Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 26

LENFATİK SİSTEM

Lenfatik sistem; lenfa, lenfositler, lenf damarları, lenf nodları, tonsiller, dalak ve
thymus bezinden oluşur
Lenfatik sistemin 3 ana fonksiyonu vardır. Bunlar:
1- Dokuların sıvı dengesinin ayarlanmasına yardım eder. Her gün yaklaşık 30
litre sıvı kan kapillerinden hücreler arası (Intraceluler aralık) bölgeye geçiş
yapar. Bunun 27 litresi tekrar kan kapillerlerine geri döner. Hücreler arası
sahada kalan yaklaşık 3 litrelik sıvı, lenf kapillerlerindeki lenfa'dır. Lenfa, lenf
damarları yolu ile venöz sisteme taşınarak dolaşım sistemine geri döner.
2- Lenfatik sistem, immun sistemin bir parçası olarak da tanımlanabilir.
Vücudumuzda dalak ve böbrek'ler kanı süzerken, lenf nodları'da lenfa'yı süzme
görevini yürütürek mikroorganizma ve diğer yabancı maddelerin temizlenmesini
sağlarlar
3- Sindirim sisteminden yağların ve diğer besinlerin emilmesine yardım eder.
İnce bağırsaklarda bu işi yapan özel lenf damarlarına lactacel denir. Emülsiyon
şeklindeki yağlar, lactacel'lerden emilerek lenf damarları yolu ile dolaşım
sistemine katılır. Emülsiyon şeklindeki yağlardan oluşan süte benzeyen bulanık
sıvıya chylus denir.

1. Lenfa:Kan kapillerlerinden, hücrelerarası sahaya geçen ve ordanda lenf


damarlarına geçerek dolaşan sıvıdır. Vücudun çeşitli bölgelerinden gelen lenf
sıvısının hücresel ve kimyasal içeriği farklıdır. En farklı lenfa bağırsaklardan
gelen chylus'tur.Genel olarak lenfanın yapısı plazmaya benzer. İçinde en fazla su
bulunmasına karşın, kandan hücreler arası sahaya geçen iyonlar, gazlar, besin
maddeleri ve bazı proteinler de yer alır. Ayrıca, bunlara ek olarak lenfada
hormonlar, enzimler ve kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan hücre atıklarıda
bulunur. Lenfa, lenf nodlarında süzülme sırasında yapısı ve içeriği değişir.

2. Lenfositler:Lenfositlerin kök hücreleri kemik iliğindeki pluripotent kök


hücrelerinden çıkarlar. Bunların bir bölümü kemik iliğinde olgunlaşır. Bunlara
B-lenfositler denir. Büyük bölümü timusa giderek burada T-lenfositleri şeklinde
gelişim gösterirler. Lenfositler periferik lenfoid organlarda gerekli immun yanıtı
hazırlarlar.Lenfositler, kanda nötrofil granülositlerinden sonra en çok bulunan
yapılardır. Lenfositler lökositlerin en küçüğü olarak tanımlanır ve çoğunluğu 8
mikron çapındadır. Lenfositler genel ve local vücut savunmasında özellikle
bağışıklık mekanizmasının oluşumunda önemli rol oynarlar. Lenfositler
mikropların kolayca bulaşabileceği solunum ve sindirim sisteminin epitelleri
altında bol miktarda bulunurlar. Kronik iltihap odaklarında birikip lenfosit
kümeleri oluştururlar.Yabancı protein veya mikroorganizmanın antijenik etkisi
ile uyarılmaları halinde, tanıdıkları özel antijene karşı antikor salan plazma
hücrelerine dönüşürler.Gösterdikleri immun yanıta göre farklılaşan iki lenfosit
tipi, ayrıca yaşama süreleri ve içinde geliştikleri lenfoid organ yönünden de
farklıdırlar.Lenfositler diapedes ve amoboid hareket yetenekleri sayesinde kan
damarlarından bağ dokusu içine özellikle lenfoid organlara geçerler ve bir süre
sonra kana geri dönebilirler. Bu şekilde kan ile bağ dokusu ve çeşitli lenfoid
organlar arasında dolaşabilen lenfositler timus içinde oluşan T-lenfositleridir, ve
bunlar diğerlerine göre daha uzun ömürlü olanlardır.
2.1. T-lenfositleri:Hücresel bağışıklık olayından sorumlu olan ve kemik
iliğinden gelen stem hücrelerinin thymusdaki gelişimi ile olgunlaşan T-
lenfositleri çevre kanındaki lenfositlerin yaklaşık %75'ini oluştururlar. Lenf
düğümlerinde lenfoid folliküller arasında ve parakortikal alanda
bulunurlar.Makrofajlar ile işbirliği yaparak antijenik oluşumlara karşı çevap
oluşturarak, yok ederler.
2.2. B-lenfositleri:Kemik iliğinden orjin alan B-lenfositleri karaciğier, dalak ve
lenf düğümlerinin lenfoid folliküllerinde, subkapsüler ve medüller alanlarında
yerleşirler. Vücuttaki tüm lenfositlerin %20'sini B- Lenfositleri oluşturur. Yaşam
süreleri kısadır. Tanıdıkları özel antijene karşı antikor yapan güçlü plazma
hücrelerine dönüşen lenfositlerdir.

3. Lenf Damarları:
3.1. Lenf kapillerleri:Hücreler arası sahada kan kapillerlerinin yanında
bulunurlar. Başlangıç kısımları kapalıdır. Lenf kapillerlerinin çapı, kan
kapillerlerine göre daha geniştir (Şekil 3). Lenf kapillerlerinin duvarı sadece
endotel tabakasından oluşmaktadır. Achering filamentleri çevre dokulardaki
endotel hücrelerinin lenfatiklerinin birbirine bağlar ve lenfanın lenfatik kanallara
giriş hızını kontrol eder. Ödem esnasında bu filamentler gerilince şişer ve
böylece endotel hücrelerinin arası açılırak genişler.
3.2. Lenf damarları:Lenf kapillerleri birbirlerine yaklaşarak lenf damarlarını
meydana getirirler (Şekil 3). Lenf damarları, venlerin yapısına benzer özellikler
göstermelerine karşın, birçok kapakçıkları ve çok ince duvar yapıları ile
venlerden ayrılırlar. Lenf nodları vücudun belli bölgelerinde lokalize olmuş ve
lenf damarlarının arasında bağlantıları sağlayan küçük ara istasyonlardır. Lenf
damarları birbirleri ile anastomaz yapar ve çapları gittikçe büyür
Duvarları 3 tabakadan oluşur:
İntima tabakası: Endotel ve longitudinal lifleri içeren ince bir bağ dokusu
tabakası yapar.
Media tabakası: Büyükçe lenf damarlarında, sirküler ve oblik düz kas
demetlerinden meydana gelmiş müsküler tabakadır. Arasını bağ dokusu
doldurmuştur.
Adventisya tabakası: Kollagen demetlerden ve elastik liflerden yapılmıştır. Düz
kas lifleri ve küçük besleyici kan damarları mevcuttur.
Lenf damarlarının daha geniş çaplı ve daha uzun olan bölümlerine lenfatik
trunkus (Lenf kökleri)denir. Lenfatik trunkuslar içlerindeki lenf sıvısını daha
geniş lumenli olan lenfatik ductuslara aktarır.
Vücudumuzda Ductus lymphaticus dexter (Ductus thoracicus dexter) ve Ductus
lymphaticus sinister (Ductus thoracicus) olmak üzere iki ana lenf kanalı vardır.
3.3. Ductus lymphaticus dexter (Ductus thoracicus dexter):Boyunda m.
scalenus anteriorun medial kenarı boyunca uzanır. Sağ angulus venosusa açılır.
Ductus lymphaticus dextere açılan trunkuslar:
Truncus jugularis dexter: Baş ve boynun sağ yarısının lenf sıvısını,
Truncus subclavius dexter: Sağ üst ekstremitenin lenf sıvısını,
Truncus bronchomediastinalis dexter: Thorax'ın sağ tarafının, sağ akciğerin,
kalbin sağ tarafının ve karaciğerin üst yüzünün bir bölümünün lenf sıvısını alır.
3.4. Ductus lymphaticus sinister (Ductus thoracicus):Lenfatik sistemin ana
toplayıcı ductusudur . Baş, boyun ve thoraksın sol tarafını, sol üst ekstremiteyi,
her iki alt ekstremiteyi, karın ve pelvis içi organların lenf sıvısını alır. Sol
angulus venosusa açılır.Erişkinlerde 2. lumbal vertebra hizasından boyun
köküne kadar uzanır. Diaphragmadaki hiatus aorticustan geçer.
Ductus thoracicusa açılan truncuslar:
Truncus lumbalis dexter/sinister: Her iki alt ekstremitenin, pelvis organlarının,
böbreklerin, gl. suprarenalislerin ve karın duvarının lenf sıvısını,
Truncus intestinales: Mide, bağırsaklar, pankreas, dalak ve karaciğer bölgesinin
lenf sıvısını,
Truncus bronchomediastinalis sinister: Thoraksın sol tarafının, sol akciğerin,
kalbin sol tarafının, diaphragma ve karın duvarının sol üst bölgesinin lenf
sıvısını,
Truncus subclavius sinister: Sol üst ekstremitenin lenf sıvısını,
Truncus jugularis sinister: Baş ve boynun sol tarafının lenf sıvısını alır.
3.4.1. Cisterna chyli:1. ve 2. lumbal vertabraların corpuslarının önünde,
aortanın arka sağ tarafında ve diaphragmanın sağ kurusunun yan tarafında
bulunur. Ductus thoracicusa oranla daha geniştir. Cisterna chyliye truncus
lumbalis dexter, truncus lumbalis sinister, truncus intestinalesler açılır .Truncus
lumbalisler; nodi lymphatici aortici lateralisten çıkan efferent lenf damarlarının
birleşmesinden oluşur. Bunlar alt ekstremiteden, pelvis organları ve duvarından,
böbreklerden, glandula suparenalislerden ve karın duvarının büyük bölümünden
gelen derin lenf sıvılarını toplar. Truncus intestinalesler mide, bağırsaklar,
pankreas, dalak ve karaciğerin alt yüzünden lenf sıvısını toplar.

4. Lenf Nodları:Lenf nodları fasülye veya böbreğe benzer şekilde olup, içinden
geçen lenfayı süzer. İmmun sistemde görev alan T ve B lenfositleri, makrofajlar
ve antijen sunan dendritik hücreleri vardır. Lenf nodları lenf damarlarının yolları
üzerindedir. Özellikle Regio cervicale, R. axillare, ve R. İnguinale ile abdominal
bölgede çok miktarda bulunurlar (Şekil 3).
Lenf nodunun üzerini örten kapsülün yapısında çoğunlukla kollegen lifler,
elastik bağ dokusu ve düz kas lifleri bulunur. İnguinal ve mezenterik lenf
nodülleri daha fazla kas lifi ihtiva eder. Kapsülün uzantısı olan Trabekulalar lenf
nodlarını bölmelere ayırır (Şekil 5). Arterlerinin ve sinirlerinin girdiği venlerinin
çıktığı yere Hilus denilir. Vas lymphaticum efferensler hilustan başlar.
4.1. Korteks:Korteks, kapsülün hemen altındaki bölgedir. Burada lenfanın
içinden geçerek süzüldüğü sinüsler düzensiz yerleşmişlerdir. Bunlar;
Sinüs subkapsülleris: Korteks ile kapsül arasında bulunurlar
Sinüs preitrabeküleris: Trabeküllerin çevresinde bulunurlar
Sinüslerde makrofajlar bulunur. Makrofajlar lenf sıvısındaki antijen ve yabancı
maddeleri fagositoz yaparlar.
Lenf nodlarında 2 tip follikül bulunur:
Primer follikül: Aktif olmayan B hücreleri çoğunluktadır. Primer follikülde
bulunan dendritik hücreler, lenfadaki antijeni tutarak B hücrelerine sunarlar.
Sekonder follikül: Akif olmayan B hücreleri ve folliküler dendritik hücreler
bulunur. B hücreleri uyarılınca follikülün merkezine göç eder.
Germinal Merkez: Sekonder folliküllerin merkezinde aktive olan B hücrelerinin
bulunduğu bölgelerdir. B hücrelerinin aktive olması ve çoğalması sonucu
germinal merkez genişler ve lenf nodları büyür.
4.2. Parakortikal bölge:Korteks ile medulla arasında bulunan bölgedir. Aktive
olmayan T hücreleri ve folliküler dendritik hücreler bulunur.
4.3. Medulla:Medulla hilusa yakın olan en içteki bölgesidir.Medüller sinüsler:
Lenfa, sinüs subcapsullaris ve sinüs peritrabe-cularisten süzülerek medüller
sinüslere gelir. Vas lymphaticum efferens ile lenf nodunu terkeder. Medullar
kordlarda aktive olmuş T hücreleri ve plazma hücreleri bulunur.

