Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 82

Devrim...

Devrim...
© Maspero/1967 (Revolution dans la Revolution)
© BDS YAYINLARl/1989
Regis Debray

DEVRİM ...
DEVRİM ...
Çeviren: Ferit Muzaffer

BDS VAY�NlAR�
"Küba Devrimi bunıJan sonra Lıitin Amerika 'da tekrar edilemez."
Lıitin Amerikalı militanların dilinde bu cümle tehlikeli bir klişe halini al­
dı. Bazı açılardan doğru olmakla beraber, bu sözler gene de birtakım kötü ya­
nılmalara neden olmuştur. Kuvvetler ilişkisinin değişmiş olması dolayısıyla
bu kıtada Küba lhtilali 'nin bir eşinin olamayacağını söylerken, zaten tekrar­
lanamaycak şeyin ne olduğunu bilmeden konuşuyoruz; Küba lhtilali 'nin al­
fabesini bile bilmiyoruz.
Herşeyden önce Küba 'yı parlak bir efsane haline getirmişiz; 1 2 kişi ada­
ya çıkıyor ve hernasılsa sayıları gözaçıp kapayıncaya kadar artıveriyor. Son­
ra, bugünkü gerçeklerin bu cesur peri masalı ile bir ilişkisi kalmadığını söy­
lüyoruz. Bu sihirbazca elçabukluğu Küba ayaklanmasındaki karmaşık temel
ve kompleks gerçeklerin gözden kaçmasına neden olmuştur.

Kaç faydasız dönüş, nekadar kaybolmuş zaman, ne türlü talihsiz dene­


meler bugünkü devrimci hareketlere gelip bağlanmıştır! Daha önceki incele­
melerimde, Küba 'nın bu kıta üzerinıJe oluşturduğu değişikliklerin kapsamını
göstermeye çalıştım. Şimdi artık savaşçılarla faal gerillalar arasınıJa başla­
yan tersine bir hareket üzerinde durmak zamanı gelmiştir. Bunlar, Küba de­
neyine ilgi ile eğiliyorlar, yüzeydeki pırıltısından çok nasıl 'ını, politik ve as­
keri 'aynntılarını ' ve iç mekanizmasını arıyorlar. Peki, niçin bütün bunlar?
Çünkü, yıllaryılı fedakarlıktan ve hatta israftan sonra bunlar, Küba Devri­
mi 'nin ortaya koyduğu ve zaman zaman bilinçsizce de olsa dayanıJığı tek­
nik, taktik ve hatta stratejik düzenin gerçeğini keşfediyorlar. Ve bunlar, fide­
list ayaklanma efsanesinin yaygaraya boğulması ile, ondan alınacak temel
derslerin bilerek yada bilmeyerek gözden ırak tutulduğunu keşfediyorlar.
Bu durumda, Küba ayaklanmasının aynntılı bir tarihinin hala bilinme­
mesine esef etmekten başka ne yapılabilir. Ve bu tarihi bize olsa olsa ayak­
lanmayı düzenleyen ve ona katılanlar ancak verebilir. Bu eksiklik bizi yapa­
cağımız atıftan tahminlere dayandırmaya zorluyor, oysa bizim sistemli bir
araştırma ve incelemeye ihtiyacımız var.

