Professional Documents
Culture Documents
Eygamberimizin Ip İle İlgili Tavsiyeleri
Eygamberimizin Ip İle İlgili Tavsiyeleri
Kur'ân-ı Kerim, her biri Batılı ilim adamları tarafından araştırma konusu yapılan tıp, astronomi, jeoloji,
botanik gibi çeşitli bilim dallarına temel teşkil edecek bilgiler veriyor.(1) Özellikle insan sağlığını ilgilendiren tıbbî
konular önemli bir yer tutuyor.(2) Aynı şekilde Peygamberimiz (sav)'in de sağlıkla ilgili pek çok hadis-i şerifleri
var. İşte Tıbb-ı Nebevi bunlardan oluşuyor.
Aslında biz Müslümanlar, Hz. Muhammed (sav)'i tabîb-i kulûb, yani inançsızlıktan ruhları ve dünyaları
kararmış insanlara hayat bahşeden, gönül aydınlığı ve ebedî kurtuluş getiren "kalblerin tabibi" olarak tanırız.
Hz. Peygamber (sav)'in tıbba dair hadisleri, tabib gözü ile ele alınırsa, bir bölümünün genel tıp
konularına, fakat pek çoğunun koruyucu hekimliğe, bir kısmının da tedavi edici hekimliğe ait ilaç tariflerinden
ibaret olduğu görülür. Bunlar tıbbî tavsiye, öğüt ve reçeteler de olarak özetlenebilir. Bu hadisler bugünkü tıbbi
telakkilerimize uygunluk göstermesinden başka, Arap yarımadasındaki tıbbi uygulamaları düzeltmek ve
tababete ilmi bir hüviyet kazandırmak gibi önemli bir rol oynamış ve Orta Çağ'a hakim olan bir İslâm tababetinin
doğmasına sebep olmuştur.(3) Gerçekten o devirde Araplar tababet konusunda çeşitli yanlış telakki ve
uygulamalara sahip bulunuyorlardı. Bu konuda şu örnekler verilebilir(4,5):
Araplar, beraberlerinde bir tavşan kemiği taşıdıkları takdirde hastalıklardan korunacaklarına inanırlar;
yılan sokmuş bir kimseyi yılanın zehiri vücutta yayılmasın diye uyutmaz, üstüne başına ziller takarlardı. Korkmuş
bir kadının yüreğinin soğuduğuna inanarak sıcak su içirirlerdi. Çocukların çürük dişlerini güneşe doğru attıkları
takdirde yeni dişlerin muntazam çıkacağına inanırlar, şaşılığı değirmen taşına baktırarak tedavi ederler, yaraları
kızgın demirle dağlar, vebadan korunmak için merkep gibi anırırlar, hastaları kâhinlere götürür, sihir yapar,
tapınaklara kurban keser, böylece hastaların içine girmiş şeytanların çıkacağına inanırlardı.
Hz. Peygamber (sav) yukarıda zikredilen batıl ve ilmî değeri olmayan bu uygulamaları kaldırmış, tababete
yeni bir anlayış getirmiştir. Şöyle ki, tabib olmayanların hasta tedavi ettikleri takdirde verdikleri zararın
ödetilmesi, tabiblerin alacağı ücretin meşru olduğu, bulaşıcı hastalıklara karşı korunma, salgının bulunduğu yere
girmemek ve bu yerde bulunuyorsa dışarı çıkmamak (karantina), vücut temizliği, yiyeceklerin ve çevre
temizliğine önem vermek, yiyecek ve içeceklerde itidali muhafaza etmek, hastalanınca tedavi olmak ve tedaviye
inançla bağlanmak, hastalıklarda çeşitli tedavi usulleri tarif ederek bir ilaç telakkisi oluşturmak, haram
nesnelerle tedavi yapılmaması gibi tavsiyeler yanında, hastalık anında hazık (mütehassıs) hekime müracaat
etmek, cahil tabiblerden uzak durmak gibi çok önemli konulara temas buyurmuşlardır. Bu konuda pek çok
örnekler verilebilir. (3,4,5,6,11)
1) "Kim bilgisi olmadığı halde hekimlik yapmaya kalkışırsa, sebeb olacağı zararı öder." (Ebu Davud, Diyat
23; Nesai, Kasame 41; İbni Mace, Tıb 16).
