Islam Ansiklopedisi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

TEVKœ‘

görüldüðü gibi Hârizmþahlar’a ait bazý bel- ran, Türkiye Selçuklularý Hakkýnda Resmî Ve- aralarýnda bazý farklar vardýr. Sülüse nis-
gelerde tevký‘ ayný zamanda mühür anla- sikalar, Ankara 1958, s. 24-25, 28, 179; H. Bus- betle tevký‘de harfler daha yuvarlaktýr. Ya-
se, Chalif und Grosskönig: Die Buyiden im Iraq
mýna da gelmektedir. Nitekim Sultan Sen- zý satýr çizgisinde yazý bitimine doðru yük-
(945-1055), Beirut 1969, s. 305-309; M. Fuad
cer’in bir fermanýnda, “Bizim emir (fer- Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlý Mü-
selir. Ortada yazýlan ayýn, fâ, kaf ve mîm
man) ve mührümüz (tevký‘) olmadan hiç esseselerine Tesiri (nþr. Orhan F. Köprülü), Ýstan- harflerinin düðümü genelde açýk olup ba-
kimseye bir tek buðday tanesi ve altýn di- bul 1981, s. 61, 198; Mehmet Aykaç, Abbâsi Dev- zan silinir. Tevký‘de kullanýlan râ-yý mukav-
nar verilmesin” denilmektedir (Müntece- leti’nin Ýlk Dönem Ýdarî Teþkilâtýnda Dîvânlar: vara (bitiminde yukarýya doðru yükselen râ
büddin Bedî‘, s. 68-69). Bu þekliyle Türk- 132-232/ 750-847, Ankara 1997, s. 45-46; Corcî harfi), er-râü’l-betra (bitiþi çok kýsa), vâvü’l-
Zeydân, Ýslâm Uygarlýðý Tarihi (trc. Nejdet Gök),
men hânedanlarý ve XVII. yüzyýldan itiba- mukavvara (kaf gibi yukarýya doðru kavis-
Ýstanbul 2004, I, 320-324; Nâcî Ma‘rûf, “et-Tev-
ren Safevî belgelerinde de “hükümdarýn ký.âtü’d-tedrîsiyye”, Mecelletü’l-Külliyyeti’l-edeb,
li vâv) el-vâvü’l-betra ve aynü’l-betra (küpü
mührü” mânasýný taþýmaktadýr. Anadolu VI, Baðdad 1963, s. 5-52; Nejat Göyünç, “Tevkî”, kýsa) sülüs yazýda pek kullanýlmaz (Kalka-
Selçuklularý’nda tevký‘e dair ilk olaya II. Sü- ÝA, XII/1, s. 217-219; F. Babinger – [C. E. Bosworth], þendî, III, 100).
leyman Þah devrinde (1196-1204) rastla- “Tawký.”, EI 2 (Ýng.), X, 392-393.
IV. (X.) yüzyýlýn baþlarýna kadar devam
nýr. Tevký‘lere bir sefere çýkýlacaðý zaman eden, “el-hattu’l-mevzûn” diye adlandýrýlan
ÿErdoðan Merçil
askerlerin toplanmasý istendiðinde, eman dönemde tevký‘ yazý Dîvân-ý Ýnþâ’da çok
verildiðinde, tutuklular serbest býrakýldý- – — kullanýlmasý sebebiyle iþlenip geliþtirilmiþ-
ðýnda, bir göreve tayin beratýnda ve me- TEVKœ‘ tir. Ayrýca tevký‘den onun kurallarýna uyan
zâlim mahkemesi kararý gibi fermanlar- ( ‫) א‬ rika‘ yazý (hatt-ý icâze) çýkarýlmýþtýr. Hat sa-
da tesadüf edilmektedir. Buna göre tevký‘ natýnda “el-hattu’l-mensûb” adý verilen dö-
Anadolu Selçuklularý’nda ferman ve men- Altý çeþit yazýdan biri.
