Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

AKL-ı SELiM

onu yahudi, hıristiyan veya Mecüsf ya- ARAP, YAZI), öte yandan şekil bakımın­ selsel (bütün harfleri birbirine bitişik yaz ı ).
par· (Müslim. "Kader", 22) buyurmak su- dan işlendi. güzelleştirildi: hatta bu me- hattü'l-muamerat, h attü 'l- kısas gibi, ka-
retiyle insanın yaratılıştan akl-ı selim sa- deniyetin hala büyük bir canlılıkla ya- leme değil, yazı şekline veya belli bir ka-
hibi olduğuna işaret etmiş ve aklın bu şayan bir sanat şubesinin ana malze- temin tahsis edildiği saha veya mevzoa
özelliğinin çevre tesirleri ile bozulabile- mesi oldu. delalet eden adlar da vardır.
ceğini belirtmek istemiştir. İbn Sina. se- Bahsedilen devrede aynı yazının. yazı Şu halde başlangıçta yazı yazılan mal-
lim olan insan fıtratının akıl diye isim- malzemesine ve kullanıldığı sahaya gö- zemenin (parşömen . papirüs veya kağıdın)
tendirildiğini belirtir. Fahreddin er-Razi re biri düz hatları ve keskin köşeleri ga- ebadına uygun cesamette yazı için ka-
ise aklın doğru bilgiye ulaşabilmesi için lip vaziyette olan şekli, diğeri yuvarlak lem tesbit edilmiştir. Büyük boy mal-
hiss-i selfme muhtaç olduğunu söyler. karakterli hatları ve yumuşak köşeleri zeme üzerine yazılacak yazılar için bü-
Kur'an'da bir de "kalb-i selim" geç- galip vaziyetteki şekli olmak üzere bir- yük (ceiTI) denebilecek yazıların başlan­
mektedir (bk. eş-Şu a ra 26 / 89) . Bundan birinden farklı hususiyetler kazanmaya gıç noktası aranmış, buna uygun kale-
bahseden ayet. mühürlendiği için isabet- başlayan iki tarzı doğmaya başladı. min ağzı daha küçük boyları tesbit için
li düşünmekten mahrum kalmış kalp- Hat sanatında üslüp sahibi gerçek sa- esas kabul edilmiş, sonra da eni bunun
lerden bahseden (b k. Muhammed 47 / 24) natkarlara, sadece yazısı güzel olanlar- üçte ikisi. yarısı. üçte biri vs. olan, yine
ayetle birlikte değerlendirilecek olursa, dan ayırmak için verilen en eski sıfat varak ebadında en uygun kalemler ih-
kalb-i selimin akl-ı selfme yakın bir ma- muharrir dir. Bu kelimenin yerini zaman- das edilmiştir. Bu farklı kalemler bazan
na taşıdığı veya en azından aklın se- la hattat almıştır. Muharrir sıfatı ile la- standart büyüklükteki kaleme nisbetle-
lametini koruyabilmek için yaratılışta­ kaplandırılan sanatkarların en eskisi ise riyle adlandırılm ış (msl. kalemü's-sülüsl.
ki saflığını ve istikametini devam et- hat sanatı tarihinin ilk büyük merhale- bazan tahsis edildiği mevzO veya kullan-
tiren bir kalbe yahut da vicdana sahip lerinden biri olan Kutbetü'I-Muharrir'dir ma sahasına göre anılmıştır (kalemü't-
bulunmak gerektiği sonucuna varılabi­ (ö . 154/ 771 ı . İbnü'n-Nedfm, Kutbe'nin tevki'). Muhtelif divanlara, resmi daire-
lir (bk. KALB). dört kalem ihdas ettiğini söylerse de lere, resmi ve hususi mahiyette çeşitli
BiBLiYOGRAFYA : bunların mahiyetini açıklamaz (bk. el- saha ve mevzülara ait vesikalara muh-
ismail Fenni. Lugatçe-i Felsefe, "bon sens" Fihrist, s. 7) Ağız enieri birbirine nisbet- telif büyüklükte varaklar dolayısıyla de-
md. ; Müslim. "~ader", 22 ; ibn Sina. en-1'/ecat le tayin edilen bu kalemlerden birinci- ğişik boyda kalemler tahsis edilmiştir.
ln ş r . Ma ci d Fah rTl. Beyrut 1405 / 1985, s. 99;
si kalemü'l-ceiH idi. Bu suretle Ernevf- Bu kalem adlarının bir kısmı zamanla
Fahreddin er-Razi. Kitabü'n-1'/efs ue ·r-rüh (n ş r.
M. Sagir Hasan ei-Ma'sümTJ. Tahran 1406; s. 52·
ler devrinde, muhtelif tipte vesfkala- bu kalemlerle yazılan yazılar. farklı ka-
54, 79-80; A. Lalande. Vocabulaire Technique ra muayyen ebadda varaklar tahsisi ile rakterler, hususiyetler kazanmaya, her
et Qritique d e la Philosophie, "sens" md.; Ce- bunlara uygun büyüklükte yaz ı lar için kalemden değişik üsiOplar doğmaya
mil Sallba. e/-fV/u'cemü'/-felse{[, Beyrut 1982, 1, standart kalemler ihdas edilmiştir. Da- başlamıştır. Çünkü bu kalemlerle yazı­
467-468; ll, 84. G:ı
iM S ü ı.EYMAN HAYRi BOLAY
ha sonra gelen sanatkarlar hünerlerini lan yazılar birbirinin riyazi manada bü-
daha çok celfl kalemlerle yazılan büyük yüğü veya küçüğü değildi. Mesela tü-
ı ı yazılarda göstermişlerdir. mar kaleminin ağız eni 24 beygir kuyru-
AKLAM-ı SİTIE ğu kılı (,..... 15 mm ı . elifi 24 X 24 ~ 576 kıl
Bu sanatkarlardan biri Abbasller dev-
(..:... t ~l) rinin başlarında, hicrf ll. asır ortalarında (24 x 15 ~ 360 mm.) boyunda idi : halbuki
İslam hat sanatında, şöhret sahibi olan ve pek çok talebe ye- sülüs kalemin ağzı tümarınkinin üçte bi-
aynı yazının farklı tarz tiştirmiş bulunan İshak b. Hammad ei- ri, yani 24/3~8 kıl ( 8X0,625~5 mm .).
ve üslupları manasında Katib'dir. ceın üstadı olduğu belirtilen buna mukabil elifinin boyu veya bazı
"şeş kalem" diye de adlandırılan İshak b. Hammad'ın talebelerinden İbra­ harflerinin ufkf uzunluğu 8 X 8 ~ 64 kıl
altı hat.
L _j him es-Siczi (veya eş-Şeceri), -tOmar ka- (8X5-40 mm) miktarı idi.
lemine nisbetle- sülüseyn ve sülüs di- Bu kalem adlarının bir kısmı bunlara
Bunlar tevki' ( r:j.Y) ve rika ' ( tliJ ). ye adlandırdığı iki kalem ihdas etti. Ka- bağlı olarak hususi karakter kazanan
muhakkak ve reyhanf. sülüs ve nesih tip ve şair olan Yusuf Lakve, selefierinin yazı üslüplarının, hatların da adı oldu.
hatlarıdır. Başta aklarn (müfredi kalem) tesbit etmiş bulunduğu en-nısfü's-sakil· Hicri ı. ve ll. asırlarda sanatkarların zevk
kelimesi olmak üzere bu isimlerden ba- den bir kalem çıkardı. Vezir Zü'r-riyase- ve sezişleriyle buldukları birtakım nis-
zıları hat ıstılahı olarak çok eski tarih- teyn el-Fazı b. Sehl (ö 202 / 818) bu ka- betlere bağlı olarak geliştirdikleri bu
lerden beri mevcuttur. Ancak zamanla lemi çok beğendi ve ona er-riyasl adı­ tarziara asır ve mevzun hatlar dendi.
delalet ettikleri şeyler değişmiştir. nı verdi. Bu kalem daha sonraları kale- Bazı sanatkarlar bazı hatların gelişme­

