Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

Suda Metal Korozyonu" her işletmede yaşanan çok genel bir sorundur.

"Suda Metal Korozyonu" her işletmede yaşanan çok genel bir sorundur.

"Korozyon"; çok karmaşık bir elektro-kimyasal olaydır ve suya değen metallerin bazı
şartlar altında formül değiştirmesine veya çözünerek yer değiştirmesine denir.

Ege'de bulunan bir sanayi kuruluşu, su soğutma sistemindeki boruların delindiğinden


şikayetçiydi. İşletmenin teknik müdürü bizi işletmeye davet etti ve sorunlarını anlattı.
Su soğutma kulesi ile soğutulacak sistem arasında bulunan su devridaim boruları
delik-deşik olmuş. Önce boru fabrikasına müracaat edip boruların kalitesinden
şikayet etmişler. Boru fabrikası yetkilileri borudan örnek almışlar ve üniversite
laboratuarlarında testler yapılmış. Test sonuçlarında demir boruların standartlara
uygun olarak imal edildiğine ait üniversite rapor vermiş. Daha sonra, su kimyasalları
satan bir şirkete müracaat etmişler. İyi bir kimyasal şirketine denk gelmemişler ki,
soğutma suyuna katılan birçok kimyasala rağmen boruların delinmeleri devam etmiş.
Sonunda bu işletme bizi de davet etti ve ziyarete gittik. İşletme teknik müdürü ve
yardımcıları hararetle dertlerini ve o güne kadar başlarına gelenleri anlattıktan sonra
biz kendilerine şu soruyu sorduk: "Soğutma suyunuzun iletkenliği nedir?"

İşletme yetkilileri bu soruyu ilk kez duymuşlardı. Maalesef, bizden önce bu sorunu
çözmeye gelenler bu soruyu hiç sormamışlar. Bu sebeple sorumuza cevap alamadık.
Derhal gidip soğutma suyundan bir örnek aldık, işletmecilerin gözü önünde suyun
iletkenliğini ölçtük. İletkenliğin 18000 mikroS/cm olduğunu hayretle
gördük. İnanamadık, bir daha ölçtük: 18000 mikroS/cm. İşletmenin teknik
yetkililerine önce iletkenliğin anlamını anlattık, 18000 mikroS/cm değerinin soğutma
suyu için neden yüksek olduğunu ve "Elektro-Korozyon"un, diğer adı ile "Galvanik
Korozyon"un nasıl oluştuğunu anlattık. Soğutma suyunun iletkenliğinin düşük
değerlerde (maks. 3000 microS/cm.) tutulması ile elektro-korozyonun oluşmayacağı
konusunda işleticileri ikna ettik.

İletkenlik birimini hatırlatalım: İletkenlik suyun elektrik iletme yeteneğidir; ölçü birimi


mikroSiemens /cm (veya kısaltılmış olarak mikroS/cm veya mS/cm). İletkenlik
miktarını daha iyi anlayabilmek için şu örneği verebiliriz: 1000 kg çok saf su içinde
0,1 kg sofra tuzu (NaCl ) koyup çözünmesini sağlarsak, bu suda çözünmüş madde
miktarı 100 mg/litre olur ve bu suyun iletkenlik değeri 212 mS/cm olur. Baraj
sularının iletkenliği 500 - 1000 mS/cm gibi düşük değerlerdeyken, Akdeniz suyunun
iletkenliği yaklaşık 58000 mS/cm'dir.

Diğer bir korozyon örneğine değinelim: Ege'de deniz kenarına kurulmuş olan bir
turistik tesis, işletmenin gerektirdiği su miktarını kuyulardan temin edemeyince, deniz
suyundan iyi su üreten bir ters ozmoz cihazı satın almış. Bu cihaz ile elde edilen su
turistik tesis için yeterli kalitedeymiş. Tesiste ters ozmoz suyu kullanılmaya
başladıktan bir süre sonra musluklardan sarı renkte sular akmaya başlamış. Bize
müracaat eden tesiste yaptığımız incelemede musluklardan akan suyun içinde demir
pası bulunduğunu gözlemledik. İletkenliği 500-600 mS/cm civarında ve sertliği çok
düşük olan bu iyi su galvanizli boruların galvaniz kaplamalarını çözmüş ve şimdi de
galvaniz kaplama altındaki demir boruyu çözüyordu, yani halk dili ile boruyu yiyordu.

