Professional Documents
Culture Documents
Cinsel Politika-Kate Millet PDF
Cinsel Politika-Kate Millet PDF
Cinsel Politika-Kate Millet PDF
-
Dizgi baskı Final Ofset A.Ş.
Kapak baskısı Çetin Ofset
Kapak fllmleri Ebru Grafik
cUt Esra Mücellithanesi
Kate Millett'in ·Kadınlann öv.ıürlüğü benim yaşamımdır• sö
zü, yazarın bugününü olduğu kadar geçmişini de içeren bir kav
ramdır.
1934 yılında doğan Kate Millett, İrlanda asıllı bir ailenin üç
kızından biridir. Annesini, üç kız doğurmuş olduğu için •peşpeşe
üç yanlış• yapmakla suçlayan babasının, dayak atmaya varan
aşın baskısı altında 14 yaşına gelmiştir. O tarihlerde babasının
kendilerini terketmesi üzerine, annesinin iş bulma konusunda
karşılaştığı engeller, Kate Millett'e, toplumun kadına karşıt tu
tumu konusunda ilk örnek olmuştur.
17 yaşında Minnesota Üniversitesi'ne giren ve üniversiteyi
normal süresinden önce bitiren Kate Millett, öğrenimin i sürdür
mek için Oxford Üniversitesi'ne gitmiş ve İngiliz Edebiyatı oku
muştur. Millett, New York'a döndüğü zaman iş bulamamış, iş
için başvurduğu yerlerde, kendisinden diplomaları değil ·daki
kada kaç sözcük daktilo edebildiği• sorulmuştur. İki yıl süreyle
heykeltraşlık yapan y'azar, 1961'de Japonya'ya gitmiş, heykelle
ri orada başarı kazanmıştır. Bu arada Japon heykeltraşı Fumio
Yoshimura ile tanışan Millett, onunla birlikte New York'a dön
müş ve Columbia Üniversitesi'nde doktorasını vermek üzere ça
lışmaya başlamıştır. ·Birbirimize bağlı olduğumuz ve birbirimi
zi sevdiğimiz sürece evli sayılırız. Bu, devleti ilgilendiren bir du
rum değildir• diyen Millett, 1965'te resmi makamların Yoshimu
ra'ya ikamet izni vermemeye ve sınır dışı etmeye kalkışması so
nunda, nikah dairesinin yolunu tutmak zorunda kalmıştır.
Millett 1964 _ 1965 kışında ·Kadınlar Özgürlüklerine Kavuştu
mu?• konulu bir dizi konferansı izledikten sonra, bu konuyla
daha. yakından ilgilenmeye başlamış ve Kadınların Kurtuluşu
Komitesi'nin eğitim bölümü başkanı olmuştur . Bu alandak i ça
lışmaları sırasında düzenlediğ i gösteri yürüyüşleri, konuşmalar,
seminerler sonunda üniversiteden uzaklaştırılmış ve daha sonra
kitap haline getireceği Cinsel Politika konulu tezini hazırlamaya
başlamıştır.
Kate Millett, ·Kadınların Özgürlüğü• hareketini •felsefesi
kimsenin simgesel değerde olmadığı bir hareket• olarak tanım
ladığı halde, kendisi bu hareket içindeki çalışmalarıyla ister is
temez bir simge durumuna. gelmiştir.
Yapıtın özgün adı: Sexual Polltlcs
•
Y11.yın hakkı (Copyrlgbt) Kate Mlllett, 198t
•
Türkçe yayın haklan:
Payel Yayınevi, 1973
•
Birinci basım : Şubat 1973
•
İkinci basım : Aralık 1987
Bu kitabın
Türkçe yayın haklan
Kesim Ajansı aracılığıyla
Kate Mlllett'den
satın alınmıştır.
