Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 77

DİŞ

ÇÜRÜĞÜNDEN KORUNMA

Doç. Dr. Merve AKÇAY


IKCU Pedodon4 Anabilim Dalı
10.03.20 1
Doğan B.G., Gökalp S., Caries Status and Treatment Needs in Turkey,2004. HaceCepe Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi,32(2),p.45-57,
10.03.20 2
2008.
KORUYUCU DİŞ HEKİMLİĞİ NE ZAMAN
BAŞLAR?

•  Koruyucu diş hekimliği, ilk dişin çıkmasıyla
başlar. İlk diş çıkar çıkmaz ağız bakımına
başlanmalıdır.

10.03.20 3
•  Oral hijyen eğiAmi
•  Koruyucu uygulamalar
Florid uygulamaları
Fissür örtücüler
•  Diyet düzenlemesi

10.03.20 4
10.03.20 5
Oral hijyen

DİŞ PLAĞI
•  Ağızda bulunan bakteriler ve gıda ar\klarının
diş üzerinde oluşturduğu bir birikin]dir. Diş
plağı renksiz olup dişe sıkıca yapışmaktadır.
•  Diş plağının oluşması engellenemez ancak
etkili ve düzenli ^rçalama ile diş üzerinden
kolayca uzaklaş\rılabilir.
10.03.20 6
BEBEKLER VE AĞIZ BAKIMI
Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız
çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini
sağlayacak\r. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik
başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir.
Bebekler 1 yaşından i]baren bardak ve kaşıkla beslenmeye
alış\rılmalıdır.
Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir.

Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 3 yaşına kadar
izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi
araş\rılarak 3 – 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.
Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder.
Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu
durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına
danışılmalıdır.

10.03.20 7
ÇOCUKLARDA DİŞ FIRÇALAMA NE ZAMAN
BAŞLAMALIDIR?


Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır.

Sabah kahval\sı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini)
temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur.

Diş macunu kullanımına çocuğun tükürme yeteneğinin gelişmesi ile (yaklaşık 3 yaşında)
başlanmalıdır.

Okul öncesi çocuklarda diş ^rçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda
önemli olan, çocuğa diş ^rçalama alışkanlığı kazandırmak\r. Çocuklar diş ^rçalarken çoğu
zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini ^rçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi
için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle
^rçalamadan sonra anne-babanın kontrolü iyi olur.


10.03.20 8
10.03.20 9
Koruyucu uygulamalar

•  Florid uygulamaları
•  Diş çürüğünü engellemek ve dişleri asit
ataklarına karşı güçlendirmek amacıyla
yapılırlar.

10.03.20 10
Floridin dişler üzerindeki etkisi;
• Mine tabakasının oluşumu sırasında minenin sağlıklı
gelişmesini, iyi mineralize olmasını sağlayarak, çürükten
korunma açısından kaliteli bir mine oluşumuna katkıda
bulunur.
• Diş yüzeyinde biriken ve gıda ar\kları ile bakterilerden
oluşan mikrobiyal dental plak üzerinde zararlı asit
oluşumunu inhibe edici etki gösterir.
• Minenin çözünürlüğünü azaltarak, remineralizasyonu
destekler.
• Dişler sürdükten sonra florid yerel (topikal) yolla etki
eder.

10.03.20 11
Sistemik Florid Uygulamaları

Flor, büyük oranda gastrointes]nal sistemden
emilip, dolaşımla taşınarak, kalsifiye dokularda
floroapaAt tuzu şeklinde depolanır.

Sistemik flor uygulamaları;
•  Tablet
•  Pas]l
•  Damla
•  Tuz veya süte flor ka\lması
•  Mul]vitamin-flor kombinasyonları
•  Okul ya da içme sularının florlanması
10.03.20 12
Sistemik Florid Uygulamaları

10.03.20 13
Topikal Florid Uygulamaları
A- Bireysel Uygulanabilen Flor Preparatları:
1- Floridli diş macunları
2- Floridli ağız çalkalama suları (gargaralar)
3- Diş ^rçası ile (brush-on) uygulanabilen floridli jeller
4- Diş ipleri

B- Diş Hekimi Tara^ndan Uygulama Gerek]ren Florür
Preparatları:
1- Floridli vernikler (cilalar)
2- Floridli jeller / köpükler / solüsyonlar

10.03.20 14
Florürlü diş macunları ile diş ^rçalama, diş çürüklerinden korunma amacıyla
tüm dünyada en çok kullanılan yöntemlerdendir.

Farklı florür içerikleri
(sodyum florür, sodyum monoflorofosfat, amin florür ve kalay florür) ve farklı
florür konsantrasyonlarında (500 ppm, 850 ppm, 1000/1100 ppm, 1450 ppm
vb) üre]lirler.

Dişlerin gelişimi sırasında florürlü diş macunlarının sürekli yutulumu 3 yaşına
kadar (20 yaş dişi hariç) florozise ve mine defek]ne yol açabileceğinden
3 yaşına kadar olan çocuklarda florürlü diş macunu kullanılmamalı,
3 yaştan 6 yaşa kadar ise mercimek tanesi kadar (en fazla 5 mm) diş macunu
ile mutlaka gözlem al\nda diş ^rçala\lmalı, biokten sonra ağız su ile iyice
çalkalanmalı ve diş macunu yutulumu önlenmelidir.

