Professional Documents
Culture Documents
Esya Hukuku Calisma Notlari PDF
Esya Hukuku Calisma Notlari PDF
MULKIYET
1. MULKIYET KAVRAMI
Mülkiyetin hukukumuzda yasal bir tanımı yoktur.
Mülkiyet hakkı, eşya üzerinde en geniş yetkiler sağlayan ayni haktır.
Mülkiyet hakkının içeriği sadece yetkilerden değil aynı zamanda ödevlerden
de oluşmuştur.
Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,
yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. (TMK m. 683/1)
I. Malikin Yetkileri
Olumlu Yetkiler
Koruyucu Yetkiler
Yapmama(Kaçınma ) Ödevi
Katlanma Ödevi
Yapma Ödevi
1/106
Davalı, eşyaya haksız olarak el koyan onu halen zilyetliğinde bulunduran
kişidir.
D. İspat Yükü
İstihkak davasında ispat yükü kural olarak davacıya aittir. Davacı mülkiyet
hakkına sahip olduğunu ispat etmelidir.
Davalı ancak davacının malik olmadığını veya dava konusu malı zilyetliğinde
bulundurmaya hakkı olduğunu ispat etmek suretiyle davanın reddini
sağlayabilir.
E. Talebin Devri
İstihkak talebi mülkiyet hakkından ayrı olarak devredilemez.
F. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Yetkili mahkeme ise, taşınmazlarda malın bulunduğu yer, taşınırlarda ise kural
olarak davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
2/106
Yetkili mahkeme ise, taşınmazlarda malın bulunduğu yer, taşınırlarda ise kural
olarak davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
3/106
için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir
biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. ’
A. Eklenti Niteliğinin Kazanılması İçin Gerekli Olan Şartlar
Taşınır mal
Dış bağlılık
Özgüleme
5. MULKIYETIN CESITLERI
I. Genel Olarak
Mülkiyetin, hak sahibinin belirleniş biçimine, hakkın konusuna ve hak sahibinin sayısına göre
çeşitli görünümleri vardır.
II. Paylı Mülkiyet (Müşterek Mülkiyet)
A. Kavram
Medeni Kanun paylı mülkiyeti tanımlamamış yalnız paydaşlık kavramı üzerinde
durmuştur.
TMK m. 688/1’e göre, ‘Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş
olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.’
Kişiler arasında paylı mülkiyet dolayısıyla meydana gelen ilişki paylı mülkiyet birliği
olarak nitelendirilir.
Paylı mülkiyet, bir şey üzerindeki mülkiyet hakkının paylı olarak birden çok kişiye ait
olması durumudur.
B. Paylı Mülkiyetin Kurulması
Paylı mülkiyet 3 şekilde meydana gelir.
Hukuki işlem
Yetkili makamın kararı
Kanun
C. Paylı Mülkiyette Pay ve Paydaşların Payları Bakımından Durumları
1. Payın İçeriği ve İşlevi
Paylı mülkiyette pay, her paydaşın paylı mala ilişkin yetki ve
yükümlülüklerinin bir bütününü ifade eder.
Paydaşlar, paylı mala ilişkin yetkilerinden bazılarını tek başlarına
kullanabilirler.
4/106
Pay aynı zamanda paylı mülkiyetin sona ermesinde, mal veya para olarak
paydaşın eline geçecek değerin belirlenmesini sağlar.
2. Pay Oranı
Paylı mülkiyette her paydaşın sahip bulunduğu pay miktarı ½, 1/3 gibi belirli
bir oranla gösterilir.
Pay oranı, paydaşların yetkilerini kullanma ve yükümlülüklere katılma
ölçüsünün belirleyicisidir.
Paylı mülkiyetin kurulmasına yol açan hukuki sebepte pay oranı
belirtilmemişse, paydaşların payları birbirine eşit sayılır.
3. Paydaşların Paya İlişkin Hukuki İşlemleri
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine
sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından
haczettirilebilir. (TMK m. 688/3)
Her paydaş payı üzerinde, önalım, gerialım, alım hakları tanıyıp, bu hakları
tapu kütüğüne şerh ettirebilir.
4. Payın İntikali ve Haczi
Pay sağlararası işlemle devredilebildiğine göre, miras yoluyla da intikal
edebilir. Payın haczi de mümkündür.
5. Paya İlişkin Hakkın Korunması
Kendi payı bakımından malikin yetkilerine sahip bulunan her paydaş, haksız
elkoyma ve elatmalara karşı mülkiyet hakkının koruyucu yetkilerinden
yararlanarak istihkak ve elatmanın önlenmesi davalarını açabilir.
Bu davalar üçüncü kişilere karşı açılabileceği gibi mala haksız elkoyan veya
elatan diğer paydaş veya paydaşlara karşı da açılabilir.
6. 4. Payın İntikali ve Haczi
Pay sağlararası işlemle devredilebildiğine göre, miras yoluyla da intikal
edebilir. Payın haczi de mümkündür.
7. Paya İlişkin Hakkın Korunması
Kendi payı bakımından malikin yetkilerine sahip bulunan her paydaş, haksız
elkoyma ve elatmalara karşı mülkiyet hakkının koruyucu yetkilerinden
yararlanarak istihkak ve elatmanın önlenmesi davalarını açabilir.
Bu davalar üçüncü kişilere karşı açılabileceği gibi mala haksız elkoyan veya
elatan diğer paydaş veya paydaşlara karşı da açılabilir.
D. Paylı Mülkiyette Yönetim ve Tasarruf
1. Yönetime İlişkin Kanuni Düzenleme
Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yönetime ilişkin konularda
kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler. (689/1)
5/106
Yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları
kararlar ile mahkemece verilen kararlar, sonradan paydaş olan veya pay
üzerinde aynî hak kazanan kimseleri de bağlar.(TMK m. 695/1)
Medeni Kanun yönetim işlerini çeşitli gruplara ayırmaktadır.
Zorunlu yönetim işleri (TMK m. 689/I/1)
İvedi yönetim işleri(TMK m. 689/I/2)
Olağan Yönetim işleri(TMK m. 690/1)
Önemli yönetim işleri (TMK m. 691/1)
Olağanüstü yönetim işleri (TMK m. 692/1)
6/106
3. Ortak Menfaatleri Koruma Yetkisi
‘Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları
temsilen sağlayabilir.’ (TMK m. 693/3)
Paylı malın bütünüyle ilgili olarak bir kişi tarafından açılan davanın ise bütün
paydaşlara yöneltilmesi gerekir.
7/106
Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın
aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi
hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir.
Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer
kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın
paydaşlar
arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır. ’
8/106
TASINMAZ MULKIYETI
a. Genel Olarak
Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde
düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. (TMK m. 706/1)
Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.
(TMK m. 706/2)
b. Şeklin Amacı
Sözleşmenin taraflarını düşünmeye sevk ederek onları acele davranıştan
korumak
Tescilin sebebini teşkil eden hukuki işleme açıklık getirmek suretiyle
mülkiyet değişikliğine ilişkin tescile sağlam bir temel hazırlamaktır.
c. Resmi Şekli Gerçekleştirecek Makam
Tapu sicil müdürlüklerinde müdür olarak görev yapanlar ve müdürlük
görevine vekâlet edenler resmî senedi onaylayarak akdi gerçekleştirir.
9/106
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi taşınmaz mülkiyetini devir borcu
doğurması durumunda resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla
kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.
d. Resmi Şeklin İstisnaları
Medeni Kanun, taşınmaz mülkiyetini devir borcu doğurmasına rağmen
bazı sözleşmeleri resmi şekle bağlı tutmamıştır.
Mirasçılar yazılı bir sözleşmeyle taşınmazları aralarında paylaşabilirler.
Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri
konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı
şekle bağlıdır. (TMK m. 677/1)
e. Resmi Şeklin Kapsamı
Resmi şeklin, resmi şekle tabi kılınan taşınmaz mülkiyetini devir borcu
doğuran sözleşmenin objektif ve sübjektif bakımından esaslı noktalarını
bütünüyle kapsaması gerekir.
d. Resmi Şeklin İstisnaları
Medeni Kanun, taşınmaz mülkiyetini devir borcu doğurmasına rağmen bazı
sözleşmeleri resmi şekle bağlı tutmamıştır.
Mirasçılar yazılı bir sözleşmeyle taşınmazları aralarında paylaşabilirler.
Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda
mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. (TMK
m. 677/1)
e. Resmi Şeklin Kapsamı
Resmi şeklin, resmi şekle tabi kılınan taşınmaz mülkiyetini devir borcu doğuran
sözleşmenin objektif ve sübjektif bakımından esaslı noktalarını bütünüyle
kapsaması gerekir.
f. Şekle Uymamanın Sonuçları
Kesin hükümsüzlük görüşü, Türk İsviçre hukukunda hakim olan görüştür.
Kanunun geçerlilik şartı olarak aradığı şekle uyulmadan yapılan işlem baştan
itibaren hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.
Sözleşme şekil eksikliği sebebiyle hükümsüz ise, tarafların kural olarak ifayı
talep hakları yoktur.
10/106
Taşınmazın mülkiyetinin inançlı olarak devrinin hedeflendiği durumlarda inanç
sözleşmesinin resmi şekilde yapılması gerekir.
4. Namı Müstear
Namı müstear pozitif hukukta yer almayan doktrinde ve uygulamada kullanılan
bir deyimdir.
Tapu memuru tarafından düzenlenen resmi senette taraf teşkil eden kişinin
mülkiyeti kendi adına fakat başka birinin hesabına kazandığı hallerde söz konusu
olur.
11/106
A. Olağan (Sicile Dayanan) Zamanaşımı
TMK m. 712’ye göre, ‘Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak
yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve
iyiniyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.’
TMK m. 713’e göre, ‘Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız
olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı,
bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar
verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce (…) (1)
hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya
bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya
bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. (1)
Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin
mirasçılarına karşı açılır.
Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun
araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.
Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz
eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim
tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış
olur.
Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.
12/106
Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara,
uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.’
13/106
• Taşınmaz Mülkiyetinin Madde İtibariyle Kapsamı
14/106
hakkının sınırını aşan kazılar yapamayız, yapıla dikemeyiz. Mal varlığına ilişkin
estetik veya bilimsel değerler kıstas olabilir.
Bizim sınırımızı kullanılmaya yarar olan kısım oluşturduğu için, kullanılmasında
yarar olmayan kısımda başkasının kullanımına biz engel olamayız. Örneğin
arazimizin üstünden uçak geçmesine, alttan tünel kazılmasına engel olamayız.
Mülkiyet hakkının dikey kapsamı malike, mülkiyet hakkına ait olumlu ve koruyucu
yetkilerden her ikisini de sağlar.
Buna göre kullanılmasında yarar olduğu sürece biz arazimizin üstüne istediğimiz
yapıyı yapabiliriz, ağaç dikebiliriz veya altını kullanabiliriz.
III. Taşınmaz Mülkiyetinin Madde İtibariyle Kapsamı
Taşınmaz mülkiyetinin yatay ve dikey kapsamında hangi malların bulunduğunun
belirlenmesidir.
Bu anlamda, TMK m. 684’e göre, arazinin bütünleyici parçası olmanın bütün şartlarını
taşıyan mallar, arazinin mülkiyetine tabidir. Bu mülkiyetin kapsamına, bütünleyici
parça özelliğini taşımasa bile yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve
kaynaklar da girer.(TMK m. 718/2)
Taşınır yapılar, MK 728 uyarınca, arazinin mülkiyetine dahil değildir.
A.Yapılar
1.Kavram
MK m. 718/2 gereğince, arazinin mülkiyeti o arazideki yapıları da kapsar. Yapıdan
ne kastedildiğini anlamak için MK m. 728’e bakmak gerekir. ‘Başkasının arazisi üzerinde
kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar,
bunların malikine aittir.
Bu tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.’
Demek ki taşınır yapılarda ilk özellik, arazi ile sıkı bir bağlantı olmaması, ikinci kıstas, kalıcı
olması amaçlanmaksızın yapılması, üçüncü özellik bunların hafif yapı olması. İnşaat sahasında
kullanılan bir şantiye binası, bir ahır, bir bağevi taşınır mülkiyetine tabidir ve arazi
mülkiyetinden ayrılır.
Başta araziye kalıcı olmak maksadıyla özgülenmiş bir yapı, sonradan özgüleme amacı değişse
bile, artık arazinin mülkiyetine dahildir. Bunun tersi durumda da sonradan arazinin yapısına
bağlanmıştır. Örn. Eiffel Kulesi başta fuarlarda kurulmak için yapılmış, sonradan araziye
bağlanmış.
2. Haksız Yapı
Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının
arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa ve taraflar
arasında buna imkân veren geçerli bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı takdirde yapılan
yapı haksız yapıdır. (TMK 722, 723, 724).
Haksız yapıya ilişkin hükümlerin uygulanması için, bunların kalıcı yapı olması
gerekir. Bunlar arazinin mülkiyetine dahildir.
15/106
Haksız yapıdan kast, yapıyı meydana getiren kimsenin sözkonusu yapıyı meydana
getirmeye yetki veren herhangi bir sözleşmesel (şahsi) veya ayni bir hakkı olmadan,
Kendi malzemesini kullanarak başkasının arazisinde,
Kendi malzemesini kullanarak başkasının arazisinde,
Başkasının malzemesini kullanarak başkasının arazisinde
Yapı meydana getirmesidir. Bir yapının “haksız yapı” olması halinde 4 tane sonuç söz
konsudur:
16/106
b. Yapıyı Malzeme Sahibinin Yaptırmış Olması
aa. Arazi Malikinin Malzemenin Sökülüp Kaldırılması Talebi
Bir kimsenin kendi malzemesini başkasının arazisinde yaptırdığı yapıda kullanması
halinde, malzeme artık arazinin bütünleyici parçası olur ve arazi maliki malzemenin
de sahibi olur. Bununla birlikte arazi malikinin rızası olmaksızın yapılan yapıda
kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp
kaldırılmasını isteyebilir.
Bu söküp kaldırmanın hukuki tasnifi el atmanın önlenmesidir.
bb. Malzeme Sahibinin Tazminat Talebi
Arazi malikinin malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep etmediği veya talep
hakkının bulunmadığı hallerde, malzeme sahibi, arazi malikinden tazminat talep
edebilir.
Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu
malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.
Malzeme sahibi lehine tazminata hükmedilebilmesi için , bunun talep edilmiş olması
gerekir.
Malzeme sahibine tazminatın kaynağı sebepsiz zenginleşmedir.
cc. Arazi Malikinin veya Malzeme Sahibinin Arazinin Mülkiyetinin Malzeme Sahibine
Geçirilmesi Talebi
Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel
karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin
malzeme sahibine verilmesini isteyebilir.
c. Yapıyı Bir Üçüncü Kişinin Yaptırmış Olması
Yapıyı arazi maliki ya da malzeme sahibi olmayan bir üçüncü kişinin yaptırmış olması
durumunda, arazi maliki veya malzeme sahibi ile üçüncü kişinin karşılıklı olarak ne
gibi talepleri olabileceği Medeni Kanunda ayrıca düzenlenmemiştir. Taraflar arasında
yapıyla ilgili bir hukuki ilişki yoksa; MK 722/724 hükümlerinin yanı sıra, vekaletsiz
iş görme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinden de yararlanılır.
• Arazi malikinin hakları
• Malzeme sahibinin hakları
• Yapıyı yaptıranın hakları
Hocanın notu: Bu durumda, Hem Arazi sahibi hem malzeme sahibi;
1- Masraf dahil olmak üzere malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep edebilir,
2- Eğer sökülüp kaldırma talep edilmemiş veya edilemiyorsa, meydana getirilen yapı
arazinin mülkiyetine dahil olduğundan, malzeme sahibi arazi sahibinden 723.
Madde kapsamında tazminat talep etmesi,
3- 724. Madde kapsamında arazinin mülkiyetinin malzeme sahibine geçirilmesi de
sözkonusu olabilir.
17/106
3. Yapının Arazinin Mülkiyetine Tabi Olması İlkesinin İstisnaları
• Üst hakkı (inşaat hakkı)
• Mecralar
• Taşkın yapı
Bunlar, arazinin mülkiyetine dahil olmaz.
a. Üst Hakkı (TMK 726)
Bir taşınmaz maliki, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapmak
veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilir. Aksi
kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer. Üst hakkı,
bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne
taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli
niteliktedir.(TMK m. 826)
“Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak
üzere inşa edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur.
Bir binanın başlı başına kullanılmaya elverişli bağımsız bölümleri üzerinde kat mülkiyeti veya
kat irtifakı kurulması, Kat Mülkiyeti Kanununa tâbidir.
Bağımsız bölümler üzerinde ayrıca üst hakkı kurulamaz.” (TMK m. 726)
Burdaki mülkiyet hakkı, istifak hakkının kaderine tabidir.
18/106
Taşkın yapı haksız yapıdan farklıdır. Taşkın yapıda, yapının bir kısmı yapıyı yapan
malikin mülkiyetinde olan taşınmaz üzerinde, diğer bir kısmı da ona komşu olan
başkasının taşınmazında yer alır.
Aralarındaki ilk fark, haksız yapı, TMK 718/2 de düzenlenen “üst araziye tabidir”
(accession prensibi) nin bir istisnası değildir. Haksız yapıda, 718/2”nin istisnadır.
Meydana getirilen yapı üzerilen taşılan arazinin parçası olmuyor.
Ikınci fark, taşkın yapıda yapı arazinin bir kısmına taşıyor. Haksiz yapının ise tamamı
arazi üzerinde.
Taşkın yapı, 718/2 . fıkrası anlamında bir istisna teşkil eder. Ancak bu kural, taşırılan
kısmın yapının arazi ile bir temas halinde ise 718.2’ye istisna teşkil eder. Ancak balkon
gibi arazi ile temas halinde olmayan bir bolumu taşmışsa, taşan arazi sahibine bir
katlanma borcu getirir.
725/1’de geçen irtifak hakkından kasıt, o araziye taşma yetkisi veren bir irtifak hakkı
olmalıdır. Buna göre meydana gelen taşan yapı, komşu arazi ile temas halinde ise bir
üst hakkı olabilir, meydana gelen taşmıyorsa sadece katlanma yetkisi veren bir irtifak
hakkı olabilir. Eğer bana taşkınlık yapmaya yetki veren bir irtifak hakkı varsa, bu
taşkınlık taşkınlığın olduğu arazinin değil, taşınmazın sahibinin arazisinin
bütünleyici parçası olur.
NOT: 725/2 fıkrası uyarınca, taşkınlık yetkisi veren bir irtifak hakkı yoksa, bu
durumda taşkın yapının, taşşırılan kişinin arazisinin mülkiyetine tabi olması için
(718/2’de yer alan “üst araziye tabidir” kuralının bir istisnasını teşkil etmesi için) şu
üç şartın gerçekleşmesi lazım:
1- Taşkınlık meydana gelen arazi sahibi bu taşkınlığı öğrendikten itibaren 15
gün içinde itiraz etmeyecek
2- Taşıran kişi iyi niyetli ise (Bu yapının haksız olarak başkasının arazisine
taştığını bilmiyorsa, veya bilmesi kendinden beklenmiyorsa durumda
değilse,
3- Durum ve koşullar yapının kalmasını haklı gösteriyorsa
Bu durumda, taşırılan arazi sahibi söz konusu taşkınlığa katlanmakla yükümlü. Bu durumda,
taşkınlığı meydana getiren kimse uygun bir bedel karşılığında taşan kısmın bulunduğu arazi
parçasının mülkiyetinin devredilmesini talep edebilir veya o taşkınlığa ilişkin olarak bir
taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı kurulmasını talep edebilir. Bu anlamda, bir irtifak
hakkı talep edilecekse, taşan kısım komşu arazıye temas ediyorsa, “üst hakkı” şeklinde bir
itifak, eğer temas yoksa katlanma (balkon gibi) “katlanma irtifakı” kurulması gerekir.