KATE MILLETT
CİNSEL POLİTİKA
SEÇKİN SEL Vİ
PAYEL YAYINEVI
İstanbul
FUMI O
Y OSHIMUR A'YA
iÇiNDEKiLER
Önsöz 9
Cİ N S EL P O Lİ Tİ K A
Bir
Cinsel Politika Örnekle ri 11
İki
Cinsel Politika Kuramı 44
il
T A Rİ H SE L GE Lİ Şİ M
Üç
Cinsel Dev rim-Birinci Aşama: 1830-1930 105
POLİTİK 105
P OL EMİKSEL 147
YAZI NSAL 207
Dört
III
E D E B İ YA T T A Kİ YANSIM A DAN
ÖRNE KL ER
Beş
D. H. Lawrence 366
Altı
Yedi
Norman Mailer 459
Sekiz
Jean Genet 485
Sonsöz 516
Dizin 518
ÖNSÖZ
CİNSEL POLİTİKA
BİR
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERi
- 1 -
2 A.g.y., s. 178.
3 Aynı yerde.
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERİ 13
4 A.g.y., s. 179.
5 Aynı yerde.
14 CİNSEL POLİTİKA
6 A.g.y., s . 181.
7 Aynı yerde.
8 A.g.y,, s. 181 82.
-
9 A.g.y, s. 183.
18 CİNSEL POLİTİKA
1 0 A.g.y., s. 1 82 - 83.
1 1 A.g.y., s. 1 83.
12 Aynı yerde.
1 3 Aynı yerde.
1 4 A.g.y., s. 1 8 4 .
CİNSEL POLlTİKA ÖRNEKLERİ 19
-II-
18 A.g.y., s. 32.
19 A.g.y., s. 42.
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERİ 23
20 Aynı yerde.
21 A.g.y., s. 4 2 - 43.
22 A.g.y,, s . 43.
24 CİNSEL POLİTİKA
23 A.g.y., s. 44.
24 A.g.y., s. 44.
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERİ 25
25 Aynı yerde.
26 Aynı yerde.
26 CİNSEL POLİTİKA
30 Aynı yerde.
31 A.g.y., s. 46.
32 A.g.y., s . 45.
33 Aynı yerde.
28 CİNSEL POLİTİKA
34 Aynı yerde.
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERİ 29
35 A.g.y., s. 82 ve 100.
32 CİNSEL POLİTİKA
- ili -
1 İDEOLOJİK
il B İ YOLOJİ K
13 A.g.y., s. 9.
14 A.g.y., s. 48.
56 CİNSEL POLİTİKA
lV SINIFSAL
VI KABA GÜ Ç
VIII RUHBİLİMSEL
Buraya dek tanımladığımız ataerkil özelliklerin
her biri, kadın ve erkeğin ruhsal yapısı üzerinde bü
yük ölçüde etkendir. Bunların en önemli sonucu ataer
kil öğretinin iyice kafa ve ruh yapısına sindirilmesi
dir. Toplum içindeki yer, ruhsal yapı ve cinsel rol, her
iki cins için de sonsuz ruhsal etkileri olan değer sis
temleridir. Ataerkil evlilik biçimi ile işbölümü ve ça
lışma katlan çerçevesindeki aile yapısı, bu değer sis
temlerinin kabulünde önemli rol oynarlar. Erkeğin üs-
TARİHSEL GELİŞİM
ÜÇ
CiNSEL DEVRiM
BİRİNCİ AŞAMA 1030 1930 -
POLİTİK
Tanımlama
·Cinsel Devrim· sözü, günümüzde öylesine geçer
li bir moda niteliğini kazanmıştır ki, en basit toplum
sal-cinsel oluşumları açıklamak için bile bu terimden
yararlanılmaktadır. Bu tür bir kullanılış, en iyimser
bakışla da olsa yerinde değildir. Cinsel politika orta
mında, gerçekten devrimci bir değişimin, •kuram• bö
lümünde ele aldığımız cinsler arasındaki politik ilişki
yi de etkilemesi gerekir. O bölümde verdiğimiz örnek
ler ve tanımlar ataerkilliğin bu denli süreli ve başarı
lı yürütüldüğünü ortaya koymuş olduğu İçin, bu dü
zenin değişme olurluluğunu düşünmek gereksiz gibi
görünüyordu. Oysa, bu düzen değiştirilmiştir. Ya da
en azından değiştirilmeye başlanmıştır ve yaklaşık
olarak bir yüzyıl boyunca, insan toplumunun düzeni,
tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir büyük de-
106 CİNSEL POLİTİKA
Çelişkiler
Herhangi bir tarihsel dönemi incelemeye girişme
den önce, o dönemin kendi çelişkili noktalarını birbir
leriyle karşı karşıya getirmekte yarar vardır. 1830 -
1930 yıll an arasındaki dönemden elde edilen kanıtlar
incelendiği zaman , gerçeklerle inanışlar arasındaki
çelişki soluk kesecek orandadır. Bu kültürün biri ne
zaket, ikincisi hukuk düzeninde olmak üzere cinsel
politikaya getirdiği iki resmi niteliği karşılaştırmak
konuya ışık tutacaktır. Geleneksel şövalye tavrı Cki
ondokuzuncu yüzyıl bunu sonuna dek sürdürmüştür) ,
kadının cdoğal koruyucusu· tarafından gereğince gö
zetildiğini önerir. Oysa, burada özlenilenden çok ger
çeği yansıtıyor olarak kabul edilmesi gereken hukuk
sistemi, durumu çok daha az iyimser bir açıdan orta
ya koymaktadır. Kadınların hukuki durumunda mey-
7
Konuşan, Oregon Eyaleti Senatörü W!lliams'tır. Cong
resslonal Globe, 39. Birleşim ( 1867 ) , 2. Oturum, I. Bölüm, s . 56.
