Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

1

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA ÂYÂNLIK - YÜCEL ÖZKAYA (NOTLAR)

 Ayanlığın doğuşunda iktisadi ve sosyal hadiselerin önemi büyüktür.


 Ayanlar halk ile devlet arasında aracı konumunda idiler. Bu resmi görevlerine (asker, zahire,
vergi dağıtımı ve toplanması, vs.) karşılık “ayan caizesi”, “ayan ücreti”, “caize” ya da
“ayaniye” adı altında bir ücret alırlardı. Zamanla bununla da yetinmeyerek, vali ve kadılarla da
anlaşarak “tevzi defterlerine” kendileri için fazla akçe yazdırmayı adet edindiler.
 Osmanlı İmparatorluğu’nda, devlet idaresinni zayıflaması, merkezi otoritenin sarsılması,
toprak sisteminin bozulması sonucunda, miri arazi “ayan ve eşraf”a mensup bazı zorbalar
tarafından zaptolunmuş, bu aileler geniş çiftliklere, levend topluluğuna, servete sahip
olmuşlar, bunun sonucunda da bulundukları yerlerin nüfuzlu ve kuvvetli kişileri haline
gelmişler, 17. Yüzyılın sonlarından itibaren mütesellimlik, voyvodalık, ayanlık gibi görevleri
alır olmuşlardır.
 Mütesellim olmadan önce yıllarca ayanlık yapan şahıslar, daha sonra mütesellimlik veya
voyvodalık gibi daha büyük memuriyetleri elde etme olanağını, ayanlık görevini yaptıkları
sırada yığdıkları servet ve itibar ile elde etme olanağına sahip oluyorlardı.
 Osmanlı Devleti savaş ihtiyaçlarının güçleştiği 18. Yüzyılda, ihtiyaçların vilayet ileri gelenleri
vasıtasıyla giderilmesi yoluna gitmiş, bu da ileri gelenleri çabucak kuvvetlenmesine ve ayan
olmalarına sebep olmuştu.
 Ayanların kuvvetlenmelerinin diğer sebepleri arasında iç karışıklıklar ve taşradaki devlet
memurlarının yozlaşması vardı. Ayanlarla anlaşarak daha fazla para verene valiler “ayanlık
buyruldusu” kadılar ise “mürasele” temin ederek ayan olmalarını sağlıyorlardı. Böylelikle,
halkın onayı ile değil de rüşvet yoluyla ayan olma usulü türemiştir. Devlet bunu hiçbir zaman
tasvip etmemiştir.
 Ayan seçiminde özellikle ziraatçi halkın rolü önemliydi.
 Tımar rejiminin çökmesi ve merkezi idarenin bozulması, asker temini için yerli ailelere
başvurulmasını ve böylece ayanlığın doğuşunu tetiklemiştir.
 Ayanlık yapan zümre arasında kapıkulları, yeniçeri serdarları, sipahi, kethüdayerleri,
mültezimler, mukata’a eminleri, azledilmiş veya tekaüd edilmiş beylerbeyleri, sancakbeyleri,
kadılar, müderrisler, müftüler ve bunların çocukları vardı. Bunlara yerliden olup, sonradan
zenginleşenler de katıldılar (ayan).
 Ayanların zenginleşmesinin bir yolu da timar ve zeametlerin iltizamını ekle geçirmeleridir.
 Ayanlar çoğu kez merkezden gönderilen bir kapıcı vasıtasıyla idam ettirilen sancakbeyleri,
beylerbeyleri, vs. memurların ortadan kalkmasıyla bölgede rakipsiz kalıyordu.
 16. Yüzyılda ekonomik darlığa düşen köylünün çiftlkiklerini satın alan ribahorlar (faizciler) bu
alımlar sayesinde güçlenerek kuvvetlenen ayan ve eşlraftan ibaretti.
 Köylünün iktisadi düşkünlüğü ayan ve eşrafın işine yaramaktaydı. Birçoğu onların himayesi
altına girmekteydi. Birçokları da kapılı veya kapısız levent olarak eşkıyalık yapmaktaydılar.