NOT: Yukarıdaki 3 koşul karşılanıyorsa, taşırılan arazinin sahibi, taşılan ara kısmınsa taşkın
yapının sahibine irtifak hakkı sağlama veya satma borcu altındadır. Eğer taşılan arazi sahibi
ikisini de sağlamıyorsa, bu durumda taşkın yapı sahibi mahkemeye baivuracak. Bu noktada
hakim takdir hakkını kullanacak:
19/106
Taşkınlık olsa bile, meydana gelen taşkınlığın olduğu kısmı arazi sahibi
yarar sağlayabiliyorsa, arazi sahibi uygun bir bedel karşılığında irtifak
hakkı sağlamak zorunda.
Bu durumda, ister irtifak hakkı sağlansın, ister mülkiyet hakki devredilsin,
meydana getirilen taşkınlık, taşkın yapı sahibinin mülkliyetine tabi olur.
Bu durumda mahkemenin vereceği karar yenilik doğuran bir karardir;
kararın kesinleşmesi ile hüküm ifade eder, yapılacak tescil ise açıklayıcı
niteliktedir.
Buna karşılık, taşkın yapıyı meydana getiren kişi bu haklarını kullanmadıysa, arazi
maliki söz konusu taşkınlığın giderilmesi için el atmanın önlenmesi talebinde
bulunur.
C. Kaynaklar
Arazinin mülkiyeti o arazi üzerindeki kaynakları da kapsar.
Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları
arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar
üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları,
kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da
malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma
biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.(TMK m. 756)
NOT: Her kaynak meydana geldiği arazinin mülkiyetine tabi olması için, kaynak
doğal kaynak olmalıdır. Doğal kaynaklar 718/2 fıkrası uyarınca ve TMK 756/1
uyarınca meydana getirildikleri arazinin bütünleyici paröasıdır ve o arazinin
mülkiyetine tabidir. Yapay kaynaklar ise, Yeraltı Suları hakkındaki hükümlere tabidir,
arazinin mülkiyetine tabi değildir. Yeraltı suları, TMK 756/3 uyarınca kamu yararına
ait sulardır.
20/106
4. TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN KISITLAMALARI
I. Genel Olarak
Taşınmaz mülkiyetinin kısıtlamalarını ikiye ayırıyoruz.
a. Taşınmaz mülkiyetinin hukuki işlemden doğan kısıtlamalar
a. Yararlanma yetkisi kısıtlamaları (Sözleşme ile kurulan irtifaklar)
b. Tasarruf yetkisi kısıtlamaları (Sözleşmeden doğan alım, önalım, geri
alım)
c. Değerlendirme yetkisi kısıtlamaları (Taşınmaz yükü, rehin)
b. Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları (Bir ayrıma göre)
a. Özel Hukuktan doğan kısıtlamalar
i. Yararlanma yetkisi kısıstlamaları: Zorunlu geçit hakkı
ii. Tasarruf yetkisi kısıtlaması: Zorunlu geçit hakkı
iii. Değerlendirme yetkisi kısıtlamaları: Yapı alacaklısının zorunlu
ipotek hakkı
b. Kamu Hukukundan doğan kısıtlamalar
NOT: Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları, tapu siciline tescil
edilmeksizin etkilerini doğrurur.
Taşınmaz hukukunun özel hukuktan doğan kısıstlamaları, düzenleyeceğimiz resmi
bir sözleşme ile veya tapusiciline vereceğimiz bir şerh ile, etkisini azaltmamız, ortadan
kaldırmamız veya değiştirmemiz mümkün. Ancak taşınmaz mülkiyetinin kamu
hukukundan kaynaklanan kısıtlamalarını hiçbir şekilde sözleşme ile değiştirmemiz
mümkün değildir.
Taşınmaz mülkünün kamu hukukundan doğan kısıtlamaları, özel kanunlarda yer
almaktadır.
Bir başka ayrıma göre, taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıstlamaları şu
şekilde bir ayrıma tabi tutulur:
a. Taşınmaz mülkiyetinin Doğrudan mülkiyet hakkı kısıtlamaları: Bunlar herhangi bir
işleme gerek kalmaksızın kanun gereği doğar. Dolayısıyla tescil edilmelerine
gerek yoktur.
b. Taşınmaz mülkiyetinin Dolaylı mülkiyet hakkı kısıtlamaları: Hak sahibine bir talep
hakkı verir. Talep hakkı ile doğar. Ayrıca bunların meydana gelebilmesi için
tapu siciline tescil edilmesi gerekir.
21/106
Alım, gerialım ve önalım hakkı, malikin mülkiyeti devretme yetkisini kısıtlayan,
tasarruf yetkisi kısıtlamalarıdır.
A. Alım (İştira) Hakkı
Alım hakkı, hak sahibine, tek taraflı bir irade beyanıyla konusu olan bir malın
(mülkiyetin) alıcısı olma yetkisini veren yenilik doğuran bir haktır. Malikin alım
hakkını tanımak için yaptığı sözleşmeye de, ‘alım sözleşmesi’ denir. Alım hakkı bedel
karşılığı tanınabileceği gibi karşılıksız da tanınabilir. Alım hakkı kişisel bir haktır, tapu
kütüğüne şerh verilebilir. Taşınmazlara ilişkin alım sözleşmesinin geçerli olması için
resmi şekilde yapılması gerekir. Sözkonusu remiyeti verecek makamlar, tapu sicil
müdürleri, noterlerdir. Eğer şerh verecekse, bu şerhin noterde yapılması lazım.
Alım sözleşmesinin esaslı unsurlarını; tarafları, satış konusu olacak mal ve satış bedeli
oluşturur. Satış bedeli belirli olabileceği, gibi belirlenebilir de olabilir.
TBK 238. Maddesi uyarınca alım hakkı en fazla 10 yıl süreli olabilir. 239. Maddesi
uyarınca alım hakkının saülararası bir hukuki işlemle devredilmesi mümkün değildir
ancak mirascılara geçer.
Alım hakkı yenilik doğuran bir hak olduğu için bu hakkın sahibinin tek taraflı irade
beyanı ile kullanılması mümkündür. Alım hakkı sahibince bu hak kullanılınca, alım
hakkı sahibi ile taşınmaz maliki arasında bir satış sözleşme kurulmuş olur. (Not:
Taşınmaz satış vaadinde, sözleşme kurma vaadi veriyordu. Burda ise, sözleşme
kurulmuş olur. Hiç karşı tarafın buna yanaşmasına, rıza göstermesine gerek yok.
Bu anlamda, alım hakkını kullanmakla, taşınmaz malikinin taşınmazın mülkiyetin,
devir borcu doğar. Taşınmaz maliki bu devir borcunu yerine getirmezse, alım hakkı
sahibinin açacağı dava TMK’nun 716. Maddesi uyarınca ‘Sicile Zorlama Davası”dır.
Alım hakkı “kişisel bir hak” olmakla birlikte tapu siciline şerh verilebilir. Şerh ile
birlikte, bu hakkımı her şerhin iki etkisini de meydana getirir. Şerhin “eşyaya bağlı
borç etkisi” uyarınca, alım hakkımı taşınmazın her yeni malikine karşı ileri
sürebilirim. İkinci olarak ise, şerhin “munzam etkisi” uyarınca, benim alım hakkımı
kullanmama engel olacak hakların bertaraf edilmesini (terkin edilmesini) talep
edebilirim.
TMK’nun 736/2. Maddesi uyarınca, kurulduğu andan itibaren en fazla 10 yıldır.
B. Geri Alım (Vefa) Hakkı
Geri alım hakkı, malını bir başkasına satıp mülkiyetini devretmiş olan kişiye, tek
taraflı bir irade beyanıyla o malı geri alabilme yetkisi veren yenilik doğuran bir haktır.
Geri alım hakkı tanımak için yapılan sözleşmeye de ‘geri alım sözleşmesi’ denir.
Taşınmazlara ilişkin geri alım sözleşmesinin geçerli olması için resmi şekilde yapılması
gerekir. Geri alım hakkı kişisel bir haktır, tapu kütüğüne şerh verilebilir. Biz
uygulamada, ya ilk sizleşmesi ile birlikte yapılır ya da ilk satış sözleşmesinden sonra
yapılır. Geri alım hakkı, ilk satış sözleşmesi ile birlikte yapılıyorsa, geri alım
sözleşmesine resmiyeti verecek makam, tapu sicilidir. Satıştan sonra yapılacaksa
noterde düzenlemesi yeterlidir.
Geri alım sözleşmesinin esaslı unsurları; tarafların kimliği ve geri alım konusunu
oluşturan maldır.
22/106
Geri alım en fazla 10 yıl için kurulur. Uygulamada, geri alım hakkı genellikle, lk satış
hükümlerini temin etmek için yapılıyor.
Geri alım hakkı, hak sahibine tek taraflı beyanı ile malı geri alma hakkı veriyor. Hak
sahibinin geri alma isteği karşı tarafa ulaşınca mal sahibinin geri verme yükümlülüğü
doğuyor. Geri vermezse alım hakkında olduğu gibi “tescile zorlama” davası açılır.
Alım hakkında olduğu gibi, Şerh her iki etkisini doğurur ve en faza 10 yıl için
verilebilir.
C. Önalım (Şuf’a) Hakkı
Önalım hakkı, malikin malını bir üçüncü kişiye satması ya da ekonomik bakımdan
satışa eş değer bir işlem yapması halinde, hak sahibine, tek taraflı bir irade beyanıyla
o malın alıcısı olma yetkisini veren yenilik doğuran bir haktır. Malikin bir kimseye
önalım hakkı tanımak için yaptığı sözleşmeye ‘önalım sözleşmesi’ denir. Taşınmazlar
için yapılan önalım sözleşmesinin geçerli olması için, sözleşmenin adi yazılı şekilde
yapılması yeterlidir.
Önalım hakkı ancak önalım olayının gerçekleşmesiyle kullanılabilir. Önalım olayı,
satış sözleşmesi olabileceği (3. Kişiye satma) ya da ekonomik anlamda satışa eşdeğer
hukuki işlemler (örn. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, özel veya açık artırma yoluyla
satış, alım sözleşmesi kurulması önalım olayı sayılabilir. Ancak, TBK 140/2 uyarınca
mirasın paylaşılması ve mirascılara özgülenmesi, cebri artırma yoluyla satış, kamu
hizmetinin yerine getirilmesi, veya buna benzer amaçlarla devredilmesi önalım olayı
oluşturmaz. Yine, satış veya ekonomık olarak satışa eşdeğer dediği için bedel karşılığı
olması lazım. Bu nedenle bağışlama, trampa, bir taşınmazın ortaklığa sermaye olarak
konulması kullanmaya elverişli önalım olayı olarak kabul edilmez) ÖNEMLİ!!
Önalım hakkı kişisel bir haktır; tapu kütüğüne şerh verilebilir. Önalım hakkı
sözleşmede kararlaştırılmış süre içerisinde kullanılır. Önalım hakkına şerh
vermezssek hakkı sadece taşınmaz bana bu hakkı veren taşınmaz malıkıne ileri
sürebilirim. Üçüncü kişilere karşı ileri süremem, sadece eski taşınmaz malikinden
tazminat isteyebilirim. Şerhle birlikte eşyaya bağlı borç haline gelir ve munzam etki
de doğar. Önalım hakkı en fazla 10 yıl için kurulabilir. Önalım hakkı dava açılmak
suretiyle kullanılır. Önalım hakkından vazgeçme yazılı bir şekle tabidir ve satıştan
önce veya sonra kullanılabilir.
Onalım sözleşmesinin esas unsurlarını, tarafların kimliği ve önalım hakkı konusu
maldır. Taraflar önalım sözleşmesinde önalımın kullanılacağı zaman meydana
geıtirilecek satış sözleşmesinin hangi şartlerda yapılacağını kararlaştırmışlarsa, buna
“nitelikli önalım hakkı”, aksi taktırde “basit önalım hakkı” denir. Basit önalım
hakkında satıcının malını 3. Kişiye satış fiyatıdı üzerinden alım geröekleşir.
Önalım gerçekleşmesi için öncelikle önalım olayı geröekleşmelidir. Önalım olayı
gerçerli olmazsa, önalım da geçerli olmaz.
Alım ve geri alımdan farklı olarak önalım hakkında TBK 241/1 uyarınca, satıcı ya da
alıcı, önalım sözleşmesi yapıldığını önalim hak sahibine noterle bildirmelidir. Önalım
hakkının kullanılmasına ilişkin hak düşürücü süreler vardır. Bu süreler bildirimler
başlar.
23/106
TBK 242. MADDESİ uyarınca, sözleşmeden doğan önalım hakkını kullanmak isteyen
hak sahibi;
Bu hak şerh edilmişse ve taşınmaz mülkiyeti alıcı adına tescil edilmişse
alıcıya karşı;
Bu hak şerh edilmişse ve taşınmaz 3. Kişi adına tescil edilmişse o kişi adına,
Eğer hak şerh edilmemişse, veya mülkiyet henüz geçmemişse, satıcıya karşı
kullanılmak gerekir.
Önalım hakkı, bildirimin Noter aracılığıyla yapıldığı tarıhten itibaren 3 ay veya her
halukarda 2 yıl içinde kullanılmalıdır. Bu süreler hak düşürücü süredir. Ancak bildirim
olmadan önalim sahibi önalım olayını öürenmişse, kullanabilir.
Alım hakkı ve geri alım hakkından farklı olarak önalım hakkı mutlaka dava ile
kullanılmalıdır. Bu anlamda önalım hakkı davalısı yukarıda belirtilen kişilerdir.
TBK 241/2 uyarınca, önalım olayından dönülmüş olsa bile önalım sahibinin bu hakkı
kullanmış olmasını etkilemez. Önalım hakkı sahibi, satıştan önce veya sonra önalım
hakkından vazgeçmesi mümkündür. Bu yazılı şekilde yapılır.
24/106
doğması için herhangi bir işleme, talebe gerek yoktur, doğrudan doğruya kanundan
doğmaktadır.
Paylı mülkiyete dayalı yasal önalım hakkının doğması için öncelikle bir önalım
olayının doğması gerekir. Bu olay, satış veya stışa benzer bir hukuki ilişkidir. Cebrî
artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz. Yine, bağışlama, kamulaştırma,
mirasın geçmesi durumlarında önalım hakkı kullanılamaz. Bir işlemin önalım olayı
olarak kabul edilebilmesi için, işlemin geçerli olması gerekir. Bu anlamda, paylı
mülkiyetin tamamının satılmasına gerek yoktur, belirli bir kısmının satılması, önalım
olayının doğması için yeterlidir. Paydaşlar arasındaki satışlarda diğer paydaşın
önalım hakkı bulunmamaktadır. Bu anlamda paylı mülkiyette paydaşların üçüncü
kişiye yaptığı satışta, pay üçüncü kişiye satılıp üçüncü kişi lehine tescil edilmişse, hak
üçüncü kişiye, satış henüz gerçekleşmemişse satıcı olan paydaşa yöneltilir.
Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi
gerekir. Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir
ve satıştan önce veya sonra yapılabilir.
Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde
satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süreler hak düşürücü süredir.
TMK 716. Madde uyarınca, önalım hakkını kullanmak için tescile zorlama davası
açıyoruz. Ancak bu dava sonucunda payın bizim adımıza tesciline karar verilmesi için
TMK 734 uyarınca, satış bedelini ve tapu giderlerini bizim yatırmış olmamız lazım.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile
alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin
belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.
NOT: Normalde yenilik doğruan bir hakkın kullanılması davaya bağlı değildir.
Normalde, biz tek taraflı bir taleple bu hakkı kullanabilmemiz gerekirdi ve ancak
malikin bize satmaya yanaşmaması halinde TMK 716 madde kapsamında tescile
zorlama davası yoluna gitmemiz gerekirdi. Ancak kanun koyucu bu yöntemden
saparak, yasal önalım hakkının muhakkak dava yoluyla kullanılabileceğine
hükmetmiştir. Bu yönüyle eleştirilebilir. KALDI KI ALIM HAKKI VE GERI ALIM
hakkının kullanılması bakımından kanun koyucu boyle bır dava getirmemişken
önalım hakki için getitmiş olması bir çelişki doğurmaktadır.
Birden fazla paydaş önalım hakkı kullanabilir, bu durumda pay birden fazla paydaşın
paylarına göre değil, eşit olarak paylaştırılır.
25/106
2. Yararlanma Yetkisi Kısıtlamaları
a. Komşular Yararına Getirilmiş Kısıtlamalar
Komşular yararına getirilmiş kısıtlamalar, malike mülkiyet hakkının kullanılmasında
bazı yasaklar ve yükümlülükler getirmektedir.
aa. Taşkın Kullanma Yasağı (TMK 737)
“Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini
sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.
Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş
görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı
yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.
Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.”
(TMK m. 737)
Taşkın kullanma yasağa, hukuki niteliği itibariyle doğrudan milkiyet hakkı
kısıtlamasıdır, hakkın doğması için bir tescile veya işleme gerek yoktur, doğrudan
kanundan doğar.
Komşu derken sözkonusu taşkın kullanmaktan etkilenebilecek, taşınmaz malikleri,
sınırlı ayni hak sahipleri veya kişisel hak sahipleri kastedilmektedir.
Bu taşkınlıklar;
Maddi bir taşkınlık olabilir (su, duman, toprak, toz hava vs.).
GSM baz istasyonların taşınmazların üsütüne kurulması (radyasyon yayma
sınırı aşılmışsa)
Olumsuz taşkınlıklar olabilir, ışık rüzgar enerji gibi kaynaklardan
faydalanmayı engelleyen taşkınlıklar olabilir. Ya da duvar çekilerek
manzaranın kapatılması,
Söz konusu taşkınlıklar manevi taşkınlıklar olabilir. Örn. Bir yazlık aldım,
yazlığa komşularımdan bir tanesi, taşınmazını kumarhane olarak
kullanıyor.
Bir kullanmanın veya işletmenin tşaşkın olup olmadığını tespit etmek, hakimin
yetkisindedir. Hakim TMK 4 kapsamında bu yetkisini kullanacaktır. Tabi bu yetkiyi
kullanırken, yerel adetleri, o taşınmazın durumunu, niteliğini de dikkate alacaktır.
Eğer komşum taşkın kullanmayı gidermiyorsa, TMK 730. Maddedeki imkanları
kullanmam mümkün. Eski hale getirilmesi, tehlikenin giderilmesi, tazminat talebi.
26/106
738/2. Fıkra çok ilginç. Taşkın yapılar, “üst araziye tabidir” kuralının bir istisnasını
oluşturuyordu. Ancak bu taşkınlık ortaya çıkması için, ya temas edeerk veya onun
hava sahasından taşmış olması gerekirdi. 738. Maddede ise, herhangi bir taşma söz
konusu değil. Dolayısıyla bu kapsamda, taşkın yapıya ilişkin hükümler bir “katlanma
yükümlülüğü” olarak anlaşılması gerekir, “mülkiyet devri” değil.
cc. Ağaç Dal ve Köklerinin Taşmasına Katlanma Yükümlülüğü
Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre
içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.
Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu dallarda
yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur.
Komşu ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz.(TMK m. 740)
NOT: Bir taşınmaz maliki eğer zarar gelmiyorsa komşusunun ağaç dal ve köklerini
arazisine taşmasına katlanmak yükümlülüğündedir. Bu anlamda, katlanmakla
yükümlü malik, ekilmiş arazi veya üzerine yapı yapılmış bir arazi ise, dallardan gelen
meyveleri toplama hakkına sahiptir. Ancak arazi boşsa, toplamaya yetkili değildir.
Zarar meydana gelmesi halinde ise, birinci fıkra hükmü uygulanır.
dd. Doğal Olarak Akan Suların Akış Şekline Katlanma Yükümlülüğü (TMK 742)
“Taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların ve özellikle
yağmur, kar ve tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak zorundadır.