5. Baş ve Boyun Bölgesi:


5.1. Başın lenf nodülleri:
1. Nodi lymphatici occipitales: Başın arka tarafında a. occipitalis boyunca
sıralanmışlardır. Saçlı derinin arka kısmını drene eder.
2. Nodi lymphatici mastoidei (retroauriculares): Proc. mastoideus üzerinde
bulunurlar. Temporal bölgenin, parietal bölgenin arka kısmı, kulak kepçesinin
konveks yüzünün üst bölümünü ve dış kulak yolunun arka duvarını drene eder.
3. Nodi lymphatici parotidei superficiales: Tragusun önünde bulunurlar. Kulak
kepçesinin konkav yüzünü drene eder.
4. Nodi lymphatici parotidei profundi: Kulak kepçesinin önünde ve aşağısında
ve gl. paratiroidea üzerinde bulunurlar. Burun kökü, göz kapakları, regio
frontalis, regio temporalis, dış kulak yolu, orta kulak, burun boşluğu döşemesi
ve damağın arka kısmını drene eder.
5. Nodi lymphatici faciales:
a- Nodus buccinatorius
b- Nodus nasolabialis
c- Nodus mandibularis
d- Nodus malaris: Fossa temporalis ve nasopharynksi drene eder
6. Nodi lymphatici linguales: M. hyoglossus üzerinde ve m. genioglossusun
altında bulunurlar. Dili drene ederler
7. Nodi lymphatici retropharyngeales Pharynkisin üst bölümünün arkasında ve
fascia buccopharyngea üzerinde bulunur. Nasopharynx, burun boşlukları ve tuba
audituvayı drene eder.
5.2. Boynun lenf nodülleri:
1. Nodi lymphatici submandibulares: Corpus mandibulanın hemen altında, gl.
Submandibularisin altdış yüzünde bulunurlar. Yanak, burnun yan tarafları, üst
dudak, alt dudağın lateral kısmı, diş etleri, dil kenarının ön kısmı, frontal,
maxiller ve ethmoid sinüsler, ağız tabanı ve girişi, damakları drene eder.
2. Nodi lymphatici submentales: Trigunum submentalede m. digastricusun ön
karınları arasında
bulunurlar. Dilin ucundan, dil ucu altındaki ağız tabanından, kesici dişler ve diş
etleri, alt dudak, çeneyi drene eder.
3. Nodi lymphatici cervicales anteriores: Larynx ve tracheanın ön tarafında
bulunan çok sayıda lenf nodülü grubudur (Şekil 7).
A-Nodi lymphatici cerveciles anterolaterales superficialis:V. Jugularis
anteriorun etrafındadırlar. Boynun ön bölgelerinin drene eder
B-Nodi lymphatici cervicales anterolaterales profundi
a- Nodi lymphatici infrahyoidea
b- Nodi lymphatici prelaryngeales
c- Nodi lymphatici thyroidei: Gl. Thyroideayı drene eder.
d- Nodi lymphatici pretracheales: Tracheayı drene eder.
e- Nodi lymphatici paratracheales: Tracheayı drene eder.
f- Nodi lymphatici retrotracheales: Tracheayı drene eder.
4. Nodi lymphatici cervicales laterales: Boynun yan tarafında kafa tabanından,
thorax girişine kadar sıralanan lenf nodülü grubudur.
A- Nodi lymphatici cervicales laterales superficiales: Boynun derin fasyanın ve
m. sternocleido mastoideusun yüzeyinde v. jugularis externa boyunca dizilirler
(Şekil 7). Kulak kepçesini ve parotis bölgesini drene eder.
B- Nodi lymphatici cervicales laterales profundi: Bu lenf nodüllerinin bir kısmı
karotis kılıfı içinde ve v. jugularis internanın ön dış yüzleri boyunca sıralanmış
olan nodi lymphatici jugulares anteriores ve nodi lymphatici jugulares laterales
bulunur. v. jugularis interna, v. facialis ve m. digastricusun arka karnının
sınırladığı alanda nodi lymphatici jugulo digastricus bulunur.
a-Nodi lymphatici cervicales laterales profundi superiores: Boyunda m.
sternocleudomastoideusun derininde v. jugularis interna ve n. accessoriusun üst
bölümü ile komşuluk yaparlar. Regio occipitalis, kulak kepçesi, boynun arka
kısmı, dil, larynx, nasopharynks, gl. thyroidea, burun boşlukları, damak,
özofagusu drene eder.
b-Nodi lymphatici cervicales laterales profundi inferiores: Fossa
supraclavicularis majorda nodi lymphatici supraclaviculares, pharynx'in
arkasında nodi lymphatici retropharyngeales (Şekil 7), m. omohyoideus
üzerinde nodi lymphatici jugulo-omohyoideus bulunur.
5.3. Bölgenin lenfatiklerinin klinik anatomisiBoyundaki lenf düğümleri
hastanın arkasına geçilerek muayene edilir. Muayenede hastanın boynu hafifçe
flexiona getirilirek boyun kasları serbestleş-tirilir. Lenf düğümleri sıra ile
muayene edilir. Büyümüş bir lenf düğümü bulunursa enfeksiyon veya kanser
yönünden araştırılmalıdır. Yüz, alın, dil, ağız, tonsiller, farinks muayene
edilmelidir. Baş ve boyundaki tüm lenfa, sonuçta derin boyun lenf nodlarına
gider. Buralarda ikincil karsinomatöz yayılım görülme sıklığı fazladır.
5.3.1. Lymphadenitis colli (Nonspesifik lenf düğümü iltihabı):Özellikle
çocuklarda sık görülen hastalık tablosudur. Sıklıkla nazo-ve/veya orofarenksin
iltihapları ve ateşli infeksiyonlardan sonra görülebilir. Kafa derisi (tırmalama
yarası), kulak kepçesi (infekte küpe delikleri) yaralanmaları ve diş
hastalıklarında sıklıkla görülebilir.
5.3.2. Spesifik lenf düğümü iltihapları:Nonspesifik iltihaplardan daha nadir
görülür. Etyolojide; tuberkuloz, sarkoidoz, sifiliz, tularemi, toksoplazmoz,
borelyoz, bruselloz, listeryoz, kızamıkçık, mononükleoz, sitomegali, adenovirüs
enfeksiyonu, kabakulak ve AIDS ayrımı serolojik incelemeler ile yapılır.
5.3.3. Servikal lenf düğümü metastazları:Boyun lenf düğümü metastazlarında
primer tümörün lokalizasyonu %70 olguda baş ve boyun bölgesindedir. Lenf
düğümü metastazları sıklıkla nazofarinks, bazen tonsil ve hipofarenks
malignitelerinin primer bulgusudur. Primer tömür akciğerler, gastrointestinal
sistem, ürogenital sistem ve memelerde olabilir.
5.3.4. Nodi lymphatici supraclaviculares:Trigonum cervicale anterius
(trigonum supraclaviculare) de bulunurlar. Sol supraklavikuler lenf nodlarının
büyümesi sık görülür. Mide, kolon ve testis kanserlerinde sıklıkla bu lenf nodları
da büyür. Nodi lymphatici supra-clavicularesin büyümelerinde abdominal,
jinekolojik veya thoraks içi kanserler ekarte edilmelidir. Plexus brachialis ve v.
subclavia ile komşu olması sebebi ile lenf nodlarını büyümesinde bu yapılara
baskı yaparak fonksiyon bozukluklarına yolaçar.
5.3.5. Yüzün lenf drenajı:Alın ve yüzün ön kısmı nodi lymphatici
submandibularese drene olur. Göz kapaklarının dış yan kısımları da dahil olmak
üzere yüzün dış yan kısmı nodi lymphatici parotidei supeficialis/profindiye
drene olur. Alt dudağın orta kısmı ve çenenin derisi nodi lymphatici
submentalise drene olur.
5.3.6. Burun boşluğunun lenf drenajı:Burun boşluğunun ön bölümünün lenf
damarları, burun derisindeki lenf damarları ile birleşerek nodi lymphatici
submandibularese açılırlar. Burun boşluğunun arka 2/3'ünden ve paranazal
sinüslerden gelen lenf damarları nodi lymphatici retropharyngealese ve nodi
lymphatici cervicales profindilere drene olur.
5.3.7. Tonsilla palatinanın lenf drenajı:Torsilla palatina (bademcik) nın lenf
damarları organı saran ağ şeklinde başlar. Lateral duvarını delerek dışa ve
aşağıya doğru uzanırlar. Angulus mandibula yakınındaki nodi lymphatici
cervicales profundi ve nodulus juguladigastricusa açılırlar. Organın
inflamasyonunda nodulus hemen şişer ve nodulus jugulodigastricus kolaylıkla
plalpe edilebilir.
5.3.8. Dilin lenf drenajı:Dil ucunun lenf damarları nodi lymphatici
submentalese dökülür. Dilin 2/3 ön kısmının lenf damarları her iki tarafta nodi
lymphatici submandibulares ve nodi lymphatici cervicales profundiye dökülür.
Dilin 1/3 arka kısmının lenf damarları da her iki tarafta nodi lymphatici
cervicales profundiye dökülür.
5.3.9. Larynxin lenf drenajı:
a-Plica vocalisin üstünde: A. laryngea surperioru takip ederek membrana
thyroideadaki delikten dışarı çıkar ve a. carotis communisin çatalanma
gölgesindeki nodi lymphatici cervicales profundiye drene olur.
b-Plica vocalisin altında: Bir kısmı lig. cricothyroideum medianumu delerek
cartilgo cricoidea veya tracheanın ön tarafındaki nodi lymphatici prelaryngeales
ve pretrechealese drene olur. Geri kalan kısmı a. thyroidea inferior boyunca
sıralanan nodi lymphatici cervicales profundi ve nodi lymphatici
supraclavicularese açılırlar.
Plica vocalisten kaynaklanan lenf damarları karşı tarafınkiler ile anastomoz
yapmaz. Larynxin arka duvarındaki mukozanın lenf damarları, submukozada
anastomoz yaparlar.
5.3.10. Gl. thyroideanın lenf drenajı:Lenf damarları lobcuklar arasındaki bağ
dokusunda ve sıklıkla da arterlerin etrafında bulunurlar. Bunların bez
kapsülünde bulunan lenfatik ağ ile bağlantısı vardır. Bu damarlar: Nodi
lymphatici prelaryngeales, nodi lymphatici pretrecheales, nodi lymphatici
paratracheales, nodi lymphatici cervicales profundiye açılabilirler. Bazı lenf
damarları da doğrudan ductus thoracicusa açılabilir.