˜ ™ nemi baþlatan Ýbn Mukle ve kardeþi Ebû
þurlarda kullanýlmaktaydý. Anadolu Selçuk- Abdullah Hasan yazý çeþitlerinde bir ayýk-
lu sultanlarýnýn tevký‘lerinde “el-minnetü Sözlükte “alâmet, niþan, tuðra, padiþah lama ve sýnýflandýrma yaparak ana üslûp-
lillâh, el-mülkü lillâh” gibi ibareler yer alý- tuðrasýný taþýyan ferman” anlamýna gelen larý belli ölçülere ve kurallara baðlamýþlar-
yordu. Bu tevký‘leri ketebe-yi dergâh ve tevký‘ hat sanatýnda sultanlara ait belge-
dýr. Ýbn Mukle özellikle tevký‘ yazýnýn este-
münþîler yazardý. Divan kararlarýna vezirler lerde kullanýlan yazý çeþidinin adýdýr. Ak-
tik deðer kazanmasýnda büyük çaba har-
tevký‘ koyardý. Memlükler idaresinde tevký‘ lâm-ý sittenin ana üslûplarýndan sayýlan
camýþtýr. Ýbnü’l-Bevvâb aklâm-ý sittenin
ale’l-kýsas usulü devam ettirilmiþ, ilk za- tevký‘ kalemi kâtip ve þair Yûsuf Lakve ta-
belirlenmesinde yeni bir çýðýr açmýþ, Ýb-
manlar bu görev “kâtib-i derc” (kâtib-i dest) rafýndan sülüs yazýdan geliþtirilmiþtir. Ab-
nü’l-Hâzin diye bilinen Ebül-Fazl Ahmed
adý verilen görevliler tarafýndan yürütül- bâsî Halifesi Me’mûn’un vezirlerinden Fazl
b. Muhammed ed-Dîneverî tevký‘ yazýnýn
müþtür. Daha sonra sýr kâtibi denilen Dî- b. Sehl (ö. 202/818) çok beðendiði bu ya-
klasik ölçülerini ortaya koymuþtur. Selçuk-
vân-ý Ýnþâ reisinin baþlýca görevleri ara- zýya “er-riyâsî” adýný vermiþ, divandan çý-
lu divanlarýnda ve Osmanlýlar’da Fâtih Sul-
sýnda sayýlmýþtýr. Sultanlar bu görevliyi za- kan ferman ve mektuplarýn bu yazýyla ya-
tan Mehmed devrinde divanî yazýnýn be-
man zaman denetlerdi. Memlükler devrin- zýlmasýný emretmiþtir. Daha sonra “kale-
lirip geliþmesine kadar tevký‘ yazý kullanýl-
de sultanlarýn iktâ menþurlarýna imza ye- mü’t-tevkýât” denilen bu yazýnýn kalem að-
mýþtýr. Osmanlý hat ekolünde mushafýn
rine geçmek üzere yazýlan alâmetlere de zý eni sülüs kalemi kadardýr. Harflerinin
sûre baþlarý, âyet sayýsý ve nâzil olduðu ye-
tevký‘ adý verilmekteydi. Bu tevký‘ler malî yarýsý düz, yarýsý yuvarlak hatlardan olu-
ri belirten kýsýmlarda ve hat albümlerin-
divanlarýn en yükseði olan Dîvânü’n-nazar’- þur. Sülüs yazýya göre boylarý, çanaklarý ve
de tevký‘ yazý sýnýrlý olarak yer almýþtýr.
da saklanýrdý. Memlükler döneminde tev- küpleri daha küçüktür. Sülüs elifinin bo-
BÝBLÝYOGRAFYA :
ký‘ daha çok “tayin menþuru” anlamýnda yu kaleminin noktasýyla yedi noktaya yak-
kullanýlmýþtýr (Ýbn Fazlullah el-Ömerî, bk. Kalkaþendî, Øub¼u’l-a£þâ, III, 100; Abdurrah-
laþýrken tevkýin elifi beþ noktadýr. Bitiþme-
man b. Yûsuf Ýbnü’s-Sâyið, Tu¼fetü üli’l-elbâb fî
Ýndeks; Kalkaþendî, bk. Ýndeks). Osmanlý yen harfleri de birbirine yaklaþarak, iliþe- ½ýnâ£ati’l-Åa¹ ve’l-kitâb (nþr. Hilâl Nâcî), Tunus
Devleti’nde hükümdara ait fermanlar ni- rek bitiþir. Tevký‘ yazýda harflerin kaide ve 1967, s. 42; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 611-612;
þancý ve tevkýî denilen görevliler tarafýn- biçimleri sülüs kalemine uymakla beraber Mahmud Bedreddin Yazýr, Medeniyet Âleminde
dan hazýrlanýrdý (bk. NÝÞANCI).