Flexner'ın daha önce anılan kitabının 148 . sayfasında alıntı.
CİNSEL DEVRİM 1 19
KADIN HAREKETİ
Eğitim
Tarihçilerden çoğu bu konu üzerinde ayrıntıla
rıyla durmuş oldukları için, ben bu hareketin etkile-
CİNSEL DEVRİM 125
jan tanınmaktadır.
CİNSEL DEVRİM 129
Siyasal Örgüt
Eğitimi, örgütlenme dönemi izledi. Amerikan ka
dınlarına ilk kez siyasal eyleme geçme ve örgütlenme
fırsatını yaratan Köleliğin Kaldınlması Hareketi oldu.
Batı dünyasına ve oradan da diğer ülkelere sıçrayıp
yayılan Kadın Hareketi'nin başlangıç yeri olan Birle
şik Amerika'da, kadınların özgürlük yolundaki çaba
larının çekirdeği, köleliğin kaldırılması davası oldu.
Amerikan kadınlan bu dava çerçevesinde birleşerek
ilk siyasal deneylerini kazandılar ve kendi kampan
yaları boyunca, yüzyılın başına dek uygulayacakları
yöntemleri geliştirdiler: Yöneticilerden çeşitli istekler
de bulunmak ve kışkırtıcı eylemlere girmek biçimin
de gelişen uygulama kamuoyunu eğitti. Kadınların,
ilk olarak kendi davalarının dışında bir nedenle bir
araya gelmiş olmalarının akla uygun kökeni vardır:
Bu tutum, kadınlara aşılanmış ·başkalarına yararlı
olmak, hizmette bulunmak erdemini• doğrular. Ka
dınların elini kolunu bağlayan hukuki, kültürel ve
CİNSEL DEVRİM 133
28 Adams, a.g.y., s. 1 9 1 .
CİNSEL DEVRİM 139
Çalışma alanı
Kadınla nn ça lışma alan ına gir meleri sorunu , cin
sel devrimin altetmek zorunda olduğu şövalyelik an
la yışı yla çelişki ye düşüyordu . Ka dınlar oldum olası
çalışmışla rdır . Üstelik erkeklerden daha uzun çalışma
saatlerinde daha az ü cret alarak ve daha kötü işler
de çalışmışlard ır. Birinci aşama döneminde çalışma
sor unu, kadınların emeklerinin karşılığını istemeleri ,
s aygın lığı çok olan iş alanlarının kendilerine açı lma
sını dilemele ri ve kazandıklarını kendilerinin denetle
yebilmeleri sorunuydu. Sanayi devrimi ka dını fabri
ka ya sokmadan ön ce de, kadınlar çoğunlu kla beden
işçi liği yapıyorlar ve genel olarak tarım alanındaki bu
çalışmalar aşırı yıpratı cı olu yordu . Şöva lyeliği n b askı
cı ahlak görüşü olan •edeplilik » kavramına, bir ·ha
nımefendi·nin e llerini ve sırtını k ullanm . ası o kadar
a ykırı gelmi yordu da , kafasını kullanm ası sözü bile
edilme yecek bir «uygunsuzluk .. olarak tanımlanı yor
du . Tabuların yıkıl ılıasına karşı bu denli güçlü bir tu
tumun varlığı , tabular ın ekonomik ve siyasal alanlar
da ne denli etkili olabile ce ğini kanıtlar . Meslek leri
me ydana getiren düşünsel ve toplumsal açı dan sorum
lulu � taşı yan işlerde çalışan ilk kadın lar, hukuk, tıp ,
fen , mimarlık ve öğretim ü yeliği alanlarında yıkı cı
engellerle karş ılaştılar .