6. Thoraks Bölgesi:
6.1. Thoraks'ın lenf nodülleri:
6.1.1. Thoraks duvarının lenf nodülleri:
Nodi lymphatici parasternales (thoracica interna, mamaria interna): A.
thoracica interna'nın yan taraflarında sternuma yakın intercostal aralıklarda
bulunur. Memeyi, göbeğin yukarısındaki karın ön duvarının derin yapılarını ve
karaciğerin facies diaphragmaticayı drene eder.
Nodi lymphatici intercostales: İntercostal aralıkların arka bölümünde a.
intercostalis posteriorlara komşudur. Memenin bir kısmını ve göğüs duvarının
posterolateralini drene eder.
Nodi lymphatici phrenici superiores: Diaphragmanın torasik yüzünde
bulunurlar. Diaphragmanın ve karaciğerin üst yüzünü drene eder.
6.1.2. Thoraks kavitesinin lenf nodülleri:
Nodi lymphatici mediastinales superiores (brachiocephalic): Medi-astunumun
üst bölümünde v. brachiocephalicalar, aort ve bronşlar arasında bulunurlar.
Thymus, thyroid bezi, kalp, perikard ve diaphragmanın bir bölümünü drene
eder.
Nodi lymphatici mediastinales posteriores: Özofagus ve aorta thoracicanın
etrafında bulunurlar. Özofagus, perikardın arka tarafını drene eder.
Nodi lymphatici tracheobronchiales: Tracheanın bifurkasyo bölgesinde ve
bronchus principalisler çevresinde bulunurlar. Akciğeri, tracheanın torasik
parçasını, plevra, kalp ve thoraksın arka duvarını drene eder.
6.2. Thoraks bölgesinin klinik anatomisi:
6.2.1. Akciğerin lenf drenajı:Alveol duvarında lenf damarları bulunmaz.
Akciğerde lenf damarları yüzeysel ve derin lenf plexuslarından oluşur.
a-Plexus superfricialis: Visceral plevranın altında radix pulmonise doğru uzanır
ve buradaki nodi lymphatici broncho pulmanalislere drene olur.
b-Plexus profundus: Bronkus ve pulmoner damarlar ile birlikte radix pulmonise
doğru seyreder ve akciğer dokusu içinde bulunan nodi lymphatici
pulmonaleslere dökülür. Buradan ayrılan lenf damarları radix pulmonisteki nodi
lymphatici bronchopulmonalislere drene olur. Bu lenf nodüllerinde toplanan
akciğer lenfası önce nodi lymphatici trocheobronchialislere, daha sonra da nodi
lymphatici bronchomediastinalise dökülür.
Akciğer kanseri: Erkeklerde en sık görülen kanserdir. Genelde bronşların moköz
membranından kaynaklanır. Çoğunlukla akciğer hilusuna yakın olarak
yerleşmiştir. Kanser büyük bir hızla nodi lymphatici tracheo bronchiales ve nodi
lymphatici bronchomediastinalesler ile n. laryngeus reccurrense yayılır. Erken
dönemde trunchus bronchomediastinalis vasıtası ile claviculanın hemen
üzerindeki nodi lymphatici cervicales laterales profundiye yayılabilir.

7. Karın ve Pelvis Bölgesi:


7.1. Karın ve pelvis bölgesinin lenf nodülleri:
7.1.1. Karın ve pelvisin duvarının lenf nodülleri:
Nodi lymphatici iliaci communes: A. iliaca communisin yan tarafları ve arka
kısmında bulunur. Bunlar başlıca nodi lymphatici iliaci externi ve interniyi
drene eder.
Nodi lymphatici iliaci externi: A. ve v. iliaca externanın yan taraflarında
bulunurlar. Göbeğin altındaki karın duvarı, uyluğun adductor bölgesi, penis,
clitoris, pars membranecea urethra, prostat, mesanenin fundusu, cervix uteri,
vaginanın üst kısmını drene eder.
Nodi lymphatici iliaci interni: A. ve v. iliaca interna etrafında bulunur. A. iliaca
internanın dağıldığı organların lenfini alır. Büyük pelvis organları, perinenin
derin kısmı, urethranın spongiöz ve membranöz kısımları, kalça ve uyluğun arka
kısmını drene eder.
Nodi lymphatici epigastrici: A. ve v. epigastrica inferiorun alt bölümünde
bulunurlar.
Nodi lymphatici lumbales:
a- Nodi lymphatici lumbales dextri: V. cava inferiorun çevresinde ve m. psoas
major'un başlangıcında bulunurlar.
b- Nodi lymphatici lumbales sinistri: M. psoas majorun başlangıç ve
diaphragmanın crus sinistrumu üzerinde ve aorta abdominalisin sol tarafında
bulunurlar. Testisler, ovarium, tuba uterina, corpus uteri, böbrek, glandula
suparenales, karın kaslarının yan taraflarını drene eder.
Nodi lymphatici aortici lateralesten çıkan efferent lenf damarlarının bazıları
nodi lymphatici pre aortici ve nodi lymphatici post aorticiye açılır (Şekil 8).
Bunlar aortanın etrafında bulunurlar.
7.1.2. Karın ve pelvisin prietal lenf nodülleri:
A- Truncus coeliacus ve dalları ile komşu olan lenf nodülleri:
Nodi lymphatici coeliaci: Truncus coeliacusun etrafında bulunurlar. Dalak, safra
kesesi, mide, deudonum, pankreas ve karaciğeri drene eder.
Nodi lymphatici gastrici: Omentum minusun iki yaprağı arasında bulunurlar. A.
gastrica dextra ve sinistranın dağıldığı bölgeyi drene eder.
Nodi lymphatici gastro omentale: Omentum majusun yaprakları arasında
bulunurlar. A. gastroepiplica dextra ve sinistranın dağıldığı bölgeyi drene eder.
Nodi lymphatici pylorici: Pylorusun etrafında bulunurlar. Pylorus ve deudonumu
drene eder.
Nodi lymphatici pancreatici: V. lienalis boyunca bulunurlar. Pankreas ve
midenin fundusunu drene eder.
Nodi lymphatici lienales: Lig. gastrolienale içindedir. Dalağı drene eder.
Nodi lymphatici pancreaticoduodonales: Caput pancreatis ve duedonuma yakın
bölgede bulunur. Bu bölgeleri drene eder.
Nodi lymphatici hepatici: İki gruptan oluşur.
a- A. hepatica proprianın başlangıç yeri ile porta hepatise kadar, omentum
minusun iki yaprağı arasında ve ducuts hepaticus communis boyunca uzanır.
b- A gastroduedonalisin dallanma yerinde bulunur. Karaciğerin facies
mediastinalis, safra kesesi ve yolları ve çevre organları drene eder.
B- A. mesenterica süperiora komşu olan lenf nodüller:
Nodi lymphatici mesenterici: Mesenteriumun yaprakları arasında 100-150 adet
lenf nodu bulunur. İnce bağırsakların lenfini drene eder.
Nodi lymphatici iliocolici: A. iliocolica etrafında bulunurlar. Apendiks, çekum,
colon ascendersin mediali, ileumun son bölümü ve duedonumu drene eder.
Nodi lymphatici mesocolici: Mesocolon transversum içinde bulunurlar. Jejenum,
ileum, caecum, appendiks vermiformis, colon ascendes ve colon transversumu
drene eder.
C- A. mesenterica inferiora komşu lenf nodülleri:
Nodi lymphatici mesenterici inferiores: Üç gruptan oluşur
a-Nodi lymphatici sigmoidei: A. colica sinistra ve a. sigmoideanın dallarınnın
çevresinde bulunurlar
b-Nodi lymphatici rectales süperiores: A. rectalis süperior etrafında ve
mesocolon sigmoideum içinde bulunurlar
c-Nodi lymphatici pararectales: Rectumun tunica muscularisine komşudur. Bu
lenf nodları colon descendes, colon sigmoideum ve rectumun üst bölümünü
drene eder
7.2. Bölgenin klinik anatomisi:
7.2.1. Appendix vermiformis ve caecumun lenf drenajı:
Appendix vermiformis, duvarında bol miktarda lenfoid doku bulunması
nedeniyle, çok sayıda lenf damarları ihtiva eder. Appendix vermiformisin gövde
ve kuyruk kısmından çıkan 8-15 adet lenf damarı, mezenteriumun yaprakları
arasında yukarı doğru çıkar. Bu damarlardan birkaç tanesi periton yaprakları
arasında bulunan lenf nodüllerine uğrarlar ve 3-4 ana damar teşkil etmek üzere
birleşirler. Bunlar da kısmen nodi lymphatici ileocolicinin oluşturduğu zincirin
üst, kısmen de alt bölümüne açılırlar. Appendix vermiformisin kökünden ve
caecumdan gelen lenf damarları ön ve arka olmak üzere iki grup oluştururlar.
Ön grup, caecumun ön tarafından geçerek nodi lymphatici precaecales ve nodi
lymphatici ileocolicinin oluşturduğu lenfatik zincirde sonlanır. Arka grup lenf
damarları ise caecumun arka kısmında yükselerek nodi lymphatici ilecocolicinin
alt bölümüne açılır.
7.2.2. Rectum, canalis analis ve anüsün lenf drenajı:
Anüsten çıkan lenf damarları ön tarafa doğru geçerek, perine ve scrotum
derisinden gelenlerle birlikte nodi lymphatici inguinales superficialese
bağlanırlar. Canalis analisten gelen lenf damarları da a. rectalis media ve inferior
ile birlikte seyrederek nodi lymphatici iliaci interniye bağlanırlar. Rectumdan
gelen lenf damarları ise önce nodi lymphatici pararectalese uğrar, daha sonra
mesocolon sigmoideumda bulunan lenf nodüllerine açılır. Bu nodüllerden çıkan
efferentler, a. mesenterica inferiorun orijini etrafındaki nodi lymphatici pre-
aorticiye bağlanırlar.
7.2.3.Karaciğerin lenf drenajı:
A- Karaciğerin yüzeysel lenf damarları:
1- Konveks (diaphragmatik) yüz: Bu yüzün arka bölümünden başlayan lenf
damarları, terminal nodüllerine 3 ayrı yoldan giderler.
a- Orta grubun lenf damarları: 5-6 adet olup diaphragmadaki for. v. cavaeden
geçerek, v. cava inforiorun sonlanma bölümü etrafındaki lenf nodülüne açılırlar.
b-Sol taraftan çıkan len damarları: Hiatus osephageusa doğru seyrederek
buradan geçer ve midenin üst bölümünde bulunan lenf nodüllerinde sonlanır.
c-Sağ taraftan çıkan lenf damarları: Diaphragmanın abdominal yüzünde
seyrederek sağ kursunu çaprazlar ve truncus coeliacusun orjini etrafındaki lenf
nodüllerinde sonlanır.
2- Visseral yüz: Bu yüzden çıkan lenf damarların büyük bölümü porta hepatise
doğru, derin lenf damarları ile birlikte seyreder ve porta hepatisten geçerek nodi
lymphatici hapticiye ulaşırlar. Lobus hepatis dexterin arka kısmı ve lobus
caudatustan çıkan lenf damarları, diaphragmayı v. cavainferior ile birlikte geçer
ve etrafındaki lenf nodları ile bağlantı kurar.
B- Karaciğerin derin lenf damarları: İnen ve çıkan iki lenf kütüğü oluştururlar.
Çıkan kısım v. hepatica ile birlikte seyreder, diaphragmayı geçerek v. cava
inferior etrafındaki lenf nodüllerinde sonlanır. İnen kısım porta hepatisten
geçerek nodi lymphatici hepaticide sonlanır.

