Professional Documents
Culture Documents
Kelime Ogrenme Rehberi
Kelime Ogrenme Rehberi
ATTEND
( ı’tend)
katılmak
Başkan olduğumda,vergileri
yürürlükten kaldıracağım.
ACCUSE
(ı’kyu:z)
suçlamak
ACQUIRE
(ı’kwayı)
elde etmek,kabul etmek
ACT
(ekt)
hareket etmek
Since I had been Detroit before,I
acted as guide when my family
decided to go there.
Detroit te daha önceden
bulunduğumdan dolayı,ailem
oraya gitmeye karar verdiklerinde
rehber gibi hareket ettim.
ACHIEVE
(ı’çi:v)
Başarmak
-You can achieve if you study hard
enough.
-Eğer yeterli
derecede çokçalışırsan,başarabilirsin.
ADD eklemek
( ed)
Add some milk as you cook the
eggs.
ADAPT
(ı’dept)
ayak uydurmak
Jane adapted quickly to the new
procedures.
ADDICT
( ‘edikt)
bağımlı hale gelmek
Smoking tobacco addicts many
people.
Sigara içmek çok insanı bağımlı hale
getitir.
ARGUE tartışmak
(‘a:gyu:)
Bu durumda ne yapmaları
gerektiği hakkında tartışıyorlar.
ADMIRE
( ıd’mayı)
hayran olmak
AFFORD
( ı’fo:d)
Satın almaya gücü yetmemek
AMAZE
( ı’meyz)
Şaşırtmak
Depremde hiçkimsenin
yaralanmaması bizi şaşırttı.
AFFECT
( ı’fekt)
etkilemek
AGREE
(ı’gri:)
anlaşmak
ADMIT
( ıd’mit)
suçu kabul etmek
ADVISE
( ıd’vayz)
tavsiye etmek
ADOPT
(ı’dopt)
benimsemek-evlatlık edinmek
Johnsonların çocukları
olmadıklarından dolayı,evlatlık
eindiler.
Jane adopted her niece,when her
sister died.
ALTER
( ‘o:ltı)
değiştirmek
ANGER
(‘engı)
kızdırmak
The satain on the carpet angered
Mom,and she punished us.
APPRECIATE
(ı’pri:şieyt)
takdir etmek
AVOID
(ı’voyd)
kaçınmak
APPLY
(ı’play)
başvurmak
ALLOW
(ı’lau)
izin vermek
ARRANGE
(ı’reync )
düzenlemek
varmak
ATTACK
( ı’tek)
saldırmak
Teklifimi onaylamamasının
sebebi onun hırsıdır.
BREATH
(bret )
nefes almak
BEG
(beg)
dilenmek-yalvarmak
BETRAY
(bit’rey)
ihanet etmek
-John betrayed my trust when he
told my secret.
Sırrımı söylediğinde dostluğuma
ihanet etti.
BORROW
(‘borou )
ödünç almak
-Sue borrowed my dress to wear to
the party.
BEHAVE
(bi’heyv)
davranmak
-The unruly student behaved badly
in class.
BELIEVE
(bi’li:v)
inanmak
BLOW
(blou)
esmek
BRING
( bring )
getirmek
BEGIN
( bi’gin )
başlamak
BREAK
( breyk )
bozmak-kırmak
BUY
(bay )
satın almak
BURN bö:n
Yakmak-yanmak
CANCEL
(kensıl)
iptal etmek
CALL
( ko:l)
telefonla aramak-adlandırmak
CAPTURE
( ‘kepçı)
ele geçirmek
CATCH
( keç)
yakalamak-yakalanmak
CARE FOR
(keı )
bakmak-sevmek
CHOOSE
(çu:z)
seçmek
tamalamak
CONQUER
(’konkı)
feth etmek
CARRY
(‘keri)
taşımak
COMMIT
(kı’mit)
işlemek-teslim etmek-mahkum
etmek
The police don’t know who
committed the robberies.