 Vilayet ayanı epeyce kuvvetli olduğundan, bazı kilşiler ve eşkıyalar bunlara sığınıp
kurtulabiliyorlardı. Örneğin cizye ödemek istemeyen hrıstiyanlar bu ileri gelenlerin
çiftliklerine sığınıyorlardı.
 Ayanlık örgütü devletin diğer örgütleri ile daima irtibatlı olmuş ve irtibatlı olarak yaşamaya
devam etmiştir (devletin rütbeli, adli, askeri, idari memurları).
 Paşa sancağında Beylerbeyleri, sancak merkezinde ise sancakbeyleri otururdu. Her eyalet çok
sayıda sancak ve kazalardan oluşuyordu.
 Beylerbeyleri sancaklara tayin olunurdu. Eğer beylerbeyi sancaklarına gitmezlerse yerlerine
mütesellim tayin ederlerdi. Mütesellim beylerbeyi adına sancağı idare eder ve beylerbeyine
ait gelirleri toplayıp kendisine yollardı. Beylerbeyleri mütesellimleri “buyruldu” iletayin
etmekteydiler.
1

 Beylerbeyleri kapı halkı adı altında seferlere katılmak ve eşkıya ile mücadele etmekle
yükümlü bir askeri kuvvet bulundururlardı.
 Sancakbeylerinin emrinde sarıca ve sekban adını alan kapı halkı bulunur. Bu kuvvetle sefere
katılırlar, eşkıya teftişinde bulunurlardı.
 Valiler, ayanlık buyruldusunu kim fazla para verirse, ona verir oldukları için, şehirlerde ister
istemez yerli aileler arasında bir rekabet ve mücadele kendişliğinden ortaya çıkmıştı. Ayrıca
vali-ayan, kadı-ayan ve üçünün de ortak hareket ettikleri durumlar tespit edilmiştir.
 18. Yüzyılın ikinci yarısında çiftliklerin sayıları da bir hayli artmıştı.Çiftliklerin bu şekilde artmış
olması gayet tabii ki artık eski düzenin sarsılmakta ve iyiden iyiye bozulmakta olduğunu
göstermektedir. Devlet ne kadr uğraştıysa da çiftliklerin ortaya çıkmasını önleyememiştir.
 Kazalar sancağa bağlı idi. Her kazada bir kadı bulunurdu. Kadılar vergilerin toplanması,
adaletin temini ve beledi işlerden mesulduler. Beylerbeyleri ve sancakbeyleri kadılara
buyruldu yazarlardı. Kadıların elinde kuru idari yetkileri vardı.
 Kadılar zamanla güç ve itibarlarını yitirmişler, askeri gücü elinde bulunduran beylerbeylerine
ve sancakbeylerine boyun eğmişlerdir. Bunun yanında rüşvet alan kadıların sayısı artmış, halk
bunlardan şikayetçi olmuştur.
 Mütesellimler başkaca görevlerde de bulundukları için (başka bölge mütesellimi, mutasarrıfı)
yerlerine bölgenin kuvvetli isimlerinden vekil atıyorlardı.
 Voyvoda tayini zabt temessükü ile oluyordu. Yeniçeri serdarı asayişten sorumlu idi. Konumu
her üç ayda bir serdar mektubu ile Yeniçeri Ağası tarafından tasdik olunurdu.
 Yerli aileler mütesellimlik, ayanlık gibi görevleri elde ettikleri zaman kuvvet ve servetlerini
arttırırlarken kadılar ve diğer ehl-i şer zümresiyle anlaşarak halkı soymayı itiyat haline
getirmekteydiler.
 Ekseriya yerli hanedandan olan aileler, yönetici vasfını aldıkları ve bazen hiçbir resmi görevi
olmadığı halde savaşa çağırırlar, ya bizzat kendileri, yahud vekilleri ile orduya bu tip askerden
teşekkül etmiş kuvvetlerini yollardı. Çoğukez de bu görevden kaçınır, bahaneler bularak
savuşturmaya tevessül ederlerdi. Köyünü terkeden levendlerden kurulu “saruca ve sekban”
denilen bu zümre Anadolu’da zaman zaman geniş zararlara yol açardı. Bu sekbanların
başında sekbanbaşı “bölükbaşı” bulunurdu. Bu levendlerin Anadolu’da yapmış oldukları
zarar faydalarından çok olduğu için kaldırılmaları yolunda çeşiti tarihlerde fermanlar
çıkarılmıştır. Bütün XVIII. Yüzyıl boyunca Anadolu’nun her yerinde bulunan bu levendler
hanedan mensubu yerli ailelerin kuvvetlenmesinde, şehir hayatında bu ailenin önemli bir
yer edinmelerinde ve kuvvetli ayanların türemesinde çok büyük rol oynayan bir faktör
olarak görüldüler.