8. Üst Ekstrimite:
8.1. Üst ekstremitenin lenf nodülleri:
Nodi lymphatici supratochleares: Epicondylus medialis humerinin yukarısında
ve derin fasianın yüzeyinde bulunur. 3., 4. ve 5. parmakları, elin medial kısmı,
ön kolun ulnar tarafının yüzeysel bölümünü drene eder.
Nodi lymphatici cubitales: Fossa cubitide bulunur. Bölgeyi drene eder.
Nodi lymphatici brachiales: Kolda a. brachialisin medial tarafında sıralanır.
Nodi lymphatici axillares: Fossa aksillariste yağ. bağ dokusu içinde bulunan 20-
30 adet büyük lenf nodlarıdır (Şekil 9). Bunlar üst ekstremitenin esas lenf
nodülleridir. 6 ana lenf nodu vardır. Üst ekstremite, memenin dış yarısı, göbeğin
yukarısında kalan karın ve göğüs duvarını drene eder.
a- Nodi lymphatici axillares brachiales (laterales): V. aksillarisin distal
2/3'ünün iç ve arka tarafında bulunurlar. Üst ekstremitenin tümüne yakınını
drene ederler. Nodi lymphatici supraclavicularese, nodi lymphatici centrales,
nodi lymphatici apicalese açılırlar.
b- Nodi lymphatici axillares pectorales (anteriores): M. pectoralis minorun dış
kısmında v. thorocica latealise komşudurlar. Memenin santral ve lateral
bölümünü, göğüs duvarının ön dış tarafının kas ve derisini drene eder. Nodi
lymphatici centrales, nodi lymphatici apicalese açılırlar.
c- Nodi lymphatici axillares subscapulares (posteriores): M. subscapularisin alt
kenarı boyunca a. subscapularise yakındırlar. Sırtın kaslarını ve derisini ve
göğüs duvarının arka bölümünü drene eder. Nodi lymphatici centrales, nodi
lymphatici apicalese açılırlar.
d- Nodi lymphatici axillares centrales: Fossa aksillariste yağ dokusu içinde
bulunurlar. Nodi lymphatici axillares brachiales (laterales), nodi lymph-atici
axillares pectorales (anteriores), nodi lymphatici axillares subscapulares
(posteriores) i drene eder. Nodi lymphatici apicalese açılırlar.
e- Nodi lymphatici axillares apicales (medial grup): M. pectoralis minörün üst
kısmında ve v. axillarisin medialinde bulunurlar. Memenin üst ve periferik
kısmını drene eder.
f- Nodi lymphatici deltoideopectorales (infraclaviculares): Trigonum delto-ideo
pectoralede bulunurlar. El, önkol ve kolun lateralini drene ederler.
8.2. Bölgenin klinik anatomisi:
8.2.1. Memenin lenf drenajı:
Bayanlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Meme kanserleri
metastazlarını çoğunlukla lenf yolları ile yaparlar. Kanserin yayılma durumunun
ortaya konmasında ve uygulanacak tedavinin biçiminde etkili olduklarından
memenin lenf sistemi önem arzeder. Lenf damarları her memede iki plexus
yapar:
a-Subareolar (sappey) plexusu: Areola altındadır.
b-Derin plexus: Memenin arkasında ve m. pecteralis majorun önündedir.
Aciniler stromadaki kılcal lenf damarlarının meydana getirdiği küçük
plexuslarla sarılıdır. Bu plexuslardan çıkan lenf damarlarının bir bölümü
birbirleri ile birleşerek daha büyük lenf damarları halinde meme kanallarını izler
ve subareolar plexusa açılır. Lenf damarlarının diğer bir bölümü memenin arka
yüzünde bulunan derin plexusa açılır. Meme derisini drene eden deri lenfatikleri
ise subareolar plexus ile birçok anastomoz yapar.
Plexuslardan çıkan ana lenf damarları başlıca 3 yolla memenin bölgesel lenf
bezlerine ulaşırlar.
1-Aksiller yol: Subarolar plexustan çıkan lenf damarları m. pecteralis majorun
dış kenarı boyunca ilerleyerek koltukaltı lenf bezlerinin çeşitli seviyelerinde
yeralan subpekteral, apikal, santral, lateral ve subscapular gruplarına dökülürler.
Memenin lenf damarlarının %75'i axille lenf nodüllerine dökülür
2-Transpektoral yol: Memenin derin plexusundan çıkan lenf damarları m.
pecteralis majoru delip geçtikten sonra iki m. pectoralis major arasında yer alan
interpektoral (Rotter) lenf ganglionuna dökülürler. Bir kısmı da supraklaviküler
lenf ganglionlarına dökülür.
3-Mammaria interna yolu: Mammaria interna lenf bezi grubu göğüs duvarının
arka yüzünde, plevranın önünde, a. mamaria intarnanın yanında ve 1., 2., 3. ve 4.
interkastal aralığın sternuma yakın kısmında yer alır. Subareolar plexusun
santral ve medial bölgelerinden çıkan bir kısım lenf damarları ile derin plexustan
çıkan lenf damarlarının çoğu m. pectoralis major, minör ve interkostal kasları
geçtikten sonra mamaria interna lenf bezlerine varırlar.
Meme lenfatiklerinin ikincil yolları:
1-Meme derisi lenfatikleri karşı taraf derinin lenfatikleri birleşir. Böylece bir
memede başlayan kanser öteki memeye veya koltukaltına yayılabilir.
2-Memenin alt-iç kadranı lenfatikleri linea alba üzerindeki ince delikler aracılığı
ile periton boşluğuna açılabilir. Memenin alt-iç kadran kanserleri bu yolla
karaciğere ve pelvis organlarına metastaz yapabilir.
3-Her iki mammaria interna lenf zincirleri arasında ince bağlantılar sayesinde bir
taraftaki metastazlar kolayca öbür tarafa geçebilir.

9. Alt Ekstremite:
9.1. Alt ekstremitenin lenf nodülleri:
Nodus tibialis anterior: A. ve v. tibialis anteriorun proximalinde bulunur.
Nodi lymphatici popliteales: Fossa popliteada yağ dokusu içinde bulunurlar.
Bölgenin lenfini drene eder.
Nodi lymphatici inguinales: Trigonum femoralenin üst yarısında bulunan 12-20
adet lenf nodülüdür.
A- Nodi lymphatici inguinales superficiales: Lig. inguinalenin hemen altında
bulunurlar. Canalis femoralis içinde bulunan lenf noduna Rosenmüller veya
Colguet lenf nodülü de denilir. Regio glutealis, göbeğin alt kısmındaki karın ön
duvarı, dış genital organları ve bacağın arka dış tarafı hariç tüm ekstremiteyi
drene eder.
A- Nodi lymphatici inguinales profundi: V. femoralisin medial tarafında
bulunurlar. Glans penis, clitoris ve bölgenin lenfini drene eder.

10. Lenfatik Damarları ve Nodlarının Hastalıkları:


10.1. Lenfadenit (lenfanjit):Lenf damarlarının akut veya kronik
enfeksiyonudur. Etken çoğu kez beta hemolitik streptokoklardır. Genelde
ekstremitelerdeki küçük yaralardan sonra ortaya çıkarlar. Ekstremite yüksekte
tutulmalı ve antibiyotik verilmeli.
10.2. Lenfödem:Lenf akımında meydana gelen bozukluğa bağlı olarak
proteinden zengin lenf sıvısının doku aralıklarında birikmesine lenfödem denir.
Lenfödem genelde ekstremitelerde ve genital organlarda görülür. İlerlerse fil
hastalığına (elephantiasis) sebep olur.
Sekonder lenfödem: Kanser, cerrahi eksizyon, radyoterapi, parazitler, bakteriler,
virüsler, sinir paralizeleri sonucu görülür.
Primer lenfödem: Lenfatik sisteminin malformasyonuna bağlıdır.
10.3. Lenfoma:Lenfoid dokudan çıkan tümörlerdir. Genelde tek lenf
düğümünde başlar. Daha sonra lenfatik yolla yayılır. İleri evrelerde dalak,
akciğer, plevra, karaciğer, kemik ve böbreklere yayılabilir.
10.4. Travma:Lenf damarlarının yaralanması veya konjenital bozukluğuna
bağlı olarak oluşan fistüllerden, lenf sıvısının dışarı aktığı durumlardır.Ductus
thoracicusun travma, cerrahi girişim ya da spontan olarak yırtılması sonucu
lenfin plevraya toplanmasına chylotorax, perikarda toplanmasına
chylopericardium denilir.Konjenital bozukluklar, travma, enfeksiyonlar ya da
kanserler nedeni ile lenf damarları ile karındaki bazı organlar arasında fistüller
görülür. Periton boşluğuna lenfanın sızmasına şilöz asit, üriner sisteme sızması
ile şilüria, bağırsaklar içine sızması ile şilöz diyare görülür.
10.5. Lenfatik sistem ve tümör:Tümör hücrelerinin yakın ve uzak
metastazlarında en sık lenfatik yayılma görülür. Malign hücreler ilk olarak
bölgesel lenf nodlarına veya uzak lenf nodlarına yayılırlar. Bu durum lenf nodu
metastazı olarak değerlendirilir ve tümör evrelemesinde önemlidir. Malign
hücreler lenf damarlarında aktif migrasyonla hareket ederler. Tümörün lenf nodu
ile yayılımı, normal lenfatik drenaj yönündedir. Bu malignetelerde uygulanacak
lenf nodu diseksiyonunun yönünü belirler.Metastatik tümör hücreleri önce
marjinal sinüslere gelir. Burada sinüs duvarlarına tutunarak foküsler
oluştururlar. Tümör hücreleri burada uzun süre latent kalıp, bir sitümülasyonla
gelişim gösterebilirler. Lenf damarını efferent damardan terk eden tümör
hücreleri, drenaj şekline uygun olarak diğer lenf noduna geçerler.Lenf
dokusunda önceden iltihabi olay sebebi ile fibrozis oluştuysa lenf akımı ters
yöne dönebilir ve retrograd metastaz olur. Bu şekilde tümör hücreleri dolaşım
sistemine de ulaşabilir ve hematojen yayılma gibi olur.Sol supraclaviculer
bölgede sık görülen metastatik lenf noduna Wirchow nodülü denir. Batın içi
tömürlerde görülür. Tömürle tutulmuş lenf damarlarının yırtılmasıyla lenf
sıvısının vücut boşluğuna yayılması, oluştuğu bölgeye göre şilotorax,
şiloperitoneum denir. Lenf kanallarının tümörle tıka basa dolu olmasına lenfatik
permeasyon denir.