2) Sad İbn Vakkas hastalanmış Hz. Peygamber (sas) ziyaretine gitmiş. Sad'ı evinde hasta yatar görünce
"Haris bin Kelde'yi çağırın, O iyi bir hekimdir, sizi tedavi etsin." buyurmuştur. (Ebu Davud, Tıb 12).
3) "Allah derdi de çareyi de verdiği gibi, her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeble tedaviye devam
ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz." (Ebu Davud, Tıb 11).
4) "Allah şifanızı sarhoşluk veren şeylerde yaratmamıştır." (Buhari, Eşribe 15).
5) "İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit." (Buhari, Rikak 1; Tirmizi,
Zühd 1; İbn Mace, Zühd 15)
6) "Lanetlenmiş iki şeyden sakının:
- "Ya Rasulallah o iki şey nedir?" dediler. Peygamber Efendimiz (sas):
-"İnsanların gelip geçtiği yola ve gölgelendiği yere abdest bozmaktır." buyurdu. (Müslim, Taharet 68; Ebu
Davud, Taharet 15; Ahmet bin Hanbel, Müsned 2/372).
7) "Sizden biriniz durgun suya bevl etmesin." (Buhari, Vudu 68; Müslim, Taharet 94; 96; Ebu Davud,
Taharet 36).
8) "Hastayı üç gün geçmeden yoklamayınız." (Ramuz'el-Ehadis 2/489).
9) "Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse, oradan
ayrılmayınız." (Buhari, Tıb 30; Müslim, Selam 92, 93, 94, 98, 100)
10) "Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçınız." (Buhari, Merda 19; A. Bin Hanbel, Müsned, 2/443).
11) "Cüzzamlıyla aranızda bir mızrak boyu mesafe olduğu halde konuşunuz." (Ramuz el-Ehadis 2/471).
12) "Köpek bir kabı yalarsa onu yedi defa yıkayın. O yedinin birinde toprakla temizleyin." (Buhari, Vudu
33; Davud, Taharet 37; Tirmizi, Taharet 68)
13) "Size ne oluyor ki, dişleriniz sararmış olduğu halde yanıma geliyorsunuz. Misvak kullanınız." (A. b.
Hanbel, Müsned 1/214).
14) "Misvak hakkında tavsiyelerimi size çok tekrarladım." (Buhari, cuma 8; Nesai, Taharet 5; A.b. Hanbel,
Müsned 3/143; Darimi, Vudu 18)
15) "Allah temizdir, temizi sever. Etrafınızı temizleyiniz." (Tirmizi, Edeb 41).
16) "Temizlik imanın yarısıdır." (Müslim, Taharet, 1; Tirmizi, Daavat 86; A.b. Hanbel Müsned 4/260,
5/342, 343, 344, 363, 370, 372; Darimi, vudu 2).
17) "Her Müslümanın yedi günde bir yıkanması, Allah'ın onun üzerinde hakkıdır." (Müslim, Cuma 9).
18) "Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız." (Müslim, Eşribe 96, 98; Ebu Davud,
Eşribe 22; Tirmizi Et'ime 15).
19) "Efendimizin en çok sevdiği elbise hiberadır." (Hibera Yemende yapılan yeşil, pamuklu bir hırkadır)
(A.b. Hanbel, Müsned 3/292; Değişik bir lafızla Ebu Davud, Libas 12).
20) "İçkide şifa yoktur." (Darimi, Eşribe 6).
21) "Sarhoşluk veren her içki, haramdır." (Buhari, Edeb 80; Müslim Eşribe 73, 75; Ebu Davud Eşribe 5).
22) "İçkiden sakının. Zira o her kötülüğün anahtarıdır." (Hakim, Müstedrek; Beyhaki, Şiabül-İman; Ramuz
el-ehadis, 1/212).
