Professional Documents
Culture Documents
3 Böbrek
3 Böbrek
com 1
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
BÖBREK HASTALIKLARI
Azotemi, kan üre nitrojeninin (BUN) ve kreatinin yükseldiği durumdur ve azalmış glomerüler filtrasyon hacmi nedeni
ile olur.
Prerenal azotemi böbrekte parankimal hasar olmaksızın böbrek hipoperfüzyonu nedeni ile olur.
Postrenal azotemi idrar akımı böbrek dışında bir yerde tıkandığında gerçekleşir.
Azotemi, bir takım klinik semptomlarla birlikte görülmeye başlandığında üremiden bahsedilir. Üremide ilave böbrek
hasarı, kalp, GIS ve nöromusküler sistem tutulumu olur.
GLOMERÜLER HASTALIKLAR
Böbrek parankiminde belli ölçüde kaybı olan hastalarda geri kalan glomerüller hipertrofiye
gider. Renal yıkılım glomerülopatisi, hipertrofiye giden glomerüllerin nedeni tam anlaşılamamış
sekonder kaybıdır. Genellikle mezengial sklerozla sonlanır (Bkz. Fokal segmental
glomerüloskleroz).
* = Örn. Ig A nefropatisi
** = Örn. Poststreptokoksik glm.nefrit
*** = Örn. ANCA glm.nefriti, antiGBM glm.nefriti
Nefrotik Sendrom
Masif proteinüri (>3.5 gr. Protein), generalize ödem, hipoalbuminemi (<3 gr.,/dl),
hiperlipidemi ve lipidüri ile karakterizedir. Başlangıçta hematüri, azotemi, hipertansiyon yoktur.
Nefrotik sendromun nedenleri yaşa göre değişik dağılımlar gösterir. 15 yaşından küçük
çocuklarda hemen her zaman primer nedenlidir ve bunlar arasında en sık (%65) lipoid nefroz
görülür. Adultlarda sekonder (sistemik) hastalık görülme oranı ise %40’lardadır.
En sık primer neden membranöz GN’dir (%40). En sık sistemik neden diabet, sonrasında
SLE ve amiloidozdur.
SLE
İnorganik tuzlara maruz kalma (altın, civa),
İlaçlar (penisilamin, kaptopril)
Metabolik hastalıklar (DM, tiroidit).
Yine de %85 primer, idiopatiktir.
Patogenez
Kronik immun kompleks nefritinin bir formudur. Primer MGN’de endojen yada glomerülce
tutulmuş antijenlere in-situ yanıt vardır. Glomerül kapiler duvarı hasarının MAC (C5-9) ile
olduğu düşünülmektedir. Çünkü lezyonda iltihap hücresi yoktur ama yaygın kompleman
bulunur.
Morfoloji
Işık mikroskobunda GBM’ın difuz kalınlaştığı görülmektedir. EM’da GBM’ın epitelyal
tarafında subepitelyal dikensi depozitler birikir. (Diken-kubbe görünümü) IF’ta GBM
boyunca granüler Ig G ve C3 birikimi görülür.
Klinik Gidiş
Öncesinde bir hastalık olmaksızın nefrotik sendrom ya da saf proteinüri şeklinde başlar.
Proteinüri selektif değildir ve steroid tedaviye yanıt vermez. İdrarla globulin ve albumin
kaybı olur. Sıklıkla yavaş bir seyir izler. %40 hastada 2-20 yıl arasında böbrek yetmezliği ile
sonlanan progresif gidiş olur. %10-30’u daha iyi bir gidiş gösterip parsiyel ya da tam remisyon
izlenir.
Morfoloji
Başlangıçta bazı glomerüller etkilenir (fokal). Progresyonla tüm korteks tutulabilir. Histolojide,
damar yumaklarının bazılarının tutulduğu diğerlerinin intakt kaldığı görülür (segmental).
Lezyonda mezenjial matriks artmıştır, fibrozis (skleroz) görülür. Bazal membranlar kollapsedir,
hyalin bir materyal depolanır, lipid damlacıkları izlenir. Nadiren tüm glomerülde skleroz görülür
(global skleroz).
DrTus.com 5
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Morfoloji
Tip I ve II için konuşacak olursak; mikroskopide her ikisi de benzer görünümdedir. Glomerüller
büyüktür; mezengial hücre proliferasyonu ve lökosit infiltrasyonu görülür. Lobüler bir
görünümü vardır. BM kalınlaşmıştır, glomerül kapiller duvarı çift kontur verir (tren ya da
tranvay rayı görünümü)
Tip I ve II’nin EM ve IF bulguları farklıdır.
Vakaların 2/3’ü olan tip I, subendotelyal elektron-dens depozitlerle karakterizedir. IF’da
granüler C3, IgG ve erken kompleman komponentleri izlenir.
Tip II’de, BM lamina densasında, elektron-dens, diffüz bir birikim görülür (Dens depozit
hastalığı). İmmunfloresanda İrregüler granüler odakçıklar halinde sadece C3 birikimi
izlenir.
Patogenez:
Sebebi tam bilinmeyen bir immun kompleks reaksiyonundan kaynak alıyor gibi durmaktadır.
SLE, Hepatit B ve C antijenleri ile de ilişkili olabildiği bildirilmiştir.
Tip II’li hastaların serumunda “C3 nefritik faktör” denen bir faktör alternatif kompleman
yolunu aktive etmektedir. Bu yüzden tip II’li hastaların serumlarında C3 seviyeleri ileri derece
düşmüştür.
Klinik gidiş:
Ana tablo nefrotik sendromdur. Akut nefrit ve hatta hafif proteinüri şeklinde de başlayabilir.
Prognoz kötüdür. Tip II’nin prognozu daha kötüdür.
Nefritik Sendrom
Genellikle akut başlangıçlı klinik bir komplekstir.
1) Hematuri
2) Oligüri ve azotemi
3) Hipertansiyon ile karakterizedir.
Morfoloji:
En karakteristik değişiklik uniform olarak, tüm glomerüllerin her yumağında artmış
selülaritedir (difuz). Artmış selülarite; mezengial, endotelyal proliferasyon, nötrofilik ve
monositik infiltrasyon nedenlidir. Çok az vakada “kresentik” glomerülonefrit gelişebilir.
EM’nda subepitelyal IgG ve kompleman depozitleri görülür. Bunlar 2 ayda kaybolur.
İmmunfloresanda mezengiumda ve bazal membranlar boyunca granüler tarzda Ig G, Ig
M, C3 birikir. (Hörgüçler)
Patogenez
Farklı hastalıklardan kaynak alabilir (renal ya da sistemik) çoğu vaka immunolojik
mekanizmalıdır. İmmunolojik temelde 3 gruba ayrılır
1) TİP I ANTİ-BM HASTALIĞI: BM’da IgG ve çoğu vakada C3’ün lineer birikimi görülür.
Bazılarında anti-BM antikorlar pulmoner alveolar BM ile çapraz reaksiyon verir. Pulmoner
DrTus.com 7
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Morfoloji:
Böbrekler büyük, soluktur, yüzeyinde peteşiyal hemorajiler vardır. Alttaki sebebe göre fokal
nekroz ve tromboz görülebilir. Histolojik görünüm glomerüllerde belirgin yarımay
oluşumlarıdır. Yarımaylar zamanla Bowman boşluğunu kapatır ve glomerülü baskılar.
Kreşentte hücre tabakaları arasında fibrin lifleri vardır ve kreşent oluşumunu bu fibrin kaçışı
başlatır. Zamanla tüm kreşentler skleroza gider.
- İdiopatik
- Postinfeksiyöz
- SLE
- Henoch-Schönlein purpura
- İdiopatik
- Wegener granülomatozis
gelişen gros hematüri görülür. Tipik olarak hematüri günler içinde kaybolur. Birkaç ayda bir
tekrarlar. Bel ağrısı ile ilişkilidir. Rekürren mikroskopik ve makroskopik hematürinin en sık
nedenidir. Henoch-Schönlein purpurasının bir varyantı olarak da kabul edilir. Çölyaklı
hastalarda ve dermatitis herpetiformiste IgA nefropatisi insidansının arttığı bulunmuştur.
Patogenezi bilinmemektedir. IgA serumda yükselmiştir. Mezengiumda IgA birikimi görülür.
Morfoloji
Lezyonlar histolojik olarak değişkenlik gösterir.
1-Normal
2-Mezangioproliferatif GN
3-Fokal proliferatif GN
4-Diffüz proliferatif GN
5-Kresentrik GN
Herediter Nefritler
Alport Sendromu
Lens dislokasyonu, posterior katarakt, korneal distrofi gibi göz lezyonları ve sağırlığın
eşlik ettiği glomerüler patolojidir. Erkekler daha çok tutulur 20-50 yaş arası yetmezlik gelişir.
Histolojik olarak segmental glomerüler proliferasyon ve/veya skleroz vardır, interstisyel
hücrelerde “köpüklü hücreler” görülür.
Kronik Glomerülonefritler
Kronik renal yetmezlikle (KBY) karakterize end-stage böbrek hastalığının önemli bir nedenidir.
KBY’nin %30-50 sebebidir. Çoğunlukla genç ve orta yaşlarda ilk kez tespit edilir.
Morfoloji:
Böbrekler simetrik olarak küçülmüş, yüzeyleri kızıl-kahve ve difuz olarak granüler
görünümdedir.
Mikroskopik anahtar bulgu yaygın glomerül skarları (diffuz glomerüloskleroz) Glomerüler
böbrek hastalığının son noktasıdır. Hastalığa kalın duvarlarla karakterize damar değişiklikleri
de çok sık eşlik eder. Hastalar genellikle hipertansif olur.
DrTus.com 9
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Tedavisiz prognoz kötüdür. Üremi ve ölüm olur. Transplant ya da dializ olmazsa 10 sene
içinde hasta ölür.
Bakteriyel endokardit
Diabetik glomerüloskleroz
Diabet olgularında renal mortalite ana ölüm nedenlerindendir.
a) Kapiller bazal membran kalınlaşması: Tüm diabet hastalarında izlenen bir bulgudur ve
progresiftir ayrıca tubül bazal membranlarında da izlenir.
b) Diffuz glomerüloskleroz: En sık rastlanan patolojidir. Kronik glomerülonefritte de
görülür.
c) Nodüler glomerüloskleroz: İnterkapiller glomerüloskleroz veya Kimmelstiel-Wilson
hastalığı olarak da bilinir. Diabet için patognomoniktir.
Amiloidoz
Diğer sistemik glomerülonefritler; Goodpasture sendromu, mikroskopik poliarteritis,
Wegener granülomatozisi, esansiyel miks kriyoglobulinemi, plazma hücre diskrazileri
glomerüler lezyonlar ile bir aradadır.
Patogenez
Bakteri sıklıkla asendan yolla gelir. Hematojenöz yayılım az görülse de infektif endokardit ve
septisemilerde sıklığı artar. Ascendan infeksiyonda önce distal üretra kolonize olur ve bakteri
yukarı doğru çıkar. Bu instrumantasyonla kolaylaşır. Ayrıca kadınlarda üretranın kısa olması
önemli bir risktir. Normalde idrar sterildir. Obstruksiyonlarla ya da mesane disfonksiyonlarıyla
mesanenin doğal savunma yolları kırılır. Bu yüzden benign prostat hiperplazisi ve uterin
prolapsusta ÜSİ eğilimi artar. Vezikoüretral reflüler de (VUR) önemli bir infeksiyon
kaynağıdırlar.
Pyelonefritin komplikasyonları septisemi, nekrotizan papillit, tekrarlayan
infeksiyonlardır. Diabet, bu komplikasyonların görülme olasılığını arttırır.
Hastalık benign ve kendi kendine sınırlanma eğilimindedir. Nekrotizan papillit gelişirse
prognoz daha kötüdür.
Morfoloji:
• Tek ya da her iki böbreği asimetrik tutan ve abse odakları ile karakterize hastalıktır.
İnflamasyon başta interstisyel dokuya sınırlı iken sonra tubullere rüptüre olur. Obstruksiyon
aşikarsa eksüda pelvisi, kaliks ve üreteri doldurur (Pyonefroz). Glomerül infeksiyona
dirençlidir.
Diğer bir görülme şekli “renal papiller nekroz”dur.
DrTus.com 11
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
İskemik ve supuratif nekrozun bir kombinasyonu şeklindedir. Renal papillaların tepesinde görülür.
Patognomonik gros görünümü “piramidlerin tepeye yakın 2/3’ünde keskin sınırlı gri-beyaz-sarı nekroz
alanları” izlenmesidir. Tek, birçok ya da tüm papillalar etkilenebilir. Mikroskopide papilla koagulatif
nekrozunu çevreleyen nötrofilik infiltrat görülür.
Morfoloji:
Pelvis ve/veya kaliksleri tutan, papiller küntleşmeye ve belirgin kaliks deformitesine yol açan
asimetrik skarlaşma izlenir.
Düzensiz interstisyel fibroz ve inflamasyon (lenfosit, plazmosit, nadir nötrofil) izlenir.
Epitelleri atrofik, dilatex lümenleri kolloid benzeri bir madde ile dolu tubuller (TİROİDİZASYON)
ve tubul lümenlerinde nötrofiller izlenebilir.
Kaliks duvarını ve mukozasını tutan kronik inflamasyon ve fibrozis
Hipertansiyonla sıkı ilişki nedeniyle hyalin yada proliferatif arterioloskleroz ile karakterize
vasküler değişiklikler.
Bazen glomerüllerde fokal glemorüloskleroza benzer görünüm izlenir. Bunlarda çoğunlukla
proteinüri oluşur.
Hastalık bilateralse prognoz kötü olabilir. IVP’de renal kaliks küntleşmesi tipiktir.
Analjezik Nefropatisi:
Yüksek doz analjezik alanlarda çoğunlukla renal papiller nekrozla beraber tubulointerstisyel
nefrit görülür. Çoğunlukla aspirin, parasetamol, fenasetin, kafein, kodein kombinasyonlarının
uzun süre kullanımında olur.İrreversibldir
Morfoloji: Sarı-kahve nekrotik papillalar görülür. Daha sonra papilla büzüşüp pelvise düşer.
Koagulasyon nekrozu morfolojisi görülür. Distrofik kalsifikasyon görülebilir. Nekrotik papillaya
açılan tubullerde atrofi, interstisyel skar ve inflamasyon görülür. Papilla ve üriner sistem
submukozasında karakteristik PAS (+) BM kalınlaşması görülür (Analjezik mikroanjiopati).
En sık klinik bulguları KBY, hipertansiyon ve anemidir. Fenasetin metabolitlerinin
eritrositleri hasarlamasından dolayı anemi oluşur. Analjezik alınımının kesilmesi renal
fonksiyonu arttırabilir. Yaşayanlarda renal pelviste transisyonel cell karsinoma gelişimi
riski artar.
önemli nedenidir.
2- Amiloidoz gelişimi: %6-24 olasılıkla izlenir.
3- Hafif zincir nefropatisi
4- Hiperkalsemi ve hiperürisemi
5- Vasküler hastalık
6- Üriner trakt obstrüksiyonu, immünitenin azalmasına bağlı olarak, sıklıkla sekonder
pyelonefrit nedenlidir.
Tubul epitelinin yıkımı ve renal fonksiyonun akut baskılanması ile karakterizedir. ABY’nin en sık
nedenidir. ABY’de idrar miktarı 400 ml/24 saatin altına düşer (oligüri).
DrTus.com 14
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
ATN reversibl böbrek lezyonudur. Farklı klinik durumlarda ortaya çıkabilir. Ciddi
travmalar, pankreatit, septisemi gibi.
İskemik ATN: Şok ile ilişkili ATN dur. Yanlış transfüzyonlar ve hemolitik krizlerde
benzer tablo oluşur. (Tübüloreksis var-proksimal ve distal tübül)
Nefrotoksik ATN: Ağır metal, organik solvent ve bazı ilaçları içeren zehirlere karşı
gelişir. ATN oldukça sık görülür.(Tübüloreksis yok-proksimal tübül)
Morfoloji:
İskemik ATN, tubullerin kısa segmentlerinin çoğunlukla aralıklı nekrozu ile karakterizedir.
Distal tubul ve toplayıcı kanallarda“Tamm-Horsfall” proteini (normalde de tubuler epitelden
sekrete edilen eozinofilik proteinöz materyal) bulunur. Vücutta ezilme yaraları ile oluşan ATN’de
ise myoglobin izlenir.
İskemik ATN’de en sık proksimal tubulun düz kısımları ya da Henle kulpunun çıkan kısmı tutulur.
Toksik nedenli ATN’de proksimal kıvrıntılı tubul sık tutulur ve iskemikten farklı olarak BM tutulumu
pek yoktur.
Hasta 1 hafta yaşarsa kalan epitelyal hücrelerden komplet rejenerasyon oluşur. BM yıkılımı
olduysa (tubuloreksis) doğal olarak bu rejenerasyonda bozukluk oluşacaktır.
Klinik Gidiş:
Başlangıç fazı 36 saatte sona erer. Hafif idrar azalması ve kan üre nitrojen değerlerinde artma
görülür.
Karakteristik faz 2.ve 6.günler arası başlayabilir. İdrar çıkışı bariz düşmüştür (50-400 ml/gün).
Komplet anüri beklenmez. 3 haftaya kadar uzayabilir.
İyileşme fazı idrar volümünde belirgin artma ile karakterizedir. Birkaç gün boyunca 3 lt/gün
olabilir. İnfeksiyon yatkınlığı artar. Tubuler fonksiyonlar tam yerleşmediğinden elektrolit
dengelerinde bozukluk beklenir. Bu yüzden ATN nedenli ölümlerin %25’i bu fazda olur.
Son faz süresince hasta hızlı bir şekilde iyileşir, idrar normale döner, bazı tubul fonksiyonları
ise aylarca bozuk kalabilir. İyi bir tedavi ile ATN %90-95 iyileşir.
