Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 22

Osmanlı Kompozit Yayının Savaş Alanlarındaki Avantaj ve Zaafları

Dr. Murat Özveri

Kompozit yay1, birden fazla materyalin bir araya getirilmesiyle yapılan yaydır.

Prehistorik yaylar sadece ahşaptan yapılıyordu.2 “Basit ahşap yay” 3 denilen böyle yaylar, bazı

kültürlerde ateşli silahlar dönemine kadar kullanımda kaldı. Fonksiyon görecek yaylar

yapmak için uygun niteliklere sahip birçok ağaç türü vardır. Yay çekildiğinde, hedefe bakan

yüzeyi (buraya “sırt” denir) gerilme kuvvetlerine mâruz kalır. Yayın okçuya bakan kısmında

(buraya “karın” denir) ise sıkışma kuvvetleri meydana gelir. Ağaç, hem gerilme hem sıkışma

kuvvetlerine belli bir seviyeye kadar mukâvemet gösterir. Her malzeme gibi, ağaç da üzerine

gelen kuvvetler neticesinde önce elastik deformasyona, sonra plastik deformasyona uğrar.

Kuvvet arttırılırsa bir noktada kırılır. Bu sebeple, yayın kirişinin insan anatomisini elverdiği

çekiş mesafelerine getirilebilmesi için, sadece ahşaptan yapılmış bir yayın uzun olması

gerekir. Bu durumda yay nispeten hafif bir kavisle bükülecek, üzerinde oluşan gerilme ve

sıkışma kuvvetleri mekanik dayanım sınırlarını aşmayacaktır.

Kompozit yay teknolojisinde ağaç, yayın iskeletini oluşturur. Bu iskeletin sırt tarafı,

gerilmeye ağaçtan daha mukâvim olan sinirle4; karnıysa, sıkışmaya ağaçtan daha mukâvim

olan boynuzla5 kaplanır. Bu üç materyal, organik dokulardan elde edilen tutkallarla birbirine

1
İngilizce terim olan “composite bow” ilk defa İngiliz arkeolog Augustus Henry Lane Pitts-River (1827-1900)
tarafından kullanılmıştır. Türkçe literatürde “kompozit” kelimesinin yanı sıra “bileşik yay”,”katınç yay” gibi
eşanlamlı kelimeler kullanılmıştır. Bu makalede “kompozit” sözcüğü tercih edilmiştir. James Bowden, The
Origin of the Composite Bow in Ancient Mesopotamia,
www.academia.edu/1561842/The_Origin_of_the_Composite_Bow_in_Ancient_Mesopotamia (erişim tarihi:
03/04/2013).
2
Arkeolojik buluntu olarak ele geçen prehistorik yaylar karaağaç, porsuk ağacı, servi gibi değişik ağaçlardan
yapılmıştır. Prehistorik ve erken historik basit ahşap yaylarda kullanılan ağaç türleri için bkz. Gad Rausing, The
Bow, Some Notes on its Origin and Development (Manchester: The University Manchester, 1997); ayrıca bkz.
Nicholas Reeves, The Complete Tutankhamun The King, The Tomb, The Royal Treasure (Kahire; The American
University in Cairo Press, 1990), 174-175.
3
Türkçe terminoloji için bkz. Murat Özveri, Okçuluk Hakkında Merak Ettiğiniz Her Şey (2006), 190-192.
4
Sinir, hayvan tendonlarının kurutulup dövülerek tel tel ayrılmasıyla elde edilen fibroelastik liflerdir.
5
Erken dönem Türk yaylarında yaban keçisi (ibex) boynuzu, Osmanlı yaylarında manda boynuzu kullanılmıştır.
Bkz. Michael Bittl, Horn im Bogenbau, Haz: Volker Alles, Reflexbogen Geschichte und Herstellung içinde
(Ludwigshafen:Verlag Angelika Hörnig, 2009), 204.
yapıştırılır.6 Bu teknolojinin sağladığı avantajlardan biri, yayı daha kısa yapabilmektir.

Böylece, yay kirişi uzun bir çekiş mesafesine çekildiğinde yay kollarında daha kapalı bir

kavis meydana gelecek, ama yay kırılmayacaktır.

Kompozit yayın vatanının Mezopotamya, İran, Arabistan, Kenan bölgesi ve Anadolu

olduğunu öne sürenler olmuştur.7 Kısa bir yaya ihtiyaç duyulmasının, savaş arabaları üzerinde

savaşma kültürüyle ilişkili olması akla yakındır. Akad, Asur, Mısır, Hitit, Urartu gibi

uygarlıklar savaş arabası ve kompozit yay kombinasyonunu başarıyla kullanmışlardır.8 Kısa

bir yay şüphesiz dar savaş arabası içinde manevra kâbiliyetini arttırıyor, her yöne rahat ve

uzun menzilli atış yapma imkânı veriyordu.

Kompozit yayın ilk örneklerine Mezopotamya’da, M.Ö. 3. binyılın ortalarına

tarihlenen Akad sanat eserlerinde rastlanır.9 İlk kompozit yay tasvirinin, Sümer dönemine ait

İbil-İştar’a (M.Ö. 2250) ait bir mühürün üzerindeki avcının elinde görülen yay olduğunu

düşünen araştırmacılar vardır.10 Tasvirlerdeki yayların kompozit yay olarak tanımlanması, bu

yayların uçbükümlü profillerine ve/veya tam çekişte yarım çembere yakın bir kavis çiziyor

olmalarına dayanmaktadır. Antik Mısır duvar resimlerinde de böyle tasvirlere rastlanır ve bu

uygarlığa ait arkeolojik veriler bu çıkarımı teyid eder.11

6
Osmanlı yaylarının yapılmasında “çega tutkalı” denilen ve sinirden elde edilen tutkalla, bazı balıkların hava
kesesi ve damak mukozasından elde edilen“balık tutkalı” kullanılırdı. Kollagen esaslı olan bu tutkallar, özellikle
sinir ve ağaç arasında mükemmel bir yapışma sağlamaktadır. Bkz. Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu (Ankara:Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları 1999), 247-248 ve Boris Pantel, Klebstoffe im Bogenbau, Haz: Angelika
Hörnig, Das Bogenbauerbuch-Europaeischer Bogenbau von der Steinzeit bis heute (Ludwigshafen: Verlag
Angelika Hörnig, 2001),178-95.
7
Brandon L. James, The Origin and the Role of the Composite Bow In the Ancient Near East (Ancient Warfare
Magazine, http://www.academia.edu/1561842/The_Origin_of_the_Composite_Bow_in_Ancient_Mesopotamia),
(erişim tarihi: 03/03/2013)
8
Çağlarının en büyük iki uygarlığı ve askerî gücü olan Mısır ve Hitit’i karşı karşıya getiren Kadeş Savaşı (M.Ö.
1274 veya 1279) bu iki savaş aracının iki taraf tarafından da etkili bir şekilde kullanıldığı bilinen en erken
örneklerdendir. Bkz. Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu (İstanbul: Tubitak Popüler Bilim Kitapları, 2001) 119-
122 ve Nicholas Reeves, age., 174-175, ayrıca Mahfi Eğilmez, Anitta’nın Laneti (İstanbul: Om Yayınevi, 2001),
119-129,
9
Robert L. Miller, Edward McEwen, Christopher E. Bergman, “Experimental Approaches to Ancient Near
Eastern Archery,” World Archaeology 18, 2 (2010): 178-195. bilhassa, 182.
10
David Gray, Bows of the World (Guilford: The Lyons Press, 2002), 47.
11
Miller vd. , agm., 182.
Atın savaşta binek olarak kullanılmasıyla, kısa bir yayın manevra kolaylaştırma

avantajı yeni bir platformda kendine yer buldu. Orta Asya’da at üzerinde geçen göçebe

yaşam, kompozit yayı da bu yaşamın ayrılmaz bir parçası yapmış olmalıdır. Ana geçim

kaynağı hayvancılık olan bu topluluklarda avcılık ve yağma da ekonominin önemli bir

parçasıydı. Uçsuz bucaksız bozkırda, uzun menzilli ve etkili bir silah olan yay en az at kadar

gerekliydi. Zaman içinde at ve yayın kombine edilmesiyle ortaya çıkacak olan atlı okçu

figürü, savaş alanlarını bin yıla yakın bir süre boyunca domine etti.12

Orta Asya atlı okçusunun düşman ordusunu yıpratmayı esas alan, vur-kaç ve sahte geri

çekilme taktikleri; kale kuşatmaları ve fetihler için gerekli olan piyadenin tesisi ve hattâ

topların savaş alanlarına girmesiyle de tarihe karışmadı. Osmanlı II. Viyana Kuşatması’nda ve

bunu izleyen Habsburg savaşlarında sipâhileri kullanmıştı.

