Sevdanaz-A B Eraslan

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 92

SEVDANAZ

Arzu Buse Eraslan


YILDIZ KATİLİ

Kaç cinayet işledim yüreğimdeki kuytuda


Ve kaç kez ağlarken buldum kendimi
İki metrelik o karanlık kuyuda...

Façaların çirkin izleri kalmış sol yanımdaki derinlikte


Binlerce pişmanlık bırakmışım
Kocaman sesli sessizlikte
Kefenimin rengi yok
Sayısız leke bulaştırmışım o kahrolası bilinmezlikte...

Çoban yıldızının boyun kenarından kan damlıyor


Ay sessizliği delip
Katil diye haykırıyor
Ben vurmadım çoban yıldızını
O kendisi öldü...

Yarasalar suçluymuşum gibi bakmasınlar yüzüme


Korkarım karanlıktan
Dikmesinler gözlerini gözlerime...
Söyleyin diğer yıldızlara
Lanet okumasınlar bana
Hiç kimse görmedi mi?
Ben öldürmedim...

Hiç bir şair şiir yazmıyor muydu o sırada


Gökyüzünde dolaşmıyor muydu hiç bir kalem
Melekler bari siz yapmayın
Yanımdaydınız
Gözlerinizi neden yumdunuz
Şahidim yok mu?

Yağmur sen anlarsın halimi


Yapmadım diyorum
Vurmadım hançeri boynuna
Ben sadece kendimi öldürürüm
Kıymadım o masum çoban yıldızına

Neden kimse konuşmuyor


Suçum yalnızlık mı?
Öyleyse kes cezamı gök ana
Kır tek dostum kalemimi
Yazamasın sonsuza dek
Bir şiir daha

Yetişin
Güneş gün doğururken can çekişiyor
O da ölmesin ne olur
Yine beni suçlayacaklar
TANRI’IYA KÜSKÜN BİR ZAMANDAYIM

Senden yardım istemiştim


Hatırladın mı Allah’ım

Tanrı’ya küs mektuplar yazıyorum isimsiz


Gönlümün içinde kocaman bir dağa dönüşüyor gizlerim
Yazsam dileklerimi şafak sayan bir askere dönüşecek ellerim
Heyecanlı, titrek
Asker yarları birde benim yarama çağlayacak
Her anıları kocaman bir şelale zaten birde bilinmezliğime çağlamasınlar
Sayılı gün çabuk geçmez onlara
Durulmuştur hem hasretle hem kasvetle boğuşan yürekleri

Tanrı’ya küs koyuyorum başımı yastığa çaresiz


Beynimin içinde garip bir uğultuya dönüşüyor hislerim
Açsam gözlerimi hain bir pusuya takılacak kirpiklerim
Korkulu, ürkek
Şehit anaları birde benim derdime ağlayacak
Her anları yaş zaten birde kimsesizliğime ağlamasınlar
Mübarek ay uzun gelir onlara
Yorulmuştur hem açlıkla hem acıyla boğuşan bedenleri

Tanrı’ya küs yaşlar döküyorum seccademe sessiz


Dilimin ucunda ahlaksız bir küfre dönüşüyor sözlerim
Sustursam kalemimi
Amerikan uşağı bir hükümetin uşağı gibi hissedecek kalemim
Sorumsuz, gürlek
Şehit babaları birde benim yüreğimi dağlayacak
Her anıt ziyareti dağlıyor zaten yürekleri birde yüreğimi dağlamasınlar
Ağlamak kolay gelmez onlara
Kahrolmuştur hem ağlayan hem ağlatan gözleri

Tanrı’ya küs dualar savuruyorum kimliksiz


Şiirden bir dize sonra ateist diyenler bile olacak bana
Biliyorum
Ama Yaradan’a küs bir zamandayım son zamanlarda
Gün dönsün...
Ramazan bitsin bir hele belki barışırız.

BED(T)ENİM
Acının beynimi tırmaladığı bir zamandan yazmaktayım
Sen bilmiyorsun ama bin yıl önceki köleler gibi kaçmaktayım
Elleri kirlenmiş bir coğrafyayım şimdi
Hangi kuş yuva kurmak istese topraklarıma
Tuzaklar kurmaktayım...

Ağır makamlar düşüyor kulağıma


Ne kadar çok hasret sığdırmışım
Kısacık var sayılan hayatıma

Ne zaman açsam gözümü
Hüznün kıt’asına düşüyor bakışlarım
Açmamalıyım kirlenmiş iki noktayı
Ve sonsuza dek kapalı tutmalıyım
-----------------------------------------siyah uzun duvarları...

Dertlerim saçlarım kadar


Her birinde başka bir keder yazar
Hangi yönüne dönsem aynı
Durdurmalıyım yüreğimin ummanlarını...

Kimsesizliğin kanımı emdiği bir zamandan yazmaktayım


Sen bilmiyorsun ama;tokat gibi her sözüne, kan kusmaktayım
Belgeleri saklanmış bir tarihçeyim şimdi
Hangi tarihçi aralamak istese arşivimi
Yasaklar koymaktayım...

Ağır imgeler düşüyor mısralarıma


Ne kadar çok buse sığdırmışım
Aşktan bihaber dudaklarına

Ne zaman açsam gönlümü
Yalnızlığın kucağına düşüyor atışlarım
Vurmamalıyım gözü kör edilmiş noktayı
Ve sonsuza dek susturmalıyım
-------------------------------------aşkın olmayan dualarını...

Sırlarım saçlarım kadar


Her birinde başka bir isyan yatar
Hangi telini koparsam aynı
Soldurmalıyım içimdeki imkansızlık fidanlarını...

Nedenini sorma...

Mayın döşeli ayak basılan her köşemde


Yazık olur zerreme gönül veren her bir askere
Karantinaya alınmalı zaten bedenim
Kime dokunsam hastalık verir
-------------------------------------lanetlenmiş bed tenim...

Alnıma bulaşmış saçımın karası


Cennet ırmaklarından bir su taşıyan olsa
Arıtsam, yıkasam sonsuza dek
Değişirmi kaderimin aynadaki yansıması...
GÜNEŞ VAR

Gözünden damla damla akıyorken yaşların


Haberi bile olmaz sana düşman başların
Yılların çilesini anlatıyor saçların
Yenilme sen hayata bak yarına güneş var

İçinden sağnak sağnak yağıyorken dertlerin


Sözüne kulak asma sakın ha namertlerin
Sesi duyulur elbet gün gelirde mertlerin
Yenilme sen hayata bak yarına güneş var

Değer mi hiç zalime verdiğin emeklere


Şüphe etme Allah’tan yükseltir o göklere
Var yeniden kucak aç dost olan yüreklere
Yenilme sen hayata bak yarına güneş var

Yüzündeki çizgiler bin bir asrın izimi


İlmek ilmek örülen hüzünlerin gizimi
İzlesem gözlerini bitmeyecek dizimi
Yenilme sen hayata bak yarına güneş var

Ne kadar üzülsende gelmeyecek hiç sonu


Elemle ve kederle aydınlanmaz ki konu
Mutlulukla kardeş ol haydi kucakla onu
Yenilme sen hayata bak yarına güneş var
YAĞMUR YAĞIYOR LEO (LEO 4)

Seni affedeyim
Ve gidelim bu şehirden Leo
Şiirlerimi bir caminin avlusuna bırakalım
Sessizce uzaklaşalım
Uzaklaşalımda...
Gidersek ağlamaktan mosmor kesilir dizeler...

Vazgeçtim sen gelme Leo


Ben şiirlerimle gideyim
Kırgınım sana biliyorsun
Kolay değil bir katili affetmek
Affedersem eğer bana yazık olur
Önce küçülmeye başlarım
Sonra da yok olurum
Gözlerine yağmur değmiş pamuk gibi
Hazan vurur saçlarımdaki hasadı
Şiirlerim aç kalır
Öksüz kalır
S/imgesiz kalır...

Karar verdim
Sen git Leo
Hem seni tutacak bir şey kalmadı buralarda
Ağlayanında olmaz ardında
Biz gidersek
Ağlar şehir
Küser güneş
Toprak yeşermez...

Yağmur yağıyor Leo


İliklerime kadar ıslanıyorum
Kadın daha bir kadın oluyor yağmurun altında
Saçlarımdaki damlalarla toprağı besliyorum
Yeni filizler doğuruyor kutsal ana

Yani benim gitmem olmaz Leo


Dediğim gibi sen git
Söz veriyorum söylemeyeceğim gittiğini kuşlara
Her sabah senin yerine aynı pencerenin önüne koyacağım
Küçük ekmek kırıntılarını
Senin bardağında içeceğim suyumu
Ve ayaklarımı uzatıp sehpanın üstüne
Senin yerine gölge etmeyeceğim
Yokluğunu kimse anlamayacak merak etme Leo

Hadi şimdi git


Offff
Ne çok git dedirttin bana
Ne çok yaktın canımı
Bir insanı bu kadar üzmek sana yakışır mı?
Haklısın sana yakışır Leo
Ben seni değil acıyı seviyorum zaten
Acıttığın için seviyorum belki de
Kim bilir?
Sen en iyisi
En iyisi...
Neyse....
Güle güle Leo..
SEN KİMSİN LEO? (LEO 3)

Sen kimsin Leo?


Adını kim koymuş?
Kim öğretmiş böyle bencil olmayı?
Unutmuşum konuşmazsın...

Sen bir ölümsüzlüksün Leo


Yüreğimde her lahza ölüyor yeniden doğuyorsun
Hicranı düğümlüyorsun boğazıma
Tabuta konuyorsun...
Nasıl oluyor bilmiyorum ama
Yattığın yerden doğruluyorsun
Tırnaklarını çekiyorum önce
Sonra emziriyorum sol gögsümde
Su diyorsun kor içiriyorum
Acıyıp gözyaşlarımla söndürüyorum...

Adını ben koydum Leo


Bir imge gibi sarıldı dudaklarıma o
Yakıştırdım sana, yeni bir kimlik verdim
Aslında gönlümdeki gibi yetiştirmek isterdim
Dik başlılığına güç yetiremedim
Binlerce isim yazdım yastığına
Binlerce isim vermek istedim
Birini seçmem gerekti
Bende Leo dedim

Senin suçun yok Leo


Ben öğrettim sana böyle bencil olmayı
Hakettiğinden çok sevgi verdim
Bilseydim
Yüreğine o kadar gülümsemezdim
Gözlerine mavi boncuklar serpmezdim
Her kelimene bir ayet gibi güvenmezdim
Evet ben öğrettim bu kötülüğü sana
Suçluyum...
Ama ben bir anneyim
Böyle olacağını bilemezdim...

Şimdi sıra sende Leo


Tanıt beni
Ve yeni bir isim koy
En önemlisi
Öğret bana bencilliği
Bekliyorum Leo
Konuştur kalemimi...

Mİ'VEZLERDE KAN KOKUYOR LEO (LEO 2)


Mürekkebine hüsran karışmış kalemimin
Gönlümün mişkatında gece yanıyor
Bunu bize neden yaptın Leo
Neden acı sürdün kalemimize
Alışıyorduk oysa iki kişilik tekliğimize...

Şimdi yalnızca beni dinlemelisin


Ve kahrolası sessizliğine bir mim eklemelisin
Unutmalısın Leo
Beni bitiren diğer yanını unutmalısın
Nasıl yaparsın bilmiyorum ama
Çaldıklarının yerine yenisini koymalısın...

Duydun mu verilen selâ’yı Leo


Mi’vezlerde kan kokuyor
Gözünden dökülen ne?
Evet o sildiğin
Kırmızı...Ne o?
Sen bulaştırdın kanı değil mi?
Hiç mi acımadın körpe yavrumuza
O duaları ederken için hiç cız etmedi mi?
Gözlerinde sin kokuyor
Hayır çek ellerini üzerimden
Bebeğimin katili sensin...

Ben günlerce diz dövdüm Leo


Feryatlar işledim gecenin kasnağına
Sen nasıl kılıç edersin duayı
Nasıl kesersin bir sâbinin hayat bağını
Bunu nasıl yaparsın???

Sen bilmezsin
Gözyaşlarımla ölü toprağı suladım Leo
Senide bir çırpıda gömmek istedim, beceremedim
Bana sorsan mezarının başında bir damla yaş dökmezdim
Ama yaralı yüreğime söz geçiremedim...

Demek sen katil oldun Leo


Demek hayallerimin kanı yetmedi
Yeni canlar bekledin
Sen kendinin katilisin Leo
Bendeki en büyük ümide ateş ettin
Diyecek sözüm kalmadı sana
Gece karanlığa göz kırptığında
Ve yıldızlar ölünce ayın koynunda
Yani şimdi
Kalemim can çekişirken
Kefenleyip kendini git yüreğimden...

Yıldızlarıdamı öldürdün Leo ?


Hayır bu sen değilsin...
YAK BU ŞEHRİ LEO (LEO 1)

Alnımın ortasında bir sıcaklık


Anne olamayışımla vuruyorlar tam on ikiden
Yasaklıyorlar bu kutsallığı bana
Ki cenneti ayaklarımın altına almak değil niyetim
Varsın olsun diyorum
Hem benim sayısız çocuğum yok mu?

Susturuyorum sessizliği bile Leo


Sessizliğimin içinde bir sessizliktir o...
Öylesi suskunluğum
Öylesi yetimliğim
Öylesi sakinliğim ondandır.

Benim yerime bu şehri vurmalısın Leo


Bu şehrin kanını akıtmalısın acımadan
O hiç anne olmadı zaten
Hiç doğurmadı beni
Hep öldürmekle yetindi
Kanım tuzlu gelmiş olmalı ki
Sonuna kadar ememedi...