CRITICIZE
(‘kritisayz)
eleştirmek
CHANGE
(çeync)
değiştirmek
Mağaza elbiselerini
değiştirebileceğin bir kabine sahip.
CONCEAL
( kın’si:l )
gizlemek
CONCERN
( kın’sö:n)
ilgilendirmek
COLLAPSE
(kı’leps)
çökmek
CONDUCT
( kın’dakt )
iletmek-yönetmek
CONSIDER
(kın’sidı)
düşünmek,değerlendirmek
CONCLUDE
( kın’klu:d)
Sonucuna varmak-bitirmek
inşa etmek
CONVINCE
(kın’vins)
ikna etmek
DECLARE
(di’kleı)
ilan etmek-bildirmek
DISCOVER
(dis’kavı)
keşfetmek
DISTURB
( di’stö:b)
rahatsız etmek
-Every morning the birds disturb my
sleep.
DAMAGE
( ‘demic)
zarar vermek
-The vandals damaged the building
by breaking all the windows.Tahrib
edici kişiler bütün pencereleri kırarak
binaya zarar verdiler.
DESIRE
( di’zayı)
arzu etmek-istemek
Bill desires a good job above
everything else.
DETER
( ditö:)
caydırmak-yıldırmak
DEMAND
(di’ma:nd)
talep etmek
-The angry customer demanded
service.
DELIVER
(di’livı)
teslim etmek
-Our newspapers are delivered at
seven o’clock every morning.
DESTROY
(di’stroy)
tahrip etmek-yok etmek
-The child destroyed the toy in a fit
of anger.
DECIDE
(di’sayd)
karar vermek
DECLINE
(di’klayn)
kötüye gitmek-reddetmek
DEFEAT
(di’fi:t)
yenmek
DEFEND
(di’fend)
savunmak
DEFER
( di’fö:)
ertelemek
DESCRIBE
(di’skrayb)
tanımlamak
DIVORCE
(di’vo:si:)
Boşanmak
DOUBT
(daut)
şüphelenmek
DREAM
(dri:m)
hayal kurmak
DELAY
(di’ley)
geciktirmek
DEAL
(di:l)
alakalı olmak-üstesinden gelmek
DEVELOP
(di’velıp)
geliştirmek
DEVOTE
(di’vote)
adamak
EXPLAIN
(ik’spleyn)
açıklamak
EARN
(ö:n)
para veya değer kazanmak
The students earned the professor’s
praise.
EMBARRAS
(im’berıs)
utandırmak
Please don’t embarras me in public
again!
Lütefen beni toplumda tekrar
utandırma!
Her older brother tried to embarras
her in front of her friends.
Abisi arkadşlarının önünde onu
utandırmya çalıştı.
ENVY
( ‘envi)
kıskanmak
Do you secretly envy people who
have more money,more serenity
than you do?
EMIGRATE
(‘emigreyt)
göç etmek
The family emigrated during the war
to escape the dictator’s rule.
Aile savaş boyunca diktatörün
yönetiminden kaçmak için göç etti.
EMPHASIZE
(‘emfısayz)
vurgulamak
EXPECT
( ik’spekt)
ümit etmek
ENCOURAGE
(in’karic)
cesaret vermek-teşvik etmek
I encouraged her before the
talent show.
ENCOUNTER
(in’kauntı )
karşılaşmak
I encountered a lot of difficulty
when I tried to take test.
EMPLOY
(im’ploy)
işe almak
The contractor must employ
more workers to complete the
job by March.
Müteahhit Marta kadar işi
tamamlamak için daha fazla işçi
almalı.
EVACUATE
(i’vekyueyt)
boşaltmak-tahliye etmek
The police evacuated the citizens
before the hurricune reached the
coast.
EXAGGERATE
(ig’zecıreyt)
abartmak
Pete exaggerated the size of the
fish she caught.