Kompozit yayın kısa boyu, sadece atlı savaşçının değil piyadenin de işine yarıyor

olmalıydı. Antik dünyanın okçuluk taktikleri tam olarak bilinmese de, okçu piyadenin ok

yağmuruyla düşman ordusunu demoralize edip saflarını incelttiği, nihâî saldırının ise yakın

mesafe silahları kullanan birliklerce yapıldığı tahmin edilmektedir. Uzun yaylar kullanan okçu

piyadenin savaş alanlarında hızlı yer değiştirmesi zor olacağından, balta ve mızrak gibi

silahlarla mücehhez birliklerce korunuyor olmaları akla yakındır.13 Organize askerî taktikler

içinde, kısa yaylarla mücehhez piyadenin hızlı yer değiştirebilme becerisi önemli taktik

avantajlar sunuyordu. Osmanlı ordusuna gelince; saf düzeniyle savaşan yeniçerinin14 sıkı

12
Herodot, at üzerinde yay ve ok kullanarak savaşan İskitlerden söz eder. Persler ve Orta Asya’nın değişik
lisanlar konuşan kavimleri de atlı okçuluk temelli stratejilerle savaşıyorlardı. Batı Hunları’nın Avrupa içlerine
indiği yüzyılları takiben, Doğu Roma ordusu da (6.-7. yüzyıllardan itibaren) atlı okçuluk temelli bir askerî
yapılanmaya doğru reforme oldu. Cengiz İmparatorluğu, Orta Asya bozkır savaş taktiklerini Batı’ya taşıyan bir
diğer bozkır devletiydi. Orta Doğu coğrafyasında Memlûklar, Selçuklular ve Osmanlılar da bu stratejiyle birçok
zafere imza attılar. Ateşli silahlar devri yaklaşırken; Balkanlar ve Doğu Avrupa’dan Hindistan’ın ortalarına
kadar hemen bütün ordular atlı okçulara dayanıyordu.
13
Miller vd., agm., 182.
14
Günhan Börekçi, “A Contribution to the Military Revolution Debate: The Janissaries’ Use of Volley Fire
during the Long Ottoman-Habsburg War of 1593-1606 and the Problem of Origins,” Acta Orientalia Academiae
Scientiarum Hungaricae 59, 4 (2006), 407-438 ve Feridun Emecen, “Büyük Türk''e Pannonia Düzlüklerini Açan
Savaş: Mohaç, 1526,” haz., Özlem Kumrular, Muhteşem Süleyman, (İstanbul: Kitap yayınevi, 2007) içinde, 45-
92.
saflar arasında ok atması, özellikle de “tîr-i bârân” yapması, şüphesiz kısa bir yayla daha

kolay olmaktaydı.15 Eski okçuluk risâlelerinde bahsedilen oturarak ve diz çökerek atış

teknikleri, düşmanın ateşine karşı küçük bir hedef teşkil etme amacı güdüyor olmalıydı16. Diz

çökerek ok atarken de kısa yay kolaylık sağlıyordu. Bu pozisyonda atış yaparken, küçük bir

kalkanla savunma yapmak da kolaydı.17 Yay ve okun bir av silahı olarak kullanılmasında da

kısa yayın avantajları vardır.18

Kompozit yayın kısa oluşu, manevra kâbiliyeti dışında bir avantaj daha getirir: kısa

yayların verimi daha yüksektir. Yay, insan kas kuvvetini potansiyel enerji olarak depolayan

bir makinadır. Kiriş bırakıldığında, yayda depolanan potansiyel enerji kısmî kayıplara

uğrayarak oka kinetik enerji olarak aktarılır. Okun hızını, ulaştığı mesafeyi ve hedef üzerinde

yaptığı tahribatı belirleyen parametrelerden biri, bu kinetik enerjinin miktarıdır. Depolanan

enerjinin oka aktarılan kısmını yüzde (%) cinsinden o yayın verimini verir. Basit ahşap

yaylarda okun atılmasını takiben yayda ve kirişte meydana gelen ve yüksek enstantane

fotoğraflamayla tespit edilmiş olan şiddetli salınım (osilasyon), basit ahşap yayların düşük

verimine işarettir.19 Enerji kaybının önemli bir sebebi, ahşaptan mamûl uzun yay kollarının

kütlesidir.20 Daha kısa yay kolu, daha düşük kütle anlamına gelir. Elbette bu karşılaştırmanın

15
Tüfek öncesi dönemde sistemli bir “yaylım ateşi” olup olmadığı araştırmaya açık bir konudur. Ancak Türk
okçusunun hızlı atış tekniği yaptığımız çalışmalarla gün ışığına çıkmıştır. Tarihî kayıtlarda geçen “ok yağmuru”
her hâlükârda yayın hızla doldurulması ve üstü üste ok atılmasıyla yapılıyordu. Bkz. Murat Özveri, Turkish
Archery, Technique and Tackle”, Bow International, Ed. Number: 45, 50-53 ve www.tirendaz.com Videolar
içinde “Hızlı Atış Tekniği” ve “Kassai vs. Turkish” (erişim tarihi: 03/04/2013).
16
Kurtuluş Öztopçu, Kitâb fî ‘ilm an-nüşşâb, Memlûk Kıpçakcasıyla 14. Yüzyılda Yazılmış Bir Okçuluk Kitabı
(İstanbul: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 34), 213-4.
17
Öztopçu, age., 212-3.
18
Türk kültüründe avcılık bir askerî tatbikat niteliğinde olup, yaban hayvanlarının sürülüp açık bir alanda
çevrilmesiyle yapılırdı. Avcılar bu çembere atla girer ve dönemin silahlarıyla hayvanları öldürürlerdi. Ancak
avcılıkla ilgili kayıtlar, ateşli silahlar öncesinde halkın nasıl avlandığına ışık tutmamaktadır (Bkz. Mustafa Nuri
Türkmen, Osmanlı’da Av Kültürü, (İstanbul: Bilge Kültür Sanat) 2013, 87-103).. Yaya avlanan sivil bir avcı,
özellikle sık ağaçlık veya çalılık arazide kısa bir yayla daha rahat edecektir. Yaya avcılıkta ava atış sıklıkla ideal
olmayan vücut pozisyonlarından ve çoğunlukla diz üstünden yapılmaktadır, ki bu kısa bir yayla
kolaylaşmaktadır. Bkz. Roy S. Marlow, Timeless Bowhunting The Art, The Science, The Spirit (Mechanicsburg:
Stackpole Books , 2003), 183).
19
Miller vd., agm,180.
20
Kirişi bırakılan bir yay oku ileri doğru iterken, aslında kendisini (kollarını) ve kirişini de itmektedir. Bu
sebeple, esnek yay kollarının ve kirişin kütlesinin 0 olduğu bir muhayyel yay teorik olarak %100 verim sağlar.
Bunun için bkz. Bob Kooi, Über die Mechanik des Static-Recurvebogens, Haz: Volker Alles, age., 306-26,
bilhassa 312-3.
anlamlı olması için, kısa yay kolunun daha uzun olan yay koluna özdeş bir kuvvetle

bükülmesi gerekir.21 Kompozit yayda birden fazla materyalin bir araya getirilip birlikte

fonksiyon göstermesi bunu sağlar. Burada zikredilmesi gereken önemli bir nokta da, yay

tasarımının bir sonucu olarak toplam kütlenin yay üzerinden nasıl dağıldığının, yayın toplam

kütlesinden daha önemli olduğudur.22

Kompozit yapının bir avantajı da, yayın çekiş kuvvetini arttırmak için gereken ilâve

materyalin, sadece ahşaptan yapılan bir yayda aynı çekiş kuvveti artışı için gereken ilâve

materyalden daha az olmasıdır.23 Savaş yaylarının nispeten yüksek çekiş kuvvetlerinde

yapıldığı düşünülürse, bir kompozit yay aynı katılıkta bir basit ahşap yaya göre daha yüksek

verime sahiptir. Bu iki yayın çekiş kuvveti arttıkça verim farkı da artacaktır.