Komşulardan hiçbiri bu suların akışını diğerinin zararına değiştiremez.
Üstteki arazi maliki, alt taraftaki taşınmaza gerekli olan suyu, ancak kendi taşınmazı için
zorunlu olduğu ölçüde tutabilir.”(TMK m. 742)
ee. İrtifak Hakkı Kurma Yükümlülüğü Getiren Kısıtlamalar
İrtifak hakkı kurma yükümlülüğü getiren kısıtlamalar, kanundan doğan, dolaylı
mülkiyet kısıtlamaları niteliğindedir.
Kanun burdaki irtifakları kendiliğinden kurmamaktadır. Kanun, kurma yükümlüğü
getiriyor. Talep edince bir kurma yükümlülüğü var. Kural olarak tescille doğuyor.
Bu haklara “zorunlu irtifaklar” da denilir. Bunlar “zorunlu mecra hakkı”, “zorunlu
geçit hakkı”, “zorunlu su veya kaynak hakkı” ve “taşkın yapı” olmak üzere 4 tanedir.
Bunların kurulabilmesi için kural olarak tescil gerekir ve tam veya uygun bir neden
olması lazım.
aaa. Zorunlu Mecra Hakkı (TMK 744)
Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi koşuluyla, su yolu,
kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden
geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin altından veya
üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.
Mecra geçirilmesinin kamulaştırma kurallarına bağlı olması hâlinde, bu Kanunun mecralara
ilişkin komşuluk hükümleri uygulanmaz.
Mecrayı geçirme hakkı, hak sahibinin istemi üzerine ve giderleri ödemesi koşuluyla tapu
kütüğüne tescil edilir. (TMK 744)
27/106
Durum değişirse, yükümlü taşınmaz maliki, mecranın kendi yararına olarak başka bir
yere nakledilmesini isteyebilir.
Zorunlu mecra hakkı, Taşınmaz mülkiyetinin dolaylı kısıtlamasıdır.
Zorunlu mecra irtifakı kapsamında bir katlanma borcunun ortaya çıkması için şu
şartların bulunması lazım;
1- Mecra geçirilmesine ilişkin bu durumun kamulaştırma kurallarına tabi
olmamalı
2- Mecranın geçirilmesi zorunlu olmalı
3- Mecranın başka araziden geçirilmesi imkansız veya aşırı maliyetli olmalı
4- Arazi sahibinin uğrayacağı zararın tamamen ve önceden ödenmiş olması lazım
5- Mecra hakkı, komşuluk ilişkisinden doğması lazım
Hak sahibinin bir talep hakkı vardır. Karşı taraf bu talebi kabul ederse, mecra irtifakı,
tarafların yapacağı resmi şekildeki bir sözleşme ile kurulur (tapu sicil
müdürlüğünde), tescile gerek yoktur. Tescil yapılırsa, bu tescil kurucu değil,
açıklayıcıdır. Arazi sahibi, talebi kabul etmezse, dava ile mahkemenin vereceği
kararın kesinleşmesi ile kurulur. Mahkemenin kararı, bir tespit kararı değil yenilik
doğuran bir karardır.
Zorunlu mecra irtifakı kurulursa katlanma yükümlülüğü altındaki arazı sahibi
birtakım talep haklarına sahip olur:
1- Mecranın kendisine en az zarar verecek kısımdan geçirilmesini isteyebilir,
2- Arazisini fiilen kaybetmesine neden oluyorsa, arazinin kısmen veya tamemen
satın alınmasını talep edebilir,
3- Şartlar değişiyorsa artık mecranın oraya taşınmasını isteyebilir
28/106
Arazi sahibi geçit talebini kabul etmezse TMK 716. Madde kapsamında tescile
zorlama davası açarız, bu durumda mahkemenin vereceği kararın kesinleşmesi ile
zorunlu geçit hakkı doğmuş olur, mahkemenin kararı yenilik doğuran bir karardır.
ccc. Zorunlu Kaynak (Su) Hakkı (TMK 761)
“Evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olup, bunu aşırı zahmet ve gidere
katlanmaksızın başka yoldan sağlayamayan taşınmaz maliki, komşusundan, onun
ihtiyacından fazla olan suyu tam bir bedel karşılığında almasını sağlayacak bir irtifak
kurulmasını isteyebilir.
Zorunlu su irtifakının kurulmasında öncelikle kaynak sahibinin menfaati gözetilir.
Durum değişirse, kurulmuş irtifak hakkının değiştirilmesi veya kaldırılması istenebilir.”
(TMK 761).
Taşınmaz mülkiyetinin dolaylı kısıtlamalarındandır. Şartları:
1- Kaynak sahibi olan taşınmaz maliki, kendi ihtiyacından fazla suya sahip olmalı
2- İhtiyaç sahibi kaynak sahibinin bu suyu başka yerlerden alması imkansız veya
aşırı masraflı olmalı
3- Tam bir bedel ödenmeli
Talep üzerine karşı taraf kabul ederse, Resmi şekilde kurulmuş bir sözleşme ve tescil
gerekir. Tescil kurucu niteliktedir. Talep kabul edilmezse, TMK 716 kapsamında
tescile zorlama davası ile mahkemenin vereceği karar ile kurulur. Mahkemenin kararı
kurucu yenilik doğuran bir karardır.
ddd. Taşkın Yapı Hakkı (TMK 725)
Daha önce açıklama yapıldığı için tekrar yapılmamıştır.
ff. Komşuluk Hukukundan Doğan Yetkileri Kullanabilmek İçin Gerekli İşlere ve
Bunların Giderlerine Katılma Yükümlülüğü
Her taşınmaz maliki, komşuluk hukukundan doğan yetkilerin kullanılması için
gerekli işlere ve bunların giderlerine, kendi yararlanması oranında katılmakla
yükümlüdür. Komşu malikler gidere katılmada, yararlanma oranından farklı bir oran
kabul edebilirler. Ancak bu değişikliğin tarafları bağlayabilmesi için, resmi şekilde
yapılmış sözleşme ve bunun tapu siciline şerh verilmesi gerekir.
Burda bir katlanma veya kaçınma yükümlülüğü değil, katılma yükümlülüğü
getiriyor. Bu yükümlülük eşyaya bağlı bir borçtur.
29/106
bb. Sürüklenen Şeyler İle Benzerlerinin Alınması (TMK 752)
“Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle ya da rastlantı sonucunda başkasının
arazisine sürüklenen veya düşen şeyler ile buraya giren büyük ve küçük baş hayvan, arı oğulu,
kanatlı hayvan ve balık gibi hayvanların hak sahipleri tarafından aranıp alınmasına, arazi
maliki izin vermek zorundadır.
Arazi maliki, bu yüzden uğradığı zararın denkleştirilmesini istemek ve denkleştirme bedeli
kendisine ödeninceye kadar o şeyleri hapsetmek hakkına sahiptir.”(TMK m. 752)
cc. Zorunluluk Hali (TMK 753)
“Bir kimse kendisini veya başkasını tehdit eden bir zararı veya o anda mevcut bir tehlikeyi
ancak başkasının taşınmazına müdahale ile önleyebilecek ve bu zarar ya da tehlike taşınmaza
müdahaleden doğacak zarardan önemli ölçüde büyük ise, malik buna katlanmak zorundadır.
Malik, bu yüzden uğradığı zarar için hakkaniyete uygun bir denkleştirme bedeli isteyebilir.
“(TMK m. 753)
dd. Diğer Geçit Hakları
TMK m. 748 ve 789 diğer geçit haklarını düzenlemektedir.
TMK m. 789 iradi olarak kurulan irtifak haklarına ilişkindir. TMK m. 748’deki geçit
hakları ise, kanundan doğan, doğrudan mülkiyet kısıtlamaları niteliğindedir. Her iki
grup geçit hakkı da tarım hukukuna ilişkin olup ve aynı zamanda komşuluk
hukukuna ilişkin bir işlev yerine getirmektedir.
30/106
6. TAŞINMAZ MALİKİNİN SORUMLULUĞU
I. Genel Olarak (TMK 730)
Taşınmaz maliki mülkiyet hakkını, bu hakkın kanuni kısıtlamalarına aykırı
kullanarak aşar, dolayısıyla bu haktan doğan ödevlerini ihlal ederse, bu yüzden
zarara uğrayan kişiye karşı sorumlu olur.
TMK m. 730/1’e göre, ‘Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal
kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan
kimse, durumun eski hâline getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava
edebilir.’
Bu anlamda taşınmaz malikinin sorumluluğu;
1- Kusursuz sorumluluktur
2- Objektif kusursuz soumluluktur. Yani kurtuluş kanıtı getirilemez.
TMK m. 730/1’de 3 ayrı dava öngörülmektedir.
• Eski hale getirme davası: Aykırılığı yaratan sebebin ortadan kaldırılması istenir.
Açılabilmesi için, aykırılığın devam ediyor olması gerekir. Örneğin, kirli su akıyor, filtre
takılması.
• Tehlikenin giderilmesi davası: Zarar henüz ortada yok ama zararı ortaya çıkara
tehlikenin önlenmesi.
• Tazminat Davası: Bir zarar ortaya çıkmışsa maddi veya manevi zararın tazmini.
Tazminatla birlikte eski hale getirilmesi de istenebilir. TBK 72. Madde uyarınca, zarar görenin
zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği
tarihten itibaren 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.
31/106
D. Mülkiyet Hakkının Bu Hakkın Yasal Kısıtlamalarına Aykırı Kullanılması İle Zarar
Arasında Uygun İlliyet Bağının Varlığı
Taşınmaz malikinin MK m. 730/1’e göre sorumlu tutulabilmesi için mülkiyet
hakkının bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanılması ile zarar arasında uygun
bir illiyet bağı bulunmalıdır.
Burada kusursuz sorumluluk vardır, ancak uygun illiyet bağını kesen sebepler
(Mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru veya üçüncü kişinin ağır kusuru) varsa
sorumluluk doğmaz.
7.KAT MULKIYETI
KMK m 2/a uyarınca da, Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe
anagayrimenkul (anataşınmaz); yalnız esas yapı kısmına anayapı, anagayrimenkulün
ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup, bu Kanun hükümlerine göre
bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine bağımsız bölüm; bir bağımsız bölümün
dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan yerlere eklenti; bağımsız
bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına kat mülkiyeti ve bu hakka sahip
olanlara kat maliki denir.
Kat mülkiyeti arsa payına ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlere bağlanmış özel bir
mülkiyet çeşididir. Bu anlamda, arsa ile ortak yerler arasında eşyaya bağlı bir paylı
mülkiyet ilişkisi vardır. Arsa payı ve prtak yerlerdeki mülkiyet ile bağlantılı olan
bağımsız bölümler üzerindeki mülkiyet birbirine bağlanmıştır. Arsa üzerindeki
mülkiyet payımızı bağımsız bölüm üzerindeki mülkiyet hakkından bağımsız
devredemeyiz. Dolayısıyla, “kat mülkiyeti”, arsa payı ve ana gayrimenkuldeki ortak
yerlere bağlanmış özel bir mülkiyet olup arsa payı ve ortak yerlerdeki paylı mülkiyet
ile bağlantılı özel bir mülkiyet çeşididir.
32/106
Ortak yerlerden katım ana taşınmazın bağımsız bölümler dışında ana taşınmazın
korunma, ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarayan yerlere “ortak yerler”
denilir. Ortak yerleri sözleşmeyle belirleneceği gibi, KMK”nun 4. Maddesinde
düzenlenmiştir. KMK”de ayrıca bağımsız bölümler ve ortak yerler dışında, bir
bağımsız bölümün dışında olup doğrudan doğruya o bağımsız bölüme tahsis edilmiş
kömürlük, su depopsu, garaj, elektrik, hava gazı, su saati tuvalet ve eklentileri de söz
konusu bağımsz bölümün bir parçası sayılır. Dolayısıyla bunlar üzerindeki mlkiyet
hakki, bağımsız bölümdeki mülkiyet hakkına dahildir.
33/106
1.Resmi Senet
Kat mülkiyetinin kurulması için resmi senet, taşınmaz tek kişinin mülkiyetinde ise bu
kişinin, birden çok kişinin paylı mülkiyetine tabi ise bütün paydaşların istemi üzerine
tapu müdürlüğünün yetkili memurunca düzenlenir. İstemde bulunabilmek için malik
ya da paydaş olmak gerekir. Paydaşın kat irtifakı ya da kat mülkiyeti satış vaadi
sözleşmesi yapması, vaad alacaklısının bu işleme katılmasına yol açmaz. Malik veya
paydaşın istemi üzerine tapu müdürlüğünün yetkili memuru ibrazı istenen
belgelerinde tamam olduğu sonucuna varırsa kat mülkiyetinin kurulması için resmi
senet düzenler. İstemde ibrazı istenen belgeler KMK m. 12’de düzenlenmiştir. Bu
maddelerden en önemlileri mimari proje ve yönetim planıdır.
Mimari proje ve yönetim planı kural olarak kat maliklerin,n hepsi imzalar ancak
KMK’YA 2018 yılında yapılan değişiklikle yüklenici, mimari projeyi ve yönetim
planını hazırlayıp imzalayaraak kat maliklerinin imzası olmadan kat mülkiyeti veya
kat irtifakı kurma hakkı verilmiştir.
34/106
C. Kat Mülkiyetinin Kat İrtifakına Dayanılarak Kurulması
Kat irtifakı, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı
olarak, KMK’da gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine re’sen çevrilebilecektir. Bu
işlem arsa malikinin veya kat irtifakına sahip paydaşlardan birinin istemiyle de
gerçekleştirilebilir. KMK m. 14/3’e göre, “Yapının tamamlanmasından sonra kat
irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi, kat irtifakının tesciline ait resmi senede ve 12 nci
maddede yazılı belgelere dayalı olarak, yetkili idarece yapı kullanma izin belgesinin verildiği
tarihten itibaren altmış gün içinde ilgili tapu idaresine gönderilmesi üzerine resen yapılır.”
2. Tescil
Resmi sözleşme aynı zamanda tescil istemi sayılır. KMK m. 14/2’ye göre, “Bir arsa
üzerinde kat irtifakları ancak sözleşmede veya dilekçede her kat irtifakının ilgili bulunduğu
bağımsız bölüme tahsisi istenen arsa payı, arsanın kayıtlı olduğu kütüğün (Beyanlar)
hanesinde belirtilmek suretiyle kurulur ve yapının, verilen projeye göre tamamlanmasından
sonra kat mülkiyetine konu olacak bağımsız bölümlerinin numarası ve bu bölümlere bağlı
eklentiler kütüğün beyanlar hanesinde belirtilir.”
35/106
Bu hak payla birlikte devredilebilir, rehnedilebilir ve mirasçılara geçebilir; hatta satış
vaadine de konu olabilir.
Bu anlamda, kat irtifakı 2 temel borç doğurur:
• Binanın yapımı
• Kat mülkiyetine geçme hakkı/borcu
a. Binanın Yapımı
Kat irtifakı sahipleri bu hakka konu olan ortak arsa üzerinde, ileride kat mülkiyetine
çevrilmek üzere yapılacak yapının sözleşmeye ve plana göre tamamlanması için
kendilerine düşen borçları vaktinde yerine getirmek ve yapı işini, doğruluk kaideleri
uyarınca kolaylaştırmakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler. Kat irtifakı sahiplerinden
biri kendine düşen borçları, noter aracılığıyla yapılan ihtara rağmen, bu ihtar
tarihinden başlayarak iki ay içinde yerine getirmezse diğerlerinin yazılı istemi üzerine
hâkim, onun arsa payının ve kat irtifakının hükme en yakın tarihteki değeri
karşılığında, öteki paydaşlara, arsa payları oranında devrine karar verir. Kat irtifakı
sahiplerinden birinin kusuru yüzünden, yapının kanuni süre içinde yapılamaması
sebebiyle kat irtifakı düşerse, kusurlu taraf diğerlerinin bu yüzden uğradıkları zararı
tazminle yükümlüdür. Kanuni süre kat irtifakının kurumasından itibaren en çok beş
yıldır.
2. Yönetici Tayini
Kat irtifakı sahipleri yapının tamamlanması için kendi aralarından veya dışarıdan bir
veya birkaç kişiyi yönetici olarak tayin edebilirler. Kat mülkiyeti yöneticisinin görev,
yetki ve sorumluluklarına dair hükümler, bu yönetici hakkında da uygulanır. (KMK
m. 17/2)
36/106
E. Kat İrtifakının Sona Ermesi
Kat irtifakına konu olan arsanın maliki veya ortak malikleri, tapu memuruna
verecekleri yazılı bir beyanla kat irtifakına ait sicil kaydını sildirerek bu irtifaka her
zaman son verebilirler. Kat irtifakı, buna konu olan arsanın tamamıyla yok olması
veya üzerinde yapı yapılamayacak hale gelmesi veya kamulaştırılması ile
kendiliğinden sona erer. Kat irtifakına konu olan arsa üzerinde, bu irtifakın kurulması
sırasında verilen plana göre beş yıl içinde yapı yapılmazsa maliklerden birinin istemi
üzerine, sulh hâkimi, gerektiğinde ilgilileri de dinleyerek, duruma göre kat irtifakının
sona ermesine veya belli bir süre için uzatılmasına karar verir. Süre istem üzerine
yeniden uzatılabilir. (KMK m. 49)Kat irtifakı kaldırıldığında tapu kütüğündeki kayıt
silinir.
2. Ortak Yerlerde
Kat malikleri ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak
mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. (Paylı mülkiyet payı var).
Kat malikleri ortak yerlerde kullanma hakkına sahiptirler; bu hakkın genel kömürlük,
garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine
sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır. (KMK m. 16) Ancak
asansör, apartmanın girişi gibi ortak yerlerde, herkesin eşit kullanması gerekir.
Ortak yerler paylı mülkiyet esasına tabi olsa bile,
Kat maliklerinin ortak yerlerdeki paylı mülkiyeti sona erdirme hakkı yok
Paylı malikler ortak yerler üzerinde önalım hakkı yok.
37/106
birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı
olarak yükümlüdürler.
Bu kanunda kat maliklerinin borçlarına dair olan hükümler, bağımsız bölümlerdeki
kiracılara ve oturma (Sükna) hakkı sahiplerine veya bu bölümlerden herhangi bir
suretle devamlı olarak faydalananlara da uygulanır; bu borçları yerine getirmeyenler
kat malikleriyle birlikte, müteselsil olarak sorumlu olur. (KMK m. 18)
38/106
4. Onarım İçin Bağımsız Bölüme Girilmesine İzin Verme ve Bağımsız Bölümde Gerekli
İşlerin Yapılmasına Katlanma Yükümlülüğü
Kat maliklerinden birinin bağımsız bölümünde veya bu bölümdeki tesislerde
meydana gelen bir hasar veya bozukluğun onarımı veya giderilmesi veya tesislerin
yeniden yapılması ile yapı güvenliğiyle ilgili olarak yapılması gerekli görülen teknik
incelemeler için diğer bir bağımsız bölüme girmek gerekiyorsa, o bölümün maliki
veya o bölümde başka sıfatla oturanlar, giriş müsaadesi vermeye ve bölümde gerekli
işlerin yapılmasına katlanmaya mecburdurlar.
Anagayrimenkulün bir kısmının harap olması halinde, harap olan bağımsız bölüm ve
eklentilerinin veya ortak yerlerin veya bağımsız bölümdeki tesislerin yeniden
yapılması için, sağlam kalan bağımsız bölümlerin içinden veya dışından
faydalanılması gerekiyorsa, o bölümlerin malikleri veya orada başka sıfatla oturanlar
buna müsaade etmeye mecburdurlar.
Söz konusu onarımlar için bağımsız bölümlerine girilmesine veya bağımsız
bölümlerinin içinden ve dışından yararlanılmasına izin veren kat maliklerinin veya
orada başka sıfatla oturanların uğrayacakları zararı,, lehine müsaade verilen bağımsız
bölüm malikleri derhal ödemekle yükümlüdürler.