Bu turistik tesisin teknik sorumluları bu sorunun çözümü için bizi davet ettiklerinde
çok geç kalınmıştı. İşletmede kullanılan ters ozmoz suyunun iletkenlik ve pH değerleri
normal olmasına rağmen, su sertliğinin 2 Fransız civarında olması nedeni ile su
"Doymamış" veya "Aç" tabir edilen durumdaydı. Bu nedenle "Aç Su" metalleri
çözüyordu (eritiyordu).

Bu turistik işletmeye iki çözüm önerdik:

1. Demir boruların tamamını sentetik borular ile değiştirmek.


2. Ters ozmoz suyu içine kimyasallar vererek suyun korozif olmasını önlemek.

Çapraşık bir şekilde ve ayni anda birçok sebep ile meydana gelen "Metal
Korozyon"unun dört şekilde oluştuğunu anlatmak mümkün:

1. Metal Okisdasyonu: Suda bulunan çözünmüş oksijen gazı bazı şartlar


oluştuğunda metali okside eder. Bu olayı "metalin tabiatta bulunduğu şekle
dönüşmesi" şeklinde yorumlayanlar da vardır. Örneğin, demir borular oksitlenip
pas meydana getirirler ve bu pas, demirin tabiatta bulunduğu demir oksit
şekilleridir, yani FeO, Fe2O3 ve Fe3O4.
 
2. Asit Korozyonu: Suyun pH derecesi nötr olan 7,0 değerinin altında ise, su "asit"
özelliği taşır ve metalleri çözer. pH derecesi ne kadar düşük ise korozyon o
derece hızlı olur.
 

3. "Aç Su"yun Korozyonu: Tabiatı gereği "Su", bazı maddelere açtır ve bu


maddelere doyasıya kadar metalleri çözer. Su kimyası ile ilgilenenler "Doymuş
Su" veya "Doymamış Su" olarak suyun Kalsiyum Karbonat'a  (CaCO3)
doyumundan söz ederler. Bazı kitaplarda "doymuş" kelimesi yerine ithal kelime
olan "Satüre" ve doyum kelimesi yerine "Satürasyon" kelimesine rastlayabilirsiniz.
Su örneğinin analizi laboratuvarda yapılıp suyun pH değeri, alkalinite değeri ve
suyun sertliği saptandıktan sonra suyun korozif olup olmadığı anlaşılır. Bu iş için
hazırlanmış olan bir çizelge sayesinde suyun özel bir değeri olan "Doyum
noktasındaki pH değeri" (Satürasyon pH değeri), yani "pHs" bulunur. Bu değer
bulunduktan sonra suyun hangi sıcaklıklarda korozif olduğu anlaşılır. Bu
konudaki geniş yazımız Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi'nin Eylül 2007
sayısında yayınlandı: "Su Ne Zaman Korozif, Ne Zaman Kireç Yapıcıdır?
 
4. Yüksek Çözünmüş Madde Korozyonu (Galvanik Korozyon): Lise kimya
derslerini hatırlayalım. Kimya derslerinde öğrendiğimiz gibi, bir kap içine konan
bakır ve kalay çubuklarına kablo ve ampul bağladığımızda, su içinde bulunan
birbirinden farklı iki metal arasında bir elektrik akımı oluşur ve ampulü yakar. Su
içinde bulunan, H2O molekülü dışındaki çözünmüş maddeler suyun elektrik
iletkenliğini arttırırlar ve "iletkenlik değeri yükseldikçe Galvanik Korozyon
miktarı da yükselir". Örneğin, bir su tesisatında bulunan sarı vanalar ile
galvanizli boru arasında elektrik akımı oluşur. Suyun iletkenliği yüksekse kısa
zamanda borularda Galvanik Korozyon başlar. Su iletkenliğinin çok yüksek olduğu
durumlarda, yalnızca demir borular ile yapılmış su sisteminde, boruların değişik
noktaları arasında dahi Galvanik Korozyon oluşur. Bu yazının başında
anlattığımız korozyon olayı da Galvanik Korozyon için güzel bir örnektir.
 
