Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

HÜCRE BİYOLOJİSİ

Dr.Öğr.Üyesi EMEL CANPOLAT


ÖKARYOTİK HÜCRELERİN OLUŞMASI

• Ökaryotik hücrelerin, oksijence zenginleşmiş dünyada


yaşayan ilkel anaerobik organizmaların aerobik bakterileri
bünyelerine almaları sonucu oluştukları ileri sürülmektedir.

• Bakteriler anaerobik organizmalar tarafından


sindirilmemiştir.

• Anaerobik organizmalar atmosferdeki oksijeni kullanıp


enerji üretebilmek için bakterilerle yaşamayı tercih
etmişlerdir.
ENDOSİMBİYOTİK TEORİ

endo: içinde symbiosis : birlikte yaşama

Bu teoriye göre, yaklaşık 2.1 milyar yıl önce bir


anaerobik prokaryot kendinden daha küçük
aerobik bir prokaryotu (mitokondri ya da
kloroplastın ataları) endositoz ile içine almıştır.
• Bu aerobik prokaryot, ilkel anaerobik hücre
içerisinde sindirilmesini engellemiş, daha sonra da
onunla ortak yaşayarak (endosimbiyotik yaşam)
bağımsız olarak bölünmeye devam etmiştir.

• Bir hücreli ökaryotik organizmalar bu şekilde


ortaya çıkmıştır.
• Konuk aerobik prokaryotun genleri ökaryotik
evrim sürecinde ilkel anaerobik hücrenin DNA’sına
katılarak böyle bir sitolojik yapıya sahip hücre
oluşmuştur.

• Endosimbiyotik yaşamın örneklerine günümüzde


de rastlanmaktadır.
Örnekler:

1. Termitlerin bağırsağında yaşayan bir protista (protozoa,


alg, fungus gibi bir hücreli hayvansal ya da bitkisel
organizma) ile spiroket bakteri arasındaki simbiyotik ilişki.

Spiroket bakteri,

-hareketsiz olan protistaya bağlanarak onun hareket


etmesini sağlar.
-termitin bağırsağındaki selülozu parçalayarak hem
termit hem de protista için besin temin eder.
-Hem protista hem de termitin bu bakteri olmadan
yaşama imkanı yoktur.
2. Bir çok yumuşakça türünde bulunan hücre içi simbiyotik
algler

3. Mitokondrisi olmayan bazı archaezoonların


sitoplazmalarında ATP sentezleyebilmeleri için mitokondri
gibi işlev gören bakteriler

4. Fasulye kökünde bulunan bakteriler – endozom şeklinde


azot fiksasyonu yapar.

5. Prokaryot-ökaryot birlikteliği – prokaryot ATP ve


karbohidrat tedarik ederken, ökaryot koruma ve hareket
sağlar.
Doğal Seçme

• Tüm organizmalar ve onları oluşturan hücrelerin tümü doğal seçme


ile gerçekleşen bir evrim süreci sonucunda basit bir atasal hücreden
(prokaryot) oluşmuştur.

Bunun 2 önemli özellikle oluştuğuna inanılmaktadır:

1. Bir hücreden onun oluşturduğu diğer hücrelere geçen genetik


bilgideki rastgele varyasyon
2. Barındığı hücrenin yaşamasına ve varlığını sürdürmesine yardımcı
olan genetik bilginin lehine bir seçimdir.

Bu iki özellik tüm organizmaların zamanımızdaki yapı ve çeşitliliğinin


ortaya çıkmasında çok önemli rol oynamaktadır.
ÖKARYOTLAR

• Yunanca eus: iyi,normal


karyon:çekirdek

• Ökaryotlarda hücre DNA’sının çoğunu içeren çift


zarla kaplı bir çekirdek bulunmaktadır.

• Sitoplazmada şekil ve işlev bakımından farklı


birçok organel bulunmaktadır.
• Sitoplazmik organellerden olan kloroplast ve
mitokondri yapı ve işlevleriyle diğerlerinden belirgin
şekilde ayrılmaktadır.

• Hem mitokondri hem de kloroplastlar çekirdek


zarından farklı kimyasal yapıda bir çift zarla kaplıdır.
• Bu iki organelin endosimbiyotik kökene sahip
olduğuna inanılmaktadır.

ENDOSİMBİYOTİK TEORİ

endo: içinde symbiosis : birlikte yaşama

Bu teoriye göre, yaklaşık 2.1 milyar yıl önce bir


anaerobik prokaryot kendinden daha küçük
aerobik bir prokaryotu (mitokondri ya da
kloroplastın ataları) endositoz ile içine almıştır.
Mitokondriler:

• Hem hayvan hem de bitkilerde yani tüm ökaryotik


canlılarda bulunmaktadır.
• Oksidasyon metabolizmasında görevlidirler.
• Serbest yaşayan prokaryotik organizmalara benzerlik
gösterir.