5
I . / BUGÜNÜ DÜNDEN KURTARMAK

içinde ya şadığımız gün ile hiçbir zaman tamamen çağdaş olamı­


yoruz. Tarih kılık değiştirerek ilerler; sahnede daima bir önceki per­
denin ma skesiyle görü nür ve biz oyunun anlamını kaybetmeye yatkı­
n ızdır. Perdenin her kalkışında deva mlılığın yeniden kurulması
gerekir. Suç tabii tarihte değil, geçmişte edinilen anı ve imajlarla bu­
lanmış olan görüşümüzded ir. Devrim içinde bile olsak, geçmişi bu
günün üzerine çakışmış olarak görürüz .
Küba devriminin etkileri özellikle Latin Amerika'da, tarihin sıra­
ya dizerek takd is ed ip ra fa kald ırdığı usullerle şemalar içinde d üşü­
nülmüştür. Bu nedenle, oluşturduğu bütün şamataya rağmen yarattı­
ğı şok zamanla yumu şamı ştır. Bugün artık gürültü yatıştı; Küba' nı n
bügüne kad ar i h m a l ed ilen gerçek önemi v e verdiği d erslerin kapsa­
mı yeniden keşfedilmekted ir. Gerilla savaşının yeni bir·kavramı günı­
şığına çıkıyor.
Diğer şeyler yanında Küba, başlangıçtan beri, sosyalist devrimin,
burjuva devletinin silahlı kuvvetlerine karşı sildhlı bir mücadelenin sonucu
olduğu gerçeğiyle hatırla nmıştır. isterseniz stratejik nitelikte diyebile­
ceği niz bu eski tarihi ka nuna önceleri, bilinen taktik bir içerik veril­
miştir. Gerilla mücadeleleri, prototipi -191 7'de- bu biçimi aldığı için
ve Lenin ile daha sonra Stalin buna dayanarak birkaç teorik formül
geliştirdikleri için ayaklanma ile bir tutulur olmuştur. Oysa bu teorik
formüllerin halihazır d urum ile bir ili şkileri olmadığı gibi, mesela
ayaklanmanın ol u ş şartlarını merkezi iktidara karşı hemen taarruza
geÇme anlamında kabul ed en form üller de durup durup boşuboşuna
tartışılagelmiştir. Ne var ki, bu tutarsızlık çok geçmeden belli olmuş­
tur. Hemen ard ından Latin A merika'daki geriqa savaşları, herikisi de
şehirlerin kırsal çevred en sanlması ile yapılan düzensiz olmayan sa­
va şlar olması nedeniyle A sya'd a ki gerilla sava şları ile tamamen bir
tutulmuştur. Bu karıştırma birincisinden de tehlikeli.
Silahlı devrimci mücadele her kıtada, her ülkede belirli şartlarla
karşıkarşıya gelir ve bu şartlar ne tabiidir ne de şıp diye anlaşılır
cinstendir. öy leki, bunları n ortaya çıkartıl ması ve iyice tanınması için
her defasında yıllarca süren fed a ka rlıklar gerekir. Rus Sosyal Demok­
ratları, içgüdüsel olara k Paris Komününü Petrograd 'da; Çin Komü­
nistleri, Rus Ekim lhtilfıl ini Kanton'da tekrarlanıyormuş gibi düşün-

7
düler. V ietnamlı m ukavemetçiler daha partilerin kurulması üze­
rinden bir yıl geçmeden Kuzey Vietnam'daki köylü sovyetlerin i n
ayaklanmasını teşkilatlandırmaya kalktılar. Sovyet tipi ayaklanmala­
rın savaş öncesi söm ürge A syasında başarıya ulaşamayacağı bugün
bizim içi n gayet açık bir gerçek ama, birçok gerillacı, çıraklıklarını bu
gibi m ücadelelerde tamamladılar.
Oriente kıyılarına çıkmadan önce Fidel'in Mao Ce-tung'un askeri
yazılarını okumamış olmasını pekala bir talih eseri sayabiliriz. Böyle­
ce, kend i tecrübelerine dayanarak, bulunduğu bölgeye en uygun dü­
şen bir askeri doktirinin prensi plerini bul ması mümkün olmuştur.
Ancak savaşın sonunda a rtık taktikleri iyice belirlendikten sonra asi­
ler Mao' nunu eserlerini keşfettiler•. Ne var ki, bugün Latin A m eri­
ka 'daki militanlar Fidel'in konuşmaları ile Che Guevara'nın yazıları nı,
Mao'nun, Giap'ın ve Lenin'in bazı metinlerini aşina bir gözle okuyor­
lar ve Fide! ile Che'de, Mao'yu, Giap'ı ve Lenin'i aynen buld uklarını
sanıyorlar. Bu herza man rastlanan bir ça kışma olayı olmakla beraber
çok tehlikelidir, çünkü Lltin Amerika devrimi a ncak belirli tecrübe­
ler ile keşfedilebilecek çok özel ve farklı gelişme şart larını kapsar. Bu
bakımdan halk savaşları üzerindeki teorik eserleri n faydası kadar 7.a­
rarı da dokunmaktadır. Bunlara, savaşın gramer kitapları deniliyor
ama, yabancı d il evde oturup dil kitapları okunarak değil, o dilin ko­
nuşulduğu ü lked e daha hızlı öğrenilir. Savaş zamanı nda, hele silah­
sız ve tecrübesiz geri lla çetelerinin tam teçhizatlı bir düşman ile karşı­
laşmak zorunda oldukları ilk safhalarda sür'at meselesi hayati bir
önem taşır.
Fide! bir defa sında gerillaların bazı başarı sızlıklarını, savaşa karşı
takınılan ta mamen entellektüel bir tutuma vermişti. Fiziki zayı flığı