İslamiyet'in doğuşu sırasında Arap ya- mü't-tevkiat adını almıştır. İbrahim es- sine daha çok hizmet etmişlerdir. Me-
zısı. hem şekil bakımından hem de Arap Siczfnin talebelerinden el- Ahvel el- Mu- sela İbn Mukle'ye kadar uzanan bu dev-
dilini tesbit ve ifade edebilecek bir yazı harrir. yine tOmar esas olmak üzere ba- renin büyük sanatkarlarından Zakıf (Ah-
sistemi olarak çok iptidaf seviyede idi. zı kalemler çıkarmış, ayrıca sülüsün ve med b. Muhammed ). hususiyetle sülüs üs-
İslamiyet'le yazının kazandığı ehemmi- nısfın incelerine mahsus olmak üzere tadı idi.

yet. Kur'an-ı Kerim'in yazı ile tesbiti, is- hafifü' n -nısf ve hafifü's-sülüsü ihdas et-
İbn Mukle ile. daha doğrusu İbn Muk-
lam-Arap Devleti'nin muhtelif müesse- miştir. le kardeşlerle -yani ikisi de vezir olan
. seleriyle kurulup genişlemesi. Arap yac Kutbetü'I-Muharrir ile İbn Mukle (ö . Ebu Aif Muhammed b. Aif (ö 328 / 940)
zısının iki yönden gelişmesine amil ol- 328 / 940) arasında gelen sanatkarların ve Ebu Abdillah el-Hasan b. Aif (ö . 338/
du: Bir yandan Arapça'yı tesbit edebi- en mühimi olan ei-Ahvel'e on bir kalem 949) ile- hat sanatı tarihinde yeni bir
len bir yazı sistemi olması sağlandı (bk. ve hat isnad edilir. Bunlar arasında mü- devir açıldı. İbn Mukle'lerin bu sahadaki

