Diyalog 10

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 108

   

İzmir Türk Musevileri e-Haber Bülteni


 

DIYAL o G
Revista Digital de los Judios Turkanos de İzmir

Temmuz-Ağustos
2010

010

Dürüstlük Adalet Barış

Gitmek istediğiniz başlığın İçindekiler Bülten sayfaları, bir A4 sayfada alt alta iki A5 olarak
üstüne tıklayarak gidebilirsiniz. düzenlenmiştir. Ekranınızın görünüm yüzdesini bir
İçindekiler bölümüne dönmek için
sayfa sonlarındaki ® ok'u tıklayınız.  + A5’e ayarlamanız halinde "PgUp / PgDn" tuşları ile
sayfalar arasında kolaylıkla gezinebilirsiniz.

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -2-

İÇİNDEKİLER

003 - Merhaba KÖŞE YAZILARI


178 - İzmir'in Büyük Ravları
004 - Başkandan 059 - Derinlik - Rafael Algranati
005 - HABERLER 068 - Mi-draş İtzhak - Rav İsak Alaluf 179 - EKONOMİ
025 - İçimizden 073 - Kronometre - İvo Molinas
188 - Kadınlarla İlgili Deyişler
026 - Aramızdan Ayrılanlar 076 - Uzak Yakın - Selim Amado
079 - Perspektif - Rafael Algranati 189 - ÇOCUKLAR
KURUMLARIMIZ 083 - Yansımalar - Raşel Rakella Asal
027 - Cemaat Yönetim Kurulu 088 - One Minute - Avram Aji BİZİM KÜRSÜ
028 - Azil 091 - Çuvaldız - Rafael Algranati 191 - Gila Kalomiti Benhabib
029 - Beth Hayim & İyi Niyet 096 - Tarihimizden - Rıfat Bali GENÇ GÖRÜŞ
030 - Liga & Sunday School 102 - Yahudilik Bilinci - Mordo Ovadya 199 - Shauna Ruda
031 - Karataş Hastanesi I 107 - Sabetay Sevi'nin Ardından - Gad Nassi 202 - Natan Abulafya
032 - Karataş Hastanesi II & Talmud Tora 111 - Çağrışımlar - Avram Ventura 207 - Şoşi Kohen
117 - İzmir'e İz Bırakanlar – R.Eliş & E.Cen
SEKSION EN LADINO 122 - Açı I - David Enriquez OKUR İLETİLERİ
033 - El Kantoniko de Rachel - R.A.Bortnick 126 - Açı II - David Enriquez 209 - İsrael Mermer
035 - Proverbos 129 - Yaşam Koçunuz - Violet Alalof 214 - İzmir Sanat Etkinlikleri
036 - Detras del Perde de la Istoria - R.S.Wolf 132 - İzmir - Prof.Dr.Eti Akyüz Levi
039 - Yehuda Ke Dize? - Yehuda Hatsvi 141 - Bizden Biri - Sarit Bonfil 215 - Bu Sayının Sözü
042 - Rekuerdos de Roz - Roz Kohen Drohobyczer 148 - Yahudilik Felsefesi - Yisahar Aaron İzak
216 - Yayın Ekibi & İletişim
044 - eSefarad.com - Rachel Amado Bortnick 150 - Biliyor muyuz?
048 - El Sentro Salti - Susy Gruss 157 - Astroloji - Beki Baron
055 - Proverbos 160 - Psiko-Güncel - Reyan Kanyas Bencuya
056 - Un regaliko - Shauna Ruda 165 - Tepe Nokta – Moşe Mişa Hayim
175 - Görüş - Daniel Levi

DIYALoG'un bir yazıcı çıktısını alınız!.


Her istediğinizde okuyabilecek, bitirdiğinizde ise okuyamayan bir dostunuza vererek Cemaatimize katkıda bulunmuş olacaksınız.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -3-

Merhaba için çalışmalarını yoğun olarak sürdürmekte.


Yayın Yönetmeni
Başkanımız Jak Kaya, beklenmedik bir gelişme
olmazsa çözümün çok yakın olduğunu, belki de
Haziran ayının son haftasında anlaşmanın imza
Değerli Okurlarım,
aşamasına gelinmiş olacağı ifade etmekte.
Yine sıkıntılı bir dönemin içinden geçmekteyiz.
İmza aşamasından önce 28 Haziran Pazartesi
Bizlerin dışında ikide bir gelişen olaylar, yalnızca
akşamı Cemaat Yönetim Kurulu ile Hastane
Yahudi olmamız nedeni ile bizleri yoğun olarak
yönetiminin müşterek bir bilgilendirme toplantısı
etkilemekte. Süreç maalesef bitmiş değil. Siyasi
düzenleyerek çözüm şeklini ve şartlarını bütün
yumuşamalar için uluslararası platformlarda çok
detayları ile cemaat üyelerinin bilgisine sunacağı
yönlü yoğun çabalar harcandığı söylenmekte.
SMS mesajları ile duyurulmuş bulunmakta.
Dileğimiz bu gerginliğin bir an evvel sona
erdirilerek barış ve huzurun tekrar sağlanması.
Bu arada çok değerli gençlerimizin yaz faaliyetleri
için de gerekli bütün hazırlıklar tamamlanmış
Yaz mevsimine girdik. Kurumlarımızın bir çoğu
bulunmakta.
faaliyetlerine ara vermiş bulunmakta. Her yıl
olduğu gibi Çeşme Sinagogunun Temmuz başında
Gördüğünüz gibi hayat herşeye rağmen devam
hizmete girmesi için tüm çalışmalar tamamlandı.
etmekte. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir yaz sezonu
diler, barış ve huzurun tüm dünyaya hakim
Karataş Hastanesinin yeni yönetim kurulu,
olmasını temenni ederiz.
Cemaatimizin hastanecilikten çıkması aynı
zamanda yaşlılarımızın bakımlarının sağlanması
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -4-

Başkandan 15 Haziran Salı günü Devlet Bakanı ve


Jak Kaya
Başmüzakereci Sayın Egemen Bağış ile Yönetim
İzmir Musevi Cemaati Başkanı Kurulu olarak çok yararlı bir toplantı yaptık.
Sevgili Kardeşlerim, Bilgilerini haber sayfalarımızda bulacaksınız. Bu
Bir sezonun daha sonuna geldik. Oldukça yoğun toplantıda kendilerine sorunlarımızı anlatmak
geçen günlerde Sinagoglar dahil Cemaatin bütün fırsatı bulduk. İlgilerine çok teşekkür ediyoruz.
kurumları büyük özveri ile çalışarak hizmetlerini Son olarak, biraz erken olmakla beraber, Nisan
sürdürdüler. Bütün çalışanlara (isimlerini saymaya ayında Cemaat Yönetim Kurulu seçimleri ile ilgili
kalksam çok uzun bir liste oluşur, fakat sizler varılan kararları hatırlatmak istiyorum:
hepsini tanıyorsunuz) sonsuz şükranlarımı
sunuyorum. Seçimler iki dönemdir yapılageldiği gibi liste
sistemi ile Aralık 2010’da yapılacaktır. Arzu
Yaz sezonunda Çeşme Sinagogumuz Cuma ve ederim ki bu seçimlerde Cemaatin konularına
Cumartesi günleri her zamanki gibi hizmet duyarlı ve ilgili kardeşlerimiz şimdiden fikri
verecek. Tatile gelecek İstanbullu ve yabancı hazırlığa başlasınlar ve gelecek 3 yıllık dönem için
konuklarımızı da ağırlama fırsatı bulacağız. Tabii yeni yeni projeler ve bunları uygulayacak ekipler
ki sizlerin de yakın ilgisini bekliyoruz. oluştursunlar. Sonuçta bütün bu çalışmaların güzel
Bu arada Türkiye Musevi Cemaatinin Cemaatimizin gelişmesine ve sorunlarının
yönetimindeki nöbet değişikliği malumunuzdur. çözümüne hizmet edeceğinden eminim.
Silvyo Ovadya’nın başkanlığından sonra yeni Bu vesile ile hepinize barış ve sağlık dolu günler
başkanımız Sami Herman ile de gayet sıcak ve diler, sevgilerimi teyid ederim.
dostane ilişkilerimizi sürdürmekteyiz.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -5-

açtıktan sonra sözü İzmir Musevi Cemaati


Haberler Yönetim Kurulu Başkanı Jak Kaya'ya verdi.

Devlet Bakanı
Egemen Bağış'ın
İzmir Musevi Cemaati
Yönetim Kurulu ile Toplantısı
Rafael Algranati - İzmir

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış,


İzmir'de bulunduğu 16 Haziran 2010 Salı günü
İzmir Musevi Cemaati Yönetim Kurulunu Swiss
Otel'de bir sohbet toplantısına davet etti.

Onursal Başkan Moris Bencuya ve yönetim kurulu


üyelerinin büyük bir çoğunlukla katıldıkları
toplantıya, Egemen Bağış'a refakat eden başta
İzmir Valisi olmak üzere birçok üst düzey yetkili
de katıldı.
Jak Kaya öncelikle bu davetten duydukları
memnuniyeti ifade ettikten sonra İzmir Cemaatinin
Egemen Bağış, kısa bir konuşma ile toplantıyı
sorunlarını dile getirdi.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -6-

Öncelikle cemaatin bir tüzel kişiliği olmaması ve çekinmemelerini tüm samimiyeti ile ifade eden
eski ile bağlantılı bir vakıf kurulamaması nedeni Bakan Bağış konuşmasının devamında, "azınlık"
ile çok büyük tarihi değere sahip sinagoglara sahip ve "gayrimüslim" terimlerini beğenmediğini, bu
çıkamadıklarını dile getirerek bu konuda yaşanan ülkede kimin köklerinin daha eskiye dayandığının
sıkıntılar hakkında detaylı bilgi sundu. Bu konuda araştırma konusu olduğunu, dolayısı ile kimin
yapılan çalışmalarla ilgili hazırlanmış olan bir azınlık kimin çoğunluk olduğunun
dosyayı Egemen Bağış'a sunan Başkan Jak Kaya, tartışılabileceğini söyledi.
İzmir Cemaatinin bugünkü durumu ve kurumları
hakkında da geniş bilgi verdi. Bir kiliseyi ziyaretinde ise "müslim" kelimesinin
"inanan" anlamına geldiğini, kendilerine
Cevaben yaptığı konuşmada Egemen Bağış, Jak "gayrimüslüm" denildiği zaman "inanmayanlar"
Kaya'nın hiç değinmemiş olduğu Gazze olayları anlamına geleceği için bundan rahatsız olduklarını
nedeni ile Musevi vatandaşların etkilenmemesini ifade eden patrik ile söyleşisinden sonra
istediklerini, farklı inançlara sahip tüm cemaatlerin "gayrimüslim" yerine "farklı inanç grupları"
kendileri için çok değerli olduklarını ifade etti. terimini kullanmayı daha uygun gördüğünü anlattı.
Bunun yalnız kendi görüşü değil, başta Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Bundan sonraki İzmir ziyaretinde tekrar bir araya
hükümetin görüşü olduğunu ilave ederek, gelmek ve en azından bir sinagogu ziyaret etmek
İstanbul'daki Musevi Cemaati ile olan yakın istediğini ifade eden Bakan Egemen Bağış,
ilişkilerinden bahsetti. Bu ilişkileri İzmir Musevi toplantıya katılan herkese ayrı ayrı teşekkür ederek
Cemaati ile de kurmak istediğini, herhangi bir iyi dileklerini iletti.
ihtiyaç halinde kendisini aramaktan

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -7-

İnanılması Zor!.. Annemler 1940'larda enstitü öğrencisi iken okul


ile ziyaret etmişler ve hayatlarında ilk asansörü bu
Manisa Moris Şinasi Hastanesi hastanede görmüşler. Ben çocukken de annem hep
Tarihe mi Karışıyor? anlatırdı bu hastaneyi ve herkesin hala sevip
Rafael Algranati - İzmir saydığı Moris Şinasi'yi. Moris Askenazi aslında iz
bırakan, vefa bilir bir Osmanlı. Doğup büyüdüğü
Geçtiğimiz günlerde İzmir Musevi Cemaati üyelerinden
işadamı Sayın Avram Sarda'ya, dostu Ali Bilge'den bir e- toprakları unutmamış ve servetinin önemli bir
mail gelir. Avram Sarda'nın İzmir Musevi Cemaati Başkanı bölümünü harcayarak ölmez bir eser bırakmış.
Jak Kaya'ya, Jak Kaya'nın da 16 Haziran'da yapılan sohbet Ölümünden sonra külleri de hastane inşaatına
toplantısında Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış'a ilettiği bu nezaret eden karısı tarafından hastanenin duvarına
mail'in içeriğini, hiçbir yorum katmadan aynen yayınlamak
ve yorumu siz değerli okurlara bırakmak istiyoruz.
gomülmüş. Manisa'yı bu kadar çok seviyormuş.

Avram'cığım, Senin bu aile ya da akrabaları hakkında bilgin var


mı? Maalesef efsanevi kadir bilmezliğimizle
Sana yakın tarihimizin ilginç bir sayfası hakkında Amerika'dan her sene hala vakıftan 70.000 dolar
bilgin var mı diye soracağım. Ben biliyorsun gelen bu hastanenin de adını değiştiriyoruz. Ben
Manisa Celal Bayar Üniversite Hastanesinde bu konuda bilgi toplamaya çalışıyorum. Aslında
çalışıyorum. Bizim hastane binası, aslında Moris bu konuda epey şehir efsanesi var; hatta Philip
Şinasi Hastanesi ismindeki çocuk hastanesine Morris'in babası olduğu bile iddia ediliyor. Moris
komşu ve hatta onun arazisi uzerine kurulmuş. Askenazi İzmir yangını sırasında İzmir'de imiş.
Moris Şinasi hastanesi zamanında Atatürk'ün Amerikan Konsolosluğu kayıtlarında buradan
Türkiye'yi ziyarete gelen İran Şah'ını getirip tekrar Amerika'ya gitmiş görünüyor ama başka
'örnek hastane' diye gösterdiği güzel bir yapı. bilgi yok. Acaba Türkiye'de hala akrabaları var mı
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -8-

sizin cemaatten ögrenebilir misin? Ben bu giren arkadaşım beni Op.Dr.Fahrettin Er ile
hastanenin 70 senelik isminin değiştirilmesine tanıştırdı. Op.Dr. Er, Manisa Merkez Efendi
sonuna kadar karşıyım. Pek çok kişi de aynı Devlet Hastanesi’nde üroloji uzmanı olarak çalışan
görüşte ama sesimiz çıkmıyor maalesef. araştırmacı ruha sahip bir doktor.

Eski maillere bakarken ücüncü Dünya savaşı ile Hayatını Manisa tarihini, kültürünü ve geçmişini
ilgili mailini gordüm. İnşallah o yazıda araştırmaya adamış desek yeridir. Araştırdığı
öngörülenler bu coğrafyadan çıkmaz. Çevremizde konulardan birisi de Moris Şinasi’nin çok ilginç
ve dünyada o kadar garip hadiseler oluyor ki hayat hikayesi. Nereden çıktı şimdi bu hikaye
insana artık hiç bir şey imkansız görünmüyor. Çok diyeceksiniz? Ama eğer yazıyı sonuna kadar
yakın zamana kadar en yakın müttefiğimiz olan, okuma sabrını gösterebilirseniz, bu konuyu neden
yaşadığımız her ekonomik krizde yanımızda olan yazdığımı anlayacaksınız.
ve bizim de kuruluşundan beri hep yanında
durduğumuz bazı tarihçilere göre Yahudilerin Asıl adı Mouse (Musa) Aşkenazi olan Moris 9-10
tarihte kurduğu ikinci devlet (birincisi Türkiye yaşlarında kuş palazı hastalığına yakalanır,
Cumhuriyeti) olan İsrail ile bugün geldiğimiz Manisa’daki yüzlerce çocuk gibi. Yıl 1864’tür. O
duruma ben hala inanamıyorum. tarihte çocukların gidebileceği tek bir hastane
vardır Manisa’da. O da Kanuni Sultan
Morris Şinasi'nin vasiyeti şimdi ne olacak? Süleyman’ın annesi, Yavuz Sultan Selim’in karısı,
Morris Şinasi adını daha önce duymadıysanız, o Kırım Hanı Meng’li Giray’ın kızı olan Hafsa
halde arkanıza yaslanın ve bu ilginç hikayeyi Sultan’ın yaptırdığı Manisa Sultan Camii
okumaya başlayın. Darüşşifası’dır.
Geçenlerde Manhattan’daki ofisime heyecanla
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G -9-

Küçük Mouse günlerce hastanede kalır. Sonunda yılında patronundan aldığı 25 bin dolarla ABD'ye
iyileşir ve taburcu olma vakti gelir. Küçük gider. Gümrükten geçerken Mouse olan adını
Mouse’in babası tedirgin ve mahcup bir edayla, Morris diye, Aşkenaz olan soyadını ise bir vefa
hiç parası olmadığını söyler hastanenin Başhekimi örneği olan hayatına silinmez izler bırakan onu
ve aynı zamanda küçük Mouse’nin de doktoru ücretsiz tedavi eden doktoru Şinasi Bey’in adı ile
olan Şinasi Bey’e. Bunun üzerine Doktor, değiştirir. Morris Şinasi adıyla yeni hayatına
‘üzülmeyin, burası vakıf hastanesidir, parası devam eder.
olmayanlardan para alınmaz’ der.

Bu konuşmayı odasında sessizce dinleyen küçük


Mouse işte orada, o dakikada, bir gün zengin
olursa eğer, doğup büyüdüğü bu beldeye bir
hastane yaptıracağı sözünü verir kendi kendine.
İşte Morris Şinasi’nin inanılmaz öyküsü böyle
başlar.

15 yaşında, önce fakir ailesine destek sağlamak


için Yahudi mezarlığında bekçi olarak işe girer.
Okuma bilmediğinden bir aileye mezar yeri Yıl 1903’tür. Osmanlı ile ABD arasındaki tütün
gösteremeyince işinden olur. 1870 yılında Mısır’da anlaşması Morris'in önünü açar. Ege tütününü iyi
bir tütün tüccarının yanında çalışmaya başlar. tanımaktadır. Erkek kardeşi Solomon'u da
Manisa'dan getirterek işlerini iyice büyütür.
Kısa zamanda patronunun gözüne girer ve 1892

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 10 -

Kurduğu fabrikada Türk tütünü kullanılmaktadır. toplantısında kendisine uzatılan kağıdı


Kısa zamanda üne kavuşur. Türkiye'den özellikle yanındakine verir ve ‘Ben okuma bilmem sen oku’
Manisa ve Akhisar civarından aldığı tütünleri yine der.
bu bölgeden götürdüğü usta ve kalifiye işçilerle
işler. Bir gazetecinin ‘okuma
yazma bilmeden bu
kadar zengin oldunuz, bir
de tahsilli olsanız kim
bilir ne olurdunuz?’ diye
sorunca Morris ‘İyi bir
mezar bekçisi olurdum’
cevabını verir.

Servetinin Dörtte Birini


Hastaneye Bağışlar
1903 yılında Selanik'te iş arkadaşı olan Jozef Ben 1916 yılında şirketinin
Rubi'nin kızı Laurette ile tanışıp evlenir. Victoria, tüm haklarını Amerikan
Juliette ve Altina isimli üç kızı ile Leon isimli bir Tabacco Company'e
erkek çocuğu olur. Artık çok zengindir. Yunan satar. Ve iş hayatından
Yahudisi eşi için o döneme göre oldukça gösterişli çekilir.
bir malikane yaptırır.
Morris Şinasi hayatını 1929 yılında kaybeder.
Morris Şinasi Yunanistan'daki bir basın Şinasi, 9 yaşındayken verdiği sözü tutmuştur.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 11 -

Ölümünün ardından vasiyeti açıklanır. Ve dolarlık kısmın menkul kıymetlere yatırılmasından


Amerika’yı kasıp kavuran o büyük buhran elde edilecek yıllık yaklaşık otuzüç bin dolar
döneminde tüm birikiminin neredeyse dörtte birini gelirin her yıl hastaneye bağışlanmak üzere T.C.
Manisa’da hastane yapılması için bağışladığı Ziraat Bankası A.Ş.'ye havale edilmesinin uygun
ortaya çıkar. olduğunu söyler.

Vasiyeti doğrultusunda vakfedilen bir milyon Ardından Hastane’nin kurulması çalışmalarına


dolarlık bağışın 180 bin doları hastanenin inşaatına başlanır. 1932 yılında doların Türk lirası karşılığı
ve gerekli donanımın alınmasına, bakiye 820.000.- ortalama değeri 2,1193 liradır. Dolayısıyla yıllık
doların ise menkul kıymetlere yatırılıp bu toplam 28.560.- lira tutarındaki personel maaşları
yatırımdan elde edilecek gelirin, her yıl hastaneye yaklaşık 13.500.- dolara tekabül etmekte olup
gönderilmesine karar verilir. Chemical Bank vakfedilen 820.000.- doların yıllık menkul
temsilcisi Huntington Turner, Ankara'ya gidip sermaye geliri hem personel hem de diğer hastane
Dr.Refik Saydam ve başvekil İsmet İnönü ile giderlerini rahatça karşılayabilmektedir.
görüşür ve 27 Mayıs 1930 tarihinde Ankara'dan
ayrılır. Morris Şinasi'nin vakfettiği 820.000.- dolar
yatırıldığı menkul kıymet fonu Chemical Bank
Ayrılmasından hemen sonra Dr. Refik Saydam, tarafından yönetilmeye devam eder. Chemical
Chemical Bank and Trust Co.'nun gönderdiği Bank 31 Mart 1996 tarihinde ‘The Chase
yazıda hastanenin inşaası için nakden ödenecek Manhattan Bank’ ile birleşir ve fon The Chase
olan 180 bin dolarlık tutarla kırk yataklık bir Manhattan tarafından devralınır. Fon banka
hastanenin inşa edilebileceğini bildirir. Turner'a, tarafından başarılı bir şekilde yönetildiğinden 1933
kendisinin teklif ettiği gibi, vakfedilen 820.000.- yılından beri her yıl düzenli bir şekilde yıllık
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 12 -

getirisi Morris Şinasi Hastanesi'ne bağışlanmaya poliklinik hizmet binaları


devam eder. olarak kalacak. Ancak
820.000 dolarlık fonu 80
Bu yardımın devamı da yıldır yöneten ilgili
Moris Şinasi isminin Amerikan bankasının
hastane ismi olarak yöneticileri bunu kabul
muhafaza edilmesi şartına etmek istemiyor
bağlanmıştır. görünüyorlar. Kısacası 80
Ne var şimdi burada yıl önce geliri Türkiye
diyeceksiniz elbette değil Cumhuriyeti’ndeki bir
mi? hastaneye tahsis edilen bu
fonu ve gelirini Türkiye’ye
Şimdi parayı elimizin tersi yollamak taraftarı değiller.
ile itiyoruz.
Peki 1929 yılında
Şimdi sıkı durun.
kıymetlendirilmeye başlanan 820.000 doların
Dr. Fahrettin Er’den bileşik faiziyle birlikte bugün ulaşmış olduğu
aldığımız bilgiye göre, meblağı tahmin edebiliyor musunuz?
Hastane’nin adı bir süre önce değiştirilmiş.
Hastanenin yeni adı birleştirildiği Manisa Merkez Sağlık Bakanlığı acaba bu konunun farkında
Efendi Devlet Hastanesi olmuş. Ancak Morris mı?
Şinasi adı hastanenin duvarlarında kalacakmış. Uzman bir arkadaşıma göre inanılmaz büyük bir
Yani Morris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hastanesi rakam bu. Şu an teyit ettiremediğim için
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 13 -

yazamıyorum. Ama çok büyük bir meblağ bu. inanılmaz hikayeyi öğrenmiş oldum.
Türkiye’nin mutlaka bir adım atmasını gerektiren
Anti siyonist özelliği ile bilinen ikinci
bir durum! Ayrıca merak ettiğim bir şey var:
Abdülhamid’in dördüncü dereceden Osmanlı
Sağlık Bakanlığı ne kadarını biliyor? nişanı ile Morris Şinasi’yi ödüllendirdiğini de
Sağlık Bakanlığı acaba bu uygulamadan ne aklımızın bir kenarında tutalım.
boyutta haberdardır? Neden böyle bir şeye ihtiyaç
Bankanın fon yöneticisi Hastanenin adının
duyulmuş olabilir?
değişmesi nedeniyle söz konusu fonun artık sona
Hadi, parayı bir kenara bırakalım. Bu kadar erdiğini ifade ediyor. Aldığım bilgiler, söz konusu
kıymetli bir tarihi hadiseye nasıl bu denli kayıtsız bankanın bu fonu bir süredir devralmak istediği ve
kalınabilir? bu konuda da çeşitli girişimlerde bulunmuş
olabileceği yönünde.
Açılımdan söz edilen bir dönemde, böyle bir
uygulama doğru mudur? Dr.Fahrettin Er, Morris Şinasi’nin torunlarıyla da
görüşebilmeyi umuyordu. Ama bu olmadı.
Yahudi asıllı bir Osmanlı Vatandaşı, Osmanlı’yı Bankanın ilgili fon yöneticileri Dr.Er’e ailenin
vatan bilmiş, tüm birikiminin neredeyse dörtte hayatta olan üyeleri ile ilgili bilgileri vermedi.
birini bu topraklara vakfetmiş!.. Osmanlı’yı
bundan daha güzel ne anlatabilir? Sağlık Bakanlığı’nı bu konuyu enine boyuna
Şu kadarını söyleyeyim, Dr.Fahrettin Er’i araştırmaya ve Manisalı olması dolayısıyla
tamamen bir tevafuk sonucu ilgili bankanın fon Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ı da
yöneticisiyle görüşmeye ben götürdüm ve bu konuyla ilgilenmeye davet ediyorum.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 14 -

Tüm İzmirlilerin Destek Vermesi Gereken TARİHİ” adlı bir proje başlatmış bulunuyoruz.
Önemli Bir Girişim Bu çerçevede elinizde olan 1860—1990 tarihleri
arası fotoğrafları bize iletmenizi rica ediyoruz.
FOTOĞRAFLAR İLE Teslim ettiğiniz fotoğraflar dijital ortamda
İZMİR YAHUDİLERİ TARİHİ kopyalanacak, orijinalleri aynen size iade
edilecektir.
Rafael Algranati - İzmir

İzmir'in değerli fotoğraf sanatçılarından Selim Gelecek nesillere bir kültür birikimi bırakmak
Bonfil, “FOTOĞRAFLAR İLE İZMİR amacı ile başlatılmış bu projeye yardımlarınızı
YAHUDİLERİ TARİHİ” adlı bir proje başlatmış esirgemeyeceğinizden eminiz.
bulunmakta. İzmir Yahudi tarihi ve geleneklerini
Saygı ve Sevgilerimizle,
bütün dünyaya tanıtabilecek olan bu önemli proje
hakkında kendisi ile görüştüğümüz Selim Bonfil'in
karşılaştığı en büyük güçlük, hepimizin evlerinde İletişim adresleri
var olan, anne babalarımızdan kalma eski Selim Bonfil : Ev (232) 422 57 63
fotoğraflara ulaşmakta çektiği zorluk!.. İş (236) 213 08 86
Selim Bonfil, DIYALoG aracılığı ile yurt içi veya Cep (532) 311 58 10
dışındaki tüm İzmir kökenli okurlarımıza şu mesajı Mail selim@selimbonfil.com
iletmekte :
Mişa Hayim : Ev (232) 421 97 40
Değerli Hemşehrilerim,
Cep (532) 322 32 75
“FOTOĞRAFLAR İLE İZMİR YAHUDİLERİ Mail mosehayim@gmail.com

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 15 -

İsrail'de Geleneksel
İzmirliler Piknik Günü
Selim Amado - İsrail

İnternet yoluyla ve kulaktan kulağa çabucak


yayılan haberle, 1948'den bu yana İzmir'den
İsrail'de yaşayan İzmirliler'in, artık geleneksel hale aliyalarını yapmış 350 İzmirli, coşku ile İsrael'in
getirdikleri, ancak güvenlik problemleri nedeni ile değişik yerlerinden gelerek pikniğe katıldılar.
birkaç yıldır ertelenen "İzmirliler Piknik Günü",
22 Mayıs 2010 Cumartesi sabahı Tel Aviv Uzun zamandır görüşmeyenlerin hasret ve sevinçle
Hayarkon Parkının İsrail ve İzmir Belediyesi kucaklaşmaları görülmeye değerdi. Her gruptaki
bayrakları ile donatılan "Ganei Yeoshua" sohbetin konusu aynı idi : İzmir!...
bolümünde yapıldı.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 16 -

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 17 -

O gün tesadüfen İsrail'de bulunan ve toplantıya donattıkları ve bir gruptan diğerine kahve,
katılan İzmirli dostlardan, İzmir, İzmir Yahudileri baklava, kadayıf, künefe, biskoços, reşikas ikram
ve Türkiye hakkında taze haberler alındı. ettikleri görüldü.
Fotoğraflar çekildi, adres ve telefon numaraları
değiş-tokuşu yapıldı, İzmirliler, aileleri, çocukları,
torunları hakkında birbirlerine bilgi aktarımında
bulundular.

Sohbetler öğleden sonra geç vakitlere kadar devam


etti. Piknikten herkes son derece mutlu ve bu
organizasyonu düzenleyen Moreno Margunato ve
Selim Amado'ya teşekkür ederek, birbirlerine
Öğle yemek vakti gelince, herkesin İzmir'e has;
sevgiyle sarılıp vedalaşarak ve en kısa zamanda
boyos, borekas de handrajo, borekas de kezo,
tekrar buluşma dileklerini dile getirerek ayrıldılar.
fritadas, guevos haminados vb. ile masaları
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 18 -

Sanatçı Viki Antebi’nin Sergide aynı zamanda İyiniyet gönüllüsü


hanımlarımız, çeşitli hediyelik objeleri satışa
İyiniyet Desteği sunarak çalışmaları için ek gelir sağlamaya
Renin Eliş - İzmir
çalıştılar.
İzmir Kültür Derneğinde (Liga), değerli
sanatçılarımızdan Viki Antebi'nin resim Sanatçı Viki Antebi ve İyiniyet meleklerini bu
çalışmalarını sunduğu bir sergi gerçekleşti. özverili çalışmalarından dolayı kutluyor,
cemaatimizde bu tür dayanışmaların hep sürmesini
diliyoruz.

Sabi Saltiel
Ester Cen - İzmir

Sima ve Moşe
Saltiel'in oğulları Sabi,
Amerika'da Berklee
College of Music
okulundan double
major yaparak mezun
oldu. Los Angeles'ta free lance çalışmalarına
devam eden Sabi Saltiel şu anda gösterimde olan
Gelirinin İyiniyet faaliyetlerine bağışlandığı "Aşk ve Ceza" ve "Unutulmaz" adlı dizilerin
sergide Viki Antebi'nin eserleri ziyaretçilerin tanıtım müziklerini yaptı. Sabi'ye başarılarının
büyük beğenisini topladı. devamını diliyoruz.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 19 -

Siret Sadi & Moşe Abulafya Şirince Gezisi


Ester Cen - İzmir
Nişanlandı
Renin Eliş - İzmir

Siret Sadi & Moşe Abulafya çifti nişan


mutluluklarını İzmir Kültür Derneğinde
dostlarıyla paylaştılar.

Betül & Moşe Sadi


çiftinin kızları Siret ile
Oret & David Abulafya
çiftinin oğulları Moşe
yakın zamanda aile içinde
yaptıkları nişan
törenlerinin ardından Liga'da 27 Mayıs Perşembe Salı Toplantılarının müdavimleri, 1 Haziran Salı
günü gerçekleştirdikleri bir davet ile bu özel günü 17 kişi Şirince'ye doğru yola çıktık. Saklı
günlerini samimi bir ortamda yakınlarıyla Vadi adlı restoranda çok güzel bir öğle yemeği
paylaştılar. yedikten sonra Şirince'ye vardık. Şirince'nin ara
sokaklarını keşfettik. Daha sonra muhteşem dağ
Genç çifti ve ailelerini tebrik eder, bir ömür boyu manzarası eşliğinde beş çaylarımızı yudumladık.
mutluluklar dileriz. Yazın ilk günlerinde gerçekleştirdiğimiz gezimiz
çok keyfli ve neşeli geçti.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 20 -

Genç Amerikalı Konuklar Kivunim'in kurucu


Renin Eliş - İzmir
direktörü Peter Geffen
liderliğinde, grup
Avrupa ülkelerindeki
Yahudi cemaatlerini
daha yakından tanımak
amacıyla ülkemizi de
ziyaret ettiler.
İstanbul'un ardından
İzmir'e gelen gençler,
şehri gezdiler ve
akşamına dernek
lokalinde yaşıtları
İzmirli kardeşleri ile
bir araya geldiler.
İzmir Kültür Derneği, İzmir'i tanımak ve
cemaatimizdeki yaşıtları ile tanışmak amacıyla İzmirli gençlerimiz,
şehrimize gelen 50 Amerikalı genci ağırladı. İzmir'deki yaşantılarını
"Kivunim" adlı organizasyon ile bir yıl süreliğine ve Türkiye'yi tanıtan bir sunum gerçekleştirdiler.
Kudüs'te bulunan Amerikalı gençler, kültür ve
Hep birlikte yenen keyifli akşam yemeğinden
kimliklerini daha iyi tanıyabilmek için Kudüs'te
sonra, gençler dans ederek kardeşliğin ve gençliğin
farklı dersler alıyorlar.
tadını çıkardılar.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 21 -

Türkiye Musevi Cemaati paylaşma riskini hem de toplumumuza ilişkin bir


veritabanı oluşturulmasına olanak sağlama
Duyurusu ihtimalini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu
Değişen dünyanın bir gereği olarak Facebook, bağlamda birkaç güvenlik ve gizlilik ayarı
Twitter, Foursquare ve Friendfeed başta olmak yaparak, üzerinize düşenleri gerçekleştirebilirsiniz:
üzere birçok dijital platformu aktif olarak Ø Facebook'un yeni devreye alınan "Gizlilik
kullanıyoruz. Toplumumuz için riskler ayarları" kullanılarak, profilinizi sadece
barındırabilecek bu sosyal ağlarda, normal arkadaşlarınıza açmak ve sınırlı bilgi paylaşmak.
yaşamımızda olmamız gerektiği gibi tedbirli
Ø Twitter ve Friendfeed'de takip edilme
davranmalıyız. Sahte isimler kullanılarak
ayarlarınızı "restricted" hale çekmek,
rahatlıkla yeni kullanıcı açabilmenin mümkün
tweet'lerinizin içeriğinde hassas olmak.
olduğu açıktır.
Ø Foursquare'de, eviniz, iş yeriniz, okulunuz ve
Örneğin, facebook platformunda; Verda Kohen
cemaatimize ait binalara "check-in" yapmamak ya
ismi, 1984 doğum tarihi ve birkaç profil resmi
da en azından açık adresi paylaşmamak.
kullanılarak oluşturulan sanal bir kişi 215 kişiyi
hiç tanışmamalarına rağmen!! arkadaş listesine Ø Bu sistemlerde kullanılan şifrelerin, benzersiz
katmıştır. bu vesile ile belki de bu kişilerin ve kuvvetli şifreler olmasını sağlamak.
arkadaşları olan 1000'in üzerinde cemaatimiz Sanal ağların gerçek hayatın bir uzantısına
mensubu gencin tüm özel bilgilerini takip dönüştüğü şu günlerde, her türlü güvenlik ve
edebilmektedir. gizlilik aksiyonunu almanın gerekliliğini
Kimliğinden emin olmadığımız sanal kişilerle vurgulamak isteriz.
bağlantı kurarken, hem kişisel bilgilerimizi Türkiye Musevi Cemaati
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 22 -

İzmir Musevi Cemaati yetkilileri, Cemaat Başkanı veya yardımcısının


Sinagog Ziyaretleri ile ilgili Düzenleme kişisel onayını isteyecek, bu onay alınmadan
sinagoglar ziyarete açılmayacaktır.
Güvenlik önlemleri kapsamında, İzmir’deki
3. Yukarıdaki şekilde yapılan ve kabul gören
sinagoglarımızın yerli ve yabancı turistlerce
başvurularda, cemaat ofisi bir görevli tayin
ziyaretlerinde aşağıdaki kuralların uygulanmasına
ederek ziyaret saatinde sinagogların açılmasını
karar verilmiştir:
sağlayacaktır.
1. Sinagogları ziyaret etmek isteyen ziyaretçilerin
4. Ziyaretçilerden sinagogların bakımında
kimlik fotokopileri en az bir gün öncesinden
kullanılmak üzere kişi başı 10,00 TL ücret talep
cemaat ofisine fakslanacaktır. Ziyaretçilere
edilecektir. (12 yaşından küçük çocuklar, toplu
refakat eden cemaat üyelerinin olması halinde,
öğrenci ziyaretleri ve İzmir cemaati üyelerinden
onların da isimleri cemaat ofisine
ücret alınmayacaktır.)
bildirilecektir.
5. VIP veya ücret vermeden ziyarette bulunacak
2. Özel durumlar: VIP konuklar veya diğer
özel davetliler için Cemaat Başkanı’nın veya
ziyaretçilerin önceden kimlik bildirimi yapacak
yardımcısının onayı alınacaktır.
zamanları olmadığının tespit edilebildiği
durumlarda, konukları davet eden sorumlu, Cemaat üyelerimizin yukarıdaki kurallara uyum
öncelikle cemaat ofisine ziyaretin sebebini, sağlayarak güvenlik önlemlerine katkıda
kimliklerin fakslanmamış olması konusundaki bulunmalarını rica ederiz.
mazeretlerini ve konukların isimlerini İzmir Musevi Cemaati
bildirmelidirler. Bu gibi durumlarda cemaat ofis
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 23 -

Haklı Şikayet baştan ve yüksek sesle başlattı. Bizler orada idara


kitapları ile kalakaldık. Zat-ı muhteremin müşteri
Rafael Algranati - İzmir memnuniyetini bitirmesini bekledik.
Mayıs sonlarında Şaar Aşamayim Sinagogunda
kayınpederinin vefatının yıl dönümü nedeni ile Toplumlar kurallar ile yaşarlar. Özellikle bir
duasını yapmak üzere Şaar Aşamayim Sinagoguna sinagogun dua başlama saatleri hocaların
giden Avram Hasan ve ailesi, yaşadıkları nahoş müşterilerinin teşrif ettiği saatte değil, anons
olayı Cemaat Yönetimine yazılı olarak şikayet etti. edilmiş olan saatte başlar. Bu saate toplum uyar,
yetişemeyen ulaştığı yerden devam eder.
Avram Hasan şikayet yazısında olayı özetle
aşağıdaki şekilde dile getirdi. Her şeyden önce Sn.R.M.'nin yaptığı davranış
bırakın hocalık kurallarına, insanlık kurallarına
26.05.2010 tarihinde Sayın Hocamız M.M. ile bile uymaz. Bana, aileme ve midraşını yaptığım
kayınpederimin midraşı için Alsancak kayınpederime saygısızlık edilmiş ve dini
Sinagogunda "midraş saati" olarak anons edilen duygularım rencide edilmiştir.
saat 20:00 için anlaştık. Ben ve ailem söz konusu
saatten önce sinagogda hazır bulunduk. Saat tam Avram Hasan'ın bu şikayetinin Cemaat Yönetim
20:00'de midraşa başlandı. Baryohay okundu bitti, kurulunda ele alındığı, son zamanlarda sıklaşan bu
idara kitapları dağıtıldı. Okunma sürecinde diğer gibi rahatsızlıkların tekrarlanmaması için gerekli
hoca R.M.nin müşterileri geldi. Kendileri de geç uyarıların yapıldığı öğrenildi.
geldiklerini itiraf ettiler. R.M. hoca cevaben SEN
KEYFİNE BAK istediğimiz gibi yaparız dedikten
sonra, müşteri memnuniyeti için duayı tekrar
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 24 -

Rena Kaya
Bat- Mitzva
Riva Halegua ve San Kaya'nın kızları Rena, 19
Haziran Cumartesi gecesi Küçük Kulüp Marmite
Restoranda düzenlenen bir parti ile Bat-Mitzva'sını
kutladı.

Cemaat Başkanımız sayın Jak Kaya'nın torunu


olan Rena ile Kaya ve Gabay ailelerini kutlar, genç
kardeşimize sağlık, mutluluk dolu nice yıllar
dileriz.

Marmite restoranın güzel bahçesinde gerçekleşen


törende Rena bu özel gününü ailesi, akrabaları ve
arkadaşları ile birlikte kutladı.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 25 -

İÇİMİZDEN GEÇMİŞ OLSUN'..


Renin Eliş / İzmir
Meir Levi
Sevinç & Selim Levi'nin oğulları Meir,geçirdiği
DÜĞÜNLER bir kaza sonucu rahatsızlanarak bir süreliğine
hastanede tedavi görmüştür. Acil şifalar diliyoruz.

İnci Levi
Klodin - Nesim Levi çiftinin kızları İnci Levi
geçirdiği rahatsızlığın ardından evinde dinlenerek
sağlığına kavuşmuştur. Kendisine ve ailesine
Işık Yohay & Hayim Hasan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
20 Haziran 2010
Viktorya Eliş
Beril Çakırer & Selim Mazliah Yusuf Eliş'in eşi Sayın Viktorya Eliş yaşadığı
15 Ağustos 2010 sağlık probleminin ardından evinde istirahat
etmektedir. Geçmiş olsun...
Evlenecek çiftlerimize
Yakup Kanyas
ömür boyu mutluluklar diliyoruz!..
İzmir'in sevilen simalarından Yakup Kanyas
geçirdiği fıtık ameliyatından sonra tekrar sağlığına
kavuşmuştur. Kendisine geçmiş olsun diyoruz.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 26 -

Aramızdan Ayrılanlar İzak Araza - İzmir 02 Mayıs 2010


Estreya Levi - İzmir 10 Mayıs 2010

Baruh Dayan Aemet!..

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 27 -

konuda Genel Kurulun desteğini almıştı.


” Kurumlarımız ”
O günden itibaren başlatılan yoğun çalışmalar
sonucunda, hastanemizde görev yapmakta olan
Cemaat Yönetim Kurulu doktorlardan oluşan bir ekiple, bu yönde bir
Jak Kaya
anlaşma sağlamanın son aşamalarına gelmiş
Değerli Kardeşlerim,
bulunuyoruz.
Bu sayıda sizlere Karataş Hastanesi hakkında biraz
bilgi aktarmak istiyorum. Bilindiği gibi, Karataş Tabiidir ki, bu anlaşmanın temelini, yönetimimizin
Hastanesi İdare Derneğinin Olağanüstü Genel ciddi ve sürekli denetimi oluşturmaktadır. Haziran
Kurulunda yeni yönetim kuruluna seçilen ayının son haftasında bir bilgilendirme toplantısı
kardeşlerimiz Jak Kaya – Avram Sevinti – Rafael düzenleyerek sizlere bu konudaki gelişmeleri
Algranati – Efrahim Kohen ve Hayim Eskinazi ilk aktarmayı planlıyoruz.
toplantılarında görev bölümü yaparak başkanlık
görevini şahsıma uygun görmüşlerdir. Bu süreç içinde hastanemizin faaliyetlerine
kesintisiz devam etmesi sağlanmış ve daha iyi
Genel Kurulda açıklamış olduğumuz gibi yeni hizmet sunabilmek için çalışmalarını
Yönetim Kurulumuz, yaşlılarımızın bakımlarının sürdürmüştür.
mükemmel düzeyde sağlanması öncelikli kaydı ile,
hastane işletmesinin uygun görülecek bir ekibe Amacımız bu asırlık kurumumuzun korunması ve
devredilerek, hepimize uzun süredir rahatsızlık hizmet seviyesinin yükseltilmesidir.
veren zarar riskinden korunması hedeflenmiş ve bu
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 28 -

Azil
Toplantıda, toplumumuzdaki genç hanımların
Azil'in kadınlar koluna katılmalarını sağlamanın
Şavuot Bayramı nedeniyle yaşlılarımıza 20 Mayıs önemi ve gereği üzerinde duruldu ve bu konuyla
günü İnciraltı Körfez Restoran’da Bn. Raşel ilgili çalışmaların bir an evvel başlatılmasına karar
Eskinazi sponsorluğunda bir öğle yemeği verildi.
düzenlendi.
Karataş Hastanesinin nekahathane bölümündeki
Yaşlılarımızla birlikte yemeğe, Kadınlar Kolu odaların tamamı dolu olup, yaşlılarımızın bakımı
üyeleri, Amerikalı misafirimiz Bn. Kler Leigh, her zaman olduğu gibi, hiçbir fedakarlıktan
hastane pansiyoneri olmayan bazı yaşlılarımız ve kaçınmayarak özenle sürdürülmektedir.
Karataş Hastanesi Halkla İlişkiler müdürü Elanur
Karakoç da katıldı. Bizler için son derece önemli olan destekleriniz
için hepinize teşekkür eder, sağlıklı ve mutlu bir
Yemek sonrası tatlı ve pasta ikramı yapılan yaz sezonu geçirmenizi dileriz.
yaşlılar güzel havadan istifade edip hoşça vakit
geçirdiler.

Hastanenin yeni Yönetim Kurulu Başkanı Jak


Kaya 9 Haziran Çarşamba günü Kadınlar Kolu ile
bir toplantı yaptı. Toplantıda Azil'in yeni yönetim
açısından önemi vurgulandı ve yaşlılarımızın
rahatı için alınacak tedbirler konuşuldu.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 29 -

Beth Hayim İyi Niyet


Ruben Benadava
Başkan

Kabristan Derneğimizin Olağan Genel Kurul


toplantısı 25 Nisan 2010 Pazar günü yapıldı.

Divan Başkanlığı seçiminden sonra okunan


Yönetim ve Denetim Kurulu raporları oy birliği ile
kabul edilerek Yönetim ve Denetim Kurulları
oybirliği ile ibra edildiler.
Bu kurumumuzdan bültenimize
bilgilendirme yazısı ulaşmamıştır.
Yenilenen seçimlerde Kabristan Derneğimizin
yönetim kuruluna Ruben Benadava, Moiz Malki,
Selim Bonfil, Moşe Habif, Eli Yüksek, Vitali
Benazuz ve İzak Asael seçildiler.

Denetleme Kuruluna İzak Arditi, Sabi Cimi ve


Moşe Mizrahi'nin seçildiği toplantı sonunda, yeni
dönemde yapılması planlanan çalışmalar
konusunda dilek ve önerilere yer verildi.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 30 -

Liga Sunday School


Janet Meseri

Değerli İzmirliler,
Sunday School öğrencileri sene sonu gösterilerini
LİGA olarak çalışmalarımıza Mayıs ayında da tüm
Ligada anne, baba ve yakınlarına sundular.
hızıyla devam ettik. Kış aylarında başarı ile
sürdürülen hobi kurslarımıza yaz sezonu nedeni ile
Şarkılar, danslar ve küçük bir sunumdan oluşan
Mayıs sonunda ara verdik. Değerli
gösterileri, çocuklarımızın bütün bir sene
kursiyerlerimize güzel bir yaz tatili diliyor ve yeni
yaptıkları çalışmaların en azından bir kısmını
sezonda onları tekrar aramızda görmeyi diliyoruz.
sergileme fırsatı verdi.
Evliliğe ilk adımlarını atan ve davetlerini
derneğimiz lokalinde yapan gençlerimizin Yazın gelişi ve tatilin cazibesi ile küçük öğrenciler
yakınları ile bu mutlu günlerini paylaşmalarına çok mutluydu.
bizler de katıldık. Birlikte ilk adımlarını attıkları
bu yeni yaşam yolunda sevgi ile yürümelerini Yeni sezonda görüşmek ve tekrar hep birlikte
diler, her şeyin gönüllerince olmasını temenni olmak ümidi ile hepinize sağlıklı ve mutlu bir yaz
ederiz. sezonu diliyoruz.

Ayrıca gençlerimizin yazın yapacakları Macaristan


Hoşçakalın!..
ve İsrail gezileri için tüm hazırlıklar tamamlandı.
Gençlerimize bol eğlenceli bir tatil ve güzel bir
seyahat diliyoruz.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 31 -

Karataş Hastanesi - I başvuran kişiler ile ilk olarak bir ön görüşme


Eda Çetintaş yapılmaktadır. Bu ön görüşmede kişinin genel
Diyetisyen bilgileri, beslenme alışkanlıkları, aile geçmişleri ve
varsa hastalıkları hakkında bilgi alınmaktadır.
Karataş Hastanesi'nde Yenilik Beslenme programının süresine karar verilmekte
ve işleyiş hakkında bilgi verilmektedir.
Ben diyetisyen Eda Çetintaş. Başkent Üniversitesi
Beslenme ve Diyetetik Bölümü 2009 yılı
Ön görüşmenin akabinde kişi zayıflama/kilo alma
mezunuyum.
programına uygunluk, sağlık koşullarının tespit ve
değerlendirilmesi için dahiliye doktorumuza
Eğitimim süresinde çeşitli sağlık kurumlarında
yönlendirilmektedir.
mesleğimle ilgili görevler aldım. Özel bir
zayıflama merkezinde diyetisyen olarak çalıştım.
Tamamlanan bu aşamalar sonrasında beslenme
Ayrıca çalıştığım merkeze bağlı olarak çeşitli
programına başlanmaktadır. Görüşmeler en az
diyaliz merkezlerinin diyetisyenliğini de yaptım.
birer hafta aralıklar ile yapılmaktadır.
Mayıs 2010 itibari ile Karataş Hastanesi'nin
Sağlıklı yarınlara yeterli ve dengeli beslenerek
Beslenme ve Diyet Kliniği'nde görev almaktayım.
“merhaba” demek için sizleri de kliniğimize
Hastanemizin gerek ayakta gerek yatan hastaların
bekliyoruz...
beslenme hizmetlerinin ve diyet programlarının
hazırlanması ve takibini yapmaktayım.

Hastanemizin Beslenme ve Diyet Kliniği'ne ayakta


® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 32 -

Karataş Hastanesi - II Talmud Tora


Ela Nur Karakoç
Halkla İlişkiler

Köklü Çınar Esbaş'ta


Özel Karataş Hastanesi Mayıs ayında ESBAŞ’ın
ev sahipliği yaptığı "1.Uluslararası İzmir Küresel
Sağlık" konferansında yer aldı.

1.Küresel İnoviz Konferansı (Sağlık için İzmir) Bu kurumumuzdan bültenimize


bilgilendirme yazısı ulaşmamıştır.
konulu konferans 24-25 Mayıs 2010 tarihlerinde
iki gün boyunca sürdü.

Ege Bölgesinin ilk özel hastanesi niteliğini


kazanmış, tıpkı köklü bir çınar gibi 106 yıldır
hizmet veren "Özel Karataş Hastanesi"
sempozyuma katılan konukları ağırladıktan sonra
Karataş semtiyle özdeşleşmiş tarihi Asansör turu
organize ederek etkinliğe katkıda bulundu.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 33 -

Ke pekado ke pokos de mozotros podemos meldar


tekstos en el alfabeto Rashi, lo ke mos aze pedrer
# Seksion en Ladino " de konoser la literatura vieja muestra! En el
Imperio Otomano kuaje todos los livros i jurnales
publikados en ladino eran kon estas letras. Ma
El kantoniko de Rachel grasias a los akademikos i otros ke agora publikan
Rachel Amado Bortnick / U.S.A. las transliterasiones en letras latinas de siertas de
bortnickra@sbcglobal.net
estas ovras, todos podemos konoser un poko de “lo
Una Pyesa de Teatro ke meldavan muestros padres.” (Ansi es el titolo
de Avraham Galante de un livro maraviyozo publikado de Rifat
Birmizrahi en Estambol, de padasikos tomados de
Espero ke konosesh el nombre del profesor
jurnales viejos, transliterados, i tresladados en
Abraham Galante, z.l. (1873-1960) si no tambien
İnglez i Turko. Si no lo konosesh, vo lo
sus emportantes ovras istorikas, lo mas sovre los
rekomendo de merkarlo de Gözlem Kitabevi
djudios de Turkia, i tambien sovre lingua, folklor, i
(kitabevi@salom.com.tr)
otros aspektos de la kultura sefaradi. El eskrivyo
19 livros en turko, i 34 livros en fransez! Ma En Espanya (Barcelona) se topa la kaza editorial
pokos saven ke tiene tambien dos ovras en ladino Tirocinio (http://www.tirocinio.com/ ) ke publika
(muestro judyo-espanyol), una kurta una seria de livros de literatura sefaradi debasho el
novela, "Abandonada por mi padre" i una pyesa de nombre "Coleccion Fuente Clara; estudios de
teatro yamada "Rinyo o El amor salvaje", todas las cultura sefardi", dirijida por la Dra. Pilar Romeu.
dos publikadas en 1906 en Kairo, Ejipto, en letras Ya publikaron 15 livros en esta seria, la mayoria
ebreas Rashi. de ovras en ladino (judeoespanyol), transliteradas
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 34 -

kon komentaryos i aklarasyones en espanyol. El i el efeto emosional de meldar esto para mozotros
ultimo de estos es un estudyo del profesor Michael ke estamos uzados a sintir el biervo "degoyar" para
Studemund-Halevy sovre "Rinyo o El amor geynas i vakas kasher! Ay ke entender ke esto NO
salvaje,” una de las pyesas de Avraham Galante. es una estorya djudia, si no ke una trajedia grega
Es un livriko chiko maraviyozo ke lo meldi kon un “moderna” (ke a mi kuento paso en 1902) i
grande plazer, aun ke la estorya es trajika. personajes kon nombres gregos komo Lefteri,
Kiryako, Marigu, Estergula, etc.
La estorya de la drama tiene lugar en el kazal de
Soroni al oeste de la isla de Rodes (Rodos.) En la Las pokas linyas de la introduksyon ya mos dan el
introduksyon Galante da a entender ke: resume de la estoria, ma la piesa esta eskrita de
manera ke apanya muestra atansion, i mos aze
«El sujeto de el dramo Rinyo no es imajinaryo. Es kerer meldar mas para ver ke va pasar despues, i
un fato verdadero ke se paso antes kuatro anyos asta la fin. Los personajes ayudan al
en un kazal de la izla de Rodes. Rinyo es el desvelopamiento de la estorya de una manera
nombre verdadero de una ija grega ke amava un kaptivante.
mansevo kazado i ke no pudyendo alkansarlo,
degoyo un ijiko de este ultimo por vengarse de el Devemos mensionar ke el teksto de la pyesa ya fue
padre. Rinyo fue kondenada a muerte por el publikada en letras latinas el anyo pasado por
tribunal de Rodes». Avner Perez del Instituto Maale Adumim en Israel.
Esto se topa en el Internet en el adreso de :
Rinyo, una ijika de 18 anyos, "degoyo a un http://btjerusalem.com/av/Riniolad.pdf
ijiko!.." Este ijiko era una kriatura de solo 4
anyos. Ya vos imajinash la barbaridad de este akto, La lavor de Avner Perez es tambien es una seria

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 35 -

kon el titolo “El trezoro de la Poezia i del Teatro Proverbos


Djudeo-Espanyol” ke da transliterasiones de ovras.
Ma el no tenemos las eksplikasiones ke vemos en
el livriko muevo de Espanya.
A ken el Dyo no le dio ijos,
El Dr. Studemund-Halevy no solo ke izo la el diavlo le da suvrinos.
transkripsion de la ovra en letras latinas, ma
tambien eskrivyo una introduksion en espanyol A ken todo le abasta,
muy enformativa sovre la istoria personal, sosial, no le manka nada.
politika, akademika, i literaria de Galante.
Tambien el tiene notas de eksplikasion, i a la fin, A la haragana,
un glosario de biervos ke no se uzan en el espanyol la noche le viene gana.
normativo, para ayudar al lektor espanyol o
espanyol-avlante. A la mar entra,
seco sale.
Para mi personalmente la kontribusion del profesor
Halevi (introduksion, notas, glosario) fue tambien A la mar ke vaya,
una lision de espanyol-castellano. I tambien, aun
agua no va topar.
ke no tenemos todo el teksto en letras Rashi,
tenemos pedasikos, ke me aze akodrar ke devemos A la papona,
ambezarmos el alfabeto Rashi I pratikar lo en
presto le buye la oya
meldando las ovras orijinales de muestra literatura.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 36 -

Detras del Perde de la Istoria mantenia una vida muy modesta i se abastava kon
Rachel Saba Wolfe / Israel
pokos mezos, ma en el mizmo tiempo demandava
rachsw@netvision.net.il de los miembros del kolel a dar Sedaka
[bienfezensia] para mantener los mensteres de los
Ribi proves ke malorozamente konstituiran una grande
partida de la komunidad.
Eliya'hu 'Ha-Co'hen 'Ha-Itamari
i su lucha kontra los malos espiritos [ruhot]
Ribi Eliya'hu 'Ha-Co'hen eskrivio mas de 30 livros
ama no todos fueron emprimados. El livro mas
konosido es 'Shevet Musar' [vara de moral] ke era
"En tiempo de landra, todos se azen de guerko"
Joseph Nehama, Diccionner du Judeo-Espagnol, p. 571
el livro de kastigerio el mas popular en el siglo 18,
i fue tresladado del Ebreo al Ladino, Arabo i
Yidish.
En estos tiempos duros de tension i apretadura,
kuando parese ke los guerkos salen de sus burakos No komo munchos Djudios en su tiempo, Ribi
para kavzar mas danyos i estrechura, me akodro de 'Ha-Co'hen era konvensido ke las puertas de
Ribi Eliya'hu 'Ha-Co'hen (su sovrenombre 'Ha- Ganeden no estan aviertas para todos. Por entrar
Itamari) de İzmir ke lucho kontra los malos por eyas, el benadam deve de suvir toda su vida en
espiritos antes de mas de 300 anyos. Nasido las eskalones de buen komporto i amijorar sus
probavlamente en 1659a su padre Ribi Avra'ham manias i kaminos.
Shelomo 'Ha-Co'hen, Eliya'hu 'Ha-Co'hen era un
gran Mekubal ke se okupava de la Kabala. El Ma si Ganeden es un lugar zor a ayegar, las

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 37 -

puertas del Gennem estan aviertas siempre para los sinken kapitolo, tresladado al Ladino, debasho del
pekadores i los malazientes. Sigun Ribi Eliya'hu titulo: "Maase 'Ha-ruah Me-'harav Eliya'hu 'Ha-
'Ha-Co'hen, munchos de eyos tenian de tornar a la Co'hen Zl'h"'h [zihrono le-hayey 'ha-olam 'ha-ba –
tierra para azer "gilgul" – transformar en otras su memoria al mundo el vinien]. Ken era el
personas – kriaturas, mujeres i mansevos – i ansi tresladador i en ke emprimeria kitaron este chiko
pagar por sus maldades. livriko – no savemos. Klaramente, algunos
pensaron ke la informasion i las konsejas ke
Los demazalados ke entraron en eyos los espiritos kontenia eran bastante interesantes i edukativas, ke
[ruhot], sufrieron muncho i no tenian ningun lo emprimieron a la segunda vez en 1840.
kontrol sovre sus komporto. Ama grasias a Ribi
Eliya'hu 'Ha-Co'hen ke savia komo arrondjar los Kero trayervos de este livro la deskripsion de un
espiritos de sus kuerpos, tenian la esperansa de enkontro de Ribi Eliya'hu 'Ha-Co'hen kon un
kurarsen kompletamente. El rabino empesava a espirito:
avlar kon los espiritos, demandar por sus pekados i
espantarlos kon 'haramot' [ekskomunikasiones] ke "Despues de este maase [echa] entraron dos ruhot
van a salir. [espiritos] en un ermano i una ermana i le fui
gozer [dar sentensia] beherem [ekskomunikasion]
El proseso del arrondjamiento esta eksplikado en a uno de eyos ke dishera ken es[.] El uno
el livro 'Minhat Eliya'hu' [regalo de Eliya'hu], de respondio nada asta 11 mezes i el mansevo esta
Ribi 'Ha-Co'hen, kapitolo 5, ke aparesio en 1824 hazino kon kefia [epilepsia] b"m [bar minan] i
en Saloniko. El livro fue eskrito en Ebreo, ma sesh torni a serlo gozer ke avlara ken era kon
anios mas tadre se publiko en esta sivdad solo el haramot[.] Supito salio a avlar kon boz basha[.]