• Fidel'in temel politik ilhamını Marti'den aklığı gerçeği çok iyi bilinir; bu
ilham daha Moncada 'dan önce Marx ve Lenin'in fikirleri ile kuvvetlendirilmiş
ve desteklenmiştir. Fide!, Lenin'de özellikle Devlet ve lhtilal'de ifadesini bulan
eski devlet cihazının imhası ve devletteki baskı unsurlarının devrimci bir aksi­
yon haline gelişi fikirleriyle ilgileniyordu. Fakat onun askeri ilha mının kaynak­
lan ba mbaşka yerdedir: Pa blo de la Torriente Brau'nun, Maxirno Gomez hare­
ka tını anlatan Realengo 1 8'i; Engels'in, Paris proleteryasının güç şartlar altında
verdikleri sokak savaşlarını anlatan metinleri; Hemingway'ın Canlar Kimin kin
Çalıyor adlı romanı (bu romanda Pablo ile sözde gerilla çetesi Ma drid ile Sego­
via arasında, faşistlerin hemen ardında Sierra'da yaşarlar). Bu kitaplar birer
kaynaktan ziyade, bazı rastlantılan dile getirir ve Fide! bunlarda sadece aradığı
bazı şeyleri bulmuştur. Mao Çe-tung'un Japonlara Karsı Gerilla Savaşının Stra­
tejik Problemleri adlı incelemesi Fide! ile Oıe'nin eline 1 958 yaz taarruzundan
sonra geçmiştir ve sıkışık durumlar a ltında uygulamakta olduktan bazı şeyleri
kitapta aynen görünce pek şaşırmışlardır.