DrTus.com 15
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Morfoloji:
Küçük arter ve arteriollerin duvarlarında hyalin kalınlaşma görülür (Hyalin arterioloskleroz). Daha
büyük damarlarda mediada fibroz kalınlaşma, internal elastik laminada duplikasyon izlenir
(fibroelastik hiperplazi). Glomerüler yumaklarda hyalinizasyon, diffuz tubuler atrofi ve interstisyel
fibrozis gibi kronik iskemi bulguları vardır. BNS böbreğe ağır bir hasar vermediğinden üremi ve
ölüm çok nadirdir.
Morfoloji:
Böbrek boyutu normal ya da azalmış olabilir. Küçük, toplu iğne başı büyüklüğünde peteşiler
izlenir. Mikroskopide; arteriollerde fibrinoid nekroz ve trombozlar görülür (nekrotizan arteriolit).
İnterlobüler arter ve büyük arteriollerde “soğan kabuğu manzarası” izlenir. Bu lezyona
“hiperplastik arteriolit” denir. Glomerüller de tutulabilir (nekrotizan glomerülit). Glomerüllerde
nekrotik arterioller kadar mikrotrombüsler de görülebilir.
Klinik Gidiş:
Tam gelişmiş sendromda diastolik basınç 129 mmHg’dan büyüktür. Sıklıkla erken semptomlar
KİBAS bulguları olur. Papilödem, ensefalopati, CVS anormallikleri ve böbrek yetmezliği görülür.
Belirgin proteinüri ve mikroskopik-makroskopik hematüri görülür.
Başlangıçta renal yetmezlik yoktur, sonra ana tabloyu oluşturur. Acil medikal bir durumdur ve
DrTus.com 16
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
agresif hipertansiyon tedavisi ile irreversibl renal lezyon gelişimi engellenmeye çağrılır. %50’si en
az 5 yıl yaşar. %90’ı üremi yada CVS sebepleri ile ölür.
TROMBOTİK MİKROANJİOPATİLER
Mikrosirkülasyonda yaygın trombozlar görülür ve klinikte mikroanjiopatik hemolitik anemi,
trombositopeni, hipertansiyon ve bazı durumlarda böbrek yetmezliği oluşur. Şistosit denilen
bozuk şekilli eritrositler bulunur. Hastalık şu alt formları içerir:
1) Çocukluk çağı hemolitik üremik sendromu (HÜS)
2) Adult HÜS
3) Trombotik trombositopenik purpura.
Kalıtsal, gelişimsel ve edinilmiş hastalıklardan oluşan bir gruptur. En sık görüleni basit kistlerdir.
Morfoloji:
Böbrekler bilateral büyümüştür. Şeffaf ya da kanlı sıvı ile dolu çok sayıda irili ufaklı kistler izlenir.
Kistler arasında bir miktar normal parankim izlenebilir, ama çoğunlukla atrofiktir. HT ve infeksiyon
sıktır.
Klinik Gidiş:
4.dekada kadar semptom vermez. Aralıklı makroskopik hematüri görülür. En önemli
komplikasyonlar hipertansiyon ve üriner infeksiyondur.
Vakaların %10-30’unda Berry anevrizmaları (Willis poligonunda) bulunur. Bu hastalarda
subaraknoidal kanama şansı artar. 1/3’ünde asemptomatik konjenital karaciğer kistleri olur (
En sık eşlik eden lezyon). Ayrıca kolon divertikülleri, over kistleri, aort anevrizması, mitral kapak
prolapsusu olabilir. Ölüm genellikle üremi ve hipertansiyondan olur.
DrTus.com 17
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
BÖBREK TAŞLARI
Taşların %75’i kalsiyum oksalat veya kalsiyum fosfat taşlarıdır. Ayrıca amonyum fosfat ve ürik asid
yada sistin taşları da vardır.
En sık nedeni taşı oluşturan maddelerin idrarda artışıdır.
Magnezyum amonyum fosfat (enfeksiyöz-strüvit) taşlarının oluşumu hemen daima idrar yolu
infeksiyonu nedeniyle alkali idrar oluşumuna bağlıdır. Özellikle üre parçalayan proteus vulgaris ve
staf.eğilimi arttırır.
Gut gibi hücre turn-overinin arttığı hastalıklar ürik asid seviyelerini arttırır. Ürik asid taşı oluşumu ihtimali
vardır.
Sistin taşları bazı aminoasidlerin (sistin gibi) renal transportundaki genetik defektler nedeni ile olur. Son iki
taş asidik idrarda oluşurlar.
Morfoloji:
%80 ünilateraldir. En sık renal pelvis, kaliks ve mesanede görülür. Sıklıkla böbrekte pek çok taş
bulunur. Bazen tuzların da birikmesiyle geyik boynuzu taşları olur.
DrTus.com 18
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
HİDRONEFROZ
Renal pelvisin ve kalikslerin, parankim atrofisiyle giden dilatasyonudur. İdrar yolundaki tıkanıklıktan
kaynaklanır.
En sık sebepler:
A) Konjenital sebepler
B) Edinsel sebepler
2) Tümörler: Benign prostat hipertrofisi, prostat Ca, mesane tümörleri, komşu kitle yapan
maligniteler
Bilateral hidronefroz, tıkanıklık üreterden daha aşağıda ise olur. Böbrek ileri derece büyümüştür, organ
büyük oranda genişlemiş pelvi-kalisyel sistemden oluşur. Mikroskopik olarak erken dönemde tubuler
dilatasyon, daha sonra atrofi ve fibrozis gelişir. İleri dönemde glomerüller bile atrofiye gidebilir. Akut
tıkanmada renal papilla nekrozu olabilir.
İlk olarak tubuler fonksiyon bozulur. İdrar konsantrasyon yeteneği kaybolur. Glomerüler filtrasyon
daha sonra bozulur. Komplet tıkanmada 3 hafta, inkomplette 3 ayda irreversibl hasar oluşur. Hızlı
gelişen tıkanmada dilatasyon olmadan renal fonksiyon bozulabilir.
BÖBREK TÜMÖRLERİ
BENİGN TÜMÖRLER
Renal Adenom: En sık böbrek tümörüdür
Renal Onkositom
Onkosit dediğimiz geniş eozinofilik hücrelerden oluşan bir tümördür. Makroskopik olarak turuncu
– sarı renkli görünür. Kapsüllü değişik çaplarda olabilen bir tümördür. Düşük grade olanlar
tamamen benigndir. Çok az vaka yüksek gradeli olabilir ve metastaz yapabilir.
Meduller Fibrom
Çok sık görülür. Genellikle 0,5 cm. den küçük bir lezyondur.
Anjiomyolipom
Böbrek kapsülü ve korteksinde yerleşebilen ve sarı rengi, nodüler kitle yapma eğilimi nedeniyle
DrTus.com 19
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
renal hücreli karsinomla karıştırılabilen tümöral lezyondur. Tuberoskleroz ile çok sık
birliktelik gösterir.
Mezoblastik Nefrom: Hayatın ilk 3 ayı içinde görülür.
MALİGN TÜMÖRLER
Böbreğin en sık malign tümörü “Böbrek hücreli karsinomdur”. Daha sonra Wilm’s tümörü ve
pelvis tümörleri gelir.
Morfoloji:
Genelde 3-15 cm.arası sarı-gri-beyaz renkli, bol kistik ve kanamalı, yer yer hyalinize ve solid
alanlar içeren kitlelerdir (BKz. Kutu içi). Sıklıkla renal vende solid bir üreyiş yapar ve hatta sağ
kalbe kadar uzanabilir.
Klinik Gidiş
Ateş, ağrı ve hematuri üçlüsü çok karakteristiktir. En sık semptom (>%50) hematüridir.
Parathormon benzeri substans salgılayıp hiperparatroidi, erirtopoetin salgılayıp polisitemi, renin
salgılayıp hipertansiyon yapabilir. Birçok hasta metastazlarıyla bulunur, primer tümör sessizdir.
Uzak metastazlar en sık akciğer ve kemiklere olur.
WİLM’S TÜMÖRÜ
Bkz. Çocukluk çağı tümörleri
MESANE HASTALIKLARI
Hemorajik Sistit:
Siklofosfamid,adenovirüs,radyasyon
Malakoplaki:
Malakoplakinin en sık görüldüğü yer mesanedir. 3-4 cm çaplı mukozal plaklar tarzında görülen
sarı lezyonlardır. Histolojik olarak köpüksü histiyositler (von Hansemann hücreleri), multinükleer
dev hücreler ve bol lenfosit içerirler. PAS pozitif Michaelis-Gutmann cisimleri izlenir .Sıklıkla
DrTus.com 21
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Etyoloji:
• Benzidin, beta- naftilamin içeren anilin boyaları
• Triptofan metabolizması anormallikleri
• Sigara
• Siklofosfamid
• Analjezik nefropatisi (renal papillada risk artar)
• Şiztozomiazis (aslında squamöz cell Ca’yı daha sık yapar)
Morfoloji
En sık trigondan çıkar. Düşük grade tümörler papiller morfolojide olurlar. Grade yükseldikçe
papiller morfoloji solidleşip atipikleşmeye başlar ve invazyon derinliği de artar. Kas tabakası
invazyonu en önemli prognostik kriterdir ve evreyi “B” ye yükseltir. Perivesikal dokuya çıkış
ise evre C anlamına gelir.(Marchall evrelemesi)
Mesane karsinomunun multifokal olması ve bazen odakaların insitu stagede olması sık görülen bir
durumdur.
Ağrısız pıhtılı hematüri baskın tablodur .Tamamen benign papillomlar dışında hepsi nüks
ederler. Metastazdan ziyade üreteri tıkayarak ölüme yol açarlar.
NÖRONLAR
Standart bir nöronun gövdesi, kısa dentritik uzantıları ve sinir iletimini sağlayan uzun bir aksonu
vardır.
Beyin hastalıklarında nöronların gösterdikleri değişiklikler:
- Akut nöronal hasar (red nöron): Nöronun iskemik nekrozudur. Karakteristik olarak sitoplazmik
eozinofili; çekirdekte piknoz, karyoreksis ve karyolizis görülür.
- Transsinaptik dejenerasyon: Uç –organ çıkarılınca görülen dejenerasyondur. Göz enükleasyonu
sonrası lateral genikulate nöronların dejenerasyonu gibi.
- Kromatolizis: Aksonal hasar sonucu nöronların proksimalinde, gövdede izlenen genel reaksiyondur.
Nissl maddesinde (granüllü endoplazmik retikulum) dağılma ve nöral hücre gövdesinde şişme
ile karakterizedir.
NÖRODEJENERATİF HASTALIKLARDA NÖRONLARDA BİRİKEN PROTEİNLER VE İZLENEN
CİSİMCİKLER
Hastalık Protein Lokalizasyon
Prion hastalığı Prion protein (PrP) Ekstrasellüler
Alzheimer hastalığı Amiloid precursor protein (APP) Ekstrasellüler
Nörofibriler tangle İntrasellüler
Parkinson hastalığı α-Synuclein İntrasellüler
Lewy cisimciği İntrasellüler
Huntington hastalığı Huntingtin Nükleer
Spinoserebellar Ataksinler Nükleer
ataksi
Myoklonik epilepsi Lafora cisimciği İntraselüler
GLIAL HÜCRELER
•Astrositler
Beyinin major destek hücreleridir ve uzantılarıyla damar duvarlarına ulaşarak kan-beyin
DrTus.com 23
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
bariyerini oluştururlar. Beyindeki bir parankimal hasarda, cevap olarak astrositler prolifere olur
(gliozis). Bu olgu bir nevi skar dokusuna benzetilebilir ancak astrositler fibroblastların aksine
kollajen yapmazlar.
Glial skarda, baskın olarak sitoplazmik bir glial fibriller asidik protein (GFAP) yapımı
sözkonusudur, ekstrasellüler alana protein salınımı sözkonusu değildir. Bu şekilde sitoplazması
eozinofilik ve şişkin, rutin kesitlerde kolayca görülebilen büyük astrositlere ‘gemistositik astrosit’
adı verilmektedir.
Serebellumda anoksik bir hasar sonucu (kronik alkol toksisitesinde de olur) purkinje
hücrelerinin ölümü sonrası izlenen astrosit proliferasyonu özel olarak “Bergmann gliozisi” olarak
adlandırılır.
Rosenthal fibrilleri; yavaş büyüyen neoplazmlarda ve bazı non- neoplastik hastalıklarda (kronik
kaviter lezyonlar ve vasküler malformasyonlarda) izlenirler. Parlak eozinofilik yapıda; astrosit
hücre proçesleri içeren yoğun agregatlardır.
Bazı metabolik durumlarda astrositler büyür (karaciğer yetmezliği gibi) nükleus soluklaşır, bu
yapıya ‘Alzheimer tip II glia ‘adı verilir.
Corpora amylacea yaş artışıyla astrositlerde glikoproteinden zengin bir madde bir maddenin
birikimidir. En sık subependimal, subpial ve perivasküler alanları; spinal kordda da dorsal columu
tutar.
Astrositlerde anormal vakuolizasyon ve şişme hipoksi, hipoglisemi, toksik hasar ve Creutzfeldt-
Jakop hastalığında izlenir.
•Oligodendrositler
Merkezi sinir siteminde myelini sentezleyen hücrelerdir. Periferik sinir sistemindeki Schwann
hücrelerinin anoloğudur.
•Ependimal Hücreler
Beyin ventriküllerini döşeyen hücrelerdir. Farklılaşıp koroid pleksus hücrelerini de oluştururlar.
Ependimal hücrelerde hasar olursa subependimal astrositler prolifere olur (ependimal
granülasyon). CMV ependim hücrelerini sever.
•Mikroglialar
Kemik iliği kaynaklı tek santral sinis sistemi hücreleridir.(Diğerleri ektoderm kökenli) CNS
deki major fagositik hücrelerdir; eğer sitoplazmaları çok sayıda intrasellüler lipid içeriyorsa
(köpüksü sitoplazmalı makrofajlar gibi) bunlara ‘gitter hücreleri’ adı verilir.
Serebral sifilisde “rod hücreleri“ halini alırlar. Hasarlı nöronları “nöronofaji“ ile sindirirler.
Beyin ve spinal kord rijid bir kopartman içinde bulunur. Bu yapının CNS’ i dış etkilere karşı koruduğu
kesindir, fakat aynı zamanda beyin parankiminin farlı nedenlerle artışı sonuçta kafa içi basıncında artışa
neden olur. Bunun en sık üç nedeni; generalize beyin ödemi; hidrosefalus ve lokalize gelişen kitle
lezyonlarıdır.
SEREBRAL ÖDEM
DrTus.com 24
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Vazojenik Ödem:
Bu tip ödem lokalize, (abse yada neoplazmalara komşu beyin damarlarında permeabilite
bozukluğu sonucu) ya da generalize olabilir. Normal kan-beyin bariyerinde bir bozulma sonucu,
sıvının, damardan kaçıp beyin interstisyel alanına geçmesi (!!!tipik interstisyel ödem) ile
gerçekleşir. Beyinde lenfatik yoğunluğunun düşük oluşu ödemi kolaylaştırır.
Sitotoksik Ödem:
Burada hücresel hasara sekonder olarak intrasellüler sıvı artmıştır (intrasellüler ödem; reversibl
hücre hasarındaki hücresel şişmeye benzer) Generalize hipoksik-iskemik tablolar sonucu
oluşur.
Generalize ödem tablolarında vazojenik ve sitotoksik ödem tabloları sıklıkla bir arada bulunurlar.
Ödem beyinde generalize ve şiddetli olduğunda beynin ağırlığı artar, giruslar yassılaşır, sulkuslar
silinir. Herniasyona neden olabilir.
HERNİASYON
DrTus.com 25
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
•Tonsiller Herniasyon:
Serebellar tonsilin, foremen magnum içine doğru yer değiştirmesidir. Bu tip herniasyon
yaşamı tehdit eder, çünkü beyin köküne bir bası ve bunun etkisi ile medülla oblongata’da vital
respiratuar merkezlerde bası sonucu fonksiyon kaybı söz konusudur.
Orta beyin ve pons’da çizgisel yada fiskiye şeklinde kanamalar görülebilir ve “Duret kanamaları”
olarak adlandırılır. Solunum merkezi etkilendiğinde solunum Cheyne-Stokes tipine döner.
DrTus.com 26
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
HİDROSEFALUS
Normal beyinde serebrospinal sıvı (CSF); lateral ve dördüncü ventriküllerdeki choroid plexuslarda
yapılır. CSF normal olarak ventriküler sistemde dolaşır ve beyin kökündeki Luschka ve Magendi
kanallarından geçerek cisterna magnaya girer, buradan tüm beyin yüzeyini dolaşır ve araknoid
granülasyonlardan absorbe edilir.
Hidrosefalus, beyinde ventriküler sistem içinde aşırı CSF birikimini tanımlar.
VASKÜLER HASTALIKLAR
Nöronlar iskemik hasara glial hücrelerden daha çok duyarlıdır, Nöronlar arasında:
• Hippokampustaki piramidal hücreler (Sommer sector-Ca1)
• Serebellumdaki pürkinje hücreleri
• Midkortikal nöronlar
• Globus pallidum nöronları anoksiye en hassas olanlardır, bu alanlarda selektif hasar izlenir.
Glutamat gibi eksitatör maddelerin artışına bağlı nöron kaybının bu selektiviteye neden olduğu
düşünülmektedir. Bu fenomene eksitotoksisite adı verilir.
Genel bir hipoksi-iskemi durumunda (örneğin kardiyak arrest) olay sırasında beyin
normal görünümündedir.
Beyin ve spinal kordu besleyen arterlerin distal kısımlarında yaptığı
anastomozlarda (Watershed alanları) dolaşım bozulacağı için wedge şeklindeki
infarktlar gelişebilir (Border zone infarkt). Anterior ve orta serebral arterlerin
beslediği alanlarda sık izlenir.
