Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 98

DrTus.

com 1
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

BÖBREK HASTALIKLARI

4 temel komponent hastalıklardan etkilenir.


1- Glomerüller
2- Tubuller
3- İnterstisyum
4- Damarlar
Glomerüller daha fazla immun aracılıklı hasara uğrarken, tubuller ve interstisyum toksik ve enfeksiyöz
etkenlere daha duyarlıdır. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.
DrTus.com 2
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

BÖBREK HASTALIKLARININ KLİNİK MANİFESTASYONLARI

Azotemi, kan üre nitrojeninin (BUN) ve kreatinin yükseldiği durumdur ve azalmış glomerüler filtrasyon hacmi nedeni
ile olur.
Prerenal azotemi böbrekte parankimal hasar olmaksızın böbrek hipoperfüzyonu nedeni ile olur.
Postrenal azotemi idrar akımı böbrek dışında bir yerde tıkandığında gerçekleşir.
Azotemi, bir takım klinik semptomlarla birlikte görülmeye başlandığında üremiden bahsedilir. Üremide ilave böbrek
hasarı, kalp, GIS ve nöromusküler sistem tutulumu olur.

GLOMERÜLER HASTALIKLAR

Bir glomerülü oluşturan temel komponentler içten dışa şöyle sıralanır;

Kapiller damarlar ve endotel hücreleri


Glomerüler bazal membran (GBM): Tüm kapiller yumak boyunca seyreder.
Viseral epitelyal hücreler (podositler): GBM’in lamina rara eksternasına yapışan ayaksı çıkıntıları
vardır. Dolayısıyla bunlar da tüm kapiller yumağı takip ederler.
Parietal epitel hücreleri: Bowman kapsülünün dış epitel tabakasıdır.
Tüm glomerüler yumak arası boşluk mezengial hücrelerle desteklenir.

Glomerüler HastalIkların Patogenezi

1.Dolaşan immun kompleks nefriti


Antijen glomerüler orjinli değildir. SLE glomerülopatisindeki gibi endojenöz orjinli; streptokoksik
infeksiyonlar sonrası olduğu gibi ekzojen orjinli olabilir.
Antijen-antikor kompleksleri (Ag-ab) kanda oluşur ve glomerülde tutunur. Çoğunlukla
kompleman aracılıklı bir zarar görülür. Tip III aşırı duyarlılık reaksiyonudur.

2.İmmun kompleks nefriti insitu


Bu durumda antijenler dolaşımda değil, glomerülde yakalanır. Tip II aşırı duyarlılık
reaksiyonudur. En klasik model anti-GBM nefritidir. Antikorlar, GBM’deki fikse antijenlere
yöneliktir.

3.Alternatif yoldan kompleman aktivasyonu


4.Hücresel immunite aracılıklı glomerülonefrit
Az görülen T hücre aracılıklı sitotoksisitedir.

5.Renal Yıkım Glomerülopatisi


DrTus.com 3
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Böbrek parankiminde belli ölçüde kaybı olan hastalarda geri kalan glomerüller hipertrofiye
gider. Renal yıkılım glomerülopatisi, hipertrofiye giden glomerüllerin nedeni tam anlaşılamamış
sekonder kaybıdır. Genellikle mezengial sklerozla sonlanır (Bkz. Fokal segmental
glomerüloskleroz).

GLOMERÜLER SENDROMLAR VE HASTALIKLAR


HASTALIK NEFROTİK NEFRİTİK
Minimal Değişiklik Hastalığı ++++ -
Membranöz Glomerülonefrit ++++ +
Fokal Segmental Glomerüloskleroz +++ ++
Mezengioproliferatif Glomerülonefrit* ++ ++
Membranoproliferatif Glomerülonefrit ++ +++
Proliferatif Glomerülonefrit** + +++
Kreşentik Glomerülonefrit*** + ++++

* = Örn. Ig A nefropatisi
** = Örn. Poststreptokoksik glm.nefrit
*** = Örn. ANCA glm.nefriti, antiGBM glm.nefriti

Nefrotik Sendrom
Masif proteinüri (>3.5 gr. Protein), generalize ödem, hipoalbuminemi (<3 gr.,/dl),
hiperlipidemi ve lipidüri ile karakterizedir. Başlangıçta hematüri, azotemi, hipertansiyon yoktur.
Nefrotik sendromun nedenleri yaşa göre değişik dağılımlar gösterir. 15 yaşından küçük
çocuklarda hemen her zaman primer nedenlidir ve bunlar arasında en sık (%65) lipoid nefroz
görülür. Adultlarda sekonder (sistemik) hastalık görülme oranı ise %40’lardadır.
En sık primer neden membranöz GN’dir (%40). En sık sistemik neden diabet, sonrasında
SLE ve amiloidozdur.

Minimal Değişiklik Hastalığı (Lipoid Nefroz)


Işık mikroskobik bulgu yoktur. Elektron mikroskobunda podositlerin diffüz kaybı izlenir.
Çocuklarda nefrotik sendromun en sık sebebidir. Bazen bir üst solunum yolu infeksiyonunu
ya da aşılamayı takiben görülür. Patogenezi tam bilinmemektedir. Podositlerdeki değişim,
proteinürinin bitişiyle geri döner.
Klinik Gidiş: Nefrotik sendrom gelişir. Küçük proteinler ve özellikle albumin kaybı olur
(selektif proteinüri). Prognoz iyidir. %90’ı kısa bir steroid tedavisine yanıt verir. (Steroide
yanıt vermiyorsa FSGS düşünülür) Bunların 2/3’ü daha sonra tekrarlar. %5’ten azında 25 yıl
sonunda kronik renal yetmezlik gelişir. Adultlarda tekrarlamalar daha sık görülür.

Membranöz Glomerülonefrit (MGN)


Yavaş gidişlidir. 30-50 yaş arası sık görülür.
MGN primer oluştuğu gibi sekonder olarak da oluşabilir. Önemli sekonder sebepler:
İnfeksiyonlar (kronik hepatit B, sifiliz, şistozomiazis, malarya)
Karsinomlar (özellikle akciğer, kolon Ca ve melanom)
DrTus.com 4
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

SLE
İnorganik tuzlara maruz kalma (altın, civa),
İlaçlar (penisilamin, kaptopril)
Metabolik hastalıklar (DM, tiroidit).
Yine de %85 primer, idiopatiktir.
Patogenez
Kronik immun kompleks nefritinin bir formudur. Primer MGN’de endojen yada glomerülce
tutulmuş antijenlere in-situ yanıt vardır. Glomerül kapiler duvarı hasarının MAC (C5-9) ile
olduğu düşünülmektedir. Çünkü lezyonda iltihap hücresi yoktur ama yaygın kompleman
bulunur.

Morfoloji
Işık mikroskobunda GBM’ın difuz kalınlaştığı görülmektedir. EM’da GBM’ın epitelyal
tarafında subepitelyal dikensi depozitler birikir. (Diken-kubbe görünümü) IF’ta GBM
boyunca granüler Ig G ve C3 birikimi görülür.

Klinik Gidiş
Öncesinde bir hastalık olmaksızın nefrotik sendrom ya da saf proteinüri şeklinde başlar.
Proteinüri selektif değildir ve steroid tedaviye yanıt vermez. İdrarla globulin ve albumin
kaybı olur. Sıklıkla yavaş bir seyir izler. %40 hastada 2-20 yıl arasında böbrek yetmezliği ile
sonlanan progresif gidiş olur. %10-30’u daha iyi bir gidiş gösterip parsiyel ya da tam remisyon
izlenir.

Fokal Segmental Glomerüloskleroz (FSG)


Nefrotik sendrom oluşturur. 4 durumda karşımıza çıkar:
Primer hastalık olarak
Sekonder hastalık olarak:
Diğer GN’lere sekonder olarak (IgA nefropatisi gibi)
Renal yıkılım nefropatisinin komponenti olarak
HIV infeksiyonu gibi başka koşullarla birlikte
İntravenöz ilaç bağımlıları
Orak hücreli anemi
Tüm nefrotik sendromların %10’udur. Bu hastalıkta da biyopsi negatif olabileceğinden
(fokal oluşu nedeniyle) lipoid nefrozdan ayırdetmek önemlidir (daha yüksek hematüri ve
hipertansiyon insidansı vardır, proteinüri non-selektiftir ve steroide yanıtı kötüdür). %50’sinde
10 yıl içinde end-stage böbrek oluşur.
Patogenez tam olarak bilinmez. Renal transplantasyon yapılanlarda proteinürinin 24 saat
içinde tekrarlaması dolaşan bir medyatorün etkin olduğunu düşündürmektedir.

Morfoloji
Başlangıçta bazı glomerüller etkilenir (fokal). Progresyonla tüm korteks tutulabilir. Histolojide,
damar yumaklarının bazılarının tutulduğu diğerlerinin intakt kaldığı görülür (segmental).
Lezyonda mezenjial matriks artmıştır, fibrozis (skleroz) görülür. Bazal membranlar kollapsedir,
hyalin bir materyal depolanır, lipid damlacıkları izlenir. Nadiren tüm glomerülde skleroz görülür
(global skleroz).
DrTus.com 5
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

IF’da mezengiumda Ig’ler (özellikle IgM) ve kompleman (C3) birikimi görülür.


EM’de viseral epitel hücrelerinde lipoid nefrozdaki gibi ayakçık kaybı görülür, BM dan epitel
ayrışması daha şiddetlidir.
Sonuçta glomerülün total sklerozu ve belirgin tubuler atrofi, interstisyel fibroz görülür. Spontan
remisyon eğilimi azdır.

Membranoproliferatif Glomerülonefrit (MPGN)


Primer olanın iki majör tipi vardır: Tip I ve II MPGN. Ayrıca sekonder de olabilir.(SLE, hepatit
B, hepatit C, schistosomiasis, kronik karaciğer hastalıkları, α-1 antitripsin eksikliği, bazı
maligniteler gibi)

Morfoloji
Tip I ve II için konuşacak olursak; mikroskopide her ikisi de benzer görünümdedir. Glomerüller
büyüktür; mezengial hücre proliferasyonu ve lökosit infiltrasyonu görülür. Lobüler bir
görünümü vardır. BM kalınlaşmıştır, glomerül kapiller duvarı çift kontur verir (tren ya da
tranvay rayı görünümü)
Tip I ve II’nin EM ve IF bulguları farklıdır.
Vakaların 2/3’ü olan tip I, subendotelyal elektron-dens depozitlerle karakterizedir. IF’da
granüler C3, IgG ve erken kompleman komponentleri izlenir.
Tip II’de, BM lamina densasında, elektron-dens, diffüz bir birikim görülür (Dens depozit
hastalığı). İmmunfloresanda İrregüler granüler odakçıklar halinde sadece C3 birikimi
izlenir.

Patogenez:
Sebebi tam bilinmeyen bir immun kompleks reaksiyonundan kaynak alıyor gibi durmaktadır.
SLE, Hepatit B ve C antijenleri ile de ilişkili olabildiği bildirilmiştir.
Tip II’li hastaların serumunda “C3 nefritik faktör” denen bir faktör alternatif kompleman
yolunu aktive etmektedir. Bu yüzden tip II’li hastaların serumlarında C3 seviyeleri ileri derece
düşmüştür.

Klinik gidiş:
Ana tablo nefrotik sendromdur. Akut nefrit ve hatta hafif proteinüri şeklinde de başlayabilir.
Prognoz kötüdür. Tip II’nin prognozu daha kötüdür.

MEMBRANOPROLİFERATİF GLOMERÜLONEFRİT (MPGN)


TİP Histoloji İmmunfloresan Elektron Kan kompleman
mikroskopi
• Mezengiumda hiperselülarite Bazal memb. ve Subendotelyal Azalmış (Hem C3, hem
TİP I (me zengial hücre artışı ve mezengium da granüler depozitler C1- 4)
lökosit infiltrasyonu beraber)
IgG, C3, C1 - 4
• Bazal membranlarda kalınlaşma
ve çift kontur (tren veya
tramvay rayı)
DrTus.com 6
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

TİP II (Dens Bazal memb. ve BM da dens Sadece C3


depozit hast.) mezengium da granüler depozitler azalmış.(Muhte melen
C3. alternatif komp yolu
(Ig G YOK) !!! aktive olur)

Nefritik Sendrom
Genellikle akut başlangıçlı klinik bir komplekstir.
1) Hematuri
2) Oligüri ve azotemi
3) Hipertansiyon ile karakterizedir.

Akut Proliferatif Glomerülonefrit


En sık glomerüler hastalıklardan biridir. İmmun komplekslerden kaynaklanır. Başlatıcı antijen
eksojen ya da endojen olabilir (Endojen �SLE, Eksojen � postinfeksiyoz GN). Başka
infeksiyonlarda etken olabilir. Kabakulak, kızamık, su çiçeği, hepatit B gibi.

Akut Poststreptokoksik (postinfeksiyöz) Glomerülonefrit:


Klasik poststreptokoksik GN, infeksiyondan 1-4 hafta sonra gelişir. β hemolitik streptokokların
“nefritojenik” türleri bu hastalığa yol açabilir. Çoğu vakada ilk infeksiyon farinks ya da
deridedir. İmmun kompleks depozisyonu ile gelişir. Çocuk ve gençleri daha sık tutar. Sıklıkla
kendiliğinden iyileşir. Daha az sayıda vaka kötü prognozlu tiplere dönüşebilir.

Morfoloji:
En karakteristik değişiklik uniform olarak, tüm glomerüllerin her yumağında artmış
selülaritedir (difuz). Artmış selülarite; mezengial, endotelyal proliferasyon, nötrofilik ve
monositik infiltrasyon nedenlidir. Çok az vakada “kresentik” glomerülonefrit gelişebilir.
EM’nda subepitelyal IgG ve kompleman depozitleri görülür. Bunlar 2 ayda kaybolur.
İmmunfloresanda mezengiumda ve bazal membranlar boyunca granüler tarzda Ig G, Ig
M, C3 birikir. (Hörgüçler)

Hizli İlerleyen (Kresentik) Glomerülonefrit (RPGN)


Renal fonksiyonun hızlı ve ilerleyici kaybı ile karakterizedir. Ağır oligüri ve haftalar aylar içinde
böbrek yetmezliğinden ölüm (tedavisizse) olur.
Histolojik tablo glomerüllerin çoğunda kresentler oluşmasıdır. Bowman kapsülünün paryetal
epitel hücrelerinin proliferasyonu ve monosit makrofaj infiltrasyonu ile karakterizedir.

Patogenez
Farklı hastalıklardan kaynak alabilir (renal ya da sistemik) çoğu vaka immunolojik
mekanizmalıdır. İmmunolojik temelde 3 gruba ayrılır

1) TİP I ANTİ-BM HASTALIĞI: BM’da IgG ve çoğu vakada C3’ün lineer birikimi görülür.
Bazılarında anti-BM antikorlar pulmoner alveolar BM ile çapraz reaksiyon verir. Pulmoner
DrTus.com 7
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

hemoraji ve böbrek hastalığı görülür (Goodpasture hastalığı). Plazmaferez tedavisinden


yanıt alınabildiği için tanısını koymak önemlidir.
2) TİP II RPGN İMMUN-KOMPLEKS NEDENLİ: Immun kompleks nefritlerinin hepsinin
komplikasyonu olabilir (poststreptokoksik GN, SLE, IgA nefropatisi, Henoch-Schönlein
purpura gibi). İmmunfloresanda tüm vakalarda granüler depozitler izlenir. Tedavisi, altta
yatan hastalığın tedavisidir.
3) TİP III (İDİOPATİK) RPGN: İmmun komponentlerin azlığı ile karakterizedir.En sık
görülen tiptir!!! Anti-BM antikorları veya immunkompleksler gösterilemez. Bunların çoğu
“antinötrofil sitoplazmik antikor” (ANCA) pozitiftirler (Vaskulitlerde rol oynar). Bu yüzden tip
III, Wegener gibi vaskulitlerin komponentidir. Bazı hastalarda akciğer tutulumu da görülür.
Immunfloresanda Ig birikimi olmaması tipiktir.
20 yaşından sonra en sık kresentik glomerülonefrit nedeni idiopatik (tip III) olandır. Özellikle
yaşlılarda vakaların 3⁄4’ünü tip III oluşturur.

Morfoloji:
Böbrekler büyük, soluktur, yüzeyinde peteşiyal hemorajiler vardır. Alttaki sebebe göre fokal
nekroz ve tromboz görülebilir. Histolojik görünüm glomerüllerde belirgin yarımay
oluşumlarıdır. Yarımaylar zamanla Bowman boşluğunu kapatır ve glomerülü baskılar.
Kreşentte hücre tabakaları arasında fibrin lifleri vardır ve kreşent oluşumunu bu fibrin kaçışı
başlatır. Zamanla tüm kreşentler skleroza gider.

RPGMN’İN OLASI NEDENLERİ


• Tip 1 RPGN
- İdiopatik
- Goodpasture sendromu

• Tip 2 RPGN (immün kompleks nedenli)

- İdiopatik

- Postinfeksiyöz

- SLE

- Henoch-Schönlein purpura

• Tip 3 RPGN (pauci-immün) (ANCa ile birlikte)

- İdiopatik

- Wegener granülomatozis

- Mikroskopik poliarteritis nodosa

IgA Nefropatisi (Berger Hastalığı, Mezengioproliferatif Glomerülonfrit)


Çocuk ve genç adultları etkiler. En yaygın glomerülonefrittir. ÜSYE’yi takiben 1-2 gün içinde
DrTus.com 8
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

gelişen gros hematüri görülür. Tipik olarak hematüri günler içinde kaybolur. Birkaç ayda bir
tekrarlar. Bel ağrısı ile ilişkilidir. Rekürren mikroskopik ve makroskopik hematürinin en sık
nedenidir. Henoch-Schönlein purpurasının bir varyantı olarak da kabul edilir. Çölyaklı
hastalarda ve dermatitis herpetiformiste IgA nefropatisi insidansının arttığı bulunmuştur.
Patogenezi bilinmemektedir. IgA serumda yükselmiştir. Mezengiumda IgA birikimi görülür.

Morfoloji
Lezyonlar histolojik olarak değişkenlik gösterir.
1-Normal
2-Mezangioproliferatif GN
3-Fokal proliferatif GN
4-Diffüz proliferatif GN
5-Kresentrik GN

Karakteristik IF bulgusu mezengial IgA depozisyonudur.


EM ile mezengiumda elektrondens depozitler görülür.
Klinik olarak, heterojenöz bir hastalıktır. Çoğu çocukta benign gidişli ise de adultlarda yavaş ve
ilerleyici olabilir. 20 yıl içinde %50’sinde kronik böbrek yetmezliği gelişir.

Herediter Nefritler

Alport Sendromu
Lens dislokasyonu, posterior katarakt, korneal distrofi gibi göz lezyonları ve sağırlığın
eşlik ettiği glomerüler patolojidir. Erkekler daha çok tutulur 20-50 yaş arası yetmezlik gelişir.
Histolojik olarak segmental glomerüler proliferasyon ve/veya skleroz vardır, interstisyel
hücrelerde “köpüklü hücreler” görülür.

İnce Membran Hastaliği (Benign Familyal Hematüri)


Otozomal dominant bir hastalıktır. Asemptomatik mikroskopik hematüri ve arada görülen gros
hematüri ile karakterizedir. Elektron mikroskopunda bazal membranın inceldiği görülür.
Asemptomatik hematürili hastalarda IgA nefropatisi ile birlikte akla gelecek ilk
hastalıklardandır.

Kronik Glomerülonefritler
Kronik renal yetmezlikle (KBY) karakterize end-stage böbrek hastalığının önemli bir nedenidir.
KBY’nin %30-50 sebebidir. Çoğunlukla genç ve orta yaşlarda ilk kez tespit edilir.

Morfoloji:
Böbrekler simetrik olarak küçülmüş, yüzeyleri kızıl-kahve ve difuz olarak granüler
görünümdedir.
Mikroskopik anahtar bulgu yaygın glomerül skarları (diffuz glomerüloskleroz) Glomerüler
böbrek hastalığının son noktasıdır. Hastalığa kalın duvarlarla karakterize damar değişiklikleri
de çok sık eşlik eder. Hastalar genellikle hipertansif olur.
DrTus.com 9
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Tedavisiz prognoz kötüdür. Üremi ve ölüm olur. Transplant ya da dializ olmazsa 10 sene
içinde hasta ölür.

Glomerül Lezyonu İle Seyreden Sistemik Hastalıklar:


SLE:
1-Normal (en az)
2-Mezangioproliferatif GN
3-Fokal proliferatif GN
4-Diffüz proliferatif GN (en çok-tipik wire loop(tel halka) görünümü)
5-Memranöz GN yapabilir

Henoch- Schönlein purpurası:


3-8 yaşındaki çocuklarda kol ve bacakların ekstansör yüzleri ve gluteal bölgelerde purpurik
deri döküntüleri, abdominal ağrı, kusma, intestinal kanama, nonmigratuar artralji ve renal
patoloji ile karakterizedir. Ig A nefropatisi ile aynı hastalık spektrumunda olduğu
düşünülmektedir. Deri lezyonları lökositoklastik vaskülit (Bkz. Vaskülitler) tipindedir.

Bakteriyel endokardit
Diabetik glomerüloskleroz
Diabet olgularında renal mortalite ana ölüm nedenlerindendir.
a) Kapiller bazal membran kalınlaşması: Tüm diabet hastalarında izlenen bir bulgudur ve
progresiftir ayrıca tubül bazal membranlarında da izlenir.
b) Diffuz glomerüloskleroz: En sık rastlanan patolojidir. Kronik glomerülonefritte de
görülür.
c) Nodüler glomerüloskleroz: İnterkapiller glomerüloskleroz veya Kimmelstiel-Wilson
hastalığı olarak da bilinir. Diabet için patognomoniktir.
Amiloidoz
Diğer sistemik glomerülonefritler; Goodpasture sendromu, mikroskopik poliarteritis,
Wegener granülomatozisi, esansiyel miks kriyoglobulinemi, plazma hücre diskrazileri
glomerüler lezyonlar ile bir aradadır.

TUBUL VE İNTERSTİSYUMU ETKİLEYEN HASTALIKLAR

Tubuler hasarların çoğu interstisyumu da ilgilendirir. İki başlık halinde inceleyebiliriz:


1) Tubul ve interstisyumun inflamatuar tutulumu
2) İskemik ya da toksik tubuler hasar → akut tubuler nekroz ve akut renal yetmezlik (ARY).

TUBULOİNTERSTİSYEL NEFRİTLER (TIN)


Tubul ve interstisyumu etkileyen inflamatuar hastalıklardır. Glomerüller ancak geç dönemde etkilenir.
Çoğu TIN vakasında bakteriyel ajanlar etkendir (Pyelonefrit). TIN terimi daha çok non-infeksiyözler için
kullanılır (İlaçlar, hipokalemi, radyasyon, immun reaksiyonlar nedeni ile).
DrTus.com 10
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Akut Pyelonefrit (APN)


Böbreğin ve renal pelvisin sık rastlanılan supuratif inflamasyonudur. E.coli en sık nedendir.

Akut pyelonefrite predispozan faktörler


• Üriner tıkanma • Gebelik
• İdrar yoluna instrümental girişim • Eski böbrek lezyonu varlığı
• Vesikoüreteral reflü • İmmunsüpresyon ve yetmezli
• Diabetes mellitus

Patogenez
Bakteri sıklıkla asendan yolla gelir. Hematojenöz yayılım az görülse de infektif endokardit ve
septisemilerde sıklığı artar. Ascendan infeksiyonda önce distal üretra kolonize olur ve bakteri
yukarı doğru çıkar. Bu instrumantasyonla kolaylaşır. Ayrıca kadınlarda üretranın kısa olması
önemli bir risktir. Normalde idrar sterildir. Obstruksiyonlarla ya da mesane disfonksiyonlarıyla
mesanenin doğal savunma yolları kırılır. Bu yüzden benign prostat hiperplazisi ve uterin
prolapsusta ÜSİ eğilimi artar. Vezikoüretral reflüler de (VUR) önemli bir infeksiyon
kaynağıdırlar.
Pyelonefritin komplikasyonları septisemi, nekrotizan papillit, tekrarlayan
infeksiyonlardır. Diabet, bu komplikasyonların görülme olasılığını arttırır.
Hastalık benign ve kendi kendine sınırlanma eğilimindedir. Nekrotizan papillit gelişirse
prognoz daha kötüdür.

Morfoloji:
• Tek ya da her iki böbreği asimetrik tutan ve abse odakları ile karakterize hastalıktır.
İnflamasyon başta interstisyel dokuya sınırlı iken sonra tubullere rüptüre olur. Obstruksiyon
aşikarsa eksüda pelvisi, kaliks ve üreteri doldurur (Pyonefroz). Glomerül infeksiyona
dirençlidir.
Diğer bir görülme şekli “renal papiller nekroz”dur.
DrTus.com 11
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

RENAL PAPİLLER NEKROZ


PN gelişen diabetiklerde obstruksiyon oluşursa
naljezik kullanımında
ronik interstisyel nefritlilerde, obstruktif üropatilerde
Orak hücreli anemide görülür.

İskemik ve supuratif nekrozun bir kombinasyonu şeklindedir. Renal papillaların tepesinde görülür.
Patognomonik gros görünümü “piramidlerin tepeye yakın 2/3’ünde keskin sınırlı gri-beyaz-sarı nekroz
alanları” izlenmesidir. Tek, birçok ya da tüm papillalar etkilenebilir. Mikroskopide papilla koagulatif
nekrozunu çevreleyen nötrofilik infiltrat görülür.

Kronik Pyelonefrit (KPN) ve Reflü Nefropati


Belirgin interstisyel inflamasyon ve skar oluşumu ile giden, pelvikalisyel sistemde gros
deformite ve skarlar izlenebilen renal parankim hastalığıdır. KBY’ne sebep olabilir.
İki formu vardır:
Kronik Obstruktif Pyelonefrit: Tekrarlayan infeksiyonlarla renal skarlar ve inflamasyonlar
oluşur.
Reflü Nefropati: Kronik pyelonefritik skar oluşumunun daha sık rastlanılan bir nedenidir ve
konjenital VUR’ye eklenen USİ ile oluşur.

Morfoloji:
Pelvis ve/veya kaliksleri tutan, papiller küntleşmeye ve belirgin kaliks deformitesine yol açan
asimetrik skarlaşma izlenir.
Düzensiz interstisyel fibroz ve inflamasyon (lenfosit, plazmosit, nadir nötrofil) izlenir.
Epitelleri atrofik, dilatex lümenleri kolloid benzeri bir madde ile dolu tubuller (TİROİDİZASYON)
ve tubul lümenlerinde nötrofiller izlenebilir.
Kaliks duvarını ve mukozasını tutan kronik inflamasyon ve fibrozis
Hipertansiyonla sıkı ilişki nedeniyle hyalin yada proliferatif arterioloskleroz ile karakterize
vasküler değişiklikler.
Bazen glomerüllerde fokal glemorüloskleroza benzer görünüm izlenir. Bunlarda çoğunlukla
proteinüri oluşur.
Hastalık bilateralse prognoz kötü olabilir. IVP’de renal kaliks küntleşmesi tipiktir.

İlaç Nedenli İnterstisyel Nefrit (İNİN)


Antibiyotik ve analjezikler böbrek hasarı yapabilirler.
İki formu vardır:

Akut İNİN (Hipersensivite Nedenli):

�-laktam grubu antibiyotikler, rifampin, diüretikler (tiazid), nonsteroid antiinflamatuarlar


DrTus.com 12
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

(fenilbutazon), fenindoin, simetidin akut tubulointerstisyel nefrit yapar. İlaç alınımından


ortalama 15 gün sonra başlar (2-40 gün). İlaç kesilirse aylar sonra bile olsa böbrek
normale döner.(Reversibl)

Morfoloji: Korteks ağırlıklı tutulum


Yaygın lenfosit, makrofaj infiltrasyonu
Eosinofil varlığı

Analjezik Nefropatisi:

Yüksek doz analjezik alanlarda çoğunlukla renal papiller nekrozla beraber tubulointerstisyel
nefrit görülür. Çoğunlukla aspirin, parasetamol, fenasetin, kafein, kodein kombinasyonlarının
uzun süre kullanımında olur.İrreversibldir
Morfoloji: Sarı-kahve nekrotik papillalar görülür. Daha sonra papilla büzüşüp pelvise düşer.
Koagulasyon nekrozu morfolojisi görülür. Distrofik kalsifikasyon görülebilir. Nekrotik papillaya
açılan tubullerde atrofi, interstisyel skar ve inflamasyon görülür. Papilla ve üriner sistem
submukozasında karakteristik PAS (+) BM kalınlaşması görülür (Analjezik mikroanjiopati).
En sık klinik bulguları KBY, hipertansiyon ve anemidir. Fenasetin metabolitlerinin
eritrositleri hasarlamasından dolayı anemi oluşur. Analjezik alınımının kesilmesi renal
fonksiyonu arttırabilir. Yaşayanlarda renal pelviste transisyonel cell karsinoma gelişimi
riski artar.

Morfoloji: Medulla ağırlıklı tutulum


Kapiller ve epitel bazal membran kalınlaşmaları

Diğer Tubülointerstisyel Hastalıklar


Ürat Nefropatisi:
3 tipde nefropatiye neden olur:
a- Akut ürik asit nefropatisi: Hiperürisemik hastalarda ürik asit kristallerinin renal tubüllerde
çökmeleri nedeni ile gelişir. Özellikle lösemi, lenfoma olgularında izlenir.
b- Kronik ürat nefropatisi veya gut nefropatisi: uzun süreli birikimin sonucudur. Ürat
kristalleri, tofus adı verilen yabancı cisim dev hücreleri, mononükleer hücreler ve fibrotik
reaksiyonla bir aradadırlar.
c- Nefrolitiazis:

Hiperkalsemi ve Nefrokalsinozis: (Bkz. Metastatik kalsifikasyonlar)


Multiple Myelom (MM)
Bu hastalarda nefropati gelişimi için çok sayıda neden vardır:
1- Bence-Jones proteinüri ve silendir nefropatisi: MM’da böbrek yetmezliği gelişiminin en
DrTus.com 13
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

önemli nedenidir.
2- Amiloidoz gelişimi: %6-24 olasılıkla izlenir.
3- Hafif zincir nefropatisi
4- Hiperkalsemi ve hiperürisemi
5- Vasküler hastalık
6- Üriner trakt obstrüksiyonu, immünitenin azalmasına bağlı olarak, sıklıkla sekonder
pyelonefrit nedenlidir.