8
ile kır hayatına intibak noksanlığı d ışında aydın, halihazır durumu
önceden edinilmiş ideolojik yapılar yoluyla kavramaya çalışacak ve
adeta kitap sayfalan içinde yaşayacaktır. Mevcut kaynaklarla yetinme
yad a yenilerini bulma konusu ile sıkıştığı zaman ani ve gözüpek ka­
rarlar verme hususunda ba şkalarında n daha az muktedir olacaktır.
Za ten bildiğini sandığı için daha yavaş öğrenecek ve esnekliği daha
az olacaktır. Birçok Latin Amerika ülkesindeki sosyal şartlar gereği
ve tarihin bir cilvesi olarak bu öncülük rolü öğrenciler ile devrimci
aydınlara düşmekted ir.
Bunun neticesi, bu hatalar ile yanlış anlamalann bedeli ödenmek­
ted ir. lspa nya'ya karşı girişilen kurtuluş savaşlarından beri yıllaryılı
t!?krarlanan felaketler ile kıya slanınca ödenen bedel çok fazla sayıl­
maz. Bolivar'ın biogra fisini oku mak, bugünün Amerikan devrimci sa­
vaşları için geçerli dersler de dahil savaş ve A merika hakkında pek­
çok şey ortaya koya r. Bu derslerin en değerlisi; azi m . Dört yıld a
Amerikan to prağından beş defa sürülmüş, yenilmiş, gül ünçleştirilmiş,
yapayalnız kalmış. Deliliğe varan bir inatla beş defasında da geri gel­
miş ve Boyaca'da ilk zaferini kazanmış. Her seferinde bir şey daha
öğrenmiş: insan ve silah noksanlığını telafi için sür'ate ve süvariye
olan ihtiyacı; savunucu ve statik d eğil, saldırıcı ve hızlı bir savaş ge­
reğini; ta raftarları ile criollo'lar (Amerika doğumlu lspanyollar) ara­
sında bugün bizim subjektif şartlar d ed iğimiz şeyin teşekkülünü hız­
landırmak için lspanyollara karşı ölüm-kalım savaşı ilanederek
gemileri yakmak ve geri dönüş i mkanlarını yoketmek usullerini; ls­
panyol lar köylük yerleri kontrolleri altında bulund urd uğu sürece Ca­
racas'ın teşkil ettiği tuzağı; ovalar ile kuvvetle savunulmuş üslerden
sald ırarak şehirleri kuşatma taktiğini; en sonunda belirli yerlerin öne­
mini, (Caracas Amerika için ne ise, Coro da Caracas için aynı şeyd ir)
yavaş yava ş öğren miştir. Yakı nlarda aynı çeşitten bir inatçılık örneği­
ni defalarca felaketin eşiğine kadar gelmiş Fidel'de görmekteyiz.
Moncada ( 1 953), Granma çıkartması ( 1 9.56) ve daha küçük ölçüde ol­
mak üzere 1 958 Nisan grevi, çoğu kişiye evine giderek daha iyi gün­
lerin gelmesini bekletecek denli ters olaylard ı . Zacapa ve lzabal geril­
la çeteleri ku rulmadan önce Guatemela'da kaç tane geri lla foco•
d ağıtılmıştır? Epeycesi yokolm uş, yada dağılmıştır. Ya Ven,,, ·1la' d a
kaç tanesi yenilmiş, ihanete uğramış, yad a bölünmüştür? L.ene de
gerilla kuvvetleri yaşamaya devam etmişler ve bugün her zamandan
daha canlıdırlar. Bu canlılığın sebebi d e belki savaşın cid d i olarak he­
n üz başlamış olmasıdır.

• l spanyolca foco kelimesi genel anlamdaki askeri üsden ziyade bir gerilla
harekatının merkezini belirtir. Bu kelimenin öteki batı dillerinde bir karşılığı ol­
madığı için l spanyoka aslı a ynen bırakılmıştır.

9
Latin Amerika devri mci hareketlerinin girişini teşkil ettikleri kısa
süre ve geçen birkaç yılın bütün d evrim lerin ilk sayfalarında kar­
şıla şilan kalkış ve yerine oturma d ö nemine rastlad ığı dikkate alınırsa
gerçekten küçük sayılırlar. Doğrusu, gerilla hareketleri bazısı kaçınıla­
bilir, bazısı kaçı nılamaz pekçok yanlış çıkışlardan ve sayısız hatalar­
dan sonra hala yaşayabiliyorsa b u canlılığa da şaşmamak gerekir. Fi­
del'e göre işin sevinilecek yamda budur ve bu durum tarihi hareketi
itme gücünü gösterir. Gerçektend e karşılaşılan yenilgilerin sebepleri­
ni durgunluk ve hızlı hareket eksikliğinde arad ığım ız kadar, gerilla
harekatının diğer uluslararası t ecrübelere olan aldatıcı akrabalığına
rağmen yeni bir devrimci kavram ve metod arama dönemi nd eki kaçı­
nıl maz hata ve yanlışlıklarda da aramak doğru olur. Bütün b u dev­
rimci süreçler söyled iğimiz sebepten dolayı yanlış adımlarla başla­
mak zorunda kalmıştır ve başlam ıştır da. Hemen daima bir önceki
tarihi dönemden kalma çıkış noktalan bilinçsiz olarak kulla nıl mıştır.
Bütün bu ya nlış çıkışlar içersinde Latin Amerika'daki gene en az za­
rarlısı olmuştur. Herza man, harekatın yönü değiştirilmeksizin hızı
ayarlan mış, doğru strateji ve prensipler bir yana itil meksizin taktik­
lerde d üzeltme yapılmıştır. Böyle zama nlarda iki kamp arasındaki
derin farklar su yüzüne çıkar.