 Levend bölükbaşıları da leventleri ile devre çıkıp, kurban baha, bayrak akçesi gibi şakkalar
toplayarak halka eziyet ediyorlardı.
 Tımar sahipleri, tımar sistemi bozulmadan evvel maaş yerine birkaç köyün hasılatını topluyor,
karşılığında alaybeylerinin sancağı altında seferlere katılıyorlardı. Tımar rejiminin
bozulmasından sonra zamanla devlet ileri gelenleri bu vergileri mültezim göndererek
toplatıyorlardı (iltizam). Mültezimler, dirlik sahiplerine bu vergiyi toptan ödüyor sonradan
kendileri de kazanç elde etmek durumunda oldukları için kanunsuz vergiler topluyorlardı.
 Mukataa emini: Vergilendirilmek adına devlete ayrılan bazı değerli miri mukataaların vergisini
toplamakla görevli kimseler.
 XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında devletin gelirleri giderleri karşılayacak durumda değildi. Bu
durum bazı kişilerin vergi vermemek için bulundukları bölgenin ayanına sığınmaları suretiyle
daha da ciddi bir sorun haline geliyordu.
 Devletin gelirlerinin düşmesinin bir sebebi de büyük çiftliklerin kurulmasıydı.
 Cizye vermekten kurtulmanın önemli bir yolu da vilayetin kuvvetli kişilerinin himayesine
girmekti. Vilayet halkından bazı kuvvetli kişilerin bağ, bahçe, çiftlik, değirmen, mandralarında
1

çoban, kulköle adı ve diğer bahanelerle “ehl-i zimmetli himayelerine alan ve onların cizye
vermelerini önleyenlerin” cezalandırılması için de epey sert ferman ve hükümler çıkarılmıştı.
 17. Yüzyılın sonundan itibaren miri mukataalar kayd-ı hayat şartıyla idare olunur oldu. Bu
sistem zaman içinde gelişerek pek çok vilayet ileri geleninin servet sahibi olmasına ve ayanlık
mevkiini ele geçirmesine sebep olmuştur.
 Vilayet ayanları halkı yanlarında tutabilmek adına onları vergi vermemek konusunda adeta
teşvik ediyorlardı.
 Devlet, kendisi için gerekli zahireyi sağlamak yolunda taşra vilayetlerine yazılar yazardı. Zahire
bedelini de halka öderdi. XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında zahire istekleri ile ilgili yazıların
daha çok, ayan, çiftlik ve anbar sahibi ve zahiresi olan kişilere yazıldığını görmekteyiz.
 Para azlığı ve devamlı olarak sermayesini kaybetme tehlikesi, köylüyü zengin komşusuna
sığınmak ve onunla el ve iş birliği yapmak zorunluluğunda bırakmakta ve sıkışık durumda
olanların çalışabilmesi için, gerekli araçları temin edebilecek mevkide olanlar ise büyük
hanedanlar, kuvvetli ayanlar, derebeyi şekline girmektedirler. Ağır vergiler yüzünden çiftiğini-
çubuğunu bozan reaya perişan durumdaydı.
 XVIII. Yüzyılda yerli mütegallibelerden başka sancakbeyi, voyvoda, kadı gibi devlet
memurlarının da mütegallibelik yaparak halkı soydukları ve mütegallibeler ile anlaştıkları
görülmektedir. Böylece ayandan olan yerli mütegallibeler daha rahat hareket ediyordu. Bu
durumda halk perişan olmakta ve pekçok kimse toprağını terkederek eşkıyalık
yapmaktaydı. Devletin resmi görevlileri kanunsuz vergiler toplar iken, ellerinde kuvvet
bulunduran ayanlar devletin ağır olan isteklerini yerine getirmek istemeyen halkın
durumundan istifade ettiler.