Basit ahşap yayda atış sonrasında oluşan salınımı, okçu yayı tutan elinde bir “tepme”

olarak hisseder ve bu sarsıntı atış kalitesini bozar.24 Kompozit yay yüksek verimiyle daha

sarsıntısız atış yapar.25 Ancak her şeyin bir bedeli vardır. Kısalan yay, uzun bir yayın

sağlayacağı çekiş konforunu kaybeder, çekiş uzadıkça bir “tıkanma”26 hissi yaratır. Ancak bu

sorun Asya tipi kompozit yaylarda dâhîyâne bir şekilde çözülmüştür. Osmanlı kompozit

yayının Asyalı kuzenleriyle paylaştığı bir morfolojik özelliği, kurulu yayın kollarının uç

kısımlarının kiriş yönünün tersine kavisli olmasıdır. “Uçbüküm” (recurve) denilen bu yapı,

kısa bir yayın çekişin sonlarına doğru “tıkanması”nı önler.

21
Yayların çekiş kuvveti, kirişin yay kabzasının sırtından itibaren 71 cm mesâfeye çekilmesi için ne kadar ağırlık
gerektiğine göre tespit edilir.
22
Tim Baker, Bow Design and Performance, Haz: Jim Hamm, The Traditional Bowyer’s Bible, Volume
1(Guilford: The Lyonn Press, 2000), 43-116, bilhassa 68-9 ve Steve Gardner, The Mass Principle, Haz: Jim
Hamm, The Traditional Bowyer’s Bible, Volume4 (Guilford: The Lyonn Press, 2008), 91-106.
23
Düşük çekiş kuvvetlerinde, kompozit yayın enerji verimi basit ahşap yaylarınkinden daha yüksek değildir
(bkz. Adam Karpowicz, “The Mass of Bows,” Journal of the Society of Archer-Antiquaires 50 (2007), 49-51).
Katı yaylarla atış yapabilmek için ise uzun süreli ve devamlı idman şarttır. Bu gerçek, kompozit yayın neden
profesyonel ordulara uygun bir silah olduğunu gösterir.
24
Tim Baker, Bow Design and Performance, Haz: Jim Hamm, age., 66.
25
Miller vd., agm., 181.
26
“Tıkanma” birim çekiş mesafesindeki çekiş kuvveti artışının yükselmesiyle okçunun hissettiği zorlanmadır.
Yay kirişi çekilirken birden bir duvara çarpılmış gibi hissedilir. Bu, yay koluyla kirişin açısının dik açıya
yaklaşması sebebiyle meydana gelen mekanik bir fenomendir. Uçbüküm, yay kolu-kiriş açısını daraltarak,
çekişin sonunu “yumuşatır”.(Bkz. Tim Baker, agm., 53).
Kompozit yayın, daha spesifik olarak Osmanlı yayının morfolojisiyle ilgili diğer

avantajları anlatmak için, morfolojik özelliklerini biraz daha açmak gerekecektir. Osmanlı

yayı, kirişi takılı değilken, yay kolları kirişin takılacağı yöne göre ters tarafa kavislidir. Bunun

sebebi, yayın sırtına döşenen sinirin (ve emdiği tutkalın) kurudukça büzülerek yay kollarının

kıvrılmasına sebep olmasıdır. Ters yöndeki bu kavis “dışabüküm” (reflex) diye adlandırılır27.

Kemanger (yay yapan kişi) bu bükülmeyi arttırmak amacıyla, kurudukça kıvrılan yay

kollarını kabzaya bağlar, çünkü dışabüküm istenen bir morfolojik özelliktir. Böylece,

dışabükümlü-uçbükümlü kompozit yay, çekişin erken safhalarından itibaren yüksek seviyede

enerji depolamaya başlar28 (bkz. Şekil 1). Yani sadece depoladıkları enerjiyi oka aktarırkenki

yüksek verimleriyle değil, potansiyel enerjiyi depolama kapasiteleriyle de basit ahşap yaylara

üstünlük sağlarlar.

Şekil 1: Türk kompozit yayı çekiş mesafesi-çekiş kuvveti eğrisi

45
40
35
Çekiş kuvveti (lbs)

30
25
20
15
10
5
0
1 4 7 10 13 16 19 22 25 28
Çekiş mesafesi (inch)

Notlar: Kompozit yaya ait çekiş karakteristiği gösteren grafik. Okçu, çekiş sürecinde yayda direnci bu
şekilde hisseder. Çekiş kuvvetinin birim çekiş mesafesindeki artış hızı, çekişin ileri safhalarında
uçbükümlerin devreye girmesiyle azalmaktadır.
27
Özveri, age., 73-76.
28
Bir yayın çekişinin her safhasında ne kadar çekiş kuvveti uygulandığı ölçülerek, o yaya ait “çekiş mesafesi-
çekiş kuvveti” grafiği çıkarılır. Grafik o yayın çekiş karakteristiği hakkında da fikir verir. Yayın depoladığı
potansiyel enerji, grafikte çıkan eğrinin altındaki alanın hesaplanmasıyla tespit edilir (Bkz. Tim Baker, agm.,
45).
Sözü edilen matematiksel veriler, deneysel çalışmalarla da teyid edilmektedir. Hemen

hemen aynı çekiş kuvvetindeki bir İngiliz Uzun Yayı (İUY) replikasıyla bir Osmanlı yayı

replikasının, hemen hemen aynı ağırlıktaki oklarla29 yaptıkları atışların hız ölçümleri, bu

konuda iyi fikir vermektedir. 32 kg çekiş kuvvetindeki İUY ile 37-40 m/s ok hızları elde

edilirken, 33 kg çekiş kuvvetindeki Osmanlı savaş yayı replikasıyla 56,4 m/s hızına

ulaşılmıştır.30

Göz ardı edilmemesi gereken bir nokta, ok hızlarının yay dışında bazı faktörlere de

bağlı olabileceğidir. Bu faktörler içinde akla gelebilecek olan, Osmanlı oklarının endâmlı

gövdeleri ve alçak yelek profilleriyle daha iyi bir aerodinamik yapıya sahip olmalarıdır.

Ancak her iki aerodinamik avantaj da okun azâmî menzilini ve hedefteki penetrasyonunu

arttırabilecekken, yayın birkaç metre önünde yapılan hız ölçümlerini hiç etkilemezler.31.

Ancak bir diğer faktör vardır ki, etkileri gözden kaçırılmaması gerekecek kadar önemlidir:

kirişin çekilip bırakılma yöntemi.

Osmanlı yayının avantajlarını sayarken; doğrudan yayla ilgili olmayan, ama gerek yay

gelişim sürecinin ayrılmaz bir parçası olması ve gerekse yayın daha etkili kullanılmasını

mümkün kılmasından dolayı, “başparmak çekişi”nden32 söz etmek gerekir. Başparmak çekişi,

okun “iç balistik”33 hareketine etki ederek başlangıç hızını arttırabildiği gibi34; yukarıda
29
Yay testlerinde ok ağırlığı, yayın “libre” cinsinden birim çekiş kuvveti başına “grain” cinsinden ok ağırlığıyla
standardize edilir. Mesela, 72 libre (32 kg) çekiş kuvvetindeki yay için 10 grain/lbs, 72 x 10 = 720 grain
ağırlığında ok demektir. Bkz. Sam Fadala, Traditional Archery (Mechanicsburg: Stackpole Books, 1999),47-59.
30
Karpowicz, “Türk Yaylarının Başarımı,” Osmanlı Bilimi Araştırmaları Dergisi VIII/1 (2006): 70-79. [Çev:
Atilla Bir]
31
Mustafa Serdar Tekçe, “Ok Uçuşu Aerodinamiğinin Sayısal İncelemesi” (Mezuniyet tezi, İstanbul Teknik
Üniversitesi, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, 2010). Ayrıca, Jaroslaw Belza’nın Osmanlı ok replikalarını
havalı bir tüfekle fırlatarak yaptığı penetrasyon çalışması hakkında kişisel görüşme (yayınlanmamış çalışma).
32
Terim okçuluk literatürüne “Mongolian draw” (Moğol çekişi) olarak geçmişse de çağdaş araştırmacılar
“başparmak çekişi”ni daha doğru bulmakta ve tercih etmektedirler. Bkz. . Edward Sylvester Morse, “Ancient
and Modern Methods of Arrow Release,” Bulletin of Essex Institute XVII (Oct.-Dec., 1885), 16-20.
34
Okun balistik hareketi, kiriş bırakıldıktan sonra okun hâlâ kirişe takılı olduğu safhayla, kirişi terk edip hedefe
yöneldiği safhaya bölünerek incelenir. Burada “iç balistik” terimi, okun kirişe takılıyken yaptığı hareketler için
kullanıldı.
33

34
Tirendâz Okçuluk Grubu olarak 2012 yılında yaptığımız bir çalışmada, başparmak çekişinin parmağa rijit
malzemeden yapılmış bir zihgîr (okçu yüzüğü) takılarak atış yapıldığında, ok çıkış hızlarını ortalama yüzde 6,4
bahsettiğimiz ve Türk-Asya-Orta Doğu okçuluğunun alâmet-i fârikaları sayılması gereken atlı

okçuluk, üst üste hızlı atış gibi okçuluk becerilerinin altında yatan teknik sebeptir de.