Devrim geçiren her ülkede, bir yanda devrimciler, öte yanda re­
formcular ve geleceğin d öneklı;ri arasında bir karşılaşma olmuştur.
1 905'den sonra Pasifist ve bozguncu dü şünce, Rus Sosyal Dem okrat
partisinde kuvvet kazan mıştır. Cenevre'de sürgünde bulunan Lenin
ile arkad aşları, Duma'nın tem sili d emokrasisi bir işçi ayaklanmasına
karşı çıktı diye değil, kötü yönetilen bir ayaklanmaya engel olmak
için itirazlarda bulunmuşlardır. Çin'de 1 927 yenilgisinden sonra Mao
ve diğerlerinin ya ptıkları gibi, Kuomingtan'ın haki miyeti altında ki
büyük şehirlerde hızlı bir ayaklanmaya karşı koymak gerekliyd i .
Çin'in o gün içinde bulunduğu şartlara uygun olarak yeni b i r işçi
ayaklanması değil, köylere çekilerek uzu n yürüyü şe hazırlanma k da­
ha uygun görülüyord u . 1 953'de M oncad a felaket inden sonra Fide! ve
arkad aşları, Batista'ya karşı silahlı m ücadele ilkesini terketmediler, fa­
kat ona farklı ve daha doğru bir m u hteva verdiler. Devrimci için her
başa rısızlık bir deneme tahtasıd ır ve teoriye kaynaklık etmesi yönün­
den zaferden daha zengind ir; tecrübe ve bilgi d eposudur. Lltin Ame­
rika'da her çeşit silahlı mücadeledeki birkaç yıllık tecrübe, nesnel
şartların öznelliğini daha önceki on yıllık ödünç alınmış politik teori­
den çok daha iyi ortaya koymuştur. Tarihi açıdan Küba, Latin Ameri­
ka'da diktatörlüklere karşı verilen silahlı mücadelenin çıkış noktasını
oluşturmuştur. i şte bu çıkış nokta sının, dikkatle, her zaman gözönün­
de bulundurulması, doğru bir temel üzerine oturtulması gerekir.