 (Mütegallibeler) kendilerine bulmuş oldukları taraftarlar ve eşkıyalarla halka eziyet etmekte
ve zorla vergiler toplamaktaydılar.
 Mütegallibelik yapanlardan bazıları, türkmenler ve kürdlerle anlaşmakta, kendilerine karşı
çıkanları “ehl-i örfe şikayet ederek” suçsuz kişileri cezalandırmaktaydılar.
 Rumeli’de de levendlere karşılık Arnavud sekban taifesi devleti uğraştıran büyük bir sorun
haline gelmişti. XVIII. Yüzyılda ayan olabilmek için ileri gelen ailelerin ellerinde büyük bir
kuvvet bulundurmaları adeta bir kaide haline gelmişti.
 Uygunsuz toplanan vergiler ve zulüm yüzünden Rumeli ve Anadolu’da ev göçleri yaşanmış,
nüfusun büyük bölümü başta İstanbul olmak üzere diğer şehirlere göç etmiştir. Bu sebeple
terkettikleri bölgelerdeki nüfus azalmış, burada kalan kişiler için vergi yükü daha da artmıştır.
 Zengin olup bulundukları yerlerin tımarlarını satın alan yeniçeri, sipahi, emekli kadılar, paşa
çocukları, kethüda yerleri, mültezimler buralarda çiftlikler kurmuşlardır. Miri mukataalara
çevrilen tımarların bir kısmı da zamanla vilayet ayanları tarafından ellerine geçmiştir.
 Tahrirlerin yapılmadığı XVIII. Yüzyılda bir köy 10 hane ise, reaya toprağını terkettiğinden bu
sayı azalmış, fakat, defterde 10 hane yazıldığı için on avarız hanelik vergi geride kalan az
sayıdaki hanelerden alınmıştır.
 Valiler kaldıkları kısa süre içinde sancak halkını soymakta ve ayanlık isteyen kimselere ücret
mukabilinde “ayanlık buyruldusu” vermekteydiler. Ayandan olan bu hanedanların
mütesellim oluşları “valilik buyruldusu” ile olmaktaydı.
 XVIII. Yüzyılda tayin olunan mütesellim ve voyvodalar yerliden hanedanlara mensup olup
sonradan ayanlıkları ellerine geçilmişlerdir.
 1695’ten sonar miri mukataaların kayd-I hayat şartıyla mahalli ayan ve eşrafa kşralanması ve
bunlarca idare edilmesi, has ve mukataa voyvodalıkları ile bu ailelerin zengin olmalarını,
derece derece nüfuz ve kuvvetlerinin artmasını temin etmişti. Bu kişiler servetlerini oğullarına
devretmek suretiyle zengin hanedanların oluşmasına sebep oldular. Bölgelerinin
serbestiyetini öne sürerek vali ve kadıları yaklaştırmıyorlar, kanunsuz şekilde birçok vergiler
toplayarak servetlerini arttırıyorlardı.
1

 Hiçbir idari yetkisi olmayan ve yalnız vergi toplamakla görevli olan mültezimler, haksız ve
defterde yazılandan fazla vergiler topladıklarından sık sık İstanbul’a şikayet edilmişler ve
devlet tarafından bunların cezalandırılmaları cihetine gidilmiştir.
 Devlet ayanlık müessesesini istemeyerek de olsa resmi olarak 1726’da kabul etmiştir.
 Şehir ayanının ayan seçiminde rolü büyüktür ve bununla ilgili olarak elimizde örnekler
pekçoktur. Vesikalarda reayadan hiç bahsedilmemesi bu seçimi başta kadı olmak üzere
şehir ayanının yaptığını doğrulamaktadır.
 Devlet ayandan olan zengin ailelerden yardım istemekle bu ailelerin kuvvetlenmesine adeta
önayak oldu
 Eşkıyaların kol gezdiği, çeşitli rüşvet ve suistimalların alıp, yürüdüğü, sancak ve kazalarda ileri
gelen ailelerin bu durumundan istifade ederek servet üstüne servet yığdıkları bu ortamda,
halk da fazla ezilmemek için ya yerini, yurdunu terk etmek, yahud çeşitli emlak, çiftlikleri
edinmiş olan yerli aileleri tercih etmek, onların himayesine girmek durumunda kalmıştı.