Başparmak çekişi, ok atmanın birçok yolundan35 biridir. Altı çizilmesi gereken, bu

çekiş/bırakış tekniğinin Türk/Türkî kavimler tarafından da Orta Doğu coğrafyasındaki diğer

milletler tarafından da kullanılmış yegâne teknik olmadığıdır. Aynı orduda36 bile farklı atış

teknikleriyle ok atan kişiler olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak bu teknik 14. yy. Memlûk

furussiye kitaplarından 19. yy. Osmanlı okçuluk risâlelerine kadar, okçulukla ilgili bütün

metinlerde târif edilen yöntemdir. Selçukluların ve Osmanlılar’ın bu yöntemle ok attıkları

kesin olarak bilinmektedir.

“Başparmak çekişi” terimiyle, kirişi tutmak ve bırakmak için öncelikle başparmağın

kirişe dolandığı, elin diğer parmaklarının da özel bir şekilde kapanarak bu tutuşu

kuvvetlendirdiği37 spesifik bir tutuş yöntemi anlaşılmalıdır.38

Resim 1: Osmanlıların uyguladığı şekliyle mandal

Fotoğraf: Suat Gürsoy

arttırdığını gösterdik. Bkz. Murat Özveri, “Le tir a l’anneau de pouce Les origines de l’archerie islamique
turque,” Tir a L’arc 17 (Mayıs 2012) 58-60.)
35
Diğer kiriş çekme/bırakma yöntemleriyle ilgili bkz. Edward Sylvester Morse, “Ancient and Modern Methods
of Arrow Release,” Bulletin of Essex Institute XVII (Oct.-Dec., 1885).
36
Bu, özellikle Orta Asya’nın siyâsî ve askerî ittifak kurma geleneği ve Orta Doğu ordularının kozmopolit
yapıları düşünüldüğünde doğrudur. Bkz. Nicola Di Cosmo, “State Formation and Periodization in Inner Asian
History,” Journal of World History 10:1 (Spring 1999): 1-40.
37
Elin tutuşu kuvvetlendirmek için kapatılmasına Türkçe okçuluk terminolojisinde “mandal “ denir. Bkz. Özveri,
age, 68.
38
Başka birçok kiriş tutma yönteminde de başparmak kullanılmaktadır. Bkz. Morse, age., 6-12, 22, 24, 27,30,
33, 35-37.
Diğer bir yaygın kiriş çekme yöntemi işaret, orta ve yüzük parmaklarla kirişin

çekildiği “Akdeniz Çekişi”dir.39 Kısa bir yayda tam çekişe gelindiğinde, kiriş parmakların

dayandığı noktada oldukça dar bir açı oluşturur. Bu dar açı sebebiyle parmaklar sıkışır. Klasik

olarak ok işaret ve orta parmak arasında, kirişe takılı vaziyettedir. Parmakların alttan ve üstten

sıkıştırılması atış sürecini etkiler, ok uçuşunu bozabilir. Akdeniz çekişinin varyasyonu

sayılabilecek, kirişin sadece işaret ve orta parmakla çekildiği “Flaman çekişi” (Flemish draw),

katı yayları çekmeye yetecek kuvveti sağlayamayabilir. Elin en kuvvetli parmağı

başparmaktır. Özellikle “mandal” yapılarak tutuş kuvvetlendirildiğinde, katı yayları da

çekebilecek kuvveti sağlar. Üstelik bu şekilde kirişe tek bir noktadan dayanıldığından, dar açı

oluşturan kirişin parmakları sıkıştırması sorunu ortadan kalkar.

Kısa, kompozit yaylarla atış yapmanın tek yolu başparmak çekişi değildir, ancak en

etkili ve rahat yolu olduğu kesindir. Kirişe, okun takılı olduğu noktanın hemen altından

dolanan başparmağın ucu, yumulup avuç içine kapanmış olan serçe, yüzük ve orta parmaktan

orta parmağa bastırılır. Sonra işaret parmak başparmağın tırnağı üzerine kapanarak tutuşu

kilitler.40 Elin bu duruşunda işaret parmağını yan tarafı oka dayanır. Ok, yayın sağ tarafındadır

(yayı sol elinde tutan okçuya göre)41, böylece ok işaret parmağın yaptığı hafif baskıyla yaya

yaslanır. Okun kirişe takılmasından (gezleme) atılmasına kadarki bütün atış sürecinde okun

stabilitesi bu sayede sağlanmış olur. Eğitimli bir okçu koşarken, at üzerinde dörtnala giderken

39
Morse, age., 12-14.
40
Mandal değişik kültürlerde küçük değişiklikler gösterir. Doğu okçuluk kitaplarında birçok mandal çeşidi tarif
edilir. Bkz. Nabih A. Faris, Robert P. Elmer, Arab Archery, An Arabic Manuscript of about A.D. 1500: A Book
on the Excellence of the Bow and the Arrow and the Description Thereof, Kessinger Publishing, 2007, 43-4 ve
Özveri, age., 69.
41
Atış sırasında, okun nispeten ağır olan uç kısmının eylemsizlik momenti sebebiyle ok gövdesi bükülür (esner).
Kiriş oku itmeye devam ederken, gövde diğer yöne esner ve bu yayı terk ettikten sonra da bir süre devam edecek
bir salınım (osilasyon) başlatır. Bu salınımın başlangıcı, okun yayın ne tarafına yerleştirileceğini belirler.
Akdeniz çekişi ve başparmak çekişinde okun yayın aksi taraflarına yerleştirilmesi bundandır. Bkz. Haz: Steve
Ruis, Claudia Stevenson, Precision Archery, Target Shooting, Field Competition, Bow Hunting (Champaign:
Human Kinetics, 2004), 150.
ve hattâ düşerken42 ok atabilir. Bu stabilizasyon, yaya veya atlı okçunun üst üste ok

gezlemesini kolaylaştırır ve hızlandırır.

Başparmak çekişinin ok gezleme (dolayısıyla üst üste atış) hızına iki şekilde daha

katkısı vardır. Bunlardan biri, okun iç balistik hareketi gereği başparmak çekişi yaparken

okun yayın sağından yerleştirilmesidir.43 Diğeri, kirişi çeken elin parmakları arasında bir kaç

ok tutulmasını mümkün kılmasıdır. Mandalın klasik tarifinde avuç içine kapatılan serçe,

yüzük ve orta parmak, aralarında ok tutacak şekilde yarı açık pozisyona getirilebilir. Böylece

yay elden alınan oklarla beslenir, okların tirkeşten (ok çantasından) tek tek alınmasıyla

kaybedilecek saniyeler kazanılmış olur. Bizans ve Haçlı kaynaklarının Selçuklu okçularının

inanılmaz atış hızlarıyla ilgili raporları, bu teknikle atılan okların oluşturduğu ok yağmuruna

dayanıyor olmalıdır.44

Başparmak çekişiyle atış yapılırken başparmağa özel bir yüzük takılır45. Kaynaklarda,

köseleden yapılmış okçu yüzüklerinden bahsediliyor46 ve hiç yüzük kullanmadan atış

yapmanın en iyisi olduğu47 bilgisine rastlanıyor olmakla beraber, yaptığımız bir çalışmada rijit

materyalden imâl edilmiş okçu yüzüğüyle yapılan atışlarda ok çıkış hızı, çıplak elle ve deri

42
Bizans İmparatoru Manuel Komnenos Selçuklularla girdiği bir çatışmada bir Türk’ü atından düşürmeye
muvaffak olur. Ancak Türk atından düşerken attığı okla imparatoru ayağından vurur. Bkz. Muharrem Kesik, At
Üstünde Selçuklular, Türkiye Selçukluları’nda Ordu ve Savaş (İstanbul: Timaş Yayınları, 2011), 79-80.
43
Okun yaya içten (sağdan) yerleştirilmesi, dıştan (soldan) yerleştirilmesine göre daha hızlı ve güvenlidir.
Ucunda keskin kenarlı okbaşı bulunan bir savaş oku yayın solundan yerleştirilirken yayın kirişini veya okçunun
elini kesebilir. Aynı zamanda yayın sağa yatırılmasını da gerektirir, ki bu da zaman kaybına yol açar. Bkz. Murat
Özveri “ Turkish Archery, Technique and Tackle”, Bow International, Ed. Number: 45, 50-53.