276
AKLAM -ı sinE

hizmetleri umumiyetle bir arada müta- Mimari eserlerde cem hatlar tezyini malzeme ve kitap ticareti yapan. bir kıs­
laa edilmiş ve hat sanatının bu simalar- unsurların başında yer alırken, yüksek mı belli kütüphanelerin, mühim şahsi­
la yaşadığı merhaleyi EbO Ali İbn Muk- dereceli divanlardaki katipler, hususi- yetlerin ihtiyaçlarını üzerine alan. hat-
le'nin ağır basan şahsiyeti temsil etmiş­ yetle tOmar. riyasi, sülüseyn ve tevki' ta bazı alimierin belli eserlerini çoğal­
tir. İbn Mukle, selefierinin üç asırlık ara- boylarındaki hatları i şlediler. Daha Erne- tıp satma hakkına sahip olan verraklar
yış ve tecrübeler sayesinde zevk ve se- viler devrinde başlayan tercüme ve te- ortaya çıktı. Yazısının güzelliği yanında
zişleriyle elde ettikleri şekillerin niza- lif hareketleriyle bu hareketlere muvazi -ve belki daha çok- imlasının doğrulu ­
mını ve aralarındaki nisbetleri belli ka- olarak büyüyen. zenginleşen kütüpha- ğuna, tedvin, telif. rivayet ve muhtelif
idelere bağlayan bir usul ortaya koy- neler bir nevi enstitü veya akademi ma- safhalarıyla tedris usullerinden kitap-
du. Böylece asli ve mevzOn hattın yerini hiyetindeki ilmi kuruluşlara doğru geli- lara akseden teknik hususları iyi bilen.
harflerinin ayrı ve bitişik hallerdeki şe­ şerek HarOnürreşid'in ve bilhassa oğlu bunların tesbit ve naklinde uyulması ge-
killerini belli esaslara ve ölçülere dayalı Me'mOn'un hilafetinde çoğu zaman bey- reken usullere ehemmiyet veren. içle-
nisbet! ere bağlayan el-hattü 'l- mensüb tü'!- hikme, bazan da hizanetü'l- hikme rinde birçok büyük dil ve edebiyat alimi
(n isbetli yazı) aldı. Bu usul, yazıların de- diye anılan geniş teşkilatlı müessese- bulunan bu alim müstensihler, hususiy-
ğerlendirilmesini ve öğretilmesini de ko- lerle beslendi. Beytü'l-hikmeleri muhte- le kitap istinsahına mahsus verraki, mu-
laylaştırdı. lif kültür merkezlerinde kurulan daro·ı­ hakkak veya ıraki gibi isimlerle anılan
Öteden beri mensOb hattın usul ve ilimler ve Fatımiler'in hicri IV. asır son- yazı tarzını işlediler.

kaidelerini tesbit eden İbn Mukle'nin larında Mısır'da tesis ettiği darü'l-hik- Aklam-ı sitte içerisinde yer alan ve ne-
EbO Ali olduğu tekrarlanırsa da İbn Hal- me gibi aynı veya benzeri adlar taşıyan sihten ayırmak için neshi diye anacağı ­
likan, bu büyük hizmetin onun gibi ve- müesseseler takip etti. Telif, tercüme mız bu tarz. muhakkak. reyhani ve nesi-
zir ve hattat olan kardeşi EbO Abdillah'a ve istinsah faaliyetleriyle zenginleştiri­ hin ortaya çıkmasını hazırlamıştır. Nes-
ait olduğunu söyler (bk Vefeyat, lll, 342 , len büyük kütüphanelerle mücehhez bu hfnin IV. (X ) yüzyıldan itibaren geçirdiği
str. 6-7) . İbn Mukle kardeşlerden EbO müesseseler ve diğer kütüphaneler hat mertıaleleri müşahedeye imkan sağla­
Aifnin daha çok rika' ve tevki'e, diğeri­ sanatının gelişmesine çok müsait bir ze- yan oldukça çok sayıda numune mevcut-
nin ise neshfye ehemmiyet verdiği de min hazırladılar. tur. Bunlardan biri, yazısı el- Yezidi'nin,
rivayet edilir. Kütüphaneler, telif ve tercüme faali- İbn Mukle'nin ve el-Cevheri'nin yazıları
Aklam-ı sitte arasında anılan kalem- yetlerine dayanan bu müesseseler. git- gibi, güzellikte darbımesel haline gel-
lerden bazıları hicri lll. ve IV. asırlarda tikçe gelişen kültür ve sanat hareketle- miş olan alim sanatkarlardan Bağdatlı
işlenmeleri için çok müsait zemin ve ve- ri "kitab"a karşı rağbeti arttırdı ve za- Muhalhil b. Ahmeq'in 347'de (958) is-
sileler bulmuştur. manla kitap istinsahı yanında kırtası tinsah ettiği bir eserdir (Köprülü Ktp ..
nr. 1507)
Bu tarzın daha ehemmiyetli bir ve-
sikası, İbn Esed kOnyesiyle meşhur Mu-
hammed b. Esed b. Aif ei-Kari ei-Bez-
Seyh Hamdullah 'ın tevkl' . ri ka' kı tası (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 2084)
zaz'ın (ö 410 / 101 9) EbO Abdiilah İbn
Mukle'nin hattı ile yazılmış bir nüsha-
dan (Sü ley maniye Ktp .. Rei sülküWib. nr.
904) 370'te (980) "nakl " ve istinsah etti-
ği bir eserdir. Nitekim el-hattü'l-mensO-
ba dair müellifi meçhul bir risalede. İb­
nü'I-Bewab' ın üstadı bulunan İbn Esed
için, "Muhakkaka yakın bir nesihle şiir
kitapları istinsah ederdi" denilmekte-
dir. Onun yazısının bu kısa, fakat çok
isabetli tavsifi, aynı zamanda hicri lll.
asırda hususiyetle dil ve edebiyata ait
eserlerin istinsahında kullanıldığını gör-
düğümüz neshlyi de tanıtmaktadır. Kla-
sik şekliyle aklam-ı sitte içerisinde yer
alan muhakkakın birtakım hususiyetle-
rini taşıyan bu yazı. daha sonra reyha-
niye ve neshe inkılab etmiştir.
Kullanma sahalarına uygun muhtelif
cesametlerdeki mevzOn hatlar, İbn Muk-
le'nin tesbit ettiği nisbetlere bağlı ola-
rak, incelik-kalınlık, büyüklük-küçüklük
dışında, belirgin hususiyetler kazandı.
Bu gelişme bir ıstıfa hareketini de be-
raberinde getirdi.
Hat sanatının İbn Mukle'den sonraki
ilk büyük merhalesi olan İbnü'I-Bewab