Meryem anayada dil uzatmalı


Bana dil uzatanlar Leo...
Ya da pranga vurmalısın
Dillerinden dökülen kelimelerin ayağına
Olmadı atmalısın beni
Körpe kuyulara...

Söyle,
Cennet sahibin olsun Leo
Bana yavrumu bağışla
Arkana bile bakmadan git sonra
Adımı senin olmayan sayfalara yazdır
Bedenimin kokusunu hiç tanımamış ol
Ve çalan şiirlerde sesimi anımsama
Gönlünden sil demeyeceğim
Çünkü orda yer almadı ismim
Alışkanlıklarından silinsin cismim

Vuslatı lügatından çıkar Leo


Ya da yak öbür yanını
Geri dönüp anneliğimi fısılda kulağıma...

Yok dönsende olmayacak


Arı değse diline eski tadı bulunmayacak
En iyisi sen sessizliğine dön
Mahkumsun çok sesli sessizliğinin içinde yok olmaya
LEO
Beni bu sessizlikte harcama...
ÖLÜM SAĞANAĞI

İnceden bir keman sesi


Keder sağanağı başlar yüreğimde
Daha çok acı çekerim aslında
Ve daha çok ölürümde
Aynaya baktım, sana kıyamadım...

Ellerim saçımı yoluyor


Sustur şu imgeleri
Beynimin içinde iğrenç bir uğultuya dönüşüyor
Bu kadar zor olmamalı şiirlerim
Daha duru bir dilde yazmalıyım kaderimi
Her okuyan anlayıp iç geçirmeli
Böyle kayıtsız kalmamalıyım yaptıklarına
Serçe ürkekliği taşımadan
Başkalarının haksızlığına boyun eğmiyorsam
Gögsümü gere gere haykırmalıyım
Vermelisin yaptıklarının hesabını
İsa’nın darağacına çekmeliler yüreğini
Aşk savcısı yapmalı artık görevini
Ardından bir damla gözyaşı dökersem
Beni de idam etmeli...

Al kara kalemi elimden


Yazarsam kan dökülecek
Binlerce duygu babasız gezecek
Yine sessizliğime çekilmeliyim
Vazgeçmeliyim şikayetimden
Ama hakim kabul etmiyor
Kamuya mâl etmiş bu gaddarlığı
Yalancı şahit bul akla kendini
Bende vaz geçerim ilk ifademden...

Ya öbür dünya o ne olacak sevgili
Aşk hakkı bu vebali büyük
Secdeye kapanıp milyon kez tövbe etmelisin
Zemzemle yıkamalısın bencil dilini
Aşkımı helal etmemeliyim sana
Hakkın huzuruna çıktığın vakit
Vermelisin yaptıklarının hesabını Tanrı’ya
Cehennemin en kızgın köşesinde yanmalısın
Yerin milyonlarca kat altına taşınmalısın
Üstüne bir damla su dökersem
Benide yakmalısın...

İnceden bir ney sesi


Ölüm sağanağı başlamış bedeninde
Daha çok günah işlerdin
Daha çok hüzün verirdin de
Kabre baktın
Sana kıyamadın...

Kabirdeyken anladın beni yakmamalıydın....


KİN KOKUSU

Kan akıyor şehrin kollarından oluk oluk


Ve ben
Saçlarımı örtüyorum kin değmesin diye
Dışarıda silah sesleri
Ölüm korkusu sarıyor kalemimi
Somyanın dibine oturtuyorum yüreğimi...

Hiç bir iklime ait değil bedenim


Kaçmalıyım bu kentten
İnce belli bardakta demli bir çay ısmarlamalıyım
Bin yılın ahı çökmüş küskün dudaklarıma
Şiirler tüttürmeliyim aynı masada
Sonra alıp ağır başımı
Bilmediğim sokaklara atmalıyım yorgun bedenimi
Tanımadığım biriyle koyu bir sohbete dalıp
Ait olmak istediğim hayata aitmişim gibi tanıtmalıyım kendimi
Büyük aşkımdan dem vurup
Ah’lı başlayan cümlelerle hayırsızlığına dokunmalıyım
Anlatmamalıyım aslında
Kimseler bilmemeli vefasızlığını
Kin kokmamalı dillerinde yaşlı teyzelerin
Vedalaşıp kimsesizliğimle, sessizce yola koyulmalıyım
Doğuramadığım bebelerimi salıncakta kucaklamalıyım
Seninle buluşmalıyım adı konmamış bir boşlukta
Atmalıyım kahrolası kıskançlık belasını üstümden
Değil rüzgar başka bir ten değse tenine kıskanmamalıyım
Hafiflemeli omuzlarım
Ve asırlardır yapamadığım bir şeyi yapmalıyım
Terketmeliyim seni
Bu şehirde kalmalısın sevgili...
Kimliğini bırakıp bu isimsiz şehirde
Dönmeliyim viran kentime
Şairden duydum
"Yakacakmış bu şehri"
Sen burda olmamalısın sevgilim...

Kıyamet dökülüyor şehrin dilinden soluk soluk


Ve ben
Seni kaçırıyorum kan değmesin diye
Sokaklarda sur sesi
Ölmen korkusu düşüyor gözlerime
Yüreğimden uzaklara oturtuyorum nefesini
Hiç bir iklime ait değil sevdamız
Leş gibi kin kokuyor
Ölüyor bu şehir
Ve toprak kabul etmiyor....

VE CEHENNEMİN KAPISINI ARALADILAR...


Karşılıklıgörünen bir sevdanın
Üstü tozlanmış umutlarını toparlıyordu gökyüzü
Kuşlar küskündü gönlüme
Yüreğimin naralarını bile duymadılar
Aşk on ikiden vurdu meleklerin kanadını
Sevmek ilk kez bu kadar kırdı kollarını
Gökyüzüne olan tutkuları bitti
Romanlara ara verdi yazarlar
Sevinçler bekaretlerini bozdular köprü altında
Yerden yere vurdular körpecik hayalleri
Gonca heyecanlar yine boynunu büktü
Sarhoştu ilk iç çekişler
Şikayetçiydi melekler
Ve
Kalem kırdı hakimler
Açtı uzanan kirli eller
Doymadılar, korkmadılar…

Gözler gebeydi bedelsiz bir geçmişe


Pişmanlıklar büyüyordu
Habersiz bir çınarın köklerinde
Şair uyutamıyordu kalemini
Arsız bir çocuktu sanki
Oysa günlerdir uyumamıştı
Altı ıslanmıştı defterlerin
Utandı müsaade etmedi temizlenmesine
Şikayetçiydi serçeler
Ve
Müebbetle yargıladı hakimler
Cazgırdı vurdumduymaz gözler
Önemsemediler,korkmadılar…

Göz kırpıyordu ölüm melekleri
Kadın kanmıyordu
Duymuyordu artık söylenen sözleri
İnada bindiriyordu işi azrail
Yaradan bile hayret ediyordu yaşananlara
Oysa o tekti
İstese söz geçirebilirdi
Şikayetçiydi serçeler
Ve
Cehennemle yargıladı hakimler
Dinsizdi Allah bilmez yürekler
Ürkmediler, korkmadılar
Ve cehennemin kapısını aradılar….

Bekaretini bozmuştu sözler


Ağladılar, duyuramadılar…
HİÇ GELMEYENLERİN ARDINDAN

Henüz canını vermediği ceninleri kazıyor


Gönlümün rahminden
Yaradan...

Sayısız kez yalvarmıştım oysa


Sayısız mübarek günü dualarla bezemiştim
Her seferinde aynıydı dilimden dökülen dilek
Alınırmı bir insanın elinden tek dileği sonsuza dek

Gözlerimden sayısız isyan dökülüyor


Uğruna annelikten vazgeçtiğim omuzda
Gök gidişine ağlıyor
Yer parçalarını topluyor

Bu göl
Senin son parçanın görmüş olduğu bu göl
Bizim her şeyimizi bilirdi
Bir tek seni bilemedi
Az önce yokluğuna ağlattım onu

Milyonlarca kez seni yazmıştı kalemim


Milyonlarca dizede seni özlemiştim
Kelimeler farklı olsada anlatılan hep sendin
Çaresi varmı acaba gönlümdeki bu derdin

Çığlığımdan bilinçsiz dualar savruluyor


Bed olanlarını eleyen bir sesin gölgesinde
Kainat şaşkın susuyor
Cennet son parçanı bekliyor

Bu kuşlar
Senin son parçanın görmüş olduğu bu kuşlar
En tatlı günümüzü bilirdi
Bir tek varlığını yetiştiremedik
Az önce yokluğuna kan kusturdum onları

Ezanı okunmayan bir cenini yolluyorum cennete


Ne acılar çekiyor ruhum, bedenim...
Allah verdi Allah alıyor seni
Verdiği acı şükrümün vesilesi
Annene cennet yasak yavrum bekleme beni...
CENNET KAPALI

Baş harfini tırnaklarıyla kazıyor ölüler bu şiirin


Cennetin kapısını kapatan cennet kokusuydu tenin.

Varlığından habersizdi
Etrafımda dolaşan evren
Mantığımın prangası çözülmek isterken…
Sen yarınsız tutkularla kirletiyordun
Döşeğine serdiğim aşk çarşafımı
Bense
Vuslattan bihaber
Düşlerime süt akıtıyordum
Sol göğsümden…

Suçu yoktu aslında


Körpecik kalemimin
Sadece bir iz taşımaktı
Benden
Doğmayan bebelerime…

Kaç şair imge kusuyordu kim bilir


Sen kaçırırken cennet kuşlarını

Duru bir dilde yazılıyordu


İçinde sevda geçen ömürler
Gözlerin bilmiyordu
Kaç bahar ederdi
Erken gelen ölümler…

Varlığından ümitsizdi
Şiirlerimde karışan imgeler
Hasretinin köleleri azat edilmeyi beklerken…
Sen belirsiz duygularla mahvediyordun
Üzerine örttüğüm giz/em yorganını
Bense
Sevilmekten bihaber
Gülüşlerime gül damlatıyordum
Solgun tenimden

Suçu yoktu aslında


Yalnız yüreğimin
Sadece bir g/iz taşımaktı
Benden
Olmayan bebelerime…

Kaç ressam boya vuruyordu kim bilir


Sen acımasızca savururken ömür tuvalimden…

Göz alıcı bir renkte boyanıyordu


İçinde hicran geçen sevmeler
Sözlerin bilmiyordu
Kaç dolunay ederdi
Erken düşen gitmeler

Son harfini tırnaklarıyla kazıyor ölüler bu şiirin


Ve ben cennet yerine kokusunu seçiyorum teninin.
...................................................Gökten bir ses.........
......................................Cennet kapalı giremezsin.........
GÜNAH KESİĞİ

Vatan hainleri bile affedildi


Göğüslerini gere gere haykırıyorlar düşüncelerini
Benim cezam ne zaman bitecek
Yürek kaç yalan sonra aydınlığa erecek…

Bilinmezliğin ismimi ezberlediği bir geceden yazıyorum sana


Ruhun bile duymayacak biliyorum tutkunun esiri olduğun bu dakikalarda
Uzatsam ellerimi hicran kesecek
Sin kokusu bedenime acımasızca yerleşecek…

Bitmiyor gece mesaim
Bir elim telefonda
Diğeri karasında kalemin
Seni daha kaç imgeyle gizlemeliyim?
Sen diye daha kaç duvarla dertleşmeliyim?

Arsızlığın bedenimi rendelediği bir geceden yazıyorum sana


Haberin bile olmayacak biliyorum uykunun ağırlaştığı bu zamanlarda
Uzatsam bedenimi günah kesecek
Kin kokusu beynime insafsızca hükmedecek…

Dinmiyor hece kederim
Bir gözüm yolunda
Diğeri karasında toprağın
Sözlerini daha kaç yürekle dinlemeliyim?
Seni anlamak için kaç lisan öğrenmeliyim?

Dahası
Beni anlaman için kaç kez ölmeliyim?
Bitmeyen dizelerimi kaç defa toprağa gömmeliyim….?

Değişmeyen temamı yaptıkların besledi


Çekinmeden söylüyor ölüm türkülerini
Benim cezam hiç bitmeyecek
Beynimdeki kördüğümler vuslata dek çözülmeyecek…
CI(LI)Z

Oda senden bahsetti


Cız etti yüreğim
Kin kustum…
Dakikalarca seni anlattı bana
Sustum…
Pisliğime karıştı cılız bedenim
Ve yine
Kan kustum…
Oysa nefreti tanımazdı yüreğim
İlk kez öl(dür)meyi düşledim
Daha az acı verirdi kabir azabı
Daha az ölürdüm
Söndüm sigaramın dumanında
Her nefeste
Yeniden öldüm…
KATRAN KATRAN

Yazması kolay değil harcanan bir hayatı...


Zaten ne heceler yeter anlatmaya ne de kalemin nabzı...

Düşüyor geceme ciğerden bir öksürük daha


Uyutmuyor gördüğüm resimler,cümleler
Karabasan gibi çöküyor boğazıma sakladığın sözler
İçimdeki aşk ilmek ilmek sökülüyor
Nikotin beynimden katran katran dökülüyor
Boğuyor içindeki tüm güzel düşünceleri
Oysa bir tek tebessüm istemiştim dudaklarından
Gülemedin….