 Ayanların bir diğer görevi de etki alanlarında bulunan menzil ve menzilhanelerin düzenini
sağlamaktı.
 Ayanın halk tarafından seçilmesi usulü(1769).Eski usule dönüş(1779).
 Devlet, güçlü ayan aileleriyle ilişkisinde bir yandan onlardan istifade etme yoluna gidiyor,
diğer yandan da rütbeler vererek onları devlet hizmetine almaya çalışıyordu.
 Ayanlığın kuvvetlenip, gelişmesi Anadolu’daki devlet memurlarının itibardan düşmesi ile
orantılı olarak artmaktadır.
 XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında devleti uğraştıran önemli bir sorun da Rumeli’deki dağlı
eşkıyasıydı. Dağlı eşkıyası ordunun 1792’de Rus ve Avusturya savaşlarının sonuçlanması
üzerinde dönüşü sırasında ortaya çıkmıştı. Bunlar daha çok Kırcali, Hasköy ve bunların
civarındaki ayanların başı boş bıraktıkları kuvvetlerden ortaya çıkmıştı. Devlet bu dağlı
eşkıyasını ortadan kaldırmak için yalnız Rumeli ayanları ve valilerden değil, Anadolu’daki
kuvvetli ayanlar ve büyük hanedanlardan da yardım istemek zorunda kaldı.
 Ayanların kaza dahilindeki görevleri yalnız eşkıya tedibi, asi valilerin yakalanması,
karışıklıkların önlenmesi, böylece düzenin sağlanmasından ibaret değildi. Kaza ile ilgili çeşitli
idari fonksiyonları olan ayanlar bir aracı olarak bunları yerine getirmekle görevli idiler.
 Ayanlar, devlete zahire, kereste, savaş malzemesi, araba ve çeşitli ihtiyaçların temininde aracı
olarak önemli rol oynamaktaydılar. Tabii ki bunun aksi de olmaktaydı. Zahire satın alınması
ferman olsa bile, devlet bunu ucuz fiyata aldığından, aynı zamanda parayı zamanında
ödeyememesinden solayı, halk devlete bunu satmak istemiyordu. Bazen de ayanların bu
tip hareketlere başvurduğu görülmekteydi.
 1791 yılında Rumeli’de çıkan dağlı isyanları Devleti 20 yıl süreyle uğraştırmıştı. Dağlı eşkıyanın
yok edilmesi için Rumelideki bütün ayanları görevlendirdikleri gibi, Anadolu’daki ayan ve
derebeyleri de bu konuda görev almışlardı. Ancak, Rumelideki ayanların bir kısmının dağlı
eşkıyasına yardım ettiklerini, bir kısmının da bu eşkıyanın yok edilmesi için çalıştıklarını
belirtmekte yarar var. Rumelideki ayan ve derebeylerin bir kısmı aslında dağlı eşkıyasını
kendi çıkarları için kullanarak, bunlar vasıtasıyla kendilerine rakip ayanları yok etmeyi
hesaplıyorlardı.Bunlar zaman zaman devlete şirin görünmek için eşkıyanın üzerine bile
gitmekteydiler. Ancak, bu göstermelikti.
 Ayanların devlet ve toplum düzeninde yarattığı karışıklıklar, ayan olduktan sonra ehl-i örf ve
ehl-i şer zümresiyle birleşerek halkı soymak ve daha da zenginleşmek, birbirleri arasında
ayanlık mücadelesine girişmek ve halkın iradesiyle değil, halkı zorbaları ve eşkıyalar
vasıtasıyla kendilerini ayan seçtirmeye zorlamak ve zorla ayan olmak için zorbaları ve devletin
memurlarını zulümlerine alet etmekle özetlenebilir.
1

 Başlangıçta iyi niyetle kurulan ayanlık zamanla kötü işleyen ve toplumda karışıklıklara sebep
olan ve devleti uzun zaman uğraştıran bir kurum olarak göze çarpmış ve zaman zaman
tedbirler alınması lüzumu doğmuştur.