277
AKlA M-ı sinE

(ö 4 ı 31 ı 02 2), bu· ıstıfa hareketinin de (656/ 1258) ve Yaküt'un ölümünden son-


ilk büyük mümessilidiL Mensüb hattı ra Bağdat bu tesirli yerini kaybetti: ilim-
daha ince hendesi nisbetlere bağlayan lerin ve sanatların hemen hemen bütün
İbnü ' I - Bewab, çok sayıdaki kalemlerden şubeleriyle alakah bulunan hat sanatı
doğan birbirlerine yakın ve benzer üs- İslam dünyasının her tarafında birbirle-
lüpların ortak hususiyetlerini en bariz riyle yarışan kültür merkezlerindeki sa-
şekilde taşıyanlarını seçti. Onun, kalem- nat hareketlerinin en göze çarpan re-
lerin sayısını sekize indirdiği söylenir. kabet sahas ı oldu.
Daha sonraki asırlarda ise bu sayı ye- Hattın Abbasiler devrinde, Bağdat'ın
diye inmiştir. Yazıları üç asra yakın bir sukutundan sonra muhtelif merkezler-
müddetle mükemmel örnekler olarak de, hususiyetle Kahire'de ve daha sonra
taklit edilen İbnü'I-Bewab'ın arkasından
istanbul'da görd üğü rağbet ve ulaştığı
gidenler ona yaklaşabildikleri, onu tak-
seviye karşısında İbn Haldün'un (ö. 808 /
litteki başarıları nisbetinde büyük sa-
1406), bu sanatın, siyasi kudret ve haki- Vehic Efendi'nin celf - sülüs levh as ı (İÜ Ktp., İbn Ulemin, nr. 291)
natkar sayıldı lar.
rniyete bağlı olarak refahın yükseldiği
Hat sanatı tarihinde bir dönüm nokta- yerlerde inkişafına müsait zemin bul-
sı olan Yaküt ei-Müsta'sımi de (ö. 698/ duğu şe klindeki görüşüne (bk el-Mukad-
12981 asıl yetişmesini İbn Mukle'nin ve dime, III, 949) katılmamak mümkün de-
bilhassa İbnü'l- Bewab'ın yazılarını yıl­ ğildir. mü hafifi's - sülüs), 4. Kalemü't -tevki', 5.
larca incelemiş ve farkedilemeyecek ka -
Hat sanatı Mısır'da
daha Tolunoğulla­ Kalemü ' r-rıka ·, 6. Kalemü'l-gubar.
dar başarı ile taklit etmiş olmasına
rı zamanın da (254-292/ 868-905) ulaştı­ Eserin muhtelif yerlerinde bunları sa-
borçludur. Yaküt'un sanat kudreti ya-
ğı yüksek seviyeyi son raları da korudu. yarken müellifin farklı ifadeler kullan-
nında kalem ağzının kesilişinde yaptığ ı
Tarihi bilgilerin ve mevcut eserlerin tet- ması, bu ıstılahlarla bir taraftan ağız en-
değişiklik gibi yeniliklerio aklam-ı sit-
kiki. Kahire'nin bu sanatta VIII-IX. (XIV- lerine göre adlandırılan kalemleri, diğer
tenin hepsine tesir ettiği muhakkaktiL
XV.) asra kadar Bağdat'tan sonra ikinci taraftan bu kalemiere bağlı olarak te-
Onun, selefier inin koydukları kaidelere
bağlı kalmakla beraber, hatta zarafet
mühim merkez olduğunu göstermek- şekkül eden değişik tarzlardaki hatla-

kazandırdığı ve hususi bir üslüp getir-


tedir. rı kastetmesindendiL Bununla beraber,

diği kabul edilir. Yazılarını-imzasına ka- IX. (XV.) asrın başlarında, Mısır'da hat hususiyetle, hat nevileri denilen tarzları
dar- taklit ve nakletmelerine izin verdi- sanatına hakim olan nazari bilgileri ve kastettiği zaman "tarika" (yol, tarz) ke-