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 38 -

Ke avlare[?] Le dishi[:] Ken sos tu[?] Disho[:] Ke pekado ke tenemos oy en dia de pasar estos
Yo se fulano el taukdji [geynero][.] I yo lo konosi tiempos de nisayon [prova] sin la ayuda de Ribi
a este taukdji en bivo ke era kaasiento [aksi] i Eliya'hu 'Ha-Co'hen. Ma, amigos, no me miresh
kara aylan [de echas feyas, sigun el teksto kusur, ay otros remedios para defendermos de ojo
orijinal][.] Le dishi porke te vino este mal[.] malo i de poderes danyozos: Un tiesto de ruda en
Disho[:] Tenia munchos devdores i no puedi frente de la kaza i una matika de la mizma planta
sonportar i me entosegi i vini en esto ba"hr en el djep; un ojiko mavi i una kamea kon las
[baavonotay ha-rabim – por mis munchos palavras: "Ben Porat Yosef, Ben Porat Aley
pekados]". Ayin".

La repuesta del espirito eksplika la razon de la O, puede ser afilu mijor, el remedio mas util ke
epilepsia. En akeyos dias no savian kualo kavzava rekomendava siempre Ribi Eliya'hu 'Ha-Co'hen a
esta mala hazinura. La eksplikasion ke es un los İzmirlis i a todos İsrael: Azer la Teshuva,
komporto enforsado por espiritos, sin ke la persona atakanar muestros kaminos en la vida i azer
tiene ningun kontrol sovre si, puedia aklarar el munchos maasim [echas] tovim. İ el Dio ke va
misterio. Tambien, esta eksplikasion responde a la estar kon mozotros, Amen!
kestion porke tuvo el espirito azer "gilgul". Asigun
el Djudaizmo, suisidio es defendido. El pekado del
taukdji era, aparte de su negregura i aksilik, ke se Para Suscribirse al
mato kon sus manos. Por medio de la konseja, Ribi DIYALoG
'Ha-cohen da a los meldadores un akavidamiento members.diyalog@yahoo.com
fuerte kontra el suisidio.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 39 -

Yehuda ke dize? instante de evolusion, mientras ke los Umanos


Yehuda Hatsvi / İsrael
reusheron azer un sendero muy largo i diverso para
hatsvi@netvision.net.il parvenir a el estado lo ke yamaremos desde agora
"Benadam".
El invento del futuro
Ma, en realidad, ke es el Benadam, i en kualo se
difere de los otros animales del mundo?
Los paleontologistas, i otros investigadores i
sientistas kon el prefikso de "paleo", mos Me parese ke fue el filozofo grego Platon el ke dyo
ensenyan ke antes de no mas de sesh miliones de una definision divertida del Benadam, dizendo ke
anyos, se separaron de un padre antepasado las dos es "una kriansa sin plumas, i ke kamina en dos
famiyas: Los Chimpanzes i los Humanoides, (los piezes".
umanos ke mos konosemos oy en dia)..
Sierto ke una tala definision es un buen egzempio
A mi, personalmente, me viene muy defisil de de una verdad parsial, porke, en el mezmo tiempo
admeter o de akseptar esta teoria, o sea este fato. puede ser adaptada a una gayina eskorchada
Komo puedo kontinuar a bivir kon este sekreto tambien.
familial, i konfesar ke mis bisnonos eran
maymonas? Otro filozofo, yamado Daniel Shabetay Milo, izo
un eksperimento interesante kon sus elevos, i en
Bueno, "en lo ke estamos - bendigamos"... un kurto tiempo resivio muchas repuestas a la
De todas maneras, es muy evidente ke los demanda de "el Benadam es el uniko animal
Chimpanzes no trokaron mucho en este "kurto" ke....."
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 40 -

Ya vos imajinash ke entre las repuestas ke "Al vermos amaniana". De aki, de este evento tan
deskriviyan en kualo semos "unikos", se kontavan simple i trivial, topo el filozofo la repuesta ke
las kapasidades de gizar, dezenyar, riir, avlar, las puede eksplikar la partikularidad del benadam en
kalidades de altroizmo komo tambien la violensia, komparizon a todos loa animales del mundo: la
i asta el fenomeno de sonrujir (de azerse kapasidad de planear por el avenir, la konosensia
kolorado). ke egziste ke ay futuro, la kapasidad a dezir el uno
al otro "al vermos amaniana".
Daniel Milo, filozofo i biolojista, es nasido en
Israel en 1953. Desde 1983 bive en Fransia, ma Es verdad ke los lonsos, por un egzempio, saven
ayinda pasa una parte de su tiempo en Israel aprontarsen para pasar el envierno durmiendo en
kuando se eskarinya de su nieta ke bive aki. No me sus kuevas. Tambien las bezbas (avijones) o las
preguntesh sovre su punta de vista en la politika, formigas tienen un senso de planeamiento, ma este
porke no esto de akodro kon el de nada, ma este senso no viene del fondo de algun pensamiento
fato no tiene de impedir a gozar de su saviduria. sino de un instinkto, i nada mas.
El eskrivyo siete livros en Franses (lengua ke kaje
no konosko), i un livro muevo kon el titolo "El Agresion i violensia egzisten tambien entre
invento del futuro" (esta vez en ebreo !). muestros primos ermanos, los chimpanzes, i tal
vez ay siertos animales ke empesan a riir si les
Ya mensioni aki arriva ke Daniel Milo tiene una azemos koskias, pero –komo ya lo dishimos- es
nietika ke bive en Israel. En uno de los enkontros solamente el benadam el ke es kapas de tomar el
de Daniel kon la chika (no se en ke edad), eya le avenir en sus manos. (Sierto ke la baza del
disho: entendimiento del termino "futuro" es la lengua, i

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 41 -

naturalmente ke la kondision de aver lingua es www.TooMuch.Us vos puede dar un poko mas de
antes de todo el selevro/meoyo umano material para pensar sovre este tema.
dezvelopado).
En konsekuensa del "invento del futuro" kiero yo
Aparte del "invento del futuro", Daniel Milo es anyadir una koza :
konosido en el milyu de la akademia komo el
inventor del termino "trop-iette" ke me parese Es verdad, ke en diferensia de todos los animales
traduizirlo komo "tira (arrondja) demaziado". Milo (ke biven solamente en el "prezente"), savemos
ve un obstakolo grande en la kondukta del "Homo mozotros, las personas, planear el futuro. Ma, no
sapiens" en los milenios de alkavo. Mos mos olvidemos ke parvenimos a este estado
konvertimos a ser un tipo gastador, ke las mientes solamente kuando reushimos a obtener la
tenemos en konsumir mas i mas kozas de luso, konosensia del "pasado". La persona, la
komidas muevas i mil i una koza de bavajadas, ke komunidad, la nasion, o afilu toda la umanidad en
realmente no las nesesitamos. jeneral, no puede reushir en planeando "futuros"
sin ke tenga alguna baza en la kultura i en la sensia
No es mi intension de entrar aki a los aspektos del pasado. Mozotros, komo Judyos, lo tenemos de
pozitivos ke tambien egzisten en esta tendensia. save mijor de todos. El sekreto de la vitalidad de
Ma segun mos konseja el filozofo, devemos –toda muestro puevlo esta en guadrando i edukando
la umanidad- entrar en una "dieta kulturala", un muestra karga kultural del pasado kolektivo, al
rejim ke meta frenos a este fenomeno negativo. enkontro del avenir.

Una prezentasion (PowerPoint) interesante yamada

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 42 -

Rekuerdos de Roz en kuando echar azete al kal.


Roz Kohen Drohobyczer En akeyos tyempos el kal de Neve Shalom dainda
rozkohen@gmail.com
no era fraguado, i el kal d'Apollon, ke mi madre lo
Los Sedakeros del Kal Apollon yamava el kal de los proves, era el kal lo mas
frekuentado.
En los anyos 50
del siglo pasado, La Kula, en akeyos anyos era serrada, aparesiya
uzavamos a muy eskayida i pasavamos al deredor de eya komo
vijitar kon mi si no egzistiya. Me akodro tambien del kunduradji
madre el entorno Musyu Navon, ke teniya una butikita chikitika i
de la Kula. La bruska, ande moz echava penches muevas a los
Kula era lesho de kalsados vyejos por unos kuantos groshes. Una
sinko puntos de otra butika ke konosiyamos bueno en la Kula era
kamino del apartamento Melek, ande moravamos. la butika de Pardo, kon sus fostanes de novya ke
Mi madre me tomava de la mano i mos metiamos alkilava. Unos kuantos elektrikchis ke adovavan
en kamino kon grande entuziazmo. lampas vyejas, i mas abasho unas doz butikas ke
vendian livros i defteres para la eskola. Mas i mas
Syempre era mas o menos lo mizmo: vijitar la
me akodro de los eskirubadjis kon el sako en la
prima de mi padre Jentil, ke morava unos kuantos
espalda; los vendedores de frutas i de pishkados.
apartamentos despues del kal Apollon; merkar
karne kasher ande Dalva; ugradeyar ande la tant El deredor de la Kula en akeyos anyos teniya un
Sarina ke bivia enfrente del Bit Pazari; echar una ayre muy eskayida kon sus apartamentos vyejos,
boz al rez de chaussée de Dora Adato; i, devezes deskolorados i sus entradas kon golor de mofo i
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 43 -

areskuras, kon unos kuantos borrachones kon las eskayidos, sus karas flakas i sus bokas sin dyentes.
bochas de ispirto en sus mano, i los butikaryos Paresiyan orozos kon sus karas de riza.
baryendo las entradas i echando aguas a las kayes
Me akodro tambien ke los grandes mos espantavan
para espantar a los gatos ke eran numerozos.
kon avlas sovre zinganos, sedakeros i Sanpavlo.
La entrada del Kal Apollon no era diferente del Moz dizian ke si no mos komportaramos bien, una
resto de la kaleja. i mas i mas, komo al tinyozo un zingana o un sedakero i mizmo Sanpavlo el
graniko mas, eran los sedakeros i sedakeras mizmo, moz puedia arevatarmos. No saviya kualo
asentados en la puerta del kal. Sanpavlo keria dizir, ma este byervo dicho kon
Asentados en las eskalonas de laja en la entrada boz alta ya me areventava la fiel.
del kal de los proves, avlando syempre en Djudyo, Kon estos prospektos en mis penseryos, la entrada
eran yenos de bendisyones i alavasyones: al kal de Apollon me dava un sentimyento de
"Presyada, asi ke te veyga de todo bueno, ke espanto mesklado de una kuryozita.
veygas novya a tu ija, ke tengas el mazal en la
Las vijitas a los miembros de famiya ke moraron
puntal pino, todo bueno ke tengas i ke los dezeyos
en el deredor de la Kula, el uzo de echar azete al
de tu alma ke se agan verda."
kal, sus personajes estranyos kon los sedakeros en
En mizmo tyempo saviyan todo lo ke se pasava en la puerta del Kal Apollon, no egzisten mas. Esto
la male i eran komo los balabayes del kal, dando todo ke desparesio en muestro tiempo aze parte de
avizos i pruntando kestyones: "El shamas ya vino, mi pasado. Kada ves ke vijto a Estambol, en el
vas a echar azete al kal?" fondo de una Kula i de su entorno, modernizado i
Me akodro tambien ke kantavan en Djudyo restorado, sus rekuedros se arebiven i me parese
kantikas alegres, en kontrasto kon sus vistidos oyir las bozes de los sedakeros de Apollon.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 44 -

eSefarad de la situasion de de oy en el pais.


Fuente : esefarad.com
El Hahambashi o Granrabino
El famoso boletin semanal eSefarad, al kual se puede alkansar del adreso
www.esefarad.com viene de publikar el artikolo sigyente de nuestra Rachel El posto de Hahambashi fue establesido por el
Amado Bortnick. http://www.esefarad.com/?p=11011 sultan otomano Mehmet II, konosido en turko
Lideres Djudios komo Fatih , “el konkistador”, porke en 1453 avia
konkistado Estambol, o Constantinopolis, de los
en Tiempos Difisiles en Turkia Bizantinos. El Hahambashi Otomano representava
En los ultimos mezes uvo unos trokamientos en la a todos los djudios del imperio, tenia grande
komunidad djudia de Turkia, ke meresen ser mijor otoridad i azia parte del divan (konsilyo
entendidos i apresiados. En el 1 Avril 2010, Silvyo administrativo) del sultan. El primer hahambashi
Ovadia termino sus sesh anyos komo presidente de fue el Rav Moshe Kapsali (1453 – 1496) ke estava
la komunidad de Estambol, i a su lugar paso Sami kuando arivaron los egzilados de Espanya en 1492.
Herman ke fue su amigo, kolaborador i vise Despues ke el Imperio se desparesio, la Republika
prezidente. En 2 Mayo, 2010, el Rav İsak Haleva Turka ke tomo su lugar en 1923, adopto el sistema
fue re-elejido komo Hahambashi (kapo-haham, o de Hahambashi. En el Imperio Otomano el
granrabino) del pais para sirvir siete anyos mas. Hahambashi kedava en su posto asta su muerte, i
ansi fue tambien kon los grandrabinos en la
Para mijor apresiar la valor de estos lideres ke Republika – Haim Moshe Becerano (1920 -1931),
lavoran por el bienestar de la komunidad djudia- Haim Ishak Saki (1931–1940), Rafael David
turka, desidi de dar en este kurto espasio unas Saban (1940–1960), i David Asseo (1961–2002).
enformasiones sovre el posto de Hahambashi, de la El Rav Isak Haleva se izo Hahambashi en 2002,
administrasion relijioza i sivil de la komunidad, i despues de la muerte del Rav David Asseo, d.b.m.,
ke estuvo en este posto por 41 anyos. Poko
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 45 -

despues el governo troko la ley, metio el limito de Antakya, Bursa, Chanakkale, Izmir, i Kirklareli.
7 anyos, i ovligo de tener eleksiones en la Uvo 4631 votos (solo 403 de afuera de Estambol),
komunidad para este posto. 4268 para el Rav Haleva, i 343 (serka 8 %) para el
Rav Eli Levi. El haber fue publikado en jurnales i
media turkos ansi ke etranjeros.
Administrasion Relijioza i Sivil
El semanal djudio Shalom de Estambol dio grande
lugar a las eleksiones, a entrevistas kon el Rav
Haleva, kon Silvyo Ovadya i kon Sami Herman, i
a artikolos de alavasiones i felisitasiones para
eyos. No ay duda ke eyos ganaron una admirasion
muy meresida de parte del publiko djudio.
Rachel i el Chief Rav D.Asseo  El granrabino es naturalmente el shefe relijiozo de
la komunidad turka entera, i tiene el ayudo del el
Ansi es ke la eleksion del Hahambashi oganyo fue
konsilyo relijiozo. Ay tambien un konsilyo sivil en
un evenimiento istoriko. Por primera ves el
kada sivdad kon komunidad djudia, ke deskoje su
publiko djudio, i no el “bet din” (konsilyo
prezidente. (En Izmir, el presidente es el
relijiozo) komo antes, deskojo el granrabino. Fue
infatigable Jak Kaya, vizino i amigo de chikes
tambien una eksperiensa de demokrasia verdadera
mio.) La mas grande komunidad de Turkia esta en
para la komunidad porke uvo dos kandidados, el
Estambol (kon unas 23000 personas, de las 25000
otro siendo El Rav Eli Levi, turkano ke izo aliya a
en el pais), i por esto el presidente de la
Israel 15 anyos antes. Las eleksiones tuvieron
komunidad tiene un rolo mas emportante i visible
lugar en las sivdades de Estambol, Adana, Ankara,
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 46 -

en el pais. Las administrasiones sivil i relijioza en


munchos kavzos tienen ke kolaborar, i tomar
desiziones endjuntos.
En el pais oy
Kuando el Rav Haleva i Silvyo Ovadya vinieron a
sus postos mensionados antes 6-7 anyos, la Turkia
avia entrado en un periodo de trokamientos
politikos, legales i sosiales, despues de la eleksion
en novembre 2002 del El AKP, el partido kon
sempatia al Islam, ke dainda esta en el poder. Ma Rachel i el Rav Haleva ‐ 1989
el muevo governo estava dainda en buena Kampf” (el livro del maldicho Hitler) i “Los
relasiones kon Israel, i establesio buenas relasiones Protokoles de Sion” estavan entre los mas
kon los lideres djudios. Si vos akodrash, kuando vendidos. El antisemitismo en el pais yego a un
akontesio el atako teroristo de 15 Novembre 2003 grado kritiko durante la gerra de Israel en Gaza en
en Estambol (bombas en las sinagogas Neve enero de 2009. Una enkuesta de Mayo 2009
Shalom i Bet Israel mataron 20 personas, 6 de eyas amostro ke 45% del publiko turko no kere tener un
djudiyas, i firieron unas 300) todas las otoridades vizino djudio, i ke 90% del puevlo nunka konosio
turkas dieron apoyo a la komunidad djudia. un djudio! (Los 25,000 djudios konstituen una
minoria miniskula en un pais de mas de 70
Malorozamente, kon tiempo el pais entro a un milyones muslumanos.)
atmosfer de antipatia a Israel, i pujaron las
ekspresiones publikas de sentimientos anti-Israeli i Durante estos tiempos duros, el rabino Haleva i el
anti-djudias. En 2005 la version en turko de “Mein sinyor Ovadya fueron lideres korajozos, aktivos, i
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 47 -

devuados. Sus esforsos para arestar el djudaismo al publiko ancho. Se dio emportansia a
antisemitismo, para fomentar un buen imaje de los la erensia sefaradi, sovre todo kon el
sivdadinos djudios, no se pueden kontar. Tuvieron establesimiento del Sentro de Kultura Sefaradi,
enkontros kon el prezidente Gul, kon eI primo enkavesado por Karen Gerson Sarhon, i la
ministro Erdogan, kon representantes de las otras publikasion de El Amaneser en djudeo-espanyol.
komunidades relijiozas, kon la prensa, TV, i mas. Se avrio muevas komunikasiones kon otras
Sovre todo Silvyo, salia a la television o eskriviya komunidades djudias en el mundo, i se avrio sitios
letras i artikolos en los jurnales imediatamente de Internet para dar a konoser la komunidad i su
despues de algun akto antisemito o estorya. (Vos rekomendo, por egzemplo, meldar
deskriminatorio. (El era el editor del Shalom antes en inglez la biografia del Rav Haleva en el sitio de
de ser presidente de la komunidad) Las reaksiones la komunidad i de ir a meldar los esayos en el sitio
ke resivio a vezes fueron buenas, ma a vezes del Sentro Sefaradi.)
negras, asta ser amenasado.
En 29 Avril 2010, el enerjetiko muevo presidente
De otro lado, estos lideres tuvieron ke konfrontar djudio Sami Herman tuvo una vijita formal de una
los problemas de alientro de la komunita tambien, ora kon el primo ministro Erdogan, i de esta
komo los kazamientos mikstos, i aleshamiento de manera ya establesyo buenas relasiones kon el
djudaismo, ansi ke los desfiyos de mantener governo. Lo felisitamos a el i al Rav Haleva
sinagogas, ospitales, eskolas, etc. kon los pokos demuevo, i les oguramos munchos mas anyos de
manaderos finansiales de la komunidad chika, ke fuersa, sezudesa, salud i vida, i reushita en sus
un tiempo era muncho mas grande. Durante estos lavoros por el djudaismo en Turkia.
anyos se establesieron programas edukativas i
kulturalas para enteresar a los mansevos, las
kriaturas, i todos, i tambien para dar a konoser el
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 48 -

El Sentro Salti Las aktividades del Sentro Salti se konsentran,


Susy Gruss
fundamentalmente, en la investigasion i en el
estudio de la lingua, de la literatura (eskrita y oral),
El Sentro Naime i Yehoshua Salti de la historia, i de la kreasion musikal i artístika
para los estudios del Ladino judeo-espanyola, komo parte de la gran impreza de
en la Universita de Bar-Ilan renforsamiento i de konservasion de la erensia
tradisional i kultural sefardi.
El Sentro Naime i Yehoshua Salti para los estudios
del Ladino, tiene por buto de investigar, difundir i Para este eskopo, se formo un programa multi-
konservar materiales relativos a la kultura, a la disiplinario ke mete endjuntos una ancha eskala de
literatura i a la lingua judeo-espanyola. (Ladino). investigadores i de akademikos relasionados a los
El Sentro Salti es parte integral del Departamento diferentes kampos de la kultura judeo-espanyola.
de la Literatura del Pueblo djidio en la Fakulta de El Sentro Salti aktua en kontinua i fertila
Sensias-djudias de la Universita de Bar-Ilan, ke es kolaborasion kon otros Sentros de estudios
aktualmente, la mas grande fakulta de sensias sefardíes de Israel i del resto del mundo. Ay ke
djudias en las universitas de Israel. Desde su apuntar tambien los solidos atadijos i ovras
fondasion en el anyo 2003, kontene este Sentro un kondjuntas ke el Sentro realiza kon el Instituto
braso akademiko i kultural ke se okupa de los Servantes de Tel Aviv.
investigadores i de los elevos de la erensia kultural
El Sentro Salti akoje, periodikamente, djovenes
sefardi, en kreando varios ambitos para el estudio,
investigadores del eksterior ofresiendoles, sigun
la investigasion i el kontakto interjenerosial. La
sus base de datos i sus kalidades relevantes, i
motivasion ke identifica al Sentro es: "Ladino -
eksperiensias.
lingua de jenerasiones, i para las jenerasiones".
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 49 -

El Sentro Salti konfiya en la edukasion i en la ekspresiones kulturalas del mundo sefardí: la


formasion ambezamienta. poesia, la lingua, la literatura, la filosofia, la
musika, la historia, los ritos y los kostumbres. Se
Entre sus objetos imediatos, el Sentro determino la formaron sirkulos en los kuales se han meldados,
nesesidad de formar a las nuevas jenerasiones en la komentados i diskutidos tekstos del 'Meam Loez' .
lingua judeo-espanyola i en su patrimonio kultural. Los partisipantes del sirkulo 'Lo ke dizia mi madre'
Por este eskopo se investieron grandes esfuerzos rememoraron refranes, ekspresiones, idiomatika, i
de apoyar i de apuntar investigadores dichas, durante los enkontros; Los sirkulos 'Ven
sovresalientes. El Sentro Salti kontribuye kon mos embezaremos' i 'Ven avlaremos' djiraron
bekas para estudiantes, asista publikasiones i alrededor de la lingua. El publiko deskuvrio un
proyektos de investigasión i de difuszion de la mundo nuevo mezo 'El sekreto de los livros'. Este
kultura sefardi. anyo se konsolido un grupo de 'konversasion en
El Sentro Salti es ademas un espasio komun i un Ladino' de muy alto nivel leksiko.
lugar de enkontro para la komunita de los
Ekipo
LadinoLadino-parlantes en Israel. El Sentro ofrese
aktividades ekstra-akademikas para todos akeyos Fondadores: Sra. Naime y Sr. Selim Salti
ke, sin tener una infrastruktura akadémika formal, Direktor: Prof. Shmuel Refael
estan interesados de estudiar i de profundizar sus Sekretaria administrativa: Sra. Ester Metzguer
savidura en la kultura sefardí. De esta manera el Koordinadora de aktividades: Sra. Liora Haguel
Sentro Salti konforma una solida referensia para Enkargado de la base de datos y biblioteka:
todos akeyos, elevos i interesados en jeneral, ke Dov Hakohen
bushkan una orientasion sovre todas las Lista de maestros i de areas espesializadas:
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 50 -

Prof. Shmuel Refael (literatura sefardi) exijensias akademikas.


Dr. Nivi Gomel (lingua sefardi)
Dr. Rivka Havassi (literatura popular i musika) 2- Del manual a la multimedia: dijtasion de
Dr. Nina Pinto Abekasis (folklor) material de estudio para aprendimiento del
Sra.Marta Gamito (lingua espanyola i portugueza) Ladino. En la realidad del mundo teknolojiko
Miembros de la komisión direktiva: globalizado, el Ladino, komo otras linguas
Prof. Eliezer Tauber (dekano de la Universita) minoritarias, tiene mijores posibilitas de
Prof. Yehudit Dishon; subsistir. Las nuevas jenerasiones eksijen (i se
Prof. Shifra Baruchson; meresen) programas en red para su mijor
Prof. Ora Schwarzwald; formasion en el ensenyamiento de la lingua.
Sr. Moni Salti i 3- Los Ladino-parlantes en Israel: una muestra
Sr. Besim Kohen. representativa de la situasion real i aktual. El
Sentro Salti inisiativo una ovra de investigasion
Proyektos
pioniera en la area de los konosimientos del
1- Michael Molho, Usos y kostumbres de los Ladino en Israel. La investigasion está dirijida
sefardíes de Salónica, traduksion al hebreo i por el Prof. Refael de akordo a un plan
estudio analítiko. El simboliko livro de Michael sistemátiko i sientífiko
Molho fue publikado en Madrid 1950 i sigue
siendo hasta oy un testimonio en vigor, i fiel. El buto de esta ovra es de verifikar o de invalidar
Su futura publikasión en hebreo no se remetira datos sovre el nivel de konosimiento, oral i lekto-
a una simple traduksion sino ke inkluyira un eskrita, de los Ladino-parlates en Israel 2010.
estudio metikuloso de sus temas segun las
Sala de estudios en la biblioteka del Sentro Salti.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 51 -

En el anyo 1985, La biblioteka del Sentro Salti despues rutinas presentasiones a karga de los
lokada en Tel-Aviv, fue trasnferada a la universita elevos, la Sra. Revital Hadad organizo una
de Bar-Ilan. Konstituida ya la biblioteka, fueron aktividad de dinamika grupal. En el atelie
adjuntados exemplares donados por partikulares i partisiparon tambien aktivistas del Sentro, elevos
por institusiones, del paiz i del eksterior. La ke ya resivieron sus titulos akademikos, i el ekipo
koleksion del Sr. Samuel Algranate Levy de stable de maestros, prezento de su eksperiensia i
Portugal fue personalmente donada por su ijo kon los kuales, los estudiantes espartiron sus
Andrée. Todos eyos estableseron el pilar preokupasiones i sus refleksiones.
fundamental, de la aktualizada i multi-linguista
biblioteka del Sentro Salti. Publikasiones:
Jornadas spesialas: Hasta oy se han publikado sinko publikasiones de
la revista anual del Sentro Salti LADINAR -
Komo es ya de tradision en el Sentro Salti, el Estudios en la literatura, la musika i la historia de
grupo de estudios avansados, komposto por los sefardies. LADINAR es un instrumento difusor
estudiantes del segundo i del tresero título (M.A. i de los estudios i de los konosimientos, sovre los
Ph.D.) koordinados por el Prof. Refael, yegan al sefardies i también un atadijo entre investigadores
duro kolmo del anyo akademiko kon un atelie de i relatores en jeneral. Los mas sovresalientes
estudio. Estas aktividades se yevan a kabo, por lo investigadores han publikado sus artikolos en
jeneral, fuera del ambito universitario i tienen Ladino, en hebreo, en kastilyano i en ingles.
komo finalidad dar a los elevos mezos presizos LADINAR V, publikado serka la fin del anyo
para sus proyektos futuros, i tambien un momento 2009, aparisio a luz kon la kolaborasion de:
de ensembramiento. En el enverano del 2009,
Jacob Bentolila, sobre las reglas de ortografia en la
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 52 -

transkripsion de tekstos en Ladino implanntadas Shmuel Refael, 'Asaper Shir', Yerushalayim 2005.
por Iacob Hassan. Shmuel Refael - Moshe Behar, 'Hagada de Pesah
Shmuel Refael, a la memoria del Prof. Iacob M. en Ladino'
Hassan (1936-2006) Shmuel Refael, 'Golgota'
Alisa Ginio, sobre los sefardies de Israel antes la Shmuel Refael, 'Un grito en el silensio: la poesia
destruksion masiva de las komunitas sefardies sefardi sobre el Holokausto - estudio y antolojia',
durante el Holokausto. Barcelona 2008
Michal Held, sobre el rolo i los kodises femeninos Edwin Seroussi kon la kolaborasion de Rivka
segun las kontaderas de kuentos sefardies. Havassi, 'Insipitario sefardi: el kansionero judeo-
Nina Pinto-Abekasis, sobre los sobrenombres en la espanyol en fuentes hebreas', Madrid 2009
komunita de los sefardies de Tetuan, Michal Held, 'Ven te kontare', Yerushalayim 2009
konservadores de la lingua Haketia. Ora Schwartzwald, 'Diksionario de la Haggada',
Tracy Harris, eufemizmos, ekspresiones i Yerushalayim 2009
perifrazas en Ladino. El Fondo Yehoshua Salti partisipo en la
publikasion del diksionario bilingue Ladino-
Partisipasion en edisiones sientífikas:
hebreo, hebreo-Ladino kompajinado por Matilda
El Sentro Salti ha kolaborado en los ultimos anyos Koen Sarano.
en varias publikasiones akademikas en el kampo
de la kultura sefardí. Los livros vieron luz en Los estudiantes
prestijiozas editoriales de Israel i de Espanya: En los primeros seis anyos desde su fundasion el
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 53 -

Sentro Salti ha "produsido" sinko tesis doktorales Shmuel Refael i Prof. Shifra Baruchson)
debasho la tutela i ladireksion de su direktor, Prof. La Dra. Eva Belen Rodriguez Ramirez de la
Shmuel Rafael: Universita de Granada kompleto su post-doktorado
Dr. Nivi Gomel, "Libros en Judeo-espanyol para la sovre las leyes de la Suka segun Maimonides.
ensenyansa de impresos hebreos en el Imperio
Otomano" (Tesis dirijida por la Prof. Ora Propostas de tesis doktorales aprovadas:
Schwartzwald) 1. Dov Hakohen, "En buska de una nueva vizion
Dr. Nitza Dori, "El Makabeo - un anuario del panoramika de la literatura publikada en Ladino
movimiento sionista de Salonika" (1914-1933) sovre las bases del proyekto 'Bibliografia del livro
(Tesis dirijida por Prof. Shmuel Refael) hebreo'"
Dr. Rivka Havassi, "El repertorio musikal 2. Susy Gruss, "Juda Haim Perahia de Xanti y su
moderno en Ladino reflektado en dos kuadernos- kreasion literaria en Ladino - una monografia"
manuskritos de dos mujeres sefardies" (Tesis 3. Tina Rivlin, "La imajen de la mujer segun 'Las
dirijida por el Prof. Edwin Seroussi) madres djudias en la époka biblika'de Tsemah
Dr. Dvora Rot, "El mundo del Ladino reflektado Rabiner"
en la prosa israeli aktual" (Tesis dirijida por Prof.
Shmuel Refael)
Propostas de tesis doktorales en
preparasion:
Dr. Jacob Haguel, "Shelomo Israel Sherizlí
(Shaish) - su vida, su obra i su kontribusion a la 1.Sara Tzur: El periódiko "El Djdio" de Salonika
ovra del livro en Ladino en Yerushalayim en el 2. Rina Keltsch: "Abraham Kapon de Bulgaria"
prensipio del siglo vente" (Tesis dirijida por Prof.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 54 -

Temas lisensiadas en preparasion: titulado 'En la korte del Sultan: los djidios de
Turkia i la tradision judeo-espanyola'. Este
1. Pnina Manor: "Los sefardies de Salonika en Tel
maraton fue onorado por el auspisio de la
Aviv
embasada de Turkia en Israel i kon la partisipasion
2. Viola Sigler: "Libros de jeografia eskritos en de sovresalientes konferensistas lokales i
Ladino internasionales.

Kongresos El Prof. Rafael, direktor del Sentro Salti, djunto


Asta oy, se han selebrado diesinueve jornadas kon el dekano de la universita, el Prof. Eliezer
programatikas. Las bien konosidas entre eyas son Tauber, auguraron kon una kayente bienvenida a
los simpozios "Maraton de Ladino".Eyos tomaron los partisipantes:
lugar en instalasiones de la Universita de Bar-Ilán i Dr. Yaron Ben-Nae, Dra. Orly Meron, Dra. Ruth
se arodean al derredor de los ejes tematikos Barzilay-Lombrozo, Sr. Momo Oz Sini, prezidente
sigientes: de la federasion de turkanos en Israel, Prof. Rela
- La famiya sefardi via los tiempos. Koshlevski, direktora del departamento de
- La praktika medikal entre los sefardies. literatura del puevlo djudio en la Universita de
- Los sefardies en el Holokausto. Bar-Ilan, Sra. Sara Pardo de Esmirna, Sr. Rifat
- La gastronomia sefardi, etc. Bali, investigador independiente de Estambul,
Prof. Hanan Eshel, i los Srs. David Angel i Selim
Dos kongresos fueron dedikados spesialmente a Amado. Onoraron las sesiones, el Sekretario de
las komunitas sefardies de los Balkanes: La Turismo de la Embasada de Turkía en Israel, el
Bulgaria i la Turkía, i el ultimo maraton fue Prof. Moshe Kave, prezidente de la Universita de
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 55 -

Bar-Ilán i el Sr. Yehosua Salti, fundador del Sentro Proverbos


Salti.

El prof. Refael, la Dra. Nivi Gomel, la Dra. Rivka


Havassi, la Dra. Nina Pinto, la Sra. Susy Gruss i el A la vizina se le inche el pozo,
rabino Dov Hakohen han representado el Sentro a mi me keda el ojo
Salti en kongresos, konferensias y simpozios
nasionales i internasionales. Sus disertasiones han A locas palavras,
gozado de muy buenas kritikas i sus artikolos han Sodras orejas.
sido publikados en revistas sientifikas en Israel,
Espanya, Gran Bretania, Argentina, Gresia i A mi maestro se le invhe el fuso,
Estados Unidos. a mi me keda el uzo.
El '16th British Conference on Judeo-Spanish A mi vizina le nasio,
Studies' ke se selebrara al proksimo mes de djulio
a mi me se apego.
en Londres ha sido organizado konjuntamente por
Queen Mary, University of London i el Sentro A la mujer paridera,
Salti. En el, presentaran sus ovras de investigasion
del aver se le apega.
el Prof. Refael, el Dr. Jacob Haguel, la Dra. Nivi
Gomel i la Sra. Susy Gruss. A pan duro,
diente agudo.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 56 -

Un Regaliko en Inglez par And then I thought about the environment in


Shauna Ruda Turkey the past week and the scale sprung to a
shauna.ruda@gmail.com balance: a generally anti-semitic sentiment that I
encountered in the public internet sphere --
Why be Jewish pictures of Hitler or swastikas with jokes about
Jews and the extremism that's sprung from media
I woke up today imagining the universe being and the halt of LIGA’s functioning in fear of
measured with a metal balance, one side with the attacks.
weight of love and the other side the weight of
hate. I tried to think about which way the balance I feel like the world rests on this balance - this
would tip, also with the thought in mind that life ability to either be weighed down by the bad or the
seems too short and too precious for it to ever tip good and for the first time in my experience here I
to the side of hate. felt the balance jolt and I swung down with it
collapsing on an unfamiliar negative territory that
I thought of all the people in the world who were hardly ever comes in contact with my normally
probably kissing someone good night, or waking positive attitude.
up to breakfast with a loved one, or holding
someone tightly enough to remind them that they'll This lack of balance made me come back to the
never let them go. And, in my head I saw the love first question a young Jewish girl living in a world
side of the balance hanging low, just as a bag of of ideas should always ask herself: with the
apples at the Sunday pazar would thrust the struggle that comes from Jewish identity --- why
balance downward. be Jewish at all? Why care about marrying Jewish
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 57 -

or practicing Judaism? We feel an inherent need to persevere and maintain our Jewish identity.
tell the youth of this community that Judaism is
important and that we must continue, but why? The late Emil Fackenheim, professor of
Philosophy at Hebrew University puts it as follows
You see, without an answer to this question, we in his book “G-d’s Presence in History” that we
can’t possibly expect the youth to want to continue dare not give those who attempted to destroy us a
Jewish identity, and while everyone should seek to posthumous victory. We must always be
find their own personal answers, because it is a commanded enternally by a voice that says, “WE
deeply personal questions, I want to offer a few WILL SURVIVE.”
ideas.
Then there is the argument which focuses on the
Most important in my mind, is the historical view Jewish contribution to civilization. A non-Jew
that we cannot sever the link in a chain of tradition Thomas Cahill talks about this in his book “The
that goes back 4000 years. The fact that we have Gifts of the Jews” namely where would the world
even made it this long and gone so far says be without us. We gave the world the concepts of
something about this religion –because in my equality before the law, peace, human rights,
opinion only incredible beliefs and ideas endure monotheism etc. We need to continue for the
forever. Our beautiful stories, our Shabbat, our benefit of humanity.
basic values – these things are precious gifts that
enhance our lives if we seek to learn them and And of course, there’s a deeply personal side.
pursue them. Also, having gone through so much Being Jewish gives meaning to life through its
suffering and still survived urges us all to purpose for each individual. In Judaism, we are all
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 58 -

connected, and no one of us can exist without the makes me a better person. Judaism says that we
other – each one of our breaths pumps the heart of should choose life – to live in this world as much
another. There has been no other time that this has as we possibly can and so I try to. Judaism says be
become so obvious to me as now, when I’ve kind to your neighbors. Judaism says that we
received countless e-mails from Jewish friends all should give, that we should be aware of those less
over the world asking if the community here is ok fortunate than ourselves, that we should never
and if they can do anything to help during this envy and always be thankful. I am Jewish, because
time. it inspires those values in me.

Perhaps one may believe that by escaping their As the world hangs in a balance of love and hate,
Jewish identity they are free to be in this world, we have to ask ourselves why be Jewish… because
because Judaism can at times seem a burden. In if we don’t we could risk losing this religion that
truth, we can never escape who we are. Even those binds us together so deeply.
completely disassociated from their Jewish
identity suffered at the hands of Nazis, Russian
Communist leaders, Ferdinand and Isabella at the
time of the inquisition and the list goes on.
Para Suscribirse al
So instead of attempting to push it away, we DIYALoG
should make it a point to ask ourselves more often members.diyalog@yahoo.com
“Why be Jewish?” On a personal level, I choose to
be Jewish because I like to believe that Judaism
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 59 -

sakinleştirmeye çalışan adam yavaşça oturduğu


# Köşe Yazıları " yerden kalktı. Odadan çıkmadan önce bir kez daha
yatakta uyuyan genç kıza baktı. Yirmi yirmibeş
Derinlik yaşında olduğunu tahmin ediyordu. "Zavallı...
DIYAL o G Öyle tükenmiş bir durumda ki..." diye geçirdi
Son Kapı içinden.

- Ben nerdeyim? Adam 45 yaşında, iri yapılı biriydi. Dağlarda


yaşamanın getirdiği zor koşullarla mücadele
- Merak etme. Güvenli bir yerdesin. etmenin getirdiği bir bilgelik yansıyordu
Kısa bir sessizlikten sonra genç kız tekrar sordu: bakışlarından. Başını iki yana sallayarak odadan
çıktı. "Bir çorba yapayım bari. Kendine geldiğinde
- Peki burası neresi? ihtiyacı olacak". Yalnız yaşamanın kaçınılmaz bir
- Biraz uyu şimdi. Herşeyi anlatacağım. Merak sonucu olarak, pek fazla konuşkan değildi. Yıllar
etme. önce insanlara küsüp geldiği bu dağ başında,
köpeğinden başka dostu yoktu.
Zaten enerjisi tükenmiş olan genç kız gözlerini
ağır ağır kapattı. Bir sonsuzluğa kapatır gibi. Yeni Shepherd cinsi köpeği dikkatle sahibinin her
bir kapıya açılır gibi. Uzun zamandır hasret hareketini izliyordu. İşini yaparken bir ara adamın
kalmıştı huzurlu bir uykuya. Artık direnme gücü gözü köpeğe takıldı. Gülümseyerek:
de tükenmişti zaten. Ne farkederdi ki bundan sonra - Sen de merak ettin değil mi? Günün bu saatinde
ne olacağı. Eninde sonunda ölüm. Daha ötesi yok ne yemeği yapıyorum diye. Al bakalım... diyerek
işte. Derin bir uykuya daldııktan sonra, onu dolaptan aldığı bir parça eti köpeğin önüne attı,
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 60 -

yemek saatleri dışında dostunu besleme huyu huzursuzluk yaratmaya çalışıyor ama nafile.
olmadığı halde. Köpek yere attığı et parçasını bir
Köpek onaylar gibi inledi. Adam gülümseyerek:
hamlede yutup bitirmişti.
- Sen nereden bileceksin ki huzursuzluğu. Seni
- Bugün seni biraz şımartayım. Zaten senden
buraya getirdiğimde daha bir aylıktın. Tek
başka şımartacağım kim var ki?
yaptığın ortalığı kirletmekti. Ne kadar şanslı
Bir dostum var diyebiliyorsan olduğunun farkında mısın acaba?
Uzak zirvesinde hayallerinin
Sonra, koltuğa oturdu. Gözlerini kapayarak bir
En yakınında olan sensin
süre tipiyi dinledi. Aradan beş dakika geçmemişti
İçinin en gizli sırlarını barındıran
ki Dost huzursuzca inlemeye başladı. "Tamam,
Çorbayı pişirdikten sonra, piposunu yakıp dağ anladım..." dedi... "Gidip bakalım kendine gelmiş
evinin verandasına bakan salon camlarının önüne mi?.". Gürültü yapmamaya özen göstererek genç
geldi. İki haftadır devam eden tipi hızını kızın odasının kapısını usulca araladı. O da
kesmemişti. Verandadan görünen sadece deli gibi uyanmış, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.
yağan kar manzarasıydı. Güzel havalarda karşıki
- Neredeyim ben?
tepelerin zirveleri görülürdü. Bir de alabildiğine
sonsuzluk hissi veren, kar altındaki çam ormanları. - Merak etme. Şu anda benim evimdesin ve
Endişeli bir şekilde tipiye baktı. Bir yandan güvendesin. Benden sana zarar gelmez. Korkma.
köpeğini okşuyordu.
Kız endişeli gözlerle adama bakarak:
- Bitmeye niyeti yok gibi görünüyor değil mi Dost?
- Peki benim burada ne işim var?
(Ona bu ismi vermişti). Huzurun ortasında

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 61 -

- Bir kaza geçirmişsin. Seni bulduğumda oldukça kimliğinizi ve olanları hatırlarsınız nasıl olsa. Ve
kötü durumdaydın. Doğrusunu söylemem gerekirse bu mevsimde neden yalnız başınıza dağa
bizi epey korkuttun. çıktığınızı da tabi...
- Biz? "Bu hiç hesapta yoktu" diye geçirdi içinden,
"Tahminimden kötü durumdaymış. Ama dayanıklı
- Ah, evet. Seni Dost'la tanıştırmadım diyerek
olmasaydı, o durumdan kurtulması da mümkün
köpeğini gösterdi.
olamazdı."
- Bu gördüğün azmanın adı Dost. Dost, bu hanım
- Bir şeyler yemek ister misin? Çorba yaptım.
da... Pardon adınız neydi? İki haftadır buradasınız
ama üzerinizde herhangi bir kimlik olmadığı için Olur anlamında başını salladı genç kız. Adam
adınızı öğrenemedim. çorbayı odaya getirdiğinde kızın odada olmadığını
görünce şaşırdı. Salondaki koltukta uyur vaziyette
- İki hafta mı? İki haftadır burada mıyım ben?
bulunca, "hem de inatçıyız ha?" diye söylendi...
- Evet dedim ya, sizi bulduğumuzda çok kötü "Sana biraz daha dinlenmen gerektiğini
durumdaydınız. Şanslı olduğunuzu söyleyebilirim. söylemiştim." Kızı kucaklayarak tekrar yatağına
Hay Allah... Size adınızla hitap etmek isterdim yatırdı.
ama...
- Eh, ne yapalım, çorbayı da biz içeriz o zaman...
- Adım? Ben... adımı hatırlamıyorum... diyerek diyerek salondaki masaya oturdu. Onu bulduğu yer
şaşkın gözlerle adama baktı. eve iki günlük mesafedeydi. Eve ulaştıktan bir-iki
saat sonra aniden tipi bastırmıştı. Ve bu havada ne
- Peki, zorlamayın. Daha erken. Kısa süreli bir
telsiz çalışıyordu, ne de radyo. Sıkıntıyla tekrar
hafıza kaybı olmalı. Durumunuz düzeldikçe
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 62 -

telsizin başına geçti. Denemekte fayda var diye kahveyi ocağa koydu ve kızı kontrol etmek için
düşündü... Belki birilerini bulabilirdi. Yarım kapıyı araladı. Hala uyuyordu. Hafta sonuna doğru
saatlik bir uğraştan sonra vazgeçti. ara ara kendine gelen genç kızın durumu oldukça
düzelmişti ancak hala kendisiyle ve başından
- Zaten gerektiği zaman bulunabilseniz şaşardım...
geçen kazayla ilgi hiçbir şey hatırlamıyordu.
diye söylendi.
- Ya ben kötü biriysem? diye sordu adama.
Kalkıp şöminenin ateşini canlandırdı. Köpek
mutlulukla şöminenin yanında ona ayrılan yere - Şu anda kötülük yapmak istiyor musun?
uzanmış, uyuklamaya başlamıştı.
- Hayır, ama...
- Üç kağıtçı seni... diye takıldı... Kulaklarına
- O zaman değilsindir. İçinde bir yerlerde kötü
baksan fıldır fıldır, bir de gözlerini kapatmış
tohumlar olmuş olmalı. Geçmişini hatırladığında,
sımsıkı. Dost! Kalk odanın önünde nöbet tut.
kötüysen eğer, şu andaki düşünce yapını bırakacak
Komutu duyan köpek, ikiletmeden odanın mısın?
kapısının önüne gidip uzandı.
- Bilmiyorum, bilemiyorum.
- Aferin oğlum. Dikkatli ol. Misafirimiz çok özel ve
- Bu o kadar kolay değil. İçinde dışarı çıkmaya
henüz çok kırılgan. Bir zarar gelsin istemeyiz değil
can atan bir sen vardı belki de ve bunu fırsat bildi.
mi?
Olamaz mı?
Dışarıdaki fırtınanın hızı gece geç saatlerde biraz
- Tabi... tabi...
dinmişti ama sabah tekrar hızını arttırarak devam
etti. Erkenden kalkan adam, şömineyi yaktı, Genç kız günler geçtikçe kendini daha iyi

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 63 -

hissetmeye başlamıştı ve hafta sonu tipinin hızının şekilde temiz havayı derin derin içlerine çektiler.
düşmesini öne sürerek kısa bir yürüyüş yapmayı On beş dakika sonra;
teklif etti. Üç haftadır evde tıkılı kalmanın da iyi
- Alıştı mı artık gözlerin?
gelmeyebileceğini düşünen adam, bu teklifi kabul
etti. - Evet şimdi daha iyiyim.
- Tamam biraz yürüyüşe çıkalım. Yavaş yavaş verandanın merdivenlerinden inerek
göle doğru yürümeye başladılar.
Adamın söylediklerini duyan kızın yüzü birden
aydınlanmıştı: - Burada yalnız mı yaşıyorsun?
- Harika. - Evet
- Peki o zaman. Üzerine şu montu al. Henüz tam - Ne zamandır?
iyileşmedin, üşütmemen lazım. Ayrıca hava da
- Çok uzun bir süredir.
göründüğünden soğuktur, dikkatli olmak lazım.
Gökyüzü, maviliğinin tüm kışkırtıcılığıyla Zaman değil mi bize yalnızlık kapılarını açan
parlıyordu. Bir gün önce azgın tipi, sanki hiç Gözünün gördüğü ve elinin değdiği
olmamış gibiydi. Güneşin göz kamaştıran Geceyi söndürdüğün sabahlar değil mi
aydınlığıyla hafif bir çığlık atan kıza; Kapılarını kapattığın geçmişin

- Yavaş. Acelemiz yok nasılsa. Gözlerinin ışığa - Niye?


alışması için bir süre verandada oturalım istersen. - Ne niye?
Verandadaki banka oturarak gözleri kapalı bir - Ne bileyim. İnsanlardan mı kaçıyorsun?
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 64 -

- Öyle de sayılabilir. Ayrıntılar ise artık önemsiz. - Dost! Hayır! Gel buraya!
Geçmişte kaldı. Üzücü bir hikaye.
Ancak köpek uzun süre kapalı kaldıktan sonra
"Geçmiş..." diye mırıldandı kız. "Ben şu anda ona dışarıda dolaşmaya çıkmanın heyecanıyla adamın
bile sahip değilim". emrini dinlememiş ve iskelenin üzerine
çıkıvermişti. İskelenin ucuna kadar koşup geri
- Abartma o kadar. Hatırlayacaksın. Hayatta
dönecekken birden ayağı kayıp göle düştü. Aynı
kaldığın için şanslısın, bunu unutma.
anda adam da koşarak iskelenin ucuna gitti ve
- Geçmişi hatırlamadan yarına ne kadar sağlıklı uzanıp köpeği çıkarmaya çalıştı. Ancak su o kadar
bakabilirim ki? soğuktu ki, köpek suyun soğukluğundan dolayı
şok olmuş, yüzemiyordu. Köpeğin boğulmak üzere
- Biliyorum, rahatsiz edici bir durum ama. Ola ki
olduğunu anlayan adam hiç tereddüt etmeden suya
geçmişini hatırlayamadın diyelim, bu durumda
atladı.
yarınından vaz mı geçeceksin?
Bu arada kız bu ani olay karşısında taş kesilmiş,
- Hayır ama.. bilemiyorum... kafam çok karışık...
bakakalmıştı. Ancak zihninde geçmişi ile ilgili,
- Bir süre sonra kendini çok daha iyi hissedeceksin gidip gelen görüntüler oluşuyordu... Adamın
ve şu andaki rahatsızlığın geçecek. bağırması... Köpeğin ardından hiç düşünmeden
suya atlaması... Su... su... Nedense suya düşme
O sırada köpek neşeyle bir adamın üzerine bir
olayına takılmıştı. Bu arada adam köpeği
kadının üzerine sıçrayarak çevrelerinde koşuyordu.
kucaklamış, sudan çıkarmış ve hızla eve doğru
Gölün kıyısındaki küçük iskelenin üzerinde
koşmaya başlamıştı. Kız ise olayın başladığı andan
birikmiş karlara doğru koşarken adam köpeğin
beri yerinden bir milim bile kıpırdamamıştı.
arkasından bağırdı:
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 65 -

