görmüş,
ً
، ‫ رأى إلهة الماعز حقا‬، ‫ف أحد األيام عندما كان الراع ف الغابة‬
elindeki flütü ve yanındaki melekleriyle beraber. Göl kenarına gitmiş ve bu defa da
denizkızı görmüş
.‫ وهذه المرة رأى حورية البحر‬، ‫مع المزمار الذي ف يده والمالئكة الن بجانبه ذهب إىل حافة البحية‬
aynen anlattığı gibi. Bir süre sonra çoban köye dönmüş.
.‫ وبعد فية عاد الراع إىل القرية‬.‫تماما كما قال‬
Köylüler her zaman olduğu gibi çevresinde toplanmışlar çobanın.
.‫كما هو الحال دائما تجمع القرويون حول الراع‬
Hepsi heyecanlı , hepsi meraklı ... Sormuşlar "Bugün ne gördün, anlat bakalım." diye.
. ‫ اخينا ليى ماذا رأيت‬... ‫كلهم بفضول وحماس سالوه قائلي‬
Çoban "Hiç.' demiş. "Hiçbir şey görmedim."
‫قال الراع لم ارى اي ش‬
Oscar Wilde
‫أوسكار ويلد‬

41
23 Tamamlayalım, başlığını bulalım ‫لنكمل ونجد العنوان‬

Dee Caffari
‫دي كافاري‬

Dee Caffari dünyayı tersten dolaşarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi


‫دي كافاري دخلت كتاب غينيس لالرقام القياسية العالمية من خالل تجوالها العالم بالعكس‬
ve yelkenlisiyle rüzgarlara, akıntılara karşı durmaksizin dünyayı tersten dolaşan 'ilk kadın'
oldu.
.‫وأصبحت "أول امرأة" تجول حول العالم بالعكس دون توقف بمراكبها الرساعية ضد الرياح والتيارات‬
Daha önce aynı yolculuğu sadece 4 erkek tamamlayabilmişti.
.‫ رجال فقط قد أكملوا نفس الرحلة‬4 ‫ كان‬، ‫سابقا‬
6 yıl öncesine kadar beden eğitimi öğretmenliği yapan Dee Caffari, ciddi bir kariyer
değişikliği ile profesyonel yelkenci olmaya karar vermiş.
ً ً
‫ أن تصبح بحارة محيفة مع تغيي مهن‬، ‫ الن كانت مدرسة لليبية البدنية حن ست سنوات‬، ‫قررت دي كافاري‬
ً
‫جديا‬
Ama bu değişikliğin sebebi sadece yelken aşkı değilmiş. Yıllar öncesinde Afrika'ya gitmek
için kariyerine kısa bir süreliğine ara vermiş ve seyahat tutkusu da bu şekilde aklını çelmiş.
‫ أخذت اسياحة قصية من حياتها المهنية‬، ‫ قبل سنوات‬.‫ولكن سبب عذا التغيي لم يكن مجرد حب اإلبحار‬
. ‫ وكانت ذات شغف بالسفر سيطر عىل عقلها‬، ‫للذهاب إىل أفريقيا‬
Dee Caffari dünyayı tersten dolaşarak zoru başarmış.
.‫نجحت دي كافاري ف السفر حول العالم ف االتجاه المعاكس‬

42
Cesur yelkenci, yolculuğu için “Bir bakıma doğaya karşı savaşa benziyordu.
.‫تقول البحارة الشجاعة بأن رحلتها كانت تشبه الحرب ضد الطبيعة‬
Hiçbir yardımcım olmadan tek başıma yolculuğa çıkarak kendimi ateşe attım.
. ‫رميت نفس بالخطر بخروح للرحله بمفردي دون مساعدة اي احد‬
Bu yolculuk sırasında pes etmemem gerekiyordu.
‫كان يجب عدم اإلستسالم أثناء هذه الرحلة‬
Belki çok zordu ama bunu başardım.
‫ربما كانت صعبة لكن نجحت ف ذلك‬
Fırtınalı denizde zorluklarla savaşırken yanımda sadece teknik ekibimin telsizle desteği
vardı. " diyor.
.‫ كان هناك دعم فريف الفن هو الوحيد الذي بجانن عي الالسلك‬، ‫عندما كنت أعات ف البحر العاصف‬
Caffari'ye göre hiçbir zaman zorluklardan yılmayıp hayalleri takip etmek gerek
‫بحسب وجهة نظر كافاري يجب أن ال نخاف من الصعوبات بأي وقت وعلينا متابعه االحالم‬
ancak başarmak için sadece hayal etmek yetmez
.‫لكن ال يكف الحلم للنجاح‬
: "Her şeyin çıkış noktası hayal, bitişinde ise başarı var.
. ‫ بينما ف نهايته النجاح‬، ‫نقطة االنطالق لكل شء هو الخيال‬
Bu ikisinin arasında ise sistem, karar, güven, cesaret, motivasyon ve azmi mutlaka
yaşamanız lazım.
.‫ الدافع والتصميم‬، ‫ الشجاعة‬، ‫ الثقة‬، ‫ القرار‬، ‫ يجب عليك ان تعيش النظام‬، ‫بي هذين‬
Ben bunu yapabilen milyonlarca kişi arasından sadece bir kişiyim.
.‫أنا فقط واحدة من ماليي األشخاص الذي يمكنهم عمل ذلك‬
Tek amacım ise insanların kendi sınırlarını zorlamaları için onlara cesaret verebilmek."
".‫هدف الوحيد هو تشجيع الناس عىل ارغام حدودهم‬

43
6 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

ANADOLU'DA GİYİM
‫اللباس في األناضول‬

Her toplumun kendisine özgü geleneksel giysileri var


‫كل مجتمع لديه مالبسه التقليدية الخاصة به‬
Bu giysiler toplumların geleneklerini, kültürlerini yansıtıyor.
.‫هذه المالبس تعكس تقاليد وثقافات المجتمعات‬
Anadolu halkının geleneksel giysileri, kültürlere özgü giyim tarzlarına iyi bir örnektir.
.‫المالبس التقليدية لشعب األناضول ه خي مثال عىل أنماط المالبس الخاصة بالثقافات‬
Bunlar ayrı zevkler, iklim koşulları ve tarihi nedenlerle bölgeden bölgeye değişir.
.‫فىه تختلف من منطقة إىل أخرى مع األذواق الفردية والظروف المناخية واألسباب التاريخية‬
Hareketli yaşam tarzına uygun olmaları bu giysilerin en önemli özelliklerindendir.
.‫ومن أهم ميات هذه المالبس ه أنها مناسبة لنمط الحياة النشطه‬
Bu giysileri günümüzde Anadolu halkının tümünde görmemiz mümkün değildir,
.‫ف ايامنا الحالية ال يمكن رؤية هذه المالبس عىل جميع شعب األناضول‬
fakat yine de özellikle küçük yerleşim merkezlerinde insanlar onlar hala kullanırlar.
.‫ وخاصة ف مراكز المستوطنات الصغية‬، ‫ولكن ال يزال الناس يستخدمونه‬
Hemen hemen tüm kırsal bölgelerde hem kadınlar hem de erkekler, günlük yaşantılarında
'salvar adındaki bol pantolonlar giyerler.
ً
‫يرتدي ف جميع المناطق الريفية تقريبا كل من الرجال والنساء رساويل فضفاضة تسم "سالفار" ف حياتهم‬
.‫اليومية‬

Kadınların şalvarı ise daha bol ve daha renklidir.


44
‫ر‬
‫بينما سالفار النساء يكون فضفاض اكي وملون‬.
Erkeklerin şalvarı kadınlarınkinden daha dardır ve genellikle şalvarların beline kuşak ya
da silahlık sararlar.
.‫سالفار الرجال أضيق من سالفار النساء وعادة ما يكون يلفونه بحزام او بيت سالح‬
Kadınların şalvarı ise daha bol ve daha renklidir.
‫بينما سالفار النساء يكون فضفاض ر‬
. ‫اكي وملون‬
Yüzyıllardan beri kullanılan "çarık" günümüzde pek kullanılmasa da Anadolu halkının
doğaya uyumunu gösterir
ً ُ
‫تظهر مالئمة شعب األناضول مع الطبيعة حن لو لم يستخدم كثيا الصندل الذي يستخدم منذ قرون‬
Anadolu'da giyimin önemli bir parçası da başlıklar ya da örtülerdir.
ً
.‫والجزء المهم من المالبس ف األناضول أيضا هو أغطية الرأس أو عصابه الرأس‬
Erkekler başlarına genellikle 'kaskeť takarlar.
.‫عادة ما يرتدي الرجال "قبعة" عىل رؤوسهم‬
Kasket güneşe karşı koruyucu olması nedeniyle oldukça kullanışlıdır.
.‫واق من أشعة الشمس‬ ‫ر‬
ٍ ‫فالقبعه مفيدة اكي لكونها‬
Kadınlar ise ince bir kumaştan, 'yemeni adında bir başörtüsü kullanırlar.
ُ
.‫بينما تستخدم النساء غطاء للرأس يدع "يمن" مصنوع من قماش رقيق‬
Bu örtü renk renk . desen desendir ve kadınlar onun çevresini el işi bir örgü türüyle, yani
'oya' ile süslerler.
‫هذا الغطاء ملون ومزخرف وتزين المرأة اطرافه بنوع حياكة يدوية بواسطه ابره الحياكة‬
Günümüzde başörtüsü kullanmayan kadınlar da yemeniyi günlük hayatlarında aksesuar
olarak kullanmaktadır.
.‫ تستخدم النساء الالت ال يرتدين الحجاب أيضا اليمن كأكسسوار ف حياتهن اليومية‬، ‫اليوم‬
Günümüzde geleneksel giysileri hem otantik halleriyle hem de modern giysilerle bir arada
görmek mümkündür.
.‫ من الممكن رؤية المالبس التقليدية ف شكلها األصىل والمالبس الحديثة‬، ‫ف الوقت الحاض‬
Bu durum gösteriyor ki, modern yaşamımız nedeniyle benzer giysileri kullanıyoruz, fakat
kültürel öğelerimizden de tamamen vazgeçmiyoruz.
.‫ لكننا ال نتخىل عن عناضنا الثقافية بالكامل‬، ‫هذا يدل عىل أننا نرتدي مالبس مماثلة بسبب حياتنا المعاضة‬

45
13 Sıralayalım, işaretleyelim ‫ليتيب ونشي‬

Marka Çılgınlığı
)‫جنون الماركة (العالمة التجارية‬

▪️Marka takıntısı en çok giyim kuşamda kendini gösteriyor.


‫هوس العالمة التجارية يظهر ر‬
‫اكي ف المالبس‬
Son yıllarda özellikle büyük mağazalar markaları tercih eden insanlarla dolup
taşıyor.
.‫ ال سيما المتاجر الكبية مليئة باألشخاص الذين يفضلون العالمات التجارية‬، ‫ف السنوات األخية‬
Kimi küçük bir eşarp alıyor, kimi bir pantolon ve kemer. Bir kısmı da baştan aşağı
gardırop yeniliyor.
ً ً
.‫ وقسما منهم يجدد خزانة المالبس من أعىل إىل أسفل‬.‫يأخذ البعض وشاح صغيا والبعض بنطاال وحزاما‬
Marka düşkünlerinin ortak alışveriş yerleri genellikle lüks mağazalar oluyor.
. ‫عادة تكون أماكن التسوق المشيكة لعشاق العالمات التجارية من المتاجر الفاخرة‬
Ancak bazen küçük dükkanlar da ünlü kişilerin oradan alışveriş etmeleri nedeniyle
popüler hale gelebiliyor.
ً
‫ولكن ف بعض األحيان أيضا يمكن أن تصبح المحالت التجارية الصغية شعبية ألن الناس المشهوره‬
.‫يتسوقون من هناك‬
▪️Evet, sonuçta en iyiyi, en güzeli, en kaliteliyi almak ve kullanmak herkesin en doğal
hakkı.
‫ر‬
. ‫واألكي جودة هو حق طبيع للجميع‬ ‫نعم ف النتيجة رساء واستخدام األفضل واألجمل‬
Ancak herkesin kendine şu soruları da sorması gerekiyor:
‫لكن عىل الجميع ان يسأل نفسه هذه األسئلة‬
Marka Ürünler her zaman iyi ve kaliteli midir ?
‫هل منتجات الماركة ه دائما ذات جودة عالية وجيدة؟‬
ve toplum içinde daha saygın bir yer edinebilmek için markalara gerçekten ihtiyaç
var mıdır?

46
‫وهل هناك حقا حاجة للماركات للحصول عىل مكان ر‬
‫أكي احياما ف المجتمع؟‬
▪️Dünyada şu sıralar müthiş bir marka takıntısı var.
.‫هناك هوس مذهل للعالمة التجارية ف العالم اآلن‬
Pek çok kişinin üzerindeki kemerden ayakkabıya, çantadan tokaya kadar her şey bir
başka markanın ürünü.
‫العديد من االشخاص من الحزام الذي عليهم اىل الحذاء ومن الحقيبة اىل مسكه الشعر كل ش منتج‬
. ‫لماركة مختلفه‬
▪️Marka merakı sadece giyim kuşamla sınırlı değil.
‫فضول العالمة التجارية ال يقترص عىل الثياب‬
Bazı insanlar makyaj malzemelerinden aksesuarlara, mobilyalardan yemek
takımlarına kadar her şeyin ünlü markaların ürünleri olmasına özen gösteriyorlar.
ً
‫بعض الناس يعيون اهمية بأن كل شء بدءا من الماكياج وحن االكسسوارات واألثاث إىل اطقم الطعام ه‬
.‫منتجات من عالمات تجارية مشهورة‬
Ayrıca sosyal yaşantılarında da isim yapmış gece kulüplerini, restoran ve kafeleri
tercih ediyorlar.
ً
.‫كما أنهم يفضلون النوادي الليلية والمطاعم والمقاه الن صنعت اسما لهم ف حياتهم االجتماعية‬
▪️Peki, herhangi bir ürünün ya da mekanın 'marka' olması neden bu kadar önemli?
Bu sorunun tek bir yanıtı yok.
. ‫إذن لماذا من المهم للغاية أن يكون أي منتج أو مكان ماركة؟ ال توجد اجابة واحده لهذا السؤال‬
Kimileri için 'marka' kalite ile eş anlamlı ve onlar kalite satın alıyorlar.
.‫ ويشيون الجودة‬، ‫ "العالمة التجارية" مرادفة للجودة‬، ‫بالنسبة للبعض‬
Kimileri ise markalı ürünleri üst düzey bir sosyal statünün göstergesi olarak
algılıyor.
.‫عال من الوضع االجتماع‬
ٍ ‫يرى آخرون المنتجات ذات العالمات التجارية كمؤرسات لمستوى‬
Markalı bir ürüne sahip olmak kendilerini daha zengin, güçlü ve önemli
hissetmelerini sağlıyor.
‫امتالك منتج ذي عالمة تجارية يجعلهم يشعرون بأنهم أغن وأقوى ر‬
.‫وأكي أهمية‬

47
21 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Stil Sahibi Olmak


‫ان تكن ذا طلة مميزة‬

❖ Modern misiniz, yoksa gelenekçi mi?


‫هل أنت حديث أم تقليدي؟‬
Rahatlık mi
sizin için önemli, şık olmak mı?
ً
‫هل الراحة مهمه بالنسبة لك ؟ ام تكون انيقا ؟‬
Dış görünüşünüzle mi, yavaş yavaş kendinizi göstererek mi insanları etkilemek
istiyorsunuz?
ً
‫أتودون التأثي بالناس من خالل اظهار نفسكم تدريجيا ام بمظهركم الخارح؟‬
Stilinizi belirlemek için
önce ön plandaki yönünüzü belirlemelisiniz.
ً
‫لتحديد طلتكم يجب عليكم أول تحديد وجهتكم الن بالمقدمة‬
❖ Hangi giysilerle, hangi renklerle, hangi aksesuarlarla kendinizi iyi
hissediyorsunuz,
. ‫بأي ثياب وأي الوان وأي اكسسوارات تشعرون نفسكم افضل‬

48
bir düşünün ve bunların sayılarını artırmaya çalışın.
. ‫وحاولوا زيادة اعدادها‬، ‫فكروا‬
❖ Saçınızın şeklinin ve renginin kıyafetlerinizle, karakterinizle uyumunu gözden
geçirin.
‫راجعوا مالئمة لون شعركم وشكله مع شخصيتكم وثيابكم‬
Güvenilir dostlarınızdan bu konuda fikir alın ve gerekli değişiklikleri yapmaya
hemen başlayın.
.‫خذوا نصيحة من أصدقائكم الموثوقي وابدأوا ف إجراء التغييات الالزمة ف الحال‬

Elinizdeki her aksesuarı farklı giysilerinizle deneyerek kendinize özgü tarz yaratın.
‫ابتكر أسلوبك الخاص من خالل تجربة االلبسه المختلفه مع االكسسوار الن لديك‬
❖ Dış görünüşünüzde sık sık sıradışı değişiklikler
yapmayın.
‫ال تقوموا بأجراء تغيات غي اعتيادية ف مظهركم الخارح بأستمرار‬
Deneme yanılma yöntemi yerine hayal ederek sonuca ulaşmayı tercih edin.
ً
‫رجحوا الوصول اىل النتيجة من خالل التخييل بدًل من طريقة التجربة والخطأ‬
❖ Tüm bunları yaparken herhangi bir kişiyi taklit etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin.
.‫ال تفكروا ف تقليد أي شخص أثناء القيام بكل هذا‬
Unutmayın bu sizin stiliniz!
‫وال تنسوا ان هذه ه طلتكم انتم‬

49
22 Tamamlayalım, bulalım ‫لنكمل ونجد‬

Burcuna Göre Giyim


‫اللباس حسب البرج‬

İnsanlar giysi tercihleriyle burçlarını ele verebilirler!


. ‫يكشف الناس ابراجهم بتفضيالت مالبسهم‬
İşte size burçlara göre giyim tarzları!
‫وهذا هو اليكم نمط اللباس حسب االبراج‬
KOÇ: Koçlar, genellikle ciddi kıyafetler giyerler.
.‫ يرتدي مواليد برج الحمل عادة الثياب الجدية‬:‫الحمل‬
Ancak aksesuarlara da önem verirler. Özellikle şapka ve fularlar koçların
favorileridir.
ً
.‫لكنهم يهتمون أيضا لالكسسوارات وخاصة القبعات واألوشحة ه المفضلة لدى مواليد برج الحمل‬
BOĞA: Boğalar modayı takip etmez. Onlar için kıyafetlerde rahatlık önemlidir. Bu
nedenle keten tarzı rahat kumaşları tercih ederler.
‫ مواليد برج الثور اليتبعون الموظة وبالنسبة لهم الراحة مهمة ف الثياب لذلك يفضلون األقمشة‬: ‫الثور‬
.‫المريحة ذات النمط الكتات‬
İKİZLER: Her şeyi giyerler diyebiliriz.
. ‫ يمكننا القول بأنهم يرتدون كل ش‬: ‫الجوزاء‬
Onlar için kiyafetten çok aksesuarlar önemlidir.
‫بالنسبة لهم االكسسورات ه ر‬
.‫أكي أهمية من المالبس‬
Bilezik, yüzük, eldiven sanki sadece ikizler için üretilir.
.‫وكأنة يتم إنتاج األساور والخواتم والقفازات فقط لمواليد برج الجوزاء‬
YENGEÇ: Dikkat edin, birisi günlerdir aynı giysiyi mi giyiyor?
‫ انتبهوا هل يرتدي احدهم نفس الثياب منذ ايام ؟‬: ‫الرسطان‬

50
İşte o kişi yengeçtir.
‫هذا هو الشخص من مواليد برج الرسطان‬
Beyaz renkten vazgeçmezler ve gümüş takılardan hoşlanırlar.
.‫ال يتخلون عن اللون األبيض ويرغبون المجوهرات الفضية‬
ASLAN: Lüks mağazaların en iyi müşterileriyle karşı karşıyasınız.
.‫ أنتم امام أفضل عمالء المتاجر الفاخرة‬: ‫االسد‬
Dolapları pahalı ve güzel giysilerle doludur.
.‫تمتىل خزاناتهم بالثياب الجميلة والثمينة‬
Göz alıcı takılara da bayılırlar.
ً
‫يحبون أيضا االكسسوارات الملفته للنظر‬
BAŞAK: Her zaman temiz, titiz ve düzenli giyinmeye dikkat ederler.
ً
.‫ إنهم يهتمون دائما بأرتداء النظيف والدقيق والمنتظم‬: ‫العذراء‬
Günlük kıyafetleri bile ütülü ve düzgündür. Mükemmel bir uyum içindedirler.
‫حن ثيابهم اليومية مكوية ومرتبه فهم ف تناسق تام‬
TERAZI: Modacıların burcudur. Kendilerine özgü bir tarzları vardır. Her zaman iyi
görünmeye çok dikkat ederler.
. ‫ هم دائما يهتمون بالظهور بشكل حسن‬.‫ برج مصمم األزياء لديهم أسلوب هم الخاص‬: ‫الميان‬
AKREP: Siyahı en çok akrepler kullanır.
‫ ر‬: ‫العقرب‬
‫اكي من يستخدم األسود مواليد برج العقرب‬
Yüksek topuklar, dar pantolonlar akrep kadınının favorileridir.
.‫ والبناطيل الضيقة ه المفضلة لنساء برج العقرب‬، ‫الكعب العاىل‬
Gizemli görünüşleri bütün kıyafetleriyle ön plandadır.
.‫مظهرهم الغامض هو ف المقدمة مع كل ثيابهم‬
YAY: Özgürlüğün burcudur. Bu nedenle rahat kiyafetleri severler.
‫ هو برج الحرية لذلك يحبون الثياب المريحه‬: ‫القوس‬
Taze ve canlı bir görüntüleri vardır. ‫لديهم صور جديدة وحيوية‬.
Mor favori renkleridir. Deri ceketler de yayların tercihidir.

51
. ‫ ويرجح ايضا مواليد برج القوس الجاكيت الجلدي‬، ‫ألوانهم المفضلة البنفسج‬
OĞLAK: Giyinmek oğlaklar için çok önemlidir.
. ‫ اللبس مهم جدا بالنسبة لمواليد الجدي‬: ‫الجدي‬
Özel terzilere en çok onlar para kazandırır.
‫هم ر‬
. ‫اكي من يجعلون الخياطي الخاصي يكسبون المال‬
Gri, kahverengi, ten rengi onların renkleridir.
.‫اللون الرمادي والبن ولون الجلد ه ألوانهم‬
Cüzdan ve çantaya çok önem verirler.
‫يعيون اهميه بالغة للحقيبة والمحفظة‬
Özenli ama sade giyimden hoşlanırlar.
. ‫دقيقون لكنهم يفضلون المالبس البسيطة‬
KOVA: Her zaman her şeyi ilk önce kovalar keşfetmeli ve giymelidir
ً ً
‫ دائما مواليد برج الدلو هم من عليهم ان يكتشفوا ويرتدوا كل ش اول‬: ‫الدلو‬
Her durumda öncü olmayı isterler.
. ‫يريدون ان يكونوا األوائل لكل موقف‬
Bütün moda kurallarını yerle bir etmek en büyük zevkleridir.
‫متعتهم االكي ه تحطيم كل قواعد الموظه‬
Onlar kuralları kendileri koyarlar!
.‫ويضعون القواعد بنفسهم‬
BALIK: Ayakkabı bağlılıkları hastalık derecesindedir.
‫ تعلقهم باالحذيه لدرجة المرض‬: ‫الحوت‬
Yeşili her giysilerinde görmekten zevk alırlar.
.‫يستمتعون برؤية األخرص ف جميع مالبسهم‬
Altın, gümüş ve değerli taşlar onları baştan çıkarır.‫تغري هم الذهب والفضة واألحجار الكريمة‬

52
3 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

2 ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK
‫تعلم التعلم‬

Dünya hızla değişiyor. Buna paralel olarak bilgi çok hızlı bir şekilde çoğalıyor ve
mevcut bilgi de aynı hızla zaman aşımına uğruyor.
‫ تتضاعف المعلومات برسعة كبية وتنتىه صالحية المعلومات‬، ‫ ف موازاة ذلك‬.‫الدنيا تتغي برسعة‬
.‫الموجودة بنفس الرسعة‬
Dünyadaki hızlı değişim ve gelişmeler nedeniyle 'eğitimli insan' tanımı da değişiyor.
ً
.‫ يتغي تعريف "االنسان المتعلم" أيضا‬، ‫وبسبب التغيات والتطورات الرسيعة ف العالم‬
Örneğin bir asır önce 5-6 yıllık bir eğitimle hayata atılırdınız, başarılı olabilirdiniz
، ‫ قبل قرن من الزمان كنتم تندفعون اىل الحياة بخمس اىل ست سنوات تعليم‬، ‫عىل سبيل المثال‬
. ‫وكان بامكانكم ان تكونوا ناجحي‬
Oysa bugün, öğrendiklerimizin büyük bir bölümü bir süre sonra değişir,
‫غي ان اليوم قسم كبي مما نتعلمه يتغي بعد فية‬
yetersiz kalır. ‫ويكون غي كاف‬.
Bu nedenle yaşam boyu öğrenme' kavramı her geçen gün daha fazla önem
kazanmaktadır.
.‫ يكتسب مفهوم "التعلم مدى الحياة " أهمية أكي كل يوم‬، ‫لذلك‬
Günümüzde insan ancak bilgiye ulaşmanın yollarını biliyorsa, bilgiyi kullanarak
öğrenebiliyorsa ve bilgiyle sorun çözebiliyorsa eğitimli olarak kabul ediliyor.
‫ ويمكنه التعلم‬، ‫ يتم اعتبار الشخص متعلم فقط إذا كان يعرف طرق الوصول إىل المعلومات‬، ‫ف يومنا هذا‬
.‫باستخدام المعلومات ويمكنه حل المشاكل بالمعلومات‬

53
Artık insan beyni, bilgiler için bir depo değil, bir strateji merkezi olarak algılanıyor.
ُ
.‫ وليس مستودع للمعلومات‬، ‫اآلن ينظر إىل دماغ اإلنسان عىل أنه مركز اسياتيج‬
Bu nedenle eğitim öğrenciye öncelikle kendi yeteneklerini, sınırlarını keşfetmesi
konularında yardımcı olmalı.
ً
. ‫ ينبع أن يساعد التعليم الطالب بمواضيع استكشافه لمهاراته وحدوده أول‬، ‫لذلك‬
Oğrencinin de öğrenmeyi öğrenmesi gerekiyor.
.‫يحتاج الطالب إىل تعلم التعلم‬
Bu da eğitimin yaşamın her alanına yayılması anlamına geliyor.
.‫وهذا يعن أن التعليم يمتد إىل جميع مجاالت الحياة‬
"Yaşam boyu öğrenme"de öğrencilik, hayat boyu devam eden bir süreç.
.‫التعلم مدى الحياة والتلمذة هو عملية تستمر طوال الحياة‬
Kişi ilk olarak, yetenek ve bilgi kazanmak için, ikinci olarak ise çağın gelişimine ayak
uydurabilmek ve yeni bilgiler üretebilmek için sürekli bir eğitim içinde bulunuyor..
‫اوال واالمر الثات لك يتمكن من مواكبة‬، ‫الشخص يكون ف تعليم مستمر لك يكتسب القدرة والمعرفة‬
‫تطور وإنتاج معلومات جديدة‬
Bu süreçte tüm eğitimcilerin, yani hem anne babaların hem de öğretmenlerin
öğrencilere kendi başına davranma yeteneği kazandırmaları gerekiyor.
‫ إىل منح الطالب القدرة عىل الترصف‬، ‫ سواء اآلباء أو المعلمي‬، ‫ يحتاج جميع المعلمي‬، ‫ف هذه العملية‬
.‫بمفردهم‬
Yani onlara bilgiyi doğrudan sunmak yerine kaynakları göstermeleri, onları
kendilerini tanımaya ve araştırmaya yönlendirmeleri gerekiyor.
ً
‫ وتوجيههم إىل معرفة انفسهم‬، ‫ يجب إظهار مصادرها‬، ‫لذلك بدل من تقديم المعلومات مبارسة إليهم‬
.‫والبحث‬
Böylelikle bireylerin hem öğrenci hem de kendi kendilerinin öğretmeni olmaları
sağlanıyor.
ً
.‫تساهم بأن األفراد يصبحون طالبا ومعلمي النفسهم‬، ‫وهذه الطريقة‬

