10 Carl Gustav Jung

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

HAZİRAN 2020 | SAYI 1

CARL GUSTAV JUNG


“Artık elinde mitolojinin anahtarı var. Ruhun tüm kapılarını açmakta

özgürsün.”

Analitik psikolojinin kurucusu olarak kabul edilen Jung, 26 Temmuz 1875 Kesswill,
İsviçre doğumludur. Psikolojiye ve psikiyatriye büyük yenilikler getiren Jung, 86
yaşında 6 Haziran 1961 tarihinde Kisnacht, İsviçre’de hayata gözlerini yummuştur.
Kendisi gibi hekim olan dedesinin adını taşımaktadır. Bir söylentiye göre dedesi büyük
Alman şairi Goethe’nin çocuğuydu. Dedesi bu söylentiyi kabul etmemesine rağmen
Jung buna inanıyordu. Güçlü bir yazar olmasından dolayı bu söylentinin doğruluk payı
olsa gerek. “Çocukken kendimi yalnız hissederdim; hala da öyle hissediyorum çünkü
bazı şeyleri biliyorum ve bunları hiç bilmedikleri ya da bilmek istemedikleri anlaşılan
insanlara bazı ipuçları vermeye çalışıyorum.” sözünden ve kız kardeşinin kendisi 9
yaşında iken doğmasından Jung’un yalnız bir çocukluk geçirdiğini anlıyoruz. Arkadaş
özlemi çektiği için okula gitmek, arkadaşları olduğunu hissetmek ona mutluluk
veriyordu ama zamanla, arkadaşlarından ileride olduğunun farkına vararak bu
durumdan sıkılmaya başladı. Babası İsviçre Reform Kilisesi papazı, annesi ise bir
ilahiyatçının kızıydı. Babasını oldukça özgürlükçü ve anlayış sahibi olarak tanımlıyor.
Babasıyla daha iyi bir ilişkisi olduğunu, annesinden ise geceleri korktuğunu dile
getiriyordu. Ailesinde hem hekimlik hem din hüküm sürmüştü.

9
HAZİRAN 2020 | SAYI 1

1959’da John Freeman’ın ünlü isimlerle yaptığı söyleşilerden oluşan Face to


Face adlı programda kendisine yöneltilen “Tanrı’ya inanıyor musunuz?”
sorusunu “Cevap vermesi güç, biliyorum, inanmaya ihtiyacım yok,
biliyorum.” şeklinde yanıtlamıştır. Doğa bilimlerine olan sevdası nedeniyle
ona bu alanda çalışma ve kendini geliştirebilme fırsatı verecek olan
doktorluk mesleğini tercih etmiştir. 1895 yılında Basel’de tıp eğitimi almış
1899’da psikiyatr olmaya karar vermiştir. Mezun olduktan sonra Eugene
Bleuler’in asistanı olarak Burghölzli’de hizmet vermeye başlamıştır. Hocası
Profesör Bleuler 1900 yılının aralık ayında Freud’un rüyalar ile ilgili bir
kitabının eleştirisini yapmasını istemiştir. Bu kitabı özenle inceleyen Jung,
çoğu şeyi anlamamıştır. Daha sonra Wundt’un Münih’teki psikiyatri
kliniğinde uyguladığı deneysel çalışma metotlarının aynısını uygulayarak
deneysel psikoloji ve psikopatoloji üzerinde çalışmaya başlamıştır.
İncelediği tüm vakaların Freud’un bastırma dediği şeyle ilişkili olduğunu
görmüştür. Şizofreni “dementia praecox” ile ilgili bir kitap yazarak Freud’a
göndermiş ve ona çağrışım deneyleri ile ilgili bilgiler vermiş ve şimdiye dek
onun teorilerini nasıl desteklediklerini anlatmış ve arkadaşlıkları bu şekilde
başlamıştır. 1909 yılından sonra aralarındaki ilişki soğumaya başlamış,
aralarındaki kişisel ve teorik farklılıklar da yoğunlaşmıştır. Hatta öyle ki
Jung’un iskeletler ve ölüm temalı bir rüyasını dinlerken, aslında onun
kendisini öldürmek istediği yorumunu yapan Freud dehşete düşerek
bayılmıştır. 1913 yılında aralarındaki mektuplaşmalar da sonlanmıştır. Freud
ile arkadaşlıkları sonlanan Jung iyice içine kapanıp kendine yönelmiştir. 36
yaşında Uluslararası Psikanaliz Birliğinin ilk başkanı olmuştur. Jung, psikotik
bozuklukları olan hastalarda psikanalizi deneyen ilk psikiyatristlerden biridir.
Psikanalizin babası olan Freud ise bu uygulamaya karşı çıkmıştır. Jungcu
terapi anlayışı, bireyin bilinç ve bilinçdışını bütünleştirerek pşişeyi dengeye
kavuşturma esasına dayanır. Kişilik tipolojisi iki temel kavram üzerine
kuruludur; içe dönüklük ve dışa dönüklük. Klinik çalışmalarının yanı sıra
toplumsal, sanatsal, dinsel konulara da eğilmiştir. Jung anadili Almancanın
yanı sıra Latince, Yunanca, Fransızca, İngilizceyi de çok iyi derecede
biliyordu. Bunların yanı sıra Eski Hint kutsal kitaplarının dili olan Sanskritçe
de dahil birçok eski dilde yazılan yazıları da okuyabiliyordu. Birçok yapıtı
vardır. Bunlardan Kırmızı Kitap adlı eseri bireysel bir kozmolojiyi temsil
ederek geçmişten bugüne dek insanların ilgi ve meraklarını uyandırmayı
başarmıştır. Diğer yapıtları ise şunlardır: Dört Arketipler, Keşfedilmemiş
Benlik, İnsan ve Sembolleri ile Psikoloji ve Din. Psikoloji bilimine
kazandırdığı kavramlar: kompleks, içe dönük, dışa dönük, persona, gölge,
arketip, kolektif bilinçdışı, anima ve animustur.