Zihninde sürekli boğulan küçük bir kız çocuğu Adam, sanki hayal dünyasında yaşıyor, sadece
sahnesi canlanıyordu. Boğulmak... Bir anda herşey "gitme, sen de gidersen yaşayamam artık" diyerek
çorap söküğü gibi aydınlanıverdi zihninde. Evet. ağlıyordu.
Buraya bunun için gelmişti. Kendine gelmek için
"Tamam, artık sakin ol" diyerek adama ecza
kafasını iki yana salladı ve adamın arkasından eve
dolabından bulduğu bir sakinleştiriciyi uzattı.
koştu. Adam içeride telaşla hem üzerindeki soğuk
Adam hiç bir şey söylemeden ilacı içti ve gözlerini
ve ıslak giyisilerden kurtulmaya çalışıyor hem de
kıza çevirerek;
baygın durumdaki köpeği bataniyeye sarmış,
kurulamaya çalışıyordu. Gözlerinden akan yaşlara - Geçmiş, kendisiyle barışmamışsan eğer, peşini
engel olamıyordu. Hıçkırarak: bırakmıyor.. dedi
- Hayır, hayır dostum. Sen de bırakma beni. Ölüm sadece bir adım
Olmaz, buna izin veremem. Geride kaldığını sandığında
Hiç bir yerde olamadığın
Kız, kapının önünde donmuş bir şekilde, adamın
köpeği kurtarmak için çırpınmasını gözlerinden Kız, "istersen biraz uzan ve kendine gel" diyerek
süzülen yaşlarla seyrediyordu. Adam, çevresiyle adamı kaldırmaya çalıştı ve koluna girerek
olan bağını tamamen kopartmış, sadece köpekle yatağına yatırdı. Ardından şöminenin başında
ilgileniyordu. Neden sonra kız silkinerek kendisine baygın bir şekilde yatmakta olan köpekle ilgilendi.
geldi ve mutfaktan bulduğu bir tencereye su Neyse ki durumu kötü değildi. Sadece soğuk su
koyarak ısınması için şömineye yerleştırdi. ani bir şok etkisi yapmış ve bayıltmıştı. Adam,
Ardından odaya koşarak şifonyerden bulabildiği zamanında kurtarmasaydı, ölmesi işten bile
kadar havlu getirerek, köpeği kurulamaya başladı. değildi. Bir saat sonra kendine gelen hayvan önüne
konan yemeği yedi. Kızın her bakışına kuyruğunu
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 66 -

sallayarak minnettarlığını göstermek istiyordu. nihayet izini bulmuştum. Ancak yetkililerin tipi ve
Ayağa kalkacak hale gelir gelmez sahibinin yattığı tek başıma yola çıkmamam gerektiği konusundaki
odaya girerek yatağın kenarına ufak iniltiler tüm uyarılarına rağmen buraya gelmek için yola
çıkararak uzandı. Kız, "merak etme Dost. Bir iki çıktım.
saat sonra uyanacak. Bir şeyi yok..." diyerek
- Fakat... sen... seni kurtaramamıştım?
köpeği okşadı ve kendisi de salondaki kanapeye
uzandı. Yaşadıklarından sonra yorgun düşmüş ve Kız gülümseyerek;
hemen uykuya dalmıştı. Bir süre sonra üzerindeki
- Annem anlattı. O gün ben iskeleden düştükten
battaniyeyi düzeltmeye çalışan adamı farkederek
sonra, hemen suya atlayıp beni çıkarmışsın. Ama
uyandı. Adam sadece tek bir kelime söyledi:
yapmaya çalıştığın suni solunuma cevap
- Teşekkür ederim. vermemişim. Hastaneye götürülürken o sırada
ölmüş olduğum için sen kendini suçlayarak
Bunu söylerken ruhundan gelen tüm minnettarlık
ortadan kaybolmuşsun. Ancak yolda yapılan
gözlerinden yansıyordu.
müdahalelerle beni tekrar hayata
- Benim de sana yardım etme vaktim gelmişti zaten döndürebilmişler. Sonrasında ise haftalarca
baba. hastanede yattım.
Adam kulaklarına inanmaz bir şekilde irkildi. - Annen? Annen nerede?
Kızın yine şoka girdiğini düşünerek tam bir şey
- Annem artık yok. Onu geçen yıl kaybettik. Ama
söyleyecekti ki, kız;
seni bulursam bir not iletmemi istedi. Seni
- Hayır, iyiyim ve her şeyi hatırlıyorum. Son beş affettiğini ve geçmişte ne olursa olsun hep
yıldır seni bulmak için araştırma yapıyordum ve sevdiğini ve bundan sonra da sonsuza dek
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 67 -

seveceğini söylememi istedi. Adam gözlerindeki yaşları silerek kızına baktı;


Olaylar öyle üstüste gelmişti ki adam bütün - Annene o kadar çok benziyorsun ki... Aynı onun
olanların ağırlığına dayanamayarak olduğu yere gibi net ve duru bir görüşe sahipsin. Onun gibi
çöktü ve hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Kız da inatçı... Şu anda onun da burada olmasını çok
yılların taşıdığı bir özlemle adamı, babasını isterdim.
kucaklamış ağlıyordu. Uzun bir süre sessizce,
- Annem hiç bir yere gitmedi. Her an yanımızda
birbirlerine sarılarak oturdular. Sakinleştikten
artık. Nasıl ki senin ona olan sevginden ve onun
sonra adam;
da sana olan sevgisinden bir an bile kuşku
- Mucizelere inanmazdım. Ama buraya geldikten duymadıysa, sen de onun her an yanımızda
sonra hergün doğanın bir mucizesine tanık oldum. olmasından kuşku duymamalısın.
Şu an olduğu gibi. Evet, kendimi hiç affedemedim
ama kendime küsmem, annenin hayatına maloldu. Evet, yaşanılan her an bize bir hediye. Ya
kaybettiklerimiz? Gerçekten kayıp mı ettik
- Geçmiş, yaşanmış ve artık geri getiremeyiz.
onları, yoksa ayıp mı ediyoruz kendimize eziyet
Yapılması gereken yarına bakmak. Ayrıca annem
çektirerek? "Sevgi" dediğimiz şey, küçücük bir
ne seni sevmekten vazgeçti ne de sana herhangi bir
hayata sığacak kadar küçük mü ki bunu bir
kızgınlık besledi. Aksine çevresindeki herkes seni
alışkanlık haline getiriyoruz. "Ölüm" sadece
sorumsuzlukla suçlarken, o bütün gücüyle seni
bir kapı belki de; sevginin alışkanlık olmasına
savundu. Çünkü seni tek ve en iyi anlayan oydu.
inat. Bir çok kapı var açılmayı bekleyen
Yoksa ben burada olamazdım baba. Ve seni
içimizde, ölüm ise sadece son kapı bu hayatta.
sevmekten hiç pişman olmadığını her fırsatta
gururla söyledi.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 68 -

Mi-draş Yitshak Gamliel şöyle der: Dünya üç şey üzerinde daimi


Rav İsak Alaluf
olur. Yargı, gerçek ve barış. Zeharya
isakalaluf@superonline.com peygamber’de söylendiği gibi: Gerçeğe hükmedin
ve karar verin kapılarınızda barış olacaktır.”
Yargı, Gerçek ve Barış
Burada yer alan Mişna aslında Pirke Avot’un
Pirke Avot hepimizin bildiği gibi Yahudiliğin ikinci Mişna’sının bir tekrarı gibi görülebilir.
etiklerini içeren bir ahlak kitabıdır. Eğer Pirke Bilgeler dünyanın ayakta durmasını sağlayan
Avot bir ahlak kitabı ise, neden ilk Mişna “Moşe erdem ve özellikleri sıralamaktadırlar. Bunlar aynı
kibel Tora MiSinay" diye başlamaktadır? Onun zamanda toplumun sosyal yapısının oluşturulması
yerine ahlaki değerlerden biri ile başlamak kitabın için elzem olan öğelerdir.
amacına daha iyi bir şekilde hizmet edecektir. Rabi
Bilgeler bu Mişna ile aslında günümüze
Yeuda Leon Sevilla’nın anlatımı ile bu sorumuzu
göndermeler yapmaktadırlar. Çünkü günümüzde
yanıtlayalım: Yahudilikteki bütün değerlerde
sosyal anlamda bir bozulmanın tehdidi altında
olduğu gibi ahlaki değerlerde de orijin hep aynı
bulunmaktayız. Suç kavramı sınır tanımayan
noktayı Sinay dağını işaret eder. Çünkü ahlaki
boyutlara erişmeye başlamıştır. Suçlular öyle bir
değerlerin de kaynağı Tora’dır ve Tora da
hızla artmaktadır ki onlar için inşa edilen
Tanrısaldır. Şimdi Mişna’mızı okuyarak
hapishaneler artık yeterli gelmemeye başlamıştır.
incelemeye başlayalım.
Skandallar ve yolsuzluklar günlük yaşamın bir
“Raban Şimon ben Gamliel omer: Al şeloşa parçası olmuş durumdadır. Gazetelerin üçüncü
devarim aolam kayam. Al adin veal aemet veal sayfalarındaki haberler günden düne daha korkunç
aşalom. Şeneemar (Zeharya : 8/16) Emet umişpat bir hal almakta, televizyonlarda dehşet görüntüleri
şalom şiftu beşaarehem – Raban Şimon ben artık alışılagelmiş olmaktadır. Sokaklar gün
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 69 -

geçtikçe daha güvensiz olmakta, gençliğimiz ise Sedom ve Amora’daki akıl almaz uygulamalar hep
kötü alışkanlıkların gölgesine sığınmaktadırlar. o sistemin bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır.
İşte böyle bir ortamda Raban Şimon ben
Noah zamanında tufan ile sonuçlanacak olayların
Gamliel’in sözleri daha da dikkate değer
başlangıcı on nesil ötesine kadar uzansa bile, asıl
olmaktadır. “Yargı, gerçek ve barış.”
son evreye Noah zamanındaki “hırsızlık” suçu ile
Günümüzde elbette ki bir yargı sistemi vardır. girilmiştir. Midraş bu suçun, suç olmaktan o kadar
Ancak bu yargı sistemi ne yazık ki gerektiği gibi çıktığını ve doğal göründüğünü belirtir ki, insanlar
işlememektedir. Çünkü gerçek ile el ele gitmeyen bu konuda hırsızları cezalandırmaya veya
bir yargı sistemi asla işlemez. Yargının ön koşulu caydırmaya yönelik tedbirler almaya gerek
mutlaka gerçek olmalıdır. Örneğin, suçlu görmemişlerdir. Bu da kaçınılmaz sondan onları
avukatlarının yaptıklarına bir bakalım. Onların koruyamamıştır.
görevi müşterilerini beraat ettirmek veya en az
Nazi Almanya’sı akla hayale gelmeyecek dehşetli
ceza ile kurtulmasını sağlamaktır. Belki de
uygulamaları legalize etmiştir. Hatta Dr. Mengele
kendileri müşterisinin suçlu olduğunu bilmekte,
ve onun gibi Nazi suçluları savaş sonrasında bazı
ancak bunun aksini kanıtlamak için çaba
ülkeler tarafından korunmuştur. Yargı
göstermektedir.
değiştirilemez temel prensiplere bağlanmadığı
Mevzuat günün koşullarına göre belirlenmiş de sürece her zaman diliminde böylesi uygun
olsa aslında itimat etmekten uzaktır. Sedom olmayan, hatta kabul edilemez davranış biçimleri
şehrinin kendine göre belirlenmiş koşulları vardır veya politikaları görülebilecektir.
ve o zamanın insanları tarafından legal kabul
Rabi Mendy Chitrick, geçtiğimiz hafta Şalom
edilmiştir. Ancak sistem tamamen insanın keyfi
gazetesinde yayınlanan yazısında bir Holocaust
kararlarına göre hazırlanmıştır. Midraş’ın anlattığı
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 70 -

kurtulanı olan Elie Weissel’in Lubawitch’lerin bilinmeye devam edecektir. Gerçek yargının
Rebbe’si ile olan diyaloğuna yer verir. Yazar temeli olmalı ve buna göre yargı işlemelidir. Yargı
Rebbe’ye “Holocaust sırasında Tanrı neredeydi?” değiştirilemez temel değerlerle işletilmelidir.
şeklinde bir soru sormakta, Rebbe de soruyu bir
Yargının yaşadığı bir başka sorun da gerçeğin
başka soruyla yanıtlamaktaydı: “Holocaust
araştırılmasının esas hedef olarak görülmemesidir.
sırasında insan neredeydi?” Nazi suçluları olarak
Nasıl ki iki farklı takım arasında futbol veya
kısaca tanımladığımız kişilerin birkaç diploma,
basketbol oynanıyorsa sanki mahkeme salonları da
yüksek lisans veya doktora sahibi oldukları bir
yargıcın hakemliğinde savcı ile avukatların
gerçektir. Böyle “medeni” insanların böylesine bir
mücadele ettikleri sahalara dönüşmüştür. Burada
vahşeti “legal” kılmalarının sebep ve sonuç
gerçeği aramak esas amaç olmaktan uzaklaşmıştır.
ilişkisini araştırmak, yıllardır bu konu ile
Avukat, en korkunç bir suçu işlemiş bile olsa
ilgilenenleri meşgul etmektedir. Ancak sonunda
müvekkilini ne olursa olsun beraat ettirmek için
Dr. Twerski’nin kitabında okuduğumuz basit
yeri göğü birbirine katmaktadır.
anlatıma dönmekteyiz. O zamanlarda değer
yargıları, sistem bu yöndeydi. Yahudiler önce Dr. Twerski kliniğine gelen evsiz ve çok yaşlı bir
insan olmaktan çıkarılmış, aşağılanmış ve ondan kadından söz eder. Bunama derecesinde
sonra bu akıl almaz dehşet plan devreye olduğundan kimse ona isteyerek bir yaklaşımda
sokulmuştur. Yakalanan Nazi liderlerinden bulunmamaktadır. Havanın çok soğuk olduğu
Eichmann’ın olayları sanki bir gazete okurcasına günlerde ancak otobüs duraklarında yatmakta ve
sakince anlatmasının nedenlerinden biri de budur. otobüslerin arkasından gelen sıcaklıkla
Aslında gerçek dediğimiz şey göreceli değildir. İki ısınabilmektedir. Hastaneye haklı nedenlerle bile
ve ikinin dört ettiği binyıllardır bilinir ve gelmiş olsa hastane yetkilileri ondan orayı terk
etmesini istemektedirler. Olay adalete intikal eder.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 71 -

Hastayı savunmakla görevli olan avukat öyle bir İşte bu noktada bir kez daha Raban Şimon Ben
durum yaratır ki sonunda hastanın hastaneden Gamliel’in sözlerini anımsamak gerekir.
atılması karara bağlanır. Daha sonra avukat Dr. Toplumda barış olmasının en önemli
Twerski’ye hastayı neden attıklarını sorar. Doktor gerekliliklerinden biri yargının gerçeği araştırması
bu kararın mahkeme tarafından alındığını ve sonunda mutlaka gerçeğe ulaşmasıdır.
söyleyince avukat kadının dışarıda soğuktan
Barış hiç kuşkusuz bir toplumun varlığı için en
ölebileceğini ima eder. Bunun üzerine doktor
gerekli öğelerden bir tanesidir. Talmud Uktsin adlı
avukata yaptığı konuşmayı ve oyunları hatırlatır ve
bölümünde (3/12) Tanrı’nın kendisine işaret olarak
kadını soğuğa mahkum edenin asıl kendisi
“barış”tan daha iyi bir şey bulmadığını iletir.
olduğunu söyler. Avukatın verdiği cevap
Ancak ne yazık ki barış kavramı bile
inanılması güç bir cevaptır: Doğru olabilir ama
sınıflandırılmaktadır. Bilelim ki yargı ve gerçek ile
ben işimi yapıyorum!..
bağdaşmayan barış gerçek anlamda barış değildir.
Yargı sistemi bir tarafın kazanması veya Demirperde ülkelerinden birini ziyaret eden bir
kaybetmesi üzerine kurulduğu zaman turiste Maşiah zamanın burada yaşatıldığından söz
insanoğlunun gerçek anlamda adil yargı ile edilir. Turist bunu merak edince de ertesi gün bunu
karşılaşması günden güne daha olanaksız hale göstermek için hayvanat bahçesine götürülür.
gelir. Kohelet’te yer alan “yeş tsadik oved betsidko Orada ilginç bir görüntü vardır. Aynı kafeste bir
– dürüstlüğü ile kaybolan dürüst adam” kavramını aslan ile bir kuzu bulunmaktadır. Bu ilginç
İdara Zuta sorgular. Sonunda şuna hükmeder: görüntü turistin hoşuna gider ancak yerli
“Mişum demişpat itrahak mitsedek – çünkü yargı kadınlardan bir tanesi kulağına fısıldar. Tabii ki
adaletten uzaklaşmıştır.” aslan ile kuzu aynı kafestedir. Çünkü aslana
yemesi için her gün bir kuzu verilmektedir. Açıkça
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 72 -

görüldüğü gibi bu, Maşiah zamanının barış Midraş Bereşit Raba 8.bölümde şunu kaydeder:
anlayışı değildir. Tanrı insanı yaratmadan önce meleklere danışır.
Yargı ve hesed yani iyilik melekleri insanın
"Şalom bayit" sözcüğü toplumlarda fazlaca
yaratılmasına destek verirler. Çünkü insan
kullanılan bir terimdir. Ancak bu kavramın ne
yaratılınca iyi olacak, hesed yapacak ve tsedaka
olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Suistimal,
içeren davranışlarda bulunacaktır. Ancak
bencillik ve sadece tek taraflı olan evlilik asla bir
gerçeğin ve barışın melekleri buna karşı gelirler.
Şalom Bayit kavramını barındıramaz. Evlilik barış
Çünkü insan tartışmacı ve yalancı da olabilir.
içinde olacaksa, kişinin kendini düşündüğü gibi
Bunun üzerine Tanrı emet yani gerçeği dünyaya
eşini ve ailesini de düşünmesi gerekir. Psikolog
atar ve insan yaratılır.
Esin Aciman bu konuda şöyle bir örnek verir:
Eşlerden bir tanesi hafta içi bir filme gider. Filmi o Peki bu arada "barış" ne yapmıştır? Bunun cevabı
kadar beğenir ki film arasında çıkar ve eşine aslında oldukça kolaydır. Gerçeğin olmadığı
telefon eder. Filmi çok beğendiğini ve onunla yerlerde barış görünüşte daha kolay tesis edilir.
birlikte tekrar gitmek istediğini ifade eder. Hafta Bilelim ve anlayalım ki bir toplumun en önemli
sonu o filme birlikte gidilir. İşte bu noktada gerçek öğelerinden biri olan barış ancak sağlıklı ve
bir paylaşım ve birliktelik vardır. Biz kavramı ben gerçeğe endeksli bir yargının varlığında etkili
kavramının önüne geçmiştir. "Şalom bayit" olabilir. Burada gizlere, yanlış anlamalara, üstü
olabilmesi için öncelikle kişinin kendi içinde kapalı anlatımlara yer yoktur. Gerçek bütün
barışık olması gerekir. Bu da evdeki barış ve çıplaklığı ile görünmeli, kişiler de gerçeği
huzura yardımcı olur. Bunun aksi ne yazık ki olgunlukla kabul etmelidir. Bu Şalom ancak bu
günümüz cemaatlerinin en önemli sorunlarından şekilde Tanrı’nın kutsadığı Şalom olacaktır.
bir tanesidir.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 73 -

Kronometre hayatını deşifre etmek olacak.” Zengin bir bankacı


İvo Molinas
olan babasının, 1918 Rus Devrimi’nden sonra her
iimolinas@salom.com.tr şeyini yitirip ülkeden eşi ve onunla Fransa’ya
sürgüne gitmelerini hep Yahudilere bağlamış ve
Irene Némirovsky ‘zengin düşmanı’ komünizmin Yahudilerin eseri
olduğunu söylemişti daha sonra anılarında.
Yıl 1940. Fransa’nın Alman Nazileriyle işbirliği
yapan Vichy Hükümeti’nin Başkanı Mareşal Bugünkü şartlarda tipik bir ‘antisemit’
Pétain’e ilginç bir mektup gelir. Yazarı, kendisini diyeceğimiz bu insan, 1930’larda ve tarihin garip
tanıttıktan sonra şöyle der: “Hasbelkader doğuştan bir cilvesi olarak 2000’lerde meşhur olan Ukrayna
Yahudi olmama rağmen, hayatım boyunca doğumlu Yahudi kadın yazar İrène
Yahudileri sevmedim. Bu nedenle bana özel statü Némirovsky’den başkası değildi.
uygulanmasını rica ediyorum...”Özel statüden”
istenilen amaç, aynı yıl Vichy Hükümeti’nin Némirovsky, belki de, ‘yahudi sorunu’ noktasında
çıkardığı, tüm Yahudilerin devletin düşmanları tarih tezlerine kaynak sağlayacak bir karakter
olduğuna dair kanunun, mektubun yazarına analizine muhtaç bir kahraman veya anti-
uygulanmaması talebiydi... kahraman. 2004’te Fransa’da ve geçtiğimiz
aylarda ABD ve İngiltere’de edebiyat ve
Mektubun sahibi gençlik yıllarını yaşadığı entelektüel çevrelerde ‘Fransız Süiti’ adlı
Ukrayna’da iken hatıra defterine ise şu cümleyi eseriyle, ‘yahudileri sevmeyen bir yahudi’
düşmüştü: “Hayatımın amacı Troçki’nin, sürekli tartışmalarına konu olan yazar aslında evrensel ve
isyanda olan, hain ve serseri bu Yahudinin tarihi yahudi trajedisinin en tipik kurbanı mıydı
yoksa?
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 74 -

Rus devrimiyle beraber kaçtıkları Paris’e yerleşip Gelecek tehlikeyi çok iyi sezer İrène. İlk önce
tekrar eski görkemli günlere banker babasının Fransız vatandaşlığına alınması için arkadaşlarına
ticari zekâsıyla döner 18 yaşlarında. Annesi başvurur. Ama Yahudi kökleri onu hiç bırakmak
kendisine yaşlandığını hatırlattığı için onunla hiç istemez bir türlü. Vatandaşlık talebi reddedilince
ilgilenmez. Kiev’deki dadısının öğrettiği kimi tarihçilere göre iki kızının geleceğini
Fransızcayla birkaç yıl içinde mükemmel bir frenk kurtarmak adına Hıristiyanlığa geçer. Lakin, ok
diline sahip olur. Sorbonne’da okuduktan sonra yaydan fırlamış, Avrupa’nın ortasındaki Yahudi
1926’da Michel Epstein adlı bir başka Yahudi nefreti, Némirovsky’nin tüm ilişkilerine ve
bankacıyla evlenir; Fransız burjuvazisi ile tanışır çabalarına karşın galip gelir; hem de
ve sevimsiz bir Yahudi zengin işadamını anlattığı Yahudiliğinden hoşlanmayan, hatta sevmeyen ve
ilk romanı ‘David Golder’ ile Fransız sağının, hatta kimilerine göre nefret eden bir Yahudi’ye
hatta aşırı sağının sevdiği bir yazar olur, 26 karşı da.
yaşında. Roman o kadar beğenilir ki, filme bile
çekilir. İrène artık Avrupa’nın yaşayan en ünlü Fransız ‘Les Nouvelles Littéraires’ dergisine
yazarı olur ve önde gelen sağcı ve antisemit yazar günah çıkartırcasına, “Hitler’in iktidara geldiğini
ve siyasiler ile arkadaş olur. ‘Gringoire’ adlı gördükten sonra herhalde ‘David Golder’i bir
yahudi karşıtı dergide bile yazıları çıkar. Ünü daha yazsam bu kadar sevimsiz bir Yahudi
arttıkça, yeni romanları basılır ve başarılarına karakteri yaratmazdım.” dedikten birkaç ay sonra
yenilerini ekler. yaşadıkları ücra bir yer olan Issy - l’Evéque’de
kendisinin ve aile bireylerinin göğüslerine sarı
Lakin Avrupa artık ‘şeytanın’ saldırılarına maruz yıldız takılır.
kalmaya başladığı bir döneme girer.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 75 -

Primo Levi dememiş miydi, “bu yıldız takıldığı sona ise İngiltere ve ABD’de yine meşhur olur...
gün Yahudi olduğumu anladım, ancak!”...
İrène Némirovsky’nin ironik ve trajik hayatında
Ve bir yıl sonra 1941’de 39 yaşındayken evine tartışılacak çok nokta var.
gelen iki Fransız jandarması İrène’den valizini
toplamasını ister; çocuklarına; ‘bir yolculuğa Lakin bugün bunların çok da değeri yok belki de.
çıkıyorum’ der ve ilk önce Pithiviers denilen Geriye kalan ise, annesini yeniden ünlendiren
getto’ya, oradan da Auschwitz’e yollanır. kızının dedikleri:

Mareşal Pétain mektubuna cevap bile “Nazilere inat, hem annemi tekrar hayata getirdim
vermemişti zira... hem de üç Yahudi çocuk yaptım. Bu intikam değil,
olsa olsa nihai zaferdir”...
Kampa geldikten bir ay sonra resmi kayıtlara göre
tifüsten ölür. Kocası ise gaz odasını boylar. İki Ne dersiniz?..
kızını ise bir Fransız Hıristiyan kadın savaş bitene
kadar saklar ve onları ölümden kurtarır.
İnsanlar birbirine yardımdan
Büyük kızı Denise Epstein, 60 yıl sakladığı, vazgeçtikleri gün insanlık yok olur.
annesinin beş bölümlük ‘Fransız Süiti’ romanına
Karşılıklı dayanışma olmazsa
ait yazabildiği ilk iki bölümünün notlarını basınca,
2004’te prestijli Renaudot Ödülü’nü alır çoktan toplumlar olmaz.
Walter SCOTT
ölmüş olan Némirovsky. O yıl Fransa’da iki yıl

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 76 -

Uzak Yakın nesillerin hatıralarının artık birer hayale dönüşmüş


Selim Amado / Israel
olmasından!..
pharmki2@zahav.net.il

Bet İsrael'deki dualara katılmak, oraya gelen


İzmir Nostaljisi gidenleri pencereden seyredebilmek, hemen her
Pazar olan düğünler, arka sokaklarında bilyelerle,
İzmir'de yaşamakta olan bir çocukluk cevizlerle oynamak veya karşıdaki Bnei Brit
arkadaşımdan Bet İsrael civarında sadece 3 okulunun avlusunda bazen futbol, bazen voleybol
Musevi ailenin yaşamakta olduğunu, sadece Cuma oynamak, hepsi bir sonraki neslin dahi inanmakta
akşamı ve Cumartesi sabah dualarıyla açık olan zorlanacakları hatıralar. Belki bazılarımızda o
sinagoga Alsancaktan minibüsle ''minyan'' günlerin fotoğrafları vardır ve albümlerde
geldiğini duyunca içim bir tuhaf oldu. sararmaktalar.

Hayır, İzmir Yahudi nüfusunun çok azaldığını Komşularımız arasında olan, okulda yanyana
bilmediğimden, olanların yoğunlukla Alsancak oturduğumuz Müslüman Türk veya Levanten
tarafında yaşadıklarından haberim olmadığından katolik arkadaşlarla sadece okul avlusunda olan
değil; Karataş, Asansör, Salhane semtlerinin, arkadaşlık, anne-babamızdan bu yönde bir
Mithatpaşa caddesinin tamamen değiştiğinden, o sınırlama olmamasına rağmen okul dışında devam
cumbalı iki katlı evlerin artık olmadığını etmez, mahalle oyunları, sinemaya gittiğimiz 5.15
bilmediğimden de değil; 40 ve 50'li yıllarda, hatta seansları sadece Bet İsrael'den kaynaklanan
60'larda çocukluk ve gençlik yıllarını o mahalleler arkadaşlıklarla ve aynı yaştaki Yahudi arkadaşlarla
ve Bet İsrael etrafında geçiren benimki gibi olurdu. Kızlar derseniz, arkadaşlıklarını sağlayan

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 77 -

etken ya komşuluk, yaşıtlık veya sınıf Bütün bunlar artık geçen günlere ait. Hatırlanması
arkadaşlığıydı. Yahudi olmayanlarla okul dışında çağrışımlar uyandıran çok eski hatıralar. Salhane
buluşup eğlenmeler bahis mevzuu olmazdı. için söylediklerim elbet başka semtler için de
geçerli.
Peki biz neden böyleydik, neden cemaat dışı
ilişkilere kapalı bir toplumduk? Cevap herhalde İsrael'de yaşayan eski İzmirliler 22 Mayıs 2010
köklü bir farklılık hissiyle yaşadığımız yüzlerce günü bu yıl da geleneksel pikniklerini Hayarkon
yıl. Bu farklılık gereğini bize İspanya sürgünü Parkında yaptılar. 350 kadar İzmirli birbirleriyle
öğretmiş. Bununla birlikte Türkiye Yahudileri buluşup hasret gidermek, ve eski hatıraları,
hiçbir zaman kapalı getto tipi mahallelerde tanışıklıkları ve dostlukları tazelemek üzere
oturmamışlar. Salhanede Kohenler, Barkiler, buluştular. 350 kişi, bugün İzmir'de yaşamakta
Sabanlar, Manav Bohor, Bakkal İsrael'in yanında olan 1400 Yahudi sayısının dörtte biri. Son 60
sigara bayii İbrahim, Hasan Bey, Udi Mehmet yılda inanılmaz oranda azalan, ayakta
Kasabalı, Havva hanım, diş hekimi Ekrem Berk kalabilmenin mücadelesini veren ve çok şeyin
gayet iyi komşuşuk ilişkilerindeydi. kaybolmamasını sağlayan bir cemaat.

Cumartesi için boyos ve fritadaslar, adını İzmir'de yaşayan dostlarımdan Selim (Moni)
hatırlamadığım ve peksimetiyle meşhur Salhane Bonfil fotoğraf meraklısı. Eski İzmir Yahudilerinin
fırını olmadan olmazdı. O fırına tavaları götürmek yaşam, aile ve toplum hayatlarını belgelendiren
ve oradan almak biz çocuklara en antipatik fotoğrafları bulmak, onları tarayarak
gözüken bir işti. Belki birimizde o günlerden değerlendirmek ve güzel bir sergi hazırlama
görüntüler vardır. projesi için kolları sıvamış. Nerede yaşarsa yaşasın

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 78 -

her İzmirli Yahudinin evinde eski fotoğraflar Fıkra


vardır. Hatta çok kere onları ne yapacağımızı
bilmeyiz. Nasıl bir küçüklük hayatımız olmuş,
dedemiz nasıl giyinmiş, nasıl evlenmişiz , nerede
Bot Kaç Para?
oturmuşuz, nasıl eğlenmişiz? Bunları Selim Bonfil
ile (selim@selimbonfil.com) temasa geçerek tarihi
Temel abimiz koyu kahverengi deri, yarım botu
birer belge haline getirebilirsiniz. İnternet bu
alıp kasaya yanaşıyor.
projenin gerçekleşmesinde elbet kolaylık
yaratacak.
Kasadaki kız botları poşete koyarken, sayın abimiz
de soruyor;
Geçen yıllara ''mazi'' demekten ve unutmaya
terketmektense, hatırlamak, belgelemek suretiyle
- 43 lira değil mi?...
biz İzmirli Yahudilerin benliğini oluşturan ve artık
mevcut olmayan bir geçmişi yaşatmak belki bir
Kız, "Ne münasebet" der gibi bakıyor ve "Bunlar
ölçüde başarılabilir.
orijinal deri...İndirimli fiyatı 180 lira." diyor.

Abimizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına


Verdiğini hatırlamayan ve denk geliyor;
aldığını unutmayanlar
- Olur mu hanımefendi, altında "Size 43"
kutsal insanlardır.  yazıyor...

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 79 -

Perspektif fısıldayan havası, çıldırtıcı kokusu, renk renk


Rafael Algranati
zakkumları, baş kaldıran ortancaları, yeni
r.algranati@yahoo.com sürgünler veren limon selvileri ile tahrik olur, arzu
ile titreyen bedenimizi sevdiğimizin kollarına
Haydi İzmirliler Çeşme'ye!.. bırakıveririz... Ailenin her ferdi sımsıkı el ele verir
Yalnızca iki ay kalır, on iki ay dolu dolu yaşarız birbirimizin gözünün ta içine baka baka Çeşme ile
biz İzmirliler Çeşme'yi... Ömür boyu süren gizli ihanet ederiz birbirimize!.. Sevişiriz... Bir daha...
bir aşk, zaman zaman acı veren bir tutku, hiç Bir daha... Hiç bitmesin isteriz sevişmelerimiz.
bitmeyen bir özlemdir Çeşme bizler için. Bahar Denizin kokusunu önüne katan esinti, yelesine
öncesi yere, suya, havaya düşerken, yüreklerimize tutunan bir melodinin son nağmelerini taşır
de düşen cemre ile başlar o dayanılmaz Çeşme kulaklarımıza. İçimizden geldiği gibi mırıldanırız
özlemi. Günler geçtikçe gitgide yükselir. Bir Pazar derinden gelen güfteyi :
sabahı yatağımızda gerinerek uyandığımızda bir Bir günah gibi gizlerim seni
bakarız ki kalbimizin sol karıncığı "çeşş", sağ Kimse görmesin seninle beni
karıncığı ise "şme" diye pompalamaktadır kanı Özlerken içim güler gözlerim
damarlarımıza. Nabzımız artar... Tansiyonumuz Bir günah gibi gizlerim!..
yükselir. Kulaklarımızda zonklar kalp atışlarımız...
Çeşş-şme çeşş-şme çeşş-şme... Dayanılmaz hale İzmirliler bilir Çeşme'nin herkese göstermediği
gelince de herkesten gizlenen bir günah dönemi gerçek yüzünü!.. Her defasında ilk defa
başlar İzmirlilerde. Hafta sonu kaçamakları!.. anlatılıyormuş gibi kış boyunca aile meclislerinde
ballandırıla ballandırıla anlatılanları o kadar iyi
Kimsecikler yoktur etrafta!.. Yalnızca biz ve o!.. özümsemişlerdir ki, yaşı yetmeyip aklı
Birbirimize sımsıkı sarılır, bizi özlediğini
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 80 -

yetenlerimiz bile o dönemleri yaşamışçasına kopardı hepimizden.


bilirler gerçek Çeşme'yi.
Manzara kahvesinin yokuşundan aşağıya
Bildim bileli hiçbir şey alıkoyamadı İzmirliyi sallanmaya başladığımızda ise, otobüsün sabit
Çeşme'den. Hiçbir zorluktan yılmadı. Hatırlarım, pencerelerinin üstündeki sürgülü havalandırma
burunlu otobüslerle üç saatte gidilirdi eskiden pencerelerinden kekik, anason, lavanta karışımı
Çeşme'ye... Tepe Kahve yokuşunu homurdana tarifsiz bir koku girmeye başlardı!... Çeşme
homurdana kazasız belasız tırmanabilen otobüsün kokusu!.. Anlatılamaz... Tarif edilemez...
yolu bitmiş sayılırdı. Bazılarımız yokuşun başında Unutulamaz da!.. Ciğerlerine tek bir nefes bile
iner otobüsün yanında yürürdük, yükü hafiflesin, çeken kişi, müptelası olur, ömrünün son saatine
rahat çıksın diye. Yolun bir yerlerinde "U" kadar unutamaz o kokuyu!..
şeklinde 5-6 metre derinliğinde bir göçük vardı.
Ya şimdi korumaya alınmış olan sakız ağaçlarını
Herkes iner, şoförün, göçüğün bir kenarından
bilir misiniz Çeşme'nin?.. Kiralanan eşeklerle
diğerine uzatılmış olan iki kalası kontrol etmesi
gruplar halinde gidilirdi sakız toplamaya... O
beklenirdi. Herşey yolunda ise önce yolcular
zamanlar eşeğe tek başımıza binmek, uçak
geçirilirdi karşıya. Her geçmeye başlayanın duası,
kullamak gibi birşeydi bizim için. Ağaçların
geçenin sevinç çığlıklarına karışırdı. Sonra da
gövdelerinden dikkatle ayırdığımız sakız
muavin karşıya geçer şöföre yön verirdi. O
damlalarını annelerimizin hazırladığı bembeyaz
kocaman hantal otobüs, direksiyonundaki bir
kolalı mendillerin içine koyardık. Parmaklarımız
turluk boşluğa rağmen bir akrobat gibi geçerdi o
yapış yapış olur, günlerce çıkmazdı...
iki kalasın üzerinden... Nefesimiz tutulur, aklımız
Topladığımız sakızlardan bir iki damlayı bir parça
dibe vururdu seyrederken!.. Arka lastikler de
balmumu ile birlikte ağzımıza atar, mis gibi kokan
kalastan kurtulup toprağa değince, devasa bir alkış
"sakız" çiğnerdik. Türkiye'de ciklete işte bunun
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 81 -

için "sakız" denir. Çeşme'nin damla sakızlı Birer mücevher gibi itina ile dizerler her birini
dondurması bütün dünyada ün salmıştır. Meşhur hazırladıkları kesekağıdına. Alacaklarını aldıktan
"sakızlı muhallebiyi" de Çeşmeliler keşfetmiştir. sonra da örterler yine incir yaprakları ile sepetin
Sakız reçelini de öyle!.. İncir tatlısını da yalnız dibinde kalanlarını. Küçücük bir düşünce farkı
Çeşme'de bulurdunuz. Çeşme'den dönüşte asırlık ile... Babalarımız serinde kalsınlar diye örterlerdi,
Rumeli Pastanesi'nden dostlara getirilen en değerli torunlarımız ise ortalıkta görünmesinler,
hediyelerdi bunlar. keşfedilmesinler, bizlere kalsınlar diye!..
İncir dedim de kulaklarımda yankılandı ezgisi : "Hadi kumru almaya gidelim" deyince etrafta
Baar-dacık, kafes arayanları da biliriz biz!.. Sabah
soğuk soğuk baar-dacık, kahvaltısında peynirlisini, öğle yemeğinde sucuk-
balları akıyor baar-dacık!.. peynirlisini, akşamına da -ayıptır söylemesi-
yengeni yeriz biz!.. Çıtır çıtır yengeni öyle bir
Sakın yanlış anlamayın, kimseyi küçümsemek yiyişimiz vardır ki, aşk dolu küçük ısırıklarımız
aklımızdan bile geçmez ammaa bir tek biz biliriz altında bedeninin çıtırdadığını duyar, eriyen
bardacık ile incirin farkını!.. Gayrıİzmirli yağlarının sızdığını görürsünüz. Hele hele, her
dostlarımız, manavın façaya dizdiği yeşil altın lokmasını zevkten inleye inleye ağzımıza teslim
sarısı iri iri incirleri kapış kapış götürürken, onları edişine şahit olursanız, delirirsiniz maazallah
gülümseyerek seyreden torunlarımız bile manavın hasetinizden. Her önümüze gelen kumruyu da
bir köşesinde bizleri bekleyen el yapımı eski bir yemeyiz biz... Bu işi bileninden yeriz yengeni!..
sepeti ararlar gözleri ile... Büyük olanını değil, Şaşıracaksınız ama öyle sandığınız gibi taze, çıtır
bardacığın balları akanını, yumuşağını, dibi olanı ile işimiz yoktur bizim. Kumru dediğin bir
çatlayanını seçmeyi öğretiriz biz torunlarımıza. iki gün kenarda durup rüştünü ispat etmeli,
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 82 -

olgunlaşmalı, eti sertleşmeli ki, kendine has çıkmak için branda bezine kat kat beziryağı sürüp
kıvamını bulsun ateşle başbaşa kaldığında... Ya güneşte kurutarak kendi ellerimizle yaptığımız
çay eşlik eder kumruya, ya da ayran!.. Arkasından botlar, avladığımız mercanlar, lidakiler, kupesler,
bir de "Lokma" ile cila çekerseniz var ya!.. dönüşte yapılan boklu kebaplar, Şifne'de çamur
Kıpırdayacak haliniz bile kalmaz!.. banyosu sefalarımız, Temmuz Ağustos aylarında
bile her akşam üşümemek için giydiğimiz
Temmuz ayı çıkar çıkmaz bir koku daha karışır
kazaklar, plajda geceleri yapılan mangal sefaları,
Çeşme'nin kokularına!.. İzmirlinin gözünü
Rasim Palas, Yeni Karabina, Alakuş... saymakla
bağlayıp havayı koklatsanız bile yeter!... Hemen
bitmez ki aşklarımız!..
mutfağa gidip hazırlığa başlar. Üç dakika bile
sürmez dünyanın en keyifli masasının hazırlığı... Ve biz her Çeşme'ye gittiğimizde ne yapar eder
Buzdolabından hiç eksik etmediği o mis gibi İzmir hala bunları yaşarız!.. Elimizden geldiğince!..
tulumunu alıp dilimler, bir tabağa iki domates ile
Haydi İzmirliler!.. Çeşme'ye!..
bir acur doğrar, üstüne etraf köylerin taş sıkma
filtrelenmemiş yemyeşil zeytinyağını gezdirir, Şimdi aşk zamanıdır
biraz tuz, biraz kekik, biraz da karabiber ekler, buz Aşk ömrün baharıdır...
gibi yetmişliği de koyduktan sonra masaya buyur Aşk gönüle dolunca
eder sizi!.. Bilir ki etrafta eşi benzeri olmayan Sevenler kavuşunca,
Çeşme Kavunu vardır. Yaşamak ne güzel!...

O kadar çok güzellikleri var ki anlatılacak!.. Siz de buyrun!.. Başımızın üstünde yeriniz var!..
Tırnak boyunda kınalı (manikürlü) bamyası,
___________________________________________________________
dünyada eşi olmayan bembeyaz acı kuru soğanı, 30.06.2010 Şalom Gazetesinde yayınlanmıştır.
uçsuz bucaksız plajı, kumu, denizi, balık avlamaya
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 83 -

Yansımalar Sevmedikleriniz. Sizi sevenler, sevmeyenler.


Raşel Rakella Asal
Sevmek istedikleriniz, sevemedikleriniz. Bağlı
rakelasal@gmail.com olduklarınız, bağı koparmak istedikleriniz. Kimi
anılardan büsbütün koparsınız. Kimi ile kopuk
Sahi, Neydi Geçmiş! kopuk bağlanmışsınızdır.
Eminim sizin de benim gibi düşüncelere daldığınız
anlar vardır. İnsan birdenbire hayattan kopar gibi
olur. Küçüklü büyüklü kopuşlarla geçer zaman.
Bir kentten, bir dosttan, bir sevgiliden, bir anıdan.
Sarsıldığınız anlar olur. Bu kopuk parçalar
çoğunlukla yeniden bitiştirilemez. Yaşanan
yaşanmıştır. Geçmiş geçmiştir. Ya da tersine
birleşir. Başka kopuşlara neden olmak üzere.
Artık, onlar, kırılan, durmadan kırılan, kırılması
bitmeyen bulanık zaman parçacıklarına dönüşür.
Bilemeyiz, nerden koptuğumuzu, ne zaman, niçin
koptuğumuzu. Fark etmeyiz bile. Bu kış İzmirli fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez’in
sergisini izlerken bir an o andan kopup,
Anılar da böyledir. Onlara dalınca insan hayattan çağrışımlarla uzaklarda kalmış çocukluk günlerime
kopar gibi olur. O ana bağlanırsınız. Bir şeyleri çekip gittim. Anımsadığım, küçücük bir çocukken,
bitiştirirsiniz. Yolları, evleri, yüzleri. Sürü sürü. beş altı yaşlarında olmalıydım, anneannemle çok
Boy boy. Yaşlısı, genci. Sevdikleriniz. sık ziyaret ettiğimiz mekanlardan biriydi Karataş
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 84 -

semtindeki aile evi. Aklımda kalan, belleğimde yer bana. Oysa çocuk halimle can atardım onlara
edinmiş, gözüme ilişen onca görüntü gerçek katılmaya.
boyutuna geldi. Bir an için solgunlukla
canlandırılmış bir dizi fotoğraf karesi gibi kısa,
incecik ve yarı saydam görüntüler belleğimde
canlandı. Özellikle insanlar belirsizdi. Aslında
şekil o kadar silik ve biçimsiz ki ona ne ad
vereceğimi bilmiyordum, yalnızca insan karaltıları
vardı. Avluda asılı çamaşırlar, oyun oynayan
çocuklar. Bir de anneannemin telaşı vardı.
Birilerine bir şeyler anlatıyor. Hep o konuşuyor,
karşısındakiler de onu can kulağıyla dinliyorlar.
Anılar her neyse, nerede gizlendilerse, bir şekilde
dışarı çıkmak için hep tetikte ve uyanık görünseler Birol Üzmez, İzmir kortejoları ve içlerinde
de bulanık kareler canlandı gözümde. Ama kesin yaşayan hayatları fotoğraflayarak unutulmuş bir
olarak bildiğim bir şey vardı. Biz oraya gitmişsek, geleneği belgelemek istemiş. Yok olmaya yüz
mutlaka çözülmesi gereken bir sorun vardı. Bana tutmuş bu yaşamlardan insanları haberdar etmek,
da kapı önündeki divanda oturup avluyu izlemek İzmirliler’in hafızasını tazelemek, insanlara bu
düşerdi. Oradaki insanların yaşantıları ile benim komşuluğu, bu dayanışmayı hatırlatmak istemiş. O
yaşantımın iç gerçeği farklıydı. Bunu çocuk küçücük odalara sığan kocaman yaşamları
aklımla anlayabiliyordum. O çocuklara anlatmak istemiş.
yaklaşamadan yalnızca onları seyretmek düşerdi

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 85 -

İzmirli yazar Tarık Dursun K kortejolardaki


hayatları kaleme alır “Rızabey Aile Evi” adlı
romanında. Tarık Dursun K’nın gençlik yıllarında
Joya adında bir sevgilisi varmış. Joya’nın ailesi de
İzmir’i terk edence aşkları da yarım kalmış. O
günleri şöyle anlatıyor Tarık Dursun K:
“Yahudiler İzmir’i terk edecekleri gün, bütün
kentin iç organlarının bir çengele asıldığını ve
içinin boşaldığını hissettim, sessizleşti şehir, önce
onlar, sonra boyozlar, sonra sübyeler gitti”.

Kortejolar, bir zamanlar Sefarad Yahudileri için


bir sığınma yeriydi. Aynı dili konuşup, aynı
gelenek ve töreleri paylaşan bu insanlar birlikte
yemek pişirirler, ortak tuvaletleri kullanırlar,
tulumbadan su çekerlerdi. Kadınlar beraberce
çamaşır yıkarlardı. Zamanla İzmir’in Yahudi ruhu
sindi kortejolara. Sonra sonra, İsrail devletinin
kurulmasıyla, buradan ayrılıp, İsrail’e göç edince
yerlerini her milletten kentli yeni yoksullara
bıraktılar.
Zamanla aile evleri bir bir yıkılıp, yerlerine

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 86 -

apartmanlar dikildi. Günümüzde çoğu yıkılmak yatmakta, aynı tabaktan yemekte, aynı bardaktan
üzere olan son kalan aile evleri yine kentin en içmektedir. Haftada bir kez çamaşır
yoksullarını barındırıyor. İşte Birol Üzmez değiştirilmektedir.”
fotoğraflarıyla bu yaşamı belgeliyor.
Yahudi ve Yahudi olmayan gözlemcilere göre, bu
Şu anda İzmir kent kültürü üzerine yapmakta dramatik yoksulluk ve yıkık dökük yaşam
olduğum bir çalışma beni Henri Nahum’un “İzmir koşulları, beraberinde sağlık ve fiziki görüntünün
Yahudileri” adlı kitabına götürdü. O kitaptan bozulmasını da getirmiş. “Erkeklerin yüzleri
okuduklarım ile bugünkü İzmir Yahudi cemaatini çökmüş” diye kayıt düşmüş biri; “Kadınlar kısa
karşılaştırınca, İzmir Yahudileri olarak ne kadar boylu, sıska ve solgun” diye yazmış bir başkası.
yol kat ettiğimiz anlaşılıyor. Sizlerle okuduklarımı
paylaşmak istiyorum. Bakın Henri Nahum neler Henri Nahum’a göre 19. yüzyılın ortalarını
yazmış: yansıtan bu görüntü, 20. yüzyılın başlarında da çok
fazla değişmez. Zamanla onlara bir yük daha
“19. yüzyılın ortasında, Osmanlı Yahudileri’nin biner, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra
tümü acınacak durumdadır. Avrupalı başlatılan Türkleştirme kampanyası nedeniyle,
gözlemcilerin hepsi, Yahudi mahallesindeki Ladino dilini konuşamaz olurlar.
sefaleti, yıkık döküklü, evlerin pisliğini, nüfus
fazlasını, aynı şekilde tarif etme konusunda Geçmişten günümüze bakınca böyle yoksul insan
hemfikirdir. Yahudi gözlemciler de aşağı kalmaz manzaralarına artık Yahudi toplumunda
(…) On-on iki kişilik aileler, bir çeşit hava rastlanmadığına seviniyor insan. Elimizdeki
deliğinin aydınlattığı sağlıksız mekanlarda değerlerin farkında mıyız? Yeterince sahipleniyor
yaşamaktadır. Ebeveyn ve çocuklar yerde muyuz kültürümüzü?

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 87 -

Şu anda hepinizi Çeşme’de o doyumsuz Pazar içinde yapılan faaliyetlere bir ilgisizlik, bir
kahvaltı sofralarında, veya Alaçatı plajlarından kayıtsızlık izliyorum. Aynı kaygıların İstanbul
birinden denize girerken, Ayagorgi’de Yahudileri için de geçerli olduğunu Şalom
güneşlenirken veya Kumrucu Şevki’de Çeşme’ye gazetesinden okumak beni derinden üzüyor. Ve
özgü, lezzetli kumrularınızı keyifle yerken inanın sizler için, çocuklarımız için, torunlarımız
düşlüyorum. Ya geceler? Artık deniz de başkadır, için kaygılanıyorum. Ayrıca size bir müjdem de
mehtapta…Terasta, bahçede denizin esintisini, buz var! Önceki yıllar İstanbul dahil olmak üzere
gibi biranın serinliğini solursınız. Avrupa başkentlerinde kutlanan Yahudi Kültür
Günü, önümüzdeki Eylül ayında ilk kez İzmir’de
Sayfiye demek ‘dingin’, ‘asude’, ‘sakin’ ve gerçekleştirilecek. Bu günü tüm kentle, İzmirli’yle,
‘huzur’ lu bir ortam demek. Huzurlu bir mavi hep birlikte kutlayacağız. Yahudi’si, Müslüman’ı,
dünya demek. Sayfiye yerlerini derin sessizlik Hıristiyan’ı, akademisyeni, bilim adamı, fotoğraf
adaları olarak düşünürüm. Düş kurulan, sanatçılarımız ile kültürümüzü, mutfağımızı,
fısıldanılarak konuşulan, en kızgınlıklarımızın bile müziğimizi tanıtacağız. Siz de eminim, benim
asla bağırmadan söylendiği bir başka dünyadır, kadar bu günü tanıtmaktan gurur duyacaksınız.
sayfiye mekanları. Kış yorgunluklarının atıldığı, Katılımlarınızla anlam kazanacak bu günde
insanların rahatlamaya gittikleri dinlence hepinizi görmek umuduyla.
yerleridir. Dinlencenin verdiği rahatlıkla yeni yeni
düşünceler filizlenir içinizde, canlanır, Sevgi ile kalın.
yenilenirsiniz. Ben sizden bir ricada bulunmak
istiyorum. Tatile giderken, kendinize şöyle bir
soruyu yöneltmenizi istiyorum. Ben kendi
kültürüm için ne yapabilirim? Ne yazık ki cemiyet
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 88 -

One Minute ilerledik. “Kan” da döküldü tabi. İstanbul’daki


Avram Aji / İzmir
Sinagoglarımıza yapılan hain saldırılar, öldürülen
ajiavram@gmail.com işadamlarımızı nasıl unutabiliriz ki? Bir
kısmımızın Yurt bildiğimiz yerden kalkıp göç
Kuzuların Sessizliği etmelerinin bir nedeni de bunlar değil midir?
Benim çocukluğumda yani ellili yıllarda YAHUDİ Ancak dikkate alınmayan veya hafızalardan
kelimesi küfür gibi bir şeydi. “Pis Yahudi” ya da kaydının silinmesi arzu edilen devasa bir Sabetay
“Korkak Yahudi” sözcüklerini etrafımızdan sıkça Zvi müritleri var. Biz her ne kadar onları şahsen
duyar, gürültülü bir yer oldu mu “Havraya tanıyamıyorsak da, onlar da kendilerini bize
çevirdiniz burayı” deyiverirlerdi. tanıtamıyorlarsa da onlar da kendilerini Yahudi
olarak tanımlıyorlar. Bizlere de hangi gözle
Bize adımızın neden değişik olduğunu baktıkları meçhul.
sorduklarında gözlerimizi indirir MUSEVİYİM
derdik kendimizi tanımlamak için; o meşum Kendileri için sarf edilen muhtelif isimlerden
kelimeyi kullanmamak için. Bugün biraz da olsa Sabetaycı gibi, Selanikli gibi adların çoğunu haz
bir şeyler değişti. Bunda gerek İstanbul'daki etmediklerini bir vesile ile öğrendim. “Dönme”
yöneticilerimizin, gerek Hahambaşılık, gerek gibi daha çirkin ve hatta aşağılayıcı adlandırmalara
Cemaat Bakanlığı olsun, 500.Yıl Vakfı’nın ve da çok içerlediklerini tahmin ediyorum. Ama üç
onlara ilave bir çok Yahudi iş adamımızın, yüzyıldır kendilerini neden ikinci sınıf vatandaş
düşünürlerimizin inanılmaz gayretleri ve gibi görmekte ısrar ettiklerini anlamakta çok
mücadeleleri var. İzmir’de de elimizden geleni güçlük çekiyorum.
yaptık sanıyorum. Elli yılda bir karınca boyu
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 89 -

1950’li yıllardan bu yana Türkiye'de hızla bilemiyor, ancak çok abartılı olduğunu tahmin
yükselen “antisemitik” söylemler ve nefret ediyorum. Ilgaz Zorlu'nun kitabı yayınlanmadan
ifadeleri hepimizi ziyadesiyle üzüyor. Ancak bu önce makalelerini okumuş idim. Ama yine de bir
bizim yüz yıllardır ezik büzük, horlanmış, dönüşümü tetikleyemedi. Sanki utanılacak bir şey
aşağılanmış yaşamaya razı olmamızın sonucu. varmış gibi.
Amele taburlarını oluştururlarken de, varlık
vergisini zorla alırlarken de sesimizi çok Bu insanlar anladığım kadarı ile tebdil yaşamaya
yükseltememişiz. Vergilerini ödeyemeyenlerin çok fazla alışmışlar. Bizler daha doğar doğmaz
Aşkale'ye zorla çalışmaya gönderilmelerini de nüfus cüzdanımıza "musevi" damgasını yiyince
durduramamışız. 6-7 Eylül 1955 de yağmalanan - artık onunla beraber yaşamaya alışıyoruz. Askerde
üstelik devlet eliyle organize edilmiş- yüzlerce binlerce defa avazım çıktığı kadar “azteğmen!
işyeri karşılığında hakkımızı arayamamışız. AVRAM AJİ emir ve görüşlerinize hazırdır
Verilen sözler tutulmamış. Tazmin edilmemişiz. komutanım" diye bağırdım içtimalarda...
Aynen Çingenelerin durumu gibi… Geçenlerde Mecburen!... Alışık olmayanların da kulakları
Manisa/Selendi'den tüm Çingenleri kovaladılar, alışıyor zamanla. Bazıları hayatında ilk defa
ancak tüm devlet erkanı, yazılı ve görsel basın karşılarında bir Yahudi görüyor.. Ve de hayret
herkes Çingene kelimesinin yerine Roman ediyorlar! Aynen onlar gibiyiz; iki elli, iki ayaklı.
kelimesini kullanmaya çok çok dikkat etti. Şaşırıyorlar tabi.