BÝBLÝYOGRAFYA :
Mücmelü’t-tevârîÅ ve’l-šý½a½ (nþr. Muhammed
Ramazânî), Tahran 1318 hþ., s. 428-430; Münte-
cebüddin Bedî‘, £Atebetü’l-ketebe (nþr. Muham-
med Kazvînî – Abbas Ýkbâl), Tahran 1329 hþ., s.
68-69; Muhammed b. Abdülhâlik el-Meyhenî, Des-
tûr-ý Debîrî (nþr. Adnan Sadýk Erzi), Ankara 1962,
s. 29; Muhammed b. Ahmed en-Nesevî, Sîret-i
Celâleddîn-i Mingburnî (trc. Anonim, nþr. Müc-
tebâ Mînovî), Tahran 1344 hþ./1965, s. 32, 62,
72, 215; Bündârî, Zübdetü’n-Nusra (Burslan), s.
91, 130, 150, 155-156; Ýbn Fazlullah el-Ömerî, et- Þeyh
Hamdullah’ýn
Ta£rîf bi’l-mu½¹ala¼i’þ-þerîf (nþr. Semîr ed-Dürû-
bir satýr tevký‘,
bî), Kerek 1413/1992, tür.yer.; Esterâbâdî, Bezm
üç satýr rika‘
ü Rezm (nþr. Kilisli Muallim Rifat), Ýstanbul 1928,
hattýyla
s. 281; Kalkaþendî, Øub¼u’l-a£þâ, bk. Ýndeks; Uzun- yazdýðý kýta
çarþýlý, Medhal, tür.yer.; a.mlf., Merkez-Bahriye, (TSMK,
s. 214-227; Ýbrahim Kafesoðlu, Harezmþahlar Dev- Emanet Hazinesi,
leti Tarihi, Ankara 1956, s. 211, 219; Osman Tu- nr. 2084)

36
TEVLÎD

Yazý ve Ýslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli (haz. kelimeler ya kusurlu sayýlmýþ ya da önce- yu ilk defa, “baþkasýnýn güzel bir konum-
Uður Derman), Ankara 1972, I, 95; Nihad M. Çetin, ki dönemde bulunmalarýndan dolayý alýn- daki ifadesini latife yollu çirkin, çirkin bir
“Ýslâm Hat Sanatýnýn Doðuþu ve Geliþmesi (Yâ-
dýklarý belirtilmiþtir (Mevhûb b. Ahmed sözünü güzel yoruma dönüþtürerek sun-
kut Devrinin Sonuna Kadar)”, Ýslâm Kültür Mirâ-
sýnda Hat San‘atý (haz. M. Uður Derman), Ýstanbul el-Cevâlîký, s. 14). Bu çerçeveye giren bir mak” anlamýnda “telattuf” adýyla ele al-
1992, s. 22; Mübahat S. Kütükoðlu, Osmanlý Bel- kelime Arapça’nýn kalýplarýna uyum sað- mýþtýr (Kitâbü’½-Øýnâ£ateyn, s. 482). Ýbn
gelerinin Dili (Diplomatik), Ýstanbul 1994, s. 58- lamýþsa Arapça kabul edilmiþtir (Bakalla, Reþîk ise bunu “telattuf ve tevlîd” diye
59. s. 73). Süyûtî bu doðrultuda müvelled ke- anarak “þairin baþkasýna ait bir mânadan
ÿMuhittin Serin
limelerin sözlük ve gramer alanýnda delil yeni bir mâna üretmesi veya ona ziyade-
– — olarak kullanýlamayacaðýný söylemiþtir (el- de bulunmasý” biçiminde tanýmlamýþtýr
TEVLÎD Müzhir, I, 304). Müvelled kelimeler konu- (el-£Umde, I, 233). Ýbn Münkýz, telattuf baþ-
( ‫) א‬ sundaki bu olumsuz yaklaþým Fîrûzâbâdî lýðýyla ele aldýðý tevlîdi “baþkasýnýn sözüyle
ile aþýlmýþtýr. Fîrûzâbâdî, el-Æåmûsü’l-mu- kendi sözünü birleþtirerek onlardan üçün-
Ýstiþhâd asrýndan sonra ortaya çýkan
¼î¹’te bu tür kelimelere ve bilimsel terim- cü bir söz üretmek” þeklinde tarif etmiþ
kelimeler, yeni kelime türetimi
ve mevcut kelimelere yeni anlam lere, özellikle fýkýh ve aruz terimlerine ge- (el-Bedî£, s. 284), ayrýca “baþkasýnýn anla-
yükleme mânasýnda filoloji, niþ biçimde yer vermiþtir (Hilmî Halîl, s. mýný farklý muhtevada kullanmak” diye ta-
baþka bir þairin kelime, 178). Yaklaþýk 150’lere (767) kadarki dev- nýmladýðý “nakil” baþlýðý altýnda (a.g.e., s.