c Edepli olma » fetişinin baskısı o rta sınıflarda ka
dınların öz çıkarlarını yıpratı cı bir nitelik taşırken ,
işçi sınıfı kadınla n için ise •umutsuzluk ,. sözüyle an
latılabilecek bir biçim alı yordu . Yoksullar arasında
bir inceleme yapıldığı za man , bugün de görüleceği gi
bi, ge cekondulard a yaşa yanların en alt tabakasını ka
dınlar me ydana getiriyordu . Çoğunlukla Avrupa ata
erkilliği nin kısıtlayı cı töreleri yüzünden kalifi ye ola
mamış ve yetiş memiş kadınlardan daha az ücr et a la n
CİNSEL DEVRİM 143
POLEM İ KSEL
I DOGA SORUNU
II EGİTİM SORUNU
Mill , koşullamanın cinsel role uygun bir cinsel
davranışı nasıl yarattığını anladığı için, kadının ken
disini ezen sistemin bir ürünü olduğunu ve gerek
okuldaki gerek evdeki yetiştirilme biçiminin bunu
sağlamayı amaçladığını da anlar. Aynı zamanda, «ka
dın ve erkeğin kafa yapılan arasında varolduğu ileri
sürülen aynının, aslında kadın ve erkeğin eğitim ve
çevre farklanndan meydana geldiğini; doğal bir üs
tünlüğün varolması bir yana, herhangi bir köktenci
farkın olmadığına· 56 da inanır. Mill'in kadınlara hak
tanınan eğitimi tanımlayış biçimi. Ruskin'in tanımı
ile çakışır. Ancak, aralarında ürkütücü bir fark var
dır: Ruskin bu eğitimi pek yerinde karşılayıp överken,
Mill bunun bilinçli olarak yüzeyde bırakılmış, kadının
süs niteliğini bozmadan kültürle de bir ilintisi bulun
ması için düzenlenmiş eğitim sistemi olduğunu belir
tir ve •akıldan, anlayıştan çok, duyguların eğitilme
si• 117 olarak tanımlar. Bu eğitimin, kadınlan boyun
eğmeye, başkası tarafından yönetilmeye alıştıran bir
sistem olduğunu belirtir.
66 A.g.y., s. 1 50.
67 Mill, a.g.y., s. 443 - 44.
164 CİNSEL POLİTİKA
III EV KONUSU
72 A.g.y., s. 465.
73 A.g.y., s . 466.
74 A.g.y., s. 438.
75 1853 Ceza Yasası, İngiliz erkeğinin karısını dövme 4'hak
kını> kısıtlama amacıyla çıkarılmıştı . Ancak böyle bir öneriye
karşı durulması, söz konusu edimin artmasından başka bir işe
yaramadı. Bkz. W.L. Bums, The Age of EqulPose (Dengeleme
Çağı) (Londra, 1 964 ) .
CİNSEL DEVRİM 167
83 A.g.y., s. 1 39.
84 A.g.y., s. 1 40.
85 A.g.y., s. 142.
CİNSEL DEVRİM 171
1 - TARİHSEL ÖRNEK
il - SÖYLENCE KANITLAMASI
ÜZERİN- BİRKAÇ SÖZ
Bu görüşün ve ileri sürülen tezlerin bütün açık
seçikliğine karşın, Engels'in ve kaynak olarak aldığı
fikirlerin yetersiz kaldığı, kesinlikle açıklayamadığı
bir nokta vardır: Ataerkil düzenin nasıl olup d a ege
men olduğu. Kendisinden önceki düzen ne olmuş
olursa olsun, ataerkilliğin kökeni ve doğuşu bugün
bile insan tarihinin karanlık, belirsiz yanlarından bi
ri olarak kalmıştır. Engels ve Bachofen, ataerkilliğin
daha komünal bir cinsel yaşamdan, belirli cinsel iliş-
CİNSEL DEVRİM 185
IV - DEVRİMCİ ÖZ
Engels'in cinsel devrime en büyük katkısı, ataer
kil evlilik ve aile düzenini çözümlemesi oldu . Bu ku
rumların kökenini araştınrken karşılaştığı güçlük
ler ve düştüğü yanılgılar ne olursa olsun, her iki ku
rumun da yaşamın mutlak ve sonsuz bir özelliği ol
madığını gösterme yolundaki çabası başlı başına
köktenci bir atılım oldu. Engels'in görüşlerinde n ya
rarlandığı diğer bilim adamları da hiç kuşkusuz bir
katkıda bulunmuşlardır; ne var ki, onların amacı En
gels'inki gibi toplumsal bir nitelik taşımıyordu. Bac
hof en'i ilgilendiren mitoloj i, Morge.n'ı ilgilendiren ise
etnoloji olmuştu. Engels, onların kuramlarını, kendi
devrimci toplumsal görüşleri yolunda geliştirmekle,
tarihöncesi araştırmalarında pragmatik bir amacı ol
duğunu kanıtla:ı;.