• Şekil ve boyut bakımından bakterilere benzemeleri


•Mitokondrilerin kendi DNA’ları vardır.
• Bakteriler gibi ikiye bölünerek çoğalırlar.
• Özellikle antibakteriyal antibiyotikler mitokondrilerdeki
protein sentezini önleyerek etkilerini gösterirler.
Kloroplastlar:

• Sadece fotosentez yapabilen bitkilerde bulunur.

• Hayvan ve mantarlarda bulunmaz.

• Zarlarına tutunan klorofillerinde güneş ışığını


emerek fotosentez olayında görev alırlar.

• Kendi DNA’ları olduğundan bölünerek


çoğalabilirler.
Ökaryotik Hücrelerin Özellikleri

• Prokaryotik hücrelerden boyut ve hacim olarak


büyüktürler.

• Prokaryotlara göre daha fazla hücre içeriğine sahiptirler.

• Boyut ve hacimlerinin büyük olmasından kaynaklanan


sorunları özelleşmiş yapılar aracılığı ile giderirler.

• Plazma zarı hem hücre içerisinde gerçekleşen biyosentez


tepkimeleri için gerekli maddelerin girip çıktığı hem de
birçok önemli tepkimelerin gerçekleştiği bir bölgedir.
• Hücre hacmindeki bir artış hücre yüzeyinde de bir
artışı gerektirmektedir. Bundan dolayı, hücre zarı
bazalda bazal katlantılar ile, apikalde ise
mikrovillular ile yüzeyini genişleterek bu ihtiyacı
karşılamaktadır.

• Karışık iç zar sistemleri ile büyük boyut ve fazla


hacimden kaynaklanan sorunlar azaltılmaktadır.
İç zarlar:

• Çekirdek, mitokondri ve kloroplastları sarar.


• Labirent şeklinde yapılar oluşturarak endoplazmik
retikulumu meydana getirir.
• Endoplazmik retikulum, hücreden salgılanan
maddelerin ve hücre zarının protein ve lipidlerinin
sentezlendiği yerdir.
• İç zarlar Golgi kompleksini oluşturur. Golgi kompleksi,
ER’de sentezlenen ürünlerin translasyon sonrasında
moleküler değişimlerinin sağlayan, onları paketleyerek
gidecekleri yere ulaştırmalarında görevli bir organeldir.
• Zarlar hücreiçi sindirimden sorumlu enzimleri
depolayan lizozomları sararak, bu enzimlerin
hücreyi eritip parçalamasını engeller.

• Zarlar aynı zamanda reaktif peroksidazların


bulunduğu peroksizomları sarar.

Zarla kaplı yapılar sitoplazma içerisinde ayrı


bölümler oluşturarak toplam hücre hacminin
hemen hemen yarısına yakın bir kısmını kaplarlar.
Sitozol
• Sitoplazmanın zarla kaplı organelleri dışında kalan kısım
Hücre içindeki zarla kaplı yapılarla hücre dışı arasında
madde değişimi endositoz ve ekzositoz olayları ile
gerçekleşmektedir.

Endositoz

• Hücre zarına yapışan veya hücre dışı ortamda


bulunan maddeler bu yolla hücre içerisine alınırlar.
• İnvaginasyon adı verilen hücre zarının içeriye doğru
çökmesi olayı ile küçük kesecikler oluşur.
• Bu kesecikler daha sonra boğumlanarak kopar ve
zarla çevrili sitoplazmik kesecikleri meydana getirir.
Ekzositoz

• Endositoz olayının tersidir.

• Hücre içerisinde bulunan zarla çevrili kesecikler


hücre zarıyla kaynaşarak içeriğini dış ortama döker.

• Zarla kaplı keseciklerin bu şekilde hücre zarına


ilave olması, plazma zarının yüzey alanının
genişlemesine katkıda bulunmaktadır.
Hücre İskeleti

• Tüm ökaryotik hücrelerden bulunan iç iskelettir.

Hücre iskeletinin görevleri:

• Hücreye şekil verir.


• Hücrenin hareketini sağlar.
• Organellerin yerleşimlerini düzenleyerek onların
hücrenin bir yanından diğer tarafına taşınmasında etkili
rol oynamaktadır.
• Hücre iskeleti aktin filamentleri ve
mikrotübüllerden oluşmaktadır.

• Aktin filamentleri kas kasılmasında görev alırlar.

• Mikrotübüller ise sil ve kamçının yapısını


oluşturan elemenlar olup, bunların hareketinden
sorumludur.

• Aktin filamentleri ve mikrotübüller, ökaryotik


hücre sitoplazmasındaki hücre içi hareketler için de
gereklidir.
Mikrotübüller hücre bölünmesi sırasında iğ
iplikçiklerini oluşturarak:

• kromozomların hareketini sağlar.


• DNA’nın her iki kardeş hücreye eşit dağılmasını
gerçekleştirirler.

Mikrotübüller olmaksızın ökaryotik hücreler


bölünüp çoğalamazlar.

You might also like