11. Tonsiller:
11.1. Tonsilla palatina (Bademcik):Boğazın her iki yanında arcus
palatoglossus ile arcus palato pharyngeus arasında oluşan fossa tonsillarisde
bulunurlar. Çocukların bademciği, erişkinlerdekinden daha büyüktür.
Bademciğin şekil ve büyüklüğü şahıslar arasında çok farklılık gösterir.Mukoza
ile kaplanmış olan her tonsilin iç yan yüzü cavitas pharyngise doğru çıkıntı
yapmıştır. Yüzeyinde cryptae tonsillaresin oluşmasına yol açan çok sayıda
delikler vardır. Dış yan tarafında m. constrictor pharyngis superiorun dış
yanında m. styloglossus ve a. facialis kıvrımı bulunur. A. carotis interna tonsilla
palatinanın 2,5 cm kadar arkasında ve dış yanındadır.Lenfoid yapı olan tonsilla
palatinanın mukozasının altında kümelenmiş folliculi linguales denilen lenf
nodülleri bulunur.
11.2. Tonsilla pharyngea (Tonsilla adenoidea):Pars nasalis pharyngisin arka
duvarında submukozada bulunan lenfoid dokudur. 14-15 yaşına kadar yavaş
yavaş büyüyen bu yapı, daha sonra küçülerek 25 yaşında küçük kitle olarak
görülür.
11.3. Tonsilla tubaria (Gerlach bademciği):Pars nasalis pharyngiste östaki
borusunun tuba audituva deliğinin etrafında bulunur. Östaki borusunun
kıkırdağının arka tarafta belirgin olan kabartıya torus tubarius denilir. Torus
tubariusu örten mukozada bulunan lenf folliküllerine tonsilla tuboria denilir.
11.4. Tonsilla lingualis:Dilin, sulcus terminalisinin arkasında kalan ve arkaya
bakan 1/3'lük pars posteriorda mukozanın altında çok sayıda müköz bez ve lenf
follikülleri bulunur. Bu lenf folliküllerinin tümüne tonsilla lingualis denilir.
11.5. Tonsillerin klinik anatomisi:Solunum ve sindirim sistemlerinin başlangıç
bölümlerini çevreleyen ve vücut savunmasında görev alan lenfatiklere
Waldeyer'in lenfatik halkası denilir. Bunlar boğazı çevreleyen lenfatik halkadır.
Boğazda yan taraflarda tonsilla palatina, tonsilla tabaria ve tonsilla palatina,
aşağıda tonsilla lingualis bulunur.
Tonsilla palatina: Pubertedem sonra atrofiye uğrar. Akut iltihabında tonsillit
denilen klinik durum oluşur. Kısa prodrom dönemden sonra tonsiller üzerinde
iltihabi lekeler oluşur, bunlar birleşerek yüzeyi kaplayan tabakalara dönüşebilir.
Başlangıçta yüksek ateş, titreme nöbetleri, yutma güçlüğü, kulak bölgesine
yayılan batıcı ağrı, ağzın açılmasında ağrı, konuşmanın değişmesi,
submandibular bezlerde şişlik görülür. A. facialis, a. carotis interna ve v. platina
externa ile yakın komşulukları tonsillektomide önem arz eder.
Peritonsiller abse: Tonsilla palatinadaki enfeksiyonun kapsülü aşarak dışındaki
gerçek bağ dokusuna ulaşması sonucu oluşur.
Tonsilla pharyngea: Farinksin nasal bölümünün tavanındaki epitelin altında
bulunan lenfoid dokulardan oluşmaktadır. Lenf dokusunun genellikle
enfeksiyonuna bağlı olarak hipertrofiye uğraması sonucu adenoid denilen
büyümelere yol açar. Enfekte olan lenfoid doku ile auditiva'nın yakın komşuluk
içerisinde bulunmaları sağırlık ya da tekrarlayan ortakulak iltihaplarına yol
açabilir. Tonsilla pharyngeanın büyümesi sonucu, burnun arka kısmında
tıkanıklığa, dolayısı ile gece horlamalara ve ağızdan nefes almalara neden olur.
Çocuklarda iştahsızlık, ses kısıklığı, konsantrasyon zayıflığı, büyüme ve gelişme
geriliği görülür.

12. İnce Bağırsaklar:İnce bağırsaklar 3 bölüme ayrılır: Duodenum, jejenum ve


ileum. Folliculi lymphatici aggregati, deudonum ve jejenumun üst yarısında
nadiren bulunurken ileum da ise yaygın olarak görülürler.
12.1. Folliculi lymphatici aggregati (Tonsilla intestinalis=Payer
plakları):Folliculi lymphatici aggregati jejenumun alt yarısında küçük kümeler
şeklinde görülür ve aşağıya doğru indikçe daha büyük kümeler oluşturur.
İleumun son kısımlarında ise boyları 8-12 cm olan uzun plaklar (payer plakları)
oluşturulur. Bunlar lenf folliküllerinin bir araya gelerek oluşturdukları oval veya
sirküler plaklardır. Paye plaklarının her birinde 10-200 adet lenf folliküli
bulunur. Bunlar ince bağırsakta uzunlamasına ve mesenterumun tutunduğu yerin
karşı duvarında bulunurlar. Bunların üzerinde villus intestinalis bulunmaz.

13. Appendix Vermiformis:Regio inguinalis dextrada ileumun caecumla


birleştiği yerin 2 cm aşağısında, caecumun medial duvarından çıkar. Pozisyonu
çok varyasyon gösteren bir organdır. Appendix vermiformisin caecuma
tutunduğu yer, spina iliaca anterior superioru göbeğe birleştiren hattın 1/3 dış ve
1/3 orta bölümlerinin birleştiği noktaya uymak-tadır. Klinikte buraya Mc Burney
noktası denilmektedir. Uzunluğu 2-20 cm. ara-sındadır. Çocuklarda daha
uzundur. Mesoapendix vermiformis vasıtası ile ileumun mezenteriumunun alt
kısmına tutunur. Appendix vermiformisin lümeni dardır ve caecum lümeni ile
birleşir. Ostium appendicis vermiformis denilen bağlantı deliğinin ağzında
bazen yarım ay şeklinde mukozadan yapılmış kapak bulunur.Apendix ucunun
m. psoas ve m. obturatorius internus, rectum ve masene ile komşulukları
özellikle iltihapla seyreden hastalıklarında bu organlar ile ilgili olarak sağ uyluk
hareketlerinde ağrı ve kısıtlılık, hematuri ve diyare veya kabızlık gibi semptom
ve bulguların ortaya çıkmasına sebep olur.
13.1. Akut Appandist:Her 100 kişiden 6-7 kişi akut apandisite
yakalanmaktadır. Genelde 10-20 yaş arasında görülür. Lümenin tıkanması
sonucu distaldeki sekresyonun bakteriel kontaminasyona uğraması sonucu
gelişir. %60 sebep lenf folliküllrinin hiperplazisidir. Üst solunum yolları
reaksiyonu enfeksiyonundan sonra ya da genel lenfoid doku oluşturan
hastalıklar sırasında ya da lokal bağırsak hastalıkları sırasında da görülebilir.
%30 sebep meyve çekirdekleri, yabancı cisimler, çekum kanserleri, meme
kanserlerinin metastazları ya da bağırsak parazitlerinin lümeni tıkaması sonucu
görülür. Akut apandistin tedavisi organın rezeksiyonu ve bölge lenfatiklerinin
temizlenmesi ile sağlanır.

14. Splen (Dalak):Vücudun en büyük lenfoid dokusudur. 9., 10. ve 11.


kaburgaların yanında, diaphragmanın sol yarısının hemen altında bulunur. Uzun
ekseni 10. kaburganın seyrine uyar. Fizik muayene ile palpe edilemez. Önde;
mide, cardia, pancreas, flexura colli sinistra, sol böbrek ile arkada; sol plevra,
sol akciğer, 9., 10. ve 11. kaburgalar ile komşudur.Dalak, periton altında her
yanından fibröz kapsül ile sarılıdır. Hilus bölgesinde kapsül daha da kalındır.
Kapsülden derine doğru dallanıp anostamazlaşan uzantılar veya tabeküller çıkar.
Bunlar hilus yakınında büyük damar dallarını içerir. Dalak parankiması esas
itibarı ile kapsül ve tabekülaların arasını dolduran retiküler bağ dokusudur.
14.1. Beyaz pulpa:Reticulum hücrelerinin ve reticulum liflerinin meydana
getirdiği ağ şeklindeki çatının aralıklarını çoğunlukla serbest lenfositlerin
doldurduğu lenfoid dokudur (Şekil 10). Bu doku arterler etrafında silindir
şeklinde lenfatik bir kılıf yaparak uzanır ve arterlerin yolu boyunca yer yer
yuvarlak veya ovoid kümeler yani folliküller oluşturur. 1- Koruyucu humoral
antikorları yapar, 2- B ve T lenfositleri ve plazma hücrelerinin yapımı ve
maturasyonu yapar
14.2. Kırmızı pulpa:Venöz sinuslardan ve bunların arasındaki bölümü dolduran
kırmızı pulpa kordonlarından (Billroth kordonları) yapılmıştır (Şekil 10).
Kırmızı pulpa kordonları venöz sinüsler etrafında birbirleri ile anostomozlaşarak
uzanırlar. Bu kordonlarda retikulum lifleri ve retikulum hücreleri ağının
gözenekleri hücreler ile doludur. Bu hücreler marofajlar, lenfositler, monositler,
plazma hücreleri eritrositler ve granülositlerdir.
Dalağın fonksiyonları:
1-Dalak lenfoid organdır. Beyaz pulpa lenfositten zengin olan kısmıdır. B ve T
lenfositler farklı yerleşim gösterir.
2-Organizmanın immun savunmasına katılır.
3-Fetal hayatta eritrosit, granülasit ve trombositler yapar. Doğumdan sonra bu
hemapoetik faaliyet durur. Miyeloskleroz gibi hastalıklarda dalakta hemopoez
yeniden başlar.
4-Kan hücrelerinin yıkım yeridir. Ayrıca kan hücrelerinden antikorla kaplı
olanları ya da bozuk yapıda olanları sağlam hücrelerden ayırıp artadan kaldırır.
5-Kan hücrelerinin depolandığı organdır.
6-Kana karışmış canlı ve cansız partikülleri temizler
14.3. Dalağın klinik anatomisi:
1- Hipersplenizm:Herhangi bir sebeple büyümüş dalak (splenomegali) ile
birlikte pansitopeninin (anemi, lökopeni, trombositopeni) bulunmasıdır. En sık
karşılaşılan sebep portal hipertansiyondur.
Konjestif splenomegali: Karaciğer sirozu, portol veya splenik ven trombozu
lenfo ve myeloproliferatif hastalıklar: Lenfomalar, KLL, KML, polisitemia vera,
miyoloid metaplazili miyolofibrozis
İnfeksiyöz-infomatuar hastalıklar: Hepatit, Psittakoz, Tbc, Malarya, Brucelloz,
Sifliz, Sarkoidoz, Amiloidoz, SLE, Felty sendrom
Depo hastalıkları: Gaucher hastalığı, niemann-pick hastalığı, hand-schüller
christan hastalığı, letterer siwe hastalığı
Kronik-Konjenital hemolotik anemi: Konj. sferositoz, konj. eliptositoz; Hb S-C
hastalığı, konj. heinz body hemolotik anemi, Pirüvat kinaz eksikliği
Dalak kistleri:
2- Hiposplenizm:Dalağın atrofiye uğrayarak fonksiyone etmediği ya da
ameliyat ile çıkartıldığı durumlarda görülür. Çevre kanında eritrositlerde
Howell-jolly cisim-cikleri, çekirdekli eritrositler, target hücreleri, siderositler ve
akantositler görülür.