23) "Kadınlaşan erkeklere, erkekleşen kadınlara Allah lanet eder." (Feyzül Kadir 5/271).
24) "Size denk olan kadınlarla evleniniz." (İbn Mace, Nikah 47).
25) "Ey gençler topluluğu, evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü gözü korur... Evlenmeye gücü
yetmeyen oruç tutsun." (Buhari, Nikah 3,60).
26) "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız" (Feyzül Kadir 4/212).
27) "İnsanlar madenler gibidir. Eğer dinde anlayışını derinleştirebilirse cahiliyede hayırlı olan İslam’da da
hayırlıdır." (Buhari, Enbiya 19).
28) "Budala (dini diyaneti iyi olmayan) kadınlara çocuklarınızı emzirtmeyiniz. Zira tesir eder." (Kenzül-
İrfan).
29) "Seyahate çıkınız, sıhhat bulursunuz." (Taberanî)
30) "Beş şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek, kasık kıllarını tıraş etmek, koltuk altı kıllarını yolmak, tırnakları
kesmek ve sünnet olmak." (Buhari, Libas 63, 64; Müslim, Taharet 49, 50).
Şimdiye kadar zikredilen hadis-i şerifler, genel tababet ve koruyucu hekimliğe dair seçtiklerimizdir. Biraz
da tedavi konusunda örnekler verelim.
Hz. Peygamber (sas) kendisine müracaat eden kimselere, ya bir ilaç tavsiye eder, ya da hekime
gönderirdi.
1) "İsmid (sürme taşı) çekin. O gözü açar ve kirpikleri besler." (Tirmizi Libas 23; Ahmet bin Hanbel,
Müsned 3/476).
2) "Gözü ağrıyan birisine Hz. Peygamber Efendimiz (sas) "Sabur ile tedavi et" buyurdu." (Müslim, Hac 89,
90).
3) "Çörek otu ölümden başka her derde devadır." (Buhari, Tıb 7).
4) "Şifa üç şeydedir: Bal şerbeti içmek, hacamat vurmak, dağlamak." (Dağlama daha sonra men
edilmiştir.) (Buhari, Tıb 3; Ahmed bin Hanbel, Müsned 1/246).
5) "Ud-u hindi (kustu hindi) kullanmaya devam ediniz. Onda yedi türlü şifa vardır. Uzre, (bademcik
iltihabında) boğaza üflenir. Zatülcenbde hastaya içirilir." (Buhari, Tıb 10; Müslim, Selam 86,87; İbn Mace, Tıb 12,
17).
6) "Umeys'in kızı Esma müshil olarak şubrun kullanıyordu. Hz. Peygamber Efendimiz (sas) keskin ve
ağırdır, buyurdu. Sonra Esma sena otu kullandı." (Tirmizi, Tıb 30)
7) "Peygamber Efendimiz (sas) baş ağrısından şikâyet eden bir kimseye kan aldırmasını tavsiye etti."
(Müslim, Selam 71).
8) " Resulullah (sav)'in kanının durdurulması şu şekilde yapıldı. Hz. Ali kalkanın içinde su getirdi. Hz.
Fatıma O'nun kanını yıkadı, sonra bir hasır yakıldı ve onun külü ile yara kapatıldı." (Buhari, Vudu 72; Tirmizi, Tıb
34, İbn Mace, Tıb 15; Ahmet bin Hanbel, Müsned 5/330, 334).
9) "Hz. Peygamber (asv) ateşli bir kadının su ile serinletilmesini tavsiye etti." (Müslim, Selam 82).
10) "Hz. Peygamber (sas) dövme (tatuağe) yaptırmayı yasaklamıştır." (Buhari Tıb 26, Libas 86; Ebu Davud
Libas 8).
11) "Peygamber Efendimiz (sas) kesilmiş burnun tamiri mülahazasıyla, altından burun yapılmasına
müsaade etmiştir." {Tirmizi, Libas 31).