10.03.20 15
Florürlü Ağız Çalkalama Suları :
Florürlü ağız çalkalama suyu ile yapılan ağız çalkalama uygulaması da diş
çürüğünden korunmada en güvenli ve etkili yöntemlerden bir tanesidir.
Birçok ülkede uzun yıllardan beri öğretmen göze]minde, okullardaki 6 yaş
üstü çocuklara uygulanmaktadır.

Hapalık kullanıma uygun 900 ppm ak]f florüre eşdeğer % 0.2’lik NaF
gargaralar
230 ppm ak]f florüre eşdeğer % 0.05 NaF içeren günlük kullanıma gargaralar
günlük kullanım için üre]lmiş SnF2 ve APF içeren gargaralar mevcuCur.

Koruyucu okul sağlığı programlarında ise yaygın olarak hapalık kullanıma
uygun %0.2 nötral sodyum florür içeren ve dis]le su ile hazırlanan ağız
çalkalama suları kullanılmaktadır.

10.03.20 16
Florid uygulamaları

Flor, dişlerin çürümesini önleyen, dişlerin yapısını
kuvvetlendiren bir elemenor.
Dişler ilk çık\kları zaman diş minesi tam olarak
olgunlaşmadığından yeni sürmüş dişler genellikle çürüğe karşı
daha dirençsiz ve çürük oluşumuna yatkındırlar.
Flor, diş minesini kuvvetlendirerek dişi asit ataklarına karşı
korur ve dolayısıyla diş çürüklerinin oluşmasını önlemeye
yardımcı olur.
Profesyonel yüzeyel flor uygulaması sadece dişhekimleri
tara^ndan uygulanabilen koruyucu bir yöntemdir. Yüzeyel
flor, 3-6 ayda bir dişhekimi tara^ndan uygulanmalıdır.

10.03.20 17
•  Kliniğimizde kullanılan bazı topikal
flor ajanaları
•  Topikal florid jel olarak
uygulanırken uygun boyutta flor
kaşıkları kullanılır

10.03.20 18
Flor Jel
Yüksek konsantrasyonda florür içerirler. En yaygın kullanılanları
APF (asidulated phosphat fluoride) ve nötral NaF
(sodiumfluoride) jellerdir.
Bunların köpük formunda üre]lenleri de mevcuCur.
Yüksek konsantrasyonda florür içermeleri nedeniyle klinik
ortamda ve diş hekimi tara^ndan (profesyonel) uygulama
gerek]rir.
6 yaş al\ çocuklarda yutma riski yüksek olduğu için
önerilmemektedir.






10.03.20 19
Flor Jel

10.03.20 20
Florür Vernik (cila):

Florürlü vernik yani cilalar, ilk olarak florürün diş yüzeyine daha
uzun süre temasını sağlamak üzere geliş]rilmiş ürünlerdir.
Ancak bu süreçte florür verniğin tükürükle de etkileşime geçerek
mine üzerinde CaF2 tabakası oluşturduğu ve yavaş salınan depo
florür görevi gören bu tabakadan, plak pH’sı düştüğünde florür
iyonu salındığı tespit edilmiş]r.
Aynı zamanda yüksek miktarda florür içeren vernikler erken teşhis
edilen beyaz lezyonlarda demineralizasyonu azaltarak,
remineralizasyonu desteklemektedir.

Yaygın olarak kullanılan florürlü vernikler;
• 22.600 ppm ak]f florüre eşdeğer % 5 sodyum florür
içermektedir.

10.03.20 21

Flor Vernik (Cila)
•  5 yaş al\na uygulanabilen tek topikal flor
uygulama yöntemidir.

10.03.20 22
Fissür örtücüler

•  Pit ve fissür örtücüler, pit ve fisürlerde çürük oluşumunu


önlemek ya da durdurmak amacıyla geliş]rilen materyallerdir.
•  Pit ve fissürler, dişlerde çürük oluşumu açısından en yatkın
bölgelerdir.
•  Yapılan çalışmalar okul çağındaki çocuklarda diş çürüklerinin
yaklaşık % 50 sinin bu bölgelerinde başladığını göstermektedir.
Bu yüzler morfolojik yapıları nedeniyle plak birikimine çok
elverişli olup dişlerin düz yüzeyleri kadar fluoridin koruyucu
etkisinden yararlanamazlar. Özellikle yüksek çürük riski taşıyan
bireylerde dişlerin sürmesi sırasında plak birikimi ve diş
çürüğüne yatkınlık daha fazladır. Bu nedenle çiğneyici yüzeylere
pit ve fissür örtücü uygulaması gerekmektedir.

10.03.20 23
Fissür Örtücü
•  Dişin, çürük oluşumuna en müsait yerleri olan fissürlerin kapatılması ve
böylece korunması amacıyla yapılır.

10.03.20 24
• Kullanılan fissür örtücü ajanlara örnekler.