Tarihöncesi devirlerde de olsa, ataerkil evlilik ve
aile düzenleri insan yaşamında yer almışlarsa, deği
şemez olmaktan çıkar ve her türlü değişikliğe açılır
lar. Engels, bu kurumlan, diğer toplumsal olgular
gibi evrim sürecine bağlı birer tarihsel kurum ola
rak ele almakla, bir çeşit dokunulmazlığı olduğu sa
nılan bu yapılan ciddi eleştiriye, çözümlemeye ve
hatta yeniden düzenlemeye açmıştır. Evlilik (önce
çiftleşme ve sonra tekeşli evlilik) kurumunun ataer
kil düzenin kurulmasına yol açtığı tezinin geçerliliği
tartışma götürür olsa da, Engels'in evliliğin ve aile
nin kadına sahip olma temeli üzerine kurulduğu
görüşü bu iki kurumu son derece sarsan bir etmen
olmuştur. Ataerkil hukukun bütün tarihsel kanıtlan,
Mill'in •ev köleliği• diye tanımladığı kavramı des
tekler durumdadır. Mill'in temel bir kötülük olarak
nitelediği ve erkeğin kökendeki barbarlığının bir so
nucu olarak gördüğü durumu Engels tarihsel bir ba
kışla yorumlamış ve kendisiyle oirlikte, hepsi de bir
birine bağımlı çeşitli baskı biçimlerini getiren bir
baskıcı davranış olarak tanımlamıştır. Bu yorumun
] 98 CİNSEL POLİTİKA
Y A Z I N S A L
KARŞI DEVRiM
1930 - 1960
REAKSİYONER TUTUM
İDEOWJİDEKİ REAKSİYON
38 Femininity, s. 128.
300 CİNSEL POLİTİKA
II
III
Freud'un gözünde kadın kişiliğinin en belirleyici
üç öğesi pasiflik, m az oş i zm ve narsisizmdir Bura
da da Freud'un görüşlerinde belirli bir kavramın
açıklanmasından çok tanımlanmasını görürüz. Çün
kü ataerkil düzende kadının durumu öylesine belir
lenmiştir ki, kadından pasif olması, acıya katlanması
ve cinsel bir nesne olması beklenir. Kadınların deği
şik oranlarda bu rollere uyacak biçimde toplumsal
laştınldıklan da kuşku götürmez. Ancak Freud'un
düşündüğü bu değildir. Freud, toplum koşullarını ta
nımlamak amacını gütmemiştir. Ne var ki, «kadın
lık,, dediğimiz kültürel yapının büyük ölçüde organik
olduğuna, yani kadın olmakla aynı Şey ya d a on a çok
yakın olduğuna inanmıştır. Bu yüzden de kadınlığı
yapı:lan gelen bir pasiflik, mazoşizm ve narsısızm
olarak tanımlar. Üstelik bunu sadece genel gelişimin
değil, sağlıklı gelişimin ölçütü olarak görür. Örneğin,
kadın karakterinin en belirgin öztlliği pasiflik, «kli
toral masturbasyo�n bırakılmasından sonra.. oluşur.
Bu açıdan alınınca kadınlık •pasif içgüdüsel itilerin
yardımıyla» ortaya çıkar. 50
Freud, mazoşizm ve pasifliğin sadece kadıncıl ol
duğuna değil, birbirleriyle sıkı bağlantılı olduğuna
da inanmamızı ister: Cinsel yaşam ve özneye yönelik
bütün pasif davranışların mazoşizmden geldiğin i ile
ri sürer. Bu yüzden mazoşizmin kadınlarda olması
normal, erkeklerde olması anormaldir . Bir başka ge
nel tanımlamayla da mazoşizmde .. öznenin kadınlığa
52 Femininity, s. 1 32 .
53 Freud, O n Narclssism, An lntroduction. Freud, aynı eği
limin eşcinsellerde ve büyüklük hastalarında da görülebileceği
ni, anc�k kadınlarda doğal olarak bekleneceğini belirtir.
