Professional Documents
Culture Documents
Amerikanın Keşfinde Müslümanlar PDF
Amerikanın Keşfinde Müslümanlar PDF
Keşfinde
Müslümanlar
Prof. Dr. Fuat SEZGİN
SÜLEYMAN
DEMİREL
ÜNİVERSİTESİ
www.sdu.edu.tr İlham veren üniversite
AMERİKA’NIN
KEŞFİNDE
MÜSLÜMANLAR”
PROF. DR. FUAT SEZGİN
SÖYLEŞİ VE KONFERANS
İÇİNDEKİLER
ÖĞRENCİLERLERLE SÖYLEŞİ
S>6 SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE
BAŞKANLIĞI SALONU
26 MAYIS 2016
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE
S > 28 MÜSLÜMANLAR
PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KONFERANS SALONU
27 MAYIS 2016
2
Editör
Prof. Dr. Kadir Temurçin
EMEĞİ GEÇENLER
Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü
Redaksiyon
Uzman Müge Sucu Polat
Fotoğraf
Soner Arık
Orhan Yalçın
Baskı
Doğuş Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Melikgazi / KAYSERİ
Telefon : +90 352 322 18 55
Prof.Dr. Fuat Sezgin’in 26-27 Mayıs
2016 tarihlerinde Sağlık, Kültür
ISBN: 978-9944-452-99-1 ve Spor Daire Başkanlığı Salonu
ve Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı
Konferans Salonu’nundaki söyleşi
Ağustos 2016 ve konferansından derlenmiştir.
3
26 MAYIS 2016
PROF. DR. FUAT SEZGİN
ÖĞRENCİLERLE
SÖYLEŞİ
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Kısa süre önce Erzurum’da bana fahri doktora unvanı verdiler, çok insan
geldi. Üniversitelerden gelen bazı meslektaşlar da vardı. Onlarla sohbet
yaptık, çok sempatikti. Aynı şekilde burada canlandırmak istiyorum,
sizinle konuşacağım bugün, konuşmak da istiyorum. Bir şey bildiğime
de inanıyorum, inanın saklamıyorum, inanın. Bir şeyler öğrendim, biraz
da kendi milletime ulaştırmak istiyorum, hanımlara, beylere. Böyle bir
sohbet ortamı hazırlanmasını istedim. Şimdi ne anlatayım, ne anlata-
yım. Yarın için size bir konferans hazırladım. Konferansımın Adı: Ameri-
ka’nın Keşfinde Müslümanlar. Konferansta size ciddi şeyler söyleyeceği-
me inanıyorum. İyi bir sedanın kalacağına inanıyorum.
6
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
o zaman. Babamın Arapça kitapları vardı. alacaksınız falan, dedim, bağırdım mı bil-
Orada mistik bir havaya girmiştim ben, miyorum. Baktılar benden kurtulamaya-
dünyayı terk etmişçesine. Aşağı Yukarı caklar, dekana gönderdiler. Dekan da yüzü
orada sadece babamdan kalan kitaplardan gülmez bir adamdı, benim söylediğimi bir
kendi başıma Arapça öğrenmeye başladım. anda anlayamadı. Fakat şans olarak, birisi
Arapça öğreniyordum, Kur’an’ın tefsirini kapıyı çaldı. İçeriyi giren kimdi? H. Ritter.
baştan aşağı okudum ve ben şu karara var-
dım: İslami bilimlerle meşgul olayım. İsla- Dekan: Hocam tam zamanında geldin,
mi bilimler demeyelim, öyle bir mefhum burada birisi sizin talebeniz olmak istiyor.
da yoktu o zaman bende. Arapça öğrene- Ben kurtulamadım kendisinden siz konu-
yim falan dedim. şun, dedi.
Sonra İslami bilimlerin okunduğu bir ens- Fuat Sezgin: (Dinleyicilere) Duyuyor mu-
titüye gönderdiler beni. Baktım orada bü- sunuz beni?
yük bir Alman alimi vardı: Hellmut Ritter.
Dolu bir adamdı. Gittim oraya, seminerini Dinleyiciler: Evet
dinledim, hayran kaldım adama. Nasip
böyleymiş. Karar verdim, seminer bitme- Ritter: Otur bakayım, dedi.
den çıktım gittim, (İst. Üniv.) Edebiyat Fa-
kültesi’ne, orası da kapanmıştı. Öbür gün Fuat Sezgin: İslami bilimler okumak ve
gittim, ben dedim; Edebiyat Fakültesi’nde Arapça öğrenmek istiyorum.
okumak istiyorum. H. Ritter’in talebesi ol-
mak istiyorum, dedim. Mistik bir hava var- Ritter: Babanız milyoner mi?
dı, o hava beni oraya sevk ediyordu. Arapça
öğreneceksin, İslami bilimler öğreneceksin Fuat Sezgin: Ben dedim ki, babam öldü!
falan. Oraya beni kayıt etmek istemiyorlar- Ben fakir bir ailenin çocuğum.
dı. Kuvvetli ve sert bir şekilde hayır beni
7
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Fuat Sezgin: Ben dedim, hayır. Ben fakir insanım ama bu ilimlerin içi-
ne gireceğim. Baktı benden kurtulamıyor, ısrarlı inancım hoşuna gitmiş
olmalı.
O işi atlattık. Çok zor bir adammış dersleri falan. Çok şey istiyormuş,
herkes talebelikleri dolmadan kaçıyorlarmış. Hoca düşünüyormuş ben
de kaçarım diye. Fakat ben kaçmıyorum. Zamanla bana sordu, baktı. Siz
çalışmak istiyorsunuz, dedi, ama bu zor bir şey. Bir Fransızca öğrenmiş-
siniz bu yetmez dedi.