10.03.20 25
10.03.20 26
10.03.20 27
10.03.20 28
Diyet düzenlemesi
•  Bebekler, çocuklar, ergenler ve özel bakım
gerek]ren bireyler için dengeli, düşük çürük
riskine sahip ve besleyici değeri yüksek
besinlerin tüke]lmesi gereklidir. Diyet
seçiminin genel sağlığa olduğu kadar ağız
sağlığına da etkisi olduğu unutulmamalıdır.

10.03.20 29
•  Anne sütü gelişimsel, psikolojik, sosyal, ekonomik
ve çevresel birçok avantajlara sahip]r ve birçok
akut ve kronik hastalığa yakalanma riskini de
anlamlı oranda düşürür. İnsan sütünün bebekler
için en ideal besin maddesi olmakla beraber
laktoz içeriği nedeni ile az da olsa çürük yapıcı
etkiye sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu
nedenle dişler sürdükten sonra anne sütü ile
beslenmeyi takiben dişlerin mutlaka
temizlenmesi gerekmektedir.
10.03.20 30
Beslenme ve Çürük Arasındaki İlişki

•  Çürük, çok sayıdaki etkenin kombinasyonuyla oluşan bir hastalık\r.


•  Bakteriyel enzimler+ Fermente olabilen karbonhidratlar


Asit+ Mine


Çürük
•  Çürük oluşumu için:
–  Karyojenik bir mikroflora
–  Yatkın bir konak (Diş)
–  Mineyi demineralize edecek bir diyet
–  Zaman gereklidir.

10.03.20 31
•  Bu temel unsurların değişmesi bireylerin çürük ak]viteleri
arasındaki farklılığı yara\r.
•  Bunların yanında dişlerin morfolojileri, diş dizisindeki anomaliler,
mine ve den]nin mineralizasyonu ve aside karşı direnci, tükrüğün
akış hızı, pH’sı, yoğunluğu, tamponlama kapasitesi gibi bir takım
faktörler kişinin karyojenik fakörlere karşı direncini etkiler.

10.03.20 32
•  Genel olarak besinlerin fiziksel ve kimyasal yapısı; bakterilerin diş
yüzeyine tutunma, koloni oluşturabilme ve metabolizmalarını etkileyerek
çürük oluşturucu etkilerini değiş]rir.

•  Canlıların enerji sağlamak ve doku oluşturmak için kullanacakları


maddeleri dışarıdan almasına BESLENME denir.

•  DİYET, kişinin gün boyunca tükeoği yiyecek ve içeceklerin tümüne verilen


addır.

•  Alınan yiyeceklerin içerikleri ve özellikleri diş ve çevre dokuları üzerindeki


topikal etkilerini belirler.

10.03.20 33
•  Yiyeceklerin çürük yapma potansiyeline KARYOJENİTE denir.
Karyojeniye, yiyeceğin ağız ortamında asit oluşturabilme gücüdür.

•  Diş çürüğünün oluşabilmesi için dental plakta ortamın asite


dönüşebilmesi gereklidir.

•  Oluşan asit ortam, tükrük tara^ndan tamponlandığında çürük


oluşmazken asi]n tamponlanamadığı plak pH değeri 5.5 olarak
belirlenmiş ve KRİTİK pH olarak adlandırılmış\r. Bir gıda maddesi
alındıktan 30 dakika sonra plak pH’ını 5.5’in al\na düşürmüyorsa
dişler için zararsız kabul edilebilir, düşürüyorsa Karyojenik besin
olarak adlandırılır.

10.03.20 34
•  Ağıza alındıktan 30 dakika sonra plak pH’ını
5.5’in al\na düşürmeyen gıdalar diş dostu
olarak tanımlanmaktadır.

10.03.20 35
Besinlerin Karyojenitesini Etkileyen Faktörler

•  Kimyasal yapısı
•  Fiziksel yapısı
•  Hazırlanışı
•  Yenme şekli
•  Yenme sırası

10.03.20 36
Yiyeceklerin Kimyasal Yapısı

•  Kimyasal yapı yiyeceğin içeriği ile ilgilidir.

•  Yiyeceğin içerdiği karbonhidrat miktarı ve bu


karbonhidra\n ]pi karyojenik potansiyelini belirler.

•  Karbonhidratlar, karbon, hidrojen ve oksijenden


oluşan organik bileşiklerdir ve diyeCeki en önemli
enerji kaynağıdırlar.

10.03.20 37
Karbonhidratlar yapılarına göre şöyle sınıflandırılırlar;
Monosakkaritler: en basit karbonhidratlardır.
Glikoz (Üzüm şekeri), Fruktoz (Meyve Şekeri), Galaktoz

Disakkaritler: iki monosakkari]n birleşmesi ile oluşur.
Sukroz (Sofra şekeri), Laktoz (Süt şekeri), Maltoz (Malt şekeri)

Polisakkaritler: ondan fazla monosakkari]n birleşmesi ile
meydana gelir. Şekerlerin aksine tatsızdırlar.
Nişasta (Diyetle alınan karbonhidratların %50’sini oluşturur,
bitkilerde enerji deposu olarak doğal yollarla meydana gelir,
piş]kten sonra sindirilebilir, ağızda amilaz enzimi ile
disakkaritlere sonra da monosakkaritlere parçalanır.