15. Thymus Bezi:Üçüncü yutak kavsinin ventral çıkıntısından oluşur. 2-3


yaşına kadar büyümeye devam eder. Daha sonra bezin parankiması azalmaya
başlar ve yerini yağ dokusuna bırakır.Thymus birbirinden farklı iki simetrik
lobdan oluşur. Bu loblar birbirlerine bağ dokusu ile bağlanmışlardır. Yukarıda
gl. thyroidea aşağıda 4. kıkırdak kaburgaya kadar uzanır. Boyunda hyoid altı
kaslarının arkasında bulunur. Göğüs boşluğunda mediastunum superiorun ön
kısmında bulunur. Burada ön tarafında sternum, 1.-4. kıkırdak kaburgalar ve
akciğerin ön kenarları, arka tarafında trachea, arcus aortae, truncus
brachiocephalicus, vv. brachio-cophalica, v. cava superior ve a. carotis
communis bulunur.
Thymus büyümeyi ve özellikle kemiklerin gelişmesini hızlandırır,
infeksiyonlara karşı mücadele etkisini arttırır ve antitoksinlerin yapımında rol
alır. T lenfositlerinin farklılaşmasında görevlidir. Thymustan; timosin alfa,
timosin B 1.2.3.4.5, timopoietin I-II, timik humoral hormanlar (THH),
timostimulin faktör timik serum (FTS)
15.1. Korteks:Kapsülden lobların içine giren septumlar ile labuluslara ayrılır.
Lobuluslar içinde, retikulum hücrelerinin meydana getirdiği hücre ağı ve bunun
arasını dolduran lenfositler bulunur. Epitelyal retikulum hücreleri ve uzantıları
timusu saran bağ dokusundan kapsül altında, kapsülden organın parankiması
içine giren trebekülalar boyunca, hem kortex hem de medullada lenfoid doku ile
kan damarları etrafındaki periusküller bağ dokusu arasında devamlı bir
membran yaparlar. Timus lenfositleri korteksteki hücrelerin büyük çoğunluğunu
oluşturur.
15.2. Medulla:Epitelyal retikulum hücrelerinin ağı bulunur. Bu hücreler sıklaşıp
biraraya toplanınca Hassal cisimcikleri oluşur. Hassal cisimciği, retikulum
hücresini büyüyüp yuvarlaklaşması ile oluşmaya başlar, komşu retikulum
hücreleri bunun etrafında soğan zarı şeklinde yığılırlar. Timusta lenf follikülleri
yoktur. Kan ve lenf damarlarından zengin değildir.
15.3. Thymus bezinin klinik anatomisi:
1- Timik hipoplazi (Di George sendromu):Thymus bezlerinin hipoplazisi veya
olmamasında görülür. Hipokalsemik tetani, doğumsal kalp hastalığı,
infeksiyonlara duyarlığın artması, karakteristik yüz görünümü, kısmi ya da tam
T hücre bağışıklığı yetmezliği görülür. Doğumdan sonra ilk günde klinik
belirtiler ortaya çıkar. Tetani, düşük kulak, yüzün orta hattında yarıklar, küçük
çene, hipertelorijm ve kısa filtrum vardır. En başarılı tedavi kemik iliği naklidir.
2- Thymus transplantasyonu:Ölü doğmuş bebeklerden elde edilen fetal
thymus, thymus aplazisi ve sonrasında lenfoid sistemin normal gelişmediği
çocuklara transplante edilebilir.
16. Lenfatik Sistemin Radyolojik Anatomisi:
16.1. Lenfanjiografi/Lenfografi:Lenf damarlarının ve lenf nodlarının opak
madde kullanarak radyografik olarak gösterme yöntemidir. Pratik olarak sadece
alt ekstremitelerde uygulanır. Ayak sırtındaki ince lenfatiklerden yavaş yavaş
verilen lipiodol önce lenf damarlarını ve daha sonra lenf nodlarını doldurur.
İnguinal, iliak ve paraaortik lenf nodları duktus torasikusa kadar görünür hale
gelir.
Lenfanjiografi, başlıca primer ve sekonder lenfödemin incelenmesinde, lenf bezi
metastazlarının araştırılmasında ve retikülozların (Hodgkin, lenfosarkom, reti-
külüm hücreli sarkom) tanısında ve evrelenmesinde kullanılır. Yöntem, lenf
nodu araştırmasındaki yerini kesit-görüntü yöntemlerine, özelikle de BT ye
bırakmıştır.
Lenf nodları lenfoma gibi lenfatik sistemin primer neoplazmlarında tutulacağı
gibi lenfatik yolla yayılım gösteren diğer malignansilerde ve inflamatuar
proçeslerde de tutulur. Nodal tutulum radyolojik açıdan 4 evreye ayrılır. I.
Evrede lenf nodunda histopatolojik olarak mikrometastaz vardır, ancak lenf
nodu radyolojik olarak normal boyut ve yapıdadır. Bu evrede kesit görüntü
yöntemleri ve lenfografi normaldir. II. Evrede de lenf nodunda mikrometastaz
vardır ve lenf nodunun boyutu normaldir. Ancak lenfografide lenf nodu
içerisinde dolma defekti görülür. III. Evrede lenfadenomegali görülür. Bu evrede
lenf nodunun iç yapısı da bozuktur. IV evrede ise nod çevresine yayılım vardır;
nod kenarları silinir. Bu evrede lenf nodlarını ayrı ayrı belirlemek olanaksızdır;
lezyon kitle görünümündedir.
16.2. Dalağın radyolojik tetkiki:
Ultrasanografi (US): Dalak sol üst kadrana yerleşmiş intraperitoneal bir
organdır. Şekil ve büyüklüğü, farklı bireylerde, hayatın farklı dönemlerinde ve
hatta aynı bireyde değişik fizyolojik durumlarda farklılıklar gösterir. Konveks
olan diyafragmatik ve konkav olan visseral yüzleri vardır. Visseral yüzü
midenin korpus arka duvarı, kolonun splenik fleksurası, böbreğin ve
sürrenallerin üst kesimi ile komşuluk yapar. En çok karışıklığa neden olan şekil
varyasyonu visseral yüzeyin mediale doğru uzayarak böbreğin önüne gelmesi ve
bu kesimde bir kitle görünümü vermesidir. Ağırlığı 100-250 gram arasında
değişir. Uzunluğu 12, ön-arka çapı 7, kalınlığı 4 santimetredir. Hilusu civarında
birden fazla, küçük aksesuar dalak bulunabilir. Aksesuar dalağı en iyi gösteren
yöntem radyonüklid görüntülemedir. Hilusta splenik arter ve ven, altı veya daha
fazla dala ayrılarak dalağa girer ve çıkarlar. Splenik venin genişliğini gösteren
kesin bir değer yoktur. Bununla birlikte portal hipertansiyon olgularında dalak
veninin genişliğinin 13 mm'den daha fazla olduğu bildirilmiştir. Ayrıca
solunumla çap değişikliği göstermemesi de portal hipertansiyonu düşündüren
önemli bir bulgudur.
Dalak lezyonları ekojenite, boyut ve kontur değişikliği ile karşımıza çıkarlar.
Normal bir dalak ekojen bir kapsül içerisinde, homojen, üniform, karaciğere
benzer yapıda eko örneği olan bir organdır.
Bilgisayarlı Tomografi (BT): BT ile dalak, rutin olarak kontrastsız ve kontrastlı
olmak üzere kalın kesitlerle ve aralıksız taranır. Dinamik çalışma dalağı çevre
yapılardan ayırır ve dalak arteri ve veni görülebilir. Kollateraller, varisler ve
anevrizmalar dinamik çalışma ile gösterilebilir. Dinamik çalışmada erken
dönemde dalağın heterojen boyanması normaldir ve yer kaplayan lezyonla
karıştırılmamalıdır. Dalağın şekli hastaya göre değişir. Kesit seviyelerine göre
de dalak çeşitli şekillerde görülecektir. Dalağın medial kesiminin sol böbrek ve
pankreas arasına girmesi karışıklığa neden olan önemli bir anatomik
varyasyondur.
Magnetik Rezonans (MR): Yer kaplayan lezyonların tanısında MR ın BT ye bir
üstünlüğü yoktur. US, BT ve anjiografide olduğu gibi, MR ile de lenfomanın
dalak tutulumu her zaman demonstre edilemez. Ancak bu konuda yeni
geliştirilen kontrast maddelerle yapılan MR çalışma sonuçları ümit vericidir.
Sintigrafik İnceleme: Dalağın sintigrafik incelenmesinde Tc-99m sülfür kolloid
ve Tc-99m ile işaretlenmiş ve ısıtılarak denatüre edilmiş eritrositler kullanılır.
Sülfür koloid karaciğerde olduğu gibi dalaktaki retiküloendotelial sistem
hücreleri tarafından tutulur. Denatüre edilmiş eritrositler ise elastikiyetlerini
kaybet-tikleri için dalak sinüzoidlerini geçemez ve dalakta tutulurlar.
Eritrositlerle yapılan sintigrafi dalağın bir bakıma fonksiyonunun
değerlendirilmesidir ve son derece selektiftir. Abdomende yalnız dalak
vezualize olur. Karaciğer süperpozisyonunun ortadan kalkması bu yöntemi
ektopik ve aksesuar dalak dokusunu araştırmada değerli kılar. Görüntüler
radyonüklidin İV enjeksiyonundan onbeş-yirmi dakika sonra alınır. Görüntüler
planar alınabilir, ancak varsa SPECT tercih edilmelidir.
Röntgen: Splenomegali röntgende sol üst kadranda yoğunluk artımı ve mide
gazında mediale, fleksura linealiste ve sol böbrekte aşağı ve içe yer değişkliği
şeklinde görülür. Düz röntgenle dalak kalsifikasyonları da saptanabilir.
Arteriografi: Splenik arteriografi anevrizma gibi lezyonları demonstre etmek ve
arteriyel portografi yapmak amacıyla uygulanır.
16.3. Mediastinal lenfadenopatinin radyolojik tetkiki : Mediastinal
lenfadenopati araştırılması BT'nin ana endikasyonlarından birisidir.
Lenfadenopatiler birbirinden ayrı, boyanmayan, yuvarlak, düzgün veya hafif
düzensiz kenarlı değişik büyüklükte kitleler şeklinde görülürler. İleri evrede lenf
nodlarının sınırları seçilemez ve görünüm büyük bir kitleye benzer. Üst
mediastende görülen internal mamariyan lenf nodu orta çizgide veya hemen orta
çizgiye komşu lokalizasyondadır. Bu lenf nodu meme kanseri metastazlarında
ve lenfosarkomada sık tutulur. Ayrıca prevasküler, pretrakeal, aortopulmoner
pencere, subkranial, posterior mediastinal lenf nodu grupları vardır. Kalbin
diyafragmaya oturduğu kesimde perikarda komşu lokalizasyondaki
sirkumkardiak lenf nodlarının lenfomada tutulmaları tipiktir. Önden veya
arkadan ekstraplevral yayılım bu olguların yaklaşık yarısında vardır.
II. LENFATİK SİSTEMİN DİĞER SİSTEMLERLE FONKSİYONEL
İLİŞKİSİ