54 « . . Doğrusu istenirse anaklitik tip, erkeğin karakteris
.
iV
· İç A lan"
İki yıllık bir süre içinde 1 50 erkek ve 150 kız çocuğunu üç kez
gördüm ve onlara birer birer masanın üzerindeki oyuncaklarla
bir ..sahne> kurmalarını söyledim Oyuncaklar sıradan şeyler
d i : Aile, (polis, havacı, kızılderili, rahip, vb. ) giysilerle belir
lenen kişiler, yabanıl ve evcil hayvanlar, mobilya, otomobil ; bir
je çok sayıda tahta küpler vardı. Çocuklara, masayı bir film
>tüdyosu olarak görmelerini, oyuncakları oyuncu ve dekor , ken
füerini de film yönetmeni olarak varsaymalarını söyledim . Son
ra da bir konu hazırlamalarını istedim . Masanın üzerinde «düş
;el bir filmden heyecanlı bir sahne» kuracaklar ve buna bağ
ıı olayı anlatacaklardı. Çocuğun anlattıkları banda alınıyor,
rnrduğu sahnenin fotoğrafı çekiliyor v e çocuk övgüleniyordu.
f:lerhangi bir «yorum» da verilmiyordu . . . Böylelikle cinsel fark
ar çalışmamdaki ağırlık noktasını meydana getirmiyordu.
Jikkatimi daha çok masanın üzerindeki kurgunun masanın ke
ıarına mı, yoksa duvara doğru mu yöneldiği konusunda yoğun
aştırdım . Kurdukları şeyin sivri yükseltiler halinde mi, yoksa
nasanın yüzeyine yakın mı olduklarına baktım . . . Bütün bu ay
·ıntıların, kuran kişi hakkında bir şeyler «söylemesb, «yansı
;ıcı teknik» dediğimiz yöntemin özelliğidir. Bunu burada tar
;ışmak gereksiz. Ne var ki, kısa süre içinde çocuğun kurduğunu
leğerlendirlrken, kız ya da erkek çocuk oluşuna göre belirli bir
!eğerlendirmeye gitmek zorunda olduğumu fark ettim. Erkek
·e kız çocuklar alanı değişik biçimlerde kullanıyorlar ve bir
:insin kurduğu belirli şekiller öteki cinsin kurgularında çok
!nder görülüyordu . Bu ayrılıklar o denli basitti ki, başlangıçta
ılağan geliyordu. Tarih buna belirli bir slogan bulmuş, kızlar
ç, oğlanlar dış alanı seçiyorlardı. Demek ki, bu tipik bir özel
ikti. Kızların kurdukları sahne ya çevresinde duvarları olma
·an ve mobilyalarla gerçekleştirilen bir 4ev içb ya da küplerle
KARŞI DEVRİM 339
İşlevciliğin Etkisi
Reaksiyon dönemi boyunc a toplumsal bilimler ,
dikkatlerini siyasal y a da tarihsel noktadan uzaklaş
tırıp, toplumsal yapıya yönelttiler ve kuramsal ör
neklerin nasıl gerçekleştiğini belirlemeye çalıştılar.
Böylelikle •işlevcilik· adı verilen ekol doğdu. İlk ba
kışta bu yöntem salt tanımlamayı amaçlayan, değer
lendirmekten kaçınan bir yöntem gib i görünür. Bu
görüşte sadece işlev ele alınır, eğe r bir örnek işliyor
sa onun işlevi olduğu söylenir . Ne var ki, kendini
sürdüren bütün sistemlerin bu kısıtlı görüş çerçeve
sinde işlevci olduğu söylenilebilir: Irkçılık da, feoda
lizm de bu açıdan bakıldığında işlevci tanımına so
kulabilir . Baskıcı biçimlerin çoğu sürekliliklerine kar
şı n işlevci sayılmazlar. Ya da yeterince işlemezler.