10.03.20 38
•  Sadece mono ve disakkaritler plak matriksine girerek organik
asitlere parçalanabilirler. Polisakkaritlerin ise ancak ağız
ortamında uzun süre kalarak tükürükteki amilaz ile
disakkaritlere ve monosakkaritlere parçalanıp karyojenik
özellik gösterdikleri saptanmış\r.

•  Monosakkaritlerin ve disakkaritlerin plakta bulunan


mikroorganizmalar tara^ndan parçalanarak oluşturdukları asit
mine dokusunda demineralizasyona sebep olmaktadır.

10.03.20 39
•  Yiyeceğin şeker içeriğinin azal\lması diş çürüğünden korunmada
çok önemlidir.

•  Yiyeceğin yağ miktarının fazlalığı diş yüzeyini kayganlaş\rarak


yiyeceklerin diş yüzeyinden kaymasını kolaylaş\rır.

•  Y i y e c e k t e b u l u n a n F l o r , K a l s i y u m , F o s f a t m i n e n i n
demineralizasyonunu engeller ve remineralizasyonunu ar\rır.

•  Kakao ve çaydaki tannik asit bakteri metabolizmasını etkileyerek


kariosta]k etki gösterir.

•  Ayrıca yiyeceğin kendi asiditesi de dental plak pH’ını düşürerek


dişte madde kayıplarına neden olur.

10.03.20 40
Yiyeceklerin Fiziksel Yapıları
•  Yapışkan yapıda ve ağız içerisinde uzun süre kalan yiyecekler daha
karyojenik]r.

•  Bu ]p yiyeceklerin tükrük ile dişten uzaklaş\rılmaları daha uzun zaman


alacağından çürük oluşturma potansiyelleri fazladır.

•  Sert, lifli yiyeceklerin fazla çiğnenmeleri gerekeceğinden tükrük akışını


ar\rmaları, kokulu yiyeceklerin de kokuları nedeniyle tükrük akışını
ar\rmaları dişlerin yüzeyinin temizlenmesini kolaylaş\rarak çürüğe karşı
koruyuculuk oluştururlar.

•  Genel olarak lifli, fibrilli, sert yiyecekler mekanik temizliğe yardımcı olarak
karyosta]k etki gösterirler.
10.03.20 41
Yiyeceklerin Hazırlanışı
•  Nişastalı yiyecekler pişirildikten sonra amilaz enzimi tara^ndan
parçalanabilir hale geldiklerinden nişastanın pişirilmesi
karyojeniteyi ar\rır.
•  Genellikle yiyeceklerin hazırlanması sırasında tat vermek amacıyla
ilave edilen şeker yiyeceğin karyojenik potansiyelini yüksel]r. Pek
çok hazır gıdada katkı maddesi olarak şeker bulunmaktadır (ketçap,
cips, hazır çorba vs.)
•  Yiyeceğin pişirilme şekli de önemlidir. Haşlamak yiyeceğin
içerisinde su kalmasına neden olduğundan karbonhidrat oranının
azalmasına neden olurken kızartma suyu uzaklaş\rarak
karbonhidrat içeriğini ar\rır. Örneğin kaynamış patates, kızarmış
patatesten daha az karyojenik]r.
•  Aynı şekilde yiyeceğin kurutulması da su oranını değiş]rerek
benzer etki oluşturur. Taze incir, kuru incirden daha az karyojendir.

10.03.20 42
Yiyeceğin Yenme Şekli

•  Yiyeceklerin yenme şekli de çürük oluşumunda


önemlidir.
•  Sıvı gıdalar ağızdan kolay uzaklaş\ğı için daha az
karyojenik]r.
•  Sıvı gıdaların bardak yerine pipetle tüke]lmesi diş
ile teması azaltarak daha az zararlı etki
oluşturmaktadır.
•  Besinlerin uzun süre yutulmadan ağızda tutulması
temas süresinin artmasına neden olmaktadır.
10.03.20 43
Yiyeceklerin Alınma Sırası ve Sıklığı
•  Karyojenik bir yiyeceğin karyosta]k bir yiyecekle beraber alınması çürük yapıcı
etkinin azalmasına neden olur. Yani bir dilim ekmek ile peynir beraber alınırsa
nişasta içerikli ekmeğe rağmen plak pH’ı kri]k düzeylere düşmeyecek]r. Ancak
ekmek ve reçel beraber alınırsa pH hızla düşer.

•  Kuru üzüm tek başına karyojenikken yer ^s\ğı, leblebi gibi çerezlerle alındığında
karyojenik potansiyeli azalır.

•  Asitli içeceklerle kurabiye tüketmek yerine şekersiz çay ile tüketmek daha az
risklidir.