54
8 Okuyalım, sıralayalım ‫لنقرأ ونرتب‬

Bir Okul Anısı


‫ذكرى مدرسيه‬

• Okul çıkışında bizi alıp Ortaköy'de bir çay bahçesine götürdü. Bir masaya
oturduk.
.‫وجلسنا عىل طاولة‬.‫ أخذنا إىل حديقة الشاي ف أورتاكوي‬، ‫ف وقت االنرصاف من المدرسة‬
Hasan cebinden küçük bir şişe çıkardı. Önce kendi karnesinden başlayarak içindeki
sıvıyı suluboya fırçasıyla kırık notların üzerine sürdü.
‫أخرج حسن زجاجة صغية من جيبه ودهن السائل الذي بداخلها عىل الدرجات الضعيفة بفرشاة األلوان‬
‫المائية مبتدأ ببطاقة الدرجات الخاصة به‬
• Hiç unutmam, babam, "Aferin oğlum. Başarısız olman o kadar önemli değil.
Çalışırsan zayıf notlarını düzeltirsin. Önemli olan bize yalan söylememen.” dedi.
ً
‫ ليس مهم لهذه الدرجة فشلك فإذا درست تصحح درجاتك‬.‫ "احسنت يا بن‬، ‫ قال أت‬، ‫ال أنس أبدا‬
".‫ السء المهم هو عدم كذبك علينا‬.‫الضعيفة‬
O günden sonra ailemden hiçbir şey saklamadım, onlara karşı hep dürüst oldum.
ً ً
.‫ وكنت دائما صادقا معهم‬، ‫ لم أخف أي شء عن عائلن‬، ‫منذ ذلك الحي‬
• ilk başlarda hiçbir şey belli olmuyordu. Ama çok geçmeden yeni yazılan notların
mürekkebi karnenin üzerinde dağılmaya başlayınca, her şey ortaya çıktı.
‫ ولكن بمجرد أن بدأ حي المالحظات المكتوبة حديثا ف االنتشار عىل‬.‫ف البداية لم يكن هناك شء واضح‬
.‫ انكشف كل شء‬، ‫بطاقة الدرجات‬
• Bu sihirli suyla bütün kırık notlar bir anda silinmişti. Hepimiz çok mutlu
olmuştuk.
ً ً
.‫ وكنا جميعا سعداء جدا‬.‫ تم مسح جميع الدرجات الضعيفة فجأة‬، ‫بهذا الماء السحري‬

55
Hasan, hepimizin karnesindeki kötü notları sildi. Pamukla islak kalan bölümleri
güzelce kuruttu. Zayıf notların yerine yenilerini yazdı.
ً
‫وجفف بصوره جيدة األجزاء الن بقيت مبللة‬. ‫قام حسن بمسح الدرجات السيئة من بطاقاتنا جميعا‬
ً
.‫بالقطن وكتب درجات جديدة بدل من الدرجات الضعيفة‬
• Yarıyıl tatili gelince, hep aklıma lise arkadaşım
Hasan ve "Tembeller" takımı gelir.
‫عندما تات العطلة االنتصافية دائما اتذكر صديف حسن وفريف الكسول‬
Yanılmıyorsam birinci sınıftaydık. Derslerimiz çok iyi değildi, hatta karnelerimiz
zayıf notlarla doluydu.
ً
‫ حن بطاقات درجاتنا كانت مليئة بالدرجات‬، ‫ لم تكن دروسنا جيدة جدا‬.‫ كنا ف الصف األول‬، ‫إذا لم اخطأ‬
.‫الضعيفة‬
Hasan üzülmememizi, bu sorunu hemen çözebileceğimizi söyledi.
.‫ يمكننا حل هذه المشكلة عىل الفور‬، ‫قال حسن ال تحزنوا‬
• Çok şaşırmıştık, şimdi suçumuz daha da artmıştı.
.‫ واآلن ازداد ذنبنا‬، ‫لقد تفاجئنا جدا‬
Hem kötü karne getirmiş, hem de evdekileri kandırmaya çalışmıştık.
ً
‫من ناحيه أتينا ببطاقة درجات سيئة وأيضا حاولنا خداع اهلنا‬
Sonunda daha kötü duruma düşmemek için babalarımıza anlatmaya karar verdik.
ً
.‫ قررنا إخبار آباءنا لك النقع بوضع أسوأ‬، ‫أخيا‬
Gerçekten de her şeyi olduğu gibi anlattık.
‫حقا اخيناهم كل ش مثل ما هو‬

56
19 Sıralayalım, işaretleyelim ‫ليتب ونشي‬

Erzurum'dan Harvard'a
‫من أرضروم إلى هارفارد‬

Onunla aslında çok önce buluştuk. Ama onunla ilgili notlarım masanın bir köşesinde
kaldı.
.‫ لكن مالحظات حوله بقيت ف زاوية الطاولة‬.‫بالحقيقة التقينا منذ وقت طويل‬
Çok geciktim size Esin Taboğlu'nu tanıtmak için. Keşke bu kadar geciktirmeseydim.
.‫ أتمن لو لم أخركم بهذا القدر‬. ‫لقد تاخرت عىل تقديم اسي تاب اوغلو‬
Esin Taboğlu 1965 Erzurum doğumlu.
.1995 ‫اسي تاب اوغلو من مواليد ارضوم عام‬
Beş kardeşin dördüncüsü,
. ‫الرابعة لخمسة اخوة‬
Küçükken hep eczacı olmak istemiş.
. ‫دائما ارادت ان تكون صيدالنية ف طفولتها‬
O günleri bakın nasıl anlatıyor:
:‫انظروا كيف توصف لنا تلك االيام‬
"Herhalde eczacıların kepleri hoşuma gidiyordu.
‫عىل االغلب كانت تعجبن قبعات الصيادله‬
Lise son sınıfa kadar Erzurum'da okudum.
.‫درست ف أرضوم حن آخر صف ف المدرسة الثانوية‬

57
Hayalim bilgisayar mühendisi ya da matematik profesörü olmaktı.
ً
.‫كان حلم أن أكون مهندسة كمبيوتر أو أستاذة للرياضيات‬
" Liseyi birincilikle bitirmiş.
. ‫انهيت الثانوية بتفوق‬
'Çok çalışkanmışsınız.' diyorum,
. ‫اقول لقد كنت متفوقة‬
gülümsüyor, "Yok canım, küçük yerlerde okul birincisi olmak kolaydır.
.‫تبتسم ال ياعزيزي من السهل أن تكون األول ف المدرسة ف األماكن الصغية‬
Sonra Üniversite tercihlerimi yaptım.
‫بعد ذلك قمت بعمل اختيارات للجامعه‬
Bilgisayar istiyordum ama bir baktım hukuk bölümünü kazanmışım."
. ‫كنت اريد المعلوماتية لكنن تفاجات بأت كسبت قسم الحقوق‬
Şimdi anlıyorum ki bilgisayar bölümünü kazansaymışım hayatımın yönü farklı
olacakmış.
. ‫االن فهمت بأن بان وجهة حيات ستكون مختلفه لو كنت كسبت قسم المعلوماتية‬
Esin Taboğlu İstanbul'a yerleşmiş. Daha sonra 'birden' okulunu sevmeye başlamış.
. ‫استقرت اسي تاب اوغلو بأسطنبول ثم بدأت فجأة بحب جامعتها‬
Önce dil öğrenmek için Columbia Universitesi'ne gitmiş.
.‫ف بادئ األمر ذهبت إىل جامعة كولومبيا لتعلم اللغة‬
O zaman yabancı dilim yoktu tabii.
‫بالطبع لم تكن لدي لغة أجنبية ف ذلك الوقت‬
Lisede ne öğrendiysem. Hiç unutmam, İngilizcem öylesine yetersizdi ki başvuru
formlarını doldurmakta bile zorlanmıştım.
ً
‫و ال أنس أبدا أن لغن اإلنجليية كانت غي كافية لدرجة أنن واجهت صعوبة حن‬. ‫كل ما تعلمته ف الثانوية‬
.‫ف ملء استمارة التسجيل‬

58
Ama yine de gittim.
‫لكنن ذهبت عىل أي حال‬
Yoğun bir dil programına katıldım.
.‫التحقت بينامج لغة مكثف‬

Sonra Harvard Üniversitesi'ne hukuk mastırı için başvurmuş.


.‫ثم سجلت بجامعة هارفارد للحصول عىل الماجستي ف القانون‬
kabul edilmesine kendi bile şaşırmış.
. ‫حن ه كانت مندهشة لقبولها‬
"Harvard'ın ismi önce beni korkuttu. Ama kabul edilen 4 kişiden biri olduğumu
öğrenince çok gururlandım.
ً
‫ لكنن كنت فخورة جدا عندما علمت أنن واحد من األشخاص األربعة‬، ‫اسم هارفارد أخافن ف البداية‬
.‫الذين تم قبولهم‬
Hazırlandım ve gittim. İlk günümü hiç unutamam.
ً
. ‫تجهزت وذهبت وال أنس ابدا اول يوم ىل‬
Derste ingilizce değil de Almanca konuşuyor gibiydiler.
. ‫كانوا كانهم يتحدثون األلمانية ف الدرس وليس االنجليية‬
Ama hiçbir zaman "Ben bu işi başaramayacağım." diye düşünmedim.
‫لكنن لم افكر بأنن لن انجح ف هذا العمل بأي وقت‬
Esin Taboğlu başlamış çalışmaya.
‫اسي تاب اوغلو بدأت بالدراسة‬
"O zamana kadar hukuk bölümüne Türkiye'den kimse başvurmamış.
ً ً
. ‫اىل ذلك الوقت لم يكن أحدا من تركيا مسجال ف قسم الحقوق‬
Bunun için ben herkesten daha çok çalıştım."
‫لذلك عملت بجد ر‬
. ‫أكي من أي شخص آخر‬

59
Harvard'ı bütün zorluklarına rağmen başarıyla bitirir Esin Taboğlu.
. ‫انهت اسي تاب اوغلو هارفارد بنجاح عىل الرغم من كل الصعوبات‬
Birçok firmadan teklif almasına rağmen, Türkiye'yi çok özler,
ً
‫عىل الرغم من حصولها عىل عروض من عدة رسكات اال انها تشتاق جدا اىل تركيا‬
geri döner ve on beş gün içinde iş bulur.
ً ً
‫فتعود وتجد عمال خالل خمسة عرس يوما‬
Önce bir Fransız hukuk firmasında çalışır ve orada özelleştirme hukuku konusunda
uzmanlaşır
‫وتعمل ف مكتب حقوق فرنس وهناك تتخص فيما يتعلق بقانون الحقوق الفردية‬
Esin Taboğlu bugün kendi hukuk bürosunu kurmuş.
‫اسي تاب أوغلو اسست مكتب الحقوق الخاص بها اليوم‬
başarılı bir kadın. Kendisi gibi başarılı olmak isteyen gençler için çok iyi bir örnek
‫ وه مثال جيد للشباب الذين يريدون النجاح مثلها‬.‫امرأة ناجحة‬

60
20 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرا ونشي‬

Kendinizi Nasıl Geliştirebilirsiniz?


‫كيف يمكن ان تطورا انفسكم؟‬

Etrafımda işsiz kiminle konuşsam şu sözleri duyuyorum:


:‫ أسمع هذه الكلمات‬، ‫لو مع من أتحدث من العاطلي عن العمل من حوىل‬
'Bana uygun iş yok.' 'Diplomam var ama iş bulamıyorum!
‫لدي شهادة لكنن ال أستطيع ايجاد عمل‬، ‫ليس هناك عمال مناسبا ىل‬
Boşuna okumuşum yıllarca
ً
‫درست عبثا لسنوات‬
Bunu söyleyen gençler okuyup üniversite bitirmenin yeterli olması gerektiğini
düşünüyorlar.
ً
. ‫يعتقد الشباب الذين يقولون هذا انه ينبع ان يكون كافيا الدراسة وإنهاء الجامعة‬
Bir bakıma haklılar fakat artık dünyanın hiçbir yerinde sadece üniversite diploması
almak bir işe yaramıyor.
.‫من جانب انهم عىل حق لكن اليفيد ان تاخذ فقط شهادة جامعية ف اي مكان ف العالم‬
Bence insan diploma sahibi olsa da olmasa da kendine iyi bir iş kurabilir.
ً ً
.‫برأت أنه يمكن للشخص أن يؤسس عمال جيدا سواء كان صاحب شهادة أم ال‬
Tabii çalışkan ve dürüst olmak şartıyla.
ً ً
.‫طبعا برسط أن يكون صادقا ومجتهدا‬

61
Bunların yanında da öğrenmeye açık olmak ve kendini geliştirmek gerekir.
ً
. ‫باإلضافة إىل ذلك ايضا يجب ان يطور نفسه ويكون مستعدا للتعليم‬
Çünkü öğrenme hayatımızın sonuna kadar devam eder.
.‫ألن التعلم يستمر حن نهاية حياتنا‬
Şimdi size birkaç öneride bulunmak istiyorum.
. ‫اآلن أريد أن أقدم لكم بعض النصائح‬
1. Çok gereksiz bilgilerin de bir gün işe yarayacağını düşünerek her zaman
öğrenmeye açık olun.
ً
. ‫كونوا مستعدين للتعلم دائما من خالل التفكي بأن حن المعلومات الغي ضورية ستكون مفيدة يوما ما‬
2. Yabancı bir dili çok iyi derecede bilin.
. ‫اعرفوا لغة أجنبية بشكل جيد‬
3. Klavyede on parmak ve hızlı yazı yazmayı öğrenin.
.‫تعلم كيفية كتابة العرسة أصابع والكتابة الرسيعة عىل لوحة المفاتيح‬
4. Bilgisayar kullanmanız da yetmez, programları çok iyi derecede bilin ve WEB
tasarımı yapmayı öğrenin.
ً
‫ اعرفوا برامجه لدرجة جيده وتعلموا عمل تصميم الويب‬، ‫ال يكف أيضا استخدامكم للكمبيوتر‬
5. Teknolojik gelişmeleri takip edin. Sizden daha genç insanlardan bu konuda
yardım isteyebilirsiniz.
ً ‫ر‬
.‫االكي شبابا منكم‬ ‫ يمكنكم طلب المساعدة بهذا الخصوص من األشخاص‬.‫واكبوا التطورات التكنولوجية‬
Çünkü onlar teknoloji konusunda her zaman sizden bir adım önde olacaktır.
‫الن هؤالء سيكونون قبلكم بخطوة لألمام دائما بموضوع التكنولوجيا‬

62
‫‪6. Bir enstrüman çalın. Nota kullanarak birkaç parça çalacak kadar müzikten‬‬
‫‪anlayın.‬‬
‫اعزفوا عىل آلة موسيقية افهموا ما يكف من الموسيف لتشغيل بعض المقطوعات الموسيقية باستخدام‬
‫النوتات الموسيقية‪.‬‬
‫‪7. Tenis öğrenin. Her spor yararlıdır‬‬
‫تعلموا التنس ‪ ،‬كل الرياضة مفيدة ‪.‬‬
‫‪ama hem sağlık, hem sosyal çevre, hem de ikili ilişkiler açısından tenisin yeri‬‬
‫‪başkadır‬‬
‫ً‬
‫ولكن من حيث الصحة والبيئة االجتماعية والعالقات الثنائية أيضا فإن مكان التنس مختلف‪.‬‬
‫‪8. Her gün birden fazla gazete okuyarak gündemi takip edin.‬‬
‫تتبعوا األحداث اليومية من خالل قراءة ر‬
‫أكي من صحيفة واحدة كل يوم‪.‬‬

‫‪9. Sadece dünyadaki politik olayları değil, kültür ve sanatla ilgili gelişmeleri de takip‬‬
‫‪edin.‬‬
‫ً‬
‫ال تتبعوا األحداث السياسية ف العالم فقط ‪ ،‬بل تتبعوا أيضا التطورات المتعلقة بالفن والثقافة‪.‬‬
‫‪10. Vaktiniz ve paranız yeterliyse mutlaka seyahat edin.‬‬
‫ً‬
‫إذا كان لديكم ما يكف من الوقت والمال ‪ ،‬قوموا بالسياحة مطلقا‪.‬‬
‫‪Farklı kültürleri, yaşantıları ve hatta yemekleri öğrenmeye çalışın.‬‬
‫حاولوا أن تتعرفوا عىل الثقافات المختلفة والخيات وحن المأكوالت‪.‬‬
‫‪Bütün bunları bilmiyor ve yapamıyorsanız şansınız diğerlerinden az demektir.‬‬
‫إذا ال تعرفون كل هذا وال يمكنكم فعل ذلك ‪ ،‬فهذا يعن أن فرصتكم أقل من اآلخرين‬

‫‪63‬‬
26 Yerleştirelim ‫لنضع ف مكانه‬

Hayatım Örgü
‫الحياكة حياتي‬

Çıldırmış gibi örgü örüyorum.


. ‫انا احيك الحياكة مثل المجنونه‬
Evet evet örgü, bildiğiniz örgü.
. ‫الحياكه الن تعرفونها‬، ‫نعم نعم الحياكه‬
Tığla, şişle... Kazak, atkı, bileklik... Aklıma ne gelirse örüyorum.
. ‫ كية‬، ‫وشاح‬، ‫كل مايأت اىل عقىل اسوار‬، ‫احيك بالسناره والسيخ‬
Her sene benim böyle zamanlarım olur.
.‫تكون لدي هكذا أوقات كل عام‬
Bir ay sürekli örerim.
‫احيك شهر بأستمرار‬
Sonrasında yarım kalmış kazaklar, şallar, atkılar, eldivenler ortalıkta gezinir.
‫ والقفازات‬، ‫ واألوشحة‬، ‫ والشاالت‬، ‫بعدها تتجول البلوزات غي المكتملة‬
Siz benim iyi örgü ördüğümü düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
ً
. ‫اذا كنتم تعتقدون انن احيك حياكة جيدا فأنتم تخطئون‬
Şu ana kadar kazak örerken 'kol kesme denilen şeyi hiç yapamadım.
ً
.‫حن اآلن لم أتمكن مطلقا من عمل بما يسم "قسم الذراع" عند حياكة كيه‬
Benim yarım bıraktığım kazakları en son annem geldiğinde tamamlamıştı.
‫اخر مرة عندما أتت ام قامت بأكمال الكيات الن تركتها ف المنتصف‬
Ama hiçbirini giymedim. Çünkü ben giymekten değil örmekten hoşlanıyorum.
. ‫لكنن لم ارتدي اي واحدة منها النن تعجبن الحياكة وليس االرتداء‬

64
Bunu fark ettim. Bu sene yine örgü krizim tuttu ve gerekli ipleri, modelleri
bulabilmek için şehrin altını üstüne getirdim.
ً
‫ هذه السنة أيضا عانيت من أزمة الحياكة مرة أخرى وقلبت المدينه عاليها اسفلها لك‬.‫لقد الحظت ذلك‬
.‫اتمكن من العثور عىل الخيوط والموديالت الالزمة‬
Sonunda "Bunları
mutlaka kullanırım." diye düşünüp yün, saçma sapan ipler, boncuklar aldım ve eve
geldim.
ً
.‫وف النهاية اشييت الخرز وخيوط المعن لها وصوف وعدت اىل البيت اعتقدت انن سأستخدمها حتما‬
Ev şu anda atölye gibi... Aslında yapacak daha önemli işlerim var ama ben sürekli
örüyorum.
‫البيت االن مثل الورشه وف الواقع لدي اعمال ر‬
. ‫اكي اهميه لعملها لكن انا احيك باستمرار‬
Bu sanırım rahmetli anneannemin bize söylediği bir şeyden kaynaklanıyor.
.‫اعتقد ان هذا نابع من شء أخيتنا به جدت المرحومة‬
Anneanneciğimin hiç eli boş durmazdı.
ً
. ‫جدت العزيزة لم تبف يدها فارغه ابدا‬
Mutlaka bir şeyle uğraşırdı.
ً
. ‫كانت حتما تنشغل بس‬
Ya dantel olurdu, ya oya, ya bize ördüğü patiklerden olurdu.
.‫ أو احذية الخيوط الن تحيكها لنا‬، ‫ أو التطريز‬، ‫إما كان الدانتيل‬
Ben onun yanında boş boş otururdum.
‫انا كنت اجلس بجانبها مكتوفة االيدي‬
O zaman anneannem "Kızım, nasıl boş oturuyorsun?
Kitap oku, örgü ör, bir şey yap. Öyle oturup durma." derdi.
‫ اعمىل ش‬، ‫حيك حياكة‬، ‫كانت تقول ىل جدت ف ذلك الوقت كيف تجلسي مكتوفة األيدي اقرأي كتاب‬
. ‫ال تبف جالسه هكذا‬
Ben de anneanneciğimin söylediği şeyi uyguluyorum, elimi boş bırakmıyorum.
‫وانا اطبق ماقالته جدت وال اترك يدي فارغة‬

65
2 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Sanat ve Türleri
SANAT NEDİR?
‫الفن وأنواعه‬
‫ماهو الفن؟‬

Sanatı "yaratıcılığın ya da hayal gücünün ifadesi" olarak tanımlayabiliriz.


".‫يمكننا تعريف الفن بأنه "تعبي عن اإلبداع أو قوة الخيال‬
Sanatçı ise, herkesin duyduğunu, gördüğünü, hissettiğini, düşündüğünü; farklı
şekilde duyan, gören, hisseden, düşünen, yorumlayan kişidir.
‫بينما الفنان هو الشخص الذي يراجع ويفكر ويشعر ويرى ويسمع بشكل مختلف عما يفكر به ويشعر به‬
. ‫ويراه ويسمعه الجميع‬
Sanatçı duyulmayanı duyan, görülmeyeni görendir.
ُ ُ
. ‫الفنان هو الذي يرى ما ال يرى ويسمع ما ال يسمع‬

1. Pratik Sanatlar (Zanaat):


)‫الفن العمىل (الحرفة‬
İnsanların gereksinimlerini karşılamak için yaptığı el becerisi isteyen işlerdir.
.‫وه األعمال الن تتطلب المهارة اليدوية من اجل تلبية الناس اىل احتياجاتهم‬
Mutlaka eğitim gereklidir.
. ‫بالتأكيد التعليم ضوري‬
Eğitimin de uygulamalı olarak bir usta çırak ilişkisi içerisinde gerçekleşmesi
gereklidir.
ً
. ‫يجب أن يتحقق التدريب أيضا ضمن عالقة تطبيقية مبتديء محيف‬

66
Ama eğitimin yanında kişinin işe yatkın olması, el becerisi şarttır.
ً
.‫ تشيط المهارة اليدوية وان يكون الشخص قادرا عىل العمل‬، ‫لكن إىل جانب التعليم‬
Bu sanatlara örnek olarak, marangozluk, berberlik, terzilik, aşçılık vb. verebiliriz.
.‫ الطىه وما إىل ذلك‬، ‫ الخياطة‬، ‫ الحالقة‬، ‫ النجارة‬، ‫يمكننا ان نعط أمثلة عىل هذه الفنون‬
Herkes dolap yapabilir ama bir marangoz gibi yapamaz.
.‫يمكن ألي شخص أن يصنع خزانة ولكن اليعملها مثل النجار‬
Herkes dikiş dikebilir ama bir terzi gibi dikemez.
.‫ ولكن ال يخيط مثل الخياط‬، ‫يمكن ألي شخص الخياطة‬
2. Güzel sanatlar (Sanat):
‫ الفن‬: ‫الفنون الجميلة‬
Duygu ve düşüncelerin estetik bir şekilde görsel, işitsel ve drama yoluyla
başkalarına anlatma işidir.
..‫هو عمل يوضح لالخرين جمال اإلحساس واألفكار بطريقة درامية وسمعيه ومرئية‬
Göze güzel görüntüler göstermek, kulağa hoş sesler duyurmak ve ruhta heyecan
yaratmak güzel sanatların amacıdır.
‫ وأسماع االذن أصوات ممتعة وخلق اإلثارة ف‬، ‫إن غرض الفنون الجميلة هو إظهار صور جميلة للعي‬
.‫الروح‬
Eğitim gerekir ve işe yatkın olmak da şarttır.
ً ً
.‫مطلوب التدريب وبرسط ان يكون أيضا قادرا عىل العمل ايضا‬
Ama bu ikisi yeterli değildir.
. ‫لكن هذان ال يكفيان‬
Bir de kişinin doğuştan gelen özelliğinin, yeteneğinin olması gerekir.
‫يجب ان تكون مهارة الشخص و ممياته آتيه من الفطرة‬
Herkes çalışırsa çok iyi resim çizebilir ama herkes bir ressam gibi resim çizemez.
. ‫لكن اليمكن ألي شخص ان يرسم مثل الرسام‬، ‫يمكنه الرسم بشكل جيد‬، ‫اذا اي شخص يرسم‬
Herkes bir şeyler yazabilir ama yazar olmak başka birşeydir.
ً
‫ممكن ألي شخص ان يكتب ش لكن ان تكون كاتبا هذا ش آخر‬

67
Örnekleri çoğaltmak mümkün. ‫من الممكن تكرار األمثلة‬
ً
Bu da şunu gösteriyor ki :‫وهذا أيضا يظهر التاىل‬
Herkes bir meslek sahibi olabilir ya da yeteneği ve el becerisi olan herkes zanaatkâr
olabilir.
ً
‫يمكن ألي شخص أن يكون لديه مهنة أو أي شخص لديه مهارة يدوية يمكن أن يكون حرفيا‬
Ama herkes sanatçı olamaz . ‫لكن ال يمكن ألي شخص ان يكون فنان‬ .
Güzel Sanatlar genel olarak 3 ana bölüme ayrılır;
:‫ أقسام رئيسية‬3 ‫الفنون الجميلة تنقسم عموما إىل‬
1. GÖRSEL SANATLAR ‫الفنون المرئية‬
Resim, heykel, mimarlık... VS
‫ الخ‬... ‫الرسم والنحت والعمارة‬
2. İŞİTSEL SANATLAR :‫الفنون السمعية‬
Müzik ve edebiyat sanatları
‫الموسيف والفنون األدبية‬
3. DRAMATİK SANATLAR: ‫الفنون الدرامية‬
Tiyatro, dans, bale, sinema, kukla, opera... VS.
‫الخ‬.... ‫ األوبرا‬، ‫ الدم المتحركة‬، ‫ السينما‬، ‫ الباليه‬، ‫ الرقص‬، ‫المرسح‬
Her insanın güzellik duygusuna ve güzele karşı bir ilgisi vardır.
‫كل إنسان لدية اهتمان تجاه الجميل واالحساس بالجمال‬
Giysilerimizde biçim ve renk uyumuna dikkat ederiz.
.‫ننتبه لمالئمة الشكل واللون ف مالبسنا‬
Ev eşyalarımızı yerleştirirken güzel görünmesine özen gösteririz.
‫حينما نرتب اثاثنا الميىل نعي أهمية ألن تبدو جميله‬
Düzgün görünümlü çiçeklerle süslenmiş bir masada yemek yemek iştahımızı açar.
‫يفتح شهيتنا للطعام االكل عىل طاوله مزينه بالزهور بمظهر منظم‬
Güzel bir müzik eşliğinde iş yapmak verimi arttırır.
.‫تزيد من انتاجية العمل عند استماع الموسيف الجميلة‬

68
8 Dolduralım, işaretleyelim ‫لنمأل ونشي‬

KUMDAN İSTANBUL
‫اسطنبول من رمل‬

Kum heykel sanatı kısa ömürlü sanatlardan biri...