1. Lenfatik-İmmun Sistem:
İmmun sistem, organizmada kendisine yabancı olan molekülleri, bünyesine ait
olanlardan ayırt eden ve onlara karşı çeşitli tepkiler gösteren bir sistemdir. Bu
sistemin, belirli bir doku veya organ morfolojisi yoktur. Elemanları
organizmanın hemen her tarafına yayılmışlardır. Normal koşullarda, fizyolojik
devrede durağan özellik gösterirlerken, yabancı bir molekül, bir patojenik veya
mutajenik uyarım olduğu zaman çabuk ve çok özel tepkiler göstererek, uyarımın
olduğu alana toplanırlar. Yabancı molekülü ortadan kaldırmaya çalışır, daha
sonra yine fizyolojik devreye girerler. Tekrar aynı molekül ile karşılaşma
sözkonusu olursa birincisinden daha hızlı ve daha şiddetli bir tepki oluşur. Bu
arada immun sistem normalde tole-rans gösterdiği kendi moleküllerine karşı
değişik nedenlerle (genetik yatkınlık, en-feksiyon, self toleransın kaybolması)
cevap geliştirirse buna da otoimmunite denir.İmmun sistemin temel elemanları,
çeşitli özelliklere sahip birtakım hücrelerdir. Bu hücrelerin öncelikle üretildiği,
daha sonra eğitildiği ve depolandığı organlar ve dokular şöylece sıralanabilir:
1.1. İmmun sistem organları:
Kemik iliği: Bütün immun sistem hücrelerinin köken aldığı primer kaynaktır.
Kök (stem) hücreleri ve dolaşımdaki çeşitli kan hücreleri buradan gelişir.
Fötüste bu görevi karaciğer üstlenir. Myeloid ve monosit hücre serileri, kemik
iliğinde hem üretilir hem de olgunlaştırılır. Lenfoid seriden T lenfositler kemik
iliğinde üretilip timusta olgunlaştırılırken, B lenfositler kemik iliğinden oluşur
ve kısmen olgunlaşıp daha sonra çevre dokulara özellikle bağırsaklardaki lenf
dokularına (appandiks ve peyer plakları) ve dalağa giderek özgül cevap
verebilecek olgunluğa erişirler.
Timus: T hücre öncülerinin olgunlaştığı organdır. Burada T lenfositlerin hücre
yüzeylerinde reseptör değişiklikleri oluşur. Bu değişimlere göre T lenfositler
önceden programlanmış işlevlerini yaparlar.
Dalak: Yabancı moleküllerinin organizmadan yok edilmesinde, önemli bir
görevi vardır. Bunun yanısıra dalakta başta IgG olmak üzere antikor da üretilir.
B ve T lenfositler bu organın çeşitli bölgelerine yerleşmiş halde bulunurlar
(Şekil10).
Lenf bezleri: Lokal immun cevapta önemli yerleri vardır. B ve T lenfositler ayrı
ayrı bölgelere yerleşebilirler(Şekil5,6). Bir immunizasyon sonrasında lenf
bezleri büyür.
Mukozal yüzeyler: Bazı immun sistem hücreleri çeşitli mukozal yüzeylerde
bulunur (Mucosal Associated Lymphoid Tissue=MALT). Bunlar özellikle peyer
plakları ile lamina propria arasında yer alırlar. Burada salgısal immunitenin
sürekliliğini sağlayarak, salgısal IgA ile yabancı etkenlere karşı primer cevabı
oluştururlar.
Ayrıca immun sistemde görevli organlar arasında derinin önemli bir yeri var-dır.
Derideki langerhans hücreleri yabancı molekülü bölgesel lenf bezlerine taşırlar.
Bunlara antijen sunucu hücreler (Antigen Presenting Cell=APC) adı da verilir.
1.2. İmmun sistem hücreleri:
İmmun sistemin hücresel yapısı içerisindeki elemanlar; özellikle B ve T
lenfositleri içeren "antijen spesifik hücreler" ve monosit, makrofaj, lökosit gibi
hücrelerden oluşan "antijen nonspesifik hücreler" olarak ikiye ayrılabilir. Ancak
yabancı molekülün ortadan kaldırılması için antijen spesifik ve nonspesifik
hücreler birlikte çalışırlar ve hümoral immunite adı verilen bir takım salgısal
faktörleri de içine alarak immun regülasyonu oluştururlar.
Antijen spesifik hücreler:
B lenfositler: Görevi yabancı moleküle karşı özgül antikor salgılamaktır. Hücre
yüzeylerinde immunglobülin molekülleri yüzey reseptörü olarak bulunabilir.
Ayrıca MHC-II, Kompleman, Fc-R, EBV-R gibi çeşitli reseptörler de bulunur.
Hayat süreleri birkaç gün ile birkaç hafta arasındadır. Periferik kanda %20,
dalak ve lenfoid dokularda %35 oranında bulunurlar(Şekil 2). Antijenik uyarım
sonucu plazma hücrelerine dönüşerek antikor sentezini başlatırlar.
T lenfositler: Görevleri çok karmaşıktır. Farklı grupların regülatör ve efektör
görevleri vardır. Bu özelliklerini timusta olgunlaşırken edinirler ve bunu
belirleyen faktör hücre yüzeyinde şekillenen reseptörlerdir. T lenfositleri
diğerlerinden ayıran en önemli belirteç hücre yüzeyindeki T cell receptor = TCR
ve CD3 reseptörleridir. Ayrıca CD4 ve CD8 reseptörlerinden herhangi biri, TCR
ve (Cluster of Differan-tiation = CD) CD3 ile birlikte bulunarak, T lenfositleri
fonksiyonel olarak iki gruba ayrılırlar. CD4'ü taşıyanlar T helper/inducer (Th)
adını alır, CD8'i taşıyanlara T cytotoxic/supressor (Tcy/s) adı verilir. CD4
pozitif hücreler dolaşımdaki T lenfositlerin %60'ını, CD8 pozitif hücreler ise
%30'unu oluştururlar.
CD4 pozitif hücreler, antijen sunan hücrelerden (APC), MHC-II reseptörleri
yardımıyla antijeni alırlar. CD8 pozitif hücreler ise yüzeyinde MHC-I reseptörü
taşıyan hücrelerle birleşerek onlara karşı siotoksik etki gösterirler. Ayrıca CD8
pozitif hücreler salgıladığı bazı faktörlerle, immun aktiviteyi baskılayıcı görev
üstlenirler.
Antijen nonspesifik hücreler:Kemik iliğinden orijin alan bu hücrelerden
dolaşımdaki monositler ve dokulardaki karşılığı olan makrofajlardan bazıları
nonspesifik olmalarına karşılık, antijen spesifik cevapta önemli rol alırlar. Bu
gruptaki hücrelere antijen sunan hücreler=APC adı verilir ve aynı zamanda
çeşitli solubl sıvısal faktörler de salgılarlar.
Nonspesifik hücrelerden granülosit seride bulunan nötrofil, eozinofil ve bazofil
hücreler immun cevabın yer aldığı bölgeye toplanarak içerdikleri proteolitik
enzimleri, araşidonik asit metabolitleri ve biyojenik aminler gibi maddeleri
salgılayarak immun cevaba katkıda bulunurlar. Nötrofiller ayrıca bakteri, mantar
gibi canlı yabancı molekülleri fagosite ederek ve çeşitli serbest radikaller
oluşturarak öldürülürler.
Nonspesifik hücreler arasında bazı özellikleri ile T lenfositlere benzeyen ancak
farklı bir hücre grubu olan NK (Naturel Killer) ve/veya K(Killer) ve LAK
(Lymphokine Activated Killer) gibi hücrelerde bulunmaktadır. Bunlar özellikle
viral enfeksiyonlar ve tümoral değişmelerde etkili olmaktadır. NK hücreler
bağımsız olarak, K hücreler ise antikora bağımlı hücre öldürmesi = ADCC
şeklinde görev yaparlar. NK hücreleri bazı lenfokinlerde (IL-2 ve IFN-gama
gibi) uyarılması sonucu LAK hücrelerine dönüşerek immun kontrolde daha
etkin rol oynarlar.
1.3. İmmun sistemin humoral (sıvısal) faktörleri:
Humoral immuniteyi oluşturan bu faktörler arasında immunglobulinler,
kompleman ve sitokinler önemli yer tutarlar.
İmmunglobulinler:B lenfositler tarafından salgılanan yabancı molekülün
herhangi bir antijenik bölgesine özgül protein (gamaglobulin) yapıda
moleküllerdir. Primer görevleri, spesifik oldukları antijeni tanımak ve ona
bağlanmaktır.
İkişer ağır (H) ve hafif (L) zincirlerden oluşmuş Y şeklinde moleküler yapı
gösterirler. Bu zincirler birbirlerine disülfit bağı ile bağlanmışlardır. Antijene
bağlanan bölge, her bir H ve L zincirin uç kısımlarında hipervariabl (HV) bölge
adı verilen kısımdır. Bunun dışında kalan bölgeye Constant (C), sabit kısım
denir.
Çeşitli immunglobulin izotipleri vardır. Bunlar C bölgesindeki protein yapı
farklılıklarına göre değişir. Bu izotipler IgM, A, D, G, E dir. Ig izotiplerinin de
çeşitli alt tipleri vardır. (Ig Al, IgA2, IgG1-4 gibi). Monomerik
immunglobulinlerin bazıları, birleştirci bir zincirle (J) polimerik yapıya dönüşür.
Buna göre IgM bir pentamer şeklinde bulunur ve 10 antijenik bağlanma yerine
sahip olur. Serum IgA'sı dimer veya tetramer şeklinde iken, salgısal IgA genelde
dimeriktir. IgG ve IgE ise monomeriktir.
Yabancı moleküllere karşı immun yanıta ilk cevap, IgM şeklinde olur. IgM
komplemanı en çok aktive edebilen antikordur. IgG daha sonra oluşan, en uzun
süre koruyucu kalabilen antikordur. IgE'nin allerjik reaksiyonlar ve parazitler
enfesyiyonlarda sorumluluğu vardır.
Kompleman:Taze serumda bulunan ve plazma proteinlerinden oluşan,
fonksiyonel olarak karmaşık yapıya sahip bir sistemdir. Yaklaşık 20 farklı
proteinden oluşmuştur. İmmun reaksiyonun sonuçlanmasına yardım ederler.
Klasik ve alternatif yollarla aktive olurlar. Klasik olarak antijen ile antikor
birleştikten sonra aktive olmaya başlar ve fizikokimyasal bir takım değişiklikler
oluşarak, kompleman sistemi içerisindeki proteinler, ard arda yabancı molekül
üzerinde toplanırlar. Alternatif yolda ise antikor varlığına gerek yoktur. Uyarıcı
bir faktör kompleman proteinlerinden C3b'yi uyararak reaksiyonlar zincirini
başlatabilir. Ayrıca kompleman sistemi lizise, enflamasyona ve doku hasarına
yol açabilir ve otoimmun hastalıklarda rol oynar.
Sitokinler:Uyarılmış çeşitli immun sistem hücreleri tarafından salgılanan ve
mediatör görevi yapan moleküllerdir. Bu moleküllerin lenfositler ve diğer
hemopoietik hücrelerin üretilmesinde, uyarılmasında ve farklılaşmasında etkileri
vardır. Bilinen en önemli sistokinlerden bazıları; Migrasyon İnhibisyon Faktör
(MİF), Transfer Faktör (TF), interlökinler (IL-1, IL-2, IL-3 vs.). İnterferonlar
(IF-a, IFN-b, Ifn-d) ve Tümor Nekrozis Faktör (TNF)'dür.
1.4. İmmun Yanıt:
İmmun sistemin yabancı moleküllere karşı verdiği yanıt genel olarak hücresel ve
hümoral diye sınıflandırılırsa da bunlar fonksiyonel olarak, birbirlerini,
organizmanın diğer sistemlerini ve yabancı molekülü etkilerler. Yabancı antijen
vücuda girdiğinde, ilk olarak fagositik hücreler ile karşılaşır. Bu antijen sunucu
hücreler, antijeni sindirerek intrasellüler değişime uğratırlar. Bu değiştirilmiş
antijen, mono-nükleer fagositik plazma membranında tekrar belirir. İmmun
sistem aktivasyonun başlangıcında mono-nükleer fagosit aynı zamanda bir dizi
koloni uyarıcı faktör de salgılar. Bunlar kemik iliği kök hücrelerini uyararak ek
lokosit oluşmasını sağlar ve immun yanıtı büyütürler.
Düzgün antijene karşı yüzey reseptörleri olan T hücreleri, APC yüzeyindeki
antijen ile direkt etkileşebilir. T hücresi gerçekte antijen fragmanı ve bir MHC
antijeninden meydana gelmiş bileşiği tanır. Bu etkileşim, APC'den IL-1 salınımı
ile sonuçlanır. IL-1, T hücresi ile etkileşir ve bunları aktive eder. Mono-nükleer
fagositler ayrıca B hücre çoğalmasını artıran IL-6, IFN-a, TNF salgılar.
Aktive olmuş T hücrelerinden salgılanan IL-2 bir oto uyarıcı olup, aktive olmuş
kümedeki T lenfositlerin sayısını artırır. Böylece yanıt olarak 3 temel lenfosit alt
kümesi (CD4, CD8 ve bellek T lenfosit çoğalma ve farklılaşmasını sağlayan IL-4,
IL-5 ile NK ve mono-nükleer fagositlerin sitotoksik fonksiyonunu artıran gama-
interferon salınır. CD8 ise, belli immun yanıtların aktivitesini azaltır. ‘Killer' T
lenfositler de lenfotoksin ile özgün tümör hücrelerini direkt olarak eritir.
1.5. İmmun sistemin klinik anatomisi:
1.5.1. Aşırı duyarlılık reaksiyonları:
İmmun sistem genel olarak koruyucu olmasına karşın, konağı koruyan aynı
mekanizmalar zaman zaman dokularda ölümle sonuçlanabilecek denli ağır
hasarlara yol açabilir.
A- Tip I reaksiyon: Doğrudan aşırı duyarlılık (immediate hipersensirite):Kişinin
daha önceden duyarlandığı antijen ile yeniden karşılaştığında dakikalar içinde
oluşan bölgesel ya da genel yanıttır. Bu reaksiyon; sistemik anaflaksi, allerjik
rinit (saman nezlesi), atopik dermatit, yiyecek allerjisinde görülür. Şişkinlik,
eritem, ödem, kaşınma, ürtiker, pulanma, papül gibi local belirtiler görülür.
Generalize belirtiler bronkokonstrüksiyon, bulantı, kusma, hipotansiyon ve
dolaşım bozukluğudur.
B- Tip II reaksiyon: Antikor yönlendirilmiş sitotoksite:Antikor; hücre yüzey
parçalarından etkileşir sonuçta hedef hücrenin harap olmasına ya da etkisiz hale
gelmesine neden olur. Transfüzyon reaksiyonlarında kişiye başka kan
grubundan kan verilince görülür, sonuçta damar içi hemoliz görülür. Otoimmun
hemolitik anemide hasta kendi eritrositlerine karşı antikor üretmesi ile oluşur.
Sonuçta damar içi hemoliz görülür.
C- Tip III reaksiyon: İmmun kompleks hastalığı:Dolaşan antijen-antikor
(immun) kompleksleri normalde retikuloendotelyal sistem tarafından
uzaklaştırılır. Bu immun kompleksleri dokularda birikerek komplemanı harekete
geçirerek doku zedelenmesine neden olur. Otoimmun hastalıklarda bu tip
reaksiyon görülür. Sistemik lupus eritematozus, sjögren sendromu, skleroderma,
polimiyozit, dermatomjozit, pemphigus vulgaris, primer hipertiroidizm (Graves
hastalığı) bunlara örnektir.
D- Tip IV reaksiyonu: Hücre-yönlendirilmiş hücresel aşırı duyarlılık:Antikora
gereksinim duymadan 24 saat ile 2 gün arasında gecikmeli olarak oluşur. T
hücreleri harekete geçirilir. Sarkoidaz ve diğer granülomatöz hastalıklarda bu tip
reaksiyon görülür.
1.5.2. Organ traplantasyonun reddi:
Aynı türün genetik olarak farklı bireyleri arasında taşınan normal dokuya
allogroft denilir. Allogeneik transplantasyon tip II, tip III, tip IV aşırı duyarlılık
reaksiyonlarına maruz kalabilir.
a- Böbrek transplastasyonu: Alıcı ve verici arasında MHC çaprazlaması sağ
kalımını önemli derecede uzatır. İmmunun süpresyon ilaçları reaksiyon
oluşumunu azaltır. Transplastasyonda 24-48 saat içinde böbrek iskemik
infarktüsten kaybedilebilir.
b- Karaciğer transplantasyon: Reddin sebebi portal bölgede bulunan
mononükleer hücre infiltrasyonu, endotellit ve lenfositik duktittir.
c- Kalp transplantasyonu: Reddin sebebi kalp kasının nekrozu ile birlikte
fasiküller arası mononükleer iltihaptır.
d- Kemik iliği transplantasyonu:
1.5.3. Bağışıklık yetersizliği hastalıkları:
A- B hücre yetersizliği hastalıkları:
a- Bruttonun agammaglobülinemisi: Dalak, tonsiller ve lenf nodlarında germinal
merkez kaybı vardır. Plazma hücreleri bulunmaz. Tüm immunglobulinler
azalmıştır. Olgun B hücresi dolaşımda yoktur.
b- Hipogamaglobulinemi: İmmun globulin düzeyinde azalma vardır.
c- Seçici IgA yetersizliği: En sık görülen bağışıklık yetersizliği sendromudur.
1/700 görülür. Tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ve allerjiler
karakteristik özelliğidir.
B- T hücre yetersizliği hastalıkları:
a- Di George sendromu: Lenf nodlarının parakortikal alanlarında ve
periarterioler kısımlarında T hücreleri azdır. Tedavide fetal timus transplan-
tasyonu ya da timus hormonları verilir.
b- Kronik mukokutoneöz kandiazis: Seçici T hücre yetersizliğidir.
c- Ağır kombine immun yetersizlik (SCID): Dalak, tonsiller ve lenf nodlarında T
ve B hücre üretilemez. Timus bezi boyundan mediastene inemez ve lenfoid
hücreler ve hassal cisimciklerinden yoksundur. T ve B hücre bağışklığının tüme
yakın yokluğu ile karakterize olan ağır bir bozukluktur.
1.5.4. AIDS (Edinsel immun yetersizlik sendromu)
HIV kan ürünlerinin verilmesi, cinsel birleşme ve plasenta yoluyla taşınır. AIDS
etkeni yardımcı T hücreleri için tropiktir. CD+ T hücrelerinin sayısında azalma
olur. Oluşan klinik tablodan bu hücrelerin sayısının azalması sorumludur.