•  Ana öğünlerde genellikle yağ içerikli ve proteinli yiyeceklerin alınması diş yüzeyinin
kayganlaşmasına ve tükrük akışının artmasına neden olarak çürüğe karşı daha
dayanıklı bir ortam yaratmaktadır bu nedenle karyojenik besinlerin ana öğünlerde
tüke]lmesi tavsiye edilmektedir.
10.03.20 44
Çürük Önleyici Niteliği Olan Gıda Maddeleri
•  Bazı gıda maddeleri yapılarındaki fiziksel ve kimyasal özellikler
nedeniyle karyosta]k olarak kabul edilirler.
•  Proteinler;
Peynir: Tükrük akışını ar\rır, yapısındaki kazein mine yüzeyini
örterek demineralizasyonu engeller.
Y a p ı s ı n d a b u l u n a n k a l s i y u m , f o s f a t v e p e p A t l e r
remineralizasyona yardımcı olur.
Yapısındaki yağ asitleri bakteri metabolizmasını inhibe eder.
Dişlerin ^rçalanamadığı durumlarda karbonhidratlı gıdalardan
sonra ağıza bir parça peynir alınması plak pH’ını yüksel]r.

10.03.20 45
Süt:

Süt yapısında laktoz bulundurduğu için karyojenik]r ancak


içeriğinde bulunan kazein, kalsiyum laktat, iyonize olabilen
kalsiyum, fosfat, yağ ve vitaminlerle kompleks bir solüsyondur
ve demineralizasyonu engelleme potansiyeli vardır.

Süte şeker veya şekerli katkı maddelerinin ka\lmaması, sütün diş


ile temas süresinin uzun olmaması ve alındıktan sonra diş
yüzeyinin temizlenmesi önem taşımaktadır.

10.03.20 46
Rafine edilmemiş hububat
Kepekli unlarda bakterilerin karbonhidrat
metabolizmasında rol oynayan bazı enzimleri
inhibe eden polifenoller, etanol ve fiAk asit
bulunduğu saptanmış\r. Bu özellikler kepekli
una karyosta]k bir özellik kazandırır.

10.03.20 47
Fosfatlar:
Organik ve inorganik fosfa\n çürük önleyici etkisi
mevcuCur.
Rafine edilmemiş hububat, peynir, süt ve yer ^s\ğının
karyosta]k etkisi yapılarındaki fosfaCan da
kaynaklanmaktadır.
Fosfatlar minenin demineralizasyonunu engeller,
reminaralizasyonu hızlandırır, asitleri tamponlar, plağın
diş üzerine tutunmasını azal\r, bakteri metabolizmasını
engeller.

10.03.20 48
•  Kakao ve çay yapılarındaki tannik asit ile
karyosta]k etki gösterir. Ayrıca çay şekersiz
tüke]ldiğinde yapısındaki flor sayesinde
çürüğe karşı koruyucu rol oynar.

10.03.20 49
Mineraller:
Flor, kalsiyum, fosfat, molibden, vanadyum,
stronsiyum karyosta]k etki sağlayan minerallerdir.

10.03.20 50
Gıda maddesinde bulunması gereken özellikler;

1. Fiziksel yapısı tükrük akışını uyarmalıdır.


2. Ağız içerisinde retansiyonu minimal olmalıdır.
3. Kimyasal yapısında bol miktarda kalsiyum, fosfat, protein
bulunmalı, tatlandırıcı olarak şeker alkolü kullanılmalı,
fermente olabilen karbonhidratlar minimal düzeyde
kullanılmalıdır.
4. pH’ı 5.5’in al\nda olmamalı ve asit tamponlama
kapasitesi yüksek olmalıdır.

10.03.20 51
Tatlandırıcılar
•  İnsanların doğumsal olarak tatlıya eğilimleri vardır bu nedenle şekerin
diyeCen tamamen çıkarılması mümkün değildir.

•  Ancak, doğal ya da sente]k olarak tatlı tadını veren ancak şeker olmayan
maddeler de vardır. Bunlara tatlandırıcı adı verilir.

•  Tatlandırıcı kullanımı diyeCeki karbonhidrat miktarını azal\r.

•  Tatlandırıcılar fermente edilemediklerinden ya da az edildiklerinden plak


pH’sının az oranda düşmesine neden olurlar. Ayrıca bakteri
metabolizmasını inhibe eokleri için plak birikiminin azalmasına neden
olurlar ve tükrük akışını ar\rırlar.

10.03.20 52
•  Tatlandırıcılar; metabolizma için toksik olmamalı, yeterli düzeyde tat
vermeli, fiya\ uygun olmalı ve ısıda bozulmamalıdır. Bu özelliklere sahip
tek bir tatlandırıcı bulmak mümkün olmadığından genellikle birkaç tanesi
bir arada kullanılmaktadır.
•  Tatlandırıcılar özellikle sakızlarda, şekerlemelerde, ilaçlarda, ara öğün
yiyeceklerinde ve diş macunları ile gargaralarda kullanılmaktadır.
•  Tatlandırıcılar 4 ana gruba ayrılır:
–  Yoğun tatlandırıcılar
–  Hipoasidojenik şekerler
–  Hipo veya nonasidojenik oligosakkaritler
–  Şeker alkolleri