44
Atlı okçunun atış hızıyla ilgili veriler çeşitlidir. Tarihî kayıtlarda “dakikada 5 ilâ 20 ok” arasında hızlara
rastlanmaktadır. Taybugha eserinde Memlûk askerî standartını “üç okun 1,5 saniyede atılması” olarak
vermektedir. Bkz. John Derek Latham, William .Forbes Paterson, Saracen Archery An English Version and
Exposition of a Mameluke Work on Archery (ca. AD 1368) (Londra: The Holland Press, 1970), 142.
45
Bu yüzüğe Farsça “zeh” (kiriş) ve “gîr” (tutan) kelimelerinden oluşturulan bir ad verilir: zehgîr. Osmanlı
tarafından “zihgîr” şeklinde telâffuz edilmiş olan kelimenin “küştüban”, “engüştvâne”, “şast” gibi
eşanlamlılarına da rastlanmaktadır. Bkz. Latham & Paterson, age., 34 ve Yücel, age.,309.
46
Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu age., 310; Nabih Amin Faris & Robert Potter Elmer, Arab Archery, An Arabic
Manuscript of About A.D. 1500 “Book on the Excellence of the Bow and Arrow and the Description Thereof
(New Jersey: Princeton University Press,1945), 123.
47
Faris & Elmer, age., 123.
yüzükle yapılan atışlara göre yüksek bulunmuştur.48 Başparmak çekişinin bahsi geçen

avantajlarından sadece artmış ok çıkış hızı, rijit materyalden yapılmış okçu yüzüğü

kullanımıyla ilişkili gibi görünmektedir.

Bu atış tekniğinin sağladığı bir avantaj da “mecrâ”49 kullanımına olanak sağlamasıdır.

Mecrâ bir tarafı açık, yatay kesidi “c” harfine benzeyen, yaklaşık 80 cm uzunluğunda bir

tüptür. Ağaç veya bambudan yapılır. Okçunun kendi çekiş mesafesinden kısa oklar atmasını

sağlayan bir okçuluk aksesuvarıdır50. Kısa oklar nispeten hafiftir ve kendi boylarından uzun

çekilerek daha uzağa atılabilirler. Ayrıca havada yol alırken düşman tarafından görülmeleri

zordur. Okçu, anatomik yapısına ve atış tekniğine göre değişmekle beraber, yayın kirişini 65-

80 cm arası bir uzunlukta çekebilir. Mecrâ okları yaklaşık 35 cm uzunluğundadır. Bu kısa ok,

aradaki uzunluk kadar yolu tüpün içinde giderek kat eder ve tüpü bir tüfek namlusundan çıkar

gibi terk eder (bkz. Resim 2). Bu okçuluk aksesuvarının icâdı ve kullanım amaçlarıyla ilgili

muhtelif teoriler vardır. Bunlar arasında; atılan okların düşman tarafından geri atılmasını

önlemek, arbaletle atılan kısa okların yaylarla geri atılmasını sağlamak, daha uzun menzilli

atış yapabilmek sayılmıştır51. Osmanlı kaynaklarından birinde52, darb (sert cisimleri yay ve

okla delme) uygulamalarıyla ilişkilendirilen mecrâ, şüphesiz askerî amaçlarla kullanılmış bir

48
Özveri, “Le tir a l’anneau de pouce”, 60.
49
Latham & Paterson, age.,145-51; Faris & Elmer, age., 124-6.
50
Bu tür okçuluk araçları İngilizce’de “over-draw device” diye bilinir. ABD’de yay ve okla avlanan avcılar ok
hızlarını arttırmak için, çekiş mesafelerinden kısa (dolayısıyla hafif) oklar atma yolunu bulmuşlardı. Bunun için
1980’li ve 1990’lı yıllarda yaya monte edilen bu tür aksesuvarlar kullanıyorlardı. Tanım için bkz.
http://www.soarvalleyarchers.com/glossary-of-archery-terms (erişim tarihi 04/04/2013). Bir örneğin patent
bilgisi için bkz. http://www.google.com/patents/US5261383 (erişim tarihi: 04/04/2013).
51
Faris & Elmer, age., 124.
52
Burhan Çağrı Yıldırım, “Kemankeş Mustafa Kavisnâme” (Yüksek Lisans Tezi, T.C. Sakarya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004), 59-60.
okçuluk gerecidir ve kısa oklar atmak için geliştirilmiş bir diğer aksesuvar olan “bilek

siperi”nden53 farkı olarak sadece başparmak çekişiyle kullanılabilir (bkz. Resim 3). 54

Resim 2: Mecrâyla atış Resim 3: Siperle okun kabza gerisine çekilmesi

Hafif okların atılmasını sağlayan bu gereçler, tıpkı başparmak çekişi gibi kompozit

yaydan ayrı düşünülemeyecek okçuluk aksesuvarlarıdır. Bunun sebebi, hafif okların yaydan

daha az enerji emmeleridir. Yayın üzerinde çok fazla enerji kalır ve bu durum yayı o anda

kırmasa bile ömrünü azaltır. Basit ahşap yayların bu tür atışlarda kırılma ihtimalleri, verimi

yüksek55 ve yapısal özellikleri itibârıyla çok sağlam olan kompozit yaylara göre fazladır.

Mecrâ ya da siper gibi gereçler kullanmaksızın da kompozit yayların Batılı rakiplerine göre

daha düşük ağırlıkta oklar attıklarını burada zikretmek gerekir. Türk oklarının yüksek çıkış

hızı, ok gövdesinin aerodinamik yapısı gibi faktörlere ilâve olarak, Osmanlı yayının düşük

ağırlıkta oklarla kullanılabilmesi de etkili menzilini ve sahadaki etkinliğini arttıran

özelliklerinden biridir. Ok hızı sadece azâmî menzili değil, atışın trajesini de belirler. Daha
53
Bilek siperi veya siper, bileğe bağlanan bir tabla ve bunun üstündeki bir oluktan oluşan gereçtir. Yayın kirişi,
ok ucu oluğun içinde kabza gerisine geçecek kadar çekilir. Yücel, 17. yüzyıldan sonra Osmanlı kemankeşleri
tarafından menzil atışlarında kullanıldığını söylüyorsa da hem Memlûk furussiye eserlerinden birindeki bir
tasvirde görülmesi hem 14. yüzyıl Memlûk risâlelerinde yer verilmesi, Türk dünyasında daha önceleri askerî
amaçlarla kullanılmış olduğunu gösterir. Bilek siperi de başparmak çekişiyle kullanılmıştır, ama teorik olarak
Akdeniz çekişiyle de kullanılması mümkündür.
54
Kaynaklarda farklı mecrâ tiplerinden ve değişik boyda ve değişik tipte oklardan söz edilmektedir. Saracen
Archery’de, özgün Memlûk metnine dayanılarak illüstrasyonları yapılan mecrâ tiplerinden bazıları başparmak
çekişinden başka tekniklerle kullanılıyor gibi görünmektedir (Bkz. Latham & Paterson, age., 145-51).
55
Osmanlı yayları düşük ağırlıkta oklarla da yüksek verim göstermektedirler. Bkz. Adam Karpowicz, Ottoman
Turkish Bows Manufacture & Design (Canada: 2008), 32-3.
düz bir uçuş trajesi, değişik mesâfelerdeki hedeflere isabetli atış yapmayı kolaylaştırır.