10
HAZİRAN 2020 | SAYI 1

Freud ve Jung’un ilk ayrıldıkları nokta şu şekilde ifade edilebilir. Freud, bilinçdışının
bilincin gücünü zayıflatacak bir güç tarafından bilincin derinliklerine itildiğini, bunun
üst taraftan yapılan baskılamanın yardımıyla olduğunu savunuyor, Jung ise
“bilinçdışı haline gelen ne varsa hepsi kendi kendine içe dönük hale geliyor;
bastırıldıkları için değil” sözüyle üstten bir baskılamanın olmadığını bilinçdışının
kendi kendine bastırıldığını öne sürüyordu. Jung, bilinçdışı zihnin kişisel korkular,
dürtüler ve anılardan daha fazlasını kapsadığına inanmıştır. Jung’a göre Freud’un
tanımladığı gibi sadece kişisel bilinçdışı yoktur, kolektif bilinçdışı da vardır. Kolektif
bilinçdışı, insan veya hayvan hafızasında kayıtlı ve yaşadığı kültüre dayalı her türlü
imgeler, semboller, dil ve diğer tecrübeleri kapsar. Psikanalitik teorinin temel
fikirlerinden biri Freud’un libidoyu sınırsız seksüel bir enerji olarak görmesiydi. Jung
ise biyoloji üzerine yaptığı çalışmaların katkısıyla bunun tek taraflı bir yaklaşım
olduğunu, insanın sadece cinsel içgüdü ile dolup taşmadığını aynı zamanda en az
cinsel içgüdü kadar önemli olan beslenme içgüdüsü gibi başka içgüdülerin de
olduğunu öne sürmüştür. Jung, Oedipus kompleksinin Freud’un varsaydığı kadar
önemli etkileri olmadığını, davranışları dışa vurmanın çeşitli yollarından biri olduğunu
ifade ediyor ve öteki arketiplerden sadece biri olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar
farklı psikanalitik teoriler geliştirilmiş olsa da hepsinin amacı bilinç dışına itilmiş,
bastırılmış duygu, düşünce ve arzularımızın bilinç yüzeyine çıkarılmasıdır. Modern
psikodinamik kuramlar, insan beyninin işleyişi hakkında bilinenler ve toplumda
bugüne kadar var olan değişimlerin izinde bilinmeyenler hakkında bilgi sahibi
olabilmek için bilinçdışı zihne odaklanmaya devam etmektedir. Psikanalitik bakış
açısında bir dizi yenilikler ve değişimler olsa da bu bakış açısı etkisini günümüzde de
sürdürmektedir.

Yararlandığım Kaynaklar
Ciccarelli, S.K. ve White, J.N.
(2018). Psikoloji Bir Keşif Gezintisi (3). (D.N.
Şahin, Çev.). Ankara:
Nobel Yayınevi.
Gurbanov, Ü. (2018, Şubat 24). Carl Gustav
Jung: Face to Face
(BBC - 1959) [Video file]. Alınan
https://youtu.be/7SaJrWV_qss
Gurbanov, Ü. ve Demir, U. (2016, Şubat 28 ).
Jung on Film (1957) [Video file]. Alınan
https://youtu.be/8CXHlEeMMEw
Kolektif bilinçdışı, (t.b.). Vikipedi, Özgür
Ansiklopedi.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kolektif_bilin%C3%A7
d%C4%B1%C5%9F%C4%B1
Leblebitozu. (2016,10 Ekim ). Carl
Gustav Jung Eserleri ve Hayatı [contact-form-7
id=”36″ title=”Contact form 1″].
http://www.leblebitozu.com/carl-gustav-jung-
eserleri-ve-hayati/ Yasem n ALTIN
Ps koloj 2. Sınıf

11

You might also like