ği talebeleri, hatta onların talebeleri ile bunların tatbiki numünelerini anlama- limesini kullanır (msi. tarfkatü's-sülü s, ta-
kendisinden sonra da muhtelif yerler- mıza ve görmemize imkan veren eser- rfkatü'l -muhakkak vs.).
de devam eden Yaküt mektebinde ak- ler vardır. Kalkaşendi'nin (ö. 821 1 1418) Bu iki eserde geçen hat tarz ve nevi-
lam-ı sitte büyük gelişme gösterdi. Fa- abidevi eseri Şubhu'l-a cşô.'nın hatla il- leri de şunlardır: sülüs, tevkl' , rika', mu-
kat onun hizmeti bilhassa muhakkak gili kısımları, Asari'nin (ö 828/ 1425) el- hakkak, reyhani, nesih, müselsel, vaz-
ve reyhaninin mükemmelleştirilmesin­ cİnô.yetü'r-rabbô.niyye'si bunların ba- zah ( rl.;,...ı ), tümar, mensür. Dikkat edi-
de görülür. şında gelir. Kalkaşendi Divô.nü'l-inşô.,­ lirse bunlardan bir kısmının aynı üslü-
Büyük küçük her ilim, sanat ve kül- da. zamanında kullanılmakta olan şu al- bun farklı kalemlerle yaz ıl an değişik
tür muhitinde alaka ve hatta himaye tı kaleme, numaralayarak altı bab tah- boyları olduğu görülür. Nitekim müsel-
görmekle beraber, hicri ll. asrın sonla- sis etmiştir: 1. Kalemü't -tümar. 2. Ka- sel, tevkl'in bir kolu olarak doğmuştu:
rından VII. asrın sonlarına kadar hat sa- lemü muhtasari't-tümar. 3. Kalemü's- vazzah nesihin irisi, gubar küçüğüdüL
natının gelişmesine yön veren merkez sülüs (iki nevi vardır: a) Kale mü sakfli's- Mensür yine nesihin küçükçe ve seyrek,
Bağdat oldu. Abbasiler'in sukutundan sülüs veya yalnız kalemü's-sülüs, b) Kale- havaşi meyilli satırlar halinde yazılanı­
dır. Heyhani ise muhakkakın yarı bü-
yüklüğünde bir kolu kabul ediliyordu.
Kısaca IX. (XV.) asır başında Mısır'da
mvanü'l-i n şa'da aklam-ı sitte sözü yu-
karıda sayılan kalemleri ifade ediyor ve
bu kalemlerle yazılan birtakım hat nevi-
leri doğmuş bulunuyordu. Bu tarzlardan
bazılarının Bağdat'ın sukutundan sonra
teşekkül eden kültür ve sanat muhit-
lerinde hususiyetle geliştirildiği de mu-
hakkaktır. IX. (XV.) asrın ikinci yarısına
Şeyh
kadar devam eden iki buçuk asırlık dev-
Hamdullah'ın
muhakkak-
rede hat. biri resmi divanların an'ane-
revhani yi korumak isteyen muhafazakar muhi-
kıtası tinde, diğeri yukarıda temas edilen ıstı ­
(TSMK.
fa hareketinin tabii bir neticesi olarak
Emanet
Hazinesi,
açılan ve gittikçe aydınlık kazanan bir
nr. 2084) yönde olmak üzere iki yolda gelişti. is-