Soner Yalçın’ın EFENDİ kitabının ana temasını Geçenlerde bölük komutanım 35 sene sonra beni
oluşturan tanınmış Sabetaycılar hakkında araştırmış bulmuş. Ziyaretime geldi. Askerlik
yazılanların ne kadarının doğru olduğunu günlerinde bana mesafeli ve kıskanç bir tutum

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 90 -

içerisinde idi. Geldiğinde sarıldık öpüştük. Beni serisini okursanız Hz. Muhammed'in yaşamı
unutamadığından bahsetti. Ne kadar saygılı ve konusunda ne kadar da yanlış bilgilendiğimiz de
görgülü olduğumuzdan etkilendiğini itiraf etti. ortaya çıkıyor.

Sabetay müritlerinin de artık daha fazla bu Küba isyanını gerçekleştiren Fidel Castro milli
tiyatroyu sürdürme zorunda olmadıklarını kahraman. Ama Bolivya isyanında yenik düşen
düşünüyorum. Kendilerini Yahudi hissedenlerin Che Guevera hiç bir şey. Atatürk padişahlığa karşı
dinimizi dolu dolu –kendi ritüellerince– başlattığı isyanda başarılı olmasaydı -Patrona Halil
yaşamamaları için bir neden yok. isyanı gibi- tarih dersinde kısa bir paragrafta adı
geçecekti belki. Ama başarılı olunca milli
Kaç kişi olduklarını bilemiyorum. Ama okuduğum kahraman oldu. Aynı şekilde Gandi, aynı şekilde
yerlerde zikredilen sayılar inanılmaz yüksek. En Mandela, aynı şekilde Lech Walessa başarılı
çok üzüldüğüm konu ise Sabetay Zvi'ye ait olan isyancılar listesinde.
Mezarlıkbaşı'ndaki evi olduğu gibi terk edilmiş bir
vaziyette duruyormuş… Çok acıklı. İnşallah en Ve buna karşın adı unutulmuş milyonlarca
kısa zamanda restore edilir. başarısız isyancı...

Peygamberlerin hayat hikayeleri ve başarıları ile Hoşgörü edebiyatı ile bizleri avutmaya kalkanlar,
gurur duyma isteği vardır insanın doğasında. Ama canları pahasına dinlerini değiştirmek zorunda
yaşanan gerçekler hiç böyle değil. Hz. Musa vaat kalan “dönmeleri” göz ardı ediyorlar.
edilmiş topraklara giremedi. Hz. İsa çarmıha
gerildi. Turan Dursun'un "Din Bu" adlı kitaplar

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 91 -

Çuvaldız farketmiyor!.. Günün olayları ve evvelki günlerin


Rafael Algranati
izlerinin geçit töreni başlıyor. Sorular... Sorular...
r.algranati@yahoo.com Sorular... Dizi dizi sıralanıyorlar, zor bela birini
def edince, diğeri sinsice alıveriyor bir öncekinin
Sorular.. Sorular!.. yerini. Onlarla cebelleşirken TV'ye bakıyor ama,
Her sabah bir tiyatro sahnesinin içine uyanıyoruz ne görüyor ne de duyuyorum.
sanki... Gazetelere göz atmaya başlar başlamaz, Kader dedikleri bu mudur acaba?
rolümüz başlıyor... Başlığı okuyor, işimize
gelmediği için içeriğini es geçiyoruz. İkide bir, birilerinin ortalığı birbirine katması ile
Okuduğumuz diğeri canımızı çok sıkıyor ama, sürekli canımız sıkkın, yüreğimiz kırgın, beynimiz
kendimize bile belli etmiyoruz. Saatler yavaşça düşünmekten bıkkın mı olmalı?
geçmeye başlıyor!.. İçimiz kan ağlıyor ama,
gülüyoruz... Sancımız var kıvranıyoruz ama, hiç Gülümsemeyi unutmalı mı artık dudaklarımız?
açık vermiyoruz... Hiç aklımızdan çıkmıyor ama, Kaygılarımız karartmalı mı hep yaşamımızı?
hatırlamıyor gibiyiz.. Bakıyor ama, görmüyoruz... Gelecek için endişeler mi sarmalı artık
Dinliyor ama, duymuyoruz... Var ama, yok!.. düşüncelerimizi? Tedirginliğimiz, içimizden taşan
İçimizde bir güç, akşama kadar yaşayacağımız cümlelerde yerlerini bulamamaları için
bilinmezlerle dolu koca bir gün için korumaya kelimelerimizin kanatlarını mı kırmalı? Söylemek
alıyor sanki bizi... hatta haykırmak istediklerimiz kursağımızda mı
kalmalı? İstemimiz dışı gelişen ya da geliştirilen
Akşam eve döndüğümde ise durum değişiyor... 'akıllara zarar' olaylarda ille de taraf mı olmalıyız?
Koruyucu kalkanlarım iniyor. İniyor ama Siyah ya da beyaz mı olmalı artık bütün renkler?

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 92 -

Gökkuşağının ustaca birbirine harmanladığı huzur gün ünlem işaretini kaybetmiş. Alçak bir sesle ve
veren renkleri yeğliyor olamaz mıyız? Alev ile sesinin tonunu değiştirmeden konuşmaya
barut arasında mı sürdürmeliyiz artık sürekli başlamış. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye
yaşamımızı? Bu mu isteniyor bizden? seviniyormuş. Üstelik hiçbir şey onda en ufak bir
heyecan dahi uyandırmıyormuş. Bir süre sonra
Güneş, ağaçların yaprakları arasından süzülen soru işaretini kaybetmiş. Soru sormaz, sorgulamaz
hüzmeleri ile ısıtabilecek ve hayat verebilecekken olmuş. Hiçbir şey, ama hiçbir şey onu artık
evrene, söyler misiniz bana, bu yangınlar bu ilgilendirmiyormuş. Ne kainat ne dünya ne de
kavurucu çöl sıcakları niye? En acımasız tarafını kendisi umurundaymış. Birkaç sene sonra iki nokta
mı gösterecek güneş bundan sonra bekleyenlerine? işaretini kaybetmiş. Davranış ve nedenlerini
İlkokula giden çocuklarımızın gülen bir yüz ile başkalarına açıklamaktan vazgeçmiş. Ömrünün
resmettikleri suluboya resimlerdeki güneş, artık sonuna doğru ise elinde yalnız tırnak işareti
asık bir suratla mı çizilecek? Yağmur, berekete kalmış. Kendisine ait tek bir düşünce bile yokmuş.
dönüşebilecekken Tanrı'nın insanoğluna bahşettiği Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlayıp
verimli topraklarda, evlerimizin çatılarına kadar duruyormuş. Yaşamının sonuna geldiğinde...
ulaşan, bizleri birbirimizden ayıran, bütün düşünmeyi de, okumayı da unutmuştu artık.”
değerlerimizi silip süpüren bu seller, bu afet niye?
Bizler de her şeyimizi böyle tek tek kaybetmeli
Çoğunuz bilirsiniz anekdotu... miyiz? Karşılıklı restleşerek oynanan blöflü kumar
“Bir gün insan virgülü kaybetmiş... Cümlelerden masalarındaki pey, neden bizlerin kardeşlikleri,
korkar olmuş ve anlatımları basitleşmiş. Cümleleri dostlukları veya değerleri olmalı?
basitleşince düşünceleri de basitleşmiş. Bir başka Neler oluyor insanoğluna? Tanrının verdiği bu
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 93 -

dünya üzerindeki yaşam günlerimizi kardeşçe zaman gördüklerimiz ve yaşadıklarımız sayesinde?


yaşamak varken bu kavgalar, bu didişmeler, bu
çekememezlikler niye? Onca anlamsız İnsanoğlu ele ele veremeyecek ve cennete
davranışlarla neler kaybettiriliyor biz insanlara çeviremeyecek mi cehenneme dönüşmekte olan bu
farkında mısınız? Sevgiyi unutup nefretle mi dünyayı? İnsan olduğumuzu bilemeyecek miyiz
büyümeli artık çocuklarımız? "Sevgi" denilen artık?
doğuştan sahip olduğumuz en değerli temel "İnsan olduğumuzu bilemeyecek miyiz?.." Bu
duygumuzu da diğerleri gibi dondurup dipfrize mi cümle, kendini insanlığın gelişmesine adamış
kaldıracağız? İzmirli Can Arpaç üstadın ibret verici dizelerini
Sevmeyecek miyiz artık bir diğerimizi? anımsattı bana.
Etrafımızdakilerin bizim gibi yaşamaları için artık
gayret sarfetmeyecek miyiz? Karşılığında, onların Böyle Yazılmış... Böyle Yapılacak
gözlerindeki pırıltılarda bizlere tüm içtenlikleri ile
sundukları dünyanın en değerli ödüllerini artık 1.- Beşiktaş nüfusunda kayıtlı biri..
yakalayamayacak mıyız? Yani Ben…
Cilt 22
Kör mü bunlar? Göremiyorlar mı? Yetmiyor Sahife 48
sadece birimizin sıcakta ve güvende olabilmesi!.. 55 numaralı haneden.
Farkında değiller mi? Yetmiyor sadece birimizin Tâ… 1931 den
gülüp eğlenebilmesi!.. Sağlanamayacak mı insan Dünya’ya bırakılmış.
gibi yaşamak her birimize tüm sevdiklerimiz ile? Uyruğu : Türk
Kapımızı çalan hep "hüzün" mü olacak zaman Dini : İslam
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 94 -

Cinsi : Erkek. Tut ki O…


Ben hiçbir şey demeden Kütüksüz
Böyle yazılmış… Ciltsiz
Tek değişikliğe yetmiş gücüm Hanesiz.
Kara kaplı kütükte, Tâ… 1931 den
Onlar bekâr demiş Dünya’ya bırakılmış.
Ben evlenmişim!.. Uyruğu : Yok
Dini : Çok
2.- Berlin nüfusunda kayıtlı biri Cinsi erkek ama
Belki Sen… Bir yere yazılmamış.
Bizimki gibiyse kütükleriniz?
Cilt : X 4.- Üç erkek,
Sahife : Y Yani biz
Bilmem kaç numaralı haneden. Tâ… 1931 den
Tâ… 1931 den Dünya’ya bırakılmış.
Dünya’ya bırakılmış. Ya da onlar
Uyruğun Alman Üç ayrı yerde - Üç aynı doğumlu kız…
Dinin Hristiyan Altımız
Cinsin erkek yazılmış. Altmışımız
Sana da benim gibi Hepimiz…
Hiçbir şey sorulmamış!.. Kimseye sorulmadan
3.- Afrika ortasında biri Dünya’ya bırakılmış!…

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 95 -

5.- Tanrı katında kayıtlı biri Güzel Sözler


Belki Sen
Veya Ben
Ya da O… Eğer bile bile gücünüz yettiğinden daha
Bilinmez
azını olmayı planlıyorsanız;
Hangi cilt – hangi yaprakta yeri?
Ve herkes için aynı şey yazılmış
sizi uyarırım,
Adından gayrı… hayatınızın geri kalan kısmında mutsuz
Uyruğu : Dünya olacaksınız.
Cinsi : İnsan Kendi yetenek ve olanaklarınızdan
Dini : Önemsiz. kaçıyor olacaksınız.
ABRAHAM MASLOW
6.- Bize hiç sorulmadan
Böyle yazılmış kardeşliğimiz,
Böyle yapılmamalıydı bunca yıl. @@@
Ne denir...
İnsan olduğumuzu bilememişiz!.. Hayatı işe yarar bir şekilde kullanmak,
onu kendisinden daha uzun ömürlü
bir şey için harcamaktır.
WİLLIAM JAMES

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 96 -

Tarihimizden Son Osmanlı Hahambaşısı Haim Nahum’a göre1


Rıfat Bali
1915 yılında Bayonne’lu yaklaşık 50 Musevi aile -
rifat.bali@gmail.com her bir ailede yaklaşık beş fert- İzmir’de
yaşamaktaydı.2 Fransız Dışişleri Bakanlığı’na göre
I.Dünya Savaşı’nda bu insanlar “yaklaşık bir yüz yıl önce,” yani 1815
(Haziran-Ağustos 1915) yılında, İzmir’e göç etmişlerdi.3
İzmir Fransız Tebaalı Musevilerin
Tehcirin İlk Adımları
Tehciri
İzmir’deki Amerikan Başkonsolosu George
Osmanlı ve Ermeni tarihyazımında 1915, Osmanlı
Horton, anılarında “Britanya, Fransa, İtalya,
Ermeni nüfusunun tehcir edildiği ve kitlesel
Rusya, Belçika ve tabii ki Amerikan
katliama maruz kaldığı yıl olarak bilinmektedir.
menfaatlerinden” sorumlu olduğunu yazmakta.4
Ancak 1915 Haziranı’nın ortalarında, Tehcir
Almanlar, İzmir’de yaşayan İttifak Devletleri’ne
Kanunu*’ndan iki ay sonra, Osmanlı
mensup yabancı uyrukluların Osmanlı tabiiyetine
tarihyazımında pek bilinmeyen, Tehcir Kanunu’na
geçmeleri için baskı yapmaya başladıklarında
benzeyen ancak çok daha az şiddetli ve az sayıda
Başkonsolos Horton oldukça zor zamanlar
insanı etkileyen bir başka tehcir vakası cereyan
geçirecekti. Horton hatıralarında bu konudan şöyle
edecekti. Bu vakada, hedef kitle Osmanlı
bahsetmekte:
topraklarındaki Fransız, İngiliz ve Rus
uyruklulardı. Tehcir edilenler arasında Vali Rahmi Bey,5 Şark ve Avrupa zekâsının -ki bu
Bayonne**’dan gelip İzmir’e yerleşen Fransız şüphesiz Musevi atalarından miras kalmıştı- eşit
uyruklu Yahudiler de yer alacaktı. karışımından oluşan bir zekâya sahip son derece
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 97 -

dirayetli, despotik bir kişi idi. Uzun boylu ve son inanmadığını ve fırtınada dümeni sağlam tutma
derece dik duruşlu idi, keskin bakışları ve yüksek, konusunda son derece endişeli olduğunu keşfettim.
ince delikli Turan tarzı bir burnu vardı. Türklerde İkili bir oyun oynuyordu: bir taraftan hem
oldukça nadir bir vasıf olan keskin bir mizah Konstantiniye’deki yetkililerle arasını iyi tutuyor,
anlayışına sahipti. Rahmi Bey’le dostane diğer taraftan İzmir’in önde gelen İngiliz, Fransız
münasebetlerim vardı zira himayem altındaki ve İtalyanlarıyla iyi ilişkiler sürdürüyordu.
kişiler problemlerle karşı karşıya kaldıklarında bu Gerçekte, kendisine sık sık sert ve haşin davranan
problemleri halletme hususunda sahip olduğum tek Alman subaylarından nefret ediyordu.
kaynaktı.
Özellikle ihtişamlı evlerinde kendisini cömertçe
eğlendiren İzmir’in önde gelen İngiliz vatandaşları
ile dostluğu vardı. İştahı yerinde biriydi ve aklî ve
yürüme melekelerini kaybetmeden Avrupa veya
Şark içkilerinden epey fazla miktarda tüketebilirdi.

Konstantiniye’deki Almanlar, Enver’e ve Talat’a


İzmir’de yaşayan Müttefik Devletler’in
tabiiyetindeki kolonilere karşı daha sert
davranmaları için sürekli baskı yapmaktaydılar.
Rahmi sık sık hiç hoş olmayan emirler almaktaydı,
ancak yetkisi elverdiği ölçüde bunları tatbik
Kısa bir zaman sonra valinin Alman-Osmanlı etmekten kaçınıyordu. Bana samimiyetle
kuvvetlerinin nihai olarak zafere ulaşacaklarına siyasetinin bu olduğunu söyledi ve benimle
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 98 -

teşrikimesaide bulunmayı kabul etti. tabiiyetindeki kolonilerin demiryolundan uzak bir


mesafede bulunan bir yerde enterne edilmeleri için
Ne yazık ki Konstantiniye bu durumu fark edecek genel bir emir geldi. Vali, bana bu insanların
ve İzmir’deki ajanları aracılığıyla resmi Türk korkunç bir ıstıraba maruz kalacaklarını ve açlık
tatillerinde ve valinin konağında bulunmadığı veya çekeceklerini söyledi.
bulunmasının zor olduğu zamanlarda harekete
geçecekti. Alınan emirler açık bir şekilde kasıt ve “Önce serseriler, namussuzlar ve zavallılar ile
kin doluydu ve tek hedefi kurbanları rahatsız başlayacağım, daha sonra diğerlerine ulaşana
etmekti. En çok tercih edilen usul ani bir şekilde kadar kararda bir değişiklik olabileceği umuduyla
kolonileri bir araya toplayarak insanları yirmi dört sıradaki diğer kişilere yavaş yavaş ilerleyeceğim.
ila otuz altı saat boyunca ayakta durmaya Bu arada sen Konstantiniye’deki Birleşik Amerika
zorlandıkları karanlık mahzenlere atmaktı. Böyle sefirine bir telgraf gönder ve alınan tedbirlerin
hallerde bu insanları hürriyetlerine kavuşturmak insanlık dışı olduğu yönünde beyanda bulunarak
için bir at arabası veya araba bularak gece vakti müdahale etmesini talep et. ‘Tehcir başladı’ de.
Rahmi’yi aramam şart oluyordu. Nihayet bütün Bu, Almanların gözlerine toprak atacaktır” dedi.
gece boyu süren bir kovalamacadan sonra onları
Rahmi hiç yorumda bulunmayacağım aşağıdaki
hapishaneden çıkarmayı başardığımda bu
sıra dışı beyanı da ekledi:
muameleye tabi tutulan kişiler hiç de iyi bir
haletiruhiye içinde değillerdi. [Amerikan Sefiri Henry] “Morgenthau önce
Enver’e kapitülasyonların kaldırılması teklifinde
1915 yılının Mayıs ayında, Rahmi’nin başa
bulundu ve bu yönde hareket etmeye ikna etti.
çıkmakta zorlandığı ciddi bir durum ortaya çıktı.
Dolayısıyla İngilizlerin, Fransızların ve
Erkek, kadın ve çocuk bütün İttifak Devletleri
diğerlerinin Anadolu’nun iç kesimlerine
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 99 -

gönderilmeleri emrini iptal etmesi için Enver’i Cesur ve takdire şayan İngiliz din işleri zabiti
ikna etmeye kâfi derecede tesiri olacaktır.” Mister Brett‘i mahpuslara para ve gıda izninin
verilmesini talep etmesi için Cemal Paşa’ya
Bana denildiği gibi sefire telgraf gönderdim, ancak
gönderdim, ancak Cemal Paşa “Üç dört gün
şöyle cevap verdi: “Yarın Cuma ve Harp Nazırı’nı
bekleyeceğiz ve ne yapacağımıza karar vereceğiz”
göremem.”
sözleriyle onu reddetti.
Emir tabii ki tam da Cuma gününe rastlaması için
kasten verilmişti. Cumartesi günü, Rahmi’nin fikri
üzerine, Amerikan hükümetinin insanlık adına
müdahalede bulunması için yalvaran bir telgrafı,
Washington’a iletilmek üzere, Atina’daki Ortaelçi
Droppers’e gönderdim. Vali telgrafın Atina’ya
ulaştırılması işini üstlendi.

Bu adımların hiçbirinden bir netice çıkmadı, vali


daha da asabileşti ve kötüleşti. Haziranın on
sekizinci günü hali vakti kötü sınıfların tehciri
başladı. Önce hapse atıldılar ve kendilerine hiçbir
Yoksul sınıflardan yaklaşık yüz kişi, İzmir’den
yiyecek verilmedi. Valiye gıda konusunda ne
sekiz saatlik mesafede bulunan Kemalpaşa’ya
yapabileceğini sorduğumda “satın alabilirler” dedi.
yayan gönderildi. Bunlar arasında yaşlılar vardı ve
Hiç paraları olmadığı itirazında bulunduğumda
aralarından seksen yaşındaki birisi yol kenarına
“birbirlerinden borç alabilirler” diye cevap verdi.
düşerek öldü. Bazılarının evlerine sabah beşte
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 100 -

baskın yapıldı ve elbiselerini giymelerine bile Genel olarak himayem altındaki İzmir’deki İngiliz,
fırsat tanınmadı. Fransız, İtalyan kolonileri ve diğerleri, şiddet veya
açlık nedeniyle ölümle neticelenebilen aşırı bir
Bu zavallılara ekmek, peynir ve para ulaştırmak
işkenceye maruz kalmamışlardı. Sayıları kırk-kırk
üzere derhal konsolosluğun iki memurunu
beş bin civarında olan ve “Helen Rumları” olarak
Kemalpaşa’ya gönderdim. Vali tarafından bu
bilinen Kral Konstantin’in tebaası Rumlar da bu
şekilde acımasız muameleye tabi tutulan İttifak
işkencelere maruz kalmamışlardı. Rumlar
Ülkeleri tebaasının büyük bir kısmının Musevi
konusunda vali sık sık bana Kral Konstantin’i
olduğu kaydedilmelidir. Bu insanlar kirli
Türkiye ve Almanya’nın bir müttefiki olarak
hapishanelere kilitlendi, kendilerine yiyecek
gördüğü için onlara iyi davranmaya niyetli
verilmedi, dövüldü ve fazla miktarda para
olduğunu söyledi.
toplamadıkları takdirde Sivas’a yaya olarak
gönderilecekleri tehdidinde bulunuldu – bu, can Türk ve Alman zulmünün en dehşetli kurbanları,
çekişerek acı içinde ölmeye denk bir ceza idi. Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan altmış bin
reaya veya Rumlar idi. Bunlar katledildi, soyuldu,
Vali, Morgenthau’nun konuyu ciddi bir şekilde
evlerinden çıkartıldı, tecavüze uğradı veya orduya
Enver’e aktararak İzmirlilerin tehciri konusundaki
alındı ve hendek kazma veya benzer işlere verildi,
baskıyı durdurabileceğine kani idi ve bana şöyle
bunların çoğuna gıda veya kıyafet verilmedi.
dedi:
Çoğunluğu açlık veya açıkta kalma nedeniyle
“Bana her seferinde neden tehcire devam öldü.
etmediğim sorulduğunda Yahudileri tehcir
Britanya donanması sürekli olarak kıyıyı
edeceğim. Kendisi de [Morgenthau] Yahudi
bombaladığı için, bunların çoğunluğu tepelerde,
olduğu için bu belki onu uyandıracaktır.”
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 101 -

denizden açık bir şekilde görülecek bir alanda olan meblağı Türk altını olarak ödemek zorunda
hendek kazma görevine tayin edilmişti. idiler.6
Britanya’nın “Hendek kazan birçok işçi
_____________________________________________________________
bombalandı, birçoğu öldürüldü ve diğerleri Dipnotlar :
kaçmaya zorlandı” şeklindeki beyannameleri,
* Resmî adıyla “Vakt-i Seferde Icraat-i Hükümete Karşı Gelenler İçin
Türkleri oldukça eğlendirdi. Reayaların bazısı Cihet-i Askeriyece İttihaz Olunacak Tedabir Hakkında Kanun-ı Muvakkat”.
kuyularda ve bahçelerde kazılan deliklerde aylarca ** Bayonne Fransa’nın en güneydoğusunda Basses – Pyrénées bölgesinde
yer alan muhkem bir şehirdir. Bayonne’daki ilk Musevi yerleşimi, İspanyol
gizlenmeyi başarmıştı. Bunların birçoğunun ve Portekiz kökenli Marrano’lardan oluşuyordu. Bkz. George Levitte,
yerlerini biliyordum. “Bayonne”, Encyclopaedia Judaica, (Kudüs: Keter Publishing), cilt 4, s.350-
351.
1
Haim Nahum konusunda bkz. Esther Benbassa, Son Osmanlı
Sayıları az olmayan bu insanlar en şanslıları idi. Hahambaşısının Mektupları Alyans’tan Lozan’a, çeviren İrfan Yalçın,
Milliyet Yayınları, 1998.
Kayık ve sandallarla Yunan adalarına kaçtılar. 2
Henry Morgenthau, United States Diplomacy on the Bosphorous: The
Diaries of Ambassador Morgenthau, 1913-1916, Ara Sarafian’ın “Giriş”i
ile, (London, New Jersey: Gomidas Institute), 2004, s. 289.
Sayıları on iki bin kadar olan Ermenilere bu sefer 3
National Archives and Records Administration, College Park, Maryland,
reayalara zulmedildiği gibi zulmedilmedi. (kısaca NARA), RG 59, 867.4016/113 sayılı, 14 Ağustos 1915 tarihli
mektup.
Türklerin siyaseti “milli müdafaa” için 4
George Horton, Recollections Grave and Gay, The Bobbs-Merrill
Ermenilerden mümkün olduğu kadar çok para Company, Indianapolis, 1927, s. 219.
5
Rahmi Bey Mayıs 1919’da İngilizler tarafından Malta’ya sürülecek ve
sızdırmaktı. 1922’de serbest bırakılacaktır.
6
George Horton, a.g.e., s. 220-225.

Ermeniler çoğunlukla hali vakti yerinde varlıklı Toplumsal Tarih Şubat 2010 sayısında yayınlanmıştır.
kişilerdi ve sıklıkla listeleri hazırlanıyordu. Bu
listelerde yer alanlar isimlerinin karşısında yazılı Devamı Gelecek Sayıda..

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 102 -

Yahudilik Bilinci gücünden başka değişiklik yapmaya muktedir hiç


Mordo Ovadya / Israel
bir gücün olmadığını öne sürmektedir .
shiyaya@netvision.net.il

Bu açıklamalara rağmen neden bu gerçeklerin


İşleyen Güç tersini görmekteyiz. Yaradan'ın özelliklerini ve
A'KOAH A'POEL yeryüzündeki hakimiyetini inkar eden güçlerin
varlığını neden görüyoruz?
Ondan Başkası Yoktur
Eyn Od Milvado Bu sorunun yanıtını anlamak için, insanların
doğasında var olan bencillik duygusuyla ilgili bazı
Bu söz açıkça evrenin tümünde Yaradan'ın saptamalarda bulunmak gerekir .
gücünden başka güç olmadığını söylemektedir.
Yaradılışı kapsayan en ufak atomlardan en büyük İnsanın doğasında var olan bencillik duygusu,
galaksilere kadar her şeyin O'nun hakimiyetinde insana sanki her şeyi biliyormuş, her şeye hakim
olduğunu ''Eyn Od Milvado'' sözünde görüyoruz. olabiliyormuş hissini verir. Oysa durumun böyle
olmadığını, aslında hakimiyetin insanda
Bu sözün içeriğini incelediğimizde, daha derin bir olmadığını, insanın kendi doğal öz yapısında en
gerçekle karşılaşıyoruz. Her şey onun hakimiyeti ufak bir değişikliği yapmasının, Yaradan'ın
altında olmakla kalmayıp, yukarıda belirtildiği gibi yardımıyla gerçekleştiğini anlamamızı sağlamak
en ufak atomdan en büyük galaksiye kadar var içindir. Yaradan kendi isteğiyle bencilliğimizde
olan her şeyde gördüğümüz değişiklikleri yapan baş gösteren bozuk alışkanlıkları onarmak için,
tek güç Yaradan'ın gücüdür. Rav Aşlag onun insanları onarmak için böyle davranmaktadır .

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 103 -

Biz insanlar, maneviyat alanında henüz taş İnsanların manevi alanın dışına itilmelerinin
devrindeymişiz gibi gelişmemiş ilkel bir dönemde yararlı ve faydalı bir amacı olduğu muhakkaktır.
yaşıyoruz. İnsanlar bu dışa itilmelerin ardından bu ikili
mücadeleyi tamamen kaybettikleri hissine
Bir benzetme yapmak gerekirse, henüz üç aylık kapılarak, Yaradan'a, Yaradan'ın yüceliğine
bebekler gibi kendi ayaklarımız üstünde yaklaşmanın kendi gücüyle ve kendi imkanlarıyla
duramıyor, yürümeyi bir kenara bırakın kendi mümkün olamayacağını anlar.
gücümüzle ayakta durmayı bile beceremiyoruz.
İnsan, devamlı olarak manevi alanın dışında
Bir tarafta gözle göremediğimiz manevi dünya, kalmanın korkusuyla, kendisine yardımcı
diğer tarafta hayatın dünyevi zevkleri!.. Bu ikili olabilecek tek gücün Yaradan'ın gücü olduğuna
mücadelenin sonunda her zaman alışkın karar verir. İnsan verdiği bu karar sayesinde,
olduğumuz dünyevi yaşantımıza döner ve bu Yaradan'a karşı yürekten bir talepte bulunur ve
döngünün sürekli tekrarlandığını görürüz. Manevi ondan, gözlerini ve kalbini açmasını, kendisini
alanda kısa bir süre kaldıktan sonra tekrar dünyevi gerçek bir şekilde maneviyata yaklaştırmasını
zevklere doğru yönlendiğimizi farkedince, manevi talep eder. Bu aşamaya varan insanların bencillik
bilinç alanına doğru ilerleme kaydedemediğimizi ölçülerinde bir değişime uğradıklarını görüyoruz.
anlar ve kendi iç dünyamızın dışında kalan manevi İnsanın bundan önce manevi alanda hissettiği dışa
üst dünyalara varmak ve Yaradana yaklaşmak itilmelerin onu bu değişik duruma getirmek için
yerine gerilediğimizi ve dünyevi zevklere olan Yaradan tarafından yapılmış olduklarını
düşkünlüğümüzün geçmişe kıyasla daha güçlü görmekteyiz.
olduğunu farkederiz.
Manevi alandan dışa doğru itilmeler, insana
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 104 -

manevi yönden ilerlemediğini ve yerinde saydığı Yaradan'la özdeşleşmemiş olduğunu görmesini


hissini vermesine rağmen, aslında amaç, insanın sağlamak içindir. Bu durumda insan hissettiği tüm
bulunduğu seviyede kalmasını önlemek, bu seviye bozguncu olgulara karşı ne kadar direnç gösterirse
için yetinmemesi ve manevi yönden gelişmesini göstersin ve maneviyat yolunda ne kadar ilerlemek
temin etmektir. Bu sadece insanın manevi yönden isterse istesin, kutsiyetten adım adım uzaklaştığını
gelişmesini sağlamak için aşabilmesi gereken bir görür. Bu durumda insan, devamlı bir şekilde
süreçtir. Bu süreçte Yaradan kendisine Yaradan'a karşı çeşitli taleplerlede bulunarak
yaklaştırmak istediği insanlara, manevi dünya halinden şikayet eder ve Yaradan'ın kendisine
bilincinden dışa itmeler aracılığı ile tamamen karşı göstermiş olduğu bu davranışlarını ve
kendi insiyatifi ile karar verebilmesi için o insana kendisini neden her zaman redettiğini anlamaz.
yüce kattan yardım gönderir. Yaradan bu yardımı Böylece insan, manevi alanda bir yer
yalnızca dünyamızın bilinç seviyesinden daha tutamayacağına hatta böyle bir ümit bile
yüksek bir bilinç seviyesine içtenlikle yükselmek olmadığına kanaat getirir. İşte insan ancak bu
isteyenlere gönderir. safhalardan geçtikten sonra, ben maneviyat alanına
sadece Yaradan'ın yardımı ile yaklaşabilirim
Daha yüksek bir bilinç seviyesine yükselmek kanaatine varır.
isteyen insanlara yapılan yardımların, bizim
mantığımızın aksine çalıştığını da belirtmek Burada açıkça görülüyor ki, insana gönderilen
gerekir. Şöyle ki yükselmeye adaylığını koyan düşünceler ne olurlarsa olsunlar, tek bir yerden
insana, tüm yaptıklarının yanlış olduğunu ve kaynaklanmaktadırlar. Göklerin ve yeryüzünün tek
maneviyata yaklaşamadığını göstererek, hakimi O'dur ve ''Ondan başkası yoktur!..''
Yaradan'ın özellikleri hakkında yanlış düşünce ve
fikirler ileri sürmesini sağlar. Tüm bunlar insana Hepimizin bildiği gibi yaşadığımız bu dünyevi
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 105 -

ortamda, çocuklar düşe kalka yürümesini yönettiğine inanmadığını gösterir ve başka ilahlara
öğrenirler. Biz yetişkinler de aynen çocuklar inananlardan biri haline gelir. İnsan her şeyin
gibiyiz. Manevi alandaki düşüşlerimiz, Yaradan tarafından yapıldığını düşünmeli ve
kalkışlarımızdan daha fazla olmasına rağmen, bunun tersini düşünüyorsa pişmanlık ve hüzün
manevi alana her giriş ve çıkış bizi ileri bir duymalıdır.
basamağa doğru itmektedir.
Tam bu aşamada insan, pişmanlık ve hüzünü
Kendisine gönderilen tüm bozuk (rahatsız edici) nelere karşı duyduğunu çözmek durumundadır.
işaretlere rağmen insan, devamlı bir şekilde bütün Yaradan onu manevi alandan, dünyevi düşüncelere
varlığıyla ve tüm düşünceleriyle Yaradan'a bağlı ittiği için mi üzülmeli, yoksa geçmişte değersiz
kalmalıdır. İnsan bu bağlılığını, kendini en kötü bulduğu şeylerle tekrar uğraşmaya başlamak için
şartların etkisi altında bulduğu zamanlarda bile heveslendiği için mi pişmanlık duymalıdır?
korumalı ve Yaradan'dan başka hiç bir gücün
hüküm sürmediğini, tek hükümdarın Yaradan İnsan maneviyata istekli olduğu zaman, manevi
olduğunu, onun gücünden başka hiç bir gücün bizi alana yükselmekte olduğunu sezmeye başlayınca,
iyi veya kötü yönde etkilemediğini bilmek maneviyatın tadını algıladığı zaman bile,
zorunluluğundadır. maneviyata varmak için Yaradan'ın beğenisini
kazanmış olduğunu bilmelidir.
İnsanlar bazen yeryüzünde Yaradan'dan başka
güçlerin var olduğu düşüncesine kapılarak, sadece Sonuçta anlamamız gereken şudur ki, Yaradan'ın
kendi iradesiyle hareket ettiğini düşünür. Şöyle ki beğenisini kazanmak veya kaybetmek, biz
daha dün maneviyat hakkında fikir sahibi olmak insanların elinde olan bir şey değildir. Bu işler
istemediğini düşünerek, Yaradan'ın evreni sadece Yaradan'ın elindedir.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 106 -

Bu aşamada aklımıza gelen bir soruya yer verelim. hesaplaşmalardır.


Neden bir insan Yaradanın beğenisini kazanıyor ve
neden Yaradan onu kendisine yaklaştırıyor, sonra Bencillik insanın özündedir. İnsanda bencillikten
da bırakıveriyor? Alışık olduğumuz dünyevi bilinç başka bir özyapısal değer yoktur. Çünkü bencilliği
sınırları içinde bu sorunun cevabını anlamaya ve almak arzusunu Yaradan yaratmış ve yaradılışı
gücümüz yetmez. Manevi bilinç sahibi olmayan ve dünyayı bu iki arzu ile doldurmuştur.
bir kişi bunları anlayamaz, ancak manevi alana
girdikten sonra insan bunları anlamaya başlarlar. Yaradan'ın insanı yaratmasındaki amaç insanı
kendisi ile bütünleştirmek ve insanı ebedi
Onarım (Tikun), insanın sadece "kendine almak" kılmaktır. Ancak bu şekilde insan Yaradan ile
arzusunu tamir ederek, "vermek" arzusuna çeviren özdeşleşebilecektir. İnsan Yaradan ile
bir olgudur. Böylece insan kendi bencilliğinin bütünleşebilmek için bencilliği reddetmek
dışına çıkarak ve kendisinde bir değişikliğe yer mecburiyetindedir. İnsan bencilliğinden
vererek, özgeci bir duruma dönüşerek başkalarının kurtulduğunda sadece bir tek şey için, Yaradanın
iyiliği için elinden geleni karşılık beklemeden amacı yerine geldiği için sevinmelidir. Yaradanın
yapar. amacı insanların durumunu iyileştirmektir. Bu
amacın yerine geldiğini gören insan Yaradanla
Tikun'un amacı biz insanların bu değişikliği bütünleşerek onunla ebediyen birleşir .
yapmasını sağlamaktır. Bu aşamada dikkat
edilmesi gereken, KARŞILIK BEKLEMEDEN
konusu olmalıdır. İbranice bu hususa A'avat
Hinam adını veriyoruz. İnsanı kendi bencil
düşüncelerinden arındıran işte bu
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 107 -

Pesah Bayramı, Yahudi ulusunun esaretten


kurtuluşunun öyküsünü simgelediğinden, ayni
zamanda da, Mesih'in gelmesi ile gerçekleşecek
kurtuluşu ve Yahudi Ulusu'nun yeniden ihya
Sabetay Sevi'nin edilmesi kavramı ile de örtüşür. Diğer taraftan,
Ardından Mesih'in gelmesi ile, Yaratılış inancında olduğu
Gad Nassi / Israel gibi bir karmaşanın açığa çıkacağı ve bunu takiben
karanlığın ışığa dönüşeceği, selamet günlerinin
başlayacağına inanılmıştır. Daha önce bu
Bir kalıntının yorumu: sütunlarda da belirttiğimiz gibi, Pesah gibi
Sabetaycı Kabala'da Yaratılış ve Mesih İlkbahar'da kutlanan Kuzu Bayramı, Mesih'in
gelmesini ve Evren'in yaratılışını simgeler. Büyük
Geçen sayımızda, bir olasılıkla da Pesah Bayramının temel anlamı
Selanik kökenli üzerinde yapılanmıştır. (bkz. "La Dulse"den "Kuzu
Sabetaycı bir ailede Bayramı"na, DIYALoG Sayı 7, Sayfa 80)
Kuzu Bayramı
sırasında kullanılmış Kanımıza göre, bahsi geçen tepsi, Sabetaycı
bir şölen tepsisini inancın temellerini oluşturan, Yaratılış ve
takdim ederek, bu Mesih'in gelişi kavramlarını ve bu iki kavram
ürünün Pesah tepsisi arasındaki ortak bağlantıyı temsil eden
ile olası benzerliğine sembollerden oluşmuştur.
dikkati çekmiştik.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 108 -

Davud Kalkanı girişinde, karşı karşıya yer almakta.


Tepsinin ortasında,
Sabetaycı inancın temelini oluşturan Zohar
ışınların saçıldığı altı
kabalasına göre, Yaratan'ın, iyi ve kötü olan iki
adet çiçek tablası ile
yüzü vardır. Sabetaycı kabalaya göre bu yüzler,
çevrili bir Davud
birbirleri ile mücadele halinde olan iki yılan
Kalkanı – Yıldızı –
tarafından temsil edilmektedirler. Mesih'in
gorülmekte. Sabetaycı
peydahlanacağı Ahiret Günlerinde, bu iki yılandan
düşüncede temel bir konumu olan, Luria
kötü olanı bu mücadeleyi kazanacak ve iyi yılana
kabalasına göre evren, Tanrı'dan saçılan ilahi
dönüştükten sonra, Yahudi Ulusuna kurtuluşun
kıvılcımlar tarafından yaratılmıştır. Tepsinin
kapılarını açacaktır.
merkezindeki görüntü, büyük bir olasılıkla, bu
olayı temsil etmektedir.
İbranice yılan anlamına
gelen nahaş sözcüğünün
İki yılan
ebcet hesabına göre
Sol-üst ve sağ-alt sayısal değeri, maşiah
tarafta, iki yılan başı sözcüğü ile
gözükmekte. Bu iki baş, eşdeğerdedir. Ayrıca
Davud kalkanının Sabetay Sevi, imzasını
etrafındaki çiçek yılan şeklinde atmış ve
tablaları ile özdeş olan bir iddiaya göre,
iki çiçek tablasının kendisini Mesih günlerinin yılanı olarak görmüştü.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 109 -

Ayrıca Zohar Kitabında geyik imgesi ile, da simgelemektedir. Buna göre, çiçek tablasının
İbranilerin Mısır esaretinden kurtulmaları girişindeki iki yılanın varlığını, Mesih günlerinde
aralarındaki ilişki işlenmiştir. Talmud Kitabına birbirleri ile mücadele edecek olan iki yılanı temsil
göre dişi geyiğin rahmi dar olduğundan, doğal bir ettiği şeklinde yorumlayabilmekteyiz.
doğum yapması mümkün olamamaktadır. Bu
yüzden, Yaratan geyiğin rahminin ağzını ısırıp Tepsinin üst-merkezindeki altı yılan figürü de
doğumu sağlaması için bir yılanı göndermiştir. herhalde, yılan alegorisi ile ilgili Sabetaycı inancı
Bununla ilgili olarak Zohar'da şöyle yazılıdır: vurgulama amacı ile işlenmiştir.

"Bu konuyu fazla kurcalama, Tepsinin alt-orta bölümünde, yılan figürleri


ve Tanrı'yı kızdırma." arasında, eski Türkçe harflerle, tepsiyi yapan
kişinin ismi, Abdülcenap, yazılıdır.
Bundan başka, Sevi sözcüğünün İbranice karşılığı
olan Tzvi sözcüğü "geyik" anlamına gelmektedir. Rozet

Bütün bu izahatlardan Tepsinin iki


çıkarabileceğimiz tarafındaki gül
sonuç, Mısır rozetlerinin de
esaretinden kurtuluşu Musevi mistik
simgeleyen geyiğin düşüncesi
doğumu, aynı zamanda, bağlamında
Mesihin gelmesi ile yorumlanması
gerçekleşecek kurtuluşu mümkündür.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 110 -

Tevrat'ın lirik yapıtlarından Şiirlerin Şiiri'nde şu Atasözlerinde Tezatlar


satırlara rastlamaktayız:

"Dikenlerin arasında bir gül gibi seni farkettim..."


Damlaya damlaya göl olur!..
Taşıma suyla değirmen dönmez.
Lurya Kabalasında ise, Mesih gelmeden "Yahudi
Ulusu'nun gözyaşları vadisi'nden geçeceği ve İyi insan lafın üstüne gelir!..
yolunda, dikenler arasında güller gibi dağılmış, İti an çomağı hazırla.
uluslar arasındaki kutsal ruhları seçeceği,"
yazılıdır. Bir elin nesi var, iki elin sesi var!..
Nerde çokluk orda bokluk.
Ayrıca çiçek veya gül rozeti, Pesah Bayramı
tepsilerinde sık rastlanan bir figür olup, Sabetaycı
inanca göre de Sevi'nin mesihliği de bir Pesah Fazla mal göz çıkarmaz!..
günü ilan edilecekti. Azıcık aşım, ağrısız başım.

Kervan yolda düzelir!..


En büyük insan, Balık baştan kokar.
kendini en çok sayıda insanın
Söz gümüşse, sükut altındır!..
yerine koyabilendir.  Sükut ikrardan gelir.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 111 -

Çağrışımlar Benden bir kuşak öncesine kadar, ilköğrenimin


Avram Ventura
temeli genelde Fransızcaydı. Türkçe okullarda,
avramventura@superonline.com nerdeyse bir yabancı dil gibi okutulurdu. Bu
yüzden anneannem ve onun yaşıtlarının, zaten çok
Bir Sis Perdesinin Ardında sınırlı olan eğitimlerinde Türkçeye yer
verilmemesi, evde ve çevresinde Judeo-Espanyol
Belleğin Tozlu Sayfalarında
Bölüm VI (Son Bölüm) ya da Türkçe deyişiyle Yahudi İspanyolcasıyla
konuşulmasının temel nedeni olmuştur. (Günlük
konuşmalarda yalnızca İspanyolca ya da Ladino
Judeo-Espanyol Dilinin olarak da kullanılıyor.) Bilindiği gibi bu dilin, en
Anımsattıkları az beş yüz yıllık bir geçmişi var. İspanya’dan
gelen atalarımız tüm gelenekleriyle birlikte
Yahudi İspanyolcası dillerini de bu güne kadar korumuşlar. Bu arada
Fransızca, İtalyanca, Rumca ve Türkçe sözcükler,
kimi zaman değişime uğrayarak günlük
Birçok araştırmacının buluştuğu ortak kanı,
konuşmalara yerleşmiş ve yeni bir dil olarak,
günümüze yakın bir dönem sayılabilecek bin
Judeo-Espanyol oluşmuş. Bir süre önce katıldığım
dokuz yüz elliye kadar olan yıllar araştırıldığında,
bir İspanya gezisinde, bana ilginç gelen şu oldu:
İzmir’deki birkaç yüzyıllık Yahudi sosyal
Konuşurken İspanyollar beni anlıyorlardı, ben de
yaşamının incelenebileceğidir. Bunun nedeni, bu
onları; oysa kullandığımız dil oldukça farklıydı.
yüzyıllar içerisinde, günlük yaşantıda büyük bir
Sözcüklerimizden birçoğu Cervantes döneminden
değişikliğin görülmemesi, gelenek, töre, dil ve
kalmaydı.
kültürün aynı düzeyde korunmuş olmasıdır.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 112 -

Yine bin dokuz yüz ellili yıllara dönüyorum. Eve Judeo-Espanyola olan kulak dolgunluğu, sınırlı
bir gazete ya da dergi alındığını, herhangi bir sözcüklerle de olsa anlaşabilmemiz,
kitabın okunduğunu hiç anımsamıyorum. Babam, anneannelerimizin bize sürekli olarak bu dille
maddi olanaksızlıklar yüzünden ilkokulu üçüncü konuşmalarından kaynaklanmaktadır. Bu
sınıfta bırakmak zorunda kalmış. Gece gündüz sözcüklerle, bu şarkılarla doldu kulaklarımız, bu
çalışmanın dışında uzun süre yaşamlarında bir dilin gelenekleriyle büyüdük. Aradan geçen bu
farklılık olmamış. Yalnız onlar mı? Yakın kadar yıl sonra, yaşı daha genç olan yengemin
çevremden tanıdıklarım, uzun yıllar toplumdan dışında, evde derslerime hiçbir yardım
uzak kalmışlar, kendi dar çevreleri içinde alamayışımı hüzünle anımsarım.
yaşamlarını sürdürmüşler.
Bugün kesin olarak şunu söyleyebiliriz: Bizler,
Müslüman Türklerle komşulukları, dostlukları yok sınırlı da olsa, bu dili tanıyan son bireyleriz!
muydu? Elbette, vardı. Hem de en iyisinden. Çocuklarımızın birçoğu, bu dile tümüyle yabancı
Yaşadıkları çevrenin sınırları içinde, herkes kalmış; torunlarımızın ise hiçbir şekilde ilgi
nerdeyse birbirinin geleneğine, yazgısına ortak göstermeyeceği kesindir. Okullarda alınan Türkçe
olmuştu. Müslüman, Musevi komşusunun inanç ve eğitimin yanında, Batı dillerinden en az birini
geleneklerini bilir, onun hassas olduğu konulardan öğrenmek için harcanan çaba, Judeo-Espanyol’u
uzak kalmaya çalışırdı. Erkekler, iş ilişkileri önemsiz kılmakta, gençlere bu konudaki
nedeniyle Türkçeye daha yatkındılar; oysa günlük çalışmalar hiç çekici gelmemektedir. Bu dilin
konuşmaların dışında bu dili kullanmayan yitirilmesinde bir sorumlu aranacaksa, bunun yine
kadınların, gerekli olduğu zamanlarda biz olacağımızı açıklıkla itiraf etmek gerekir.
zorlandıklarını anımsarım. Benim ve yaşıtlarımın

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 113 -

Judeo-Espanyol Şarkılar yazışmışız. İzmir’i zengin bir kaynak görmüş


olmalı ki, kentte bir süre kalarak belleği sağlam
Yıllardır Los Paşaros Sefaradis, Janet-Jak Esim ve yaşlıları aramış, onların seslerini teybe kaydederek
Erensya Sefaradi, Judeo-Espanyol şarkı geleneğini bunları değerlendirmeye çalışmıştı. Anımsadığım
canlı tutmaya çalıştı. Her birini büyük bir kadarıyla, yeterince şarkı toplamasına karşın, daha
beğeniyle izledim, çalışmalarını alkışladım. görüşemediği onca insanı geride bırakarak
Onlarla birlikte, şimdi de bu geleneği çağdaş bir ülkesine dönmeyi içine sindirememiş, benden
yorumla sürdüren ve bunu da etkili olarak ülke yardım istemişti. Hiç bilmediğim bu konuda ne
çapında yaymakta başarılı olan Sefarad’ı her yapabilirdim? Kolay, demişti. Bana pille çalışan
dinlediğimde, belleğim beni 1968–70 yıllarına teybini bırakacak, ben de zamanım oldukça yaşlı
götürüyor. insanları ziyaret ederek söyleyecekleri şarkıları
kaydedecektim. Doğrusu yeni bir konuyla ilgili bir
O yıllarda, Şalom Gazetesi’nin sürekli yazarı ve çalışma yapmak o günlerde bana ilginç gelmişti.
şair Madam Ester Morguez Algranti’yi sıkça Daha o ülkesine doğru yola çıkarken, ben elimde
görmeye giderdim. O ziyaretlerimden birinde, beni teyp, çalışmaya başlamıştım bile.
bir Amerikalı doktora öğrencisiyle tanıştırdı.
Doktora konusu Judeo-Espanyol ezgilerdi. Adını Günlerce yaşlıların eşref saatlerini bularak
anımsamaya çalıştım, boşuna. İyi ki bana belleklerini zorlamaya, unuttukları şarkıları
gönderilen tüm mektupları saklama alışkanlığım anımsatmaya çalıştım. Daha sonra evde, bu teybe
var. Eski dosyaları karıştırdım, baktım bana okudukları şarkıları çözümleyerek kağıda
yazdıklarının herbiri tarih sırasıyla duruyorlar. aktardım. Aynı şarkı kimi zaman farklı kişilerden,
Michigan State University başlıklı, William John farklı sözlerle dile geliyor, onları doğru olarak
Mathieson imzalı. 1969–70 yılları arasında çözümlemek, benim gibi bu dili çok sınırlı bilen
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 114 -

biri için gerçekten güç oluyordu. William Bu ezgileri toplarken, genelde iki tür olduklarını
açısından önemli olan, ezgiler kadar içerdiği saptamıştım: Beş yüz yıl öncesinden gelen
sözlerdi. Bu yüzden topladıklarımı daktiloya romanslar ve bu beş yüz yıl içinde ülkemizde
çekiyor, belli bir süre sonra ona postalıyordum. yazılanlar, bestelenenler. Bu romansları, atalarımız
Her mektubunda ne denli önemli bir iş yaptığımı İspanya’dan gelirken, dilleriyle birlikte taşımışlar.
vurguladıktan sonra, bunu sürdürmemi, hatta Her biri, bir öyküyü anlatıyor. Aşkı, ayrılığı,
yalnız şarkı değil, bu dilde yazılmış ne varsa gurbeti, özlemi... Genelde dörtlüklerle yazılan bu
toplamamı öneriyordu. Ayrıca profesörünün benim romansların ikinci ve dördüncü dizeleri, başından
için söylemiş olduğu övgü dolu sözleri ekleyerek, sonuna kadar, yarım uyak aynı sesi sürdürüyor.
beni onurlandırmaya çalışıyordu. Bir süre sonra, İlginç olanı, yüzyıllardır kulaktan kulağa
Madam Ester’de William’ın ona yolladığı doktora günümüze kadar gelmiş olması. Onlardan bir
tezinin bir örneğini gördüm. Oldukça kapsamlı bir örneğini, elimdeki metin eksik ya da yanlış da
çalışma yapmıştı. O gün, o tezin bir fotokopisini olabilir, yine de anlamına sadık kalarak çevirmeye
almadığıma yanarım. çalıştım:

Bu konuları, William gittikten sonra da zaman Fransa kralının / Üç kızı vardı


zaman Madam Esterle görüştük. Kendisi bu Biri kesim yaparken / Öteki dikiş dikerdi
şarkıları çok severdi. Öyle ki, uzun bir süre İçlerinden küçükleri / Kasnakta nakış işlerdi
İzmir’de hazanlık yapan ve bir Türk sanat müziği Çalışmaya dalmışken / Birden uykusu gelirdi
üstadı olduğu kadar, Judeo-Espanyol folkloru Ansızın annesi görür / Onu dövmek isterdi
konusunda da çok ünlü olan İsak Algazi’den ders Kız, sakın dövme anne / Hiç dövme beni derdi
aldığını söylerdi. Bir rüya görüyordum / Hem güzel hem sevinçli
Bir kuyuya eğilmiştim / Altın bir kolye göründü
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 115 -

Bu altını gagalayan / Çevresinde üç kuş vardı Yasemin fidanım benim / Kollarımda büyüttüm
Baktığım pencereden / Bir ışıyan yıldız gördüm seni / Büyüttüm, güzelleştirdim / Başkalarının
Bu kez baktım bahçeye / Dolunayı orda gördüm mutluluğu için
Kuyudaki altın kolye / Kralın oğlu, nişanlın
Gördüğün o üç kuş / Üç kayınbiraderin Çık kapıya göreyim seni / İstersen pencereye /
Işıyan yıldız ise / Kralın kızı, görümcen Konuş benimle, dök içini / Aç sırlarını kalbinin
Bahçedeki dolunay / Kralın karısı, kaynanan Ben başlasam anlatmaya / Hayatımın sırlarını /
Ve nasıl söylediyse annesi / unuttu öylecene Kâğıt diye isterim göğü / Denizi mürekkep diye
Bu romansların dışında, daha önce de söylediğimiz Göğü kâğıt diye isterim / Mürekkep diye denizi /
gibi, ülkemizde yazılmış, bestelenmiş olanlar var. Birer kalem olsun ağaçlar / Dertlerimi
Bu şarkıların temaları, romanslardan çok daha yazabileyim.
zengindir. Kuşkusuz aşk, ayrılık, şarap, acı, coşku
onların temel temaları arasında yer alıyor. Evlerde Çocuktum. Bir gün genç yaştaki karşı
düzenlenen yemekli toplantılarda söylenen Judeo- komşumuzun öldüğünü öğrendim. Bağırtılar,
Espanyol ezgilerin sesleri, bu kadar yıl sonra hâla çığlıklar arasında, ölenin kayınvalidesinin yanık
kulaklarımdadır. Kimi zaman bu toplantılarda, sesiyle söylediği ağıdı hiç unutamam. Bu şarkının
masanın bir ucunda biri, öteki ucunda bir başkası, ilk dizesini şöyle çevirebiliriz:
atışma şeklinde bu şarkıları söylerlerdi.
“Elveda, elveda, canım sevdiğim benim.”
Yüzyıl öncesinin bir örneğini, hem anlam hem de
imge zenginliğini göstermek için çevirmeye O dönemin müziğinden söz ederken Dario
çalıştım: Moreno’yu unutmamak gerekir. Çanakkale’de
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 116 -

şehit olan Yahudilerin yetim çocuklarının Atasözlerinde Tezatlar


barındığı, Agora civarındaki Yetimler Yuvası,
küçük yaşta Dario’ya da kucak açmıştı. Daha o
yaşlarda farkedilen ses güzelliği, küçük Dario’yu
Harama uçkur çözülmez!..
müzikli toplantıların gözdesi yapmıştı. Daha ileri Güzele bakmak sevaptır.
yıllarda, gösterdiği inanılmaz çabayla ünü ülke
sınırlarını aşmış, uluslararası ödüller kazanmıştı. İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur!.
İki çıplak bir hamama yakışır.
Beş yüz yıldır söylenen Judeo-Espanyol ezgiler,
ülkemizin birer zenginliği. Her birinin sözü ve Bülbülün çektiği dili belası!..
sesiyle verdiği iletiyi her dönemde beğeniyle
Bilmemek ayıp değil sormamak ayıp.
izleyebiliyorum. Ben kendi payıma, William’ın
dürtüsüyle de olsa, başlattığım bu çalışmayı
Eşeğe altın semer vursan da
geliştirebilir, geleceğe kimi belge ve bilgiler
bırakabilirdim. Bu konuda kendimi eksik ve
eşek yine eşektir!.
kusurlu sayıyorum. Los Paşaros Sefaradis, Janet- Ye kürküm ye.
Jak Esim, Erensya Sefaradi ve Sefarad gruplarının
çalışmalarını, bu nedenle hem bir burukluk hem de Eğri otur doğru söyle!..
gururla izliyorum. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Ünlem Dergisi Sayı:6, 2004 yılında yayınlandı.
Düşenin dostu olmaz!..
Dost kara günde belli olur.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 117 -

İzmir'e İz Bırakanlar adamları gelip geçmiştir cemaatimizden. Ravlar,


Renin Eliş & Ester Cen
hahamlar, hazanlar, şohetler, moeller... Doğumdan
ölüme kadar, yaşamımızın her döneminde,
Avram Mizrahi dinimizin gereklerini yerine getirebilmemiz için
(1916 - 1992) görevlerini en iyi şekilde yapan bu değerlerimizi
Biyografi aramızdan ayrıldıktan yıllar sonra bile unutmuyor
ve her fırsatta onları saygı ile anıyoruz.