AKUT TUBULER NEKROZ (ATN)

Tubul epitelinin yıkımı ve renal fonksiyonun akut baskılanması ile karakterizedir. ABY’nin en sık
nedenidir. ABY’de idrar miktarı 400 ml/24 saatin altına düşer (oligüri).
DrTus.com 14
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Diğer ABY nedenleri:


1) RPGN gibi ağır glomerüler hastalıklar,
2) PAN ve malign HT gibi renal damar hast.
3) APN ile ilişkili papiller nekroz,
4) Akut İNİN,
5) Difuz kortikal nekroz,
6) DIC,
7) Üriner tıkanma

ATN reversibl böbrek lezyonudur. Farklı klinik durumlarda ortaya çıkabilir. Ciddi
travmalar, pankreatit, septisemi gibi.
İskemik ATN: Şok ile ilişkili ATN dur. Yanlış transfüzyonlar ve hemolitik krizlerde
benzer tablo oluşur. (Tübüloreksis var-proksimal ve distal tübül)
Nefrotoksik ATN: Ağır metal, organik solvent ve bazı ilaçları içeren zehirlere karşı
gelişir. ATN oldukça sık görülür.(Tübüloreksis yok-proksimal tübül)

Morfoloji:
İskemik ATN, tubullerin kısa segmentlerinin çoğunlukla aralıklı nekrozu ile karakterizedir.
Distal tubul ve toplayıcı kanallarda“Tamm-Horsfall” proteini (normalde de tubuler epitelden
sekrete edilen eozinofilik proteinöz materyal) bulunur. Vücutta ezilme yaraları ile oluşan ATN’de
ise myoglobin izlenir.
İskemik ATN’de en sık proksimal tubulun düz kısımları ya da Henle kulpunun çıkan kısmı tutulur.
Toksik nedenli ATN’de proksimal kıvrıntılı tubul sık tutulur ve iskemikten farklı olarak BM tutulumu
pek yoktur.
Hasta 1 hafta yaşarsa kalan epitelyal hücrelerden komplet rejenerasyon oluşur. BM yıkılımı
olduysa (tubuloreksis) doğal olarak bu rejenerasyonda bozukluk oluşacaktır.

Klinik Gidiş:
Başlangıç fazı 36 saatte sona erer. Hafif idrar azalması ve kan üre nitrojen değerlerinde artma
görülür.
Karakteristik faz 2.ve 6.günler arası başlayabilir. İdrar çıkışı bariz düşmüştür (50-400 ml/gün).
Komplet anüri beklenmez. 3 haftaya kadar uzayabilir.
İyileşme fazı idrar volümünde belirgin artma ile karakterizedir. Birkaç gün boyunca 3 lt/gün
olabilir. İnfeksiyon yatkınlığı artar. Tubuler fonksiyonlar tam yerleşmediğinden elektrolit
dengelerinde bozukluk beklenir. Bu yüzden ATN nedenli ölümlerin %25’i bu fazda olur.
Son faz süresince hasta hızlı bir şekilde iyileşir, idrar normale döner, bazı tubul fonksiyonları
ise aylarca bozuk kalabilir. İyi bir tedavi ile ATN %90-95 iyileşir.
DrTus.com 15
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ YAPAN HASTALIKLARIN ÜRİNALİZ BULGULARI


AKUT GLOMERÜLONEFRİT Eritrositler, Proteinüri
AKUT PYELONEFRİT Lökositler, Pyüri
AKUT TUBULER NEKROZ Kirli Kahverengi Kalıntı, Epitel Hücreleri

Diffüz Kortikal Nekroz:


Yaygın kortikal nekrozların olmasıdır. Obstetrik(abruptio plasenta), şok, DIC sonucu
olur.

KAN DAMARLARINI İLGİLENDİREN HASTALIKLAR

BENİGN NEFROSKLEROZ (BNS)


Benign hipertansiyondaki böbrek değişikliklerini ifade eder. Böbrekler simetrik olarak atrofiktir ve
yüzeyleri küçük, diffüz dağılımlı granüler görünüm içerir Kronik GN’e benzer.

Morfoloji:
Küçük arter ve arteriollerin duvarlarında hyalin kalınlaşma görülür (Hyalin arterioloskleroz). Daha
büyük damarlarda mediada fibroz kalınlaşma, internal elastik laminada duplikasyon izlenir
(fibroelastik hiperplazi). Glomerüler yumaklarda hyalinizasyon, diffuz tubuler atrofi ve interstisyel
fibrozis gibi kronik iskemi bulguları vardır. BNS böbreğe ağır bir hasar vermediğinden üremi ve
ölüm çok nadirdir.

MALİGN HİPERTANSİYON (MHT) VE MALİGN NEFROSKLEROZ (MNS)


De novo ya da önceden HT’u olan bir kişide oluşabilir. En sık benign HT’dan kaynaklanır.

Morfoloji:
Böbrek boyutu normal ya da azalmış olabilir. Küçük, toplu iğne başı büyüklüğünde peteşiler
izlenir. Mikroskopide; arteriollerde fibrinoid nekroz ve trombozlar görülür (nekrotizan arteriolit).
İnterlobüler arter ve büyük arteriollerde “soğan kabuğu manzarası” izlenir. Bu lezyona
“hiperplastik arteriolit” denir. Glomerüller de tutulabilir (nekrotizan glomerülit). Glomerüllerde
nekrotik arterioller kadar mikrotrombüsler de görülebilir.

Klinik Gidiş:
Tam gelişmiş sendromda diastolik basınç 129 mmHg’dan büyüktür. Sıklıkla erken semptomlar
KİBAS bulguları olur. Papilödem, ensefalopati, CVS anormallikleri ve böbrek yetmezliği görülür.
Belirgin proteinüri ve mikroskopik-makroskopik hematüri görülür.
Başlangıçta renal yetmezlik yoktur, sonra ana tabloyu oluşturur. Acil medikal bir durumdur ve
DrTus.com 16
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

agresif hipertansiyon tedavisi ile irreversibl renal lezyon gelişimi engellenmeye çağrılır. %50’si en
az 5 yıl yaşar. %90’ı üremi yada CVS sebepleri ile ölür.

TROMBOTİK MİKROANJİOPATİLER
Mikrosirkülasyonda yaygın trombozlar görülür ve klinikte mikroanjiopatik hemolitik anemi,
trombositopeni, hipertansiyon ve bazı durumlarda böbrek yetmezliği oluşur. Şistosit denilen
bozuk şekilli eritrositler bulunur. Hastalık şu alt formları içerir:
1) Çocukluk çağı hemolitik üremik sendromu (HÜS)
2) Adult HÜS
3) Trombotik trombositopenik purpura.

Patogenezde endotelyal hasar ve aktivasyon rol oynar ve intravasküler tromboz oluşur.


Çocukluk HÜS’ü böbrek sendromlarının en iyi karakterize edilenidir. %75 vaka, verositotoksin
üreten E.coli infeksiyonu ile gelişir (Hamburgerde).

BÖBREĞİN KİSTİK HASTALIKLARI

Kalıtsal, gelişimsel ve edinilmiş hastalıklardan oluşan bir gruptur. En sık görüleni basit kistlerdir.

•BASİT (RETANSİYON) KİST


En sık görülen kisttir!!Genellikle kortekse sınırlı tek ya da multipl edinilmiş kistlerdir. Sıklıkla 1-5
cm.arasında, gri, yumuşak bir membranla çevrili şeffaf görünümlüdürler. Klinik önemi yoktur.

•KİSTİK RENAL DİSPLAZİ


Sporadik bir hastalık olup çoğunlukla tek taraflıdır. Böbrekte çok sayıda kist ve bu kistlerin arasında
immatür mezenkim, kıkırdak gibi dokular bulunur. Tek taraflı multikistik renal displazi yenidoğanda
abdominal kitlenin sık nedenidir.

•OTOZOMAL DOMİNANT (ADULT) POLİKİSTİK BÖBREK


Adult polikistik böbrek (APKD) her iki böbrekte, parankimi yıkan multipl kistlerle karakterize otozomal
dominant bir hastalıktır.

Morfoloji:
Böbrekler bilateral büyümüştür. Şeffaf ya da kanlı sıvı ile dolu çok sayıda irili ufaklı kistler izlenir.
Kistler arasında bir miktar normal parankim izlenebilir, ama çoğunlukla atrofiktir. HT ve infeksiyon
sıktır.

Klinik Gidiş:
4.dekada kadar semptom vermez. Aralıklı makroskopik hematüri görülür. En önemli
komplikasyonlar hipertansiyon ve üriner infeksiyondur.
Vakaların %10-30’unda Berry anevrizmaları (Willis poligonunda) bulunur. Bu hastalarda
subaraknoidal kanama şansı artar. 1/3’ünde asemptomatik konjenital karaciğer kistleri olur (
En sık eşlik eden lezyon). Ayrıca kolon divertikülleri, over kistleri, aort anevrizması, mitral kapak
prolapsusu olabilir. Ölüm genellikle üremi ve hipertansiyondan olur.
DrTus.com 17
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

•OTOZOMAL RESESİF (ÇOCUKLUK) POLİKİSTİK BÖBREK


Bulgular doğumda görülür ve infantil dönemde böbrek yetmezliği gelişir. Böbreklerde bilateral çok
sayıda küçük kist vardır. Kistler korteks ve medulla yerleşimlidir ve böbrege “sünger” görünümü verir.
Genişlemiş, uzamış, kortikal yüzeye dik kanallar medulla ve korteksin yerini alır. Vakaların hemen
hepsinde karaciğerde kistler ve portal safra kanallarında proliferasyon vardır (konjenital hepatik
fibröz). Yaşayan bebeklerde siroz gelişir.

•MEDULLANIN KİSTİK HASTALIKLARI


oNefronoftizis – Üremik Medüller Kistik Hastalık Kompleksi
Medulla, özellikle de kortikomedüller hatta değişik sayıda kistler, belirgin kortikal atrofi ve
interstisyel fibrozis vardır. Atrofi yüzünden böbrek küçülür. (Böbreği küçülten kistik hastalık)
5 –10 yıl içinde böbrek yetmezliği gelişir. 4 paterni vardır:
Sporadik
Ailesel jüvenil nefronoftizis ; otosomal resesif geçiş gösterir.
Renal – retinal displazi ; resesiftir ve retinitis pigmentoza görülür
Erişkin başlangıçlı medüller kistik hastalık; otozomal dominant geçiş gösterir.

oMeduller Sünger böbrek


Adult yaşta olur ve meduller-papiller toplayıcı kanalların dilatasyonu ile karakterizedir. Lezyonlar
bilateral ve difuzdur. (Taş, enfeksiyon, kalsifikasyon gelişimi sıktır)

•DİALİZE BAĞLI KİSTİK HASTALIK


Dializ hastalarının % 75 inde 5 yıl içinde kistler gelişir. Bu kistlerden böbrek hücreli Ca gelişim riski
mevcuttur.

BÖBREK TAŞLARI

Taşların %75’i kalsiyum oksalat veya kalsiyum fosfat taşlarıdır. Ayrıca amonyum fosfat ve ürik asid
yada sistin taşları da vardır.
En sık nedeni taşı oluşturan maddelerin idrarda artışıdır.
Magnezyum amonyum fosfat (enfeksiyöz-strüvit) taşlarının oluşumu hemen daima idrar yolu
infeksiyonu nedeniyle alkali idrar oluşumuna bağlıdır. Özellikle üre parçalayan proteus vulgaris ve
staf.eğilimi arttırır.
Gut gibi hücre turn-overinin arttığı hastalıklar ürik asid seviyelerini arttırır. Ürik asid taşı oluşumu ihtimali
vardır.
Sistin taşları bazı aminoasidlerin (sistin gibi) renal transportundaki genetik defektler nedeni ile olur. Son iki
taş asidik idrarda oluşurlar.

Morfoloji:
%80 ünilateraldir. En sık renal pelvis, kaliks ve mesanede görülür. Sıklıkla böbrekte pek çok taş
bulunur. Bazen tuzların da birikmesiyle geyik boynuzu taşları olur.
DrTus.com 18
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

HİDRONEFROZ

Renal pelvisin ve kalikslerin, parankim atrofisiyle giden dilatasyonudur. İdrar yolundaki tıkanıklıktan
kaynaklanır.

En sık sebepler:

A) Konjenital sebepler

B) Edinsel sebepler

1) Yabancı cisim: Taş, nekrotik papilla

2) Tümörler: Benign prostat hipertrofisi, prostat Ca, mesane tümörleri, komşu kitle yapan
maligniteler

3) İnflamasyon: Prostatit, üretrit, retroperitoneal fibroz

4) Nörojenik: Spinal kord hasarı ile oluşan mesane paralizisi

5) Gebelik: Hafif ve reversibl

Bilateral hidronefroz, tıkanıklık üreterden daha aşağıda ise olur. Böbrek ileri derece büyümüştür, organ
büyük oranda genişlemiş pelvi-kalisyel sistemden oluşur. Mikroskopik olarak erken dönemde tubuler
dilatasyon, daha sonra atrofi ve fibrozis gelişir. İleri dönemde glomerüller bile atrofiye gidebilir. Akut
tıkanmada renal papilla nekrozu olabilir.
İlk olarak tubuler fonksiyon bozulur. İdrar konsantrasyon yeteneği kaybolur. Glomerüler filtrasyon
daha sonra bozulur. Komplet tıkanmada 3 hafta, inkomplette 3 ayda irreversibl hasar oluşur. Hızlı
gelişen tıkanmada dilatasyon olmadan renal fonksiyon bozulabilir.

BÖBREK TÜMÖRLERİ

BENİGN TÜMÖRLER
Renal Adenom: En sık böbrek tümörüdür
Renal Onkositom
Onkosit dediğimiz geniş eozinofilik hücrelerden oluşan bir tümördür. Makroskopik olarak turuncu
– sarı renkli görünür. Kapsüllü değişik çaplarda olabilen bir tümördür. Düşük grade olanlar
tamamen benigndir. Çok az vaka yüksek gradeli olabilir ve metastaz yapabilir.
Meduller Fibrom
Çok sık görülür. Genellikle 0,5 cm. den küçük bir lezyondur.
Anjiomyolipom
Böbrek kapsülü ve korteksinde yerleşebilen ve sarı rengi, nodüler kitle yapma eğilimi nedeniyle
DrTus.com 19
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

renal hücreli karsinomla karıştırılabilen tümöral lezyondur. Tuberoskleroz ile çok sık
birliktelik gösterir.
Mezoblastik Nefrom: Hayatın ilk 3 ayı içinde görülür.

MALİGN TÜMÖRLER
Böbreğin en sık malign tümörü “Böbrek hücreli karsinomdur”. Daha sonra Wilm’s tümörü ve
pelvis tümörleri gelir.

Böbrek Hücreli Karsinoma (Hipernefroma)


Tubuler epitelyal hücrelerden kaynaklanan korteks yerleşimli bir adenokarsinomdur. 6-7.dekad
erkeklerde daha sıktır. Sigara ve kadmiyumla ilişkisi bildirilmiştir. Dialize bağlı kistik hastalıkta
risk artar.
En sık görülen 3 formu:
1- Clear (şeffaf) hücreli tip: En sık görülen histolojik tiptir. Von Hippel -Lindau hastalarında
görülme sıklığı artar. Kromozom 3 te mutasyon görülür
2- Papiller Böbrek Hücreli Karsinom; Sıklıkla bilateral ve multifokal olurlar. MET
protoonkogen mutasyonu görülür.
3- Kromofob hücreli karsinom: Toplayıcı kanal kaynaklıdır. Prognoz iyidir.

Cerrahi Evreleme Şeması

KLİNİK EVRE YAYILIM

I Böbreğe sınırlı, 2.5 cm.den küçük

II Böbreğe sınırlı, 2.5 cm.den büyük

III Hiler LN met veya renal ven invazyonu

IV Gerota fasciasını aşmış tm. veya uzak metastaz

Morfoloji:
Genelde 3-15 cm.arası sarı-gri-beyaz renkli, bol kistik ve kanamalı, yer yer hyalinize ve solid
alanlar içeren kitlelerdir (BKz. Kutu içi). Sıklıkla renal vende solid bir üreyiş yapar ve hatta sağ
kalbe kadar uzanabilir.

Ultrasonda hiper ve hipoekojen alanlar bir arada olması karakteristiktir.


DrTus.com 20
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

En sık görülen histolojik tip Clear cell tiptir.


Granüler cell ve papiller cell tüm tipler içinde en iyi prognozlu tiplerdir.
Sarkomatoid tip en kötü prognozlu tiptir.
Gradelemesinde çekirdek anaplazisini esas alan Fuhrman Gradeleme sistemi
kullanılır.

Klinik Gidiş
Ateş, ağrı ve hematuri üçlüsü çok karakteristiktir. En sık semptom (>%50) hematüridir.
Parathormon benzeri substans salgılayıp hiperparatroidi, erirtopoetin salgılayıp polisitemi, renin
salgılayıp hipertansiyon yapabilir. Birçok hasta metastazlarıyla bulunur, primer tümör sessizdir.
Uzak metastazlar en sık akciğer ve kemiklere olur.

WİLM’S TÜMÖRÜ
Bkz. Çocukluk çağı tümörleri

MESANE HASTALIKLARI

Mesanenin Konjenital Anomalileri:


Divertiküller: Sıklıkla 50 yaş üstü erkek hastada prostat hipertrofisine sekonderdir.
Ekstrofi: Mesananin abdomen ön duvara açılmasıdır. Kronik infeksiyon ve adenokarsinom
gelişimi için risk grubundadırlar
Veziküloüreteral reflü
Urachal artıklar: Mesane kubbesinde yerleşen ve adenokarsinoma yol açabilen artıklardır.

Akut ve Kronik Sistit:


En sık neden E.colidir.Kronik sistitte mukozanın daha derin tabakalarına invazyon yaptığı
görülür.Buna Von Brun adaları denir. Benigndir. Ancak maligniteyle karışır.

Kronik İnterstisyel Sistit (Hunner Ulser):


Persistan ve ağrılı bir kronik sistit formudur. Kadınlarda çok daha sıktır, tüm mesane duvar
katlarını tutar. (Hemorajik ülserler içerir)

Hemorajik Sistit:
Siklofosfamid,adenovirüs,radyasyon

Malakoplaki:
Malakoplakinin en sık görüldüğü yer mesanedir. 3-4 cm çaplı mukozal plaklar tarzında görülen
sarı lezyonlardır. Histolojik olarak köpüksü histiyositler (von Hansemann hücreleri), multinükleer
dev hücreler ve bol lenfosit içerirler. PAS pozitif Michaelis-Gutmann cisimleri izlenir .Sıklıkla
DrTus.com 21
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

E.coli yada Proteus türleri nedendir.


EMPHYSEMATOUS SİSTİT: Diabetik hastada mesanede lamina propriada gaz oluşturan
basillerin infeksiyonu.
Üriner trakta endometriyozisin en sık yerleştiği yer Mesanedir

Transisyonel Hücreli Karsinom

Etyoloji:
• Benzidin, beta- naftilamin içeren anilin boyaları
• Triptofan metabolizması anormallikleri
• Sigara
• Siklofosfamid
• Analjezik nefropatisi (renal papillada risk artar)
• Şiztozomiazis (aslında squamöz cell Ca’yı daha sık yapar)

En sık mesanede görülür ve üriner sistemin en sık görülen tümörüdür.

Morfoloji
En sık trigondan çıkar. Düşük grade tümörler papiller morfolojide olurlar. Grade yükseldikçe
papiller morfoloji solidleşip atipikleşmeye başlar ve invazyon derinliği de artar. Kas tabakası
invazyonu en önemli prognostik kriterdir ve evreyi “B” ye yükseltir. Perivesikal dokuya çıkış
ise evre C anlamına gelir.(Marchall evrelemesi)
Mesane karsinomunun multifokal olması ve bazen odakaların insitu stagede olması sık görülen bir
durumdur.
Ağrısız pıhtılı hematüri baskın tablodur .Tamamen benign papillomlar dışında hepsi nüks
ederler. Metastazdan ziyade üreteri tıkayarak ölüme yol açarlar.

Beyin parankimi şu bileşenlerden oluşur:


• Nöronlar
DrTus.com 22
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

• Glial hücre şebekesi (astrositler, oligodendrositler ve epidimal hücreler)


• Mikroglialar
• Kan damarları
• Bu hücrelerin bir arada oluşturdukları proçes ince fibriler bir zemin oluşturur ki buna ‘neurofil’ adı
verilir.

BEYİN HÜCRELERİ VE GÖSTERDİKLERİ PATOLOJİK


DEĞİŞİKLİKLER

NÖRONLAR
Standart bir nöronun gövdesi, kısa dentritik uzantıları ve sinir iletimini sağlayan uzun bir aksonu
vardır.
Beyin hastalıklarında nöronların gösterdikleri değişiklikler:
- Akut nöronal hasar (red nöron): Nöronun iskemik nekrozudur. Karakteristik olarak sitoplazmik
eozinofili; çekirdekte piknoz, karyoreksis ve karyolizis görülür.
- Transsinaptik dejenerasyon: Uç –organ çıkarılınca görülen dejenerasyondur. Göz enükleasyonu
sonrası lateral genikulate nöronların dejenerasyonu gibi.
- Kromatolizis: Aksonal hasar sonucu nöronların proksimalinde, gövdede izlenen genel reaksiyondur.
Nissl maddesinde (granüllü endoplazmik retikulum) dağılma ve nöral hücre gövdesinde şişme
ile karakterizedir.
NÖRODEJENERATİF HASTALIKLARDA NÖRONLARDA BİRİKEN PROTEİNLER VE İZLENEN
CİSİMCİKLER
Hastalık Protein Lokalizasyon
Prion hastalığı Prion protein (PrP) Ekstrasellüler
Alzheimer hastalığı Amiloid precursor protein (APP) Ekstrasellüler
Nörofibriler tangle İntrasellüler
Parkinson hastalığı α-Synuclein İntrasellüler
Lewy cisimciği İntrasellüler
Huntington hastalığı Huntingtin Nükleer
Spinoserebellar Ataksinler Nükleer
ataksi
Myoklonik epilepsi Lafora cisimciği İntraselüler

Viral hastalıklarda inklüzyonlar:


İntranükleer: Herpesteki Cowdry cisimleri
İntrasitoplazmik: Kuduzda negri cisimleri
Nükleus ve sitoplazma: CMV de bulunabilir.

GLIAL HÜCRELER
•Astrositler
Beyinin major destek hücreleridir ve uzantılarıyla damar duvarlarına ulaşarak kan-beyin
DrTus.com 23
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

bariyerini oluştururlar. Beyindeki bir parankimal hasarda, cevap olarak astrositler prolifere olur
(gliozis). Bu olgu bir nevi skar dokusuna benzetilebilir ancak astrositler fibroblastların aksine
kollajen yapmazlar.
Glial skarda, baskın olarak sitoplazmik bir glial fibriller asidik protein (GFAP) yapımı
sözkonusudur, ekstrasellüler alana protein salınımı sözkonusu değildir. Bu şekilde sitoplazması
eozinofilik ve şişkin, rutin kesitlerde kolayca görülebilen büyük astrositlere ‘gemistositik astrosit’
adı verilmektedir.
Serebellumda anoksik bir hasar sonucu (kronik alkol toksisitesinde de olur) purkinje
hücrelerinin ölümü sonrası izlenen astrosit proliferasyonu özel olarak “Bergmann gliozisi” olarak
adlandırılır.
Rosenthal fibrilleri; yavaş büyüyen neoplazmlarda ve bazı non- neoplastik hastalıklarda (kronik
kaviter lezyonlar ve vasküler malformasyonlarda) izlenirler. Parlak eozinofilik yapıda; astrosit
hücre proçesleri içeren yoğun agregatlardır.
Bazı metabolik durumlarda astrositler büyür (karaciğer yetmezliği gibi) nükleus soluklaşır, bu
yapıya ‘Alzheimer tip II glia ‘adı verilir.
Corpora amylacea yaş artışıyla astrositlerde glikoproteinden zengin bir madde bir maddenin
birikimidir. En sık subependimal, subpial ve perivasküler alanları; spinal kordda da dorsal columu
tutar.
Astrositlerde anormal vakuolizasyon ve şişme hipoksi, hipoglisemi, toksik hasar ve Creutzfeldt-
Jakop hastalığında izlenir.

•Oligodendrositler
Merkezi sinir siteminde myelini sentezleyen hücrelerdir. Periferik sinir sistemindeki Schwann
hücrelerinin anoloğudur.

•Ependimal Hücreler
Beyin ventriküllerini döşeyen hücrelerdir. Farklılaşıp koroid pleksus hücrelerini de oluştururlar.
Ependimal hücrelerde hasar olursa subependimal astrositler prolifere olur (ependimal
granülasyon). CMV ependim hücrelerini sever.

•Mikroglialar
Kemik iliği kaynaklı tek santral sinis sistemi hücreleridir.(Diğerleri ektoderm kökenli) CNS
deki major fagositik hücrelerdir; eğer sitoplazmaları çok sayıda intrasellüler lipid içeriyorsa
(köpüksü sitoplazmalı makrofajlar gibi) bunlara ‘gitter hücreleri’ adı verilir.
Serebral sifilisde “rod hücreleri“ halini alırlar. Hasarlı nöronları “nöronofaji“ ile sindirirler.

ÖDEM, HERNİASYON VE HİDROSEFALİ

Beyin ve spinal kord rijid bir kopartman içinde bulunur. Bu yapının CNS’ i dış etkilere karşı koruduğu
kesindir, fakat aynı zamanda beyin parankiminin farlı nedenlerle artışı sonuçta kafa içi basıncında artışa
neden olur. Bunun en sık üç nedeni; generalize beyin ödemi; hidrosefalus ve lokalize gelişen kitle
lezyonlarıdır.

SEREBRAL ÖDEM
DrTus.com 24
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

İki temel mekanizma ile oluşur; vazojenik ödem ve sitotoksik ödem.

Vazojenik Ödem:
Bu tip ödem lokalize, (abse yada neoplazmalara komşu beyin damarlarında permeabilite
bozukluğu sonucu) ya da generalize olabilir. Normal kan-beyin bariyerinde bir bozulma sonucu,
sıvının, damardan kaçıp beyin interstisyel alanına geçmesi (!!!tipik interstisyel ödem) ile
gerçekleşir. Beyinde lenfatik yoğunluğunun düşük oluşu ödemi kolaylaştırır.

Sitotoksik Ödem:
Burada hücresel hasara sekonder olarak intrasellüler sıvı artmıştır (intrasellüler ödem; reversibl
hücre hasarındaki hücresel şişmeye benzer) Generalize hipoksik-iskemik tablolar sonucu
oluşur.
Generalize ödem tablolarında vazojenik ve sitotoksik ödem tabloları sıklıkla bir arada bulunurlar.
Ödem beyinde generalize ve şiddetli olduğunda beynin ağırlığı artar, giruslar yassılaşır, sulkuslar
silinir. Herniasyona neden olabilir.

HERNİASYON
DrTus.com 25
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

•Transtentorial (Uncinate, Mesial Temporal) Herniasyon:


En sık izlenen herniasyon tipidir.Tentorium serebrinin serbest sınırından temporal lob
(özellikle uncal gyrus) herniye olur. 3. kraniyal sinir basısına bağlı pupiller dilatasyon ve
lezyonun olduğu tarafta göz hareketlerinde bozulma izlenir. Posterior serebral arter basısına bağlı
olarak primer vizüel kortekste iskemi gelişebilir. Progressif tablolara duret kanamaları eşlik edebilir.

•Subfalcine (Cingulate Gyrus) Herniasyon :


Falx serebri altında cingulate gyrus’un yer değiştirmesidir. Bu sıklıkla anterior serebral arter
dallarına bası ile beraberdir. Klinik tablo çok değişkendir ya da asemptomatik olabilir. Bacak
güçsüzlüğü ve his kaybı sık bir bulgudur.

•Tonsiller Herniasyon:
Serebellar tonsilin, foremen magnum içine doğru yer değiştirmesidir. Bu tip herniasyon
yaşamı tehdit eder, çünkü beyin köküne bir bası ve bunun etkisi ile medülla oblongata’da vital
respiratuar merkezlerde bası sonucu fonksiyon kaybı söz konusudur.
Orta beyin ve pons’da çizgisel yada fiskiye şeklinde kanamalar görülebilir ve “Duret kanamaları”
olarak adlandırılır. Solunum merkezi etkilendiğinde solunum Cheyne-Stokes tipine döner.
DrTus.com 26
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

HİDROSEFALUS
Normal beyinde serebrospinal sıvı (CSF); lateral ve dördüncü ventriküllerdeki choroid plexuslarda
yapılır. CSF normal olarak ventriküler sistemde dolaşır ve beyin kökündeki Luschka ve Magendi
kanallarından geçerek cisterna magnaya girer, buradan tüm beyin yüzeyini dolaşır ve araknoid
granülasyonlardan absorbe edilir.
Hidrosefalus, beyinde ventriküler sistem içinde aşırı CSF birikimini tanımlar.

Başlıca üç tipi vardır:


1- COMMİNİCAN HİDROSEFALUS: CSF’nın akışında bir engel yoktur. CSF’nın rezorpsiyonunda bir
azalma (menenjit, SAK) ya da çok nadir de olsa yapımında bir artma (choroid plexus tümörleri)
söz konusudur. Aşırı CSF nın ventrikürde birikimi sonucu, ventrikül genişler, intrakraniyal basınç
artar.
2- NONCOMMUNİCAN HİDROSEFALUS: CSF akışının bir obstrüksiyon sonucunda bozulması ile
oluşan tablodur. Tümörlerin neden olduğu tıkanıklılık , Arnold – Chiarry, Dandy-Walker
sendromları örnek verilebilir.
3- HYDROSEFALUS EX VACUO: Beyin parankiminde kayıba sekonder olarak CSF volümünün
kompansatuar olarak artışı ve ventriküllerin dilatasyonu ile karakterizedir. Alzheimer hast. örnektir.
KİBAS olmaz.

VASKÜLER HASTALIKLAR

Beyinde üç temel vasküler patoloji izlenir:


1- Kan akımının genel olarak azalmasına bağlı parankimal hasar (hipoksik-iskemik ensefalopati);
2- Lokal vasküler obstrüksiyon sonucu “infarkt”
3- Beyin parankimi veya subaraknoid boşlukta “hemorajiler”.

Genel Hipoksik-iskemik Ensefalopati


Tansiyonun 50 mm Hg’nın altına düşmesiyle parankimal beyin hasarı olabilir.
DrTus.com 27
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Nöronlar iskemik hasara glial hücrelerden daha çok duyarlıdır, Nöronlar arasında:
• Hippokampustaki piramidal hücreler (Sommer sector-Ca1)
• Serebellumdaki pürkinje hücreleri
• Midkortikal nöronlar
• Globus pallidum nöronları anoksiye en hassas olanlardır, bu alanlarda selektif hasar izlenir.
Glutamat gibi eksitatör maddelerin artışına bağlı nöron kaybının bu selektiviteye neden olduğu
düşünülmektedir. Bu fenomene eksitotoksisite adı verilir.