278
AKLAM- ı sinE

lam hat sanatı. nihayet onun en yüksek ve bu tarzın bazı hususiyetlerini taşıyor­ nı yerdeki müsenna ayet-i kerime, ya-
seviyesini temsil eden Osmanlı rnekte- du. V. (X l.) asırda mushaf istinsahında zılarından numüne olarak kalabilen Ali
binin öncülerinin kaleminde bu seçilme küfinin yerini almıştır. İbnü'l- Bewab'ın b. Yahy_a es-Süfi'dir. Bu hattatın anılan
- durulma safhasının son merhalesini ve onun mektebini devam ettirenlerin. müsenna yazısı. sonra gelen hattatlara
yaşadı ve dokuz asırlık gelişmelerinin Yakut'un ve talebelerinin en çok meş­ asırlarca celi-sülüs numünesi olmuştur.
dayandığı uzun tecrübelerin neticeleri- gul oldukları hat nevileri muhakkak ve Hat sanatında en büyük merhaleler-
ne göre yeniden nizama kavuştu . reyhanidir. Hicri V. asırdan itibaren mu- den biri olarak mektep halinde yer alan
Bu safhactan itibaren birtakım ıstılah­ hakkak yerini sülüse bıra ktı. Bu iki tarz Amasyalı Şeyhoğlu Hamdullah'ın (ö 926/
lar mana değiştirmiş. bazıları unutul- (muhakkak ve reyhanf). Selçuklular dev- 1520) aklam - ı sirteye giren bütün hatla-
muş veya bazı yeni ıstılahlar doğmuş­ rinde mushaflarda en sık görülen hat rı mükemme ll eştirdiği muhakkaktır. Bu-
tur. Bu arada aklam-ı sirte terkibinde nevileri olmakta devam etti. nunla beraber Osmanlı hattatlarının mu-
görüldüğü gibi kalem artık eski mana- Sülüs ve nesih en çok işlenmiş hat hakkak ve reyhani tarziarına nazaran
sını geride bırakmış ve bu ıstılah altı nevileridir. Aklam - ı sittenin adları için- daha çok rağbet göstererek eriştirdik­
tarz yazıyı ifade etmiştir. Ceiii ıstılahı­ de ıstılah olarak en eskisi sülüstür. Bu- leri mükemmeliyet sonunda sülüs. ya-
nın yerini. tarz olarak küçüğü de bulu- nunla beraber önceleri ağız eni tüma- zı tarzlarının esası kabul edilmiş, kitap
nan hat nevilerinin en az serçe parmak rınkinin üçte biri (yani 8 at kuyruğu kı lı yazısı olarak gittikçe sahas ı genişleyen
eninde büyük şekilleri demek olan ve m i ktarı) bir kalemi ifade ediyordu. Hat nesih ise mushaflarda da reyhaninin ye-
tek başına ayrı bir tarza delalet etme- nevi olarak klasik karakterini yukarıda rini almıştır. Neshin bu derece ehemmi-
yen celi aldı (sülüs. celf-sü lüs. ta'llk, celi- zikredilen hatlardan sonra kazandı. Sü- yet kazanmasında Amasyalı Şeyhoğlu
ta' llk, divani. cell-divani vs. gibi) . Bu hat lüs tarzı. muhakkakla beraber, büyük Hamdullah gibi bir dehadan sonra ken-
nevileri klasik hususiyetlerini kazanış sı­ boy kalemlerle yazılan yazılara hakim disini kabul ertirebilecek derecede bü-
rası ile tevkf' ve rika'. muhakkak ve rey- olmaya ve celi-sülüs. mimari eserlerde yük bir sanatkar olan Hafız Osman'ın
hani. sülüs ve nesihtir. tercih edilen hat haline gelmeye baş­ da (ö 1110/ 1699) hissesi vardır. Esasen
Tevkl' ve rika· birbirine çok yakın iki ladı. Baysungur b. Şahruh b. Timur (ö. kolay okunan bir hat nevi olan nesih. bu
tarz olup tevkl' in kalemi işaret edildi- 8371 ı 433), Esedullah- ı Kirmani (ö 892/ safhalardan sonra matbaacılıkta da ter-
- ği gibi kalemü'r- riyasi ve kalemü't -tev- 1487) gibi sanatkarların bu tarzın geliş­ cih edilen yazı karakteri olmuştur.
klat diye. rika' ise icaze diye de anılmış­ mesindeki hizmetleri büyük ise de bu Celi ıstılahının tabii cesametinden bü-
tır. Bunlar bütün hat nevileri içerisinde hususta Osmanlı mektebinin kuruluş yük yazılara sıfat olduğu yukarıda geç-
hususiyetlerini ilk kazanan tarzlar ol- safhasında gelen iki sanatkarı ayrıca an- mişti. Büyük kalemlerle yazılan yazılar
malıdır. Bu iki tarzın eski şekillerini ve mak gerekir. Bunlar. Fatih Camii'nde için ekseriya sülüs tercih edildiğinden.
gelişmelerinin merhalelerini müşahe­ yazısı kalmış olan Edirneli Yahya es-Sü- zamanla celi-sülüsten kısaltılarak bun-
deye imkan veren vesikalar vardır. Öte- fl (ö 882/ 14 771 ile oğlu ve talebesi olup lara sadece celi denmiştir. Ce li- sülüs.
den beri birtakım vesikalara ilave edi- gene Fatih Camii'nin kitabesi. Bab-ı Hü- Fatih devri hattatlarından Ali b. Yah-
len hüküm ve mülahazalar, kitap ve ri- mayun'un üstündeki inşa kitabesiyle ay- ya'nın açtığı yolda gelişti. Amasyalı Şey-
salelerde ferağ. mukabele. sema. kıraat.
rivayet. mütalaa vs. kayıtları, asıl met-
ne karışmaması için farklı ve daha işlek
bir hatla yazılırdı. Tevkl' ve ri ka· bu ve-
silelerle gelişmiş olmalıdır. Bu hatlar ki- Abdülkadir Şükrü'nün sülüs- nesi lı kıtası (10 Kıp .. AY. m. 65041
tap yazısı olarak görülmez. Muhtelif se-
viyede divanlarda. gene muhtelif dere-
cede ehemmiyet taşıyan vesikaların eba-
dına uygun olarak tevkl' veya rika' kul-
lanılmıştır. Vakfiyeler. kadılıklarca tan- ·
zim edilen alım. satım veya borç senet-
leri umumiyetle rika' ile yazılırdı. iran'da
kadim ta'likin ihdasına ve Osmanlılar'­
da divaninin geliştirilmesine kadar res-
mi vesikalarda en sık kullanılan hat ri-
ka' idi.
Muhakkak ve reyhani (veya reyhan)
birbirlerine çok yakın iki tarz olup rey-
hani muhakkakın küçüğüdür. Çok eski
bir üslüp olan muhakkakın sanatkarane
tasarruflarda bulunulmaksızın harflerin
tabii şekillerini koruduğu kabul edilir.
Kitap yazısı olarak müstensihlerin. ver-
rakların geliştirdikleri neshi dediğimiz
tarz. yukarıda işaret edildiği gibi ıraki,
verraki, hatta muhakkak diye anılıyor

279
AKLAM-ı sinE

hoğlu Hamdullah'ın ve talebelerinin celi- bilinebilenler" ve "nakil (sem') ile bili-


AKLİ ALİ, Tabiizade
sülüsün gelişmesine de hizmetleri geç- nebilenler" şeklinde iki kısma ayrılmış­
(ö 1116 / 1704)
miştir. Fakat bu hususta bir başka sa- tır. Bunlardan ilki akliyyat, ikincisi de
natkarı , Ahmed Karahisarfyi (ö 963/ Mutasavvıf- şair, zakirbaşı, sem'iyyat veya şer'iyyat terimleriyle ifa-
ı 556) anmadan geçmek mümkün değil­
neyzen ve bestekar. de edilmiştir. Mu'tezile kelamcısı Kadi
L _j
dir. Karahisari ile oğlu ve talebesi Ha- Abdülcebbar'ın eserlerinde açık bir şe­

san Çelebi'nin istanbul'da Süleymaniye Bursa'da doğdu ve orada yaşadı. İyi kilde görülen akliyyat-sem'iyyat taksi-
ve Edirne'de Selimiye camilerindeki ve bir tahsil gördü. Halvetiyye'den Debbağ­ mi. daha sonra Cüveyni (bk el- 'Aklde-
başka eserlerdeki Kanuni devrinin aza- zade Tekkesi şeyhi Debbağ Yunuszade tü'n-Nizamiyye, s. 771. Gazzali (bk ihya',
rnet ve vakarını hendesenin nizarnında Mustafa Efendi'ye intisap etti. Burada ı. ı 61. Razi, Tci, Teftazani. Cürcani. İbn ü'I­
aksettiren yazıları. celi- sülüsün mimari Yahya Efendi (MühtedT) ve diğer müsikişi­ Hümam. Beyazizade Ahmed Efendi gibi
Eş'ariyye ve Matüridiyye kelamcıları ta-
abideleri nasıl tamamlayan bir unsur naslardan dini eserler meşkederek ken-
olabildiğini gösterir. Bu sanatkarlarla disini yetiştirdi. Güzel sesi ve zikre haki- rafından da kullanılan yaygın bir metot