Parankimal hasarın boyutları pek çok faktöre bağlıdır; hastanın yaşı (gençler daha
iyi tölere eder), hipoksinin süresi, ısı (hipotermide beynin hipoksiye direnci artar).
Sonuçta tablo olayın boyutuyla orantılı olarak, nörojenik defisitlerden, beyin
ölümüne kadar değişir (beyin ölümü=beyindeki elektriksel aktivitenin kaybı).
İNFARKTLAR
Lokal dolaşım bozukluğunun sonucudur. Tüm serebrovasküler hastalıkların %80’inden infarktlar
sorumludur.
Sıklıkla 7. dekatta ve erkeklerde izlenir. Beyin infarktlarının en sık nedeni serebral
aterosklerozdur. Ateroskleroz infarkta en sık trombotik oklüzyona uğrayarak sebep olur. En sık
tuttuğu damarlar karotis bifurkasyonu,buradan orjin alan orta serebral arter ve baziler arterin uc
dallarıdır.
Vasküler oklüzyonun diğer bir nedeni kalp ve arterlerin daha proksimal kısımlarından gelen
embolilerdir. Beyinde embolinin en sık etkilediği kan damarları orta serebral arter dallarıdır.
DrTus.com 28
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Spinal kord infarktları: hipoperfüzyon yada aortadan çıkıp spinal kordu besleyen
damarlarda bozulma ile gerçekleşir. Anterior spinal arter oklüzyonu trombus ve
emboli ile gelişebilir ama nadirdir.
Klinik:
Beyin infarktlarında tablo hızlı gelişir, başlangıcı geçici nörojenik disfonksiyonlar (bir kaç
dakika-saat süresince) ile karakterize olabilir. Bu epizotlara ‘geçici iskemik ataklar’ adı verilir.
Emboli ve/veya trombozla oluşan sınırlı vasküler obstrüksiyonlardır. Bu olguların %35’inde 5
yıl içinde klinik olarak anlamlı bir infarkt gelişimi izlenir.
İnfarktta bulguların ortaya çıkışını hem beyin parakimindeki kayıp, hem de bu alan
çevresindeki ödemin yarattığı kitle etkisi sağlayabilir.
İnfarktlar en sık orta serebral arter dallarında izlenir. Sonuçta pek çok olguda trombo-embolik
oklüzyon gelişir ve etkilenen hemisferin aksi vücut tarafında hemiparezi ve spastisite, his
kaybı saptanır, ayrıca görme alanı anormallikleri saptanır. Eğer infarkt dominant serebral
hemisferi etkilemiş ise konuşma anormallikleri (afazi) izlenir.
İnternal karotis arterinin trombozu 2. en sık izlenen tablodur. Bu olguların çoğunda beyin
tabanındaki Willis poligonu sayesinde umulandan az bir hasar gelişir. Bu kişilerde oftalmik
arter etkilenmesi sonucunda tek taraflı körlük gelişebilir.
DrTus.com 29
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Intrakraniyal Hemorajiler
İntrakraniyal kanama çeşitleri:
Subaraknoidal kanama:
Spontan anevrizma kanamaları
Travmatik kanamalar:
Epidural kanamalar
Subdural kanamalar
Travmatik parankimal kanamalar (Subaraknoid kanama, kontüzyonlar, laserasyonlar)
Klinik:
İntrakraniyel basınç artışı tabloya eşlik eder. Sonuçta baş ağrısı, kusma ve hızla bilinç kaybı ilk
bulgulardır. Hasta KİBAS ile komaya girer. Progresif kitle etkisi beyin köküne basıya neden olur,
sonuçta derin koma ve Cheyne- stokes solunumu, dilate ve cevapsız pupiller ve spastisite gelişir.
Hipertansif Ensefalopati: Akut diffüz serebral disfonksiyon ile karakterizedir, baş ağrısı,
konfüzyon, kusma, konvülsiyonlar ve bazen koma ile seyreder. Hızla tedavi (kafa içi basıncın
düşürülmesi) gerektirir. Kendiliğinden gerilemez.
Tablo aylar-yıllarca sürerse vasküler (multiinfarkt) demans olarak bilinen demans, yürüme ve
denge bozukluğu ve psödobulber bulgularla gider. Hastalık subkortikal beyaz maddede miyelin ve
akson kaybı ile giderse “Binswanger hast.” olarak adlandırılır.
bölgelerinde, mediadaki konjenital defekt sonucunda gelişir. Buna rağmen çocuklar ve infantlarda son
derece nadirdir.
Polikistik böbrek hastalığı, Ehler-danlos send tip 4, nörofibromatozis, marfan send., ekstra
kraniyel arterlerde fibromusküler displazi, aort koartasyonu, beyindeki arterio-venöz
malformasyonlar gibi bazı hastalıklara eşlik etme riski yüksektir. Zaman içinde büyüyerek, rüptür
riskleri artar.
En yüksek risk 4-7 mm çapa ulaştıklarında gözlenir. 7 mm üzerindeki anevrizmalarda rüptür
olasılığı azalır, fakat kitle etkisine bağlı semptomlar görünmeye başlanır. 4 mm altındakiler ise sıklıkla
asemptomatiktir. Anevrizma lümeni lamellar thrombüs ile dolu olabilir. Lokalizasyona bağlı olarak,
rüptürler subaraknoid boşlukta ya da beyin parankiminde kanama oluştururlar.
Sakküler anevrizmalar en sık anterior serebral arter ile anterior komminikan arterin birleşim
noktasında oluşur.
SAK oluşan hastalarda, semptomların başlamasından 4-9 gün sonra olguların %40’ında radyolojik
olarak gösterilebilen arteriyel spazm nedenli infarkt gelişebilir.
Klinik:
Subaraknoid hemorajilerde ani başlayan ağır baş ağrısı, kusma ve bilinç kaybıyla giden bir
tablo izlenir. Meningeal iritasyon bulguları ve özellikle ense sertliği sıklıkla bulunur. %50’si
birkaç gün içinde ölürler. Bir diğer akut komplikasyon serebral infarktlardır, genellikle 4-6 gün
sonra ilk semptomlar başlar, diğer olası komplikasyonlar ise akut hidrosefalus ve herniasyondur.
araknoid granülasyonların organize olup tıkanması sonucu zamanla kronik hidrosefalus da
gelişebilir.
VASKÜLER MALFORMASYONLAR
Beyin gelişimi sürecinde anjiogeneziste izlenen anormalliklerin sonucudur. Küçük ancak otopside
tanımlanabilen insidental anormalliklerden, nörolojik bulgu veren, ciddi intrakraniyal kanama oluşturan
büyük lezyonlara kadar değişik tablolarda izlenebilir.
Dört major tip tanımlanmıştır
- Arterio venöz malformasyonlar
- Kapiller telenjiektaziler
- Venöz anjiomlar
- Kavernöz anjiomlar
ARTERİOVENÖZ MALFORMASYON:
Beyinde en sık izlenen konjenital vasküler anormalliktir. Bu tip büyük olasılıkla klinik olarak anlamlı
hemorajiler ile birliktedir. En sık görüldükleri yer serebral hemisferlerdir, en sık olarakda arteria
serebri media dallarının beslediği alanda izlenirler. Morfolojik olarak kan ile dolu genişlemiş ve
yumak oluşturmuş damarların meydana getirdiği bir kitle olarak görülürler.
Uzun süreli olgularda hemorajiler, kalsifikasyon ve çevrelerinde reaktif gliozis sık gelişir. En sık klinik
tablosu; 2. dekat sonrası spontan kanama oluşturmasıdır. % 10 nunda sakküler anevrizma izlenir.
Özellikle galen venini etkileyen malformasyonlar yeni doğan periyodunda oluşturdukları şant sonucu
konjestif kalp yetmezliğine neden olabilirler.
CNS TRAVMALARI
DrTus.com 31
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Çoğu trafik kazası, düşme ve kriminal nedenlidir. Gelişimi için risk faktörleri alkol bağımlılığı, önceden kafa
travması hikayesi bulunanlar, mental retardasyon ve epilepsi hastalarıdır.
EPİDURAL HEMATOM
Nedeni arteria meningia media rüptürüdür ve sıklıkla buna neden olan temporal kemik skuamöz
parça kırıkları ile bir aradadır.
Epidural hematomlar duraya bası yaparlar ve alttaki beyin parankimini yassıltırlar. Eğer hemen drene
edinmezler ise, transtentorial, gyral ve tonsiller herniasyona neden olabilirlerki sonuç ölümdür.
Çok sayıda hastada, travma sonrasında kısa bir süre için (birkaç saat) normal, etkilenmemiş, açık
bellekli bir süre vardır (lucid interval), ardından bilinç progressif olarak kaybolur.
SUBDURAL HEMATOM
En sık görülen hematom tipidir. Kafanın hızla çevrildiği ya da hareket ettiği durumlarda (kamçı
hareketi, kafaya sert bir şeyle vurma, yumruklama, infantın silkelenmesi gibi – DİKKAT!! SARSILMIŞ
BEBEK SENDROMU-), beyin yüzeyi ile dural sinüsler arasında yer alan köprü venlerinin
yırtılmasıyla oluşur. Beyin atrofisi bulunan yaşlılar (Alzheimer hastalığı) ve beyin gelişimi az olan
çocuklar özellikle hassastırlar. İleri yaş,intravenöz ilaç bağımılıları,alkoliklerde sık görülür.
Sızan kan; duranın altında toplanır ve subdural hematom oluşur. Burada hematom altındaki beyin
konvekstir ve bu kitle etkisi veren diğer tablolardan ayrımını sağlar.
Bu tablo hematomda baskın olarak pıhtılaşmış kan veya baskın olarak erimiş kan pıhtısının
bulunuşuna göre akut yada kronik olarak sınıflandırılırlar.
Akut subdural hematomlar sıklıkla net bir travma hikayesi ile beraberdir ve frontopariyetal bölgede
oluşur. Kan venöz orjinli olduğu için semptomların oluşumu, epidural hematoma oranla daha yavaştır.
Ilk bulgu genellikle 48 saat sonra ortaya çıkar. Zaman içinde non-fatal ve tedavisiz olgularda, yavaş
yavaş erime, demarkasyon, alttaki beyin dokusunda duramater kaynaklı, granülasyon dokusu ve
matür kollajenden oluşan reaktif ‘neomembrane’ gelişimi ile kronik subdural hematomlara dönerler.
DrTus.com 32
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Kronik subdural hematomlarda travma hikayesi daha belirsizdir. Sıklıkla beyin atrofisi ile beraberdir.
Olgularda kranial kubbede beyin mobilitesi artmış ve köprüleşen venlerde yırtılmaya karşı çok duyarlı
hale gelmiştir. Sonrasında basit küçük travmatik epizotlar, kronik subdural hematomların oluşumuna
yol açar. Kronik subdural hematomda kan içindeki pıhtının erimesi sonunda, duramaterin iç yüzünde
sarımsı bir sıvı bulunur, etrafında neomembran oluşur.
Klinik:
Mental durum değişiklikleri ve nadir fokal nörolojik defisitler izlenir.. Tablo çok yavaş geliştiği için,
klinikte demanslar ile (özellikle alzheimer ile) karışabilir. Olgular CT ile yakalanabilir.
Spat-apoplexie (gecikmiş post-travmatik hemoraji) minor kafa travmasını takiben 1-2 haftalık bir
interval sonrası ani intraserebral hemorajinin ortaya çıkmasını tanımlar.
Contusion ve Laserasyon:
Künt travma ile kafatası kemiklerinin altındaki beyin parankimine çarpması sonucu oluşur. En sık
görülen yer; frontal poller, frontal pollerin orbital yüzeyleri, temporal poller, oksipital pol ve posterior
serebellumdur. Çoğunlukla kafatsında kırık yoktur. Gliozise yol açar ve epilepsi gelişimi için risk
yaratır.
Ne zaman duran bir başa hareketli bir cisimin çarpması sözkonusu olursa, kontüzyon çarpma
bölgesinin altında izlenir, buna ‘coup contusion’ denir. Aksine ne zaman hızla hareket eden bir
baş sert sabit bir yüzeye çarparsa, beyinde izlenen ağır hasar çarpmanın olduğu yerin tam
aksindeki beyin bölgesinde izlenir buna ‘contrecoup contusion’ denir. Morfolojik ayrım mümkün
değildir. Cerebral kontüsyonlar, özellikle beyin yüzeyel tabakalarında yırtılma eşlik ederse
(laserasyon) önemli bir travmatik subaraknoid kanama nedeni olabilirler.
DrTus.com 33
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
• Contrecoup kontüzyonun tipik örneği yere düşmelerde oksipital kısımdan kafanın yere çarpmasıdır.
Hasar frontal ve temporal lob uçlarında olur.
• Contrecoup kanama genellikle oksipital lobda olmaz (Çarpacak çıkıntılı kemik yüzey yoktur).
KONJENİTAL MALFORMASYONLAR
Sinir sisteminin en sık konjenital malformasyonları ‘nöral tüp defektleridir.’ Bunlar sıklıkla
hidrosefalus ve primer ön beyin anomalileri ile biraradadır. İkinci sık izlenen grup nörokutanöz
sendromlardır.
eşlik etmez.
•Spina Bifida
En sık izlenen nöral tüp defektidir. En sık lumbosakral bölgede izlenirler. Vertebraların
parsiyel hipoplazisi ya da yokluğu sözkonusudur.
1- Myelosel: En ağır formdur. Spinal kord tamamen dışarıdadır, üzerinde deri bulunmaz.
2- Spinal meningosel: Duvarında sadece meninksler bulunan kistik kitledir.
3- Meningomyelosel: Klinikte en sık bu form izlenir. Posterior vertebral defekt sonucu
(sıklıkla lumbo-sakral) menings ve spinal kort bir arada herniye olmuştur. Meninksler açıkta
olabilir ya da deri ile örtülüdür. Meningomyelosel sıklıkla hidrosefalus ile yada Arnold- Chiari
malformasyonu ile beraberdir.
4- Spina bifida oculta: En hafif formdur. Sadece vertebral kapanma defekti mevcuttur,
meningsler ve spinal kord intakttır. Üstündeki deride pigmantasyon ve kıllanma saptanabilir.
Genel popülasyonun %5-20 sinde asemptomatik olarak bulunur.
Syringomyeli (syrinks) santral kanaldan ayrı ve içi sıvı dolu ikinci bir kaviter oluşum bulunmasıdır.
En sık servikal bölgede izlenir.
Üst ekstremitede ağrı ve ısı hissinde kayıp saptanırken, pozisyon hissi kaybolmamıştır ve motor
DrTus.com 36
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
defisit izlenmez. Syringomyeli olgularının %90’dan fazlası Chiari 1 malformasyonu eşlik eder
(serebellar tonsilin alçak yerleşimi). Beyin kökü yerleşimli olursa siringo-bulbi olarak bilinir.
NÖROKUTANÖZ SENDROMLAR
NÖROKUTANÖZ SENDROMLAR
Sendrom Özellik
Nörofibromatosis Nörofibromlar, schwannomlar, malign periferik sinir tümörü, gliomlar, kafe-au-lait lekeleri, lisch nodülleri. (En
1 sık görülen)
Nörofibromatosis 8. kafa çiftinde bilateral schwannom, meningiom, spinal nörofibromlar, spinal kord ependimomları,
2
Tuberous Serebral kortikal malformasyon, subependimal tümör, epilepsi (ilk haftada kesin), mental retardasyon,
sklerosis kardiyak rabdomyomlar, renal anjiomyolipomlar, adenoma sabeceum (en karakteristik deri lezyonu)
Von Hippel- Serebeller hemanjioblastom, retinal anjiom, renal hücreli karsinom, eritropoetin sekresyonu,
Lindau feokromasitoma, visseral kistler, ependimal kistler
Sturge-Weber Genetik değil, sporadiktir. 5.kafa çifti trasesinde deride kutanöz anjiomlar, aynı taraflı oksipital atrofi
hast. meningial anjiomatosis, serebral kalsifikasyon, epilepsi, mental retardasyon, grafide kafada tren rayı
kalsifikasyon (damar duvarlarında)
PERINATAL HASARLAR
Prematür infantlarda daha sık görülürler ve bu infantlarda intraventriküler hemorajinin en sık nedeni
germinal matriks hemorajileridir. Germinal matriks, gestasyonun 35. haftasına kadar caudat
nükleus ve talamusun, subependimal bölgelerinde izlenen primitif hücrelerden oluşan bir yapıdır.
Hipoksemi, hiperkapni ve asitoz durumları (prematürlerde sıklıkla izlenirler) germinal matriksteki
endotel hücrelerinde hasar oluşturarak kanamaya neden olur. Term infantta görülmez. Kanamadan
sonra kan kolaylıkla ependimal tabakayı aşarak ventriküler sisteme girer. Akut epizotu geçtikten sonra
hemoraji organize olur ve hastada skar ve reaktif gliozis gelişimi ve CSF drenajını bozarak obstrüktif
hidrosefalus gelişimi oluşturur.
Beyaz madde nekrozu ya da periventriküler lökomalasi bir diğer önemli perinatal beyin hasarıdır;
fatal olabildiği gibi gelişme geriliği yada quadripleji ile seyredebilir. Termdeki infatlarda izlenebilir.
Sıklıkla kardiyorespiratuar disfonksiyon, hyalin membran hastalığı, şok, sepsis, konjenital kalp
hastalığı durumlarla beraberdir.
Sonuçta beyinde hipoperfüzyon sonucu beyaz maddede nekroz, renk değişimi takiben kavitasyon ve
hemoraji izlenir. Özellikle lateral serebral ventriküllere komşu alanlarda sık izlenir. Bu kaynak drtus.com’da
yayınlanmaktadır.