Dolanıyor üzerime siyah bir kefen daha


Yaşatmıyor bildiğim g/izler
Azrail gibi çöküyor boğazıma sakladığın gözler
Yaptıkların parça parça öldürüyor
Nikotin beynimden katran katran dökülüyor
Kangren ediyor bütün hayalleri
Oysa bir tek sevgi istemiştim gönlünden
Sevemedin…

Yazması kolay değil harcanan bir hayatı


Zaten ne heceler yeter anlatmaya ne de kalemin nabzı
Tarifi imkansız sen gibi çöküyor nefesime bu tütün belası…
KOCATEPE CAMİİ’NE

Dört minaren yükselmiş Yüce Allah’a doğru


Dilin olsa anlatsan Hakk’ın doğru yolunu
Her bir taşın nurlanmış Yaradan’ın bir lûtfu
Ses versen de bağırsan güzel ahlakla, huyu

Yeşil ışık süslemiş Rabbe açık elini


Gücün olsa haykırsan kim yarattı evreni
Dualarla bezemiş gül yürekler çehreni
Kalemin olsa yazsan yalvaran tüm dilleri

Binlerce yürek yutmuş şükür denilen suyu


Sureti olsa çizsen kapını açan toyu
Taş kalpliler gelmezmiş uzanmazmış hiç boyu
Hakkın olsa bildirsen kimden türemiş soyu

Meleklerde kıskanmış iman dolu içini


Elin olsa da tutsan sana fiyat biçeni
Sağır olan duymazmış cennet diyen sesini
Susmasan da söylesen Allah’ın rahmetini

Hiç kimse silemezmiş Allah diyen kalpleri


Bu Uhrevi duygunun bilinmezmiş sebebi
Ömrün olsa da saysan ona secde edeni
Haydi durmada anlat ahirettir ebedi
BEDENDEN KİLİM

BEDENDEN KİLİM

Ritimsiz notalar çiziyor kalemim


Nereye hangi heceyi koysam bilemiyorum
Gözlerinde varken her dem bir hayal
Gönlümden hasreti silemiyorum

Azrail’le ortak oluyor anılarım


Ne zaman düşünsem gülemiyorum
Kapatıp kapıyı giderken özün
Başladığım yere dönemiyorum

Çizgileri anlamsız tablolara vuruyor fırçam


Hangi renk uyar sana göremiyorum
Nü halinden akarken başka soluklar
Bedenimi önüne seremiyorum

Kendi içinde yitip gidiyor arzularım


Mum misali susup sönemiyorum
Sen hazla sararken bin bir bedeni
Ben başka kimseyi sevemiyorum

Mantığa sığmıyor duygularım


Yaradan’a bile söz veremiyorum
Bitmek tükenmek bilmezken kaygıların
Dönüp de arkamı gidemiyorum

Su kesiği bir hal alıyor yaralarım


Cennet kokan gülleri deremiyorum
Artık fazlasın derken gözlerin
Bu canı topraklara gömemiyorum
ALLAH'IN ŞİİRİ(ALIN YAZISI)

Kara kalem biraz dağılmış


Şair üzerine parmak basmış...

Allah’ın yazdığı bir şiir bu


Yağmur düşse alnıma silinmeyecek
Bu hep böyle gidecek
Her sorun yanıtsız olarak yüreğime dönecek
Ne hece sayısı var bu şiirin
Ne kafiyesi
Ne de noktalama işaretleri
Alabildiğine serbest
Allah biçimlendiriyor sahiplendiği dizelerimi
İmgeleri dudak uçuklatıyor bu eserin
Telif hakları yazanda gizli...

Allah’ın yazdığı bir şiir bu


Bin kişi okusa yine bilinmeyecek
Hiç bir şairin gücü değiştirmeye yetmeyecek
Her sorum yine O’nda aydınlığa erecek
Ne türü var bu şiirin
Ne tonlaması
Ne de durak noktası
Ustaca yazılmış bir serbest
Allah ilerletiyor belirlediği rotamı
Şifreleri çözülemiyor bu edebi yapıtın
Hiç kimseden esinlenmemiş sahibi...

Kara kalem biraz dağılmış


Şair üzerine parmak basmış
Ben yaşadıkca yaşayacak
Bu şiire ben kadar ömür adamış...
ÖLÜM ORUCU

Gözlerimde kara perde


Hayallerimi öldürürken
Hiç vicdanın sızladı mı söylesene…

Şakağımdan vuruyor
Doğuramadığım şiirler
Kilitler vuruluyor dizelerime
Kalemim ölüm orucuna başlıyor
Başkalarının yerine yaşamak
Nefesimi kesiyor…

Boğazıma yapışıyor
Akıl almaz bencilliğin
Yasaklar yaralıyor şiirlerimi
Kalemim intiharlara sürükleniyor
İnsanlara hesap vermek
canımı yakıyor…

Saçlarımı çekiyor
Bu arsız tutkular
Arzularım kendi içinde yitip gidiyor
Kalemim güçsüz çığlıklar atıyor
Duygularımın üstünü örtmek
Ömrümü tüketiyor…

Gözlerimde kara perde


Hayallerimi öldürürken
Hiç vicdanın sızladı mı söylesene…
ÇALINTI ŞİİR

Hayallerin uyku vakti
Vuslat için çok geç şimdi
Gittiğim her yere benimle gelme
Taşıyamam artık kocaman bir ümidi…

Güneş tüm seslerden uzak


Son demlerini yaşarken gökyüzünde
Şair seslerin içinde boğuyordu hayallerini
Şehir farklı oyunlara perde açıyordu
Çocuk ayaklarını yere vurarak
Elma şekeri istiyordu

Umutlar tüketilirken, ince belli bardakta


Kadın kandırılmış, geciken bir sesi bekliyordu
Gökyüzü ellerini ısıtıyordu, o şairin buruk soluğunda
Kendi sesi takılıyordu her defasında kulaklarına
Faili meçhul bir cinayeti dinliyordu
Şah damarı kesilmişti kaleminin

Kendinden çaldığı şiirleri tırnak içine almıyordu


Hıçkıra hıçkıra ağlıyor
Ve yine utanıyordu…

Dar koridorlardan geçerek hızlıca


Yoğun bakıma kaldırılıyordu şiir defteri
Eski Türk filmlerinden bir kahraman çıldırıyordu
Hayal kırıklığı bir yaşına daha giriyordu
Şair her şiirin sonunda olduğu gibi

Yine ölüyordu…

Hayallerin uyku vakti
Vuslat için çok geç şimdi
Gittiğim her yere benimle gelme
Taşıyamam artık kocaman bir ümidi…
KESİK ŞAH DAMAR

Gözleri doldu acılarımın


Hangi sesine kulak kabartsam
Başka bir söz duyuluyor
Hiçbir nidan bana gel demiyor
Dilim lâl edilmiş
Çözülmek için bekliyor

Dumanı tükendi sigaramın


Hangi gözüne baksam
Karşıma başka bir hayal çıkıyor
Hiç birisi yüreğime bakmıyor
Bedenim zincirlere vurulmuş
Azâd edilmek için gözyaşları döküyor

Şah damarı kesildi kalemimin


Hangi kapını çalsam
Karşıma başka bir kimlik çıkıyor
Hiçbir yüzün elini uzatmıyor
Yüreğim kefenlere sarılmış
Son nefesini vermek için yalvarıyor
FAİLİ MEÇHUL

Binlerce kez ismini değiştiriyorum


Olmayan ve hiç olmayacak olan kızımın
Aklımın gözyaşlarında yüzlerce soru işareti düğümleniyor
Gözlerim sonsuzluğa uzanıyor her defa
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorum

Lokmalarımı toparlıyor yalnızlık


Çirkef bir sesin kurbanı oluyor dizelerim
Dertlerim demleniyor semaverde
Tavşankanı bu yalnızlık
İmgelerimin faili meçhul
Hiç ölmeyecek gibi yazıyorum

Geç kalan bir itiraf kurcalıyor beynimi


Oysa Kerbela ’da şehit düşenler bile biliyormuş gerçeği
Kaç asırlık bir giz bu
Hiç ölmeyecekmiş gibi ağlıyorum

Gün her sabah aynı doğmuyor


Ebedi batıyor sanki bazen
Batmayan bilmiyor
Her sabah aynı güneşi karşılıyor
Ve biliyorum ki
Hiçbir yas sonsuza dek sürmüyor
Hiç ölmeyecekmiş gibi yas tutuyorum

Yar yine dünü unutuyorum….


AŞK CAN ÇEKİŞİYOR

Hüzzam makamı bir tutsaklık bu


Şeytanın insanla iş birliği yaptığı
bir zamandan geliyorum…
Adalar boynunu bükmüş ve suskun
Sakiler kiremit kokulu bir yalnızlık dolduruyor kadehlere
Martılar kıyamet rengi elbiselerini giyinmiş
Pusuda bekliyor

Kürdi Hicazkâr bu yalnızlığın makamı


Sağ tarafımın boş kaldığı, sol yanımın ağırlaştığı
bir zamandan geliyorum…
İyi melekler çoktan unutmuş adımı
Uzaktan nefret bulanığı bir fırtına kopuyor sanki
Balıklar gözyaşlarımı bile kabul etmiyor
Ağaçlar sura üflüyor son nefes
Yeni canlar bekliyor

Makamı yok yürek yaramın


Notalarımın çalındığı kulak tırmaladığım
bir zamandan geliyorum…
Bencillik kan akıtıyor, kurban etmiş bütün güzellikleri şerefine
İlgisizlik en iğrenç boncuklarıyla süslemiş çarmıhı
Aşk toprak rengi bir korkuya bürünmüş
İpini çekiyor sevgisizlik ,nefes alamıyor….
Aşk can çekişiyor….
UMURUNDA DEĞİL

Her aksi düşünce


Yeni bir umudu dönüşüyor dizelerimde
Sözlerini toparlıyorum ,
İkinci el eşya satan bir tezgâhtan
Kızışmış bir kavganın
Başkahramanı oluyorum birden
Her yanımda kan
Umurunda bile değil yaralanmam

Her taze ölüm
Yeni bir bebeğe gebe bırakıyor yüreğimi
Hayalleri toparlıyorum
Gaddar bir avcının silah kutusundan
İşlek bir caddenin
Orta yerinde kalıyorum birden
Her yanımda tehlike
Umurunda bile değil gelebilecek hiçbir darbe

Her acı hicran


Yeni bir vuslatı düşürüyor gözlerime
Düşüncelerini toparlıyorum
Duvarları dökük bir caminin avlusunda
Yerel bir gazetenin
Üçüncü sayfasında yer alıyorum birden;
Her yanımda cehennem
Umurunda bile değil ölmem…
YEDİ TEPEDEN HÜZÜN DİYARINA

Canavarlaşmış bir coğrafyanın


Eski güzelliklerini topladım sepetime
Son kez el sallıyorum denize
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe
Karanlığa gömülmüş bir tarihçenin
En fatih kesitlerini aldım ellerime
Son kez el sallıyorum güneşe
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Kaybolmuş bir öz geçmişin


Doğum tarihini yazıyorum kimliğime
Son kez el sallıyorum dünyaya geldiğim güne
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Üstü tozlanmış güncelerin


El yazısı sayfalarını kopyalıyorum defterime
Son kez el sallıyorum resimlere
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Yozlaştırılmış bir inancın


Duru kalan surelerini yazıyorum geceye
Son kez el sallıyorum dolunaya dönüşmüş hilale
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Çığlıklaşmış bir bedduanın


Bed olmayan kısımlarını doladım dilime
Son kez el sallıyorum kapattığım geçmişime
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Kalemi kırılmış bir geçmişin


Çalınmayan son nüshasını kazıdım gözlerime
Son kez el sallıyorum bu son şiirime
Hoşça kal hoşça kal yedi tepe

Alışılmamış bir paylaşımın


Banan düşen paylarını dolduruyorum avuçlarıma
Yeniden merhaba diyorum karşılıklı var saydığım sevdama
Ben geldim Ankara…
Bütün hüzünlerimi hazırla…
Ben geldim ben geldim Ankara
Selam et son sevdama…
BAYRAMDAN BAYRAMA

En güzel şiirler uykuya yenik düşer


Hatırlanmaz gün doğduğunda
Gece karanlığa gömer dizeleri
Sahipsiz şiirler dökülür kalemimden
İsmini yasakladığın mısralar ağlar
Eksik kalır her şiir
Başka bir kelime tamamlayamaz
Bu ne acı hatıra
“Bir Fatiha oku bari bayramdan bayrama”

Türküler en çok bayramda kanatır


Düşer en yanığından biri dilime
Bilekleri kesilir bayram mutluluğumun
Çocukluğumda kalmış o tatlı telaş
Bir yanımda sensizlik bir yanımda sessizlik
Ölümden beter yar bu öksüzlük
Bu ne acı hatıra
“Bir Fatiha oku bari bayramdan bayrama”

En çok bu yalnızlık emer kanımı


Tebessüm dolu bir koşturmaca olur komşu evlerde
Sende kalmış mutluğum
Bir gözüme acı düşer diğerine kara toprak
Bu ne acı hatıra
“Bir Fatiha oku bari bayramdan bayrama”
Bir yanımda sensizlik bir yanımda sessizlik
Ölümden beter yar bu öksüzlük
CİNNET

Şeytan kınalamış
Hayalimin sol başparmağını
Boynunu kesmişler doğmayan kızımın
Büyümüş hayallere, bin bir bıçak darbesi vurmuşlar
Ellerimde kan kokusu var...