‫فن النحت الرمىل أحد الفنون القصية العمر‬
Kum heykellerin tarihi eski Mısır'a kadar uzanıyor.
.‫يعود تاري خ التماثيل الرملية إىل مرص القديمة‬
O dönemde piramitlerin yapımından önce kumdan modellerinin yapılması bu
sanatın ilk örnekleridir.
.‫ كان عمل نماذج الرمال ه األمثلة األوىل لهذا الفن‬، ‫ف تلك الحقبة قبل بناء األهرامات‬
Mısırlılar kum heykeller için yalnızca nehir kumu ve su kullanmışlar ve bir takım
özel teknikler uygulamışlar.
.‫استخدم المرصيون رمال النهر والماء فقط لمنحوتات الرمال وطبقوا بعض التقنيات الخاصة‬
Zamanla bu sanat dalı hem teknik olarak farklılaşmış hem de giderek popülerliğini
artırmış.
ً ً ً
‫مع الوقت أصبح هذا الفرع من الفن مختلف تقنيا وايضا زادت شهرته تدريجيا‬
Masallar şehri Istanbul, gerçeküstü ve özel bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
ً ً ً
.‫ مدينة األساطي تحتضن نشاطا خاصا ورسياليا‬، ‫اسطنبول‬
İstanbul Uluslararası Kumdan Heykeller Festivali,
‫مهرجان اسطنبول الدوىل لمنحوتات الرمال‬
sizleri kimi zaman İstanbul'un simgeleşmiş yapılarında gezintiye çıkarıyor.
.‫ف بعض األحيان يخرجك لليهة ف رموز اسطنبول الشهية‬
Kimi zaman da mitolojik hikayelerle baş başa bırakıyor.

69
‫ف بعض األحيان ييككم بمفردكم مع المنحوتات األسطورية‬
Sergi 7 Temmuz'da Kozyatağı Carrefour mağazasında açılıyor.
‫يفتتح المعرض ف سبعة تموز ف متاجر كوزياتاع كارفور‬
Ziyaretçiler sadece kumdan heykelleri görme imkanına değil, heykeltıraşlarla
tanışma ve atölye çalışmalarına katılma imkanını da buluyor.
ً
‫ال يتاح للزائرين فقط مشاهدة المنحوتات الرملية بل لديهم أيضا امكانية التعرف عىل النحاتي والمشاركة‬
.‫ف ورش العمل‬
Bu açıdan organizasyon bir festival niteliği taşıyor.
. ‫ومن هذه الناحية يحمل مية المهرجان المنظم‬
Kültür Sentezi Istanbul.
‫اسطنبول مدينة امياج الثقافات‬
Heykeller konularını İstanbul'dan alıyor.
.‫تأخذ التماثيل مواضيعها من إسطنبول‬
İstanbul'un tarih boyunca üç imparatorluğa başkentlik yapması ve çeşitli dinlere ev
sahipliği yapması kumdan heykel sanatçılarına zengin bir konu yelpazesi sunuyor.
‫ حيث قدمت‬، ‫ كانت إسطنبول عاصمة لثالث إمياطوريات واحتضنت ديانات مختلفة‬، ‫عىل مر التاري خ‬
.‫مجموعة غنية اىل فنات النحت الرمىل‬
Festivale Hollanda, İspanya, Ukrayna, Brezilya, Kanada, Belçika, İrlanda, İngiltere,
Portekiz, Çek Cumhuriyeti, Hindistan ve Rusya'dan usta kum heykeltıraşları
katılıyor.
‫يحرص المهرجان نحاتون رمل من هولندا وإسبانيا وأوكرانيا واليازيل وكندا وبلجيكا وأيرلندا وإنجليا‬
.‫واليتغال وجمهورية التشيك والهند وروسيا‬
Her biri kendi ülkesinde tanınan başarılı heykeltıraşlar, kumdan dev heykellerin
üzerinde son hazırlıklarını yapıyorlar...
.‫ بعمل االستعدادات النهائية لمنحوتات الرمال العمالقة‬، ‫يقوم النحاتون الناجحون المعروفون ف بلدهم‬
Festival, saat 10:00 ila 24:00 arasında devam edecek.
.24:00 ‫ والساعة‬10:00 ‫سيستمر المهرجان بي الساعة‬
Gece ışıklandırmaları festivali daha da ilgi çekici hale getirecek.
‫ستجعل أضواء الليل المهرجان ر‬
.‫أكي جاذبية‬

70
12 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Sanat Dört Duvara Sığmazsa


‫اذا لم تسع اربع جدران الفن‬
Mahallelerin arka sokaklarında bugünlerde bir hayalet dolaşıyor:
ٌ
‫يتجول شبح هذه األيام ف االزقه الخلفية لألحياء‬
Sokak sanatının hayaleti!
. ‫انه شبح فن الشوارع‬
Sokak sanatı, bir süredir bazı metropollerin sokaklarını açık hava galerisine
dönüştürüyor.
.‫يعمل فن الشوارع عىل تحويل شوارع العواصم إىل معارض ف الهواء الطلق لمدة من الزمن‬
Dünyada sokak sanatı 60'ların başında, New York'taki gençlerin isimlerini tahta
kalemleriyle ve spreylerle duvara yazmalarıyla başladı.
‫ عندما كتب الشباب ف نيويورك أسمائهم عىل الحائط‬، ‫بدأ فن الشوارع ف العالم ف أوائل الستينيات‬
.‫بأقالم الطباشي والبخاخات‬
60'lı yıllarda hippi hareketinin etkisiyle poster sanatı ortaya çıktı.
‫ظهر فن الملصقات بتأثي حركة هن ف سنوات الستينات‬
80'lerde hip hop kültürünün gelişmesi, 90'lı yıllarda bu kültürün dünya çapında
endüstrileşmesi galerilerin ve müzelerin dışında kalmak isteyen sanatçıların sokağa
ilgisini artırdı.
‫أدى تطور ثقافة الهب هوب ف الثمانينيات والتصنيع لهذه الثقافة ف مختلف أنحاء العالم ف التسعينيات‬
.‫إىل زيادة اهتمام الفناني الذين أرادوا البقاء خارج صاالت العرض والمتاحف‬
Türkiye'de de sokak sanatı grafiti ile başladı.
ً
‫بدأ فن الشوارع ف تركيا أيضا مع الجرافيت‬
Bu sanatı Türkiye'ye tanıtan isim Tunç Dindas, namı diğer TURBO. TURBO'nun
grafiti serüveni break dans merakıyla başlamış.
‫ راقص البهلوان الشخص المعروف بأسم تونتش‬TURBO ‫بدأ هذا الفن بيكيا بفضول مغامرة الجرافيت ل‬
TURBO.‫دينداس والذي له اسم اخر‬

71
Plak kapaklarındaki grafiti çizimlerini evinin karşısındaki inşaatın duvarlarına
uygulamış önce.
ً
. ‫قام بتطبيق رسومات الجرافيت الن عىل أغطية اللوحة عىل جدران المبن المقابل لميله أول‬
Ardından bir grup genci de özendirip yetiştirmiş.
ً
‫من بعد هذا قد شجع وتبن فريق شباب أيضا‬
Günümüzde sokak sanatının içeriği oldukça geniş.
ً
.‫ محتوى فن الشوارع واسع جدا‬، ‫ف يومنا هذا‬
Bu sanatın içine duvar baskısı yapmaktan ana caddelere heykel dikmeye kadar
birçok iş giriyor.
‫دخل اىل محتوى هذا الفن الكثي من االعمال من عمل ملصقات الجدران اىل نصب التمثال ف الشوارع‬
‫الرئيسية‬
Sokak sanatçılarının en önemli ortak yanlar muhalif kimlikleri.
‫الجانب المرسك االهم لفنات الشوارع هو هوياتهم المعارضة‬
Hepsi 'sokaklar bizimdir anlayışıyla, reklamlara karşı çıkıyorlar.
.‫ مع مفهوم أن الشوارع ملكنا‬، ‫جميعهم ضد اإلعالنات‬
Örneğin "Fly Propaganda' bir reklam şirketinde tasarımcı ve sinek amblemiyle ün
kazanmış bir sokak sanatçısı. Fly Propaganda
.‫ اشتهر بشعار الذبابه الخاص به‬، ‫عىل سبيل المثال مصمم ف رسكة إعالنات وفنان شارع‬
Reklam panoları ona çirkin geliyor.
. ‫تبدو له لوحات االعالنات قبيحة‬
Bu yüzden panoların üzerine bir sinek kondurup "Burada pislik var." mesajı veriyor.
".‫لذا رسم ذبابة عىل األلواح تعط رسالة ان " توجد هنا قذارة‬
Sokak sanatı tüm dünyada hızla yaygınlaşsa da "Bu sanat şehre karşı vahşi bir saldırı
mı, yoksa şehri güzelleştiriyor mu?"
‫ "هل هذا الفن هجوم وحس عىل المدينة أم أنه‬، ‫حن لو ينترس فن الشارع ف جميع أنحاء العالم برسعة‬
‫يجعل المدينة جميلة؟‬
tartışmaları hala sürüp gidiyor.
.‫الزال الجدل مستمر‬

72
15 İşaretleyelim, anlatalım ‫لنوضح ونشي‬

TİYATRO
‫المسرح‬

Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergiledikleri bir gösteridir.


.‫المرسح عبارة عن العرض الذي يمثله ممثلون عىل منصة أمام الجمهور‬
Genel olarak tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak da ifade
edilir.
ً
.‫المرسح بشكل عام يعي أيضا عن فن التعريف االنسان لالنسان وباالنسان بشكل إنسات‬
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı;
diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun
sahnede seyirci önünde oynanmasıdır.
‫ر‬
‫األكي أهمية ف عمل المرسح عن األنواع األخرى ؛‬ ‫الفرق‬
.‫بينما تتم كتابة األعمال األدبية األخرى للقراءة واالستماع يتم تمثيل المرسحية عىل المرسح أمام الجمهور‬
Değer ölçülerini,
izleyenlerin düşünce ve anlayışlarından alır.
‫تاخذ مقايسس القيمه له من مفاهيم وفكر المشاهدين‬
Tiyatro metinlerine "oyun" metinleri yazan kişiye "oyun yazarı" ve oyunu sahnede
canlandıran kişilere "oyuncu" (ya da daha genel olarak tiyatrocu) denir.
‫ والشخص الذي يكتب النرصص يسم كاتب مرسح والذين يحيون‬. " ‫يقال لنصوص المرسح "المرسحية‬
. ‫المرسحيه ف المنصة يسمون بالممثلي المرسحي او بصورة عامة مرسحيون‬
Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekor ve kostüm
sorumlusu, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.
ً
‫ مرسف‬، ‫وهناك أيضا عمال مساعدون اخرون مثل مرسف المرسح الذي يرسف عىل االداء المرسح للعمل‬
.‫ مصمم اإلضاءة وملقن النصوص‬، ‫الديكور واألزياء‬

73
20 Tamamlayalım, işaretleyelim ‫لنكمل ونشي‬.

ANADOLU ATEŞİ
‫نار األناضول‬
Anadolu Ateşi, bir dans topluluğudur.
.‫نار األناضول ه فرقة رقص‬
Halk danslarını bale, modern dans ve dansın diğer disiplinleri ile sentezleyerek
bütün dünyaya modern standartlarda bir gösteri, bir kültürel şölen sunmaktadır.
ً
‫تقدم للعالم اجمع وليمة ثقافية وعرضا ضمن المعايي المعاضة من خالل مزج الرقص الشعن مع الباليه‬
. ‫والرقص الحديث و تخصصات الرقص االخرى‬
Anadolu Ateşi gösterileri, kaynağını Anadolu'nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel
tarihinden alır.
. ‫وتأخذ عروض نار األناضول مصدرها من تاري خ األناضول الثقاف واالف السنوات االسطورية‬
Topluluğun hedefi de bu tarihi tüm dünyaya tanıtmaktır.
ً
. ‫هدف الفرقة ايضا هو تعريف هذا التاري خ لجميع العالم‬
Anadolu Ateşi dans topluluğu ilk olarak 1999 yılında 'Dansın Sultanları' adıyla
çalışmalarına başlamıştır.
".‫ تحت اسم "سالطي الرقص‬1999 ‫بدأت فرقة الرقص بأعمالها ف األناضول العمل للمرة األوىل ف عام‬
Topluluğu Mustafa Erdoğan oluşturmuştur. ‫وقد قام مصطف أردوغان بتشكيل الفرقة‬
.
Çalışmalar Erdoğan'ın gazetelere 'dansçı aranıyor ilanları vermesiyle başlamıştır.
" ‫"يبحث عن راقصي‬، ‫وقد بدأت االعمال بأعطاء اردوغان اعالنات للصحف‬
İlana 750 kişi başvurmuş ve aralarından 90 genç seçilmiştir.
ً ً
.‫ شابا من بينهم‬90 ‫ شخصا إىل اإلعالن وقد تم اختيار‬750 ‫تقدم‬
Genç dansçıları iki yıl boyunca günde sekiz, zaman zaman on altı saat çalıştırarak
gösteriler hazırlanmıştır.
‫وقد تم اعداد العروض من خالل تشغيل الراقصي الشباب ثمان ساعات بالنهار وأحيانا ستة عرس ساعة‬
‫طوال عامي‬

74
Eğitmenler dansçıları dans figürlerinin yanısıra estetik, egzersiz, diyet, masaj ve
yoga konularında da çalıştırmıştır.
‫قام المدربون بتدريب الراقصي عىل مواضيع الجمال و التمرينات الرياضية والنظام الغذات والتدليك‬
. ‫واليوجا باإلضافة إىل حركات الرقص‬
Dansçılar Anadolu ritimleri hakkında teorik dersler de almışlardır.
ً ً
.‫وقد أخذ الراقصون أيضا دروسا نظرية حول إيقاعات األناضول‬
Anadolu Ateşi dans topluluğu gösterisinin, Türkiye'de 3 Mayıs 2001 tarihinde
başlayıp 3-4 gösteri sonrasında yurt dışında sahnelenmesi planlanmıştır.
‫ ف تركيا وتم التخطيط عىل عرضها ف الخارج بعد‬2001 ‫ مايو‬3 ‫بدأت نار األناضول بعرض فرقة الرقص ف‬
‫ عرض‬4_3
Fakat aylar önce biletlerinin tükenmesi nedeniyle Türkiye'deki program uzatılmıştır.
.‫ وقد تم تمديد الينامج بسب نفاذ التذاكر قبل أشهر‬،‫ولكن ف تركيا‬
Topluluk, Türkiye'de pek çok önemli organizasyonda yer almış ve büyük beğeni
ً
kazanmıştır. ‫وقد حصلت الفرقة عىل اعجاب كبي وشغلت حيا ف المنظمات المهمه جدا ف تركيا‬.
Anadolu Ateşi, 2002 yılında dünya turnesine başlayarak toplam 57 ülkede ve
dünyanın birçok sahnesinde bu dans şovunu sanatseverlerle buluşturmuştur.
‫ وجمعت هذا العرض الراقص مع‬. ‫ دولة‬57 ‫ ف مجموع‬2002 ‫بدأت نار األناضول بجولتها العالمية ف عام‬
. ‫عشاق الفن ف العديد من منصات العالم‬
New York, Chicago, Fransa, Çin, Moskova, Misir bunlardan bazılarıdır.
‫ بعض منها‬، ‫ مرص‬، ‫ موسكو‬، ‫ الصي‬، ‫ فرنسا‬، ‫ شيكاغو‬، ‫نيويورك‬
Anadolu Ateşi bugüne kadar yurtiçinde ve yurtdışında beş yüz bin kilometre
yolculuk yapmıştır
.‫وقد عملت فرقة نار األناضول حن اآلن رحلة خمسمائة ألف كيلومي ف داخل البالد وخارجها‬
ve gösterileriyle dünya basınında yaklaşık 5000 haberde yer almıştır.
ً
‫ خيا ف الصحف العالمية‬5000 ‫وقد شغلت بعروضها حيا ف حواىل‬
Ayrıca topluluk, dünyanın müzikle uyumlu en hızlı dans eden ekibi olarak Guinness
Rekorlar Kitabına girmeye adaydır.
‫ تم ترشيح الفرقة لكتاب غينيس لألرقام القياسية ليكون أرسع فريق للرقص بتناغم مع‬، ‫إضافة إىل ذلك‬
‫الموسيف ف العالم‬

75
19 İşaretleyelim , yazalım ‫لنشي ونكتب‬

Tesadüfen Bulundular
‫أشياء وجدت بالصدفة‬

DAYANIKLI CAM ‫الزجاج المقاوم‬


Güvenli camın bulunması, en çok ihtiyaç duyulan zamanda gerçekleştirildi:
‫تم تنفيذ اخياع الزجاج اآلمن ف الوقت الذي كان بأمس الحاجه اليه‬
Motorlu taşıt çağında.
‫ف عرص المركبات ذات المحرك‬
1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, bir deney sırasında deney
tüpünü yere düşürdü.
.‫ أسقط الكيميات الفرنس إدوارد بنديكتوس أنبوبة االختبار أثناء التجربة‬1903 ‫ف عام‬
Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı
‫انكرست األنبوبة لكن بقيت قطعه واحدة من دون ان تتهشم‬
Benedictus, içinde kolodyum olan sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince
plastik tabakanın parçalanmayı engellediğini anladı.
‫فهم بنديكتوس أن الطبقة البالستيكية الرقيقة المتبقية ف األنبوبة بعد تبخر السائل المحتوي عىل‬
‫الكولوديون منعت التهشم‬
Bunu not ettikten sonra bu konu üzerinde fazla durmadı.
ً
‫ولم يهتم لألمر كثيا ف هذا الموضوع بعدما سجل مالحظته‬
Ancak, kaza yapan bir aracın içindeki kızın kırılan camlardan çok kötü şekilde
yaralanması dikkatini çekti.
. ‫لكن اثار انتباهه اصابة طفلة بجروح بالغة بسبب الزجاج المتكرس ف داخل سيارة تعرضت لحادث‬
Benedictus bu durumu göz ardı etmedi ve bu konu üzerinde çalışmaya başladı.
‫لم يتجاهل بنديكتوس هذا الموقف وبدأ العمل عىل هذا الموضوع‬

76
Daha önceki deneyiminden esinlendi ve iki cam arasına selüloz nitrat yerleştirerek
üç katlı camı oluşturdu.
ّ ‫أستوح من تجربته السابقة‬
.‫وكون زجاج من ثالثة طبقات ووضع نيات السليلوز بي طبقن الزجاج‬
Buluşu 1920'lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya başlandı.
‫وف العرسينات من القرن المنرصم تم البدء بأستخدام أخياعه ف الزجاج األمام للسيارات‬

YAPIŞKAN KAĞIT ‫االوراق الالصقة‬

"3M" bilim adamlarından Dr. Spencer Silver, 1970'lerin başlarında dayanıksız


yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti.
‫عندما ر‬m 3 ‫ف أوائل سبعينيات القرن العرسين الدكتور سبينرس سلفر وهو احد علماء لمنظمة‬
‫عي عىل‬
ً
.‫مادة الصقة ضعيفة قد اعتيها اخياعا عديم الفائدة‬
Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, kitabındaki ayraç istediği yerde durmadığı
için çok sinirlendi.
ً
‫ كان زميل المهنة لديه آرت فراي غاضبا جدا بسبب عدم بقاء الفاصله الن ف‬، ‫بعد سنوات من ذلك‬
‫الكتاب ف المكان الذي اراده‬
Bu konu üzerinde kafa yordu ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu
geldi.
ً
.‫ تذكر االكتشاف الغي مجدي لزميله‬، ‫ وفجأة‬، ‫لقد فكر مليا ف هذا‬
Bu buluş sayesinde ayracın kitaba yapışması sağlanacak,
‫بفضل هذا االخياع يتم مساعدة التصاق الفاصل بالكتاب‬
ancak çıkartıldığında da kitaba zarar gelmeyecekti.
‫اال انه كان لن يسبب الرصر للكتاب عند ازالته‬
"Yapışkan kağıt“ tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil.
.‫الورق الالصق بالطبع ليس نجاح منتج بليلة وضحاها‬
3M'in ortaya attığı bu örnek, vazgeçilmez büro malzemelerinden biri oldu.
.‫للجميع هو أحد اللوازم المكتبية الن ال غن عنها‬M 3 ‫أصبح هذا المثال الذي قدمت فكرته رسكة‬

77
POŞET ÇAY ‫اكياس الشاي‬
"Bir çok icat gibi poşet çay da kazara ortaya çıkmış
‫ ظهرت أكياس الشاي عن طريق الصدفة‬، ‫مثل العديد من االخياعات‬
Bundan yüz yıl önce, New York'lu kahve tüccarı Thomas Sullivan çay ticaretine
başlamış
‫ بدأ توماس سوليفان تاجر القهوة ف نيويورك بتجارة الشاي‬، ‫قبل مائة عام من االن‬
Ama işler pek iyi olmadığından çayı, eskiden olduğu gibi büyük torbalara doldurup
yollamak yerine minik ipek poşetlere koyarak yollamaya başlamış.
ً ً
‫ولكن ألن األعمال لم تكن جيدة جدا فبدل من ملء وإرسال الشاي باألكياس الكبية كما كان ف السابق بدأ‬
‫بوضعها ف أكياس حرير صغية وارسالها‬
Ama alıcılar poşetleri kesip içindeki çayı demliğe koymaları gerekirken
‫لكن ف الذي كان عىل الزبائن ان يقصوا األكياس ويضعون الشاي الذي بداخلها ف ابريق الشاي‬
poşeti olduğu gibi demliğe atıvermişler
ً
. ‫رموا الكيس ف االبريق فورا كما هو‬
Sullivan'in icadı Amerika'da kısa zamanda tutulmuş
ً
‫الف اخياع سوليفان اعجابا ف أمريكا‬
Çay tiryakileri tarafından kitleler halinde poşet çaya dönülmüş
‫وتحولت الكتل اىل اكياس شاي من قبل مدمن الشاي‬
Sullivan bu durumda bir taşla iki kuş vurmuş.
‫وضب سوليفان عصفورين بحجر‬
‫بهذا الوضع‬
Hem tasarruf etmiş, hem de yeni bir buluşa imza atmış.
‫من ناحيه ترصف ومن ناحية أحرز اخياع جديد‬
İpek poșet de1930'da yerini kağıda bırakmış
199 ‫ف العام‬

78
12 Okuyalım, sürdürelim ‫لنكمل ونواصل‬

Çocuk Gözüyle
‫بعيون األطفال‬

Günümüzde çocuklar tüm zamanlarını televizyon veya bilgisayar karşısında


geçiriyor ve adeta dört duvar arasında büyüyorlar.
‫ف يومنا الحاىل يقض األطفال كل وقتهم أمام التلفزيون أو الكمبيوتر ويكيون بي ارب ع جدران‬

Belki de sadece anne babalar istiyor diye en güzel yıllarını sınavlara hazırlanarak
geçiriyorlar.
.‫ربما يقضون أفضل سنواتهم بالتحضي لالمتحانات لمجرد أن اآلباء يريدون ذلك‬

Her ne kadar karmaşa içinde bir dünyada yaşasalar da, onların da bazı hayalleri var.
ً
.‫ إال أنهم أيضا لديهم بعض األحالم‬، ‫بالرغم من ان األطفال يعيشون ف عالم من الفوض‬

Galatasaray İlköğretim Okulu yetkilileri onların bu hayallerinden yola çıkarak 7-14


yaş arasındaki çocuklara 'Ne icat etmek istersiniz?" diye sormuş.
‫ بناءا عىل أحالمهم‬14_7 ‫مسؤولو مدرسة غلطة رساي االبتدائية سألوا االطفال الذين يياوح عمرهم بي‬
‫ماذا يريدون ان يخيعوا؟‬

Cevaplarını da resimleriyle birlikte "Çocuk Gözüyle Çocukça Buluşlar" kitabında


toplamışlar.
ً
"‫جمعوا إجاباتهم مع صورهم سويا ف كتاب "االخياعات الطفولية من خالل عيون األطفال‬

79
Kitap çocukların eğlenceli dünyasını unutan yetişkinlerin de ilgisini çekecek kadar
eğlenceli.
‫الكتاب ممتع بما يكف لجذب انتباه البالغي الذين نسوا عالم األطفال الممتع‬

Örneğin Batuhan Hocaoğlu ölümsüzlük makinesi, para makinesi, ışınlama makinesi


ve bitmeyen kontör icat edilmesini istiyor.
ُ
‫ والماسحات‬، ‫ وآلة النقود‬، ‫ يريد باتوخان هوجا اوغلو أن تخيع آلة الخلود‬، ‫عىل سبيل المثال‬
.‫ رصيد الهاتف الذي ال ينتىه‬، ‫الضوئية‬

Sağlıkla ilgili icatlarda sigara önemli bir yer tutuyor.


.‫تحتل السجائر مكان مهم ف االخياعات الصحية‬

Beşinci sınıf öğrencisi Damla Erbaş "Sigara yararlı hale getirilebilir." diyor ve ekliyor:
ً
:‫دمال ايرباش طالبة ف الصف الخامس تقول يممكنا ان نجعل السجاره مفيدة وتضيف أيضا‬

"Belki sigaranın içine vitamin koyulabilir. Böylece sigara içince vitamin de alınmış
olur."
."‫ يتم تناول الفيتامينات ف السجائر‬، ‫ وبالتاىل‬.‫"ربما يمكن وضع الفيتامينات ف السيجارة‬

80
14 Sıralayalım, tamamlayalım ‫ليتب ونكمل‬

Buluş Şenliğinde Buluşalım.


‫لنجتمع في مهرجان االختراعات‬

_ Buluşlar şenlik öncesinde ve şenlik sonrasında Bilim ve Teknik Dergisi


Değerlendirme Kurulu'nca değerlendirildi.
.‫تم تقييم االخياعات من قبل لجنة التقييم للمجلة العلمية والفنية قبل وبعد المهرجان‬
Bu değerlendirme sonucunda toplam altı buluşun sahibine ödül verilmesi
kararlaştırıldı.
.‫ تقرر منح الجائزة لما مجموعه ستة من اصحاب االخياعات‬، ‫وعند نهاية هذا التقييم‬
Ödül sahipleri birer plaket ve para ile ödüllendirildi.
ً ً
‫وتم مكافأة الفائزون واحدا واحدا باالوسمه واألموال‬

Bir sonraki buluş şenliği için şimdiden kollar sıvandı bile.


. ‫وحن انهم شمروا عن سواعدهم من االن من جل مهرجان االخياعات القادم‬
Önümüzdeki yıl da en azından bu yılki şenlik gibi coşkulu şenlik yaşamayı
umuyoruz.
ً ً ً
‫عىل األقل بقدر مهرجان هذا العام‬، ‫نأمل أن نشهد مهرجانا حماسيا ف العام المقبل أيضا‬
Gelecek yılki buluş şenliğinde yeniden buluşmak üzere...
.‫نحن عىل امل االجتماع مرة أخرى ف مهرجان العام المقبل‬

81
_ Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurumu, kısa adı TÜBİTAK 1963 yılında
başlangıçta, doğa bilimleri araştırmalarını düzenlemek ve kişileri bu çalışmalara
özendirmek amacıyla kurulur.

‫ هدف‬1963 ‫ ف بداية عام‬TÜBİTAK ‫تم تأسيس لجنة البحوث العلمية ف تركيا االسم المخترص لها‬
.‫تنظيم أبحاث العلوم الطبيعية وتشجيع الناس عىل هذه الدراسات‬

Bu sene yine bu iki dergi tarafından bir şenlik düzenlendi.


ً
‫ تم تنظيم مهرجانا من قبل هاتي المجلتي مرة اخرى‬، ‫هذا العام‬
Şenliğe birbirinden ilginç 350ʻyi aşkın buluş gönderildi.
‫ اخياع إىل المهرجان احدهما ر‬350 ‫أكي من‬
.‫اكي اثارة من االخر‬ ‫تم إرسال ر‬

Bu buluşların büyük çoğunluğu küçük katılımcılarca gönderilen buluşlardan


oluşuyor.
.‫تتكون الغالبية العظم لهذه االخياعات من االخياعات المرسلة من قبل المشاركون الصغار‬
Buluşların hemen hepsi sergilendi.
ً
.‫وقد تم عرض جميع االخياعات تقريبا‬

_ TÜBİTAK'ın 'Bilim ve Teknik' ve 'Bilim Çocuk' adında iki dergisi var.