8
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
Ritter: Vaktiniz var, 6 ay Arapça öğrene- Ritter: (Bir gün sordu bana) Kaç saat çalı-
ceksiniz, dedi şıyorsun? dedi. Ben de,
Fuat Sezgin: Ben de öğreneceğim, dedim. Fuat Sezgin: 13-14 saat, dedim.
Gittim 6 ay. Ben eve kapandım. Evim ca- Ritter: Böyle bilim adamı olamazsınız,
miye yakın bir yerdeydi, Valide Camii. dedi. Eğer bilim adamı olmak istiyorsanız
ona birkaç saat daha eklemeniz lazım. Be-
Fuat Sezgin: Engin Bey nerede? nim hocam, Carl Brockkelmann, 24 saat
çalışırdı günde. Daha fazla zaman olsaydı,
Camiye girerdim, namaz kılardım. Sünnet gün daha uzun olsaydı, daha uzun çalışırdı
falan kılmazdım, vakit kaybı olmasın diye. dedi.
Adamlar hoş görürlerdi, namaz kılmıyor,
farz kılıyor diye. Neyse 6 ay böyle geçti. Ben de ondan sonra 17 saate çıkardım ça-
Babamın Arapça otuz ciltlik Kur’an tefsiri lışmamı. Bu, 70 yaşıma kadar böyle devam
vardı: Taberî Tefsiri. Onu aldım, okuma- etti. Ondan sonra kısalttım. Şimdi tembel
ya başladım. Anlamıyordum. Türkçe ter- bir insan oldum. Hiçbir şey yapmıyorum!
cümeler vardı, Elmalının bir kitabı vardı, 17 saat yok.
6-7 ciltlik falan. Baktım yavaş yavaş iler-
liyorum, altı ayda 30 cildi bitirdim. Sonra Burada fazla zaman kaybetmeyelim.
baktım aşağı yukarı Arapçayı Türkçe gibi
anlıyordum. Bu büyük bir saadetti. Ekim Hocanın başarılı bir talebesi olduğumdan
ayında üniversiteye gittim. memnundum, özel ilgi ve zaman istiyordu,
ben onu pek sıkıntıya sokmuyordum.
Benim Hocam, çok meşhurdu. Seminerleri
vardı. Alman profesörler de gelirdi, Yahu- Brockkelmann, diye bir alim vardı. Hoca-
diler de vardı. Hürmet ederlerdi hocama. mın da hocasıydı. Hoca, Arap Dili-Edebiya-
O, beni göstermek istedi onlara. Gazza- tı Tarihi ile ilgili 5 ciltlik bir eser yazmıştı.
li’nin “İhya-u Ulumi’d-din” kitabını koydu Bu kitabın meziyeti şudur: Falan alimden
önüme, öğrenmiş mi falan diye. Ben gaze- bahseder; mesela İbn-i Sina’dan, Gazza-
te okur gibi okudum. O kadar öğrenmiştim li’den. Onun falan kitabı var. O insanların
çok şükür. Belki hayatımda hocayı o kadar yazma eserleri falan falan kütüphanede
mesut görmemiştim. Talebesinin başarısı vardır. Öyle, (kitabın) meziyeti o.
onu çok sevindirdi.
Şunu da söyleyeyim. Arapça yazmalarının
Ritter: (Öbür Alman Yahudi profesörlere) dünyadaki 3’te birinden fazlası Türkiye’de-
Ben hayatımda bir dili bu kadar kısa sürede dir. Brockkelmann, Türkiye’ye 40 gün için
öğrenen insana rastlamadım, dedi. gelmişti. Fazla kaydedememişti onları.
Şartlardan mı neydi?
Onlar gittikten sonra, bana.
Fakat Ritter diyordu ki bana “artık zaman
Ritter: Öbür dilleri de bu süratle öğrene- geldi, birinin tamamlaması lazım bu kitap-
ceksin, dedi. ları.”
Neyse bu benim şansımdı, sıkıştırıyordu Bana baktı, benden bekliyor, yaparım falan
beni. dememi. Sonra ayrıldı. Ben başladım ha-
zırlık yapmaya, acemice falan ama gittikçe
9
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Dekanla konuştu.
Bu, büyük bir şey. Bunları yaptılar, yapıyordu adamcağız. Bu arada ben-
10
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
den, öğrensin istiyordu, yazma nasıl tetkik den, bilim adamından oluşan bir komis-
edilebilir, nasıl hazırlanır, kağıt nasıl ele yon kurmak istiyormuş, muazzam paraları
alınır, onu bile ben hocadan öğrendim. bu işe koyuyormuş falan. Alimlere taksim
Sayfa aralarını biz buradan açarız (kitabın etmişler. Ben alim diyorum, siz bilgin di-
alt kısmını gösteriyor). Hayır, buradan (ki- yorsunuz. Her biri bir sahayı almış. Sonra
tabın üst kısmını gösteriyor) açacaksınız. bir taraftan ben de hazırlıyorum. Üniver-
siteden çıkınca Hollanda’da kitapçılara/ya-
Yazmaların tarihini! Her yazmanın tarihi yınevlerine gidiyorum. Malzemeleri alarak
yok, tahmin edeceksiniz. Kısa zamanda çıktım (üniversiteden, Türkiye’den), zaten
beni o hale getirdi ki hocam, ben de tanıya- gittim. Hollanda’ya gittim. Hollandalı or-
biliyordum artık tahminen. Sonra gidiyor- yantalistlerden (oryantalistleri biliyor mu-
duk; mesela Saray Kütüphanesi’ne (Topka- sunuz? İslam Bilimleri ile Şark Bilimleri ile
pı Sarayı’na), 20-25 kitap ısmarlıyorduk. uğraşan insanlar, alimler) 3 tane bilgini ge-
Kitapları ikiye bölüyorduk. Yarısını hoca tirdiler. Sohbet halinde yemek yedik falan.