10.03.20 53
1.Yoğun Tatlandırıcılar

•  Tatları çay şekerinden çok daha fazladır. Bu nedenle çok daha


düşük dozlarda istenen tadı verirler.
•  Doğal ve sente]k olarak ikiye ayrılırlar.
•  Doğal yoğun tatlandırıcılar: monellin, dihidrochalcenes,
Glycyrhizin
•  Sente]k yoğun tatlandırıcılar: sakkarin, aspartam, siklamat

10.03.20 54
Sente]k Yoğun Tatlandırıcılar
•  Kalorisiz tatlandırıcılar adını da almaktadırlar.
•  Düşük kalorili yiyecek ve içeceklerde, diyabe]k ürünlerde
kullanılırlar.
•  Sakkarin: çay şekerinden 200-700 kez daha tatlıdır. Isıda bozulmaz.
Özellikle diyabe]kler uzun yıllardır kullanmaktadırlar. Metalik bir
tadı vardır.
•  Sakkarin, çürük yapan m.o’ların büyümesini, asit üre]mini ve
mo’ların dişe tutunmasını engellerler böylece çürük oluşturmazlar.
Ancak farelerde mesane tümörlerine yol aç\ğı gösterildiğinden
günlük 1 gr’lık doz aşılmamalıdır.

10.03.20 55
•  Aspartam:
o  Sukroz’dan 160 kez daha tatlıdır.
o  Stabil olmadığından sıcak yiyecekler ve asidik
yiyecekler içerisinde tadını kaybetmektedir.
•  Siklamat:
o Sukroz’dan 30 kez daha tatlıdır.
o Mesane tümörlerine neden olduğu
gösterildiğinden Amerika’da sa\şı yasaklanmış\r.

10.03.20 56
2. Hipoasidojenik şekerler:
•  Arabinoz, sorboz, xyloz, pala]noz gibi şekerler
oral bakteriler tara^ndan yavaş bir şekilde
fermente edildikleri için hipoasidojenik]rler.
•  Toksikojenik ve ekonomik nedenlerle kullanım
alanları yoktur.

10.03.20 57
3. Hipo veya nonasidojenik oligosakkaritler:
•  Tek bir tatlandırıcı kullanımına alterna]f
olarak üre]len bir karışımdır.
•  Coupling sugar olarak adlandırılırlar.
•  Sukroz’un %50-60’ı kadar tatlıdır.
•  Isıya dayanıklıdır.

10.03.20 58
4. Şeker Alkolleri
•  Şeker alkolleri, şekerlerin dehidrojenasyonu ile elde
edilmektedir.

•  Sorbitol, xylitol, mannitol, mal]tol, lak]tol ve pala]nit.

•  Sorbitol: sukroz’un yarısı kadar tatlıdır. M.O’lar


tara^ndan çok yavaş fermente edilirler. Bu nedenle, asit
kolaylıkla tükürük tara^ndan uzaklaş\rılır. Günlük dozu
20-25 gram ile sınırlandırılmaktadır. Diyare’ye yol
açabilmektedir.
10.03.20 59
Xylitol: Tadı sukroz’a benzer. Doğada muz,
mantar, marul, çilek, kestane gibi pek çok
yiyecekte bulunur.
Tadı iyidir, toksik etkisi yoktur bu nedenle
kullanım alanı çok geniş]r.
Tükürük akışını ve tamponlama kapasitesini
ar\rır.
Oral M.O’lar xylitolü fermente edemezler. Xylitol,
M.O’ların dişe tutunmalarını etkileyerek plak
miktarının az olmasını sağlarlar.
Xylitol’ün sakızlara ilave edilerek günde 3-4 kez
çiğnenmesinin, gargaralara ilave edilmesinin,
diyeCeki sukroz yerine kısmen veya tamamen
konulmasının çürüğü azaltmaya yardımcı olduğu
gösterilmiş]r.

10.03.20 60
Probiyo]kler
•  Probiyo]kler; gıdalar yoluyla alındığında, insan sağlığı üzerinde
(bağırsaklar ve immün sistem) yararlı etki gösteren bakteri kültürleri veya
mikro organizmalardır.

10.03.20 61
•  Tanım olarak probiyo]kler; genel beslenmenin ötesinde, belli miktarlarda
gıdalar yoluyla alındığında, sağlıklı bağırsak bakteriyel florasını destekleyen
bakteri kültürleri veya mikro organizmalardır.

•  Probiyo]klerin bağırsak ortamında oluşturduğu değişikliklerden doğan bir
takım potansiyel yararlar vardır . Bu potansiyel yararlar arasında;
•  a) Enfeksiyöz hastalıklara artan direnç
•  b) Laktoz intoleransının hafifle]lmesi,
•  c) Gastrit tedavisinde yardımcı araç olarak kullanılması,
•  d) Vajinal ve ürogenital enfeksiyonların önlenmesi,
•  e) Diyarenin önlenmesi,
•  f) Gut hastalığının önlenmesi,
•  g) Kan basıncının düşürülmesi ve hipertansiyonun düzenlenmesi,
•  h) Serum kolestrol konsantrasyonunu azal\lması
•  i) Allerjiyi hafifletmesi,
•  j) Kanser kemotarepisine direncin ar|rılması ve kolon kanseri riskinin
•  azaltması yer alır.
•  Ayrıca probiyo]klerin bir diğer yararı da, çocuklarda solunum yolu
•  enfeksiyonlarının gelişimini ve şidde]ni de azaltmasıdır .