‫ العلوم والتقنية‬،‫لدى لجنة البحوث العلمية مجلتي تحت مسم اطفال العلوم‬
Bu dergiler tarafından her yıl çocuklara yönelik bir buluş şenliği düzenlenir.
ً
. ‫يتم تنظيم مهرجان اخياع سنويا لالطفال من هذه المجالت‬

_ Kurumun başlangıçta akademik araştırmaları desteklemek, genç araştırmacıları


teşvik etmek ve özendirmek gibi iki temel görevi vardır.

‫ وتحفي وتشجيع الباحثي‬، ‫ دعم البحوث األكاديمية‬، ‫لدى المؤسسة ف البداية مهمتان رئيسيتان‬
.‫الشباب‬
Daha sonra TÜBİTAK'a bilim ve teknoloji politikası belirleme görevi verilir.
.‫بعد ذلك تم تعيي لجنة البحوث العلمية لتحديد سياسة العلم والتكنولوجيا‬

82
Dünyada Türkiye'yi bilim ve teknoloji alanında TÜBİTAK temsil eder.
‫تمثل لجنة البحوث العلمية تركيا ف العالم ف مجال العلوم والتكنولوجيا‬

_ Şenlik alanı olarak Altın Park seçildi.


.‫ كمنطقة للمهرجان‬Altın Park ‫وقد تم اختيار‬

Buluş şenliği çok coşkulu geçti.


ً
‫ومر مهرجان االخياعات بحماس جدا‬

Şarkılar söylendi, dans edildi. Herkes doyasıya eğlendi.


. ‫ استمتع الجميع ألقض حد‬.‫غنيت األغات واقيم الرقص‬

Hava çok güzeldi ve herkes halinden memnundu.


ً ً
.‫كان الطقس لطيفا جدا وكان الجميع راضيا‬

Şenlikte konuklara ve katılımcılara seminerler verildi.


ُ
.‫وقدمت الندوات للضيوف والمشاركي ف المهرجان‬

83
19 Sıralayalım, işaretleyelim ‫ليتب ونشي‬

Muhteşem Buluşlar
‫اكتشافات عظيمة‬

Okul yıllarımızda en eğlenceli derslerimizi laboratuarda geçirirdik.


‫ر‬
.‫االكي ترفيه ف المختي خالل سنواتنا الدراسية‬ ‫أمضينا دروسنا‬
O günler aklıma geldiğinde yaptığımız deneylerden çok, arkadaşlarımızla sınıf
ortamından uzaklaşmanın verdiği mutluluk ve rahatlığın bizim için önemli olduğunu
hatırlıyorum.
‫ أتذكر أن السعادة والراحة الن يمنحها االبتعاد عن جو الصف مع أصدقائنا كانت‬، ‫عندما أتذكر تلك األيام‬
‫أكي أهمية من التجارب الن قمنا بها‬ ‫بالنسبة لنا ر‬

O zamanlar yapacağımız deneylerle değil, etrafımızdaki ilginç malzemelerle ve


geçireceğimiz eğlenceli dakikalarla ilgilenirdik.
‫ بل بالمواد المثية لالهتمام من حولنا‬، ‫ لم نكن مهتمي بالتجارب الن كنا سنجري ها‬، ‫ف ذلك الوقت‬
.‫والدقائق الممتعة الن نقضيها‬
Sanırım bu durum şimdiki öğrenciler için de geçerlidir.
ً
.‫أعتقد أن هذا ينطبق أيضا عىل الطالب الحاليي‬
Çünkü laboratuar dersleri her durumda eğlencelidir.
‫الن دروس المختي ممتعة بكل االحوال‬
Laboratuarda sohbet firsatı, plastik iskeletle oynama imkanı vardır;
.‫ف المختي هناك فرصة للدردشة واللعب مع الهيكل العظم البالستيك‬

84
yapay iç organları insan maketinden cıkartılıp karaciğerle, böbreklerle
futbolhentbol maçı yapılması da mümkündür!
‫من الممكن أيضا إخراج األعضاء الداخلية االصطناعية من النموذج البرسي ولعب مباريات كرة القدم وكرة‬
!‫اليد بالكبد والكىل‬

Kurbağa kesme sınıfın kızları için mide bulandırıcı olsa da başka derslerden daha
çok aksiyon ve eğlence içerdiği için herkesçe tercih edilir.
‫حن وان كان ترسي ح الضفدع أمر يجعل فتيات الصف تشعر بالغثيان لكن يفضله الجميع ألنه يتضمن‬
ً
‫مزيدا من الحركة واليفيه ر‬
.‫اكي من أي درس آخر‬
Genelde deneyler basit ve zararsızdır. Fazlasına gerek yoktur.
‫ وال يوجد داع ر‬.‫بصوره عامة التجارب بسيطة وغي ضارة‬
. ‫لكيتها‬
Ayrıca icat yaparak dünya değiştirilememektedir.
.‫ ال يمكن تغيي العالم من خالل االبتكار‬، ‫باإلضافة إىل ذلك‬
Çocukları "Mutlaka icat yap evladım," diye büyütürsen,
."‫اذا قمت بيبية األطفال عىل "يا بن حتما قم باالخياع‬
IQ'su normal olan herkes kendi kafasına göre "Çok parlak bir fikir buldum!" der ve o
fikrinin patentini alır!
ً
‫ " وجدت فكرة رائعة جدا !" ويأخذ‬: ‫أي شخص لديه معدل ذكاء طبيع يترصف من تلقاء نفسه ويقول‬
!‫براءة اخياع‬
Bakınız geçen yıllarda patenti alınmış acayip icatlar:
. ‫انظروا اخياعات غريبة حصلت عىل براءة اخياع ف السنوات الماضية‬
Pilli kedi köpek kaşıyıcısı!
‫الة حك القطط والكالب الن تعمل بالبطارية‬
Yüz kaslarının çalıştırılması ve kaldırılması için yüz kası ağırlıkları!
‫اوزان عضالت الوجه لرفع عضالت الوجه وتشغيلها‬
Uyku getiren diş macunu!
. ‫معجون االسنان المسبب للنعاس‬

85
Kesilen sakalları vakumla çeken sakal şekillendiricisi!
‫ماكينة تشذيب اللحية الن تسحب اللج المقصوصه بآلة السحب‬
Hıçkırık geçirici! Üstü kapalı bisiklet!
‫الدراجة الهوائية المغلق اعالها والمعالج للفواق‬
Kulak için minyatür ve güvenli vakumlu temizleme aleti!
‫آلة التنظيف بالشفط المصغرة واآلمنه لإلذن‬
Burun deliklerine takılarak kullanılan kişisel hava temizleme cihazı!
. ‫جهاز تنقية الهواء الشخض المستخدم ف فتحات األنف‬
Giyilebilir yıldırım tehlikesi uyarıcısı!
!‫المنبه من مخاطر اليق الذي يمكن ارتداؤه‬
Hava soğutma sistemli şezlong!
. ‫الشيلون ذات نظام التدفئة‬
Bu ürünlerin bir gün seri imalatına başlanır mı, bilmiyorum.
ً
‫ هل ستبدأ هذه المنتجات باإلنتاج الضخم يوما ما؟‬، ‫ال أعرف‬
Ben en çok hıçkırık geçirici ve uyku getiren diş macununu beğendim!
‫انا اعجبت ر‬
. ‫اكي بمعجون االسنان الذي يسبب النعاس ومعالج الفواق‬

Belki zamanında telefonun da 'saçma sapan ve gereksiz' bulunması gerçeğinden


yola çıkıp bütün yeni fikirlere saygı duymak gerekiyor.

‫ربما ف وقته من الرصوري احيام جميع األفكار الجديدة من منطلق أن اخياع الهاتف أمر غي مهم وغي‬
.‫ضوري‬

86
19 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

ZİHNİ SİNİR 'PROCE'leri


‫مشاريع زهني سينر‬

Zihni Sinir, karikatürist Irfan Sayar tarafından yaratılan bir çizgi karakter.
‫زهن سيي ه شخصية كارتونيه منشأه من قبل الكاريكاتي عرفان سايار‬
Bu karakter, kimsenin aklına gelmeyen çok ilginç ve uçuk projeler oluşturuyor.
.‫هذه الشخصية تصنع مشاري ع ممتعة وخفيفه ال يمكن ألحد التفكي فيها‬
Karikatürist İrfan Sayar'ın Güzel Sanatlar Akademisi'nde sahne tasarımı okuması,
Girgir adlı karikatür dergisinde bu karakteri yaratmasında çok etkili olmuş.
‫كانت قراءة رسام الكاريكاتي عرفان سايار لتصميم المرسح ف أكاديمية الفنون الجميلة فعالة للغاية ف خلق‬
.‫هذه الشخصية ف مجلة الرسوم المتحركة المسماة جيجي‬
İrfan Sayar çocukluğundan beri teknik konulara meraklı.
ً
‫عرفان سايار محبا لالطالع عىل المواضيع الفنية منذ طفولته‬
"Manisalı bir çiftçi ailesinin çocuğuyum ve çocukluğum Manisa'da geçti.
. ‫انا طفل لعائلة مزارع من مانيسيا ومضت طفولن ف مانيسيا‬
Yazları köye giderdik ama giderken şehirdeki oyuncaklarımızı
yanımızda götürmezdik.
.‫ لكننا عندما نذهب النحرص معنا ألعابنا الن ف المدينة‬، ‫كنا نذهب إىل القرية ف الصيف‬
Kardeşimle beraber köydeki doğal malzemelerden şehirdekilere benzer oyuncaklar
yapmaya başladık.
ً
.‫بدأنا انا واح معا ف صنع ألعاب مشابهة لتلك الموجودة ف المدينة من مواد طبيعية ف القرية‬

87
O oyuncaklar herkesin çok hoşuna giderdi." diyen İrfan Sayar kızı Yaprak için de
çokça oyuncak üretmiş.
ً
.‫إنه أنتج الكثي من األلعاب البنته يابراك‬.‫عرفان سايار القائل "لقد أعجب الجميع بهذه األلعاب كثيا‬

Sayar, Zihni Sinir karakteriyle sanat, mizah ve teknolojiyi bir araya getirmeyi
hedeflemiş.
‫هدف سايار إىل الجمع بي الفن والفكاهة والتكنولوجيا بشخصية زهن سني‬
Zamanla Zihni Sinir'in gerçekle hayal karışımı uçuk buluşlar, üç boyutlu ürünlere
dönüşmüş.
.‫ تحولت اخياعات زهن سني المزي ج بي الواقع والخيال إىل منتجات ثالثية األبعاد‬،‫ومع الوقت‬
Zihni Sinir'in buluşlar için 'proce' sözcüğünü kullanması ise bilinçli bir seçim.
ً ً
‫ الخياعات زهن سيي اختيارا متعمدا‬proce ‫وكان استخدام كلمة‬
"Proce sözcüğü daha fazla şey ifade ediyor.
. ‫ تعط معات كثيه‬proce ‫كلمة‬
Zihni Sinir'in 'proce'leri projeden daha özgün, benzersiz bir şey kastediyor.
ً
‫فريدا ر‬
.‫واكي أصالة من مرسوع‬ ‫تعن ان مشاري ع زهن سيي ه ش‬
Yaratıcı, sinirsiz bir şey."
‫المبدع ليس له حدود‬
Zihni Sinir ürünleri neredeyse heykel ya da sanat objesi gibi.
ً
.‫تشبه منتجات زهن سيي المنحوتات أو اشياء فنية تقريبا‬

Ancak İrfan Sayar kendisini bilim adamı olmaktan çok bir sanatçı olarak tanımlıyor.

‫لكن ُيعرف عرفان سايار كفنان ر‬


.‫اكي من كونه عالم‬

88
4 İşaretleyelim, eşleştirelim ‫لنشي ونطابق‬

Nesilleri Birer Birer Tükeniyor


‫اجيالها تنقرض واحدة تلو األخرى‬

(1) Nesli tükenmekte olan hayvanlar, sayıları günden güne azalan ve doğal
ortamlarında onları tehdit eden etkenler nedeniyle yakın gelecekte yok olacak
hayvan türleri demektir.
‫تعن الحيوانات المهددة باالنقراض األنواع الحيوانية الن ستختف ف المستقبل القريب بفعل عوامل‬
.‫تهددها ف أوساطها الطبيعية والن تتناقص يوم بعد يوم‬
Bu hayvanlar, "Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN)"nin iki yılda bir yayımlanan
kırmızı listesinde yer alırlar.
‫هذه الحيوانات مدرجة ف القائمة الحمراء الن تنرس كل سنتي مرة من قبل "االتحاد العالم لحماية‬
(IUCN)".‫الطبيعة‬
Kırmızı listeye alınan türler, dünya üzerinde elliden az sayıda yetişkin bireyi kalan
türlerdir.
.‫األنواع المدرجة ف القائمة الحمراء ه انواع متبقيه الفراد يافعة بعدد أقل من خمسي من ف العالم‬
Sayıları 1000'den az olan türler ise nesli tükenmekte olan gruba girmese de hassas
türler olarak kabul edilir.

‫ كأنواع حساسه عىل الرغم من أنها ال تنتم إىل المجموعة‬1000 ‫ف حي تعتي األنواع الن يقل عددها عن‬
.‫المهددة باالنقراض‬

89
(2) Bir türün neslinin tükenmesi, doğal yaşamın bir gerçeğidir aslında.
.‫بالواقع ان انقراض نوع جيل هو من حقائق الحياة الطبيعية‬
Hatta şu anda dünyada bulunan canlıların sayısının, dünyada bugüne kadar
yaşamış olan tüm canlıların %5'i kadar olduğu tahmin edilmektedir.
‫ من جميع الكائنات الن عاشت‬%5 ‫ يقدر عدد الكائنات الحية الموجوده ف العالم بنسبة‬، ‫اىل هذه اللحظة‬
.‫حن اليوم ف العالم‬
Yani dünya döndükçe bazı türlerin yok olması olağandır.
.‫يعن انه امر طبيع انقراض بعض األنواع كلما دار العالم‬
Fakat olağandan hızlı yaşanan tükenme ve tükenmenin genellikle insan kaynaklı
olması bir tehlikeyi gösterir.
ً
‫لكن االنقراض الذي يحدث ارسع من الطبيع واالنقراض اىل يكون عادة مصدره اإلنسأن يشكل خطرا‬
(3) Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin 2006 raporuna göre,
2006 ‫وبحسب تقرير االتحاد العالم لحماية الطبيعة لعام‬
insan kaynaklı nedenler sonucu 784 tür yok oldu ve 16.119 tür de hızla yok olmakta.
ً
.‫ نوع أيضا تختف برسعة‬16.119 ‫ نوع ألسباب مصدرها اإلنسان و‬784 ‫لقد اختف‬
Sadece 2006'da bu listeye 530 tür eklendi.
ً
.‫ نوعا إىل هذه القائمة‬530 ‫ تم إضافة‬2006 ‫وفقط ف عام‬
4) Doğada bulunan canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için insana ihtiyacı
yoktur
.‫الكائنات الحية المتواجدة ف الطبيعة ال تحتاج إىل اإلنسان لك تتمكن من البقاء عىل قيد الحياة‬
ama insanın yaşamını sürdürebilmesi için bu canlılara ihtiyacı var.
‫لكن اإلنسان محتاج لهذه المخلوقات لك يتمكن من االستمرار بالحياة‬
Eğer habitat tahribatı, plansız nüfus artışı ve yapılaşma, ormanların yakılması, aşırı
avlanma bugünkü hızıyla devam ederse
‫إذا استمر تدمي البيئة وزيادة السكان غي المخطط لها والبناء وحرق الغابات وصيد األسماك المفرط‬
‫برسعة اليوم الحاىل‬

90
birçok tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
.‫ستواجه العديد من األنواع خطر االنقراض‬
Bir türün neslinin tükenmesinin olumsuz sonuçları kısa vadede
hissedilememektedir.
.‫ال يمكن الشعور بالنتائج السلبية النقراض نوع جيل عىل المدى القصي‬
Bu nedenle insanoğlu kendisini bekleyen tehlikeleri fark edememekte ve konuya
yeterince önem vermemektedir.
ً ً
.‫ ال يمكن للبرس ادراك المخاطر الن تنتظرهم وال يعيون اهتماما كافيا للموضوع‬، ‫لهذا السبب‬
(5) İnsanlar, hayvanların yaşam alanlarını kendi çıkarları için yok etmektedirler
.‫يدمر اإلنسان مناطق الحيوانات لمصلحته الخاصة‬
ama bunu yaparken asıl kendi yaşamlarını tehdit altına sokmaktadırlar.
‫لكن بالحقيقة عند فعله هذا يعرض حياته للخطر‬
İnsanlar bu gerçeği fark etmezse ve bilinçli bir koruma programı yapılmazsa, doğal
hayat bir gün bitecek.
ً
‫إذا لم يدرك الناس هذه الحقيقة ولم يتم وضع برنامج حماية محكما ستنتىه الحياة الطبيعية ف يوم من‬
.‫األيام‬
Hatta yakın gelecekte doğa diye bir şey kalmayacak!
‫حن ف القريب العاجل لن يبف ش يدع الطبيعة‬

91
7 Okuyalım, açıklayalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونوضح ونشي‬

Tabiatla Geçen Çocukluğumuz


‫طفولتنا التي مضت مع الطبيعة‬

Bir zamanlar köylerimizden, kasabalarmızdan kalkıp şehirlere geldik.


.‫ف وقت من األوقات نهضنا من قرانا وبلداتنا وذهبنا إىل المدن‬
Çocukluğumuza ait anılarımızda ağaçlar, tarlalar, leylekler, dereler ve renklerin
gerçek halleri var.
‫توجد لذكريات طفولتنا وقائع حقيقية من األشجار والحقول واللقالق والجداول واأللوان‬
Geçmişin o çocuklarından biri olarak o günlerin hayali ile huzur buluyorum
uyumadan önce .
.‫كواحد من اولئك األطفال ف الماض أجد السالم مع طيف تلك األيام قبل النوم‬
Ben eskiden kuş sesleri ile uyanır,
pencereden bahçemizdeki ağaçları görürdüm.
‫سابقا كنت أستيقظ مع صوت الطيور وارى األشجار ف حديقتنا من النافذة‬
Gece kavak ağacımızın yapraklarının sesi ile uykuya dalardım.
.‫ف الليل كنت أغفو عىل صوت أوراق شجرة الحور خاصتنا‬
Ama şimdi şehirde ne yağmurun sesi var, ne de penceremde ağaçların görüntüsü.
‫ولكن اآلن ال يوجد صوت المطر ف المدينة وال صورة األشجار عىل نافذت‬

92
Buğday tarlasında yere uzanıp başakların arasında kaybolarak saatlerce gökyüzünü
seyrederdik.
‫كنا نتمدد عىل االرض ف حقول القمح ونختبأ بي السنابل لساعات ونشاهد السماء‬
Kah beyaz bulutlar, kah gri bulutlar geçip giderdi üzerimizden.
ً ً
‫تارة كانت تمر من فوقنا السحب البيضاء وتارة أخرى الرمادية‬
Babamla birlikte güneşin batışını seyrederdik. Ama şehrimde güneş, apartmanların
ardında kayboluyor.
.‫ ولكن ف مدينن تختف الشمس خلف البنايات‬.‫كنا نشاهد غروب الشمس مع والدي‬
Güneşin aydınlattığı yeni bir günde bitkilerin topraktan çıkışını görürdüm çocukken
. ‫عندما كنت طفال كنت ارى خروج النباتات من االرض ف يوم جديد ترسق فيه الشمس‬
Otlar, karıncalar, ağaçlarımız, yetiştirdiğimiz çiçekler ailemizden biriydi.
.‫كانت األعشاب والنمل واألشجار والزهور الن نزرعها واحدة من عائلتنا‬
Onlara bir zarar geldiğinde üzülürdük.
. ‫كنا نحزن عند اصابتها بسوء‬
Kitaplarda okumuş olduğum eski kaşiflere özenip keşiflere çıkardım arkadaşlarımla.
ً
‫كنت اسع اىل االستكشاف مع أصدقات مقتديا بالمستكشفون القدام الذين قرات عنهم ف الكتب‬
Küçük patikaları takip ederek yakındaki dağlara ulaşırdık.
.‫كنا نصل إىل الجبال القريبة باتباع الممرات الصغية‬
Tabiatta ne kadar yufka yürekliydik
‫كم كنا رقيقو القلب ف الطبيعة‬
suya düşen böcekleri büyük bir kahramanlık duygusu ile kurtarırdık.
.‫كنا ننقذ الحرسات الن تسقط ف الماء بإحساس بطولة عظيم‬
"Canın büyüğü küçüğü olmaz." demişti öğretmenim.
‫قد قال معلم انه الفرق بي كبي وصغي فالروح واحده‬

93
Okuldaki öğretmenini, ağaç yetiştirirken gören bir çocuk için tabiat, duyguları da
öğretebilen bir öğretmendi.
ً ً
. ‫معلمه ف المدرسه حينما يزرع شجرة‬
ِ ‫الطبيعة كانت معلما يمكنه أيضا تعليم األحاسيس لطفل يرى‬
Kulaklarımda, gözlerimde, dilimde ve ellerimde olan hayat, çocukluğumdaki kadar
dupduru değil şimdilerde.
‫الحياة ف أذات وعيوت ولسات ويداي ليست صافية هذه األيام كما ف طفولتنا‬
Tabiat denen o kusursuz,
çok ince sanatlı, çok renkli ve akıllara durgunluk, yüreklere huzur veren güzellikteki
tabloyu çocukken, dışından seyretmedim,
‫لم أشاهد تلك اللوحة الن تسم الطبيعة ف الجمال الذي يعط السالم للقلوب‬، ‫ماعدا عندما كنت طفال‬
ً ً
‫والذهول للعقول والملونه جدا وذات الفن الرقيق جدا و الخاليه من العيوب‬
bizzat içinde olduğumu bilirdim.
ً
‫شخصيا كنت اعرف ات اكون من ضمنها‬

94
14 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

KÜRESEL ISINMA
‫االحتباس الحراري‬

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, herkesi doğanın yaşadığı değişimin


farkında olmaya ve şimdi harekete geçmeye çağırıyor
‫تدعو جمعية دعم الحياة البيئية للقمح الجميع اىل التحرك وإدراك التغيات الن تحدث ف الطبيعة‬
Küresel Isınma neredeyse tüm coğrafyalarda hızla gerçekleşiyor.
ً
.‫يحدث االحتباس الحراري برسعة ف جميع المناطق الجغرافية تقريبا‬
Artık küresel ısınmanın olup olmadığı konusu tartışılmıyor.
. ‫لم تعد تناقش مسألة ما إذا كانت هناك ظاهرة االحتباس الحراري ام ال‬
Bilim çevreleri , yöneticiler ve kamuoyu bu gerçeği kabul ettiler bile.
.‫لقد اعيفت األوساط العلمية والمسؤولون والرأي العام بهذه الحقيقة‬
Küresel ısınmanın yeryüzü ve insan yaşamı üzerinde yapacağı etkiler tam olarak
bilinmiyor.
ُ
. ‫ال تعرف اآلثار الن ستفعلها ظاهرة االحتباس الحراري عىل األرض وحياة اإلنسان بصورة تامة‬
Kutuplardaki buzulların erimesi sonucunda suların yükseleceği ve bazı coğrafyaların
sular altında kalacağı konuşuluyor
.‫يقال أنه نتيجة لذوبان الجليد ف القطبي سيتفع المياه وستغرق بعض المناطق الجغرافية‬
ama hepsi bu kadar mı? ‫لكن هل هذا كل ش ؟‬

95
İnsanoğlu, anı ısınma, soğuma, yağışın olmaması ya da aşırı miktarda ve uzun süreli
olması, görülmemiş güçte firtınalar ve şu anda tahmin bile edemeyeceğimiz pek çok
doğal afetle mücadele etmek zorunda kalabilir.
‫قد يضطر البرس إىل مواجهة العديد من الكوارث الطبيعية الن لن يمكننا حن توقعها االن وعواصف قوية‬
‫غي مسبوقة و شحة االمطار او األمطار الغزيرة وذات المناسيب العالية وطويلة االمد و الحرارة المفاجئة و‬
‫اليودة‬
Ancak şimdilik küresel Isınma, morallerimizi bozmak dışında, hayatımızı etkilemeye
başlamadı.
‫مع ذلك بدأ االحتباس الحراري ف الوقت الحاىل بالتأثي عىل حياتنا عدا انه يفسد مزاجنا‬
Sorun ekonomiye ve günlük ihtiyaçlara tam olarak yansımadı.
‫ولم تنعكس المشكله بصورة تامه عىل احتياجاتنا اليوميه واالقتصاد‬
İklim değişikliğinin etkilerini henüz yaşamaya başlamayan şehirliler yiyecek
fiyatlarındaki aşırı artış, kentlere göç, son
olarak da gıda ve su sıkıntılanyla karşılaşacak
، ‫ والزيادة المفرطة ف أسعار المواد الغذائية‬، ‫اهل المدن الذين لم يبدأوا ف تجربة آثار تغيات المناخ‬
‫والهجرة إىل المدن سوف يواجهون مشاكل الغذاء والماء‬
Ne yazık ki küresel ısınmanın kontrol edilmesi ve çözülmesi hiç basit değil.
.‫لألسف التحكم ف ظاهرة االحتباس الحراري وحلها ليس باألمر السهل‬
Bu kötü gidiş bütün insanlığın her gün, her an değişik oranlarda katkıda bulunduğu
bir süreç ve ancak ortak bir savaşla engellenebilir.
‫يمكن منع هذا النحو المتدهور من خالل عملية تساهم فيها كل البرسية بمعدالت مختلفة كل يوم وف أي‬
.‫لحظة فقط بحرب مشيكة‬
Bugün sorulması gereken asıl soru şudur:
:‫السؤال االساش الذي يجب طرحه اليوم هو‬

96
Küresel ısınma ve diğer çevre sorunlarının önüne geçilmesi için üzerimize düşen
görevler nelerdir?
‫ما ه وظائفنا الميتبه علينا لمنع االحتباس الحراري وغيها من المشاكل البيئية ؟‬
İşe, elektronik araçları ve tüketim maddelerini bilinçli ve sınırlı kullanmakla
başlayabiliriz.
.‫يمكننا أن نبدأ العمل بأستخدام واع ومحدود للمواد االستهالكية واالدوات اإللكيونية‬
Ulaşımı kendi aracımızla değil, toplu taşımayla sağlayarak ya da motorlu araçlar
yerine, bisiklet gibi doğaya zarar vermeyen araçlar kullanarak çevreye verdiğimiz
zaran azaltabiliriz.
‫ مثل‬، ‫يمكننا تقليل األضار الن نلحقها بالبيئة من خالل استخدام المركبات الن ال ترص الطبيعة‬
ً
‫الدراجات بدل من السيارات ذات المحركات او تأمي الوصول بحافالت النقل الجماع وليس بسياراتنا‬
‫الخاصه‬
Ayrıca su ve elektrik tüketimimizi sınırlayabilir,
ً
‫يمكن أن نحد أيضا من استهالكنا للمياه والكهرباء‬
deodorant gibi zararlı gazlar içeren ürünleri az kullanabiliriz
. ‫يمكننا ان نستخدم المنتجات الن تحتوي عىل غازات ضارة مثل مزيل العرق بقلة‬
Bunların yanında herkes çevreyi korumak adına küçük çözümler geliştirebilir.
.‫إىل جانب ذلك يمكن للجميع ان يطور حلول صغية لحماية البيئة‬
Örneğin işyerlerinde plastik veya karton bardak yerine kendinize ait bir fincan
kullanmanız bile çevre sorunlarının engellenebilmesi için önemli bir adımdır.
ً
‫استخدام كوب خاص بكم بدل من أكواب بالستيكية أو كرتون ف أماكن العمل تعد‬، ‫عىل سبيل المثال‬
.‫خطوة مهمة يمكن ان تمنع المشاكل البيئية‬

97
19 Yorumlayalım ‫لنعلق‬

Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden bir yazar varmış.
.‫ذات مرة كان هناك كاتب يذهب إىل شاط المحيط لكتابة مقاالته‬
Bu yazar her sabah sahilde bir yürüyüş yaparmış.
. ‫كان هذا الكاتب يقوم بالمس عىل الساحل كل صباح‬
Bir gün kumsalda dans eder gibi hareketler yapan bir insan görmüş.
ً
‫يوما ما رأى انسانا يقوم بحركات كالرقص عىل الشاط‬
Güne dansla başlamak ne güzel!" diye düşünüp ona doğru ilerlemiş.
ً
. ‫تقدم نحوه وفكر قائال كم هو جميل بدء اليوم بالرقص‬
Bu, genç bir adammış ve aslında dans etmiyormuş.
ً
. ‫تبي انه كان رجال شابا وبالحقيقه كان اليرقص‬
Birkaç adım koşuyor, yerden bir şey alıp yumuşak bir hareketle okyanusa
ً
firlatıyormuş.‫ كان يركض بضعة خطوات ويأخذ شيئا من األرض ويلف به ف المحيط بحركة رقيقة‬.
Genç adama biraz daha yaklaşıp seslenmiş: ‫اقيب من الرجل الشاب ر‬
‫اكي وقال‬
"Günaydın! Ne yapıyorsun böyle?' ‫صباح الخي ماذا تفعل هكذا؟‬
Genç adam cevap vermiş: "Deniz yıldızlarını okyanusa geri atıyorum."
. ‫اجاب الرجل الشاب اعيد رم نجم البحر اىل المحيط مرة أخرى‬
ً
Yazar, "Neden?" diye sormuş. ‫لماذا؟‬: ‫سأل الكاتب قائال‬
Genç adam 'Çünkü onlar suya geri atmazsam ölecekler." diye cevap vermiş.
. ‫اجاب الرجل الشاب النن ان لم اعدها اىل الماء مرة أخرى ستموت‬
Bunun üzerine yazar "Ama sahilde yüzbinlerce deniz yıldızı var.
. ‫لكن هناك مئات االلوف من نجم البحر عىل الشاط‬
Çaban onların kaderini değiştirmeyecek." Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek
yerden bir deniz yıldızı daha almış
ً
.‫لن يغي جهدك مصيهم استمع الشاب بأدب وانحن وأخذ نجما آخر من األرض‬
ve dalgalı denize doğru firlatmış ve "Bunun kaderini değiştirdi ama." demiş.
."‫ورم به نحو البحر المتموج وقال "لكن قد غي مصي هذا‬

98
101 İşaretleyelim ‫لنشي‬

Doğa İçin Henüz Vakit Varken!