alıyordu, yarısını ben. Bizler tahminleri- Benim yazdığım kitaplardan, Brockkel-
mizi yazıyorduk içine. Sonra ikimizin tah- mann’ın büyük bir cildini aldım götürdüm,
minlerini karşılaştırıyorduk. Tabi onun ki onlara göstermek için.
benden daha iyiydi ama benim ki de fena
değildi. Bu mesut ediyordu hocayı. Benim Fuat Sezgin: Siz gördünüz mü benim tas-
başarım ona yaklaştığı müddetçe, o da me- hiyeleri mi?
sut oluyordu, adamcağız.
Dinleyiciler: Görmedik.
Hoca Almanya’ya gitti, ben devam ediyor-
dum. Doktoramı bitirdim. Çok daha bir Fuat Sezgin: Görmediniz mi? Size ben
ciddiyetle devam etmeye başladım. 1960 göstereceğim.
yılında -beni üniversiteden çıkardıkları yıl-
da- bu bir şey yapamaz diye, beni çıkardılar Gösterdim onlara (oryantalistlere), dona-
üniversiteden. Ben de ondan evvel 1,5 se- kaldılar. Sonra şeye (yayınevi) haber ver-
nelik misafir doçent olarak oraya (Alman- mişler ki, onlar benim için çok müsait bir
ya’ya) gitmiştim. Beni orada doçent olarak insan, O yapsın. Bana müspet bir rapor
muhafaza etmek istiyorlardı. Ben “Türkiye vermişler.
dışında yaşayamam”, dedim onlara.
Fakat esasında yayınevi vasıtasıyla dağıtı-
Ritter: (Hoca) içinden bana güldü, bu lacaklarmış nüshaları komisyona. Bu me-
adam Almanya’daki hocalığı falan reddedi- seleyi bir de Japonya’da konuşacaklarmış.
yor diye. Konuşmuşlar, demişler ki “bir Türk buna
musallat olmuş”, demişler. “Ne yapalım,
Bir sene sonra, bu işe yaramaz diye üniver- (ne söylediklerini bilmiyorum ama) galiba
siteden çıkardılar, neyse iyi oldu belki de. bir Türk yapamaz,” demişler. Bana akta-
ranlar “biz sizin yapacağınıza inanıyoruz,
İşte onu söyleyecektim. 1960 yılının so- seni destekleyeceğiz”, dediler. “Ben kork-
nuna doğru benim çıkışımdan evvel bana muyorum, ben onu yazacağım” dedim.
bir mektup geldi. Dünya’nın en büyük Av- Bunu tek bir insan yazar, bu bir ansiklo-
rupa yayınevlerinden biri, Hollanda’dan pediydi ve otuz kişi ile yazılmazdı. Onlar
duymuş benim böyle bir şey hazırladığımı. mütemadiyen komisyonlar kuruyorlardı,
UNESCO bu iş için, Brockkelmann kitabını Paris’te, Brüksel’de. Bir İtalyan oryantalist
hazırlamak, genişletmek için 30-40 alim- geldi bizim enstitüye, “sizin adamınız bu
11
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Ben kitabın birinci cildini (1000 sayfalık kitap) matbaaya verdim, komis-
yon başkanlığını üzerine alan bir Alman Komisyon Başkanı (Mainz şeh-
rinde, benim kitaplarım orada basılıyordu), matbaanın sahibine demiş
ki: “Doğudan bazı palavracı insanlar gelir, kitaplarında birçok şeyler ya-
zar, biz şunu yapıyoruz diyerekten, bunlardan bir şey çıkmaz.” Hâlbuki
bizim projemizin bir talibi vardı, o zaman da böyle bir şey vardı. Matba-
acı demiş ki “ben 30 nüshasını bastım bile kitabın”, adam sapsarı olmuş.
Maalesef benim kitabın birinci cildinin basılmasını görmedi, benim de
tanıdığım bir adamdı. Neyse birinci cilt çıktı, maalesef o kitaplarım yok
burada, olmasını çok isterdim.
Bana Hollandalı bir adam geldi ve “ ben İspanyada her şehirde sizin kita-
bınızın bir nüshasını gördüm kütüphanede” dedi. Bizim Türkiye’de ma-
alesef iki nüsha yoktur, belki de. Benim kitaplarıma Türkler sahip çık-
madılar, maalesef, tercüme de edemediler. Birinci cildini tercüme ettik.
12
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
Engin Bey: En azından gelirken alıp getir- Neyse, nerede kaldım evet (komisyondan)
memiz lazımdı, doğru söylüyorsunuz. birinci çıktım. Benim için bilgi dağıttılar,
tanıtma yazıları yazıldı dünyanın muhte-
Ama gider gitmez size bir cildi gönderecek- lif yerlerinde. Çok müspet cevaplar geldi,
ler. Türk üniversitelerinde, Türklerin kül- yazılar çok iyiydi. Hep de insaflı insanlar
türlerinin değerini ve tarihini anlatılması şansıma. Ondan sonra o komisyon lağvetti
çok olmadı, çok bilmiyorlardı bu konuyu, kendisini, çalışmalar falan benim lisanım-
yavaş yavaş öğrenmeye başladılar ama ne da kaldı. Memleketinden kaçmış bir Türk
olduğunu da bilmiyorlardı. olarak böyle bir mesuliyeti üzerimde gör-
düm, bunu devam ettirebilir miyiz, diye.