Hz. Peygamber (sas)'in tıp ile ilgili hadisleri ta başlangıçtan itibaren dikkati çekmiş, muhaddisler
tarafından meşhur altı hadis kitabı (Kütub-i Sitte)’nın müellifleri, eserleri arasında Tıbb-ı Nebevî'ye müstakil bir
kitap veya bölüm ayırmışlardır. Buhari Kitabu't-Tıb ve Kitabu'l-Merda, başlığı altında iki bölüm; Ebu Davud
Kitabu't-Tıb diye bir bölüm, Tirmizi cami olarak adlandırılan eserinde tıp bölümüne yer vermiştir. Keza İbni
Mace, Müslim, Nesei, Ahmet Bin Hanbel, İmam Malik eserlerinde tıpla ilgili hadislere yer vermişlerdir. Daha
sonra müstakil olarak Tıbb-ı Nebevî adını taşıyan eserler yazılmıştır. İlk Tıbb-ı Nebevi h.120. yılında yaşamış
Abdül-Melik b. Habib tarafından yazılmıştır. (7)
Brokelman ve Katip Çelebi ondan fazla Arapça Tıbb-ı Nebevi olduğundan bahsederler. Bundan başka
Farsça, Urduca ve Türkçe Tıbb-ı Nebeviler mevcuttur. İstanbul kütüphanelerinde yirminin üstünde Türkçe Tıbb-ı
Nebevi’nin bulunduğunu tesbit ettik.(3) Osmanlı döneminde son yazılan Tıbbı Nebevî Dr. Hüseyin Remzi Bey
(1896)’e aittir.(12). Cumhuriyet döneminde bu konuda Mahmut Denizkuşları tarafından Bursa İslâm
Enstitüsü'nde bir doktora tezi yapılmıştır.(9) Yakın zamanlara kadar İslâm ülkelerinde Tıbb-ı Nebevi kitapları bir
sağlık el kitabı olarak elden ele dolaşmıştır.
Bugün Hz. Peygamber (sas)'in tıbbî hadisleri, yukarıda ifade edildiği gibi tıbbî telakkilerimize uygunluk
göstermektedir. Bu hadisler, tıp sahasındaki bugünkü gelişmelerden asırlar önce ifade buyrulduğu için, bir tıbbî
hikmet, hatta tıbbî mucize telakki edilmelidir. Bundan böyle Tıbb-ı Nebevî çalışmaları hadis âlimleri ile birlikte
konu ile ilgili ihtisas dalından hekimler tarafından müştereken yapılmalıdır.(13)
İlave bilgi için tıklayınız:
Peygamber'imiz (a.s.m.) ve sahabeler döneminde hastalıklar nasıl tedavi ediliyordu? Koruyucu hekimlik
konusunda bilgi verir misiniz?
KAYNAKLAR
1. Bucaille, M.: La bible, le coran et la Science (çev. Yıldırım, S.) Silm Matbaası İzmir, 1981.
2. Opitz, K.: Kur'ân'da tababet (çev. Uzluk. F.N.) Ankara Ü.Tıp Fakültesi yayınları No: 240, A.Ü. Basımevi,
1971.
3. Ataseven, A.: Kırk tıbbı hadis Tıbb-ı Nebevi" (hazırlanıyor)
4. Corci Zeydan: İslâm Medeniyeti tarihi (terc. Megamiz, Z.) Cilt III. İstanbul sh. 35, 1876.
5. Tahirül-Mevlevi: Müslümanlığın medeniyete hizmetleri (sadeleştiren Sert, A.) cilt I. İstanbul sh. 57,
1974.
6. Sarı, Akdeniz. N.: Tıbb-ı Nebevi, Yeni Symposium. 19:65, Nisan 1981.
7. Küçük, R.; Tıbbı Nebevi literatürü üzerine bir deneme. İlim ve Sanat sayı 3. Eylül-Ekim 1985.
8. Ataseven A.: Tıbbı Nebevi'den bahisler, bulaşıcı hastalıklar. İslâm Mec. cilt 1 sayı 1sh, 52 Temmuz
1984.