‫عندما يكون هناك وقت للطبيعه لحد اآلن‬
Doğa, alarm veriyor. Bu alarmı 'duyup' ses verenler de ellerinden geleni yapıyor.
ً
‫ الذين "يسمعون" هذا التنبيه ويصدرون صوت يفعلون ما بوسعهم أيضا‬. ‫الطبيعة تنذر بالخطر‬
Yeşil Atlas dergisi, ünlü isimlerin doğa ile ilgili yazılarına yer verdi.
ً
‫منحت مجلة أطلس مكانا لمقاالت أشخاص مشهورين حول الطبيعة‬
Tarkan ve Sezen Aksu da bu ünlü isimlerden ikisi...
. ‫سيان اقصو وتاركان من هؤالء األشخاص المشهورين‬
Tarkan, "Doğanın yaşaması için harekete geçmek, artık nefes alıp vermek kadar
önemli." diyor.
‫أتخاذ اإلجراءات من أجل بقاء الطبيعة أمر مهم مثل التنفس اآلن‬: ‫يقول تاركان‬
İşte o yazı:
:‫ها ه كتابته‬
"İnsan, kendisine yaşam veren her şeyi doğadan aldı.
. ‫أخذ اإلنسان كل ش يمنحه الحياة من الطبيعة‬
Bugün şehirlerde bile hayat tümüyle doğadan besleniyor.
.‫ يتم تغذية الحياة بالكامل من الطبيعة‬، ‫اليوم حن ف المدن‬
Soluduğumuz havayı, yediğimiz içtiğimiz herşeyi doğa bizim için sessizce üretiyor.
.‫تنتج الطبيعة بهدوء الهواء الذي نتنفسه وكل ما نأكله ونرسبه‬
Ne yazık ki çağımızda insan doğanın önemini unuttu ve onu görülmemiş bir hızla
yok ediyor.
.‫ نس اإلنسان أهمية الطبيعة ويدمرها برسعة فائقة‬، ‫ ف عرصنا‬،‫لالسف‬
Binlerce canlı türü, ormanlar, bozkırlar, su kaynakları, mevsimler ve sonuç olarak
insanın kendi geleceği tehlike altında.

99
‫اآلالف من األنواع الحية والغابات والسهوب وموارد المياه والمواسم ‪ ،‬ونتيجة لذلك فإن مستقبل اإلنسان‬
‫مهدد بالخطر‪.‬‬

‫‪Doğa için harekete geçmek, artık her bir insan için nefes alıp vermek kadar önemli.‬‬
‫ً‬
‫اصبحت اتخاذ إجراء من أجل الطبيعة اآلن مهما مثل التنفس لكل شخص‪.‬‬
‫‪Doğa iyiyse biz de iyiyiz.‬‬
‫‪Doğa biziz.‬‬
‫اذا كانت الطبيعة بخي نحن بخي فنحن الطبيعه‪.‬‬
‫‪Bu konuyla ilgili üzerinde çalışmakta olduğum bir şarkımın sözlerini paylaşmak geldi‬‬
‫‪içimden:‬‬
‫شعرت برغبة مشاركة كلمات األغنية الن كنت أعمل عليها حول هذا الموضوع‬
‫‪"İki gözü iki çeşme bize sesleniyor‬‬
‫ً‬
‫تنادينا تبك كثيا أستمرار‬
‫‪Ne fayda ki onu‬‬
‫مالفائدة منه‬
‫‪Duyan olmuyor‬‬
‫ليس هناك من يسمع‬
‫‪Bağrı yanık garibin‬‬
‫دوي احياق غريب‬
‫‪İçi kan ağlıyor‬‬
‫يبك دم داخله‬
‫‪Günbegün gözümüzün önünde‬‬
‫يوم بعد يوم أمام أعيننا‬
‫‪Tükenip yok oluyor‬‬
‫تستهلك وتنمج‬
‫‪Ah, ne hain ihanetlere gebe Ne acılara...‬‬
‫اه كم حاملة للخيانات الغادرة و اآلالم‬

‫‪100‬‬
Kanadı kırık bir kuş gibi
Çırpınıyor zavallı Dünya
‫ترفرف الحياة المسكينة كأنها طي مكسور الجناح‬
Böyle gelmişse böyle gider deme
. ‫التقل ان أتت هكذا تذهب هكذا‬
Bir daha düşünürdüm enine boyuna
‫كنت افكر مرة أخرى بأمعان‬
Ben olsam senin yerinde
‫لو اكن بدالك‬
Hepimizin payı var
boynunun bükülmesinde
‫جميعا لدينا حصة ف انحناء رقبتك‬
Dört başı mamur gülümüz
‫وردتنا الرائعه‬
Soluyor sayemizde
‫تذبل بفضلنا‬
Evimiz, yuvamız, ocağımız gidiyor elden
‫نفقد بيتنا‬
Gel hadi yetişelim imdadına iş işten geçmeden
‫تعال لنلحق نجدتها قبل فوات االوان‬
"BİR" olursak eğer geliriz üstesinden
‫لو توحدنا نتغلب عليها‬
Her şey mümkün eğer inanırsan gönülden
‫كل شء ممكن إذا كنت تؤمن من قلبك‬
Böyle gelmişse
böyle gider deme...

101
‫التقل ان تأت هكذا تذهب هكذا‬
Sezen Aksu ise su üzerine yazmış yazısını:
‫بينما كتبت سيان اقصو مقالتها حول الماء‬
"Bir topluluğu millet"
yapacak kadar keskin izler bırakan bir yapıştırıcı, ortak kültürün, medeniyetin, daha
kolay bir yaşamın kaynağı oldu su.
ً
‫ ومادة جامعة تيك اثارا حادة لدرجةانها ستعمل‬، ‫اصبح الماء مصدر حياة سهلة وحضارة وثقافة مشيكة‬
‫مجتمع من الناس‬
Bir Çin atasözü der ki,
ً
، ‫يقول مثال صين بأن‬
"Sular yükselince balıklar karıncaları yer,
‫عندما ترتفع المياه تأكل األسماء النمل‬
çekilince de karıncalar balıkları.”
‫وعندما تنحرس المياه النمل يأكل السمك‬
Kimse bugününe aldanmasın, çünkü kimin kimi yiyeceğine su karar verir.
‫ال أحد يحمل هم يومه الن الماء من يقرر من سيأكل من‬
İstanbul'da Büyükçekmece Gölü de kararını verdi,
‫ قرارها‬Büyükçekmece ‫وف اسطنبول اتخذت ايضا بحية‬
ً
bu karara adeta zorlandı ‫تم فرض هذا القرار تقريبا‬
ve çekilmek bir yana, kurudu. ‫بغض النظر االنحسار فقد جفت‬.
Balıklar yerini karıncalara bırakırken, biz de belki bundan böyle 'sudan ucuz olacak
yaşamların tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.
ً
"‫لربما نحن أيضا واجهنا خطر الحياة الن ستكون "أرخص من الماء‬، ‫عندما ترك السمك مكانه للنمل‬
Farkında misiniz?
ً
Gerçekten de kuruyoruz! ‫اال تالحظون ؟ ايضا اننا نجف حقا‬
Büyükçekmece Gölü bunun en iri kanıtı.
‫ ه اكي دليل عىل ذلك‬Büyükçekmece ‫وبحية‬

102
10 Başlığını bulalım, işaretleyelim ‫لنجد العنوان ونشي‬

Ödüller sahiplerini buluyor


‫جوائز تجد اصحابها‬

1 _Genç nesil oyuncuların isimlerinin önüne yazılan "Oscarlı oyuncu" sıfatını


aralarında efsanelerin de bulunduğu bazı sanatçılar taşımıyor.
‫بعض الفناني بما ف ذلك الموجودون ف األساطي ال يحملون لقب "ممثل األوسكار" المكتوب أمام‬
.‫أسماء الممثلي الشباب‬
Yaşamları boyunca Oscar töreninde kürsüye çıkıp meşhur teşekkür konuşmasını
yapamayan oyuncular var.
‫هناك العبون لم يتمكنوا من الصعود عىل المنصة ف حفل أوسكار وإلقاء خطاب الشكر الشهي طوال‬
‫حياتهم‬
Örneğin 2009 yılında "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında aday gösterilen
Christopher Plummer'a ilk adaylığı 80 yaşında geldi.
‫ ف‬2009 ‫ العضو المرشح لجائزة "أفضل ممثل مساعد" ف عام‬، ‫ جاء كريستوفر بلومر‬، ‫عىل سبيل المثال‬
ً
.‫ عاما‬80 ‫ترشيحه األول عن عمر يناهز‬
Bundan 2 yıl sonra ‫وبعد سنتي من ذلك‬
"Beginners" filmindeki "Hal" rolüyle yine aynı dalda aday gösterilen Plummer,
kazandığı altın heykelciğe, "Benden iki yaş büyüksün.
‫ للمنحوته الذهبية الن فاز بها "أنت‬، "‫ الذي رشح ف نفس عن دور "هال" ف فيلم "المبتدئي‬، ‫بلومر‬
".‫أكي من بسنتي‬
Bugüne kadar neredeydin sevgilim" diye hitap etti.
ً
‫"أين كنت حن اآلن يا حبين؟ "ناداه قائال‬
"Demir Leydi" filminde İngiltere'nin ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher'ı
canlandırarak üçüncü Oscar ödülünü evine götüren Meryl Streep, 17 kez aday
gösterilmesine karşın 30 yıl sonra ödülü alırken, Brad Pitt aynı ölçüde şanslı olamadı.

103
‫مييل سييب الن جلبت جائزة االوسكار الثالثة لبيتها من خالل تجسيدها لدور مارغريت تاترس أول رئيسة‬
‫وزراء ف فيلم "االمرأة الحديدية" لم تكن محظوظة بنفس المقياس مع براد عندما حصلت عىل الجائزة بعد‬
‫ً‬
‫ثالثي عاما بالرغم من انه تم ترشيحها ‪17‬مرة‬
‫‪1995 yılında "12 Maymun" filmiyle "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında ilk Oscar‬‬
‫‪adaylığını kazanan Pift, 2008 yılında "Benja‬‬
‫‪min Button" filmiyle "En İyi Erkek Oyuncu" dalında ikinci kez aday gösterildi.‬‬
‫بيفت الذي فاز بأول ترشيح لجائزة األوسكار عن "أفضل ممثل مساعد" ف عام ‪ 1995‬بفيلم ‪ 12‬قرود ‪،‬تم‬
‫ً‬
‫ترشيحه أيضا للمرة الثانية عن افضل ممثل بفيلم بنيامي باتون ف العام ‪2008‬‬
‫‪2_ Sinemanın efsane sarışını Marilyn Monroe, Oscar ödülüne hiç aday gösterilmedi.‬‬
‫لم يتم ترشيح مارلي مونرو الشقراء االسطورية للسينما لجائزة األوسكار‪.‬‬
‫‪Buna karşın "Marilyn ile Bir Hafta" filminde efsane sarışını canlandıran Michelle‬‬
‫‪Williams, "En İyi Kadın Oyuncu" dalında Oscar ödülüne aday oldu‬‬
‫ف المقابل رشحت ميشيل ويليامز الن جسدت دور الشقراء األسطورية ف فيلم اسبوع مع مارلي لجائزة‬
‫األوسكار عن أفضل ممثلة‪.‬‬
‫‪3 _ Yaşamı boyunca en büyük hayali Oscar olan Tom Cruise, her seferinde tören‬‬
‫‪salonundan eli boş döndü.‬‬
‫توم كروز الذي كان اكي حلم له جائزة االوسكار طوال حياته عاد صفر اليدين من صاالت االحتفال ف كل‬
‫مرة‬
‫‪Sinemanın en çok kazanan aktörleri arasında yer alan Cruise, 1989'da "Doğum‬‬
‫"‪Günü 4 Temmuz", 1996'da "Jerry Maguire" ve son olarak da 1999'da "Manolya‬‬
‫‪filmleriyle aday gösterildiği Oscar'ı hiç kucaklayamadı.‬‬
‫ً‬ ‫كروز ‪ ،‬أحد ر‬
‫أكي الممثلي فوزا ف السينما لم يتمكن من احتضان جائزة األوسكار ‪.‬حيث تم ترشيحه لفيلم‬
‫"عيد ميالد ‪ 4‬يوليو" ف عام ‪ ، 1989‬و"جيي ماجويرا " ف عام ‪ 1996‬و "ماجنوليا" ف عام ‪.1999‬‬
‫‪4 _ Beyazperdede "Gilda", "Prenses Salome", "Carmen Garcia", "Vera Simpson" gibi‬‬
‫‪karakterleri canlandıran sinemanın kızıl saçlı güzeli Rita Hayworth, sinema sanatına‬‬
‫‪yıllarını vermesine rağmen akademiden onur ödülü dahi alamadı.‬‬
‫ريتا هايورث جميلة السينما ذات الشعر األحمر والن جسدت شخصيات مثل "جيلدا" ‪ ،‬و "األمية‬
‫سالوم" ‪ ،‬و "كارمن غارسيا" ‪ ،‬و "فيا سيمبسون" عىل الشاشة البيضاء ‪ ،‬عىل الرغم من أنها قد أعطت‬
‫سنواتها للفن السينمات ‪ ،‬إال أنها لم تحصل عىل تكريم من األكاديمية‪.‬‬
‫‪Hayworth, sanat yaşamı boyunca Oscar ödülüne aday da gösterilmedi‬‬
‫لم يتم ترشيح هايورث لجائزة أوسكار طوال حياتها الفنية‬

‫‪104‬‬
13 İşaretleyelim, tamamlayalım ‫لنكمل ونشي‬

Antalya ALTIN PORTAKAL


Film Festivali

Festival Tarihi
‫مهرجان أنطاليا البرتقالة الذهبية السينمائي‬
‫تاري خ المهرجان‬
1950'li yıllarda, antik Aspendos Tiyatrosu'ndaki konserler ve tiyatrolar, Antalya
Altın Portakal Film Festivali'nin temelini oluşturur.
‫ف الخمسينيات من القرن العرسين اسست الحفالت الموسيقية والمسارح ف مرسح أسبندوس االثري‬
.‫أساس مهرجان أنطاليا اليتقالة الذهبيه السينمات‬
Her yıl yaz aylarında yapılan gösteriler zamanla gelenekselleşir ve 60ʻlı yılların
başına kadar bir şenlik havasında sürer.
‫العروض الن تقام ف اشهر الصيف من كل عام تصبح تقليدية مع الزمن وتستمر ف اجواء احتفالية حن‬
.‫بداية الستينيات‬
Şenlik, uzun yıllar 'Belediye Doktoru' olarak görev yapan Dr. Avni Tolunay'ın 1963
yılında Belediye Başkanı olmasıyla, sinemayı da içine alır ve "Antalya Altın Portakal
Film Festivali'ne dönüşür.
‫تحول االحتفال اىل مهرجان انطاليا اليتقالة الذهبية السينمات وشمل السينما عندما شغل أفن طولوت‬
. ‫ الذي عمل ك "طبيب البلدية" لسنوات عديدة‬1963 ‫منصب رئيس البلدية عام‬
Dr. Avni Tolunay festival amblemi olarak bölgenin simgesi olan portakalı, deniz,
tarihsel öğeler ve Venüs heykeliyle bütünleştirir.
‫الدكتور أفن طولوت يدمج اليتقال والذي يكون رمز المنطقة مع البحر والعناض التاريخية ومنحوتات‬
.‫فينوس كشعار للمهرجان‬
Portakal aynı zamanda film festivalinin de ismi olur.
ً ً
. ‫ويصبح اليتقال اسما أيضا للمهرجان السينمات ف نفس الوقت‬
1964 yılında zor koşullarla gerçekleştirilen ilk festivale ilgi gerçekten çok büyük
olmuştur.
ً
.‫ ف ظل ظروف صعبة جدا‬1964 ‫كان هناك اهتمام كبي جدا باول مهرجان والذي أقيم ف عام‬

105
Festivalin misyonu "Türk sinema sektörünü maddi ve manevi olarak desteklemek,
sinemacıları nitelikli yapıtlar üretmeye teşvik etmek; Türk Sinemasının uluslararası
platforma açılmasına sağlamak" olarak belirlenir.
ً ً
‫وتحدد مهمة المهرجان عىل انها "دعم لقطاع السينما اليكية ماديا ومعنويا وتشجيع السينمائي عىل إنتاج‬
. ‫ كما تساعد ف انفتاح المنصة الدولية للسينما اليكية‬.‫أعمال كفوءة‬
1979 yılında sansür, 1980 yılında askeri darbe nedeniyle yapılamayan 17. ve 18.
Altın Portakal Film Festivalleri 2011 yılında, Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın Belediye
Başkanı olduğu dönemde yapılır
‫وقد اقيمت مهرجانات اليتقاله الذهبيه السينمات السابع عرس والثامن عرس والن لم تقام بسبب الرقابة‬
‫ ف الفية الن اصبح فيها اليوفيسور الدكتور مصطف أكيدان‬1980 ‫ و االنقالب العسكري‬1979 ‫عام‬
ً
2011 ‫رئيسا للبلدية عام‬
ve "geç gelen ödüller" 30-31 yıl sonra sahiplerine verilir.
.‫ سنة‬31-30 ‫وتم منح الجوائز المتأخرة ألصحابها بعد‬
1985 yılına kadar Antalya Belediyesi önderliğinde gerçekleşen Festival, o yıl,
Antalya Kültür Sanat Turizm Vakfı tarafından organize edilmeye başlar.
ً
‫ بدأ بأن يكون تنظيما ذلك العام من قبل‬، 1985 ‫المهرجان الذي أقيم تحت قيادة بلدية أنطاليا حن عام‬
‫مؤسسة أنطاليا لثقافة السياحة الفنية‬
Belediye başkanı Yener Ulusoy 1985 yılında Festival'e "Akdeniz Akdeniz" adlı
Uluslararası Müzik Yarışmasını da ekler.
ً
"Akdeniz Akdeniz" ‫وأضاف أيضا رئيس البلدية ينار اولوسوي مسابقة الموسيف الدولية تحت اسم‬
1985 ‫اىل المهرجان ف عام‬
Akdeniz ülkelerini kapsayan bu yarışmayı 1985 - 1988 yılları arasında Altın Portakal
Film Festivali ile birlikte gerçekleştirir.
‫ إىل جانب مهرجان‬، 1988 ‫ و‬1985 ‫اقيمت هذه المسابقة الن تظم دول البحر المتوسط بي عام‬
.‫اليتقالة الذهبية السينمات‬
Festival organizasyonu, 1995 yılından itibaren, "Altın Portakal Kültür ve Sanat
Vakfı" adıyla kurulan ve Eylül 2002'den sonra "Antalya Kültür Sanat Vakfı" adıyla
hizmet veren AKSAV tarafından yürütülmektedir.
‫ الن تقدم خدمات بأسم مؤسسة أنطاليا للثقافة والفنون من بعد‬AKSAV ‫يدار تنظيم االحتفال من قبل‬
1995 ‫ والن تأسست تحت اسم مؤسسة اليتقالة الذهبية للفنون والثقافة منذ العام‬2002 ‫ايلول عام‬

106
Vakfın yönetimi, Antalya'nın iş, politika, medya ve kültür-sanat alanında tanınmış
birçok isminin de aralarında bulunduğu 116 kişiden oluşmaktadır.
ً
‫ ضمنهم العديد من األسماء المعروفة ف أنطاليا ف مجاالت العمل‬، ‫ شخصا‬116 ‫تتألف إدارة المؤسسة من‬
.‫والسياسة واإلعالم والثقافة والفنون‬
Antalya Altın Portakal Film Festivali çerçevesinde, Ulusal ve Uluslararası
Yarışma'nın yanı sıra, Ulusal Belgesel Film Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışması da
yer almaktadır.
‫ اقيمت المسابقة الوطنية لألفالم الوثائقية والمسابقة الوطنية‬، ‫باإلضافة إىل المسابقة الوطنية والدولية‬
.‫لألفالم القصية ف إطار مهرجان أنطاليا اليتقالة الذهبية السينمات‬
Festivalde ayrıca, başta Asya ve Avrupa sineması olmak üzere, dünya sinemasının
önemli ve saygın isimlerinin filmleri de sinemaseverlerle buluşmaktadır.
‫ وعىل رأسها‬، ‫ يجتمع عشاق السينما مع أفالم ألسماء مهمة ومحيمة للسينما العالمية‬، ‫ف المهرجان‬
‫السينما اآلسيوية واألوروبية‬
Altın Portakal heykelciği ya da Venüs heykeli 2005 yılına kadar Altın Portakal ödülü
olarak verilmiştir.
2005 ‫وقد تم إعطاء تمثال فينوس أومنحوتة اليتقالة الذهبية كجائزة اليتقالة الذهبية حن عام‬
2005-2008 yıllarında ödülün şekli değiştirilmiştir.
.2008-2005 ‫تم تغيي شكل الجائزة ف عام‬
2009'daki festivalden bu yana yeniden Venüs heykeli ödül olarak verilmeye
başlanmıştır.
2009 ‫وقد تم البدء بمنح تمثال فينوس كجائزة منذ مهرجان عام‬
Altın renginde olan heykelcik, sol elinde portakal tutan bir kadın biçiminde
tasarlanmıştır.
.‫وقد تم تصميم المنحوته الن بلون ذهن بهيئة امرأة تحمل اليتقالة ف يدها اليرسى‬

107
16 İşaretleyelim, düzeltelim ‫لنشي ونصحح‬

SEVDİĞİM FİLMLER
‫اافالمي المفضلة‬

Soğuk ve yağmurlu bir havada evde film seyretmek kadar keyifli bir şey yoktur
benim için.
.‫من وجهة نظري ال يوجد شء ممتع مثل مشاهدة فيلم ف الميل ف طقس بارد وممطر‬
Evimde işlerimi bitirdiğimde ya da boş bir vakit bulduğumda çayımı alırım,
kanepeye uzanırım ve film seyrederim.
ً
.‫عندما أنىه عمىل ف الميل أو أجد وقت فراغ أخذ الشاي وأجلس عىل األريكة وأشاهد فيلما‬
Film bitinceye kadar hiçbir şeyle ilgilenmem.
.‫ال اهتم بأي شء حن ينتىه الفيلم‬
Seyrettiğim filmlerdeki olaylar beni başka bir dünyaya götürür.
.‫األحداث ف األفالم الن أشاهدها تأخذت إىل عالم آخر‬
En çok klasik filmleri seyretmekten hoşlanırım.
‫ر‬
. ‫اكي مايعجبن مشاهدة األفالم الكالسيكية‬
O filmlerdeki insanların kıyafetleri, konuşmaları, yaşam tarzları çok ilgimi çeker.
ً
.‫أهتم جدا بلباس واحاديث وأساليب حياة الناس ف تلك األفالم‬
Örneğin; Casablanca benim için çok özel bir filmdir.
.‫عىل سبيل المثال ؛ الدار البيضاء انه فيلم خاص جدا بالنسبة ىل‬
Film İkinci Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında geçer.
.‫يحدث الفيلم ف األوقات األوىل للحرب العالمية الثانية‬
Filmin kahramanlarından Victor Lazlow, Alman kampından kaçarak Casablanca'ya
gelir.
.‫فيكتور الزلو من أبطال الفيلم يهرب من المعسكر األلمات ويصل إىل الدار البيضاء‬

108
Amacı Lizbon'a, oradan da ABD'ye gitmektir.
.‫والهدف هو الذهاب إىل لشبونة ثم إىل الواليات المتحدة‬
Fakat bütün umutları, Casablanca'nın en meşhur gece kulübünün sahibi olan Rick'e
bağlanmıştır.
.‫لكن كل اآلمال متعلقة بريك صاحب النادي الليىل األك ري شهرة ف الدار البيضاء‬
Rick, kaçış için gerekli olan pasaportlara sahip tek kişidir.
.‫ريك هو الشخص الوحيد الذي يمتلك جوازات السفر الالزمة للهرب‬
Öte yandan Rick'in, Victor'un yakalanmasını istemesi için önemli bir nedeni vardır.
‫ لدى ريك سبب مهم لك يطلب اعتقال فيكتور‬، ‫من ناحية أخرى‬
Victorun karısı Ilsa, Rick'i yıllar önce terk eden ve Rick'in kalbine gömdüğü büyük
aşkıdır...
‫ايلسا زوجة فيكتور ه العشق الكبي الذي دفنه ريك ف قلبه والن تركت ريك قبل سنوات‬
Bu film, senaryosu ve oyuncularının başarısıyla bana göre en iyi aşk filmi.
.‫هذا الفيلم هو أفضل فيلم حب بالنسبة ىل بنصه ونجاح ممثليه‬
Aşk konusu ön planda olsa da filmde aynı zamanda savaş psikolojisi ve casusluk
temaları da işlenmiş.
‫عىل الرغم من أن موضوع الحب هو ف المقدمة اال ان علم النفس الحرت ومواضيع التجسس تم تغطيتها‬
ً
.‫أيضا ف الفيلم بنفس الوقت‬
Sinema eleştirmenlerinin de en iyi aşk filmleri arasında gösterdiği bir film
Casablanca.
ً
.‫الدار البيضاء هو فيلم يعرضه نقاد السينما أيضا بي أفضل أفالم الحب‬
Seyretmekten hoşlandığım bir diğer klasik film 'Rüzgar Gibi Geçti'dir.
".‫فيلم كالسيك آخر أرغب بمشاهدته هو " ذهب مع الري ح‬
Film 1939 yılında çekilmiş.
1939 ‫تم تصوير الفلم عام‬
Filmin kahramanlarından Scarlett, centilmen ve kibar Ashley Wilkes'i sever.
.‫أحد أبطال الفيلم سكارليت تحب الرجل المهذب والمحيم أشىل ويلكس‬
ً
Ashley de onu sever. ‫وأيضا اشىل يحبها‬.