söz ve temasýný farklý þekilde reyi kapsayan ihticâc devrinden sonra ya- 205-212) yine baþkasýnýn uzun, kýsa, fasih
˜ kullanma anlamýnda belâgat terimi. ™ þamýþ müvelled / muhdes ediplerin þiirleri ve fasih olmayan sözlerini uzunu kýsaya
söz konusu döneme ait kelimeler gibi söz- ve aksine, fasihi fasihe, fasihi fasih olma-
Sözlükte “doðurmak” anlamýndaki vilâd lük ve gramerde referans deðeri taþýmaz yana ve aksine çevirmek þeklinde ayrý baþ-
(vilâdet) kökünden türeyen tevlîd “doðurt- (bk. MÜVELLEDÛN). lýklar altýnda kaydettiði nakil çeþitleri için-
mak, bir þeyden baþka bir þey meydana Arap dil bilimi çalýþmalarýnda tevlîd bu- de de birçok örnek vermiþtir (a.g.e., s. 183-
getirmek” mânasýna gelir. Arap edebiya- gün daha çok Batý dil bilimi çalýþmalarýn- 193). Ýbn Ebü’l-Ýsba‘ tevlîdi lafýz ve mâna-
tý ile Arap filolojisinde tevlîd yabancý un- daki “neolojizm” karþýlýðýnda kullanýlmak- ya yönelik olarak iki kategoride incelemiþ,
surlarýn Arap toplumuna girip onlarla bir- tadýr (Vardar, s. 223). Batý’da neolojizm ol- Safiyyüddin el-Hillî, Ýbn Hicce, Ýbn Ma‘sûm
likte yaþamasýný, müvelled ise bu sýnýftan gusu yeni kelimeler türetme ve mevcut ve Abdülganî en-Nablusî gibi müellifler de
kiþileri ifade etmek için kullanýlýyordu. Da- kelimelere yeni anlamlar yükleme biçi- konuya bu baðlamda yaklaþmýþtýr. Hatîb
ha sonra tevlîd, istiþhâd asrý Araplar’ý ara- minde iki grupta deðerlendirilmektedir el-Kazvînî tevlîdi hafî bir serika türü say-
sýnda yaygýn olmayan yeni tabir ve kelime-
(Darmesteter, s. 31-32). Arap filolojisinde mýþ, onun TelÅî½ü’l-Miftâ¼’ýna þerh ya-
lerin Arapça’da yer almasýný, müvelled ye- zan belâgatçýlar da kendisine uymuþtur.
lafýz ve mâna iþtikaký þeklinde ikiye ayrý-
ni tabir ve kelimeleri belirtmeye baþlamýþ-
lan türetme yollarý günümüzde pek çok Lafýz tevlîdi bir tür serika ve intihal sayý-
týr. Tevlîd ve müvelledi bu anlamda kulla-
Arap dilcisine göre bu tasnife uymakta, larak eleþtirilirken mâna tevlîdi güzel ve
nan ilk Arap dilcileri Ebû Amr b. Alâ (ö.
buna baðlý olarak Arapça’nýn bütün geli- bedîî kabul edilmiþtir.