celi- sülüsün büyük siması Mustafa Ra- miyeti ile kısa zamanda dikkati çekerek haline gelmiştir. Geliştirilen bu yeni an-
layışla, daha önce selefin ayet ve hadis-
kım (ö ı 241 1 ı 825) arasında gelenler ve bu tekkenin zakirbaşılığına getirildi. Sür-
onu takip edenler, hat sanatının zirveye meli İsmail Efendi'nin vefatı üzerine, lerde verilen bilgilerle iktifa ettikleri bir-
ulaştığı ve yolun sonuna gelindiği zan- Şeyh Seyyid Mehmed Emir Enarfnin mü-
çok dini konu akliyyat içinde değerlen­
saadesiyle 1701 'de Fenari Ahmed Paşa dirilerek bu konulara çeşitli akli izah ve
nının hakim olduğu her merhalede ye-
yorumlar getirilmiştir. Bu metoda göre
ni yollar açabilmişler ve onu tasawurla- Zaviyesi şeyhliğine tayin edildi. Bu vazife-
kelamcıların üç ana esasta topladıkları
rın ulaşamadığı yeni ufuklara yükselte- de iken 17 Şaban 1116'da ( 15 Aralık 1704)
inanç problemleri akli açıdan şöyle de-
bilmişlerdir. vefat etti. Adı geçen zaviyenin yakının­
ğerlendirilmiştir: Allah'ın varlığı akılla bi-
BİBLİYOGRAFY A : daki Yeniyer Mezarlığı'na defnedildi.
linebilir. Akıl onun zat ve mahiyetini ya-
İbnü'n-Nedim , el-Fihrist (nşr. G. Flüge\), Leip- Tasawuf yanında edebiyat ve musiki
nılgısız kavrayamazsa da sıfatiarını ve bu
zig 1871, s. 4, 6-9; Ebü Hayyan et-Tevhidi, Ri· ile de meşgul olan Akli Ali Efendi, daha
sıfatiarın eserlerini idrak eder ; peygam-
sale {f 'ilmi'l-kitabe (Şelaşü re sa 'il içinde, nşr çok şiirleri ve tarih manzumeleri ile ta-
İbrahim ei-KIIanT), Dımaşk 1951, s. 27-48; Ebü berlik müessesesini ve insanlığın bu mü-
nınmış, ancak şiirlerini topladığı bir di-
Amr ed-Dan!. el-Muhkem {f naf<:ti 'l-meşahif esseseye ihtiyacını izah edebilir. Akıl dün-
vanına rastlanmamıştır. Onun şöhret­
(nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1379/1960; İbn ya hayatından sonra başlayacak ikinci bir
Hallikan. Ve{eyat, lll, 342-344; V, 113-118; VI, li bir neyzen olduğu ve 1OOO'den fazla
hayat olan ahiretin varlığını, mutlak ada-
119; VIII, 322; İbn Haldün, el-Mukaddime (nşr. beste yaptığı söylenmekte ise de zama-
letin gerçekleşmesi açısından gerekli gö-
A. Abdülvahid ei-Vafi), Kahire 1379/1960, lll, nımıza ulaşan herhangi bir eseri bilin-
949-953, 958-960; İbnü's-Saiğ , Tuhfetü üli'l-el- rür. İlk devir kelam kitaplarında fazla
memektedir.
bab {f sına'ati'l-l]at ue 'l-kitab (nşr.. Hilal Nacil, yer tutmayan akliyyat bahisleri, felsefe-
Tunus 1981 ; Kalkaşendi. Subhu 'l-a'şa, lll; Asa- BİBLİYOGRAFYA : nin kelam ilmi içinde eritilmesinden son-
ri el-Kureşi. el- 'inayetü'r-rabbaniyye {f tarfka- Şeyh!. Vekayiu 'l-{uzala, s. 413-414; Meh-
ra özellikle Beyzavi, Teftazani ve Cürca-
ti 'ş -Şa 'banfyye (nşr. Hilal N acil, el-Mevrid, VII/ med Raşid. Zübdetü 'l-Vekayi ', Millet Ktp., Ali
Emlrl, T, nr: 89, vr. 249b·250'; Mehmed Fah-
ni'nin eserlerinde muhtevanın üçte iki-
2, Bağdad 1399/1979, s. 221-284; Ali, Menakıb-ı
Hünerueran; Kadi Ahmed [Kummi], Calligra· reddin. Gülzar-ı ir{an, Millet Ktp., Ali Emlrl, sini teşkil edecek şekilde genişlemiştir.
phers and Painters (tre. V. Minorsky), Washing- Şer'iyye, nr. 1098, vr. 151 b; Be!Iğ, 1'/uhbetü 'l-
Akliyyat. kelam ilmindeki bu muhte-
ton 1959; Müstakimzade, Tuh{e ; M_ustafa Hil- asar, iü, TV, nr. 1182, vr. 63b; a.mlf., Güldeste,
vası yanında, ilimierin tasnifinde felsefe