Ayrıca, hareketli hedeflere atışta büyük avantaj sağlar. Türkler için tipik olan at üstünde

savaşta, hedefin ve okçunun devamlı hareket halinde olması sebebiyle, isabetli atış

yapabilmek için daha hızlı oklara ihtiyaç duyulur.56

Tıpkı hafif okların güvenle atılmasının kompozit yay gerektirmesi ve mecrâ

kullanımının sadece başparmak çekişiyle mümkün olması gibi, bu atış tekniğinin ve kompozit

yayın doğup geliştiği coğrafyanın gerekleri doğrultusunda ortaya çıkan bazı özel askerî

teknikler de, Osmanlı kompozit yayının saha avantajları sayılırken atlanmamalıdır. Böyle bir

özel teknik “carmaki”57 veya “fard ve kırat”58 adıyla bilinir.

Resim 4: Fard ve Kırat

56
Hafif bir ok yayın depoladığı enerjinin daha azını emer ve uçuşu sırasında, ağır bir oka göre daha hızlı enerji
kaybeder. Ancak atlı okçunun çatışma mesâfeleri muhtemelen okun enerji kayıplarının belirleyici rol
oynamayacağı kadardı (Bkz. Dwight R. Shuh, Bowhunter’s Encyclopedia (Mechanicsburg: Stackpole Books,
1987), 88 ve http://archeryreport.com/2009/11/arrow-kinetic-energy-momentum-archer) (erişim tarihi:
04/04/2013) ve http://www.huntersfriend.com/carbon_arrows/hunting_arrows_selection_guide_chapter_5.htm
(erişim tarihi: 04/04/2013)).
57
Latham & Paterson, age., 75, 82-83.
58
Faris & Elmer, a.g.e., 132.
Taybugha’nın eserinde “carmaki”59 diye geçen teknik, yayın başın üzerine kaldırılması

ve kiriş çekilirken kiriş çeken elin, başın ön tarafından kulağa doğru gitmeyip, başın

arkasından enseye doğru inmesiyle karakterizedir. Yay ise aşağı doğru indirilir, yere paralel

ve üst yay kolu okçunun arkasına bakacak pozisyona getirilir. Ok çekildiğinde, hedef ayakta

duran ve yayı sol elinde tutan bir okçunun sol topuğunu hemen yanındadır. Teknik, kuyu ya

da sarnıç gibi dar ve derin mekânlardaki veya bir duvarın dibindeki düşmana atış yapmak

içindir. Bu vücut pozisyonuyla okçunun dengesi yerinde olduğu gibi, yana eğilmesi

gerekmediği için, aşağıdaki düşmana hedef teşkîl etmez. Bu tekniğin bir diğer kullanım yeri

de vahşi hayvanların avında, yırtıcı bir hayvanın avcıya saldırıp atının arka bacaklarına

asıldığı durumlardır. Yayı sol elinde tutan okçu için yayın konvensiyonel çekilme yöntemiyle

atış yapılamayan, “ölü alan” olarak kalan sol-alt bölgeye, carmaki ile ok atılabilir. “Fard ve

Kırat”60 tekniğin bir diğer adıdır.

59
Terimin etimolojisiyle ilgili olarak bugün Diyarbakır civarında bulunan Çermik ilçesine veya Türkçe’deki
“çarpık” sıfatına yakıştırmalar yapılmıştır. Bu atış tekniğinin her iki isminin de daha ayrıntılı araştırılmasına
ihtiyaç vardır. Bkz. Latham& Paterson, age.,82.
60
İngilizce metnin yazarları, tekniğin etimolojisini açıklayamamışlardır. Bu iki kelime, hassas terazilerde
kullanılan ağırlıklardır. Tekniğin bu adla anılması, bu şekilde ok atan okçunun vücudunun aldığı şeklin böyle bir
hassas teraziye benzemesiyle ilgili olabilir. Bu tezimizin doğruluğu, dönemin tartıları üzerine yapılacak bir
araştırmayla sınanmalıdır.
Osmanlı yayı, kompozit yapısı ve mükemmel işçiliğiyle oldukça uzun ömürlü bir

silahtır. İyi bakılan bir yayın birkaç nesil boyunca kullanıldığı bilinmektedir. Organik

malzemelerden yapılan yaylar uzun süre kurulu bırakılırsa, kalıcı plastik deformasyona

uğrarlar. Yani yay, kirişinin takılı olduğu yöne doğru eğrilir. Bu kalıcı plastik deformasyon,

yayın atış gücünü menfî etkiler. Kompozit yaylarda bu eğilim çok düşüktür. Basit ahşap

yaylar kullanıldıktan hemen sonra yasılmalıdır (kirişi çıkarılmalıdır), oysa kompozit yaylar

günlerce, hattâ haftalarca kurulu bırakılabilirler. Savaş şartlarında bu büyük bir avantajdır.

Yay, tehlikeli intikâllerde ve hattâ sefer boyunca kurulu kalabilir, böylece pusu veya sürpriz

saldırılarda kullanılmaya hazır halde tutulabilir. Çok uzun süre kurulu kalan bir kompozit yay

yasılıp (kirişi çıkarılıp) atmosferik şartları uygun ortamda birkaç gün bırakılırsa, reforme olur

ve eski halini alır.

Hem yapısal özellikleri gereği hem de ayrılmaz bir parçası olan atış tekniği sayesinde

savaş alanlarında kullanıcısına büyük getirisi olan bu yaylar, elbette bazı zaaflara da sahiptir.

Meselâ kurulma (kirişinin takılması) zorluğu, bu zaaflardan biridir. Yay kurulurken yay

kollarında burkulma ve benzeri form bozuklukları meydana gelebilir. Bunların eğitimli kişiler

tarafından, yay ısıtılarak ve bazen ahşap formlara61 bağlanarak düzeltilmesi gerekir. Bu süreç

bilgi gerektirdiği gibi zaman da alabilir.62 Sefer-i Hümâyun’a katılan “orducu esnafı” içinde

kemanger (yaycı) ve tîrger (okçu) esnafı da bulunuyordu. Bu zanaatkâr zümresi herhalde

küçük tamirler yapmanın dışında, yayların kurulmasında çıkan sorunları da hallediyordu.

Ancak, profesyonel askerlerin bu tür küçük düzeltmeleri yapabilecek bilgi, tecrübe ve belki

donanıma sahip oldukları düşünülebilir. 63 Bu düzeltmelerin yapılmasını takiben yay haftalara

varan süreler kurulu bırakılabilir. Kurulu yay, minyatürlerde sıklıkla görüldüğü gibi, atlıların

bellerine asılı sadaklar (yay kılıfları) içinde taşınır.


61
Yay imâl edilirken yay kollarına kavsini vermek için de kullanılan bu formlara “tepelik” denir. Bkz. Özveri,
age., 78.
62
Karpowicz, age., 193-5.
63
Adam Swoboda, The Art of Shooting A Short Reflexed Bow With A Thumb Ring (Dragacz: Drukarnia Księży
Werbistów, 2012), 29.
Osmanlı yayının bir diğer zaafı ise, yukarıda avantaj olarak bahsedilmiş olan kısa

boyudur. Çelişkiye düşme tehlikesini bertaraf etmek için ayrıntıya girecek olursak, kısa

yayların çekiş karakteristiklerinden kaynaklanan zaafları olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce

bahsettiğimiz “tıkanma” yay kollarının uçbükümleriyle bir nebze çözülmüştür. Osmanlı’dan

önceki Türk kültürlerinde kullanılan nispeten uzun kollu kompozit yaylar, bu özellikleri

sayesinde daha yüksek atış konforu sağlıyor olmalıydı. Osmanlı yayları değişik boylarda

yapılıyor olmakla beraber64,65, kompozit yay ailesinin en kısa yayı unvanını Kore yaylarıyla

paylaşırlar. Bu sebeple, uçbükümlerine rağmen çekişin sonlarına doğru çekiş kuvvetinde çok

anî artışlar görülebilir. Bizim yaptığımız bir incelemede Cem Dönmez’in imâl ettiği 114 cm

uzunluğundaki Osmanlı puta (hedef) yayı replikasında yay kirişinin yayın sırtından itibaren

66 cm’e çekilmesi için 34 kg, 68,5 cm’e çekilmesi için 38 kg, 71 cm’e çekilmesi için 43 kg

ağırlık tatbîki gerekmiştir. Yani, yayın çekiş kuvveti çekişin son 5 cm’sinde 9 kg artış

göstermiştir. Avcılık için sentetik malzemeden üretilmiş modern uçbükümlü yaylarda (boyları

daha uzundur) çekişin son 5 cm’sindeki çekiş kuvveti değişikliği, yayın boyuna ve modeline

göre değişmekle beraber, 2,7 ilâ 4 kg’dır. İki yay arasındaki kuvvet artışı oranı 1:3’tür. Fizikî

kuvveti yüksek ve idmanlı bir okçu için bile bu artış, çekişin devam ettirilemediği bir

“tıkanma” hissi olarak algılanmaktadır. Çekişin sonundaki bu ağırlaşma, kaslar yoruldukça

kirişin daha önceki atışlarda çekildiği kadar çekilememesine sebep olur. Böylece okun hızı ve

azâmî menzili düşeceği gibi, ok gövdesinin salınım şiddeti değişeceğinden, ok nişan hattına

göre sağa veya sola sapar. Sonuç, hedefi vuramamaktır.