9. Denizkuşları, M.: Peygamberimiz ve Tıp, Doğuş matbaası. İst. 1981.
10. Ataseven. A.: Sünnet "Hitan" Hekimler Birliği Vakfı, Kandil Matbaası Ankara, 1985.
11. Aşçıoğlu, Ö.: Tıbb-ı Nebevi'de Dermatoloji. Gevher Nesibe Bilim haftası ve tıp günleri, sh. 518, 1982.
12. Dr. Hüseyin Remzi: Tıbb-ı Nebevi (Osmanlıca) İstanbul, 1324/1906.
13. Ataseven, A.: Tıbb-ı Nebevi (Dr. A. Ata)
(Prof. Dr. Asaf Ataseven, Tıbb-ı Nebevi, Sayı : 2 Ekim - Kasım - Aralık 1988.)
KORUYUCU HEKİMLİK
- O devirde modern cerrahi müdahalelerden söz etmek mümkün değildir. Tedavi metotları olarak,
hacamat, bal şerbeti, ateşle dağlama ön plandadır. Peygamberimiz’in (a.s.m) bunu kullandığına dair sahih
rivayetler olduğu gibi, bundan hoşlanmadığı, hatta yasakladığına dair sahih rivayetler de vardır. (bk. Mecmau’z-
Zevaid, 5/91, 97) Nitekim Sahih Buharî’de -mealen- Efendimizin (a.s.m.) şu ifadesine yer verilmiştir: “Üç şeyde
şifa vardır (başkasında yok, anlamında değildir), hacamat, bal şerbeti ve dağlama; fakat dağlamaktan
hoşlanmam.”(Buharî, Tıp, 3-4). Dağlama, eskiden beri Araplar arasında kullanılan bir tedavî metodu olmasına
rağmen, hastaya fazla acı çektirdiği için Araplar arasında “dağlama en son tedavi şeklidir” sözü meşhur
olmuştur. (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi). Dağlama yöntemiyle yapılan tedavinin, bazı hadislerde tavsiye ve
hatta tatbikatına rastlandığı halde, bazı hadislerde de yasaklandığı görülür. Bu durumu, âlimler, ızdırap veren,
tehlikeli ve maharet isteyen bir tedavi metodu olması nedeniyle, mecbur kalmadıkça, ehil kişi bulmadıkça
başvurulmaması gerekir şeklinde yorumlarlar.
Peygamberimiz (a.s.m) Uhud Gazvesinde yaralandığı zaman, önce suyla yıkamışlar, kanın durmadığını
görünce Hz. Fatıma, bir parça hasır yakarak yaranın üzerine koymuş ve kan durmuştur.(Buharî, Tıp, 27).
Cerrahi müdahale, günümüzde tedavinin vazgeçilmez ve son derece müessir vasıtalarından biri olarak
görülmektedir. Belki de o günün Arap cemiyetinde ve hatta komşu milletlerde tedavide bu metoda
başvurulmadığından olacak ki, Hz. Peygamber'in (a.s.m.) hadislerinde bu bahse, ne lehte ne aleyhte yer
verilmez. Gerçi, boğaz iltihabına yakalanan çocukları, tedavi için, bez dolanmış parmakla bademciklerinin
alındığı ve Hz. Peygamberin buna müdahale ederek, bir nevi damla tatbikatı olan ûd-ı hindîyi (yalan
ödağacı/agallocnum) tavsiye ettiği rivayetlerde vardır. Buna dayanarak ameliyat metodunu yasaklamak
mümkün değildir. İnşirah Suresi'nde göğüs yarılmasından söz edildiği gibi, Hz. Peygamber'in muhtelif seferler
mucizevi tarzda göğsünün yarıldığı, içerisinin temizlenip, dikildiği ve hatta, dikiş izlerinin sonradan belli olduğu
rivayetlerde mevcuttur. (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 11/378- 397)
- Hz. Peygamber'in sağlığa verdiği önemi, koruyucu hekimlik ve tedavi olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Koruyucu hekimliği, temizlik, sağlıklı ve helal beslenme, helal olan spor ve eğlence, zamanında ve yeterince