109
Değir yandan kendini beğenmiş, asi, firsat düşkünü Rhett Butler da Scarlett'a
aşıktır.
‫من ناحية أخرى فإن ريت بتلر المتعجرف والمتمرد والمنتهز للفرص هو عاشق لسكارليت‬
Ashley, kuzeni Melanie ile evlenir. ‫آشىل ييوج من ابنة عمه ميالت‬
Çünkü Scarlett'in tutkulu karakterine karşılık, Melanie ile ortak huzurlu karakterleri
sayesinde çok daha iyi, huzurlu bir evliliğe sahip olacağını düşünür.
‫ بدال‬.‫حيث يعتقد أنه سيكون صاحب زواج سلم وأفضل بكثي بفضل اطباعه الهادئة المشيكة مع ميالت‬
‫من طباع سكارليت العاطفية‬
Bu onun Melani'yle evlenmesinin en büyük nedenidir.
‫وهذا هو السبب االكي لزواجه من ميالت‬
Bu arada Rhett, Sacrlett'in gönlünü çeler.
‫وبتلك الفيه رسق ريت قلب سكارليت‬
Scarlett ve Rhett sonunda evlenirler fakat güzel kadın hâlâ Ashley'in özlemini
çekmektedir.
.‫تزوجت سكارليت ريت ف النهاية لكن المرأة الجميلة ال تزال تشتاق إىل آشىل‬
Etkileyici sahneleri, muhteşem manzaraları ve görüntüleri kadar dramatik ve
romantik müzikleri, esprili diyaloglarıyla da 'Rüzgar Gibi Geçti',
‫"ذهب مع الري ح" مع الموسيف الدرامية والرومانسية والحوارات الفكاهية وكذلك مشاهدها المؤثرة‬
‫ومناظرها الخالبة والصور‬
bence sinema tarihindeki drama ve romantik filmler arasında akıllardan silinmeyen
bir film.
‫برأت انه فلم من االفالم الرومانسية والدرامية الن التنس ف تاري خ السينما‬
Bunlar ilgiyle seyrettiğim klasik filmlerden yalnızca ikisi ama bu tür filmlerin yanı
sıra yeni filmleri de zevkle seyrediyorum
‫ أشاهد‬، ‫هذه مجرد اثني من األفالم الكالسيكية الن شاهدتها بعناية ولكن إىل جانب هذا النوع من األفالم‬
ً ً
‫أفالما جديدة أيضا بمتعه‬
Günümüzde çekilen ve klasik olmaya aday filmlerin de vizyona girmesini merakla
bekliyorum.
.‫ف االيام المقبله انتظر بحماس ظهور األفالم الكالسيكية المرشحة والمصورة عىل الشاشات‬

110
3 Sıralayalım, işaretleyelim, tamamlayalım ‫ليتب ونشي ونكمل‬.

EROS'UN AŞKI
‫عشق إيروس‬

1) Birlikte çok mutluydular ancak Psykhe'nin kız kardeşleri onların bu mutluluğunu


kıskandılar.
. ‫لكن اخوات بسيكا شعرن بالغية من هذه السعادة‬، ‫كانوا سعداء مع بعض‬
Psykhe'ye "Eğer o güzel bir delikanlı olsaydı senden yüzünü gizlemezdi;
seni böyle ıssız bir sarayda tutmazdı." dediler.
. ‫قالن لبسيكا لو كان شاب جميل لما اخف وجهه عنك ولم يبقيك ف قرص مهجور مثل هذا‬
Ve ona, Eros gelmeden önce yanan bir lambanın üzerine vazoyu ters çevirip
koymasını söylediler.
‫وقالن لها ؛ قبل ان يأت ايروس‬
ً
.‫ان تقلب مزهرية رأسا عىل عقب عىل مصباح مضاء‬
Psykhe böylece Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp onun yüzünü görebilecekti.
.‫وبعد أن ينام إيروس عندها تستطيع بسيكا رفع المزهرية رؤية وجهه‬
2) Psykhe (Ruh), bir kralın üç kızının en güzeli idi.
.‫بيسيكا كانت البنت األجمل من بي البنات الثالثة لملك‬
Psykhe o kadar güzeldi ki görenler onu Aphrodite sanıyorlardı.
ً
.‫كانت بسيكا جميلة جدا لدرجة أن من يروها يظنون أنها أفروديت‬
Ancak Aphrodite bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı.
ُ ً
‫وكان لم يعجب افروديت ابدا ان تقارن مع برس‬
Bu yüzden bir gün oğlu Eros'u yanına çağırdı ve "O kızı dünyanın en çirkin erkeğine
aşık ederek cezalandırmanı istiyorum!" dedi.
‫لهذا السبب نادت ابنها وقالت اريد ان تعاقب هذه البنت بأن تجعلها تعشق اقبح شاب ف العالم‬

111
Eros annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola çıktı.
ً
. ‫ولك يلن ايروس طلب امه خرج للطريق فورا‬
Psykhe'yi dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine aşık etmekle görevliydi ancak kızı
görür görmez ona aşık oldu.
. ‫كانت مهمته ه جعل بسيكا تعشق اقبح وأسوأ رجل ف العالم لكن بمجرد ان رأى البنت عشقها‬
Eros, Psykhe'yi alıp ormanın ortasında terk edilmiş bir saraya kaçırdı.
.‫اخذ ايروس بسيكا وهرب ها اىل قرص ميوك ف وسط الغابه‬
Ancak yüzünü kıza hiç göstermedi.
ً
. ‫لكن لم يظهر وجهه ابدا اىل البنت‬
3) Eros gece karanlık çöktükten sonra gizlice saraya giriyor ve sevgilisi ile
buluşuyordu.
.‫كان ايروس يدخل القرص برسيه بعد ان يحل الظالم ويلتف بحبيبته‬
Psykhe, kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmek istese de Eros
bunu kabul etmiyordu,
‫حن لو طلبت بسيكا رؤية وجه الشاب الذي يحبها كالمجاني ايروس لم يقبل بهذا‬
gece karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu.
. ‫كان يأت بحلول الظالم ويذهب قبل ان ترسق الشمس‬
Akşamları sarayda ateş ya da mum yakılmasını yasaklamıştı.
ً
. ‫مساء‬ ‫وقد منع ايقاد النار او الشموع ف القرص‬
Psykhe ne kadar yalvarsa da fayda etmedi.
ً
. ‫ولم يجدي نفعا مهما توسلت بسيكا‬
"Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın' dedi Eros.
. ‫قال ايروس طالما تحملي ف قلبك رس عشقنا ستكوني سعيدة‬
'Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu ya da kimin oğlu olduğumu
öğrenme, beni bilmeden tanımadan sev...
‫اليخطر ف عقلك حن رؤين احبين دون ان تعرفين ودون تتعرف علن وال تعرف ابن من أكون او من‬
‫أكون‬

112
Senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma fırsatını elinden kaçırma.'
‫ال تفلن من يدك فرصة ان تكوت سعيدة بمحاولتك معرفة األشياء المخفية عنك‬
Sonunda Psykhe de bunu kabul etmiş, Eros'u görmeden kim olduğunu bilmeden
sevmişti.
.‫وف النهاية تقبلت بسيكا هذا وقد احبت ايروس من دون ان تعرف من يكون ودون ان تراه‬
4) O gece Eros her şeyden habersiz uykuya daldıktan sonra Psykhe lambayı eline
aldı ve yatağa yaklaştı.
‫ اخذت بسيكا المصباح بيدها واقيبت من‬، ‫وبتلك الليلة وبعد ان غاص ايروس ف النوم دون علم بس‬
‫الفراش‬
Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi beklerken genç ve çok yakışıklı bir erkekle
karşılaşmıştı.
ً ً ً ً
‫وبينما كانت تتوقع رؤية شاب قبيح وكريه فقد قابلت رجال وسيما جدا وشابا‬
Onu alnından öpmek için eğildi;
‫انحت لتقبل جبينه‬
o sırada lambanın kızgın yağından bir damla Eros'un çıplak omzuna damladı.
.‫ سقطت قطرة من زيت المصباح الملتهب عىل كتف إيروس العاري‬، ‫ف تلك اللحظة‬
Eros duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı.
ً
. ‫استيقظ ايروس قافزا من االلم الذي شعر به‬
Sevgilisinin ona oyun oynadığını anlayıp uçarak oradan uzaklaştı.
ً
.‫وفهم ان حبيبته لعبت عليه لعبة وابتعد من هناك راكضا‬
5) Psykhe üzüntüden ne yapacağını bilemez olmuştu.
.‫واصبحت بسيكا التعرف ما الذي تفعله من الحزن‬
Çok aradı ama bir türlü Eros'un izine rastlayamadı.
ً
‫بحثت كثيا لكن لم تصادف أثرا إليروس بأي طريقة‬
Sonunda "Belki bana acıyıp Eros'un yerini söyler." diye düşünerek Aphrodite'in
sarayına gitti.
ً ً
. ‫وأخيا ذهبت اىل قرص امه ظنا منها بقول ستشفق علن وتقول ىل مكان إيروس‬

113
Ancak Aphrodite ona yardım etmek bir yana, onu bir köle olarak çalıştırmaya
başladı.
ً ً
‫لكن لندع مساعدتها جانبا ًًأفروديت بدأت بتشغيلها كعبدة لها‬
Zavallı Psykhe Eros için her türlü acıya katlanmaya razı oldu.
‫رضت بسيكا المسكينة بأن تتحمل كل أنواع العذاب من أجل إيروس‬
Nihayet bir gün Eros'un yanan omzu iyileşti
‫وف النهاية تحسن كتف ايروس المحيق ف أحد األيام‬
ve kendisine bu kadar yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için
Olympos'a gitti.
ً
.‫ الن كان مرتبطة به من القلب لدرجة‬، ‫وذهب إىل أوليمبوس لتغيي مصي حبيبته‬
Zeus'un ayaklarına kapanıp "Ne olur Psykhe'yi kurtarın ve bana eş olarak verin!"
diye yalvardı.
. ‫ركع عىل قدميه لزيوس وتوسل له قائال ؛انقذ بسيكا واعطينياها كزوجة ىل‬
Psykhe Zeus'un emriyle tarınlar katına getirildi
ve Eros'la orada evlendirildi. Psykhe ile Eros mutlu bir hayat sürdüler.
‫تم إحضار بسيكا اىل طابق االلهه‬
‫ واستمر ايروس وبسيكا بحياة سعيدة‬.‫وتزويجها بإيروس هناك‬

114
6 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

BİNLERCE HURAFE
‫اآلالف من الخرافات‬

Yatağın solundan kalkmak ya da ayna kırılması uğursuzluk mudur?


‫هل من سوء الحظ النهوض من يسار الرسير أو كرس المرآة؟‬
Merdiven altından geçtiğimizde ya da önümüze kara kedi çıktığında kötü olaylarla
mı karşılaşırız?
‫هل نواجه أحداث سيئة عندما نمر تحت الدرج أو عندما تظهر قطة سوداء أمامنا؟‬
Ya evin içinde şemsiye açtığımızda bizi neler bekliyor?
‫ما الذي ينتظرنا عندما نفتح شمسية ف داخل الميل؟‬
İnsanoğlu geçmişinden gelen sayısız inanışla yaşıyor.
. ‫يعيش البرس مع عدد غي محدود من المعتقدات الن أتت من ماضيه‬
Bir yandan her şeyi bilimsel bir nedene bağlamaya çalışırken bir yandan da boş
inançlardan vazgeçemiyor.
‫من ناحية بينما يحاول ربط كل شء بسبب علم ومن ناحية أخرى ال يمكنه التخىل عن المعتقدات‬
. ‫الفارغة‬
Kimi zaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantı sonucu
doğan bu inanışlar, "batıl inançlar" olarak adlandırılmaktadır.
‫ وأحيانا عن طريق الصدفة‬، ‫ وأحيانا من اليأس‬، ‫ الن ولدت ف بعض األحيان من الخوف‬، ‫هذه المعتقدات‬
)‫قد سميت بالمعتقدات الباطلة (الخرافات‬

115
Arapçadan Türkçeye girmiş olan "Batıl" sözcüğü "yersiz, boş, gerçek dışı" anlamına
gelmektedir.
‫ غي حقيف‬، ‫ فارغ‬، ‫ تعن "ال مير له‬، ‫ الن دخلت اليكية من العربية‬،" ‫كلمة "باطل‬
Bu inançların yersiz, boş olup olmadığı tartışılsa da, dünyanın her yerinde bu tür
inançlar tarih boyunca etkili olmuştur.
‫وبالرغم من مناقشة فيما اذا كانت هذه المعتقدات ال أساس لها أو غي مجدية فقد كان هذا النوع من‬
. ‫المعتقدات مؤثر ف جميع أنحاء العالم عىل مدى التاري خ‬
Batıl inançlar kişiden kişiye değişebildiği gibi toplumlara özgü de olabilmektedir.
ً
. ‫يمكن أن تكون المعتقدات الباطلة أيضا خاصة بالمجتمعات مثلما يمكن ان تتغي من شخص آلخر‬
Uzmanlar bu inançların, insanlar hem olumlu hem olumsuz yönde etkileyebileceğini
söylüyor.
ً ً
‫يقول الخياء إن هذه المعتقدات يمكن أن تؤثر عىل الناس إيجابا وسلبا‬
Onlara göre, bu inançların bazıları insanları olumlu davranışlara yönlendirdiği için
yararlı gibi görülebilmektedir.
.‫ يمكن اعتبار بعض هذه المعتقدات مفيدة ألنها تقود الناس إىل سلوك إيجات‬، ‫ومن وجهة نظر هؤالء‬
Ancak uzmanlar , batıl inançlara fazlaca bağlanıp hayatı onlara göre düzenlemenin
de insanları takıntılı hale getirebileceğini söylemektedirler.
ً ً
‫لكن يقول الخياء أن الناس المتعلقي زيادة بالمعتقدات الباطلة وينظمون الحياة وفقا لها من الممكن ان‬
‫يكونوا مهووسون‬
Yapılan araştırmalara göre, 500 bin çeşit batıl inanç bulunmaktadır.
.‫ ألف نوع من المعتقدات الباطلة‬500 ‫حسب األبحاث المعمولة ان هناك‬
İşte size Türkiye'deki batıl inançlardan birkaç örnek.
:‫واليكم بعض األمثلة لبضعة معتقدات باطله ف تركيا‬
Bir evin yakınında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir acı yaşanır.
.‫إذا غردت بومة بالقرب من ميل فأن شخص يموت أو يعات من ألم ف ذلك الميل‬
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa, düşmanlar çoğalır.
.‫إذا غىل الماء ف القدر بال جدوى فإن األعداء يتكاثرون‬
Parmakları birbirine geçirip elleri bağlamak iyi değildir, insanın şansı kapanır.

116
‫ليس من الجيد تمرير األصابع بي بعضها البعض وربط اليدين فإنها تسبب الحظ السن لإلنسان‪.‬‬
‫‪Hamile kadın kime bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.‬‬
‫كل من تنظر إليه المرأة الحامل فأن الطفل الذي سيولد سيكون شبيه له‪.‬‬
‫‪Geç saatte yemek yenen yere melekler gelmez.‬‬
‫ُ‬
‫ال تأت المالئكة إىل المكان الذي يتناول فيه الطعام ف وقت متأخر‪.‬‬
‫‪Ayna kırılması uğursuzluktur.‬‬
‫كرس المرآة هو سوء الحظ‪.‬‬
‫‪Dört yapraklı yonca bulmak şans getirir.‬‬
‫العثور عىل نبات برسيم ذو أرب ع اوراق يجلب الحظ‪.‬‬
‫‪Elden ele makas alınırsa kavga çıkar.‬‬
‫ُ‬
‫اذا أخذ المقص من يد ليد ينشب شجار‬
‫‪Makas bir zemine bırakılarak el değiştirmelidir.‬‬
‫يجب تتغي ماسك المقص بيكه عىل ارضية‬
‫‪İnsanın üzerindeki giysinin söküğü dikilmez. Giysi çıkarıldıktan sonra dikilmelidir‬‬
‫ال يتم خياطة المالبس الممزقة عىل اإلنسان‪ .‬يجب أن يتم خياطة المالبس بعد خلعها‪.‬‬
‫‪Terliğin ya da ayakkabının ters bırakılması uğursuzluktur.‬‬
‫ترك النعال أو األحذية مقلوبة هو سوء حظ‬

‫‪117‬‬
19 Okuyalım, İşaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

ANADOLU'NUN SIRLARI
‫أسرار األناضول‬

Anadolu birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, birçok gizemi de içinde saklamıştır.


. ‫استضافت األناضول العديد من الحضارات وخبئت بداخلها العديد من األرسار الغامضة‬
Anadolu'da bulunan yeraltı kentleri ve Nemrut Dağı'ndaki tarihi kalıntılar insanlar
için hala bir sırdır.
ً
.‫ال تزال المدن الموجودة تحت األرض ف األناضول واآلثار التاريخية ف جبل نمرود لغزا بالنسبة للناس‬
Derinkuyu
)‫مدينة درن كويو (البي العميق‬
Yaklaşık yüz metre derinlikle, mükemmel bir havalandırma ve savunma sistemine
sahip, binlerce kişinin yaşayabileceği tamamen güvenli şehir.
ً
‫وه مدينة آمنة تماما ذات نظام تهوية ودفاع ممتاز و بعمق حواىل مائة مي و يمكن آلالف األشخاص‬
.‫العيش فيها‬
Orta Anadolu'da kimler tarafından kurulduğu hala kesin olarak bilinmeyen yeraltı
kentlerinden söz ediyoruz.
ً
.‫نحن نتحدث عن مدن تحت األرض والن حتما مازال غي معروف من قبل من بنيت ف وسط األناضول‬
Bir zamanlar, Anadolu insanı, yeryüzünü olduğu kadar yerin altını da mekan
tutmuştu.
ً
. ‫اتخذ شعب األناضول موقعا تحت األرض مثلما كانوا عىل سطح األرض‬، ‫ف وقت من األوقات‬
Bu nedenle özellikle Orta Anadolu yöresinde yüze yakın yeraltı kenti, tüneller ve
mağaralar bulunmaktadır.
‫ أنفاق وكهوف خاصة ف منطقة وسط‬، ‫ هناك ما يقرب من مئة مدينة تحت األرض‬، ‫لهذا السبب‬
‫األناضول‬

118
Özellikle Derinkuyu yeraltı şehri olağanüstü bir yapı olarak dikkat çeker.
ً
. ‫وخاصة مدينة البي العميق تحت االرض فىه تجذب االنتباه كونها بناءا خارق للعادة‬
Yaklaşık yüz bin kişilik bir topluluğun barınma, yeme içme, ibadet, savunma
ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir.
‫عىل مستوى يمكنه أن يلن احتياجات المأوى واألكل والعبادة والدفاع القامة جماعية ما يقرب مائة ألف‬
.‫شخص‬
Şarap üretimi yapılabilen, içinde su kuyusu ve ahırlar bulunan yeraltı şehrinin
sadece sekiz katı gezilebilmekte
‫ حيث يوجد بي ماء واسطبالت و يمكن‬، ‫يمكن التجول ف ثمانية طوابق فقط من المدينة تحت األرض‬
‫إنتاج النبيذ‬
ve sırları hala çözülmeyi beklemektedir.
.‫وال تزال أرسارها تنتظر أن تحل‬
Nemrut ‫النمرود‬
Nemrut Dağı, iki bin metre yükseklikte kurulmuş
. ‫شيد جبل النمرود عىل إرتفاع الف مي‬
bir kral mezarıyla dev heykellerin, kabartmaların, bir tapınağın, uzun yazıtların ve
dünyanın en eski, horoskopunun bulunduğu gizemli bir dağdır.
‫تماثيل‬، ‫ نقوش‬، ‫معبد‬، ‫والكتابات االثرية الطويلة‬، ‫وهو جبل غامض يوجد فيه اقدم برج سماوي ف العالم‬
‫عمالقة مع قي ملك‬
“Tanrların tahtı" olarak da adlandırılan Nemrut, geçmişten bugüne pek çok iddianın
konusu olmuş
ً ً
‫ موضوعا للعديد من االدعاءات من الماض إىل الحاض‬، "‫ المعروف أيضا بأسم "عرش اآللهة‬، ‫كان نمرود‬
hatta uzaylıların gizli üssü olduğu bile söylenmiştir.
‫حن قيل أنه قاعدة رسية للفضائيي‬

119
.
Nemrut Dağı'nın zirvesinde yer alan kral mezarı ve onun üstünde, taşların
yığılmasıyla oluşturulmuş 50 metre yüksekliğindeki tepe çok ilginçtir.
ّ
‫ ميا والذي شكله تراكم الحجارة فوقه مثي‬50 ‫قي الملك الذي يقع ف قمة جبل نمرود والتل الذي بارتفاع‬
.‫جدا لالهتمام‬
Romalılardan bu yana birçok kişi tünel kazarak mezar odasına girmeye çalışmış
.‫منذ الرومان اىل الوقت الحاىل حاول الكثي من الناس دخول غرفة القي بحفر نفق‬
ancak şimdiye kadar hiç kimse bunu başaramamıştır.
.‫لكن لم يتمكن أحد من النجاح بذلك حن اآلن‬
Ayrıca zirvenin dört yanında bulunan dokuz metre uzunluğunda altı ton
ağırlığındaki taş heykeller de insanı şaşkınlık içinde bırakmaktadır.
‫ فإن التماثيل الحجرية الن بطول تسعة أمتار وبوزن ستة أطنان الموجودة عىل جميع‬، ‫باإلضافة إىل ذلك‬
‫الجوانب األربعة للقمة قد تركت الناس ف حية‬
Bu heykellerin zirveye nasıl taşındığı hala bilinmiyor.
‫الزال غي معروف كيف تم نقل هذه التماثيل إىل القمة‬

120
19 Tamamlayalım, işaretleyelim ‫لنكمل ونشي‬

TITANIC NEDEN BATTI


‫لماذا غرقت سفينة تيتانيك‬

Morgan Robertson gençken denizcilik yapmış, sonradan yazarlık yapmaya karar


vermiş bir Amerikalıydı.
ً ً ً
.‫كان مورجان روبرتسون أميكيا كان بحارا عندما كان شابا وقرر الحقا الكتابة‬
1897 yılında yeni bir deniz öyküsü yazmayı planlarken hayalinde dev bir yolcu
gemisi vardı.
.‫ كان لديه سفينة سياحية عمالقة ف خياله‬، 1897 ‫عندما خطط لكتابة قصة بحرية جديدة ف عام‬
kitabının kahramanlar gemiye binip İngiltere'den ABD'ye doğru yola çıkacaklardı
‫كان أبطال كتابه سيكبون السفينة يبحرون من أنجليا بأتجاه الواليات المتحدة‬
ve hikaye dünyanın en lüks gemisinde yolculuğu ve aşkı konu edecekti.
.‫وكانت ستدور القصة حول السفر والحب عىل أفخم سفينة ف العالم‬
Öykünün kahramanları bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası bu gemiyi
okyanusun derinliklerine yollayacaktı.
.‫سيواجه أبطال القصة مفاجأة وكان سيسل حادث بحري هذه السفينة إىل أعماق المحيط‬
Robertson oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi;
‫بدأ روبرتسون الجلوس والكتابة وأعط للقصة اسمي‬
"Nafile' ve 'Titan Kazası". Evet, yanlış okumadınız; Titan..
. ‫حادث التيتان‬، ‫نافله‬
. ‫نعم لم تقرأو خطأ تيتان‬
Şimdi beraberce Robertson'un romanından bir bölümü;
‫اآلن سوية مع جزء من رواية روبرتسون‬
Titan'ın batış sahnesini okuyalım

121
‫دعونا نقرأ مشهد غرق تيتان‬
"Gözcü haykırdı; 'buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi
‫"ضخ المراقب جبل جليدي! و أخي الضابط األول القبطان‬
ve 'makine dairesine geri gir emri verildi.
‫وتم إعطاء االمر بالرجوع اىل غرفة المحرك‬
Fakat dev gemi durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı
‫لكن السفينة العمالقة لم تتوقف فقد احتاج األمر بعض الوقت حن تتباطأ‬
ve sisler arasında bir buzdağı yaklaşıyordu.
.‫وكان جبل جليدي يقيب بي الضباب‬
Aşağıdan orkestranın sesi geliyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı,
ً
.‫كان صوت األوركسيا قادما من األسفل ثم وصل الجبل الجليدي إىل السفينة‬
bu arada gemi biraz yan dönmüştü ama yetersizdi
ً ً
‫ف تلك األثناء السفينه تنحت جانبا لكن لم يكن كافيا‬
ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan'ın sancak
tarafına çarptı.
.‫وبي تبادل النظرات اليائسه للقبطان ومساعديه اصطدم الجبل الجليدي بالجانب االيمن من تيتان‬
Darbe hafifti, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu.
. ‫كانت الرصبة خفيفة وكان القبطان يعتقد انهم تجاوزوها بأقل خسارة ف تلك اللحظة‬
Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı,
.‫ولكن بعد بضع دقائق مالت السفينة فجأة‬
buzdağı asıl yarayı geminin altında açmıştı,
yara öldürücüydü.
. ‫جبل الجليد بالحقيقة قد فتح الجرح اسفل السفينه وكان الجرح قاتل‬

122
Daha sonra Robertson öyküye; geminin hızla su aldığını, alarm verildiğini, kadınların
ve çocukların filikalara bindirildiğini, Avrupa'nın en ünlü ve zengin kişilerinin
birbirlerine veda ederken dev yolcu gemisi Titan'ın buzlu kutup sularına
gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.
‫وكان روبرتسون يواصل رسح القصة بإن السفينة السياحية العمالقة تيتان دفنت بمياة القطب الجليدي‬
‫وأن معظم الناس من األثرياء والمشهورين ف أوروبا كانوا يودعون بعضهم البعض وتم تصعيد النساء‬
. ‫واألطفال ف قوارب النجاة واعط االنذار واخذ السفينه للماء برسعه‬
Ve Robertson'un kitabi 1898 yılında yayınlandı.
.1898 ‫ونرس كتاب روبرتسون ف العام‬
Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir gemi, ingiltere'den denize açıldı
ve yukarıda okuduğunuz batış sahnesi aynen gerçekleşti.
‫ أبحرت سفينة أخرى من إنجليا وكان مشهد الغرق الذي قرأتموه ف‬، ‫ وف وقت آخر‬، ‫ سنة‬14 ‫لقد مرت‬
.‫األعىل قد حدث نفسه‬
Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson, Titanic'ten 14 yıl önce yazdığı
romanında daha neleri bilmişti?
‫ سنة عن تيتانيك؟‬14 ‫هل هذا فقط ؟ انظروا ماذا عرف مورغان روبرتسون ف روايته الن كتبها قبل‬
Titanic, Robertson'un romanındaki gemi gibi Southampton Limanı'ndan yola çıktı.
‫ مثل السفينة ف رواية روبرتسون‬، ‫أبحرت تايتانيك من ميناء ساوثامبتون‬
İki gemi de aynı yerde okyanusa gömüldü.
ً
.‫تم دفن كلتا السفينتي ف المحيط ف نفس المكان أيضا‬
Ve her iki gemide de yeterince filika yoktu;
‫ولم يكن هناك ما يكف من قوارب النجاة ف السفينتي‬
Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu;
.‫ قارب نجاة‬24 ‫كان روبرتسون كتب ف روايته ان السفينة كان بها‬
Titanic'te ise 22 filika vardı.
.‫ قارب‬22 ‫بينما ف تيتان كان هناك‬

123
Sonra... Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu öldü veya kayboldu.
.‫ راكب‬1513 ‫ نتيجة للحادث الحقيف مات أو اختف‬... ‫بعد ذلك‬
Robertson'un romanındaki Titan'da ise 1500 kişi ölüyordu.
.‫ شخص ف تيتان ف رواية روبرتسون‬1500 ‫ف حي توف‬
Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanic'e 2224 kişi binmişti.
ً
.‫ عىل مي السفينة تيتانيك‬2224 ‫ شخصية و قد صعد‬3000 ‫وكانت كل من السفينتي ايضا‬

Aynı gemi, aynı yerden aynı yere yolculuk, aynı tarihte, aynı yerde kaza, aynı
buzdağı ve aynı tür batış, aynı yolcu ve ölü sayısı..
، ‫ نفس المكان‬، ‫ وقوع حادث ف نفس التاري خ‬، ‫ السفر من نفس المكان إىل نفس المكان‬، ‫نفس السفينة‬
‫ نفس عدد الركاب والموت‬، ‫نفس جبل الجليد ونفس نوع الغرق‬
Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da ilgi
görmedi.
.‫ ولم يحط باالهتمام بعد ذلك‬، ‫ ولم يبيع الكتاب‬، ‫لم ينجح مورغان روبرتسون‬
Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915'te bir otel odasında yaşama veda etti.
.1915 ‫ككاتب غي ناجح توف ف غرفة فندق ف مارس‬
Asıl inanılmaz olay burada, çünkü Robertson Mart 1915'te öldü.
.1915 ‫ ألن روبرتسون توف ف مارس‬، ‫بالحقيقة الحدث الذي ال يصدق هنا‬
Yani gerçek Titanic'in batışından üç yıl sonra...
. ‫يعن بعد غرق تيتانك الحقيقية بثالث سنوات‬
Ve bugüne kadar hiç kimse onun 14 yıl önce Titanic'i aynen nasıl anlatabildiğini
çözemedi.
ً
.‫ عاما بالضبط‬14 ‫وحن اآلن لم يتمكن أحد من معرفة كيف تمكن من رسح تايتانيك قبل‬

124
4 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Ah Nerede O Eski Bayramlar


‫اه اين تلك االعياد القديمة‬

"Ah nerede o eski bayramlar.." diye başlayan bir yazı yazabilecek yaşa gelmeyi çok
bekledim.
ً
‫انتظرت طويال ألصل اىل العمر الذي سأتمكن فيه من كتابة مقال يبدأ ب اه اين تلك األعياد القديمة ؟‬
Sanıyorum artık zaman geldi. Yaşım, artık böyle bir yazı yazmak için uygun.
. ‫أعتقد ان الوقت حان اآلن عمري مناسب لكتابة مقال هكذا‬
Eskiden her bayramı hep birlikte "bayram gibi" kutlayan o kocaman ailem,
telefonda bile bayramlaşmıyor.
ً ً
‫عائلن الكبية الن تحتفل مثل العيد سويا ف كل عيد لها سابقا‬
. ‫التتعايد حن ف الهاتف‬
Sanırım biz de "Modernleştikçe" uzaklaştık...
ً
‫اعتقد نحن أيضا كلما نتطور كلما نبتعد‬
Sobanın etrafında toplanıp sohbet etmeler bitti.
‫انتىه التجمع حول الموقد والتحدث‬
Artık odaları kaloriferler Isıttığı için sobalı odalardaki sohbetlerin keyfi de dağılıp
gitti.
ً
‫ذهبت أيضا متعه المحادثات ف الغرف المحتوية عىل المواقد الن الغرف تتدفأ بالمدافء آالن‬

125
Yer sofrasından masaya geçince tadı kaçtı yemeklerin...
. ‫عندما انتقلت السفرة من األرض اىل الطاولة فقد الطعام طعمه‬
Sadece telefonda görüştüğümüz için eski bayramlar, bugün sadece "tatil" oldu.
‫والننا نلتف فقط ف الهواتف اصبحت االعياد مجرد عطلة‬
Herkesin bayram imgeleri vardır.
‫كل شخص لديه صور عيد تتبادر للذهن‬

Benimki sabah uyanınca burnuma gelen sabun kokusudur..