2. Lenfatik-Dolaşım Sistem:Kalbten çıkan ve arter ağı vasıtası ile


vücudumuzun bütün kılcal damarlarına iletilen kanın, doku beslenmesindeki
görevini tamamladıktan sonra, ven sistemi vasıtasıyla tekrar kalbimize döner,
özellikle kapiller damarlarımız doku aralığına geçirdiği sıvı muhtevasını doku
ve hücreler arası sıvı oluşturmada katkıda bulunur. Bu sıvı periferde uçları
kapalı, parmak gibi tüpler şeklinde başlayan kılcal lenf damarlarımız ile iletilir
(Şekil 3). Lenf damarları belirli bir düzen içinde topladıkları sıvıyı lenf
nodüllerine getirirler.
Lenf sıvısının doku aralıklarından lenf nodüllerine ve buradan da venlere doğru
gider. Komşu kasların kasılması, lenf duvarındaki düz kasların kasılması, komşu
arterlerin kontraksiyonu, solunum hareketleri, lenf damarlarının açıldığı venlerin
basıncının negatif olması, sempatik etki ile lenf damarlarındaki düz kas-ların
kontraxiyonu sonucu lenf sıvısının venlere doğru akmasında yardımcı olurlar.
Ductus thoracicus sol taraftaki, ductus lymphaticus dexter ise sağ taraftaki sol
anglus venosusa (Pirgows açısı) açılır. Lenf sıvısı v. cava superior vasıtası ile
kalbe gelerek genel vücud dolaşımına katılır.

3. Lenfatik-Hematopoetik sistem:
Lenfatik sistemin en büyük lenf dokusu olan dalağın fonksiyonları:
1-Kanı filtre ederek yabancı partikülleri tutar, mikroorganizmaları fagositoza
uğratır. Lenf nodları ise lenfi filtre eder.
2-Yaşlanmış, şekilleri bozulmuş ve anormal kan hücrelerini parçalar.
3-Kanı depolar
4-Eritrositlerden açığa çıkan hemoglobulinin yıkımında dalakta olur.
-Antikor yapar.
-Eritrosit: Fetal hayatta ilk kan yapım yeri vitellus kesesidir. 6. haftadan 7. aya
kadar kan yapımı ise karaciğer ve dalakta gerçekleşir. Bu organlarda hematopez
gün geçtikçe azalır, kemik iliği kan yapımına başlar. Kemik iliği erişkinde
hematopoezin yapım yeridir. Normal eritrositin yaşam süresi 120 gündür.
Yaşam sürelerini doldurmuş eritrositler kemik iliği, karaciğer ve dalak
makrofajları tarafından ortadan kaldırılır.
-Trombosit: Kemik iliğinde yapılan trombositlerin ana hücresi megokaryosittir.
Yaşam süreleri 10 gündür. Dolaşımdaki trombositlerin 1/3'ü dalakta göllenir.
Dalak tarafından ortadan kaldırılır.

4. Lenfatik-Endokrin Sistem:
Lenfosit proliferasyonu, differansiasyonu ve effectör fonksiyonu lenfosit
reseptörlerine nörokimyasalların bağlanmasıyla düzenlenir. Lenfosit-ler;
asetilkolin, adrenalin, noradrenalin, histamin ve dopamin reseptörlerine sahiptir.
Hem T hem de B lenfositlerince ACTH ve somatostatinin reseptörleri bulunur.
Lenfositler üzerinde endorfin, enkofalin, dimorfin gibi endojen opoid peptidler
için reseptörler bulunur. Testesteron, insülin, glukagen, tirodotronin ve
kortikosteroidler için lenfositlerde reseptörler bulunur. Timik epitelyal
hücrelerde östrojen ve dihidro testeron için reseptörler vardır.
Tymus bezi büyümeyi ve özellikle kemiklerin gelişmesini hızlandırır,
infeksiyonlara karşı mücadele etkisini arttırır ve antitoksinlerin yapımında rol
alır. T lenfositlerinin farklılaşmasında görevlidir. Salgıladığı
hormonlar:Thymustan; timosin alfa, timosin B 1.2.3.4.5, timopoietin I-II, timik
humoral hormanlar (THH), timostimulin, faktör timik serum (FTS)

5. Lenfatik-Otonom Sinir Sistemi:


Timus, kemik iliği, dalak, lenf düğümleri, tonsiller, appendix vermiformis, ince
bağırsağın payer plakları iyi gelişmiş otonom sinir innervasyonuna sahiptirler.
OSS, lenfositlerin üretimini regüle eder.
Timusun OSS ile innervasyon fonksiyonları henüz açık değildir. Birkaç rolü
olabilir.
1- Timik gelişme esnasında otonomik innervasyon görülmesi, lenfoid hücrelerin
diferansiasyon ve gelişmesini idare etmede OSS ne yol göstermesi nedeni ile
olabilir.
2- Timositler çok sık otonomik liflerle innerve edilen timus bölgelerinde spesifik
olarak kümeleştiklerinden dolayı, OSS, timusdaki immatüre lenfositlerin
migrasyonu ve timus içinde onların dağılımını regüle etmeye yarayabilir.
3- Timik sinirler
a-Pretimositlerin girişi ve T hücrelerinin çıkışında kan-timus bariyerinin
permiabiletisini kontrol ederler.
b-Nörotransmitterler veya nöropeptidlerin salınımıyla T-cell differansiasyonuna
etkilidirler.
c-Timik hormonların sekrosyonunu modüle etmeleri nedeni ile immuno-nöro
endokrin etkileşimi değiştirirler.
Dalak beyaz pulpası methionin-enkafalin, kolesistokincin, ve nörotersin
nöropeptialeri içeren peptiderjik sinirlerle innerve edilir. Dalağın
kontraksiyonunda lenfosit aktivitesini regüle ederler.
Lenf nodları ve lenfatik kanalların sempatik ve parasempatik lifler vasıtası ile
innervasyonu daha azdır. Bu innervasyon lenfosit dvaranışı ve sonuçta
immunitenin nöral modilasyonunda rol oynayabilir.

You might also like