Genel bir hipoksi-iskemi durumunda (örneğin kardiyak arrest) olay sırasında beyin
normal görünümündedir.
Beyin ve spinal kordu besleyen arterlerin distal kısımlarında yaptığı
anastomozlarda (Watershed alanları) dolaşım bozulacağı için wedge şeklindeki
infarktlar gelişebilir (Border zone infarkt). Anterior ve orta serebral arterlerin
beslediği alanlarda sık izlenir.

Hipoksik Beyin Hasarında Morfolojik Değişimler:


Erken değişiklikler 12-24 saatte başlar. İskemik değişim içeren red nöronlar görülür.
(24-48 saat içinde makroskopide lineer yumuşamış, diskolore bir zon görülebilir. Daha çok watershed
alanlarında görülen bu değişime laminer kortikal nekroz denir.)
Subakut değişiklikler: 24 saat ile 2 hafta arasında izlenir. Doku nekrozu, makrofaj birikimi,
vasküler proliferasyon ve reaktif glozis saptanır.
Onarım 2 hafta sonra başlar, nekrotik materyel uzaklaştırılır, etkilenen bölgede normal doku kaybı
ve gliozis izlenir.

Parankimal hasarın boyutları pek çok faktöre bağlıdır; hastanın yaşı (gençler daha
iyi tölere eder), hipoksinin süresi, ısı (hipotermide beynin hipoksiye direnci artar).
Sonuçta tablo olayın boyutuyla orantılı olarak, nörojenik defisitlerden, beyin
ölümüne kadar değişir (beyin ölümü=beyindeki elektriksel aktivitenin kaybı).

İNFARKTLAR
Lokal dolaşım bozukluğunun sonucudur. Tüm serebrovasküler hastalıkların %80’inden infarktlar
sorumludur.
Sıklıkla 7. dekatta ve erkeklerde izlenir. Beyin infarktlarının en sık nedeni serebral
aterosklerozdur. Ateroskleroz infarkta en sık trombotik oklüzyona uğrayarak sebep olur. En sık
tuttuğu damarlar karotis bifurkasyonu,buradan orjin alan orta serebral arter ve baziler arterin uc
dallarıdır.
Vasküler oklüzyonun diğer bir nedeni kalp ve arterlerin daha proksimal kısımlarından gelen
embolilerdir. Beyinde embolinin en sık etkilediği kan damarları orta serebral arter dallarıdır.
DrTus.com 28
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Basiler arteri emboliden çok trombotik oklüzyon etkiler.


Arteritler ve travma da daha az oranda serebral infarktlara neden olabilirler.
Hemorajik (kırmızı) infarktlar; karakteristik olarak multipl, dağınık ve peteşiyel hemorajiler tarzındadır
ve embolilerin sonucudurlar. Antikoagülanlar kontrendikedir.
Nonhemorajik (soluk) infarktlar; trombüsleri takiben oluşurlar.

İnfarktta Morfolojik Değişimler:


İlk mikroskopik bulgu: 6-12 saatte nöral hücrelerde iskemik değişim ve nötrofil infiltrasyonudur.
36-48. saatlerde nekrotik alan şişer ve yumuşar, intertisyel ve intrasellüler ödem gelişir.
İlk 10 gün içinde lezyon yerine makrofajlar infiltre olur ve nekrotik dokuyu fagosite ederler ve
giderek infarkt sınırı belirginleşir.
10 gün-3 hafta sonra infarkt alanında ileri derecede yumuşama ve likefaksiyon nekrozu görünümü
belirir.
6. ayda pek çok infarkt alanı kaviter boşluk halini almıştır.

Spinal kord infarktları: hipoperfüzyon yada aortadan çıkıp spinal kordu besleyen
damarlarda bozulma ile gerçekleşir. Anterior spinal arter oklüzyonu trombus ve
emboli ile gelişebilir ama nadirdir.
Klinik:
Beyin infarktlarında tablo hızlı gelişir, başlangıcı geçici nörojenik disfonksiyonlar (bir kaç
dakika-saat süresince) ile karakterize olabilir. Bu epizotlara ‘geçici iskemik ataklar’ adı verilir.
Emboli ve/veya trombozla oluşan sınırlı vasküler obstrüksiyonlardır. Bu olguların %35’inde 5
yıl içinde klinik olarak anlamlı bir infarkt gelişimi izlenir.
İnfarktta bulguların ortaya çıkışını hem beyin parakimindeki kayıp, hem de bu alan
çevresindeki ödemin yarattığı kitle etkisi sağlayabilir.
İnfarktlar en sık orta serebral arter dallarında izlenir. Sonuçta pek çok olguda trombo-embolik
oklüzyon gelişir ve etkilenen hemisferin aksi vücut tarafında hemiparezi ve spastisite, his
kaybı saptanır, ayrıca görme alanı anormallikleri saptanır. Eğer infarkt dominant serebral
hemisferi etkilemiş ise konuşma anormallikleri (afazi) izlenir.
İnternal karotis arterinin trombozu 2. en sık izlenen tablodur. Bu olguların çoğunda beyin
tabanındaki Willis poligonu sayesinde umulandan az bir hasar gelişir. Bu kişilerde oftalmik
arter etkilenmesi sonucunda tek taraflı körlük gelişebilir.
DrTus.com 29
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Vertebrobaziler sistem dalları da aterosklerozdan etkilenir ve tromboz gelişebilir. Bu


damarlarda gelişen oklüzyon büyük, hızla fatal seyreden infarktlara (sıklıkla beyin kökü
bölgesini etkiler) veya küçük, klinik olarak sessiz infarktlara neden olabilir.

Intrakraniyal Hemorajiler
İntrakraniyal kanama çeşitleri:

Beyin parankim kanamaları:


Primer: En sık sebep hipertansif damar hastalığı
Sekonder: Border zone infarktlar, hemorajik infarktlar (emboli reperfüzyonu, venöz
obstrüksiyonlar)

Subaraknoidal kanama:
Spontan anevrizma kanamaları

Travmatik kanamalar:
Epidural kanamalar
Subdural kanamalar
Travmatik parankimal kanamalar (Subaraknoid kanama, kontüzyonlar, laserasyonlar)

PRİMER BEYİN PARANKİM KANAMALARI


Spontan (non-travmatik) intraparankimal hemorajiler en sık 60 yaş civarında izlenir. En sık neden
hipertansiyondur. Hyalin arterioloskleroz, hiperplastik arterioloskleroz ve bazen de arteriollerde
nekroz görülebilir. Hipertansiyonun özellikle bazal ganglialarda yaptığı mikroanevrizmalara(300
mikron) ‘charcot-bouchard mikroanevrizmaları’ denir, rüptüre olup kanamaya yol açabilirler.
Parankimal hemoraji en sık bazal ganglialarda özellikle putamen (%50-60), talamus, pons ve
external kapsülde (nadir) izlenir. Genel olarak “ganglionik hemorajiler” olarak adlandırılırlar.
Masif hemorajiler hematomlara neden olur. Hematomlar çevrelerinde gelişen ödem ile kitle etkisi
yaratırlar ve beyini asimetrik büyütürler. Takiben herniasyon gelişebilir. Akut hemoraji sonrası yaşıyan
hastalarda zamanla hematom, sıvı dolu kaviteye döner ve gliotik hücrelerle çevrelenir ve hemosiderin
yüklü makrofajlar içerirler.

Klinik:
İntrakraniyel basınç artışı tabloya eşlik eder. Sonuçta baş ağrısı, kusma ve hızla bilinç kaybı ilk
bulgulardır. Hasta KİBAS ile komaya girer. Progresif kitle etkisi beyin köküne basıya neden olur,
sonuçta derin koma ve Cheyne- stokes solunumu, dilate ve cevapsız pupiller ve spastisite gelişir.
Hipertansif Ensefalopati: Akut diffüz serebral disfonksiyon ile karakterizedir, baş ağrısı,
konfüzyon, kusma, konvülsiyonlar ve bazen koma ile seyreder. Hızla tedavi (kafa içi basıncın
düşürülmesi) gerektirir. Kendiliğinden gerilemez.
Tablo aylar-yıllarca sürerse vasküler (multiinfarkt) demans olarak bilinen demans, yürüme ve
denge bozukluğu ve psödobulber bulgularla gider. Hastalık subkortikal beyaz maddede miyelin ve
akson kaybı ile giderse “Binswanger hast.” olarak adlandırılır.

SAKKÜLER ANEVRİZMA VE SUBARAKNOİD HEMORAJİ


Spontan subaraknoid kanamanın en sık nedeni sakküler berry anevrizma rüptürüdür. Berry
anevrizmaları sıklıkla kadınlarda izlenir. Olguların çoğu 50 yaş altındadır. Arterlerin bifurkasyon
DrTus.com 30
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

bölgelerinde, mediadaki konjenital defekt sonucunda gelişir. Buna rağmen çocuklar ve infantlarda son
derece nadirdir.
Polikistik böbrek hastalığı, Ehler-danlos send tip 4, nörofibromatozis, marfan send., ekstra
kraniyel arterlerde fibromusküler displazi, aort koartasyonu, beyindeki arterio-venöz
malformasyonlar gibi bazı hastalıklara eşlik etme riski yüksektir. Zaman içinde büyüyerek, rüptür
riskleri artar.
En yüksek risk 4-7 mm çapa ulaştıklarında gözlenir. 7 mm üzerindeki anevrizmalarda rüptür
olasılığı azalır, fakat kitle etkisine bağlı semptomlar görünmeye başlanır. 4 mm altındakiler ise sıklıkla
asemptomatiktir. Anevrizma lümeni lamellar thrombüs ile dolu olabilir. Lokalizasyona bağlı olarak,
rüptürler subaraknoid boşlukta ya da beyin parankiminde kanama oluştururlar.
Sakküler anevrizmalar en sık anterior serebral arter ile anterior komminikan arterin birleşim
noktasında oluşur.
SAK oluşan hastalarda, semptomların başlamasından 4-9 gün sonra olguların %40’ında radyolojik
olarak gösterilebilen arteriyel spazm nedenli infarkt gelişebilir.

Klinik:
Subaraknoid hemorajilerde ani başlayan ağır baş ağrısı, kusma ve bilinç kaybıyla giden bir
tablo izlenir. Meningeal iritasyon bulguları ve özellikle ense sertliği sıklıkla bulunur. %50’si
birkaç gün içinde ölürler. Bir diğer akut komplikasyon serebral infarktlardır, genellikle 4-6 gün
sonra ilk semptomlar başlar, diğer olası komplikasyonlar ise akut hidrosefalus ve herniasyondur.
araknoid granülasyonların organize olup tıkanması sonucu zamanla kronik hidrosefalus da
gelişebilir.

VASKÜLER MALFORMASYONLAR
Beyin gelişimi sürecinde anjiogeneziste izlenen anormalliklerin sonucudur. Küçük ancak otopside
tanımlanabilen insidental anormalliklerden, nörolojik bulgu veren, ciddi intrakraniyal kanama oluşturan
büyük lezyonlara kadar değişik tablolarda izlenebilir.
Dört major tip tanımlanmıştır
- Arterio venöz malformasyonlar
- Kapiller telenjiektaziler
- Venöz anjiomlar
- Kavernöz anjiomlar

ARTERİOVENÖZ MALFORMASYON:
Beyinde en sık izlenen konjenital vasküler anormalliktir. Bu tip büyük olasılıkla klinik olarak anlamlı
hemorajiler ile birliktedir. En sık görüldükleri yer serebral hemisferlerdir, en sık olarakda arteria
serebri media dallarının beslediği alanda izlenirler. Morfolojik olarak kan ile dolu genişlemiş ve
yumak oluşturmuş damarların meydana getirdiği bir kitle olarak görülürler.
Uzun süreli olgularda hemorajiler, kalsifikasyon ve çevrelerinde reaktif gliozis sık gelişir. En sık klinik
tablosu; 2. dekat sonrası spontan kanama oluşturmasıdır. % 10 nunda sakküler anevrizma izlenir.
Özellikle galen venini etkileyen malformasyonlar yeni doğan periyodunda oluşturdukları şant sonucu
konjestif kalp yetmezliğine neden olabilirler.

CNS TRAVMALARI
DrTus.com 31
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Çoğu trafik kazası, düşme ve kriminal nedenlidir. Gelişimi için risk faktörleri alkol bağımlılığı, önceden kafa
travması hikayesi bulunanlar, mental retardasyon ve epilepsi hastalarıdır.

EPİDURAL HEMATOM
Nedeni arteria meningia media rüptürüdür ve sıklıkla buna neden olan temporal kemik skuamöz
parça kırıkları ile bir aradadır.
Epidural hematomlar duraya bası yaparlar ve alttaki beyin parankimini yassıltırlar. Eğer hemen drene
edinmezler ise, transtentorial, gyral ve tonsiller herniasyona neden olabilirlerki sonuç ölümdür.
Çok sayıda hastada, travma sonrasında kısa bir süre için (birkaç saat) normal, etkilenmemiş, açık
bellekli bir süre vardır (lucid interval), ardından bilinç progressif olarak kaybolur.

SUBDURAL HEMATOM
En sık görülen hematom tipidir. Kafanın hızla çevrildiği ya da hareket ettiği durumlarda (kamçı
hareketi, kafaya sert bir şeyle vurma, yumruklama, infantın silkelenmesi gibi – DİKKAT!! SARSILMIŞ
BEBEK SENDROMU-), beyin yüzeyi ile dural sinüsler arasında yer alan köprü venlerinin
yırtılmasıyla oluşur. Beyin atrofisi bulunan yaşlılar (Alzheimer hastalığı) ve beyin gelişimi az olan
çocuklar özellikle hassastırlar. İleri yaş,intravenöz ilaç bağımılıları,alkoliklerde sık görülür.

Sızan kan; duranın altında toplanır ve subdural hematom oluşur. Burada hematom altındaki beyin
konvekstir ve bu kitle etkisi veren diğer tablolardan ayrımını sağlar.

Bu tablo hematomda baskın olarak pıhtılaşmış kan veya baskın olarak erimiş kan pıhtısının
bulunuşuna göre akut yada kronik olarak sınıflandırılırlar.

Akut subdural hematomlar sıklıkla net bir travma hikayesi ile beraberdir ve frontopariyetal bölgede
oluşur. Kan venöz orjinli olduğu için semptomların oluşumu, epidural hematoma oranla daha yavaştır.
Ilk bulgu genellikle 48 saat sonra ortaya çıkar. Zaman içinde non-fatal ve tedavisiz olgularda, yavaş
yavaş erime, demarkasyon, alttaki beyin dokusunda duramater kaynaklı, granülasyon dokusu ve
matür kollajenden oluşan reaktif ‘neomembrane’ gelişimi ile kronik subdural hematomlara dönerler.
DrTus.com 32
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Kronik subdural hematomlarda travma hikayesi daha belirsizdir. Sıklıkla beyin atrofisi ile beraberdir.
Olgularda kranial kubbede beyin mobilitesi artmış ve köprüleşen venlerde yırtılmaya karşı çok duyarlı
hale gelmiştir. Sonrasında basit küçük travmatik epizotlar, kronik subdural hematomların oluşumuna
yol açar. Kronik subdural hematomda kan içindeki pıhtının erimesi sonunda, duramaterin iç yüzünde
sarımsı bir sıvı bulunur, etrafında neomembran oluşur.

Klinik:
Mental durum değişiklikleri ve nadir fokal nörolojik defisitler izlenir.. Tablo çok yavaş geliştiği için,
klinikte demanslar ile (özellikle alzheimer ile) karışabilir. Olgular CT ile yakalanabilir.
Spat-apoplexie (gecikmiş post-travmatik hemoraji) minor kafa travmasını takiben 1-2 haftalık bir
interval sonrası ani intraserebral hemorajinin ortaya çıkmasını tanımlar.

TRAVMATİK PARANKİMAL HASARLAR

Consussion (Beyin Sarsıntısı):


Bilincin geçici olarak kaybı ve yaygın paralizi, kimi zaman epilepsi gelişiminin eşlik edebildiği bir
tablo olup saatler ya da günler süren bir periodda etkilidir. Hafıza kaybı gelişebilir yada sekel
bırakmaksızın iyileşebilir. Olgular beyinde bir anatomik defekt taşımazlar. Ağır olgular diffuz
aksonal hasara benzer.

Diffuz Aksonal Hasar:


Posttravmatik demansın en sık nedenidir. Hipoksik-iskemik hasar ile birlikte kalıcı bitkisel
hayata giren vakaların da çoğundan sorumludur. Kafanın kamçı hareketlerinde oluşur. Bu
hareketle serebral beyaz maddededeki nöronların aksonları gerilmeye bağlı olarak kopar.
En çok korpus kallosum ve beyin sapını tutar. Histolojide aksonal şişme ve “aksonal sferoidler“
görülür. İmmunhistokimyasal olarak APP kullanılır (Bkz. Alzheimer hastalığı).

Contusion ve Laserasyon:
Künt travma ile kafatası kemiklerinin altındaki beyin parankimine çarpması sonucu oluşur. En sık
görülen yer; frontal poller, frontal pollerin orbital yüzeyleri, temporal poller, oksipital pol ve posterior
serebellumdur. Çoğunlukla kafatsında kırık yoktur. Gliozise yol açar ve epilepsi gelişimi için risk
yaratır.
Ne zaman duran bir başa hareketli bir cisimin çarpması sözkonusu olursa, kontüzyon çarpma
bölgesinin altında izlenir, buna ‘coup contusion’ denir. Aksine ne zaman hızla hareket eden bir
baş sert sabit bir yüzeye çarparsa, beyinde izlenen ağır hasar çarpmanın olduğu yerin tam
aksindeki beyin bölgesinde izlenir buna ‘contrecoup contusion’ denir. Morfolojik ayrım mümkün
değildir. Cerebral kontüsyonlar, özellikle beyin yüzeyel tabakalarında yırtılma eşlik ederse
(laserasyon) önemli bir travmatik subaraknoid kanama nedeni olabilirler.
DrTus.com 33
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

• Contrecoup kontüzyonun tipik örneği yere düşmelerde oksipital kısımdan kafanın yere çarpmasıdır.
Hasar frontal ve temporal lob uçlarında olur.
• Contrecoup kanama genellikle oksipital lobda olmaz (Çarpacak çıkıntılı kemik yüzey yoktur).

TRAVMATİK KAFATASI YARALANMALARI


Beyin dışı Parankimal
Künt Travma Epidural kanama Kontüzyon
Kamçı Hareketi Subdural kanama Difuz aksonal hasar

KONJENİTAL MALFORMASYONLAR

Sinir sisteminin en sık konjenital malformasyonları ‘nöral tüp defektleridir.’ Bunlar sıklıkla
hidrosefalus ve primer ön beyin anomalileri ile biraradadır. İkinci sık izlenen grup nörokutanöz
sendromlardır.

NÖRAL TÜP DEFEKTLERİ


•ANENCEPHALİ
En sık izlenen konjenital beyin malformasyonudur. Anensefalik çocukta kraniyel kubbe
hipoplastik ya da yoktur. Ayrıca orbita ileri doğru çıkıktır ve bu görünüm infanta tipik olarak ‘froglite’
(kurbağa) görünümü verir. Nörohipofiz yoktur.
Anterior hipofiz küçüktür. Sıklıkla beraberinde vertebral kemik ve spinal kord anormallikleri izlenir.
Ayrıca akciğer ve adrenal de hipoplaziktir ve sıklıkla hidramniyoz eşlik eder. Tanı prenatal konur.
Amniyon sıvısında alfa-fötoprotein ve asetilkolinesteraz konsantrasyonları artmıştır. USG ile
birinci trimester sonrasında tanınırlar.
DrTus.com 34
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

•Ensefalosel ve Kraniyal Meningosel


Daha hafif örneklerdir. Ensefalosel daha sıktır ve beyin dokusunun değişik oranlarda kafatasındaki
bir defektten dışarı çıkması ile karakterizedir. En sık oksipitalden oluşur.
Kraniyal meningosel de ise sadece meningslerde bir herniasyon vardır, tabloya beyin parankimi
DrTus.com 35
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

eşlik etmez.
•Spina Bifida
En sık izlenen nöral tüp defektidir. En sık lumbosakral bölgede izlenirler. Vertebraların
parsiyel hipoplazisi ya da yokluğu sözkonusudur.
1- Myelosel: En ağır formdur. Spinal kord tamamen dışarıdadır, üzerinde deri bulunmaz.
2- Spinal meningosel: Duvarında sadece meninksler bulunan kistik kitledir.
3- Meningomyelosel: Klinikte en sık bu form izlenir. Posterior vertebral defekt sonucu
(sıklıkla lumbo-sakral) menings ve spinal kort bir arada herniye olmuştur. Meninksler açıkta
olabilir ya da deri ile örtülüdür. Meningomyelosel sıklıkla hidrosefalus ile yada Arnold- Chiari
malformasyonu ile beraberdir.
4- Spina bifida oculta: En hafif formdur. Sadece vertebral kapanma defekti mevcuttur,
meningsler ve spinal kord intakttır. Üstündeki deride pigmantasyon ve kıllanma saptanabilir.
Genel popülasyonun %5-20 sinde asemptomatik olarak bulunur.

•Posterior Fossa Anormallikleri:


Hidrosefalus ile beraber bulunurlar

oArnold- Chiari malformasyonu (Chiari tip2 malf.)


Posterior fossa gelişimindeki bozukluk nedeniyle medülla oblongata ve cerebellumun kaudal
parçasında, foremen magnum’a doğru kayma saptanır. Bu hastalarda lumber meningomyelosel
daima, hidrosefalus sıklıkla bulunur.

oDandy- Walker malformasyonu


Serebellar vermisin aplazi veya hipoplazisi ve buna eşlik eden (Luchska ve magendi
kanallarının gelişimi bozulmuştur) 4. ventrikülde balon benzeri dilatasyon ve hidrosefali ile
karakterizedir. Beyin kökü nükleuslarında displazi, korpus kallozum agenezisi (BT’de yarasa
kanadı deformitesi) ve oksipital ensefalosel ile beraber olabilir.

•Ön Beyin (Forebrain) Gelişim Bozuklukları


En sık izlenenler holoprosencephaly ve serebral kortikal malformasyonlardır.
Holoprosencephali, serebral hemisferlerin anormal bölünmeleri ile karakterize bir
malformasyondur. Ön beyin anormalliklerine sıklıkla cyclopi (trizomi 13) gibi fasiyel anormallikler
eşlik eder. Serebral kortikal malformasyonlarda, beyin giruslarında gelişme izlenmez veya çok
sayıda anormal küçük gyrus izlenebilir (polymicrogyria).
Mikroensefali ; beyin parankiminin anormal derecede küçük olmasıdır.

•Spinal Kord Malformasyonları


Hidromyeli spinal kordun santral kanalının segmental genişlemesidir.

Syringomyeli (syrinks) santral kanaldan ayrı ve içi sıvı dolu ikinci bir kaviter oluşum bulunmasıdır.
En sık servikal bölgede izlenir.

Üst ekstremitede ağrı ve ısı hissinde kayıp saptanırken, pozisyon hissi kaybolmamıştır ve motor
DrTus.com 36
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

defisit izlenmez. Syringomyeli olgularının %90’dan fazlası Chiari 1 malformasyonu eşlik eder
(serebellar tonsilin alçak yerleşimi). Beyin kökü yerleşimli olursa siringo-bulbi olarak bilinir.

NÖROKUTANÖZ SENDROMLAR
NÖROKUTANÖZ SENDROMLAR
Sendrom Özellik
Nörofibromatosis Nörofibromlar, schwannomlar, malign periferik sinir tümörü, gliomlar, kafe-au-lait lekeleri, lisch nodülleri. (En
1 sık görülen)
Nörofibromatosis 8. kafa çiftinde bilateral schwannom, meningiom, spinal nörofibromlar, spinal kord ependimomları,
2
Tuberous Serebral kortikal malformasyon, subependimal tümör, epilepsi (ilk haftada kesin), mental retardasyon,
sklerosis kardiyak rabdomyomlar, renal anjiomyolipomlar, adenoma sabeceum (en karakteristik deri lezyonu)

Von Hippel- Serebeller hemanjioblastom, retinal anjiom, renal hücreli karsinom, eritropoetin sekresyonu,
Lindau feokromasitoma, visseral kistler, ependimal kistler
Sturge-Weber Genetik değil, sporadiktir. 5.kafa çifti trasesinde deride kutanöz anjiomlar, aynı taraflı oksipital atrofi
hast. meningial anjiomatosis, serebral kalsifikasyon, epilepsi, mental retardasyon, grafide kafada tren rayı
kalsifikasyon (damar duvarlarında)

PERINATAL HASARLAR
Prematür infantlarda daha sık görülürler ve bu infantlarda intraventriküler hemorajinin en sık nedeni
germinal matriks hemorajileridir. Germinal matriks, gestasyonun 35. haftasına kadar caudat
nükleus ve talamusun, subependimal bölgelerinde izlenen primitif hücrelerden oluşan bir yapıdır.
Hipoksemi, hiperkapni ve asitoz durumları (prematürlerde sıklıkla izlenirler) germinal matriksteki
endotel hücrelerinde hasar oluşturarak kanamaya neden olur. Term infantta görülmez. Kanamadan
sonra kan kolaylıkla ependimal tabakayı aşarak ventriküler sisteme girer. Akut epizotu geçtikten sonra
hemoraji organize olur ve hastada skar ve reaktif gliozis gelişimi ve CSF drenajını bozarak obstrüktif
hidrosefalus gelişimi oluşturur.
Beyaz madde nekrozu ya da periventriküler lökomalasi bir diğer önemli perinatal beyin hasarıdır;
fatal olabildiği gibi gelişme geriliği yada quadripleji ile seyredebilir. Termdeki infatlarda izlenebilir.
Sıklıkla kardiyorespiratuar disfonksiyon, hyalin membran hastalığı, şok, sepsis, konjenital kalp
hastalığı durumlarla beraberdir.

Sonuçta beyinde hipoperfüzyon sonucu beyaz maddede nekroz, renk değişimi takiben kavitasyon ve
hemoraji izlenir. Özellikle lateral serebral ventriküllere komşu alanlarda sık izlenir. Bu kaynak drtus.com’da
yayınlanmaktadır.

SİNİR SİSTEMİ İNFEKSİYONLARI

Infeksiyonun sinir sistemine girişinde dört yol vardır:


1- Hematojen yayılım (en sık izlenir)
2- Direkt implantasyon (genellikle travmatik)
DrTus.com 37
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

3- Lokal infeksiyonların ilerlemesiyle (sıklıkla sinüs infeksiyonlarını takiben)


4- Aksonal transport (belirli virüsler HSV; kuduz gibi)

MENENJİTLER
Bakteriyel etkenlere bakacak olursak:
Neonatallerde: E.coli ve grup B streptokok (en sık)
6 aydan büyük çocukta: H.İnfluenza
Adelosan ve genç erişkinlerde: N. Meningitidis (epidemik leptomenienjitin en sık sebebi)
Erişkinlerde: Strep. Pnömoni
Yaşlı bireylerde: L. monositogenez en sık etkendir.
Morfolojik olarak, SSS da nötrofiller ve organizmalar izlenebilir. Kronik, edavi edilmeyen olgularda
leptomrningeal fibozis ve sonuçta hidrosefalus gelişebilir.
Akut Lenfositik Menenjit: Aslında en sık nedeni virüslerdir. Viral meninjitler daha iyi
prognozludur. Bazen ensefalitlere eşlik edebilir. SSS baskın olarak lenfositler içerir.
En sık etkenler; kabakulak virüsü, echovirüs, coxsackievirüs ve EBV dür.
SSS; protein konsantrasyonu sıklıkla yükselmiş ve gukoz içeriği genellikle normal seviyededir.

BEYİN ABSESİ VE SUBDURAL AMPİYEM

Predispozan durumlar
Akut bakteriyel endokardit
Siyanotik kalp hastalıkları
Kronik pulmoner sepsistir.
Strep. ve Staf. en sık etkenlerdir. SSS da basınç, hücre sayısı ve protein artmış; glukoz ise
normaldir.
Komplikasyonlar: Intrakraniyel basınç artışı ve progresif herniasyon, abse rüptürü, köprü
venlerde thrombofilebit, ventrikülit, meninjit ve sagital sinüs thrombozu
Morfolojik olarak; ortada liquefactive nekroz, çevrede fibröz kapsül; bunun dışında reaktif gliozis
ve belirgin serebral ödem izlenir.

KRONİK MENİNGOENSEFALİTLER
•Tüberküloz Menenjitler
SSS da, mononükleer hücrelerde pleocytosis, bazen PNL, artmış protein ve azalmış yada normal
glukoz izlenir. Sıklıkla beyin tabanını etkilemeleri nedeni ile en iyi gelişmiş granülomlar burada
izlenir, gelişen granülomlar sisternaları tıkayabilir yada kraniyel sinirlere zarar verebilirler.
Subaraknoid boşluktan geçen arterlerde obliteratif endarterit (damar duvarında inflamatuar hücre
infiltrasyonu ve damar duvarında belirgin intimal kalınlaşma) gelişir. Olgularda ayrıca iyi gelişmiş
intraparankimal kitleler (tüberkülom) bulunabilir.

•Nörosifiliz
DrTus.com 38
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Erken dönemde SSS’ne girer. Sekonder dönemden itibaren lenfositik menengit tablosu yapar.
Tersiyer dönemde üç önemli tablo izlenir:
Meningial nörosifilis: Obliteratif endarterit ile beraber seyreden bir kronik menenjit tablosudur.
Paretik nörosifilis:Spiroketlerin beyin invazyonuyla gelişir; nöronal kayıp ve mikroglia
profelasyonu (rod hücreleri) izlenir. Nadiren mental ve fiziksel fonksiyonlarda progresif kayıp ve
delüsyonlar izlenir. Sonuçta ağır demans ile sonuçlanır.
Tabes dorsalis: Spiroketlerin; spinal kord dorsal kolumu tumasıdır.Eklem pozisyon hissinde
bozulma, lokomotor ataxia, ağrı hissinde kayıp ve bunun neden olduğu deri ve eklem hasarı
(Charcot eklemi) izlenir.

Genel olarak sifilizin karakteristik iltihap hücresi plazma hücreleridir.

LYME HASTALIĞI
Aseptik menenjit, ensefalopati ve polinöropati oluşturur.