39/106
V. Kat Mülkiyetinde Yönetim
Anagayrimenkul kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun
hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetilir. Yönetim planını, kat malikleri
beraber hazırlıyor, ancak artık yükleniciler de yönetim planının hazırlayıp
imzalayabilir. Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte üç
çoğunluğu gerekir.
Bütün kat malikleriyle külli ve cüzi halefleri, yönetici ve denetçiler, kat malikleri
kurulunun kararlarına uymakla yükümlüdürler.
A. Yönetim Planı
Yönetim planı yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve denetçilerin
alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenler. Yönetim planı, bütün kat
maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir. Yönetim planında hüküm
bulunmayan hallerde, anagayrimenkulün yönetiminden doğacak anlaşmazlıklar bu
kanuna ve genel hükümlere göre karara bağlanır. Yönetim planının değiştirilmesi için
bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır. Kat maliklerinin 33 üncü maddeye
göre mahkemeye başvurma hakları saklıdır. Yönetim planı ve bunda yapılan
değişiklikler, bütün kat malikleriyle onların külli ve cüzi haleflerini ve yönetici ve
denetçileri bağlar.
Yönetim planının ve onda sonradan yapılan değişikliklerin tarihi, kat mülkiyeti
kütüğünün (Beyanlar) hanesinde gösterilir ve bu değişiklikler yönetim planına
bağlanarak kat mülkiyetinin kuruluş belgeleri arasında saklanır.
B. Kat Malikleri Kurulu
Kat malikleri kurulu (genel kurul) bütün kat maliklerinden oluşur. Bir bağımsız
bölüm paylı mülkiyete veya elbirliği mülkiyetine tabi olup birden çok kişinin
mülkiyetinde ise, kat maliki kuruluna bunları temsilen kendilerinin belirleyeceği
içlerinden biri katılır. Kat maliklerinden biri ehliyetsiz ise, onun yerine kurula kanuni
temsilcisi katılır.
Anagayrimenkulün kullanılmasından veya yönetiminden dolayı kat malikleri
arasında veya bunlarla yönetici ve denetçiler arasında veya denetçilerle yöneticiler
arasında çıkan anlaşmazlıklar, kat malikleri kurulunca çözülür ve karara bağlanır. Bu
karara razı olmayanlar anataşınmazın bulunduğu yerin sulh hukuk mahkemesine
başvurarak hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Kat malikleri kurulunun toplantı zamanı ve toplantıya çağrı biçimi yönetim planında
gösterilir. Kat malikleri kurulu, yılda bir defadan az olmamak üzere yönetim planında
gösterilen zamanlarda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk
ayı içinde toplanır. Toplu yapılarda ise kurullar, en geç iki yılda bir defadan az
olmamak üzere yönetim plânlarında gösterilen zamanlarda, böyle bir zaman
gösterilmemişse, ikinci takvim yılının ilk ayı içinde toplanır.
Önemli bir sebebin çıkması halinde, yöneticinin veya denetçinin veya kat
maliklerinden üçte birinin istemi üzerine ve toplantı için istenilen tarihten en az onbeş
gün önce bütün kat maliklerine imzalattırılacak bir çağrı veya bir taahhütlü mektupla,
toplantı sebebi de bildirilmek şartıyla kat malikleri kurulu her zaman toplanabilir.
40/106
İlk çağrı yapılırken, birinci toplantıda, yeter sayının sağlanamaması halinde, ikinci
toplantının nerede ve hangi tarihte yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci
toplantı arasında bırakılacak zaman yedi günden az olamaz.
Kat malikleri kurulunun toplanma yeter sayısı, arsa payı ve kat maliklerinin sayısının
yarısından fazlası ile toplanır ve toplanan kişilerin oy çokluğu ile karar alır. Eğer
yeterli çoğunluk sağlanamazsa, ikinci toplantıda hazır olanlarla toplanılır ve salt
çoğunlukla karar alınır. Kural bu olmakla beraber, bazı konularda karar alınabilmesi
için çifte çoğunluk aranırç Toplantıda aykırı oy kullanan veya toplantıya katılmayan
kat maliki toplantıda alınan karara karşı Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açma hakkı
var. Kanun bazı hallerde, salt öoğunluk, çifte çoğunluk veya beşte dört çoğunluk
aramıştır:
41/106
VI. Kat Mülkiyetinin Sona Ermesi
42/106
IX. Devre Mülk
A. Genel Olarak
KMK m. 57’ye göre, ‘Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün
ortak maliklerinden her biri lehine bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde
istifade hakkı, müşterek mülkiyet payına bağlı bir irtifak hakkı olarak kurulabilir. Bu hakka
devre mülk hakkı denir.’
B. Devre Mülk Hakkının Kurulması
Devre mülk hakkı ancak konut olarak kullanılmaya elverişli yapılarda veya bu
yapıların bağımsız bölümlerinde kurulabilir. Bağımsız bölümde devre mülk
kurulabilmesi için, bu bölümler üzerinde önceden kat mülkiyeti ya da kat irtifakının
kurulmuş olması gerekir. Devre mülk hakkına sahip olacak kişiler, o yapının veya
bağımsız bölümün paydaşları olmalıdır. Tüm paydaşlarca imzalanan ayrıntılı olarak
düzenlenmiş devre mülk sözleşmesi yapılmalıdır. Devre mülk hakkına tanınan
yararlanma süre 15 günden az olamaz. Tapu müdürlüğünce düzenlenecek resmi
senette her bir hak sahibine ait paylı mülkiyet payı ve bu paya bağlanan taşınmazdan
yararlanma devreleri ve süreleri belirtilmelidir. Devre mülk hakkının kurulmuş
olduğu beyanlar hanesine işaret edilir.
C. Devre Mülk Hakkının Hükümleri
Devre mülk hakkı sahiplerinin hak ve borçları, yetki ve sorumluluklarının tespit ve
uyuşmazlıkların çözümlenmesinde bu Kanunda, sözleşmede veya yönetim planında
hüküm bulunmayan hallerde Türk Medeni Kanunu ve ilgili diğer kanun hükümleri
uygulanır.(KMK m. 65)
D. Devre Mülk Hakkının Sona Ermesi
• Anlaşma yoluyla
• Taşınmazın yok olması veya kamulaştırılması
• Devre mülk hakkının tek kişide toplanması
NOT: Devremülk ile devre tatili karıştırmamak lazım. Devre tatil, bir kişisel hakka
dayanarak belli periyotlarla kullanma söz konusu. Devremülkte ise, ayni hakla
kullanma söz konusu.
Devremülk sahibi kendi dönemini başkasına devredebilir.
43/106
TAŞINIR MÜLKİYETİ
I. Devren Kazanma:
Mülkiyetin bir kişiden diğerine geçtiği hallerde devren kazanma söz konusudur.
Mülkiyetin devren kazanılması ya miras yoluyla ya da mülkiyeti devir amacıyla malın
zilyetliğinin devreden tarafından kazanana geçirilmesiyle gerçekleşir.
44/106
korunduğu hâllerde o şeyin maliki olur.’ Bu hüküm, emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetle ayni
hak kazanımını düzenleyen MK m. 988 ile tamamlanmıştır. Taşınmaz mülkiyetini
devir borcu doğuran bir ilişkide malikin devir borcunu ifa etmemesi durumunda,
TMK m. 716 mülkiyetin mahkeme kararıyla nakledilmesi imkanını düzenlemiştir.
Taşınır mülkiyeti bakımından hâkimin bu şekilde yenilik doğuran bir karar vermesi
mümkün değildir. Açılacak eda davasında verilen hükmün yerine getirilmesi ancak
cebri icra yoluyla mümkün olur.
45/106
kaydedilmesiyle geçerli olur. Sicile yapılan tescil kurucu bir işleve sahiptir. Bununla
birlikte tescilin üçüncü kişilerin iyiniyetini kaldıran açıklık işlevi yoktur.
II. Aslen Kazanma
Bir taşınırın mülkiyeti bir başkasının mülkiyet hakkına ve iradesine dayanmadan
kazanıldığı takdirde, o taşınırın mülkiyeti aslen kazanılmış olur.
A. Sahiplenme (İhraz)
Sahipsiz bir taşınırı malik olmak iradesiyle zilyetliğine geçiren kimse, onun maliki
olur. Sahiplenmenin gerçekleşebilmesi için iki şart aranır.
*Sahipsiz bir taşınır mal olmalı
Mal baştan itibaren sahipsiz olabileceği gibi (örneğin, denizdeki balıklar, av
hayvanları), önceki malikin malı terk etmesi sonucunda sonradan da sahipsiz hale
gelebilir. Terkten bahsedebilmek için malikin onu mülkiyet hakkına son vermek
isteğiyle zilyetliğinden çıkarmış olması gerekir. Bu bakımdan kaybedilen, düşürülen
bir yerde unutulan eşya terk edilmiş eşya olmadığından, sahipsiz sayılmaz ve
sahiplenilemez.
*Malik olma iradesiyle zilyetlik kurulmalıdır.
Sahiplenme yoluyla sahipsiz malın mülkiyetinin kazanılabilmesi için sahiplenilmek
istenen mal üzerinde malik olma iradesiyle zilyetlik kurulmalıdır. Sahiplenme bir
hukuki işlem değil, bir maddi fiildir. Bu sebeple sahiplenenin hukuki işlem ehliyetine
sahip olması gerekmemektedir. Ancak, zilyetlik iradesine ve ayırt etme gücüne sahip
olması gerekir.
C. Karışma ve Birleşme
46/106
Birden çok kişinin taşınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya aşırı bir emek
ve para harcanmadan ayrılmayacak şekilde birbiriyle birleşmiş veya karışmışsa o
kişiler, yeni şey üzerinde kendi taşınırlarının birleşme veya karışma zamanındaki
değerleri oranında paylı mülkiyete sahip olurlar. Bir taşınır diğer bir taşınırla onun
ikincil nitelikte bütünleyici parçası olacak şekilde karışır veya birleşirse; eşyanın
tamamı, ana parçanın malikine ait olur. Tazminat ve sebepsiz zenginleşmeden doğan
istem hakları saklıdır. (TMK m. 776)
TMK m. 776’da düzenlenen karışma ve birleşmenin konusu ancak taşınır eşya olabilir.
Taşınmaz ile birleşen taşınır eşya TMK m. 776’da değil, TMK m. 722’de
düzenlenmiştir.
TMK m. 776’nın uygulanabilmesi için, farklı kimselerin mülkiyetindeki taşınırlar, ya
bir maddi fiille ya da bir doğa olayı sonucu tesadüfen karışmış ya da birleşmiş
olmalıdır.
Öğretideki hâkim görüşe göre, TMK m. 776’da aynı türden şeylerin karışması değil,
değişik türden şeylerin yeni bir taşınır eşya meydana getirecek şekilde karışması
düzenlenmiştir. Bununla beraber, aynı türden şeylerin, örneğin çuvallardaki
buğdayların karışması halinde TMK m 776 kıyasen uygulanabilecektir.
47/106
E. Define (Gömü)
Bulunmalarından çok zaman önce gömülmüş veya saklanmış olduğu ve duruma göre
artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaşılan değerli şeyler, define sayılır.
Bilimsel değer taşıyan eşyaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere define, içinde
bulunduğu taşınmaz veya taşınır malın malikinin olur. Defineyi bulan kimse,
değerinin yarısını aşmamak üzere uygun bir ödül isteyebilir. (TMK m. 772)
Bilimsel değeri olan eşya ise, define olsun olmasın TMK m. 773’le düzenlenmiştir. Bu
hükme göre, “bilimsel değeri olan sahipsiz doğal şeyler ile eski eserlerin bulunması hâlinde
özel kanun hükümleri uygulanır.”
F. Kazandırıcı Zamanaşımı
TMK m. 777’de düzenlenmiştir. Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyetin
kazanılması için gereken şartlar:
*Başkasının mülkiyetinde olan bir taşınır mal üzerinde malik sıfatıyla zilyetlik
kurulmuş olmalıdır. Malik sıfatıyla zilyetlik dolaylı veya dolaysız zilyetlik olabilir.
*Zilyet iyiniyetli olmalıdır. İyiniyetin zilyetliğin kurulduğu anda mevcut
olması ve zamanaşımı süresince devam etmesi gerekir.
*Zilyetlik davasız ve aralıksız beş yıl boyunca devam etmiş olmalıdır. Zilyet
aleyhine istihkak davası açılmış olmamalıdır. Ancak, dava dışındaki her çeşit ihtar ve
ihbar da zilyedin iyiniyetini ortadan kaldıracağından mülkiyetin zamanaşımı yoluyla
kazanılmasını engelleyecektir.
Zilyetliğin irade dışı kaybedilmesi hâlinde zilyet, bir yıl içinde eşyayı ele geçirir veya
açacağı bir dava yoluyla onu yeniden elde ederse kazandırıcı zamanaşımı kesilmiş
olmaz.
Kazandırıcı zamanaşımı süresinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında
Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
Zamanaşımından yararlanma şartları bulunan her zilyet kendisinden önceki zilyedin
zilyetlik süresini, kendi zilyetlik süresine ekleyebilir. Fakat bunun için zilyetliğin
önceki zilyetten sonraki zilyede geçerli bir şekilde intikal etmiş olması gerekir.
48/106
SINIRLI AYNİ HAKLAR
49/106
bağımsız ve sürekli haklar ve kat mülkiyetine tescil edilebilen bağımsız bölümleri
anlamamız lazım. Kamu malları üzerinde de sınırlı ayni hak mümkün ancak bunlar
kendi özel kanunlarında belirtildiği ölçüde. Haklar üzerinde de sınırlı ayni hak tesisi
mümkün, ancak bir hakkın sınırlı ayni hak oluşturabilmek için söz konusu hak
devredilebilir hak (alacak hakkı gibi) olması lazım. Malik kendi eşyası üzerinde, sınırlı
ayni hak tesis edebilir, ancak malikin kendi eşyasında sınırlı ayni hak tesis edebilmesi,
tapu sicili ile söz konusu olabilir ve sadece taşınmazlarda söz konusu olur. Malik
kendi lehine irtifak hakkı tesis edebilir, bu kural olarak taşınmaz lehine (eşyaya bağlı
irtifaklarda) söz konusu olur. Ancak bunun yanısıra, sadece eşyaya bağlı irtifaklar da
değil, bunun yanında kişiye bağlı bazı irtifakların veya taşınmaz yükünün malik
lehine kurulması mümkündür. ÇOK ÖNEMLİ
Malik lehine eşyaya bağlı (taşınmaz lehine) irtifak nasıl kurulur? Örneğin, malikin yan
yana iki arazisi olsun var (X,Y). Y’nin yola kıyısı var. Malik ileride ne olur olmaz diye,
X lehine Y üzerinde bir bir geçit hakkı sağlıyor. Bu durumda X yararlanan, Y
yükümlü. Burda taşınmaz lehine (eşyaya bağlı) bir irtifak vardır. Bu irtifak kesinlikle
ve kesinlikle kişiye bağlı değil, taşınmaza malik olmaya bağlanmıştır. Y el
değiştirdikçe, yeni malik söz konusu irtifakın yükümlüsü olur. Yine X el değiştirdikçe,
yeni malik faydalanan olur. İkinci durumda ise, yine X ve Y arazileri var. X arazisinin
sahibi A, Y taşınmazının sahibi B olsun. Aynı önceki örnekte olduğu gibi X taşınmazı
lehine ve Y taşınmazı aleyhine geçit hakkı kuruluyor. Burda da eşyaya bağlı bir irtifak
kuruluyor. Arazinin maliki kim olursa ırtifakın sahibi oluyor. Bu durumda, B malını
A’ya devrettiğinde A kendi lehine bir irtifak tesis etmiş oluyor. ÇOK ÖNEMLİ
Malik, kendi kendine rehin hakkı da kurabilir. Örneğin, arakadaşımın borcu için,
kendi taşınmazımın üstüne taşınmaz rehni kurmuşum. Derken, üçüncü kişinin
alacağını devralmışım. Bu durumda ben kendi lehime rehin kurmuş olurum. Ya da
ben alacak sahibiyim, karşı taraf borçlu, ve karşı taraf kendi taşınmazına rehin vermiş.
Ben o taşınmazı devralmışsam ben kendi lehime rehin kurmuş olurum. Bu iki senaryo,
sadece ve sadece taşınmaz rehni ççeşitlerinden ipotek ve ipotekli borç senedinde olur.
(Taşınmaz rehni dediğimde 3e ayrılır: ipotek, ipotekli borç senedi ve irad senedi).
Kendi lehime rehin kurma bakımından, bir diğer senaryo ise kıymetli evrağa bağlı
taşınmaz rehni söz konusu ise ise örneğin ipotekli borç senedi ve irad senedii söz
konusu ise, malikin kendi lehine rehin hakkı söz konusu olur. ÇOK ÖNEMLİ
SINAVDA ÇIKABİLİR.
Mülkiyet ile sınırlı ayni haklar arasındaki ilişkide iki kuram savunulmuştur.
*Bölünme kuramı
Bölünme kuramına göre, mülkiyetin içeriğindeki yetkiler birbirinden ayrılmakta ve
bir başkasına aktarılarak, sınırlı ayni hak adını almaktadır.
*Yükleme kuramı
Öğretide egemen olan yükleme kuramına göre, sınırlı ayni hak, eşya üzerindeki
mülkiyet hakkının daraltılması suretiyle kazanılır. Eşya üzerindeki mülkiyet hakkı,
sınırlı ayni hakkın sağladığı yetkiler ölçüsünde sınırlanmış olur.
50/106
2. SINIRLI AYNİ HAKLARA İLİŞKİN GENEL AÇIKLAMALAR
I. Sınırlı Ayni Hakların Konusu
Sınırlı ayni hakların konusunu mülkiyetin konusunu oluşturan taşınır ve taşınmaz
eşya oluşturur. İntifa ve rehin hakkı hem taşınır hem de taşınmaz eşya üzerinde
kurulabilir. Diğer irtifak hakları ve taşınmaz yükü sadece taşınmaz eşya üzerinde
kurulabilir.
Paylı mülkiyet payları ancak diğer paydaşların mülkiyet haklarını sınırlamayan sınırlı
ayni haklara konu olabilir. Paylı mülkiyet payları üzerinde ancak değere ilişkin ayni
haklar olan rehin, taşınmaz yükü ve irtifak haklarından sadece intifa hakkı kurulabilir.
Tapu kütüğünün bağımsız sayfasına taşınmaz olarak kaydedilen ve taşınmaz olarak
işlem gören bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyetine konu olan bağımsız
bölümler sınırlı ayni haklara da konu olabilir. Bağımsız bölümler üzerinde üst hakkı
kurulamaz.
III. Malikin Kendi Eşyası Üzerinde Sınırlı Ayni Hak Sahibi Olması
51/106
haklar arasında sıra’ denir. Zaman bakımından daha önce kurulan sınırlı ayni hak,
sonraki tarihli sınırlı ayni haktan önde gelir. Ancak taşınmaz rehninde sıra bazı
özellikler gösterir.
Yani önümüze bir soru gelirse, ilk önce iki sınırlı ayni hak birbiri ile bağdaşıyor mu
bağdaşmıyor mu buna bakmamız lazım. Bağdaşıyorsa, bu haklar arasında eşitlik
vardır. Buna karşılık birden fazla sınırı ayni hak birbiri ile bağdaşmıyorsa, işte bu
durumda sınırlı ayni haklarda sıra gündeme gelir.
Bu durumda, aynı taşınmaz üzerinde birden çok irtifak hakkı varsa ve bu birden çok
irtifak hakkı birbiri ile bağdaşmıyorsa, tarih olarak ilk önce kurulan hak, tarih olarak
daha sonra kurulan sınırlı ayni haktan önce gelir.
Yine aynı taşınmaz üzerinde birbiri ile bağdaşmayan birden çok taşınmaz yükü varsa
bunlardan, daha eski olan taşınmaz yükü daha önce yer alır.