Tırnaklarını çekmişler
Çocukluğumdan beri beslediğim heveslerin
Beyaz tülleri saklamışlar
Ellerimde kerpeten kesiği var…

Öfkeyle kırbaçlamışlar
İçten kahkahalarımı
Dudaklarımı mühürlemişler
Ellerimde kırbaç izi var…

Lime lime etmişler


Yeryüzüne sığmayan umutlarımı
Gazetelerle kapatıp bir kuytuya atmışlar
Ellerimde bıçak yarası var

Cumadan kalma
Bir tutam saç koymuşlar tabuta
Namazını kılmışlar
Daha dün ezanı okunan tutkuların
Ellerimde cinnet tadı var…
GÖL KO(R)KTU

Ay kırıldı
Göl ko(r)_ktu
Yıl geçti
------------------------------------------------------- değiştin…

Bulutlar küskün
Martılar suskun
Gün döndü
------------------------------------------------------- alıştın…

Kirpiklerim yoruldu
Kalemim yasta
Rüyalar bitti
------------------------------------------------------- korkuttun…

Telve yoğun
Yüreğin ta kendisi olmuş
Üç vakte kadar
------------------------------------------------------- sıkıldın…

Söz uçmuş
Yazılar dünden yalancı
Her şeyi
-------------------------------------------------------- sildin…

Kefenler çürümüş
Toprak aç
Sur’a erken
------------------------------------------------ ------- üfledin…

------------------------------ Zaman kolumdan uzakta akıyor


------------------------------ Karabasanlara ev sahibi uykularım
------------------------------ Falcılar fincan kırıyor
------------------------------ Defterim bomboş
------------------------------ İçimdeki çocuk toprak doyuruyor….

------------- ------------------------------------------------------------------------------ Artık sus_tum…


GÜNEŞi RENDELER

Sabah ezanının ardı sıra doğan bir imge GÜNEŞİ RENDELEMEK....Beğeninize...

Hırçın bir özlem dalgalanır nefesimde


Sıçrarım, fırtınaya tutulmuş yatağımdan
Umursamazlığının kirli elleri çöker boğazıma
Hasret kusarım

Ağır aksak cümleler dökülür dudağımdan


Ayak parmaklarıma kadar sürüklenir
Özgürlülüğünün kölesi çeker saçlarımı
Bin susmalık acırım

Çirkin kargalar serenat yapar


Tıkarım yüreğimi bir parça pamukla
Bencilliğinin yetimliği tokatlar gözlerimi
Kör olurum

Hesap korkusu düşer içime, verdiğin selâmla


Sorgu melekleri kaplar kabrimi
Bölünmüşlüğünün gaddar aşçısı güneşi rendeler mezarıma
Şahadet getiririm…

Ölemem…
HOŞGELDİN SEVDİCEĞİM

Sessiz sokaklar seni fısıldıyor bana


Gülüşleri duyuluyor uzaktan bebeklerin
Aklına gelebilecek her şeyi hayra yoruyor yüreğim
Ümitlerle kuşattın hoş geldin sevdiceğim

Henüz doğmamış güneş seni anlatıyor güne


Türküleri yankılanıyor yeşeren filizlerin
Gece bile çok güzel seninle yoğrulunca
Ümitlerle kuşattın hoş geldin sevdiceğim.
BİN BURSA FEDA OLSUN YOLUNA

Bursa’ya düştü gözlerim


Mudanya evlerinde sesini buldum
Bıkmadan kulaklarıma doldurdum
Trilye’deki zeytin yaprakları
Onlarda unutmamışlar seni
Dallarından zeytin kopardığın ağaçlar
Nasılda özlemişler sesini
Emir Sultan’da alıyorum soluğu
Yetişmeye çalışıyorum, yakalayamıyorum gölgeni
Ulu Cami oluyor bir sonraki durağım
Ellerini açıp bize dua ettiğin safta
Bir çocuk kaldırmış ellerini semaya
Cumalikızık,
Osmanlı’nın dokusunu yansıtan buram buram tarih kokusunu bırakmış
Sen kokuyor
Çekirgeden haberin geliyor
Gülümsüyorum
Oylat, Kumla, Tophane
Hepsi ama hepsi kıskanıyor saadetimizi
Altıparmakta ortak oluyor oyunlarına
Setbaşı’nda dolaşıyorum soluk soluğa
Yemyeşil bir dal uzanıyor yoluma
Uludağ’ı sana armağan ediyorum
Yolculuğumun sonunda
Bursa’yıda fethettin ya helal olsun gül yüzlüm sana
Bin Bursa feda olsun yoluna.
İSTANBUL’UN HER YERİNDE

Bir dağ evinin sessizliğinde


Özlemimi yaşıyorum sesine
Nefes alıyoruz aynı şehirde
Bir orman yalnızlığı içimdeki
Hiçbir yeşil birbirinin aynısı değil
Yeşilin en derinindeyim
Köprü altından gözlerini geçiriyorum
Sağımda Kız Kulesi solumda Galata
Deniz alabildiğine mavi
Vapurların dumanında beliriyor suretin
Gökkuşağının her bir rengi sen oluyor sonra
Sıranı bekliyorsun Heybelide
Büyük Ada ile Küçük Adanın sohbetinde sözlerin var
Zeytinburnu’ndaki tramvay kuyruğunda görünüyorsun bir ara
Sultan Ahmet’te el açıyorsun Hak’ka
Karaköy’deki sıcak börek kokusunda beliriyorsun öğleden sonra
Bakıyorum Kasımpaşa’da koşturuyorsun
Telaşın var belli
Taksimde kalabalığa karışıyorsun
Kayboluyorsun gözden
Bu koca şehrin dört bir yanında izlerini buluyorum bir düş sonunda
Uyanıyorum, uykuya daldığım şöminenin başında
Bakıyorum sağıma, soluma
YOKSUN…
Bari bir gün aynı şehirde nefeslerimiz buluşun…
PAÇASI YAMALI

DEĞERLİ HOCAM YUSUF ERGİN’E SEVGİLERLE....

Biz paçası yamalı halk çocuklarıydık


Aç kalmamak için adam olmalıydık
Adam olmak için okumalıydık
Evimizden makam aracıyla alınıp
Koleje götürülenlerden değildik
Sabah erkenden kalkıp altı delik pabuçlarıyla
Saatlerce yürüyenlerden olduk
Bizde ağzımızın tadını bilirdik elbet
Cebimiz delikti simit alacak parayı bile bulamazdık
Ama haysiyetini, şerefini üç kuruşa satanlardan olmadık

Bizde isterdik elbet sevgilimizle her hafta bir filme gitmeyi


Gel gör ki paramız papatya almaya bile yetmezdi
Hatta bazen eve geç dönerdik
Son paramızı gönüldaşımıza yol parası yaptığımız için
Boynumuz bükük kalırdı parti çıkışındaki gençleri görünce
Sevdiğimize bakıp gülümserdik sadece
Oda gülümserdi içindeki ukdelerle
Biz adam gibi sevenlerdendik
Her gün bir kızla gezenlerden olmadık

Siyah beyaz fotoğraflarda gülümsemek için bile


Cüzdanımızda üç beş kuruş olması lazımdı
Öğrenciydik bizde yoktu
Zaten babamızda garip bir sağlık memuruydu
Evde ekmek bekleyen yedi kursak
Yani lükstü bizim için tavsurlarda tebessüm etmek
Kendi lükslerimiz için başkalarını harcamadık
Gururumuzla hep boynumuz bükük kaldık

Buram buram et kokardı


Lokanta önlerinden geçerken
İçimizi çekip kurban bayramının gelmesini beklerdik
Komşulardan gelecek olan kemikli et kalıntılarıyla
Nefsimizi körlemek için
Bazen ne kadar aç olsak da
Yemek istemezdik bir haftalık tarhanayı
İliğimize kadar tarhana kokardı
Evde kuru fasulye pişince
Gözlerimizin içi parlardı, iştahımız iki misli açılırdı
Tokluğumuz payımıza düşen yemek bitene kadardı
Hırsızlık yapıp karnını doyuranlardan olmadık
Ve bundan hiç pişmanlık duymadık
Karnımız açtı ama başımızı göklerde taşıdık

Günün ilk ışıklarına kadar


Barlarda dans etmeyi eğlence bilenlerden değildik
En büyük eğlencemiz
Çamurlu mahalle aralarında top oynamaktı
Üstümüzü başımızı çamurladık da
Başkalarını çamurlayanlardan olmadık

Siyasi davalar yüzünden evden kovulanlardandık


Bir fikrimiz uyuşmazsa babamızla
Hokkalı bir küfürle kaldırırdı
Aç oturduğumuz sofradan
O geceyi dışarıda geçirirdik, avare avare dolaşarak
Dikkat etmeliydik, pek tekin değildi
Lambaları yanmayan sokaklar
Çıkar için fikir değiştirip susmadık
Ne olursa olsun davamızın peşinde koştuk

Tüm zorluklara rağmen


Üzerinde ismimizin yazılı olduğu diplomayı aldık
Pes etmedik, yılmadık
Ve kazandık
Artık işliler kervanına katıldık
Acemi acemi öğretmenliğe başladık
Yuva kurma zamanımız gelmişti
Sevdiğimiz kızı Allahın emriyle nikâhımıza aldık
Bazen kuru ekmek yedik ama
Birbirini yiyenlere aldanmadık, saygıyı elden hiç bırakmadık

Kendi okuduğumuz okullarda


Kendimiz gibi öğrencilere babalık yaptık
Evimizin konforuyla onları aşağılamadık
Hep halk çocuğu olduğumuzu anlattık
Otuz yıl bu işi yaptıkta
Birinin bile yüzünü kızartmadık
Hiçbir zaman sen sus deyip bağırmadık
Ve bin çocuğum yüreğini kazandık
İyi yerlerde görüp gururlandık
Bütün arkadaşlarımla öğretmen olmanın tadını çıkardık…
CENNET KİMİN UMURUNDA

Aşk git başımdan…


O yürek dolu giremezsin boşluktan
Hangi kapıyı çalsan bir uğultu duydun
Gitme korkarsın karanlıktan

Yürek dur…
Bu kapı senin kapın değil
Naralar atma boşuna
Duyulmaz sesin böylesi uzaklıkta

Göl sus…
Hiç gülümseme bana
Bir deniz edasıyla
Tek sefer düştüm aşkın tutkulu tuzağına

Yasaklı meyvesin sen


Yenmemelisin
Cennet...
Cennet kimin umurunda

O halde…

Gök mavi, yer mavi
Sen mavi, ben mavi
Mavi birer çocuk olalım gölün eteğinde haydi…
HİCRAN TERİ

Hicran bir tek ter olmamış şimdiye dek araştırdım ama rastlayamadım sanırım ilk ben yaptım bu
yakıştırmayı bakalım beğenecekmisiniz HİCRAN TERİ...

Ne yalnızlıklar buz gibi eridi bedenimde


Hangi kapıyı çalsam ürperten bir uğultu duyuldu

Korktum…

Nasılda yapışmıştı bedenime hicran teri


Kokusu ceset çiçeği gibi yayılmaya başladı dünyaya

Koktum…

Çığlık çığlık ayrılık filmleri düğümlendi nefesime


Cennet suyunu bile yutamadım

Koptum…

Sinsi bir fısıltı zehirlerken hayallerimi


Gitme dedim…
Bir buselik bakış bile bırakmadan gittin

Bittim…
ÜRYAN SEVİŞMELER

Aralanmalı artık üryan sevişmelerimin ardındaki sır perdesi


Pahası ne olursa olsun tanıtmalı şarkılar hazan mevsimin rengini
Nereden inceldiyse kopmalı kahrolası yalnızlığın ipleri
Ve baharlar bana aç demeli/diyebilmeli

Gür sellerde yıkamalıyım kirli bedenimi


Kızgın bir magma ağzındaki lav misali fışkırmalıyım gökyüzüne
Bestelenmesi iki gün süren aşk şarkısının gala gecesinde gülümsemeliyim
Tüm bedenimle ortak olmalıyım günün güzelliğine

Ve sonunun acı olduğunu bile bile tutunmalıyım o kır pamuklara


Evet evet
Gür sellerde yıkamalıyım kirli bedenimi
Özlem vapurları yanaşınca denizin sol yanına
Haykırmalıyım
Seni sevdim düş bakışlı, gamzeli adam…SENİ SEVDİM...
GİYİNİK GÜNAHKÂR

Hırçın dumanlar savuruyor nefesim


Giyinik bir gecenin günahına hapsettiğim yüreğim kan kusuyor
Kurumuş bir gülün yaprağı ilençlere boyuyor gözlerimi
Sen geliyorsun aklıma susuyorum

Düşlerimi yaşattığım kalemin mürekkebi tükeniyor bir anda


Ellerimde kar(n)anfil tadı var
Ayaklarım yersiz yalpalayışların nasırını tutuyor
Sen düşüyorsun gönlüme uslanıyorum

Sinsi bir ilk dokunuşun esaretindeki bedenim kavruluyor


Bencil bir saatin kurbanı oluyor bütün düşlerim
Tutarsız bir seslenişin yasını tutuyor kirpiklerim
Sen bakıyorsun gözüme ıslanıyorum
ELÂ DENİZ

Her gece karanlıkta ölüme yatıyorum
Düşünüp düşünüp hep kan ağlıyorum
Aklıma geliyorsun her an kavruluyorum
Ya duy dertli sesimi ya da sesini duyurma

Kaderimle uyuyup onunla kalkıyorum


Bitmez anılarınla hayale dalıyorum
Anla artık, seni unutamıyorum
Ya bütün ol benimle ya da gel al kendini