MENENJİTLER
Bakteriyel etkenlere bakacak olursak:
Neonatallerde: E.coli ve grup B streptokok (en sık)
6 aydan büyük çocukta: H.İnfluenza
Adelosan ve genç erişkinlerde: N. Meningitidis (epidemik leptomenienjitin en sık sebebi)
Erişkinlerde: Strep. Pnömoni
Yaşlı bireylerde: L. monositogenez en sık etkendir.
Morfolojik olarak, SSS da nötrofiller ve organizmalar izlenebilir. Kronik, edavi edilmeyen olgularda
leptomrningeal fibozis ve sonuçta hidrosefalus gelişebilir.
Akut Lenfositik Menenjit: Aslında en sık nedeni virüslerdir. Viral meninjitler daha iyi
prognozludur. Bazen ensefalitlere eşlik edebilir. SSS baskın olarak lenfositler içerir.
En sık etkenler; kabakulak virüsü, echovirüs, coxsackievirüs ve EBV dür.
SSS; protein konsantrasyonu sıklıkla yükselmiş ve gukoz içeriği genellikle normal seviyededir.
Predispozan durumlar
Akut bakteriyel endokardit
Siyanotik kalp hastalıkları
Kronik pulmoner sepsistir.
Strep. ve Staf. en sık etkenlerdir. SSS da basınç, hücre sayısı ve protein artmış; glukoz ise
normaldir.
Komplikasyonlar: Intrakraniyel basınç artışı ve progresif herniasyon, abse rüptürü, köprü
venlerde thrombofilebit, ventrikülit, meninjit ve sagital sinüs thrombozu
Morfolojik olarak; ortada liquefactive nekroz, çevrede fibröz kapsül; bunun dışında reaktif gliozis
ve belirgin serebral ödem izlenir.
KRONİK MENİNGOENSEFALİTLER
•Tüberküloz Menenjitler
SSS da, mononükleer hücrelerde pleocytosis, bazen PNL, artmış protein ve azalmış yada normal
glukoz izlenir. Sıklıkla beyin tabanını etkilemeleri nedeni ile en iyi gelişmiş granülomlar burada
izlenir, gelişen granülomlar sisternaları tıkayabilir yada kraniyel sinirlere zarar verebilirler.
Subaraknoid boşluktan geçen arterlerde obliteratif endarterit (damar duvarında inflamatuar hücre
infiltrasyonu ve damar duvarında belirgin intimal kalınlaşma) gelişir. Olgularda ayrıca iyi gelişmiş
intraparankimal kitleler (tüberkülom) bulunabilir.
•Nörosifiliz
DrTus.com 38
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Erken dönemde SSS’ne girer. Sekonder dönemden itibaren lenfositik menengit tablosu yapar.
Tersiyer dönemde üç önemli tablo izlenir:
Meningial nörosifilis: Obliteratif endarterit ile beraber seyreden bir kronik menenjit tablosudur.
Paretik nörosifilis:Spiroketlerin beyin invazyonuyla gelişir; nöronal kayıp ve mikroglia
profelasyonu (rod hücreleri) izlenir. Nadiren mental ve fiziksel fonksiyonlarda progresif kayıp ve
delüsyonlar izlenir. Sonuçta ağır demans ile sonuçlanır.
Tabes dorsalis: Spiroketlerin; spinal kord dorsal kolumu tumasıdır.Eklem pozisyon hissinde
bozulma, lokomotor ataxia, ağrı hissinde kayıp ve bunun neden olduğu deri ve eklem hasarı
(Charcot eklemi) izlenir.
LYME HASTALIĞI
Aseptik menenjit, ensefalopati ve polinöropati oluşturur.
VIRAL ENSEFALİTLER
Tipik özellikleri, perivasküler ve parankimal mononüklear hücre infiltrasyonu, (lenfosit plazma hüc. ve
makrofajlar) mikroglial nodüller, nöronofajidir. Beyin parankiminin en sık infeksiyonları viral nedenli
tablolardır.
• Arbovirüs ensefaliti: Epidemik ensefalitlerin en sık nedenidir ve arthropod ısırması kaynaklıdır.
• HSV ensefaliti: Sporadik viral ensefalitler arasında en sık izlenen neden HSV tip I dir. Önemli bir
özelliği temporal loplar ve frontal orbital bölgelerin özellikle tutulması ve hemorajik, nerotizan bir
ensefalit oluşturmasıdır. Glial hücreler ve nöronlarda HSV ait nükleer inklüzyonların görülmesi
tipiktir (Cowdry A).
• CMV ensefaliti: Neonatal ve immünyetersizlikli kişilerde sık ensefalit nedenidir. Beyin ve spinal
kordun her hangi bir yerini tutabilirsede, özellikle serebral ventrikül ependimal yüzeylerinde
hemorajiye neden olur. Nükleer ve sitoplazmik inklüzyonların izlendiği, non-spesifik inflamasyon
saptanır.
• VZV ensefaliti: immünsüprese hastalarda granülomatoz bir arterit veya nekrotizan bir ensefalit
izlenir.
• Kuduz ensefaliti: Yara yerinden preferik sinirler üzerinden CNS e ulaşır. Aşırı CNS uyarılması,
hidrofobi, yumuşak (flaccid) paralizi izlenir. Ölüm solunum merkezinin baskılanması sonucudur.
Negri cisimleri (intrasitoplazmik eozinofilile inklüzyonlar) en iyi hippocampal pyramidal hücreler ve
purkinje hücrelerinde izlenir.
• HIV ensefaliti: HIV hastalarında erken dönemde kendiliğinden sınırlanan lenfositik menenjit izlenir.
Hastalarda ileri stagelerde, progresif ensefalopati – AIDS/demans kompleksi izlenir (en sık yaptığı
tablo).
SPONGİOFORM ENSEFALOPATİLER
Creutzfeldt- Jacob hastalığı (CJH) (varyant formu deli dana)
Kuru
Gerstmann-Straussler sendromu
Fatal familial insomnia
Etyoloji:
SPONGİOFORM ENSEFALOPATİLER
AİLEVİ SPORADİK İATROJENİK BESİNSEL
Creutzfeldt - Jakob + + + +
Kuru +
GSS +
FFI +
Proteinöz infeksiöz partiküller dediğimiz ‘prion protein - PrP’lerle olur. Prionlar normal sinir
sisteminde bulunan normal bir proteinin modifiye bir formudur.
CJH en iyi karakterize edilen, insan spongiöz ensefalopatisidir. Beyin makroskopik normaldir.
Ancak uzun süreli olgularda, atrofi gelişir ve ağır olabilir. CJH için karakteristik bulgu; nötrofiller
ve gri madde hücrelerinde vakuollerin bulunuşudur (spongioform değişim) Ayrıca nöral kayıp ve
reaktif gliozis saptanır. CJH hızla progressif demansa gider ve hastalarda aynı zamanda yürüme
bozuklukları ve myoklonus saptanır. Yaşlılarda görülür.
Varyant formu dediğimiz ve BSE’li(deli dana) sığırların etlerinin yenmesiyle bulaşan formu
gençlerde ve ağırlıklı olarak İngiltere’de görülmüştür.
CJH’nın besinler dışında, dura mater grefti, büyüme hormonları gibi tıbbi materyallerle de geçtiği
bilinir (iatrojenik).
Çocukluk çağı tümörleri %60 infratentoryal (serebellum) yerleşimli iken erişkin yaş tümörleri %80
supratentoryal (hemisfer) yerleşimlidir.
DrTus.com 40
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Erişkinde en sık izlenen primer tümörler glioblastoma multiforme ikinci sırada meningiomlar görülür.
Çocuklarda en sık izlenen tümör serebellum yerleşimli kistik serebeller astrositom (pilositik astrositom ;
%27) az bir farkla medülloblastom (%24) dur.
Beyin tümörleri genel olarak metastaz yapmazlar, ancak ependimom, medulloblastom gibi tümörler
BOS içinde subaraknoid boşluğa yayılabilir. Vertebral traktta en sık saptanan tümörler ekstradural
(vertebral kemiği tutan), Intradural, ekstramedüller (kemik ve spinal kolon arasıboşluğa yerleşen tömörler),
Intramedüller (medulla spinalisi tutan) lezyonlar olarak 3’e ayrılır :
SSS TÜMÖRLERİ
Ekstradural Intradural-extramedüller İntramedüller
ÇOCUK Metastaz(Nöroblastom) Dermoid kist Astrositom
Epidermoid kist
ERİŞKİN Metastaz(meme, prostat) Meningiom Schwannom Astrositom
Ependimom
ASTROSİTOMLAR
ASTROSİTOMLAR
GRADE MİTOZ HÜCRESELLİK VEP* NEKROZ
1,2;pilositik + + Çocuklarda en sık, serebellar yerleşim,
astrositom daha iyi prognoz, pilositik astrositler ve
Rosenthal fibrilleri
3; anaplastic + + +
astrositom
4,glioblastom + + + + Erişkinde en sık, kötü prognoz
multiforme
*= Vasküler endotel hücre proliferasyonu
CNS nin primer tümörleri arasında en sık izlenilenleridir. Heterojen bir grup olup çok yavaş
büyüyen lezyonlardan (pilositik astrositom); ileri derecede malign neoplazmlara (glioblastoma
multiforme) kadar değişir. İmmunohistokimyasal olarak GFAP pozitif boyanırlar. Histolojik olarak 4
kriterle değerlendirilir (Bkz. Tablo).
Düşük gradeli olanlar zaman içinde yüksek gradeli tümörlere dönüşme eğilimindedirler.
Astrositomlar düzensiz dağılmış astrositlerin artışı ile tanınırlar. Low grade astrositomların; gliozisten
ayrımı zordur. Anaplastik astrositomlar radyolojik olarak kontrast tutan (anormal damar permeabiliteleri
nedeni ile), tümör içinde prolifere kan damarlarından zengin lezyonlardır.
Klinik bulgu kafa içi basıncın artışı ve tümör lokalizasyonuna bağlı bulgular verir. Prognozu tümörün
lokalizasyonu histolojik grade ve hastanın yaşı belirler. Yaşlılarda tablo daha ağırdır. Bugün için
cerrahi rezeksiyon, ardından radyoterapi ve kemoterapi uygulanır.
OLİGODENDROGLİOMLAR
DrTus.com 41
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Serebral beyaz cevheri tutan, erişkin çağın tümörleridir. Kalsifikasyon çok sıktır. Satellitosis
(nöronların etrafında neoplastik hücrelerin gruplaşma eğilimi) görülür. Yağda yumurta görünümü bu
tümöre aittir. Astrositomlara gore daha iyi prognoza sahiptirler.
EPENDİMOMLAR
Ependimomlar her yaşta görülebilirler. Hayatın ilk 2 dekatında tipik olarak 4. ventrikülde iken;
erişkinde spinal kord en sık tutulan bölgelerdir. Erişkinin spinal kanalda yerleşen papiller yapıdaki
formuna miksopapiller ependimom denir. SSS akımında bozukluk ve sonuçta hidrosefalus ve artmış
kafa içi basıncı izlenir.
Histolojide damar çevrelerinde perivasküler psödorozet veya lümende ependimal rozetler izlenir.
Bu tümörlerde anaplazik değişim izlenir.
MEDÜLLOBLASTOM
PNET (primitif nöroepitelyal tümörler) grubundan bir tümördür. Hayatın ilk iki dekatında en sık
serebellumun vermisinde, daha ileri yaşlarda serebellar hemisferde izlenen tümörlerdir. Bu lezyon
normal serebellar yapıyı yıkar ve ventriküler sistem içine uzanabilir, böyle olgularda tablo
ependimomlara benzer; SSS içinden yayılım yapabilir.
Mikroskopik olarak medülloblastom küçük, primitif, çok az sitoplazması bulunan hücrelerden oluşur ve
bu hali ile pediatrik yaş grubunda izlenen küçük yuvarlak mavi hücreli tümörler grubunun bir
üyesidir. Nöroblastomda izlenen Homer-Wright rozetleri bu tümördede bulunur. Çok kötü
prognozludur.Sürvi en çok 5 yıldır.
NÖRAL NEOPLAZMLAR
Az görülür. En sık görülen örneği gangliogliomdur, Sıklıkla çocuk- genç erişkinde ve en sık temporal
loplarda izlenir ve epilepsiye neden olur.
HEMANJİOBLASTOMLAR
Serebellumda, nadirende meningslerde izlenir. Tek başına bulunabilir yada von-Hippel –Lindau
sendromuna eşlik edebilir. Polistemi yaparlar.
MENİNGİOMLAR
Bu tümörler araknoid’de bulunan meningothelial hücrelerden kaynaklanırlar ve beyin parankimi
dışında, meninkslerde yerleşmişlerdir. Sıklıkla adultta ve kraniyel yada spinal kordda izlenen genellikle
benign tümörlerdir. Kadınlarda sıktır (özellikle spinal kord lezyonları). Progesteron reseptörleri
taşıyan tümörlerdir (gebelik kontrendike).
Dura matere tutunmuş, sert lobüler lezyonlardır. Sıklıkla komşu beyin ya da spinal korddan kolayca
ayrılabilirler, kafatası kemikleri de meningiom üzerinde incelmiş ya da invaze olmuş olabilir.
Mikroskopisinde özellikle de psammom cisimi şeklinde kalsifikasyon saptanır. Meningiomların pek
çok histolojik varyantının prognostik anlamları yoktur. Malignitenin en güvenilir bulgusu beyin
parankim invazyonudur. Özellikle papiller meningiom denilen grup malign tavırlıdır.
Intrakraniyel basınç artışı ve buna eşlik eden epilepsi ve fokal nörolojik defisit aptanır. Meningiomlu
hastalarda prognozda, tümörün boyu ve lokalizasyonu, cerrahi çıkarılabilirlik ve histolojik grade
anlamlıdır.
*** Foster kennedy sendromuna neden olan en sık tümördür.
Foster Kennedy Sendromu: Bir optik diskte ödem,diğerinde atrofi,hiposmi-anosmi ve kafa içi
kitle ile karakterize bir tablodur
METASTATİK NEOPLAZMLAR
Lenfoma ve lösemiler hariç tutulursa beyne en sık metastaz akciğer karsinomlarından, sonra
meme ve malign melanomdan gelir. Leptomeningslere karsinom metastazı (meninjial karsinomatosis)
nadirdir. Prostat, meme ve akciğer kanserlerinde dura mater metastazı olabilir.
SSS’nde myelini oligodendroglial hücreler yapar. Myelin kaybıyla giden hastalıklar beyaz cevher
dejeneratif hastalığıdırlar ve edinsel ya da doğumsal olabilirler.
MARCHİAFAVA-BİGNAMİ HASTALIĞI
Korpus kallozum ve anterior komissürde izlenen simetrik myelin hasarının varlığıdır.
Bunlar dışında progresif multifokal lökoensefalopati ve kızamık nedenli viral ensefalopatiler, HSV,
CMV ensefalitleri ve kurşun zehirlenmesi demyelinizasyon oluştururlar.
Hepatik Ensefalopati:
Bilinç düzeyinde değişiklik ve karakteristik “flapping” tremor (asterixis) ile karakterizedir.
Karakteristik bulgu gri madde içinde amonyak detoksifikasyonu nedenli (ön planda astrositler
etkilenir) “Alzheimer tip II glia” adı verilen astrositik değişimdir.
TOKSİK HASTALIKLAR
Methotreksat tedavisinde beyaz maddede nekroz, demyelinizasyon, gliozis ve kalsifikasyon izlenir.
İonize radyasyon ise en sık vaskülopatilere neden olarak iskemi ve infarktlara yol açar.
Hipoglisemiye, hipoksiye ve CO zehirlenmesine en hassas hücreler: Serebral piramidal
hücreler, hippocampal piramidal hücreler ve pürkinje hücreleridir.
Metanol toksikasyonu: Retinal ganglion hücrelerinde dejenerasyon sonucu körlük, selektif bilateral
putamen nekrozu izlenir.
DEJENERATİF HASTALIKLAR
Nöron hasar ve kaybıyla giden gri cevher hastalıklarıdır.
AİZHEİMER HASTALIĞI
Yaşlılarda izlenen en sık demans nedenidir (%80).
DrTus.com 45
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
PARKİNSON HASTALIĞI
Parkinsonizm; rijidite, ifadesiz yüz, postür bozukluğu, yürüme bozukluğu, volunter hareketlerde
yavaşlama ve karakteristik para sayar tarzı tremor ile tanımlanan bir motor fonksiyon bozukluğudur.
En iyi bilinen tablo, idiopatik parkinsonizm (veya paralizis agitans) dir. Temel bozukluk substantia
nigrada, dopamin sekrete eden nöronların dejeneratif hasarıdır (en sık etkilenen ikinci bölge
locus ceruleus dur). Olguların çoğunda bu alanlarda depigmentasyon (nöromelanin kaybı)
izlenir.Erişkinde sıklıkla 6.dekatta izlenir. Bu kayıp bu iki alana ek olarak vagus sinirinin dorsal motor
nükleuslarında da izlenir.
Mikroskopik olarak “Lewy cisimleri” izlenir.Ölüm sıklıkla tekrarlayan infeksiyonlar veya travma
(bozuk postür ve ilk harekete başlamadaki güçlüğe bağlı düşme) nedeniyledir.
PİCK HASTALIĞI
Orta yaşta görülen, 3-10 yıl içinde ölüme götüren ve tek taraflı frontal ya da temporal lob atrofisi ile
karakterize (bıçak sırtı atrofi) hastalıktır. Pick cisimleri görülür.
Spinoserebellar Dejenerasyonlar
Bu grub serebellar korteks, spinal kord, periferk sinirleri etkiler. Klinikte ise serebellar ve sensory
ataksi, spastisite, sensorimotor periferal nöropati izlenir.
Spinoserebellar ataksi
Friedreich ataksi
Ataksi telenjiektazi: OR, erken çocuklukta özellikle serebellumda nörodejenerasyon ilk bulgudur.
Olgularda T hücreli lösemi, lenfoma gelişimi, gliomlar ve karsinomlar gelişebilir.