Aynı taşınmaz üzerinde birden fazla rehin hakkı varsa (ki bu durumda her zaman
çatışma olur), bu durumda tarih değil, rehnin kurulmuş olduğu derecenin sırasına
göre belirlenir. Birinci derecedeki rehin her zaman sonraki dereceden önce gelir.
Rehinde dereceler önemlidir, tarih değil (Rehinde dereceler var. Bu dereceden kastım,
taşınmazın farazi değerinin bölünmesi ile bulunan derecelerdir. Taşınmazın değerine
göre, farklı limitlerde rehin hakkı kurabilirsin. Aynı derecede birden fazla kişiye rehin
verebilirim. Üç farklı borç için doldurulabilir. Birinci derece, ikinci derece ve üçüncü
derece).
Ancak aynı taşınmaz üzerinde bir irtifak hakkı, bir taşınmaz yükü ve bir de rehin
hakkı varsa, bunlar arasındaki sırayı tespit ederken, irtifak hakkının kuruluş tarihi,
taşınmaz yükünde kuruluş tarihi, rehinde ise derecenin kuruluş tarihine bakacağız.
(Dikkat edileceği üzere, rehinde derecenin ne zaman kurulduğuna bakmıyoruz!).
Sınırlı ayni haklarda sıra önemlidir, zira önde gelen sınırlı ayni hak sahibi kendisinden
sonra gelen sınırlı ayni hakkın terkinini talep edebilir. Örn. TMK 869.
Sınırlı ayni hakların tescille doğduğu hallerde, kuruluş tarihi olarak esas alınacak
tarih, tescil isteminin yevmiye defterine kayıt tarihidir.
Sınırlı ayni hakların kuruluş tarihine göre sıra alması emredici bir kural olmayıp
bütün ilgililerin rızasıyla bu kuralın aksine sözleşme yapılabilir.
Önce kurulan sınırlı ayni hakkın sıra itibariyle sonra kurulandan önde gelmesi
ilkesinin uygulandığı haller şöyle sıralanabilir:
• Aynı taşınmaz üzerinde birbiriyle bağdaşmayan birden çok irtifak hakkının
bulunduğu hallerde, tarih itibariyle önce kurulan irtifak hakkı, sıra itibariyle de önde
gelir.
• Aynı taşınmaz üzerinde birbiriyle bağdaşmayan irtifak ve taşınmaz yükü
kurulmuşsa, bu hakların arasındaki sırada öncelik, bunların kuruluş tarihine göre
belirlenir.
• Aynı taşınmaz üzerinde birbiriyle çatışan birden çok taşınmaz yükü varsa,
tarih itibariyle önce kurulan taşınmaz yükü sıra itibariyle de önde gelir.
52/106
• Aynı taşınmaz üzerinde, bir irtifak veya taşınmaz yükü ile taşınmaz rehni
çatışırsa sıra, irtifak ve taşınmaz yükünün kuruluş tarihleri ile taşınmaz rehninin tescil
edildiği derecenin kuruluş tarihine göre belirlenir.
Medeni Kanun sıra itibariyle önde gelen sınırlı ayni hak sahibine, hakkıyla
bağdaşmayan, sonra gelen sıradaki sınırlı ayni hakkın terkinini talep etme imkânı
verir. Nitekim TMK m. 869/2’ye göre, “Tarihi daha eski olan rehin hakkı, aynı taşınmaz
üzerinde alacaklının izni olmadan daha sonra kurulan irtifak haklarından veya taşınmaz
yüklerinden önce gelir. Sonradan kurulan ve rehnin paraya çevrilmesi sırasında daha eski
tarihli rehinli alacaklılara zarar veren irtifaklar ve taşınmaz yükleri terkin edilir.”
Aynı taşınmaz üzerinde birden fazla taşınmaz rehni varsa, bunlar arasındaki sıra
rehin haklarının kuruluş tarihine göre değil, rehnin kurulmuş bulunduğu derecenin
sırasına göre belirlenir. “Derece”, taşınmazın farazi değerinin bölünmesiyle elde edilen
bir değer parçasını ifade eder. Bu şekilde elde edilen değer parçaları birbirinden
tamamen bağımsız olarak, birinci, ikinci, üçüncü derece olarak sıralanır. Birinci
sıradaki derecede henüz rehin kurulmadan ikinci derecede bir taşınmaz rehni
kurulabilir. Bu durumda boş bırakılmış birinci derece saklı tutulmuş bir derecedir.
Önde gelen taşınmaz rehni sona ererse sonda gelen derecedeki rehin bu dereceye
ilerlemez; derece boş kalır. Saklı tutulan veya sonradan boşalan bir derecede kurulan
rehin hakkı da yine kurulduğu dereceye göre sıra alır. Bu sisteme, “sabit dereceler
sistemi” denilir.
İRTİFAK HAKLARI
1. İRTİFAK HAKKI KAVRAMI, İRTİFAK HAKKININ İÇERİĞİ VE
ÇEŞİTLERİ
I. Kavram
İrtifak hakkı, hak sahibine malikin eşya üzerindeki kullanma ve yararlanmayla ilgili
yetkilerinin bir bölümünü veya tümünü sağlayan ya da malikin mülkiyetle ilgili
yetkilerinin bazılarının kullanılmasını, hak sahibi yararına yasaklayan bir sınırlı ayni
haktır.
II. Sağladığı Yararlanma Yetkisi Bakımından İrtifak Hakkının İçeriği
*Tam Yararlanma
Eşyadan tam yararlanma yetkisi veren irtifak hakkı, intifa hakkıdır. İntifa hakkı hak
konusu eşyadan hem kullanma hem yararlanma hakkı verir. ÖNEMLİ
*Sınırlı Yararlanma
İntifa hakkı dışındaki irtifak haklarında eşyadan yararlanma yetkisi sınırlıdır. İrtifak
hakkının içeriğini belirleme konusunda taraflara irade serbestisi tanınmıştır. Örneğin
oturma hakkında sadece hak konusu yerde konut amacıyla oturma hakkı
kazanırsınız; üst hakkında sadece hak konusu yere bir bina dikebilirsiniz veya geçit
irtfakında sadece geçit söz konusudur.
53/106
III. İrtifak Hakkının Malike Yüklediği Yükümlülüklerin Niteliği
İrtifak hakkı üzerinde kurulduğu eşyanın malikine ‘katlanma’ veya ‘kaçınma’
yükümlülüğü yükler. Örneğin; malik, geçit irtifakında geçit hakkı sahibinin
taşınmazından geçmesine katlanmak zorundadır. Kaçınma yükümlülüğüne ise,
manzara kapatmama irtifakı örnek gösterilebilir.
Malike katlanma yükümlülüğü getiren irtifaklara “olumlu irtifaklar” deriz. Buna
karşılık malike belirli davranışlardan kaçınma yükümlülüğü yükleyen irtifakara
“olumsuz irtifak” denilir. SINAVDA ÇIKABİLİR!
Öteyandan, irtifak hakları eşyanın malikine yapma, verme gibi olumlu bir davranış
yükümlülüğü yüklemez. Bu şekildeki bir yapma borcu irtifak hakkının ancak yan
yükümlülüğü olabilir. Bunun istisnası, kat irtifakında, kat irtifakı sahibine kat irtifakı
kurulacak yapıyı meydana getirme ve bunu kat mülkiyetine çevirme borcu yükler.
SINAVDA ÇIKABİLİR.
IV. İrtifak Hakkının Çeşitleri
TMK irtifak hakkının çeşitlerini taşınmaz lehine irtifak hakkı, intifa hakkı ve diğer
irtifak hakları şeklinde belirlemiştir. Medeni Kanunda düzenlenmiş olan bu irtifak
hakları sınırlı sayıdadır; bunların dışında bir irtifak hakkı kurmak mümkün değilse
de, seçilen türdeki irtifakın içeriğini belirlemede taraflara geniş bir serbesti
tanınmıştır. SINAVDA ÇIKABİLİR
İrtifak hakları çeşitli açılardan ayrımlara tabi tutulabilir.
1.Olumlu İrtifaklar
Olumlu irtifaklarda, hak sahibi eşyayı kullanmak suretiyle ondan yararlanma
yetkisine sahiptir. Olumlu irtifaklarda eşyadan yararlanma aktif biçimde gerçekleşir.
Örneğin geçit hakkıç Olumlu irtifaklar yükli olduğu eşya malikine katlanma yükümü
yükler.
2. Olumsuz İrtifaklar
Olumsuz irtifaklarda, malikin malını belirli bir biçimde kullanması yasaklanmak
suretiyle irtifak hakkı sahibine bir yarar sağlanmış; malike de yasaklanan faaliyeti
yapmaktan kaçınma yükümlülüğü yüklenmiştir. Yasaklanan faaliyetin, doğrudan
doğruya taşınmazda mülkiyetin sağladığı bazı yetkilerin kullanılmasıyla ilgili olması
gerekir. Örneğin, manzara kapatmama veya taşınmazda benzin istasyonu kurmama
olumsuz irtifakların konusunu oluşturabilir.
54/106
Eşyaya bağlı irtifaklar, sadece ve sadece taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Yani eşyaya
bağlı irtifakların konusunu taşınmazlar oluşturur. Bundan doayı kanun eşyaya bağlı
şrtşfaklara “taşınmaz lehine irtifak” demiştir. SINAVDA ÇIKABİLİR.
İki taşınmaz söz konusu olup, TMK’da irtifakın yüklendiği taşınmaza ‘yüklü taşınmaz’
irtifaktan yararlanmayı sağlayan taşınmaza da ‘yararlanan taşınmaz’ denilmektedir.
55/106
2. EŞYAYA BAĞLI (TAŞINMAZ LEHİNE) İRTİFAKLAR
Eşyaya bağlı irtifaklar bir ayrıma göre, tesisen, devren veya aslen kazanılır. Veya
tescile bağlı kurulma / tescil dışı kurulma olabilir.
A. Tescille Kazanma
Taşınmaz mülkiyetinin kurumasına ilişkin kurallar geöerlidir. İrtifak hakkının
kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır. İrtifak hakkının tescille kazanılmasında da
geçerli bir sebebe ihtiyaç vardır. Kazanma sebebi geçersiz veya tescil istemi yoksa,
56/106
yapılan tescilde yolsuz olur. Bu kazanma sebebi (bir taşınmaz malikinin diğer
taşınmaz maliki lehine irtifak hakkı kurma borcu doğuran bir sözleşme, bir hukuki
işlem veya ölüme bağlı tasarruf olabilir). Malik kendi lehine bir irtifak hakkı
kuracaksa, kazandırıcı işleme gerek yok. Sadece tescil yeterli.
İrtifak hakkı, ayni bir hak olarak tescille doğar. Tescil kurucu etkiye sahiptir. Tescil,
yüklü taşınmaz malikinin irtifak sözleşmesine dayanarak yapacağı yazılı istemi
üzerine yapılır. İrtifak hakkının hem yüklü hem de yararlanan taşınmazın kayıtlı
olduğu sayfaya tescili gerekir.
57/106
*Yüklü taşınmazın kamulaştırılması
*Sürenin sona ermesi
*Tescilsiz kazanılan mecra irtifakının sona ermesi
*Mahkeme kararı (TMK m. 785)
Bazı durumlarda ise terkini talep hakkı, sözleşme olmasa bile kanundan doğabilir.
TMK 785’e göre;
Lehine irtifak hakkı kurulan taşınmaza artık söz konusu irtifak hiçbir yarar
sağlamıyorsa, bu durumda, yüklü taşınmazın maliki irtifakın terkini
isteyebilir (İrtifakın yararlanı değil). Yararlanmanın tayininde, yararlanan
taşınmaz malikinin subjektif değerlendirmeleri de burada önemli...
Söz konusu irtifakla yararlanma yetkisi tamamen ortadan kalkmamakla
birlikte, yararlanma ile yüklü taşınmaza yüklenen yük aşırı hale (yükle
yarar arasında orantısızlık ortaya çıkmışsa) gelmişse bu kez, yüklü taşınmaz
maliki bir bedel ödeyerek irtifakın kısmen tamamen ortadan kaldırılmasını
isteyebilir. Yüklü taşınmaz maliki irtifak hakkı sahibine teklif edecek, kabul
etmezse mahkemeye gidecek.
58/106
b. İrtifak Hakkı Sahibinin Yüklü Taşınmaz Malikinin Menfaatlerini Gözetmesi
İrtifak hakkı sahibi, hakkının korunması ve kullanılması için gerekli olan önlemleri
alabilir; ancak, hakkını yüklü taşınmazın malikine en az zarar verecek biçimde
kullanmak zorundadır. İrtifak hakkı sahibi, hakkını dürüstlük kuralı gereğince
amacına uygun kullanmalı, hakkın sınırlarını aşmamalıdır.
59/106
3. Yüklü Taşınmazın Bölünmesi
Yüklü taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her parsel
üzerinde devam etmesidir. Ancak, irtifak hakkı belirli parseller üzerinde
kullanılmıyorsa, durum ve koşullara göre de kullanılamayacaksa, bu parsellerin
maliklerinden her biri, kendi taşınmazı üzerindeki irtifak hakkının terkinini
isteyebilir. Tapu sicil memuru, bu istemi irtifak hakkı sahibine bildirir ve onun bir ay
içinde itiraz etmemesi hâlinde irtifak hakkını terkin eder. (TMK m. 793)
A. İntifa Hakkı
1. Genel Olarak
İntifa hakkı, belirli bir gerçek veya tüzel kişiye, hakkın konusu olan şey üzerinde tam
bir yararlanma yetkisi veren, devredilemeyen ve miras yoluyla geçmeyen bir irtifak
hakkıdır.
Şntifa hakkı, sahibine en geniş yetkileri tanıyan sınırlı ayni haktır. Malı kullanabilir,
yararlanabilir; malikte sadece çıplak mülkiyet kalır. Kural olarak intifa hakkı
sahibinde tasarruf yetkisi yoktur, bu hak maliktedir.
İntifa hakkı, hakkın konusunun ekonomik yararlarını tümüyle kapsadığından, malike
yalnız çıplak mülkiyet kalır; malik mal üzerindeki yalnız hukuki tasarruf yetkisini
korumaktadır.
İntifa hakkına konu olan malın gelir getirmesi zorunlu değildir, malın
kullanılmasından belirli bir yarar sağlanması yeterlidir. İntifa hakkı bir ayni haktır.
İntifa hakkı sahibinin, hakkın konusu mal üzerinde doğrudan hâkimiyeti vardır.
60/106
Sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen
kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına
devredilebilir.
a. Taşınırlar
Taşınırlar üzerinde intifa hakkına sahip olan kişi kural olarak tasarruf yetkisine sahip
değildir. Ancak söz konusu taşınır, tüketime tabi bir taşınır ise, bu durumda intifa
hakkı sahibi o malı tüketebilir.
aa. Tüketilebilen (Tüketime Tabi) Mallar Üzerindeki İntifa Hakkı
TMK m. 819/1’e göre, ‘Tüketilebilen şeylerin mülkiyeti, aksi kararlaştırılmadıkça,
intifa hakkı sahibine geçer; ancak, intifa hakkı sahibi geri verme sırasında bu şeylerin
o günkü değerini ödemekle yükümlü olur.
bb. İntifa Hakkı Sahibine Değer Biçilerek Teslim Edilen Taşınırlar
TMK m. 819/2’ye göre, ‘İntifa hakkı sahibi, değeri biçilerek kendisine teslim olunan
diğer taşınırlar üzerinde, aksi kararlaştırılmadıkça, serbestçe tasarrufta bulunabilir;
ancak, bu yetkisini kullandığı takdirde bu şeylerin biçilen değerlerini geri verme
sırasında ödemekle yükümlü olur. Bu ödeme, tarım işletmesi gereçleri, hayvan
sürüleri, ticarî mallar veya benzeri şeylerde aynı cins ve nitelikte eşya verilmesi
suretiyle yerine getirilebilir.’
b. Taşınmazlar
Taşınmaz mallar üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, tasarruf yetkisine sahip
değildir.
61/106
TMK m. 816’ya göre, ‘Bir taşınmaz üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, yararlanmanın
olağan sınırlar içerisinde kalmasına özen göstermekle yükümlüdür. Bu ölçü aşılarak elde edilen
ürünler malike ait olur.’
c. Haklar
Haklar, özellikle alacaklar da intifa hakkının konusunu oluşturabilir. Kanun koyucu
istisnai olarak maddi varlığı olmayan bazı hakları ve doğal güçleri de eşya ile bir
tutarak onlarında ayni hak konusu olabileceğini kabul etmiştir.
Hakkın intifa hakkına konu olabilmesi için doğrudan doğruya veya kapsadığı edim
bakımından yararlanmaya elverişli ve devredilebilir nitelikte olması gerekir.
Belirlilik ilkesi gereği, tüm malvarlığı üzerinde ayni hak kurulamaz. Malvarlığı
üzerinde intifa hakkının kurulabilmesi için, malvarlığında yer alan eşya ve haklar tek
tek intifa hakkına konusu olabilir.
62/106
5. İntifa Hakkının Sona Ermesi
a. Sona Erme Sebepleri
*Hakkın konusunun yok olması (ayni ikame varsa devam eder)
*Sürenin dolması, ölüm veya kişiliğin sona ermesi
*Mahkeme kararı
*Vazgeçme (tek taraflı irade beyanı)
*Kamulaştırma
*Cebri icra
Gerek sürenin dolması gerekse ölüm sonucunda yapılacak olan tescil/terkin
işlemi aracı niteliktedir.
Tüzel kişiler bakımından intifa hakkı en fazla 100 yıllık olarak konulabilir.
63/106
Ben taşınır bir malın üzerine Ahmet üzerine bir taşınır intifası kurdum. Bunu
kurabilmem için benim malı Ahmet”e zilyetliği devretmem lazım. Benim, dolaylı
zilyetliğim, asli ziyetliğim, malik sıfatıyla ziyetliğim var. Ahmet’in ise, doğrudan
zilyetlik, hakka dayanan zilyetlik ve fer’i ziyetliği vardır.
64/106
c. Malikin Hakları
• İntifa konusu üzerinde tasarruf yetkisi
• Gözetme ve denetleme yetkisi
• Güvence (teminat) isteme yetkisi:
• İntifa konusu eşyanın zilyetliğinin intifa hakkı sahibinden alınmasını talep yetkisi
• Resmi defter tutulmasını talep yetkisi
• Yönetime katılma yetkisi
İntifa hakkı sahibi, güvence/depozito vermiyor veya malikin itirazına rağmen intifa
konusu malı hukuka aykırı kullanıyor. Bu durumda malik mahkemeye başvurarak
bir kayyım atanmasını sağlayabilir. Kayyımın atanması ile intifa hakkı ortadan
kalkmıyor sadece zilyetlik durumu ortadan kalkıyor.
d. Malikin Yükümlülükleri
• Büyük onarımların giderlerinin karşılanması
• Diğer giderler
1.Kavram
Oturma hakkı hak sahibine, bir binanın tümünden veya bir bölümünden konut olarak
yararlanma yetkisi veren, devredilemeyeN, mirasçılara geçmeyen düzenli bir irtifak
hakkıdır. İntifa hakkından farklı olarak, bu hakkın kullanılmasının dahi bir başkasına
bırakılması mümkün değildir.
65/106
Oturma hakkı sahibi, hakkın şahsına özgülendiği açıkça belirtilmedikçe, bina veya
onun bir bölümünde ailesi ve ev halkı ile birlikte oturabilir.
Oturma hakkı intifa hakkından farklı olarak sadece taşınmazlar üzerinde kurulur;
taşınmaz, tapu kütüğüne sürekli bağımsız hak olarak tescil edilmiş üst hakkı veya kat
mülkiyetine bağlı bağımsız bölüm olabilir.