154/771) ve Yûnus b. Habîb’dir (ö. 182/798)
þim yollarýný karþýlamak üzere “isrâü’l- Lafýz ve mâna tevlîdine örnek olarak Ýs-
(Hilmî Halîl, s. 157). I. (VII.) yüzyýlýn sonu
luga” ve “tenmiyetü’l-luga” (dilin zenginleþ- lâm kahramanlarýndan Mus‘ab b. Zübeyr
ile II. (VIII.) yüzyýlýn baþýnda müvelled ile eþ
tirilmesi ve geliþtirilmesi) gibi terkiplerle bir- atýnýn bir yanýna “udde” (savaþa hazýrlýk)
anlamlý kullanýlan diðer bir kelime muh-
likte tevlîd terimi de kullanýlmaktadýr. Tev- damgasýný, muhalifi Haccâc’ýn eline geçen
destir (a.g.e., s. 159). Müvelled, dahîl, mu-
lîd daha özel bir türetmeyi ifade eden “et- atýn diðer yanýna Haccâc “li’l-firâr” (kaçma-
arreb, a‘cemî kelimeleriyle ayný ve daha
tevlîd bi’t-terceme” ve belli ihtiyaçlarý kar- ya hazýrlýk) damgasýný vurmuþ, böylece öv-
dar anlamda Arapça’ya yabancý dilden gi-
þýlamaya yönelik olmadýðý halde bazý yazar- gü konumundaki söz yergi konumuna
ren kelimeleri de ifade ediyordu. Günümüz
larýn veya konuþmacýlarýn dilde yenilik yap- aktarýlmýþtýr. Þiirden örnek baðlamýnda
Arap filolojisinde bu sonuncu olgu “el-ik-
tirâzu’l-lugavî” baþlýðý altýnda ele alýnmak- ma hevesiyle kelime uydurmalarýný anlatan Ýmruülkays b. Hucr’un
À‫”   א‬
tadýr (a.g.e., s. 73). Tevlîd ve müvelled za- “et-tevlîdü’l-marazî” gibi tabirler içinde de “  ‫    א א‬/  (Bazan erken-
man zaman her çeþit dil yanlýþýný ifade kullanýlmaktadýr (Hilmî Halîl, s. 182, 651). den ava çýkarým, kuþlar henüz tüneklerindeyken,
eden “lahn” kavramýyla karýþtýrýlmýþtýr. Me- Belâgatta Tevlîd. Belâgatýn bedî‘ dalýn- yaban hayvanlarýnýn kemendi olan müheykel bir
selâ Sa‘leb kelimede meydana gelen her da hem lafýz hem mâna sanatlarýyla ilgili atla) beytine nazîre olarak yazýlan   ”
türlü deðiþimi müvelled þeklinde nitelemiþ- olan tevlîd, kelimenin “bir þeyden baþka “ ‫"! א‬#$
%&' ] & / ()&* +‫ אא‬
tir (Süyûtî, I, 310). Çaðdaþ dil bilimciler- bir þey üretip meydana çýkarmak” anla- (O dilberin öyle bir cemali vardýr ki âdeta göz-
den Ýbrâhim Enîs, Arap dili geleneðinde- mýndan doðup terim haline gelmiþtir. Yay- leri kamaþtýran kementtir. Aþkým o pürhayâ ce-
ki bu deðerlendirme ve delâlet biçimini, gýn anlamýyla tevlîd, bir þairin baþka þaire mal içinde döner dolaþýr) beyti verilebilir. Ýlk
Ýslâm’la deðiþen kelimelerin diðerlerinden ait lafýz veya mânayý alýp kendi þiirinde ay- beyitte “kaydü’l-evâbid” (vahþilerin kemendi)
ayrý tutularak müvelled sayýlmamasýný eleþ- rý bir anlam ve temada kullanmasý, bir an- ifadesi av temasý baðlamýndayken ikinci
tirmektedir (Hilmî Halîl, s. 175, 176). Ýslâ- lam ve tema halinde ortaya koymasýdýr. beyitte “kaydü’n-nevâzýr” (bakan gözlerin
mî terminolojide yerleþmiþ kelimeler dýþýn- Serika, intihal, tazmin, iktibas, nakil gi- kemendi) þeklinde nesib / gazel temasýna
da kalan yeni kelimelerin bir tür bozulma bi türlerle de ilgisi bulunan tevlîdi “nakil” dönüþtürülmüþ ve son beyit bu iki ifade-
diye görülmesi yaygýn bir kabuldür. Mu- baþlýðý altýnda ele alan ve “þairin baþkasý- ye dayanýlarak üretilmiþtir. “Baþkasýnýn
hammed b. Ahmed el-Ezherî ile Ýsmâil b. na ait belli temadaki kelimeyi þiirinde fark- mâna ve temasýný onun lafýzlarýný kullan-
Hammâd el-Cevherî’nin eserlerinde oldu- lý temaya naklederek kullanmasý” biçimin- madan farklý mâna ve temaya aktarmak
ðu gibi pek çok sözlükte müvelled kelime- de ilk tanýmlayan kiþi Ebû Ali el-Hâtimî’- ve bu ikisinden üçüncü bir söz üretmek”
lere yer verilmemiþ, eðer yer verilmiþse bu dir (ö. 388/998). Ebû Hilâl el-Askerî konu- biçiminde tanýmlanan mâna tevlîdine ör-

37

You might also like