PERİFERİK NÖROPATİLER
Periferik sinirlerdeki elektrik iletinin bozulmasıyla karakterizedirler.
DrTus.com 47
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
HİPOFİZ
Hipofiz adenohipofiz (anterior pituitary) ve nörohipofiz (posterior pituitary) den oluşur. Yaklaşık %80’i ön
hipofizden oluşur. Adenohipofiz fetal ağız boşluğundaki (dolayısıyla squamöz ve diş kökü epiteli döşeli)
Rathke kesesi olarak bilinen bir embriyolojik tomurcuktan kaynak alır.
ADENOHİPOFİZ HASTALIKLARI
Sessiz adenom:
Bazen hücrelerde immunohistokimyasal olarak yüksek miktarlarda hormon tesbit edilir (özellikle
ACTH) ancak hastada hiperfonksiyon belirtisi görülmez. Bunlara sessiz adenom denir.
Kraniofaringioma:
Özellikle çocuklarda olur. Erişkinde de olabilir. Rathke kesesinden kaynaklanır. Suprasellar
yerleşimlidir. Histolojik olarak benign tümörlerdir.
Genellikle 3-4 cm çapındadır, solid ya da kistik olabilir. Kistler kolesterol kristalleri içerir (makine
yağı görünümü). Vakaların %75’inde, radyolojik olarak da tesbit edilebilen kalsifikasyon
mevcuttur.
Mikroskopide skuamöz ya da ameloid epitelyal (diş kökü epiteli) bir solid tümör görülür. Klinikte
görsel defektler, endokrin disfonksiyon (kitle etkisine bağlı) ve hidrosefaliye yol açarak intrakranial
basınç artışı bulgularıyla karşımıza çıkabilir.
Sheehan Sendromu:
Özellikle gebelikte postpartum kanama ile kan basıncının aşırı düşüşleri sonucu hipofiz infarktı
oluşmasıdır. Diabetes mellitus, damar hastalıkları ve orak hücreli anemi gibi hastalıklar da sebep
olabilmektedir.
Pituiter apopleksi:
Hipofiz içine kanama olmasıdır. En sık adenomlarda görülür. Kitle boyutunda ani artma olması
önemlidir. Acil bir tablodur.
Diğer nedenler:
Kafa tabanı kırıkları, sella kistleri
Radyasyon
Otoimmun hastalık: Nadiran otoimmun hipofizit görülebilir.
İnflamasyon ve infiltrasyon: Bakteriyel, viral, granülomatöz inflamasyonlar, histiositozis X,
hemakromatöz
Klinikte nadiren panhipopituitarizm görülse de tek bir hormonun etkilenmesi daha sık görülür
(selektif hipopituitarizm). En çok Growth hormone etkilenir.
HİPOFİZ ADENOMLARI
Benign epitelyal tümörlerdir. Bir yada birkaç hücre tipinden oluşabilirler. En fazla görüleni prolaktin
üreten adenomdur. 2.sık görüleni ise null cell adenomlardır. Bazen iki veya daha fazla hormon
(en fazla görülen kombinasyon GH + prolaktin ) üretirler.
Akromegali
Kemik ve bağ dokusunun aşırı büyümesi söz konusudur. Hastanın görümünde karakteristik
değişiklikler olur. Yumuşak doku büyümesinin derecesi GH’dan çok IGF seviyeleri ile koreledir.
Klinik:
El, ayak ve çene kemiklerinde büyüme en sık bulgusudur. Bağ dokusu, deri ve kemik dokularında
biriken mukopolisakkarid niteliğinde madde artışı nedeniyle olur. Aynı sebeple damar duvarları ve
eklem kıkırdakları da kalınlaşıp osteoartrit benzeri bulgulara yol açabilirler (en fazla diz).
Kardiovasküler sistem tutulumu artmış mortalitenin en önemli nedenidir.
TİROTROP ADENOMLAR
En sık primer hipotroidili hastalarda olur. Bu da az görülür.
NÖROHİPOFİZ HASTALIKLARI
Adenohipofizin dorsal tarafına tutunmuştur. Diaphragma Sella ile üst “median eminence yada
infundibulum” ve alt pars nervoza parçalarına bölünür.
Hipotalamusun supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerinden kaynaklanan myelinsiz aksonları pituisit
denilen özel glial hücreleri içerir.
Pituisitler, astrositler gibi GFAP (glial fibriler asidik protein) ile pozitif boyanır.
Nörohipofizin sekresyonları oksitosin ve vazopresin (ADH) olup aksonlarda toplanır.
Vazopressin (ADH): İdrar çıkışını azaltıp vücut sıvısını korur. Distal ve toplayıcı tubuluslardan su
çeker.
Oksitosin: Emzirmeyi ve gebelik uterusunda düz kas kasılmasını sağlar. Meme duktuslarının
myoepitel hücrelerini kasar.
ADRENAL BEZ
Korteks ve medulla bölgelerinden oluşur. Fetal hayatta korteks iki kısma ayrılır:
Fetal korteks denilen santral zon doğumdan sonra kaybolmaya başlar.
Dışta ince bir tabaka halinde gerçek korteks vardır. Bu tabaka erken çocuklukta korteksin klasik 3
tabakalı görünümünü oluşturur.
İntrauterin hayatta kortikal gelişim hipofiz stimulasyonuna bağlı olduğundan anensefali her
seferinde adrenal hipoplazi ile birliktedir.
Adrenal medulla sempatik sinir sisteminin “sempatogonia” olarak bilinen primitif hücrelerinden
köken alır. Nöroblastlara (vertebranın her iki yanında ve aortun önünde sempatik gangliayı
oluştururlar) ve “feokromoblastlar”a (adrenal medüller hücreleri oluştururlar) diferansiye olur.
Adrenal medulla hücreleri katekolamin sentezler. Bu yüzden kromafin hücreler adı da verilir.
Aynı kökten geliştikleri için adrenal medulla ve sempatik ganglialarda aynı tümörler çıkar:
Çocuklarda nöroblastom
Erişkinde feokromositoma (paraganglioma)
KORTEKS
Adrenalin %80’ini oluşturur. 3 tabakası vardır:
Zona glomerülosa (%5-10 kalınlık): Aldosteron salgılar. En dıştadır.
Zona fasciculata (%80): Kortizol sentezler.Bol lipid içerirler
Zona retikularis :Androjen sentezler.
MEDULLA
2 mm.den kalın değildir. Glandın merkezindedir ve %10’unu oluşturur. Feokromositleri içerir.
Elektron mikroskobunda nörosekretuar granüller görülür. Çoğunlukla epinefrin, bir miktar da
nörepinefrin içerirler.
DrTus.com 53
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
ADRENOLÖKODİSTROFİ
Korteks atrofisi nedenli kronik adrenal yetmezliktir. Beyin beyaz cevherinin diffuz
DrTus.com 54
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
CRH yada ACTH yokluğu feed-back mekanizmalarını yok edeceği için adrenal
fonksiyonunda bozukluk olur. Hipotalomo-hipofizer bölgedeki lezyonlar etken olur
(Bkz. Hipopitüitarizm sebepleri)
Cushing Sendromu
Klinik:
Sentripedal obezite(en sık)
Yüksek kan basıncı
Proksimal kasların zayıflığı
Abdominal striatalar
Hirşutizm
Saçlı derinin incelmesi
Purpura
Sırt ve ensede kalınlaşma
Uykusuzluk
En sık sebebi eksojen kortizol kullanımıdır.
Endojen en sık sebep hipofiz adenomudur. (Cushing hastalığı)
DrTus.com 55
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Primer Cushing
Etyoloji:
Kortizol üreten kortikal adenomlar (genellikle unilateraldirler)
Kortikal karsinomlar
Bilateral mikronodüler hiperplazidir.
Labaratuvar:
Düşük ACTH konsantrasyonları: Artmış kortizol seviyeleri tarafından ACTH baskılanır.
Kortizolün dexametazon tarafından baskılanmasında defekt görülür.
•Karsinom:
Karsinomlar fonksiyone ya da nonfonksiyone olabilir. Fonksiyone olanlarda supresyon nedenli
sağlam kortekste ve karşı adrenalde atrofi olur.
Karsinomlar büyüktürler. 1 kg.yu bulabilir. Fokal nekroz ve hemoraji alanları içerir. Mikroskopide
normale göre daha az lipid içerirler. Malignite kolay tanınamayabilir. Çoğu hasta 3 yıl içinde ölürler.
Akciğer ve karaciğere yayılım olabilir. Li- Fraumeni ve Beckwith – wiedemann sendromlarında
artar.
Mc-Cune Albright Sendromu: Adrenal, hipofiz, tiroid ve gonadlarda nodül formasyonu ve hiper
fonksiyon olabilir. Ayrıca kemiklerde fibröz displazi görülebilir (Bkz. Kemik tümörleri)
Laboratuar:
Artmış kortizol sekresyon oranı (idrar serbest kortizolü 250 µg’ın üstüne çıkmıştır)
Kortizolün normal diürnal ritminde bozukluk (gece yarısı kan kortizolü sabap değerinin yarısından
az olmalıdır).
ACTH konsantrasyonları (kanda) normal yada artmıştır. Çünkü ACTH sekrete eden adenom
artmış kortizolün negatif feed back’ine dirençlidir.
CRH uygulanırsa ACTH salınımı artar. Yüksek kortizol seviyelerinin varlığında bu durum tanının
hipofiz adenomu olduğunu %95 doğrular.
Dexametazon supresyon testi pozitiftir. Yüksek doz dexametazon uygulanması kortizol
sekresyonunu %90 azaltır.
ADENOM:
Genellikle tek, küçük ve tek taraflı olurlar. 2.5 cm.yi pek aşmazlar. 20-40 yaş arası sıktır.
Mikroskopide ZG’den çok ZF’ye benzer hücrelerden oluşur.
Klinik Özellikleri:
Başağrısı, kas zayıflığı, yorgunluktur. Hipokalemi ile ilgilidir. Yüksek kan basıncı tek bulgu
olabilir. Laboratuarda aldosteron kan ve idrarda artmış, potasyum ve renin düşmüştür. Daha
sağlıklısı angiotensin konverting enzim inhibitörü verilerek plazma aldosteron / renin oranını
hesaplamaktır.
Karsinom:
Az görülür. Çok maligndir.
DrTus.com 57
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
İDİOPATİK HİPERALDOZTERONİZM
Zona glomerüloza ile ilişkili bilateral adrenal kortikal hiperplazi nedeniyle aldosteron
hipersekresyonudur.
•Feokromositoma
Aşırı katekolamin sekresyonu nedeniyle hipertansiyon ile karakterizedir. %10 feokromositoma,
extraadrenaldir. 30-50 yaş arası sıktır.
10’ların tümörü olarak bilinir.
%10 ailesel, %10 bilateral, +10 malign ve %10 çocuklarda görülür.
Bilateralite oranı ailesel vakalarda artar.
Terleme
Huzursuzluk
Bulantı
Taşikardisiz palpitasyon
Solukluk
Karın ağrısı
Benign ve malign formları benzer histolojik görünümdedir. Tek sağlam ayırım metastaz
yapmasıdır. Metastaz yapan tümörler maligndir.
***Ekstraadrenal yerleşimli feokromasitomaya paraganglioma denir
***Zellballen yapıları feokromasitomadadır
TİROİD
Farinks epitelinden gelişen bir tomurcuklanmadan oluşup, ön boyundaki yerine doğru göç eder. Bu
nedenle bazen bu göç yolunda ektopik troid dokusu bulunabilir. Bu ektopik dokudan çocuk ve gençlerde,
boyun orta hatta “tiroglossal yarık kisti” dediğimiz lezyon gelişebilir.
Tiroid, foliküllerin oluşturduğu lobüllerden ibaret bir organdır. Folikülleri küboidal-silendirik bir tek katlı
epitel döşer. Folikül içleri tiroglobülinden zengin kolloidle doludur. Hücreler TSH’a cevap verip, kolloidi
pinositoze ederler, T4 ve T3’e çevirirler (Tiroksin ve triiodotironin). Plazmada dolaşan serbest T3 ve T4,
reseptörlerine bağlanıp karbonhidrat ve lipid metabolizmalarını arttırırlar. Sonuçta bazal metabolizma hızı
artar. Tiroid glandında ayrıca parafoliküler C hücreleri vardır ve kalsitonin sentez ederler. Kalsitonin
iskelete kalsiyum girişini sağlayıp, kemik rezorbsiyonunu engeller. Bu kaynak drtus.com’da
yayınlanmaktadır.
HİPERTROİDİZM
Tirotoksikoz, T3 ve T4 seviyelerinin artışıyla karakterize hipermetabolik bir durumdur. Sıklıkla
hiperfonksiyona yol açar.
HİPOTROİDİZM
Primer ve sekonder olabilir. Çoğu vaka primerdir. En sık sebepleri tiroidin cerrahi çıkarılması,
radyasyon tedavisi, Hashimoto troiditi, primer idiopatik hipotroidizm.
Klinik görünüm küçük çocuklarda kretinizm ve daha ileri yaşlarda miksödemdir.
Laboratuarın yeri çok önemlidir. Primer hipotroidide TSH artar. Hipofiz nedenli sekonder hipotroidide
ise TSH düşüktür. T4 her zaman düşüktür.
GRAVES HASTALIĞI
Endojen hipertroidizmin en sık nedenidir. Tirotoksikoz / ekzoftalmi ve bazı vakalarda pretibial
miksödemden oluşan bir triadı vardır. Genç adultlarda sık olur (20-40 yaş arası pik yapar). K:E
oranı 7:1’dir. Ailevi yatkınlık vardır. HLA-DR3 kalıtımıyla ilişkili bir olaydır.
Patogenez
Serumda değişik otoantikorların bulunduğu otoimmun bir hastalıktır. Bu otoantikorlar özellikle TSH
reseptörlerine tutunur ve sıkılıkla TSH gibi davranırlar. Hücrenin çoğalması ve aktivitesi uyarılmış
olabilir. Önemli antikor örnekleri: tiroid stimülan immunoglobulin (TSI), tiroid growth-
stimulating immunoglobulin (TGI), TSH binding inhibitör immunglobulin (TBII).
Sonuncusunun inhibitör etkisi de vardır ve graves hastalarında görülebilen oftalmopati ve
dermopatiden sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Tiroidin otoimmun hastalıkları graves’ten hashimoto’ya dek uzanan bir spektrum sergiler. Her iki
hastalıkta da diğer otoimmun hastalıkların insidansı artmıştır.
DrTus.com 60
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Morfoloji
Difuz hipertrofi ve hiperplazi nedeniyle gland büyümüştür. Gland yumuşaktır. Foliküler hücreler
tedavisiz vakalarda yüksek ve normalden kalabalıktır. Lümendeki kolloid soluk ve kenarları
yenmiş görünümdedir. İnterstisyumda reaktif T hücreleri bulunur.
Klinik Özellikler
Triadda adı geçen değişiklikler olur (bkz. Konu başı). Bunların en az görüleni pretibial
miksödemdir. Bacak ve ayakların ön yüzünde lokalize kalınlaşmalar ve hiperpigmentasyonla
karakterizedir.
Laboratuarda serbest T4 ve T3 artmış, TSH azalmıştır. Tiroidin antikorlar tarafından
stimulasyonu devam ettiğinden radyoaktif iod uptake’i artmıştır. Diffuz uptake görülür.
Morfoloji
Artmış TSH, folikül hücrelerinde hiperplazi /hipertrofiye yol açar. En başta diffuz bez büyümesi
ile “diffuz nontoksik guatr” oluşur. Morfolojik görünüm Graves’e benzer. İyot eksikliği düzelir, ya
da vücudun ihtiyacı azalırsa foliküler epitel geri çekilir ve kolloidden zengin “kolloidal guatr”
oluşur. Dolayısıyla erken evrelerde hücreler kolumnar, involusyon evresinde yassı
görülürler. Zamanla tekrarlayan stimuluslar, düzensiz “nodüler guatr” oluşumuna neden olur.
Multinodüler guatr ise multilobule, asimetrik büyümüş bir glanddır. Kesit yüzünde kolloid içeren
çeşitli büyüklükte nodüller izlenir. Özellikle eski lezyonlarda fibrozis, hemoraji,
kalsifikasyon, kistik değişiklikler sık izlenir.
Klinik Özellikler
Baskın bulgular kitle etkisine bağlıdır. Solunum zorluğu, disfaji ve boyun damarlarına bası
oluşabilir.
Çok az hastada guatrda hiperfonksiyone nodül gelişebilir (Plummer sendromu; toksik
guatr). Bu durumda Graves’ın oftalmopati ve dermopatisi gelişmez. Ancak
kardiovasküler semptomlar görülebilir.
Çok daha az oranda hipotroidizm de görülebilir.
TİROİDİTLER
Akut Tiroidit
Gebelikte çıkabilir. İlk dönemlerinde sıklıkla geçici hipertroidizm atağı olur. Hashimotodaki gibi
lenfoplazmositer bir inflamasyon ve germinal merkezi belirgin lenfoid foliküller görülür.
Palpasyon Tiroiditi
Palpasyona bağlı gelişebilir. Ötroid hastalarda çoğunlukla insidental olarak bulunur. Nonspesifik
lenfosit inflamasyonu ve sayrek dev hücre görülür. Disfonksiyon yoktur.
Morfoloji
Difuz ve simetrik olarak büyüme (guatrojenik hipotroidizm) söz konusudur. Mikroskopide
parankimde yaygın mononükleer inflamasyon (lenfositler, plazma hücreleri ve iyi gelişmiş
germinal merkezler) görülür.
Foliküller küçüktür ve “Hurthle hücreleri, Askanazi hücreleri, Oksifilik hücre” denen geniş
eozinofilik, granüler sitoplazmalı hücrelerle döşelidir. Kapsülü aşmayan bir fibrozis görülebilir.