Bahsedilen bu özellik, Osmanlı yayını profesyonel ordular için uygun bir silah haline

getirir. Bu haşin çekiş karakteristiği okçunun devamlı tâlim yapmasını ve fizik kuvvetini en

üst seviyede tutmasını gerektiriyordu. Osmanlı’nın fizik kondisyonunu dikkate alarak seçtiği

64
Yücel, age., 252-4.
65
Performansla dayanıklılık arasındaki dengeyi iyi sağlamak gereken savaş (tirkeş) yayları menzil yaylarına göre
daha uzun yapılırdı (Bkz. Yücel, age., 252-255).
ve çok sıkı eğitimden geçirdiği devşirme ordusu, hattâ timarlarda devamlı askerî eğitim

altında olan sipâhi, böyle bir yayın kullanılması için gereken şartları haiz savaşçılar olmalıydı.

Hafif ateşli silahların, balistik özellikleri bakımından yayın gerisinde oldukları dönemlerde

bile savaş alanlarında tercih edilir olmalarının altında; kısa bir tâlimle, nispeten kolay

öğrenilebilir olmaları, kazanılan melekenin fizik kuvvetle alâkalı olmayıp az çabayla

sürdürülebilir oluşu yatıyor olmalıdır.66

Kompozit yayın diğer bir zaafı, imâlatının pahalı, uzun ve zahmetli olmasıdır. Bir basit

ahşap yay, hava kurusu ahşap hammadde işlenerek 3-5 saatlik bir çalışma süresinde imâl

edilebilir (Ağacın istenen nem içeriğine ulaşması 6-8 ay kadar sürer). Kompozit yaylarda

üretim süresi, organik tutkalların kuruması zaman aldığından oldukça uzundur. Osmanlı

yaylarının, ahşap iskelete boynuz yapıştırılıp sinir döşeme yapıldıktan sonra 1 yıl askıda

bekletilip kurutuldukları bilinmektedir.67,68 Bu süre tamamlanınca, kuruyup halka haline

gelmiş yayın açılıp atışa hazır hale getirilmesi haftalar alabilirdi. Kullanılan malzeme hem

çeşidinden hem özenle seçilmesinden dolayı pahalıydı. Bazıları da ithâl edilirdi.69 Yayın

işçiliği zordu ve yapımın her aşaması hassasiyet gerektirirdi.

Bu zaafı sebebiyle kompozit yayın Osmanlı ordusunda ne yaygınlıkla kullanıldığı

araştırılmalıdır.70 Basit ahşap yayların İslâm dünyasında “Arap yayı” adıyla bilindiği, okçuluk

hakkındaki eserlerden anlaşılmaktadır.71 Arşiv belgelerinde “yay” olarak geçen silah yapıldığı

malzemeye bağlı bir tasnife tâbî tutulmamıştır. Dolayısıyla, Osmanlı’nın ordusunu teçhîz

66
Murat Özveri, “Deneysel Tarih Çalışmalarına Bir Örnek Olarak Osmanlı Okçuluğu,” Gültekin Yıldız ve Cevat
Şayın haz., Osmanlı Askerî Tarihini Araştırmak: Yeni Kaynaklar, Yeni Yaklaşımlar (İstanbul: Tarih Vakfı, 2012)
içinde, 38-57.
67
Yücel, age., 249.
68
Kuruma süresi havanın bağıl nemiyle ilgili olduğundan, yayın nerede üretildiği de önemlidir. Ayrıca bekleme
süresi, daha harc-ı âlem savaş yaylarıyla özenle yapılmış spor yaylarında aynı olmayabilir.
69
Yay yapım tekniği, kullanılan malzeme ve mâliyetlerle ilgili bkz. Şinâsi Acar & M. Özveri, “Yaycı Yusuf
Beşe Terekesinin Düşündürdükleri,” Osmanlı Bilimi Araştırmaları IX/1-2 (2007-2008): 119-136.
70
Acar & Özveri, agm., 133-135.
71
Faris & Elmer, age., 10 ve Altan Çetin, Memlûk Devleti’nde Askerî Teşkilat (İstanbul: Eren Yayınevi, 2007),
220.
etmek için ürettiği veya satın aldığı yayların evsâfı belli değildir. Oysa basit ahşap yaylar

hesaplı ve hızlı imâl edilebilmeleriyle, özellikle uzun boylarının sorun teşkîl etmeyeceği

piyade için çok uygun silahlardır. Verim açısından kompozit yayın basit ahşap yaylara

üstünlük sağlamaya başladığı çekiş kuvveti seviyeleri, öldürücü yara açabilecek en az kinetik

enerjiyi üretebilecek çekiş kuvvetlerinin çok üstündedir. Yani basit ahşap yaylar, kompozit

yaylara özdeş verim seviyeleri gösteren nispeten düşük çekiş kuvvetlerinde de öldürücü

silahlardır.

Literatürde kompozit yayların zaafları arasında en çok dile getirileni atmosferik

şartlardan etkilenmeleridir. Yayı oluşturan malzemeler, nem ve sıcaklıktan değişik

seviyelerde etkilenir. Türklerin (ve kompozit yay kullanan başka milletlerin) yağmurlu

havalarda savaşmaktan kaçınmaları, Türklerin gece baskınlarında dolunaylı geceleri tercih

etmeleri72, Orta Asya’da yayların et dolaplarında saklanması, Osmanlı menzil yaylarına timar

ve güneş timarı verilmesi73 kompozit yayların dış şartlara karşı duyarlılığını ispatlayan

argümanlar olarak ileri sürülebilir. Her materyal nem ve sıcaklıktan az veya çok etkilenir,

ancak bu etkinin kompozit yayların saha performansını nasıl etkilediği irdelenmelidir.

Adam Karpowicz iklimin kompozit yaylar üzerindeki etkisinin fazlaca abartıldığını

düşünmektedir.74 Osmanlı ordusunun başlıca faaliyet alanı olan Güney Avrupa ve Türkiye’de

bağıl nem yıl içinde %25-85 arasında değişmektedir. Bu oran ahşapta %6-20’ye tekâbül eder.

Ahşabın nem içeriğindeki %1 artış, elastisite modülü75nü (EM) %2 azaltır. Nemin %6’dan

%20’ye çıkması, EM’nü %28 azaltacaktır. Verilen değer ancak basit ahşap yayların bağıl nem

değişikliğine vereceği tepkiyi açıklamakta işe yarayacaktır. Çünkü kompozit yaylarda,

72
Dolunayın olduğu geceler bulutsuz, yağışsız bir gecenin garantisi olmakla beraber, şüphesiz düşmanı daha iyi
görmeyi de sağlıyordu. Belki de sebebi sadece buydu! Bkz. Ömer Altun “Sait Başer ile Orhun Âbideleri ve Türk
töresi üzerine söyleşi”, Petek Öğrenci Kültür Dergisi, Sayı: 9 (2007), 20-29.
73
Yücel, age., 250.
74
Adam Karpowicz ile kişisel görüşme.
75
Elastisite modülü (elasticity modulus), bir obje ya da malzemenin kuvvet altında uğradığı elastik
deformasyonun matematiksel tanımıdır (Bkz. http://www.instron.com.tr/wa/glossary/Modulus-of-
Elasticity.aspx) (erişim tarihi: 04/04/2013).
fonkisyon sırasında ahşapla beraber çalışan ve yayın elastikiyetini sağlayan iki materyal daha

vardır: sinir ve boynuz. Boynuzun neme mukavemeti çok yüksektir. Suya tamamen

doyurulduğunda bile, EM’ü %50 azalır. Pratikte yay boynuzunun suya %100 doyurulması söz

konusu değildir (burada bağıl nem ve suyun iki ayrı şey olduğunun altı çizilmelidir), ancak bu

vukû bulsa bile, yayın çekiş kuvveti kaybı %10 dolaylarında olacaktır.76 Yayı oluşturan diğer

materyallerden sinir neme oldukça duyarlıdır. Tutkal ise neme en hassas olan malzemedir ve

suyla karşılaştığında tamamen çözülebilir. Kompozit yaylarda sinirle kaplı yüzey ve ahşap

iskeletin yayın yanından görülebilen kenarları deri veya huş ağacı kabuğu (toz) ile kaplanıp