Gözlerin âdeta bir elâ deniz


Bitmeseydi ne olurdu o mükemmel sevgimiz
Herkes kıskanıyordu ne mutluyduk ikimiz
Ya gel hayal olalım ya da tükeneyim

Kapladı gündüzümü gecenin karanlığı
Hiç çıkmıyor aklımdan ayrılık bataklığı
Oysa nede güzeldi o asmalı aşk bağı
Ya gel pamuk ol kalbime ya da elâ bir taş basayım

Artık dayanamıyorum yüreğin acısına


Bir görünce yanıyor zor oluyor insana
Ömrüm tükendi “oysa benim yaşım kaç”
Vuslat imkânsız oldu kavuşamayacağız
VİCDAN-SIZ-IM

Eski zamanlardan bir plak çalıyor


Güfteler dilinden düşürmüyor sevdiğini
Eski zamanlardan bir çocuk ağlıyor
Sindirememiş terk edilmişliği
Ve ben vicdan-sız-ım
Etrafım yalandan aşklarla çevrili
Gülümseyen onca yüzde
Bir anda geliyor “sen mevsimi”
Öyle soğumuşum ki sen gideli
Ruhuma yetiremiyorum kocaman güneşi
Ve sen vicdan-sız-ım
Şimdi kim bilir kiminsin?
Benim olduğun gibi
Ve hangi vicdan-sız-ım
Kollarında eritiyorsun
Bensiz geçen günlerini
Ya Ela Deniz
O nasıl vicdan-sız-ım
Eskisi gibi gülüyor mu?
Yoksa yaşlar mı akıtıyor
Ve yüreğim vicdan-sız-ım
Senli bir sensizlik yaşıyor
Gitmek istemiyor, gidemiyor
Tıpkı salıncağından ayrılamayan bir çocuğun
Babaannesine yalvardığı gibi
Yalvarıyor sensizliğime
Dinlesene vicdan-sız-ım
Duysana çığlıklarımı
Sensizliğim seslerini dinlesene
Gidiyor musun?
Dur dur dinle
Lütfen lütfen gitme
Seni seviyorum diyecektim
Gittin mi?
Güle güle
HAK İÇİN...................

Geceleri koyuyorum başımı yastığa


Ve söyleniyorum sessiz bir çığlıkla
Ne kadar günahkâr olsam da
Biliyorum sen teksin kâinatta
SUS-KUN-DU

Bu ayrılık bir bitiş değildi sadece vedalaşmanın soğukluğuydu her gidiş bir ayrılık değildir değil mi?
Sevgiler...

Resim bir çoğunuza anlatmayacak nedir bu diyeceksiniz ama anlatması gereken kişiye öyle çok şey
anlatacak ki resim yüreğim az ilerisinde...

Anlam veremedim bu denli gidişine


Soğuk ve anlamsızdı alnıma kondurduğun son buse
Sanki güvercinler küsmüştü içinde
Ve bir cezaydı bu yüreğime

Sıradan bir arkadaş tokalaşmasıydı sanki son veda-n


Bir yanı, eksikti sanki kelimelerin
Sokak sessizdi, sen sessizdin ve bende sustum
Yüreğimde sessiz miydi bilinmez…

Dudakların, gözlerimle sevişmedi son hoşça kalında


Yüreğine iyi bak da demedin
Ve elim telefona varmadı
Neden demek için, neden dememek için
Suskundu kelimeler, güvercinlerin çığlıkları sessizdi
İyiye işaret değildi arkanı dönüp gidişin
Ama sustum…
Ben sustum da gözlerimi susturamadım
Uzun uzun baktılar arkandan
Ta ki köşeyi dönene kadar
Bedenin görünmez olana kadar
İlk kez ardımdan bakmadın gözlerin parlayarak
Ve ben ilk defa beni izlemediğini bildim
Neden demedim diyemedim

Suskundu ellerin, ilk defa başka bir eli tutar gibiydi


Soğuktu hava, çok soğuktu
Artı on bir olmasına rağmen
Suskundu her şey suskundu işte
Hiç olmadığı kadar suskun
Yüreğin konuşuyordu sadece
Yeterliydi işte…
Ama…
Ama tek çarpıyordu ve kimse duymamalıydı
Gizli atmalıydı, naralarını
Suskundu son dakika ama suskunken anlattı
Tıpkı gözlerin gibi, bedenin gibi
Ve en önemlisi yüreğin gibi…
Sessizliğin gibi…
Ve sensizliğin gibi…
ANNEM BİLE OLSA (İŞTE BU DEVRAN)

BİLİYORUM Kİ TEPKİ ALACAK ŞİİRİM AMA PAYLAŞMAK İSTEDİM ÇÜNKÜ DÜŞÜNCELERİM BUDUR...NE
DEMİŞ HZ.MEVLANA "HERKES AYNI FİKİRDE İSE HİÇ KİMSE YETERİNCE DÜŞÜNMÜYOR DEMEKTİR."

Sitem örtüye değil koz gibi kullanana


Sözüm inanana değil inanır gibi durana
Ben devam ediyorum Mevlana ve Hacı Bektaş yoluna
Densizlik edermiyim dini güzel yaşayana...

Bu olmamalı içinde bulunduğum dünya


Mesela kafaları örten eşarp
Beyinleri örtmemeli bilmem kim gibi
Annem bile olsa tepki vermeli
İşte bu devran böyle dönmemeli

Bu olmamalı bulunduğum topluluk


Mesela ben seviyeliyim diyenler
Rezil rüsva etmemeli
Kırk yaşında türbanlanıp
Allah kitap dememeli
Bu annemde olsa meydan vermemeli
İşte bu devran böyle dönmemeli

Bunlar olmamalı en yakınımdaki insanlar


Mesela şiire dostluğa sırt çevirene
Bir gülüşe çok görüp hafifsin diyene
Seviyeliyim deyip yerlerde sürünene
Annem bile olsa tepki vermeli
İşte bu devran böyle dönmemeli

Bu olmamalı toplumun taş temeli


Mesela dinsiz imansız kesimi
Vaazlar vermemeli
Bin gönülü kırıp da secdeye varmamalı
Annem bile olsa tepki vermeli
İşte bu devran böyle dönmemeli

Anladım ki eşarbın karanlık perde


Beynin kararmış sen görmesen de
Dilerim Haktan hak vermese de
Yerin kalmaz inşallah yerde ve gökte
Benim alnım açık yüzüm aydınlık
Yüce Allah biliyor sen bilmesen de
Artık bir dur diyelim bu denli sığ görüşe
Annem bile olsa tepki vermeli
İşte bu devran böyle dönmemeli

Sevdanaz derki sözüm bilene


Kafasında örtüyle ceviz kırana
Ülkeyi mahvedip yerden yere vurana
Annem bile olsa tepki vermeli
İşte bu devran böyle dönmemeli
BİN YAŞINDA SEVDAMIZ

Aşkın tarifi nedir?

...........................

Bende yanıtı yok bu sorunun bu harika günün ardından bin yaşında sevdamız diyebiliyorum sadece
ama tarifini bulamadım yine aşkın tarif edecek olan var mı bilmem ama bunları umursamadam güzel
bir başlangıcı paylaşma vakti galiba....

Sol yanında uyudum sabaha kadar


Gözlerimi gözlerinde açtım
Güneşe birlikte merhaba dedik
Kış bile gözümde farklı anlam kazandı
Soğuk bile ne kadar sıcak olabiliyormuş aslında
Ağaçlar yaprakları yokken de bambaşka güzelmiş
Karıncaların bile bir türküsü varmış
Zil bile farklı çalıyormuş sanki
Yüzüm güzelleşti sen yüreğime girdin gireli
Her renk yakışıyor tenime
Ela gözlerim kaybettiği ışığı buldu
Uzun  zamandır hiç böyle çarpmamıştı yüreğim
Dediğin gibi  sevda  sanmışım yüreğimdekini
Ama bilememişim açıklayamamışım kendime
Geride kaldı işte
Şimdi doyasıya seviyor iliklerime kadar hissediyorum  sevdayı
Hani sesleniyorsun ya küçük diye
Evet, işte öyle
Büyütmek senin elinde
Ama
Büyümek kirletir, büyümek yorar
Bırak büyümeyeyim  çocuklar oyun oynasın içimde

Öyle kanıksamış ki yüreğim seni


Asırlardır varmışsın gibi
Tamda dediğin gibi
Bin yaşında  sevdamız tam bin yaşında….
YENİ YIL(MIŞ) TÜRKÜ GÖZLÜM

İÇİMDE BİRİKEN ACILARIN PATLAMASI OLDU BELKİ DE...YALNIZLIĞI İÇTİM EY CANLAR YALNIZLIĞIMI
BÜYÜDÜ İÇİMDE HERKESİN MUTLU OLDUĞU GÜNLERDE BURUKLUK YAŞARIM BEN YALNIZLIĞIM
DAHA DA BUDAKLANIR UZAKLARDA O YAR UZAKLARDA AH NE ÇARE...

Ey gözlerinde gözlerimi bulduğum sevgili


Kendimi meylere vurmamın nedeni nedir bilir misin?
Gözlerimi görememem artık o ela denizde
Sende tükenmiş olmam
Kokumun bitmiş olması sende

Ey kendini benden mahrum eden sevgili


Bensiz bulabilecek misin?
Bir başka gözlerde kendini
Yeni yılın burukluğu sardı şimdiden bedenimi
Kor gibi yanan yüreğimi
Sensiz aşk meylerinin bile tadı yok
Elâ gözlerde rengini bulamıyor ya gözlerim
İşte ondandır güçsüzlüğüm
Ben güçlü bir kadındım bilirsin
Her şey vız gelirdi bana
Ama nedeni senmişsin be türkü gözlüm
Bakışlarınmış gücüm kuvvetim
Yan masadan cıvıltısı geliyor
Sevinçle çırpınan gönül güvercinlerinin
Gök sahne giderken bıraktığın gibi
Aynı renkte duruyor
Ses tonu hâlâ aynı, içten içe inliyor
Can çekişiyor
Kıvranıyor türkü gözlüm
Ağlayamıyor
Doruğa ulaşmış acıları ağlayamıyor

Ey yüreğimi güneş gibi ısıtan yâr


Dün ilk defa başka yâr kollarında
Seni aradım
Elâ gözlerinde elâ gözlerini bulmaya çalıştım
Olmadı hiçbir elâ senin gözlerindeki gibi değil
Hiç birinde yok senin sıcaklığın

Ey yârim sensiz olmuyor


Her zaman yanımda olmasan da
İçimi var oluşun ısıtıyormuş
Sadece ismin yetiyormuş yüzümdeki tebessüme

Ey masumiyetimi masumiyetiyle koruduğum yâr


İçimdeki çocuk kirlenmesin dur gitme
Neden bu gidiş ah neden
Çaresiz bırakışının sebebi ne olabilir
Nedendir yâr bu kaçış
Sebep bulamıyorum
Herkes sahip olmak isterken sevdaya
Senin bu denli vazgeçmiş olman nedendir?
“Soru işaretleri düşüyor avucuma”
Başka birisimi diyorum içimden
Yoksa başka birisimi?
Olmuyor yârim öyle güvenmişim ki sana
Soru işaretlerini söküp atıyorum bir anda
Gittin ya hani
Aslında gitmedin benden gidemedin
Hep varsın
Hem de eskisinden daha çok
Daha da çok
Şimdi kilit vuruyorum yürek sandığıma
İçinde bir tek sen varsın
Olmaz ki
Olamaz ki aşka hiç kimse
Girmemeli de yüreğime
Sen içimdesin elâ gözlüm, derinliklerde
Şimdi sen
Sen sandığın bedenle
Kendini bulmaya çalış bir başka bedende
Hadi git türkü gözlüm
Nasılsa döneceksin bir gün
Dönmesen bile varsın yine içimde
Ne kadar boş konuşsam da böyle
Hadi fazla uzatma be yâr
Güvercinler kanat vursun gönlümde

Yeni yıl geldi ya hani


Herkes cıvıl cıvıl ey sevgili
Çiftler kutluyor yeni bir umudun gelişini
Bende kutladım bugün yeni yılın gelişini
Yalnızlığımı içtim kadeh kadeh
Sonra büyüdü içimde
Aştı zirveyi de
Gök sahneye yükseldi
Güneşle raks ettiler
Ve güneş yalnızlığımla ısıttı beni yine
Ahh ahh sen gelme
AĞIR MÜEBBET

Tutsak ediyorum karanlığa


Tüm kötü düşlerimi
Ağır müebbetle yargılıyorum
Karanlık bir hücreye hapsediyorum hepsini

Tüm kötü geçmişimi


Savuruyorum sessiz caddlere sokaklara
Gök sahneye uçuruyorum güvercin kanadında
Yok, ediyorum hepsini bir anda

Hüsranlarımı yanlışlarımı
Gömüyorum bir ağacın toprağına
Karıncalarla gönderiyorum parça parça
Unutuyorum her birini gül cemalim hatırına

Hayata dair tüm olumsuz düşüncelerimi


Bırakıyorum akarsuya
Yem ediyorum yosun lara
Vazgeçiyorum hepsinden uzun yıllar umuduyla

Sevdaya dair ne kadar güzellik varsa


Rüyalarıma alıyorum
Hepsini erteliyorum
Her an görmek kaydıyla
O'DA BÜYÜMELİ ARTIK

Yoksun ya hani
İyi ne yapalım
Bak tan yeri ağarıyor yine
Güneşte doğacak birazdan
Gece baktım, gökyüzüne
Yıldızlarda parlıyordu
Mehtapta her zaman ki yerini almıştı, gök sahnede
Falan falan
Anlayacağın kâinatta değişen bir şey yok

Ya bende…..