Klinik Özellikler
Tiroidin ağrısız büyümesi ve bir miktar hipotroidizm ile karakterizedir. Başta hipertroidi tablosu
olabilir (folikül epiteli zararına bağlı). T3-T4 yüksek, TSH düşük, RIU azalmıştır. Hipotroidi
geliştikçe T3-T4 düşer, TSH artar. Bu hastalarda en fazla B-hücreli lenfoma gelişimi riski
artmıştır.
Klinik Özellikler
Akut başlar, boyunda şişlik ve ağrı vardır. Ateş izlenir. Geçici hipertroidizm olabilir. Tiroid
DrTus.com 62
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
fonksiyon testleri diğer troiditlere benzer. Lökosit sayısı ve sedimentasyon hızı artar. Hastalık
kendi iyileşip, 6-8 haftada ötroid durum sağlanır.
Riedel Tiroiditi
Tiroidde, çevre dokulara da ilerleyen fibrozis görülür. Tiroid sert ve fiksedir. Sebebi
bilinmiyor. Retroperitonda, orbitada, mediastende de tiroiddekine eşlik eden fibrozis
görülebilir.
İnfeksiyöz troiditler olur. Streptokok, stafilokok, mikobakterium tuberkülozis ya da mantarlar
etken olabilir.
TİROİD NEOPLAZMLARI
Klinik açıdan tiroid nodülleri, tümör olabilme ihtimalleri nedeniyle önemlidir.
Şu nodüllerin tümör olma ihtimali daha fazladır:
Tek ve solid nodüller
RIU’i düşük (soğuk nodül)
Genç hastaların nodülleri
Erkeklerdeki hastaların nodülleri
Foliküler Adenom
En sık tiroid neoplazmıdır. Foliküler epitelden kaynaklanan benign neoplazmlardır. Genelde
soliterdir. Hiperplazi ya da karsinomdan klinik ve gross olarak ayırmak zordur.
Morfoloji
Soliter, yuvarlak, kapsüllü bir lezyondur. Çevre tiroidi basıya uğratır. Kapsüllü nodülün içinde
folikül yapan tümör hücrelerinin görülmesi tipiktir. Kapsüllü nodülün içinde folikül yapan tümör
hücrelerinin görülmesi tipiktir. Bu görünüm foliküler karsinoma benzer. Adenom karsinoma
dönüşmez. Adenomla karsinomun ayırıcı tanısında sadece iki kriter geçerlidir:
• Kapsül invazyonu
• Damar invazyonu
Klinik Özellikler
Ağrısız kitlelerdir. Büyük olanları lokal semptomlara yol açabilirler. Az sayıda vakada
hiperfonksiyon olabilir (toksik adenom). RIU’leri düşüktür, soğuk nodül olarak görünürler.
Bazıları sıcak olabilirler (genelde soğuk nodüllerin %10’u malign olabilirken, sıcak nodüllerde
bu oran çok düşüktür).
Karsinomlar
Çoğu tiroid CA iyi diferansiyedir. En sık görülen mutasyon RET mutasyonudur. Major tipleri ve
sıklıkları:
Papiller karsinom (%75-85)
Foliküler karsinom (%10-20)
DrTus.com 63
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Patogenez
İyonize radyasyon, ve nodüler guatr predispozan olabilir.
Troiditlerden karsinom gelişmediği söylenir.
•Papiller Karsinom
İonize radyasyonla en ilişkili troid kanseridir
En sık görülen tiroid kanseri
20-40 yaş arası sık görülür.
Etyoloji
Aşırı iyot
Radyasyon: Boyunun ışınlanması sonrası, Hiroşima, Çernobil
Genetik faktörler: HLA-DR7, RET, RET/PTC füzyon onkogenleri
Morfoloji
Soliter ya da multifokal lezyonlar halinde olabilir.
Mikroskopide papiller yapıların bulunmasından ziyade çekirdek özellikleri teşhis
koydurucudur. Çekirdekler kenarları kalın, ortaları şeffaf görünümlüdür (Buzlu cam
görünümü- orphan annie). Çekirdek içlerinde, sitoplazmik invajinasyonlardan kaynaklanan
“intranükleer inklüzyonlar”, çentiklenmeler (grooving) görülebilir. Çekirdeklerin yayılmış
oyun kağıdı destesi gibi üstüste binmeleri (overlapping) bu tümörün tipik özelliklerindendir.
Çoğu vakada papiller bir yapı vardır. Bazıları ise foliküllerden oluşur. “Psammoma
cisimcikleri” denilen yuvarlak konsentrik kalsifikasyonlar izlenebilir. Lenfatik tutulum sıktır,
kan damarları da invaze edilebilir. Vakaların yarısında çevre lenf nodlarına metastaz
görülür. Nadiren uzak metastaz da yapabilirler.
Prognoz çok iyidir. Hatta boyun lenf düğümü metastazı bile olsa iyidir. >50 yaş, büyük tümör,
erkek hasta, çevre dokulara invazyon kötü prognoz kriterleridir.
***Tall cell ve diffüz sklerozan tipleri kötüdür.
•Foliküler Karsinom
Papillere göre daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Endemik iyot eksikliği olan bölgelerde görülme
sıklığı artar. Orta yaşlarda pik yapar.
Soğuk, soliter nodüllerdir. Nadiren hiperfonksiyonel olabilirler. Kan yoluyla akciğer, kemik ve
karaciğere metastaz yapma eğilimindedirler. Bölgesel lenf nodu metastazı nadirdir. Cerrahi
tedavi uygulanır. Kötü prognozlu kabul edilir. İyi diferansiye lezyonlar TSH’la stimüle
olabileceğinden cerrahi sonrası TSH’yı baskılamak için tiroid hormonu verilir.
•Meduller Karsinom
Parafoliküler C hücrelerinden kaynaklanan nöroendokrin tümörlerdir. Normal C hücreleri gibi
kalsitonin salgılar. Kalsitonin ölçümü teşhis ve postoperatif izlemede çok önemlidir. CEA
(tamamına yakınında), somatostatin, VIP, serotonin de salgılayabilirler. %80 sporadiktir. MEN IIa
yada IIb’nin de bir parçası olabilir. MEN ilişkililerde ve sporadiklerin bir kısmında RET mutasyonu
vardır.
Adultlarda olur, 5-6.dekadda yaygındır. MEN II ile ilişkili olanlar gençlerde ve hatta çocuklarda
olur.
Morfoloji
Soliter yada her iki lobu tutan multipl görünümde olabilirler. Özellikle ailesel vakalar
multisentriktir. Stromada amiloid birikimi olabilir (prekalsitonin). Ailevi vakalarda çevre
tiroid dokusunda “C hücre hiperplazisi” görülür.
Klinik Özellikler
Boyun kitlesi ve bunun yarattığı etkilerle gelebilir. Salgılanan hormonun yarattığı semptomlarda
görülebilir.Sporadik olanlar ve MEN IIb ile ilgili olanlar daha agresif lezyonlardır ve kan
yolu ile metastaz yapma eğilimindedirler. 5 yıllık yaşam %50’dir. MEN ile ilişkisiz ailevi vakalar
daha sessizdir.
PARATİROİD BEZİ
Timusun oluşumuna da katkıda bulunan faringial poştan kaynaklanır. Her tiroid lobunun üst ve alt pollerine
yakın yerleşirler, ancak faringial pouch dan olan göç yolunda herhangi bir yerde de oturabilirler. (Karotis
komşuluğu, timus, ön mediasten). Sekresyonu ionize Ca++ seviyeleri ile kontrol edilir. Normalde azalmış
Ca seviyeleri “chief hücre”lerden parathormon (PTH) sentez ve salınımını uyarır. Bunun sonucunda;
Osteoklast aktivasyonu kalsiyumu kemikten serbestleştirir
Kalsiyumun renal geri alınımı artar
Böbreklerde D vitamininin aktif dehidroksi formuna dönüşünü arttırır
Üriner fosfat atılımı artar
GIS kalsiyum absorbsiyonu artar.
DrTus.com 65
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
HİPERPARATROİDİZM
PRİMER HİPERPARATROİDİZM
En sık endokrin hastalıklarından biridir ve hiperkalseminin önemli bir nedenidir. Primer
hiperparatroidizm kadınlarda ve erişkinlerde daha sıktır ve en sık sebebi adenomdur. Hiperplazi
ya da karsinomla da olabilir. Sporadik ya da MEN içinde görülebilir. Yüksek PTH artmış kemik
rezorpsiyonu, böbrek hastalığı ve hiperkalsemi yapar.
Morfoloji
Adenomlar en sık “chief” hücrelerdir. Çevrede komprese paratroid dokusu görülür. Normal
paratroid parankiminden farklı olarak yağ dokusu içermez.
Primer hiperplazi MEN I - IIa da ya da sporadik olarak görülebilir. Tüm paratiroidler bir oranda
büyümüştür. En sık “chief cell” hiperplazi görülür. Hiperplazilerde de lezyonda yağ dokusu
izlenmez.
Karsinomlar da iyi sınırlıdır ve genellikle uniform hücrelerden oluşur. Malignite kriteri
metastaz yada çevreye invazyondur.
Diğer organ değişiklikleri özellikle iskelet sistemi ya da böbreği ilgilendirir. Kemiklerde
osteoklastlar belirginleşir, kemik matriksini eritip kalsiyumu salar. Kemik rezorpsiyonuna artmış
osteoblastik aktivite de eşlik eder ve yeni trabekül formasyonları olur. Kemik rezorbsiyonu en
çok uzun kemiklerin metafizinde olur.
Daha ağır vakalarda korteks incelmiş, medullada kanama, fibrozis ve kistik formasyonlar
oluşmuştur (Osteoitis fibrosa cystica). Birikmiş osteoklastlar, kanama ve reaktif dev hücreler,
“brown tümör” adı verilen yalancı bir tümör görüntüsü oluştururlar.
Böbreklerde taş oluşumu, interstisyel dokuda ve tubullerde kalsifikasyon görülebilir. Bu
metastatik kalsifikasyon; mide, akciğer, myokard ve damarda da izlenebilir.
DrTus.com 66
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Klinik Özellikler
En sık bulgusu serum serbest kalsiyumunun artmasıdır. Hipofosfatemi ve idrarda kalsiyum ve
fosfat atılımı görülür. Eğer sekonder böbrek hastalığı varsa kan fosfat düzeyleri normal
olabilir.Primer hiperparatroidili hastalarda PTH seviyeleri çok yüksekken, paratroid dışı
nedenlerde düşüktür. Ektopik PTH related protein üretimi yapan paratroid dışı tümörleri
dışlamak için PTH ve PTHrP, radioimmunoassay yöntemlerle ayrılabilir.
Diğer bulgular:
GIS bulguları, kabızlık,bulantı, peptik ülser, pankreatit, safra taşları
SSS değişiklikleri, depresyon, uyuşukluk, felç
Kaslarda zayıflık ve hipotoni
Poliüri ve sekonder polidipsi
Sekonder Hiperparatroidizm
Serum kalsiyumunun düşmesi ile olur. Paratroidlerde komponsatuar hiperaktivite olur. En sık
nedeni böbrek yetmezliğidir. Ayrıca yetersiz Ca alınımı, steatore ve vitamin D eksikliği de neden
olabilir.
Morfoloji
Paratroid glandları hiperplastiktir. Primerdeki kemik değişiklikleri de aynı şekilde görülebilir.
Pek çok dokuda (akciğer, kalp, mide, kan damarları) metastatik kalsifikasyonlar görülebilir.
Tersiyer Hiperparatroidizm
Bazı vakalarda paratroid aktivitesi otonomi kazanıp serum kalsiyumunu normalin üzerine çıkarır
.Bu vakalarda paratiroidektomi gerekir.
HİPOPARATROİDİZM
Etyoloji:
En sık sebebi tiroidlerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır.
Di George sendromu ile birlikte görülebilir.
İdiopatik olan genellikle immun kaynaklıdır.
Kronik mukokutanöz kandidiyazis gibi otoimmun hastalıklarda da olabilir.
Majör klinik bulgular hipokalsemi nedeniyle olur. Uyuşma, Chvostek ve Trousseau belirtileriyle
izlenen nöromuskuler irritabilite, karpopedal spazm ve nadiren felç gibi. Morfolojide katarakt,
DrTus.com 67
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Pseudohipoparatroidizm:
PTH reseptör duyarsızlığıdır. Kalıtsal defekttir. İntravenöz PTH uygulamasından sonra idrarda
cAMP artışı olmaması tipiktir.
Pseudopseudohipoparatroidizm
Reseptör cevabında yine defekt varsa da idrarda cAMP artışı olur. Albright herediter distrophy’si
ile ilişki gösterir.
MEN I (Werner Sendromu): 11.kromozomdaki bir tümör süpresör genin defektine bağlıdır.
3P tutulumu vardır.
Pankreas adacık hücreli tümörü
Paratroid hiperplazisi ya da adenomu ( en sık)
Hipofiz adenomu
MEN IIa (Sipple Sendromu): ve MEN IIB (MEN III): RET protoonkogeninde mutasyonlar
izlenir.
Feokromositoma
Tiroid meduller karsinomu
Paratroid hiperplazisi veya adenomu.
MEN III’te farklı olarak deri ve mukozalarda (oral mukoza, solunum sistemi, GIS) multipl
nöromlar ya da ganglionöromlar izlenir.
Tip I: Otosomal resesif geçişlidir. Geç çocukluk ve adelosanlıkta görülür. Addison hastalığı
Hipoparatroidizm
Kronik mukokutanöz kandidiyazis
Tabloya pernisiyöz anemi, IDDM, vitiligo, alopesi eşlik edebilir.
Otoimmun troidit
Bazı vakalarda IDDM
Tip III: Addison yoktur. Otoimmun troidite pernisiyöz anemi, IDDM, vitiligo, alopesi eşlik edebilir.
VULVA
•LİKEN SKLEROZ
En sık postmenopozal kadınlarda olur. Deride parşömen görünümü vardır.
Epitel atrofisi
Retelerde düzleşme
Dermiste fibrozis
Hafif pervasküler mononükleer infiltrat izlenir.
VULVA TÜMÖRLERİ
Benign Tümörler
•KONDİLOMLAR
DrTus.com 69
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Koilosit: HPV ile infekte, çevresinde şeffaf bir sitoplazma olan hiperkromatik çekirdeğe sahip
hücre.
• Yaşlı kadınlarda görülen HPV ile ilgisiz tip. Liken sklerozla ilişkisi
gösterilmiştir.
HPV ilişkililer multipl ve kötü diferansiye skuamöz cell CA olma eğilimindedir.
Tümör boyu ve invazyon derinliği prognoz için önemlidir.
Erkekte ve kadında tüm dış genital organ tümörleri inguinal lenf nodlarına
metastaz yaparlar. Bunun tek istisnası derin lenf nodlarına metastaz yapan
klitoris kanserleridir.
Vulva Melanomu
İnvazyon derinliği en önemli prognoz kriteridir.
Papiller Hidradenom
Vulvadaki meme dokusuna benzeyen apokrin ter bezlerinden gelişir.Benigndir.
VAJİNA
VAJİNİTLER
Vajinal akıntı (lökore) yaparlar.
a) Normal flora etkenleri diabet, immün yetmezlik, antibiyoterapi, abortus gibi nedenlerle etkin hale
gelip infeksiyon yapar.
b) Dış organizmalar da yapabilir. En sık Candida ve Trichomanas
c) Atrofik vajinit: Postmenopozal kadınlarda, epitel atrofisi ile karakterizedir.
VAJİNAL KARSİNOM
Primer karsinomları nadirdir.Sıklıkla serviks yada vulva karsinomunun metastazı
görülür.Genelde 60 yaş üstü kadınlarda görülür. Skuamöz hücreli karsinomdur. Vajinal clear cell
karsinom gebelikte DES alan annelerin kızlarında menarch zamanı görülür. Aslında bu çocuklarda
daha sık olarak Vajinal adenozis de görülür. Vajinal adenozis de Clear cell karsinoma
predispozandır.
GARDNER KİSTLERİ
Embriyonel gelişim artığı olup vagende bulunurlar
SERVİKS
SERVİSİTLER
Genç kızlarda endoserviks belli bir mesane boyunca ektoserviksin yerini alır.(ektropion). Erişkin
kadında bu bölge tekrar skuamöz epitelle örtülür. Değişime uğrayan bu bölgenin adı ‘transformasyon
zonu’ dur. Bu değişimler endoservikal glandların ağızlarını tıkarsa Naboth kistleri olur.
Klamidya kadın genital sisteminde en sık serviksi tutar. Klamidyada plazmositler boldur. Lenfoid
folliküller görülür.Tek başına prekanseröz değildir. Sterilite yapabilirler.
DrTus.com 71
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
SERVİKS TÜMÖRLERİ
•Endoservikal Polip:
En sık görülen serviks tümörüdür ama tümör bile olmadığı da söylenir. Kistik, dilate glandlar ve
yüzeyi örten mukus salgılayan epitelle karakterizedir. Malign potansiyeli yoktur.
•CIN (SIL)
Papanicolau’nun servikal smear yöntemi ile erken yakalanma oranları artmıştır.
Clas IV
Clas V
Morfoloji:
Servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) epitelde var olan displazinin gradelenmesidir:
CIN I: Alt 1/3 tabaka displazik, yüzeyde maturasyon var, koilositler var.
CIN II: Alt 2/3 tabaka displazik, yüzeyde hala maturasyon var, koilositler azalmış ya da yok
CIN III ve Ca insitu: Tüm mukoza displastik, maturasyon ve koilosit yok. Mitoz belirgin.
CIN’ lerin hepsinde bazal tabaka sağlam olup submukozaya invazyon yoktur. Invazyon olursa
invaziv CA dan bahsedilir (Mikroinvaziv karsinom tanısı için vulvaya bakınız).
•Invaziv Karsinom:
% 95 skuamöz hücreli Ca olur. Karsinom için ortalama yaş 45 tır.