Ama şunu söyleyeyim, Türk üniversite- Korkusu gelmedi bana, devam edecektim.
lerinde, tüm Türk milleti içerisinde bi-
limler tarihini bilen tek bir insan yoktur. Allah’ın bir şansı, Müslüman bir Alman
Aydın Sayılı diye bir zat vardı, Atatürk hanımla tanıştım. Ondan sonra evlendik.
onu Amerika’ya göndermişti, o meşhur Efendim, o bana çok yardım etti. Yazdığım
bir bilim tarihçisinin yanında Bilimler kitaplar da. Benim Almancam o zaman o
Tarihi öğrendi (o vefat etti). Astronomi kadar iyi değildi. Ama benim Almancamı
ile meşgul oluyordu. Ama ondan başka tavsiye ederdi eşim. Onun için ben eşime,
hiçbir Türk, Bilimler Tarihi ile uğraşma- ona çok şey borçluyum. Bundan her yerde
dı, herkes diyor şimdi Türkiye’de, ben de bahsederim. Kendisi de zaten sekiz, do-
bilimler tarihçisiyim diye. Ama Türki- kuz, on dil bilir falan. İyi bir insan, bilimler
ye’de bilimler tarihçisi yok. Onun için tarihçisi o hanım. Birkaç kitap yazdı, evet
de Bilimler Tarihi Enstitüsü’nü kurmak öylece geçti.
istiyorsanız, bu fikirden vazgeçiniz. Eğer
hoca yoksa siz kendi kendinizi kandır- Ama daha önemlisi üniversitede hoca ol-
mış olacaksınız. Bizim bütün ümidimiz dum. Efendim. Beni doçent yapmak için
bu İstanbul’daki enstitüde hoca yetişti- doçentlik tezi istediler. Çünkü ben ilimler
rir, onlar size gelince de siz bir enstitü tarihi yapmak istiyordum. O ilimler tarihi
kurmayı reddetmeyiniz. Onların gelişine için benden yeni bir tez istediler. Ben do-
dayanarak bir bilimler tarihi dersi koyu- çentlik yaptım, ondan bir sene sonra bana
nuz üniversitenize. Alman profesörlüğü verdiler. Alman profe-
sörlüğünü alınca Almanya’da bir dönem bi-
Dolayısı ile ondan sonra ve inşallah bu limler tarihine dair bir ders vermek (bizim
Enstitü’de birçok talebe de yetişir. Bana Türkiye’de öyle ucuz bir şey zannediyorlar)
büyük ümitler veriyor orası, onu da söyle- çok zordu. Ben bırakıp kaçmayı bile düşü-
yeyim. Türk üniversitelerinde eğer ki böy- nüyordum, kitabımı yazayım diye. Hakika-
le giderse, şartlar değişmezse, belli olmaz ten çok zordur. Bir ara geldim Türkiye’ye
Türkiye’de şartlar maalesef doğru ama öyle eşimle birlikte. Bunu deneyeceğim (Türki-
devam ederse, orası (Enstitü) Türkiye için ye’de akademisyenlik), bana ne dediler bi-
muazzam bir şey olacak, onu söylüyorum. liyor musunuz? Nasıl dediler; bana orada
Lütfen onunla ilgileniniz. Hatta bizim vak- bir doçentlik kadrosu var, onu gazetelere
fın adamlarıyla konuşunuz. Böyle talebe ilan edeceğiz. Bir de imtihana girerseniz…!
günleri falan. Bu öyle olsun. Ama hangi Ama anlattığım olayın aynı günü trenle
üniversiteye giriyorsam Bilimler Tarihi Şam’a gittik. Şam’dan da Kahire’ye. Ora-
Enstitüsünden de bahsediyor olmanız la- dan döndük. Bunlara katlanacağım.
zım. Bu, gülünç bir şey!
13
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
İşte, zordu yani ilimler tarihi dersini vermek, bu kitabı yazmak. Başta
düşünüyorum bu nasıl ki bende ne enerji varmış. Nasıl yaptım, zordu,
bunların talebeleri (Almanların) her şeyi yutmuyorlardı. Derslere (çok
şeyler geliyordu) çok profesörler geliyordu, benim dersime de. Allahüte-
ala… Altından kalktım bunların, kitabımı yazıyordum. Kitabımın birinci
cildi bin sayfalık bir cilt. Neyse.
Fuat Sezgin: Rektör Bey bir hafta içerisinde gönderecekler bir nüsha
size.
Engin Bey: Tabi tabi yarın gönderecekler, yazdım şimdi. Yarın veriyor-
lar kargoya.
14
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
Katiyen ben TÜBİTAK’la bir şey yapmak is- Müslümanların 8 yy. da kimyanın bütün
temem katiyen. teorileri aldıklarını. Benden evvel çalışan
bir adam vardı, Yahudi bir adam. Büyük
Muhittin Bey: Bitti, biz takip edelim ta- alimdi, yazdı fakat o kimya tarihinde bazı
mam tamam. tahripler yaptı. Cabir Bin Hayyan denen
bir kimyacı var, 8. yy. sonunda yaşamış.
Şimdi birinci cilt çıktı. Birinci cildin içinde Ondan kalan bize yüzlerce kitap var. Paul
şunlar vardı; Kur’an, Kur’an ilimleri, hadis, Kraus adındaki Alman Yahudi alimi bun-
hukuk, edebiyat, şiir vardı. Şiiri sonradan ları etüt etti. Öyle müthiş etüt etmiş ki
çıkardım. Yani bin sayfalık bir cilt çıktı. adamcağız, onun kitaplarında kimyanın ne
Ondan sonra ikinci cildi yazacaktım. İlim- dereceye kadar geldiğini müthiş bir şekil-
ler tarihi enstitülerinde ders verdiğim için. de göstermiş. Ben ondan çok faydalandım.