‫صوري ه رائحة الصابون الن تأت إىل أنف عندما أستيقظ ف الصباح‬
Bir de ahşap radyodan yayılan müzik sesi..
.‫وصوت الموسيف الصادر من الراديو الخشن‬
Bayram harçlığıdır..
‫العيدية‬
Kapıda ramazan davulcusudur.
‫طبال رمضان عند الباب‬
Badem şekeridir benim için bayram;
‫بالنسبه ىل العيد حلوى اللوز‬
kolalı beyaz mendil ve saçlarımda kolonya kokusu...
‫المنديل االبيض المنس ورائحة الكولونيا ف شعري‬
Abduş dayımla uçurtma uçurmaktır,
‫تطيي الطائرة الورقية مع خاىل عبدوش‬
Mustafa dayımdan para almak...
‫الحصول عىل النقود من الخال مصطف‬

126
Gülsüm teyzemle eğlenip Perihan teyzemle dertleşmektir.
‫تبادل الهموم مع الخالة بيهان والمرح مع الخالة جولسم‬
Sonra baba tarafını ziyaret.
‫بعدها زيارة اقرباء ات‬
Bu kez halaların, amcaların kucağında bayram keyfi...
.‫ متعه العيد ف أحضان العمات واألعمام‬، ‫هذه المرة‬

Handan haladan şiirler, Sevim haladan ninniler, Fethiye haladan türküler.


‫الشعر من العمة هاندان والتهويدات من العمه سيفم واالغات من العمه فتحيه‬

Kamil amcadan, Aydin amcadan hediyeler...


‫الهدايا من العم كمال والعم ايدن‬
Kuzenlerim Melih'le, Ateş'le, Atilla'yla, pembe yüzlü çocuklardık bayramlarda,
‫اتيال كنا اطفال ذو وجوه ورديه‬،‫اتش‬، ‫مع ابناء عم مليحه‬
"öyle pembe ki burun delikleri yavru tavşanlar gibi.."
‫وردية لدرجة ان فتحات االنف تشبه صغار األرانب‬
Bu sabah, o eski bayramların kokusu burnuma geliyor,
. ‫تأت هذا الصباح رائحة األعياد القديمة اىل انف‬
burnumda tütüyor.
‫اشتاق اليها‬
Yaşlanıyorum galiba...
‫عىل االغلب ات اتقدم ف العمر‬
Şimdi mendiller kolalanmasa da saçlar kolonyalanmasa da olur...
‫االن يجوز حن لو لم يعطر الشعر بالكولونيا ولم تنس المناديل‬
Ama sevgiler ertelenirse olmaz...
‫لكن اليجوز اذا تأجل الحب‬

127
Sevmenin değer vermek, kıymet bilmek, hatır sormak, yardıma koşmak, kapı
çalmak, dua almak olduğunu anladım.
‫معرفة القيمة واعطاء‬، ‫السؤال عن الخاطر‬، ‫الركض اىل المساعدة‬، ‫دقة الباب‬، ‫فهمت ان الحب هو الدعاء‬
‫القيمة‬
Galiba en çok bunun için özlüyorum geniş aile sofralarını.
‫عىل االغلب لهذا السبب اشتاق ر‬
‫اكي لسفره العائلة الكبية‬
Ölen eski bayramlar değil aslında; eski duyarlılıklar...
.‫ف الواقع ليست األعياد القديمة الن ماتت بل األحاسيس القديمة‬
Onları yaşatamadığımız için eski bayramlar yaşamıyor.
.‫ فإن األعياد القديمة ال تحن‬،‫ألننا ال نستطيع أن نحييها‬

Bu sabah, elinden tutup oğlumu, yukarıdaki listedeki herkesi gezdirmek istiyorum.


ّ
‫واجوله ف كل ماف القائمة اعاله‬ ‫اريد ان امسك ابن من يده‬، ‫هذا الصباح‬
Bazıları için çok geç kaldım.
ً
‫بالنسبة للبعض تأخرت كثيا‬
Geç kalmadıklarımla bari bayramlaşayım.
‫لنتعايد عاالقل مع من لم نتاخر عليهم‬
Siz de öyle yapın: sevdayı vefayı başka bayrama ertelemeyin.
ً
.‫ال تؤجلوا الحب والوالء لعيد آخر‬، ‫وانتم افعلوا هكذا أيضا‬

128
7 Sıralayalım, eşleştirelim, işaretleyelim ‫ليتب ونطابق ونشي‬

Kutlu Olsun
‫ليكن احتفال سعيد‬

1_ Soğuk kışın, bulutlu, yağmurlu havaların ardından gelen bahar doğayı ve


insanları canlandırır.
.‫الربيع الذي يأت بعد الطقس الغائم والممطر ف فصل الشتاء البارد يحن الطبيعة والناس‬
Baharın gelişi, enerji ve bereketin simgesi olarak görüldüğünden dolayı dünyanın
pek çok Ülkesinde çeşitli şenliklerle, bayramlarla kutlanır.
ُ
‫يتم االحتفال بحلول الربيع بالعديد من االحتفاالت واالعياد ف العديد من دول العالم حيث ينظر إليه‬
.‫كرمز للطاقة واليكة‬
2_ Hristiyanlıkta baharın ilk gününün bayram olarak kabul edilmesi nedeniyle,
Ortodokslar bugünü “Aya Yorgi", Katolikler "St. Georges Günü" adıyla kutlarlar.
‫يحتفل الكاثوليك بأسم يوم جورجيس‬، ‫وبسبب اعتبار اليوم األول من فصل الربيع ف المسيحية عيد‬
‫واالرثودكس بأسم ايه يورح‬
Japonlar kelime anlamı "mevsim değişimi" olan "Setsubun"u bir festival olarak
kutlar.
.‫يحتفل اليابانيون ب "سيتسوبون" الكلمة الن تعن "تغيي الموسم" كمهرحان‬
Festivalde evlerinin ve tapınakların etrafına kızarmış fasulye bırakırlar.
.‫ييكون الفاصوليا المقالة حول منازلهم ومعابدهم ف المهرجان‬
Daha sonra herkes mutluluk ve şans getireceğine inandığından dolayı kendi yaşına
eşit sayıda fasulyeyi yer.
ً
‫ثم يأكل الجميع عددا من الفاصوليا مساوي لسنهم بسبب انهم يعتقدون أن ذلك سيجلب السعادة‬
.‫والحظ‬

129
Bahar bayramı Çinliler için de oldukça önemlidir.
ً ً
.‫عيد الربيع هو أيضا مهم جدا بالنسبة للصينيي‬
Bu bayram Çin takvimine göre, 23 Aralık'ta başlar ve 15 Ocak'a kadar sürer.
ً
.‫ يناير‬15 ‫ ديسمي ويستمر حن‬23 ‫ يبدأ هذا العيد ف‬، ‫وفقا للتقويم الصين‬

Çin'de bahar bayramı çok çeşitli eğlencelerle, panayırlarla, konserlerle kutlanır.


.‫يتم االحتفال بعيد الربيع ف الصي بأنواع عديدة من وسائل اليفيه والعروض والحفالت الموسيقية‬
3_ Türk kültüründe bahar bayramı "Hıdırellez"dir.
"Hıdırellez" ‫ف الثقافة اليكية عيد الربيع هو‬
Hıdırellez'in kökeni hakkında çeşitli fikirler vardır.
Hıdırellez.‫هناك العديد من األفكار حول أصل‬
En yaygın inanış, 6 Mayıs tarihinde, hızır ve İlyas peygamberlerin yeryüzünde
buluştuğu ve o sırada toprağın yeşillendiğidir.
ً ‫االعتقاد األ ر‬
‫ وكانت األرض خرصاء ف‬، ‫ التف األنبياء الياس والخرص عىل األرض‬، ‫ مايو‬6 ‫كي شيوعا هو أنه ف‬
.‫ذلك الوقت‬
Bu nedenle 6 Mayıs baharın gelişini temsil eder ve bahar bayramı olarak kullanır.
.‫ مايو حلول الربيع ويستخدموه كعيد للربيع‬6 ‫لذا يمثل‬
İnanışlara göre Hızır peygamber, ölümsüz bir peygamberdir.
‫حسب المعتقدات فإن النن خرص نن خالد‬
Ozellikle bahar aylarında insanlar arasında dolaşarak onlara yardım eder, bereket
dağıtır, hastalara şifa verir.
.‫ويشف المرض من خالل التجوال بينهم‬، ‫يساعد الناس ويوزع اليكة‬، ‫خاصة ف فصل الربيع‬
Kalbi temiz, iyiliksever insanlara şanslarının açılması için yardım eder,
‫إنه يساعد األشخاص نظيفو القلب ومحن الخي لك يفتح حظهم‬
şans sembolüdür.
‫هو رمز الحظ‬

130
Bayram adını da Hızır ve İlyas adlarının birleşimden almıştır.
‫وقد اخذ اسم العيد من دمج اسماء الخرص والياس‬
"Hızırilyas", halk arasında zamanla "Hıdırellez haline gelmiştir.
‫ بمرور الزمن‬Hıdırellez ‫ بي الشعب‬Hızırilyas ‫وقد اصبحت‬

4_ Sözün kısası, farklı zamanlarda, farklı isimler altında olsa da, baharın gelişi pek
çok toplumda neşeyle karşılanan, kutlanması gereken bir olay olarak
görülmektedir.
ُ
‫باختصار ينظر إىل حلول الربيع كحدث ينبع االحتفال به ويستقبل باالفراح ف العديد من المجتمعات‬
.‫حن لو مسم بأسماء مختلفة ف أوقات مختلفة‬،
5_ Günümüz yaşam koşullarından dolayı bu bayram büyük şehirlerde olmasa da
kasaba ve köylerde hala kutlanır.
‫بسبب الظروف المعيشية اليوم حن لو لم يحتفل به ف المدن الكبية ال يزال يتم االحتفال بهذا العيد ف‬
‫البلدات والقرى‬
Kutlamalar genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda ve su kenarlarında yapılır.
.‫عادة ما تقام االحتفاالت ف المناطق الخرصاء والمناطق المشجرة وبالقرب من المياه‬
Buralarda dualar okunur, pikniklerle baharın gelişi kutlanır.
‫تقام الصالوات ف هذه المناطق‬
‫ويحتفل بحلول الربيع باليهات‬
Hıdırellez gecesi Hızır peygamberin yeryüzüne geleceği ve uğradığı yerlere bereket
vereceği inancıyla yiyecek kaplarının ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.
ُ
‫ تيك أغطية الطعام وأكياس النقود مفتوحة بسبب االعتقاد بأن النن خرص سيأت إىل‬Hıdırellez ‫ف ليلة‬
.‫األرض ويعط اليكة لألماكنالن يمر بها‬
Ev, araba gibi istekleri olanlar, Hızır peygamberin yardım edeceğine inandıklarından
dolayı Hıdırellez gecesi evlerinin bahçelerine bu isteklerinin küçük maketlerini
yaparlar.
‫أولئك الذين لديهم طلبات مثل ميل او سيارة يعملون نماذج صغية لهذه الطلبات ف حدائق ميلهم ف‬
.‫ بسبب اعتقادهم أن النن خرص سوف يساعدهم‬، Hıdırellez ‫ليلة‬

131
15 Bulalım, işaretleyelim, eşleştirelim, yerleştirelim
‫لنجد ونشي ونطابق ونضع ف المكان‬

Yılın En Şahane Günü


‫اليوم األروع في السنه‬

"Sizin için hayatınızdaki en önemli kişi kimdir?


diye sorsak, herhalde "Annem" dersiniz.
‫ر‬
‫األكي أهمية ف حياتكم بالنسبة لكم؟عىل االغلب ستقولون ام‬ ‫لو سألت من هو الشخص‬
Sürekli bizi eleştirmesine kızsak da hayatımıza müdahale ettiğinde, bazen hiç
susmadığında veya duygu sömürüsü yaptığında küsmeyeceğimiz tek insandır
annemiz.
ً ً
‫والدتنا ه الشخص الوحيد الذي لن نخاصمه عندما تستغل مشاعرنا او عندما لم تصمت ابدا أحيانا او‬
. ‫عندما تتدخل ف حياتنا حن لو غضبنا النتقادها المستمر لنا‬
Annelerin tüm dünya ülkelerinde kabul edilmiş bir günü olması da elbette çok
doğaldır.
ً ً
. ‫من الطبيع جدا ان يكون هناك يوما لألمهات معيف به ف كل دول العالم‬
Bu mutlu gün Sümerlerden beri kutlanır.
‫يتم االحتفال بهذا اليوم السعيد منذ السومريي‬
Tabii ki Sümerli çocuklar bizim şimdi yaptığımız gibi belirli bir günde annelerine
çiçekler ve hediyeler almıyordu.
.‫بالطبع لم يكن األطفال السومريون يشيون الزهور والهدايا ألمهاتهم ف يوم محدد كما نفعل اآلن‬
Babalarıyla işbirliği içinde çeşitli sürprizler hazırlamıyordu.
‫ولم يكونوا يجهزون المفاجئات المتنوعه بالتعاون مع آباءهم‬
Ama yine de anneler için özel bir kutlama mantığı varmış kafalarında.
ً
.‫لكن أيضا لديهم منطق احتفال خاص لألمهات ف اذهانهم‬

132
Çünkü anaerkil; yani anne egemen bir toplum düzeni hakimmiş.
‫ألن حكم األم؛ يعن تكون االم الحاكم لنظام مجتمع مستقل‬
Kadınların yaşamı devam ettirebilme güçleri olduğuna inanılır
.‫ويعتقد أن المرأة لديها القدرة الن تمكنها من جعل الحياة تستمر‬
ve kadınlar daha bilge kabul edilirlermiş.
‫وكان ُيعتقد أن المرأة ذات معرفة ر‬
. ‫اكي‬
Baharda doğanın canlandığı dönem olduğu için doğurganlıkla, dolayısıyla annelikle
bağdaştırılırmış.
.‫بما أن الربيع هو الفية الن تنبض فيه الطبيعة بالحيوية فقد ارتبطت بالخصوبة ومن ثم األمومة‬
Herhalde bu sebeple anneleri sevindirmek için en uygun mevsimin bahar olduğuna
karar vermişler.
.‫ قرروا أن أفضل موسم إلرضاء األمهات هو الربيع‬، ‫عىل االغلب لهذا السبب‬
Zamanla ataerkil; yani erkek egemen bir düzene geçilse de gelenek bozulmamış
ُ
ِ ‫ لن يفسد هذا التقليد حن لو ا‬: ‫مع مرور الوقت فأن حكم الرجل‬
‫نتقل إىل نظام تكون السلطة فيه للرجل‬
ve anneler için yapılan kutlamalar devam etmiş.
‫واستمرت االحتفاالت المقامة لألمهات‬
Sonralar işin dinsel boyutu daha öne çıkmış
ً ‫ثم أصبح البعد الدين للعمل ر‬
‫أكي بروزا‬
ve Hristiyanlar Meryem Ana'ya kutsal bir gün atfetmek istemiş.
ً ً
.‫واراد المسيحيون أرادوا أن ينسبوا يوما مقدسا إىل العذراء مريم‬
Aradan zaman geçmiş ve İngilizler sadece onun değil, yaşayan biyolojik annelerinin
de bir kutlamayı hak ettiğine inanmışlar.
ً
‫وقد مر الوقت واعتقد االنجلي ان امهاتهم البايولوجية الحية أيضا لهن الحق باالحتفال بعيد االم‬

133
Ama onlar bu günü hafta arası kutlamayı akıl ettikleri için izinli sayılırlar ve günlerini
anneleriyle birlikte geçirirlermiş.
ّ
‫لكن هؤالء ألنهم فكروا باالحتفال بهذا اليوم بمنتصف االسبوع يعتيون ف اجازة ويمضون أيامهم مع‬
‫امهاتهم‬
Ne mutlu onlara... Anneler Günü 1908'de resmi olarak kullanmaya başlamıstır...
ً
.1908 ‫ فقد بدأ عيد األم رسميا ف عام‬... ‫كم هم سعداء الحظ‬

Amerikalı Ana Jarvis, annesinin ölüm yıldönümünü Anneler Günü olarak kutlama
kampanyası başlatmış
‫وقد اطلقت األمريكية آنا جارفيس حملة احتفال كعيد لالم ف الذكرى السنوية لوفاة والدتها‬
ve bunda başarılı da olmuş.
‫ونجحت ف هذا‬
Zamanla Anneler Günü dünyanın birçok ülkesinde aynı gün kutlanır olmuş,
ُ
‫مع الزمان اصبح يحتفل بعيد األم ف العديد من دول العالم ف نفس اليوم‬

Sözün özü, 'annelik" kavramının ne kadar özel, Anneler Günü'nün güzel bir şey
olduğunu bilen herkes, bu özel günde annesini rahat ettirmeyi, onunla birlikte
zaman geçirmeyi, gezmeyi dolaşmayı, dedikodu yapmayı, bir kafeye gidip oturmayı
dört gözle bekler.
‫ كل من يعرف مدى أهمية مفهوم "األمومة" وبأن عيد األم هو شء جميل ينتظر بفارغ‬، ‫جوهر الكالم‬
‫الصي ان يري ح امه ف هذا اليوم الخاص ويقض معها بعض الوقت والتجول والتيه وتبادل االحاديث‬
. ‫والذهاب اىل مقىه والجلوس فيه‬
Anneler Günü'nü annesiyle geçirir...
‫ويقض عيد األم مع والدته‬

134
4 İşaretleyelim eşleştirelim, yerleştirelim ‫لنشي ونطابق ونضع ف المكان‬

Ben Böyleyim
‫انا هكذا‬

1_ Hayat dostlarla güzel.


. ‫الحياة جميلة مع األصدقاء‬
Kimseye bir şey vermiyor, kimseden bir şey almıyorsanız neden yaşıyorsunuz.
‫لماذا تعيشيون ان لم تأخذو ش من أحد وال تعطوا ش ألحد‬
Dostlarınız mutluluklarınızı çoğaltır, acılarınızı azaltır.
. ‫يزيد أصدقاؤكم من سعادتكم ويقللون من االآلمكم‬
Her 'merhaba' yeni bir yaşam başlatır.
ُ
‫كل مرحبا تعن تبدأ حياة جديدة‬
En güzel anlarınız dostlarınızla geçirdiklerinizdir.
.‫أفضل لحظاتكم ه الن تقضوها مع أصدقائكم‬
2_ Dünyanın merkezinde ben varım. Dünya benim için, benim etrafımda dönüyor.
.‫ العالم يدور حوىل ومن أجىل‬.‫أنا ف وسط العالم‬
Herkes benim için var. Her şey benimle güzel.
‫كل ش مع جميل‬، ‫الجميع موجودون من اجىل‬
Dostlarım çok şanslı. Ben olmasam ne yaparlardı onlar. Bensiz bir dünya
düşünemiyorum.
ً
‫ ال أستطيع ان افكر بدنيا لست موجود‬.‫لو لم اكن موجودا ماذا كان سيفعلون‬، ‫أصدقات محظوظون جدا‬
. ‫فيها‬
3_ Mutsuzluk mu? O da ne! Yaşıyor olmak bile bir mutluluk kaynağı.
‫تعاسه ؟ وهذه ماذا تعن ؟‬
.‫حن أن تكون عىل قيد الحياة هو مصدر سعادة‬

135
Çiçeklere bakın, ağaçlarla konuşun, rüzgarı dinleyin, eğer mutsuzsanız. Etrafınız
güzelliklerle dolu.
‫ وتحدثوا مع األشجار واستمعوا إىل الرياح فمحيطكم مىلء‬، ‫ان كنتم غي سعداء فأنظروا إىل الزهور‬
‫بالجمال‬
Yeter ki siz onları görmek ve mutlu olmak isteyin.
. ‫يكف ان ترغبوا برؤيته وترغبوا بأن تكونوا سعداء‬
Kapatın gözlerinizi bütün kötülüklere. Bakmayın onlara.
. ‫اغمضوا عيونكم عن كل المساوئ التنظروا اليها‬
Siz güzellikleri görmeye çalışın.
.‫حاولوا رؤية الجمال‬
4_Mutluluk başarıdır. Her şeyinizi ortaya koyun başarmak için.
‫ ضعوا كل ش لديكم امام نصب اعينكم من اجل النجاح‬،‫السعادة ه النجاح‬
Asla vazgeçmeyin, pes etmeyin hayat karşısında, yılmayın ve hep daha fazlasını
isteyin.
ً ً
. ‫ التنهزموا ودائما اطلبو المزيد‬.‫وال تستسلموا امام الحياة‬، ‫التياجعوا أبدا‬
İstemeden hiçbir şey başaramazsınız. Siz sadece isteyin.
. ‫انتم ارغبوا فقط‬، ‫اليمكنكم النجاح ف أي ش مالم تكونوا راغبي فيه‬
Bir gün istediğiniz her şey sizin olacaktır.
ً
. ‫يوما ما سيكون لكم كل ما رغبتم فيه‬
5_ Her şeye boşverin. Bugün varız yarın yok.
. ‫ و غدا ال‬، ‫ال تهتمو بكل شء فنحن موجودون اليوم‬
Bu hırs, bu çalışma niye. Dünyaya bir daha gelmeyeceğiz.
. ‫لن نأت للدنيا مرة أخرى‬، ‫لماذا هذا الحرص والعمل‬
Üzülmeyin her şeye. Gününüzü gün etmeye bakın.
. ‫ عيشوا يومكم بأكمله‬، ‫ال تحزنوا عىل كل ش‬
Kimse size üzüntüyle sıkıntıyla geçirdiğiniz zamanı geri vermeyecek.
. ‫ال احد يعيد لكم الوقت الذي تمضوه ف الحزن والمشاكل‬

136
Bugün ağladığınıza yarın güleceksiniz. ‫غدا ستضحكون عىل ما بكيتم عليه اليوم‬.
6_ Ben yaşamışım yaşamamışım kimin umurunda.
. ‫من يهتم ان كنت ح ام ال‬
Var mıyım yok muyum bu dünyada belli değil.
‫هل انا موجود ام غائب غي معلوم‬
Kimse beni görmüyor, farketmiyor.
. ‫ال احد ينتبه اىل وال احد يرات‬
Bazen kalabalığın içinde haykırmak istiyorum
. ‫ف بعض األحيان أريد أن أضخ ف الزحام‬
'Ben buradayım, neden beni görmüyorsunuz. Belki de aradığınız dost benim.' diye.
. ‫ربما انا الصديق الذي تبحثون عنه‬، ‫انا هنا لماذا التروت‬
7_ Dostlarınızı sevin. Ama kendinizi onlara teslim etmeyin.
. ‫ لكن ال تسلموهم انفسكم‬، ‫أحبوا اصدقائكم المقربون‬
Her an hayat karşısında tek başınıza savaşmak zorunda kalabileceğinizi unutmayın.
‫وال تنسوا انكم لربما ستجيون عىل الحرب بمفردكم ضد الحياة كل لحظه‬
En zor anınızda yanınızda hiç kimseyi bulamayabilirsiniz.
. ‫ربما اليمكنكم إيجاد اي شخص بجانبكم ف اصعب لحظة لديكم‬
Bir gün herkes sizi terkedebilir. Bu ana hazırlıklı olun.
‫يوما ما قد ييككم الجميع فكونوا جاهزين لهذه اللحظة‬
8_ Kendi hayatınızla ilgilenin. Etliye sütlüye karşmayın. Uzak durun.
ً
. ‫ قفوا بعيدا‬، )‫ التخلطوا الحابل بالنابل (التتدخلوا فيما اليعنيكم‬، ‫اهتموا بحياتكم‬
Kahramanlıklar eskide kaldı. ‫البطوالت بقيت ف الماض‬
Dünyayı siz mi kurtaracaksınız? ‫استنقذون العالم‬.
Size ne başarılarının derdinden tasasından. ‫ماشأنكم بهم االخرين وقلقلهم‬
Başkaları sizinle ne kadar ilgileniyor. ‫ما مدى اهتمام اآلخرين بكم‬
Siz kendinizi kurtarın yeter. ‫يكف ان تنقذوا انفسكم‬