Yoksun ya hani
İyi ne yapayım
Kalbim yine atıyor, kan pompalıyor
Damarlarımda kanın gezintisi var
Nefes alabiliyorum
Gözlerim görüyor, kulağım işitiyor
Ellerimdeki kına yine mis gibi kokuyor
Yürüyebiliyorum
Falan falan
Anlayacağım bedenimde değişen bir şey yok

Peki ya ne değişti…..
Senin için bir şey ifade eder mi bilmem ama…

Ruhumda
Yoksun ya hani
Artık yaşamıyor içimdeki çocuk…

Ne olmuş ki canımmm
O’da büyümeli artık…
BAYRAM(MIŞ)

Bugün bayram(mış)
Eski tadında değil bayramlar
Hani ayrılabiliriz dedin ya
İşte onun korkusu var sol yanımda
Lanet ediyorum benliğime
Küfürler savuruyorum gelmişime geçmişime
Ama seni gelmişim geçmişim saymıyorum
Yücelttikçe yüceltiyorum
Dertli başımın ta tepesine oturtuyorum
Ve bir tokat daha atıyorum
İçimdeki kendime
Lanetliyorum
Sen kokan gülleri
Seni anlatan falcıların hepsini
Sövüyorum her şeye
Sen gideceksin diye
Ve kurban ediyorum kendimi sana
Belki boynumu koparmaya gelirsin diye
DOĞUM GÜNÜM ŞEREFİNE

Saat on ikiyi vurdu


Gözlerimin boyası akmış
Başımdan dizgin bir ağrı
Eski yaşımı uğurladım şimdi
Yeni bir yaş
Yeni hayal kırıklıkları
Yeni tükenişler
Yeni, yeni, yeni
Her şey yeni olacak yani
Bugün benim doğum günüm
Aman ne mutlu
Hüzün diyarı sevda diyarımı olacak sanki
Değişen tek şey
Artı bir rakam
Yine bana kalacak
Hüzünler tasalar
Umutsuzluk yok derler
Hadi o zaman
Bugün benim doğum günüm umutluyum (?)

Sessizce tükeneğim
Kendi karanlığımda
Ve hiç kimse fark etmeyecek
Yok, olup gidişimi
Bir yıl daha tüketiyorum bugün
Bir acı mey daha sunacağım gönlüme
Midesi bulanacak kaldıramayacak yine
Tamda onun gibi
Sessiz bir çığlıkla gideceğim
Kimselere duyurmadan işte….
İDAMDA KURTARMAZ

Sevgin aslında bir acı suydu


Aşk yalanlarından gönlüm kurudu
Kirpiğin aslında paslı bir oktu
Sevda suç ise idamda kurtarmaz beni

Senden daha evveli aslında yoktu


Geçmişe bakılırsa yalanlarda pek çoktu
Gözlerin ise doyumsuz bir tutkuydu
Sevda suç ise idamda kurtarmaz beni

Ah ben ne dedim ki sen kendin sevdin


Gönül ferman dinlemedi koşarak geldin
En sonunda sende vazgeçip gittin
Sevda suç ise idamda kâr etmez bana

Sevdadan vazgeçilmez ben hiç uslanmam


Aşk yalanlarına karnım tok artık hiç kanmam
Desem de böyle kendim bile aldanmam
Sevda suç ise idamda kurtarmaz beni
Bana verilen ceza idamdan daha beter
Bunca çektiğim çile yeter Allahım yeter
İsyan sayma sözümü ama halim çok beter
İdamım olursa eğer sevgili elinden razı gelirim ben
Acı çekmem hiç bin kere olsa bin kere evet
Gel sevgili idam ipim hazır
Seher vakti gönlümün derininde ol
Bekliyorum, bari idamıma gel
Ölürken tek sen ol yanımda
Dünya nimetlerinden bir tek istemem
Ekmeğim, suyum, aşım sensin
Biliyorsun işte gel artık gel
Dilim damağım kurudu
Bekliyorum…
ŞİMDİ SEN AĞLA

Ne kadar öfkelenmişimm kim bilir, ayrılık döneminde insan sevgilinin çabalarını göremiyor hiç bir şey
yapmıyor sanıyor bende o anlardan birini yaşarken yazmıştım yoksa benim dilimden bu sözler
dökülürmüydü sevgiliye şarkı tadında olmuş biraz sanırım, eski bir şiirim yine ...

Bendeki bu canı can bilmedin ki


Her gece ağladım üzülmedin ki
Sen kıymetimi hiç bilmedin ki
Şimdi sen ağla yokum diye yanında

Bendeki bu aşkı aşk bilmedin ki
Gözümden kan döküldü üzülmedin ki
Bu sevdanın sonunu hiç düşünmedin ki
Şimdi sen ağla yokum diye yanında

Bendeki bu gözü göz bilmedin ki


Gözyaşım eksilmedi üzülmedin ki
Ah perişan oldum düşünmedin ki
Şimdi sen ağla yokum diye yanında

Sevgimin saflığına inanmadın ki


O kadar şeffaftı sen görmedin ki
Seni çok seviyorum diyemedin ki
Şimdi sen ağla yokum diye yanında

Gelsen de gelsen de gelsen de bana


Yalvarsan yalvarsan yakarsan da
Sanma ki taviz var bir daha sana
Gelme gelme istemem seni…
YAŞA BAKMAZMIŞ KEDER

Hayat nasıl bir oyun


Oynamaktan yoruldum
Daha yaşım erkenken
Türlü dertle boğuştum

Derler ki derdin nedir?


Daha ne yaşadın ki?
Hayat yeni başlıyor
Kaç zulüm atlattın ki?

Derdim belli değildir


Her gün yeni eklenir
Tam tükeniyor derken
Bir başkası beklenir

Tükendi umutlarım
Çare kalmadı bana
Herkes mutlu mesutken
Yas düştü dertli başa
BİR ŞANS DAHA

Çok sevdiğini sandığımız kişiler bile çok düşüncesiz çıkar bazen canımın yandığı bir anda döküldü
duygularım dizelerime...

Şimdi bir şans daha veriyorum


Beni kıranlara, arkamdan konuşanlara
Tüm ihanet eden dost sandıklarıma
Yalanlarıyla kandırdıklarını sananlara
Sahtekârlıklarıyla aldatanlara
Dostum diye kandırıp da yüzüme vuranlara
Hayal kırıklığına uğratanlara
Sinirlerimi bozanlara, haddini aşanlara
Bir şans daha veriyorum
Haydi gelin affettirin kendinizi bana..

Ben verdim o şansı sizlere


Gerisi kalmış hata edenlere
Ama nerde, o yürek var mı sizlerde?
SİMİT, PEYNİR ve ÇAY

GÖNÜLDAŞIMA ADIGÜZEL’E HİTABEN...

Kalktım Bu sabah erkenden


Yine ilk geçen simitçiden aldım iki taze halka
Sonra demli bir çay doldurdum her zamanki bardağıma
Oturdum büyük bir iştahla kahvaltı masasına
Kopardım simitten bir parça
Hemen ardından bir dilim peynir
Bu sefer yutuyorum derken
Düğümlendi yine boğazımda
Yokluğun geliverdi aklıma
Demli çayın kokusunda
Birlikte yaptığımız özel kahvaltıydı bu
Kalktım hışımla iştahla oturduğum masadan
Biraz sonrasında tekrar döndüm yerime
Bir daha denedim
Yine aynı yerde takıldı kaldı küçücük lokma
Fazla ısrar etmedim kendime
Sen olsaydın “biraz kilo al” der
Lokmaları sıralardın sevda kokan ellerinle peşi peşine
Bilseydim ayrılığı, hayal edebilseydim böyle olacağını
Hiçbir zaman “doydum, yeter” demez
Saatlerce simit yerdim
Ve iştahla yediğin lokmaları daha keyifle izlerdim
Artan simitleri bin bir parça yapıp
Her zamanki kahvaltı saatimizde
Pencerenin önüne koydum
Bari kuşlar nasiplensin diye
Bir görsen, birikiyorlar hızlıca
Doyana dek yiyorlar
Pek doydukları söylenemez
Hasret kokan simitlerle
Yani ayrı kalışımız
En çok kuşlara yaradı
Benim için pek iyi olmadı
Aksine her lokma seni hatırlattığından
Elâ kınalı kuş kadar bile yiyemiyorum
Hasret kaldım simit, peynir ve çaya…

Vuslatı taşıyorum her hücremde


Zaman akıp gidiyor fakına varmıyor musun?
Fazla vaktimiz yok unutuyorsun
Gel artık demiyorum bu sefer
Sadece
Simit, peynir ve çaya hasret kaldım
Hasretlik çektirme bana
Kıyamazsın biliyorum
Ben simitçiye sesleniyorum
Acele et sevdiceğim
Söz kuşları da unutmayacağım…
85.YILIN ANISINA

Cumhuriyet bayramı gelmiş bize ne mutlu


Bu vatan ucuz değil her adımı kan dolu
Toprakları kazanan koskocaman Türk ordu
Atam armağan etmiş güzel cumhuriyeti

Cumhuriyet ilanı tamda bugünde oldu


Kıymet bilmek gerekir uyan artık Türk oğlu
Sende kıymet bil hiç göz kırpmadan koru
Atam armağan etmiş güzel cumhuriyeti...

Gözlerine baktımda
Nasıl anlamlı atam
Senin armağanın
Bu güzelim hür vatan...

Ulu Önder’e bu güzelliği bize armağan ettiği için ayrı bir minnet borçluyuz...
MANİ TADINDA

Ela gözlere yazılmış mani tadında küçük bir şiir...

Ela gözlüm hoş bakışlım


Gel beraber oynaşalım
Şu kocaman hayatı
Beraberce paylaşalım

Al yanaklım güzel yüzlüm


Gel seninle anlaşalım
Bu güzel çağları
İkimiz bir dolaşalım

Selvi boylum gül kokulum
Hadi saklanıyorum
Ebe sırası sende
Say,sonra bul, bekliyorum...

Elâ gözlerine gurban olduğum.


Maniler döktürmüş, inciye bedel.
Gönül dertlerine derman olduğum.
Denizler içinde mercana bedel.

Kalem ile gergef gibi işlemiş.


Yazdığın yazıya ferman olduğum.
Üç elmadan birisini dişlemiş.
Kervanın geliyor sarvan olduğum.................Kardelen26

Gidelim bahçeye bağa


Karışıp çoluk çocuğa
Uzak değil mutluluğa
Gel beraber ulaşalım…………………………BKarayel

Ela gözlü tatlı dilber


Var mıdır benden haberin
Aşkın bana acı biber
Yanıyor işte her yerim………………………….fertom

Ela gözler başka bakar,


Baktığı yerleri yakar,
Feryadım ayyuka çıkar,
Semalarda dolaşalım.

Kulağımı çınlatırsın,
inilemez inletirsin,
Her derdini dinletirsin,
Gel kalbimde buluşalım........................Ümit Zeki SOYUDURU

SEVDA YELKEN BİZ BİR NEHİR


DOLAŞALIM ŞEHİR ŞEHİR
GÖNÜL ADRES VERİR BELKİ
O NOKTADA BULUŞALIM.....................OZAN MERDAN

Gönül nazım,yörük kızım,


Sevdadan yana şanslıyım,
Eller derin uykularda,
Sensin benim gönül sızım.......................yetim ali

Narin bellim ahu gözlüm


hadi gelde koklaşalım
bülbül dillim name sözlüm
gel beraber dolaşalım..............................lazuşağı

Siyah gözlerine yandığım güzel


Gözüne sürdüğün sürmen olaydım
Şirin sözlerine kandığım güzel
Dilinden süzülen cümlen olaydım...................gezgin1985

kırık saza tel bulunmaz


yüreğime yar
ocak da közüm bitti
fırında har
beklerim ben yıllardır
gelmedi o zalim yar
desene bu baharda
başımıza yağacak
bu zamansız kar.....Gürsel’ce

Bağa girdim nar için


Bağdan nar kobpardım yar için
Nar kökün kurusun
Benim sevdam nazlı yar için

Gül dopladım deste deste


Gülden yaptım beste
gül soyun sapun kurusun
Ettin bizi bu sene geste (TAŞLAMA) Ankara ile ilgili....................... şair 67
YARIM KALAN BİR HAYAT

BU ŞİİRİ YAZDIĞIM ZAMANLARDA ÇOKÇA GÜNDEME GELEN AYRILIKLARI GÖZ ÖNÜNDE


BULUNDURDUMDA ESKİDEN BU KADAR KOLAY DEĞİLMİŞ SANIRIM BU İŞLER DİYEREK DÖKÜVERDİM
DUYGULARIMI DİZELERE YANİ KONUNUN BENİM YAŞANTIMLA ALAKASI YOK CANA CANLAR....

Bu şiir daha çok uzun yıllar boyunca evli kalayı başarabilenlere.


Eşinizin kıymetini bilmeniz önsözüyle...