İşlevcilerin toplumsal-cinsel sorunlara eğildikleri za
man ele aldıklan ataerkil düzen, alabildiğine sürtüş
meler ve yıkılmalarla sürdürülür . Ama işlevciler bu
sürtüşmey i bir •çatışma» olarak, bir •çelişki· olarak
görünce, bunun sorumluluğunu da o çatışmaya dü
şen bireyin omuzuna yıkarlar.
Değerlendirmekten uzak kalabilen toplumsal bi
lim diye bir şey gerçek olabilse bile, bundan ancak
korkulur. Çünkü değerlendirmelerini gizleyen her
şey sinsiliğe düşüyor dernektir. İ şlevcilik tanımların
da ve gözlemlerinde statüko sınırlarını aşmadığı için,
yaptığı şey sadece bugünkü toplum düzeninin kendi
önlemleriyle ulaştığı bugünün bir tanımıdır. Bu ön-
348 CİNSEL POLİTİKA
1. İnatçılık, direnme A +
2. Saldırganlık A +
3. Merak A +
4. Hırs A +
5. Plancılık A +
6. Tembellik, ışı ağırdan alma A
7. Sorumluluk A +
8. özgünlük A +
9. Rekabet A +
10. Kararda bocalama A
1 1 . Kendine güven A +
12. Öfke An
13� Kavgacılık An
·-
14. Kinc111k An
15. Şakacılık An
16. Aşırı cezalandırıcılık An
17. Haklar konusunda direnme An
18. Gösterişçilik An
1 9. Grupla işbirliği yapamamak An
20. Sevecenlik An +
2 1 . Boyun eğme An +
22. Yenilgiden bozguna uğramak An
23. Kendinden büyüklerin sevgi ve
beğenisine göre davranış An +
24. Kıskançlık An
25. Duygusal tedirglnliklerden ça-
buk arınma An +
26. Neşe An +
27. iy111k An +
28. Büyüklere dostça davranış An +
29. Çocuklara dostça davranış An +
30. Olumsuzluk, karamsarlık An
3 1 . Gevezelik, boşboğazlık An
KARŞI DEVRİM 361
EDEBİYATTAKİ
YANSIMADAN ÖRNEKLER
BEŞ
D. H. LA WRENCE
1 TAPINAN
c:Bakayım sana ! ,,
Adam gömleği sırtından attı, kımıldamadan durdu, kadı
na bakıyordu. Alçak pencereden sızan güneş ışığı erkeğin bal
dırları ve dümdüz karnı ile altın kırmızı tüy yığınını aydınla
tıyordu . Kadın şaşırmış, ürkmüştü.
Erkek, ince, beyaz gövdesini süzdü, güldü . Memelerinin ara
sındaki tüyler koyu renkti, hemen h�men kara. Ama karnının
bittiği yerde, altın kırmızı bir bulut gibiydi tüyler.
Kadıp huzursuz cNe de gururlu ! • dedl. cVe nasıl da hük
medic i ! Şimdi anlıyorum erkeklerin neden böylesine azametli
olduğunu. Ama çok sevimli, gerçekten çok sevimli. Sanki başlı
başına bir varlıkmış gibi! Biraz da ürkütücü ! Ama yine de se
viml i ! Ve bana geliyor ! > Kadın, heyecan ve korkuyla alt duda
ğını ısırdı.
Erkek, sesini çıkarmadan organına baktı, hiç değişmeden
hep öylece duruyordu. cCic i mama, hep onun peşindesin . Ha
nımefendiye clcl mama istediğini anlat bakalım. John Thomas
ve sayın leydi Jane'in cici maması ! »
D. H. LAWRENCE 367
Connie, yatakta dizlerinin üzerinde emekleyerek ona yak
laştı, c:Onunla alay etme> diyerek erkeğin bedenine sarıldı, ken
dine çekti.
Erkek, «Ya t ! » dedi. «Yat aşağı ! »
Acelesi varmış gibiydi'
il OEDİPAL
111 GEÇ İŞ
iV KARDEŞLİK DUYGULARI
V DİNSEL
The Plumed Serpent, Lawrence'in erkek üstünlü
ğünü bir din haline dönüştürüşünü b,clirler. Politik sis
temleri dinbilimsel temellere oturtmak çabası öteden
beri süregelen bir gereklilik olarak görülmüştür- Bu
nedenle Lawrence'in tutumunu pratik olmak biçimin
de görebiliriz. Eski ataerkilliğin ana direklerinden bi
ri din olmuştur . Lawrence, Hıristiyanlığın eşitliği ön
gören ilkelerinden hoşlanmadığı ve bu dinin diğer ni
telikleri de kendisini ilgilendirmediği için yeni bir din
kurma yolunu seçmiştir. Doğaüstü güçleri bir tek bi
çimde algıladığı için, yeni kurduğu dinin fallik tapın
ma olarak gelişmesiyle yetinmiştir. Lawrence'in toten
durumundaki penisi alfa ve omegadır; yani ete dönüş
m ü ş kavramdır.