5. Korozyonu Arttırıcı Diğer Unsurlar:
-    Suyun sıcaklığı korozyonu arttırır. Bilindiği gibi su sıcaklığı arttıkça
kimyasal reaksiyon hızları artar. Korozyon olayı da biraz kimyasal bir olay
olduğundan su sıcaklığının her 8°C artışı için korozyon hızı iki katına
çıkar.
-    Klorür (Cl ) ve Sülfat (SO4+) iyonlarının çok olması korozyonu çok
etkiler. Su içinde bulunan çözünmüş maddelerin hepsi iletkenliği arttırır,
fakat Cl¯ ve SO4+ iyonlarının korozyonu arttırıcı ayrı bir özelliği vardır.
Özellikle Cl¯ iyonunun miktarının yüksek olması sonucunda, sıcak sularda
316 kalitede paslanmaz çelikte dahi korozyon oluşur.
-    Suda çözünmüş karbondioksit (CO2) suyun pH derecesini
düşürür. Örneğin, buhar kondens borularının korozyonuna sebep kondens
içine karışan ve kondens suyunun pH derecesini düşüren CO2 gazıdır.
Buhar kazanı besi suyunda Alkalinite (HCO3¯ iyonu) miktarı yüksekse,
bunun kazan içinde oluşturduğu CO2 gazı buhar ile beraber hareket eder.
Kondens oluştuğunda CO2 gazı kondens içinde çözünür ve oluşan düşük pH
derecesi sonucunda kondens boruları delinir.

 
Korozyon her işletmenin az veya çok yaşadığı bir olaydır

İşletmelerde bulunan ve "Su" konuları ile ilgilenen teknik kişilerin, bizim yazılarımız ile
yetinmeyip "Metal Korozyonu" konularında kendilerini eğitmelerini öneririz. Bizim
yararlandığımız kitapların üçüne ait bilgiler aşağıdadır. Küçük ve orta boy
işletmelerde bizlerin ve su kimyasalı satan kuruluşların ele aldığı "Korozyon" konusu,
petro-kimya ve gemi inşa gibi sektörlerde "Korozyon Mühendisleri" tarafından
incelenir ve çözümlenir. Korozyon konusu özel bir mühendislik dalını destekleyecek
kadar derin bir konudur.

Korozyon ile mücadele

Kullanılan suyun özellikleri, pH, alkalinite, sertlik, iletkenlik gibi çok önemli değerler;
suyun kullanım yeri, suyun temas ettiği yüzeylerin sıcaklıkları ve suyun sıcaklığı,
suyun hava ile temas etme durumu, suyun basıncı gibi birçok değişkenler Metal
Korozyonu mücadelesinde etkendir. Bu nedenle, işleticilerin işletme şartlarını çok iyi
tetkik etmeleri, kendi araştırmaları ve kendi yaptıkları bazı tecrübeler sonucunda en
uygun korozyon mücadele yöntemine ulaşmaları doğru olur.

Referanslar:

* The NALCO Water Handbook


* Water Treatment Fundamentals, WQA (www.wqa.org)
* Basic Chemistry for Water and Wastewater Operators - AWWA
yayını(www.awwa.org)

Su Ne Zaman Korozif, Ne Zaman Kireç Yapıcıdır?

Su iki ağzı keskin bıçak gibidir... Ya koroziftir veya kireç yapıcıdır. Suyun pH
derecesi, alkalinite değeri, sertliği, kullanım yerindeki sıcaklığı, korozif veya kireç
yapıcı olmasına etkendir
Suyun korozif veya kireç yapıcı özelliğini çoğu işletici teorik olarak bilmese de yaşamıştır.
Sanayide, turistik işletmelerde; tesisatta, soğutma sisteminde ve buhar kazanında oluşan
kireç taşından kurtulmak için su yumuşatma cihazı yatırımı yapılır. Fakat bir süre sonra
kazanda, su sisteminde, soğutma suyu sisteminde bir çok metal aksamın korozyona
uğradığı veya delindiği gözlemlenir. İşletmeciler suların pH derecesini yükseltmelerine
rağmen siyah demirden (karbon çelik) yapılmış borulardaki ve kazan içindeki korozyonu
önleyemezler.

Tabiatı gereği su bazı maddelere "açtır" ve bu maddelere doyana kadar da koroziftir. Su


kimyası ile ilgilenenler "Doymuş Su" veya "Doymamış Su" olarak suyun Kalsiyum
Karbonat’a (CaCO3) doyumundan söz ederler. Literatürde "doymuş" kelimesi yerine
Fransızca’dan ithal kelime olan "Satüre" ve doyum kelimesi yerine "Satürasyon"
kelimesine de rastlıyoruz.

Laboratuvar araçlarının gelişmesinden önce suyun "doymuş" veya "doymamış" olduğunu


saptamak için mermer tozu deneyi yapılırdı. Bir su örneği içine az miktarda mermer tozu
serpilirdi. Kısa bir süre içinde suda bir çökelek oluşup bu mermer tozları üzerine bir
miktar kireç yapışırsa bu suya "doymuş" su denirdi. Eğer mermer tozları suda çözünürse
bu suya "doymamış" su denirdi.