Ama adamcağız nedense Cabir Bin Hay-
Artık, ilimler tarihine dair ciltlerle uğraşa- yan’ın yaşamadığını, bu kitapların 10. yüz-
caktım. Kitabın ikinci cildini boş bıraktım, yılda İsmaillerin tarzında bir ekol tarafın-
üçüncü cildine geçti. Üçüncü cildi tıp, tıbbı dan yapıldığını, Cabir Bin Hayyan’a isnat
bilimler, hayvanatı (zooloji) yazdım. Onlar edildiği gibi yanlış bir teori ileri attı. Astarı
burada olsaydı sizlere de göstermek ister- yüzünden pahalı, aslı astarı yok. Ben ona
dim, üçüncü cilt öyleydi. “hayır” diye yazdım.
Ben bir hatıramı size anlatayım. Benim O muazzam bir şey görüyor, mesela Ca-
hocam Almanya’dan Türkiye’ye dönmüştü. bir’in atomun parçalandığını yazdığını
Burayı gezdikten sonra bir daha Türkiye’ye söylüyor adamcağız. Böyle kitaplar, böyle
dönmüştü. Birkaç sene sonra. Ben buraya şeyler var müthiş. Modern kimyanın te-
(Almanya) geldim. O Türkiye’de kaldı. Son- mellerini 18. yy. dan daha ileri bir seviyeye
ra ölümüne bir yıl kala Almanya’ya döndü. getirmiş adam 8. yy. da iken. O, bunu bir
Kitabımın üçüncü cildini ben ona ithaf et- İsmailî ekolüne mal etmek istiyor. Bunu
tim, Hocama. Biz her gün aynı yerde ka- izah etmek uzun bir mesele. Neden bunu
lıyoruz. Gittim ona, hastaydı yatakta uza- yapıyor? Ben bunu reddettim. Reddetmek
nıyordu. Verdim kitabı eline, baktı... baktı, için değil, bunun yanlış olduğunu gördü-
gözlerinden sevinç gözyaşlarının geldiğini ğüm için. Kimya tarihini yazdım orada.
gördüm. Bana titrek bir sesle; İslam dünyasında yayılmadı, okumuyorlar
Müslümanlar, maalesef. Sizlerin üniversi-
Ritter: Bunları nerden biliyorsunuz, dedi. telerinize bu kitaplar girmiyor. Bir şeyler
yapmamız lazım. Bu kitaplar girsin, siz
Fuat Sezgin: Bu, benim hayatımda, ku- okuyunuz. Okumadan olmaz.
lağımda çınlayan en tatlı cümledir. Bunu
unutamam. Ben “bunları sizden öğren- Neyse kimya tarihinden sonra nebatat tari-
dim” dedim. Güldü, hayır falan demedi. hi var. Baktım, o da bitkiler tarihi. Bitkiler
Evet, bu hayatımın en mesut günlerinden tarihini Müslümanlar, 9. yy. da inanılmaz
biridir. bir seviyeye getirmişler, Ortaçağda bitkiler
tarihi çok üst seviyede.
Ondan sonra kimya tarihini yazdım. Hiç
kimyager var mı sizin içinizde? Burada Kitabın 5. cildi, artık edebiyat, tarih, mate-
kimya ile uğraşan kimse yok. Kimya ile matik. Matematikte şunu söyleyeyim; ben-
uğraşan biri olsaydı soracaktım. Müslü- den evvel bu sahada çalışan oryantalistler
manların modern kimyanın kimyasalını. vardı, bunlar birçok şey bulmuşlardı. Tabii
15
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
16
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
17
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
18
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
Dinleyici: Çalışmaya kaç yaşında başladı- Haluk Songur: Eserlerinize İslam Dünya-
nız? Kaç yaşındaydınız? sı’nda çok ciddi bir karşılık gelmedi? Halen
bir ilgisizlik var.
Fuat Sezgin: 18 yaşımda başladım.
Fuat Sezgin: Müslümanlar... Türkler
Dinleyici: Yok. Almanya’ya geçişiniz? Ki- Müslüman değil mi?
taplarla başlamanız? Hocanızla…
Haluk Songur Batı Dünyası’nda bunlar
Fuat Sezgin: Kitapları yazmaya üniver- çok ciddi bir yankı, ne tür yankılar buldu,
siteyi bitirdiğimde, 1946 senesinde başla- Hocam?
dım malzeme toplamaya. Orada enstitüm
vardı, çalışkan asistan ve talebelerim vardı. Fuat Sezgin: Batı Dünyası’nda bütün ens-
Onlara kitapları veriyordum, kitap fişleti- titülerde aşağı yukarı İslam Bilimleri ile
yordum. Felsefe cildini yazarken bile onla- uğraşan hepsinde var benim kitaplarım.
rın yazdığı fişlerin bir kısmını kullandım. Herkes bu kitapları kullanıyor, çalışıyorlar.