EXPLORE
(ik’splo:)
araştırmak
EXTINGUISH
(ik’stingwiş)
söndürmek
ESCAPE
( i’skeyp)
kaçmak
ENDEAVOR
( in’deyvı)
çaba göstermek
ENJOY
(in’coy)
hoşlanmak
EXPLORE
(ik’splo:)
araştırmak
ENDURE
( in’dyuı)
dayanmak-tahammül etmek
FALL
( fo:l)
düşmek
FRIGHTEN
(’fraytn)
korkutmak
Yanlışlıkla dondurucuya
koyduğumdan dolayı,süt dondu.
FORGET
( fı’get)
unutmak
FAIL
( feyl)
başarısız olmak
GATHER
(’gedı)
toplamak
GROW
(grou)
büyümek
-The problem grew too large for me.
GAZE
( geyz)
uzun uzun bakmak
I lay on the grass and gazed at the
stars all night.
GUESS
( ges)
tahmin etmek
I guessed most of the answers on
the surprize exam.
HIRE
( ‘hayı)
işe almak-kiralamak
-David hired some of his relatives to
work at the factory.
HURT
(hö:t)
incitmek-yaralamak
- While he was picking up this
box,he hurt his back.
HATE
(heyt)
nefret etmek
HOLD
( hould)
tutmak
Marry held her baby in her
hands.
HOPE
( houp)
ümit etmek
We hpoe for good news about
your health.
HUNT
( hant)
avlamak
HURRY
(‘hari )
acele etmek
Hurry!otherwise we will be late.
IMAGINE
( i’mecin )
tasavvur etmek
INSULT
(in’salt)
aşağılamak
IGNORE
ig’no:
görmezliktengelmek-
duymazlıktan gelmek
INVEST
in’vest
yatırım yapmak
INSTALL
(in’sto:l)
monte etmek-yerleştirmek
INVITE
(in’vayt)
davet etmek
IMPROVE
im’pru:v
geliştirmek
IRRITATE
‘iriteyt
kızdırmak
INVESTIGATE
in’vestigeyt
araştırmak
INVOLVE
(involv)
İçermek
JOKE
(couk )
şaka yapmak
JUMP
camp
atlamak-zıplamak
KEEP
(ki:p)
devam etmek-beslemek.
LIVE
( liv)
yaşamak
LOSE
(lu:z)
kaybetmek
LOVE
( lav )
sevmek
I love evrything for the sake of God.
MANAGE
(menic)
başarmak
-I managed to finish the Project on
time.
Projeyi tam zamanında bitirmeyi
başardım.
-We managed to solve the problem
without your help.
Senin yardımın olmadan problemi
çözmeyi başardık.
MEASURE
(’mejı)
ölçmek
MARRY
(’meri)
evlenmek
MISS
( mis)
kaçırmak-özlemek
MEET
( mi.t)
buluşmak-karşılaşmak
MOVE
( mu:v)
hareket etmek-taşınmak
MEND
mend
onarmak-tamir etmek
NEED
( ni:d)
ihtiyacı olmak
NEGLECT
(ni’glekt)
ihmal etmek
- I neglected to go to bank
today,so I will go tomorrow.
Bu gün bankaya gitmeyi ihmal
ettim,dolayısıyla yarın gideceğim.
NEGOTIATE
( ni’goşieyt)
görüşmek -müzakere etmek
NOTICE
( ’noutis)
fark etmek
ORDER
(‘o:dı)
emretmek-sipariş vermek
OFFER
(’ofı)
önermek-teklif etmek
OVERTAKE
( ouvı’teyk)
sollamak
PREDICT
(pri’dikt)
önceden tahmin etmek
QUARREL
(‘kworıl)
kavga etmek-atışmak
PROMISE
(’promis)
söz vermek
PROVE
(pru:v)
ispatlamak
-The lawyer proved that his client
was innocent.
PAY
(pey )
ödemek
PERSUADE
(pı’sweyd)
ikna etmek
Anne persuaded her nephew to stay
in school.
PROVIDE
( prı’vayd)
sağlamak
-The hotel clerk provided the guests
with a comfortable room.
Otel görevlisi misafirlere rahat bir
oda sağladı.