Neden mi buradayım?
Senin büyüklüğüne inanmadığın sevgim getirdi beni buralara.
Kısa bir zaman daha haber almak istiyorum senden.
Beni anla...
Sonra!..
Şey!
Sonra, zaten
Unuturum ben
Yani!...
Yani unutmaya çalışırım.
Sahiden...!
Aman unuturum zaten ben.
Birkaç gün, geldiğin saatte sofrayı kurarım,
Televizyonu seyre dalar, eskiyi hatırlarım.
Ne bileyim, biraz çikolata yerim
Sonra da eskisi gibi diyete girerim.
Sevmezsin diyeti bilirim...
Zamanla resimlerden de çıkarırım seni..
Sonra zildeki ismini de değiştiririm.
Ya da!...
Ya da taşınırım hatıralarla dolu bu sokaktan da...
Ah! ah keşke eskisi gibi olsak,
Sen dokuzda eve gelsen,
Kapıyı usulca açsan;
Bende: ’hoş geldin canım!’ deyip sıkıca boynuna sarılsam.
Kahvelerimizi yudumlarken, koyu bir sohbete dalsak.
Sonra!...
Sonra her zamanki gibi patronun yaptıklarını anlatsan,
Bende olur öyle şeyler deyip sinirini yatıştırsam.
Sonra sıcacık yatağımıza girsek
Ve birbirimize seni seviyorum desek
Sahi!...
Sahi ne oldu bize,
Ne oldu o bitmeyeceğine inandığımız sevgimize.
Ne buldun onda söylesene!
Yaptığın yakışmadı;
Ne sana nede o büyük sevgimize...
Yakışmadı ihanet! ne sana, nede bana.
Yarım kaldım bu hayatta...
Ama! ne olursa olsun,
Delice seviyorum hâlâ
Ama gururlu biriyim, unutma!
Kimsenin müptelası da olmadım ben daha,
Gerekirse gizlerim sevdamı duvarlara….

Arzu Buse ERASLAN

EVET HAYAT ŞARTLARI BİRAZ ZORLAŞTI AMA GÜNÜMÜZDE GERÇEK SEVGİ ÇOK AZ KALDI HELE SON
GELEN ÇAĞ ÇOK KÖTÜ GELİYOR HABERİNİZ OLA KENDİ ARKADAŞLARIMDA GÖRÜYORUM Kİ " HAYIR
EFENDİM BENİM DEDİĞİM OLACAK " "NEDEN ONUN DEDİĞİNİ YAPAYIM" GİBİ KENDİ BAŞINA
HÜKÜMETLİKLER VAR ESKİDEN BU YOKMUŞ Kİ ORTA YOL BULUNMAYA ÇALIŞILIRMIŞ ERKEKLER
KARILARINA KIYAMAZMIŞ İNCİTMEZLERMİŞ VE KADINLAR KAYINVALİDELERİNİ
BARINDIRABİLİRLERMİŞ ŞİMDİ İSE GÖRÜYORUM Kİ BEN KAYNANAYLAMI(AFFINIZA SIĞINARAK BU
KELİMEYİ KULLANIYORUM) YAŞAYACAĞIM HERKESİN KENDİ EVİ VAR BİR KERE KADIN GERÇEKTEN
SEVİYORSA EŞİNİ DÜNYAYA GETİREN KİŞİYEDE SAYGI DUYMALIDIR VE KAYNANA DEĞİL ANNE
OLMALIDIR KENDİ ANNESİNİN YERİ ELBETTEKİ APAYRI AMA BU SAYGIDAN KAYNAKLIDIR SONRA
ÇOCUKLAR EVİN NEŞESİDİR BİR KARİYER DERDİDİR Kİ YAKMIŞ TUTUŞTURMUŞ PAÇALARI BEBEK
BEREKETTİR AİLEYİ OLUŞTURUR VE KUVVETLENDİRİR ŞİMDİKİ AİLELERİN HİÇ ÇOCUĞU YOK(BİLİNÇSİZ
OLUPTA 7 ÇOCUKLU OLANLARDAN BAHSETMİYORUM)ARTIK KALP GÜZELLİĞİNE DEĞİL YÜZ
GÜZELLİĞİNE FİZİK GÜZELLİĞİNE ÖNEM VERİLİYOR KADIN BİRAZ KİLO ALDIMI BEYİN GÖNLÜ BAŞKA
BİR YERE KAYIYOR YA DA BEY BİRAZ GÖBEKLENDİMİ KADIN UZAKLAŞIYOR HEM ARTIK TEKNOLOJİNİN
GELİŞMİŞ OLMASINDAN KÖTÜ ETKİLENİYOR YUVALAR İKİ ÇİFT LAF ETMEYE DİLLERİ VARMADAN BİRİ
BİLGİSAYARIN BAŞINA BİRİ TELEVİZYONUN BAŞINA CEP TELEFONLARI ZATEN HİÇ SUSMUYOR VE EN
ÖNEMLİSİ EŞLERİN BİRBİRİNE SAYGISI YOK SADECE AŞK ÜZERİNE KURULAN EVLİLİKLER GÜNDEMDE
ELBETTEKİ AŞK VAZGEÇİLMEZ AMA AŞKI YAŞARKEN SAYGI KAVRAMINIDA OLUŞTURMAK LAZIM
ÇÜNKÜ İR SÜRE SONRA AŞK NE YAZIK Kİ KÖRELİYOR YANİ ARTIK EVLİLİKLER DEĞİL EVCİLİKLER VAR
BUDA BENİM NACİZANE DÜŞÜNCEM SEVGİ VE SELAMLAR...
AŞK PASTASI(TARİFLER 1)

KENDİ PASTAMI SUNUYORUM SİZLERE HERKESİN PASTASI KENDİSİNE GÜZEL OLUR AMA SİZDE
BUYURUNUZ EFENDİM TADIMLIK OLSUN SİZLEREDE...

Malzemeleri;

İki boş gönül

Yarımşar kalp fedakârlık

Karşılıklı sevgi, saygı

Bir tutam korku

İki avuç dolusu cesaret

Biraz tutku

Alabildiğine gözyaşı

Alabildiğine mutluluk

İsteğe göre; boy, pos, endam

Hazırlanışı;

Önce boş gönüllerin gözleri karılır

Üzerine fedakârlık eklenir

Biraz sevgiyle yoğrulur

Yumuşak bir kalp kıvamına getirilir

Hamur biraz dinlenmeye bırakılır

Üzerine tutku ve cesaret ilave edilir

Önceden ısıtılmış aşk fırınına verilir

Kremasının hazırlanışı;

Ilık gözyaşının içine

Mutluluk şekeri, korku, saygı ve sevgi eklenir

İyice karıştırılır

Soğuyan sevda kekinin üzerine boca edilir


Üzeri boy, pos ve endamla süslenir

Afiyet olsun… J
AŞK BİZE GURBET OLDU SEVGİLİM

eeee ne kadar üzgünmüşüm ne kadar kırılmışım demek ki yaşananlara eski bir şiir kaygılanmayın şu
anda herşey yolunda :)

Ay ışığı vurdu dizelerime


Alışkın olmadığım bir aydınlık sardı çevremi
Gözümü aldı keskin ışık
Aşk bize gurbet oldu sevgilim

Ay ışığı vurdu çocukluğuma
Canlanıverdi hatıralar, gözlerim doldu
Islandı dizelerim
Aşk bize gurbet oldu sevgilim

Ay ışığı vurdu yastığımdaki çiçeğe


Dayanamadım kapanıverdim üstüne
Kapattım aydınlığı kendi bedenimle
Aşk bize gurbet oldu sevgilim

Ay ışığı vurdu kırgın kalbime


Yarama tuz basıldı bu ışıkla birlikte
Bu acı ağır geldi dayanamazdım, öldüm
Aşk bize gurbet oldu sevgilim gördüm…

Ay ışığı vursaydı keşke veda vaktine


Cesaret edemezdim gözlerini görünce
Aşk bize gurbet olmazdı hiç değilse
Olmazdı ela gözlü sevdiceğim olmazdı…
ŞAHİTLERİM VAR BENİM

Heybeliadanın o muhteşem manzarasının muhteşem gizemi sabahın kör vakti kaldırdı beni, o
günlüğüne adanın güzelliğini yaşamak için mecburi kaldığım otel odasının rahatsız yatağınında katkısı
var tabii :) ADIGÜZEL’e bir güzellik daha çıktı bakalım oda beğenecek mi?

Ezanlar ve bir sigara


Şahit seni sevdiğime
Gözüm kör olsun ki yârim
Bakmadım hiç kimselere

İstanbul yine şahit
Senin için öldüğüme
Günüm kalmasın ki gülüm
Yüzüm gülmez hiç kimseye

Deniz bile semah durdu


Bu aşkın yüceliğine
Şahit oldu bugün yine
Tapılası bu sevgime…

Seni anlattım bugün


O coşkun denize
Güzel yüreğini
İlahlaşan bedenini
Hatta ela denizimi
Kıskandı sanki bizi
Kocamanca gülümsedi
Mutluluklar diledi
Ben sana kefilim dedi 
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANA CAN

Can dostun son şiirinin hikayesinde doğum günü olduğunu öğrenince böyle bir hediye vermek istedim
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANA CAN...

Kazım DOĞAN şiirleri dillerde


Doğmuş en güzel günlerden birinde
Haber etmiş doğum günümdür diye
Doğum günün kutlu olsun cana can

Tanımaz bilmez belki beni çok


Yalan dostluklara karnı doymuş belli, tok
Yalanla dolanla da belli ki hiç işi yok
Doğum günün kutlu olsun cana can

Buse kız derki yanlış gelmesin sözüm


Dostlarımı severim işte böyledir özüm
Kimsenin bir şeyinde yoktur tek nebze gözüm
Doğum günün kutlu olsun cana can
ŞİİRİMİ YAZIN MEZAR TAŞIMA

Elbet bir gün bende göç edeceğim dünyadan


Ebedi bir yolculuğa çıkacağım sonunda
Belki bu gençlik çağımda
Belki ömrümün ikinci baharında
Belkide şuurunu kaybetmiş ihtiyar yaşımda
İşte öldüğüm vakit şöyle yazın mezar taşıma
“Bir zamanlar bende senin gibiydim”
İyi olan iyi sansın
Kötü olan kötü
Efkârlı olan efkârlı bilsin beni
Ama anlasın ki yolun sonu bu
Bir gün bende öleceğim elbet
Belki temiz, pak
Belki kirlenmiş, taş
Belki aptal ve saf
İşte öldüğüm vakit şöyle yazın mezar taşıma
Elaydı gözleri, belaydı sözleri, ne çoktu gizleri
Ama bir zamanlar sizin gibiydi
Belki keder getirir sonumu
Belki bir kaza
Belki kalkamam sabah, yattığım büyük hazla
Gözlerim açık çakılı tavana
İşte o vakit şiirimi yazın mezar taşıma
Gençliğinde özlem çekti
Yalancı bahardı geldi geçti
O bugün ölümü seçti
Unutmayın bir zamanlar sizin gibiydi

Özlem ölümü getiriyor akla


Aşk attırıyor türlü takla
Öleceğim gün için şu sözü sakla
Bir zamanlar bende sizin gibiydim
Şiirimi yazın mezar taşıma…
BİR ÇOCUK VAR İÇİMİZDE

Bazen sızlanıp dururuz ya


Sebebini bilmediğimiz ağrılardan
Bazen doyasıya şeker yeriz ya
İşte bir çocuk var içimizde

Kimi zaman sessiz sessiz ağlarız ya


Yatağın bir ucunda
Hani bazen hiçbir şeyi umursamayız ya
Çocukçasına

Kimi zaman dalarız hani
Ucu bucağı olmayan hayallere
Kiminde özleriz ya
Annemizin dizinde uyumayı

İşte o zaman
İçimizdeki çocuk uyanır
Ağlar herşey yarım kalır
Yaşınız kaç olsa da
Yakar bir deli özlem
Eyvah
Annem çok uzaklardadır
TÜRKÜLERİN ŞİİRİ

Gecelerim gündüzüme karışmışken en sevdiği şey olan türkülerle hitap etmek istedim sevgili
ADIGÜZEL’e ...Gözlerini görünce semaha durur tüm melekler...

“Evvelim sen oldun ahirim sensin”


Sende açtım kapattığım gözleri
Kollarında solacağım sevgili
Olmasan da yanımda “ahirim sensin”

“Hastane önünde incir ağacı”


Yoktur aşk acısının yardan başka dermanı
Dinlemiyor gönül padişahın fermanı
Gözüm takılı aşk ağacında seni beklerim

“Çınar idim dünyada bir dala döndüm”


Bir kor ateştim hazla yanarken söndüm
Seni kalbimde en derin yere gömdüm
Çıkaramaz hiç kimse dünya düşse peşime

“Canım fedadır senin yoluna gel girme benim kanıma”


Sev sende beni en derin tutkularla
Kaybetsekte aşkı bulalım ufuklarda
Ben sana tutkunum sen bana vurgun

"SİVAS ELLERİNDE SAZIM ÇALINIR"


Öldürseler bile yardan ayrımı kalınır
Uçsuz bucaksız hayallere dalınır
Türkü olalım dolaşalım diyar diyar

“Ah gülüm gülüm kırıldı kolum tutmuyor elim”


Sen sarmadın garip kaldı ince belim
Hiç durmuyor akıyor sevda selim
Pınar olup coşalım baştan uca

“Kirpiğin kaşına değdiği zaman”


Beni düşün şöyle bir an
Gönül diyarında bir sılaya doğru
Kumru olalım konalım daldan dala

“Banane yazdan bahardan banane borandan kardan”


Bir tek sen varsın ömrümde sensiz her anım yalan
Sen yokken aldığım tek nefes haram
Rüzgâr olalım eselim sevdadan sevdaya,

“Gece gündüz tenhalarda ağlayanım var demedin”


Vakit önemli değil her dakika seninleyim
Gül bahçesi oldum da bir tomurcuk dermedin
Misli amber olalım kokalım buram buram
“Geceleri uyku girmez gözüme zalim yastık diken olur yüzüme”
Hep aklımdasın yok senden başka eğlence
Yazıyorum ismini dünyaya hece hece
Seviyorum diyelim dolalım yüreklere

“Haydar Haydar o yar benim kime ne?”


