Kendi Klasigi
Herkesin
Garip basilmis muydi, basimamis muydi, simdi bulamiyorum,
cel (o zaman milletvekili idi, bakan olma-
rahmetli Hasan Ali Yui
arip¢i ozant, bir aksam, siir tizerine bir anket
must: daha) biz tig G:
yapmak tizere, Ankara'da Gar Gazinosu’na davet etmisti. Sordu-
le biri aklimda kalmus, “Divan siiri, bizim klasik
gu sorular-igind
siirimiz saythr mi?” sorusu idi o da. Konusma sonra Akjam ga-
zetesinde yayimlandh. Edebiyat égretmenleri, lise edebiyat kitabi
yazarlari arasinda Divan siiri igin “klasik” nitemini kullananlar
vardi o zaman. Ama Klasik sézciigiiniin anlamini bilen nerdeyse
yoktu; daha cok “iistiin”, “biiyiik”, “erisilmez” gibi anlamlara gelir-
dio sdzciik. Ama bu klasik siir neden siirmemisti, neden birakl-
misti, etkisi neden gériinmemisti, bunu sorup eden gakmuyordu.
Fransiz klasik edebiyatinin dil arihg1, drnek tutulma, dogruluk,
dogalbk kaygisi, lirizme karsi olma, ahlaki incelemeyle ugrasma,
hayal ve duyguculugun akil aracihg1 ile diizene sokulmas1, agikhk
ve uyum gibi 6zellikleri var miydi bu siirde? Béyle bir arastirmaya,
karpilasturmaya girilmeden ortada bir “klasik” sdziidiir gidiyordu.
Bu tutumun kaynagi Yahya Kemal‘dedir. Anilarinin birinde
syle der Yahya Kemal: “Mallarmé, Fransiz gencleri siir sanatin!
Ofrenmek istiyorlarsa Paul Verlaine’in Fétes Galantes'im ezberle-
sinler, diyordu. Bu siirlerinde Verlaine, XVIII. asir Versailles’1min
42ve Versailles Parkinda, XIV. ve XV. Louis tarafindan yapturilmig
Biyiik Trianon ve Kiigiik Trianon satolarinin giizelliklerini, eski
hayatim, zarafetini, asaletini velhasil o atmosfer igindeki ask ha-
yatim, gen¢ asiklarin_geng hanimlarla sevismelerini terenniim
ediyordu. Bu hareket, ressam Watteau’dan miilhemdi. Watte-
au'nun resimde yaptigim, Verlaine siirde yapryordu. En mihim
olarak bu siirleri XVIII. asir Fransizcasi ile, hatta XVIII. asda
sarayda konusulan asil lisanla, bir nevi tesrifat lisant ile terenniim
ediyordu. Ben Mallarmé’nin bu tavsiyesini okur okumaz, Paris’te-
ki gark dilleri mektebine kostum. Burada Arapgams, Farscamt
ilerletmeye galistum. Divan siirimizi okuyup anlamanin yollarint
arastirdum. Kader bana Tiirk siirini ve onun Klasiklerini 6grenme
firsatin Fransa’da vermisti”.
{ste “klasik” s6zii gene gikts karpimiza ve bu kez érnek tutulan,
dili taklit edilen bir siir anlamana. Bu anlamu ile Divan siiri kla-
siktir, ama yalnizca Yahya Kemal icin. Tanzimat’tan bu yana o siir
etkisini yitirmistir, Yahya Kemal’ kadar agilmamustir, unutulmus-
tur. Bugiin ise dogru olarak okunamaz bile. Yahya Kemal, Verla-
ine’nin XVIII. yiizy:] Fransrzcasin: kullanmasindan esinlenmisti.
Ama niyeti yeni bir siir yaratmakt.
Bu sézciigiin bir de “geleneksel” anlam: var; “Eskimis ve iis-
tiinde tartisilmayacak kadar geleneklesmis, degeri kabul edilmis”
(Felsefe Ansiklopedisi). Bu anlamda bitin edebiyatlarin bir ya da
birkag klasigi vardir. Burada artik “Fransiz Klasik Edebiyats” de-
nilen, belli bir caa ézgii edebiyatin ézelliklerinden uzaklastik.
Ama “eski, degeri kabul edilmis” niteligi bizim edebiyatumiz igin
gene de pek gecerli degil, bunun nedeni, dilimizin ik degisik-
likler gecirmis olmasidir. Baska bir deyisle dil bakimindan taklit
edilecek bir ozan bulmak son kerte giictiir gegmisimizde. Yunus
Emre’yi bize tanitan Burhan Toprak’nr. Divan ve Tanzimat dé-
43Yunus Emre’ye hig deger verilmemistir. Bi
anlam1 ile ona “Klasik” di Bu bakimd,
_ gerektir. Halk ozanlarimiz d iyebilmek hi Fa
» ancak Cumburiyet doneminde el a tpki Yunus “y de
wae de edilmislerdis. Ama kaki a umislard, be Emre
mamsytt bu heves. Bizde bugiin bi bees giden bir aku Sar ile
gibi ya2”, ya da “Karacaoglan gi hs ir ozanimiza, “Vy ™ yarat-
sy onlarin teknigi ve bigemi gn i yaz”, denemez. ae Emre
ise, yukars kat okumuslan eli oe gisterilemez. Yah a dogru-
képrii kurmak istemisti — le cok incelmigs olan Di ya Kemal
tunt bulabilmis. Neyi gist ma onu ancak Paris’te 6g ivan siiri ile
da da unutuldugunu, a bu? Divan siirinin * ene i
ae o siirin artik yapatl gm yitirdigini. Bu ae katin-
smig, degeri taninmis” mayacagins arm yiizden Nurul
k nmig” nite yazmustt. D « h
pek de uygun diigmii itemlerini eski siirimi emek “gelenek-
taklitcisi smiiyor. G siirimiz igi °
7 tcisi degildi, o siir bi ergekte Yahya Kemal igin kullanmak
ea Eski Sirin Raizga icemine ve diline 62 de bir Divan sii
junun igin ben, “ gariyle adh altinda enerek yazdify sit!