10
"Gerçekten silahlı bir mücadele patlak verdi mi? Yoksa bunlar mücadele­
nin Venezuella 'da, Guatemala 'da, Colombiya 'da, Peru 'da ve Ecvator'daki
ilk belirtileri midir? Yada bunlar henüz olgunlaşmayan çatışmalar ve huzur­
suzluk belirtileri midir? Bugünkü mücadelelerin sonucu önemli değildir. So­
nuç bakımından şu yada bu hareketin geçici olarak yenilmesi birşey ifade et­
mez.
"Gerçek neticeyi belirleyen hergün daha olgunlaşan mücadele azmi,
devrimci bir değişikliğe olan lüzumun anlaşılması ve devrimin mümkün ol­
duğunun kesinlikle bilinmesidir. "•
Bugün Lat in Amerika'da politik bir hareket hattı kesin ve tutarlı
bir askeri çizgi üzerinde d eğil se, devrimci sayıla maz. Devrimcilik id­
d iasında olan her tutum şu soruya somut bir karşılık vermek zorun­
dadır: Kapitalist dikta iktidarı nasıl bertaraf edilmelid ir? Başka bir d e­
yişle, Kuzey Amerikalı askeri yard ı m heyetleri ile durmadan takviye
ed ilen fa şist dikta ord usu nasıl yenilmelidir? Küba devrimi, kardeş
Latin A m erika ülkelerine tarihi ayrıntısı içinde incelenmesi gereken
bir cevap teklif etmekted ir: Yavaş yada hızlı bir hazırlanma ile seçil­
miş uygu n kır bölgelerinde yürütülen gerilla savaşı; seyyar stratejik bir
kuvvet ve geleceğin sosyalist devlet inin çekirdeğini teşkil edecek bir
halk ordusu.
Her askeri harekat hattı, politik bir çizgiye dayanır. Son birkaç
yıl zarfında silahlı m ücadelenin kendi içinde başka askeri harekat çiz­
gileri d enenmiş ve gerilla sava şına tamamen aşka anlamlar veril miş­
tir. Küba cevabının kötü bir yoru mundan daha da ötede bunlar, aske­
ri harekat çizgileri elbisesi giydirilmiş ithal malı politik kavra mlard ı
v e köklerinin bulunduğu yerlerd en çok farklı tarihi şartlara uygulanı­
yord u. Bunun örnekleri : Silahlı savunma kavramı; silahlı pro paganda
ile gerilla üslerinin özel bir şekilde yorumlan ması; ve nihayet barışta­
ki örgütlenmesine yeni bir şube ilave ed ilircesine gerilla kuvvetleri­
nin partiye tabi kılın ması .
Elde edilen neticelere göre hüküm verilirse, birçok yerlerde reh­
ber politik harekat çizgileri statüsünü kazanan bu kavramlar, silahlı
halk m ücaledesi nin özünde çok şey kaybettirmiştir. Bunların ilham
kaynağı olan politik fikirlerin, Latin Amerika'ya ve Latin Amerika 'da
hüküm süren şartlara yabancı düşen devrimci t ecrübelerden nasıl
ödünç alındığını incelemek çok faydalı olacaktır.
Bu olumsuz denemeler, Küba ihtilalinin ayaklanma aşaması ile
bugünkü silahlı mücadeleden alınabilecek temel dersleri öğrenmemi­
ze yardımcı olacaklard ır.

• Che Guevera, La guerre de guerilla. une methode. Maspero, Paris, 1 967.

11
SİLAHLI SAYUNMA

Bugün, savunma bir sistem ve gerçeklik olarak olayların ilerle­


mesi ile ortadan kalkmıştır.
Köylü savunma bölgeleri ile Colombiya; işçi savunma bölgeleri
ile Bolivya bu kavramın bir hareket çizgisi kuvvetini kazandığı iki ül­
keyd i . Bu iki fesat yuvası birkaç ay arayla ord u tarafından dağıtılmış­
tır. G üney Colombiya'daki Marquetalia 1 964 Mayısında i şgal edilmiş,
Bolivya madenleri trajik savaşlardan sonra 1 965 Mayıs ve Eylülünde
ele geçiri l miştir. Bu çifte yenilgi bir dönemin kapandığını ve belirli
bir ideolojinin öldüğünü gösterir. Devrimci hareketi n bu ölümü anla­
ması ve d erhal kabul etmesi gerekir.
Sona eren d evre nisbi sınıf dengesi d evresid ir. Başlayan devre ise
hertürlü uzlaşmalı çözüm leri ve iktidar ortaklıklarını red deden top­
tan bir mücadeledir.
Bir ülked e bugün sömürenler ile sömürülenlerin kutuplaşması
karşısında devletin ve ordunun normal fonksiyonlannı yerine getireme­
yeceği bir toprak parçasının bulunması, yeni emperyalist hukuk anla­
yışı nın gözyu mamayacağı ve tehlikelerine katlanamayacağı bir keyfi­
yettir. Kitleleri n silahlı savunmasının askeri düzeyde başarısızlığa
uğraması politik düzeyde reformculuğun başarısızlığına tekabül eder.
Yeni ölüm-kalım mücadelesinin içeriğinde ne d üz mece çözüm lere, ne
oligarşik kuvvetle halk kuvvetleri arasında zımni saldırmazlık paktla­
rı ile kurulacak dengeye yer vardır. Oligarşik diktatörlük, halk kuvvetle­