Ne karışır el bilmem
Dert benim sevinç benim tasası düşmüş âleme
Sevinç olalım düşelim dilden dile

“Şu metrisin önü bir uzun alan bir tek seni sevdim gerisi yalan”
Sensin beni uçsuz hayallere salan
O güzel gözlerindir yanıma tek kâr kalan
Düş olalım dolaşalım günden güne

“Ela gözlüm ben bu elden gidersem”


Gitmek zorunda kalıp yanlış yola sürersem
Ahirete giderim sadece
Yine seninle birlikte

Tüm türküler seni anlatır bana


Bütün dizelerde seni okurum ben
Her açtığım romanda yine sen
Güneşte varsın mehtapta varsın
Benim kadar sevmedin ki anlayamazsın….
İMAN KİMDEDİR?(SAHTE HACI HOCALARA))

Hacılar Hocalar Dünyayı Sarıyorlar


Bağırların Dövmeyi İyi Bir İş Sanıyorlar
Fikri Uymayanları İmansız Sayıyorlar
İman Kıyafette Değil Seven Kalptedir

Yönünü Kaybetmiş Gibi Başını Sallıyorlar


Canları Yanmış Gibi Nasıl Bağırıyorlar
İşkence Çeker Gibi İlahi Söylüyorlar
İman Seste Değil Seven Kalptedir

Çoluğun Çocuğun Beynini Yıkıyorlar


Türlü Hikâyelerle Saçmalıyorlar
Allah Neler Buyurmuş Bir Tekin Bilmiyorlar
İman Dilde Değil Gören Kalptedir

Hangi Kitapta Yazar Kendine Zarar Vermek


Kendince Hükmedipte Topluma Pir Kesilmek
Kuranda Yazarmı Hiç Yerden Yere Serilmek
İman Harekette Değil Bilen Kalptedir

Çok Kızdırdı Beni Bu Çokbilmiş Hocalar


Allahın Kuralını Hiçmi Hiç Bilmiyorlar
Yüce Allah Biliyor İman Kimdedir
İman Eşarpte Değil Güzel Kalptedir

Buse Kız Derki Sakın Yanlış Anlamayın Beni


Hakkı Haramı Bilirim Ben
Kırmak İstemedim Kimseyi
Ama Canıma Tak Ettirdiler Kızdırdılar Beni
VARLIĞIN ONUR BANA

Bir bakınca yüzüne


Dünyalar benim olur
Gözlerini görünce
Duyarım büyük gurur
Senin olmak sevgilim
İnan çok büyük onur
Ver bana ellerini varlığın onur bana

Sen gülünce bir sefer


Bütün saatler durur
Olmazsan buralarda
Bu kız dünyadan soğur
Bakınca gözlerine
Derinlerde boğulur
Ver bana ellerini varlığın onur bana
ELA BAKIŞLI KIZ

Simsiyah saçları sinesine dökülmüş


Birde kaşları var ki görenleri öldürmüş
Ok gibi kirpikleri gelin gibi süzülmüş
İri elâ gözleri denizlere gömülmüş
Elâ bakışlı kız ne güzelsin sen

Edalı işveli gülüşü ateşleri söndürür


Bir sallasa elini kısmet balla dökülür
Nefes aldığı vakit sevdalısı görülür
Başına bir hal gelse ne dizler dövülür
Elâ bakışlı kız naz etme gayrı

Konuştu mu dilinden bal akar kaymak gelir


Bir severse o gönül ne dert ne çile görür
Akıllıdır aslında aşka gelince saflık görünür
Cesareti dağ gibi kayaları indirir
Elâ bakışlı kız hep mutlu ol sen

Kendimden kendime anca bu kadar


Ukalalık eyledim lakin kalem bunları yazar
Yazmasaydım şayet baş ağrısı oyalar
Af buyurun ne olur Buse kız böyle işte
ZARALICAN ABLAMIN DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN….

Zalim kader uzatmasın elini


Aşk kalbinden eksilmesin be ablam
Razı gelme sakın kötülüklere
Almasınlar senin ahını ablam
Lale gibi gül gibi
Işık gibi gün gibi
Can gibi canım gibi
Ah ablam ne güzelsin
Nihayetinde sende güleceksin

Şu dağlar ardı boranla kardır


Ablamın memleketi Sivas’tır yardır
Doğum günü bugün Mevlam sen yağmur yağdır
İlkbahar gibi yaz gibi
Yaprak gibi nar gibi
Ellerin hiç boş kalmasın ablam

Gelin gibi gonca gibi


Üzüm gibi kiraz gibi
Rüya gibi reyhan gibi
Bebek gibi bal gibi
Ümitlerin eksilmesin
Zalımlardan uzak durasın ablam…
KIZIMA(Elâ Deniz)

Geleceksin ilerleyen zamanda yanıma


Bir avazda büyük acılarla
Koklayacağım cennet kokunu mis gibi
Doyamayacağım pamuk tenine bakmaya
Yürümeye başlayacaksın sonra
Evin altını üstüne getireceksin
Sen önden dağıtacaksın, bende arkandan toplayacağım
Bazen yorulacağım ama asla sıkılmayacağım
Sonra okula başlayacaksın belki olacaksın abla
Sayılar, kelimeler olacak başına bela
Genç olacaksın asileşeceksin belki
Kavga edeceğiz küseceğiz türlü türlü
Sonra kucaklayacağım yavrum diyerek seni
Baş kaldırman bitecek sende saracaksın beni
Sevgilin olacak, baban muhakkak duyacak
Olmaz öyle şey deyip öfkeye başvuracak
Bakacaksın ki böyle olmayacak
Hayatında kaçamaklar başlayacak
Benim bile haberim olmayacak
Büyüdüm gece çıkabilirim diyeceksin
Baban izin vermeyecek
Anne ne olur diyeceksin
İkna etmek bana düşecek
İlk seferde izin vermeyecek
Peşinden oda gelecek
Ama sonra büyüdüğünü fark edecek
Yaşlandık hanım diyecek
Zaman geçecek gelinlik çağın gelecek
Elbet kısmetini yüce Allah bilecek
Baban kolay kolay evet demeyecek
Ama eli mahkûm sen isteyince elbet evlendirecek
Ben buruk bir mutlulukla ağlayacağım hiç yokken sebep
Ana yüreği işte dayanır mı hiç kızına
Beyazlarla görünce gözyaşım süzülecek
Bir gün müjdeli haber kulağıma gelecek
İnanamayacağım duyduklarıma içim bir titreyecek
Babana söylemekte yine bana düşecek
Varacak yine kocadığının farkına
Sonra başlayacak anlatmaya
Şöyle dikkat etsin kendine şunu yapmasın
Onu yesin bunu yesin dikkat etsin kendine
Bir şeye ihtiyacı var mı diye düşecek telaşa
Ve içine sakladığı o kocaman merakla gelecek yanına
Torunumu kucağıma aldığım vakit sen geleceksin aklıma
Ufaklık biraz büyüdüğünde çalışmak isteyeceksin
Torunda kalacak bana
Anne şunu yedirme, anne bunu giydirme diye
Bilmişlik taslayacaksın bana
Sanki seni ben büyütmedim ya
Senin bebek büyüdüğünde de
Uğramaz olursun yanıma yoğun işler çıkar ortaya
Telefon edersin artık anne nasılsın ilaçlarınızı aldınız mı diye
Belki merak edersin ismim niye bu diye
Benim gözlerim elâ babanın gözleri de
Boğuluruz göz göze gelince sebep bu işte
Bir gün hasret giderdiğimiz telefon sana çalar
Elâ Deniz annen öldü diye
Birkaç gün ağlarsın sonra kapanır yara
Yıllar geçtikten sonra bir boşluk uyanır sol yanında
İşte o zaman beni ve babanı hatırla
Seni çok seven iki yürek yatar toprak altında…

Belki bu dizeleri yazmak için erken yaşım


Kalemime söz geçiremedim ağrıdı başım
Dayanamadım sancıya aldım kalemi elime
Bu duygular döküldü dizelerime…
ELÂ DENİZ

Her gece karanlıkta ölüme yatıyorum
Düşünüp düşünüp hep kan ağlıyorum
Aklıma geliyorsun her an kavruluyorum
Ya duy dertli sesimi ya da sesini duyurma

Kaderimle uyuyup onunla kalkıyorum


Bitmez anılarınla hayale dalıyorum
Anla artık, seni unutamıyorum
Ya bütün ol benimle ya da gel al kendini

Gözlerin âdeta bir elâ deniz


Bitmeseydi ne olurdu o mükemmel sevgimiz
Herkes kıskanıyordu ne mutluyduk ikimiz
Ya gel hayal olalım ya da tükeneyim

Kapladı gündüzümü gecenin karanlığı
Hiç çıkmıyor aklımdan ayrılık bataklığı
Oysa nede güzeldi o asmalı aşk bağı
Ya gel pamuk ol kalbime ya da elâ bir taş basayım

Artık dayanamıyorum yüreğin acısına


Bir görünce yanıyor zor oluyor insana
Ömrüm tükendi “oysa benim yaşım kaç” daha
Vuslat imkânsız oldu kavuşamayacağız
ELÂ BONCUK

ELÂ BONCUK

Yollara sor beni


Fazla bekleme
Eğer yalansa sevgim
Bakma gözüme

Günlere sor beni


Çokça gecikme
Gerçek değilse aşkım
Değme tenime

Yıldızlara sor beni


Acele ette
Büyük değilse tutkum
Gülme yüzüme

Tomurcuk güllere sor
Çabuk vazgeçme
Varsa eğer çıkarım
Öldür beni de

Elâ boncuklara sor


Derine inde
Kul değilsem ben sana
Bir daha sevme…
BAŞAK KOKULU ÇOCUK

BAŞAK KOKULU ÇOCUK

Açtım ki gözlerimi gün ışımış

Başımda akşamdan kalma dizgin bir ağrı

Gözlerimin boyası akmış

Saatlerce ağlamaktan

Başak kokulu çocuk neden böyle yaptın

Çiçekler bir bir açmış, mis gibi

Bense sadece uzağımdaki kokuyu hissetmek istiyorum

Tenimin rengi atmış

Beynimle savaşmaktan

Başak kokulu çocuk neden böyle yaptın

Yüreğimde o sözlerin burukluğu kalmış

Dönüşünü bekliyorum aldırış etmeden

Dudağım uçuklamış

Türlü kâbus görmekten

Başak kokulu çocuk neredesin

Oysa ne mutlu yaşamıştık

Hak etmedim cancağızım hain değilim

Eğer böyle devam ederse bekleyişim

Sevdamı Azrail’le gönderirim

Yıkanmasına gerek yok zaten hiç el değmedi

Birkaç dua edilir, kara toprakla örtülür


Hiç değilse üzerine birkaç damla su dökülür…
KİRALIK CENNET

Cenneti bugün bizim için kiraladım sevgilim


Tüm sevaplarım karşılığında
Bugün cennetin bütün güzellikleri bizim
Tadını çıkaralım aşk bahçesinin
Sadece bizim için parlıyor nurlar
Bir tek ikimiz için huriler sürünmüş güzel kokular
Senin tek hurin benim
Başkasını görmesin sakın gözlerin
Cenneti kiraladım yârim
Sadece sen mutlu ol diye
Belki biraz hayal âleminde
Ama olsun cennet bugün bizim elâ gözlüm
Bir zamanki Havva’yla Âdem gibi
Şu an tek sahibi biziz
Cenneti kiraladım canım
Bir tek mutlu olman sebep
Hadi minicik birer çocuk olalım önce
Yedi yaşında iki masum çocuk
Koşalım, eğlenelim, salıncağa binelim
Gökyüzüne bakalım avare gibi
Başımız dönecek kadar hızlanalım
Bulutların arasında kaybolalım
Evcilik oynayalım
Sonra doktorculuk
Mehtap ay dedemiz olsun
Bizimle yürüdüğüne inanalım
Ardından birer toy genç olalım
Aşk gözümüzü kör etsin
El ele tutuşup gezinelim ağaçların arasında
Çekinerek öpüşelim dakikalarca
Büyüyelim birer yetişkin olalım
Sohbet edelim derinlemesine
Ruhumuzu dinlendirecek birkaç türkü dinleyelim
Sonra
Ürkmeden korkusuzca
Saatlerce sevişelim
Çocukken bizimle yürüyen
Mehtabın ateşli ışığında
Sonra yaşlanalım
Elimizde birer asa
Geçmişi yâd edelim
Birkaç damla gözyaşı dökelim
Gül kokuları arasında
Sonra gecenin aydınlık karanlığında
Sonsuzluğa ölelim
Bir günlük kiraladığımız cennette buluşmak üzere
Sonsuzluğa ölelim
Ve ertesi gün
Cennette görüşelim
Cenneti kiraladım yâr
Bir günlükte olsa
Yapamadıklarımızı, hasret duyduklarımızı
Yapabilmek için
Cennet bugün bizim sevdiceğim
Kiraladım bugün senin için
Hadi ölelim
Seher vakti burada buluşmak üzere

Bir gün bunları doyasıya yapacağız


Kiralık cennette de olsa
Sen tüm güzelliklere layıksın elâ gözlüm
Bu nedenle
Cenneti senin için kapattım
Tam bir günlüğüne…

You might also like