Invaziv Ca fungatif, ülseratif yada infiltratif olabilir. En az görülen form infiltratiftir. Hepsi zamanla
infiltratif gidip, eksternal serviks girişini daraltabilir, Endoservikal kanala, fundusa, ligamanlara
yayılabilir. Rektum ve mesane tabanı bile tutulabilir.
Hematojen yayılım oldukça az olur ve en sık karaciğere olur.
Skuamöz hücreli Ca ların histolojik tipleri:
Keratinize tip: İyi diferansiyedir.
Non- keratinize tip: En sık görülen tiptir, orta derece diferansiyedir.
Küçük hücreli tip: Kötü diferansiye, en kötü skuamöz tipi, HPV 18 ile ilişkili tip
Lenf düğümü metastazları birincil olarak şu lenf nodlarına olur: Paraservikal, obturator,
hipogastrik, eksternal iliak.
Daha geç evrede ise paraaortik lenf nodlarını tutar.
•Adenokarsinomlar:
Daha kötü prognozludurlar. Az görülürler. Özel üç tip:
DrTus.com 73
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Adenoma malignum (minimal deviation adenocarcinoma): sitolojik olarak hiç bir anormallik
görülmez. Tek garip histoloji, endoservikal glandların fazlasıyla bükümlü ve derine inen
görünümleridir. Çok kötü prognozludur.
Clear cell karsinom: Genç kadınlarda sık görülen serviks karsinomudur. Nispeten iyi
prognozludur.DES ile ilişkilidir.
Papiller adenokarsinom: Çok iyi prognozludur.
UTERUS
ENDOMETRİTLER
Endometrium infeksiyonlara dirençlidir. Akut infeksiyonlar çoğunlukla düşük ve doğumlardan sonra
olur, interstisyumu tutar.
Kronik Endometriler:
Kronik gonore nedenli pelvik hastalıklarda
Tüberkülozda (en sık tüberküloz salpenjitin drenajı ile)
Doğum ya da düşük sonrası rest plesantal dokular nedeniyle
RİA kullanımda (en sık sebep)
%15 kendiliğinden, sebep olmaksızın oluşurlar.
Tanı koydurucu bulgu plazmosit görülmesidir.
ADENOMYOZİS
Myometrium içinde endometrial stroma ve gland bulunmasıdır. Bazal endometriumun
myometrium içinde tuzaklanarak kalmış parçalarından oluşan adenomyozis odakları menstrüel siklusa
pek eşlik etmezler (kanamaları nadirdir).
ENDOMETRİOZİS
Uterus dışında endometriyal doku alanları bulunmasıdır (en sık overler, Douglas boşluğu, uterin
ligamanlar, tubalar ve rektovajinal septumda) izlenir. Periton, göbek çevresi, lenf nodları, akciğerler,
kemik ve kalp bile tutulabilir.
Her zaman siklik değişikliklere eşlik eden bir lezyondur. Kanamalı nodül ve implantlar olarak
görülürler. Birleşip büyüyebilir, büyük kistler yapabilirler (çikolata kisti). Kanayıp karın ve pelvis
duvarında fibrozise, striktürlere, tubal ve overyan distorsiyonlara yol açabilirler. İnfertilite oluşabilir.
Pelvik ağrı, dismenore de vardır.
Tanı için şu 3 morfolojiden ikisi olmalıdır.
DrTus.com 74
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Rektal duvar tutulumu ağrılı defekasyon, uterus ve mesane duvarı tutulumu ağrılı
ilişki ve disüriye neden olur.
Sekretuar dönem (sekretuar dönem): Glandlar tek katlı küboidal, stromada predesidual değişiklik.
ENDOMETRİYAL HİPERPLAZİ
Östrojenin nisbi ve uzun süren yüksekliği ile oluşur. Basit, kompleks ve atipik morfolojilerde olabilirler.
Östrojene maruz kalma süresine göre bu üçünden biri görülebilir.
Polipler
En sık görülen endometriyal tümördür ve benigndir. Çoğunlukla sapsızdırlar. Büyük boyutlara
ulaşabilirler. En sık menopoz zamanı gelişirler. Kanamaya yol açmaları ve düşükte olsa Ca gelişim
riski önemlidir.Tamoksifen kullananlarda risk artmıştır.
DrTus.com 76
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Malign Tümörler
Endometrial Karsinom
Kadın genitalyasının en sık kanseridir. Postmenopozal kadında lökore ve kanama ile başlar.
Risk faktörleri hiperplazininkilerle aynıdır. Ayrıca hiperplazi kendisi de risk faktörüdür.
Meme Ca’lı bir hastada endometrium Ca çıkma şansı yükselir ve bunun tersi de doğrudur
(östrojen ortak risk faktörü olduğu için). Östrojenle ilişkisi görülmeyen tümörler daha geç
yaşlarda kötü diferansiye ve kötü prognozlu olma eğilimindedir.
Morfoloji:
İnfiltratif ya da eksofitik olurlar. Her iki formda da endometrial kaviteyi dolduran yumuşak, yer
yer nekrotik tümör izlenir. Zamanla myometrium duvarına, serozaya, periuterin yapılara
yayılırlar. Bölgesel lenf nodları tutulur. Uzak metastaz olabilir. Çoğu vaka endometrial
glandlara benzer glandlardan oluşmuş adenokarsinoma yapısındadır (endometrial
karsinom). Daha az diferansiye solid tümörler de olabilir.
İyi diferansiye karsinomlar skuamoz epitel odakları içerebilir (skuamoz metaplazi ile birlikte
adenokarsinom yada adenoakantom).
Skuamöz elemanlar karsinomatöz olursa adenoskuamöz karsinom denir.. Seröz papiller(en
kötü) ve clear cell ca’lar kötü prognozludur.
En iyi prognozlu endometrium karsinomları sekretuar karsinom ve endometrioid tiptir.
EVRELEME
I: Uterin gövdeye sınırlı
II: Serviks tutulumu
III:Uterusu aşan, pelvisi geçmeyen tümör
IV:Stage III’ü geçen tümör
LEİOMYOM
Myometrium düz kaslarının benign tümörü leiomyom, malign tümörleri leiomyosarkomdur.
Leiomyomlar kadınların en sık görülen benign tümörüdür (üreme çağındaki kadınların yarısında
görülür). Genetik faktörler etkilidir. Östrojen ve OKS’ler büyümelerini stimüle eder. Menopozdan
sonra küçülürler.
Makroskopik olarak iyi sınırlı, gri-beyaz, girdapvari çizgilenmeler içeren nodüler bir yapısı vardır.
Değişik çaplarda ve multipl olma eğilimindedirler.
Submukozal, intramural (en sık) yada subserozal olabilirler. Sonuncular bazen uterus dışı yapılarla
kaynaşıp uterustan ayrılabilirler (parazitik leiomyom). Büyük tümörlerde iskemik nekroz,
hemoraji, kistik dejenerasyon olabilir. Menopozdan sonra hyalinize ve hatta kalsifiye olurlar.
Histolojik olarak girdaplar yapan yoğun düz kas hücrelerinden oluşurlar.
Asemptomatik olabilirler. En sık görülen semptom metrorajili yada metrorajisiz menorajidir. Sarkoma
dönüşmezler.
LEİOMYOSARKOMLAR
Leiomyomlardan değil, myometriumdan doğarlar. Soliter tümörlerdir. Uterun duvarı infiltre eden büyük
kitleler ya da leiomyoma benzeyen kitleler yapabilirler. Histolojide leiomyoma benzeyebilir yada
anaplastik olabilir.
Leiomyosarkom tanısı için şu kriterler önemlidir:
Mikroskopta 10 büyük büyütme alanında 10 dan fazla mitoz olması yeterlidir..
5-9 arası mitoz varsa yanında hücresel atipi olup olmadığına bakarız.
Esas ayırım kriteri mitozdur. Atipi ise ancak yardımcı kriter olabilir.
DrTus.com 78
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
TUBALAR
En sık görülen hastalığı inflamasyonlardır. Bunu ektopik gebelik, endometriozis ve nadir primer tümörler
izler. Tuba inflamasyonları çoğunlukla bakteriyel orijinlidir (en sık gonore) ve sıklıkla pelvik inflamatuar
hastalığa (PID) eşlik eder. PID, ektopik gebelik ve tüberküloz; kadın genital sisteminde en çok tubayı
tutarlar.
Nongonokokal infeksiyonlar daha invaziv olma eğilimindedir ve kanla yayılıp meninksler, eklem
boşluklarını, kalp kapaklarını tutabilirler
En sık primer tümörü adenomatoid tümördür.
En sık primer malign tümörü adenokarsinomdur(Overin seröz papiller karsinomuna
benzer).Çok geç farkedilirler.
Sekonder tümörleri daha fazladır.
Morgagni kistleri (müllerian artıkları)buradadır.
OVERLER
OVER TÜMÖRLERİ
Seröz Tümörler
Overin en sık görülen tümörüdür. Orta yaşlarda daha sık çıkar. Solid ya da kistik olabilir
(Kistadenom, kistadenokarsinom) %60 benigndir (seröz adenom). %15 borderline, %25
malign (seröz adenokarsinom) olur.
En fazla bilateral olan over tümörüdür. Şeffaf seröz bir sıvı içerirler. Kistadenomların yüzeyi
düzgündür ve histolojide genellikle tuba epitel hücrelerine benzeyen hücrelerden oluşan tek
katlı bir tümoral epitelle döşelidir. Tümör benign kategoriden çıktıkça kist yüzeyinde papiller
formasyonlar artar. Özellikle malign formlarda kist lümenlerindeki papiller ve polipoid
çıkıntıların yanısıra solid alanlar da görülür.
Psammom cisimcikleri sık izlenir. Over tümörlerinde malignite kriteri tümörün over
stromasına invazyon göstermesidir. Peritoneal kaviteye implante olabilirler ve yayılabilirler
(peritoneal karsinomatozis).
Müsinöz Tümörler
Müsin sekrete eden epitelle döşelidir. Yaş aralığı serözle aynıdır. %80’i benigndir, %10’u
borderline’dır.
Daha büyük ve daha multiloküle olma eğilimindedir. Overi en fazla büyüten tümördür.
Metastazları yada rüptürleri “pseudomiksoma peritonei” ye yol açar. Bu durum
borderline’larda da görülür. Maligniteyi tanımlamaz. Prognozları serözden iyidir. Tümör
hücreleri serviks epiteline benzerler.
Endometroid Tümörler
Solid ve kistik olabilir. Endometriotik kist duvarından projeksiyon şeklinde izlenebilir. Uterusun
endometrial karsinomuna benzer ve onunla birlikte çıkabilir. %15-30 unda beraberinde
uterusta senkronize endometrial karsinom vardır.
Brenner Tümörü
DrTus.com 80
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Solid, az görülen, yoğun stroma içinde izlenen transisyonel epitel adacıklarıyla karakterizedir.
Müsinöz kistadenomların duvarında da rastlanabilir. Çoğu benigndir. Çoğunlukla
unilateraldirler.
Koriokarsinom
Çoğunlukla başka germ hücreli tümörlerle kombinedir. HCG yükselmiştir (pozitif gebelik testi).
Son derece maligndir, metastaz yapar ve plasental özdeşlerine göre kemoterapiye daha
dirençlidir. İlk 3 dekadda görülürler.
TERATOMLAR
Benign (Matür) Kistik Teratom
En sık görülen germ hücreli tümördür. Ayrıca genç kadınların ve gebelerin en sık over
tümörüdür. Çoğunlukla sadece ektodermal farklılaşma izlenir. Sık olarak epidermis ve deri
ekleri ile çevrili bir kistik yapı izlenir (dermoid kisti). Genç kadınlarda görülür. %90 tek taraflıdır.
Sebaseöz bir içerikle doludur. Diş formasyonu görülebilir. Nadiren kıkırdak, kemik, bronş ve
GIS epiteli izlenebilir.
Bazen infertilite yapabilirler (sebebi bilinmiyor). İçlerindeki elemanlardan biri malign
transformasyona uğrayabilir (en sık skuamöz cell Ca). Torsiyone olabilirler.
Özel Teratomlar
Struma ovarii tamamen matür tiroid dokusundan oluşur. Hipertroidizme yol açabilirler.
Ovaryan karsinoidler görülebilir.
Fibroma
İyi diferansiye fibröz dokudan oluşur. Benign tümörlerdir. Asid ve plevral efüzyonla
DrTus.com 82
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Gonadoblastom
Seks-kord stromal hücre tümörü ve germ hücre tümörünün karışık görüldüğü bir tümördür.
GEBELİK HASTALIKLARI
PLASENTAL İNFLAMASYONLAR
En sık asendan nedenlerle olur. Majör nedeni prematür doğum ve membranların prematür
yırtılmasıdır. Çoğunlukla bakteriyeldir.
EKTOPİK GEBELİK
%1 gebelikte olur. %90’ı tubal gebeliktir. Bilinen en sık neden tubadaki kronik inflamatuar
değişikliklerdir. %50’sinde sebep bulunamaz.
Mikroskopisinde gebelik elemanları izlenir. Komplikasyonları intratubal hematom ve/veya
intraperitoneal hemorajidir.
Ektopik gebelikte de hormonların etkisiyle endometriumda desidual ve sekretuar değişiklikler görülür.
Gonadotropin seviyelerinin düşük olması tanıyı ekarte ettirmez. Cerrahi tedavi gerekir.
HİDATİFORM MOL
Plasental villusların tümörüdür. Iki ana tipi vardır: komplet ve inkomplet (parsiyel). Bir tümöral villusun
gösterdiği değişimlere bakacak olursak:
DrTus.com 83
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Komplet Mol:
Boş ovumun “X” kromozomu taşıtan bir spermle döllenmesi sonucu ortaya çıkar. Bütün kromozom
içeriği paternal (babadan) olduğundan embriyogeneze müsaade etmez, dolayısıyla fetal doku
içermez. Tüm villuslar tümöral villus özelliğindedir. Tüm koryonik epitelyal hücreler diploiddir
(46XX, daha az oranda 46XY).
İnkomplet Mol:
Hem anne, hem baba kromozomları vardır ve embriyo gelişimi olabilir. Villusların sadece bir
kısmı tümöraldir. Trofoblastlar triploiddir (69 XXY gibi). Serum ve doku hCG’leri komplete göre
daha az yükselmiştir.
Komplet mol insidansı 1.5/2000 dir. 20 yaşından önce ve 40 yaşından sonra daha sık görülürler.
Döllenmeden 12-14 hafta sonra ağrısız kanama ile gelirler. Uterus gününe göre büyük ya da
küçük olabilir. US’de fetal kısımlar ve kalp sesi izlenemez.
Mollerin %80-90’ı küretajdan sonra benign prognoz gözlenir. %10 invaziv mol, %2-3
koryokarsinom gelişebilir. Bu komplette inkompletten daha sık görülür. Postküratif hCG
seviyeleri izlemede ve tedavide önemlidir. Yetersiz çıkarılmışsa hCG yüksek kalır. Bazı vakalar
kemoterapi alır ve KT çoğunlukla küratiftir.
İnvaziv Mol
Benign molle koryokarsinom arasındadır. Lokal invazyon yapar, metastatik potansiyeli yoktur.
Villuslar myometriumu infiltre ederler. Rüptür ve hemorajiye neden olurlar. Ligamanlara ve
vajene kadar yayılım olabilir. Embolize olabilirler. Invazyon nedeni ile küretaj yeterli değildir.
Küretajdan sonra hCG hala yüksek olacaktır. Kemoterapi ile kür yakalanabilir.
KORYOKARSİNOM
Sitotrofoblastların ve sinsisyotrofoblastların tümörüdür. Vakaların yarısı komplet molü takiben
gelişir. Ayrıca abortustan ve normal gebelikten de gelişebilir.
Klinik olarak kanlı akıntı ve yüksek hCG (özellikle β subuniti) idrar ve kanda yükselir, uterus büyümesi
yoktur. HCG çok yüksektir.
Çok hemorajik, nekrotik bir tümördür. Bazen sadece metastazından tanı konabilir. Koryonik villus
içermez. En sık akciğer yayılımı yapar. Ayrıca vajene ve diğer uzak organlara da yayılabilir.
Kematerapi ile birlikte %100 e varan kürler elde edilmiştir (Gonadlardan doğan korio Ca nın KT ye
yanıtı zayıftır).
PREEKLAMPSİ / EKLAMPSİ
Son trimesterde (24-25.haftada) hipertansiyon, proteinüri ve ödem gelişmesi “preeklampsidir” %5-10
gebede, özellikle >35 yaş ilk gebeliklerde olur. Konvülsiv nörolojik bulguların eklenmesi ise
“eklampsi”dir. DIC’a yol açabilir. Bu yüzden eklampsi çoğunlukla öldürücüdür. Preeklampsinin
tanınması ve tedavisi ile öldürücülüğü azalır.
Plasental yataktaki spiral arterlerin gelişim bozukluğu ve buna bağlı plasental hipoperfüzyon (iskemi)
sonucu olduğu düşünülmektedir.
Morfolojik Değişiklikler
Plasental Değişiklikler:
Infarkt
Retroplasental kanama
Plasentada dejeneratif değişiklikler (Villuslarda ödem, hipovaskülarizasyon ve sinsityal
epitel tomurcuklanmaları)
Damarlarda akut atheroz (Duvarda fibrinoid nekroz, kalınlaşma, lipid yüklü makrofaj
birikimi).
Multiorgan değişiklikler:
DIC’u yansıtır. Başta böbrekler olmak üzere beyin, hipofiz, kalp ve diğer organlarda da
mikrovasküler trombüsler iskemik lezyonlara yol açabilir.
PENİS HASTALIKLARI
MALFORMASYONLAR
Hipospadias: En sık görülen penis malformasyonudur.Üretranın kısa olup, penis ventral yüzüne
açılımıdır. Sıklıkla inmemiş testis eşlik eder.