VIRAL ENSEFALİTLER
Tipik özellikleri, perivasküler ve parankimal mononüklear hücre infiltrasyonu, (lenfosit plazma hüc. ve
makrofajlar) mikroglial nodüller, nöronofajidir. Beyin parankiminin en sık infeksiyonları viral nedenli
tablolardır.
• Arbovirüs ensefaliti: Epidemik ensefalitlerin en sık nedenidir ve arthropod ısırması kaynaklıdır.
• HSV ensefaliti: Sporadik viral ensefalitler arasında en sık izlenen neden HSV tip I dir. Önemli bir
özelliği temporal loplar ve frontal orbital bölgelerin özellikle tutulması ve hemorajik, nerotizan bir
ensefalit oluşturmasıdır. Glial hücreler ve nöronlarda HSV ait nükleer inklüzyonların görülmesi
tipiktir (Cowdry A).
• CMV ensefaliti: Neonatal ve immünyetersizlikli kişilerde sık ensefalit nedenidir. Beyin ve spinal
kordun her hangi bir yerini tutabilirsede, özellikle serebral ventrikül ependimal yüzeylerinde
hemorajiye neden olur. Nükleer ve sitoplazmik inklüzyonların izlendiği, non-spesifik inflamasyon
saptanır.
• VZV ensefaliti: immünsüprese hastalarda granülomatoz bir arterit veya nekrotizan bir ensefalit
izlenir.
• Kuduz ensefaliti: Yara yerinden preferik sinirler üzerinden CNS e ulaşır. Aşırı CNS uyarılması,
hidrofobi, yumuşak (flaccid) paralizi izlenir. Ölüm solunum merkezinin baskılanması sonucudur.
Negri cisimleri (intrasitoplazmik eozinofilile inklüzyonlar) en iyi hippocampal pyramidal hücreler ve
purkinje hücrelerinde izlenir.
• HIV ensefaliti: HIV hastalarında erken dönemde kendiliğinden sınırlanan lenfositik menenjit izlenir.
Hastalarda ileri stagelerde, progresif ensefalopati – AIDS/demans kompleksi izlenir (en sık yaptığı
tablo).

YAVAŞ VİRÜS ENFEKSİYONLARI:


• Progresif Multifokal Lökoensefalopati(PMC):
Papovavirüs grubundan JC virüs neden olur. yavaş gelişen bir ensefalopati tablosudur. Virüs
oligodenrogliaları infekte eder, sonuçta demyelinizasyon gelişir
DrTus.com 39
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

• SSPE (Subakut sklerozan panensefalit):


Kızamık komplikasyonu olarak ortaya çıkar.Miyelin dejenerasyonuna neden olur

FUNGAL VE PARAZİTİK İNFEKSİYONLAR


En sık immünyetmezliği olan hastalarda izlenir. En sık mantar infeksiyonu etkeni Candida
albikanstır. En sık kronik menenjit yapan etken cryptococcus neoformanstır, immünyetmezli
kişilerde izlenir. Vaskülitle seyreden etkenler mukor ve aspergillustur.

SPONGİOFORM ENSEFALOPATİLER
Creutzfeldt- Jacob hastalığı (CJH) (varyant formu deli dana)
Kuru
Gerstmann-Straussler sendromu
Fatal familial insomnia

Etyoloji:
SPONGİOFORM ENSEFALOPATİLER
AİLEVİ SPORADİK İATROJENİK BESİNSEL
Creutzfeldt - Jakob + + + +
Kuru +
GSS +
FFI +

Proteinöz infeksiöz partiküller dediğimiz ‘prion protein - PrP’lerle olur. Prionlar normal sinir
sisteminde bulunan normal bir proteinin modifiye bir formudur.

CJH en iyi karakterize edilen, insan spongiöz ensefalopatisidir. Beyin makroskopik normaldir.
Ancak uzun süreli olgularda, atrofi gelişir ve ağır olabilir. CJH için karakteristik bulgu; nötrofiller
ve gri madde hücrelerinde vakuollerin bulunuşudur (spongioform değişim) Ayrıca nöral kayıp ve
reaktif gliozis saptanır. CJH hızla progressif demansa gider ve hastalarda aynı zamanda yürüme
bozuklukları ve myoklonus saptanır. Yaşlılarda görülür.

Varyant formu dediğimiz ve BSE’li(deli dana) sığırların etlerinin yenmesiyle bulaşan formu
gençlerde ve ağırlıklı olarak İngiltere’de görülmüştür.

CJH’nın besinler dışında, dura mater grefti, büyüme hormonları gibi tıbbi materyallerle de geçtiği
bilinir (iatrojenik).

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRLERİ

Çocukluk çağı tümörleri %60 infratentoryal (serebellum) yerleşimli iken erişkin yaş tümörleri %80
supratentoryal (hemisfer) yerleşimlidir.
DrTus.com 40
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Erişkinde en sık izlenen primer tümörler glioblastoma multiforme ikinci sırada meningiomlar görülür.
Çocuklarda en sık izlenen tümör serebellum yerleşimli kistik serebeller astrositom (pilositik astrositom ;
%27) az bir farkla medülloblastom (%24) dur.

Beyin tümörleri genel olarak metastaz yapmazlar, ancak ependimom, medulloblastom gibi tümörler
BOS içinde subaraknoid boşluğa yayılabilir. Vertebral traktta en sık saptanan tümörler ekstradural
(vertebral kemiği tutan), Intradural, ekstramedüller (kemik ve spinal kolon arasıboşluğa yerleşen tömörler),
Intramedüller (medulla spinalisi tutan) lezyonlar olarak 3’e ayrılır :

SSS TÜMÖRLERİ
Ekstradural Intradural-extramedüller İntramedüller
ÇOCUK Metastaz(Nöroblastom) Dermoid kist Astrositom
Epidermoid kist
ERİŞKİN Metastaz(meme, prostat) Meningiom Schwannom Astrositom
Ependimom

ASTROSİTOMLAR

ASTROSİTOMLAR
GRADE MİTOZ HÜCRESELLİK VEP* NEKROZ
1,2;pilositik + + Çocuklarda en sık, serebellar yerleşim,
astrositom daha iyi prognoz, pilositik astrositler ve
Rosenthal fibrilleri
3; anaplastic + + +
astrositom
4,glioblastom + + + + Erişkinde en sık, kötü prognoz
multiforme
*= Vasküler endotel hücre proliferasyonu

CNS nin primer tümörleri arasında en sık izlenilenleridir. Heterojen bir grup olup çok yavaş
büyüyen lezyonlardan (pilositik astrositom); ileri derecede malign neoplazmlara (glioblastoma
multiforme) kadar değişir. İmmunohistokimyasal olarak GFAP pozitif boyanırlar. Histolojik olarak 4
kriterle değerlendirilir (Bkz. Tablo).
Düşük gradeli olanlar zaman içinde yüksek gradeli tümörlere dönüşme eğilimindedirler.
Astrositomlar düzensiz dağılmış astrositlerin artışı ile tanınırlar. Low grade astrositomların; gliozisten
ayrımı zordur. Anaplastik astrositomlar radyolojik olarak kontrast tutan (anormal damar permeabiliteleri
nedeni ile), tümör içinde prolifere kan damarlarından zengin lezyonlardır.
Klinik bulgu kafa içi basıncın artışı ve tümör lokalizasyonuna bağlı bulgular verir. Prognozu tümörün
lokalizasyonu histolojik grade ve hastanın yaşı belirler. Yaşlılarda tablo daha ağırdır. Bugün için
cerrahi rezeksiyon, ardından radyoterapi ve kemoterapi uygulanır.

OLİGODENDROGLİOMLAR
DrTus.com 41
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Serebral beyaz cevheri tutan, erişkin çağın tümörleridir. Kalsifikasyon çok sıktır. Satellitosis
(nöronların etrafında neoplastik hücrelerin gruplaşma eğilimi) görülür. Yağda yumurta görünümü bu
tümöre aittir. Astrositomlara gore daha iyi prognoza sahiptirler.

Kafa İçi Kalsifikasyonla Karakterize 4 Kitle:


• Oligodendrogliom
• Meningiom
• Arteriovenöz malformasyon
• Kranyofaringiom (Bkz. Hipofiz)

Miks gliom: Oligodendrogliom+Astrositom

EPENDİMOMLAR
Ependimomlar her yaşta görülebilirler. Hayatın ilk 2 dekatında tipik olarak 4. ventrikülde iken;
erişkinde spinal kord en sık tutulan bölgelerdir. Erişkinin spinal kanalda yerleşen papiller yapıdaki
formuna miksopapiller ependimom denir. SSS akımında bozukluk ve sonuçta hidrosefalus ve artmış
kafa içi basıncı izlenir.
Histolojide damar çevrelerinde perivasküler psödorozet veya lümende ependimal rozetler izlenir.
Bu tümörlerde anaplazik değişim izlenir.

KOROİD PLEKSUS PAPİLLOMU


Sıklıkla lateral ventrikülde yerleşirler. BOS üreterek hidrosefaliye neden olurlar

MEDÜLLOBLASTOM
PNET (primitif nöroepitelyal tümörler) grubundan bir tümördür. Hayatın ilk iki dekatında en sık
serebellumun vermisinde, daha ileri yaşlarda serebellar hemisferde izlenen tümörlerdir. Bu lezyon
normal serebellar yapıyı yıkar ve ventriküler sistem içine uzanabilir, böyle olgularda tablo
ependimomlara benzer; SSS içinden yayılım yapabilir.
Mikroskopik olarak medülloblastom küçük, primitif, çok az sitoplazması bulunan hücrelerden oluşur ve
bu hali ile pediatrik yaş grubunda izlenen küçük yuvarlak mavi hücreli tümörler grubunun bir
üyesidir. Nöroblastomda izlenen Homer-Wright rozetleri bu tümördede bulunur. Çok kötü
prognozludur.Sürvi en çok 5 yıldır.

PRİMER CNS LENFOMALARI


Agresif, büyük hücreli non-hodgkin lenfomalardır ve sıklıkla B hücre kaynaklıdırlar. AIDS olgularında
görülme oranı yüksektir. Bu tümörün bir karakteristik özelliği damar etrafında yerleşim eğilimi
(anjiyosentritik büyüme) beyin lenfomalarında tipiktir. EBV ilişkisi de sıktır.

GERM HÜCRELİ NEOPLAZİLER


Suprasellar ve pineal alanı sever. En sık disgerminom (seminomun eşdeğer tümörü) ve teratomlar
görülür.
DrTus.com 42
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

NÖRAL NEOPLAZMLAR
Az görülür. En sık görülen örneği gangliogliomdur, Sıklıkla çocuk- genç erişkinde ve en sık temporal
loplarda izlenir ve epilepsiye neden olur.

HEMANJİOBLASTOMLAR
Serebellumda, nadirende meningslerde izlenir. Tek başına bulunabilir yada von-Hippel –Lindau
sendromuna eşlik edebilir. Polistemi yaparlar.

MENİNGİOMLAR
Bu tümörler araknoid’de bulunan meningothelial hücrelerden kaynaklanırlar ve beyin parankimi
dışında, meninkslerde yerleşmişlerdir. Sıklıkla adultta ve kraniyel yada spinal kordda izlenen genellikle
benign tümörlerdir. Kadınlarda sıktır (özellikle spinal kord lezyonları). Progesteron reseptörleri
taşıyan tümörlerdir (gebelik kontrendike).
Dura matere tutunmuş, sert lobüler lezyonlardır. Sıklıkla komşu beyin ya da spinal korddan kolayca
ayrılabilirler, kafatası kemikleri de meningiom üzerinde incelmiş ya da invaze olmuş olabilir.
Mikroskopisinde özellikle de psammom cisimi şeklinde kalsifikasyon saptanır. Meningiomların pek
çok histolojik varyantının prognostik anlamları yoktur. Malignitenin en güvenilir bulgusu beyin
parankim invazyonudur. Özellikle papiller meningiom denilen grup malign tavırlıdır.
Intrakraniyel basınç artışı ve buna eşlik eden epilepsi ve fokal nörolojik defisit aptanır. Meningiomlu
hastalarda prognozda, tümörün boyu ve lokalizasyonu, cerrahi çıkarılabilirlik ve histolojik grade
anlamlıdır.
*** Foster kennedy sendromuna neden olan en sık tümördür.

Foster Kennedy Sendromu: Bir optik diskte ödem,diğerinde atrofi,hiposmi-anosmi ve kafa içi
kitle ile karakterize bir tablodur

METASTATİK NEOPLAZMLAR
Lenfoma ve lösemiler hariç tutulursa beyne en sık metastaz akciğer karsinomlarından, sonra
meme ve malign melanomdan gelir. Leptomeningslere karsinom metastazı (meninjial karsinomatosis)
nadirdir. Prostat, meme ve akciğer kanserlerinde dura mater metastazı olabilir.

MYELİN KAYBIYLA GİDEN PRİMER HASTALIKLAR

SSS’nde myelini oligodendroglial hücreler yapar. Myelin kaybıyla giden hastalıklar beyaz cevher
dejeneratif hastalığıdırlar ve edinsel ya da doğumsal olabilirler.

MULTİPLE SKLEROZ (MS)


En sık demyelinizan hastalıktır. 18-40 yaş arası kadınları tutar. Patogenezi bilinmez. Makroskopik
olarak normal görünümdeki beyinin seri kesitlerinde demyelinize alanlara karşılık gelen “plaklar”
izlenir.(shadow plakları) (myelin yıkımı varsa aktif plak, yoksa inaktif plak adı verilir) plakların en sık
bulunduğu bölgeler periventriküler beyaz madde, optik sinirler ve spinal kordun beyaz maddesidir.
DrTus.com 43
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Mikroskopide perivenöz ağırlıklı demyelinizasyon ve perivasküler lenfosit infiltrasyonu izlenir. Aktif


lezyonlarda, yıkılan myelini taşıyan lipid yüklü makrofajlar izlenir. MS’da periferik sinir sistemi
tutulmaz.
Klinik tablo sinsidir. En sık izlenen bulgular; görme bozuklukları (bulanık görme, diplopi, scotom)
paresteziler bir veya daha fazla ekstremitde spastisite, konuşma bozukluğu ve yürüme
anormallikleridir. Farklı psikolojik bozukluklar tabloya eşlik edebilir.
SSS da protein seviyesi hafifçe artmış ve lenfositler az sayıda izlenir. Gammaglobülün oranı artar ve
SSS elektroforezinde oligoklonal band Ig pek çok hastada saptanır. Aktif demyelinizasyon süresince
SSS da myelin basic protein bulunabilir.

AKUT DİSSEMİNE (ALLERJİK) ENSEFALOMYELİT


Belirli infeksiyonlar (kızamık, su çiçeği, kızamıkçık vs.) ve aşıları takiben gelişen immün mekanizma
temelli bir demyelinizan hastalıktır.
En sık izlenen bulgular, 1-2 hafta sonra gelişen ateş, epilepsi, koma, spinal kord disfonksiyonu ve
diğer fokal nörolojik defisitlerdir. %20 olguda tablo fatal seyreder.

AKUT NEKROTİZAN HEMORAJİK ENSEFALOMYELİT:


SSS’nin fulminan demyelinizasyon bir tablosudur, çocuklar ve gençleri etkiler. Respiratuar
infeksiyonları (özellikle mikoplazma) takiben gelişir.

SANTRAL PONTİN MYELİNOLİZİS


Hiponatremisi hızlı düzeltilen kişilerde ve alkoliklerde görülür. Olay pons da demyelinizasyon ile
karakterizedir. Hızla gelişen quadriplazi ile karakterizedir.

MARCHİAFAVA-BİGNAMİ HASTALIĞI
Korpus kallozum ve anterior komissürde izlenen simetrik myelin hasarının varlığıdır.
Bunlar dışında progresif multifokal lökoensefalopati ve kızamık nedenli viral ensefalopatiler, HSV,
CMV ensefalitleri ve kurşun zehirlenmesi demyelinizasyon oluştururlar.

LÖKODİSTROFİLER (DİSMYELİNİZAN HASTALIKLAR)


Myelinin üretimi ve/veya korunmasında defekt ile giden bir grup genetik hastalıktır. Sıklıkla infant
ve çocukluk çağının hastalıklarıdır ve hem santral hemde periferik sinir sisteminde demiyelinizasyon
saptanır. Karasteristik olarak klinik tablo progresif gidişlidir.
Morfolojik karakteristikleri beyinde yaygın ve simetrik myelin kaybı ve sıklıkla spinal kord tutulumudur.
Sık izlenen 3 hastalık sözkonusu
Lökodistrofiler
Hastalık Genetik geçiş Metabolik bozukluk
Metakromatik lokodistrofi O.resesif Aril Sülfataz A eksikliği
Krabbe hastalığı O.Resesif Galaktoserebrozit β galaktozidaz eksikliği
Adrenolokodistrofi X’e bağlı ve O.Resesif Peroksizomal defekt(addison eşlik eder)
DrTus.com 44
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

KAZANILMIŞ METABOLİK VE TOKSİK BOZUKLUKLAR


Beslenme Bozuklukları:
En sık iki neden Tiamine ve Vit.B12 (cobalamin) defisitidir.
Tiamine eksikliği Wernicke-Korsakof sendromuna yol açar ve anlamlı periferik nöropati gelişimi ile
izlenir. Sıklıkla kronik alkoliklerde izlenir.
Wernicke ensefalopatisi: Karakteristik olarak hızla başlıyan konfüzyon, ekstraoküler kaslarda
paralizi (özellikle lateral rektus) ve ataxi izlenir. Tablo progresif olarak koma ve ölüme gidebilir,
erken stage’lerde thiamine verilmesi tabloyu düzeltir. Beyinde en sık hipotalamusta mammiller
bodyi etkiler, sonra talamusun dorsal medial alanlarını ve serebral gri maddeyi tutar.
Korsakoff psikozu: Wernicke ensefalopatisine ek olarak kalıcı hafıza kaybı eklenmesidir.
Alkolik serebellar dejenerasyon: Kronik alkoliklerde süperior vermiste atrofi gelişimi.
Vit.B12 eksikliği: Sinir sisteminde ise B12 eksikliği; “subakut kombine spinal kord
dejenerasyonu” gelişimi ile beraberdir. Bu tablo spinal kordda dorsal ve lateral beyaz maddede
myelin vakuolizasyonu ile karakterizedir. Lezyonların dağılımı gereği hem motor ve hem sensory
anormallikler (spastisite, güçsüzlük ve derin duyu kaybı) bir aradadır.

KAZANILMIŞ METABOLİK HASTALIKLAR


En iyi izlendiği tablo karaciğer yetmezlikleridir.

Hepatik Ensefalopati:
Bilinç düzeyinde değişiklik ve karakteristik “flapping” tremor (asterixis) ile karakterizedir.
Karakteristik bulgu gri madde içinde amonyak detoksifikasyonu nedenli (ön planda astrositler
etkilenir) “Alzheimer tip II glia” adı verilen astrositik değişimdir.

TOKSİK HASTALIKLAR
Methotreksat tedavisinde beyaz maddede nekroz, demyelinizasyon, gliozis ve kalsifikasyon izlenir.
İonize radyasyon ise en sık vaskülopatilere neden olarak iskemi ve infarktlara yol açar.
Hipoglisemiye, hipoksiye ve CO zehirlenmesine en hassas hücreler: Serebral piramidal
hücreler, hippocampal piramidal hücreler ve pürkinje hücreleridir.
Metanol toksikasyonu: Retinal ganglion hücrelerinde dejenerasyon sonucu körlük, selektif bilateral
putamen nekrozu izlenir.

DEJENERATİF HASTALIKLAR
Nöron hasar ve kaybıyla giden gri cevher hastalıklarıdır.

AİZHEİMER HASTALIĞI
Yaşlılarda izlenen en sık demans nedenidir (%80).
DrTus.com 45
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Demansla karakterize majör hastalıklar:


• Alzheimer
• Multi-infarkt demans
• Creutzfeldt – Jakob hastalığı
• Pick hastalığı

50 yaş üstünde görülür. Down sendromunda 40 yaş altında bu hastalık tablosu


izlenir.
Beyin sıklıkla atrofiktir ve bu atrofi genellikle aynı derecede tüm kortikal alanı etkiler.
Serebral ventriküller simetrik olarak dilatedir, bu temelde parankim kaybı
nedeniyledir (hidrosefalus ex vacuo).
Mikroskopik değişiklikler “nörofibriller tangle”lar (nöron sitoplazmasında kaba
filomantöz agregatlar), distal nöronal hücre proçeslerinde (nöritler) karakteristik “senil
plaklar” izlenir. Bu senil plaklar ortalarında “amiloid core” içerirki bu amiloid, amiloid
prekürsör protein; APPnin parçalanmasıyla oluşan �-amiloid proteindir. Hirano
cisimleri en sık hipokampal pirimidal hücrelerde izlenir. Granülovaküoler
dejenerasyon; en sık hipokampus ve olfaktör bulb’da izlenir.
Klinikte AH, progresif yakın hafıza ve cognitive fonksiyon kaybı ile karakterizedir.
Kognitive bozukluklar 5-15 yıl içinde sürekli artar, sonuçta tam bir dezoryantasyon ve
konuşma ve diğer yüksek kortikal yeteneklerde kayıp izlenir. Ölüm sıklıkla
bronkopnömoni yada diğer infeksiyonlar nedeniyledir. Subdural hematom gelişimi için
predispozandır.

PARKİNSON HASTALIĞI
Parkinsonizm; rijidite, ifadesiz yüz, postür bozukluğu, yürüme bozukluğu, volunter hareketlerde
yavaşlama ve karakteristik para sayar tarzı tremor ile tanımlanan bir motor fonksiyon bozukluğudur.
En iyi bilinen tablo, idiopatik parkinsonizm (veya paralizis agitans) dir. Temel bozukluk substantia
nigrada, dopamin sekrete eden nöronların dejeneratif hasarıdır (en sık etkilenen ikinci bölge
locus ceruleus dur). Olguların çoğunda bu alanlarda depigmentasyon (nöromelanin kaybı)
izlenir.Erişkinde sıklıkla 6.dekatta izlenir. Bu kayıp bu iki alana ek olarak vagus sinirinin dorsal motor
nükleuslarında da izlenir.
Mikroskopik olarak “Lewy cisimleri” izlenir.Ölüm sıklıkla tekrarlayan infeksiyonlar veya travma
(bozuk postür ve ilk harekete başlamadaki güçlüğe bağlı düşme) nedeniyledir.

PİCK HASTALIĞI
Orta yaşta görülen, 3-10 yıl içinde ölüme götüren ve tek taraflı frontal ya da temporal lob atrofisi ile
karakterize (bıçak sırtı atrofi) hastalıktır. Pick cisimleri görülür.

HUNTİNGTON HASTALIĞI (HH)


Herediter, progressif, fatal bir hastalık olup, bilinçsiz hareketler (kore) ve demans ile karakterize,
extrapiramidal motor sistemi tutan bir hastalıktır.
Beyin sıklıkla küçülmüş ve 1100 gr.ın altına inmiştir. En tipik özellikleri kaudat nükleus, putamen ve
globus pallidusda atrofidir. Ventriküller simetrik olarak dilatedir ve lateral duvarda konkav görünüm,
DrTus.com 46
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

kaudat nükleus atrofisini düşündürür.


HH da klinikte 4-5.dekatta bulgular başlar. İlk bulguları koreiform hareketleridir. Sonrasında epilepsi ve
rijidite gelişir. Nöropsikiyatrik bozukluklar (depresyon, kognitif bozukluklar) tipik olarak bu motor
anormalliklerden sonra başlar. 15-20 yıl içinde hastayı tamamen yatağa bağlar. Ölüm nedeni sıklıkla
intihardır.

Spinoserebellar Dejenerasyonlar
Bu grub serebellar korteks, spinal kord, periferk sinirleri etkiler. Klinikte ise serebellar ve sensory
ataksi, spastisite, sensorimotor periferal nöropati izlenir.
Spinoserebellar ataksi
Friedreich ataksi
Ataksi telenjiektazi: OR, erken çocuklukta özellikle serebellumda nörodejenerasyon ilk bulgudur.
Olgularda T hücreli lösemi, lenfoma gelişimi, gliomlar ve karsinomlar gelişebilir.

MOTOR NÖRON HASTALIKLARI


Amyotrophic Lateral Skleroz (ALS)
Piramidal sistemde, üst ve alt motor nöronları tutan progressif dejeneratif bir hastalıktır. Pek çok
olguda sporadiktir
ALS da tablo, spinal kord ön boynuzları, beyin kökündeki motor nükleuslar ve serebrumdaki
primer motor kortekste motor nöronların kaybı ile karakterizedir. Olayın sonucunda iskelet
kaslarında denervasyon atrofisi izlenir. Bunina cisimleri genellikle ön boynuz hücrelerinde
saptanan eozinofilik sitoplazmik inklüzyonlardır.
ALS sinsi bir hastalıktır, Zamanla artan kas güçsüzlüğüne atrofi ve küçük, istemsiz kasılmalar
(fasikülasyonlar) eklenir. Ekstraoküler kaslar etkilenmez. Spastisite, üst motor nöron tutulumunu
yansıtır ve pek çok olguda izlenir. Üst motor nöron tutulumu geliştiğinde olgularda derin tendon
refleksleri hiperaktif ve Babinski “+” dir.
ALS progresif bir hastalıktır ve ortalama yaşam 5 yıldır. Ölüm solunum yetmezliği ya da
infeksiyonlar nedeniyledir.

WERDİNG-HOFFMANN HASTALIĞI (INFANTIL PROGRESSIF SPINAL


KAS ATROFISI)
Sıklıkla alt motor nöronu tutar. Yeni doğan hipotonisi ile karakterizedir. Birkaç ay-2 yıl içinde ölümle
sonlanır.

X-BAĞLI SPİNAL MUSKÜLER ATROFİ


Alt motor nöron kaybına ek olarak jinekomasti, testiküler atrofi, oligospermi izlenir.

PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

PERİFERİK NÖROPATİLER
Periferik sinirlerdeki elektrik iletinin bozulmasıyla karakterizedirler.
DrTus.com 47
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Periferik nöropatiler etkiledikleri yere göre 3 kategoride incelenirler


• Wallerian dejenerasyon
• Axonal dejenerasyon
• Segmental demyelinizasyon
1- WALLERİAN DEJENERASYON: Sinirdeki kesi sonrası aksonda kesi distalinin
dejenerasyonudur. Myelin ovoidi dediğimiz lipidden zengin damlacıklar görülür. Takiben
aksonlar bir dereceye kadar rejenere olur (etkilenen alanda fonksiyonel denervasyon
izlenir), fakat sıklıkla rejenerasyon inkompletdir. Travmaya sekonder schwann hücrelerinin
aşırı proliferasyonları kimi zaman 2-3 cm çaplı tümöral kitlelerin oluşumu (travmatik nöroma)
ile sonuçlaabilir.

Sinirlerde travmatik yaralanmadan sonra:


Travmanın distalinde Wallerian dejenerasyon
Proksimalinde kromatolizis olur (Bkz. Nöronlar).

2- DİSTAL AKSONAL DEJENERASYON: Beslenme bozuklukları ve intoksikasyonlarda en


distalden itibaren aksonun proksimale doğru tamamen yıkımıdır.
3- SEGMENTAL DEMYELİNİZASYON: Akson rölatif olarak korunmuştur ve primer hasar
myelin kılıftadır. Lökodistrofiler ve Guillain-Barre send. (akut inflamatuar demyelinizan
nöropati) bu grubun önemli örnekleridir.

PERİFERİK NÖROPATİLERİN KLİNİĞİ:


• Yavaş gelişen, distal başlangıçlı simetrik duyu kaybı (sıklıkla eldiven ve çorap tarzı)
• Motor defisit (eğer varsa) güçsüzlük bulgusu ile başlar.
• Derin tendon refleksleri azalmış ya da yoktur.
• Otonom sinir sisteminin tutulmasının sık bulguları postüral hipotansiyon ve kabızlıktır.
Bazı olgularda (özellikle vaskülütlerde) asimetrik nörolojik defisit gelişebilir (mononöropati multipleks).

GUILLAIN – BARRE SENDROMU


Periferik nöropatiler içinde yaşamı tehdit eden en sık tiptir. Etyoloji bilinmiyor. Öncesinde viral ya da
mycoplazma infeksiyonları olabilir. Hastalarda hızla progresyon gösteren, motor güçsüzlük söz
konusudur.(Ascenden paralizi) Solunum kaslarındaki yetmezlik sonucu ölümle sonlanabilir. Periferik
sinirlerde inflamasyon ve segmental demyelinizasyon izlenir. ***BOS ta albuminositolojik
dissosiyasyon izlenir
DrTus.com 48
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRLERİ


Bu tümörler, Schwann hücrelerinden ya da periferiksinir kılıfının diğer elemanlarından (fibroblastlar
gibi) kaynaklanabilirler. Sonuçta en sık izlenen primer periferik sinir kılıfı tümörleri; nörofibromlar ve
schwannomlardır. Her iki lezyonda tip I nörofibromatoziste anlamlı oranda yüksek birliktelik izlenir.
Schwannomlar: Periferik sinirleri, kraniyel sinirleri ve spinal sinir köklerini tutabilir. Schwannomların
8.kafa çiftini tutmaları özellikle sıktır, “akustik nörinom” adını alırlar. En sık serebellopontin köşe
tümörüdür. Mikroskopik olarak hücreden zengin Antoni A ve miksoid hücreden fakir Antoni B
alanları içerirler. Verocay bodyler görülebilir.
Nörofibromlar: Schwannomların aksine, etkiledikleri siniri fusiform olarak büyüten tümörlerdir. Arada
normal aksonlar arasına neoplastik hücreler girerler, oysa schwannomda normal sinir demeti bir
kenara itilir.
Malign Periferik Sinir Kilif Tümörlerinde (Mpskt): Lezyonlar agresif lokal büyür ve özellikle akciğere
uzak metastaz yaparlar. Bu tümörlerin %40’ı NF tip 1 hastalarından çıkar.

Triton tümörü: MPSKT içinde rabdomyosarkom alanları bulunmasıdır.

HİPOFİZ

Hipofiz adenohipofiz (anterior pituitary) ve nörohipofiz (posterior pituitary) den oluşur. Yaklaşık %80’i ön
hipofizden oluşur. Adenohipofiz fetal ağız boşluğundaki (dolayısıyla squamöz ve diş kökü epiteli döşeli)
Rathke kesesi olarak bilinen bir embriyolojik tomurcuktan kaynak alır.

ADENOHİPOFİZ HASTALIKLARI

Hipopituitarizm’e Yol Açan Sebepler


Hipofiz adenomu:
DrTus.com 49
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

En sık hipopituitarizme neden olan sebeptir.Sekretuar ya da nonsekretuar olabilir. Ancak


çevresindeki normal hipofizi baskılayacağından hipopituitarizm yapar.

Sessiz adenom:
Bazen hücrelerde immunohistokimyasal olarak yüksek miktarlarda hormon tesbit edilir (özellikle
ACTH) ancak hastada hiperfonksiyon belirtisi görülmez. Bunlara sessiz adenom denir.