Örneğin, yeni doğan bir erkek çocuğun, dünyaya


gelişinin sekizinci günü gerçekleştirilen Brit-
mila’nın Yahudi yaşamı için ne kadar kutsal, ne
kadar vazgeçilmez olduğunu bir düşünelim.
Bebeğin Yahudilikle oluşturduğu bu ilk ve kalıcı
bağın kurulmasını sağlayan moel’dir. İzmirli moel
Avram Mizrahi de, Tanrı'mızın atamız Avraam
Avinu ile yaptığı anlaşmaya uygun olarak, uzun
yıllar boyunca çok önemli bir mitsvayı yerine
getirmiş ve İzmir Cemaatinin "sünnet" geleneğini
en iyi şekilde sürdürebilmesine büyük katkılarda
bulunmuştur.

Yahudilik ile olan bağlarımızın kurulması ve Nesiller boyu İzmirli aileler “venga el novyo”
sürdürülmesinde önemli roller üstlenmiş nice din
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 118 -

çağrısıyla yürekleri heyecan ve gururla çarparak Tora ve Yeşivalarda din eğitimi almaya başladı.
minicik yavrularını ona teslim ettiler. İzmir Yeşivada Rav Yosef Eskinazi, Rav Gabriel de
cemaatine uzun yıllar yalnız moel olarak değil, bir Boton gibi dönemin önde gelen din adamlarıyla
sağlık uzmanı olarak da hizmet etmiş olan Avram birlikte eğitim gördü. 1945 yılında o zamanki
Mizrahi’nin yaşam öyküsünü oğlu Moşe Mizrahi İzmir Hahambaşısı Rav Moşe Melamed'in kızı,
ile yaptığımız söyleşiden aktarıyoruz. Lea Lusi ile evlendi. Yosef ve Moşe Mizrahi
evlatlarıdır.
Avram Mizrahi, Yosef ve Estreya Mizrahi’nin
oğlu olarak 1916 yılında İzmir'de dünyaya geldi.
Ablaları Matilda ve Viktorya, babasının ilk
evliliğindendi. Daha sonra iki kız kardeş İsrael'e
taşındılar.

Mesleği terzilik olan babası, o henüz on iki


yaşındayken hayata veda etti. Annesi bu mesleği
sürdürerek ailenin geçimini sağlamaya çalıştı.
Babasının kaybı, erken yaşta çalışma hayatına
atılmasına neden oldu. Çocuk yaşlarda Karataş
Hastanesinde çalışırken sağlık alanında edindiği
Sağlık konularına yatkınlığı, aldığı din eğitimi ve
bilgi ve deneyim hayatına yön verecek olan önemli
yaşam tarzıyla bütünleşince, on yedi yaşından
bir basamaktı.
yetmiş yaşına kadar sürdüreceği moellik yolu ona
Bir yandan çalışırken bir yandan da Talmud açılmış oldu. Moelliğin yanı sıra cemaatimizde
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 119 -

adeta seyyar bir hastane gibi çalıştı, ihtiyacı olan öğretmiştir. İyi bir dini eğitim almış olan Avram
bir çok kişinin yardımına koştu. İğne yapmak, Mizrahi dini seremonilerde sinagoglarda hahamlık
serum bağlamak, yatalak hastaların yaralarını da yapardı.
temizlemek, bakımlarını yapmak gibi konularda
üstüne yoktu. Cemaate bu katkılarının yanı sıra Gerek aldığı eğitim, gerek hahambaşının kızıyla
Avram Mizrahi, İlsan İlaç Sanayi firmasında yirmi evlenmiş olması nedeni ile evinde dini gelenekleri
yıl çalıştı ve aynı firmadan emekli oldu. yaşatır ve uygulardı. Karataş'ta oturdukları yıllarda
evinin üst katında suka yapar, tüm öğünlerini
orada yerdi. Evde kaşerut kurallarına uyulur,
Şabat'a bakılırdı. Oğlu Moşe, Şabat başlamadan
müslüman bir komşularının eve gelip tüm
lambaları kapattığını anımsıyor. İnsan hayatına
verdiği önem her zaman öncelik taşırdı. Sağlık
konusunda acil bir ihtiyaç olduğunda bu kuralları
ihlal etmekten çekinmezdi. Sağlığı elverdiği sürece
yaptığı hizmetler nedeni ile cemaatte girmediği ev
yok gibiydi.

Avram Mizrahi “Her baba evladına bildiklerini


Onun zamanında Rabi Nesim Barbaymon, Eliya öğretmeli” sözüne uygun davranarak oğullarına
Moron, Rafael Moron da moellik yapıyorlardı. bilgilerini aktardı. Ayrıca Mahazike Tora’da
Rafael Moron'a meolliği Avram Mizrahi eğitim almalarını sağladı. Oğlu Moşe Mizrahi,

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 120 -

babasının ona verdiği değerli eğitim sayesinde Yakınları ve tanıdıklarından elde ettiğimiz
bugün sinagogda hazanlık yapmaktadır. anekdotlar o döneme ışık tutması açısından ilginç
bilgiler içeriyor:

MOŞE MİZRAHİ (Oğlu)


Babamın kayınbiraderi Bohor Melamed, o
zamanlar Bet-İsrael Sinagogu başhahamıydı.
Melamed, çok heyecanlı ve evhamlı bir insandı.
Sünnet törenlerinde çok heyecanlanırdı. Babama
şöyle demişti: “Avram, sen sünnet işlemini
bitirince, bebek iyi mi, her şey yolunda mı bana
haber ver; ben de rahatça törene devam edeyim.”
Babam da bunun üzerine, her sünnet bitiminde
kollarını havaya kaldırarak, “her şey yolunda”
İnsanlara yardım etmeyi seven biri olarak, verdiği
mesajını yollardı. O günden beri İzmir'de Brit-mila
sağlık hizmetlerini ve büyük sorumluluk
törenlerinde bu hareket bir sembol olarak
gerektiren moellik misyonunu her zaman çok
kalmıştır.
severek yapan Avram Mizrahi 1992 yılında hayata
veda etti. Bugün sayıları iyice azalmış olan Brit-
Bir defasında bir eczacıdan bulunması güç bir ilaç
mila törenlerine İstanbul’dan moel çağırmak
istemiştim. Eczacı bana ilacı temin etti ve bana
durumunda kaldığımız düşünülürse, arkasında
babamın hatırı için yaptığını ifade etti. "Baban
bıraktığı boşluk daha iyi anlaşılır.
benim hayatımı kurtarmıştı." dedi. Bugün
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 121 -

hala, babamın saygın bir isim bırakmış olması, EMİLİ ŞEN:


insanlarımızın onu minnetle anması bizleri mutlu Kendisi teyzemin eşiydi. İğne yaptığı için
ediyor küçükken ondan biraz çekinirdim. Ama onu çok
severdim. Çok fedakar, iyi bir insandı. Sağlık
YUSUF MİZRAHİ (Oğlu) konusunda herkesin yardımına koşardı. Bence,
Babam İlsan İlaç Sanayiinde çalıştığı yıllarda halen moellik konusunda İzmirliler onunun
seminerler için İstanbul’a gelirdi. Ben de o sırada eksikliğini fazlasıyla hissediyorlar.
İstanbul’da üniversitede okuyordum. Baba oğul bir
hafta boyunca birlikte vakit geçirirdik. Benim için RAFAEL MORON :
çok özel anlardı onlar. Dini konular söz konusu Avram Mizrahi çok iyi niyetli, yardımsever bir
olunca tartıştığımız çok olurdu. Çünkü benim insandı. Bana moelliği kendisi öğretmiştir. Son
daha liberal bir yaklaşımım vardı. zamanlarda rahatsızlığından dolayı sünnet işlemini
yapamadığında ben onun namına sünneti yapar,
Beni babam sünnet etmiştir. O günü hiç aldığım ücreti kendisine teslim ederdim. Kendisine
unutamam!!! İlginç olan, ben babamın sünnet büyük saygım vardı.
ettiği ilk bebeklerden biriydim, yeğenim Avi ise
sonuncusuydu. Kısacası babam jübilesini kendi
adını taşıyan torunu Avi Mizrahi ile yaptı. İnsanlar
anıldıkları sürece
Babam duygularını göstermeyi pek bilemezdi ama
temelde duygusal ve sevecen bir insandı.
yaşarlar.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 122 -

Açı - I yaşanılan koşulların güçlüğüne rağmen, nerede ve


David Enriquez
hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, sürekli
davit.enriquez@maseksport.com olarak “kapalı toplum” kabuğunu kırmak ve “açık
toplum” konumuna geçmek gayreti ve arayışı
Yahudilik - Açık Toplum ve Aykırılık içerisinde olmuşlardır.
DIYALoG'un 8. sayısında “Gelenekler ve ‘Açık toplum’ tabiri, aslında özünde düşünce
Değişim” başlıklı yazımın bir paragrafında kısaca özgürlüğünü içeren bir kavramı ifade eder. Bu
değindiğim “açık toplum” kavramını, özellikle kavram, gelişime ‘açık’ olmayı, akıl ve hikmet ile
Diaspora Yahudiliği ile olan yakın ilişkisi mantığın süzgecinde, doktriner, dogmatik ve
dolayısıyla, bana ayrılmış bu köşede biraz daha statükocu yaklaşımları sorgulamayı gerektirir.
etraflıca irdelemeye çalışacağım. ‘Açık toplum’, durağan kalıpların dışına çıkılan,
eskimiş ve alışılmışın tekrarının olmadığı, yeni
Sürgünlerinin bir döneminde ayak bastıkları
düşüncelerin yaratılabildiği, bağımsız bir düşünce
Avrupa kıta’sında, Diaspora Yahudileri içinde
ortamına işaret eder. Daha basit bir ifade ile,
yaşadıkları geniş toplumlarca dışlanmış ve onların
toplumsal, psikolojik, sosyolojik, biyolojik ve
dışında, onlardan kopuk bir şekilde, zorunlu olarak
çevresel olayların yarattığı kalıplara farklı bir
toplandıkları getolarda, kendi içlerine dönük,
düzlemde bakabilen bir toplum yapısıdır. Bu
‘kapalı toplumlar’ halinde yaşamlarını sürdürmek
saptama sonrası, vurgulanması gereken önemli bir
zorunda bırakılmışlardır. Bu süreç içerisinde,
husus vardır: ‘açık toplum’ kavramının asla ve
Diaspora Yahudileri, ‘kapalı toplum’ olmanın
asla ‘modern toplum’, veya ‘modernite’ ile
getirdiği zor yaşam koşulları altında, bir yandan
karıştırılmaması gerektiğidir. Modern giyinmek,
dinlerine ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı
modern iletişim araçları, modern binek araçları
kalırken, çelişkili de görünse, diğer yandan,
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 123 -

kullanmak, modern evlerde oturmak, modern bulunmayışıdır. Oysa, Diaspora Yahudileri,


müzik dinlemek, bireyleri ve bu tür bireylerin şartlar ne olursa olsun, içinde yaşadıkları geniş
oluşturdukları toplumları asla ‘açık toplum’ toplum içerisinde ve hatta onun sınırları ötesinde
statüsüne sokamaz. gelişen yeni değerler ile bütünleşme içgüdüsünü,
sorgulamacı yapıları ve doğaları gereği sürekli
‘Açık toplum’ kavramında, etik ve moral
canlı tutabilmişlerdir.
değerlerde, düşün ve bilim alanlarında, kişisel ve
toplumsal boyutlarda, düşünce özgürlüğüne dayalı Dünya insanlık tarihine baktığımızda, değişmeyen
gelişim çok önemli bir yer tutar. ‘Açık toplum’u tek gerçeğin “gelişimci değişim”in olduğunu
oluşturan ‘açık birey’, yapısı gereği, gelişime açık söyleyebiliriz. Dünyamız, değerler açısından
olduğundan, yeni olguları aklının süzgecinden aslında sürekli hareket halinde olup, her an, bir
geçirerek, bunların bir kısmını alma, benimseme önceki andan bir adım daha ileri gitmiştir bile.. Bu
ve içselleştirme sürecine girer. Bu süreç, bir bütünlük içerisinde, mevcut durum, yani statüko
anlamda, yeni şartlar yaratmayı veya yeni şartlara ne kadar dirense değişmek ve dönüşmek zorunda
‘entegre’ olmayı gerektirir. Burada sözü edilen kalmaktadır. Bu yolu da mevcuda uyanlar veya
‘yeni değerler’in fiziksel veya maddî değerler ılımlılar değil, uyumsuzlar açar. İşte, özellikle
olmayıp, bunların düşün, etik, moral, sosyal v.s.. Diaspora Yahudileri, bilinen tarihleri boyunca,
gibi soyut değerler olduklarını, yanlış bireysel ve toplumsal ölçekte bu kurala uymuşlar
anlaşılmalara mahal vermemek için tekrar ve hemen her alanda dünya değerlerini değiştiren
vurgulayalım. ‘Kapalı’ ve modern ‘kapalı bu öncü “uyumsuzlar” grubunun içerisinde yer
toplumlar’ın temel eksikliği, sözünü ettiğimiz bu almışlardır. Bu gerçeğin geçerliliğini, tarihsel
soyut değerleri geliştirebilme, benimseme, onlarla gelişimi içerisinde, Yahudi yaşamının hemen her
bütünleşebilme, içselleştirme yetisi ve arzusunun kesiminde görebiliriz.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 124 -

Musa Peygamber ve hatta daha geriye giderek Hiristiyanlık ve İslam - tarafından da ilham
Abraham zamanından ele alındığında; insanların kaynağı ve temel öğreti olarak alınmıştır.
muhtelif tanrılara ve onları temsil eden putlara Büyük Sürgün sonrası dönemine baktığımızda ise,
taptıkları bir dönemde, atalarımız bu inanç ve Yahudilerin, sürekli olarak felsefe, ideoloji, bilim,
düşünce yapısını kırarak ‘Tek Tanrı’ kavramını ekonomi, ticaret gibi çok farklı seküler alan ve
ortaya atmışlar ve bu yeni anlayış ile, o güne kadar dallarda, bir çok yeni akımın başını çektikleri
gelmiş geçmiş dinî inanışlar içerisinde, tüm görülür. Özellikle, Avrupa kıta’sına ayak bastıktan
kavramların ötesinde, yepyeni, devrimci ve aykırı bu yana Yahudiler, yerleşik kalıp ve klasik
olarak tanımlayabileceğimiz bir Tanrı ve teokratik söylemlerin dışına taşan düşünceleri ile düşün ve
düşüncenin ortaya çıkmasına zemin bilim dünyasında her zaman ön plana çıkmışlar ve
hazırlamışlardır. Yahudiler, daha önceki bu yapıları ile dünyada bir çok yeni akımın
yazılarımda da sıkça belirttiğim gibi, sadece yeni oluşmasında öncülük etmişlerdir. Bu
bir kavram yaratmakla kalmamışlar, zaman özelliklerinden dolayı da Yahudiler, Yahudi dinîne
içerisinde bu kavramın içini doldurarak, içinde duyulan nefretin oluşturduğu Yahudi
bulundukları dönem şartlarının çok üstünde, düşmanlılığının yanısıra, bu başarılarından ve
gelişmiş sosyal yaşam kuralları, yasaları ve öncülüklerinden dolayı da Yahudi olmayanların
standartları oluşturmanın yanısıra, Yahudi dini ile ayrıca hedefi olmuşlardır. Bu olumsuz tutum
önemli bir felsefe kaynağı ve sistematiğini de öylesi boyutlara ulaşmıştır ki, neredeyse her taşın
beraberinde oluşturmuşlardır. ‘Yahudi dini’ o
altında Yahudiler ve Yahudilik aranır
dönemlerin şartları içerisinde öylesine devrimci, olunmuştur. O kadar ki, birbirlerine zıt iki ayrı
etkili ve çağdaş olmuştur ki, kendinden 1500 ve ideolojik kutup olan ‘Kapitalizm’ ve
2100 yıl sonra gelen diğer iki önemli Semavî din – ‘Komünizm’in temel teorisyenleri arasında
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 125 -

özellikle ve en ön sıralarda çokça yer almaları “görünen köy kılavuz istemez” misali, çok açık ve
sonucu, Yahudilik ve Yahudi, sağ görüşlüler için net bir şekilde, Yahudiler en “kapalı” oldukları
‘komünist’ veya ‘bolşevik’ olarak yaftalanmış, sol dönemlerinde bile, düşünsel ve entelektüel
görüşlüler için ise Yahudilik ve Yahudi ‘kapitalist’ gelişime açık, anti-konformist bir ‘açık toplum’
ve ‘sermaye’ olarak kabul edilmişlerdir. Öte özelliği sergilemişler ve bu özelliklerini günümüze
yandan, Yahudiliğe kendi iç penceresinden dek koruyabilmişlerdir. İşte, değişim ve gelişime
bakıldığında ise, yüzümüzü 1650 yıllarında “açık” bu özellikleri dolayısıyla, Diaspora
Amsterdam’a çevirdiğimiz zaman, dinî eğitim Yahudileri, bir çok azınlık toplumuna kıyasla,
almış olmasına rağmen, o günler geçerli ve hakim içinde yaşadıkları geniş toplumla, ve onun
olan Yahudilikteki Tanrı kavramına aykırı bir ötesinde gelişmiş dünya ile, bilim, düşün ve sanat
anlayış ve bakış açısı getirmiş ve bu nedenle alanlarında çok daha hızlı bir entegrasyon süreci
Yahudilikten aforoz edilmiş, dünya felsefe yaşamışlardır. Böylece, bir çok alanda, nüfuslarına
tarihinde çığır açmış bir Baruh Spinoza görürüz. kıyasla, nitelik ve nicelik olarak hep ön saflarda
Yahudilik, Spinoza gibi, dinî ortamda yetişmiş yer tutabilmişlerdir. Bu nedenle, Diaspora
olmalarına rağmen, nice (Emile Durkheim, Moses Yahudiliğinde Yahudi kimliğinin korunması
Hess v.s..) seküler aykırı filozofları kendi çabalarında takip edilecek yol ve uygulamalarda,
bünyesinden çıkartabilmiştir. Yahudilik bununla toplumun bu ‘aykırı’ ve ‘açık’ özel yapısının
da kalmamış, din konusunda, Maimonides, Luria, mutlaka göz önünde tutulması gerekmektedir. Aksi
Rashi ve daha bir çokları gibi Yahudi dininin halde, bu özelliği göz ardı edecek girişim ve
kendi bünyesinde yeni yorumlar getirebilmiş çabalar gerçek koşullarla çelişkiye düşerek
düşünürler, din bilginleri yetiştirebilmiştir. Bu tür çatışacağından sonuçsuz kalmaya mahkûm
örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sonuç itibariyle, olabilirler.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 126 -

Açı - II Kurtuluş Örgütü) kontrolü altında bulunan Batı


David Enriquez
Şeria’daki yaşam koşullarının gündeme
davit.enriquez@maseksport.com gelmemesinin ardındaki gerçekler üzerinde
durulmamaktadır.?
Neden ?
¾ Neden, İsrail tarafından 3 yıldan bu yana
Bir Ortadoğu uzmanı veya siyaset bilimcisi Gazze’ye ambargo uygulanırken Batı Şeria’da
değilim ama Haziran 2010 başında meydana gelen böylesi bir ambargo uygulanmamaktadır ve
“Mavi Marmara” gemisi olayı sonrası gelişen neden bu konu gündeme getirilmemekte ve
üzücü olaylar zinciri üzerine, sıradan bir izleyici, dikkate alınmamaktadır ?.
basit bir gözlemci sıfatıyla objektif ve tarafsız
olmaya çalışarak söz konusu olaya ilişkin aklıma ¾ Neden, Filistin’in Batı Şeria kesimi, Mısır ve
takılan bazı soruları sizlerle paylaşmak ihtiyacını Ürdün ile İsrail arasında, Hamas kontrolündeki
hissetmiş bulunmaktayım: Gazze ve Lübnan’da Hizbullah örgütü
kontrolündeki bölgelerde görülen türde
¾ Neden, Filistin ile ilgili olarak her “abluka” ve sürtüşme ve gerilimler yaşanmamaktadır ?.
“ambargo” sözü geçtiğinde, insanî yardımların
ağırlıklı olarak İsrail’den geçmesine rağmen ¾ Filistin devleti ve onun meşru temsilcisi FKÖ
hep İsrail’den olumsuz söz edilirken, bu mevcut iken, Gazze bölümü sanki ayrı bir
konularda Mısır’dan hemen hemen hiç veya siyasal kimliğe sahipmiş gibi sunulmaktadır ?.
pek az söz edilmekte, sessiz kalınmaktadır?. ¾ Neden, tüzüğünün giriş bölümünde Yahudilere
karşı olduğunu ve İsrail devletini ortadan
¾ Neden, sürekli Gazze’deki yaşam koşulları
kaldıracağını açıkça ifade eden, FKÖ’nün
gündemde tutulurken, F.K.Ö.’nün (Filistin
İsrail ile yapmış olduğu anlaşmaları
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 127 -

saymayacağını alenen ilan etmiş ve ABD ile ¾ Neden, “Goldstone” raporunun İsrail ile ilgili
Batı tarafından terörist örgüt olarak kabul bölümleri sık sık gündeme getirilirken, bu aynı
görmüş bir Hamas’a (bir açıdan da raporun Hamas örgütüne ilişkin ağır suçlamalar
Hizbullah’a) arka çıkılırken, Filistin’in meşru ve olumsuz görüşler içeren bölümleri hiç
otoritesi olan FKÖ arka planda bırakılmakta ve gündeme getirilmemektedir ?.
hatta pek ciddiye alınmamaktadır ?.
Politika’nın, siyasetin özünde, ikiyüzlülük, çıkar,
¾ Neden, Filistin’in meşru temsilcisi olan seküler
çifte standart ve çelişki gibi olumsuz davranış ve
FKÖ’ye destek verilmez ve muhatap
tutumlar muhakkak ki önemli yer tutar.
alınmazken, radikal ve bağnaz İran’ın uzantısı
Dolayısıyla, devletler, zaman zaman, kendi
olan ve Filistin’in Gazze bölümünü, FKÖ ile
gerçekleri doğrultusundaki uygulama ve
savaşarak, bir anlamda silah zoru ile ele
söylemlerinde çelişkiye düşmekten beis ve sıkıntı
geçirerek, diğer bölümünden koparan ve bu
duymazlar. Böylesi tutumlar siyasette neredeyse
bölgeyi İran’ın Akdeniz’e açılan kapısı haline
doğal, sıradan bir hal almıştır.
sokmak isteyen radikal Hamas’a arka ve sahip
çıkılmaktadır?.
İsrail’in, “Mavi Marmara” olayında üzücü
¾ Neden Türkiye, gayri resmî ve dolaylı yönden sonuçlar doğuran müdahalesinin, gerekçesi ne
ambargoyu delme girişimine destek olmak olursa olsun, teknik açıdan bazı hatalar içerdiği bir
yerine, öncelikli olarak, iyi ilişkiler içerisinde gerçektir. Konu, büyük olasılıkla raporlarda
olduğunu gösterdiği Hamas’ı, barış yolunda açıklığa kavuşacaktır. “Mavi Marmara” olayı ile
güven artırıcı bir adım olarak, İsrail’i devlet ilgili, yukarıda sıraladığım, aklıma ilk gelen bu
olarak tanıması yönünde çaba birkaç soru ile üzerinde durmak istediğim husus
sarfetmemektedir ?.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 128 -

ise, tipik bir popülist “politika”nın doğurabileceği uzak biçimde, benzer başka örneklerde de
çelişki ve “çifte standart” olgularına vurgu ve bu sergileyip sergilemedikleridir. Sergilemeleri
olguların “anti-semit” algı üzerindeki rolüdür. halinde, görüşlerinde samimi oldukları
Sorduğum sorulara kişisel olarak verdiğim varsayılabilir. Bu durumda, söylemlerindeki
cevaplar sonucu, bu olay karşısında Türkiye’de tutarlılıkları dolayısıyla, argümanlarında bariz
sergilenen resmî tavır ve söylemlerin, siyasî “ırkçı” ve Yahudi karşıtı ifadeler bulunmadığı
karakteristiklerinden öte, içerdikleri “çifte sürece bu görüşleri “anti-semit” olarak nitelemek
standart” ve çelişkiler dolayısıyla, en basit şekli yanlış olur.
ile, Yahudiliğe ve Yahudiye duyulan
“antipati”nin, bunun ötesinde ise “anti- Bu açıklamalar ışığında, “Mavi Marmara” olayına
semitizm”in bir dışa vurumu gibi bir algılama ile ilişkin, yazımın başında sorduğum soruları,
kendimi karşı karşıya bulmaktayım. sizlerin de kendi kriterlerinize göre, kişisellikten
uzak, objektif bir şekilde cevaplandırarak, son
Kişiler, örgütler, kurumlar ve devletler, kendilerine söylemlerin anti-semit kapsam içerisine alınıp
göre geliştirdikleri gerekçelere dayanarak İsrail alınamıyacağı değerlendirmesini kişisel
karşıtı görüşlere sahip olabilirler. Bunu doğal takdirlerinize bırakmak istiyorum.
karşılamak gerektiği gibi, buna karşı çıkmak ve
düzeltmek çabası da oldukça güç ve çetin bir uğraş
gerektirir. Bu uğraşta dikkat edilecek en önemli İyi insan olmak istersek,
husus, bu kişi, örgüt, kurum veya devletlerin, İsrail önce kötü insan olduğumuzu
karşıtı duruşlarını dayandırdıkları argümanlarını, anlamalıyız. 
aynı samimiyetle, “çifte standart”tan ve çelişkiden

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 129 -

Yaşam Koçunuz ulaşmalarında, ışığı hayatlarına çekmelerinde ve


Violet Alalof
mucizeleri yaratmalarında hatırlatıcı oluyor.
violetm@superonline.com
Siz içinizdeki o muhteşem güçle bağlantıda
İçimdeki Güç mısınız? Onunla konuşup ona soru sorar mısınız?
Yaptığım mesleği seviyorum. Bana hep kendi Ben yalnızken hiç sıkılmam. Kendimle öyle
gücümü hatırlatıyor. Dışarıdan gelecek hiçbir muhteşem sohbetler yaparım ki, kimse onun yerini
cevaba, bilgiye, fikre, tavsiyeye ihtiyacım dolduramaz. Bana benimle ilgili öyle şeyler
olmadığını bütün cevapların bende olduğunu gösterir, öyle cevaplar verir ki dışarıdan hiçbir
hatırlatıyor. Ne istersem isteyeyim, eğer bir şeyi yerden alamayacağım doyumda bilgiler olur
gönülden istiyorsam ona ulaşabilme gücünün bunlar. Ve her zaman benim en yüksek
bende olduğunu hatırlatıyor. İçimdeki güce bağlı hayrımadır.
yaşadıkça, hep o güçle bağlantıda oldukça
Diyelim ki şu anda içinden bir türlü çıkamadığınız,
hayatıma ışık dolduğunu hatırlatıyor. O güçle
içinde debelenip durduğunuz bir probleminiz var.
bağlantıda oldukça hayatın daha anlamlı
Ne yaparsanız yapın çözüme ulaşamıyorsunuz.
kılındığını, mucizelerin gerçekleştiğini hatırlatıyor.
Başkalarının verdiği fikirler, tavsiyeler size uygun
Ve o mucize anlarında ben gözlerimden akan
değil veya aklınıza yatmıyor. Bu durumda kendi
mutluluk ve şükran gözyaşlarıyla bu hayatı ve
içinizdeki bilgeden yardım almaya ne dersiniz?
yaşamayı daha çok seviyorum.
Her şeyden önce eğer böyle bir durumda iseniz
Yaptığım mesleği seviyorum. Başkalarına kendi
size tavsiyem hemen bu konuyu düşünmeyi
güçlerini bulmalarında, hayal ettikleri hayatlara
bırakıp sizi en çok eğlendirecek bir ortamın içine
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 130 -

girmek. Bu ister arkadaşlarınızla geçireceğiniz hoş konuştuğunuz biri size cevabınızı verir, bazen
saatler olsun, ister bir komedi filmi seyretmek rüyanızda gelir, bazen okuduğunuz kitabın içinden
olsun, ister bir hobinizi gerçekleştirmek olsun sizi veya seyrettiğiniz filmdeki oyuncuların
o anda problemin içinden tamamı ile çıkaracak ve sözlerinden gelir. Ama mutlaka gelir. Ancak bu
eğlendirecek bir ortam olmalıdır. cevabı duyabilmek için siz her an cevabınızın size
verileceğine inanarak ve etrafınızda bulunan her
Eğlenceden geri döndüğünüzde o yeni ruh haliyle kişiyi dinleyerek veya olan her olayın farkında
şimdi olaya el atabilirsiniz. Önce sorun kendinize olarak yaşamalısınız. Ve cevap geldiğinde onun
bu sorunun içinde görmem gereken nedir? Sonra size gönderilmiş olduğunu bilirsiniz. Sizin için en
ne yaparsam, nasıl bir adım atarsam bu sorunu uygunudur ve en hayırlısıdır. O bilişle içinizdeki
istediğim şekle dönüştürebilirim diye sorun. şükran duygusu, yaşam isteği, gücünüz öyle artar
Lütfen bu soruların şekline bakın. İkisi de tamamı ki… İşte bu o güçle bağlantıda yaşamaktır. O
ile sizle ve sizin eylemlerinizle ilgilidir. Hiçbir güçle bağımız arttıkça endişelerimiz, korkularımız
şekilde size bu sorunu yaşatan kişi veya durum gittikçe azalır. Çünkü biliriz ki başımıza gelen her
üzerinde değildir odak. Tek odak her olayda neyse bizi bizden daha çok bilen ve seven bir güç
kendimiz olmalıyız. Eğer gücümüzü elimize alır tarafından ayarlanıyor ve biz hayata ve olana daha
ve ne istediğimizi bulursak çözemeyeceğimiz çok güvenmeye başlarız.
hiçbir sorun yoktur.
Bazen kararsız kaldığımız anlar vardır. İki seçenek
Bu sorulara cevabınızı o anda yazarak da arasında kalırız ve bu durum bizi çok rahatsız eder.
bulabilirsiniz. Eğer o anda bulmaz iseniz Böyle durumlarda yine sorun kendinize, hangisi
cevapların geleceğine güvenin. Mutlaka size cevap benim ve varsa bu olayla bağlantılı diğer kişiler
gelecektir. Bazen bir anda içinizden gelir, bazen için en hayırlısıdır diye. Diyelim ki tatile
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 131 -

çıkacaksınız fakat dağ kenarı mı deniz kıyısı mı hissediyorum. Hep kendimi tanımaya beni daha
olsun bir türlü karar veremiyorsunuz. Kapatın çok yaklaştıran olayların olduğu, sınırlarımı
gözlerinizi ve derin derin birkaç nefes alın. Sonra zorlayarak beni büyüten, her mücadelede yaşam
kendinizi dağdaki tatilde iken hayal edin. Bu arada ateşi dolduğum bir hayatı yaşamayı seviyorum.
bedeninizin verdiği tepkilere, içinizde oluşan hisse Hayatımdaki her bir kişinin birbirimize hizmet için
dikkat edin. Daha sonra aynı eylemi deniz kıyısı orada olduğu ve hizmet süremiz dolduğunda bir
için de yapın ve tekrar bedeninizin tepkilerine ve nedenle birbirimizin hayatından çıkacağımızı
içinizdeki hisse dikkat edin. Hangisinin içinde biliyorum. Hiçbir zaman yalnız olmadığım, içimde
bedeninizin verdiği tepkiler (kalp atışları, nefesiniz çok büyük, potansiyelimi zorlayıcı, sevecen,
şekli gibi) ve hissiniz size kendinizi daha iyi şefkatli, eğlenceli, komik, bilge bir gücün olduğu
hissettirdiyse, hafiflik verdiyse, içinizi açtıysa bilinciyle yaşamayı seviyorum.
gideceğiniz tatil yeri o olmalıdır. İçinizdeki bilge
size doğru yeri gösteriyordur. Çok kere başımıza Bir kere bu güçle karşılaşıp onu tanımaya
gelmiştir “ben bunu yapmam gerektiğini başlarsanız hayatınız bir daha hiçbir zaman eskisi
biliyordum ama kendimi dinlemedim” dediğimiz. gibi olamaz. Hayat size çok daha yaşanası, güvenli
İşte içimizdeki güç bize bizim için en hayırlı olanı bir yer haline gelir.
her zaman işaret eder, bize semboller gönderir,
onu duymamız için bize pek çok kişi veya olayla Hepinizin kendi gücüyle buluşması ve bir daha
karşılaştırır; tek neden bize hayırlı olanı görmemiz ondan ayrılmaması dileğiyle…
içindir.

Ben böyle yaşamayı seviyorum. Sürekli


korunduğumu biliyorum ve kendimi çok güvende
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 132 -

İzmir Giriş :
Prof. Dr. Eti Akyüz Levi Kent kimliğinin yapı taşlarından olan ve
Dokuz Eylül Üniv. Mimarlık Fak. Mimarlık Bölüm Başkanı
eti.akyuz@gmail.com bulunduğu semte adını veren Asansör, İzmir’in en
önemli tarihi düşey odaklarındandır. Kentin batı
Asansör yönündeki başlıca ulaşım akslarından Mithatpaşa
Caddesi ile bağlantılı geçmişin 302, günümüzün
Dario Moreno Sokağı’nın nihayetinde, 42
numarada konumlanmıştır.

Kule yapı, 1907 yılında dönemin işadamlarından


Vilayet İdare Meclisi Üyesi ve Bayraklı
mağazalarının sahibi olan, evini de Karataş
Hastanesi’nin yapımı için bağışlayan Nesim Levi
tarafından taş ocaklarının bulunduğu alana
yaptırılmıştır.

155 basamaklı merdivenle bağlantılandırılmış,


Asansör semtinin aşağı ve yukarı bölümlerini,
Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihat Bey Caddesi’ni
dönemin evrensel teknolojisi ile birbirine
bağlayarak, iki aks arasındaki ulaşımı
kolaylaştırmak amacı ile gerçekleştirilmiş sokak
asansörüdür.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 133 -

Çevresel Özellikler Yine aynı tarihlerde Karataş’ta dönemin Labri


Asansör yapısını, yer aldığı çevrenin (Karataş ve Sokağı’nda bugüne ulaşmayan Bet-Levi Sinagogu
Asansör dokusu) fiziki ve sosyal yapılanması yer almaktadır. Sokağın iki arka paralelini
bağlamında ele almak uygun olacaktır. oluşturan, 333 Sokağın bitiminde yer alan (tarihi
yapısı 337 Sokaktan girişli) Karataş Hastanesi ise,
İzmir’de Havra Sokağı ve Namazgâh çevresinde çağdaş eklerle genişleyerek varlığını
odaklanan ilk Musevi yerleşim alanının, Halil sürdürmektedir. Beth-İsrael Sinagogu karşısında
Rıfat Paşa Caddesi’nin yapımı ve Mithatpaşa ise, cemaatin eğitim yapılarından günümüzde
Caddesi’nin gelişmesi, alanın imara açılması ile varolmayan Bene-Berit İlkokulu bulunmaktaydı.
19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında Karataş-
Asansör arasına kaydığı görülmektedir. Sözkonusu Yapının yakın çevresine bakıldığında, sekiz katlı
cemaat, yatayda yayılmak yerine, farklı kotlarda betonarme setin arasında tekil kalmış tarihi konut
da olsa, aynı semtte toplu yerleşmeyi tercih örnekleri ve canlandırma görüntüsü ile geçmişin
etmiştir. Bu düzende gelişmiş iskân alanında, aynı Asansör dokusunun okutulmaya çalışıldığı
tarihlerde gerçekleştirilmiş Musevi dini yapıları da Mithatpaşa Caddesi’nden ilerleyerek tarihi kuleye
dikkat çeker. Bunlardan 1905-1907 yılları arasında yaklaşılmaktadır.
padişah fermanı ile yaptırılan Mithatpaşa Caddesi
ve 305 Sokak ile bağlantılandırılmış, Beth-İsrael Sokağın girişinde batıda, köşe vurgusu ile dikkat
Sinagogu, İtalyan etkisinde yapılmış, bazilikal çeken, bodrum ve iki katlı apartman ile, doğuda,
planlı, kentteki en büyük ve en yeni tarihi nitelikli bodrum ve iki kat ile sonradan genişletilmiş bir
sinagogdur. Semtin yukarı bölümünde ise, merkezi çatı katı içeren köşe cumbalı konut dikkat çeker.
planlı, Roş-Aar (Tepebaşı) Sinagogu Sokak boyunca yer alan tek ve iki katlı, bazıları
bulunmaktadır.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 134 -

bodrumlu evlerde, ferforje kapılar, ahşap


cumbalar, demir pencere kanatları, geometrik ve
bitkisel motifli bezemeler çarpıcı cephe ögeleri
olarak algılanmaktadır. Özgün ögeler yanısıra,
değişmiş olanların varlığı da göze çarpmaktadır.
305 ve Dario Moreno Sokağı’nın doğu
köşesindeki yıkık yapı tarihsel süreçte İzmir’i
yansıtan gravür ve fotoğraflar ile perdelenmiştir.

Mimari Özellikler
56 m. yükseklikteki çelik taşıyıcılı, tuğla dikey
kütle, alt ve üst kotlarda lineer gelişen kütlelerle
dengelenmektedir. Asansör Çıkmazı Sokağı’nın
sonunda yapının önünde geniş bir açık alan
algılanmaktadır. Yapının batısında yer alan, bu
bölüme taşan geçmişte üstü bekçi kulübesi, alt katı
manifatura mağazası olarak kullanılan iki katlı
bina ile, yanındaki ev ve doğu bölümde yer alan,
302 Sokağa bakan iki ev zaman içinde yıkılmış,
bu açıklık oluşmuştur (Hüseyin Çetinkaya ile
kişisel görüşme, 20.2.2010).

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 135 -

Asansör binasında, kuzey cephesi ortasında ve üstü üçgen saçaklıklı toplam dörder pencere yer
konumlanan çift kanatlı üç ahşap kapı ile almaktadır. Üst bölümde ise, yalnızca iki pencere
şeffaflaşan, yanları düz, ortası tonozlu saçakla bulunmaktadır. Çeperinde dönen terasın uzantısı
vurgulanmış giriş, ziyaretçilerini adeta içeriye ve onu destekleyen dökme demir konsollarla
davet etmektedir. Girişin batı bölümünde basık bölünen kulenin en üst bölümü, tuğla saçakla
kemerli, ahşap doğramaları yenilenmiş iki pencere nihayetlenmekte, eğrisel örtülü metal şapka ile
ve bir kapı ile, doğuda ortada basık kemerli üstü taçlanmaktadır.
saçaklı bir kapı, yanlarında birer pencere
görülmektedir. Asansör Kulesi’nin kayalıklardan koparılmasına
karşın, üst kottaki mekânlar, kartal yuvası misali
Asansör Kulesi, dikdörtgen planlı olup, aşağıdan zirvesine oturmaktadır. Tuğla ayaklar ve
yukarıya doğru kademeler halinde daralmaktadır. aralarındaki dökme demir korkuluklarla
Dört kademe içeren kulede en alt bölüm taş olup, sınırlandırılmış terasın doğusunda yer alan
üsttekiler tuğladır. Kulede her tuğla bölümün tuğla 1990’larda eklenmiş, prizmatik kütleli, piramidal
silmelerle ayrıldığı, en üst bölüm dışında kütle başlıklı batının doğuya açılan yüzünü çağrıştıran
köşelerinde de köşe silmesi etkisini yaratacak ahşap seyir çıkması, düzeni ile açık terastan
çıkıntı oluşturduğu görülmektedir. Taş bölümün ayrışmaktadır. Teras altındaki bölüm ise, 11
alt kısmı, Fransızca ve İbranice olarak “Asansör, pencere ile körfeze açılmaktadır.
1907 yılında Nesim Levi tarafından yaptırılmıştır”
ibaresine yer verilen, yapım kitabesi içermektedir. Üstte betimlendiği gibi, yapının giriş cephesi
İkinci ve üçüncü bölümlerde giriş cephesine algılandıktan sonra, giriş kapısından hole
bakan, her biri iki sıra halinde dikdörtgen formlu geçilmektedir. Burada giriş karşısında iki asansör,

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 136 -

batıda personel soyunma odası, doğuda ise sosyal mekânlarda, tarihi nitelikli restoran veya
geçmişte su pompası ile çalışan makine dairesi yer meyhanede, ya da terasın bir bölümünün hafif bir
almaktadır. Tuğla duvarlı giriş holünde, asansörün strüktürle kapatılması ile oluşturulmuş kafede
olduğu cephede yumurta frizi, bitkisel motifler, farklı dünyalara dalmak olanaklıdır. Ama en
yıldız motifi mekânı zenginleştiren ögeler olarak azından izleyenlerin yüzlerini ışıldatan şiirsel bir
dikkat çeker. Giriş holünün üst örtüsü giriş görüntü sunan kente doyumsuzca bakmak
saçağının uzantısı olarak yanları düz, tonoz kaçınılmazdır.
şeklindedir. Buradan terasa ulaşmak üzere
asansöre girilmektedir. Üstte terasın doğusundaki kütle, kuzey cephesinde
ortada merdivenle terastan yükseltilmiş kapı, doğu
Asansör kabininde kişinin kendisi ile ya da uçta üç pencere, üst bölümde aynı hizalarda
yanındakilerle başbaşa olduğu bir ortamda kareye yakın formlu pencereler ile körfeze
sürprizli bir görüntü gözler önünden geçip gider. açılmaktadır. Cephenin batısında ise, sonradan
Kulenin küçük pencerelerinden dış dünyaya açılmış dört yatay pencere yer almaktadır.
açılırsınız. Oysa yukarıda, çarpıcı bir körfez Simetrik düzendeki Batı cephesinde, ortada yan
manzarası ve eşsiz kent panoraması ziyaretçilerini merdivenlerin bağlandığı giriş terasına açılan
beklemektedir. Tıpkı enfes bir yiyeceği tadıp da, ferforje giriş kapısı, yanlarda ise söve izi algılanan
sonra muhteşem bir ziyafet sofrasına kapatılmış birer dikdörtgen pencere vardır. Giriş
otururcasına… holünün bir yanında idare ve Ceneviz
Meyhanesi’ne inen merdiven, karşısında ise, bir
Asansör’den üst koda ulaşıldığında terastan Şehit merdivenle çıkılan Ana Restoran yemek salonu
Nihat Bey Caddesi’ne geçilebileceği gibi, üstteki bulunmaktadır. Mekânın beşik çatılı üst örtüsü,

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 137 -

ahşap çatı makasları (14 adet) ile geçilmektedir. (Hüseyin Çetinkaya ile kişisel görüşme,
Ahşap döşeme ve çatı makasları ile, sıcak bir 20.2.2010) işadamı Şerif Remzi Reyent’e
şarabı yudumlarcasına sımsıcak bir etki yaratan ve satıldığı, daha sonra yeğeni Ayla Öktem’e miras
körfezin çarpıcı görünümünü gözler önüne seren kaldığı, 1983 yılında Öktem’in binayı İzmir
bu mekân, salon karşısındaki vitraylı kapı ile Büyükşehir Belediyesi’ne bağışladığı, 1985’de
mutfağa, öte yandan merdivenle demir korkuluklar elektrikli sisteme dönüştürüldüğü, 1992-1994
ile sınırlanmış üst galeriye bağlanır. Geçmişte yılları arasında ise İzmir Büyükşehir Belediyesi
düğünlere, sinema gösterilerine mekân olmuş her tarafından restore edildiği öğrenilmektedir.
köşesi anılarla yüklü salondan çıkılıp, merdivenle
alt holden Ceneviz Meyhanesi’ne geçilmektedir. Sözkonusu tarihlerde, ana yaklaşım aksı ile birlikte
Yaklaşık dikdörtgen planlı mekânın duvarları taş, değerlendirilerek onarımı gerçekleştirilen yapı,
tavanı volta döşeme, ana bölümün döşemesi ve halen İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde
giyotin pencere doğramaları ahşaptır. ve işletmesindedir.

Üst kotta terasın batı ucunda, tek katlı, kuzeye tek Asansör Kulesi’nin tarihsel süreçte çevresinde
pencere ile açılan, tuğla saçak bordürlü, alaturka gelişen yapılaşmalar, etkisini, görünürlüğünü bir
kiremit çatılı bina vardır. ölçüde zedelemiş ise de, yapı özellikle 1990
yılında gerçekleştirilen “İzmir Tarihi, Asansörü ve
Tarihsel Gelişim ve Onarım Çalışmaları Çevresi Kültürel Geliştirme Projesi” bağlamında
Mimar Oktay Ekinci ve Zehra Ekinci’nin
Yapının tarihsel süreçteki durumu incelendiğinde, hazırladığı, rölöve çalışmaları Dr. Murat Erdim ve
1942 yılında, üzüm mağazaları olan, İsmet DEÜ öğrenci grubu tarafından gerçekleştirilen
İnönü’nün kente geldiğinde evinde konakladığı projeler doğrultusunda elden geçirilmiştir.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 138 -

Sokak, çevre düzenlemesi kapsamında


ağaçlandırılmış, döşeme kaplaması değiştirilmiş,
gece aydınlatması yapılmış ve sınırlayan 19.-20.
yüzyıl etkileşim evlerinin cephe sağlıklaştırması
gerçekleştirilmiştir. Yapıya yaklaşımın sağlandığı
bu sokağa, Aydın’da doğup, yaşamının bir
bölümünü burada, 11 numarada geçirdiğinden
anısına izafeten, Dünyaca ünlü şarkıcı Dario
Moreno’nun, adı verilmiştir.

Dikkat çeken diğer bir şey ise, 305 Sokak’taki


otopark alanı nedeniyle yaya aksının ezilmesi,
döşeme kaplamasının da zarar görmeye başlamış
olmasıdır.

Yapının Geleceğine İlişkin Düşünceler ve Sonuç


İzmir’in eşsiz manzarasına sahip, gün batımının en
güzel izlenebildiği mekânlardan olan Asansör,
kentin gece ve eğlence hayatının da çarpıcı
odaklarındandır. Yapıldığı tarihte de işlevini düşey
bağlantı sağlama ile sınırlandırmayan Asansör, ana
işlevini zenginleştiren sosyal kullanımlar da
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 139 -

içermiştir. Günümüzde de bu niteliğini Yapı çevresinde ömrünün önemli bölümünü


sürdürmekte, düşey köprü oluşturma yanısıra, geçiren, adeta semtle bütünleşen isimler arasında
restoran, meyhane, kafe, toplantı salonu gibi ise, 305 Sokak no 75’de oturmuş olan ikiz
eylemin odaklandığı mekânları da kardeşler Sofia- Aleksander Tahinci, agabeyleri
barındırmaktadır. Mikael ile 302 Sokak’ta yaşayan Güney
Ergömültaş belirtilebilir.
Yapının yüklendiği anlam bağlamında Asansör’e
bakıldığında, kentin tarihi düşey simgelerinden Zaman tünelinde gezinti yaparcasına, Asansör
olması, döneminin teknolojisini kente taşıyan yapısı ve çevresi zihinlerden geçirilmeye,
nitelik arzetmesi, düşey köprü olarak halkın geçmişinden okunmaya çalışıldığında, geçmişin
yaşamını rahatlatması, belli bir dönemin İzmir ve İnönü Caddesi, günümüzün Mithatpaşa
Musevi yaşamı içinde yeri olması belirtilebilir. Caddesi’nde çalışan tramvayların, troleybüslerin
yerini otobüslerin aldığı, bu akstaki iki katlı
Buna paralel olarak yapıyla bütünleşen kişilikleri cumbalı evlerin çok katlı apartmanlara dönüştüğü,
de zikretmek doğru olacaktır. Yaptıran Nesim sahildeki iskeleler ve deniz banyolarının
Levi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlayan kalmadığı, artık rekreatif uğraşın koşu ve balık
Ayla Öktem, restore ettiren Ahmet Piriştina, tutma olduğu belirtilebilir. Asansör yapısı ise,
restorasyon projesini hazırlayan Zehra-Oktay düşey köprü olma ve sosyal işlevini çeşitli
Ekinci, sistemi uzun yıllar çalıştıran Recina- nedenlerle zaman zaman gerçekleştiremeyip,
Josepho Palombo, ardından Hüseyin Çetinkaya, kullanım dışı kalmışsa da, günümüzde gece,
daha sonra Derviş Bey ve Motorcu Mithat Bey… gündüz yaşayan, nesillerin birbirine aktardığı
tarihsel odak olarak varlığını sürdürmektedir.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 140 -

Günümüzde modern düşey odak olan genellikle Atasözlerinde Tezatlar


otel işlevli gökdelenler, ölçekleri ile tarihi
kulelerle yarışır gibi görülseler de, tarihi odaklar
geçmişin sürekliliği ve tarihsel
Ava giden avlanır!..
sürdürülebilirliğinin göstergeleri olarak Atın ölümü arpadan olsun.
ayrıcalıklıdır. Bu bağlamda Asansör Kulesi,
geçmişi geleceğe taşıyan en önemli kent Erken kalkan yol alır!..
simgelerinden biri olma özelliğini sürdürecektir. Acele işe şeytan karışır.

________________________________________ Birlikten kuvvet doğar!..


KAYNAKLAR:
Körler sağırlar, birbirlerini ağırlar.
AKSOY, Yaşar, Asansör ve Dario Moreno’nun Anıları, İzmir Büyükşehir
Belediyesi Yayınları, İzmir, İzmir Yayıncılık Tanıtım A.Ş., 1993.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır!..
AKYÜZ LEVİ, Eti, “Kentteki Tarihi Yapılar”, İzmir Kent Tarihi, İzmir
Valiliği, İzmir, Devajans, 2009, Lafla peynir gemisi yürümez.
s. 112-215, 313-316.

Güney Ergömültaş ile 20.2.2010 tarihli kişisel görüşme. Gün ola harman ola!..
Hüseyin Çetinkaya ile 20.2.2010 tarihli kişisel görüşme. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.
Bu yazı "Geçmişi Geleceğe Taşıyor" başlığıyla İZMİR dergisinin Mart-
Nisan sayısında (sf.81-86) da yayınlanmıştır. Ya olduğun gibi görün,
ya göründüğün gibi ol.
Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 141 -

Bizden Biri kaynaklardan geçmişimizi araştırıp edindiği


Sarit Bonfil - İzmir
bilgileri kendi dağarcığında depolamış adeta, tarih
ve kültürümüze duyduğu, örnek almamız gereken
İzak Roditi büyük saygı ve duyarlılıkla... Yine aynı duyarlılık
ve sorumluluk bilinciyle bu donanımını, parlak
zekası ve muhakeme yeteneği ile birlikte
cemaatimiz hizmetine cömertce sunmuş, yıllarca
yönetim kurulunda aktif görevler üstlenerek...

İzak Roditi ile sohbet etmek bir ayrıcalık.


Birçoklarının dediği gibi o bir “derya”. Konu
konuyu açtıkça geçmiş zamanla ilgili ilginç
ayrıntılar merakınızı uyandırıyır ve dinlemeye
doyamıyorsunuz. O, sakin tavrı ve nazik
tebessümüyle anlatıyor. Sohbetimiz bizi Bet-İsrael
sinagogunun kuruluşuna, ilkokulu okuduğu Bene-
Berit’e götürüyor ve İzmir Yahudi tarihinden
ilginç bir kesit gözler önüne seriliyor...
İzak Roditi entellektüel birikimi, engin tarih bilgisi
ile cemaatimizin en değerli isimlerinden biri. O Nerede doğdunuz? Ailenizden bahseder misiniz?
gerçek bir beyefendi, bir kültür abidesi... Yaşadığı 1927’de İzmir’de doğdum. Annem Luna
döneme tanıklık etmekle kalmamış, anılarını Hayimoff Rusya’da doğup büyümüş bir Sefarad
titizlikle biriktirmiş ve ulaşabildiği tüm Yahudisiydi. Fransızca öğretmeniydi. 1900'lü
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 142 -

yıların başında ailesiyle Odessa’dan Türkiye’ye vermiş. Babam 1923’te E.R.Roditi ve Halefleri
gelmişler. İstanbul’da kalmak istemiş. Ancak ona şirketini kurdu. Kuru yemiş ticareti yapan çok
İzmir’deki okulları önermişler. O da İzmir’e gelip saygın ve başarılı bir ithalat ve ihracat şirketi idi.
La Popularya ilkokulunda öğretmenliğe başlamış.
İzak Roditi'nin annesi ve dayısı (Odessa)

Nasıl bir eğitim aldınız?


Biz üç kardeştik. Salhane’de otururduk. O
zamanlar Bet-Israel sinagogunun karşısında Bene-
Berit İlkokulu vardı. Abim Riri ile ben o okulda
Baba Hayimoff, Pasaport iskelesinin yanındaki
okuduk. Fransızca ve İbraniceyi orada öğrendim.
karakolda polismiş. Daha sonra annemin tüm ailesi
Ortaokulu İzmir Saint Joseph’te, liseyi ise İstanbul
Şili’ye göç etmiş. O ise İzmirli olan babam Eliezer
Saint Joseph’te okudum. Her zaman iyi bir
Roditi ile evlenip yuvasını İzmir’de kurmaya karar
talebeydim. Öğretmenler beni hep örnek
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 143 -

gösterirlerdi. Üniversiteyi Robert Kolejde elektrik ve yabancı dil olarak İbranice, Fransıca öğretilirdi.
mühendisliği bölümünde okudum 1952’de O kadar güçlü bir tedrisat vardı ki bu okulu
birincilikle mezun oldum. Hatta prestijli Amerikan bitirenler hiçbir imtihana tabi tutulmadan
üniveristesi MİT’den burs kazandım ama ailem o rahatlıkla Saint Joseph’e kabul edilir ve orada da
zamanlar buna sıcak bakmadı. Dolayısıyla ben de başarılı olurlardı. Düşünün ki İstanbul Saint
iş hayatına atıldım. Joseph’teyken İstanbullu Yahudi öğrenciler gelip
biz İzmililere dersle ilgili sorular sorarlardı.
Gerçekten bizim İzmir’de aldığımız eğitim
İstanbul’dakinden üstündü. Dolayısıyla İzmir halkı
okulları el üstünde tutardı.