Bu anlamda bir bina üzerinde intifa hakkı kurduğunuzda o bina üzerinde tam
yararlanma yetkisi verirken, oturma hakkı sadece otuema hakkı verir. İntifa hakkı
sahibi, söz konusu hakkı malı kiraya vererek kira gelirinden faydalanabilir.Ancak
oturma hakkı sahibi kiraya veremez.
Oturma hakkı sahibine sadece konut olarak oturma hakkı verir. Oturma hakkı sahibi
bu yeri işyeri olarak kullanamaz.
Oturma hakkının kazanılması ve sona ermesi bakımından intifa hakkı ile ilgili
söylenenler aynen geçerlidir.
66/106
II. El Değiştirebilen (Düzensiz) Kişiye Bağlı İrtifaklar
A. Üst Hakkı
1.Kavram
Üst hakkı bir kişiye başkasına ait arazinin altında veya üstünde bir yapı yaparak veya
mevcut bir yapıyı muhafaza ederek ona malik olma yetkisi veren bir irtifak hakkıdır.
2. Çeşitleri
Üst hakkı belirli bir gerçek veya tüzel kişi lehine kurulabileceği gibi, eşyaya bağlı
irtifak olarak da kurulabilir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve
mirasçılara geçer.
Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu
kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli
niteliktedir.
Üst hakkı en az 30 yıl için kurulmuşsa bağımsız sürekli bir hak olarak ayrı bir sayfaya
tescil edilir. En fazla 100 yıl için kurulur.
67/106
Üst hakkı sahibinin yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde sözleşmede malik
lehine saklı tutulan, üst hakkını süresinden önce sona erdirme veya devrini isteme
yetkisi, süresinden önce devir istemine ilişkin hükümlere tâbidir.
B. Kaynak Hakkı
1.Kavram
Kaynak hakkı, bir kişiye başkasının arazisindeki kaynağın sularını alma ve kendi
arazisine akıtma yetkisi sağlayan bir irtifak hakkıdır. Bu hak, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkının sağladığı
yetki kanunla belirlenmiştir.
Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini
suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. (TMK m. 837/1)
Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az otuz yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne
taşınmaz olarak kaydedilebilir.
68/106
TAŞINMAZ YÜKÜ
I. Kavram
MK m. 839/1’e göre, ‘Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmazla sorumlu
olmak üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yapmakla yükümlü kılar.’
2. Unsurları
Taşınmaz yükü sadece ayni teminat oluşturmamakta, burada taşınmaz ile birlikte
alacak da hakkın konusu haline gelmektedir.
Taşınmaz yükünde iki önemli unsur vardır.
• Edim yükümü
• Taşınmazın edim yükümünün güvencesi olması
A. Edim Yükümü
Taşınmaz yükünde yük altındaki taşınmaz maliki, bir verme veya yapma borcu
altındadır. Bu borcun borçlusu yüklü taşınmazın malikidir. Taşınmaz maliki değişirse
yeni malik, başka bir işleme gerek bulunmaksızın taşınmaz yükünün yükümlüsü olur.
Bu bakımdan taşınmaz yükü eşyaya bağlı bir borç ilişkisi niteliği taşır.
İrat senedi ve kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükleri saklı kalmak kaydıyla,
taşınmaz yükünün konusu ancak yüklü taşınmazın ekonomik niteliğinden doğan
veya yararlanan taşınmazın ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan bir edim olabilir.
Borç bir defada ifa edilebilecek bir edim olabilir; fakat genellikle ard arda teslim
edilecek edimler söz konusudur.
69/106
2. Taşınmaz Yükünün Kazanılması ve Sonuçları
A. Genel Olarak
Taşınmaz yükü tescilin terkini veya yüklü taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona
erer. Feragat, yükten kurtarma ve diğer sona erme sebepleri, yüklü taşınmaz malikine,
hak sahibinden terkini isteme yetkisi verir.
70/106
REHİN HAKLARI
71/106
A. Rehin Hakkının Bir Ayni Hak Olması
Medeni Kanunda sınırlı ayni hakların bir türü olarak düzenlenmiş bulunan rehin,
eşyanın değerine ilişkin bir hak olup hak sahibine rehin konusu eşyayı paraya
çevirerek bedelinden alacağını öncelikle elde etme yetkisi vermek suretiyle bir alacağa
ayni güvence sağlar.
Ayni hak kavramının başlıca unsurları, ayni hakkın eşya üzerinde doğrudan
hâkimiyet sağlaması ve herkese karşı ileri sürülebilmesidir. Rehin hakkı, rehin verilen
eşyanın mülkiyetinin bir başkasına devredilmesini önleyemezse de, bu durumda yeni
malik eşyayı rehinle yüklü olarak edinmiş olur.
Rehin hakkı yalnız eşya üzerinde değil, alacaklar ve diğer haklar üzerinde de
kurulabilir.
C. Borçlu Olmayan Bir Üçüncü Kişinin Alacaklı Lehine Rehin Hakkı Kurabilmesi
Rehin, genellikle güvence altına aldığı alacağın borçlusu tarafından verilir. Bu
takdirde borçlu, bu sıfatıyla borcunu ödemekle; rehin veren sıfatıyla da rehin konusu
malın paraya çevrilmesine ve satış bedelinden rehinle güvence altına alınmış olan
alacağın karşılanmasına katlanmakla yükümlüdür. Rehin konusu malın paraya
çevrilmesinden elde edilen tutar alacağı karşılamaya yetmezse, borçlu borcun geri
kalan kısmı için de diğer malvarlığı değerleriyle sorumlu olur.
Rehin, başkasının borcu için bir üçüncü kişi tarafından da verilebilir, yani bir üçüncü
kişi başkasının borcunu güvence altına almak amacıyla alacaklı lehine rehin hakkı
kurulabilir. Rehin veren üçüncü kişi bu sıfatıyla rehinle güvence altına alınmış olan
alacağı ödemekle yükümlü olmaz, onun tek yükümlülüğü, rehin konusu malın
paraya çevrilmesine ve rehinle güvence altına alınmış alacağın, rehin konusu malın
satış bedelinden karşılanmasına katlanmaktır.
Taşınmaz rehni türlerinden irat senedi, bu kuralın istisnasını teşkil eder. İrat
senedinde, rehnedilen taşınmazın maliki, zorunlu olarak aynı zamanda borçludur ve
sorumluluğu rehnedilen taşınmazla sınırlıdır.
72/106
TAŞINMAZ REHNİ
Rehin hakkı eğer bir kişisel alacağı güvence altına almak amacıyla kuruluyorsa, rehin
alacağa bağlı fer’idir. Rehin taşınmaz değerini tedavül ettirmek amacıyla
kuruluyorsa, taşınmazın değeri farazi değer parçalarına bölünü ve herbir parça için
bir kıymetli evrak çıkartılır. Bu durumda rehnin fer’ilik durumu kalkar.
NOT: Rehnin türlerinden ilki “ipotek”tir. İpotek kişisel sorumluluk ortaya çıkartır.
İpotekten kasım kişisel alacağı güvence altına almaktır. İpotek alacağa bağlı bir haktır.
İpotekte kişisel sorumluluk ön ğlanda olduğundan, ipoteği paraya çevirince alacak
karşılanmıyorsa, alacaklının kişisel sorumluluğu ortadan kalkmaz. Ancak ipotek
üçüncü kişi tarafından başkasının borcu için verilmişse, ipotekli taşınmaz paraya
çevrildiğinde alacağa yetmese bile 3. Kişinin kişisel sorumluluğu gündeme gelmez.
Sadece ve sadece paraya çevirmeye katlanmakla yükümlüdür.
Taşınmaz rehninin bir diğer türü irad senedidir. İrad senedinde ayni sorumluluk
vardır. Taşınmazın değeri kıymetli evrağa bağlanarak tedavüle çıkarılır. Bu durumda
alacak yenilenmiş sayılır borç ve fer’ilik ortadan kalkar. İrad senedinde borçlunun
sorumluluğu kişisel sorumluluk değil, ayni sorumluluktur, irad senedinden temin
ettiği alacak karşılanmazsa artık borçlunun kişisel sorumluluğuna gidilmez. Buna
karşılık ipotekli borç senedi ise kişisel sorumluluk ortaya çıkartır. İpotekli borç
senedinde de ferilik ortadan kaldırılır. Ancak ipotekli borç senedinde ipotek ile alacak
karşılanamazsa, borçlunun kişisel sorumluluğuna gidilir.
I. Belirlilik İlkesi
73/106
denilmiştir. Yani rehin ne kadarlık bir alacağı temin ediyor, ilgililer tapu kütüğünden
anlamalıdır.
Alacağın miktarı rehnin kuruluşu sırasında belli ve bu miktar tapu siciline tescil
edilmişse bu durumda ‘anapara ipoteği’ ya da ‘kapital ipotek’ söz konusu olur.
Rehin kurulurken alacak miktarı belli değilse ancak üst sınır ipoteği (maksimal ipotek)
kurulur. Fakat, üst sınır ipoteği her türlü alacak için kurulabilen genel bir ipotek tipi
olduğundan,bu tip ipoteğe alacağın miktarının hem belli olmadığı hem belli olduğu
durumlarda başvurulabilecektir.
Üst sınır ipoteğinde olduğu gibi anapara ipoteğinde de rehnin kurulması sırasında
alacağın doğmuş olması şart değildir. Bu, halen mevcut olan veya henüz doğmamış
olmakla beraber, doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacağın ipotekle
güvence altına alınabileceğini ifade eden TMK m. 881/1 hükmünden de açıkça
anlaşılmaktadır.
Miktarı belli olmayan alacaklar sadece ipotekle rehin kurulabilir. Miktarı belli
olmayan alacaklar bakımından “ipotekli borç senedi” ve “irat senedi” söz konusu
olmaz.
Rehnin belirlilik ilkesi bakımından kural olarak Türk parası üzerinden rehin kurulur.
Bunun istisnası olarak yabancı para üzerinden rehin kurulur.
74/106
2. Yabancı Para Üzerinden Rehin
TMK m. 851/2’ye göre, ‘Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca
yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak
için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulabilir. Bu hâlde her derecenin ifade ettiği
miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı
derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin kurulamaz.’
Taşınmazın belli olması, bir alacak bakımından birden fazla taşınmazın rehin
verilmesine engel değildir. Alacak tek, birden fazla taşınmaz rehin konusu olabilir.
Bu, toplu rehin şeklinde olabileceği gibi rehin yükünün farklı taşınmazlar üzerinde
dağıtılması suretiyle mümkün olabilir.
3. Toplu Rehin
Bir tek alacak için birden fazla taşınmaz üzerinde, her biri alacağın tamamına güvence
teşkil etmek üzere kurulan rehne “toplu rehin” denir. Örneğin 100 TL tutarında bir
alacak varsa, 5 taşınmazın her birinin üzerinde 100er TL rehin kuruyoruz.
Toplu rehinde taşınmaz sayısı kadar rehin yoktur. Birden fazla taşınmaz üzerinde tek
bir rehin vardır
Toplu rehin kurulabilmesi için taşınmazların aynı kişinin mülkiyetinde olması veya
taşınmazlar ayrı kişilerin mülkiyetinde ise, bunların borçtan müteselsil olarak
sorumlu bulunmaları gerekir. Öte yandan, bu sayılan şartlar yoksa veya toplu rehin
75/106
kurulmak isteniyorsa, rehin yükü birden fazla taşınmaza dağıtılabilir. Burada dikkat
etmemiz gereken konu, dağıttığmız miktarın toplamı alacağın toplamını geçemez.
Taşınmazlarda aleniyetii tapu sicili sağlar. Taşınmaz rehn de bir ayni hak olduğu için,
tescille kazanılır. Tescille kazanıldığı içim 2 unsurun bulunması gerekir: Kazanma
sebebi ve tescil istemi.
Rehin sözleşmesinde temin ettiği alacağın ait olduğu hukuki işlemin/temel borç
ilişkisinin (örneğin eser sözleşmesi, kredi sözleşmesi) gösterilmesine gerek yoktur. Bu
anlamda, rehin sözleşmesinin yapıldığı esnada alacaklı ile boçclu arasında kurulmuş
olan hukuki işlem ile ileride kurulacak hukuki işelemlere ilişkin alacaklar bakımından
genel bir ipotek kaydıyla taşınmaz üzerinde ipotek kurulması mümkündür.
76/106
Mahkeme kararı ile de rehin kurulabilir. Rehin sözleşmesi, alacak sahibinin taşınmaz
üstünde rehin kurma hakkı veriyordu. Diyelim ki, alacak sahibi rehin sözleşmesine
dayanarak taşınmaz malikine taşınmaz üzerinde benim lehime rehin hakkı kur diyor,
taşınmaz saibi ise, yanaşmıyor. Bu durumda alacaklı mahkemeye gidip mahkeme
kararı rehin hakkı için kazandırma sebebi olur. Bu noktada mahkemenin verdiği karar
kurucu mu (yani yenilik doğuran bir karar mı) yoksa sadece bir eda hükmü mü içerir?
Bu konu doktrinde tartışmalı. Bir grup diyor ki, bu durumda mahkemenin verdiği
karar, 716. Maddenin kıyasen uygulanması sonucunda yenilik doğurucu bir karardır.
İkinci bir görüş ise, sınırlı ayni haklardan intifa haklarında, irtifak haklarında,
taşınmaz yüklerinde, eşyaya bağlı irtifaklarda mülkiyet hakkına doğrudan doğruya
bir atıf varken rehin hakkına ilişkin hükümlerde mülkiyet hakkına doğrudan bir atıf
olmadığı için, mülkiyet hakkının sicil dışı kazanımlarının kıyasen rehinde
kullanılması mümkün değildir. Rehinde sadece rehin hükümlerinde yer alan sicil dışı
kazanma halleri uygulanabilir, istisnai hükümler buraya genişletilemez. Bu durumda
mahkemenin vereceği karar bir eda hükmüdür, yenilik doğurucu bir karar değildir.
Dolayısıyla mahkeme kararını verdiği anda rehin kurulmuş olmuyor. Dolayısıyla
rehin sözleşmesinin alacaklısı, mahkeme kararını alıp ona ilişkin işlemleri yapacak,
bu olmuyorsa yine bir mahkeme yoluna başvuracak ve tescile zorlama davası açacak.
Öte yandan kanundan doğan rehin hakları vardır. Yapı alacaklısının ipotek alacağı
bunlara örnek gösterilebilir (tam duyamadım, anlaşılabiliir değildi konuşması).
77/106
tapu sicili dışında sona ere ve tescilin maddi değeri kalmaz; terkin ancak açıklayıcı rol
oynar.
• Kamulaştırma
• Rehnedilen Taşınmazın Tamamen Yok Olması
• Rehin sözleşmesinde bir süre konulmuşsa sürenin Dolması
Tescilsiz olarak doğan rehin haklarıyla temin edilen alacaklar için, tescil
yapılmadıkça, TMK m. 864 uygulanmaz. Zamanaşımının işlemesine engel olması için,
rehne ilişkin tescilin geçerli olması gerekir. Yolsuz bir tescil zamanaşımın işlemesine
engel olmaz. Rehin hakkının yolsuz terkini durumunda da, yine alacak hakkında
zamanaşımı işler. Zamanaşımının işlememesi, rehinle temin edilmiş asıl alacak için
söz konusudur. Alacağa ek güvence sağlayan kefalet hakkında zamanaşımı
işleyecektir.
78/106
• Taşınmaz üzerinde bir rehin hakkı kurulurken, daha öndeki rehin derecesi ve
miktarı belirtilerek boş bırakılabilir. Ancak boş derecenin teminat miktarı, malik
tarafından sonradan tek yanlı olarak artırılamaz.
NOT: İstediğimiz kadar derece kurmamız mümkündür. Bir derecedeki rehin hakkı
alt derecedeki rehin hakkından önce gelir. İlk önce birinci sıradaki rehin hakkı sahibi
tatmin edilir, sonra ikinci sıradali rehin hakkı sahibine sıra gelir. Buna “sabit
dereceler” sistemi denir.
79/106
3. Sabit Dereceler Sisteminin İstisnaları
Yani;
1- Benim 1. Derecem 500 bin TL ama boş. İkinci derece var 400 bin TL. Paraya
çevrildi taşınmaz. Birinci derece zaten boş, ikinci derece parayı alır. Veya,
2- Birinci derecede 500 bin TL idi sınırı ama 100 bin liralık rehin kurduk. Taşınmaz
satıldı, 100 bin lirasını birinci derecedeki aldı. Geri kalan para 2. Sıraya
geçecektir. Yok hayır benim 1. Derecem 500 bin TL’likti kalan 400 bini kenarda
bekletcem deme durumumuz olmaz.
3- Boş derece dikkate alınmaz.
Boşalan dereceye ilerleme sözleşmesi, sonraki sırada yer alan rehinli alacaklılara
boşalan dereceye geçme hakkı veren sözleşmelerin geçerliliği, resmî şekilde
yapılmalarına; aynî etki sağlamaları, tapu kütüğüne şerh verilmelerine bağlıdır.
Boşalan dereceye ilerleme hakkı tapu kütüğüne şerh verilmezse, sadece kişisel bir
talep hakkı niteliğinde olur. Boşalan dereceye ilerleme hakkı tapu kütüğün şerh
verilirse, boşalan dereceye ilerletme eşyaya bağlı borç durumuna gelir. Buna göre,
rehinli taşınmazın mülkiyetini kazanan her yeni malik bu borcu yüklenmiş olur.
Borç dereceye ilerleme sözleşmesi, kişiye boş dereceye ilerleme hakkını verir, ancak
söz konusu boş dereceye ilerleme hakkı şerh verilmişse, hem munzam etkisini (eşyaya
80/106
bağlı borç etkisini) yaratır (yani bu hak şerh verilmişse eşyaya bağlı borç haline gelir;
her taşınmazın yeni malikine karşı ileri sürülebilir) hem de boş dereceye ilerleme
hakkı ile çakışacak olan başkaca hakları, rehin hakkını mesela, terkin etme durumunu
ortaya çıkartabilir. Örneğin benim boş dereceye ilerleme hakkım var, şerh edildi ama
hoop birinci dereceye bir rehin hakkı kuruldu. Ben artık o rehnin terkinini talep
edebilirim (munzam etki). Ama şerh verilmemişse sadece ilgili malike karşı ileri
sürebilirim, taşınmaz eş el değiştirirse yeni malike karşı ileri süremem, bu durumda
sadece TBK’nın 112. Maddesi uyarınca borca aykırılık ileri surerim.
TMK m. 851/2’ye göre, ‘Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca
yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için
yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulabilir. Bu hâlde her derecenin ifade ettiği miktar,
rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede
birden fazla para türü kullanılarak rehin kurulamaz.’
II. Yabancı Para Üzerinden Taşınmaz Rehni Kurulabilmesi İçin Gerekli Şartlara
Uymamanın Yaptırımı
TMK m. 851/1 1. cümlesindeki ‘taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli
bir alacak için kurulabilir’ hükmü, egemen görüşe göre emredicidir. Alacak
miktarının Türk parasıyla gösterilmesi rehnin kurulmasının maddi bir şartı sayılır ve
buna uyulmaması durumunda yapılan tescil yolsuz tescil olur.
81/106
III. Yabancı Para Üzerinden Taşınmaz Rehninin Kurulmasına İlişkin Esaslar
a. Yabancı para üzerinden taşınmaz para rehninin yalnız ipotek biçiminde
kurulabilmesi
Taşınmaz rehni bir üst kavram olup, ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi tiplerini
içermektedir. TMK m. 851/2’de her ne kadar taşınmaz rehni ifadesini kullansa da
yabanı para üzerinden kurulacak taşınmaz rehni sadece belli özellikteki bir alacağa
güvence sağlama amacına yönelik olduğundan, burada başvurulabilecek taşınmaz
rehninin , taşınmaz rehni tipleri içerisinde sadece güvence işlevi gören “ipotek ” tipi
olabileceği sonucuna varılmaktadır.
c. Yabancı para üzerinden rehinde bir derece saklı tutulmak suretiyle boş derece
kurulabilmesi
Yabancı para üzerinden kurulan rehne ait bir derecenin boşalması hâlinde, yerine,
tescil edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı para üzerinden rehin
kurulabilir. Türk parası ile kurulmuş bir rehne ait derecenin boşalması hâlinde ise,
yerine tescil edileceği tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden rehin kurulabilir.