10.03.20 62
Medikal probiyo]kler” (mikrobik preperasyon) veya “diğer probiyo]kler”
(işlevsel gıda) başlıkları al\nda tanımlanan probiyo]kler, market ürünlerinin
içinde dört temel şekilde yer alır .

• Bir içeceğe, gıdaya ya da aracı bir materyale (emzik, kamış, sakız) ilave edilen bir
kültür konsantresi (örneğin meyve suyu).
• Prebiyo]k liflere aşılanmış şekilde.
• Süt kökenli gıdalara aşılanmış şekilde (süt, sütlü içecek, yoğurt, ayran, peynir, kefir,
bio-içecek, dondurma).
• Diyet takviyesi olarak paketlenmiş konsantre ve kurutulmuş hücreler (toz, kapsül,
jela]nli tabletler gibi süt dışı ürünler).
Ülkemizde en çok süt kökenli gıdalara aşılanmış olan probiyo]kli ürünler
tüke]lmektedir.

10.03.20 63
•  Laktobasiller, karyojenik özelliklerinden dolayı uzun yıllardır dental
araş\rmaların ilgi odağı olmuştur. laktobasillerin insan diş
çürüklerinin e]yolojisindeki rolüyle ilgili birçok çalışma yapılmasına
karşın, ağız sağlığı üzerindeki yararlı etkisi hakkında az sayıda
çalışma mevcuCur.

•  Günümüzde laktobasillerin insan gastrointes]nal yolu ile ilişkili en


yaygın probiyo]k bakteri türü olduğu ve bu nedenle, oral
mikrobiyatanın ekofizyolojisinde önemli rol oynadığı bilinmektedir.

10.03.20 64
•  Düzenli probiyo]k tüke]mi (süt ürünleri) tükürükteki streptococus mutans
(çürük oluşumunda etkili mikroorganizmalardan biri) ve lactobasillius
sayısını azaltabilir, ancak tüke]m sona erdikten sonra kalıcı bir
an]bakteriyel etkinlik sergilenemez.

•  Ancak süt, meyve suyu veya peynir gibi probiyo]k formlarında farklı
etkinlikler gözlenebileceği de unutulmamalıdır.

10.03.20 65
Probiyo]k Mekanizmaları

10.03.20 66
PROBiYOTiKLER ve DiS ÇÜRÜĞÜNE ETKiSi

•  Çesitli klinik çalısmalarda probiyo]k içeren süt, yoğurt ve peynirin düzenli


tüke]minin tükürükteki karyojenik bakteri sayısında ve dis plağında
azalmaya yardımcı olduğu gösterilmis]r. Farklı çalısmalarda sakız veya
pas]llere ka\lan probiyo]klerin günlük kullanımlarının da tükürük
içerisindeki S. Mutans sayısını azal|ğı gösterilmis]r.

•  Sonuç olarak, arasfrmacılar süt ve süt ürünleri, sakız veya tablet


içerisine probiyoAklerin günlük tükeAminin tükürük içerisindeki
S.mutans sayısını azalgğı ve dis çürüğünü azaltma konusunda probiyoAk
kullanımının fayda sağlayabileceği konusunda birleşmektedirler.

10.03.20 67
10.03.20 68
Diyet Önerileri

•  Sık aralıklarla yiyecek ve içecek tüketmek dişlerin asit ataklarına sık olarak
maruz kalmasına neden olur. Bu nedenle, ara öğün yiyeceklerinin seçimi
önemlidir. Ara öğün yiyecekleri, tükrük akışını ar\rmalı, yapışkan özelliği az
olmalı, karbonhidrat oranı düşük olmalı, an]karyojen içeriğe sahip olmalı,
asiditesi düşük olmalı, tamponlama kapasitesi yüksek olmalıdır.

•  Bu özelliklere sahip yiyecekler, süt ve süt ürünleri, et ve yumurta, taze


meyve ve sebze, tatlandırıcılı rafine ürünler, kuru yemişler olabilir.

10.03.20 69
Ara Öğün Yiyecekleri
•  Şeker oranı düşük yiyecekler seçilmelidir.
•  Süt ürünleri yüksek kalsiyum ve kazein içerikleri ile faydalıdır ancak sütün
içerisinde laktoz bulunduğu unutulmamalıdır. Uzun süre süt ile temas
eden yüzeylerde çürük meydana gelir.
•  Peynir tükrük akışını ar\rır, kalsiyum ve kazein içerir bu nedenle
demineralizasyonu azal\r remineralizasyonu ar\rır. Ayrıca içerisindeki yağ
asitleri bakteri metabolizmasını inhibe ederek diş çürüğünden korunmada
rol oynar.
•  Sakız çiğnemek, tükürük akışını ar\rır, içeriğindeki xylitol ile de
an]karyojenik etki gösterir.
•  Rafine ürünlerin seçiminde diş dostu logosu olan ürünler tercih edilebilir.