istirahat, ibadetleri gereği gibi ve zamanında yerine getirmek, dua etmek ve haramlardan uzak durmak gibi
yöntemler olarak görmekteyiz. Tedavi konusunda ise şu esaslara dikkat edilmesinin tavsiye edildiğini
görmekteyiz: Hastalığı da şifayı da veren Allah'tır. Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır. Hastalanınca şifa
aranmalıdır. Şifa için başvurulacak çeşitli tedavi yolları ise, perhiz, kan aldırma, dağlama, ameliyat, ilaç, tebdîl-i
mekan, rukye, dua, kuvve-i maneviyeyi takviye, sabır, gayr-i müslim tecrübe gibi yöntemler olarak
bildirilmektedir. (a.g.e., 11/389)
Hazreti Peygamber (sav)'in her sözü ve uygulaması başta sahabe olmak üzere bütün Müslümanlar
tarafından titizlikle takip edilmiş ve yaşama biçimi haline getirilmeye çalışılmıştır. Günlük hayatla igili
uygulamalar da, neredeyse aynı kapsamda değerlendirilmiştir. Bu anlayışın izlerine, daha sonra telif edilen hadis
kaynaklarının bir çoğunda rastlamak mümkündür. Nitekim hadis kaynaklarında et-Tıbbu’n-Nebevi ile ilgili özel
bölümler ayrılmakla yetinilmemiş, bu sahada müstakil eserler bile yazılmıştır. Bu bağlamda et-Tıbbu’n-Nebevî
Literatürü oluşmuştur. Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin et-Tıbbu’n-Nebevî’si, bu alanda kaynak niteliği taşıyan en eski
ve orijinal eserlerden biridir.
Bu eserlerin, hadisler ışığında zikrettiği hastalıklara sunduğu ilaç önerileri ve tedavi yöntemleri, Hz.
Peygamber ve Sahabe döneminin tıbbını yansıtması bakımından önemlidir. Ancak en önemlisi sağlığın
korunmasına yönelik “Koruyucu Hekimliğin” önde gelmesidir.
Ebû Nuaym ve Et-Tıbbu’n-Nebevî isimli eserini inceleyen Dr. Mustafa Dönmez, Peygamber Efendimiz
(sav)'in koruyucu hekimliğe verdiği önemi ortaya koymuştur. Bu bağlamda Efendimizin (sav) tavsiyeleri şöyle
özetlenebilir:
Oruç, gece namazı, yolculuk sırasında sağlığın korunması, bu esnada ortaya çıkabilecek sıkıntıların
giderilmesi, dengeli beslenme, hijyen, soğuktan korunma, manzaralı mekânlarda oturma, sağlıklı ev ve
memleketlerde yaşama, seyahat etme, kötü iklim koşullarında yolculuktan sakınma, salgın hastalıkların
bulunduğu ortamlardan uzak durma, güneşte fazla kalmaktan kaçınma, şiddetli sıcaklarda beden ısısının
düşürülmesi, düzenli uyku için uygun vakitleri seçme, zararlı yiyeceklerden kaçınma, sağlıklı kalmak için bal,
turunç yeme, vücudu kuvvetlendirmek için özel hazırlanmış macunlar kullanma, mahiyeti bilinmeyen ve iştahı
çekmeyen yiyeceklerden uzak durma, yiyeceklerden kaynaklanan bir takım zararları içeceklerle giderme, ishale
karşı sinameki bitkisini kullanma, burun otu ve ağız ilacına devam etme, belirli aralıklarla hacamat yaptırma,
vücut direncinin düşmesi durumunda besin değeri yüksek gıdalar alma, şifalı hamamlarda yıkanmanın yararları,
ishal rahatsızlığında istifra etmenin faydaları, zehirlenmeye karşı acve hurmasını yeme, koku kullanma, göze
sürme çekme, saç bakımı ve elbise temizliğine dikkat etme, gözü dinlendirici manzaralara bakma ve giyim
kuşamda renk seçme gibi konular yer almaktadır.