mi Efendi, MfZanü 'l-hat, İstanbul 1986 ; Hablb. s. 495; Mehmed Şükri, Silsilename, Üsküdar
Selim Ağa Ktp., Hüdayl Kitapları, nr. 1098, vr. ve mantığı da içine alacak şekilde geniş
Hat ve Hattatan, İstanbul 1305; Ayverdi, Fatih
Devri Hattatlan; İbnülemin. Son Hattatlar; A. 24'; Mehmed Şemseddin, Yadigar-ı Şemsf, Bur- kapsamlı epistemolojik bir terim olarak
Süheyl Ünver, el-/ja!tatü 'l-Bagdadf: 'Alt b. Hi· sa 1332, s. 80-81; Ergun, Türk Şairleri, s. 400; da anlaşılmıştır. Ayrıca daha özel an-
la/, Bağdad 1377/1958; Behcet el-Eseri, Tah- a.mlf.. Antoloji, 1, 53-54. r;ı;:ı lamda, akli bilgilerden bedihiyyat* ın
kikat ve ta' lfkat 'ala Kitabi'l-!jattati'l-Bagdad.f: M NuRi ÖzcAN
diğer bir adı şeklinde (bk GazzalT, el-ik-
'Aif b. Hilal el-Bagdadf, Bağdad 1377 j 1958;
tisad, s. 16) veya "akli hükümler" mana-
Selahaddin el-Müneccid, el-Kitabü 'l· 'Arabiyyü'l-
mal]tat ile'l-karni'l- 'aşiri'l-hicrf 1: en-nümazic, AKLİYYAT sında da kullanılmıştır (bk KadT Abdü l-
Kahire 1960; a.mlf.. D irasat {f tarfhi'l-hatti 'l- ( ül:J.a..ll) cebbar. Müteşabihü 'I-Kur' an, s. 33)
'Arabf mün?ü bidayetih ila nihaye-ti'l- 'aŞ~n BİBLİYOGRAFYA:
Emevf, Beyrut 1972 ; Enis Feriha. el-Hattü 'l- Aklın bilgi edinme alanları veya
Tehanevi. Keşşa{, "şer'" ve "hissi" md.leri;
'Arabf: neş 'etühü, müşkiletüh, Beyrut- 1 iJ61; akılla elde edilen bilgiler manasında
Matüridi. Kitaba ·ı- Teuhfd, s. 4 vd:; Kadi Abdül-
Naci Zeynüddin. Musavverü 'l-hatti 'l- 'Arabf kullanılan terim.
cebbar, fVIüteşabihüiKur'an Jnşr. Adna n M.
Beyrut 1394/1974; a.~lf., Beiay.İ'u'l-!Ja!!f'l­
L _j
Zerzür\ , Kah i re 1969 , s. 33, 35-36; a.mlf., el-
'Arabf, Beyrut 1981; Süheyle Yasin el-Cübüri. Mug nT, XII (nşr. İbrahim Medkürl, Kahire 1382 /
Aslü 'l-hatti'l- 'Arabf ve tetauvüruh hatta niha- Selef alimlerinin ayet ve hadisiere da-
1962, s. 168, 169; a.mlf.. el-Muhft bi't-teklff
y~ti 'l·'~s~l'l-Emeuf, Bağd~d 1977; Fevzi Salim yanarak açıkladıkları konuların çoğu, ke- (nşr ömer Seyyid Azm i - Ahmed Fuad ei-Eh-
Afifl, Neş 'e ve tetavvürü'l·kitabeti'l-!Jattiyye- lam ilminin ortaya çıktığı hicri Il. yüzyıl­ vani), Kah ire, ts. (ed-Darü' l- Mısriyye), s. 11 , 24,
ti'l- 'Arabiyye ue devruha 'ş-şeka{f ue'l-ictima 'r, 25 , 33, 34 ; Cüveyni. el- 'Akfdetü 'n-Nizamiyye
dan itibaren aklın bilgi sınırı içine alın­
Küveyt 1400/1980; M. Uğur Derman. Türk Hat (nş r. Ahmed Hicaz! es-Sekkal. Kahire 1398/
Sanatının Şaheserleri, İstanbul 1982; Etrafh
maya başlanmış; özellikle Ebu Mansur
1978, s. 77; Gazzaii, ihya', ı , 16 ; a.mlf.. el-ikti·
bilgi ve bibliyografya için bk. a.mlf.. islam Kül- el-Matüridfnin, dini hakikatierin akıl ve sad, s. 16; İbnü'I -VezTr. Tsarü 'l-hak 'ale'l-halk
tür Mirasında Hat Sanatı, İstanbul (JRCICA ta- sem' (Kitap ve Sünnet) vasıtasıyla biline- Beyrut 1403/1983, s. 10J-106 ; .İb~ü'I-Hü~a~:
rafından neşredilmek üzere olan eserin Giriş bileceğini belirterek (bk Kitabü't- Tev- el-Müsayere, Kah ire 1317, s. 212; Beyazizade.
bölümü) ; EI', "KhaW md. ; B. Moritz, "Arabis- işaratü'l-meram, s. 287-288; İzmirli , Yeni ilm -i
f:ıid, s. 4 vd ı din ile ilgili bilgi kaynakları­
tan (Yazı)", iA, ı , 498-512; F. Krenkow, "Hat", Kelam, ı , 46 ; L. Gardet. "'Akliyyat", E/ 2 (İng.\,
iA, v;1, s. 357-358. nı bu iki temel noktada toplamasından
I, 342-343. r;ı;:l
~ NiHAD M. ÇETİN sonra kelam ilminin problemleri "akıl ile M YusuF ŞEvKi YAvuz

280

You might also like