137
6 İşaretleyelim eşleştirelim, yerleştirelim ‫لنشي ونطابق ونضع ف المكان‬

Hayatlarımız ve Standartlar
‫حياتنا والمعايير‬

Çevrenizde hep aynı insanlar gördüğünüzü, aynı filmleri izlediğinizi, aynı kitaplar
okuyup hep aynı konularda konuştuğunuzu fark ettiniz mi?
ً
‫هل الحظتم أنكم ترون دائما نفس األشخاص من حولكم وتشاهدون األفالم نفسها وتقرأون الكتب نفسها‬
ً
‫وتتحدثون دائما عن نفس الموضوعات؟‬
Düşünün ki vitrinde güzel bir kazak görüyorsunuz.
‫فكروا انكم ترون كية ف واجة محل‬
Tam aradığınız kazak!
. ‫بالضبط الكية الن تبحثون عنها‬
Onu giydiğinizde daha güzel, daha şık olacaksınız,
‫عندما ترتدونها ستكونون ر‬
. ‫اكي جمال واناقة‬
herkes size bakacak. Evet, çok pahalı olmasına rağmen bu pahalı kazağı alıyorsunuz.
ً
‫تشيونها‬، ‫ نعم عىل الرغم من ان هذه الكيه غالية جدا‬، ‫الجميع سينظر اليكم‬
Ne kadar da mutlusunuz! Keyifle mağazadan çıkıyorsunuz...
. ‫كم انتم سعداء تخرجون من المتجر بمتعه‬
Ama o da ne? Bir de bakıyorsunuz ki sizin mutluluğunuzu başkaları giymiş!
.‫لكن ماهذا ؟ ترى فجأة بأن اآلخرين يرتدون سعادتكم‬
Artık birbirinin kopyası insanlar olduk.
. ‫اصبحنا اشخاص نسخة من بعضنا البعض‬

138
Farklı olmak için yaptıklarımız bile çeşit çeşit ambalajlar içindeki benzer şeyler.
. ‫حن ما نقوم به لنكون مختلفي ه أشياء متشابه داخل مغلفات مختلفة‬
Kolayı seçiyor ya da farklı olmanın sorumluluklarını taşımak istemiyoruz.
‫نختار السهل أو ال نريد أن نتحمل مسؤوليات اإلختالف‬
Kabul edilmek, beğenilmek ve sevilmek için kendi özelliklerimizden vazgeçtiğimizi
fark edemiyoruz.
ُ
.‫ال يمكننا أن ندرك أننا تخلينا عن مياتنا الخاصة لك نكون مقبولي ومحبوبي ويعجب بنا‬
Sonuçta benzer beğeniler, benzer filmler, benzer kitaplar, düşünceler etrafımızı
sarıyor.
‫بالنهاية تحوم حولنا االفكار والكتب المتشابه واالفالم واالعجابات المتشابهه‬
Kimimiz kalabalıktan ayrı kalmamak için, kimimiz "sosyal baskı'yla aslında kendi
kriterlerimizi terk ediyoruz.
‫ف الواقع البعض منا ك اليبتعد عن الزحام والبعض منا مع الضغط االجتماع نيك معايينا‬
Çoğu zaman reddetmemize rağmen, girdiğimiz ortamdaki dile yabancı kalmamak
için kullandığımız moda kelimeler, bize yakışmamasına rağmen, sırf yılın modası
diye giydiğimiz giysiler...
‫كلمات الموظة الن نستخدمها لك النبف غرباء اللغة الن ف الوسط الذي دخلناه عىل الرغم من رفضنا له‬
‫ الثياب الن نرتديها النها موظة السنة عىل الرغم من أنها التليق بنا‬،‫ف كثي من األحيان‬
Peki çevremizdekiler tarafından kabul edilmenin yolu onlar gibi olmak mi sadece?
‫حسنا الحل المقبول من ِقبل من حولنا هل هو فقط أن نكون مثلهم؟‬

139
11 11 Eşleştirelim, işaretleyelim ‫لنطابق ونشي‬

Marjinal Olmak İçin Yaşamadım


‫لم أعيش لكي أكون هامشي‬.
Bakışlar hayatı anlatıyor.
. ‫النظرات توضح الحياة‬
Marjinal desek de sadece kendine özgü yaşayan biri o.
. ‫هو شخص عاش لنفسه فقط حن لو قلنا هامس‬
Yola, "Kendimi yaşamak istiyorum." diyerek çıkmış.
"‫خرج للطريق قائال " اريد أن أعيش ذات‬
Kulaklarını boş sözlere tıkayıp, sadece kendi müziğini hisseden ve onu duyan bir
isim..
. ‫شخص اليصع اىل الكالم الفارغ ويسمع ويشعر فقط بموسيقاه‬
Hayko Cepkin. ‫هايكو جبكي‬
Hayko Cepkin, şöhret dünyasının içine girer girmez akılları karşılaştırmaya başladı.
. ‫حالما دخل هايكو جبكي اىل عالم الشهرة بدأ بمقارنة األذهان‬
Kimileri "Bu kim?" dedi, kimileri ise "İşte bu!". Bir anda karmaşık fikirlerin
kahramanı oldu.
. ‫بعضهم قال "من هذا؟" وبعضهم قال "هذا هو " فجأة اصبح بطل األفكار المعقدة‬
ً
Onu anlatmak gerçekten çok zor. ‫الحديث عنه صعب حقا‬.
Fırtınalı yaşamların, para hırsının, marjinal olmak için yapılan tüm garipliklerin çok
uzağında duruyor Hayko Cepkin.
ً
. ‫من جشع المال والحياة العاصفة‬، ‫هايكو جبكي يقف بعيدا جدا من كل األشياء الغريبة لك يكون هامس‬
İlk bakışta şaşırsa da insan, biraz sabredip tanımak ve dinlemek gerekiyor onu.
ً
.‫ إال أنه يجب ان يكون صبورا للتعرف عليه واالستماع إليه‬، ‫حن لو اندهش اإلنسان للوهلة األوىل‬
O aslında hiçbir şeye gülüp geçmiyor. ‫بالحقيقة ال يهتم اىل أي شء‬.

140
Her sorunu ciddiye alıp çözmeye çalışıyor ‫يحاول أن يأخذ كل مشكلة عىل محمل الجد ويحلها‬.
Doğru bildiklerinin peşinden gidiyor. ‫يسع خلف مايعرفه صحيح‬.
Bir gün çok sevdiğim biri bana demişti ki; "Hayat düz bir çizgide yaşanmaz.
ً
."‫ف أحد األيام قال ىل شخص أحببته جدا بأن "الحياة ال تعاش ف خط مستقيم‬
Arada bir çizgileri değiştirmeli, yoldan çıkmalı."
.‫يجب الحي واآلخر تغيي الخطوط والخروج عن الطريق‬
Hayko Cepkin bunu yapanlardan biri işte.
. ‫هايكو جبكي هو واحد من الذين عملوا هذا‬
Herkes onun marjinal olduğunu düşünüyor
‫الجميع يعتقد بأنه هامس‬
ancak o, bunu kabul etmiyor. Ve şöyle diyor;
:‫لكنه لم يتقبل هذا ويقول هكذا‬
'Marjinal olmak için yaşamadım. Benim hayatımda marjinal ve de imaj kelimeleri
yok.
. ‫ والتوجد ف حيات كلمات الهامشية وال حن صوره خيالية‬، ‫لم اعيش لك أكون هامس‬
Ben hayatımda gündelik yaşama karşı duyduğum sıkıntıları dışa vuruyorum sadece.
‫أنا فقط أقوم باستبعاد االشياء اللن احس أنها ضد العيش اليوم ف حيات‬

" Her adımını sağlam bir biçimde attığını söylüyor.


. ‫يقول انه خط كل خطوة له بشكل سليم‬
Bugünkü başarısına ulaşmadaki sırrını ise şu sözleriyle özetliyor:
. ‫يلخص بهذه الكلمات الرس الذي اوصله اىل النجاح هذا اليوم‬
Şan, şöhret, para peşine düşmeden, büyümenin en yavaş ve en olgun adımlarla
olduğunun bilinciyle ayakta durduk ve başardık.
ً ‫ر‬
‫واألكي نضجا دون السع وراء المجد‬ ‫نجحنا ووقفنا عىل اقدامنا بالوع الذي يكون مع الخطوات االبطأ‬
.‫والشهرة والمال‬
ً
Yolumuz hala uzun ve sistemimiz hala ayni." ‫طريقنا اليزال طويال ونظامنا اليزال نفسه‬

141
13 Okuyalım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونشي‬

Kim Akıllı Kim Deli


‫من العاقل ومن المجنون‬

Belki farklı farklı şekillerde ama sonuçta hep birlikte deliriyoruz...


. ‫ ولكن ف النهاية نحن جميعا ف الجنون‬، ‫ربما بأشكال مختلفة‬
Bizim evdeyiz. Misafirlerimiz var. Biri de arkadaşımın arkadaşı.
. ‫احدهم صديق صديف‬، ‫لدينا ضيوف‬، ‫نحن ف بيتنا‬
Arkadaşım "O böyledir' dedi.
‫انه هو هكذا‬، ‫قال صديف‬
"Tam olarak nasıldır yani?
‫كيف يعن بالضبط ؟‬
Bu esnada tişörtünü çıkardı misafir.
‫بهذه األثناء خلع المسافر ت شيته‬
"Böyledir işte.'" dedi arkadaşım.
" ‫قال صديف "هكذا يعن‬
"Bir sakıncası yok değil mi?" diye sordu misafirim.
"‫سأل ضيف قائال "ال يوجد مانع أليس كذلك؟‬
"Çoraplarını da çıkar bari" dedim.
ً
‫قلت له عاالقل اخلع جواريبك أيضا‬
Birkaç hafta sonra yine aynı ekip bize gelecekti.
‫بعد بضعة أسابيع كانت ستأت الينا نفس المجموعه‬
Sevgilime "Gelenlerden biri soyunabilir, aldırma' dedim.

142
‫قلت لحبيبن ربما سيتعرى احد القادمون ال تكي رت لذلك‬
Geldiler... Çocuk sevgilimden bant istedi.
‫ طلب الصن رسيط من حبيبن‬...‫اتوا‬
Kaşlarını kaldırıp bantladı. Sonra burnunun ucunu kaldırıp bantladı.
‫رفع حاجبيه وربطهما ثم رفع حافة انفه وربطها‬
Böyle botokslu ve burun estetikli biri olarak oturdu bütün gece.
‫جلس طوال الليلة وكانه شخص لديه بوتوكس وعملية تجميل انف‬
Bir başka akşam, bu kez ortak arkadaşımızın evinde,
. ‫هذه المرة ف بيت صديقنا المشيك‬، ‫ف مساء اخر‬
omuzlarında siyah bir tül, ortalıkta bir sürü mum, öne arkaya tülleri savurarak
sallanıp duruyor...
‫عىل كتفيه تول أسود وف األرجاء الكثي من الشموع‬
. ‫كان يهي ويموج التول لألمام والخلف باستمرار‬
Ne oluyor? Yıllar önce denizde kaybolan bir arkadaşının yasını tutuyor.
ً
. ‫ماذا يحدث؟ يلزم الحداد عىل صديقا له مفقود ف البحر منذ سنوات‬
Bu talihsiz olayın yıldönümüymüş!
Yaptığı her şeye rağmen çok akıllı bir çocuktan bahsediyorum aslında..
‫! عىل الرغم من كل ما يفعله فأنا بالحقيقة أتحدث عن صن‬.. ‫كانت الذكرى السنوية لهذا الحدث المؤسف‬
.‫ذك للغاية‬
Zeki. Eğlenceli. Yetenekli. Deli mi? Kim değil ki?
‫ هل هو مجنون؟ من ليس مجنون؟‬. ‫موهوب‬، ‫مرح‬، ‫ذك‬
Hepimiz deliyiz .
Film yönetmeni Reis Çelik "Deliler' diye bir belgesel hazırlıyormuş.
".‫ كان المخرج السينمات ريس تشليك يستعد لفيلم وثائف بعنوان "مجاني‬، ‫كلنا مجاني‬
Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki akıl hastalarıyla konuşup görüntülüyormuş.
.‫كان يصور ويتحدث مع المرض العقليي ف أماكن مختلفة من األناضول‬

143
Bu 'delilerden birine "Benden akıllısın. Niçin deli numarası yapıyorsun?' diye
sormuş.
ً
‫سأل احد المجاني قائال انت اعقل من لماذا تعمل نفسك مجنون؟‬
'Bizim memleket sınıra yakın.' demiş adam,
‫ان مدينتنا قريبه من الحدود‬، ‫قال الرجل‬
"Yürüdüm sınırı geçtim.
‫مشيت وتخطيت الحدود‬
Artık deliyim diye kimse bana dokunmuyor.
Her sınırı geçiyorum."
‫اتخط كل الحدود‬
Bizim 'deli’ninki de böyle Bir kere 'deliyim' diye tanıttı kendini, şimdi her sınırı
geçiyor.
. ‫واالن يتخط كل الحدود‬، ‫مجنوننا عرف نفسه ب انا مجنون مرة هكذا‬
Hiçbirimiz, "Dur kardeşim, niye soyunuyorsun?' demiyoruz ona.
‫ال احد منا يقول له قف لماذا تتعرى يا صديف؟‬
O akşam alnındaki bantlar biraz gevşemişti, tam bizden çıkarlarken yeniden
bantladım ben.
ً
‫كانت األرسطة الموجودة عىل جبينه قد ارتخت قليال ف ذلك المساء فقمت بالضغط عليها اثناء خروجهم‬
ّ
.‫منا‬
Başka hiçbir sorunumuz yoksa bile 'deliyle deli olma' kategorisinden deliyiz hepimiz
"‫ فجميعا مجاني من فئة " ان تكن مجنونا مع المجنون‬، ‫حن لو لم يكن لدينا أي مشاكل أخرى‬
Cins cins delilik
‫اصناف الجنون‬
Son günlerde kimden bahsedersek edelim,
. ‫لونتحدث عن من كان ف اآلونة األخية نفعل‬

144
laf dönüp dolaşıyor, "Aaa, yazık, o da delirmiş" diye bitiyor.
ً
. ‫يلتف الكالم ويعود يا لألسف وهذا أيضا مجنون وينتىه هكذا‬

Doktorlar, mühendisler, bekçiler, marketteki kasiyer, benimkiler de dahil tüm


arkadaşlarımın annesi ve babası, aslında tüm arkadaşlarm, ben...
Farklı farklı şekillerde belki ama sonuçta hep birlikte deliriyoruz.
‫ وحن مجنوننا واب وأم كل أصدقات ف الواقع‬، ‫ أمي الصندوق ف األسواق‬،‫األطباء والمهندسي والحرس‬
ً
.‫ ولكن ف النهاية نحن معا ف الجنون‬، ‫ ربما بطرق مختلفة‬.. ‫ أنا‬، ‫كل أصدقات‬
Bazısı paraya takıyor, bazısı sürekli takip edildiğini sanıyor,
‫ والبعض يعتقد أنه مراقب باستمرار‬، ‫البعض مهووس بالمال‬
bazısı da kafayı alışverişle bozuyor.
.‫بعضهم يجنون بالتسوق‬
Delilik de cins cins.
. ‫الجنون ايضا اصناف‬
Kimi hayata egosuz, dertsiz, tasasız devam ediyor,
. ‫بعضهم يواصل حياته بدون انانيه وبدون هم ومعاناة‬
komik oluyor. Kimi kendini dünyayı kurtaran adam' sanıyor
. ‫ ومنهم من يعتقد انه الرجل الذي انقذ العالم‬. ‫يكون كوميدي‬
Bir programdan diğerine saniye saniye deliren ciddi adamlar,
‫الرجال الجديون من برنامج آلخر ثانية بثانية‬
bir röportajdan ötekine adım adım deliren ünlüler,
. ‫المشاهي الذين اصيبوا بالجنون من لقاء صحف آلخر خطوه بخطوة‬
bir yazıdan diğer yazıya cümle cümle deliren köşe yazarları...
‫زاوية الكتاب المجاني من مقال اىل اخر جملة بجملة‬
Insan korkuyor!
.‫اإلنسان يخاف‬

145
14 Yerleştirelim işaretleyelim ‫لنضع ف المكان ونشي‬

Büyükada'da Bir Yalnız Adam


‫رجل وحيد في جزيرة بيوك أدا‬

İstanbul'da Büyükada'da bir kulübede yaşıyor Burada tavşanlar ve kaplumbağalar


var. Yukarıda da inekler.
‫وف األعىل أبقار‬.‫ يوجد هنا أرانب وسالحف‬.‫يعيش ف كوخ ف إسطنبول ف جزيرة بيوك أدا‬

Ben onlarla konuşurum. Sözümü dinlerler." diyen Yoldaş "Her şeye rağmen geçmişi
özlüyor musunuz?" sorusuna "Kurufasulye, kıymalı karnıbahar ve börülce.' diye
cevap veriyor.
‫ هن يستمعن ىل يجيب قائال عىل سؤال "هل تشتاق للماض رغم كل‬،‫يولداش الذي يقول أنا أتكلم معهن‬
.‫ واىل اللوبياء‬،‫ قرنبيط باللحم‬،‫ اىل الفاصولياء اليابسة‬:"‫ش؟‬
Büyükada'da bir kulübede 15 yıldır yalnız yaşıyor besteci, müzisyen Ergüder Yoldaş.
‫ سنة ف بيوك أدا‬15 ‫يعيش الملحن والموسيف أرغودر يولداش بمفرده ف كوخ منذ‬
Kendisini "toplumdan soyutlanmış bir Robinson Crusoe" gibi görenlere şöyle cevap
veriyor Yoldaş, "Oradakiler (kentliler) öyle düşünürler.
ً
‫يجيب يولداش عىل من يراه أنه مثل روبن كروز مبعد من الجتمع قائال "الذين هناك (المدنيون) يفكرون‬
‫هكذا‬
Ama ben ne yaptığımı biliyorum. Toplumun sağlığı bozuk. İletişim yok.
‫ اليوجد تواصل‬.‫ صحة المجتمع فاسدة‬.‫لكن أنا أعرف مالذي أفعله‬
Toplum içinde yaşayanlar da birer Robinson Crusoe
‫من يعيشون ضمن المجتمع هم أيضا عبارة روبن كروز‬

146
Bir zamanlar o da bir şehirli olsa da Ergüder Yoldaş, şehirdeki insanlara çok uzak.
Şehirdekiler derken bizi kastediyor.
.‫حن ولو كان أرغودر يولداش ف وقت من األوقات من سكان المدينة أنه بعيد جدا عن من هم ف المدينة‬
.‫عندما يقول من ف المدينة فهو يقصدنا نحن‬
Biz sabah sekiz, akşam beş işçilerini.
ً
‫مساء‬ ‫نحن عمال الثامنة صباحا والخامسة‬
Yoldaş, 1939'da İzmir'de dünyaya gelir. Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan mezun
olduktan sonra 1963 yılında profesyonel müzik yaşamına "Halikarnas Altılısı
Grubu'yla başlar.
‫ بدأ حياته األحيافية ف الموسيف مع فرقة "هيلكرانس التيليس" عام‬.‫ ف إزمي‬1939 ‫ولد يولداش عام‬
.‫ بعد أن تخرج من معهد أنقرة الموسيف‬1963
İki defa evlenmiştir ve iki çocuk sahibidir. Ergüder Yoldaş çocuklarnın ara sıra
Büyükada'da kendisini ziyarete geldiklerini söylüyor.
‫ يقول أرغودر يولداش أن أطفاله يزورونه ف بيوك أدا بي الحي واآلخر‬.‫تزوج مرتي ولديه طفالن‬
Adada vaktinin çoğunu onların dersleriyle ilgilenerek geçirdiğini de ekliyor buna.
ً
‫ويضيف لهذا أنه يمض معظم وقته مهتما بدروسهم ف الجزيره‬
Herşeye rağmen insanın içindeki öğrenme aşkı ölmüyor. Orada veya burada olmak
engel değil.
.‫ أن تكون هنا أو هناك هذا ليس عائق‬.‫رغم كل شء عشق المعرفة ال يموت ف داخل األنسان‬

"Bu hayata küskünlük, bu kaçış neden?' sorusuna da "Küskünlük ya da hayattan bir


kaçış değil bu. Bu bir tercih. Yaşarken burada olmak tercihi." diyerek cevap veriyor.
ً ً ً
.‫ هذا خيار‬.‫يجيب قائال عىل سؤال" لماذا األستياء من الحياة والهرب؟" هذا ليس أستياءا من الحياة أو هربا‬
.‫خيار البقاء هنا ونحن عىل قيد الحياة‬
Modern hayatın yapaylığını eleştiren Yoldaş, Büyükada'da bu ormanda sağlık
durumunuz nasıl sorusuna da "Sağlıklı insanların sağlık sorunu yoktur." diye cevap
veriyor.
‫يجيب يولداش الذي ينتقد اصطناعية الحياة الحديثة عىل سؤال "كيف ه حالتك الصحية ف هذه‬
ً
.‫ الناس األصحاء ليس لديهم مشاكل صحية‬:‫الغابة؟" قائال‬

147
Farklı yaşamların farklı dilleri olacaktır. Zaten bu farklı tercih bu dil farklılığı
yüzünden.
.‫ أساسا هذه الخيار المختلف سببه اختالف اللغة‬.‫سيكون هناك أنماط معيشة مختلفة و لغات مختلفة‬

Hangi dilin doğru olduğuna gelince... İçinde yaşadığımız zamanlarda biz şehirliler ne
kadar doğruysak ve ne kadar doğruyu konuşuyorsak, o da o kadar doğru ve o kadar
doğruyu konuşuyor.
.‫بالنسبة لكون أي لغة ه األصح‬
‫بقدر ما نكون نحن سكان المدن صادقون ونتكلم بصدق ه أيضا ستكون صادقة وستتكلم بصدق بذاك‬
. ‫القدر‬
Müzisyenken doğu-batı sentezini oluşturma yolunda çalışır Ergüder Yoldaş.
.‫عمل أرغودر يولداش حينما كان موسيقار عىل تكوين اندماج الرسق والغرب‬
Bunu başarması onun bestelerini farklı yapmıştır.
.‫وجعل نجاحه بهذا مقطوعاته مختلفة‬
Bunca başarıya rağmen 1982'de müzik yaşamına son vermiş ve sonrasında terk
etmiştir yaşadığı hayatı Ergüder Yoldaş.
‫ ورغم العديد من النجاحات أنىه أرغودر حياته الموسيقية وبعد ذلك ترك الحياة الن عاشها‬1982 ‫عام‬
Bu durumda sormak lazım, kaçımız feda edebiliriz başarılarımızı ideallerimiz için
‫ف هذا الوضع يجب أن نسأل كم منا يمكنه التضحية بنجاحاته من أجل مبادئه‬
Büyükada'da yalnız bir adam ve biz kayıp bir bestecinin bıraktıklarıyla yani
müziğiyle tanıyoruz onu.
‫انه رجل وحيد ف بيوك أدا و نحن نعرفه عىل أنه ملحن مفقود عي ماتركه أي موسيقاه‬

148
18 Okuyalım, dolduralım, işaretleyelim ‫لنقرأ ونمىل ونشي‬

Sadece Şort ve Doğanın Giyinen Adam


‫الرجل الذي الذي يرتدي بنطال قصير والطبيعة فقط‬

Cumhuriyetten önce Ahmet Bedevi adıyla biliniyordu.


.‫ كانت يعرف باسم أحمد بدوي‬، ‫قبل الجمهورية‬
Manisa'yı yeşillendirmek için çalıştı.
. ‫عمل لك يجعل مدينة مانيسا خرصاء‬
Çevreciliği ve yaz kış sadece bir şort ile Manisa sokaklarında dolaşması nedeniyle
Manisa Tarzanı olarak tanındı.
ُ
‫كان يعرف بأسم طرزان مانيسا بسبب حمايته لبيئته والتجول ف شوارع مانيسا ببنطال قصي فقط ف‬
.‫الصيف والشتاء‬
Ahmet Bedevi 1899 yılında Bağdat'a 100-125 km kadar kuzeyde olan Samarra
şehrinde dünyaya gelmiş.
.1899 ‫ كم شمال بغداد عام‬125-100 ‫ عىل بعد‬، ‫ولد أحمد بدوي ف مدينة سامراء‬
Kurtuluş Savaşı'nda savaştığı için İstiklal Madalyası sahibidir.
.‫لديه وسام االستقالل ألنه حارب ف حرب التحرير‬
Hayatını Manisa'yı tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış.
ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikmiştir.
ً
‫نذر حياته لتشجي مدينة مانيسا لتصبح مثال لكل تركيا وزرع مئات األشجار طوال الفيه الن عاشها‬
Spil Dağı'nda yaşayan ve Manisa sokaklarında üzerinde sadece şort ile dolaşan
Ahmet Bedevi'ye halk "Manisa Tarzani" adını takmıştır.
‫أطلق الناس " طرزان مانيسا " عىل أحمد بدوي الذي عاش ف جبل سبيل ويتجول ببنطال قصي فقط ف‬
.‫شوارع مانيسا‬
1963 yılında hayatını kaybedince Manisa halkınca şehre bir heykeli dikilmiştir.
ً
.‫ تم نصب سكان تمثاًل له ف المدينةمن قبل سكان مانيسا‬1963 ‫عندما توف ف عام‬

149
Her yıl ölüm yıldönümü olan 31 Mayıs'ta Manisa'da Ahmet Bedevi için törenler
düzenlenir.
.‫ مايو وه الذكرى السنوية لوفاته‬31 ‫تقام االحتفاالت ألحمد بدوي ف مانيسا ف‬
Manisa Tarzani kendini şöyle anlatıyor:
:‫ويعرف طرزان مانيسا نفسه عالنحو التاىل‬

Ben Tarzan... ‫انا طرزان‬


Yaşayışım gayet basittir.
.‫حيات بسيطة جدا‬
Yaz, kış , Topkale' deki kulübemde ve mağaramda yaşarım.
ً ً
.‫وشتاء‬ ‫اعيش ف مغارت وكوح ف توب كاال صيفا‬
Evim meyve ağaçlarıyla, çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir.
.‫ميىل يشبه الجنة المحاطة بأشجار الفاكهة والزهور‬
Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim.
ً ً ‫اكل الفواكة المجففة‬
. ‫شاء والندية صيفا‬
Günde üç kez, buz gibi suyla yıkanırım.
. ‫استحم ثالث مرات ف اليوم ف ماء كالثلج‬
Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağları kullanırım.
. ‫أستخدم الزيوت النباتية الن اصنعها بنفس لحماية جسدي‬
Eski ve yeni yazıyı bilirim.
‫اعرف الكتابة القديمة والحديثة‬
Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum.
‫انا شغف بالسينما ومعجب بالموسيف اليكية‬
Zaten dertlerimi bunlarla unutuyorum.
ً
‫أساسا انس هموم معهم‬
Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum.

150
.‫التسقط من يدي المجالت والصحف أخذها كلها واقرأها‬

Üzüntü, dağın üzerine gelip duran buluta benzer.


.‫الحزن يشبه السحابة الن تأت وتقف فوق الجبل‬
Çok durunca yağmur olur, kar olur.
ً ً
‫ تكون ثلجا‬،‫عندما تبف طويال تكون مطرا‬
Başımızda üzüntüyü çok durdurmaya gelmez.
‫ال نبف مع الحزن كثيأ‬
Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım.
ً
‫يجب ان نطرد الغيوم عندما تكون غيوما‬
Ben çıplak, garip bir adamım.
. ‫انا رجل غريب‬، ‫انا رجل عاري‬
Ama ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci, ağaç kestirirse rüyasına
girecek, boğazına sarılacağım.
ً
‫ و أي مسؤول يتسبب بقطع شجرة سآت اليه ف حلمه والتف‬.‫وعندما اموت سأكون رمزا لحب الشجرة‬
. ‫حول عنقه‬
Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var.
.‫هذه المدينة تحتاج إىل الخضار والمساحات الخرصاء واألشجار والزهور‬
Bu sevgiyi yaşatın ne olur!
‫ارجوكم اجعلو هذا الحب يعيش‬

151
152

You might also like