” Yurdundan ayrılıp Samana olarak yaşarken duymuştu bu sesi,
Samanalardan ayrılıp o ulu kişiye yöneldiğinde ve ondan da ayrılıp bir belirsizlikten içeri yol aldığında yine işitmişti aynı sesi. Kaç zamandır duyduğu yoktu artık, kaç zamandır yücelerde dolaşamamış, izlediği yol düz ve ıssız yerlerden geçmişti hep; kaç yıl var ki yüce bir amaç olmaksızın, susuzluk çekmeden, manevi bir yükselişten yoksun, küçük zevklere yüzü gülerek, öyleyken sürekli bir yetinmezlik duygusu içinde yaşamıştı. Bütün bu yıllarda kendisi farkına varmaksızın o insanlardan, o çocuk insanlardan biri olmaya uğraşmış, bunun özlemini çekmişti. Yine de yaşamı bu insanlarınkinden çok daha sefilleşip yoksullaşmıştı; çünkü onların amaçları kendi amaçları değildi, dertleri tasaları da öyle. Kamaswami -insanlarının bütün dünyası onun için bir oyun olmaktan, izlenen bir dans, bir komedi olmaktan öteye geçmemişti. Yalnızca Kamala’dan hoşlanmış, yalnızca Kamala onun için bir değer taşımıştı. Peki ama, hâlâ böyle biri miydi Kamala? Kamala’ya ihtiyacı var mıydı hâlâ ya da Kamala’nın ona? İkisi de bitimsiz bir oyun oynayıp durmuyorlar mıydı? Bunun uğruna yaşamak gerekli miydi? Hayır, değildi! Adı Sansara’ydı bu oyunun, çocukların oynayacağı bir oyundu, belki güzel güzel oynanabilen bir oyun, bir kez, iki kez, on kez güzel - ama durmadan oynamak, durmadan?
Birden anladı Siddhartha, oyun bitmişti, oyunu oynaması olanaksızlaşmıştı
artık. Bir ürperti yayıldı vücuduna, içinde bir şeylerin öldüğünü duyumsadı.
O gün sabahtan akşama kadar mango ağacının altında oturdu babasını
anımsayarak, Govinda’yı anımsayarak, Gotama’yı anımsayarak. Bir Kamaswami olmak için mi bunlardan ayrılmıştı? Gece olduğunda hâlâ oturuyordu ağacın altında. Başını kaldırıp da yıldızları görünce şöyle düşündü: “Mango ağacının altında oturuyorum burada, benim bahçemde.” Gülümsedi biraz - gerekli miydi sanki, doğru muydu, sersemce bir şey değil miydi bir mango ağacının, bir bahçesinin olması?
Derken bunu da kapattı, bu da ölüp gitti içinde. Doğrulup kalktı, mango
ağacına veda etti, bahçesine veda etti.. Bütün gün ağzına bir şey koymamıştı, şiddetli bir açlık duyuyordu, kentteki evini düşündü, odasını, yatağını, yemeklerle donatılmış sofrayı düşündü. Gülümsedi yorgunlukla, silkinip bunlara da veda etti.
Yine aynı akşam bahçesini terk etti Siddhartha, kenti terk etti ve bir daha