Kraniofaringioma:
Özellikle çocuklarda olur. Erişkinde de olabilir. Rathke kesesinden kaynaklanır. Suprasellar
yerleşimlidir. Histolojik olarak benign tümörlerdir.
Genellikle 3-4 cm çapındadır, solid ya da kistik olabilir. Kistler kolesterol kristalleri içerir (makine
yağı görünümü). Vakaların %75’inde, radyolojik olarak da tesbit edilebilen kalsifikasyon
mevcuttur.
Mikroskopide skuamöz ya da ameloid epitelyal (diş kökü epiteli) bir solid tümör görülür. Klinikte
görsel defektler, endokrin disfonksiyon (kitle etkisine bağlı) ve hidrosefaliye yol açarak intrakranial
basınç artışı bulgularıyla karşımıza çıkabilir.

Rathke Yarık kisti:


Kolesterol ağırlıklı bir içeriği vardır ve bası etkisi yapar.

Sheehan Sendromu:
Özellikle gebelikte postpartum kanama ile kan basıncının aşırı düşüşleri sonucu hipofiz infarktı
oluşmasıdır. Diabetes mellitus, damar hastalıkları ve orak hücreli anemi gibi hastalıklar da sebep
olabilmektedir.

Pituiter apopleksi:
Hipofiz içine kanama olmasıdır. En sık adenomlarda görülür. Kitle boyutunda ani artma olması
önemlidir. Acil bir tablodur.

Diğer nedenler:
Kafa tabanı kırıkları, sella kistleri
Radyasyon
Otoimmun hastalık: Nadiran otoimmun hipofizit görülebilir.
İnflamasyon ve infiltrasyon: Bakteriyel, viral, granülomatöz inflamasyonlar, histiositozis X,
hemakromatöz

Hipopituitarizmin Klinik Etkileri:


Bir yada daha çok hormonun azalması veya kaybolması ile olur. Hipofonksiyon belirtilerinin
çıkması için fonksiyone dokuda %75 kayıp olmalıdır.
DrTus.com 50
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Klinikte nadiren panhipopituitarizm görülse de tek bir hormonun etkilenmesi daha sık görülür
(selektif hipopituitarizm). En çok Growth hormone etkilenir.

HİPERPİTUİTARİZME YOL AÇAN DURUMLAR


En sık sebebi hipofiz adenomlarıdır.

HİPOFİZ ADENOMLARI
Benign epitelyal tümörlerdir. Bir yada birkaç hücre tipinden oluşabilirler. En fazla görüleni prolaktin
üreten adenomdur. 2.sık görüleni ise null cell adenomlardır. Bazen iki veya daha fazla hormon
(en fazla görülen kombinasyon GH + prolaktin ) üretirler.

ADENOMLARIN MUHTEMEL KLİNİK ETKİLERİ:


Normal hipofize bası ile hipopituitarizm
Sekretuarsa diğer bir hormon için hiperpituitarizm
Optik sinir basısı (bitemporal hemianopsi)
Dopamin yolunu bloke edebileceğinden prolaktin artışı
KİBAS
Kraniyal sinir basısı

10 mm.den küçük olan adenomlar mikroadenom, büyük olanlar makroadenom


olarak adlandırılır.
Hipofizin karsinomları çok çok nadirdir. Malignite potansiyelleri yüksek
karsinomlardır. Tanı ancak metastazın gösterimesi ile konur.

PROLAKTİN ÜRETEN ADENOMLAR


En sık görülen hipofiz adenomudur. En sık genç kadınlarda olur. Tüm hipofiz adenomları içinde
stromasında en fazla amiloid birikimi görülen tümördür.
Erkeklerde impotans ve libido azlığı; kadınlarda galaktore, amenore, infertilite ve libido azlığına yol
açar. Adenom dışında gebelikte, laktatrof hiperplazi denilen ve dopamin inhibisyonuna neden olan
durumlarda (ilaç, kafa travmaları) ve hipotalamusa bası yapan kitlelerde de hiperprolaktinemi
görülebilir.

GROWTH-HORMON SEKRETE EDEN ADENOMLAR


Epifizyel kapanma olmadıysa gigantizme, olduysa akromegaliye yol açar. GH etkilerini IGF
(insulin-like growth faktörler; diğer adıyla somatomedinler) aracılığı ile yapar.
DrTus.com 51
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Akromegali
Kemik ve bağ dokusunun aşırı büyümesi söz konusudur. Hastanın görümünde karakteristik
değişiklikler olur. Yumuşak doku büyümesinin derecesi GH’dan çok IGF seviyeleri ile koreledir.

Klinik:
El, ayak ve çene kemiklerinde büyüme en sık bulgusudur. Bağ dokusu, deri ve kemik dokularında
biriken mukopolisakkarid niteliğinde madde artışı nedeniyle olur. Aynı sebeple damar duvarları ve
eklem kıkırdakları da kalınlaşıp osteoartrit benzeri bulgulara yol açabilirler (en fazla diz).
Kardiovasküler sistem tutulumu artmış mortalitenin en önemli nedenidir.

KORTİKOTROP CELL (ACTH SALGILAYAN) ADENOMLAR


ACTH ve diğer POMC ürünlerini salgılarlar. Erişkindeki Cushing hastalığının %70 sebebi hipofiz
adenomudur. Yükselen kortizolden dolayı hipofizdeki tümörde ve çevre hipofizdeki non- tümöral
ACTH üreten hücrelerin stoplazmalarında Crooke’un bazofilik hyalin dejenerasyonu izlenir.
Nelson sendromu; Cushingli bir hastada bilateral adrenalektomiyi takiben ACTH sekrete eden
adenom oluşmasıdır. Öncesinde hipofizde mutlaka bir mikroadenom vardır. Kortizol seviyesinin
düşmesi adenomu indükler.

GONADOTROP CELL ADENOM


Az görülür. FSH ve/veya LH üretir. Orta yaşlı erkeklerde sıktır. En sık klinik bozukluk
hipogonadizmdir.

TİROTROP ADENOMLAR
En sık primer hipotroidili hastalarda olur. Bu da az görülür.

NÖROHİPOFİZ HASTALIKLARI
Adenohipofizin dorsal tarafına tutunmuştur. Diaphragma Sella ile üst “median eminence yada
infundibulum” ve alt pars nervoza parçalarına bölünür.
Hipotalamusun supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerinden kaynaklanan myelinsiz aksonları pituisit
denilen özel glial hücreleri içerir.
Pituisitler, astrositler gibi GFAP (glial fibriler asidik protein) ile pozitif boyanır.
Nörohipofizin sekresyonları oksitosin ve vazopresin (ADH) olup aksonlarda toplanır.
Vazopressin (ADH): İdrar çıkışını azaltıp vücut sıvısını korur. Distal ve toplayıcı tubuluslardan su
çeker.
Oksitosin: Emzirmeyi ve gebelik uterusunda düz kas kasılmasını sağlar. Meme duktuslarının
myoepitel hücrelerini kasar.

Vazopressin Sekresyonunda Azlık:


Nörohipofizin en sık görülen hastalığıdır. Diabetes insipidus adı verilir. Poliüri ve hiperosmolarite
ile karakterizedir (su kaybı nedeni ile).
Sebepleri: Sekresyonda yetersizlik (hipotalamik DI), renal tubuler hücrelerin duyarlılığında
azalma (nefrojenik DI), aşırı miktarda su alınıp ADH’ın baskılanması (primer polidipsi).

Uygunsuz – Aşırı Antidiürez


DrTus.com 52
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

ADH yüksekliğinde olur. Serebral ödem, hiponatremi ve nörolojik disfonksiyon yapar.


En sık nedeni ektopik üretimdir. (Küçük hücreli akciğer karsinomu)
SSS hastalıkları: MSS den hipotalamusu etkileyen inhibitör bazı uyarıların ortadan kalkması ile
olur.
İlaçlar: Direkt arka hipofizi uyararak, böbrekte vazopressin reseptörlerini aktive ederek, normal
konsantrasyonda ADH’ın etkilerini yükselterek etkili olur.
Non neoplastik akciğer hastalıkları: Tüberküloz, pnömoni

ADRENAL BEZ

Korteks ve medulla bölgelerinden oluşur. Fetal hayatta korteks iki kısma ayrılır:
Fetal korteks denilen santral zon doğumdan sonra kaybolmaya başlar.
Dışta ince bir tabaka halinde gerçek korteks vardır. Bu tabaka erken çocuklukta korteksin klasik 3
tabakalı görünümünü oluşturur.
İntrauterin hayatta kortikal gelişim hipofiz stimulasyonuna bağlı olduğundan anensefali her
seferinde adrenal hipoplazi ile birliktedir.
Adrenal medulla sempatik sinir sisteminin “sempatogonia” olarak bilinen primitif hücrelerinden
köken alır. Nöroblastlara (vertebranın her iki yanında ve aortun önünde sempatik gangliayı
oluştururlar) ve “feokromoblastlar”a (adrenal medüller hücreleri oluştururlar) diferansiye olur.
Adrenal medulla hücreleri katekolamin sentezler. Bu yüzden kromafin hücreler adı da verilir.

Aynı kökten geliştikleri için adrenal medulla ve sempatik ganglialarda aynı tümörler çıkar:
Çocuklarda nöroblastom
Erişkinde feokromositoma (paraganglioma)

KORTEKS
Adrenalin %80’ini oluşturur. 3 tabakası vardır:
Zona glomerülosa (%5-10 kalınlık): Aldosteron salgılar. En dıştadır.
Zona fasciculata (%80): Kortizol sentezler.Bol lipid içerirler
Zona retikularis :Androjen sentezler.

MEDULLA
2 mm.den kalın değildir. Glandın merkezindedir ve %10’unu oluşturur. Feokromositleri içerir.
Elektron mikroskobunda nörosekretuar granüller görülür. Çoğunlukla epinefrin, bir miktar da
nörepinefrin içerirler.
DrTus.com 53
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

KORTİKAL HİPOFONKSİYONLA KARAKTERİZE HASTALIKLAR

ADDİSON HASTALIĞI (KRONİK ADRENAL YETMEZLİK)


Otoimmun adrenal yıkımı ya da tüberküloz iki ana nedendir. Vakaların %70’I otoimmun
kaynaklıdır. Gelişmemiş ülkelerde ise TBC en sık nedendir. Histoplazma kapsülatum gibi
infeksiyöz etkenler ve adrenale metastaz yapan tümörler de Addison yapabilirler.
Zayıflık, yorgunluk, karın ağrısı, diare ve nadiren ortostatik hipotansiyon. Hipofizden POMC
ürünleri salınımı artacağından MSH nedeniyle hiperpigmentasyon olur.
Laboratuar Bulguları:
Plazma sodyumu düşüktür (%90 hastada). %65 hastada potasyum yüksek. Beslenme bozuksa
hipoglisemi olur.
Kortizol seviyesi düşüktür. 17-oksojenik steroid gibi idrar atılım ürünleri azalmıştır.
Primer adrenal yetmezlik söz konusuysa (yani adrenal doku kaybı nedeniyle yetmezlik oluşmuşsa)
ACTH seviyeleri yüksektir.

Akut Adrenal Yetmezlik Ve Waterhouse-friedrichsen Sendromu


Akut adrenal yetmezliğin major klinik bulgusu kronik adrenal yetmezlikli yada meningokoksik
menenjitli bir hastada hipotansiyon ve periferik vazokonstruksiyon gelişmesidir. Bununla beraber;
Belirgin, çoğunlukla irreversibl dolaşım kollapsı
Peteşiyal hemorajiler
Masif adrenal hemoraji
DIC bulguları görülür.
En sık meningokok menenjiti ile birliktedir. Endotoksik şokta adrenal bez içine kanama
olmasıdır.

Konjenital Adrenal Hiperplazisi (Cah- Adrenogenital Sendrom)


En sık neden adrenal korteksin glukokortikoid sentez yolundaki enzim defektidir. Kortizol düşük,
ACTH ve CRH yüksek; bu nedenle adrenaller hiperplaziktir. Konjenital adrenal hiperplazi
vakalarının % 90 ından 21 alfa hidroksilaz eksikliği sorumludur.
Bu enzimin eksikliğinde virilizasyon, hirsutizm, oligomenore ve infertilite olabilir. Bunun sebebi
kortizol sentezindeki bozulma ile steroid sentezinin androjen yönüne kaymasıdır. Genital bozukluk
androjenik etkiden dolayı kız çocuklarında daha çarpıcı olacaktır. Eğer enzim defekti daha erken
bir evrede ise hem kortizol hem seks hormonları üretilemez. Erkekte sekonder seks karakterleri
gelişimi bozulur.
Komplet hidroksilaz enzim aktivitesi bozuksa Aldosteron sentezi de bozulur ; tuz kaybettirici
adrenal yetmezlik olur.

ADRENOLÖKODİSTROFİ
Korteks atrofisi nedenli kronik adrenal yetmezliktir. Beyin beyaz cevherinin diffuz
DrTus.com 54
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

demyelinizasyonu ile karakterize bir sendromdur. Peroksizom fonksiyonları bozuktur ve hücre


içinde uzun yağ asidi zincirleri birikir. Acyl-koenzim A ligaz enziminin aktivitesinde bozukluk
vardır. En çok X-bağımlı resesif hastalık şeklindedir.
5-10 yaşında çıkar.Gonadal defekt ve ağır spastik parapareziler ile karakterizedir. Bu forma
adrenomyelonöropati de denir.
Mikroskopi: Beyinde ileri derece myelin yıkımı ve hafif makrofaj infiltrasyonu vardır.
Adrenalde ZF ve ZR’de değişiklik olur. Stoplazmalarında uzun yağ asidleri birikir. Tedavi için uzun
yağ asidi zincirini engelleyecek erucic asid verilir, etkisi azdır.

SEKONDER HİPOADRENALİZME YOL AÇAN DURUMLAR


Hipofizden düşük ACTH salınımına neden olan her hastalık bunu yapar.

Primer hipoadrenalizmden klinik olarak şu şekilde ayrılır:


- ACTH yükselmediği için hiperpigmentasyon olmaz. (MSH yokluğundan)
- ACTH dan etkilenmediği için aldosteron seviyeleri normal kalır.

CRH yada ACTH yokluğu feed-back mekanizmalarını yok edeceği için adrenal
fonksiyonunda bozukluk olur. Hipotalomo-hipofizer bölgedeki lezyonlar etken olur
(Bkz. Hipopitüitarizm sebepleri)

KORTİKAL HİPERFONKSİYONLA KARAKTERİZE KORTEKS


HASTALIKLARI

Cushing Sendromu
Klinik:
Sentripedal obezite(en sık)
Yüksek kan basıncı
Proksimal kasların zayıflığı
Abdominal striatalar
Hirşutizm
Saçlı derinin incelmesi
Purpura
Sırt ve ensede kalınlaşma
Uykusuzluk
En sık sebebi eksojen kortizol kullanımıdır.
Endojen en sık sebep hipofiz adenomudur. (Cushing hastalığı)
DrTus.com 55
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Primer en sık sebep adrenal korteks adenomudur.

Primer Cushing
Etyoloji:
Kortizol üreten kortikal adenomlar (genellikle unilateraldirler)
Kortikal karsinomlar
Bilateral mikronodüler hiperplazidir.

Labaratuvar:
Düşük ACTH konsantrasyonları: Artmış kortizol seviyeleri tarafından ACTH baskılanır.
Kortizolün dexametazon tarafından baskılanmasında defekt görülür.

•Primer Adrenal Neoplazmlar:


Adenom (benign) ya da karsinom (malign) olabilir. Adenomlar yuvarlak, iyi sınırlı lezyonlardır.
Ortalama 5 cm.çapındadır, sarı renklidir. Bazen lipofuscin birikimi ile siyah olabilir.
Mikroskopik incelemede şeffaf ve kompakt hücrelerin karışımından oluştuğu görülür. Sağlam
kortex baskıya uğrar ve atrofiye gidebilir. Zona glomerüloza katmanı atrofiye gitmez. Hipofizde
ACTH üreten hücrelerde Crooke’s hyalin dejenerasyonu olur.

•Karsinom:
Karsinomlar fonksiyone ya da nonfonksiyone olabilir. Fonksiyone olanlarda supresyon nedenli
sağlam kortekste ve karşı adrenalde atrofi olur.
Karsinomlar büyüktürler. 1 kg.yu bulabilir. Fokal nekroz ve hemoraji alanları içerir. Mikroskopide
normale göre daha az lipid içerirler. Malignite kolay tanınamayabilir. Çoğu hasta 3 yıl içinde ölürler.
Akciğer ve karaciğere yayılım olabilir. Li- Fraumeni ve Beckwith – wiedemann sendromlarında
artar.

•Bilateral Nodüler Hiperplazi


Yaşlılıkta nodüler hiperplazi görülebilir.
Normal ACTH sekresyonlu bazı hastalarda adrenallerin bilateral nodüler hiperplazisi görülür. Bu
kortikal hücrelerin ACTH’a olan anormal cevabından ileri gelir.
Bazı hastalarda ACTH stimulusu ile bir ilişki yoktur. Bu tip vakalar şu sebeplerle görülür:
Carney kompleksi: Otozomal dominant bir hastalıktır. Hasta serumunda stimulan etkili
immunglobulinler bulunur.
Primer nodüler displazi
Miksoma
Periferik sinir tümörleri
Çeşitli endokrin tümörler
Pigmente deri lezyonları
DrTus.com 56
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Mc-Cune Albright Sendromu: Adrenal, hipofiz, tiroid ve gonadlarda nodül formasyonu ve hiper
fonksiyon olabilir. Ayrıca kemiklerde fibröz displazi görülebilir (Bkz. Kemik tümörleri)

ACTH BAĞIMLI CUSHİNG SENDROMU (CUSHING HASTALIĞI)


En sık nedeni hipofiz adenomudur. Bazofil hücreler içeren bir adenomdur. Hipofiz tümörü genellikle
küçüktür ve adrenallerde bilaretal nodüler hiperplazi görülür. Hipofizde ACTH üreten hücrelerde
Crooke’s hyalin dejenerasyonu olur.

Laboratuar:
Artmış kortizol sekresyon oranı (idrar serbest kortizolü 250 µg’ın üstüne çıkmıştır)
Kortizolün normal diürnal ritminde bozukluk (gece yarısı kan kortizolü sabap değerinin yarısından
az olmalıdır).
ACTH konsantrasyonları (kanda) normal yada artmıştır. Çünkü ACTH sekrete eden adenom
artmış kortizolün negatif feed back’ine dirençlidir.
CRH uygulanırsa ACTH salınımı artar. Yüksek kortizol seviyelerinin varlığında bu durum tanının
hipofiz adenomu olduğunu %95 doğrular.
Dexametazon supresyon testi pozitiftir. Yüksek doz dexametazon uygulanması kortizol
sekresyonunu %90 azaltır.

ACTH Bağımlı Cushing’in Diğer Sebepleri


ACTH’ın ektopik üretimi (küçük hücreli akciğer CA, timoma, pankreas adacık tümörü,
karsinoid, tiroid meduller CA gibi)
Nadir, CRH üreten tümörler

ALDOSTERON’UN AŞIRI SEKRESYONU


Hipertansiyon, hipokalemi ve alkaloz yapar. Primer olarak en sık adrenal tümörden (adenom),
sekonder olarakta plazma renin seviyelerini yükselten sebeplerden kaynaklanır (Konjestif kalp
yetmezliği, düşük renal perfüzyon, gebelik). Primer olanda renin genellikle düşüktür.

•Primer Hiperaldosteronizm (Conn Sendromu) Sebepleri:

ADENOM:
Genellikle tek, küçük ve tek taraflı olurlar. 2.5 cm.yi pek aşmazlar. 20-40 yaş arası sıktır.
Mikroskopide ZG’den çok ZF’ye benzer hücrelerden oluşur.

Klinik Özellikleri:
Başağrısı, kas zayıflığı, yorgunluktur. Hipokalemi ile ilgilidir. Yüksek kan basıncı tek bulgu
olabilir. Laboratuarda aldosteron kan ve idrarda artmış, potasyum ve renin düşmüştür. Daha
sağlıklısı angiotensin konverting enzim inhibitörü verilerek plazma aldosteron / renin oranını
hesaplamaktır.

Karsinom:
Az görülür. Çok maligndir.
DrTus.com 57
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

İDİOPATİK HİPERALDOZTERONİZM
Zona glomerüloza ile ilişkili bilateral adrenal kortikal hiperplazi nedeniyle aldosteron
hipersekresyonudur.

DEXAMETAZONLA SUPRESE EDİLEBİLİR HİPERALDOSTERONİZM


Herediter, otozomal dominant bir hastalıktır.

ANDROJEN AŞIRI SEKRESYONU


Bkz. Adrenogenital Sendrom

ADRENAL MEDULLA HASTALIKLARI


Kromafin hücreler ganglialardaki sempatik hücrelerle aynı kökeni paylaşırlar. Katekolamin üretirler.
Medullanın en sık lezyonu “Feokromositoma”dır.
Katekolaminler, preganglionik nöronlardan salınan asetil koline cevap olarak salınan maddelerdir.
Exositoz ile hücreden dolaşıma atılırlar.

•Feokromositoma
Aşırı katekolamin sekresyonu nedeniyle hipertansiyon ile karakterizedir. %10 feokromositoma,
extraadrenaldir. 30-50 yaş arası sıktır.
10’ların tümörü olarak bilinir.
%10 ailesel, %10 bilateral, +10 malign ve %10 çocuklarda görülür.
Bilateralite oranı ailesel vakalarda artar.

Feokromositoma ile seyreden bazı herediter sendromlar:


Ailesel feokromositoma
Men Tip IIa
Men Tip IIb
Von hippel Lindau
Von Recklinghausen hast. (NF I)
Sturge-Weber

Klinik ve Patolojik Özellikler:


Başlıca bulgu hipertansiyondur.(Paroxismal, devamlı, yada arasıra paroksismal artışlar gösteren
devamlı tarzlarda olabilir.)
Paroksismal kan basıncında ani artış
Baş ağrısı
DrTus.com 58
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Terleme
Huzursuzluk
Bulantı
Taşikardisiz palpitasyon
Solukluk
Karın ağrısı
Benign ve malign formları benzer histolojik görünümdedir. Tek sağlam ayırım metastaz
yapmasıdır. Metastaz yapan tümörler maligndir.
***Ekstraadrenal yerleşimli feokromasitomaya paraganglioma denir
***Zellballen yapıları feokromasitomadadır

TİROİD
Farinks epitelinden gelişen bir tomurcuklanmadan oluşup, ön boyundaki yerine doğru göç eder. Bu
nedenle bazen bu göç yolunda ektopik troid dokusu bulunabilir. Bu ektopik dokudan çocuk ve gençlerde,
boyun orta hatta “tiroglossal yarık kisti” dediğimiz lezyon gelişebilir.

Tiroid, foliküllerin oluşturduğu lobüllerden ibaret bir organdır. Folikülleri küboidal-silendirik bir tek katlı
epitel döşer. Folikül içleri tiroglobülinden zengin kolloidle doludur. Hücreler TSH’a cevap verip, kolloidi
pinositoze ederler, T4 ve T3’e çevirirler (Tiroksin ve triiodotironin). Plazmada dolaşan serbest T3 ve T4,
reseptörlerine bağlanıp karbonhidrat ve lipid metabolizmalarını arttırırlar. Sonuçta bazal metabolizma hızı
artar. Tiroid glandında ayrıca parafoliküler C hücreleri vardır ve kalsitonin sentez ederler. Kalsitonin
iskelete kalsiyum girişini sağlayıp, kemik rezorbsiyonunu engeller. Bu kaynak drtus.com’da
yayınlanmaktadır.

HİPERTROİDİZM
Tirotoksikoz, T3 ve T4 seviyelerinin artışıyla karakterize hipermetabolik bir durumdur. Sıklıkla
hiperfonksiyona yol açar.

Hipertroidizmin sık sebepleri


Graves hastalığındaki diffuz hiperplazi (en sık sebep)
•Dışarıdan aşırı tiroid hormonu alınımı
•Hiperfonksiyone multinodüler guatr
•Hiperfonksiyone adenom
•Tiroiditler (sentez artışı olmaksızın hipertroidi)
•Hipofiz adenomları, teratomlar da neden olur (Struma ovarii).
Tiroid krizi (Tiroid storm): Özellikle graves’te akut artmış katekolamin seviyeleriyle oluşan acil
medikal durumdur. Hastalar kardiak aritmi ile kaybedilebilir.
T4 tipik olarak artmıştır. TSH primer hipertroidi de azalmıştır (Supresyon nedeniyle). Nadiren
hipertroidi artmış T3’ten de kaynaklanabilir (T3 toksikozu). Bu vakalarda T4 az, T3 çok olabilir.
TRH injekte edilirse TSH’ta normal bir artış oluşu sekonder hipertroidizmi dışlar. Radioaktif iodine
DrTus.com 59
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

uptake’nin ölçümü tiroiddeki aktivite için iyi bir göstergedir.

HİPOTROİDİZM
Primer ve sekonder olabilir. Çoğu vaka primerdir. En sık sebepleri tiroidin cerrahi çıkarılması,
radyasyon tedavisi, Hashimoto troiditi, primer idiopatik hipotroidizm.
Klinik görünüm küçük çocuklarda kretinizm ve daha ileri yaşlarda miksödemdir.
Laboratuarın yeri çok önemlidir. Primer hipotroidide TSH artar. Hipofiz nedenli sekonder hipotroidide
ise TSH düşüktür. T4 her zaman düşüktür.

GRAVES HASTALIĞI
Endojen hipertroidizmin en sık nedenidir. Tirotoksikoz / ekzoftalmi ve bazı vakalarda pretibial
miksödemden oluşan bir triadı vardır. Genç adultlarda sık olur (20-40 yaş arası pik yapar). K:E
oranı 7:1’dir. Ailevi yatkınlık vardır. HLA-DR3 kalıtımıyla ilişkili bir olaydır.

Patogenez
Serumda değişik otoantikorların bulunduğu otoimmun bir hastalıktır. Bu otoantikorlar özellikle TSH
reseptörlerine tutunur ve sıkılıkla TSH gibi davranırlar. Hücrenin çoğalması ve aktivitesi uyarılmış
olabilir. Önemli antikor örnekleri: tiroid stimülan immunoglobulin (TSI), tiroid growth-
stimulating immunoglobulin (TGI), TSH binding inhibitör immunglobulin (TBII).
Sonuncusunun inhibitör etkisi de vardır ve graves hastalarında görülebilen oftalmopati ve
dermopatiden sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Tiroidin otoimmun hastalıkları graves’ten hashimoto’ya dek uzanan bir spektrum sergiler. Her iki
hastalıkta da diğer otoimmun hastalıkların insidansı artmıştır.
DrTus.com 60
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Morfoloji
Difuz hipertrofi ve hiperplazi nedeniyle gland büyümüştür. Gland yumuşaktır. Foliküler hücreler
tedavisiz vakalarda yüksek ve normalden kalabalıktır. Lümendeki kolloid soluk ve kenarları
yenmiş görünümdedir. İnterstisyumda reaktif T hücreleri bulunur.

Klinik Özellikler
Triadda adı geçen değişiklikler olur (bkz. Konu başı). Bunların en az görüleni pretibial
miksödemdir. Bacak ve ayakların ön yüzünde lokalize kalınlaşmalar ve hiperpigmentasyonla
karakterizedir.
Laboratuarda serbest T4 ve T3 artmış, TSH azalmıştır. Tiroidin antikorlar tarafından
stimulasyonu devam ettiğinden radyoaktif iod uptake’i artmıştır. Diffuz uptake görülür.

DİFFUZ VE MULTİNODÜLER GUATR


Guatr (Tiroid büyümesi) en sık tiroid hastalığıdır. En sık sebebi endemik iyot eksiklidir.
Sporadik guatr daha az görülür. Genç adult ve pubertede, kadınlarda sıktır (Tiroksine ihtiyacın fazla
olduğu dönemler). Tiroid hormon senteziyle etkileşen bazı maddeleri (guatrojenler) içeren besinlerin
alınımı önemli bir etkendir. Herediter enzim defektleri nedeni ile de (familial dishormonogenesis)
olabilir.

Morfoloji
Artmış TSH, folikül hücrelerinde hiperplazi /hipertrofiye yol açar. En başta diffuz bez büyümesi
ile “diffuz nontoksik guatr” oluşur. Morfolojik görünüm Graves’e benzer. İyot eksikliği düzelir, ya
da vücudun ihtiyacı azalırsa foliküler epitel geri çekilir ve kolloidden zengin “kolloidal guatr”
oluşur. Dolayısıyla erken evrelerde hücreler kolumnar, involusyon evresinde yassı
görülürler. Zamanla tekrarlayan stimuluslar, düzensiz “nodüler guatr” oluşumuna neden olur.
Multinodüler guatr ise multilobule, asimetrik büyümüş bir glanddır. Kesit yüzünde kolloid içeren
çeşitli büyüklükte nodüller izlenir. Özellikle eski lezyonlarda fibrozis, hemoraji,
kalsifikasyon, kistik değişiklikler sık izlenir.

Klinik Özellikler
Baskın bulgular kitle etkisine bağlıdır. Solunum zorluğu, disfaji ve boyun damarlarına bası
oluşabilir.
Çok az hastada guatrda hiperfonksiyone nodül gelişebilir (Plummer sendromu; toksik
guatr). Bu durumda Graves’ın oftalmopati ve dermopatisi gelişmez. Ancak
kardiovasküler semptomlar görülebilir.
Çok daha az oranda hipotroidizm de görülebilir.

TİROİDİTLER
Akut Tiroidit

ÜSYE’den sonra ortaya çıkar.Etkenler staf.,strep.vs…olabilir. Tiroid bezi ağrılı ve şiştir.

Subakut Lenfositik Tiroidit (Ağrısız- Postpartum Tiroidit)


DrTus.com 61
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Gebelikte çıkabilir. İlk dönemlerinde sıklıkla geçici hipertroidizm atağı olur. Hashimotodaki gibi
lenfoplazmositer bir inflamasyon ve germinal merkezi belirgin lenfoid foliküller görülür.

Palpasyon Tiroiditi
Palpasyona bağlı gelişebilir. Ötroid hastalarda çoğunlukla insidental olarak bulunur. Nonspesifik
lenfosit inflamasyonu ve sayrek dev hücre görülür. Disfonksiyon yoktur.

Kronik Lenfositik Tiroidit (Hashimoto Tiroiditi)


Otoimmun inflamatuar bir olaydır. CD4+T hücrelerinin aktivasyonunun CD8+sitotoksik hücreleri ve
otoantikorları induklemesiyle başlar. Otoantikorlar tiroid mikrozomlarına (%95), tiroglobuline
(%60) ve TSH reseptörlerine karşı gelişir. Anti-TSH reseptor” antikorları TSH reseptörlerini
bloke eder ve hipotroidi yaparlar. Diğer otoimmun hastalıkların görülme sıklığı da artar. Orta yaş
kadınlarda daha sık görülür. Hipotroidinin en sık primer nedenidir.