Okulun ilk ne zaman kurulduğunu biliyor


musunuz?
Bet İsrael sinagogu 1907’de yapıldıktan sonra
cemaatten birçok kişi ve özellikle her Cuma
sinagogda sermon veren Mösyö Kuryel, sinagogun
karşısında bir okul açılması konusunda çok ısrar
ettiler. Bene Berit teşkilatı önce bir lise açmak
Bene-Berit nasıl bir okuldu? istiyordu. Ancak talebe bulmakta zorluk
Bene-Berit cidden çok iyi bir okuldu. Çok kıymetli çekileceğini düşünerek önce ilkokul açmaya karar
bir öğretmen kadrosu vardı. Bütün benim verdiler. Bet İsrael’den söz açılmışken bu
yaşımdaki Musevi çocukları o okula giderlerdi. sinagogun yapılışıyla ilgili ilginç bir bilgi vermek
Türkçe ilköğretim müfredatının yanında din dersi istiyorum. Bir havraya ihtiyaç duyulduğu
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 144 -

Abdülhamit’e iletildiğinde, padişah 30 Ocak Üniveristesi mezunu Prof. Dr. Henri Nahum
1905’te bir talimatname yazarak İzmir valisi “İzmir Yahudileri” kitabının yazarıdır.) Ondan
(dönemin Aydın valisi) Kıbrıslı Mehmet Kamil sonra fevkalede Fransızcası olan, çok bilgili ama
Paşa’yı uygun bir yer bulunması konusunda bir o kadar da mütevazı bir insan olan Mösyö
görevlendirmişti. Kamil Paşa emekli sadrazamdı. Hayim Bohor Kuryel müdür oldu. Mösyö Kuryel
O zamanki usule uygun olarak emekli sadrazamlar Cuma günleri çok değerli konuşmalar yapar,
İzmir valisi olurdu. Araştırdığım kitaplarda Kamil duaları yorumlardı. Cuma akşamları Bene Berit
Paşa’nın Musevi asıllı olduğunu öğrendim. öğrencilerinin duaya katılması zorunluydu. Onun
Enteresan olan Abdülhamit’in havraya yer cumaları vediği sermon bizim için pazartesiye
bulunması için Musevi asıllı olan valiye hitaben ezbere öğrenilmesi gereken bir dersti. Annem ve
bir ferman yazmasıydı. Bir de bir şerh vardı. babam eğitime çok önem verdiklerinden Mösyö
Sinagogun kubbesi civardaki camilerin Kuryel’den bana her hafta özel ders aldırırlardı.
kubbesinden yüksek olamazdı. Bet İsrael de buna Öyle güzel şeyler anlatırdı ki onu hayranlıkla
uygun olarak inşa edildi. dinlerdim. İyi talebe olduğumdan beni çok severdi.
O bize cumaları verdiği sermonların çok kıymetli
Okulda hangi müdürler görev aldı? olduğunu söyler ve bunları saklamamızı öğütlerdi.
Mösyö Pontromoli diye bir hoca vardı. Herkes onu
Hoca Pontromoli diye çağırırdı çünkü eğitimini Bu sermonlar saklanıp bu günlere ulaşabildi mi?
Türk okulunda aldığından çok güzel Türkçe Hatırlıyorum bizden birkaç yaş büyük bir talebe
konuşurdu. Fransızcası da iyiydi. Okulun ilk hergün okula gelir M. Kuryel ile görüşürdü. Adı
müdürü oydu. Damadı Mösyö Nahum iş Mayir Mazliah Melamed idi. Uzun yıllar sonra
dolayısıyla Fas’a göç edince, o da ailesiyle oraya Amerika’dan kendisinden bir mektup aldım. Önce
gitti. (Mösyü Nahum’un torunu olan Sorbon Küba’ya oradan da Miami’ye göç ettiğini ve
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 145 -

Miami Beach Hahambaşısı olduğunu sonradan


öğrendim. Bana M. Kuryel’in sermonlarının
yazılısını bulup bulamayacağımı soruyordu. Biz
burada bulamadık. Bir süre sonra ondan bir
mektup daha aldım. Sermonları bulduğunu ve bir
kitap haline getirdiğini ve ders kitabı olarak
kullandıklarını anlatıyordu. Örneğin, bugün
kipurda hazan Rafael Moron’un kullandığı “El
Livro de Kipur” da Mösyö Kuryel’in yazmış
olduğu bir kitaptır. Ayrıca Mösyö Kuryel’in
mükemmel bir kaligrafisi vardı. Birgün İzmir
Valisi Kazım Dirik onu çağırıp “Atatürk’ün
Gençliğe Hitabesi”ni el yazısıyla yazmasını Mösyö Kuryel’den sonraki müdürleri biliyor
istemişti. Ben 1950’lerde Göztepe’de valinin musunuz?
konağına gittiğimde o yazının hala orada
Ö dönemde İstanbul ve İzmir okulları arasında
durduğunu görmüştüm. Ne yazık ki M. Kuryel’in
bilgi yarışmaları, müsamereler olurdu ve
sonu çok hazin oldu. Aniden hastalandı. İzmir’de
İzmir’deki öğrencilerin üstün olduğu görülürdü.
tedavi edilemeyince İstanbul’a gönderildi ve orada
Bu başarıda M. Kuryel’in büyük katkısı vardı. Ne
genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti. Bu kadar
yazık ki o vefat ettikten sonra yeri doldurulamadı.
değerli bir insan olmasına rağmen İstanbul’da
Ondan sonra Fransa’da okumuş olan Mösyö
tanınmadığı için cenazesinde kimse yoktu. Bir tek
Yahya müdür oldu. Ama çok bilgili olmasına
dayım ve ben vardık. Çok daha fazlasını hak
rağmen otoriter değildi. Öğrenciler onu pek
ederdi.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 146 -

dinlemezdi. Ön plana çıkmayı sevmez, ikinci 150 kadar öğrenci vardı. Büyük bir aile gibiydi.
planda kalmayı tercih ederdi. Kantini işletir, kitap Civarda oturan her Yahudi çocuk bu okula gelirdi.
satardı. Daha sonra M. Leon Danon müdür oldu. Bohor adındaki hademeyi hatırlıyorum. Sabahları
İbranice öğretmeniydi. Kendisi dahil bütün evlerin kapısına gelir, yüksek sesle talebeleri okula
ailesine İsrail isimleri koydu ve genç yaşta çağırırdı. Örneğin, Levi ailesi tam karşımızda
ailesiyle İsrail’e göç etti. Aslen Tireliydi ama otururdu. Kapıya gelip,“ Cako Levi, Alber Levi! A
Milas’ta da öğretmenlik yapmış, hatta Milaslı olan la skola” diye seslenirdi. Bu yıllarca aramızda
Dr. Sami Şen ve Dr. Sami Asal’ın da öğretmeni espri konusu olarak kaldı.
olmuştu. Okuldaki bayan öğretmenlerin en yaşlısı
Süheyla Hanım idi. Bir de Mukaddes ve Nuriye Okul neden kapandı?
Hn. vardı. Bene Berit 5 değil 6 yıllık bir ilkokuldu. İbranice
Okulla ilgili ilginç bir anınız var mı? ve Fransızca verildiği için M.E.B. 6 yıl olmasını
şart koşmuştu. Bazıları bir yıl fazla okumayı bir
Ben Bene Berit’ten 1938’de mezun oldum. dezavantaj olarak görüyordu. Ayrıca anti-semitizm
Atatürk’ün öldüğü günü hiç unutamam. Okulun başlamıştı. Okulu kösteklemek için tayin edilen
üst kattaki penceresinden Halk Evi görülürdü. O öğretmenler vardı. Örneğin, bizim öğrenci bir
sabah oradan gelen acılı sesler bize kadar soruya eski türkçe ile cevap verse, öğretmen
ulaşmıştı. Bayrağın yarıya indirildiğini görünce “olmadı” deyip aynı şeyi yeni türkçe ile söylerdi.
Atatürk’ün öldüğünü anlamıştık. Öğretmenler Yanlışını bulmaya çalışırdı. Zamanla hem
dahil herkes ağlamaya başlamıştı. Büyük bir bürokratik nedenlerden hem de öğrencisizlikten
matem havası vardı. kapandı. Üzücü olan Bene Berit kapandığında hala
orada oturan iyi bir Yahudi zümre vardı.
Okulda kaç öğrenci vardı?
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 147 -

Talebesizlikten kapanınca Bene Berit’in binasına Talmud-Tora okulunun idare heyetinde ve en çok
belediye el koydu. Alliance okuluna da aynı şey da cemaat yönetim kurulunda. Bir nevi genel
oldu. sekreter gibiydim. Önemli kararlarda her zaman
fikrim alınırdı. Ayrıca dışarıdan gelen yabancı
Robert Kolej’den mezun olunca İzmir’e mi konuklarla ilgilenmek, onlara İzmir hakkında bilgi
döndünüz? vermek en önemli görevlerim arasındaydı.
Hayır. Önce İstanbul’da bir süre çalıştım. Sonra
İzmir’e geldim. Arkadaşlarım David Krespin, İzak Roditi ve bir dönemin ünlü doktorlarından Dr.
Niso Şeni, Alber Antebi ile birlikte Akgerman Zibil’in kızı olan eşi Eva Roditi’nin Ezel ve Aylin
Han’da “Gençler Kollektif Şirketi”ni kurduk. 7-8 adlı iki çocuğu bulunuyor. Anılarını ve İzmir tarihi
sene sürdü. Elektrik aletleri ve bilhassa frigider ile ilgili bu çok değerli bilgileri bizimle içtenlik ve
ithalatı yapardık. Sonra ayrıldık. David Krespin’le alçakgönüllülükle paylaşan İzak Roditi’ye çok
kağıt işi yaptık. David Krespin ayrılınca abim Riri teşekkür ediyoruz. Eva Roditi de eşi gibi tarih ve
Roditi ile babamın işine devam ettim. Düşünün ki kültürümüzle yakından ilgili. Çiftin evinde özenle
E. R. Roditi ve Halefleri şirketinin ticaret sicil saklanmış, kimbilir başka hangi öyküleri anlatan
numarası 11 idi. Ticaret Odasına gittiğimizde 11 pek çok eski resim, değerli belge ve obje
rakamı herkesi hayrete düşürürdü. İzmir’de T.C’de anlatılmayı, belki de bir müzedeki yerini bulmayı
kurulan ilk şirketlerdendi. Abim Riri Roditi ölünce bekliyor...
tamamen kapandı bu iş.
Not: Yukarıdaki söyleşi Mayıs-Haziran 2010’da İzak ve Eva Roditi’nin
evinde gerçekleştirdiğim röportajdan ve 2008’de Süzet-Moti Katan ve
Cemaatte uzun yıllar aktif görev aldığınızı Myriam-Daniel Levi’nin İzak Roditi ile yaptıkları görüşmenin video
kayıtlarından derlenmiştir.
biliyoruz. Hangi görevlerde bulundunuz?
Cemaatin hemen hemen her kurumunda çalıştım.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 148 -

Yahudilik Felsefesi Bu dünyaya geliş amacımızın sırrı, bu kategorilere


Rabbi Yisahar Aaron Izak
bağlı kalınarak kendimizi arındırmak ve
coi770@yahoo.com yükseltmektir. Bilgelerimiz der ki, eğer gerçekten
“insan” olarak davransak, ne ormanlar kralı aslan
Mitsvalar
bize saldırır, ne de başka bir canlı. T-nrı
Dünyanın Yapı Taşı ve Mafsalları yaratılıştaki her canlıyı Adam A-Rişon (İlk
Altı günlük yaratılış sürecinde yaratılan herşey bir İnsan)ın önünden geçirip isimlendirdiği gibi, bütün
vücut ve ruhtan ibaret addedilmiştir. Bu yaratılışın yaratılışa ‘sen hükmedeceksin’ ifadesiyle
her seviyesi için geçerli kabul görülmüştür. güçlendirmiştir. Bu kuvvet hepimize aittir. Soru
Dünyanın fiziksel yaratılışındaki taşları dört “insan nedir?" Tora’nın amaçlarından biri, bizlere
kategoride toplamak mümkündür: “insan” gibi yaşamayı öğreten bir rehber
olmasında aranmalıdır. Bu akılla hislere
1. Domem - Durağan maddeler hükmederek kendimize hakim olmayı, paylaşmayı,
2. Tsomeyah - Büyüyen varlıklar sevmeyi, birleşmeyi ve doğru kimseler olmayı
(Bitkiler alemi) öğretmek şeklinde özetlenir. Bütün bu saydığımız
3. Hay - Hareketli varlıklar (hayvanlar alemi) öğeler çıkarcılığa ve bencilliğe aykırıdır
4. Medaber - Konuşanlar (İnsanoğlu) denilebilir. İnsandaki hayvansal tabiat ile
çelişmektedir. O halde, insan sınıfına dahil olmak
Bu dört kategorinin aralarında herhangi bir
sadece fiziki boyutta doğumla alakalı olup, ruhani
bağlantı bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu
olarak bu boyutu yakalayabilmek bizlerin
kategorilerin her biri birbirinden tamamıyla ayrı
elindedir. Bu konuda en mükemmel rehber ise,
olup, dünyada yaratılmış herşey bu dört
insandaki menfi aklın üstünde verilmiş olan
kategoriden birine ait tutulmuştur.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 149 -

Tora’ya, yani ilahi (T-nrısal) akıla bağlanmaktadır. oluşumuzla, o an herhangi bir bölgede zor
Bu kategorilerdeki her türün hem ruhu hem de durumda olan grupların diğer bu tarz sorunları
bedeni vardır. Taştaki ve ağaçtaki ruhun, insandaki yaşamayanlar tarafından desteklenmesi
kadar açıkça ortada olmadığı bir gerçektir, ama arzulanmıştır. Bu destek Tora öğreniminin ve
bilinmelidir ki onların da bir ruhu vardır. Haliyle, mitzvaların uygulanmasının bir sonucudur.
bütün yaratılışın ruhları ve vücutları vardır. Ruh Dolayısıyla, diğer ulusların da bundan
(dünyanın ruhani yönü) Tora ile bağlantılı iken, yararlanmasının önü açılmak istenmiştir.
vücut (dünyanın fiziki yönü) Mitsvalar’dan
ibarettir. Mitsvalar A-Şem’in Sinay Dağında 613 Mitsva, vücutta bulunan 613 fonksiyona
İsrailoğulları’na verdiği 613 kutsal emirden tekabül eder. Bunun 248’i pozitif Mitsva (yap
ibarettir. emri) ve 365’i negatif Mitsva (yapma emrini)
içerir. Mitsvalar, insan vücudundaki 248 organ ve
Sözlü Tora geleneğimizde aktarıldığı kadarıyla 365 sinire tekabül eder. İnsan vücudu bir
dünya, bizim Tora öğrenimimiz ve mitsvaları mikrokosmos olarak adlandırılır, yani küçük bir
uygulamamız sayesinde ayakta kalıyor. Mısır dünya. Bu küçük dünyayı inceleyerek daha büyük
çıkışı başlayan yolculuğumuzdaki durakların ruhani ve fiziki dünyaya genelleme yapabiliriz.
sıradışı mantığının altında yatan sırra vakıf olma Nasıl ki, bizim bir Neşama (ruh) ve vücudumuz
eylemi yatmaktadır. var ise, aynı şekilde dünyanın da bir neşama ve
vücudu vardır. Özetle, dünya büyük bir oluşum,
Şunu hatırlatmak gerekir ki, A-Şem, Galut’ta insan ise küçük bir dünyadır. Dünyanın gücü ve
(sürgün) yaşamaya başladığımızdan beri bizlere unsurları sinir sistemi ve organlar aracılığıyla
hiçbir zaman bir yerde toplu olarak yaşama izni beslendiğimiz ölçüde anlam kazanır.
vermemiştir. Değişik coğrafi konumlarda
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 150 -

Biliyor muyuz? töre ve yasalara uymak zorunluluğu taşır.


Kaynak : Sevivon
Bunlardan biri de Tefilin'dir.
Tefilin Tefilin, Tora'nın öngördüğü mitsvaların en
önemlilerindendir. Binlerce yıldır sevgi ve
saygıyla uygulanmış ve günümüze kadar aynı
önemi ve değeri koruyarak ulaşmıştır.

Tefilin Nedir?
Tefilin, deriden yapılmış ve yassı deri şeritlerle
birbirine tutturulmuş siyah renkte iki kare
kutucuktan oluşur. İçlerinde parşömen üzerine el
yazması olarak, Tora'dan dört ayrı bölüm içeren
dörder rulo bulunur. Bu parşömenlerin içerdiği
Tora bölümleri şunlardır:
"Onları işaret olarak
a) Şema (Devarim 6:4-9) Tanrı'nın tek olduğunu
elinin üstüne bağlayacaksın ve onlar,
bildirir.
gözlerinin arasında, alnına bağ olacaktır."
(Devarim 6:8)
b) Veaya (Devarim 11:13-21) Tora'nın öğretilerini
Doğumunun onüçüncü yıldönümüne ulaşmış her uygulayan kişiye Tanrı'nın yardım elini
Yahudi erkek, dinsel erginliğe varmış sayılır ve uzatacağını; buyruklarına karşı çıkanları da
Yahudi kimliğinin gerektirdiği tüm adet, gelenek, cezalandıracağını ifade eder.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 151 -

c) Kadeş (Şemot 13:1-10) Her Yahudinin, Mısır'da Kapılarının koruyucusu) sözlerinin baş harfleridir.
esaretten kurtuluşunu daima hatırlaması
gerektiğini belirtir. Tefilin Nasıl Takılır?
d) Veaya (Şemot 13:11-16) Mısır'dan çıkışın ve Tora, Tefilin'den dört ayrı kez söz ederse de
Tanrı öğretilerinin çocuklarına aktarmanın her Tefilin'in nasıl takılacağı konusunda ayrıntılı bilgi
Yahudi için bir zorunluluk olduğunu ifade eder. "Sözlü Yasalar"ın (Tora şe Bealpe) "Alaha le
Moşe mi Sinay" (Moşe'ye Sinay'da verilen yasalar)
Tefilin iki parçadan meydana gelir ve bunlardan bölümünde yer alır.
biri başa, diğeri ise kola bağlanır. Başa bağlanan
tefiline Tefilin Şel Roş denir. Tefilin Şel Roş'un Bar Mitsva yaşına gelmiş bir Yahudi, düzenli
içinde yukarda bahsettiğimiz dört peraşa olarak her sabah Tefilin takmalıdır:
yazılmıştır. İkinci kutu ise sol pazu üzerine Tefilin takan kişi ayakta durur. Önce, "Tefilin Şel
bağlanır. (Tefilin şel Yad) ve bir tek bölmesi Yad - El Tefilini"ni alıp sol kolunun üst bölümüne,
vardır. Bu bölmeye de dört parşömen birlikte kalbine dönük bir şekilde yerleştirir. Deri
sarılarak, tek rulo halinde yerleştirilmiştir. bağcıkların geçtiği ilik kutunun üst kısmına
"Baş Tefilini"nin iki yan yüzeyine İbranice'deki gelmelidir. Şeritleri bağlamaya başlamadan önce
"Şin" harfi basılmıştır ve bu Tefilin başa "Dalet" "Tefilin Beraha"sını okur.
harfini andıran bir düğümle (Keşer) bağlanır. "El Baruh Ata Ad. Elo. Meleh Aolam Aşer Kideşanu
Tefilini"nin düğümü ise "Yod" harfi şeklindedir. Bemitsvotav Vetsivanu Leaniah Tefilin.
Bu üç harfin birleşimi de (Ş-D-Y) "Şaday" Bizleri Emirleriyle kutsayan ve bize Tefilin takmamızı
(Kudret-Tanrı) sözcüğünü oluşturur. Bu harfler emreden, Evrenin yaratıcısı ve Kralımız,
aynı zamanda "Şomer Dlatot Israel" (İsrail Tanrımız Mübarektir.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 152 -

Yukarıdaki Tefilin takma duasını okuyan kişi, Bemitsvotav Vetsivanu Al Mitsvat Tefilin.
şimdi de Tefilin'in uzantısı olan deri saplı bölüm Bizleri Emirleriyle kutsayan ve bize Tefilin Mitsvasını
üste gelecek şekilde, bağları kolun alt bölümüne emreden, Evrenin yaratıcısı ve Kralımız, Tanrımız
yedi kere dolar ve kalan bağları avucuna sarar. Mübarektir.

Şimdi sıra "Tefilin Şel Roş - Baş Tefilin"inindedir. Tefilin takılması tekniği değişik toplumlara göre
Onu da, alnının üst kısmına yerleştirerek bağın küçük farklılıklar gösterebilir.
uzantısındaki düğümün ense üstüne gelmesini
Tefila'dan Sonra
sağlar. "Tefilin Şel Roş - Baş Tefilin" kutusunun
alt kenarı saç köklerin altına düşmemeli ve iki Tefilin'in çıkarılması ise şöyle olmalıdır:
gözün tam ortasına gelecek hizada durmalıdır.
Kişi gene ayaktadır. Önce orta parmağın
Baş Tefilini'ni takar takmaz avucundaki bağları üzerindeki bağlar açılır ve tekrar avuç içine sarılır.
çözerek orta parmağına –önce parmağın alt "Baş Tefilini" sol elle çıkarılarak şeritleri sarılır ve
boğumuna (avuca yakın), sonra orta boğumuna ve özel Tefilin kılıfına konur. Sora "El Tefilini"
son olarak da gene alt boğuma olmak üzere– çıkarılır, bağları özenle sarılıp kılıfına yerleştirilir.
bağları üç kez dolar. Kalan bağları da gene Kabın sağ yanına Baş Tefilini'ni, soluna ise El
avucuna sarar. Tefilini'ni yerleştirmek adettir.

Tefilin takma işlemi hiçbir hareket veya sözle Tefilin'e Ait Töre ve Yasalar
kesilmemelidir. Herhangi bir nedenle kesintiye * İlk kez Tefilin takacak olan çocuğun Bar-Mitzva
uğradığında aşağıdaki Beraha okunur. tarihinden iki ila üç ay önce çalıştırılıp Tefilin
Baruh Ata Ad. Elo. Meleh Aolam Aşer Kideşanu takma tekniğine alıştırılması adettir.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 153 -

* Tefilin satın alınırken, güvenilir bir yerden * Tefilin çıplak kola ve çıplak başa bağlanmalı ve
alınmasına ve parşömenlerin tam yetkili bir Sofer hiçbir giysi bölümü ona değmemelidir.
tarafından elle yazılmış olmalarına dikkat
edilmelidir. Gereken nitelikleri taşımayan * Herhangi bir nedenle "El Tefilin"i takılamıyorsa
Tefilin'ler kullanılmamalıdır. sadece "Baş Tefilin"i takılmalıdır. Aynı kural aksi
durum için de geçerlidir.
* Tefilin sadece hafta içi günlerinde takılır. Şabat
ve bayram günleri Tefilin takılmaz. * Tefilin bir mezarlıkta veya temiz olmayan bir
yerde takılamaz.
* Tefilin sabah duası (Tefilla) sırasında
takılmalıdır. Adını da bu duadan almıştır. Ancak * Çok yakınını kaybeden bir kişi cenaze toprağa
herhangi bir nedenden sabah takılamadıysa, gün verilmeden Tefilin takamaz.
batımından önce olması şartıyla gün içinde de * Tefilin takmış olan kişi, taktığının daima
takılabilir. bilincinde ve Tefilin'e saygılı olmalıdır.
* El ve Baş Tefilinleri takılırken, bağların siyah * Tefilin, sabah dualarının tümü bitmedikçe
renkli yüzlerinin üste gelmesine dikkat edilmelidir. çıkarılamaz.
* Tefilin takma işlemi herhangi bir konuşma veya * Sabah duası sırasında Tefilin'le birlikte Tallit de
hareketle kesilmemelidir. Kabul edilebilir tek giyilmelidir. Önce Tallit giyilmeli, sonra Tefilinler
kesinti, Tefilin takmakta olan diğer bir kişinin takılmalıdır. Dua sonunda ise önce Tefilinler,
duasına karşı söylenebilecek "Amen" sözcüğüdür. sonra da Tallit çıkarılmalıdır.
* Solak olan kişi Tefilin'i sağ koluna bağlar. * Tişa-Beav (Av ayının 9'u) gününde Tefilin sabah
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 154 -

duasında değil de öğleden sonraki duada takılır. bağlılığını ispat etmesi için iki kanıt
Zira 9 Av bir yas günüdür. gerekmektedir. Bunların biri Berit, özel, kişisel ve
kalıcıdır. Berit, erkekte yaşamı boyunca yer
* Tefiline layık olduğu saygı gösterilmelidir. Eğer edecek bedensel bir işaret, bir akit belirtisidir.
Tefilin kaza eseri yere düşerse oruç tutarak veya İkincisi ise Tefilin'dir. Bu da, Berit'in aksine,
sadaka vererek kefaret ödenmelidir. Bu durumda dıştan görülebilen ve iyice belirgin bir işaret, bir
bir Rabi'ye başvurulmalıdır. Tanrı'ya bağlılık kanıtıdır.
* Tefilin ruloları da Kaşer (dinen temiz) bir * El Tefilin'i, sol kola ve tam duyguların merkezi
hayvanın (tercihan dana) derisinden çok özel bir olan kalbe dönük olarak takılır ve uzantısındaki
yöntemle imal edilirler. Bu kutuların şekli tam bir deri şeritler kola, ele ve orta parmağa bağlanır.
kare-küb olmalı ve kutularla deri bağlar özel bir İkinci tefilin ise düşünce merkezi olan başa takılır.
boya ile siyah renge boyanmalıdır. Böylece, dikkat başa, kalbe ve ele çekilerek,
* Bilgelerin sözlerine göre, Tefilin takma emrini kişinin düşüncesiyle, hisleriyle ve eylemleriyle
her gün uygulayan kişi, uzun bir yaşama ve kendini Tanrı'ya adaması gerektiği vurgulanır.
Gelecek Dünya’ya erişmeye hak kazanır. * Tefilin, düşünceyle mantığın duygudan daha
* Rabilere göre, Tefilin'in içindeki parşömenler güçlü olması gerektiğini öğretir. Ayrıca, insanın
birkaç yılda bir kontrol edilmelidir. Bu süre her salt duygusal içgüdülere kapılmamasını sadece
yedi yılda bir –veya iki– kez olmalıdır. düşünce ve mantığa da bağımlı kalmamasını
simgelerken, ikisini birlikte dengelice kullanması
Tefilin'de Sembolizm ve Felsefe gerektiğini öğretir.
* Midraş'a göre bir erkeğin Yahudi dinine
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 155 -

* Tefilin önce ele, sonra başa takılır. Bunun da Tefilin'le gerçekleştirilen günlük "Bağlanma"
sembolik anlamı şudur: "Kişi, Tanrı buyruklarını, eylemiyle de insan her sabah Tanrı'ya bağlılığını
fazlaca sorup düşünmeden önce yerine getirmeli tazeler ve pekiştirir. Tefilin takmak, "Tanrı'nın
sonra da anlamaya çalışmalıdır." Yani önce, fiilen adını" başına ve koluna işlemek demektir.
eylemci olmalı, sonra düşünmeye yer vermelidir.
* Kutsal kitaplarda, Tanrı ile seçtiği kavim
* El Tefilinini giysinin kol bölümleri gizleyebilir. arasındaki mistik ilişkiden söz edilirken,bu ilişki
Baş Tefilini ise tamamen açıkta ve belirgindir. sıklıkla iki sevgili veya karı-koca bağlılığına
Bunun da simgesel anlamı şudur: "Hareketlerinizi benzetilir. Tefilin de, işte bu ilişkinin simgesidir.
gizleyin ama düşünceleriniz açık ve belirgin olsun Tefilin takan kişi, deri bağcıkları elinin orta
ki, fikirleriniz çevrenizi aydınlatsın." parmağına –tıpkı evlilik yüzüğü gibi– sararken,
Tora'daki şu bölümü okur:
* Tefilin'in dört duası, düşünceyi simgeleyen "Baş
Tefilini"nde ayrı ayrı dört bölmede, eylemi "Ve ben senin ebedi nişanlın olacağım. Seni
simgeleyen "El Tefilini"nde ise tek bölmede tek kendime doğrulukla, hakla ve rahmetle
rulo halindedir. Bu da bilgilerce şöyle yorumlanır: nişanlayacağım. Bağlılık ve sadakatle senin
"Düşünceleri ve fikirleri farklı da olsa, tüm Yahudi nişanlın olacağım ve sen Tanrı'yı tanıyacaksın."
halkı eylemlerinde tek vücut olup birleşmelidir. (Oşea 2:20-21).
Tora buyruklarının icrasında da Tanrı emirleri bir
bütün olarak aynen uygulanmalıdır. Tefilin ve Mısır'dan Çıkış
Tefilin'in içindeki dört Tora paragrafının ilk ikisi
* Tefilin'in bağları, kişinin fikren ve kalben
"Şema" ve "Veaya" bölümleridir ve aynı zamanda
Tanrı'ya sıkıca bağlı olduğunu simgeler. Ayrıca
mezuzanın içindeki parşömenin yazısını oluşturur.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 156 -

Diğer iki bölüm ise "Kadeş" ve "Veaya"dır ve niteliği taşır ve bu anı, her fırsatta tekrarlanır.
Yahudilerin Mısır diyarında esaretten
kurtuluşlarından söz eder.
En Eski Tefilinler
Tefilin gibi güçlü bir sembolün Mısır'dan çıkış Bugün İsrail Müzesi'nde görülebilen en eski
öyküsüyle bağıntılandırılmasının nedeni nedir? Bu Tefilinler, Ölü Deniz yakınlarındaki "Kumran"
soruyu, Mısır'dan çıkış öyküsünü yakından mağaralarında bulunanlardır.
inceleyerek yanıtlamak mümkün:
1968 yılında ünlü arkeolog Yigael Yadin'in
Tanrı'nın Mısır ulusuna gönderdiği 10 bela, soyut gerçekleştirdiği kazılarda ortaya çıkan bu
kavramlara inanmakta zorluk çeken bir halk için Tefilinlerin şekilleri, yapımlarında kullanılan
güçlü bir kanıt oluşturmuştu. Bu sayede inanılmaz malzeme, parşömenler ve bağların nitelikleri
bir mucize gerçekleşmiş, özgürlüklerine kavuşan Talmud'un belirttiği yasalara tıpatıp uymaktadır.
İsrailoğulları Tanrı'nın gücüne, şüpheye yer Birinci yüzyılın ilk yarısına ait olduğu sanılan bu
bırakmayan bir inançla bağlanmışlardı. Tefilinler "Baş Tefilini" olup, dört ayrı rulo, dört
ayrı bölmeye yerleşmiş olarak bulunmuşlardır.
"On Emir"in metni şöyle başlar: "Ben sizi Mısır
"Ölü Deniz Ruloları" adıyla da bilinen bu ruloların
diyarında esaretten çıkaran efendiniz,
keşfi kullanıldıkları dönemin ibadet tarzı hakkında
Tanrınız'ım." Şabat ve bayram akşamlarının özel
araştırmacıları aydınlatmış ve karanlıkta kalan bazı
duası Kiduş da "Zeher le Yetsiat Mitsrayim"
konulara ışık tutmuştu.
(Mısır'dan çıkışın anısına) sözlerini içerir.

Görüldüğü gibi, Mısır'dan çıkış öyküsü Yahudi


halkı için unutulmayacak bir nirengi noktası
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 157 -

Astroloji çok önemli olduğunu, “kolektif”i ilgilendiren


Beki Baron / İstanbul
gezegenlerin (Uranüs, Neptün, Pluto) burç
bekibaron@gmail.com değiştirerek yeni bir döneme işaret ettiğini önceki
yazılarımda paylaşmıştım, hatırladınız mı? Bu
Gökyüzünde yazıda ise Uranüs gezegeninin Koç burcundaki
Temmuz - Ağustos Enerjileri hareketi ile bizlere ne anlatmak istediğini ve
hayatımıza bu konuları nasıl uyarlayabileceğimize
"Değişim dünyanın gidişine ayak uydurmaktır. Değişen ve Temmuz sonundaki “öncü patlaması”na
insan kendini dünyaya uydurur. Değişime direnen ise bakacağız .
dünyayı kendine uydurmaya çalışır!"
Bernard Shaw Kısaca hatırlayalım isterseniz: muhtelif
 
  “transit”lerden bahsetmiştik ya; “Neptün
Yıllardır hayatlarımızda “değişim” istiyorduk ya, transiti”nde inandığımız ve idealize ettiğimiz her
2010 yılında gökyüzü bize bu değişimi yapıp şeyin çözüldüğünü ve eridiğini, hatta değiştiğini
yapmadığımızı soruyor. İhtiyacımız olan veya gördük. Egolarımız eridi ve yumuşadı. “Pluto
düşlediğimiz değişimleri eğer kendimiz transiti”nde baskı ile dönüşüme zorlandık,
yapmadıysak 2010 yılı bunları bizim yerimize ve direndikçe zorluklar ile karşılaştık, dönüşümü ve
bize rağmen gerçekleştireceğini çok açık bir dille değişmeyi kabul ederek kendimizi tekrar
ifade ediyor. Kararsız hareket ettiğimiz ve bir türlü diriltmeye başladık. “Uranüs transiti”nde ise şu
ortaya çıkartamadığımız ne var ise hazırlıklı olun anda sarsılarak uyanıyoruz ve özgürleşiyoruz. 27
lütfen. Bu dönemde bizlere ani cesaretler geldiğini Mayıs tarihinde ise Uranüs gezegeni Koç
ve yeni fikirler ve taze enerjilerle hayatlarımıza burcundaki 7 yıllık hareketine başladı. Bu da ne
yeni bir yön çizdiğimizi görebiliriz. 2010 yılının mi? Buyrunuz...
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 158 -

Önce Koç!.. Zodyağın ilk burcu, saf enerjiyi, taze şekil almaya açık niyetlerimiz engellendiği
ve yeni başlangıçları ifade ediyor. Cesaret, anilik, taktirde, yıkıcı bir şekil almaya çok uygun
hız, düşünmeden hareket etmeyi barındırıyor. potansiyelleri içinde barındırıyor. İşte buna dikkat
Harekete geçme isteğimiz çok yoğun ve taze etmek gerekiyor, çünkü bu burcun empatisi biraz
enerjiler ile niyet ediyoruz. Başlangıç zayıf ve tek başına hareket etmekten hoşlanıyor.
noktasındayız ve kafamızda oluşan ilk fikir ne ise Bu nedenle risk alırken çok dikkatli olmalıyız.
bu fikir gelişecek ve şekil alacak 7 yıl boyunca, o Çünkü engellendiğimiz zaman çok yıkıcı
yüzden isteklerimize çok dikkat etmeliyiz. olabiliriz.
Aklımızı, enerjimizi, zihnimizi nereye
yönlendiriyorsak onu yaratıyoruz, niyetlerimizi Kollektif alanda ani, cesareti ve atılımı tetikleyen
harekete geçiriyoruz ve bu konuda taze enerjiler olaylar ve süprizlerin olacağı bir dönemdeyiz.
ile yeni başlangıçlar yapıyoruz. Cesaret ön planda. Kişisel cesaretlerin önemsenmesi gerekiyor.
Yalnız ve tek başına hareket edebilmek gerekiyor.
Uranüs ise aydınlanma ve uyanış konusunda bize Aynı zamanda kurallara uymamak ve ne pahasına
destek veriyor.Bu gezegenin hayatımıza getirdiği olursa olsun başkaldırmak sözkonusu. Aslında bu
enerjiler çok ani, sıra dışı. Devrimci ve aydınlatıcı. taze enerjiler bize "alınganlığı , eskide yaşamayı
Bu aydınlanma süreci artık katılaşmış enerjilerin bırak, cesur ol ve kendini yeteneklerin ile tekrar
ve kuralların yıkıldığı, devrildiği bir döneme işaret yapılandır" diyor. Eskiye ve eskide bağlı
etmekte. kaldığımız tüm bağlardan kopma ve bireysel bir
çabaya girerek; güçlü, zorlayıcı, dönüşü olmayan,
Peki Uranüs Koç burcunda hareket ederken ne cesaret gerektiren fakat korkmamamız gereken bir
beklenmeli? Niyetler, enerjiler güzel de bu yola çıktık. Ve yeni bir bilincin olduğu bir döneme
hareketin devam ettiği süre boyunca olumlu/iyi doğru ilerliyoruz.
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 159 -

30 Temmuzda gökyüzünde “öncü patlaması” diye çok yoğun olduğunu, dönüşüme direnmeden bu
ifade ettiğimiz olay gerçekleşiyor. Teknik tarifi dengeyi sağladığımızda özgür birer birey haline
şöyle: Satürn ve Mars gezegeni sıfır derecede geleceğimizi anlatmakta. Özellikle ilişkiler
terazi burcunda hareketine başladığı anda Uranüs konusunda dengeli ve adil olmayı ve bireysel
ve Jüpiter gezegeni Koç burcunda ve bu burca hareket etmekten korkmamamız gerektiğini de
karşıt duracak ve Pluto gezegeni ile kare açı anlatıyor. Dengeyi sağlamak için elimizden
ilişkisinde olacaklar. Neler mi olacak? geleni yapalım ama başaramazsak da ilişkiyi
sonlandırma cesaretine sahip olalım.
• Jüpiter Koç burcunda, yeni adımlar atmakta
fırsatlar, genişleme, sosyal katılım, iyimserlik, • Satürn Terazi burcunda denge ve adaletin
cesaret ve kendine inanma temalarını gerekliliğini anlatıyor. Makro düzeyde uyum,
beraberinde getiriyor. Öte yandan da sabırsızlık barış ve huzur ancak bilinçli çabalar ve
katsayısının artmasına sebep olacak. Aslında diplomasi yolu ile gerçekleşebilir.
yeni başlangıçları destekleyen bir tavrı
olduğundan seçimlerimiz bize heyecan verecek Astroloji yaşamdan soyutlanamıyor. Kıssadan
ama yine de dikkat etmeliyiz. hisseye gelecek olursak “değişim”e açık olun,
ne istediğinizi bilin ve bunları elde etmek için
• Aynı zamanda Uranüs ve Satürn gezegenlerinin cesur olun. Dünya değişirken, bizlerin de
birbirlerine karşıt durmaları geçmiş ve gelecek değişmesinden daha doğal ne olabilir ki!..
arasında durduğumuzu ve ayrıca bu dönemde
otoriteye karşı ciddi bir direniş ve başkaldırının
söz konusu olduğunu, özgürleşme isteğimizin
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 160 -

Psiko-Güncel neden olabiliyor. Özellikle günümüzde kapalı


Reyan Kanyas Bencuya
alanlarda sigara kullanımının yasaklanma
Uzm. Klinik Psikolog durumunun gündeme gelmesiyle eklenen hukuki
rkanyas@yahoo.com
boyutla beraber sigara kullanımı ile ilgili sorunlar
“Zorluklarla Başetmek için Sigara" ve sorgulamalar daha fazla dikkat çekmeye
başlamıştır. Konuyu psikolojik açıdan, sigarayı
yerine hayatlarının doğal bir parçası olarak gören veya
“Sigara ile Başetmek” tamamen sigara kullanımının karşısında gören iki
perspektiften de ele alıp, bırakmak isteyen kişilere
Günümüzde sigara ve diğer tütün ürünlerinin tıp ve psikoloji biliminin sunabileceği
tüketimi ve bağımlılığı çağımızın ciddi kolaylıklardan bahsetmek isteriz.
sorunlarından biri haline geldi. Bu konuda sorun
çift taraflı rahatsız edici özelliğiyle öne çıkıyor. Sigara içen kişilerin çoğu sigaraya genç yaşlarda
Toplumda bir taraf, sigarayı hava gibi su gibi lise veya üniversite çağında başlar. Küçüklüğünde
zaruri bir ihtiyaç haline getirmiş ve aynı zamanda ailesinde veya etrafındaki modellerden gördüğü
onu keyfi hatta dert ortağı olarak görüp sağlığının kadarıyla sigara hakkında bir ön imgesi vardır
önünde tutarken; diğer taraf kokusundan, kişinin. Bazı kişiler ebeveynlerine tepki olarak
dumanından ve sağlığına verdiği zarardan ötürü sigaradan hoşlanmaz, bazıları ise bilinç üstünde
temelde nefret ettiği unsurla karşı karşıya sigaraya karşı nötr iken, bilinç dışında aşina ve
gelmekte. olumludur. Sigara kişiye ilk sunulduğunda
çoğunlukla bir sosyal gruba dahil olma unsuru, bir
Sigara, kişinin kendi içinde çatışan duygular yetişkinlik veya cesaret göstergesi şeklinde
yaratırken, kişiler arası ilişkilerde çatışmalara sunulur. Sosyal grupların popülerliğine
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 161 -

cesaretlerine ve diğer olumlu yönlerine olan Bu safhada sigaraya başlamanın ilk sebebi olan
özenmeyle, insan bedeninin fizyolojik olarak özenmek ve bir gruba dahil olmak çoğunlukla
tamamen yadırgadığı sigara kullanımı başlar. ortadan kalkmıştır.
Önceleri zorlanarak içilirken zaman içinde bedenin
dumana karşı oluşturduğu savunma mekanizmaları Sigara içen kişi yakın çevresinde içmeyenler ile
(mukoza) sayesinde daha kolaylıkla içilmeye sorunlar yaşar. Sigara içmenin yasak olduğu iş ve
başlanır. Bu sırada farklı üç mekanizma daha sosyal ortamlarda da sorun yaşar. Hepsinden
devreye girmektedir. Bunlardan ilki bedene önemlisi, kendisine zarar veren ve ileride çok
dışarıdan verilen fazladan nikotin ve merkezi sinir acılar çekeceği ve ömrünü kısaltacak hastalıklara
sisteminin bu yeni doza olan ihtiyacı, diğeri ise yakalanmasına neden olacak sigaranın zararının
çocukluktaki gelişim evrelerinden biri olan oral bilinçli olarak farkındadır ancak sigara
dönemde tohumları atılmış olan tırnak yemek, bağımlılığından kurtulamayacağını varsayarak bu
abur cubur atıştırmak gibi el ve ağız sorunları beyninin gerisine iter. Sigara içen kişi bir
alışkanlıklarına bir yenisinin eklenmesidir. süre için sigara içemeyeceği toplantı uçak-otobüs
yolculuğu, sinema gibi durumlarda huzursuz ve
Zaman içerisinde fiziki nikotin ihtiyacı ve el-ağız sinirlidir. Bu ruh hali etrafına yansır. Son olarak
alışkanlıklarına, davranışsal şartlanmalar da sigara içen kişi etrafındaki sigara içmeyenlerce
eklenir. Örneğin kahve veya alkol tüketirken, kötü koku ve dumandan dolayı olumsuz algılanır,
yemek sonrası, işe mola verildiğinde, sinirlenince, yanına yaklaşılmak istenmez ve kalabalık
heyecanlanınca, keyiflenince, direksiyonda ve ortamlarda tanımadığı kişilerle bile çatışma
hatta kül tablası, sigara, çakmak görünce kişide durumları yaşayabilir.
şartlanmaya bağlı olarak sigara içme ihtiyacı
belirir. Madalyonun öbür yüzünde sigara içmeyen kişi
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 162 -

vardır. Sigara içmeyen kişi sigaranın zararlarının takip etmek; zayıf, alıngan, sinirli vs olduğu
bilincindedir ve dumanından, aynı odada farklı durumlarda ona destek vererek, sigara içen
köşelerde içilse dahi rahatsızdır. Genellikle, sigara yakınına karşı doğru duruşunun devamını
içenlerin kendi hakkını yok saydığı duygusuna sağlamak da en az sigara içen kişi ile yapılan
kapılır. Toplumsal anlayışa ve farklı toplumlarda psikolojik çalışmalar kadar önemlidir.
ortak alanlarda sigara içilmesinin gördüğü kabul
oranına göre sigara içene vermek istediği tepkiyi Sigarayı herkes bırakabilir. Birçok kişi kendi
kısmen bastırarak, bazense patlayarak verir; bazen başına bırakabildiği gibi, diğerleri de farmakolojik
de baskın olmadığı durumlarda tepki vermeden tedavi, grup psikoterapileri, nikotin sakız ve
hoşlanmadığı dumana tamammül etmek zorunda bantları gibi tedaviler vasıtasıyla bırakabilir.
hisseder. Sigara bırakmaya yardımcı bazı davranışsal
yöntemler şöyle özetlenebilir:
Bu tip kişilerin tutumlarının sigara içenler
Hazırlık Evresi:
açısından da çok büyük önemi vardır. Verdikleri
veya veremedikleri tepkilerle sigara içenlerin ™ Tarih seçimi: Doğum günü vs gibi önemli bir
alışkanlıklarını bırakabilmelerine veya tepkisel tarih olmalı ve yakın çevreye ilan edilmesi
olarak kullanımı daha da artırmalarına neden faydalıdır.
olabilecek en önemli unsurlardır. Pek az sigara ™ Sigara içme alışkanlıklarının incelenmesi:
bağımlısı kendi kendine, hiçbir tepki veya Bırakmadan evvel sigaranın içildiği durumlar
yaklaşım farkı görmezken sigarayı bırakma ve saatlerin not edilmesi ve bırakacak kişinin
yöneliminde bulunur. Dolayısıyla sigara içen bilinçlendirilmesi önemlidir.
kişinin etrafındaki içmeyen kişinin psikolojisini
™ Sigarayı bırakma nedenlerinin belirlenmesi:
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 163 -

Kişilerin sigarayı bırakma nedenleri farklılık Sigara bırakıldığında ilk günler 3-5 dakika süren
gösterse de en öne çıkan iki neden sağlıklı sigara isteği dalgaları sıklıkla gelecektir. Bu
yaşamak ve çocuklarına iyi örnek olma dalgaların kişinin sigara içme alışkanlıklarına göre,
isteğidir. Bu nedenler hakkında sigarayı
önceden de farkedilebilecek zaman ve durumlarda
bırakacak kişinin bilinçlendirilmesi faydalıdır.
gelmesi, bırakma açısından kolaylık sağlar. Bu
Bırakma Evresi: durumlarda kişi hemen durum ve konumunu
değiştirebilir. Sigarayı bırakma neden ve
Sigara bırakıldığında ilk günler çok önemlidir. motivasyonlarına ve sigaranın zararlarına
Eğer sigara bir hekimin süpervizörlüğünde yoğunlaşarak veya bir arkadaşı ile sohbet ederek
bırakılıyorsa, ilk iki hafta düzenli görüşme ve bu dalgayı atlatabilir. Aynı zamanda sigarayı
sonra 1, 3, 6 ve 12 aylarda görüşme faydalıdır. bırakan kişi için el alışkanlığının yerini alacak
Görüşmelerde sigarayı bırakmış kalma durumu, başka el ve ağız alışkanlıkları oluşturulur. İlk
motivasyonun sürekliliği, yeniden başlama (relaps) günler sigara içilen sosyal ortamlardan uzak
eğilimi değerlendirilir. Genellikle relapslar, sigara kalarak 3-5 dakikalık dalgaların gelme sıklığının
içmenin bırakıldığı ilk haftalar içinde olmaktadır. azaltılmasına çalışılır. Bol sıvı gıda ve meyve
Bırakan kişi ilk iki kontrolüne kadar sigara tüketilerek hemen ağız alışkanlıkları değiştirilir
içmemişse bırakmış kalma olasılığı yüksektir. hem de sağlıklı beslenilerek kilo alınmasının
Ancak relapslar başarısızlık olarak önüne geçilir. Egzersize başlamak sigara bırakma
değerlendirilmemeli ve yeniden bırakma yönünde sırasında görülen fazla yemenin getireceği fazla
kişi motive edilmelidir. Sigarayı azaltarak kilolar ve motivasyon açısından faydalıdır.
bırakanların yeniden başlama ihtimali bir anda
keserek bırakanlara göre daha çoktur. Bu tür davranışsal yöntemler ve ilk günlerdeki
gerek süpervizör gerekse de ailenin sıkı desteğiyle
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 164 -

sigara bırakılması mümkündür. Bu ne çok kolay ne Atasözlerinde Tezatlar


de çok zor bir süreçtir. Sıklıkla uygulanmıyor olsa
da, sorunun bilinçüstü ve bilinçdışı kaynaklarını
irdeleyen psiko-dinamik yöntemlerin de kişinin İyilik yap denize at!..
kendini ve davranışının bilinçaltındaki nedenlerini
Merhametten maraz doğar.
anlaması açısından faydası vardır.