Laboratuvar ölçü metodları geliştikten sonra pratik bir çizelge yaratıldı. Su örneğinin
analizi laboratuvarda yapılıp suyun pH değeri, alkalinite değeri (mg/lt CaCO3 cinsinden)
ve suyun sertliği (mg/lt CaCO3 cinsinden) saptandıktan sonra suyun korozif mi yoksa
kireç yapıcı mı olduğu bu çizelgenin yardımı ile tespit ediliyor. Burada suyun kullanım
noktasındaki sıcaklığı da önemlidir. Bu çizelge sayesinde suyun özel bir değeri olan
"Doyum Noktasındaki pH Değeri" (Satürasyon pH değeri), yani "pHs" bulunur. Çizelgeye
göre, bulunan bu "pHs" değeri suyun normal pH derecesinden yüksekse "Su Korozif"
olur. Suyun "pHs" değeri normal pH’dan düşükse "Su Taş Yapıcıdır"

Kimya literatüründe yukarıda yaptığımız tanımı bir başka birim ile değerlendirirler:

"Satürasyon/doyum İndeksi - (SI)". (SI = pH Ğ pHs)

SI hesabı sonucunda, SI negatif bir değer taşıyorsa su korozif, bu değer pozitifse su


kireç yapıcıdır.

Örnek Çalışma: Örnek olarak iletkenliği yüksek olmayan (500-600 mikroS/cm civarında)
bir kuyu suyunu alalım. Bu suyun sertliği 24 Fransız (240 mg/lt CaCO3), alkalinite değeri
190 mg/lt (CaCO3 cinsi) ve pH derecesi 6,8 olsun. 23 ¡C’de bu suyun "pHs" değeri
7,3’dür (Çizelgeden takip edin).

Bu suyun hangi şartlarda kireç yapıcı ve hangi şartlarda korozif olduğunu "Çizelge"den
inceleyelim. Bu değerlere göre "Satürasyon İndeksi-SI" hesabı yapalım: (SI = 6,8 / 7,3 = -
0,5) bu su korozifdir. Oysa 24 Fransız sertlik çoğu zaman "kireç yapıcı " olarak bilinir.

Bu suyun kimyasal özelliklerini hiç değiştirmeden ısıttığımızda, su sıcaklığı 60 ¡C


olduğunda, bu suyun pHs değeri 6,5 olur. Bu durumda, yani 60 ¡C sıcaklıkta suyun SI
değeri değişir: (SI = 6,8 Ğ 6,5 = + 0,3) ve su kireç yapıcıdır. Görüldüğü gibi, 23 ¡C’de
"korozif" olan bu kuyu suyu, 60 ¡C’de "kireç yapıcı" olur. Tekrarlamakta yarar var:
"Soğukken korozif olan bir su, ısındığında kireç yapıcı özellik kazanabilir".

Bu örnek çalışma şunu gösteriyor: Suyun yalnızca sertliğinin ölçülmesi ile ve pH


değerine bakarak bu suyun "kireç yapıcı" mı yoksa "korozif" mi olduğu anlaşılamaz.

Yukarıda tarif edilen suyun korozif özelliğini değiştirmek için suya bir miktar pH yükseltici
(NaOH) kimyasal koyarak pH derecesi 7,3 üzerindeki bir değere getirilir. Böylece bu su
korozif olmaktan çıkar, ancak bu suyun pH değerini çok yükseltirsek bu su 23 ¡C’de dahi
kireç yapıcı nitelik kazanır. (Çizelgeden takip edin).

Tarif edilen bu kuyu suyunun ısıtıldığında kireç yapıcı olduğunu yukarıdaki çalışmada
gördük. Bu suyun buhar kazanında kullanılması ancak sertliğinin tamamen giderilmesi ile
mümkündür.

Aynı özellikteki suyun sertliği alındığında ortaya çıkan durumu "Çizelge"den inceleyelim.
Su sertliğini sıfır değerine düşürdüğümüzü kabul ettiğimizde, alkaliniteyi yine 200 mg/lt
ve su sıcaklığını yine 23 ¡C kabul edersek, suyun pHs değeri 8,5 olur.

Bu durumda (SI = 6,8 / 8,5 = - 1,7) bu su çok koroziftir. Yumuşatılmış suların neden çok
korozif olduğu buradaki örnekten kolayca anlaşılıyor.