Morfoloji
Difuz ve simetrik olarak büyüme (guatrojenik hipotroidizm) söz konusudur. Mikroskopide
parankimde yaygın mononükleer inflamasyon (lenfositler, plazma hücreleri ve iyi gelişmiş
germinal merkezler) görülür.
Foliküller küçüktür ve “Hurthle hücreleri, Askanazi hücreleri, Oksifilik hücre” denen geniş
eozinofilik, granüler sitoplazmalı hücrelerle döşelidir. Kapsülü aşmayan bir fibrozis görülebilir.

Hurthle hücreleri onkositik metaplazi denilen değişime güzel bir örnektir.


Onkositik metaplazide hücreler geniş pembe sitoplazmal olurlar.
Bunun sebebi mitakondri sayısında artıştır.

Klinik Özellikler
Tiroidin ağrısız büyümesi ve bir miktar hipotroidizm ile karakterizedir. Başta hipertroidi tablosu
olabilir (folikül epiteli zararına bağlı). T3-T4 yüksek, TSH düşük, RIU azalmıştır. Hipotroidi
geliştikçe T3-T4 düşer, TSH artar. Bu hastalarda en fazla B-hücreli lenfoma gelişimi riski
artmıştır.

DİKKAT!!! Hurthle hücreli tümör DEĞİL!!!

Subakut (Granülomatöz, Dev Hücreli) Tiroidit


De Quervain troiditi olarak da bilinir. Sıklığı azdır. 30-50 yaş arası ve tüm troiditler gibi kadınlarda
sık görülür. Sıklıkla ÜSYE’yi takip eder ve viral orjinden şüphelenilmektedir. Histolojide
granülomatöz bir iltihap ve dev hücreler görülür.

Klinik Özellikler
Akut başlar, boyunda şişlik ve ağrı vardır. Ateş izlenir. Geçici hipertroidizm olabilir. Tiroid
DrTus.com 62
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

fonksiyon testleri diğer troiditlere benzer. Lökosit sayısı ve sedimentasyon hızı artar. Hastalık
kendi iyileşip, 6-8 haftada ötroid durum sağlanır.

Riedel Tiroiditi
Tiroidde, çevre dokulara da ilerleyen fibrozis görülür. Tiroid sert ve fiksedir. Sebebi
bilinmiyor. Retroperitonda, orbitada, mediastende de tiroiddekine eşlik eden fibrozis
görülebilir.
İnfeksiyöz troiditler olur. Streptokok, stafilokok, mikobakterium tuberkülozis ya da mantarlar
etken olabilir.

TİROİD NEOPLAZMLARI
Klinik açıdan tiroid nodülleri, tümör olabilme ihtimalleri nedeniyle önemlidir.
Şu nodüllerin tümör olma ihtimali daha fazladır:
Tek ve solid nodüller
RIU’i düşük (soğuk nodül)
Genç hastaların nodülleri
Erkeklerdeki hastaların nodülleri

Foliküler Adenom
En sık tiroid neoplazmıdır. Foliküler epitelden kaynaklanan benign neoplazmlardır. Genelde
soliterdir. Hiperplazi ya da karsinomdan klinik ve gross olarak ayırmak zordur.

Morfoloji
Soliter, yuvarlak, kapsüllü bir lezyondur. Çevre tiroidi basıya uğratır. Kapsüllü nodülün içinde
folikül yapan tümör hücrelerinin görülmesi tipiktir. Kapsüllü nodülün içinde folikül yapan tümör
hücrelerinin görülmesi tipiktir. Bu görünüm foliküler karsinoma benzer. Adenom karsinoma
dönüşmez. Adenomla karsinomun ayırıcı tanısında sadece iki kriter geçerlidir:

• Kapsül invazyonu
• Damar invazyonu

Klinik Özellikler
Ağrısız kitlelerdir. Büyük olanları lokal semptomlara yol açabilirler. Az sayıda vakada
hiperfonksiyon olabilir (toksik adenom). RIU’leri düşüktür, soğuk nodül olarak görünürler.
Bazıları sıcak olabilirler (genelde soğuk nodüllerin %10’u malign olabilirken, sıcak nodüllerde
bu oran çok düşüktür).

Karsinomlar
Çoğu tiroid CA iyi diferansiyedir. En sık görülen mutasyon RET mutasyonudur. Major tipleri ve
sıklıkları:
Papiller karsinom (%75-85)
Foliküler karsinom (%10-20)
DrTus.com 63
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Medüller karsinom (%5)


Anaplastik karsinom (<%5)

Patogenez
İyonize radyasyon, ve nodüler guatr predispozan olabilir.
Troiditlerden karsinom gelişmediği söylenir.

•Papiller Karsinom
İonize radyasyonla en ilişkili troid kanseridir
En sık görülen tiroid kanseri
20-40 yaş arası sık görülür.

Etyoloji
Aşırı iyot
Radyasyon: Boyunun ışınlanması sonrası, Hiroşima, Çernobil
Genetik faktörler: HLA-DR7, RET, RET/PTC füzyon onkogenleri

Morfoloji
Soliter ya da multifokal lezyonlar halinde olabilir.
Mikroskopide papiller yapıların bulunmasından ziyade çekirdek özellikleri teşhis
koydurucudur. Çekirdekler kenarları kalın, ortaları şeffaf görünümlüdür (Buzlu cam
görünümü- orphan annie). Çekirdek içlerinde, sitoplazmik invajinasyonlardan kaynaklanan
“intranükleer inklüzyonlar”, çentiklenmeler (grooving) görülebilir. Çekirdeklerin yayılmış
oyun kağıdı destesi gibi üstüste binmeleri (overlapping) bu tümörün tipik özelliklerindendir.
Çoğu vakada papiller bir yapı vardır. Bazıları ise foliküllerden oluşur. “Psammoma
cisimcikleri” denilen yuvarlak konsentrik kalsifikasyonlar izlenebilir. Lenfatik tutulum sıktır,
kan damarları da invaze edilebilir. Vakaların yarısında çevre lenf nodlarına metastaz
görülür. Nadiren uzak metastaz da yapabilirler.
Prognoz çok iyidir. Hatta boyun lenf düğümü metastazı bile olsa iyidir. >50 yaş, büyük tümör,
erkek hasta, çevre dokulara invazyon kötü prognoz kriterleridir.
***Tall cell ve diffüz sklerozan tipleri kötüdür.

•Foliküler Karsinom
Papillere göre daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Endemik iyot eksikliği olan bölgelerde görülme
sıklığı artar. Orta yaşlarda pik yapar.
Soğuk, soliter nodüllerdir. Nadiren hiperfonksiyonel olabilirler. Kan yoluyla akciğer, kemik ve
karaciğere metastaz yapma eğilimindedirler. Bölgesel lenf nodu metastazı nadirdir. Cerrahi
tedavi uygulanır. Kötü prognozlu kabul edilir. İyi diferansiye lezyonlar TSH’la stimüle
olabileceğinden cerrahi sonrası TSH’yı baskılamak için tiroid hormonu verilir.

Tiroid tümörleri immunohistokimyasal olarak tyroglobulin boyanır.


Sadece meduller karsinom kalsitonin ve CEA boyanır.
DrTus.com 64
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

•Meduller Karsinom
Parafoliküler C hücrelerinden kaynaklanan nöroendokrin tümörlerdir. Normal C hücreleri gibi
kalsitonin salgılar. Kalsitonin ölçümü teşhis ve postoperatif izlemede çok önemlidir. CEA
(tamamına yakınında), somatostatin, VIP, serotonin de salgılayabilirler. %80 sporadiktir. MEN IIa
yada IIb’nin de bir parçası olabilir. MEN ilişkililerde ve sporadiklerin bir kısmında RET mutasyonu
vardır.
Adultlarda olur, 5-6.dekadda yaygındır. MEN II ile ilişkili olanlar gençlerde ve hatta çocuklarda
olur.

Morfoloji
Soliter yada her iki lobu tutan multipl görünümde olabilirler. Özellikle ailesel vakalar
multisentriktir. Stromada amiloid birikimi olabilir (prekalsitonin). Ailevi vakalarda çevre
tiroid dokusunda “C hücre hiperplazisi” görülür.

Klinik Özellikler
Boyun kitlesi ve bunun yarattığı etkilerle gelebilir. Salgılanan hormonun yarattığı semptomlarda
görülebilir.Sporadik olanlar ve MEN IIb ile ilgili olanlar daha agresif lezyonlardır ve kan
yolu ile metastaz yapma eğilimindedirler. 5 yıllık yaşam %50’dir. MEN ile ilişkisiz ailevi vakalar
daha sessizdir.

•Anaplastik (Undiferansiye) Karsinom


En agresif insan tümörlerindendir. Bunun da sıklığı endemik iyot eksikliği olan bölgelerde
artar.Yaşlılarda ve endemik guatr bölgelerinde sık olur. Saydığımız majör tiroid tümörlerinin
içinde en az görülendir.

Troidde bu sayılanlar dışındaki tüm tümörler daha az görülür.

PARATİROİD BEZİ

Timusun oluşumuna da katkıda bulunan faringial poştan kaynaklanır. Her tiroid lobunun üst ve alt pollerine
yakın yerleşirler, ancak faringial pouch dan olan göç yolunda herhangi bir yerde de oturabilirler. (Karotis
komşuluğu, timus, ön mediasten). Sekresyonu ionize Ca++ seviyeleri ile kontrol edilir. Normalde azalmış
Ca seviyeleri “chief hücre”lerden parathormon (PTH) sentez ve salınımını uyarır. Bunun sonucunda;
Osteoklast aktivasyonu kalsiyumu kemikten serbestleştirir
Kalsiyumun renal geri alınımı artar
Böbreklerde D vitamininin aktif dehidroksi formuna dönüşünü arttırır
Üriner fosfat atılımı artar
GIS kalsiyum absorbsiyonu artar.
DrTus.com 65
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

HİPERPARATROİDİZM

PRİMER HİPERPARATROİDİZM
En sık endokrin hastalıklarından biridir ve hiperkalseminin önemli bir nedenidir. Primer
hiperparatroidizm kadınlarda ve erişkinlerde daha sıktır ve en sık sebebi adenomdur. Hiperplazi
ya da karsinomla da olabilir. Sporadik ya da MEN içinde görülebilir. Yüksek PTH artmış kemik
rezorpsiyonu, böbrek hastalığı ve hiperkalsemi yapar.

Morfoloji
Adenomlar en sık “chief” hücrelerdir. Çevrede komprese paratroid dokusu görülür. Normal
paratroid parankiminden farklı olarak yağ dokusu içermez.
Primer hiperplazi MEN I - IIa da ya da sporadik olarak görülebilir. Tüm paratiroidler bir oranda
büyümüştür. En sık “chief cell” hiperplazi görülür. Hiperplazilerde de lezyonda yağ dokusu
izlenmez.
Karsinomlar da iyi sınırlıdır ve genellikle uniform hücrelerden oluşur. Malignite kriteri
metastaz yada çevreye invazyondur.
Diğer organ değişiklikleri özellikle iskelet sistemi ya da böbreği ilgilendirir. Kemiklerde
osteoklastlar belirginleşir, kemik matriksini eritip kalsiyumu salar. Kemik rezorpsiyonuna artmış
osteoblastik aktivite de eşlik eder ve yeni trabekül formasyonları olur. Kemik rezorbsiyonu en
çok uzun kemiklerin metafizinde olur.
Daha ağır vakalarda korteks incelmiş, medullada kanama, fibrozis ve kistik formasyonlar
oluşmuştur (Osteoitis fibrosa cystica). Birikmiş osteoklastlar, kanama ve reaktif dev hücreler,
“brown tümör” adı verilen yalancı bir tümör görüntüsü oluştururlar.
Böbreklerde taş oluşumu, interstisyel dokuda ve tubullerde kalsifikasyon görülebilir. Bu
metastatik kalsifikasyon; mide, akciğer, myokard ve damarda da izlenebilir.
DrTus.com 66
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Klinik Özellikler
En sık bulgusu serum serbest kalsiyumunun artmasıdır. Hipofosfatemi ve idrarda kalsiyum ve
fosfat atılımı görülür. Eğer sekonder böbrek hastalığı varsa kan fosfat düzeyleri normal
olabilir.Primer hiperparatroidili hastalarda PTH seviyeleri çok yüksekken, paratroid dışı
nedenlerde düşüktür. Ektopik PTH related protein üretimi yapan paratroid dışı tümörleri
dışlamak için PTH ve PTHrP, radioimmunoassay yöntemlerle ayrılabilir.

Maligniteler, serum kalsiyum yükselmesine en sık neden olan hastalıklardır.

Diğer bulgular:
GIS bulguları, kabızlık,bulantı, peptik ülser, pankreatit, safra taşları
SSS değişiklikleri, depresyon, uyuşukluk, felç
Kaslarda zayıflık ve hipotoni
Poliüri ve sekonder polidipsi

Sekonder Hiperparatroidizm
Serum kalsiyumunun düşmesi ile olur. Paratroidlerde komponsatuar hiperaktivite olur. En sık
nedeni böbrek yetmezliğidir. Ayrıca yetersiz Ca alınımı, steatore ve vitamin D eksikliği de neden
olabilir.

Morfoloji
Paratroid glandları hiperplastiktir. Primerdeki kemik değişiklikleri de aynı şekilde görülebilir.
Pek çok dokuda (akciğer, kalp, mide, kan damarları) metastatik kalsifikasyonlar görülebilir.

Tersiyer Hiperparatroidizm
Bazı vakalarda paratroid aktivitesi otonomi kazanıp serum kalsiyumunu normalin üzerine çıkarır
.Bu vakalarda paratiroidektomi gerekir.

HİPOPARATROİDİZM
Etyoloji:
En sık sebebi tiroidlerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır.
Di George sendromu ile birlikte görülebilir.
İdiopatik olan genellikle immun kaynaklıdır.
Kronik mukokutanöz kandidiyazis gibi otoimmun hastalıklarda da olabilir.
Majör klinik bulgular hipokalsemi nedeniyle olur. Uyuşma, Chvostek ve Trousseau belirtileriyle
izlenen nöromuskuler irritabilite, karpopedal spazm ve nadiren felç gibi. Morfolojide katarakt,
DrTus.com 67
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

bazal ganglia kalsifikasyonu, diş anormallikleri, osteoskleroz ve osteomalazi izlenir.

Pseudohipoparatroidizm:
PTH reseptör duyarsızlığıdır. Kalıtsal defekttir. İntravenöz PTH uygulamasından sonra idrarda
cAMP artışı olmaması tipiktir.

Pseudopseudohipoparatroidizm
Reseptör cevabında yine defekt varsa da idrarda cAMP artışı olur. Albright herediter distrophy’si
ile ilişki gösterir.

MULTİPL ENDOKRİN NEOPLAZİ SENDROMLARI


Hepsi Otozomal Dominanttırlar.

MEN I (Werner Sendromu): 11.kromozomdaki bir tümör süpresör genin defektine bağlıdır.
3P tutulumu vardır.
Pankreas adacık hücreli tümörü
Paratroid hiperplazisi ya da adenomu ( en sık)
Hipofiz adenomu
MEN IIa (Sipple Sendromu): ve MEN IIB (MEN III): RET protoonkogeninde mutasyonlar
izlenir.
Feokromositoma
Tiroid meduller karsinomu
Paratroid hiperplazisi veya adenomu.
MEN III’te farklı olarak deri ve mukozalarda (oral mukoza, solunum sistemi, GIS) multipl
nöromlar ya da ganglionöromlar izlenir.

POLİGLANDÜLER OTOİMMUN YETMEZLİK SENDROMLARI

Tip I: Otosomal resesif geçişlidir. Geç çocukluk ve adelosanlıkta görülür. Addison hastalığı
Hipoparatroidizm
Kronik mukokutanöz kandidiyazis
Tabloya pernisiyöz anemi, IDDM, vitiligo, alopesi eşlik edebilir.

Tip II: 20 – 40 yaş arası sıktır.


Addison hastalığı
DrTus.com 68
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Otoimmun troidit
Bazı vakalarda IDDM
Tip III: Addison yoktur. Otoimmun troidite pernisiyöz anemi, IDDM, vitiligo, alopesi eşlik edebilir.

VULVA

NON- NEOPLASTİK EPİTELYAL LEZYONLAR (VULVAR DİSTROFİLER)


Deri ya da mukozalarda çevreden belirgin sinirlarla ayrılan beyaz renkli lezyonlardır. Lökoplazi adıyla
da anılırlar.
Benzer görünümü vitiligo, psoriazis ve liken planus gibi dermatozlar, karsinoma insitu, Paget
hastalığı ve invaziv karsinom da verir.
İki vulvar distrofi formu vardır.

•LİKEN SKLEROZ
En sık postmenopozal kadınlarda olur. Deride parşömen görünümü vardır.

Epitel atrofisi
Retelerde düzleşme
Dermiste fibrozis
Hafif pervasküler mononükleer infiltrat izlenir.

%1-4 ‘ünde kanseröz değişim olur.

•SKUAMÖZ HİPERPLAZİ (LİCHEN SİMPLEX CHRONİCUS)


Eski adı hiperplastik distrofi olan bu hastalıkta epitel tabakası hiperplaziktir. Karsinoma
ilerleme gösterilememiş.

VULVA TÜMÖRLERİ

Benign Tümörler

•KONDİLOMLAR
DrTus.com 69
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Kondilomlar anogenital bölgenin papillomlarıdir.


Kondiloma lata : Sifiliz (sekonder)
Kondiloma akuminata :HPV
K. Akuminata siğil benzeri papiller lezyondur. Sıklıkla multipldır. Epitel proferasyonu izlenir.
HPV tip 6 ve 11 ile olur. Beningdir. Tipik bulgusu koilosittir.( HPV etkisini gösterir). Alt epitel
1/3 lük kısmda grade I displazi görülür (VIN I).
Karsinomatöz lezyonlarda etkin olan HPV ise tip 16 ve 18 dir.

Koilosit: HPV ile infekte, çevresinde şeffaf bir sitoplazma olan hiperkromatik çekirdeğe sahip
hücre.

Vulvar Karsinoma ve Vin


Çoğunlukla 60 yaş üstünde görülür ve en sık skuamöz hücreli karsinomdur. Adenokarsinom,
melanom, bazal hücreli karsinom da olabilir. Son yıllarda 40- 60 yaş sıklığı artmıştır.

İki biyolojik formu vardır:


• Genç kadınlarda özellikle sigara içenlerde görülen büyük oranda (%75- 90) HPV tip 16 ve
18 ile ilgili grup. En sık görülen formdur. Yüksek grade vulvar intraepitelyal neoplazi (VIN II-
III) öncülük eder (Eski adı Bowen hastalığı). VIN uzun yıllar varlık gösterip invaziv CA ya
döner. Ancak bu invazyonun derinliği 5 mm. yi aşmamışsa mikroinvaziv karsinomdan
bahsedilir. Mikroinvaziv karsinomlar iyi prognoz gösterir.

Mikroinvaziv karsinom serviks kanserlerinde de iyi prognozludur..

• Yaşlı kadınlarda görülen HPV ile ilgisiz tip. Liken sklerozla ilişkisi
gösterilmiştir.
HPV ilişkililer multipl ve kötü diferansiye skuamöz cell CA olma eğilimindedir.
Tümör boyu ve invazyon derinliği prognoz için önemlidir.
Erkekte ve kadında tüm dış genital organ tümörleri inguinal lenf nodlarına
metastaz yaparlar. Bunun tek istisnası derin lenf nodlarına metastaz yapan
klitoris kanserleridir.

Meme Dışı Paget Hastalığı


Epitel içinde tek tek dağılmış ya da küçük gruplar oluşturan, sitoplazmalarında PAS (+)
mukopolisakkarid sekresyon bulunan atipik tümöral hücreler izlenir. Bu hücrelerin şeffaf
görünmelerinin nedeni bu sekresyondur. Labia majörde eritemli inflamatuar görünümlü plak
şeklindedir. Dermatitle karışır. Çoğunlukla sessiz seyreder. Bazen saldırgan olabilir. Deri eklerine
yayılabilir.
DrTus.com 70
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Vulva Melanomu
İnvazyon derinliği en önemli prognoz kriteridir.

Papiller Hidradenom
Vulvadaki meme dokusuna benzeyen apokrin ter bezlerinden gelişir.Benigndir.

VAJİNA

VAJİNİTLER
Vajinal akıntı (lökore) yaparlar.
a) Normal flora etkenleri diabet, immün yetmezlik, antibiyoterapi, abortus gibi nedenlerle etkin hale
gelip infeksiyon yapar.
b) Dış organizmalar da yapabilir. En sık Candida ve Trichomanas
c) Atrofik vajinit: Postmenopozal kadınlarda, epitel atrofisi ile karakterizedir.

VAJİNAL KARSİNOM
Primer karsinomları nadirdir.Sıklıkla serviks yada vulva karsinomunun metastazı
görülür.Genelde 60 yaş üstü kadınlarda görülür. Skuamöz hücreli karsinomdur. Vajinal clear cell
karsinom gebelikte DES alan annelerin kızlarında menarch zamanı görülür. Aslında bu çocuklarda
daha sık olarak Vajinal adenozis de görülür. Vajinal adenozis de Clear cell karsinoma
predispozandır.

BOTYROİD SARKOM (EMBRİYONAL RABDOMYOSARKOM)


Yumuşak polipoid kitleler yaparlar. 5 yaştan küçük çocuklarda olur. Mesane ve safra kanallarında
da olabilmektedir.

GARDNER KİSTLERİ
Embriyonel gelişim artığı olup vagende bulunurlar

SERVİKS

SERVİSİTLER
Genç kızlarda endoserviks belli bir mesane boyunca ektoserviksin yerini alır.(ektropion). Erişkin
kadında bu bölge tekrar skuamöz epitelle örtülür. Değişime uğrayan bu bölgenin adı ‘transformasyon
zonu’ dur. Bu değişimler endoservikal glandların ağızlarını tıkarsa Naboth kistleri olur.
Klamidya kadın genital sisteminde en sık serviksi tutar. Klamidyada plazmositler boldur. Lenfoid
folliküller görülür.Tek başına prekanseröz değildir. Sterilite yapabilirler.
DrTus.com 71
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

SERVİKS TÜMÖRLERİ
•Endoservikal Polip:
En sık görülen serviks tümörüdür ama tümör bile olmadığı da söylenir. Kistik, dilate glandlar ve
yüzeyi örten mukus salgılayan epitelle karakterizedir. Malign potansiyeli yoktur.

•CIN (SIL)
Papanicolau’nun servikal smear yöntemi ile erken yakalanma oranları artmıştır.

SERVİKOVAGİNAL SMEAR DEĞERLENDİRME SİSTEMLERİ


Papanicolau (PAP) BETHESDA
Class I Normal sitoloji
Class II Benign hücresel değişiklikler
Class III Epitel hücre atipisi

Clas IV
Clas V

Epitelhücre atipilerini hafiften ağıra tanımlayacak olursak:


• ASCUS ve AGCUS (Önemi bilinmeyen atipik skamöz/glandüler hücre):Basit seviyede
şüphelenilen hücreler için kullanılır. Ön planda reaktifmi yoksa glandüler hücremi
düşünülüyor, belirtilmelidir.)
• Düşük derece skuamöz intraepitelyal lezyon (LSIL): Hafif displazi ve HPV kondilomlarına
karşılık gelir.
• Yüksek derece squamöz intraepitelyal lezyon (HSIL): CIN II ve III’e karşılık gelir.
• İnvaziv karsinom
Bethesdadaki epitel hücre atipilerinin histolojide ve PAP klasifikasyonundaki karşılıklarına
bakacak olursak:

SERVİKS TÜMÖRLERİNDE SINIFLAMA


Hücresel stipi CIN Sınıflandırılması Servikosmer Sınıflandırılması
ASCUS Reaktif /neoplastik? Class II-III
LSIL CIN I Class II-III
HSIL CIN II-III Class III-IV
Invaziv Ca İnvaziv karsinom Class V

Smear’de Hormonal değerlendirme:


1. Geniş stoplazmalı, piknotik çekirdekli hücreler: östrojen etkisindeki en yüzeyel vagen
hücreleri,
2. Orta genişlikte sitoplazmalı, daha büyük çekirdekli hücreler: epitelin orta katmanları,
progesteron etkisinde artarlar.
DrTus.com 72
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

3. Büyük çekirdek, dar sitoplazma: alt tabaka hücreleri


2 ve3 numaraya uyan hücreler ağırlık kazandıkça atrofi, progesteron etkisi; 1 numaraya
uyanlar artarsa östrojen etkisini gösterir.
CIN III en fazla invaziv CA ya dönüşme riski olan epitel içi displazidir. 1/3’ü regrese olur.

İnvaziv Ca için belirgin risk faktörleri:


HPV infeksiyonu (en önemli)
Erken yaşta seksüel ilişki
Fazla partner
Çok sayıda partnerle ilişki kurmuş erkek partner
Düşük sosyoekonomik düzey
Multipl gebelik
Sigara-alkol

Morfoloji:
Servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) epitelde var olan displazinin gradelenmesidir:
CIN I: Alt 1/3 tabaka displazik, yüzeyde maturasyon var, koilositler var.
CIN II: Alt 2/3 tabaka displazik, yüzeyde hala maturasyon var, koilositler azalmış ya da yok
CIN III ve Ca insitu: Tüm mukoza displastik, maturasyon ve koilosit yok. Mitoz belirgin.
CIN’ lerin hepsinde bazal tabaka sağlam olup submukozaya invazyon yoktur. Invazyon olursa
invaziv CA dan bahsedilir (Mikroinvaziv karsinom tanısı için vulvaya bakınız).

•Invaziv Karsinom:
% 95 skuamöz hücreli Ca olur. Karsinom için ortalama yaş 45 tır.
Invaziv Ca fungatif, ülseratif yada infiltratif olabilir. En az görülen form infiltratiftir. Hepsi zamanla
infiltratif gidip, eksternal serviks girişini daraltabilir, Endoservikal kanala, fundusa, ligamanlara
yayılabilir. Rektum ve mesane tabanı bile tutulabilir.
Hematojen yayılım oldukça az olur ve en sık karaciğere olur.
Skuamöz hücreli Ca ların histolojik tipleri:
Keratinize tip: İyi diferansiyedir.
Non- keratinize tip: En sık görülen tiptir, orta derece diferansiyedir.
Küçük hücreli tip: Kötü diferansiye, en kötü skuamöz tipi, HPV 18 ile ilişkili tip

Lenf düğümü metastazları birincil olarak şu lenf nodlarına olur: Paraservikal, obturator,
hipogastrik, eksternal iliak.
Daha geç evrede ise paraaortik lenf nodlarını tutar.

•Adenokarsinomlar:
Daha kötü prognozludurlar. Az görülürler. Özel üç tip:
DrTus.com 73
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Adenoma malignum (minimal deviation adenocarcinoma): sitolojik olarak hiç bir anormallik
görülmez. Tek garip histoloji, endoservikal glandların fazlasıyla bükümlü ve derine inen
görünümleridir. Çok kötü prognozludur.
Clear cell karsinom: Genç kadınlarda sık görülen serviks karsinomudur. Nispeten iyi
prognozludur.DES ile ilişkilidir.
Papiller adenokarsinom: Çok iyi prognozludur.

UTERUS

ENDOMETRİTLER
Endometrium infeksiyonlara dirençlidir. Akut infeksiyonlar çoğunlukla düşük ve doğumlardan sonra
olur, interstisyumu tutar.

Kronik Endometriler:
Kronik gonore nedenli pelvik hastalıklarda
Tüberkülozda (en sık tüberküloz salpenjitin drenajı ile)
Doğum ya da düşük sonrası rest plesantal dokular nedeniyle
RİA kullanımda (en sık sebep)
%15 kendiliğinden, sebep olmaksızın oluşurlar.
Tanı koydurucu bulgu plazmosit görülmesidir.

ADENOMYOZİS
Myometrium içinde endometrial stroma ve gland bulunmasıdır. Bazal endometriumun
myometrium içinde tuzaklanarak kalmış parçalarından oluşan adenomyozis odakları menstrüel siklusa
pek eşlik etmezler (kanamaları nadirdir).

ENDOMETRİOZİS
Uterus dışında endometriyal doku alanları bulunmasıdır (en sık overler, Douglas boşluğu, uterin
ligamanlar, tubalar ve rektovajinal septumda) izlenir. Periton, göbek çevresi, lenf nodları, akciğerler,
kemik ve kalp bile tutulabilir.
Her zaman siklik değişikliklere eşlik eden bir lezyondur. Kanamalı nodül ve implantlar olarak
görülürler. Birleşip büyüyebilir, büyük kistler yapabilirler (çikolata kisti). Kanayıp karın ve pelvis
duvarında fibrozise, striktürlere, tubal ve overyan distorsiyonlara yol açabilirler. İnfertilite oluşabilir.
Pelvik ağrı, dismenore de vardır.
Tanı için şu 3 morfolojiden ikisi olmalıdır.
DrTus.com 74
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Tanı için şu 3 morfolojiden ikisi olmalıdır.


- Endometrial glandlar
- Endometrial stroma
- Hemosiderin pigmenti.

Rektal duvar tutulumu ağrılı defekasyon, uterus ve mesane duvarı tutulumu ağrılı
ilişki ve disüriye neden olur.

ANORMAL UTERİN KANAMA


Menoraji (uzamış kanama), metroraji (periyod dışı düzensiz kanama) ve ovulatuar kanama
şikayetlerine olurlar. Sebepleri:

ANORMAL UTERİN KANAMALARDA ETYOLOJİ


Yenidoğan Östrojen çekilmesi
Çocukluk İatrojenik (travma, yabancı cisim)
Prepuberte Hormonal (puberte precooks)
Adolesan Anovulatuar siklus
Üreme çağı Gebelik komplikasyonları
Organik lezyonlar
Anovülatuar siklus
Disfonksiyonel kanama
Perimenopoz Anovulatuar siklus
Postmenopoz Organik lezyonlar (karsinom, polip, vs), endometriyal atrofi (en sık)

DİSFONKSİYONEL UTERİN KANAMA


Organik bir lezyon olmadan uterin kanama olmasıdır. Disfonksiyonel kanamanın nedenleri 3 gruba
ayrılabilir:
Ovulasyon Eksikliği (En Sık Neden) Üreme çağının başı ve sonunda sıktır. Hipotalamohipofizer
akstan, adrenal yada troidden, östrojen üreten bir ovaryen lezyondan, şişmanlık,
malnutrisyondan, stresten kaynak alabilir. Küretajda hiç progesteron etkisi görülmez ve sadece
proliferatif dönem (östrojen etkisinde; ilk 14 gün) bulguları görülür.
Luteal Faz Yetmezliği: Korpus luteumun maturasyonu geri kalır ya da erken regrese olur.
Progesteron dönemine geçiş olur ama progesteron az olduğu için sekretuar dönem değişimleri
gününe göre geç kalır.
Kontraseptif Nedenli Kanama: Desidual bir stroma ve inaktif (hiç uyarı almamış) glandlar izlenir.