 Rüşvetle ayanlığı elde etmiş olan şahıs kazalarda fazla mal ve kazanç edinmek için halka ağır
vergiler ekler, zulüm ederdi. Namusa tecavüz etmek, kız kaçırmak, ev, harman basmak,
adam öldürmek, hapsetmek, kadı öldürtmek, mahkeme basmak, kadıları zincire bağlamak,
yağma ve baskın, zorla nikah, zorla arazi zaptetmek ve satmak gibi kanunsuz hareketleri
yapan ayanlar sık sık şikayete maruz kalırlardı.
 Ayan olanlar ile devlet memurlarının arasında da anlaşmazlıklar vardı. Bazı devlet görevlileri
halkın ayandan hoşlanmadığını ileri sürerken, ayan ve halk tam bunun aksini söylemekteydi.
 (Halkın ayana olan desteği) çoğu kez hakiki değildi. Lakin, ayan güçlü pozisyonu sayesinde ve
aradaki çıkar ve menfi bağlar gözetildiğinde bu desteği elde etmekte güçlük çekmiyordu.
Halkın bir meselenin çözümü hakkında İstanbul’a gönderdiği ve ayana olan desteklerini
bildirir mektuplar çoğu kez ayanın adamları veya yardakçıları tarafından yazılmaktaydı.
 Ayan, kadı, ve mübayaacı aralarında anlaşarak buğday ve tohumları ucuz alarak, içlerine taş,
kum gibi şeyler katarak ve pahalı olarak halka zorla sattıkları gibi, uzun müddet bekletip,
bozularak çürük ve bitli buğdayları da satarlardı. Aralarındaki bu anlaşma dolayısiyle ekseriya
kabahatlerini örtbas ederlerdi.
 Yerli aileler, gerek mütesellim, gerekse ayan iken paşalara ait bazı gelirleri toplayıp
kendilerine yollamıyorlardı.
 Gerek resmi ayanlar, gerekse mütegallibeler sık sık vergi toplamakta ve vergi defterlerine
kendileri için akçe eklemekteydiler.
 Asker ve zahire düzenleyen kazaların kadıları, naibleri bu görev kendilerine ait olduğundan,
böyle önemli bir devlet görevini uygulamaya gayret göstermeleri gerekirken, ayan ve
diğerleriyle anlaşıp halkı soymaktaydılar.
 Bu maksatla her ikisi de birbirlerinin korunamayan köylerini basıp, fakir halkın davar ve
diğer hayvanlarını zaptetmişlerdi. Bu arada pekçok kişi ölmüştü.
 Ayanlar çok sayıda eşkıyayı himayerlerine almaktaydılar.
 Bazı yerli aileler, ayanlık peşinde koşup, bu mevkiiyi elde etmeyi başarıp da resmi unvanı elde
ettiklerinde, eskiden olan zulümlerini daha açık yapar hale gelmekteydiler.
 Zaman zaman ayanlar hakkında idam kararı alınıyorsa da halkın ayanlardan memnun
olduklarını ifade eden yazılar ile onların afvını istedikleri de görülüyordu. Ayanlar sahte arz ve
mahzarlar düzenletmekten çekinmiyorlardı.
 2-3 seneden beri ayanlık peşinde koştuğu ileri sürülen Sunullah için deftere her vergi
toplanması esnasında kendisi için bin akçe eklediği, ödemeye gücü yetmeyenlerin evlerine
sekbanlar gönderip, eşya ve hayvanların zorla zaptettiği ve zulmünün nihayetinin olmadığı
İstanbul’a duyurulmuştu.
 Yerli aileler incelediğimiz bu devirde halkı ve devlet görevlilerini ürküten bir kuvvet haline
gelmişlerdi. O kadar ki, vezirlerin buralarda eski nüfuz ve kudretleri kalmadığından, artık,
bunlar kuvvetli bir hanedanın emrinde ve onun sözünü dinler vaziyette, adeta onların
kanunsuz isteklerinin ister istemez yerine getirilmesi işleminde önemli rol oynar hale
gelmişlerdi. Halk da ister istemez bu havaya uymuş vaziyette idi.
 Kanunsuz olarak deftere ve emre aykırı olarak para toplayan, ayanlık peşinde koşan kişilerin,
voyvoda ve köy zabitleri ile anlaşıp beraber hareket ettiklerini de bilmekteyiz.