Yumuşatılmış su çok korozif olduğundan buhar kazanına zarar verir. Kazan blöf
suyundan alınan su örnekleri içinde yüksek miktarda demir iyonu bulunur. Bu nedenle
buhar kazanı suyunun pH derecesi yüksek tutulur, hatta bu da yetmez, su içine
"korozyon inhibitörü" denen kimyasal konarak kazan korozyonu önlenmeye çalışılır.
Buhar kazanı işletmeciliği yaygın bir şekilde ülkemizde bilinmektedir. İşletmeci olmayan
okuyucularımızı bilgilendirmek amacı ile, düşük basınçlı kazanlar için gerekli olan su
şartlandırma yöntemini özet olarak hatırlatalım:
Suyun iletkenliğine göre, su yalnızca yumuşatılır veya ters ozmoz cihazı ile suyun sertliği
ile beraber % 90 kadar mineralleri de giderilir,
Kazan içindeki suyun pH derecesi 10’un üzerinde tutulur,
Buhar kazanı içindeki suyun iletkenliği 6000 mikroS/cm üzerine çıktığında kazan blöfü
yapılır ve bu iletkenlik değeri aşılmaz,
Kazan besi suyu önce degazörden geçirilir ve su içindeki çözünmüş oksijenden
arındırılır,
Kazan suyuna korozyon inhibitörü ve oksijen bağlayıcı kimyasallar verilir.
Buhar kazanı, sıcak ortamda suyu buharlaştırdığı gibi, soğutma kulesi de suyu normal
ortam sıcaklığında buharlaştırır. Su açısından bakıldığında buhar kazanı ile soğutma
kulesi birbirine benzeyen ekipmanlardır. Bir çok işletmede soğutma suyu sistemlerinde
de suyun bir taraftan kireci giderilir, bir taraftan da soğutma sistemindeki metallere zarar
vermemesi için suya bazı kimyasallar verilir.
İlerleyen yıllarda çevreciler ve yeşilcilerin haklı baskıları sonucu bugün bolca kullanılan
su kimyasallarının kullanımı muhakkak sınırlanacaktır ve su içine kimyasal katmadan
sorunları çözecek yöntemler muhakkak gelişecektir. Son yıllarda, alışılagelmiş bazı su
kimyasallarının yerine çevreci teknolojiler kullanılmaya başlandı. Biz de kullanıyoruz ve
çok iyi sonuçlar alındığına şahit olduk.

1990’lı yıllarda gelişen ve "Radyo Frekansı Tekniği" ile çalışan bir teknoloji sayesinde
soğutma sularında yaşanan kireç ve korozyon sorunları hiçbir kimyasal kullanılmadan
ortadan kalkıyor. Radyo Frekansı Tekniği’ni 1997 yılından bu yana ülkemizde de
soğutma sistemlerinde kullanıyoruz. Yine Radyo Frekansı ile çalışan başka bir su
şartlandırıcıyı, 2007 yılı başından itibaren ülkemizde buhar kazanlarında kullanmaya
başladık ve şaşırtıcı sonuçlar aldık. Bu teknik kullanıldığında, buhar kazanı besi suyunun
yumuşatılması dahi gerekmiyor ve buhar kazanı sert su ile beslenebiliyor.

İşletmecilik açısından bakıldığında, su şartlandırma işleminin, tesisat üzerine monte


edilen bir frekans jeneratörü ile bir kerede ve uzun yıllar için çözülmesi çok pratiktir.
Oysa, alışılagelmiş kimyasal yönteminde; sık sık kimyasal satın alma, kimyasal taşıma,
dozaj pompası bakımı, personel üzerinde sağlık riski gibi bir çok işletmecilik işlemleri
bulunur. İşletmeciliği çok kolaylaştıran ve çevreci olan "Radyo Frekansı Tekniği"nin
gelecek yıllar içinde daha çok benimseneceğini düşünüyoruz.

Buhar kazanı ve soğutma sistemi kullanan işletmeciler şunu unutmamalıdırlar: Aynı


kuyudan çıkan su, işletme şartlarında göre kireç yapıcı da olabilir, korozif de olabilir.
Kireçlenme ve korozyonu en aza indirmek için işletmeciler suyun; pH, iletkenlik, sertlik,
sıcaklık gibi değerlerini sürekli olarak göz önünde bulundurmalıdır. Bu değerleri
ölçebilmek için işletmelerin iletkenlik ölçer, sertlik ölçer ve pH ölçer gibi ölçü aletlerine
sahip olmaları yerinde olur görüşündeyiz. Sözünü ettiğimiz ölçü cihazları pahalı cihazlar
olmadığı gibi, piyasada kolayca bulunabilen cihazlardır.

You might also like