Siklusta endometrium değişiklikleri:


Proliferatif dönem (östrojen etkisi): Glandlar yalancı çok katlı, stroma küçük iğsi hücreler içerir.
DrTus.com 75
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Sekretuar dönem (sekretuar dönem): Glandlar tek katlı küboidal, stromada predesidual değişiklik.

ENDOMETRİYAL HİPERPLAZİ
Östrojenin nisbi ve uzun süren yüksekliği ile oluşur. Basit, kompleks ve atipik morfolojilerde olabilirler.
Östrojene maruz kalma süresine göre bu üçünden biri görülebilir.

Endometrial Hiperplazi Nedenleri


- Persistan anovulatuar siklus
- Polikistik over sendromu (Stein-Levanthal Sendromu)
- Granüloza hücreli over tümörü
- Aşırı overyal kortikal fonksiyon (kortikal stromal hiperplazi)
- Uzun süre östrojen etkisine maruz kalmak (östrojen replasman tedavisi, infertilite, erken
menarş, geç menapoz, doğum yapmamak)
-DM-HT-Obesite

Basit hiperplazi: Prolifere, sıklaşmış, bazıları kistik dilate glandlardan oluşur.


Glandlar arasında belli bir miktar stroma vardır. Karsinoma dönüşme şansı en az
olan bu gruptur.
Kompleks hiperplazi: Arada çok minimal bir stroma bırakarak sırt sırta veren
dallanmış düzensiz glandlardan oluşur. malignite riski daha yüksektir.
Atipik hiperplazi: Basit ya da kompleks hiperplazide, hücrelerde atipi izlenmesidir.
En yüksek riskten en az riske doğru hiperplazi tanılarını sıralarsak:

• Atipik kompleks hiperplazi


• Atipik basit hiperplazi
• Atipisiz kompleks hiperplazi
• Atipisiz basit hiperplazi

ENDOMETRİUM VE MYOMETRİUMUN TÜMÖRLERİ

Polipler
En sık görülen endometriyal tümördür ve benigndir. Çoğunlukla sapsızdırlar. Büyük boyutlara
ulaşabilirler. En sık menopoz zamanı gelişirler. Kanamaya yol açmaları ve düşükte olsa Ca gelişim
riski önemlidir.Tamoksifen kullananlarda risk artmıştır.
DrTus.com 76
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Malign Tümörler

Endometrial Karsinom
Kadın genitalyasının en sık kanseridir. Postmenopozal kadında lökore ve kanama ile başlar.
Risk faktörleri hiperplazininkilerle aynıdır. Ayrıca hiperplazi kendisi de risk faktörüdür.
Meme Ca’lı bir hastada endometrium Ca çıkma şansı yükselir ve bunun tersi de doğrudur
(östrojen ortak risk faktörü olduğu için). Östrojenle ilişkisi görülmeyen tümörler daha geç
yaşlarda kötü diferansiye ve kötü prognozlu olma eğilimindedir.

Morfoloji:
İnfiltratif ya da eksofitik olurlar. Her iki formda da endometrial kaviteyi dolduran yumuşak, yer
yer nekrotik tümör izlenir. Zamanla myometrium duvarına, serozaya, periuterin yapılara
yayılırlar. Bölgesel lenf nodları tutulur. Uzak metastaz olabilir. Çoğu vaka endometrial
glandlara benzer glandlardan oluşmuş adenokarsinoma yapısındadır (endometrial
karsinom). Daha az diferansiye solid tümörler de olabilir.
İyi diferansiye karsinomlar skuamoz epitel odakları içerebilir (skuamoz metaplazi ile birlikte
adenokarsinom yada adenoakantom).
Skuamöz elemanlar karsinomatöz olursa adenoskuamöz karsinom denir.. Seröz papiller(en
kötü) ve clear cell ca’lar kötü prognozludur.
En iyi prognozlu endometrium karsinomları sekretuar karsinom ve endometrioid tiptir.

Klinik evreleme ve yayılım:


Bazen pelvik lenf nodlarını bile atlayarak direkt paraaortik lenf nodlarını tutar.
Akciğer metastazı oldukça sıktır.

Lenfatik ve hematojen metastaz açısından serviks karsinomuyla kıyasla

EVRELEME
I: Uterin gövdeye sınırlı
II: Serviks tutulumu
III:Uterusu aşan, pelvisi geçmeyen tümör
IV:Stage III’ü geçen tümör

Malign Miks Mülleryan Tümör


Malign miks mezodermal tümör (Mixed müllerian tümör) nadirdir. Primitif stromal hücrelerden
(müllerian mesoderm kaynaklı) kaynak alır. Malign glandüler(adenokarsinom) ve malign
stromal elemanlar (sarkom) içerir (karsinosarkom).
Stromal yapılarda ekstrauterin doku kas, kıkırdak ve osteoid gibi heterolog elemanlı MMT denir.
DrTus.com 77
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Kaviteye ve vajene sarkan polipoid yapılar yaparlar. Çoğunlukla postmenopozal hastalarda


kanamaya neden olur. Kötü prognozludur.Genellikle radyasyona maruz kalma hikayesi
bulunur.

ENDOMETRİAL STROMAL TÜMÖRLER


Benign olanlar ekspansil nodüller şeklindedir.
Low-grade formunda (endolenfatik stromal myozis, endometrial stromatosis isimleri de verilen
formu) metastaza ve nükse rağmen kür gerçekleşebilir.
Endometrial stromal sarkom dediğimiz malign form infiltratif doğasıyla karakteristiktir. Proliferatif
dönem endometrium stroma hücrelerine benzerler.
Histolojide tümör hücrelerinin damarlar etrafında konsantrik dizilimleri tipiktir.
Nüks eden tümörlerdir. En çok akciğere metastaz yaparlar.

LEİOMYOM
Myometrium düz kaslarının benign tümörü leiomyom, malign tümörleri leiomyosarkomdur.
Leiomyomlar kadınların en sık görülen benign tümörüdür (üreme çağındaki kadınların yarısında
görülür). Genetik faktörler etkilidir. Östrojen ve OKS’ler büyümelerini stimüle eder. Menopozdan
sonra küçülürler.
Makroskopik olarak iyi sınırlı, gri-beyaz, girdapvari çizgilenmeler içeren nodüler bir yapısı vardır.
Değişik çaplarda ve multipl olma eğilimindedirler.
Submukozal, intramural (en sık) yada subserozal olabilirler. Sonuncular bazen uterus dışı yapılarla
kaynaşıp uterustan ayrılabilirler (parazitik leiomyom). Büyük tümörlerde iskemik nekroz,
hemoraji, kistik dejenerasyon olabilir. Menopozdan sonra hyalinize ve hatta kalsifiye olurlar.
Histolojik olarak girdaplar yapan yoğun düz kas hücrelerinden oluşurlar.
Asemptomatik olabilirler. En sık görülen semptom metrorajili yada metrorajisiz menorajidir. Sarkoma
dönüşmezler.

LEİOMYOSARKOMLAR
Leiomyomlardan değil, myometriumdan doğarlar. Soliter tümörlerdir. Uterun duvarı infiltre eden büyük
kitleler ya da leiomyoma benzeyen kitleler yapabilirler. Histolojide leiomyoma benzeyebilir yada
anaplastik olabilir.
Leiomyosarkom tanısı için şu kriterler önemlidir:
Mikroskopta 10 büyük büyütme alanında 10 dan fazla mitoz olması yeterlidir..
5-9 arası mitoz varsa yanında hücresel atipi olup olmadığına bakarız.

Esas ayırım kriteri mitozdur. Atipi ise ancak yardımcı kriter olabilir.
DrTus.com 78
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

TUBALAR

En sık görülen hastalığı inflamasyonlardır. Bunu ektopik gebelik, endometriozis ve nadir primer tümörler
izler. Tuba inflamasyonları çoğunlukla bakteriyel orijinlidir (en sık gonore) ve sıklıkla pelvik inflamatuar
hastalığa (PID) eşlik eder. PID, ektopik gebelik ve tüberküloz; kadın genital sisteminde en çok tubayı
tutarlar.
Nongonokokal infeksiyonlar daha invaziv olma eğilimindedir ve kanla yayılıp meninksler, eklem
boşluklarını, kalp kapaklarını tutabilirler
En sık primer tümörü adenomatoid tümördür.
En sık primer malign tümörü adenokarsinomdur(Overin seröz papiller karsinomuna
benzer).Çok geç farkedilirler.
Sekonder tümörleri daha fazladır.
Morgagni kistleri (müllerian artıkları)buradadır.

OVERLER

FOLİKÜL KİSTLERİ VE LUTEAL KİSTLER


Patlamayan graf folliküllerinden ya da rüptüre olup hemen kapanan foliküllerden gelişir. Multipldirler ve
serozal yüzeye yakın yerleşirler. Küçüktürler. Seröz bir sıvı ile doludurlar. Küçük olduklarında
granüloza hücreleri ya da luteal hücrelerle çevrilidirler. Büyürlerse bu hücreler basınçla atrofiye gider.
Rüptüre olup kanama yapabilirler.

POLİKİSTİK OVERLER (STEİN-LEVENTHAL SENDROMU):


Genç kadınlarda (çoğunlukla postmenarş) overdeki multipl kistlerden östrojen üretimine bağlı olarak
oligomenore, hirşutizm, infertilite ve bazen obezite görülmesidir. Histolojide kortikal stromal
fibrozis ve arada granüloza hücreleri, teka interna ve eksterna hücreleri ile döşeli çok sayıda follikül
kistleri izlenir. Korpus luteum izlenmez.
Ana laboratuar bulgular: Androjen yüksek, LH yüksek, FSH düşük.

OVER TÜMÖRLERİ

Over Kanserinde Görülen Genetik Değişiklikler


Gen bozukluğu Eşlik ettiği durumlar
P53 süpresyonu Over kanserlerinde %50 bulunur. Li-Fraumeni Sendromunda meme – over - diğer kanserler sıktır.

Lynch sendromu II Over – endometrium - kolon kanserine familyal predispozisyon vardır.


BRCA-1, BRCA-2 mutasyonu Over ca riski % 16 olur
HER2/neu (c-erbB2) onkogeni Overyal adenokanserlerde %30 pozitif bulunur ve kötü prognoz işaretidir.
DrTus.com 79
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

A-) Yüzey Epiteli Kaynaklı Tümörler


Overi örten çölemik epitelden köken alırlar. Tamamen epitelyal (seröz, müsinöz tümörler)
olabilecekleri gibi stromal komponentle (kistadenofibrom, Brenner tümörü) beraber de olabilirler.
Benign, borderline, malign kategorilere ayrılırlar. Borderline’lar “düşük malignite potansiyelli
tümör” olarak da isimlendirilir.
Çoğu nonfonksiyoneldir ve en çok renal arter civarındaki paraaortik lenf nodlarına yayılırlar. CA-
125 pozitifliği yüksektir. Bu daha çok takipte kullanılmalıdır. En önemli prognostik kriter tümörün
“stage”idir. Tümör kapsülünün infiltre olması prognozu kötüleştirir.

Seröz Tümörler
Overin en sık görülen tümörüdür. Orta yaşlarda daha sık çıkar. Solid ya da kistik olabilir
(Kistadenom, kistadenokarsinom) %60 benigndir (seröz adenom). %15 borderline, %25
malign (seröz adenokarsinom) olur.
En fazla bilateral olan over tümörüdür. Şeffaf seröz bir sıvı içerirler. Kistadenomların yüzeyi
düzgündür ve histolojide genellikle tuba epitel hücrelerine benzeyen hücrelerden oluşan tek
katlı bir tümoral epitelle döşelidir. Tümör benign kategoriden çıktıkça kist yüzeyinde papiller
formasyonlar artar. Özellikle malign formlarda kist lümenlerindeki papiller ve polipoid
çıkıntıların yanısıra solid alanlar da görülür.
Psammom cisimcikleri sık izlenir. Over tümörlerinde malignite kriteri tümörün over
stromasına invazyon göstermesidir. Peritoneal kaviteye implante olabilirler ve yayılabilirler
(peritoneal karsinomatozis).

Müsinöz Tümörler
Müsin sekrete eden epitelle döşelidir. Yaş aralığı serözle aynıdır. %80’i benigndir, %10’u
borderline’dır.
Daha büyük ve daha multiloküle olma eğilimindedir. Overi en fazla büyüten tümördür.
Metastazları yada rüptürleri “pseudomiksoma peritonei” ye yol açar. Bu durum
borderline’larda da görülür. Maligniteyi tanımlamaz. Prognozları serözden iyidir. Tümör
hücreleri serviks epiteline benzerler.

Pseudomiksoma peritonei: Peritona müsin yayılımıdır, karsinom metastazı olabilir ya da olmayabilir.


Peritona karsinom metastazının (karsinomatozis peritonei) en sık sebebi olan over tumörü seröz
karsinomlardır. Pseudomiksoma peritonei apendiksin müsinöz tümörlerinde de görülür ve batın içinde
reaksiyonel fibrozise yol açabilir.

Endometroid Tümörler
Solid ve kistik olabilir. Endometriotik kist duvarından projeksiyon şeklinde izlenebilir. Uterusun
endometrial karsinomuna benzer ve onunla birlikte çıkabilir. %15-30 unda beraberinde
uterusta senkronize endometrial karsinom vardır.

Brenner Tümörü
DrTus.com 80
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Solid, az görülen, yoğun stroma içinde izlenen transisyonel epitel adacıklarıyla karakterizedir.
Müsinöz kistadenomların duvarında da rastlanabilir. Çoğu benigndir. Çoğunlukla
unilateraldirler.

Clear Cell Tümör


Daha az görülür. Şeffaf hücrelerden yapılır. Gebelik endometriumunda görülen Arias –
Stella reaksiyonuna benzeyen bir histolojik görünümü vardır (hob-nail / kabara çivisi
paterni).

B-) Germ Hücreli Tümörler


Disgerminom
Seminomun ovaryan karşılığıdır. Çoğunlukla 30 yaşın altında görülür. Genç kadın ve
gebelerde en sık görülen malign over tümörüdür. Karşı overde mikroskobik odaklar
içerebileceğinden operasyonda mutlaka karşı over de örneklenmelidir. Makroskopik olarak
düzgün sınırlı, beyaz, yumuşak kitle ile karakterizedir. Mikroskopisi seminoma benzer (bol
tümoral germ hücresi, fibröz septalar ve reaktif lenfositler). HCG içeren multinükleer hücreler
olabilir. 5 yıllık sürvi %70-90’dır. Çok radyosensitiftir.
* Tümör markerı inhibindir.

Yolk Sac Tümör (Endodermal Sinus Tümörü)


Testisin aynı adlı tümörüyle homologdur. α-FP sekrete eder. Ortalama görülme yaşı 19’dur.
Histolojide Schiller-Duval cisimcikleri (glomerüloid cisimcik) ve intra ve ekstrasellüler
PAS (+) hyalin (kırmızı) globüller (damlacıklar) izlenir. Serum AFP seviyeleri ile takip edilir.
Çoğunlukla unilateraldir.
Embriyonal Karsinom
Testistekine benzer. Hem AFP, hem HCG seviyeleri yüksektir (pozitif gebelik testi verir). Genç
yaşlarda görülür (ortalama 15) Bol miktarda sinsityotrofoblastik hücre içerir.

Koriokarsinom
Çoğunlukla başka germ hücreli tümörlerle kombinedir. HCG yükselmiştir (pozitif gebelik testi).
Son derece maligndir, metastaz yapar ve plasental özdeşlerine göre kemoterapiye daha
dirençlidir. İlk 3 dekadda görülürler.

TERATOMLAR
Benign (Matür) Kistik Teratom
En sık görülen germ hücreli tümördür. Ayrıca genç kadınların ve gebelerin en sık over
tümörüdür. Çoğunlukla sadece ektodermal farklılaşma izlenir. Sık olarak epidermis ve deri
ekleri ile çevrili bir kistik yapı izlenir (dermoid kisti). Genç kadınlarda görülür. %90 tek taraflıdır.
Sebaseöz bir içerikle doludur. Diş formasyonu görülebilir. Nadiren kıkırdak, kemik, bronş ve
GIS epiteli izlenebilir.
Bazen infertilite yapabilirler (sebebi bilinmiyor). İçlerindeki elemanlardan biri malign
transformasyona uğrayabilir (en sık skuamöz cell Ca). Torsiyone olabilirler.

İmmatür Malign Teratomlar


Erken yaşlarda rastlanırlar (ortalama 18). Matürlere göre daha soliddir. Nekroz içerebilirler.
Matürden farklı olarak iyi gelişmiş ya da zor tanınan kıkırdak, kemik, kas, sinir yapıları
yapabilirler. Nöroepitelyal diferansiyasyon gösterenler kötü gidişlidir; agresiftir ve
metastazlar yaparlar.
DrTus.com 81
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Özel Teratomlar
Struma ovarii tamamen matür tiroid dokusundan oluşur. Hipertroidizme yol açabilirler.
Ovaryan karsinoidler görülebilir.

Teratomlarda Kötü prognoz kriterleri:


1. İmmatürite
2. İleri yaş
3. Nöroepitelyal diferansiyasyon
4. İçinde malign transformasyon olması
5. İkinci bir germ hücreli tümör komponentinin varlığı

C-) Sex-Kord Stromal Tümörler

Granüloza Hücreli Tümör


%90 unilateraldir. 20 yıllık yaşam %0-60 tır. Menopozdan sonra sık görülür.1/3’ü üreme
çağında olur.
%75’i östrojen gibi steroid hormonlar üretir. Etkisi hastanın yaşına bağlıdır. Puberte öncesi
olursa juvenil granüloza hücreli tümör denir.Küçüklerde prekoks puberteye, erişkinde
endometrial hiperplaziye neden olur. Endometrial Ca gelişebilir.
Karakteristik mikroskopik özelliği çekirdeklerinde “kahve çekirdeği” görünümü olmasıdır.
Küçük rozetler tarzında dizilmiş mikrofoliküller izlenir (Call-exner cisimcikleri). Genellikle
androjen sentezleyip virilizasyon yaparlar.

Teka Hücreli Tümörler (Tekoma)


Ovaryan stromadan kaynak alırlar. İğsi hücrelerden oluşurlar. Bu hücrelerin bazıları şişkindir
ve lipid içerirler (Steroid sentezlerler). Bu yüzden sarı renkli görünürler. Düzgün sınıslı
kitleler yapan tümörlerdir..
Çoğunlukla postmenopozal kadınlarda görünürler. Östrojen sentez ederler. Çoğu benigndir.

Sertoli–Leydig Hücreli Tümör (Androblastom)


Çocuk doğurma çağında genç kadınların tümörüdür. Histolojik olarak embriyonik testise
benzer. Androjen (dihidroepiandrosteron) salgılayıp maskülen etkiler yapar. Kahverenkli
tümördür. Leydig hücreleri, solid immature sertoli hücreleri, sarkomatöz stroma ve nadiren
görülen heterolog elemanlar (müsinöz glandlar, kıkırdak gibi) tipik özellikleridir. Leydig hücreli
(hilus hücreli) tümörde reinke kristalloidleri bulunur.

Fibroma
İyi diferansiye fibröz dokudan oluşur. Benign tümörlerdir. Asid ve plevral efüzyonla
DrTus.com 82
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

karakterize Meigs sendromunun bir komponenti olabilirler.

Gonadoblastom
Seks-kord stromal hücre tümörü ve germ hücre tümörünün karışık görüldüğü bir tümördür.

D-) Metastatik tümörler


Bilateralite oranı en yüksek tümördür ve multifokal olma eğilimindedir (Yine de en sık bilateral
over tümörleri seröz tümörlerdir. Çünkü sayısal olarak çok baskındırlar).
Aslında en sık meme kaynaklı olurlar ama bunların çoğunda klinik bulgu izlenmez. Klinik
verenlerde en sık kaynak kolon karsinomlarıdır. Bunu meme ve mide takip eder. Endometrial
karsinom gibi “mullerian tümörler”in metastazı kimi yazarlar tarafından en sık metastazlar
grubuna konmuşsa da bunların önemli bir kısmı senkronize tümör sayılırlar.
Metastatik kanser taşlı yüzük hücre paterninde ise adı Krukenberg tümörü olur. Krukenberg
tumör en sık mide kaynaklıdır.

GEBELİK HASTALIKLARI

PLASENTAL İNFLAMASYONLAR
En sık asendan nedenlerle olur. Majör nedeni prematür doğum ve membranların prematür
yırtılmasıdır. Çoğunlukla bakteriyeldir.

EKTOPİK GEBELİK
%1 gebelikte olur. %90’ı tubal gebeliktir. Bilinen en sık neden tubadaki kronik inflamatuar
değişikliklerdir. %50’sinde sebep bulunamaz.
Mikroskopisinde gebelik elemanları izlenir. Komplikasyonları intratubal hematom ve/veya
intraperitoneal hemorajidir.
Ektopik gebelikte de hormonların etkisiyle endometriumda desidual ve sekretuar değişiklikler görülür.
Gonadotropin seviyelerinin düşük olması tanıyı ekarte ettirmez. Cerrahi tedavi gerekir.

HİDATİFORM MOL
Plasental villusların tümörüdür. Iki ana tipi vardır: komplet ve inkomplet (parsiyel). Bir tümöral villusun
gösterdiği değişimlere bakacak olursak:
DrTus.com 83
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Bir plasental villusta tümöral olmanın kriterleri:


Büyürler (hidropik şişme)
Varolan 3 damar yapısını kaybeder
Çevrelerinde trofoblast proliferasyonu görülür.
İçleri boş görünür (sisterna formasyonu).

Komplet Mol:
Boş ovumun “X” kromozomu taşıtan bir spermle döllenmesi sonucu ortaya çıkar. Bütün kromozom
içeriği paternal (babadan) olduğundan embriyogeneze müsaade etmez, dolayısıyla fetal doku
içermez. Tüm villuslar tümöral villus özelliğindedir. Tüm koryonik epitelyal hücreler diploiddir
(46XX, daha az oranda 46XY).

İnkomplet Mol:
Hem anne, hem baba kromozomları vardır ve embriyo gelişimi olabilir. Villusların sadece bir
kısmı tümöraldir. Trofoblastlar triploiddir (69 XXY gibi). Serum ve doku hCG’leri komplete göre
daha az yükselmiştir.
Komplet mol insidansı 1.5/2000 dir. 20 yaşından önce ve 40 yaşından sonra daha sık görülürler.
Döllenmeden 12-14 hafta sonra ağrısız kanama ile gelirler. Uterus gününe göre büyük ya da
küçük olabilir. US’de fetal kısımlar ve kalp sesi izlenemez.
Mollerin %80-90’ı küretajdan sonra benign prognoz gözlenir. %10 invaziv mol, %2-3
koryokarsinom gelişebilir. Bu komplette inkompletten daha sık görülür. Postküratif hCG
seviyeleri izlemede ve tedavide önemlidir. Yetersiz çıkarılmışsa hCG yüksek kalır. Bazı vakalar
kemoterapi alır ve KT çoğunlukla küratiftir.

İnvaziv Mol
Benign molle koryokarsinom arasındadır. Lokal invazyon yapar, metastatik potansiyeli yoktur.
Villuslar myometriumu infiltre ederler. Rüptür ve hemorajiye neden olurlar. Ligamanlara ve
vajene kadar yayılım olabilir. Embolize olabilirler. Invazyon nedeni ile küretaj yeterli değildir.
Küretajdan sonra hCG hala yüksek olacaktır. Kemoterapi ile kür yakalanabilir.

KORYOKARSİNOM
Sitotrofoblastların ve sinsisyotrofoblastların tümörüdür. Vakaların yarısı komplet molü takiben
gelişir. Ayrıca abortustan ve normal gebelikten de gelişebilir.
Klinik olarak kanlı akıntı ve yüksek hCG (özellikle β subuniti) idrar ve kanda yükselir, uterus büyümesi
yoktur. HCG çok yüksektir.
Çok hemorajik, nekrotik bir tümördür. Bazen sadece metastazından tanı konabilir. Koryonik villus
içermez. En sık akciğer yayılımı yapar. Ayrıca vajene ve diğer uzak organlara da yayılabilir.
Kematerapi ile birlikte %100 e varan kürler elde edilmiştir (Gonadlardan doğan korio Ca nın KT ye
yanıtı zayıftır).

Plasental Yatak Trofoblastik Tümörü


DrTus.com 84
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Nadirdir. Çoğunlukla benigndir. Myometriumu infiltre eden intermediate trofoblastlarla


karakterizedir. HPL ve daha az miktarda hCG sentezler. HPL kısa ömürlü olduğu için hCG ile
izlenmelidir.

PREEKLAMPSİ / EKLAMPSİ
Son trimesterde (24-25.haftada) hipertansiyon, proteinüri ve ödem gelişmesi “preeklampsidir” %5-10
gebede, özellikle >35 yaş ilk gebeliklerde olur. Konvülsiv nörolojik bulguların eklenmesi ise
“eklampsi”dir. DIC’a yol açabilir. Bu yüzden eklampsi çoğunlukla öldürücüdür. Preeklampsinin
tanınması ve tedavisi ile öldürücülüğü azalır.
Plasental yataktaki spiral arterlerin gelişim bozukluğu ve buna bağlı plasental hipoperfüzyon (iskemi)
sonucu olduğu düşünülmektedir.

Morfolojik Değişiklikler

Plasental Değişiklikler:
Infarkt
Retroplasental kanama
Plasentada dejeneratif değişiklikler (Villuslarda ödem, hipovaskülarizasyon ve sinsityal
epitel tomurcuklanmaları)
Damarlarda akut atheroz (Duvarda fibrinoid nekroz, kalınlaşma, lipid yüklü makrofaj
birikimi).

Multiorgan değişiklikler:
DIC’u yansıtır. Başta böbrekler olmak üzere beyin, hipofiz, kalp ve diğer organlarda da
mikrovasküler trombüsler iskemik lezyonlara yol açabilir.

PENİS HASTALIKLARI

MALFORMASYONLAR
Hipospadias: En sık görülen penis malformasyonudur.Üretranın kısa olup, penis ventral yüzüne
açılımıdır. Sıklıkla inmemiş testis eşlik eder.
Epispadias: Üretranın dorsal penis yüzüne açılmasıdır. Sıklıkla ekstrofia vezika eşlik eder

İNFLAMATUAR LEZYONLAR
Balanit: Glans penisin inflamasyonudur.
Balanopostit :Glans penisle beraber onu örten prepisiumun inflamasyonudur.
DrTus.com 85
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Fimozis: Prepusiumun (sünnet derisi) fibrotik striktürüdür. Konjenital olabilse de çoğu vaka geçirilmiş
balanopostitin skarlaşması ile olur. Bu deri çekilmeye çalışılırsa penisi sıkıştırıp konjesyon, şişme ve
ağrıya neden olacaktır (parafimozis).

NEOPLAZMLAR
En sık malignitesi skuamöz hücreli karsinomdur. Çoğunlukla 40 yaş üstü sünnetsiz kişilerde olur.
Kötü hijyen, HPV 16 ve 18 etkendir. “Karsinoma insitu” görünümü de olabilir.
Penisin in situ karsinom kategorisinde 3 önemli lezyonu vardır:
- Bowen hastalığı: En sık formlardan biridir. Penis derisi üzerinde yerleşir. Vulva ve oral
mukozada da olur. Soliter plak tarzı bir lezyondur. Histolojisinde epidermiste, alttaki stromaya
infiltrasyon göstermeyen malign hücreler görülür. Skuamöz hücreli karsinoma dönüşme riski
%10dur. Ayrıca viseral tümörlerle de Bowen görülme sıklığı artmaktadır.
- Queyrat eritroplazisi: Glans peniste ve diğer mukozal yapılarda eritamatöz bir yama
şeklindedir.
- Bowenoid papülozis: Premalign, venerial geçişli viral (HPV) lezyondur. Multipl olur. Bowen’e
benzer.
Skuamöz hücreli karsinom: Gri, kabuklu, papiler bir lezyondur. Alttaki dokuyu infiltre edip ülsere,
düzensiz sınırlı bir lezyon oluşturur. Verrüköz karsinomda tümör papiller paternde büyür. Skuamöz
hücreli karsinomlar sessiz, lokal infiltratif lezyonlardır. Bölgesel metastazlar hastaların %25’inde
inguinal lenf nodlarına olur (Bkz. Vulva CA). Nispeten iyi prognozludur.

SKROTUM, TESTİS VE EPİDİDİM

Skrotal kese tümörü nadir olur. Skuamöz hücreli ca en sık görülenidir ve çevresel faktörlerle çok ilişkilidir
(baca temizleyiciler).
Hidrosel: Testis büyümesinin en sık nedenidir. Tunika vajinaliste seröz sıvı birikimidir. Biriken sıvı kan
ise hematosel,lenf sıvısı ise “şilosel” denir.

KRİPTORŞİDİZM VE TESTİKÜLER ATROFİ


Testisin, skrotuma inememesi kriptorşidizmdir. Normalde testis çölemik kaviteden gebeliğin üçüncü
ayında inmeye başlar ve son iki ayında inguinal kanaldan geçip yerine oturur. Doğumda hala yerine
oturmamıştır. 1 yaşından önce tam teşhis koymak zordur.
İnmemiş testiste seminom gelişme riski çok yüksektir.Sağ testisi biraz daha sık tutar. %25 vaka
bilateraldir. Atrofiye ve seminom gelişimine yol açar.
Testiste atrofi bulguları: Testiste atrofi sebepleri:
Seminifer tubullerde hyalinizasyon Kriptorsidizm
Germ hücre kaybı Kronik iskemi
Stromada leydig hücre hiperplazisi Travma, radyasyon
İntratubuler germ hücreli neoplazi Kemoterapi
Siroz (hiperöstrojenemi)
DrTus.com 86
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

İntratubuler germ hücreli neoplazi: Germ hücrelerinin seminifer tubul içine sınırlı atipisi. Displazik
bir gelişimdir. Özellikle seminoma predispozedir. Kriptorşidizm haricindeki atrofi sebepleri ile
birliktelik göstermez.
Leydig hücreleri: Testisin interstisyel hücreleridir. Stoplazmalarında Reinke kristalloidleri bulunur.

Bilateral kriptorşidizm steriliteye yol açar. Unilateral olan da, karşı inen testiste
atrofiye yol açıp, sterilite etkeni olabilir. Ayrıca inmemiş testis, tek taraflı da olsa testis
tümörü riskinde artış meydana getirir. Orşiopeksi atrofi şansını azaltsa da fertiliteyi
garanti etmez.

Testis biyopsilerinde histopatolojik fertilite belirlmesi için kullanılan skorlama sistemi: Johnson
skorlaması

EPİDİDİM
Tüberkülozun en sık tuttuğu erkek genital organdır.