Hangi çözüm yöntemiyle olursa olsun hem


Zararın neresinden dönülse kardır!..
içenlerin hem de içmeyenlerin sigara kullanımını Gelen gideni aratır.
azaltmak amacıyla bilinçlenmeye ve daha fazla
aktifleşmeye ihtiyacı tartışılmazdır. Toplu Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur!..
alanlarda sigara kullanımının kanunen Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev.
zorlaştırılması, bırakma sürecinde sanıldığı kadar
da etkili değildir. Bu içerden verildiği ve
Akıl akıldan üstündür.
yakınlardan da destek alındığı taktirde
kazanılabilecek bir savaştır. Herkes sigarayı Aklın yolu birdir.
bırakabilir…
El elden üstündür.
Alet işler el övünür.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 165 -

Tepe Nokta Askeri harekat esnasında Mısır’a yönelir ve


Moşe Mişa Hayim
dolayısı ile bugünkü İsrail toprakları üzerindeki
mosehayim@gmail.com Yehuda’yı fetheder. Kudüs önlerine geldiğinde
ordugahını kurar. İskender orduları ile o zamanlar
Helenizmin Yahudiliğe Etkileri Pers İmparatorluğunun tebaası olan Yahudiler ilk
defa karşı karşıya gelirler. İskender halkın
M.Ö.356 yılında Makedonya'da doğan İskender kendisine biat ettiğinin ispatı olarak Beit
M.Ö.336 yılında babasının tahtına geçerek kral Amikdaş’a heykelinin konmasını ister; bu emir
olur. Güçlü Makedon ordularının başına geçerek uygulanmazsa şehir yakıp yıkılacaktır. Yahudi
kısa ömrünü simgeleyecek fütuhatına başlar. dinine göre bunu yerine getirmek mümkün
Makedonya ve Yunanistan’ı ele geçirdikten sonra olmadığından şehrin önde gelenleri bir gece
M.Ö.334 yılında Çanakkale Boğazını geçer ve önlerine Baş Kohen Şimon Ha Tzadik’i alarak
Pers İmparatorluğu ile olan üç yıl sürecek savaş yola düşerler. Baş Kohen beyaz elbisesi ve on iki
başlar. 45000 kişi ile yola çıkan İskender kavmi simgeleyen kıymetli taşlarla bezenmiş
kendisinden on misli büyük Pers ordularını meşhur hoşen yani önlüğü ile önde, arkasında meşalelerle
Granikus, İssus ve Gavgamela savaşlarında yener. gelen Yahudi liderlerine öncülük eder. Büyük
Pers İmparatoru Darius öldürülür ve efsanevi İskender Şimon Ha Tzadik ile karşılaşınca savaş
hazinesi İskender’in eline geçer. Kendisi artık arabasından iner ve saygıyla eğilir. Kibirli, hiddet
Akdeniz’in ve Ortadoğu’yu da içine alan büyük bir ve şiddete kendini kolayca kaptıran İskender’in
İmparatorluğun tek hakimidir. İmparatorluğun birisinin önünde eğilmesi olası değildi. Niçin
sınırlarına baktığında dünyada fethedilecek başka böyle davrandığı sorulduğunda zaferden zafere
yer kalmadığı için ağladığı söylenir. koşarken beyazlar içindeki Shimon Ha Tzadik’in

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 166 -

kendisine göründüğünü söyler. Yahudiler, getirecek hadiseler zincir halinde birbirini kovalar.
İskender ve İmparatorluğu için dua ettikleri
mabetlerinin yıkılmasına müsaade etmemesini Yunanlılar yalnız askeri emperyalist değillerdi.
isterler. Fethettikleri yerlerde kültürel emperyalizm
uygulayarak kendi yaşam şekillerini getirirlerdi.
Şimon Ha Tzadik İskender’e mabedini gezdirir ve Doğu dünyasına getirdikleri lisanları ile birlikte
Tora’nın herhangi bir heykel veya figürün mabede sanat, mimari, edebiyat ve felsefi tarzlarını
sokulmasına müsaade etmediğini izah eder. sundular. Yunan kültürünün, doğu kültürü ile
İskender ve Grek dünyası ilk defa monoteist bir kaynaşmasından bir hibrid kültür- Helenizm
halk ve başrahiple karşılaşmışlardı. Kendisi bu doğdu. Helenizmin dünya tarihindeki etkileri,
isteğe karşı gelmez. Buna karşılık Şimon Ha dolayısı ile Yahudi kültürünü etkilemesi
Tzadik o yıl Kohenler’e doğacak ilk erkek İskender’in kısa ömründen çok daha uzun yıllar
çocuklara Aleksander adının verileceğini söyler. O devam edecekti. Büyük İskender'in fütuhatı Doğu
günden bu güne kadar Aleksander ismi Yahudiler ile Batının sınırlarını yıkmış ve güncel deyimi ile
arasında sık sık kullanılır.Bu tarihi karşılaşma 25 bir “Doğu-Batı Sentezi” meydana gelmiştir.
Tevet 3448 yani M.Ö.313’ te olur. Bu olay ile Yehuda tepelerindeki köklü Yahudi gelenekleri
M.Ö. 313 yılından M.S.640 yılında İslam’ın Helen Helen kültürü ile tanışmaya başlar. Yahudiler için
dünyasını fethetmesine kadar süren, hemen hemen Helenler Batıdan gelen egzotik bir kültürün
bin sene sürecek bir Helen- Yahudi ortak yaşamı unsurları idiler. Sokrates, Eflatun ve İskender’e
başlar. Bu karşılaşmanın dünya tarihindeki önemi hocalık yapmış Aristo gibi filozofları yetiştirmiş
ileri yıllarda daha da belirginleşecektir. Davut'un derin bir entelektüel gelenekleri vardı. Bilgeliğe,
yıldızından, İsa'nın haçına ve İslamiyetin hilaline pozitif bilime, sanat ve mimariye olan tutkuları
giden yol bu olayla başlar ve antik çağın sonunu Yahudileri derinden etkilemişti. Buna karşın
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 167 -

Yunanlılar ilk defa tek Tanrıya inanan bir milletle hayat ve kadercilik yoktu. İnsan kendi kaderini
karşılaşmışlardı. Yaratılış ve tarihi olaylara izahat kendi belirlerdi. İskender’e dünya görüşünü
bulan, sevecen, koruyucu bir tanrı konsepti onlar kazandıran Aristo, ilk defa evrenin kaynağını
için şaşırtıcı idi. Ayrıca Yahudilerin inanılmaz irdelemişti. Bunda da teologların açıklamaları
derecede derin ve karmaşık adli sistemleri ile yerine fizikçilerin gözlemlerini temel almıştır.
felsefi gelenekleri vardı. Yahudilerin arasındaki Doğanın nereden geldiğini ve kökünün ne
yüksek okuma yazma oranı ile gelişmiş sosyal olduğunu araştırır. Doğaya uygun yaşamanın
adalet anlayışları antik çağda pek rastlanan bir şey gerektiğine inanır. Bilgiye ve akla önem veren
değildi. bilimin temelinde yeniliklerin karşısında duyulan
şaşkınlık, merak ve araştırma duygusu vardır.
Helenizm parlak bir felsefe, muhteşem bir sanat, İnsanın yapması gereken ise akla uygun bir yaşam
ilk pozitif bilim kırıntılarını ve insan bedenine sürmektir. Yahudi geleneğinde ise akılcılık yoktur.
karşı inanılmaz bir saygı hatta bir tapma duygusu Torah bilmemiz gereken her şeyi verir, gerisi ise
getiriyordu. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur Tanrı'ya bırakılmalıdır. Toplum ve birey Tanrı
mantığı geçerli idi. İnsan bedeninin çıplak yolunda giderse , Tanrı onlar için her şeyin iyi
sergilendiği spor karşılaşmaları, umumi hamamlar olmasını temin edecektir. Yunan tıbbı, bedenin
ve tinsel zevklerin tatmin edildiği yaşam şekli olan nasıl çalıştığını gerçekçi gözlemlerle yakından
hedonizmin etkisinde kalmışlardı. Hedonizme göre takip ederken bilimseldi. Buna karşın Yahudi
güzellik ulaşılması gereken bir idealdi. Yunan inancında hastalıklar günahlarımıza karşı verilen
felsefesindeki diğer önemli bir öğreti Epikürizmdi. ilahi cezalardı. Dolayısı ile bunlara karşı tövbe,
Bilgelik, dostluk ve mutluluğa ulaşmak yaşamın dua, kurban ve oruçla çare aranırdı. Talmudik
en önemli amacı olmalı idi. Ahlaki kuralların çağda tıp ilmi kabul görmüştü, fakat bu insan
baskısı saçmalıktı. Ölümsüzlük, ölümden sonra
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 168 -

bedeninin nasıl işlediği ile ilgilenmeyen göre Tanrı havayı yaratmıştı ve onu kontrol ederdi.
yöntemlerden ibaretti. Eğer Tanrı yağış vermiyorsa, sebebi Yahudilerin
iman ve ahlaken Torah kanunlarını çiğnemiş
Grek kültüründe kanunlar halkın ihtiyaçlarına göre olmalarındandır. Dua, oruç, kurban ve nefsin
halk tarafından yapılırdı. Burada amaç toplumun cezalandırılması Tanrının gazabını uzaklaştırabilir.
rahatı ve isteklerine göre kanunların Tanrının lütfu ile yağış tekrar gelecektir.
değiştirilebilmesi idi. Demokrasi ve diğer seküler Helenistik inanca göre kuraklık değiştirilmesi
devlet şekilleri bu anlayışın bir neticesi idi. Torah, mümkün olmayan tabiat kanunlarından
yani Yahudi kanunları ise Tanrı tarafından kaynaklanır. Onun için tabiatı tetkik edip kuraklık
verilmişti ve kullarının yaşam şeklini belirlerdi. sebeplerini araştırmak gerekir. Bu olayı değiştirme
Toplumun kanunları değiştirmesi teorik olarak gücü bireyin elinde olmadığına göre, olabildiğince
mümkün değildi ama uygulamada ufak sapmalara hayatın zevkini almak gerekir.
rastlanırdı. Yahudilere göre Musa Peygamber’in
Sina Dağ’ında Tanrıyla yüz yüze görüşerek aldığı Zaman içinde bu farklılıklar Yahudi yaşamını
Yazılı ve Sözlü kanunlarla yaşamın her anında ve etkilemeye ve ekonomik olarak rahat olan nüfusun
her ihtiyaca cevap verecek düzenlemeler üst katmanlarında bir Helenizasyona yol açtı.
yapılmıştı. Bu yasaların amacı ise toplumu düzene Zengin aileler çocuklarını eğitmek için İskenderiye
sokmak ve manevi sağlık ve mükemmelliği şehrindeki seküler okullara yolluyorlar ve bunun
sağlamaktı. neticesinde de toplum giderek bir kültür
erozyonuna uğruyordu. Yahudi toplumunun alt
Yukarıdaki farklılıkların tesiri altında, kuraklık katmanlarında ise ekonomik dezavantajın getirdiği
gibi doğal bir afet karşısında iki kültür insanının bezginlik insanları daha çok kaderciliğe ve dini
yaklaşım ve çözüm arayışları değişirdi. Yahudilere arayışlara itiyordu. Bunun neticesinde toplum
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 169 -

ayrışır ve Helenvari yaşam tarzı ile Sadukiler ve görünmemek için sünnetli görüntülerini
konservatif Yahudi tarzı yaşamları ile Hasidim değiştirmek üzere tıbbi müdahalelerden
adlı iki grup göze çarpmaya başlar. Sadukiler adlı geçiyorlardı. Sünnet, yani Tanrı ile yapılmış
guruba bağlı olanlar kendilerini Kral Süleyman’ın anlaşmanın işareti, bir beden sakatlığı ve
koheni Tzadok’un nesli olarak görüyorlardı. tapınılması gereken kusursuz insan bedenine
İnanışlarına göre yazılı Torah’yı kabul ederler ve yapılmış bir saldırı olarak kabul ediliyordu.
kurbanlara ehemmiyet verirlerdi. “Torah ba al Neticede Yunanlılardan daha Yunanlı gibi yaşayan
peh” yani sözlü kanunları ise önemsemezlerdi. bir Yahudi gurubu doğmuştu. Burada 19.cu ve
Sözlü kanunların nesiller boyunca ağızdan ağıza 20.ci yüzyılda Almanya Yahudileri ile benzerliğe
nakledilirken değişikliğe uğramış ve kişisel ve ayni kaderi paylaşmalarına dikkatinizi çekmek
tefsirlerle yanlış yorumlanmış olabileceğini isterim.
düşünürlerdi. Meleklere, ölülerin dirilmesine ve
ruhun ölümsüzlüğüne inanmazlardı. Konservatif Yukarıda sözünü ettiğim Hasidim adlı oluşumun
Yahudi cemaati, bazen siyasi bir oluşum bugün Eşkenaz toplumunda yaygın olan hareketle
sergileyen bu guruba “Epikürist Yahudiler” alakası yoktur. Hasidler zamanla kendi aralarında
olarak hitap ederlerdi. Bunlar kendi aralarında üç değişik guruba ayrılırlar. Ilımlı Ferisiler,
Grekçe konuşuyor ve Grekler gibi giyiniyorlardı. militan ve milliyetçi diyebileceğimiz Zelotlar ve
Helenleşmiş bu Yahudiler tiyatro gösterilerine, asetik, mistik bir derviş gurubu olarak
spor karşılaşmalarına katılıyor ve kendi aralarında tanımlıyabileceğimiz Esenniler. Ferisiler
gladyatör dövüşleri tertip ediyorlardı. Spor demokratik sayılabilecek eğilimleri ile aileye ve
karşılaşmalarında çıplak olmak mecburiyetinde eğitime önem veriyorlardı. Bunlar birbirlerine
olan erkekler, Yunan hemcinslerinden farklı haverim diye hitap ederler ve Helenleşmeye karşı

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 170 -

gelirlerdi. Torah eğitimi ve ibadet öncelikleri idi. guruplardan Zelotlar tamamı ile kıyıma uğrar,
Yazılı Torah yanında sözlü kanunlara da inanırlar Esenniler yok edilirler ve eserleri yakılır. İkinci
ve önemserlerdi. Yazımın daha ileri bölümlerinde Mabed’in yıkılması ile son bulan bu yıkımın
de değineceğim, Yahudi dinine bu dönemde ardından Yehuda topraklarında mevcudiyetini
getirilen uygulamaların bir çoğu, Ferisi din sürdürebilen Yahudiler Ferisi gurubuna bağlı
adamlarının uygulaması sonucu gerçekleşmiştir. olanlardır. Burada bahsettiğim isyanlar sırasında
Bu arada Esenni tarikatına dikkatinizi çekmek bazı kaynaklar Yehuda topraklarında yaşayan bir
isterim. Kendilerini mistik bir toplum olarak gören milyonun üstünde Yahudinin katledildiğini yazar.
bu gurup, atalarımızın ilk günlerindeki dini En önemli yeshivalar yıkıma uğrar ve buralardaki
kurallar gereği gibi yaşarlar ve günlerini Torah binlerce rabinik öğretmen ve talebeleri öldürülür.
eğitimi ve tefekkürle geçirirlerdi. Bunlar hiç Bu iç savaş ve isyanın en mühim noktalarından
evlenmezler, yalnız beyaz giyerler ve bedensel biri Massada tepesinde yazılan kahramanlık
arınmaya dikkat ederlerdi. Aralarından yıllar sonra destanıdır. Massada direnişi sonraki yıllarda
o topraklarda yetişmiş ikinci büyük peygamberin, Yahudi milletinin bir özgürlük simgesi olmuştur.
Hazreti İsa’nın ve diğer Hıristyan havarilerinin Bilge Yahudilerin sayısının azalması üzerine Sözlü
yetiştiğine inanılır. Kumran mağaralarında yakın Kanunlar kaybolmasın diye Rabbi Yeuda A Nasi
zamanda bulunan “ Ölü Deniz Parşömenleri” nin tarafından kaleme alınır. Bu düzenlemeden
bu tarikat üyeleri tarafından yazılmış olduğu “Mishna” adlı eser ortaya çıkar. Mişna, Sözlü
tahmin edilmektedir. Kanunun mantık çerçevesinde düzenlenmiş, açık
ve sistematik ilk düzenlemesidir ve altı ana
M.S.66-70 yılları arasında Roma’ya karşı girişilen bölümden oluşur. Zeraim, (tohumlar) tarım
“Büyük İsyan” dan sonra bahsini ettiğim kurallarını ve yiyecek kanunlarını; Nezikim

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 171 -

(hasarlar), medeni ve ceza kanunlarını; Naşim dayandırılan bilgiye göre tercümeler kelimesi
(kadınlar) evlilik, boşanma kadın erkek ilişkilerini kelimesine aynı olunca, bu eserler zamanın en
ve ailevi meseleleri; Mo’ed (belirli günler) Şabat büyük bilgi deposu olan İskenderiye
ve bayramlarla ilgili düzenlemeleri; Kedoşim Kütüphanesinde yerini bulur. Esere yetmiş bilge
(kutsal şeyler) kurban sistemini ve Taharot din adamına atfen “Septuagint” denmiştir.
(temizlik) arınma usulleri hakkında düzenlemeleri Yunanca Tevrat’ın Helen İmparatorluk
ele alır. Dünyeviden kutsala, normal olandan topraklarına yayılmış ve İbranice'yi unutmaya
sapkınlığa; sıradan olandan en akıl dışı olana, başlamış Yahudilere dine bağlı kalmalarında
insanın Tanrı ve sosyal çevresi ile hayatı her yardımı olmuştur. Aynı zamanda Yunan
yönden düzenleyen ve açıklık getiren bir kaideler filozofların Yahudi dinini tanımalarına yardım
manzumesidir “Mişna.” Mişna İsrail topraklarında etmiştir. Septuagint, Yunanca konuşan ilk
ve İbranice yazılmış olup asırlar boyunca Hıristyanlara Kutsal Kitabı okumaları için tek
yeşivalarda tartışılmıştır. kaynağı teşkil etmiştir. İncil’in yazarları
eserlerinde bu kitaptan çok alıntı yapmışlardır.
Helenistik kültürün Yahudi dini ile olan Bugün bile Doğu Ortodoks Kilisesi Eski Ahit
kaynaşmasının en mühim eserlerinden biri öğretilerini Septuagint tercümesine dayandırır.
Tevrat’ın Yunanca'ya tercümesidir. Ptoleme kralı Katolik, Gregoryen, Ermeni Ortodoks ve
II.Filadelfiyus hem Yahudi bilgeleri sınamak hem Mısır’daki Kopt Kiliseleri bu eseri, kısmen veya
de zaman içinde merak uyandırmaya başlayan bazı ilavelerle kendi İncillerine temel kaynak
Tevrat’ın İbraniceden tercümesi için yetmiş bilge olarak kullanırlar. Bu ilk tercümeden sonra,
din adamını ayrı ayrı görevlendirir. Antik çağın Yahudi din kitaplarının tümü, Helenistik çağda
tarihi belgelerinden “Aristeas Mektuplarına” Yunanca'ya tercüme edilmiş ve Hiristyan

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 172 -

öğretisine temel kaynak olmuştur. Yahudiler hiçbir okunurken bir Shamash’ın masaya hizmet etmesi
zaman bir boşlukta yaşamadılar, bunun neticesinde ve Yahudilikte ellerin yıkanması anlamına gelen
de yabancı kültürlerle etkileşim içinde oldular. Bu “Netillat Yadayim” ritüeli de tamamen Helen
kültür alışverişinde hiçbir zaman her şeyi körü adetlerinden esinlenmiştir. Değerli eşlerimizle
körüne kabul etmediler. Yeni ritüelleri kendi evlenirken imzaladığımız Ketuba, Yahudiliğin ilk
yaşam şekillerine uygun şekilde adapte ettiler. zamanlarından beri var olmuştur. Helenistik
Tabii ki Hellenizmdeki Sempozyum adetlerinden dönemde muhafazakar Ferisi düşünür Shimon ben
çok etkilendiler. Elit Grek halkının bir yaşam şekli Shatah, ketubada değişiklik yapmıştır. Böylece
olan sempozyum; geceleri sabahlara kadar süren erkeğin kadını boşaması, kendi mal varlığından
yemek ve bolca içki içilen, aşk, güzellik ve felsefe fedakarlık yapmayı gerektiren, dolayısı ile
tartışılan bir eğlence şekli idi. Kadın ve erkeklerin anlaşmaya zorlayan bir akit haline getirildi. Amaç
uzanarak yedikleri bu ziyafet türü sabahlara kadar Yahudi etik anlayışında kutsal olan aile bağlarının
sürer ve genelde cinsel sapkınlıklarla neticelenirdi. korunması ve pagan kültüründeki fuhuş ve zinanın
Bundan etkilenen Yahudileri koruma altına almak etkilerini azaltmaktı.
isteyen bilgelerimiz, bu adetlerden pesah gecesi
yemeği Seder’i yorumladılar. O zamana kadar Diaspora Yahudilerinin dua etmek için bir araya
basit bir akşam yemeği halinde yenen Pesah akşam geldiği sinagoglarımız, Helenistik dönemde Beit
yemeği yerine; Helenler gibi sola doğru kaykılarak Hamikdaş’ın M.S.70 senesinde ikinci yıkılışından
oturmak, en az dört bardak şarap içmek, dört sonra Yehuda topraklarında dua etme mekanı
çocuğun soruları ile Agadayı anlatmak ve bu ihtiyacına cevap olarak ortaya çıkar. Beit Knesset
töreni saatlerce sürdürmek tamamı ile Helen (toplanma yeri) , Hevra (grup), Kehila (cemaat)
geleneklerinden uyarlamadır. Seder gecesi Agada adı altında muhafazakar Yahudilerin bir araya

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 173 -

gelip dini ve sosyal konuları tartıştıkları bir mekan antisemitik olaylar eksik olmazdı. Dinimiz, çok
olarak gelişir. Oturarak dua etmek, müzik tanrılı dinlerin yaygın olduğu bu dönemde
eşliğinde ilahiler okumak ve toplu dua şekilleri olgunlaştı. Bu dönemde tek tanrı konsepti pek
Yahudi yaşamına Helen dünyasının tesirlerinden anlaşılamıyordu. Yahudilerin tanrısı “Yahveh”
olup daha sonra Hiristyan dünyasında da göze emreden, yasaklayan ve aynı zamanda da kullarını
çarpar. Bu bağlamda D’ror Yikra, El Nora Alila, ödüllendirip, cezalandıran bir baba olarak
Yigdal, Tzur Mishelo gibi “piyutim” yani liturjik algılanmaktaydı. Buna karşın, putperest inançta
şiirlerimiz, Grek tesiri altında bestelenmişlerdir. tanrılar, doğa ve insani içgüdülerin insan şeklinde
Helenistik mimarinin sinagoglarımızın yapısını temsillerinden ibaretti. Yahudiler kendi yaşam
etkilemesi kaçınılmazdı. Buna en güzel örnek tarzlarına sadık kaldıkça, pagan rituellerinden
Salihli yakınlarında ki Sart kasabasındaki sinagog kaçmak ve sosyal yaşamdan uzaklaşmak
kalıntılarıdır. Pagan dünyasının figürlerinden mecburiyetinde kaldılar. Neticede, sosyal yaşama
Zodiak bütün baskılara rağmen Beit Hamikdaş’a katılmayan, politik ve idari görevler üstlenemeyen
sokulmamıştır. Buna karşın 1920 yılı ve Yahudi toplumu; bütün Helen vatandaşlarına
sonrasında Filistin'de bulunan Hamad Tiverias, tanınan hakların kendisine verilmesi için tepki
Beit Alfa, Huseyfa, Naaran ve Seforis antik gösteriyordu. Böylece bugün çağımızdaki sosyal
sinagoglarında Zodiak figürlerini içeren mozaik yaralardan biri olan antisemitizmin o çağlarda
kalıntılarına ulaşılmıştır. Bütün bu bulgular iyiden iyiye kök saldığını ve sonra gelecek
Yahudi dini mekan mimarisinde Helen etkilerinin Hıristyan dünyasını da etkisi altına alacağını
işareti olarak kabul edilmelidir. gözlemliyoruz. O dönemde Yahudi soykırımcıları
kendilerine bir de slogan uydurmuşlar ve bunu
Helenistik çağda, Yahudi dünyasını etkileyen katliamlarında bir sebep olarak kullanmışlardır.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 174 -

“Hıeroslyma est perdita” Latince “Yeruşalayim Atasözlerinde Tezatlar


yıkıldı” cümlesinin baş harfleri “HEP” sloganı;
yıllar sonra Ukrayna kazakları Yahudileri kılıçtan
geçirdikleri progromları başlatırken de Zorla güzellik olmaz.
kullanılmıştı.
Zora dağlar dayanmaz.
Yahudi dini evrensel bir din haline gelme
potansiyeline sahipti. M.Ö. II. yüzyılda geniş bir
Öfke baldan tatlıdır.
Yahudi diasporası vardı ve bunların yayılması ile Öfke ile kalkan zararla oturur.
İbranilerin dini hızlı bir şekilde yayılabilirdi.
Bunun en belirgin savunucusu Helenistik çağda İşleyen demir ışıldar.
yaşamış İskenderiyeli tarihçi Yahudi Philo Judeus İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.
idi. Philo Torah eğitimi yanında Grek edebiyatı ve
felsefesi, metafizik ve etik Yahudi yorumlarını Fazla mal göz çıkarmaz.
öğrenmişti. Kendisi Yahudi dininin gerçek
Azı karar çoğu zarar.
felsefenin ana temeli olduğunu ve evrenselleşmesi
gerektiğini savundu. Ama IV.Antiokhus’un
saldırıları Yahudileri sindirdi, sayıları azaldı ve
İnsan kıymetini insan bilir.
kendi içlerine kapanmalarına neden oldu. İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
Yahudilik bundan sonra tamamen kendi içinde
gelişen ve yayılmacılık uygulamayan bir din haline
geldi.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 175 -

Görüş yapılabilmesi için gerekli insan kaynağının


Daniel Levi
bulunması için bir araçtır.
dlevi52@gmail.com
Bu gözle yönetim konusuna bir nebze daha
Sevgili Kardeşlerimiz,
(Atalarımız İzmir’de hep “Keridos Ermanos i Ermanas” derlerdi) girelim. Bana göre bu Türkçe sözcüğün altında
İngilizce birbirinden farklı 3 sözcük saklıdır:
DIYALoG'un son sayılarında Cemaatimiz
Administration, Management ve Gouvernance….
Yönetiminin seçim sisteminden bahsedildi ama hiç
kimse “nasıl bir yönetim” konusunu dile Administration: Rutin (routine) diye tabir edilen
getirmedi. Ben de izniniz ile bu konudan hiçbir talimata, inisiyatife, yasaya bağlı olmaksızın
başlayarak daha sonra açılabileceğimiz ufuklara yapılması gereken mecburi işlerdir. Örneğin okula
açılmak üzere DIYALoG’da paylaşımda öğrenci alınması, fabrikaya hammadde alınması,
bulunmayı umuyorum. siparişlerin sevk edilmesi, çalışanların ücretlerinin
ödenmesi, elektrik su parasının ödenmesi,
Yönetim, bana göre işlerin yapılmasını
temizliğin sağlanması, vergi beyannamesinin
sağlamaktır. Yapacağımız yönetim seçimi ise
yapılması gibi konuları kapsar. Otomatiktirler.
işlerin tamamlanması için gerekli İnsan
Alırsın, satarsın vs… Bu işlemlerde çıkan
Kaynağının (IK – Human Resources)
sorunların çözülmesi de bu kapsam içindedir.
saptanmasından ibarettir. Öncelikle bize bunu
Örnek: Buzdolabı bozulur onarırsın, tapuda sorun
sağlamalıdır. Hangi yöntem ile gelirlerse gelsinler
vardır. Gider düzeltirsiniz. Ödediğiniz vergi
yöneticiler işlerin yapılmasından sorumlu
kayıtlarda görülmemektedir. Kayıtları düzettirmek
olacaklardır. Görevlerinin devamı da buna
üzere gerekli müracaatları yaparsınız vs…
bağlıdır. Amacın bu olduğunu bilmek zorundayız.
Genelde bir kişinin kendi başına çözebildiği
Yöneticinin seçimi, atanması vs… işlerin
işlerdir.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 176 -

Management: Tüm iş alanlarında veya takip edilir. Bu kuralların tümüne biz "Yönetim
organizasyonel aktivitelerde belirli amaç ve Sistemi" diyoruz. Yönetim sistemi olmayan
hedeflere ulaşmak için insanları yan yana getiren kurumlarda başarı olmaz, var ise de tesadüfîdir. En
faaliyetlerdir. Süreye yayılmış, asla tek kişi ile kötü sistem ise sistemsizliktir. Management
yapılamayan, çoğu zaman birçok birimin şunları içerir: Planlama – Organizasyon –
beraberce çalışmasını gerektiren, saptanmış bir Uygulama (İnsan Kaynakları + Liderlik) –
hedefi veya amacı olan faaliyet veya faaliyetler Kontrol. Burada Liderlik sözcüğüne dikkat !!!
toplamı söz konusudur. Bu kadar çoklu öğeyi bir Yönetici demiyoruz. Bu konu başka bir yazı
arada tutarak beraberce belirlenmiş amaç ve konusudur. Cemaatimiz bu tip bir yapı oluşturduğu
hedefe götürmek herkesçe bilinen ve kabul edilen için bu sistem ile yönetilmelidir.
bir takım kuralların belirlenmesi, kayıt altına
Gouvernance : (Türkçesi: Yönetişim) Eğer
alınması ve paydaşların bu kuralları bilmesi ve
yapınız multi organizasyonel ve çoklu bir yapı ise
koşulsuz uymaları ile mümkündür. Kurallara
her bir birimin başında bir özerk başkan ve
itirazlar olabilir, zaman içinde değişmesi de
yönetim var ise bunların koordinasyonu ve
gerekebilir ancak gözden geçirme süreci de
aralarındaki hukukun tayini önem kazanır. Yapının
kurallar içinde belirlenmiş olmalıdır. Amaca doğru
Liderlik ve Management’inin önemli bölümünü
ilerler iken zaman zaman seyrin kontrol edilmesi
oluşturur. Beklentilerin oluşturulması, gücün
gerekir, bazen düzeltmeler yapılması da önemlidir.
dağılımı ve performansın doğrulanması gibi
Aktivitenin seyri Amerikalıların AOP (annual
konuları içerir. İstikrarlı yönetim, birleştirici
operational plan) yıllık operasyon planı dedikleri
politikalar, süreçler, karar verme mekanizmaları,
ve bizde ise "bütçe" diye anılan (kanımca bu
yetki ve sorumlulukların belirlenmesi hep bu
önemli belgeyi önemsizleştiren sözcük) belge ile
kapsamdadır. Kısaca Hükümetler (gouvernment)
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 177 -

gibi kurumun "Hüküm Etme" (govern) erkidir. Atasözlerinde Tezatlar


Çoğu zaman özerk birimler arasındaki
anlaşmazlıkların temeli yönetişim bazlı olur.
Sonuçta üst birim, ast birim yönetimi ile birlikte Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!..
hareket edemediği zaman ast birimin yönetimini İş olacağına varır.
üstlenmek zorunda kalır. Bu durum arzu edilen bir
şey değildir. Onun için bu konuyu da hep beraber
Eski dost düşman olmaz.
öğrenerek geliştirmeliyiz.
Güvenme dostuna,
Görüldüğü gibi yönetimin esası bir sistematik saman doldurur postuna.
çerçevesinde bir takım kurallar oluşturmak, onlara
sahip çıkarak bu kuralların bizler arasında ortak
lisan oluşturması ve bunların bizleri amaç ve Harama el uzatılmaz.
hedeflere götüren herkesçe tanınan ve kabul gören Üzümü ye bağını sorma.
yollar haline dönüşmesinden ibaret.
Kurallara koşulsuz uyma, onları koruma, Anasına bak kızını al,
geliştirmek için (asla ben yaptım oldu mantığı ile) kenarına bak bezini al
kendimiz değil, onları değiştirmeye yetkili Beş parmağın beşi birbirine benzemez.
merciler üzerinden değiştirme kurallarını
unutmama dileği ile hepinize hayırlı yazlar Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
dilerim. Aramızdan sevgi, birlik, barış ve
Yaşın yanında kuru da yanar.
arkadaşlık eksilmesin.

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 178 -

İzmir'in Büyük Ravları Rabi-Dr. Yitshak Monyon


- R.Shlomo Levi,R.Yaakov Ben Naim, R.Yisrael Benveniste müridi
1937 öncesi İzmir'in Yetiştirdiği Dünya Yahudiliğine ‐ Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok.
Katkıda Bulunmuş Büyük Din Adamları
Soyadına göre Alfabetik
Rabi Shmuel Mekinez Rabi Dayan Gerson Mutal
- Selanik’te doğdu.
- Rabi Haim Benveniste müridi - Rabi Haim Benveniste müridi
- Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok.
‐ Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok.
Rabi Zerahia Milerea
- Rabi Haim Benveniste müridi Gr. Rabi Behor Isaac Navaro
- Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok. - İzmir’de 25 Av 1831’de öldü.
- R. H.I. Algazi, R.R.Eskenazi müridi
‐ Pne Mevin; Yore Dea kitaplarının yazarı
Rabi Azaria Mizrahi
- Rabi Haim Benveniste müridi
- Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok. Rabi Moshe Ovadia
- R. Haim Benveniste müridi
‐ Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok.
Rabi Abraham Modayi
- R. Abraham Palacci müridi
- Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok. Gr. Rabi Abraham b.Haim Palacci
- 1809’da İzmir’de doğdu. 23 Tevet 1899’da öldü.

Rabi Abraham Modayi ‐ Sıkıntılı bir dönemden sonra 7 Ekim 1869’da resmen atandı.
- 3 devlet nişanı verildi.
- Gr. Rabi Moshe Melamed müridi
- Shemo Avraham ve 15 adet kitabın yazarı
‐ Doğum ölüm tarihleri konusunda bilgi yok.
Gr. Rabi Haim Palacci
Gr. Rabi Haim Modayi - 1788’de doğdu; 17 Shvat 1869’da öldü.
- 1788’de bir belge imzaladı. - 1852’de atandı.
‐ Haim le-Olam kitabının yazarı ‐ Lev Haim ve 58 adet kitabın yazarı
- Rabi Abraham Ben Ezra’nın halefi Devam edecek..

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 179 -

Ekonomi farklı sektörlerde reel üretim geriledi.


R.A. - İzmir
Medyadan Özet
Tarihin en büyük depresyonunun yaşanacağı
endişeleri giderek artınca otoriteler “ya herro ya
Büyük Resimde İkinci Dip Yok!.. merro” demek ve çok radikal önlemler almak
zorunda kaldılar. Merkez bankaları para
Bugünlerde Avrupa merkezli olarak yaşananların musluklarını sonuna kadar açarak bankalara hem
hiç biri sürpriz değil. 2008-2009 krizinin başrol bol, hem de çok ucuza kredi aktarır hale geldiler.
oyuncuları Anglo-Sakson (ABD+İngiltere) Hatta finansal sistemi by-pass edip reel sektöre
finansal piyasaları ve bankacılık sistemi idi. Krizin direkt kredi aktaracak kadar ileri gittiler.
ortaya çıkması ile birlikte Anglo-Sakson finans Bankalara verdikleri likidite reel sektöre gidebilsin
sistemi çöktü. Sorunlar artan globalizasyon diye bankalarını tamir etmeye başladılar. Kendi
sayesinde kredi ve ticaret kanalları üzerinden hızla başlarına yola devam edebileceklere sermaye
tüm dünya ekonomisine yayıldı. aktarıp güçlendirirken, aynı zamanda zayıfları da
küfelerine atıp yola öyle devam etmeleri için
ABD finans sistemi tüketicisine kredi veremeyince
teşvik verdiler.
tüketim daraldı. Bu da en büyük tüketim pazarına
mal gönderen Asya bölgesini üretemez hale Bankalar yeniden kredi verir hale gelene kadar
getirdi. Asya üretemeyince buraya hammadde zamana ihtiyaçları olduğunu ve bu süreçte zaten
gönderen gelişmekte olan ülkeler darbe aldı ve sıkıntıya girmiş olan reel sektörün iyice tahrip
yine Asya’ya ara mal ve teknoloji ihraç eden Batı olacağını görünce, her ülke kendi çapında reel
Avrupa, Japonya gibi bölgeler de ihracatlarının sektörlerine destek paketleri açıkladılar.
hızla gerilediğini gördüler. Birçok ekonomi eş Ekonomistlerin diliyle para ve bütçe politikaları
zamanlı resesyona girdi. Çok farklı coğrafyada radikal şekilde gevşetildi. Böylece özel sektörün
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 180 -

borçları ve bu borçlar karşılığında oluşturdukları, sektör yeniden vergi ödeyebilecek duruma gelir ve
ancak atıl hale gelen kapasitelerini doldurabilmek kendilerine verilen teşviklere ihtiyaçları kalmaz.
için gereken alım gücü, kamu sektörü ve merkez Böylece bütçe açıklarının büyümesi durur ve hatta
bankaları tarafından üstlenilmiş oldu. Daha farklı geriler. Bankalar da hem hızlanan ekonomik
bir deyişle, merkez bankaları ve kamu sektörleri aktivite sayesinde iş hacimlerini büyütmeye,
kaldıracın (borcun) altında ezilmekte özel sektöre merkez bankası destekleri sayesinde gelirlerini
omuz vermek üzere kaldıracın altına girmiş arttırmaya, reel sektördeki iyileşme sayesinde
oldular. batık kredilerine daha az provizyon ayırmaya ve
yine batık kredilerdeki azalma sayesinde mevcut
Oyun Planı... sermaye limitlerinde daha fazla iş yapabilmeye
Bu yükün altına giren merkez bankaları ve kamu başlarlar. Bu süreçte devletlerin artan borçlanma
otoriteleri, reel sektörlerine ve bankalarına destek ihtiyaçlarını da daha kolay finanse edebilir hale
verirlerse zamanla özel sektör yeniden eski gücünü gelirler. Böylece kendilerine verilen destekleri kısa
kazanabilir ve mevcut kaldıracını yeniden sürede ve kolaylıkla geri ödeyebilirler.
omuzlayabilecek hale gelebilir, o takdirde de kamu
sektörü ve merkez bankaları yavaş yavaş özel Bu senaryo çerçevesinde “çıkış stratejisi” de
sektöre destek için üstlendikleri kaldıracı yeniden kendiliğinden gerçekleşmiş olur. Yani ne merkez
özel sektöre devrederler diye düşünmek bankaları ne de kamu otoriteleri ekonomiler
durumunda kaldılar. resesyondan çıkmadan ya da bankalar kendi
ayakları üzerinde durmaya başlamadan
Örneğin, resesyon daha fazla derinleşip politikalarını sıkılaştırmazlar. Çıkışı, otoritelerin
depresyona dönüşmez ve ekonomiler resesyondan keyfi değil ekonomilerin büyüme dinamiği
çıkıp yeniden üretmeye başlayabilirlerse, reel belirler. Aksi durum aynı Japonya’nın 1990’ların
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 181 -

sonunda yaptığı gibi anlamsız olur; tam de büyüme hızlarını arttırdılar ya da resesyondan
ekonomiler büyümeye başlarken boğazını yeniden çıktılar. Bunların arasında Asya’nın açık bir
sıkmanın anlamı yoktur. liderliği söz konusuydu. Çin ve Hindistan bakir iç
piyasalarından, kamu ağırlıklı bankacılık
Hedefe Ulaşıldı mı ?... sisteminin kredi imkanlarından ve cömert devlet
Bu senaryonun gerçekleşebilmesi için ilk önce yardımlarından güç alarak büyüme hızlarını kısa
ekonomilerin resesyondan çıkıp yeniden sürede yeniden çift hanelere ya da yakınına
büyümeye başlamaları gerekiyordu. Bunun taşıdılar. Rusya ve Brezilya beklendiği üzere
olmadığı durumda otoritelerin karşısına ciddi bir geriden geldiler çünkü bu ülkeler zaten iç
sorun çıkacaktı. Çünkü depresyon (ağır resesyon) piyasalarından ziyade Asya bölgesine ihracattan
düşmanı ile savaşırken neredeyse tüm mermilerini önemli bir destek alarak büyümekteler.
kullanmışlardı. Zaten sıfırlanan faizleri eksiye
çekmek mümkün değildi. Çift hanelere tırmanan Dikkat edilirse global ekonomi yeniden ABD ve
bütçe açıklarını yine daha da büyütmenin bir Asya (Çin) liderliğinde büyümeye başladı. Çünkü
faydası olmayacaktı. krizde en radikal kararları bu bölgeler aldılar.
ABD, finans sisteminin sorunlarını Avrupa’ya
Neyse ki korkulan olmadı ve uçurumun eşiğinden göre çok daha dürüst bir şekilde ele aldı; örneğin
dönüldü. Genel olarak tüm büyük ekonomiler Avrupa, bankalarının stres testi sonuçlarını
2009’un ikinci yarısından itibaren yeniden saklarken, ABD hepsini kamuoyuyla paylaştı.
büyüyebilmeye başladılar. İngiltere ve Euro para Elbette ABD de krizin şiddeti nedeniyle ilk
birimini kullanan 16 ülke biraz geriden geldi ama başlarda bocaladı ama, Avrupa’dan farklı olarak
hemen hepsinde gözle görülür bir iyileşme oldu. tek bir siyasi otorite ve tek bir kamu otoritesi
Benzer şekilde gelişmekte olan ülkelerin liderleri olmasının yararı ile durumu çabuk kavrayıp
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 182 -

gerekli adımları attılar. Asya da yine siyasi karar hesaplamalara göre kamu destekleri olmasaydı,
alma gücünden ve ekonomilerindeki önemli ABD ekonomisi 2009’da az da olsa büyümek
tasarruf büyüklüğünden ve dinamik yapısından yerine %2.7 küçülürken Çin %8.7 büyümek yerine
güç aldı. Örneğin, Çin Komünist Partisi sektörün ancak %1.7 büyüyebilecekti. Benzer şekilde
yarısını elinde tutan kamu bankalarına kolaylıkla bankacılık sistemi de hemen kamu desteklerini tam
kredi verdirtebildi. olarak geri ödeyebilecek duruma gelemediler.
İhtiyati amaçla destek alanlar ödediler ama
Sonuçta oyun planı ümit edilen amacına ulaşmış gerçekten sıkıntılı olanların daha zamana ihtiyacı
oldu. Resesyon daha da ağırlaşmadı ve ekonomiler olduğu çok açıktı. ABD ve Fransa diğerlerine göre
yeniden büyüyebilmeye başladılar. Yine senaryoya biraz daha çabuk ayağa kalkarken, Almanya ve
uygun biçimde banka zararları da yavaş yavaş İngiltere bugün dahi kamu destekleri ile iş
azalmaya başladı. IMF, OECD gibi kurumlar hem yapmaya devam ediyorlar.
banka zarar tahminlerini aşağı yönlü, hem de
ekonomik büyüme tahminlerini yukarı yönlü Oyun Planının Riskleri...
revize ettiler. Bu dönemde hisse senedi piyasaları Bu senaryonun iki önemli riski vardı. Birincisi,
(Türkiye dahil) zirveler yaptılar. Çünkü gevşek para politikasının getirdiği enflasyon riski
yatırımcılar global ekonominin depresyon idi. Merkez bankaları bu konuda kriz sonrasında
tehlikesini atlatıp resesyondan çıkışını fiyatlara ekonomilerin hala ciddi bir atıl kapasite ile
yansıtmaya başladılar. çalıştıklarını ve bu açık kapanana kadar da talep
tarafından enflasyon baskısı olmayacağını
Otoriteler, haklı olarak, büyüme başladı diye
düşünerek rahat hareket ettiler. Bu bağlamda haklı
hemen desteklerinden vazgeçmedi. Hepsi ölümden
da çıktılar. ABD’de ve Euro-16 bölgesindeki
dönen hastanın hala makineye bağlı olarak nefes
referans çekirdek enflasyon göstergeleri artmak bir
aldığını gayet iyi biliyorlardı. Örneğin, yapılan
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 183 -

yana gerilemeye başladı. Ama bundan daha piyasada devlet tahvilleri almayacağım derken
önemlisi, merkez bankalarının yıllardır çok emek politikacılardan emir gelince almaya başlaması,
vererek bir yere getirdikleri enflasyonla savaştaki açık ve net ortada olduğu halde Yunanistan’ın borç
itibarlarını kaybetmeleri tehlikesiydi. Enflasyon yeniden yapılandırma ihtiyacını ısrarla inkar
gerçekten artmıyor olabilirdi ama, piyasalar etmesi, hiç bir ülkeye fonlamada ayrıcalık
merkez bankalarının enflasyonla savaşta eskisi yapmayacağım derken ratingi düşen Yunanistan
kadar kararlı olamayacaklarını ve ekonomilerin devlet tahvillerini teminat olarak kabul etmek
kırılganlığını düşünerek gerektiğinde para zorunda kalması gibi acemi merkez bankacıların
politikalarını sıkılaştıramayacaklarını düşünmeye yapmayacağı hataları yaptı. Merkez bankacılığının
başlayabilirlerdi. Diğer bir deyişle, belki enflasyon geleceği açısından hiç de iyi olmadı.
mevcut durumda sorun olmayabilirdi ama
beklentiler bozulabilir ve gelecekteki enflasyon Ama güzel olan, bu çerçevede henüz enflasyon
rakamlarına yansıyabilirdi. Bu doğrultuda merkez beklentilerine yansıyan bir şey olmaması. Ne
bankacılığında sözü geçen isimler, son günlerde enflasyona endeksli tahvil getirileri ne de uzun
artan dozajda uyarılar yapmaya başladılar. Hatta vadeli faizler henüz ciddi artışlar sergilemiyorlar.
en tutucu merkez bankalarından biri olan Avrupa Ama bu konuda jürinin henüz tam kararını
Merkez Bankası bu güvene gerçekten zarar vermediğini ve her an karşımıza çıkacağını
verecek çok önemli politika hataları yaptı ve düşünerek hareket etmek gerekir. Eğer atıl
güven sağlayacağım derken tam tersine kendi kapasite, global verimlilik artışı ve rekabetçi
ayağına kurşun sıkar hale geldi. Renminbi üzerinden tüm dünyaya enflasyonu
düşürücü baskı yapan Çin’in düşük üretim
Krizin tam başında faiz arttırması ama hemen maliyetleri gibi sebeplerle mal fiyatlarında bir artış
peşinden hızla indirmek zorunda kalması, ikinci olmayacaksa, enflasyon (gayrımenkul, hisse
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 184 -

senedi, emtia gibi) varlık fiyatlarında görülmeye Oyun planının ikinci önemli riski ise iflas riski idi.
başlanabilir, çünkü likidite buralara kayar. Bir süre Acaba özel sektöre destek vermek için kaldıracın
sonra bu piyasalarda yeni balonlar oluşabilir. (borç yükünün) altına giren kamu sektörü bu yükü
Balonlar bir süre sonra (3-5 yıl) iyice şişerek çok yeniden özel sektöre devredene kadar
daha büyük krizlerin yaşanmasına neden olabilir. dayanabilecek miydi? Bu süreçte oyun planı
Ekonomilerin büyüme dinamiğini bozmayacağım sonuçlarını verene kadar özel sektörün yaşadığı
diye politikaları sıkılaştırmak istemeyen otoriteler sıkıntıları kamu sektörleri (devletler) yaşamaya
bunu karşıdan mı seyredecekler? Hayır. Para ve başlar mıydı?
bütçe politikaları belki uzun süre gevşek gidecek
ama bunun üretim yerine finansal piyasalara büyük Bu risk açısından bakıldığında ekonomileri daha
kaldıraçlar üzerinden akmasını engellemek için sorunlu ve farklı yapısal sıkıntıları nedeniyle oyun
finansal piyasalar ve bankacılık sistemlerinde planının sonuçları daha geç alınabilecek ya da hiç
regülasyonun dozu arttırılacak. Zaten bunlar krizin alınamayacak ülkeler ya da ülke grupları gerçekten
etkisiyle çok popüler hale gelen tedbirler olduğu ciddi sorunlar yaşayabilirlerdi. Korkulduğu gibi
için kamuoyu desteği de arkasında olacak. Asya ve Kuzey Amerika ekonomilerinin altına
Bankalar risk iştahlarını arttırmak yerine, girdikleri yükü bir süre taşıyacak ve bu süreçte de
devletlerinin finansmanlarına çok daha fazla ekonomilerini ayağa kaldırabilecek kası, gücü
kaynak ayırmak zorunda bırakılacaklar. Özetle, vardı ama Avrupa’nın yoktu. Bu nedenle
enflasyonun varlık fiyatlarına kayması ve yeni Avrupa’yı çok zor günlerin beklediği tahmin
balonların ortaya çıkması bankaların risk iştahı ediliyordu.
dizginlenerek engellenecek. Bu endişelere uygun olarak, Avrupa ülkeleri, ABD
İkinci ve Asıl Önemli Risk... ya da Asya gibi tek bir devlet ve tek bir kamusal
otorite olamadıkları, geçmişten gelen yapısal
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 185 -

sıkıntılarını sürekli ve ısrarla gözardı ettikleri ve ile ortaya çıkıyor. Durumu kurtarmaya çalışmak
belki de en önemlisi Euro’nun makyajı altında için de hala akılları başa alıp dişe dokunur şeyler
rating şirketlerinin bu doğrultuda uyarı yapmak yerine “Euro 10 yıllık trendine uygun
yapmamaları ve bu sorunları gidermeye mecbur seviyelerde, sorun yok” gibi komik demeçler
bırakmamaları nedeniyle, bu kaldıracı kaldırmakta veriliyor, açığa satış yasağı genişletiliyor, kendi
gerçekten zorlanmaya başladılar. Yunanistan, ratinglerini kendileri ölçmek için yeni yapılar
Portekiz, Macaristan ve son günlerde hiç kuruluyor vs...
haketmese de İspanya’nın yaşadıkları bunlardı.
Yunanistan 5 yıl önceki Yunanistan'dı aslında. Piyasaların Korkusu...
Ama rating şirketleri yeni uyandılar, ya da Atılan radikal adımların sonuç verdiğini ve dünya
zamanında uyanmak işlerine gelmedi. 5 yıl önce ekonomisinin depresyon tehlikesini atlatıp
Yunanistan’ın ratingi düşürülmezken rating resesyondan çıktığını gören piyasalar Avrupa’daki
şirketlerine dil uzatmayan Euro bölgesi otoriteleri beceriksizliklerden haklı olarak ürktü. Piyasalar
ratingler düşmeye başlayınca sistemin oligopol bunun Avrupa’daki parasal birlikteliğin politik ve
yapısına itiraz etmeye ve önlem almaya başladılar. mali birliktelikle desteklenememiş olması
Yunanistan’ı Euro dışına çıkartarak kangren kolu nedeniyle ortaya çıktığını, bunun finansal bir
kesip vücudu kurtarmaktansa kangren olmuş kolla hıçkırık ya da krizin artçı bir şoku değil yapısal bir
yaşama yoluna gidildi. Kol keserek durum sorun olduğunu görmeye başladılar.
kurtarılabilecekken şimdi belki Yunanistan da
Bu endişeler kısa sürede bunun global ekonomik
yetmeyecek, bir kaç ülke daha borcunu yeniden
büyümeyi yeniden baskı altına alacak hale
yapılandırmak zorunda kalacak.
gelebileceği korkusuna dönüştü. Çünkü ABD ve
Tüm bunların sonuçları Euro’nun değer kayıpları Asya hala çıkış stratejilerinde hiç acele etmezken
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 186 -

ve ekonomilerinin kendi ayakları üzerinde tespitine dikkat etmek gerekiyor. Hatta bu global
durabilmesini beklerken Avrupa ülkeleri bir anda iyileşme eskisine göre çok daha dengeli bir şekilde
panik yaparak arka arkaya özellikle bütçe gelişiyor. Çin liderliğinde ihracatçı gelişmekte
politikalarında çok şiddetli tasarruflar açıklamaya olan ülkeler üretimlerinin giderek daha büyük
başladılar. Yunanistan’ın 24 milyar €’luk paketinin kısmını içerde tüketiyorlar. Aynı zamanda
yanında, İtalya da 24, İspanya 15, Portekiz 2.1, ABD’nin ihracatı da güçlenen Dolar’a rağmen
İngiltere 5.7, İrlanda 10 milyar € gibi yüksek yükseliyor. İlk defa 2009 yılında ABD’nin
tasarruf tedbirleri açıkladılar. Danimarka, gelişmekte olan ülkelere yaptığı ihracat, gelişmiş
Romanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve İsveç ülkelere yaptığı ihracatın önüne geçti (%52).
gibi gündemde olmayanlar da tedbirler aldılar. Özetle, global büyüme hem istikrarlı hem de daha
Hatta Almanya gibi bütçesi an az sorunlu olan bir dengeli bir şekilde artıyor.
ekonomi bile diğerlerine örnek olmak için 10
milyar €’luk bir tasarruf paketi açıkladı. Hatta Eğer Avrupa ABD ve/veya Asya için çok önemli
Alman maliye bakanı Schauble işi bundan sonra bir tüketim bölgesi değilse, güven sorunu dışında
her üye ülkenin bütçelerini kendi meclislerinden global büyümeyi çok olumsuz etkilememesi
önce Avrupa komisyonundan geçirme şartını öne gerekir. Gerçekten de Asya ülkelerinin Euro
sürecek kadar ileri götürdü. bölgesine olan ihracatının toplam ihracat içinde
payı sadece %13. Benzer şekilde Avrupa’nın
Avrupa Global Büyümeyi Durdurmayacak, ihracatçı ekonomilerinden rekabetçi Euro’nun
Yavaşlatacak !... verdiği coşkuyla iyi haberler geliyor. Almanya’nın
Öncelikle Avrupa’da yaşananlardan bağımsız satın alma endeksleri, işsizlik rakamları ekonomik
olarak dünyanın gayet istikrarlı bir şekilde krizden aktivitenin giderek canlandığını gösteriyor.
çıkmakta olduğunu ve büyümeyi hızlandırdığı
Diğer bir deyişle, şimdilik Avrupa dünyanın hızını
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 187 -

kesmektense gerçekten de dünyadaki olumlu mümkün olduğunca gerekli (malum) tedbirleri


gidişattan nemalanıyor. Çok büyük hatalar almaları gerekiyor.
yapmazlarsa da bu devam edecek. Uzman
görüşlere göre, Avrupa global büyümenin önünde Bu yeniden yapılanmanın şiddetine göre Avrupa
önemli bir engel olmayacak. Sadece global yeniden önemli ve çok daha sağlıklı bir ekonomik
büyümeye katkı yapamayacak. Avrupa’da ve bölgesel güç haline gelecek. Örneğin,
ekonomik büyüme uzun süre Kuzey Amerika, bugünlerde başlattığı kararlılığı sürdürebilirse
Asya ve diğer gelişmekte olan ülkelerin gerisinde İspanya bankacılığı aynı Türk bankacılığı gibi
kalacak. Bu sürenin uzunluğu kendi içinde gitmek bugünkü krizden ciddi şekilde güçlenerek çıkacak
zorunda kalacağı yeniden yapılanmanın ne kadar ve bölgesel anlamda dünyada söz sahibi olacak.
şiddetli ve önden yüklemeli olduğuna göre Borçlarını makul seviyeye indirebilir ve rekabet
değişecek. avantajı kazanabilirse çevre ülkeler yeniden
bölgenin tüketim ve üretim motoru haline
Avrupa’nın sorunları dünyadan ziyade kendi gelebilecekler. Bu süreç finansal piyasalarda
içinde sıkıntı yaratacak. Bazı küçük ve borçlarını fırtınalı günler ve dönem dönem panik satışlar
iç tasarruflar yerine yurtdışından finanse eden yaratmadan olmayacak.
ülkeler eninde sonunda borçlarının vadesini
uzatacak ve bir kısmını traşlayacaklar. Avrupa Bu nedenle öyle günlerde gereken sabrı gösterip
içinde güç dengeleri değişecek. Elbette soğukkanlı davranarak büyük resmi kaybetmemek,
Türkiye’deki karar alıcıların da (hem kamu hem otomobili dikiz aynasına bakarak değil ileri
özel) ülkenin en büyük ihracat pazarı bakarak kullanmaya devam etmek gerekir.
konumundaki Avrupa’da yaşanacakları karşıdan
seyretmeyip bu süreçte büyük zarar görmemek için
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 188 -

Kadınlarla İlgili Deyişler Kadınlar sevmedikleri adama


hiç acımazlar.
Alexandre Dumas
İyi bir kadın erkeği etkiler,
Zeki bir kadın onda ilgi uyandırır, Bir kadın ya sever,
Güzel bir kadın büyüler, ya da nefret eder,
Anlayışlı bir kadın ise ona sahip olur. ortası yoktur.
Helen Rowland Pubillius Syrus

Kadın kendi başına ne gül, Kadın öyle bir konudur ki,


ne goncadır, ne de diken. Ne kadar incelersen incele,
Koklamasını bilirsen gül, Her zaman yepyenidir.
tutmasını bilmezsen diken olur. Tolstoy
Refik Halid Karay

Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz,


Kadın, insanın gölgesi gibidir, Derhal kadının hayat şartlarına bakın.
Kovalarsanız kaçar, Stuart Mill

Kaçarsanız kovalar.
Chamfort Krallar gibi kadınlar da,
kendileri için yapılan her şeyin,
Kadınların gözleri keskin, esasen bir borç teşkil ettiğine inanırlar.
Zekaları uyanık, Balzac

Düşünceleri vesveseli olur.


Guy de Maupassant Kadınla müziğin yaşı olmaz.
Oliver Goldsmith
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 189 -

şaşırdınız değil mi. Neden ihtiyaç size anlatmaya


Çocuklar çalışayım. Bakın bir düşünün, kardeşinize karşı
Pörtlek neler hissedersiniz ? Sevgi, koruma, şefkat... ve
bunlarla beraber öfke, kıskançlık, sinir olma
durumu... Hem en iyi duygular hem de en kötüleri
Merhaba Sevgili Çocuklar,
bir arada, yanyana... Bunu biliriz ve yaşarız.
Çünkü hepimiz insanız. Hepimizde hem iyi hem
Yine yeni bir sayıda beraberiz. Yaz geldi!..
de kötü diye tanımladığımız bu duygular
Eminim hepinizin omuzlarından büyük bir yük
yanyanadır. Sadece kardeşimize karşı hissettiğimiz
kalkmıştır. Şimdi dinlenme ve eğlenme zamanı.
kötü duygular için çok endişelenmeyiz, çünkü aynı
Bütün kış çalıştınız, hadi bakalım yazı iyi
derecede hissettiğimiz iyi duygularımız da vardır.
değerlendirin, iyice dinlenin ve kışa güç toplayın.
Hepinizi bir okul yılını daha tamamladığınız için
Toramız bize hayatı en iyi şekilde yaşayabilmemiz
öpüyor, kucaklıyor ve tebrik ediyorum.
için verilmiş bir kullanma kılavuzudur. Oradaki
hikayeleri bir hatırlamaya çalışın. Kusursuz bir
Bu sayımızda sizlere “kardeşlik ve kardeş
karakter bulamazsınız. En önemli liderler, örneğin
sevgisi”nden bahsetmek istiyorum. Kardeş olma
Yaakov, Yosef hatta Moşe bile duygu
veya kardeş sevgisi çok özeldir. Hepinizin kardeşi
dünyalarında sorunlar yaşar, çünkü gerçek hayatta
olmadığını biliyorum!. Bununla beraber kardeşi
böyledir. İnsan olan bizlerde her duygu vardır;
olmayan arkadaşlarınızın da bu özel duyguyu
önemli olan hangi taraftaki duygularımızı
hissedeceği bir yakın arkadaşı ya da akrabası
besleyeceğimizdir. İşte kardeşlik sevgisi bize iyi
olduğunu gözlemledim. Bu sevgi aslında bir
diye tanımladığımız duyguları beslememize
ihtiyaçtır çünkü, çocuklarım. Evet ihtiyaç,
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 190 -

yardımcı olur. Daha kolay affeder daha kolay Fıkra


severiz. Küçümsenecek birşey değildir bu
çocuklarım, inanın bana. Yetişkinler arasında
birbirini affedemeyen insanlar yüzünden kavgalar,
Şeftali ve Kayısı
kırgınlıklar ve hatta savaşlar yaşanır. Halbuki
hepimiz daha küçük yaşlarımızdayken, sizler
Bir şirkette şef olarak çalışmakta olan biri vardır.
kadarken kerdeşlik sevgisini tanıyarak, yaşayarak
Şefin adı Tali'dir. Arkadaşları onu şef Tali bey
büyüdük. İnsan ilişkilerini ilk kardeşlik sayesinde
diye çağırırlar.
öğreniriz, fakat büyürken, yolda bir yerde,
unutuveririz maalesef ve çatışmalar başlar. Ve siz
Bir gün şef Tali bey işe gelmez ve arkadaşları onu
çocuklarım, tavsiyeme kulak verin. Bu sevgiyi hiç
merak edip evine telefon ederler. Şef Tali beyin
unutmayın ne olur, hep hatırlayın hatta insanlığı
karısı "r" harflerini söyleyememektedir.
çok farklı bir boyuta taşıyın ki dünya daha mutlu
bir yer olsun. Sizleri çok seviyorum.
Şef Tali beyin arkadaşları:
Haydi koşun şimdi.. Kardeşleri olanlar
kardeşlerine, dostları olan dostlarına kocaman bir - Biz şef Tali bey ile görüşecektik, derler.
kucak versin ve teşekkür etsin. Birbirimize ne
kadar çok şey öğretiyoruz aslında... Karısı :
- Buyyun.. Ben kayısıyım der.
Sevgiyle kalın.

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 191 -

36 yıllık yaşamım boyunca beni bu denli derinden


 Bizim Kürsü  etkileyen, yaşamın anlamını böylesine kavradığım
bir dönem yaşamamıştım. Babam Tefilin takıp
sabah akşam Şema okumasına ve rahmetli
Gila Kalomiti Benhabib büyükbabamın Şabat sofrasında Kiduş okuyarak
gilakalomiti@hotmail.com büyümeme rağmen ben inancı kuvvetli, ancak
Tikun Shavouot'ta Ortaköy Sinagogunda
yapılan konuşma metnidir. Yahudiliği tam olarak bilmeyen bir kişiydim.
Ancak şimdilerde öğrenmeye çalışıyorum. Bu
Keriat Şema nedenle bir hatam olursa öncelikle Tanrım beni
affetsin ve lütfen sizler de kusuruma bakmayın.
Merhaba,

Ben Gila Kalomiti Benhabib. Bugün sizlere O hikaye ile birlikte sanki bir şeyleri farkettim.
Yahudilik öğreniminin başında olan bir öğrenci Yaşamımız boyunca sürekli olarak hedeflere
olarak Keriat Şema'nın önemini anlatmak koşuyoruz. Daha iyi bir ev, daha lüks bir araba,
istiyorum. Ancak öncelikle şunu söylemek isterim; daha yüksek bir mevki, daha güzel olma, daha
ben ailemin bana verdiği Yahudilik eğitimi zayıf olma ve benzeri birçok fiziksel veya maddi
dışında, ilk defa geçtiğimiz Roşaşana'da sevgili boyutta hedeflerimiz var. Bunlar güzel olabilir
arkadaşım Rivka Mazliah'ın bana 5 Tora kitabını ancak bu arada ruhumuzu da yeterince besliyor
hediye etmesi ve anlattığı gerçek bir hikayeden muyuz? Ya da bu dünyada neden var
derinden etkilenerek Tora öğrenmeye karar olduğumuzun farkında mıyız? Yahudilik gibi ağır,
verdim. Ertesi sabah Rabbi Naftali Haleva'yı bir o kadar da kutsal bir görevi üstlendiğimizin
aradım ve grup olarak Tora dersi almaya başladık. farkında mıyız?