PRECEDE
( pri:si:d )
PRAY
(prey)
dua etmek
-I prayed a lot in order to get
Heaven.
READ
(ri:d)
okumak
REACH
(ri:ç)
ulaşmak
REALIZE
(‘riılayz)
farkına varmak,anlamak
RECOGNIZE
(’rekıgnayz)
tanımak
RECONCILE
( ‘rekınsayl )
barıştırmak-uzlaştırmak
REMEMBE
R (ri’membı)
hatırlamak
-Suddenly,she remembered a
troubling incident from her
childhood.
Birdenbire, çocukluğundan kötü bir
olayı hatırladı.
-Do you remember the day you
came the first?
İlk geldiğin günü hatırlıyor musun?
RECEIVE
(ri’si:v)
almak
REFLECT
(ri’flekt)
yansıtmak
REFUSE
(ri’fyuz)
reddetmek
REGARD
(ri’ga:d)
bakmak-değerlendirmek
REGISTER
(‘recistı)
kaydetmek-kaydolmak
RELIEVE
( ri’li:v)
hafifletmek
REPLY
(ri’play)
cevaplamak
REPRESENT
(repri’zent)
göstermek -temsil etmek
RECOMMEND
(rekı’mend)
tavsiye etmek
(ri’kavı)
iyileşmek
(ri’kwayı)
gerektirmek
Bu iş tecrübesi gerektirir.
(ri’spekt)
saygı duymak
RETIRE
(ri’tayı)
REDUCE
(ri’dyu:s)
azaltmak-düşürmek
REVISE
(ri’vayz)
gözden geçirmek
SHAKE
(şeyk)
tokalaşmak-sallanmak
STOP
(stop)
durdurmak-durmak
SEARCH
(sö:ç)
araştırma yapmak
Canavar ekranda
gözüktüğünde,izleyiciler bağardılar.
SATISFY
(‘setisfay)
tatmin etmek-karşılamak
SPELL
(spel)
hecelemek
SOLVE
(solv)
çözmek
SEEM
(si:m)
görünmek
SUFFER
( ‘safı)
acı çekmek
SUFFOCATE
(‘safıkeyt)
boğmak-boğulmak
The murder suffocated his victim with
a pillow.
Katil kurbanını yastıkla boğdu.
SWALLOW
(’swolou)
yutmak
Johh swallowed his food after
chewing it thorougly.
John yiyeceğini iyice çiğnedikten
sonra yuttu.
SWEAR
(sweı)
yemin etmek
The witness swore to tell the truth
in court.
TAKE
(teyk)
almak-götürmek
TALK
(to:k)
konuşmak
TASTE
(teyst)
tatmak
TEACH
(ti:ç)
öğretmek
The teacher taught swimming his
students.
Öğretmen öğrencilerine yüzmeyi
öğretti.
TELL
( tel)
anlatmak –söylemek
The student told astory about his
vacation to the class.
Öğrenci sınıfa tatili hakkında bir
hikaye anlattı.
TEND
(tend)
eğiliminde olmak
THINK
(tink)
düşünmek
THREATEN
(’tretn)
tehdit etmek
TOUCH
( taç)
dokunmak
TRAVEL
(’trevıl)
seyahat etmek
I have plans to travel to Asia next
year.
TREAT
(tri:t)
davranmak
TRUST
(trast)
inamak,itimad etmek
I trust you!
TRY
(tray)
denemek-çalışmak
TURN
(tö:n)
dönmek-döndürmek
UNDERSTAND
(andı’stend)
anlamak
VARY
(‘veıri)
değişmek-değiştirmek
VOTE
(vout)
oy vermek
ziyaret etmek
(wont)
istemek
(wo:n)
uyarmak
WATCH
(woç)
izlemek
WEAR
( weı)
giymek
WAVE
(weyv)
el sallamak
Arkadaşlarına el salladı.
WISH
(wiş) keşke
dilemek - istemek
WONDER
( ‘wandı)
merak etmek
WORK
(wö:k)
çalışmak
YAWN
( yo:n)
esnemek