Olmadı, Almanya’ya gittim. 1946’da baş- Ama bizim Türkiye’de bu yok. Avrupalıla-
ladım. Hesap edersiniz kaç yıl olduğunu... rın bazıları memnun değiller, bir Türk ya-
zıyor diye. Muhakkak. Ama o kitaplardan
Bir sorunuz var mıdır? Siz konuşunuz şim- ayrı kalamıyorlar. Türkler, Müslümanlar
di. Rektör Bey, diyeceğiniz bir şey var mı- tercüme ediyorlar, yanlış yaptılar falan, ha-
dır? ber vermiyorlar. En iyi ilgilenenler tercüme
işinde İranlılar. İranlılar galiba bugünlerde
Rektör İlker Hüseyin Çarıkçı: Hocam, 15 cildi bitirdiler. Suriyeliler çok yavaş. İs-
benim sorum yok, üzüntüm var. Siz tele- lam Dünyası yaşamıyor.
fonda bana demiştiniz ki: Türkiye’de son
5-6 yıldır benle sürekli röportajlar yapı- Doktoru: Şunu da ekleyerek söyleyeyim.
yorlar, ilgi arttı. Bu aslında bizim için bir Mesela ben Kudüs’e bir zamanlar davetliy-
utanç. Neden? Hem Türkiye’den gitmeniz dim. Orada Gaultier Kütüphanesi var. İna-
belki Türkiye için üzüntü verici, ama o za- nın ki girdiğimde en baş köşede hocanın
manın şartları düşünüldüğünde, bu, sizin ciltleri var. Biliyorsunuz ki Washington’da
bilimsel çalışmalarınız için belki de avantaj National Library var. En baş köşede ho-
da olmuştur. Ama Türkiye’nin sizi çok geç canın ciltleri. Almanya hocaya pekala kaç
keşfettiğini düşünüyorum, üniversite ca- tane mükafat yaptı, verdi. Hoca müteva-
miası açısından. ziliğinden söylemiyor bunu ama hoca çok
mükafatlar aldı.
Fuat Sezgin: Neyse, onlara da hamd et-
mek, şükretmek gerek. Fuat Sezgin: Teşekkür ederim Şükrettin
Bey. Benim insanlarla pek temasım yok
Haluk Songur: Eserleriniz İslam Dünya- işin doğrusu. Beni her Pazar günü saat
sı’nda çok yankı bulmadı? Fakat Batı Dün- 12’de ziyaretime gelir, hem de dostum ola-
yası’nda büyük bir yankı aldınız mı, Ho- rak gelir. Bir de sorar, sıhhatim nasıl falan
cam? Bir karşılık geldi mi? Bu eserlerinize diye. Hiç kötü bir şey, menfi bir şeye var-
19
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Fuat Sezgin: İlahi bir şey, kitabı bitireyim diye. Evet. Hiç soru yok mu?
Hanımlardan bir şey yok mu?
Mesela bir coğrafyacı var. Onun müellif hakkı Topkapı Sarayı’nda. On-
dan bize 100 den fazla muazzam tanınmayan, Osmanlılar tarafından ya-
pılmış haritalar var. Hiç kimse bakmamış o kitaba, ben onları topladım.
Beni şans olarak Allahu-Teala gönderdi, onların peşine bir deli gönderdi,
o deli onları ortaya çıkardı. Öyle diyelim, ben deli değilim ama öyle gön-
20
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
21
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
Fuat Sezgin: Kim dinliyor? Benden söz aldınız mı? Bakın casusa bakın
(Latife ile).
Fuat Sezgin: Yorulma kelimesini ben hiç kullandım mı? Onu sorun siz.
Yorulma diye bir şey yok. Daha gençsiniz siz, yorulmazsınız. Benim yap-
tığım gibi; ne yapıyorum biraz yorulduğumu hissettim mi bu kelimeyi
kullanmıyorum ama dolaptan bir şeyler alıyorum, çay yapıyorum beş da-
kikada falan, ondan yiyorum ve hepsi gidiyor yorgunluğum O casusluğu
niye yaptınız? (Latife ile)
Rektör İlker Hüseyin Çarıkçı: Hocam demin bilim hırsızlığı caiz, çal-
sınlar dediniz ya onlar da çalıyor işte.
Diğer bir öğrenci: Hocam sıkıştırma değil ama ben bir teşekkür et-
mek istiyorum size. Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da bulunduk. Gülhane
Parkı’ndaki bilim tarihi müzenizi gezdik. Size minnettarız gerçekten
bize böyle bir yer böyle bir eserler bıraktığınız için. İnşallah ileride hem
öğrencilerimizle birlikte hem arkadaşlarımızla birlikte herkesin burayı
görmesi, paylaşması ve yaşaması için İstanbul’a sık sık sizin eserlerinizi
görmek için gideceğiz. Size çok teşekkür ederiz.
Öğrenci: Bir ay önce birlikte gittik, uzun uzun gezdik. Biz tıp tarihi ile
ilgili çalışıyoruz. Bizim açımızdan çok çok faydalı oldu. Bir de Endülüs
22
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
ile ilgili bir merakımız var. Üniversitemizin Öğrenci: Hocam biz gibi genç arkadaşlara
de zaten bir Kurtuba Vizyonu var. Tekrar akademik amele diyoruz. Normal işçinin
gidip bir de Kurtuba Vizyonu ile müzenizi akademik işçisiyiz biz de. Biz gibi arkadaş-
gezmek istiyoruz. Tekrar teşekkür ediyo- larla paylaştık. Hakkınızı helal edin.
ruz.
Fuat Sezgin: Ben memnunum, biliyorum.