Epispadias: Üretranın dorsal penis yüzüne açılmasıdır. Sıklıkla ekstrofia vezika eşlik eder
İNFLAMATUAR LEZYONLAR
Balanit: Glans penisin inflamasyonudur.
Balanopostit :Glans penisle beraber onu örten prepisiumun inflamasyonudur.
DrTus.com 85
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Fimozis: Prepusiumun (sünnet derisi) fibrotik striktürüdür. Konjenital olabilse de çoğu vaka geçirilmiş
balanopostitin skarlaşması ile olur. Bu deri çekilmeye çalışılırsa penisi sıkıştırıp konjesyon, şişme ve
ağrıya neden olacaktır (parafimozis).
NEOPLAZMLAR
En sık malignitesi skuamöz hücreli karsinomdur. Çoğunlukla 40 yaş üstü sünnetsiz kişilerde olur.
Kötü hijyen, HPV 16 ve 18 etkendir. “Karsinoma insitu” görünümü de olabilir.
Penisin in situ karsinom kategorisinde 3 önemli lezyonu vardır:
- Bowen hastalığı: En sık formlardan biridir. Penis derisi üzerinde yerleşir. Vulva ve oral
mukozada da olur. Soliter plak tarzı bir lezyondur. Histolojisinde epidermiste, alttaki stromaya
infiltrasyon göstermeyen malign hücreler görülür. Skuamöz hücreli karsinoma dönüşme riski
%10dur. Ayrıca viseral tümörlerle de Bowen görülme sıklığı artmaktadır.
- Queyrat eritroplazisi: Glans peniste ve diğer mukozal yapılarda eritamatöz bir yama
şeklindedir.
- Bowenoid papülozis: Premalign, venerial geçişli viral (HPV) lezyondur. Multipl olur. Bowen’e
benzer.
Skuamöz hücreli karsinom: Gri, kabuklu, papiler bir lezyondur. Alttaki dokuyu infiltre edip ülsere,
düzensiz sınırlı bir lezyon oluşturur. Verrüköz karsinomda tümör papiller paternde büyür. Skuamöz
hücreli karsinomlar sessiz, lokal infiltratif lezyonlardır. Bölgesel metastazlar hastaların %25’inde
inguinal lenf nodlarına olur (Bkz. Vulva CA). Nispeten iyi prognozludur.
Skrotal kese tümörü nadir olur. Skuamöz hücreli ca en sık görülenidir ve çevresel faktörlerle çok ilişkilidir
(baca temizleyiciler).
Hidrosel: Testis büyümesinin en sık nedenidir. Tunika vajinaliste seröz sıvı birikimidir. Biriken sıvı kan
ise hematosel,lenf sıvısı ise “şilosel” denir.
İntratubuler germ hücreli neoplazi: Germ hücrelerinin seminifer tubul içine sınırlı atipisi. Displazik
bir gelişimdir. Özellikle seminoma predispozedir. Kriptorşidizm haricindeki atrofi sebepleri ile
birliktelik göstermez.
Leydig hücreleri: Testisin interstisyel hücreleridir. Stoplazmalarında Reinke kristalloidleri bulunur.
Bilateral kriptorşidizm steriliteye yol açar. Unilateral olan da, karşı inen testiste
atrofiye yol açıp, sterilite etkeni olabilir. Ayrıca inmemiş testis, tek taraflı da olsa testis
tümörü riskinde artış meydana getirir. Orşiopeksi atrofi şansını azaltsa da fertiliteyi
garanti etmez.
Testis biyopsilerinde histopatolojik fertilite belirlmesi için kullanılan skorlama sistemi: Johnson
skorlaması
EPİDİDİM
Tüberkülozun en sık tuttuğu erkek genital organdır.
Adenomatoid Tümör:
Epididimin sık tümörüdür. Benigndir. Mesothelial orjinlidir ve epididimde düzgün sınırlı nodüler
kitle yapar.
TESTİS TÜMÖRLERİ
Germ hücreli ve seks kord stromal tümörler olarak 2 kategoriye ayrılabilir. En sık germ hücreli
tümörler görülür. Ortalama 15-34 yaş arası pik yaparlar.Genellikle nedenleri bilinmez.
Risk faktörleri
Kriptorşidizmde risk 10-40 kat artmıştır.
Testiküler feminizasyon
Klinefelter Sendromu
SEMİNOM:
En sık tek komponente sahip germ hücreli tümödür
En sık 30 yaş civarında ağrısız kitle olarak ortaya çıkar
En radyosensitif testis tümörüdür
Disgerminomun erkekteki karşılığıdır
En sık klasik subtipi görülür. Ancak en iyi prognozlu olan ve ileri yaşta görülen varyantı
spermositik seminomdur.
Kriptorşidizmde en sık gelişen tümördür.
EMBİYONEL KARSİNOM:
α-FP ve �HCG yükselebilir.2.sıklıkla görülen germ hücreli tümördür. Mikroskopide
undiferansiye glandüler,alveoler,irregüler papiller yapılar içerir.
KORYOKARSİNOM:
En malign testis tümörüdür. �HCG salgılarlar
MİKS TÜMÖRLER
En sık gözlenen testis tümörüdür.En sık teratokarsinom(teratom+embriyonel karsinom)
görülür.
Metastatik Tümörler
İleri yaşta en sık lenfomalar metastaz yapar.Lenfomalar 60 yaş üstü en sık testis
tümörleridir.Sıklıkla diffüz büyük hücreli lenfoma subtipindedirler.
Evreleme:
Evre I: Testise sınırlı tümör.
Evre II: Diafram seviyesinin altındaki retroperitoneal lenf nodlarına metastaz.
Evre III: Retroperitoneal lenf nodlarının daha ötesine metastaz.
PROSTAT
DrTus.com 89
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Prostat bir eksokrin salgı bezidir. Anatomik ve biyolojik olarak; periüretral alanı kapsayan santral ve
bunun çevresini kaplayan periferik zonlardan oluşur.
Glandların yanısıra düz kastan zengin, fibromuskuler bir stroması vardır. Prostat glandlarını döşeyen
küboidal epitel tabakasının arasına serpilmiş “bazal hücreler”, aynı meme duktuslarındaki küboidal
hücrelerin tabanına yerleşmiş “myoepitel hücreleri” gibi, malign tümöral proliferasyonlarda kaybolur.
Bu tümöral glandla, benign glandları ayırmakta kullanılabilir.
Prostatit
Akut ya da kronik olabilir.
AKUT BAKTERİYEL PROSTATİT: En sık sebebi E.Coli ve gram (-) çomaklardır. KRONİK
BAKTERİYEL PROSTATİT: Tekrarlayan akut prostatit ataklarını takip edebilir, ya da kronik olarak
başlayabilir. Bazı vakalarda akut prostatik etkenleri bulunur.Organizma izole edilemezse “Kronik
abakteriyel prostatit” ten bahsedilir.Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları kronik bakteriyel
prostatitlerde görülür.
Morfoloji
Akut prostatit, nötrofilik bir inflamasyon, konjesyon ve ödemle karakterizedir. Kronik prostatitte
değişken miktarlarda lenfoid infiltrasyon ve lenfositlerin yaptığı glandüler hasar bulguları izlenir.
DrTus.com 90
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Prostat Karsinomu
Erkeklerin en sık viseral kanseridir. Ölüm oranlarında akciğerden sonra ikincidir. 65-75
yaşlar arası pik yapar. Latent kanserler, klinik olarak belirgin olanlardan fazladır. 80 yaşın
üstünde %50 erkekte bulunur.
Sebepler tam bilinmese de hormonal, çevresel ve genetik faktörler rol oynayabilir. Prepubertal
kastrasyonlu erkeklerde görülmemesi ve orşiektomi sonrası ya da dietilstilbesterol gibi
östrojenlerin uygulanmasının tedavi edici etkisi androjen etkisini düşündürür.
Morfoloji:
%70 periferik zonda olur ve bu yüzden rektal palpasyonla hissedilebilmektedir. Periferik
olduğundan bası semptomu az olur ve daha geç farkedilir. Bölgesel lenf nodlarına erkenden
metastaz olabilir. Çevre dokulara, mesane duvarına yayılabilir.
Alt genitoüriner yapıları rektumdan ayıran Denonvillier fasyası tümörün posterior yayılımını
genellikle engeller. Bu yüzden rektum invazyonu nadirdir.
Mikroskopik olarak çoğu adenokarsinomdur. Histolojik derecelendirmesi “Gleason”
skorlaması” yapılır.Gleason skorlaması prognozu gösterir.Grade yükseldikçe prgnoz
kötüleşir.
Klinik Özellikler:
Kemik metastazları (özellikle vertebra) sıktır ve osteolitik ya da daha da sık olarak osteoblastik
natürde olabilirler. Osteoblastik metastaz varlığı erkekte ilerlemiş prostat kanseri için
tipiktir ve metastaz alanında reaktif yeni kemik yapımı olmasıdır. Bu hastalarda hiperkalsemi
gelişme oranı düşer.
Serum “prostat-spesifik antijen” ölçümü (PSA) erken prostat ca teşhisi için sık kullanılır. PSA
DrTus.com 91
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
normal ve tümöral prostat tarafından üretilir. PSA’nın zaman içendeki değişim oranını bulmak
(PSA hızı) yada PSA değerinin prostat büyüklüğüne oranını hesaplamak (PSA densitesi) gibi
yöntemler nodüler hiperplazi, prostatit ve karsinomlarda ayırıcı tanıya gitmekte yardımcı
olsabilir. PAP(asit fosfataz) da tanıda kulllanılabilir.
Kesin tanı rektumdan girilerek yapılan iğne biyopsisi ile konur.Tedavide Stage ve grade’e
göre cerrahi, RT veya hormon uygulanımı söz konusu olur.
EVRE
A) Mikroskopik tümör
B) Palpabl tümör
C) Ekstrakapsüler yayılım
D) Metastatik hastalık
(D1)(Pelvise sınırlı)
(D2)(Pelvis dışı)
FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİKLER
Memenin en sık görülen nodüler lezyonudur. Genç ve orta yaşlarda sık görülür. Stromal fibrozisten,
epitelyal hiperplaziye kadar bir grup değişikliğe verilen genel isimdir. Menstruel siklusa eşlik eden meme
siklusunda bir bozukluk sonucu oluştukları düşünülür. Östrojen ve OKS insidansı arttırmaz, hatta OKS
azaltabilir. Çoğunlukla nodül formasyonunda lezyonlardır. İki grup değişiklik var:
B-PROLİFERATİF DEĞİŞİKLİKLER
•Epitelyal Hiperplazi (Proliferatif Fibrokistik Değişiklikler)
Duktus, terminal duktül ve bazen de lobüllerde proliferasyon ile karakterizedir. Hafif, orta, ağır
derecelerde olabilir. Derecesi yükseldikçe, küboidal düzenli epitel hücrelerinin duktus kavitesini
doldurduğunu görürüz. Fenestrasyonlar, papillomatozis olabilir.
Bazen çok sıralı, düzensiz ve atipik hücrelerin proliferasyonu görülebilir. Bunlar nerdeyse CA insitu
ya benzerler. Atipik hiperplazi adı verilir. Bir sonraki aşama artık “in situ karsinom”dur.
Epitel hiperplazisi varlığında karsinom gelişim riski her iki meme için de yükselir.
DrTus.com 92
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Atipik lobüler hiperplazi, terminal duktül ve asinüslerin proliferasyonu için kullanılan bir terimdir.
•SKLEROZAN ADENOZİS
Daha az görülmesine rağmen klinik ve patolojik olarak CA ile karışabileceği için önemlidir.
Radyal skar şeklinde bir fibrozis ve küçük duktus ve asinilerin proliferasyonu izlenir. Glandlar
küçük ve sırt sırta vermiştir (adenozis). Fibrozis nedeniyle sert kıvamlı ve düzensiz sınırlıdır. Bu
nedenle klinikte karsinomla karışabilir. Ayırıcı tanı myoepitelin varlığı ile yapılır. Karsinoma ilerleme
riski minimaldir.
İNFLAMASYONLAR
Nadirdir. Mastit, yağ nekrozu şeklindedir. Karsinom riski artmaz.
Akut Mastit:
Kanallardan bakteri girdiğinde olur (meme başı çatlakları). Staf.multipl abseleri indükler. Büyük
olursa skar bırakıp palpabl olabilir. Streptokoklar tüm memeye yayılıp ağrı, şişme ve hassasiyet
yapar.
MEME TÜMÖRLERİ
FİBROADENOM
DrTus.com 93
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Memenin en sık görülen benign tümörüdür. Ayrıca genç kadınların en sık meme tümörüdür.
Kapsüllü, mobil ve iyi sınırlı, benign lezyonlardır. Ortalama boyutu 2 cm.dir. Östrojen aktivitesinin
rolü düşünülmektedir. Genç kadınlarda sık görülür. Nadiren multipl veya çok büyük olabilirler (Dev
fibroadenom).
Kolaylıkla çıkarılırlar. Histolojik olarak gevşek bir fibroblastik stromal üreyiş içinde yarık biçiminde ve
düzenli bir epitelle döşeli boşluklar izlenir. Stromal bir tümör olarak kabul edilir. Mammografide
makrokalsifikasyonlar tipiktir.Siklosporin alanlarda bilateral ve multisentrik olma ihtimalleri
artar.
Menstrüel siklusun sonlarında ve gebelikte büyürler. Regresyon, kalsifikasyon görülebilir. Asla
malignleşmezler.
İntraduktal Papillom
Bir duktus içine neoplastik papiller büyüme olmasıdır. Çoğunlukla tektir ve ana laktiferöz dukt
ve sinuslarda izlenir. Kanlı ve seröz meme başı akıntısı ve subareolar bölgede bir kaç
mm.lik kitle şeklinde görülür. Nadiren meme başını retrakte eder.
Kistik genişlemiş bir duktus içine papillomatöz proliferasyonla karakterizedir. Benign bir lezyon
olduğuna göre lezyonel duktusta myoepitel tabakası mevcuttur. Nadiren multipl olabilirler ve bu
durumda malign formlar olabilir. Tek lezyonlar hemen daima benigndir. Papiller karsinoma
dönüşebilir.
MEME KANSERLERİ
Kadınlarda ölüme yol açma sıralamasında ikincidir (birinci akciğer kanseri). Hastaların 1/3’ü tümörü
nedeniyle ölür.
Morfoloji
Sol meme biraz daha fazla etkilenir. %4 hastada multipl ya da bilateral lezyonlar vardır.
Tümörlerin %50’si “üst dış kadran” yerleşimlidir. Bunu %20 ile santral bölge izler.
Meme kanserleri çoğunlukla “terminal duktolobüler unit” dediğimiz yapıdan çıkarlar. Bu
kısımdan da çoğunlukla duktal, daha az oranda lobüler karsinomlar çıkar. Aksi belirtilmedikçe
“meme kanseri” terimi duktal karsinomu tanımlar. Duktal ve lobüler kanserler de bazal membranı
aşıp aşmamalarına gore “invaziv “ yada “insitu” olarak sınıflandırılır.
En sık görülen kadın malignitesidir. Birkaç santimetre çapında, sert kıvamlı, düzensiz sınırlı
kitledir. Kesit yüzeyinde nekroz ve kalsifikasyon izlenebilir. Deri, meme başı retraksiyonları
görülür. Histolojik olarak dens bir stromada yayılmış tümöral ada ve kordon yapıları izlenir.
Tümörün kenarlarında tumor hücrelerinin çevre yağlı dokuya invazyonu görülür. Perivasküler
ve perinöral boşlukların tutulumu sıktır.
İnflamatuar Karsinom
Klasik invaziv duktal karsinomun çok hızlı büyüyen klinik varyantıdır. İnflamasyonla ilişkisi yoktur.
Kliniğinde verdiği izlenimden dolayı bu adı alır. Kitle yapmaz; çünkü memenin nerdeyse tamamı bir
kitledir, yaygın invaze eder. Çok kötü prognozludur.
DİKKAT!!!
Memenin lobüler ve midenin diffuz tip karsinomlarında hücrelerin stromayı tek tek, gruplar
yapmadan infiltre etme eğilimleri ve taşlı yüzük hücreli karsinom gibi bir alt gruba sahip
DrTus.com 96
İlk ve tek tus portalı
PATOLOJİ
Klasik olarak tümör hücreleri bir karıca dizisi gibi tek sıra halinde sırt sırta
dizilip (indian file), duktus ve asini yapılarını “hedef tahtası” tarzında
çevrelerler (Boğa gözü paterni). Bilateral ve multipl olma şansları
yüksektir. Serebrospinal sıvıya (karsinomatöz menenjit), serozal
yüzeylere, overe, uterusa ve kemik iliğine yayılım oranları diğer tiplerden
daha yüksektir.
Meduller Karsinom
Büyük, yumuşak kitlelerdir. Düzgün sınırlıdır (Fibroadenomla klinik olarak karışabilir). Stroması
çok zayıf, tümör hücresi çoktur. Yoğun lenfositik infiltrasyon tipiktir. Bu lenfosit yanıt,
tümöre karşı oluşan bir cevaptır ve bu tümörlerin prognozu nisbeten iyidir. Daha genç
hastalarda olur. Hormon reseptörü taşımazlar ve erb-B2 negatiftirler. BRCA 1 mutasyonu
görülebilir.
Tubuler Karsinom
Küçük boyutlardadır. İyi diferansiye tubullerden oluşur. En iyi prognozlu tümördür. Hormon
reseptörü var, erb B2 çok nadirdir.
Papiller Karsinom
Nadir bir tiptir. Papiller yapılar görülür.
Lenfanjiosarkom:
Mastektomiden sonra kronik lenfödem zemininde gelişebilir.
Karsinom
Nadirdir. İleri yaşlarda olur. Çabucak deri ve göğüs duvarını infiltre eder. En sık İnvaziv duktal
karsinom görülür. Nadiren lobüler karsinom da görülür. Çoğunlukla LN yayılımı ve uzak metastaz
bulunur.