Hz. Peygamber (sav)’in amacının, bu hadisleriyle insanları hayır ve iyiliğe teşvik, kötülükten de
sakındırma konusunda kendi sağlığıyla ilgili uygulamalarla da örnekler verdiği dikkati çeker. Bu tedbirler,
modern tıbbın, üzerine basarak vurguladığı ve çeşitli dillerde farklı şekillerde ifadesini bulan “sağlığı korumak,
ilaç kullanmaktan daha iyidir” ilkesiyle tamamen örtüşmektedir. (Dr. Mustafa Dönmez, Ebû Nuaym ve Et-
Tıbbu’n-Nebevî İsimli Eseri Üzerine Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 1, 2007 s. 321
vd.)
Rivayetlerde hastalıkların temel nedeni olarak aşırı üzüntü (bk. Ebû Nuaym, et-Tıbbu’n-Nebevî, I/315)
gösterilmektedir. Tedavi yöntemleri olarak da, aşırı üzüntü ve bunalımın giderilmesi için bazı maddî ve manevî
tedavi önerileri bulunmaktadır. O dönemin hastalıkları ve bu hastalıklar için önerilen ilaç ve tedavi şekilleri
dikkate alındığında, hastalık çeşitlerinin fazlalığına karşılık tedavi yöntemlerinin ve tıbbî materyallerin nispeten
daha sınırlı olduğu görülmektedir. Hatta bazı hastalıklar için bir tedavi bile önerilmediği, bunun yerine o
hastalıkla ilgili daha çok koruyucu hekimlik tedbirlerinin tavsiye edildiği dikkati çekmektedir. (a.g.m. a.y)
NETİCE
Kur'ân- Kerim, muhtevası ve kapsadığı konuları itibariyle dinî talimleri emredici, ahlâkı güzelleştirici ve
insanları hidâyete erdirici mahiyettedir. Kısaca mahiyeti bu şekilde özetlenen Kur'an'da, çok değişik konulardan
da bahsedilir. Bunlardan birisi de, herkesi yakından ilgilendiren hıfzıssıhha, yani koruyucu hekimlik ile ilgili
konulardır.
Kaynağı Kur'ân ve hadislere dayanan İslâm tıbbı, hastalıklardan korunmaya, hastalıkları tedavi etmekten
daha fazla önem verir. Hıfzısıhha, koruyucu hekimlik ve hygiene dediğimiz meseleye, yani öncelikle sıhhatin
korunmasına bütün tabâbet sistemlerinde yer verilmiştir. Ancak dinimiz kadar bunu şuurla ve ısrarla yapan
başka sistem yoktur. Modern tıbbın ulaşmak istediği nihâî hedef de budur. Bunca teknik imkânlara rağmen hâlâ
çoğu hastalıkların mahiyeti bilinmemekte, bunlara "medeniyet hastalıkları" adı verilen yenileri eklenmektedir.
Hasta insanlar elbette tedavi edilmelidir; ancak asıl hedef, hastalığa yol açan sebepleri ortadan kaldırmak
olmalıdır. İslâmiyet getirdiği prensiplerle, hastalıklarla mücadelenin temel esası olan:
1. Bulaşıcı Hastalıklardan Korunmayı,
2. Zararlı Yiyecek ve İçeceklerden Uzak Durmayı,
3. Beden Temizliği ve Vücut Sağlığını korumayı ve
4. Dengeli Beslenme İle Vücut Sağlığını Korumayı emretmiştir.
Bu kısa makalemizde anlatmaya çalıştığımz gibi, kıyâmete kadar gelecek bütün beşeriyete hitap eden bir
dinin kitabının bunlardan bahsetmesi büyük önem taşır. İslâm tıbbının temelini oluşturan yapı, sıhhatli insan ve
sıhhatli toplumdur. Ruh ve beden açısından sağlıklı insanlardan oluşan bir toplum, gözetilen hedeflerin başında
gelir. İnsan sağlığını tehdit eden her tehlikenin bertaraf edilmesi esastır.
(Prof. Dr. Davut Aydüz, Kur'an-ı Kerim'de Koruyucu Hekimlik, Yeni Ümit, Temmuz - Ağustos - Eylül 2005
Sayı: 69 Yıl :18)