10.03.20 70
Erken çocukluk çağı çürüklerinden (EÇÇ) korunmak için bebeğin beslenmesi
açısından nelere dikkat edilmelidir?

1-Dişler sürdükten sonra gece biberon ile sık besleme yapılmamalıdır. Çok
gerekliyse biberona sadece su konularak verilmelidir.

2- Biberon içerisindeki süt, mama ve meyve sularına asla ilave şeker
konulmamalıdır.

3-Dişler sürdükten sonra biberon veya mama ile her beslenmeyi takiben
çocuğun dişleri hafif ısla\lmış bir tülbent/gazlı bez/ parmak ^rçaları ile
temizlenmelidir.

4- Bebeğin emziği asla bal, şeker, pekmez gibi tatlı besinlere ba\rılmamalıdır.

10.03.20 71
Çürük Riski

RİSK GÖSTERGELERİ RİSK GÖSTERGELERİ
Çürük Riski YÜKSEK ORTA DÜŞÜK
Çocuğun özel sağlık sorunları ve bakım
Evet Hayır
ih]yacının bulunması
Gastrik reflü olması Evet Hayır
Çocukta tükürük akışını azaltan unsurların
Evet
varlığı(Radyoterapi, ilaç kullanımı)
Düzenli gitmiyor sorun oldukça 6 ayda bir düzenli kontrollere
Düzenli diş hekimi kontrolü Düzensiz
gidiyor gidiyor
Çocukta çürük varlığı Evet Hayır
Çocukta en son çürük lezyonu görülmesinden
< 12 ay 12 - 24 ay > 24 ay
sonra geçen süre
Çocuğun ağzında prote]k veya ortodon]k
Evet Hayır
aparey bulunması
Ebeveyn ve/veya kardeşin çürük durumu Evet Hayır
Ebeveynin sosyo-ekonomik düzeyi Düşük Hayır
Ebeveynin eği]m durumu Düşük Hayır
Şekerli gıda, meyve suyu, karbonhidratlı Ara öğünler dışında günde üç
Hayır
meşrubat veya enerji içeceklerinin alım sıklığı veya daha fazla

Fluoridli diş macunu Fluoridli diş macunu


Fluoridli diş macunu
kullanıyor, içme kullanıyor, içme suyunda
kullanmıyor, içme suyunda
Çocuğun fluoridden yararlanma durumu suyunda fluorid yok, fluorid var, gargara, tablet v.b
fluorid yok, fluoridli ek ürün
fluoridli preperat gibi diğer fluorid
almıyor
kullanmıyor kaynaklarından yararlanıyor
Çocuğun günlük diş ^rçalama sıklığı
10.03.20 72
< 1 1 >2

Bebeklik döneminde yüksek çürük riski nedenleri;

•  Annenin sağlıksız bir hamilelik dönemi geçirmesi,


•  Çocukta diş yapısını etkileyen kalı\msal veya doğumsal bir diş anomalisinin
bulunması,
•  Ailenin eği]m düzeyinin düşük olması,
•  Aile bireylerinin ağız hijyeninin kötü olması ve ağızlarında çok sayıda çürük
lezyonu bulunması,
•  Bir yaşından sonra geceleri biberonla beslenmenin devam etmesi,
•  Çürük yapıcı gıdaların özellikle ara öğünlerde sık tüke]lmesi,
•  Dişlerde opak mine lezyonları ve/veya fissürlerde renklenme olması,
•  Çocuklarda kronik hastalık bulunması,
•  Yapısında çürük yapıcı tatlandırıcı bulunan ilaçların uzun süreli kullanılması
bebeklik döneminde yüksek çürük riskine neden olacak unsurlardır.

10.03.20 73
•  Düşük çürük riski grubunda;

•  Aile ve çocuk, çocuğun ağız diş sağlığının
korunması konusunda eği]lir,
•  Fluoridli diş macunu kullandırılır,
•  Senede bir diş hekimi kontrolü önerilir.

10.03.20 74
•  Orta çürük riski grubunda;

•  Çocuk ve aile çocuğun ağız sağlığı konusunda
eği]lir,
•  Fissur örtücü uygulanır,
•  Diyet analizi ve düzenlemesi yapılır,
•  Fluoridli diş macununa ilave olarak en uygun
sistemik veya topikal fluorid tedavisi verilir,
•  6 ayda bir diş hekimi kontrolu gereklidir.

10.03.20 75
•  Yüksek çürük riski grubunda;

•  Çocuk ve aile çocuğun ağız sağlığı konusunda eği]lir,


•  Fluoridli diş macununa ilave olarak en uygun sistemik
veya topikal fluorid tedavisi verilir,
•  Fissur örtücü uygulanır,
•  Diyet analizi ve düzenlemesi yapılır,
•  3-6 ayda bir dişhekimi kontrolüne çağrılır,
•  S. Mutans sayımı yapılır,
•  An]mikrobial ajanlarla kemoprofilaksi uygulanır,
•  Çürük önleyici sakızlar önerilebilir.
10.03.20 76
10.03.20 77

You might also like