Adenomatoid Tümör:
Epididimin sık tümörüdür. Benigndir. Mesothelial orjinlidir ve epididimde düzgün sınırlı nodüler
kitle yapar.

TESTİS TÜMÖRLERİ
Germ hücreli ve seks kord stromal tümörler olarak 2 kategoriye ayrılabilir. En sık germ hücreli
tümörler görülür. Ortalama 15-34 yaş arası pik yaparlar.Genellikle nedenleri bilinmez.

Risk faktörleri
Kriptorşidizmde risk 10-40 kat artmıştır.
Testiküler feminizasyon
Klinefelter Sendromu

Testis tümörlerinin sınıflandırması


DrTus.com 87
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER


• Bir histolojik paternli tümörler
• Seminoma (en sık)
- Spermatositik seminoma
- Embriyoner karsinoma
- Yolk sak tümörü (infantil tip embrionel karsinom)
- Poliembrioma
- Koryokarsinoma
- Teratom
• Matür teratom
• İmmatür teratom
• Malign transformasyon gösteren tip
Birden fazla histolojik patern içeren tümörler
Embrioner kanser + teratoma / teratokarsınom(en sık)
- Koryokarsinoma ve diğer tipler
- Diğer kombinasyonlar
SEKS KORD STROMAL TÜMÖRLER
- İyi diferansiye tipler
- Leyding hücreli tümörler
- Granüloza hücreli tümörler
- Sertoli hücreli tümör

GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER

SEMİNOM:
En sık tek komponente sahip germ hücreli tümödür
En sık 30 yaş civarında ağrısız kitle olarak ortaya çıkar
En radyosensitif testis tümörüdür
Disgerminomun erkekteki karşılığıdır
En sık klasik subtipi görülür. Ancak en iyi prognozlu olan ve ileri yaşta görülen varyantı
spermositik seminomdur.
Kriptorşidizmde en sık gelişen tümördür.

EMBİYONEL KARSİNOM:
α-FP ve �HCG yükselebilir.2.sıklıkla görülen germ hücreli tümördür. Mikroskopide
undiferansiye glandüler,alveoler,irregüler papiller yapılar içerir.

YOLK SAC TÜMÖR(ENDODERMAL SİNÜS TÜMÖRÜ-İNFANTİL


EMBRİYONEL KARSİNOM)
3 yaşın altında en sık rastlanan testis tümörüdür.α-FP salgılayabilir. AFP ve ∝1 antitripsin ile
DrTus.com 88
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

pozitif eoznofilik hyalin globüller bulunur. Schiller Duval cisimleri içerirler.

KORYOKARSİNOM:
En malign testis tümörüdür. �HCG salgılarlar

MİKS TÜMÖRLER
En sık gözlenen testis tümörüdür.En sık teratokarsinom(teratom+embriyonel karsinom)
görülür.

SEKS KORD STROMAL TÜMÖRLER


Sertoli-leydig Hücreli Tümör:
Reinke kristalleri içerir.Testosteron salgılarlar.Jinekomasti-Puberte prekoksa neden
olabilirler.Leydig hücreli tümöre Hilus hücreli tümörde denir.

Metastatik Tümörler
İleri yaşta en sık lenfomalar metastaz yapar.Lenfomalar 60 yaş üstü en sık testis
tümörleridir.Sıklıkla diffüz büyük hücreli lenfoma subtipindedirler.

Evreleme:
Evre I: Testise sınırlı tümör.
Evre II: Diafram seviyesinin altındaki retroperitoneal lenf nodlarına metastaz.
Evre III: Retroperitoneal lenf nodlarının daha ötesine metastaz.

PROSTAT
DrTus.com 89
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Prostat bir eksokrin salgı bezidir. Anatomik ve biyolojik olarak; periüretral alanı kapsayan santral ve
bunun çevresini kaplayan periferik zonlardan oluşur.
Glandların yanısıra düz kastan zengin, fibromuskuler bir stroması vardır. Prostat glandlarını döşeyen
küboidal epitel tabakasının arasına serpilmiş “bazal hücreler”, aynı meme duktuslarındaki küboidal
hücrelerin tabanına yerleşmiş “myoepitel hücreleri” gibi, malign tümöral proliferasyonlarda kaybolur.
Bu tümöral glandla, benign glandları ayırmakta kullanılabilir.

Prostatit
Akut ya da kronik olabilir.
AKUT BAKTERİYEL PROSTATİT: En sık sebebi E.Coli ve gram (-) çomaklardır. KRONİK
BAKTERİYEL PROSTATİT: Tekrarlayan akut prostatit ataklarını takip edebilir, ya da kronik olarak
başlayabilir. Bazı vakalarda akut prostatik etkenleri bulunur.Organizma izole edilemezse “Kronik
abakteriyel prostatit” ten bahsedilir.Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları kronik bakteriyel
prostatitlerde görülür.

Morfoloji
Akut prostatit, nötrofilik bir inflamasyon, konjesyon ve ödemle karakterizedir. Kronik prostatitte
değişken miktarlarda lenfoid infiltrasyon ve lenfositlerin yaptığı glandüler hasar bulguları izlenir.
DrTus.com 90
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Tüberküloz, sarkoidoz gibi granülomatöz inflamasyonlar da görülebilir.


Klinikte disüri, idrar sıklığında artma, bel ağrısı ve lokalize edilemeyen pelvik ağrı görülür.
Tekrarlayan ÜSİ’larının önemli nedenlerinden biridir.

Prostat Nodüler Hiperplazisi (BPH; BENİGN PR. HİP.):


Santral zondan çıkarlar. Bu yüzden ön planda bası semptomları yaparlar.
Prostat büyümesinden en fazla sorumlu olan ve prostatı en fazla büyüten hastalıktır.
Prostat ağırlığı ultrasound la ölçülür ve 40 gramı aşarsa büyümüş kabul edilir.Histolojik olarak hem
glandüler hiperplazi, hem stromal (düz kas) hipertrofisidir. Glandüler lümenlerde sıklıkla proteinöz
bir materyel izlenir (Corpora amylacea). Ancak bu materyal normal prostatta da gözlenir.
Puberte öncesi kastre erkeklerde nodüler hiperplazi gelişmez. Dihidrotestesteron (DHT)’un
(testesteron türevi) proliferasyon için majör stimülan olduğu düşünülmektedir. DHT, 5-� redüktaz
enzimi ile oluşur. Bu yüzden 5α-redüktaz inhibitörleri tedavi için kullanılır.
Bu testesteron etkisine rağmen;
Yaşlı kimselerde daha sık görülür.
Testesteron verilmesi var olan hiperplaziyi büyütmez.
Tanı ve tedavi için “transüretral rezeksiyon – TUR” yapılır. BPH’leri kanserleşmezler.

Prostat Karsinomu
Erkeklerin en sık viseral kanseridir. Ölüm oranlarında akciğerden sonra ikincidir. 65-75
yaşlar arası pik yapar. Latent kanserler, klinik olarak belirgin olanlardan fazladır. 80 yaşın
üstünde %50 erkekte bulunur.
Sebepler tam bilinmese de hormonal, çevresel ve genetik faktörler rol oynayabilir. Prepubertal
kastrasyonlu erkeklerde görülmemesi ve orşiektomi sonrası ya da dietilstilbesterol gibi
östrojenlerin uygulanmasının tedavi edici etkisi androjen etkisini düşündürür.

Morfoloji:
%70 periferik zonda olur ve bu yüzden rektal palpasyonla hissedilebilmektedir. Periferik
olduğundan bası semptomu az olur ve daha geç farkedilir. Bölgesel lenf nodlarına erkenden
metastaz olabilir. Çevre dokulara, mesane duvarına yayılabilir.
Alt genitoüriner yapıları rektumdan ayıran Denonvillier fasyası tümörün posterior yayılımını
genellikle engeller. Bu yüzden rektum invazyonu nadirdir.
Mikroskopik olarak çoğu adenokarsinomdur. Histolojik derecelendirmesi “Gleason”
skorlaması” yapılır.Gleason skorlaması prognozu gösterir.Grade yükseldikçe prgnoz
kötüleşir.

Klinik Özellikler:
Kemik metastazları (özellikle vertebra) sıktır ve osteolitik ya da daha da sık olarak osteoblastik
natürde olabilirler. Osteoblastik metastaz varlığı erkekte ilerlemiş prostat kanseri için
tipiktir ve metastaz alanında reaktif yeni kemik yapımı olmasıdır. Bu hastalarda hiperkalsemi
gelişme oranı düşer.
Serum “prostat-spesifik antijen” ölçümü (PSA) erken prostat ca teşhisi için sık kullanılır. PSA
DrTus.com 91
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

normal ve tümöral prostat tarafından üretilir. PSA’nın zaman içendeki değişim oranını bulmak
(PSA hızı) yada PSA değerinin prostat büyüklüğüne oranını hesaplamak (PSA densitesi) gibi
yöntemler nodüler hiperplazi, prostatit ve karsinomlarda ayırıcı tanıya gitmekte yardımcı
olsabilir. PAP(asit fosfataz) da tanıda kulllanılabilir.
Kesin tanı rektumdan girilerek yapılan iğne biyopsisi ile konur.Tedavide Stage ve grade’e
göre cerrahi, RT veya hormon uygulanımı söz konusu olur.

EVRE
A) Mikroskopik tümör
B) Palpabl tümör
C) Ekstrakapsüler yayılım
D) Metastatik hastalık
(D1)(Pelvise sınırlı)
(D2)(Pelvis dışı)

FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİKLER
Memenin en sık görülen nodüler lezyonudur. Genç ve orta yaşlarda sık görülür. Stromal fibrozisten,
epitelyal hiperplaziye kadar bir grup değişikliğe verilen genel isimdir. Menstruel siklusa eşlik eden meme
siklusunda bir bozukluk sonucu oluştukları düşünülür. Östrojen ve OKS insidansı arttırmaz, hatta OKS
azaltabilir. Çoğunlukla nodül formasyonunda lezyonlardır. İki grup değişiklik var:

A-PROLİFERATİF OLMAYAN DEĞİŞİKLİK


Kistler ve Fibrozis
Nonproliferatif değişiklik en sık görülen değişikliktir. Stromada fibrozis, duktuslarda dilatasyon
ve kist formasyonu izlenir. Kistler çoğunlukla multifokaldir. Kahve-mavi renklidir, seröz sıvı ile
doludur (Blue dome kist). Kist epiteli kolumnar ya da küboidal; çok sıralı ya da atrofik olabilir.
Bazen hafif papiller proliferasyonlar yapabilir. Bazen geniş eozinofilik stoplazmalı büyük hücreler
tarafından çevrelenirler (Apokrin metaplazi). Stroma fibroz dokudan oluşur.

B-PROLİFERATİF DEĞİŞİKLİKLER
•Epitelyal Hiperplazi (Proliferatif Fibrokistik Değişiklikler)
Duktus, terminal duktül ve bazen de lobüllerde proliferasyon ile karakterizedir. Hafif, orta, ağır
derecelerde olabilir. Derecesi yükseldikçe, küboidal düzenli epitel hücrelerinin duktus kavitesini
doldurduğunu görürüz. Fenestrasyonlar, papillomatozis olabilir.
Bazen çok sıralı, düzensiz ve atipik hücrelerin proliferasyonu görülebilir. Bunlar nerdeyse CA insitu
ya benzerler. Atipik hiperplazi adı verilir. Bir sonraki aşama artık “in situ karsinom”dur.
Epitel hiperplazisi varlığında karsinom gelişim riski her iki meme için de yükselir.
DrTus.com 92
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Atipik lobüler hiperplazi, terminal duktül ve asinüslerin proliferasyonu için kullanılan bir terimdir.

•SKLEROZAN ADENOZİS
Daha az görülmesine rağmen klinik ve patolojik olarak CA ile karışabileceği için önemlidir.
Radyal skar şeklinde bir fibrozis ve küçük duktus ve asinilerin proliferasyonu izlenir. Glandlar
küçük ve sırt sırta vermiştir (adenozis). Fibrozis nedeniyle sert kıvamlı ve düzensiz sınırlıdır. Bu
nedenle klinikte karsinomla karışabilir. Ayırıcı tanı myoepitelin varlığı ile yapılır. Karsinoma ilerleme
riski minimaldir.

Fibrokistik Değişiklikle Meme Kanserinin İlişkisi


• Hiç artmamış ya da minimal artmış risk: Fibrozis, kistik değişiklik, apokrin metaplazi,
sklerozan adenozis,hafif hiperplazi (son ikisi minimal artmış risk)
• Hafif artmış risk (1.5-2 kez): Orta-ağır hiperplazi, duktal papillomatozis
• Çok artmış risk (5 kez): Atipik hiperplazi (en yüksek risk)
• Proliferatif lezyonlar multifokal olup karşı memede de risk mevcuttur.
Aile hikayesi: Tüm kategorilerin riskini arttırır.

İNFLAMASYONLAR
Nadirdir. Mastit, yağ nekrozu şeklindedir. Karsinom riski artmaz.

Akut Mastit:
Kanallardan bakteri girdiğinde olur (meme başı çatlakları). Staf.multipl abseleri indükler. Büyük
olursa skar bırakıp palpabl olabilir. Streptokoklar tüm memeye yayılıp ağrı, şişme ve hassasiyet
yapar.

Meme Dukt Ektazisi (Plazma Hücreli Mastit, Periduktal Mastit):


Ana duktusta sekresyonun birikmesi, duktusu rüptüre etmesi sonucu çevresinde lenfosit,
plazmosittir ve granülomlar içeren iltihabi reaksiyon gelişmesi ile karakterizedir. 40-50
yaşlarında kadınlarda görülür. Meme başında çekilme yapıp karsinomla karışabilir. Sigara ile
ilişkilidir.

Travmatik Yağ Nekrozu:


Kitle yapan nadir bir lezyondur. Bazılarında travma hikayesi vardır. Başlangıçta küçüktür,
hassastır. İyi sınırlıdır. Nekrotik yağ dokusunu çeviren nötrofil ve makrofajlarla karakterizedir
(lipogranülom). Zamanla fibröz doku ve mononükleerler gelir. Skar dokusu gelişir. Ortasında
debrisle dolu bir kist kalabilir. Skar ve kist içeriği kalsifiye olabilir.

MEME TÜMÖRLERİ

FİBROADENOM
DrTus.com 93
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Memenin en sık görülen benign tümörüdür. Ayrıca genç kadınların en sık meme tümörüdür.
Kapsüllü, mobil ve iyi sınırlı, benign lezyonlardır. Ortalama boyutu 2 cm.dir. Östrojen aktivitesinin
rolü düşünülmektedir. Genç kadınlarda sık görülür. Nadiren multipl veya çok büyük olabilirler (Dev
fibroadenom).
Kolaylıkla çıkarılırlar. Histolojik olarak gevşek bir fibroblastik stromal üreyiş içinde yarık biçiminde ve
düzenli bir epitelle döşeli boşluklar izlenir. Stromal bir tümör olarak kabul edilir. Mammografide
makrokalsifikasyonlar tipiktir.Siklosporin alanlarda bilateral ve multisentrik olma ihtimalleri
artar.
Menstrüel siklusun sonlarında ve gebelikte büyürler. Regresyon, kalsifikasyon görülebilir. Asla
malignleşmezler.

FİLLOİDES TÜMÖR (BENİGN VE MALİGN)


Fibroadenomdan daha seyrektir. Fibroadenoma benzer ama ondan gelişmez.
Daha ileri yaşlarda görülür.
Daha büyüktürler.
Mikroskopide stromal hücresellik ve mitoz daha yüksektir.
Sadece bu görünümdeki tümörler benign filloides tümör kabul edilir. Malign filloides tümörde
anaplazi, abartılı mitoz izlenir ve çevre meme dokusu malign stroma ile infiltre edilir. Çoğunlukla
lokalize kalırlar. Eksizyonla kür olur. Malign formlar tekrarlayabilir. Ancak %15’i metastaz yapar.

İntraduktal Papillom
Bir duktus içine neoplastik papiller büyüme olmasıdır. Çoğunlukla tektir ve ana laktiferöz dukt
ve sinuslarda izlenir. Kanlı ve seröz meme başı akıntısı ve subareolar bölgede bir kaç
mm.lik kitle şeklinde görülür. Nadiren meme başını retrakte eder.
Kistik genişlemiş bir duktus içine papillomatöz proliferasyonla karakterizedir. Benign bir lezyon
olduğuna göre lezyonel duktusta myoepitel tabakası mevcuttur. Nadiren multipl olabilirler ve bu
durumda malign formlar olabilir. Tek lezyonlar hemen daima benigndir. Papiller karsinoma
dönüşebilir.

MEME KANSERLERİ

Kadınlarda ölüme yol açma sıralamasında ikincidir (birinci akciğer kanseri). Hastaların 1/3’ü tümörü
nedeniyle ölür.

EPİDEMİYOLOJİ VE RİSK FAKTÖRLERİ


a- Çevresel faktörler
b- Yaş: 30 yaşından küçüklerde nadir. Menopoza kadar risk artar, sonra sabit kalır.
c- Genetik ve Aile Hikayesi: Ailede meme CA hikayesi varlığı meme CA riskini en fazla arttıran
risk faktörüdür. Erb-B2 onkogen ekspresyonu meme kanserli hastaların üçte birinde vardır. Ayrıca
az görülmekle birlikte meme CA gelişimiyle seyreden sendromlar da vardır:
1. BRCA-1 gen mutasyonları : meme kanseri dışında over CA gelişim riski de artmaktadır. Prostat
ve kolon CA riskini arttırdığı da söylenir.
2. BRCA-2 gen mutasyonları: Aynı şekilde meme ve over CA riski artar. Erkeklerde de mutasyonu
görülür.
Bu iki genin mutasyonunda çoğunlukla yaşlı kadınlarda tümör görülür.
DrTus.com 94
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

3. P53 mutasyonları izlenen Li-Fraumeni sendromunda meme CA görülür. Bu sendromda tumor


40 yaş altında görülür ve çoğunlukla multipldir.
4. Cowden hastalığı
5. Ataksi telenjiektazi
d- Endojen östrojenlere maruzatın uzaması: Erken menarş, geç menopoz, gecikmiş doğum yaşı,
hiç doğurmama, kısa sure emzirme riski arttırır.
e- Önceki proliferatif meme hastalığı: Özellikle atipik hiperplazi
f- Daha önceden meme Ca geçirmiş olmak ikinci primer meme Ca riskini 10 kez arttırır.

ZAYIF RİSK FAKTÖRLERİ


a- Eksojen östrojene uzun sure maruz kalma: Östrojen replasman tedavisi riski arttırır.
Osteoporozu engellemek yada kalp hastalığına karşı koruyucu olarak kullanılabilir. Kombine
östrojen – progesterone kullanımının riski azalttığına dair kesin bir bulgu yoktur.
b- Oral kontraseptifler ( hiçbir risk arttırıcı yönü olmadığı da söylenir)
c- Obesite, alkol, sigara, yağlı diyet tam kanıtlanmamış faktörlerdir.

Morfoloji
Sol meme biraz daha fazla etkilenir. %4 hastada multipl ya da bilateral lezyonlar vardır.
Tümörlerin %50’si “üst dış kadran” yerleşimlidir. Bunu %20 ile santral bölge izler.
Meme kanserleri çoğunlukla “terminal duktolobüler unit” dediğimiz yapıdan çıkarlar. Bu
kısımdan da çoğunlukla duktal, daha az oranda lobüler karsinomlar çıkar. Aksi belirtilmedikçe
“meme kanseri” terimi duktal karsinomu tanımlar. Duktal ve lobüler kanserler de bazal membranı
aşıp aşmamalarına gore “invaziv “ yada “insitu” olarak sınıflandırılır.

•İnsitu (noninvaziv) kanserler: Tüm CA lerin %15-30’u


Duktal karsinom insitu (DCIS)
Lobüler karsinom insitu (LCIS)
•İnvaziv (infiltratif) karsinomlar: %70-85’i
İnvaziv duktal karsinom %79 → En sık görülen meme CA
İnvaziv lobuler karsinom %10
Meduller karsinoma %2
Kolloid (müsinöz karsinom) %2
Tubuler ve kribriform karsinomlar %6
Papiller karsinom %1 → içlerinde en az görülen formdur
İnvaziv duktal karsinomda tümöre çoğunlukla yoğun fibröz bir stroma eşlik eder. Bu durumda
“skirröz karsinom” da denir.

Non-invaziv (İn Situ) Karsinomlar


Duktal Karsinoma İn Situ (İntraduktal Karsinom)
Lobülerden daha sık görülür. Tüm meme Ca ların %20-25’idir. Klinik olarak palpe edilebilen bir
kitle yapmayabilir. En tehlikeli ve en sık formu komedokarsinom dediğimiz formdur.
Kesitinde içi nekrotik bir materyalle dolu duktus yapıları izlenir. İnvazyon gelişme eğilimi en
yüksek olan ve en kötü prognozlu “”intraduktal karsinom formudur. Nadiren meme başı ve
areola epidermisine tümöral hücre yayılımı görülebilir (paget hastalığı). İnvaziv Ca gelişimi
DrTus.com 95
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

genellikle in situ lezyonun çıktığı bölgede görülür.


İn situ karsinomlar klinik olarak palpabl kitle, mamografik densiteler
(mikrokalsifikasyonlar)(mikrokalsifikasyona en sık neden olan lezyon) ya da meme başı
akıntısı ile şüphe uyandırırlar. Mamografide dallanan kalsifiye duktuslar görülmesi bu tanıyı
düşündürür. Tedavisi mastektomi veya mastektomi + RT dir.

Lobüler Karsinom İn Situ (LCIS)


Hücreler daha küçük, monoton görünümlü hücrelerdir. İntraduktal karsinom ya da invaziv
karsinomla birlikte olabilirler. Bilateral ya da multipl olma eğilimleri yüksektir. Zamanla
1/3’ü invaziv karsinoma döner. İlginç olarak bu invaziv karsinomlar çoğunlukla duktal
yapıdadır.
LCIS kitle yapmaz. Kalsifikasyon az görülür. Karşı memede invaziv karsinom gelişim riski
aynı taraf memedekindeyle aynıdır. Cerrahi tedavi bilateral mastektomi gerektirir.

Memenin Paget Hastalığı


Az görülen ve yaşlı hasta gruplarını daha çok ilgilendiren bir lezyondur. Duktal karsinomun
meme başına yayılımıdır. Çevre meme dokusunda fissurleşme, ülserleşme, hiperemi ve
ödem izlenir. Prognozu derideki yayılımına değil, duktal karsinomun yaygınlığına bağlıdır.
Zemindeki duktal CA invaziv ya da insitu olabilir.(Bkz. Vulva)

İnvaziv (İnfiltratif) Karsinomlar


Invaziv Duktal Karsinom

En sık görülen kadın malignitesidir. Birkaç santimetre çapında, sert kıvamlı, düzensiz sınırlı
kitledir. Kesit yüzeyinde nekroz ve kalsifikasyon izlenebilir. Deri, meme başı retraksiyonları
görülür. Histolojik olarak dens bir stromada yayılmış tümöral ada ve kordon yapıları izlenir.
Tümörün kenarlarında tumor hücrelerinin çevre yağlı dokuya invazyonu görülür. Perivasküler
ve perinöral boşlukların tutulumu sıktır.

İnflamatuar Karsinom
Klasik invaziv duktal karsinomun çok hızlı büyüyen klinik varyantıdır. İnflamasyonla ilişkisi yoktur.
Kliniğinde verdiği izlenimden dolayı bu adı alır. Kitle yapmaz; çünkü memenin nerdeyse tamamı bir
kitledir, yaygın invaze eder. Çok kötü prognozludur.

İnfiltratif Lobüler Karsinom


Lobuler karsinom sınırları belirsiz kitleler yapar. Histolojik olarak fibröz bir stromada tek hücre
kalınlığında kordonlar yapması tipiktir. Tümör hücreleri küçük ve uniformdur. Önemli bir formu
tümör hücrelerinin stoplazmalarında müsin vakuolleri izlenen “taşlı yüzük hücre” paternidir.

DİKKAT!!!
Memenin lobüler ve midenin diffuz tip karsinomlarında hücrelerin stromayı tek tek, gruplar
yapmadan infiltre etme eğilimleri ve taşlı yüzük hücreli karsinom gibi bir alt gruba sahip
DrTus.com 96
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

olmaları ortak birer özelliktir.

Klasik olarak tümör hücreleri bir karıca dizisi gibi tek sıra halinde sırt sırta
dizilip (indian file), duktus ve asini yapılarını “hedef tahtası” tarzında
çevrelerler (Boğa gözü paterni). Bilateral ve multipl olma şansları
yüksektir. Serebrospinal sıvıya (karsinomatöz menenjit), serozal
yüzeylere, overe, uterusa ve kemik iliğine yayılım oranları diğer tiplerden
daha yüksektir.
Meduller Karsinom
Büyük, yumuşak kitlelerdir. Düzgün sınırlıdır (Fibroadenomla klinik olarak karışabilir). Stroması
çok zayıf, tümör hücresi çoktur. Yoğun lenfositik infiltrasyon tipiktir. Bu lenfosit yanıt,
tümöre karşı oluşan bir cevaptır ve bu tümörlerin prognozu nisbeten iyidir. Daha genç
hastalarda olur. Hormon reseptörü taşımazlar ve erb-B2 negatiftirler. BRCA 1 mutasyonu
görülebilir.

Kolloidal (Müsinöz) Karsinom


İntraselüler ve ekstraselüler müsin üretir. Yaşlı kadınlarda olur. Yumuşak kitlelerdir. Müsin
gölcükleri içine dağılmış küçük tümöral hücre grupları izlenir. Prognozu normal invaziv
karsinomdan daha iyidir. Hormon reseptörü var, erb B2 nadirdir.

Tubuler Karsinom
Küçük boyutlardadır. İyi diferansiye tubullerden oluşur. En iyi prognozlu tümördür. Hormon
reseptörü var, erb B2 çok nadirdir.

Papiller Karsinom
Nadir bir tiptir. Papiller yapılar görülür.

Lenfanjiosarkom:
Mastektomiden sonra kronik lenfödem zemininde gelişebilir.

İnvaziv Kanserlerin Özellikleri


Deri, göğüs duvarı, deri lenfatikleri ve pek çok lenf nodu yayılımı yapabilen tümörlerdir. Deriye
yayılmaları deri ve meme başı retraksiyonu yapar. Lenfatik kanalların tutulumu lenfödeme yol
açar; bu vakalarda deride “portakal kabuğu manzarası” oluşur.
Mamografide mikrokalsifikasyonlar (özellikle skiröz karsinomda) saptanabilir. %60-80’inde bulunur
(Fibrokistik hastalıkta da oluşabileceğini unutma!).
Yayılım lenf ve kan damarları ile olur. 2/3’ünde aksiller lenf nodları tutulmuştur. Santral ve dış
kadrandakiler aksiller lenf nodlarını; iç kadrandakiler internal meme lenf nodlarını tutma
eğilimindedir. Akciğer, iskelet, karaciğer, adrenal, beyin dalak, hipofiz, yayılabileceği bölgelerdir.
DrTus.com 97
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

Meme Karsinomlarının Radyolojik Görünümleri


• Dansiteler: İnvaziv karsinomlar düzensiz sınırlı densiteler olarak görülebilir. İyi sınırlı densiteler
kist ya da fibroadenom olabilir. Meduller ve kolloid Ca lar da iyi sınırlı olabilir.
• Yapı distorsiyonları: Normal parankimal patern bozulmuştur. Özellikle lobüler karsinomda görülür.
• Kalsifikasyonlar: Küçük düzensiz, çok sayıda izlenen yapılardır. DCIS malignite ile ilgili en sık
kalsifikasyon nedenidir.
• Zaman içinde değişiklik görülmesi
Bazı tümörler ise palpe edilebilir ama mamogramda görülmeyebilir. Bunun sebepleri:
- Özellikle genç kadınlarda tümörü çevreleyen dens stroma
- Kalsifikasyon olmayışı, küçük boyut
- Göğüs duvarına yakın ya da periferik lokalizasyonda oluşu.
Dolayısı ile kitle görülmeyişi benignite anlamına gelmez.

Grade ve Klinik Evre


Diferansiyasyon derecesine gore üç histolojik grade’e ayrılır: İyi, orta, kötü diferansiye .
Grade’leme için Bloom – Richardson yöntemi kullanılır.

Kötü Prognoz Kriterleri


Meme kanserinde en önemli prognostik faktör klinik evre (stage) ve aksiller lenf nodu
metastazının var olup olmamasıdır. Lenf nodu tutulumu olan vakalar daha kötü prognozludur.
Bunların içinde de 4 ya da daha fazla lenf nodu tutulanlar, 3 ya da daha az tutulanlardan kötü
prognoz gösterirler.
Bunun dışındaki kötü prognoz kriterleri önem sırası gözetilmeden aşağıda sıralanmıştır.
- Yaygın ödem ve deride multipl nodule görülmesi
- Göğüs duvarına fiksasyon
- İnternal meme nodları veya supraklaviküler lenf nodlarına metastaz
- İnflamatuar karsinom kliniği
- Uzak metastaz bulunması
- Tümör çapı >2 cm tümörler
- Proliferasyon hızı ve anöploidi derecesi
- C-erb-B2 ekspresyonu
- Angiogenez: Tümör içinde ve dışında yeni damar formasyonu görülmesi metastaz şansını
arttırır.
- Histolojik tip ve grade: 30 yıllık yaşam süreleri intraduktal CA için %74, infiltratif duktal için
%29’dur. Kötü diferansiye tümörlerin prognozu daha kötüdür. Taşlı yüzük hücreli
karsinomlar kötü prognozludur.
- Lenfovasküler invazyon: LN tutulumu olmayanlarda kötü prognoz işaretidir. Dermal
lenfatiklerin tutulumu durumu iyice kötüleştirir.
- Östrojen ve progesterone reseptörü ekspresyonunun olmaması kötü prognozdur.

ERKEKLERDE MEME HASTALIKLARI


Jinekomasti
Östrojen artışıyla olur. Kadındaki fibrokistik hastalığın özdeşidir. En sık sebebi sirozdur.
Klinefelter sendromu, östrojen secrete eden tumor, östrojen tedavisi ve nadiren dijitalizasyonla da
olur. Puberte ve yaşlılıkta olabilir.
İntraduktal hiperplaziye benzer. Memede asinüs yapısı görülmediği için sadece duktus
DrTus.com 98
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ

proliferasyonu görülür. Büyümenin nedeni budur.

Karsinom
Nadirdir. İleri yaşlarda olur. Çabucak deri ve göğüs duvarını infiltre eder. En sık İnvaziv duktal
karsinom görülür. Nadiren lobüler karsinom da görülür. Çoğunlukla LN yayılımı ve uzak metastaz
bulunur.

You might also like