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 192 -

Beni etkileyen o gerçek hikayeyi sizlerle manav kadına zarf içinde para verir ve kadın bu
paylaşmak istiyorum. yardımlar sayesinde kızını üniversitede okutabilir.
Yıllar geçer, kızı büyür ve evlenir. Ancak damat
İsrail'de bir kadın genç yaşta kocasını kaybeder ve bu değirmenin suyunun nereden geldiğini merak
küçük kızı ile hayata tutunmaya çalışır. Öyle eder. Kız kocasına herşeyi açık yüreklilikle anlatır.
fakirler ki, yiyecek için paraları dahi yok. Bir Ancak damat bundan rahatsız olmuştur. Karısına
Cuma sabahı bu genç kadın yakınlardaki bir annesinin artık o manavdan hiçbir yardım almasını
manava giderek utana sıkıla manavda arkalarda istemediğini söyler. Kendisi onlara bakabilecek
kalmış çürümek üzere olan meyve ve sebzeleri durumdadır. Kadın o cuma günü manava yılların
kendisine verip veremeyeceğini sorar. Hiç parası minnettarlığı ile teşekkür etmeye, artık onlara
olmadığını da ifade eder. Manav gülümseyerek bir bakabilecek bir damadının olduğunu söylemeye ve
dakika beklemesini söyler. Dönüşte kolları manavdan aldığı yardıma artık ihtiyaçları
paketlerle doludur. Paketlerin içinde dükkanın en kalmadığını söylemeye gider. Manav da kabul
taze meyve ve sebzelerinin olduğunu görür. Kadın eder. Ertesi Cuma günü, yılların alışkanlığı ile
şaşkınlık içindedir. Biraz muhçubiyet ve büyük bir manava hatırını sormak için gittiğinde, manavın
mutlulukla adama çok minnettar olduğunu belirtir. kepenklerinin kapalı olduğunu görüp şaşırır.
Manav, bundan sonra her cuma sabahı kendisine Yandaki esnafa ne olduğunu sorar. Esnaf, geçen
gelip haftalık meyve ve sebze ihtiyacını hafta adamın mafya tarafından öldürüldüğünü
kendisinden karşılamasını söyler. söyler. Kadın çok şaşırır. Nasıl olur da bu kadar iyi
bir insanın mafya ile bir alıp veremediği olabilir
Yıllar geçer. Kadın her Cuma sabahı bu manavdan diye mırıldanırken, yandaki esnaf "Siz bu manavın
yiyeceklerini temin eder. Hatta zaman zaman kim olduğunu bilmiyordunuz herhalde. O,

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 193 -

karanlık işleri olan, bu manav dükkanını sadece bilinmeyen karanlık bir geceye gözlerimizi
bir paravan olarak kullanan bir kişiydi. Yeraltı kapatmadan önce, Yom Kipur'un doruğunda ve
dünyasından biriydi" der. son olarak fiziksel yaşamımızın sona yaklaşıp
ruhun bedeni terketmeye hazırlandığı anda hep
İşte bu hikaye beni çok etkiledi. Burada sadece "Şema" ile bütünleşir o kutsal sözlere sığınırız.
mitsvalardan bir tanesi olan "Tsadaka"nın gücünü
görüyoruz. Tsadaka ölümden bile koruyor. Mezuza'daki Şema evi kutsar. Tefillin'deki Şema
Tsadaka verdiği sürece Tanrı böyle bir adamın bile ise aklı ve gücü kutsar ve Tanrının kendisi
canını korumuştur. Tsadaka vermesinin Tanrının tekliğini Şema ile ifade ettiğimiz için
kesilmesiyle birlikte ise onu koruyacak herhalde Bene İsrael'e teşekkür eder.
başka mitsvası kalmamıştır. Mitsvaların değerini
bilip öğrenmek, bize verilen eşsiz Tora'nın tadını Talmud'ta anlatılan en dokunaklı öykülerden biri
almak için "öğrenmek" gerekiyordu, ben de bunu Rabbi Akiva'nın son günlerinde geçmektedir.
yapmak istedim. Romalıların Tora öğrenimini yasakladığı dönemde
yaşayan bilge Rabbi Akiva, Tora öğrenimi
Ben size bu akşam "Keriat Şema"nın vermeye devam ettiği için tutuklanmış halkın
Yahudilikteki önemini anlatmak istiyorum. önünde işkence edilerek vücut derisi yüzülerek
ölüme yollanmıştır. Fakat bu korkunç infaz
Bir Yahudinin yaşamının en anlamlı anları, sırasında ilginç bir olay gerçekleşmiştir. Rabbi
"Şema" ile bütünleştiği anlardır. Her sabah ve Akiva işkence sırasında Şema'yı yüzünde bir
akşam bizler gözlerimizi kapatır ve "Şema" gülümseme ifadesi ile okuyarak "Tanrı'nın
okuruz. Aşem tek Tanrımızdır. Tora okumaya hakimiyetini" görenleri hayrete düşürecek şekilde
hazırlandığımızda, yeni bir güne başladığımızda, neşeyle tekrar etmiştir. Sanki o korkunç acıdan
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 194 -

habersizdir. Bu korkunç idam şekline karar veren Peki neden her gün, sabah ve akşam Tanrı'nın
Romalı komutan Turnus Rufus, hayretler içinde tekliğini vurgulamamız gerekir?
"Senin hislerin mi ölü, nasıl olur da bu işkence Tanrı'nın tekliğinin iki yönü vardır.
sırasında gülebilirsin?" diye sormuş Rabi
Akiva'ya. Ölümle burun buruna olan Rabbi Akiva 1) Başka hiçbir şey onunla karşılaştırılamaz.
"Ömrüm boyunca Tora'nın sözlerine konsantre 2) Hiçbir şey ondan bağımsız var olamaz.
oldum. Şema, Tanrı'nın hakimiyetini ve
emirlerini tüm ruhumuzla, canımızla kabul Tanrı'nın tekliğini vurgularken, başka bir Tanrı'nın
ettiğimiz kutsal sözlerden ibaret, Tanrı canımızı varolmadığını vurgulamıyoruz sadece, aynı
alırken bile. Hep düşünmüşümdür, Tanrı'ya bu zamanda hiçbir şeyin onunla
seviyede hizmet edebilecek bir düzeye gelebilecek karşılaştırılmayacağını da vurguluyoruz. Tanrı
miyim diye. Tam da şimdi Tanrı bana bu şansı sadece hakim olan değil, "Kral" olmak istiyor.
verdi. Onu neşeyle kucaklamayayım mı?" der ve Tanrı'ya inanmamız bunun için yeterli değil.
ölmeden önceki son sözlerini söyler : Çünkü inansak da varlığını inkar etsek de bu onu
güçlendirmiyor ya da zayıflatmıyor. Tanrı bizden
Şema İsrael Ad… Eloenu Ad…. Ehad bundan daha fazlasını istiyor. Onu "Kral" olarak
ilan etmemizi istiyor. Yahudilikte diktatör ve kral
ve o anda gaipten bir ses duyulur. "Ruhun seni arasında büyük bir fark vardır. Despot,
terkederken Tanrı'nın eşsiziliğini, tekliğini, mutlak hoşgörülsün ya da hoşgörülmesin isteklerini
hakimiyetini vurguladığın için takdire değersin empoze eder. Fakat Kral bu rütbeyi saygıyla ve
Rabbi Akiva. Övgüye değersin çünkü gelecek yönetilenin arzusuyla alır. Aksi takdirde gücü ne
yaşamın kapısından girmeye hazırsın" olursa olsun diktatör olur. İşte bu bağlamda Tanrı

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 195 -

bizim sahibimiz olmak yerine kralımız olmak mükemmelliğini düşünerek, Tanrı'nın


istiyor. Aynı baba çocuk ilişkisi gibi. Nasıl bir büyüklüğünü yer ve zamanla sınırsızlığını
çocuk babasından çekinir, babasının kurallarına düşünerek, her yaradılanın mükemmelliğini
uyar ama onu tüm canıyla sever ya, Tanrı da kavrayarak ulaşabiliriz. Buna ulaşmak özveri ister.
ilişkimizin baba oğul ilişkisi gibi olmasını istiyor. Nasıl hayatımızı kazanmak için her gün çabalıyor,
Biz dualarımızda Tanrı'ya "Kralımız-Babamız" iş hayatında binbir türlü zorlukla karşılaşıp
şeklinde sesleniyoruz. Bunun da olması için onun amacımıza ulaşmak için çalışıyorsak, Tanrı
hükümranlığını kabul etmemiz gerekiyor. sevgisine ulaşmak için de çalışmak gerekiyor.
Rashi'ye göre Şema'da geçen şu satırları
İşte bu noktada bizler de Şema okuyarak Tanrı'nın uygulayarak Tanrı sevgisine ulaşabiliriz "Bugün
yüce hükümranlığını kabul ederiz. Tanrı'yı size verdiğim buyrukları aklınızda tutun,
bildiğimizi beyan eder ve ona olan inancımızı çocuklarınıza benimsetin. Evinizde otururken,
haykırırız. Tanrı'yı Kralımız olarak isteyerek ve yolda yürürken, yatarken, kalkarken, onlardan
mutlulukla kabul ettiğimizi ve ona hizmet etmeye bahsedin."
hazır olduğumuzu vurgularız ve sonuç olarak onun
evrendeki amacına ulaşması için aracılık etmiş Kısaca Tanrı bilincine varmamızın yanısıra,
oluruz. Tanrı'nın emirlerini çocuklarımıza öğretmemiz
gereği Şema'da iki kez tekrarlanarak
Tanrı sevgisi nasıl olur da empoze edilebilir diye vurgulanmaktadır. Tanrının sevgisine ulaşabilmek
düşünebiliriz. Çünkü sevgi insanın kontrol için Tora öğrenimi sürekli devam etmeli ve
edebildiği bir duygu değildir. Tanrı sevgisine, unutulmamalıdır. Hafızayı canlı tutmanın en iyi
üzerinde çalışarak, okuyarak, yaradılışın yolu sözel anlatımdır. Bunun için Tanrı bizlere

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 196 -

yazılı Tora'nın yanısıra sözlü Tora'yı vererek olduğuna göre, evlerimizin kapılarındaki mezuza o
Tora'nın yaşayan, sürekli üzerinde konuşulan ve kapıdan her geçtiğimizde bize Tanrı'yı hatırlatır ve
düşünülen bir yaşam kılavuzu olmasını istemiştir. bize bahşettiği herşey için şükretmemize vesile
Şema'da tefilin, mezuza, tsitsit gibi çok önemli olur. Kabalistik literatüre göre satanı evden ve
Yahudilik simgelerine değinilmiş olup bunların evde yaşayanlardan uzaklaştıran mezuzadaki
yaşamımızın merkezinde olması gerektiği kutsal kelimelerin mistik koruyucu gücü vardır.
vurgulanmıştır. Bu simgelerin hepsi bize sürekli Ayrıca dünyadaki görevlerimizden birinin de
olarak atalarımızın Tanrı ile yaptığı anlaşmayı ışığımızı yaymak olduğu düşünüldüğünde,
hatırlatan öğelerdir. Biz Yahudilere bu dünya evlerimizin dış kapılarına mezuza takarak o evde
üzerindeki görevlerimizi hatırlatır. oturan insanların Tanrı'ya mutlak bağlılığını ve
Tanrı tekliğini tüm dünyaya ilan etmiş oluyor ve
Tefilin, Tanrı'nın hizmetkarları olduğumuzu bir nevi ışığımızı yaymış oluyoruz.
gösteren çok önemli bir simge olup biz Yahudiler
tefilin takarak görevlerimizi hatırlar ve Tsitsit de aynı mezuza ve tefilin gibi bize
diğerlerinden ayrılırız. Tefilin aklımız ve mitsvalarımızı hatırlatan sembollerden biridir. Son
kalbimizle Tanrı'ya bağlılığımız ifade eder. olarak Şema'yı dünya tarihinin en büyük mucizesi
Mısır çıkışını hatırlayarak bitiriyoruz. Mısır
Mezuza, insana ait olan herşeyin aslında Tanrı'ya çıkışını ve yaşanılanları, hiçbir Yahudi hiçbir
ait olduğunu ve insanın mal varlığının kişiye Tanrı zaman unutmamalıdır. Çünkü bir ulus haline
tarafından bahşedildiğini işaret eden, kutsal ve gelmemiz ve Tora'yı almamız Mısır çıkışı ile
gizemli bir gücü olan önemli bir simgemizdir. başlamaktadır. Tanrı hiçbir ulus için böylesine bir
İnsanın en önemli sahip olduğu mal varlığı evi mucize gerçekleştirmemiştir. Yahudiliğin önemini

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 197 -

ve sorumluluğunu ancak Mısır çıkışını sürekli Tora yolunda gittiğimiz takdirde sürgünde olsak
hatırlayarak kavrayabiliriz. bile Tanrı bizi İsrael topraklarına geri getireceğine
ve orada uzun bir ömrü refah ve mutluluk içinde
Tanrı'yı sevmek ve mitsvaları yerine getirmek, geçireceğimizi vurguluyor. Bu sözler on emrin
elde edilecek ödüller için olmamalıdır. Ödüller beşincisi olan ana baba saygısı ile paralellik
doğal bir sonuç olarak gelecektir. Şema'da bu gösterip her ikisi de ömrün uzaması ödülüyle
ödülden de bahsedilmekte olup Tanrıya hizmet bütünleşiyor.
eden Bene İsrael'in birçok ödülü hakedeceğinden
bahsediyor. İlk olarak yağmuru zamanında Akşamları yatarken Şema öncesinde okuduğumuz
yağdıracağını belirtiyor. Bana göre yağmur diğer bir dua var. Bu duada bizi kızdıran, kıran, bize
tüm ödüllerin anasıdır. Eğer yağmur zamanında karşı günah işleyen herkesi bağışladığımızı
yağarsa toprak bereketli olur ve Bene İsrael belirtiyoruz. Ben bu duayı çok seviyorum, çünkü
bundan faydalanır. Ancak ödüllerin yanısıra Tora öyle bir hayatın içinde yaşıyoruz ki, gün boyu
yolundan ayrıldığımız takdirde vereceği karşımıza bizi sinirlendirecek, çileden çıkaracak
cezalardan da bahsedildiğini de unutmamalıyız. olay ve davranışlarla karşılaşıyoruz ve maalesef
farkında olmadan içimizde sinir ve öfke
Burada Tanrı bireylere konuşmamakta tüm Bene biriktiriyoruz. İşte bu dua, kimseye öfke duymadan
İsrael'e seslenmektedir. Bundan anlamamız o günü bitirmemizi sağlıyor. Öfke, yetser ara'yı
gereken, Bene İsrael olarak hepimizin bir çarkın harakete geçirir. Amacımız yetser ara'dan
dişlileri olduğumuz ve her dişlinin doğru çalışması uzaklaşmaksa ve mitsvamız arkadaşımızı
gerektiğidir. Tek yürek olmak, tek amaca sevmekse bu duayı okumak benliğimizi
yoğunlaşmak gerekir ki Tanrı bize bu ödülleri rahatlatacaktır. Aynı bir terapi gibi. Eğer biz
versin.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 198 -

insanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratıldıysak yüce getirdiği güzelliklerden de faydalanabilmek için


Tanrı bizim sayısız günahımızı bağışlıyor, bize yapıcı hırsları olan çocuklar yetiştirebiliriz. İşte
Teşuva şansı veriyorsa, bizim de arkadaşımızı Yahudilik eğitimi çok küçük yaşlardan itibaren
bağışlamamız gerekir. Ayrıca bu dua ile bilmeden Şema ile başlar. Çocuk anlamını sormaya
ya da bilerek yaptığımız hatalarımız için de af başladığında anne-çocuk ya da baba-çocuk
diliyoruz. arasında Tanrı ile ilgili, maneviyatla ilgili
diyaloglar başlar. Bence en iyi terapi Tora'dadır.
SONUÇ OLARAK: İhtiyacımız olduğunda psikologa başvururuz.
Ancak şunu biliyorum ki, insanoğlunun psikolojik
Ben Yahudi bir anne olarak duygularımı şöyle problemleri genellikle maneviyat eksikliğinden
aktarmak istiyorum. Bizler çocuklarımızı daha kaynaklanıyor. İnanıyorum ki Yahudilik eğitimi
donanımlı bireyler olmaları için en iyi okullara alarak büyüyen bir birey, Tanrı'ya güveni
göndermeye çalışıyoruz, hatta bu okullara olduğundan ileride daha az psikolojik problemlerle
göndermek için bütçemizi zorluyoruz. "Yahudilik karşılaşacak ve hem kendine, hem ailesine, hem de
eğitimi" tüm bunlarla birlikte çocuklarımızın topluma çok daha faydalı olacaktır.
benliğini öğrenmeleri, daha vicdanlı, yürekleri
sevgi dolu, görevlerini bilen bireyler olarak Yetser Ara bizden uzak, Tanrı hep yanımızda
yetişmeleri için onlara vermemiz gereken en olsun…
önemli eğitimdir. Tanrı'yı bilmekten öte, Tanrı'ya
kayıtsız güvenen, kendileri, etrafları ve dünya ile
çok daha barışık, yıkıcı hırslarından dolayı
mutsuzlukla boğuşmayan, ancak fiziksel yaşamın

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 199 -

Sonra geçtiğimiz hafta, Türkiye'de yaşanan


 Genç Görüş 
atmosferi düşündüm ve terazinin dengesi
aniden değişti -internette karşılaştığım antisemitik
Shauna Ruda yazılar, Hitler'in fotoğrafları, gamalı haçlar,
shauna.ruda@gmail.com Yahudilerle ilgili alaycı sözler, medyadan
fışkıran aşırı uçtaki düşünceler ve Liga'nın
Yahudi Olmak... Neden? faaliyetlerinin durdurulmasına sebep olan o
ürkütücü atmosfer..
Bugün uyandığımda evrenin metal bir terazi ile
Dünyanın bu denge üzerine, kötülük ya da iyilik
ölçüldüğünü hayal ettim -bir kefesinde sevgi,
tarafından aşağıya çekilme olasılığı üzerine kurulu
diğerinde nefret olan bir terazi... Hangi tarafın ağır
olduğunu düşünüyorum. Burada olduğumdan beri
geleceğini düşünmeye çalıştım. Hayatın nefretle
ilk kez, dengenin sarsıldığını ve benim de o
geçmeyecek kadar kısa ve değerli olduğu
sarsıntıyla birlikte genelde pozitif tutumuma
düşüncesi geçti aklımdan.
rağmen tamamen yabancısı olduğum negatif bir
alana düştüğümü hissettim.
Dünyadaki herkesin sevdiği birine iyi geceler
öpücüğü verdiğini, değer verdiği biriyle
Bu sarsıntı beni, güçlü bir düşünce dünyası olan,
kahvaltı ederek güne başladığını ya da birine onu
Yahudi kimliğine sıkı sıkıya bağlı bir Yahudi
hiç bırakmamacasına içtenlikle sarıldığını
kızının kendine sorması gereken ilk soruya
düşündüm. Terazinin sevgi ucunun tıpkı pazardaki
götürdü: - Neden Yahudi Olmalıyız ki? Yahudi
bir kese elma gibi ağırlık kazanıp aşağı çekildiği
biriyle evlenmeye ve Yahudiliğin gereklerini
gözümde canlandı.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 200 -

yerine getirmeye çalışmak niye? İzmir cemaatinde onca acıya rağmen hala hayatta kalmamız,Yahudi
gençlerimize Yahudiliğin ne denli önemli kimliğimizi korumak ve devam ettirmek için
olduğunu ve hep bu yolda devam etmemiz başlıbaşına bir itici güçtür.
gerektiğini anlatma ihtiyacı duyuyoruz. Ama
neden? Hebrew Üniversitesinden rahmetli felsefe
profesörü Emil Fackenheim, "G-d's Presence in
Görüyorsunuz ki bu soruyu yanıtlamadan, History" (Tarihte Tanrının Varlığı) adlı kitabında
gençlerimizden Yahudi kimliklerini devam şu düşüncelerini paylaşır: Bizi yok etmek
ettirmelerini bekleyemeyiz. Hepiniz kendi şahsi isteyenlerin ardımızdan zafer kazanmalarına
cevaplarınızı ararken -çünkü bunlar gerçekten fırsat vermemeliyiz. Her zaman "Hayatta
kişisel sorulardır- size birkaç fikir önermek kalacağız" diyen iç sesimiz bizi yönlendirmeli.
istiyorum.
İkinci argüman ise Yahudiliğin insanlık tarihine
Bence en önemlisi tarihi açıdan baktığımızda, olan katkısı ile ilgili. Yahudi olmayan
4000 yıllık geçmişi olan bir gelenek zincirini Thomas Cahill," The Gift of the Jews" adlı
kırmamızın imkansız olduğudur. Bunca yıldır kitabında, bizler olmasaydık dünyanın ne
süregelmesi bile, dinimiz hakkında bir gerçeği halde olacağından bahseder. Biz dünyaya kanun
ortaya koyuyor -çünkü bana göre ancak olağanüstü önünde eşitlik, barış, insan hakları, monoteizm
inanç ve düşünceler sonsuza dek yaşar. Muhteşem gibi kavramları armağan ettik.
hikayelerimiz, Şabatımız, en temel değerlerimiz...
Öğrenip uyguladığımız takdirde bunlar yaşamımızı Tabii ki konunun bir de çok derin kişisel bir yönü
güzelleştirecek en kıymetli armağanlardır. Çekilen var. Yahudi olmak her şahsın yaşamına amacı

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 201 -

doğrultusunda bir anlam kazandırır. Yahudilikte, daha iyi bir insan yaptığına inandığım
hepimiz birbirimize bir şekilde bağlıyız ve birimiz için Yahudi olmayı seçtim. Yahudilik bize hayatı
olmadan diğeri var olamaz. Her birimizin aldığı seçmemizi, bu dünyada yaşayabileceğimiz kadar
nefes, bir diğerinin kalbini pompalar. Şu sıralar yaşamamızı söyler. Ben de öyle yapmaya
yaşadıklarım, dünyanın her yerindeki Yahudi çalışıyorum. Yahudilik komşumuza karşı nazik
arkadaşlarımın buradaki cemaatin nasıl olduğu ve olmamızı söyler. Yahudilik bizden daha az şanslı
yapabilecekleri bir şey olup olmadığına dair olanları fark edip paylaşmamız gerektiğini söyler;
yolladıkları sayısız e-mailler, daha önce hiç hiç bir zaman kıskanmayıp, müteşekkir olmamızı
olmadığı kadar bana bunu kanıtladı. ister. Ben Yahudiyim, çünkü Yahudilik bu
değerleri yaşamam için bana ilham veriyor.
Kuşkusuz bazıları Yahudi kimliğinden kaçmanın
onları bu dünyada özgürleştireceğine Dünya bir kefesi nefret, bir kefesi sevgi olan
inanabilir; bazen Yahudilik insana bir yük gibi bir terazide sallanıyorsa, kendimize neden
gelebilir. Ama gerçekte, kim olduğumuzdan asla Yahudi olayım diye sormalıyız... Eğer bunu
kaçamayız. Bir zamanlar kimliklerini inkar edenler yapmazsak bizi böyle derinden sarmalayan,
bile, Nazilerden, Rus komünist liderlerden, birbirimize bağlayan bu dini kaybetme riskimiz
Ferdinand ve İsabel zamanındaki engizisyonlardan var.
kurtulamamışlardır.. Bu liste uzar gider.

Kimliğimizi bir kenera itelemek yerine, "Neden


Yahudi olmalıyız?” sorusunu kendimize
daha sık sormalıyız. Şahsen ben, Yahudiliğin beni

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 202 -

Natan Abulafya olarak değerlendirilmesiyle ilgili; toplumda İsrail


natan.abulafya87@gmail.com hakkında saldırgan, baskıncı bir devlet algısı
yaratma amaçlı girişimler olduğuna dair söylemler
İki Ucu ...lu Değnek duyuyorum. “Baskın” kelimesi “suç işlediği veya
suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın
Hepimizin uluslarası ilişkiler yorumcusu kesildiği girme” olarak tanımlandığından ve İsrail’in de
malum “Mavi Marmara Baskını” meselesi uzun olayların gerekçesi olarak tam da bunu
zamandır “sakin” seyreden Türkiye-İsrail göstermesinden dolayı, baskın kelimesinin
ilişkilerine bir sakinlik unsuru daha ekledi. Yalnız yaşananları en iyi anlatan kelime olduğunu
bu seferki, alıştığımız sert tartışmalardan öteye söyleyebiliriz. Şimdi “Mavi Marmara Baskını”nı
giderek Türkiye-İsrail ilişkilerine bir de kan etraflıca değerlendirebiliriz.
bulaştırdı. Tabii bir anda Türkiye’nin ve dünyanın
gündemi değişti. Avrupa Birliği’nde yaşanan Türkiye’nin “yandaş medya”sının diliyle olayı;
ekonomik krizler gündemin en arkalarına itildi. İnsani Yardım Vakfı’nın organize ettiği, çeşitli
Türkiye’de de Kılıçdaroğlu balonu bir anda ülkelerden “rotamız Filistin, yükümüz insani
sönüverdi. Ondandır kriz başladığından beri buna yardım” sloganıyla yola çıkan dokuz gemiden biri
en çok üzülenin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu olan Mavi Marmara adlı Türk gemisine, İsrail
düşünüyorum. Neyse sonuç olarak bu aylık ben de askerleri tarafından yapılan operasyon sonucu 9
yorumcu olmaya karar verdim. Dergimizdeki üstat Türk’ün öldürülmesi olarak özetleyebiliriz. Tabii
yazarlardan müsade isteyerek kendi bakış açımı bu kadar yüzeysel bir açıklamanın ülkeyi ayağa
paylaşmak istiyorum. kaldırması kadar doğal bir şey yoktur. Nitekim az
sayıda lafını esirgemeyen aydın haricinde herkes
Öncelikle, olayın medya tarafından “baskın” olaylara bu kadar yüzeysel bakarak yanmakta olan
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 203 -

ateşe benzin döktü. Fakat işin gerçeği her iki İsrail’in varlık sınırlarına girmiş ve İsrail’i
tarafın da sonun bu şekilde olması yolunda ciddi “müdahale” etmeye mecbur bırakmıştır. Sonuç
yanlışlar yaptığıdır. olarak, “uluslararası hukuk”tan bahsedenler
devletlerin kurallarını hiçe sayarak olayların
Yardım filosu yola çıkmadan evvel, İsrail’in sorumlularından biri haline gelmişlerdir.
“gelmeyin, operasyon düzenleriz” sözlerine
rağmen, başka bir yol aranmadan kalabalık Filo yola çıkmadan önceki meselelerin ikinci
gemilerle gitmede inat edilmesi, yardım filosunun boyutu ise, Türkiye iktidarının tavırlarıdır.
“uzlaşmacı” olmadığını açıkça göstermektedir. Bir Hükümetin, “Bu bir din, siyaset meselesi değil,
vakfın bir devletin uyarılarını dikkate almaması, insanlık meselesidir ve yardım filosu toplumsal bir
cümlelere döküldüğünde “seni dinlemiyoruz, harekettir, devlet düzeyinde değildir.” şeklindeki
söylediklerin bizi ilgilendirmiyor” anlamına gelir. açıklamalarını ve İsrail’in uyarılarına rağmen
Hiçbir devlet de bir vakfın kendisine bu şekilde filoya engel olmamasını, hükümetin İsrail’e karşı
kafa tutmasına asla izin vermez, hele İsrail gibi bir yaptığı bir taktik olarak değerlendiriyorum.
devlet ne pahasına olursa olsun izin vermez. Bu Hükümet yardım filosunun başına neler
nedenle, bu girişim başlı başına bir geleceğinin çok iyi bilincindeydi. Zaten hükümetin
provokasyondur. Peki, abluka altındaki bir bölgeye amaçlarından biri, İsrail’i “yardım etmek isteyen
yardım yapılmasın mı veya ablukayı kırmak için masumları bile öldürüyor” diye suçlayarak,
eylem yapılmasın mı? Tabii ki yapılsın, hatta İsrail’in devletlerin ve uluslararası kamuoyunun
toplumlar rahatsız olduğu bir düzeni eleştirmeli, desteğini kaybetmesini sağlamaktı. Diğer bir nokta
eylem yapmalıdır; fakat bu eylemlerin devletin ise, yardım filosu başarıya ulaşsa da ulaşmasa da
“varlık sınır”larına girmeye hakkı yoktur. Yardım Tayyip Erdoğan’ın genel seçimler öncesi hem ülke
filosunu organize edenlerin tavırları ve girişimleri içinde hem de müslüman dünyada büyük rant
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 204 -

sağlayacağıydı. Filo başarıya ulaşırsa “Türkiye devletler arası yapılan taktik savaşlarının doğal bir
ablukayı delmeyi başardı” sloganlarıyla rant sonucu haline gelmekte, adeta bir malı elde
sağlanacak, başarıya ulaşamazsa da Tayyip ederken harcanan “para” gibi bir rol
Erdoğan’ın her zamanki çıkışlarıyla halkın gönlü üstlenmektedir. Bu nedenle, benim
fethedilecekti. Beklendiği gibi ikincisi oldu ve değerlendirmem bunun herşeyden önce ülkelerin
Tayyip Erdoğan’ın rant sağlamasının bedeli dokuz kumarı olduğu şeklinde olacaktır.
can oldu. Sonuç olarak olayların bir sorumlusu da
hükümettir diyorum. Baskından sonra hukukçular televizyonlara çıkıp
bu operasyonun uluslarası sularda yapılmasının
Olayların İsrail kanadına gelince… Yukarıda suç olduğunu defalarca söylediler. Yapılması
bahsettiğim Türkiye’yi hedef gösteren tespitlerim gereken, önce uyarı ateşi açılması, daha sonra
İsrail’in yaptıklarını meşrulaştırır mı? Hayır, motor vurularak geminin durdurulması, sonra da el
kesinlikle! İsrail’in Mavi Marmara’ya operasyon koyulması vs. imiş. Bunlar işin hukuki
düzenleyerek 9 kişiyi öldürmesi asla kabul boyutlarıdır. Olayın değerlendirilmesi açısından
edilebilecek bir davranış değildir. Sebepler ne önemli olan ise, İsrail gibi teknoloji devi bir
olursa olsun insanlık adına büyük bir suçtur. Değil ülkenin isterse bu operasyonu kan dökmeden
niyeti provokasyon olan bir kişi, başka birinin yapabileceği gerçeğidir. İsrail bu operasyonu kan
katili olan bir kişinin öldürülmesi bile suçtur, dökmeden yapabilir miydi? Evet, yapabilirdi.
kabul edilemez. O halde İsrail de bu sonucun İsrail, bu müdahalenin uluslararası sularda
sorumlulardan biridir. Fakat ne yazık ki, yapılmasının suç olduğunu bilmiyor muydu?
uluslararası ilişkiler o kadar karmaşık ve güç Hayır, bizim hukukçularımızdan çok daha iyi
gösterisi temeline dayalı ki; bu olayda kaybedilen biliyordu. O zaman burada başka bir amaç
9 kişi, sona eren “hayat”lar olmaktan çıkıp, adeta olmalıdır. Yorumcuların birçoğu İsrail’in
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 205 -

Türkiye’ye ve dünyaya şu mesajı vermekte Peki şimdi neler olacak? Öncelikle hepimizin
olduğunu söylüyorlar: “Ben istediğimi yaparım, korktuğu toplumsal bir şiddet olayı yaşanma
bana kimse karışamaz.”. Ben İsrail’in mesajının ihtimali konusundaki düşüncem, bir sıkıntı
dünyaya değil sadece Türkiye’ye olduğunu yaşanmayacağı yönünde... Bunu; Türk milletinin
düşünüyorum: eğitimine, bilincine, İsrail ile Yahudileri çok iyi
ayırt edeceğine inandığım için mi söylüyorum?
Yeniden Türkiye’ye dönersek, baskın olayından Tabii ki hayır... Şahsi fikrim Türkiye’nin dünya
hemen sonra milletçe İsrail’e yöneltilen eleştiri üzerindeki konumu gereği, böyle bir lekeye asla
okları beşinci günden itibaren bazı kesimlerde açık izin verilmeyeceği yönünde... Evet, Türkiye’de
bir biçimde hükümete yöneltilmeye başladı. İlk gayrimüslimlere veya azınlıklara karşı birçok
günlerin verdiği fevri tutum yerini akılcı toplumsal şiddet hareketi yapıldı. Trakya Olayları
düşünmeye, sebep-sonuç ilişkisi kurarak yapılan ve 6-7 Eylül Olayları, Türkiye’nin hiçbir zaman
yorumlara bıraktı. İnsani yardım maskesinin silinmeyecek kara lekesidir. Aynı şekilde Sivas’ta
altındaki girişimin aslında bir İslami yardım Alevilere yapılanlar... Kürtlere karşı Dersim
olduğu, dini ve siyasi unsurlar içerdiği, devlet Katliamı askeri bir hareket de olsa aynı zihniyetin
destekli bir provokasyon olduğu ve insanların bile sonucudur. Türkiye’nin bu konularda sabıkalı
bile ölüme gönderildiği anlaşılmaya başlandı. olduğu bir gerçek. Ne var ki, yaşanan toplumsal
Filistin’de yaşanan drama karşı topyekün savaşan şiddet olaylarının hepsinde hükümet ya da asker
Erdoğan’ın, çok daha büyük dramın yaşandığı olaylara ya müdahale etmedi ya da çok geç
Darfur’a karşı hiçbir girişimde bulunmadığı, hatta müdahale etti. Özellikle 6-7 Eylül Olayları’nın
Sudan cumhurbaşkanını bizzat ağırladığı gerçekleşmesine adeta yol verildi. Belki Türk
hatırlandı. toplumu değil ama Türk Devleti yaşanacak bir

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 206 -

toplumsal olayın sonuçlarının ne olacağını çok iyi ABD’den Türkiye’ye büyük bir hayır gelmez.
biliyor. Bugünkü Türkiye buna asla izin Araplardan zaten bir hayır yok. Dolayısıyla
vermeyecek, gerekli önlemleri en başından Türkiye‘ye gerçekten destek olabilecek bir tek AB
alacaktır. Umarım düşüncelerimde yanılmam. kalıyor. AB’nin tavrı bana göre çok önemli. Bu
Ayrıca yiğidi öldürdük, fakat hakkını da yememek zamana kadar hep Türkiye’ye destek veren ciddi
gerek. Olayların başından beri hem hükümet hem açıklamalar yaptılar. Fakat ne kadar dürüst, ne
de medya İsrail ile Yahudilerin asla kadar samimi emin değilim. Halklarının temsili
karıştırılmaması gerektiğini adeta beyinlere işliyor. görevini yerine getiriyor olabilirler. Ne kadar ileri
Bu konuda eleştiri yapmak ayıp olur. giderler bilmiyorum. Bu arada Çin bir yandan
Batıda olanları zevkle izliyor ve her geçen gün
Peki uluslararası düzeyde neler olacak? daha da gelişmeye devam ediyor.
Amerika’nın bu olayda acınacak bir halde
olduğunu görüyorum. İsrail, Amerika’nın küçük Benim değerlendirmem bu şekilde... Kim haklı,
yaramaz çocuğu gibi... İsrail dünyanın tepkisini kim haksız herkesin kendi fikridir. Fakat ben iki
çeken bir iş yapıyor, ABD eleştiriyor. Fakat öyle ucu ...lu değnek diyorum. Bakalım neler olacak?
bir ifade kullanıyor ki; “yapmaması gerekirdi; ama Şu bir gerçek ki; ya Türkiye kazanacak ve dış
yaptı artık n’apalım” demeye geliyor. ABD bu ilişkilerde kıyametler kopacak ya da İsrail
olayda gerçekten çok zor durumda kaldı. Çünkü kazanacak ve Türkiye’nin içinde kıyametler
eğer somut bir şeyler vermezse, Obama’nın İslami kopacak. Enteresan günler göreceğiz gibime
ülkelerle oluşturmaya çalıştığı iyi ilişkiler geliyor...
niyetinin sahteliği ortaya çıkacak. Ayrıca Obama,
“adaletsizliklere karşı duracağı” umuduyla oy
veren seçmenini kaybedebilir. Bu nedenle
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 207 -

Şoşi Kohen durumumuza uygun kendi kurallarımızı


sosikohen@gmail.com oluşturmuşuz. Etrafımıza çizdiğimiz bu çerçevenin
içinde yaşamımız geçip gidiyor. Kendi
Özgürlük kurallarımızı ve isteklerimizi uyguladığımız sürece
Doğduğumuz an özgürlüğümüzün bittiği ve özgür olduğumuzu düşünürüz, fakat bu tam bir
yanlızlığın başladığı an mıdır? Çoğunuz bu yanılsamadır. Bizim özgürlüğümüz, bir başkasının
düşünceye ilk etapta karşı çıkabilirsiniz… Ben de özgürlüğünün başladığı yerde biter. Yani bu ne
ilk başta bu düşünceyi garip karşılamıştım. Fakat demek? Herkesin kendi kuralları, düşünceleri ve
üzerinde düşündükçe, kısmi olarak doğruluk payı istekleri vardır ama SINIRLIDIR. O zaman işte, en
olduğunu gördüm. başta yazdığım noktaya geliyoruz: Gerçekten
özgür müyüz?
Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren, ruhumuz
fiziksel bir vücuda teslim olmaya hazırlanıyor. Zaten, ilk olarak ruhumuz fiziksel bir bedene
Böylelikle ruhumuzun ilk kısıtlanması ile karşı girerek kısıtlanmış. Sonra bize demişler ki; sosyal
karşıya kalıyoruz. Zamanla büyüyoruz ve tek koşullara uygun bir hayat kur, kendi kendini idare
başımıza gelişebilecek duruma geldiğimizde edebilecek duruma gel. Sonra bir evlilik yap, bir
doğuyoruz; ve işte o andan itibaren kurallar, aile kur; yani başkalarını da idare edebilecek
mantık ve duygular içimize işlemeye başlıyor. duruma gel. Ruhunu biraz daha kısıtlamayı
Yani bedenimizde kısıtlanmaya başlıyor. Önce öğrendikten sonra başka fiziksel vücutlara hapis
evebeynlerin kurallarına göre yaşamlarımız olmuş ruhlar getir dünyaya…
şekillenir, daha sonra okul kuralları, ardından iş ve Bu yapılanlar yanlış mı? Kesinlikle hayır! Biz bu
çevre kuralları derken bir bakmışız her birey nasıl hayatı yaşarken bütün başımıza gelenleri güzel
kendine özgü ise; biz de karakterimize, sosyal
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 208 -

anılar olarak saklamayı da öğreniyoruz. Mutlu ve Güzel Sözler


özgür olduğumuzu düşünerek yaşıyoruz ve bu hiç
de yanlış değil!..
Fakat benim burada düşünmek istediğim gerçek Hayattaki gerçek mutluluk budur:
özgürlük nedir ve nerededir? En yakınınızdaki yüce olduğunu kabul ettiğiniz
insanın bile (anneniz, eşiniz, çocuğunuz…) sizden bir amaç için var olmak,
en derinlerde sakladığı bir şeyler vardır. Ruh bu, doğanın bir gücü olmak…
uçcuz bucaksız! En derinlerdeki duyguları BERNARD SHAW
gerçekten biz kendimiz bile bilmiyoruz ki
başkaları bilsin. Ya da "ondan" o kadar çok
korkuyoruz ki geliştirdiğimiz kurallar yüzünden İnsan kendisi için karar verir!
çok derinlere saklamışız. Bu yüzden eğitimin amacı
İçimizden kaç kişi ruhunun derinliklerindeki karar verme yeteneğini
çığlıkların farkında ve "onun" özgür, yeri geliştirmek olmalıdır.
geldiğinde isyankar, yeri geldiğinde de sonsuz VİCTOR E. FRANKL

sevgi dolu ama "sınırı" olmayan duyguları ile


yüzleşebiliyor.
Esas işimiz uzakta bulanık duranı değil,
"Özgür" olmak için her şeyi yapıyoruz. İş, para,
ev, araba, aile vs. ama gerçekten en derinlerdeki yakında berrak duranı görmektir.
THOMAS CARLYLE
ruhumuzu korkusuzca dinleyip özgür kalabiliyor
muyuz?
® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 209 -

Rabi Moşe Hayim Luzzatto (Ramhal) Daat


 Okur İletileri  Tevunot adlı kitabında, insanın yaratılmasındaki
amacı şu şekilde açıklar :
İsrael Mermer " Bu konuda tam olarak kavrayabileceğimiz ve
rael_mermer@hotmail.com
etz....@ mail grubunda yayınlanmıştır anlayabileceğimiz, Tanrı'nın kesin ve katıksız
iyiliğin ve mükemmeliğin ta kendisi olduğudur. İyi
Yaşamın ve İnsanın Amacı olanın doğası iyilik yapmak olduğundan, Tanrı da
Dünyadaki her alet ve nesnenin bir amacı vardır. iyilik yapmak için canlıları yaratmıştır. Çünkü
Nesneyi yapan da bu amaç için yapmıştır. Bir iyiliği kabul edecek kimse yoksa, iyilik de yoktur.
arabanın neden tekerleklere ya da motora ihtiyacı Tanrı yüce bilgeliği ile, iyiliğin tam bir iyilik
olduğunu veya arabanın ne amaç için yapıldığını olması için onu alacakların kendi uğraşlarıyla hak
biliriz. Ancak insan hangi amaç için etmelerinin uygun olacağını öngörmüştür. Ancak o
yaratılmıştır? İnsanın bu dünyadaki görevi zaman canlılar bu iyiliğin sahibi olabilecekler ve
nedir? iyiliği alırlarken, başkasından tsedaka alan kişi
gibi utanmayacaklardır. Bu anlamda şöyle
Bizim anlayışımız, kavrama yeteneğimiz sınırlı söylenmiştir: Kendisine ait olmayanı yiyen, onu
olduğundan sonsuz ve sınırsız olan Tanrı'yı verenin yüzüne bakmaya utanır!.."
anlamamız mümkün değildir. Yaratılan herşey
fiziksel açıdan sınırlı olduğu gibi aslen kapasitesi Başka bir deyişle Tanrı, canlılara iyilik yapmak
de sınırlıdır. Bizim anlayabileceğimiz, Tanrı'nın, için Gan-Eden'de (cennet) "bedava" ödül almamızı
kapasitemize göre bizlere Tora'da söyledikleri ve değil, vereceği ödülü yaptıklarımızla hak etmemizi
açıkladıklarıdır.
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 210 -

istemiştir. Bu konuyu bir iki soru ile biraz daha doları bir hediye olarak değil de yaptığı hizmete
açabiliriz. Niçin bedava güzel bir armağan bizim karşılık bir ödeme olarak aldığını düşünelim. Bu
için kötü olsun ki? Neden ille de çaba harcamamız dolar, bir anda yepyeni bir önem kazanacaktır.
gerekiyor ki? Tanrı madem ki gerçek iyiliğini bize Harcansa da, biriktirilse de bu o çocuk için bir
vererek bizi bolluğa boğmak ve bizim gerçekten hazinedir. Çünkü bunu çalışarak hak etmiştir. Hak
mutlu olmamızı istiyor, o zaman neden bunu bize ettiğimiz şeyleri, elimize karşılıksız geçen şeylere
bir armağan olarak vermiyor? Neden tüm dünyevi kıyasla çok farklı değerlendiririz. Onlara yönelik
varlığımız, gelecek dünyaya giriş hakkı kazanmak saygımız daha yüksektir ve onlardan daha çok
için bir mücadeleye dönüşsün ki? kıvanç ve mutluluk duyarız. Bunun anlamı açıktır.
Gelecek dünyadaki payımızdan olabildiğince
Bu soruyu cevaplamak için "ödül" kavramını yüksek bir mutluluk duyabilmemiz için, bunun
anlamamız gerekir. Görüldüğü gibi Aşem'in isteği tsedaka değil, hak ettiğimiz bir ödeme olması
bize azami iyiliği bahşetmektir. Eğer hiçbir gerekir. İnsanoğlu ancak elde etmek için
çabamız olmadan bu "ödül" bize basitçe çalıştığımız şeylerden gurur duyar. Bir armağan
dağıtılsaydı, tanım gereği bu hiçbir zaman azami ise, kazanılmamış bir ihsandır ve bu hali ile
iyilik olmazdı. alçaltıcı bir öğeyi de beraberinde taşır.

Misafirliğe gelen birinin, 1 dolar armağan ettiği Şimdi konuyu daha iyi yorumlayabiliriz :
küçük bir çocuğu düşünün. Bu armağandan Tanrı bizleri gerçek iyiliğini vermek için yarattı.
mutluluk duyacak, canı nasıl isterse harcayacak ya Ancak bu "iyilik" tanımının gerçekten "iyilik"
da biriktirecektir. Şimdi ise aynı çocuğun bir olabilmesi ve bizlerin bundan azami mutluluğu
komşunun çim biçmesine yardım ettiğini ve aynı 1 duyabilmemiz için, bunun hak edilmesi

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 211 -

gerekmektedir. "İyilik" ancak bu şekilde "gerçek fırsat veya gelişim fırsatımız olmayacaktır. Orada
iyilik" olacaktır. artık "hesed" (iyilik) yapma, kusurlu taraflarımızı
düzeltme veya Tora'dan tek bir ilave sözcük bile
İkinci sorumuza gelelim; insanın bu dünyadaki öğrenme imkanımız olmayacaktır. Bir tek
görevi!.. "mitsva" bile, sahip olabileceğimiz tüm maddi
olanaklardan, tüm lüks ve zevklerden
Ramhal, Mesilat Yeşarim'de şöyle yazar: ölçülemeyecek düzeyde büyüktür.

"İnsanı bu amaca yönlendirecek olan araçlar, Dikkatle incelersek bu ifadenin son derece doğru
Tanrı'nın bizlere uygulamamızı önerdiği olduğunu kavrayabiliriz. Eğer yaşamımızda
"mitsva"lardır. Bu mitsvaların uygulanacağı yer yapmamız gerekenler yemek, içmek, uyumak ve
sadece bu dünyadır. Hatıraları mübarek olan günü olabildiğince hoş geçirmekten ibaret olsaydı,
Hahamlarımızın söyledikleri gibi, bu nedenle olduğumuzdan çok daha az bir donanımla
insanlar mitsvaları bugün (bu dünyada) yaratılabilirdik. Mükemmel zihinsel yeteneklere
uygulamak ve yarın (gelecek dünya'da) ödüllerini veya yüce manevi ruhlarımıza ihtiyaç olmazdı.
almak durumundadırlar." Örneğin çiftlik hayvanları bu donanımlara sahip
olmadan dünyevi zevklerin tümünün tadını
Görüldüğü gibi bu dünyadaki görevimiz, çıkarmayı becerebilmektedirler. Aynısını biz de
gerektirdikleri ile birlikte Tora ve mitsvalardır. Bu yapabilirdik. Demek ki biz insanoğullarından,
manevi emeklerin tek bir anı bile paha biçilmezdir. hayvan sürülerinden beklenenden çok daha fazlası
Gelecek dünyaya bilet alabileceğimiz tek yer beklenmektedir. Nasıl ki bütün yaşamımız yemek,
burasıdır. Gelecek dünyada hiçbir mücadele, hiçbir içmek ve uyumaktan ibaret değilse, aynı şekilde

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 212 -

sadece iyi insan olmak da yeterli değildir. Bir çizmektedir. Tanrı'nın bize söylediği mitsvalar
Yahudi için iyi kalpli olmak esastır ama sadece iyi bize verilen talimatlardır. Tanrı'dan gelen bu
kalpli olmak yeterli değildir. Kuzunun da hiç yönlendirme olmadan, kişinin bütünlüğe ulaşması
kimseye bir zararı yoktur, o zaman kuzu olarak mümkün değildir.
yaratılabilirdik. Yaratılmadığımıza göre Tanrı'nın
bizim için daha farklı planları olduğunu Dünyayı ve buradaki yaşamı bir geçiş koridoru
görmeliyiz. olarak gören bu bakış açısı, buradaki yaşamın
değerini azaltmamakta veya burada olanları hor
Tora ve mitsvalar bizim bütün hazinemizdir. Kişi, görmemektedir. Aksine, bu dünyada yapılan ve
Tanrı'nın Tora'sını ve bilgeliğini ancak kendi olup biten herşeye büyük önem verilmektedir.
gözlerini açarak ve öğrenerek görebilir. Çünkü İnsan manastıra çekilip kendini bu dünyadan
akla gelebilecek herşey Toramızın içinde vardır. soyutlayamaz. Bizim buradaki görevimiz maddi
İnsanın dünyevi yaşamı 70-80 sene, göz açıp olan her şeye maneviyat katmaktır. Yemekten
kapatıncaya kadar geçmekte. Fırsat şu "an"dır!.. önce ve sonra beraha okumak, ya da insanın kendi
Aç ve öğren!.. Torayı öğrendiğin zaman, her anını ailesini geçindirebilmek için, oğluna Tora
onunla geçirmek istiyeceksin. öğretmeni tutabilmek için, daha çok tsedaka
verebilmek para kazanmaktır. Maneviyat sadece
Peki insan nasıl Tora'nın istediği gibi bir kişi sidur açarken, ya da sadace sinagogda değil, maddi
olabilir, bu bütünlüğe nasıl ulaşabilir? olan şeyde de vardır!.. Maneviyat ticaret yaparken
de vardır!.. Yeter ki insan örneğin dürüst
Tabi ki Tora burada devreye girmektedir. Tora davranarak ya da aldatmayarak o ticarete
bize ideal olan ve elde etmemiz gereken kişiliği maneviyatı da dahil etsin!..

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 213 -

Kısacası Toramız sadece maneviyat değildir. Güzel Sözler


Maddiyata da maneviyatımızı dahil etmemizi ve
onu kutsallaştırmamızı istemektedir. "Ye ve iç
çünkü yarın öleceğiz" sloganı yerine "Kendini Okunu hedeften öteye atan okçu,
yaşamında kutsa ki, ölümünden sonra da
okunu hedefe ulaştıramayan okçudan
yaşayabilesin!.."sloganı anlam kazanmaktadır.
Kişinin bu dünyadaki başarısı, borsada
daha başarılı sayılamaz.
MONTAIGNE
kazandıkları ve elde ettiği mal mülk değil, onu
"Olam Aba"ya taşıyacak olan şeyleri yapmasıdır.
İnsanı ihtiyarlatan
Sonuca gelirsek, insanı "Olam Aba"ya taşıyacak
olan araç ve gereçler, Tanrı'nın bize verdiği
geride bıraktığı yılların çokluğu değil,
mitsvalardır ve mitsvaların tek uygulanabildiği yer ideal yokluğudur.
burasıdır. İnsan bu dünyadaki yaşamı için değil, Yıllar ciddi buruşturur,
"Olam Aba"daki yaşamı için yaratılmıştır. Ancak fakat idealsizlik ruhu öldürür.
bu dünyadaki konumu Olam Aba'daki konumunu G. CENERAL MACARTHUR

belirleyecektir. Bu nedenle sürekli bunu


hatırlamalı ve bu anlayış hepimizde tartışmasız bir
kesinlik kazanmalıdır. Bu şekilde hayatımızı Yapamayacağın şeylerin
yönlendirmeli ve boşa harcamamalıyız. yapabileklerini engellemesine izin verme.
JONH WOODEN
KAYNAK: Geleceğe Yolculuk - Mesilat Yeşarim

® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 214 -

İzmir Sanat Etkinlikleri 12 Temmuz 2010, Pazartesi


Uluslararası İzmir Festivali Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi 21.30
2 Temmuz 2010, Cuma TÜRK-YUNAN GENÇLİK ORKESTRASI
MAHLER ZAMANI! IŞIN METİN, şef
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi 21.30
KRALİYET CONCERTGEBOUW ORKESTRASI 13 Temmuz 2010, Salı
DANIELE GATTI, şef USLANMAZ ROMANTİKLERE
Odeon, Efes 21.30
4 Temmuz 2010, Pazar JERZY DUDA-GRACZ’DEN FREDERIC
CHARLIE PARKER & DIZZY GILLESPIE"YE ARMAĞAN CHOPİN’E ‘NOTALARIN RESİMLERİ”
Çeşme Kalesi 21.30 KRZYSZTOF JABŁOŃSKI, piyano
MUVAFFAK “MAFFY” FALAY QUINTET
19 Temmuz 2010, Pazartesi
7 Temmuz 2010, Çarşamba HÜZNÜ KUCAKLAYAN ŞARKILAR
"ATEŞİ ÇALAN" Çeşme Kalesi 21.30
Asklepion Tiyatrosu, Bergama 21.30 CONCHA BUIKA
AISKHYLOS: ZINCIRE VURULMUŞ PROMETHEUS "EL ULTIMO TRAGO” ‘THE FINAL DRINK" TOUR
FRIENDS OF THE MUNICIPAL THEATRE OF PIRAEUS 100, 60, 40, 20 TL
Müzik: Konstantino Psahos ve Mikis Theodorakis
Reji: Aggelos Sikelianos ve Elias Malandris Konser
10 Temmuz 2010, Cumaratesi; 23:00
9 Temmuz 2010, Cuma DUMAN
AŞKIN TINILARI BABYLON- AYA YORGİ
Asklepion Tiyatrosu, Bergama 21.30
ISABELLE CALS, soprano 29 Temmuz 2010, Perşembe; 21:30
SYLVIE VALAYRE, soprano ZUHAL OLCAY-BÜLENT ORTAÇGİL
NICOLAI SCHUKOFF, tenor
JEAN-MARC BOUGET, piyano KARŞIYAKA BOSTANLI AÇIKHAVA TİYATROSU

® 
010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 215 -

Eğitimli insanlar
topluma borçludurlar.

Bir işin nasıl yapılabileceğini biliyorken,


bir başkasının yapamadığını görüp susmaları
kendilerini yetiştiren o   topluma ihanettir.
 
 
 
 
 
 
 
® 

010 – Temmuz - Ağustos 2010 DIYAL o  G - 216 -

   
 
 
 
  Yayın Ekibi & İletişim
 
 
Yayın Yönetmeni : Rafael Algranati
  manager.diyalog@yahoo.com

  Halkla İlişkiler : Ester Cen


bulten.diyalog@yahoo.com
  Yazı İşleri : Sarit Bonfil
  members.diyalog@yahoo.com

Haber : Renin Eliş


  haber.diyalog@yahoo.com

 
 

DIYALoG üyelerine e-posta ile gönderilen süresiz bir dijital bültendir.


Basılı olarak yayınlanmaz.
Yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir.
Para ile satılmaz.

® 

You might also like