üzerine çeşitli vernikler sürülerek yalıtılırken, boynuz yüzeyin açıkta bırakılması, boynuzun

neme mukâvemetindendir.77,

Bir kompozit yay uzun süre (birkaç gün boyunca) doğrudan yağmur altında kalırsa

kullanılmaz hale gelebilir, ancak burada da Osmanlı yayının kısalığı kolaylık sağlar. Yasılmış

halde 135 cm’yi geçmeyen Osmanlı yayları bir pelerinin altına sokularak kolayca yağmurdan

korunabilir. Osmanlı yayının en iyi fonksiyon göstereceği bağıl nem oranları %60-65

civarıdır. Bağıl nem %70-80 oranlarına yükselirse, yay performans kaybına uğrar. Bu

durumda dahi, yay kuru ve sıcak bir ortama alınır ve yeterli süre beklenirse, eski

performansına dönecektir. Yay ancak bağıl nemin %85 ve üstünde olduğu ortamlarda uzun

süre kalırsa kalıcı zarara uğrayacaktır.78

Bağıl nemin bu oranlara yükseldiği dönem genellikle kış mevsimidir. Ordunun

seferleri ise genellikle ilkbaharda başlar ve sonbaharda sona ererdi. Sefer kış aylarına sarksa

bile, yayların ısıtılmış çadırlarda korunabilirdi ve büyük olasılıkla böyle yapılıyordu. Osmanlı

76
Tahminler Adam Karpowicz tarafından yapılmıştır. Karpowicz 30 yılı aşkın zamandır Osmanlı yayı replikaları
yapmakta, bunları kendi oluşturduğu deneysel şartlarda çeşitli testlere tâbî tutmaktadır. Bkz.
http://www.atarn.org/islamic/akarpowicz/turkish_bow_tests.htm ve
http://www.atarn.org/islamic/akarpowicz/turkish_bows.htm (erişim tarihi: 04/04/2013).
77
Deri ya da toz kaplama, yayın karnını döşeyen boynuz laminanın üzerine uzatılarak yapıştırılır. Böylece
boynuz-ahşap iskelet arasındaki tutkalın da nemden izolasyonu sağlanır. Yayı oluşturan malzemelerin özgül
ağırlık, elastik modül ve kopma mukavemetleri için ise bkz. Karpowicz, age, 54-5.
78
Bu tahminî/takdîrî değerler Adam Karpowicz’in deney ve deneyimlerine dayalıdır.
ordusunun faaliyet alanındaki bazı şehirlerin yıl içindeki bağıl nem ortalamaları

incelendiğinde, Osmanlı kompozit yayının fonksiyonunu bozacak oranlara ulaşan bölgeler

bulunmadığı görülmektedir ( bkz. Tablo 1). Ayrıca, bu değerlerin ortalamalar olduğunu ama

değerlerin tepe yaptığı zamanların kısa sürelerle sınırlı olduğunu göz ardı etmemek gerekir.

Tablo 1. Ordu-yu Hümâyun’un faaliyet bölgesindeki bazı şehirlerde yıllık bağıl nem oranları

Bağıl Nem (%) Ortalama En Düşük En Yüksek


İzmir 61,7 49 Temmuz, 72 Aralık, Ocak

Ağustos
İstanbul 75,4 70 Temmuz, 80 Kasım,

Ağustos Aralık, Ocak


Belgrad 68,2 59 Temmuz, 81 Aralık

Ağustos
Budapeşte 69,4 60 Nisan,Temmuz 83 Aralık
Viyana 71,4 62 Nisan 81 Kasım,

Aralık

Tarihî kayıtlarda atmosferik şartların yaylar üzerine etkisiyle ilgili veriler içinde, yayın

değil yay kirişinin yağmurdan etkilenmesiyle ilgili olanlar da vardır. 1282 yılında Kumanların

başbuğu Oldamir ve “Kuman” lâkaplı Macar kralı IV. László’nun ordularının Macaristan’ın

güneyindeki Hód Gölü yakınlarında karşı karşıya geldikleri savaşta, aniden bastıran

yağmurun Kumanlar’ın yaylarının kirişlerini ıslatıp uzatması sebebiyle Kumanlar yaylarını

kullanamamışlar ve mağlup olmuşlardır. Yayın değil kirişin sudan etkilenmesiyle ilgili bir

diğer kayıt da basit ahşap yay ve arbaletlerin dünyasındandır. III. Edward’ın 1346’da

Normandiya’ya çıkıp VI. Phillipe’in ordularıyla Crécy’de giriştiği muharebede yine yağmur

aniden bastırmış, Fransızların arbaletlerinin kirişlerini ıslatıp onları kullanılmaz hale

getirmiştir. İngilizler ise uzun yaylarını yasarak torbalara koymuş, yağmurdan korumuşlardır.

Yay kirişleri sinir, deri, keten, ipek gibi malzemelerden yapılır ve nemden korumak için
mumlanırdı. Yücel, Osmanlı yaylarının kirişlerinin ham ipekten yapıldığını belirtmektedir.79

Karpowicz’in Dresden’deki Türk yaylarıyla ilgili olarak müze yetkililerinden aldığı bilgiye

göre, bu koleksiyondaki yayların kirişleri rami denilen bitkisel malzemeden yapılmıştır

(Boehmeria nivea’nın kabuğundan elde edilen liflerden). Rami, gerilme direnciyle ilgili

çelişkili verilere rağmen, ıslandıkça kuvvetlendiği bilinen bir materyaldir. Yücel’in araştırma

sonuçlarıyla (risâlelerden elde ettiği bilgilerle örtüşmektedir) Dresden yayları hakkındaki

bilginin uyumsuz olması bir çok sebebe bağlı olabilir. Bugün Türkiye’deki müzelerde mevcut

kirişlerin menzil yaylarına ait olma ihtimali bunlardan biridir. Kontrolü mümkün olmayan

arazi ve iklim şartlarında fonksiyon gösteren savaş yaylarında rami tercih edilmiş olabilir.

Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda korunan yay kirişlerinin ait oldukları yaylarla beraber

saklanmamış olmaları, bu ihtimali araştırmayı imkânsızlaştırmaktadır.80 Bir ihtimal de yağışlı

bir iklime doğru yol alan ordunun yay kirişlerini ıslanmaya daha mukâvim olanlarıyla

değiştiriyor olmasıdır. Yücel’in müze örnekleri üzerinde yaptığı materyal analizinin, yüksek

teknolojinin sağladığı araştırma araç ve metodlarıyla tekrarlanması da yerinde olacaktır.

Osmanlı kompozit yayı mükemmel bir silah ve sıra dışı bir spor aleti olarak bugün bile

kendi hayran kitlesini oluşturmuştur. Bir silah olarak, her silahta olduğu gibi üstünlükleri ve

zaafları vardır. Mevcut Osmanlıca risâlelerin çoğu, 17. yy’dan sonra yaygınlaşan menzil

okçuluğu merkezinde kaleme alınmış olup askerî kullanımı hakkında yeterli bilgi

içermemektedir. Memlûk ve Arap kaynaklarından elde edilen bilgiler ise, Osmanlı yayının

morfoloji ve materyal bakımından son halini aldığı 16. yy. ikinci yarısından hemen öncesine

kadar takip edilebilmekte, bu bakımdan aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Yine de eldeki

bilgilerin sahada teyit edilmesi ve yeni bilgilerin gün ışığına çıkarılması için, deneysel tarih

çalışmalarına ihtiyaç vardır.

79
Yücel, age., 268-9.
80
Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonundaki yay kirişleri tarafımdan incelenmiştir ve bulgular henüz
yayınlanmamıştır.

You might also like