Fuat Sezgin: Ben de size teşekkür ede- Bu bilim geç başladı, hoca yok, Türkiye’de
rim. Evet, Isparta’ya da girmişim demek çok az. Bildiğim bir şeyi söylüyorum. Bu
ki daha gelmeden. Casusluğu unutmayaca- seyahatlere katlanıyorum, esasında yaşlı
ğım (Latife ile). bir insanım çıkmamam lazım. Bakın bu
akşam. Galiba faydalı olduğumu zannedi-
yorum. İyi oldu, İnşallah…
23
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
24
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
25
26 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN - ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİ
26
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI SALONU
27
27 MAYIS 2016
PROF. DR. FUAT SEZGİN
KONFERANSI
“AMERİKA’NIN
KEŞFİNDE
MÜSLÜMANLAR”
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
30
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
31
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
Bu hazırlıktan sonra aynı Abbasî Halifesi büyük bir bilim adamları gru-
bunu, dünyanın bilinen dört bucağına göndererek ölçülere dayanan ilk
dünya haritasını sağlamayı hedefledi. Böyle bir haritanın yapıldığını
kaynaklardan öğreniyorduk. Ama bize kadar ulaşan bir nüshası bilinmi-
yordu. Böyle bir nüshanın varlığına kavuşmanın saadetini 1984 yılında
yaşadım. Bu, kitabımın coğrafya kısmını yazmaya başladığım ilk yılda
İbn Fadlallah al-Umerî (öl. 748) nin Masalik al-Abşar adlı 27 ciltlik an-
siklopedisinin İstanbul Topkapı Sarayı’nda kalan müellif el yazısının ilk
cildinde karşıma çıktı.
Çok büyük bir şans ve çok akıllıca bir inisiyatiftir ki, haritanın koordinatla-
rını hazırlayan bilginlerden Abu Abdallah al-Hwarizmi daha o zaman yeni
kopyalarını gerektiğinde sağlamak maksadı ile enlem-boylam derecelerin-
den toplayıp bir el kitabını gelecek nesillere ulaştırma işini ihmal etmemiş-
ti. Bu koordinatlar kitabı tahminen 3500 kadar yerin değerlerini veriyor.
Biz Frankfurt’taki enstitümüzde, bu kitabın Viyana Devlet Kütüphane-
si’nde günümüze ulaşan nüshanın enlem-boylam verilerine dayanarak
ikinci bir harita yaptık. Aradaki çok küçük farklara rağmen, bu iki harita
arasındaki uygunluk insanı şaşırtıcı bir derecededir (şekil 5).
Şekil 5.
32
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
Anlaşıldığına göre, bu harita, bir süre Ha- büyük âlimlerinden Abu r-Raihan al-Biruni
life al-Ma’mun’dan sonra Abbasî Devleti- ile gerçekleşti. Bu çok taraflı büyük bilgin
nin kütüphanesinde kaldı. Buna rağmen 362/m. 973 de doğmuş 440/1049 yani 77
enlem-boylam derecelerini ölçme işinde yaşında ölmüştü. Boylam dereceleri bulma
İslam dünyasında bir arı kovanı gibi çalı- metodu için şart olan sferik üçgenlerin
şılıyordu. Yüzlerce bilgin bu çalışma hum- sağladığı açıları veya kenarlarının uzunlu-
masında adeta birbirleriyle yarışıyordu. ğunu ölçmek için onun üç hocası Abu l-Wa-
Astronomik rasat ve ölçme işinde yüksek fa’ al-Budağani, Abu Naşr b. ‘Iraq ve al-Hu-
değerde sonuç almak için Halife al-Ma’mun ğandi hemen hemen aynı zamanda sferik
biri Bağdat’ta diğeri de Şam’da olmak üzere üçgenlerin denklemlerini çözdüklerini
iki rasathane (gözlem evi) yaptırmıştı. Bağ- açıkladılar. Onların öğrencileri al-Biruni,
dat Rasathanesindeki çalışmaları Halife bir taraftan bu buluşlara dayanarak sferik
al-Ma’mun bizzat idare ediyordu. Boylam trigonometriyi bir disiplin olarak kuruyor,
çalışmalarını ölçme işinde al-Ma’mun’un diğer taraftan onu boylam derecelerini ölç-
astronomları Akdeniz’in doğu-batı uzun- mekte kullanıyordu. Biruni boylam farkla-
luğunu, Ptoleme verilerine göre 63° den rını bulmak için iki yerin (şekil 7) enlemle-
52° ye indirebilmişlerdi. Bu hata yüksekti. rini ölçüyor, aralardaki mesafeyi arşınlıyor,
Ama başlangıç sıralarında Arapların elinde küresel trigonometri metodu ile boylam
boylamları ölçmek için Yunanlıların, Hint- farkını, yani iki meridyen dairesinin ara-
lilerin elinde olduğu gibi ay tutulması far- sındaki açının büyüklüğünü hesaplıyordu.
kından başka bir metot yoktu (şekil 6).
İslam’ın 4. yy. sonlarında Akdeniz havza- O bu metodu Gazne ile Bağdat arasında
sında boylam derecelerinin değerlerinde uyguladı. O adamlarını ve aletlerini ve bü-
inanılmaz bir doğruluğa gidildiğini görü- yük çapta bir yarım küre yaptırıp beraber
yoruz, bazı koordinat cetvellerinde Akde- alarak ve 2000 kilometrelik yolu gidiş ve
niz’in uzunluğu 440 veya 450 ye iniyor, dönüşte arkada bırakarak gerçekleştirdi.
yani bugünkü değerlere göre sadece 20 Biruni böylece o kadar yerin enlem-boylam
veya 30 hatalı görünüyor. Bu hata Os- derecelerini buldu (şekil 8). Onun sonuç-
manlılar zamanında 16. yy. da 1,50 kadar larını bugünkü değerlerle karşılaştırırsak
indirildi. Haritaları, boylam derecelerini Gazne ile Bağdat arasındaki hatanın bir
ölçme işinin hatalarından kurtarma gayre- derecenin 1/3 ü kadar olduğunu görürüz.
ti İslam’ın 5. yani miladî 11. yüzyılın baş- Bundan daha doğru bir sonuca ancak 19.
larında, büyük başarı İslam dünyasının en veya 20. yy. da ulaşılabildi.