 Gece vakti bu köye hücum edip, birçok kişiyi haksız yere öldürmüşler, 8.000 kuruştan fazla
mal zaptetmişlerdi.
 Verdiğimiz bilgilerden ayan olmak için ileri gelenlerin ve halkın desteğini sağlamak gerektiğini,
fakat, bu işlemin hiç yürümediğini, yani zorbalık yolu ile ayan olunduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu kişiler, şeyh, molla, seyyid, naib gibi kişileri de kendi taraflarına çekmektedirler. Bunlar
1

vasıtası ile hem haklarında olan şikayetleri geri alabilmekte, hem de soygunlar esnasında
bunlarla müşterek hareket etmekteydiler.
 Valilerden “ayanlık buyruldusu” alarak ayan olan kişiler bunu almak için verdikleri parayı
halktan kat kat çıkarır olmuşlardı.
 Ayanlar ve yerliden olan kuvvetli aileler kendilerine yapılan zulümden dolayı yerlerini
terkeden halkı emirlerine alıyorlardı.
 Askere gitmemek için de ayanlara sığınanlar mevcuttu.
 Bazı kimseler, kadı ve ayana güvenerek, sebepsiz yere namuslu kişileri haksız olarak kadı, vali,
zabitlere şikayet ederek kanunsuz kazanç sağlamayı adet haline getirmişlerdir. Bu şekilde
kanunsuz hareketlere girişenler, kadı ve valilere de bir miktar para vermekteydiler.
 Ayanların bazıları “sekban akçesi” diye para toplamaktaydılar.
 Bir ayan öldüğü zaman, yerine bir başkası intihap olunurdu. Ölmüş olan Eğridir Kazası
ayanının yerine ahalinin seçip, beğendiği memleket eşrafından Seyyid Abdullah Ağa’nın ayan
“nasp ve tayini” ile ilgili olarak yazılan ilamlarda da görüldüğü üzere, imza sahioleri daha önce
de belirttiğimiz gibi, molla, seyyid, hacı, müderrsi gibi ileri gelenlerden ibarettir. Fakat, ilamın
en sonunda “ve bi’l cümle ahaliy-i kaza” denilmek suretiyle, sanki kaza halkı da bu işleme
katılmış gibi bir intiba uyandırılmaktadır.
 s.333 dipnot 9: Esasen, ayanlık ile ilgili hususlar önce Rumeliye, sonar Anadolu’ya yazılıyordu.
Ayanlık buyruldusu verilmek usulü bırakılacağına, 1768 Osmanlı-Rus harbinden sonra daha da
gelişmiltir. Esasen, Sultanın fermanına da aldırılmadığı açıktır, ayan olmak isteyenler, bu
fermanlara kulak asmıyorlardı. Bunlar halk ile anlaşıyorlardı. Seçim yoluyla ayan olunması
kanunlarla belirlenmiş, fakat, 1768 savaşından sonra yürümemiş, ayanlık buyrulduları
Rumeli’de satış yoluyla elde edilmeye, bunun ücreti de halka yüklenmeye devam olunmuştur.
 Bu eşkıyalar, Konice halkına musallat olarak, suçsuz kişileri öldürmüşler, pekçoklarının
ırzlarına tecavüz etmişler, mektepleri basmışlar, mekteplerden esir aldıkları çocukları 500
kuruş karşılığında geriye vermişler, bunlar yüzünden mektep ve camiler kapanmış 9 köyün
halkı da yerlerini terk etmek zorunda kalmışlardı.
 1800 senesinden sonra, ayanlıkların epey güçlü kişilere verildiği görülmektedir. Halk da artık
böyle güçlü kişileri istemekte, kuvvetli sığınaklara dayanmak, böylece valilerin, eşkıyaların
zulmünden korunmak istemektedir. Gümülcine Kadısı, 1806 Ocağının ortalarında yazdığı
ilamda, Gümülcine ayanı İskeçeli Mustafa’nın ihtiyar olduğu, Ayanlıktan istifa ettiği, onun
yerine dergâh-ı alî kapıcıbaşılarından Serezli İsmail Bey tayin olunursa, kaza halkının ittifak
ettikleri bu şahıs sayesinde kaza halkının rahat edeceğini belirtmekteydi.

Gümülcine, 28/03/2020

You might also like