Bu görüşte büyük ölçüde narsisist bir tavrın var
lığı, daha önceki romanlardan beri süregelen bir tutu
mun sonucud.ur. Fallik tapımı Lawrence'in bir başka
426 CİNSEL POLİTİKA
HENRY MiLLER
NORMAN MAiLER
Sizler
Ağladığında yaşlarını akıtacak göz pınarları olmayan
İnledlğlnde sözcükleri b içimleyecek ağzı olmayan
Acıyla kıvrandığında parmaklannı geçirebilecek derisi olmayan
Sizler
il
111
Mailer toplumbilimsel moda akımlarından hiç
uzak kalmamaktadır. Yazılannda da bu belirgin ola
rak görülür. "Amerika'nın Kadınlaşması" konusunda
•erkeklerin de buna katkıda bulunduklarını» ileri sü
rerken, kadınlann cgiderek bencil, inatçı oldukları
nı, sıcaklıklarını, yumuşaklıklarını, romantizmlerini
yitirdiklerini, tutku ve nefret dolu olduklarını" be
lirtirken anlatımı tam bir Reader's Digest havası
içindedir: ·Bu ülke, tarihinin en karanlık, en karam
sar dönemine giriyor. Herkes biraz daha yürekli ol
madığı taktirde her şey kötüye gidecektir - buna
Amerika'nın kadınlaşması dahildir. " Bir edebiyatçı
nın , bir alay klişeleşmiş safsatayı yutturmaya çalı
şan, ·Erkeğin kadınlaşması» , ·Cinsiyetlerin Yokol
rnası,• ·Kadından Kurtulmak• gibi tezlerle ileri çıkan
sözürnona ruhbilirncilerle aynı düzeye inmesi kişiye
üzüntü veriyor. Kend i •erkek• ve ·dişi• tanımını o:do
ğal" ve «elde edilmiş» olarak alan böyle bir cdüşü
nür• Ün, kendi saptadığı ölçütlere aykın her davranış
ve düşünceyi ahlakın çöküşü olarak nitelemesi, ka
dınlara sayısız haklar tanımakla ..eşcinsellik çığırını
açmayı,, özdeşleştirmesi ve Sağcılar için komünizmin
tanımı dernek olan •nötrleştirme virüsü,. nden söz et
mesi endişe vericidir.
Ne var ki, Mailer Amerikan erkeğinin erkekliği
ne güvenmektedir. Bunun en iyi kanıtlan da Çıplak
ve Ölü'deki Japon avında olduğu kadar Neden Viet
namd::ıyız? adlı kitabında da görülmektedir. Ancak
Mailer. •özbilinç stratejisi» içinde erkek sağduyusunu,
mantığını dramatize edip dile getirebildiği halde, bu
nu eleştirme gücünden �oksundur. Mailer'a göre er
keklik mantığına karşı, •erkek saldırganlığı• nı ileri
sürerek karşı çıkmak, eleştiriye girmek anlamsız,
mantıksız ve bu nedenle de doğaya aykın düşer. f's.
radoksal olarak da kültürün çöküşünü hazırlar. As
ker kafasındaki erkekler, kendilerine savaşlar icat et-
NORMAN MAILER 479
JEAN GENET
---- -- ---------- ---�-- - - - --- ---- - -- - -
il
III
SONSÔZ
lamlı olduğu için örnek olarak seçilmiştir. Son birkaç yıldır. Law
rence'in feminist harekete karşı çıkmasıyla başlayan ve Millerin
sert tepkileriyle süren reaksiyoner cinsel ahlak görüşünün dev
rini doldurduğunu kanıtlayan olaylar vardır.
147-179, 197, 199, 207, 220, 228, Tennyson, Alfred Lord, 129,
239, 242, 285, 330, 352. 130, 1 3 1 , 149, 177, 210, 243-250.
367, 438-458, 470, 471, 509. Tiger, Lionel, 58, 87, 88, 334.