33
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
Şekil 8.
El- Biruni bu münasebetle ilginç bir olayı anlatıyor: Emir Šams el-Ma‘a-
li’nin kızı prenses Zerrin’in İbn-i Sina’dan Ğurğan ile Bağdat arasındaki
boylam farkını ölçmesini istediğini, İbn-i Sina’nın da bu farkı ayın, o ye-
rin meridyendeki pozisyonuna göre tespit edip 9° 20’ bulduğunu yazıyor.
El- Biruni bu konulara dair yazdığı kitabı “Tahdid Nihayat al-Amakin” ile
bilimler tarihinin karşısına matematiksel coğrafyanın kurucusu olarak
çıkıyor. Biruni ve İbn-i Sina’nınkinden başka, boylamları bulmak için,
biri İslam dünyasının batısında ortaya çıkan ve diğeri okyanuslarla ge-
çerli olan bir metot 15. yy. dan itibaren tatbik ediliyordu (şekil 9). İslam
dünyasında ayrıca ondan fazla enlem ölçme metodu tanınıyordu.
36
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
37
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
38
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
39
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
Bu 1459 yılında Venedik’te Fra Mauro (Arap Papaz) adında birinin Por-
tekiz Kralı’nın arzusu üzerine yaptığı çok büyük bir haritadır. Haritanın
kenarlarında büyük kayıtlar vardır. Birinde şu yazılıyor: “1420 yıllarında
Hint Okyanusu’ndan yola çıkan bir gemi Ümit Burnu’nu geçerek Karan-
lık Deniz üzerinden Yeşil Adalara uğrayıp, 40 günlük bir batıya yolculuk-
tan sonra Kadın-Erkek Adalarına ulaşmıştı.”
40
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
Şimdi konumuz bakımından çok önem- İspanya Kralı’nın ısrarlı isteği üzerine Ko-
li olan Pîrî Reis haritasını ileri süreceğim lumbus’un kardeşi Bartolomeo’nun yapıp
(şekil 17). Adını sık sık duyduğunuz Pîrî Madrid’e gönderdiği harita ise şudur:
Reis’in Amerika haritası İstanbul Topkapı
Sarayı Kütüphanesi’nde 1929 yılında bu-
lundu. Birçok bilginler arasında Paul Kahle
adlı Alman oryantalist tarafından 1931 yı-
lında çok ciddi bir araştırmaya tâbî tutul-
du. Almanca olan araştırma şu adı taşıyor:
Kolumbus’un 1498’de Yapılan Haritası.
1513’te yapılmış bir Türkçe dünya haritası Şekil 18: Bartholoméo Kolomb’un haritası
(1933). Kendisini gençliğimde tanıdığım, (1503)
araştırmasını çok faydalı bulduğum bu
oryantalist, burada aydınlatmaya girişe- 1500 yıllarında Alberto Cantino’nun dün-
meyeceğim bir sebeple maalesef Pîrî Re- ya haritası çıktı (bkz. No 2). Bunda Ameri-
is’in bize Kolumbus’un kaybolan haritasını ka haritasından başka Afrika’nın mükem-
ulaştırdığına kendini inandırdı. mel haritası şaşırtıcı idi. Afrika haritasına
değinen bazı araştırmacılar bu haritayı
Vasco da Gama’nın seyahatinde 1498’de
topladığı materyalle yaptığına kendile-
rini inandırıyorlar. Yani Müslümanların
500 yıl kadar bir zamanda geliştirdikleri
mükemmeliyetin, Vasco da Gama’nın bir
kaç aylık bir seyahatle toplanan bilgilerle
sağlanabileceğini zannediyorlar. Vasco
da Gama Portekiz tarihçilerin ifadesine
göre bir Arap haritası ile yola çıkmış, Hint
Okyanusu’na gelince oradaki gemilerin
büyüklüğünden, ellerindeki enlem-boy-
lam dereceli haritaların varlığından dona
kalmıştı. Bir Arap kılavuzu alarak doğruca
Şekil 17. Pîrî Reis’in Atlantik Haritası (1521- Güney Hindistan’a gitmiş ve aynı yoldan
1524) dönmüştü.
41
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
Şimdi zaman darlığından bildiğim iki önemli misali bir tarafa bırakarak
Cavalılardan bize ulaşan bir Brezilya haritasından bahsedeceğim.
26 parçalı, Cava dilinde kalmış bir atlas 1511 yılında Portekizlilerin Ma-
lakka (Malezya) yarımadasını zapt ettikleri bir sırada ellerine geçmişti.
Zapt eden kumandan Portekiz kralının vekili Alfonso Albuquerque kra-
la yazdığı uzunca mektupta atlasın içerdiği haritaların ne kadar önemli
ve ne kadar mükemmel olduklarını, bunun Portekiz tercümesini kaptan
ile bir Malezyalıya yaptırıp krala gönderdiğini dile getiriyor. Kitabımda
(GAS XI, 327-328; XIII, 40-41) de tercümesi bulunan bu çok enteresan
mektubu bir gün Türkçe’de görmeyi çok isterdim.
42
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
Şekil 20: Güney Amerika’nın (1521 de) Magellan’ın eline geçen haritası
43
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
44
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
45
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
46
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ / PROF. DR. M. LÜTFÜ ÇAKMAKÇI KÜLTÜR MERKEZİ
47
AMERİKA’NIN KEŞFİNDE MÜSLÜMANLAR: 27 MAYIS 2016 - PROF. DR. FUAT SEZGİN KONFERANSI
48
Amerika’nın
Keşfinde
Müslümanlar
İlham veren üniversite