gormiiy , “Bizim klasigi toplamasi d: 1 siirle-
gormilyorum. Yeni Ti lasigimiz yok” la bunu gisteris:
simi i Tiirk siiri yok” demi gosteri
(sbogel ancak ozanlarim: siiri modern olarak a high saan:
si ben vain uzmanlil logdu. Bu :
yok, b sok yararla anhik alas as gun eski
: : : eee
pitlanint recite ae sadece. iiziilecek bir sey
ecdes, arn cab dillere gevi Bakanhgu, Tiirk
nat var sagamizda d wirtecekmis, ga yazarlarinin y
a ‘hilar ile evletler ( s, gazetelerde okt 1
uu agidan by tanitarak toplumlar) kendi okudum. ly
yazar, ozan akildiginda, ae kazanma ndilerini kiiltii, s*°
, Sanater yetist siz tilkel ya calisiyorlar. Biz is®
mes Titki yetistirdigi ler arasind: :
ile gere ’ Tiirkiye'd isimiz haldi fa sayiliriz. Bunct
er a edebir le, birakin bi
luyuram: iyat, sanat diye bi yu yoldan save!
armisizder dinyays bir etkinlik oldugur®
yaya, Oysa bugiinkti ed
neminde
yukanida degindigimiz
44
Ae
oebiyatumiz ve sanatimiz, insansal ve cagdas bir diizeye varmustir,
keiltiileri ile dviinen ileri toplumlarda layik oldugu ilgiyi gor-
mekte gecikmeyecektir elbet. Devletin higbir yard olmadan,
sadece kendi degerlerinin giicit ile Batrda ve diinyada tannmi
olan ozan ve yazarlarimyzin basarisi bunu geregince géstermek-
tedir, Nazim Hikmet ile Yasar Kemal bunun kanitlayict ornekleri
olarak gosterilebilir. Bu basar1 Cumhuriyet’le birlikte toplumu-
muzun diinyaya agilmis olmasindan kaynaklanmaktadir. Kendi
icine kapalt toplum gibi, kendi igine kapalt edebiyatin da ev-
rensel olma sansi yoktur. Onlara ancak, “meraka deger olaylar”
diye bakulabilir. Kuskusuz bu ttir edebiyatlar, agin temsilcisi olan
edebiyatlart kendi Szgiinliikleri ile etkileyebilirler, etkilemislerdir
de. Ezra Pound’un in siirine uzanmast drneginde oldugu gibi;
ama bulgulanan Amerika olmaktansa, bulgulayan Avrupa olmak
yegdir. Bu digiince ile diyorum ki, cagdas Tlirk edebiyat: bulgu-
lanan degil, cagin kiiltiriinde yerini alan, ona katkida bulunan bir
degerler toplam: olarak er ge¢ taninacaktur. Cagdas uygarliga ye-
timek, dahasi onu asmak ancak bu yoldan gergeklesebilir. Biz bu
inaniga Cumhuriyet’le geldik. Bu bakimdan yeni Turk edebiyats
modern dogmustur, dedim yukarida, ama ne yaparsiniz ki bizde
siyasal iktidarlar bu modern dogmus edebiyati hep gérmezlik-
ten gelmisler ve kendi anlayislarina gire bir “eski” dzlemi iginde
bulunmuslardir Siyaset adamlarimrzdan gogunun Osmanlica ko-
nusmaya merakh olusu bundandir, hepsi yashi goriinmeyi sever.
Hiikiimetin edebiyatumuzi disarda tanstmak igin ceviriler yap-
turmaya kalkmasi, ister istemez, onun begeni dlgiitiinii giindeme
getirecektir. Burada ise durum, hig de iyimserlik verecek gibi degil-
dir. Siyaset adamlar1 kendi islerini genellikle ve hig gerek yokken
cok biiyiitiirler kafalarinda, bu yiizden de edebiyati izlememekte
bir sakinca gérmezler, dahas: bunu yakistirirlar da kendilerine,
45——— Ss
. dive hayiflamrlar. Onun ne oldys
“Ah klasik Ce mak one Oe hang! adlar1 verilerd Ye
aan “egki” 6zlemi, onlarin kurtaricis1 olur, Ama
bard on anlamadiklar: igin, yeni yeni Klasikler icat ederte,
Bu tir klasikler son zamanlarda arabesk ile sentezlesmistir,
Bunun diginda siyasal tercihler de biiyiik lgiide etkiler siyasal
iktidarlarin yargilarin. E... giigli bir edebiyat egitiminden ge.
memis kisilerin damgasint tasiyacak olan béyle bir segim kary.
sinda iyimser olabilmek kolay mudir? Bakarsiniz, “Once klasik-
lerimizi tanitalim” diye diistinerek Mehmet Akif’i cevirtiverirler,
Cumburiyet, 15 Ocak 1988; Imge Ormanlan