Türk parası ile kurulmuş bir rehne ait derecenin boşalması hâlinde ise, yerine tescil
edileceği tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden rehin kurulabilir.
82/106
5. TAŞINMAZ REHNİNDE TEMİNATIN KAPSAMI VE HÜKÜMLERİ
Taşınmaz rehninde araziler, bağımsız ve sürekli haklar, kal mülkiyetine tabi bağımsız
bölümler rehnin kapsamındadır. Taşınmazların bütünleyici parçaları da (yapılar,
bitkiler, kaynaklar, doğal ürünler) rehnin kapsamındadır. Ancak taşınmazın
bütünleyici parçası olamayan şeyler rehnin kapsamında değildir. Taşınmazın
eklentileri de rehnin kapsamına dahildir. Çünkü eklenti hukuken, asıl şeyden ayrı bir
varlığı bulunmakla birlikte aksi kararlaştırılmadıkça eklenti asıl şeyin ekonomik
amacına hizmet ettiği için taşınmazın üzerindeki mülkiyet hakkı aksi
kararlaştırılmadıkça taşınmazın mülkiyeti kapsamındadır. Ayrıca, belirli dönemlerde
elde edilmek şartıyla rehin konusu taşınmazdan elde edilen kira bedelleri de girer.
Hatırlanacağı üzere “ayni ikame “ ilkesi gereği taşınmazın yerine bir sigorta geçmişse,
bu anlamda sigorta bedeli de rehnin kapsamına girer.
A. Genel Olarak
Taşınmaz rehninin teminat aldığı alacak yönünden kapsamı noktasında ise, ikili bir
ayrım yapmamız lazım:
Anapara ipoteğinde elde edilen gelir neleri kapsamakta?
Üst sınır ipoteğinde elde edilen gelir neleri kapsamakta?
TMK m. 875’ e göre, ‘Taşınmaz rehninin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına şunlar
girer:
1. Ana para,
2. Takip giderleri ve gecikme faizi,
3. İflâsın açıldığı veya rehnin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç
yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Daha önce belirlenmiş olan faiz oranı, sonradan gelen alacaklıların zararına olarak
artırılamaz.’
83/106
Buna karşılık üst sınır ipoteği ise, ana alacağı teminat altına alır ancak yan alacakları
tapuda belirtilen üst sınır kadar teminat altına alır. Bununla birlikte, üst sınır
ipoteğinde, üst sınırla bağlı kalmaksızın TMK 876. Maddede belirtilen yan alacaklar
da teminatın kapsamına dahildir. ÇOK ÖNEMLİ
B. Alacağın Kapsamı
Taşınmaz rehninin temin ettiği alacağın kapsamına şu unsurlar girer:
• Anapara
• Takip giderleri (TMK 875 kapsamında yan gider)
• Gecikme (Temerrüt) faizi (TMK 875 kapsamında yan gider)
• Sözleşme faizi (TMK 875 kapsamında yan gider)
• Taşınmazın korunması için yapılan zorunlu giderler
875. maddedeki yan alacaklar, takip giderleri, gecikme faizi ve sözleşme faizidir. Bu
durumda, taraflar temerrüt faizini serbestçe kararlaştırırlar. Kararlaştıtılmamışsa,
TBK 120. Maddedeki usul ile belirlenir. Bu usul çerçevesinde belirlenene faizin tapu
kütüğüne tescil edilmesi lazım. Öte yandan, sözleşme faizi de anapara ipoteğine
dahildir. Ancak tabi ki, sözleşme faizi taraflarca belirlendikten sonra diğer rehin
haklarının rızası olmadan değiştirilmesi artırılması söz konusu değildir. Çünkü ana
para ipoteğinde söz konusu sözleşme faizi, anapara ile beraber ayrıca teminat altına
alındığından sonucçta elde edilen miktardan daha fazla ilk sıradakilerin pay elde
etmesi anlamına gelir. Bu durum diğer sıralardaki rehin hakkı sahiplerinin hakkınu
etkileyeceği için, onların rızası olmadan artırılması söz konsu değildir. Ancak bu
durum üst sınır ipoteğinde söz konusu değildir. Çünkü üst sınır ipoteğinde ne kadar
faiz miktarını değiştirirseniz değiştirin her zaman üst sınırın üzerinde bir ödeme
yapılamayacağ için diğerlerinin rızasına gerek yoktur.
875/3 uyarınca, sözleşmeden doğan faiz, iflasın açıldığı veya rehnin paraya
çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden
başlayan faizdir.
TMK 876. maddede belirtilen kalemler, hem anapara ipoteğinde hem üst sınır
ipoteğinde, gerek ana paranın miktarına tabi olmadan gerek üst sınıra tabi olmadan
ayrıca karşılanır. Yani üst sınıra bağlı olmadan, bunlarla beraber üst sınır aşılsa bile
problem değil, bunlar ayrıca teminat altına alınır. Aynı durum, anapara ipoteğinde de
geçerli. Peki 876. Maddedeki bu kalemler neler? Bunlar taşınmaın korunması için
alacaklının yaptığı masraflar ve alacaklı tarfaından sigorta primlerinin ödenmesi için
yapılan masraflardır.
Örnek üzerinden ele alırsak, A ile B arasında 100 bin TL’lik ana alacak ve %15 faizin
olduğu bir borç ilişkisi olduğunu varsayalım. Bu borç ilişkisi sebebiyle
- Birinci senaryo: Bir ana para ipoteği verilmiş olsın
- Ikınci senaryo: bir üst sınır ipoteği verilmiş olsun.
Taşınmazı paraya çevirdik, 200 bin TL gelir elde ettik.
a. Bu 200 Bin TL’den anapara ipoteği sahibine kazandırırsak, bir kere, 100 bin
TL’lik anapara karşılanacak, 15 bin TL’lik faiz karşılanacak. Bu işlemler için 10
84/106
bin TL’lik takip gideri oldu ayrıca alacaklı 5 bin TL’de alacaklı rehinlı
taşınmazın korunması için masraf yaptı. Bunların hepsini topladığımızda
toplam 130 bin TL’lik meblağın alacaklıya ödenmesi lazım. Geri kalan 70 bin
TL diğer sıralarda varsa alacaklı onlara verilecek
b. Üst sınır ipoteğinde taraflar 120 bin TL’lik üst sınır ipoteği koymuş olsunlar.
200 bin liralık gelir, 100 bin TL anapara alacağı var, 15 bin TL faiz, 10 bin TL’lik
takip gideri ve 5 bin TL’lik koruma masrafı var. Bıunların toplamı yine 130 bin
TL. Sınırımız 120 bin TL olduğu için anapara gideri ve yan gider toplamından
Üst sınıra kadar yanii 120 bin Tl’yi alacaklıya vereceğiz, ayrıca 876. M’ye göre
5 bin koruma gideri ayrıca teminat altına laındığı için onu da vereceğiz.
Dolayısıyla, alacaklıya 125 bin TL ödeyeceğiz.
Not: Lex Commissioria yasağının var olabilmesi için 2 koşulun gerçekleşmesi lazım:
1. Borç ödenmediği taktirde rehin konusunun alacaklıya geçeceğine ilişkin bir
anlaşmanın varlığı
2. Söz konusu anlaşmanın borcun muacceliyetinden önce yapılmış olması.
Rehin konusunun alacaklıya karşı her devrine lex commissoria yasağı uyarınca geçersiz
dememiz lazım. Taşınmaz alacaklıya gerçek değerinden satıyorsak, bu durumda
gerçek bir satış vardır ve lex commissoria yasağı işlemez. Ya da alacaklıya yaptığımız
satış gerçek değer üzerinden satış, alacaklı bize elden farkı verdi, bu da lex commissoria
yasağına girmez. Yani alacağın devrini aşan kısmı borçluya veriliyorsa, borçlu
sömürülmeyeceği için lex commissoria yasağı söz konusu olmaz ve işlem geçerlidir.
Borcu aşan geri alım anlaşması bedeli alacak miktarından fazlaysa, lex commissoria
yasağını dolanmak amacıyla yapıldığı için geçersiz olur. Alacağı temin etmek için geri
alım anlaşması yaparken dikkat etmek lazım. Örneğin bizim borcumuz 1000 TL, geri
alım anlaşması yapmışız 1000 TL’ye ama taşınmazın değeri 5000 TL. Bu durumda lex
commissoria yasağı’nı dolanmak için kanuna karşı bir hile söz konusudur.
85/106
IV. Rehin Konusunun Değerinin Korunmasına İlişkin Hükümler (TMK 865, 867)
Rehinli taşınmaz değer kaybettiği oranda rehinli alacaklının zarara uğrama ihtimali
de artar. Bu bakımdan rehinli alacaklı taşınmazın değerinin korunmasını talep
edebilir.
Değer düşmesi malikin kusuru olmadan meydana gelmişse alacaklı, ancak malikin
zarardan ötürü aldığı tazminat miktarını aşmayacak ölçüde borçludan güvence
vermesini veya kısmî ödeme yapmasını isteyebilir. Bununla birlikte alacaklı, değer
86/106
düşmesinin önlenmesi veya giderilmesi için gerekli önlemleri kendiliğinden alabilir.
Alacaklı, bu amaçla yaptığı masraflardan dolayı rehinli taşınmaz üzerinde tescile
gerek olmaksızın ve tescil edilmiş olan diğer yüklerden önce gelen bir rehin hakkına
sahip olur. Malik, bu masraflardan kişisel olarak sorumlu değildir.
A.Şartları
TMK m. 885/1’de malikin taşınmazın rehninden kurtarılmasını talep edebilmesi
aşağıdaki şartların varlığına bağlanmıştır.
• Taşınmaz üzerindeki rehin hakları, taşınmazın mülkiyeti yeni malike geçtiği anda
mevcut olmalıdır.
• Yeni malikin rehinle temin edilmiş alacaklardan dolayı kişisel sorumluluğu
olmamalıdır.
• Rehin haklarının tutarı taşınmazın değerini aşmalıdır.
• Rehnin paraya çevrilmesi henüz talep edilmemiş olmalıdır.
87/106
B. Yükten Kurtarma Usul
İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı ihbarla
kullanılabilir. Yeni malik, 6 ay önceden alacaklılara ihbarda bulunarak, taşınmazın
değernini alacaklılara önerecek. Bu durumda alacaklılar malikin önerdiği bedeli kabul
etmezlerse, bir aylık süreçte giderleri peşin vererek taşınmazın paraya çevrilmesini
isterler.
88/106
5. İPOTEK
I. İpotek Kavramı
Taşınmaz rehninin 3 türü vardır. “İpotek”, “ipotekli borç senedi” ve “irad senedi”.
Bunlardan “ipotek”, hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber
doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına
alınabilir. Eğer ipoteğin kurulduğu esnada, tescil esnasında alacak miktarı belli ise,
“anapara ipoteği”, ipoteğin kurulduğu esnada alacak miktarı belli değilse, “üst sınır
ipoteği” kuruyorduk. Ancak üst sınır ipoteği alacak miktarının belli olduğu hallerde
de kurulabilir. Öte yandan, ipotek hakkı sadece para borcuna değil, verme, yapma
veya yapmama şeklindeki borçlara da kurulabilir. Ancak bu tür borçlar için kurulacak
ipotek üst sınır ipoteği olması gerekir.
İpoteğin doğumu için tapu kütüğüne geçerli bir tescilin yapılması gerekir. Ayrıca,
ipotekle güvence altına alınacak geçerli bir alacağın da varlığı gerekir. Alacağı
doğuran borç ilişkisinin geçersiz olması dolayısıyla alacak doğmamış ise, bunu
güvence altına almak için kurulan ipotek de geçersizdir. Ancak TMK m. 881 henüz
doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak için
ipotek kurulabileceğini hükme bağladığına göre, henüz doğmamış bir alacak için
kurulan ipoteğin tescili yolsuz bir tescil değildir.
89/106
Tapu kütüğünde ipoteğe ilişkin olan tescil, temin ettiği hakkın varlığına karine teşkil
etmez. Söz konusu tescil sadece ipotek hakkının varlığına ilişkin bir karinedir. Bundan
başka alacağın varlığına ilişkin bir karine teşkil etmez. Bu nedenle, ipoteğin tescil
edildiği anda Tapu Sicili tarafından verilen İpotek Senedi, bu anlamda, asıl alacağın
varlığına ilişkin bir ispat aracı değildir; sadece ipoteğin kurulmuş olduğuna ilişkin bir
ispat aracıdır. Ayrıca İpotek Senedi bir kıymetli evrak nitliğini de haiz değildir. Bu
anlamda, tescil alacağın varlığına, geçerliliğine, miktarına karine değildir.
Dolayısıylai alacağın varlığını tapu sicilindeki bilgilerle ispat edemeyiz, başka deliller
kullanmamız gerekir. ÇOK ÖNEMLİ
İpotekle alacak adeta siyam ikizi olduğundan, birbirinden ayrı ayrı devredilmesi
mümkün değildir. Yani ben alacağı devredersem, ipotek de kendiliğinden devralana
geçer. İpotek hakkı alacağa bağlı bir hak olduğundan, temin ettiği alacağın sona
ermesi, onun da sona ermesi sonucunu doğurur. Ancak bu durumda, kendiliğinden
terkin olmaz. İpotek şeklen tescilde gözükür. Bu da taşınmazın değerini düşürebilir.
Bu nedenle, talep ile terkin edilmiyorsa, tescilin düzeltilmesi davası ile ipoteğin
terkinini sağlamamız gerekir.
Buna karşılık, geçerli bir alacağı teminat altına almak için bir ipotek kurulmuş ancak
bu ipoteğin tescili rehin sözleşmesindeki bir sakatlık veya rehin verenin tasarruf
yetkisinin bulunmaması sebebiyle yolsuz ise, rehinli alacak devredildiği takdirde
iyiniyetli yeni alacaklının tescile güveni korunur; yeni alacaklı TMK m. 1023 gereğince
alacağa bağlı olarak ipoteği de kazanır. Örneğin, ayırt etme gücüne sahip olmayan A,
X bankasından bir kredi almış. Bu kredi sözleşmesi, A’nın ayırt etme gücü
olmadığından geçersizdir. Söz konusu alacak için B kendi taşınmazı üzerine bir ipotek
vermiştir. Banka daha sonra alacağını Y’ye devretmiştir. Bu durumda Y, ipoteğe
güvenerek, geçersiz bir alacağı ve dolayısıyla ipoteği elde edemez. Bir başka örnekte
ise, ayırt etme gücüne ve fiil ehliyetine sahip A, X Bankasından kredi alıyor. Kredi
geçerli, Ancak sahte bir vekaletname ile, B’nin taşınmazı üzerinde söz konusu alacağı
teminat almak üzere bir ipotek kuruluyor. Sahte bir vekaletname ile bu yapıldığı için,
tapudaki kayıt gerçek hak sahibini göstermediği için, sahte vekaletname olduğu için
yolsuc bir tescil. Banka yine, alacağını Y’ye devretsin. İşte bu durumda alacak gerçek
olduğundan ama yolsuzluk başka bir nedene dayandığından, alacağa devralan Y iyi
niyetli ise, TMK 1023 uyarınca iyiniyeti korunur ve Y alacağı kazanır.
90/106
C. İpotekte Borçlunun Sorumluluğunun Rehinli Taşınmazla Sınırlı Olmaması
İİK m. 45/1’e göre, ‘Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa
bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı
borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir.’ Fakat
borçlunun rehinli alacaktan sorumluluğu rehnedilen taşınmazla sınırlı değildir.
Rehnedilen taşınmazın paraya çevrilmesi yoluyla elde edilen miktar alacağı
karşılamaya yetmezse, bu takdirde alacaklı, borçlunun diğer malvarlığı değerlerine
başvurabilir.
Ancak borçlu ile ipotekli farklı kişilerse, rehnin paraya çevrilmesi sonucunda elde
edilen gelir borcu ödemeye yetmezse, 3. Kişilerin kişisel malvarlığına yönelinmez.
Üçüncü kişiler, rehinden kurtulması için, alacaklıya ödeme yapmayı teklif edebilirler,
alacaklı yanaşmazsa alacaklının temerrüdü söz konusu olur.
91/106
rehinli parsellerin üzerine dağıtılmış olur, aynı toplu rehinde rehin yükünün
dağıtılması gibi.
Açıklık ilkesinin bir gereği olarak, ipoteğin kurulması için tapu siciline tescili gerekir.
Tescil kural olarak taşınmaz malikinin istem üzerine yapılır. Bununla beraber,
kurulması bu kurala istisna teşkil eden ipotek hakları da mevcuttur. Bu ipotek
haklarından bazıları tescile gerek olmaksızın, kanundan dolayı sicil dışı doğmaktadır.
A. Genel Olarak
Aşağıdaki alacaklılar, kanunî ipotek hakkının tescilini isteyebilirler:
1. Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı,
2. Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için
birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları,
3. Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya
vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya
yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkârlar. (MK m. 893/1)
4. Ölünceye kadar bakım sözleşmesinde,
5. Üst hakkı durumunda
6. Kat mülkiyeti Kanunun 22. maddesinde
92/106
TMK m. 893/2’ye göre, “Alacaklıların, bu kanunî ipotek hakkından önceden feragat
etmeleri geçerli değildir.” Bu hükümle ipotek kurma hakkı doğmadan önce, bu haktan
vazgeçilmesi yasaklanmıştır. Kanuni ipoteğin tescilini isteme hakkı doğduktan sonra
yapılan feragat sözleşmesi geçerli olduğu gibi, ipotek kurulduktan sonra da bu haktan
vazgeçilebilir.
B. İpoteğin Tescili
Tapu kütüğüne yapılan tescille kurulur. Yapı alacaklısı tescil istemini doğrudan tapu
müdürüne yöneltir. Zanaatkârların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı
veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil
olunabilir. Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde
yapılmış olması gerekir.
Eser sözleşmesi akdedildiği tarihten itibaren tescil yapılabilir. Engeç işin bittiği
tarihten 3 ay içinde ipoteği tescil ettirmen lazım. Yapının eldeğiştiröe riski varsa, geçici
tescil verilir.
Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece
karara bağlanmış olması şarttır. Taşınmaz maliki yapı alacaklısına alacağı için yeterli
güvence gösterirse tescil istenemez.
93/106
alacaklısının ipoteğinden önce gelir. Hakları değişik tarihlerde tescil edilmiş olsa bile
zanaatkârlar ve yükleniciler, kanunî ipotekten yararlanma bakımından kendi
aralarında aynı sırada sayılırlar. (TMK m. 896) İpoteğin paraya çevrilmesinden elde
edilen miktar bütün yapı alacaklılarını tatmin etmeye yetmezse, bunlar alacakları ile
orantılı olarak tatmin edilirler.
Bir yapı alacağı üzerinde birden çok yapı alacağı varsa, bunların arasında bir sıralama
farkı yoktur. Kuruluş tarihlerine bakılmaksızın hepsi aynı sırada ayn yerde yer alır.
94/106
düzenlendiğinde, artık asıl alacaktan doğan borç yenilenme sebiyle sona ermiş olur
(TMK 910). İpotekli borç senedi ve irat senedinin kurulması için tescil gereklidir. İrad
senedi ve potekli bor
• İrat senedinin borçlusu yüklü taşınmazın malikidir.
• İrat senedi, kişisel borç doğurmaz ve borcun sebebini de göstermez.
• İrat senedinin güvencesini ancak tarım arazisi, konutlar ve üzerinde bina
yapılabilecek arsalar oluşturabilir.
• İrat senetlerindeki alacak miktarı, tarım arazisinde arazinin gelir değerinin, diğer
taşınmazlarda taşınmazın gelir değeri ile bina ve arsa değerleri ortalamasının beşte
üçünü aşamaz. Değerlendirmeler tapu idaresince resmen yapılır.
• İrat senediyle yüklü taşınmazın bölünmesi hâlinde, parsellerin malikleri irat
senedinin borçlusu olurlar.
• İrat senedi ile yüklü olan taşınmazın maliki, sözleşmeyle daha uzun bir bildirim
süresi kabul edilmiş olsa bile, her altı yıllık dönemin sonu için bir yıl önce bildirmek
ve bedelini ödemek koşuluyla taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir. Kanunda
öngörülen hâller dışında alacaklı, ancak her on yıllık dönemin sonu için bir yıl önce
bildirmek suretiyle borcun ödenmesini isteyebilir.
95/106
8. TAŞINMAZ KARŞILIK GÖSTERİLEREK SENET ÇIKARILMASI
I. Genel Olarak
Kredi arayan girişimin taşınmazı üzerinde küçük tasarruf sahibi alacaklılar lehine
rehin kurulabilir. Medeni Kanun m. 930-938 arasında bu ihtiyacı karşılayacak
düzenlemelere yer vermiştir.
96/106
TAŞINIR REHNİ
1. GENEL BİLGİLER
Taşınır rehni türleri, TMK’da düzenlenen taşınır rehni çeşitleri olabileceği gibi başka
kanunlarda düzenlenen rehin hakları olabilir.
• Alacağa Bağlılık (Fer’ilik) İlkesi: Bu ilke uyarınca, taşınır rehni güvence aldığı
alacağın hukuki kaderine tabidir. Taşınır rehninin geçerli olması için geçerli bir alacak
olmalıdır. Alacağın devredilmesi halinde taşınır rehni de devrolur. Borcun
üstlenilmesi halinde, varlığını devm ettirir. Alacak muaccel olduğu zaman rehnin
paraya çevrilmesi imkanı verir. Taşınmaz rehninden farklı olarak, taşınır rehni,
alacağın zamanaşımına uğramasına engel olmaz.
• Belirlilik İlkesi: Bünyesinde iki hususu barındırır. Bir rehnin konusunun belli
olması; ikincisi, rehin ile güvence altına alınan alacağın belli olması gerekir. Taşınır
rehninin konusunu, alacaklar, haklar ve ferden belirlenmiş taşınırlar oluşturur.
Ferden belirlenen taşınırlar bakımından, taınır rehninin kurulduğu sırada, taşınır
rehninin ferden belirlenmesi şart değildir, belirlenebilir olması yeterlidir ancak bu
durum, yani ferden belirlenme en geç tasarruf işlemi aşamasında (teslim işlemi
sırasında) tamamlanmış olması gerekir. Aynen taşınmaz rehninde olduğu gibi, bir
alacak için birden çok taşınır veya alacak rehin verilebilir. Yani toplu rehin talınır
rehninde de söz konusu olabilir. Rehnin güvence altına aldığı alacağın da belli olması
gerekir. Ancak taşınmaz rehninden farklı olarak, taşınır rehni kurulması sırasında,
alacağın ne miktar olarak ne nitelik olarak belirlenmiş olması aranır. Bu anlamda
belirlenebilir olması yeterlidir. Gerek teslime bağlı rehin gerek alacak rehninin
kurulması sırasında, temin edilen alacağın miktar ve nitelik olarak belirlenmiş olması
gerekmez, belirlenebilir olması yeterlidir. Para borcu dışında yapma yapmama borcu
bakımından da taşınır rehni kurulabilir.
97/106
• Açıklık İlkesi: Teslime bağlı taşınır rehninde açıklığı zilyetlik sağlıyor, alacak
rehninde ise hamiline yazılı kıymetli evrağa bağlanmış senetlerin teslimi sağlar.
• Güvenin Korunması İlkesi: Kural olarak taşınır rehninin kurulabilmesi için, rehin
veren kişinin rehne konu taşınır mal üzerinde tasarruf yetkisine sahip olması gerekir.
Ancak TMK 939/2, rehin alan üçüncü kişi iyi niyetli ise, rehin veren kişinin rehin
konusu mal üzerinde tasarruf yetkisi olmasa bile, rehin hakkını kazanmış olur.
• Öncelik İlkesi: Aynı taşınmaz rehninde olduğu gibi bir taşınır üzerinde, birden çok
rehin hakkı kurulabilir. Bu durumda, taşınmaz rehninde olduğu gibi dereceler sistemi
söz konusu değildir. Taşınır rehninde öncelik sonralık ilişkisini, kuruluş tarihleri
belirler. Daha önce kurulan taşınır rehni, daha sonra kurulandan önce gelir.
TMK m. 881/1 ‘e göre, “Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber
doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.” Bu
hüküm taşınır, dolayısıyla alacak rehninde de kıyasen uygulanır.
Taşınır rehni temin ettiği alacak hakkında zamanaşımın işlemesini önlemez. Ancak,
temin edilen alacak zamanaşımına uğrasa dahi, alacaklı rehin hakkına dayanarak,
rehni paraya çevirme yoluyla alacağını tahsil edebilir. Eğer, taşınırın getirisi borcu
karşılamazsa bu kısım için zamanaşımı söz konusudur.
98/106
B. Belirlilik İlkesi
Taşınır rehninde belirlilik ilkesinin iki yönü vardır: Rehin konusunun belirli olması;
rehinle güvence altına alınan alacağın belirli olması.
C. Açıklık İlkesi
Sınırlı bir ayni hak olması itibariyle rehin hakkının herkesçe görülebilecek bir biçime
bürünmesi gerekmektedir. Bunu sağlayacak açıklık aracı, taşınmaz rehninde tapu
siciline yapılan tescil, teslime bağlı taşınır rehninde ise zilyetliktir. Rehin hakkı,
taşınmazlar üzerinde kural olarak tapu siciline yapılan tecille, teslime bağlı rehinde
ise, taşınırın zilyetliğinin rehin kurma amacıyla alacaklıya geçirilmesiyle doğar.
Alacak rehninde, yalnız hamile yazılı kıymetli evraka bağlanmış alacaklarda teslime
bağlı rehin hükümleri uygulanır. Nitekim, hamile yazılı kıymetli evrak üzerinde rehin
hakkı, senedin bu amaçla rehin alacaklısına geçirilmesiyle kazanılır.
Alacak rehninde eşya hukukuna ilişkin güvenin korunması ilkesinden sadece taşınır
eşya ile bir tutulan hamil yazılı kıymetli evrak yararlanır.
99/106
E. Öncelik İlkesi
Aynı taşınır veya hak ya da alacak üzerinde birden çok rehin hakkı kurmak
mümkündür. Ancak bu durumda rehin haklarının aralarındaki öncelik ilişkisini, yani
sırasını belirlemek gerekir. Sıranın belirlenmesi özellikle rehin konusunun paraya
çevrilmesinde önem taşır. TMK m. 948’e göre, “Aynı taşınır üzerinde birden çok rehin
hakkı bulunduğu takdirde, alacaklılara rehin haklarının sırasına göre ödeme yapılır. Rehin
hakkının sırası kuruluş tarihine göre belirlenir.”
Taşınır rehninde daha önce kurulan rehin hakkı daha sonra kurulanın önünde gelir
ilkesi geçerlidir.
Taşınır üzerindeki rehin hakkı kural olarak teslime bağlı rehin şeklinde kurulabilir.
Teslime bağlı rehin, rehin konusu taşınırın zilyetliğinin alacaklıya veya tarafların
üzerinde anlaştıkları güvenilir bir üçüncü kişiye geçirilmesi yoluyla kurulan ve
hukuki işleme dayanan bir rehin türüdür.
Rehin hakkının niteliği gereği, yalnız paraya çevrilebilen şeyler teslime bağlı rehnin
konusu olabilir. Bir kimsenin diplomaları, sürücü belgesi gibi paraya çevrilemeyen
şeyler üzerinde teslime bağlı rehin kurulamaz.
Rehin sözleşmesi olarak adlandırılan sözleşme rehin verenin teslime bağlı rehni
kurmayı borçlanmasından başka, alacaklının rehin hakkı sona erdiğinde rehin
konusunu geri verme borcunu da kapsar.Borçlanma işleminin ölüme bağlı bir işlem
olması da mümkündür. Rehnedende tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin
konusu taşınıra iyiniyetle zilyet olan kimse, zilyetlik hükümlerine göre edinimi
100/106
korunduğu ölçüde rehin hakkı kazanır. Üçüncü kişilerin önceki zilyetlikten doğan
hakları saklıdır. (MK m. 939/2)
Taşınır, fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyetinde kaldığı sürece rehin hakkı doğmaz.
(MK m. 939/3).
TMK 939/2 uyarınca, rehin verenin tasarruf yetkisi olmasa bile, rehin alan kimse iyi
niyetli ise ve zilyetlik hükümleri onu koruyorsa, iyiniyetli üçüncü kişinin rehin hakkı
korunur ve rehin kurulmuş olur.
Taşınır rehninde da lex commisoria yasağı geçerlidir. Aynı şekilde bu yasağın geçerli
olması için iki koşul vardır. Bir, anlaşmanın varlığı, ikincisi bu anlaşmanın alacak
muaccel olmadan yapılmış olması.
Taşınır rehni sahibine eğer borç ödenmezse, rehin konusu taşınırı paraya çevirme
hakkı verir.
101/106
B. Rehinli Alacaklının Rehni Paraya Çevirme Yetkisi
Rehinli alacak muaccel olduğunda ödenmezse alacaklı rehin konusunu paraya
çevirerek getirisinden alacağını tahsil eder. Rehin kural olarak İİK m. 145 vd.
Hükümleri çerçevesinde paraya çevrilir.
3. HAYVAN REHNİ
Hayvan rehni, zilyetliğin nakline gerek olmaksızın bir sicile kaydedilmek suretiyle
kurulan bir rehindir.
102/106
Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle
belirlenir. (TMK m. 940/2
5. HAPİS HAKKI
I. Kavram
Hapis hakkında borçlu, alacaklıya aralarındaki alacak ilişkisi ile bağlantılı olmak
üzere, kendi rızasıyla birtakım taşınır malları veya kıymetlı evrakı veriyor, söz konusu
borç ödenmeyince alacaklı bunları alıkoyup paraya çevirebilir.
II. Şartları
A. Olumlu Şartlar
• Alacaklının borçlunun rızasıyla zilyet olması
• Muaccel bir alacağın varlığı
• Alacaklının zilyetliğindeki taşınır mal veya kıymetli evrak ile alacak arasında
bağlantı
B. Olumsuz Şartlar
• Hapis hakkının alacaklının yüklendiği borçla veya borçlunun talimatı ile
bağdaşması gerekir.
• Hapis hakkının kamu düzenine aykırı olmamalıdırç
103/106
V.Hapis Hakkının Özel Çeşitleri
TMK’da genel hapis hakkı düzenlenmiştir. TBK, TTK ve Avukatlık Kanununda özel
olarak hapis hakkı çeşitleri düzenlenmiştir.
Aksine bir hüküm bulunmadıkça, bunların rehni hakkında da teslime bağlı rehin
hükümleri uygulanır. Senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehni için
rehin sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin
teslim edilmesi gerekir. Alacaklı veya rehneden, rehni borçluya ihbar edebilir.
Diğer hakların rehninde, yazılı rehin sözleşmesiyle birlikte, bu hakların devri için
öngörülen şekle uyulması gerekir. Özenli bir yönetim, rehnedilmiş alacağın
muacceliyetinin ihbarını ve tahsil edilmesini gerekli kılıyorsa alacaklı bu işlemleri
yapabilir; rehin alacaklısı da alacaklıyı bu işlemlerin yapılmasına zorlayabilir. Rehin
kendisine ihbar edilmiş olan borçlu, borcunu asıl alacaklıya veya rehin alacaklısına
ancak diğerinin rızasıyla ödeyebilir. Bu rızanın bulunmaması hâlinde borçlu, borcunu
tevdi etmekle yükümlüdür.
Rehin karşılığına ödünç para veren işletmeler lehine kurulan rehin konusu sadece
taşınır mal veya kıymetli evraktır. Taşınır mal ve kıymetli evrak üzerinde rehin, telime
bağlı rehin hükümlerine göre kurulur. Rehnedilen taşınırın işletmeye teslim edilmesi
ve karşılığında bir makbuzun alınmasıyla rehin kurulmuş olur. Makbuzun ili önemli
işlevi vardır; birincisi, makbuz düzenlenip rehin verene teslim edilmedikçe rehin
kurulmaz; ikincisi, makbuz rehin konusunu geri alabilme hususunda hak sahipliğine
kanıt teşkil eder.
Borç vadesinde ödenmezse, ödünç veren, borçluya önceden noter aracılığı ile borcunu
ödemesini ihtar ettikten sonra rehni icra yoluyla paraya çevirtebilir. Borçlu, ödünç
verene karşı kişisel olarak sorumlu değildir.
8. REHİNLİ TAHVİL
İşletme olarak taşınmaz rehni karşılığında ödünç verme işiyle uğraşmak üzere yetkili
makamdan izin alanlar, özel bir rehin sözleşmesi ve teslim yükümlülüğü olmasa bile,
104/106
taşınmaz rehniyle güvence altına alınmış alacakları ile cari işlerinden doğan
alacaklarını karşılık göstererek rehinli tahvil çıkarabilirler.
SPK m. 58’e göre, “(1) Konut finansmanı fonu, ipoteğe dayalı menkul kıymetler
karşılığında toplanan paralarla, ipoteğe dayalı menkul kıymet sahipleri hesabına;
varlık finansmanı fonu, varlığa dayalı menkul kıymetler karşılığında toplanan
paralarla, varlığa dayalı menkul kıymet sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına
göre fon iç tüzüğü ile kurulan ve tüzel kişiliği olmayan mal varlığıdır. İpoteğe ve
varlığa dayalı menkul kıymetler, ilgili fonların veya ipotek finansmanı kuruluşlarının
portföyündeki varlıklar karşılık gösterilerek ihraç edilen sermaye piyasası araçlarıdır.
(2) Bu maddede yer alan fonların mal varlığı, fon hesabına olması ve fon iç tüzüğünde
hüküm bulunması şartıyla kredi almak, türev araç işlemleri, açığa satış işlemleri veya
fon adına taraf olunan benzer nitelikteki işlemlerde bulunmak haricinde teminat
gösterilemez ve rehnedilemez. Fonun mal varlığı, kurucunun, fona hizmet
sağlayanların ve fon portföyüne alacaklarını veya varlıklarını devredenlerin mal
varlığından ayrıdır. Fon mal varlığı, ipoteğe veya varlığa dayalı menkul kıymetler itfa
edilinceye kadar; kurucunun, fona hizmet sağlayanların ve fon portföyüne alacak
veya varlıklarını devredenlerin yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına
devredilmesi hâlinde dahi başka bir amaçla tasarruf edilemez, kamu alacaklarının
tahsili amacı da dâhil olmak üzere haczedilemez, ihtiyati tedbir konulamaz ve iflas
masasına dâhil edilemez.
(3) Fon kurulu, ipoteğe veya varlığa dayalı menkul kıymetlerin sahiplerinin haklarını
koruyacak şekilde fonu temsil eder ve yönetir. Fon portföyüne alınan varlıkların
kayıtlarının doğruluğundan ve bu varlıkların korunması ve saklanmasından fon
kurulu sorumludur.
(4) Kurucu, fon kurulu ve ihraç edilen ipoteğe veya varlığa dayalı menkul kıymetlerin
sahipleri arasındaki ilişkilere bu Kanunda, ilgili mevzuatta ve fon iç tüzüğünde
hüküm bulunmayan hâllerde 6098 sayılı Kanunun 502 ila 514 üncü maddeleri
hükümleri kıyasen uygulanır.
(5) İpotekle teminat altına alınmış bir varlığın fon portföyüne alınması hâlinde, bu
varlığın fona devredildiği hususu ilgili sicilde beyanlar hanesine kaydedilir. Kurul, bu
hâlde, ipoteğin veya mülkiyetin; fon adına ilgili sicile tescil ettirilmesini zorunlu
tutabilir.
(6) Fonun kuruluşu, kurucuları, faaliyet şartları, yönetimi ve sona ermesi ile ipoteğe
veya varlığa dayalı menkul kıymet ihracına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
105/106
(7) İpotek finansmanı kuruluşları, konut veya varlık finansmanı fonu kurmaksızın
ipoteğe veya varlığa dayalı sermaye piyasası aracı ihraç edebilir. Bu ihraçlara ilişkin
usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
(8) (Ek:20/2/2020-7222/33 md.) Fon; tapu, ticaret sicili ve diğer resmî sicillerde tescil,
değişiklik, terkin ve düzeltme talepleri dâhil olmak üzere her türlü sicil işlemleri ile
sınırlı olarak tüzel kişiliği haiz addolunur. Devrinin geçerliliği bir tapu veya sicil
kaydına bağlı olan ve konut veya varlık finansmanı fonu portföyüne alınan varlık ve
haklar, tapu siciline veya ilgili sicile fon adına tescil edilir. Tapuda, ticaret sicilinde ve
diğer resmî sicillerde fon adına yapılacak işlemler, fon kurucusu ile fon kurulunu
temsil eden birer yetkilinin müşterek imzalarıyla gerçekleştirilir.”
SPK m. 59’a göre, “(1) İpotek ve varlık teminatlı menkul kıymetler, ihraççıların genel
yükümlülüğü niteliğinde olan ve teminatlar karşılık gösterilerek ihraç edilen sermaye
piyasası araçlarıdır.
(2) İhraççılar, ipotek ve varlık teminatlı menkul kıymetlerin teminatı olan varlıkları,
diğer varlıklarından ayrı olarak izlemekle yükümlüdür. Kurul, teminat varlıklara
ilişkin kayıtların ihraççının yanı sıra ayrı bir kuruluş nezdinde de tutulmasını zorunlu
tutabilir.
(3) İpotek ve varlık teminatlı menkul kıymetler itfa edilinceye kadar; teminat varlıklar,
ihraççının yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi hâlinde
dahi teminat amacı dışında tasarruf edilemez, rehnedilemez, teminat gösterilemez,
kamu alacaklarının tahsili amacı da dâhil olmak üzere haczedilemez, iflas masasına
dâhil edilemez, ayrıca bunlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemez.
(4) İhraççının ipotek ve varlık teminatlı menkul kıymetlerden kaynaklanan
yükümlülüklerini vadesinde yerine getirememesi, yönetiminin veya denetiminin
kamu kurumlarına devredilmesi, faaliyet izninin kaldırılması veya iflası hâlinde
teminat varlıklardan elde edilen gelir, öncelikle ipotek ve varlık teminatlı menkul
kıymet sahiplerine ve teminat varlıkların riskten korunması amacıyla yapılmış olan
sözleşmelerin karşı taraflarına yapılacak ödemelerde kullanılır. Alacağı teminat
varlıklarla karşılanmayan ipotek ve varlık teminatlı menkul kıymet sahipleri ve
teminat varlıkların riskten korunması amacıyla yapılmış olan sözleşmelerin karşı
tarafları, ihraççının diğer mal varlığına başvurabilir.
(5) İpotek ve varlık teminatlı menkul kıymetlerin ihraççıları, ihracı, ihraç limiti, ihraç
şartları, teminat varlıkların türleri ve nitelikleri, ipotek ve varlık teminatlı menkul
kıymetler ile teminat varlıklar arasındaki teminat uyumu, teminat varlıklara ilişkin
kayıtların tutulması, teminat sorumlusunun sahip olması gereken nitelikler ve
sorumlulukları, YTM’ye hizmetleri karşılığında teminat varlıklardan ödeme
yapılması hâlinde bu ödemenin hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslar ile ipotek ve
varlık teminatlı menkul kıymetlerle ilgili diğer hususlar Kurulca belirlenir.”
-SON-
106/106