rinin ya toptan imhasını ya toptan kabulünü alternatif olarak kabul etmekte­


dir. Bir orta yol yoktur. Kaldı ki, silii hlı savunma artık terk ed ilmiştir
ve eski d estekleyicileri bile artık onu daha yüksek bir m ücad ele biçi­
minin başlangıcı olarak d üşünmektedirler. Fakat d ikkat! Adı açıklan­
madan, d aha çekici elbiseler içinde tekrar sah neye çıkmak eğiliminde­
ler. Kökleri, Proteus gib i çeşitli kılıklara girebilen bir ideolojid e
olduğundan yeniden ortaya çıkmak için fırsat kollamaktadır. Silahlı
savu nmanın tam sendelediği bir sırada Troçkizm ortaya çıkarak ona
el uzatmıştır. İşte bizi ilgilendiren bu canlanmad ır.
Savunma terim i pek uygun düşmem ekted ir. Bu terim pasif, ka­
buğuna çekilmiş ürkek t utumu hatıra geti rmekted ir; fakat çoğu za­
man bu doğru değildir. H atta nadiren böyled ir. Lenin' in formülüne
göre Marksizm, işçi sı nıfına ithal olunmadan önce Avru pa'daki prole­
teıyanın kahramanca mücadelesinden kim şüphe edebilir? Yüzbinden
fazla kayıp verilen o korkunç içsavaşın başlıca kurbanları olan Co­
Iombiya'lı köylülerin cesareti ve savaş gücü tartışma kabul eder mi?
Haziran günlerinde ve Komün sırasında Paris'li işçilerin yada ilk
Amerikan işçi ihtilalinin kahramanları olan 40 .000 La Paz'lı maden ve
sanayi işçisinin fed akarlığı ve dayanışması inkar ed ilebilir mi?

12
Silahlı savunma, taraftarlann ı n cesaretsizliği yüzünden itibarını
yitirmemektedir. Tam tersine, asıl sakınca sınırsız fedakarlıktan ve
sonu politik iktidarda n başka heryere çıkabilen israf edilmiş kahra­
manlıklardan doğmaktadır. Bu sebeple kendiliğinden ortaya çıkan si­
lahlı bir mücadeleden sözetmek daha yerinde olur. ideolojik kaynağı
bize doğduğu devreyi açıklamaktadır: Marx'tan önce. 1 8. yüzyılın so­
nunda Peru'da Tupac A mam II'nin yönettiği kızılderili ayaklanması­
na pekala silahlı savunma diyebiliriz. Kızılderililer baş kaldırmış, Cri­
ollo toprak adalarını sürmüş, İspanyolları öld ürmüş ve çalman
topraklannı geri almışlardır. Nitekim h areket bölgesel zaferler içinde
hızla dağılmış; kıyıya yaklaşan kızılderililer araziyi işgal etmiş ve
dağlarda kalmışlardır. Ne d üzenli bir ordu kurulmuş, ne bağımsız
birlikler oluşturulmuştur. Dağların efendisi asiler, Krallığın merkezi
Lima'ya yürümeyi küçümsemişlerdir. Böylece Lima yeni bir ordu
kurmak için zaman kazanmış ve zafer -hangi şartlar altında olduğu­
nu siz düşününüz- kolaylıkla kazanılmıştır. Hemen hemen aynı dev­
rede muşhur Manuela Beltran'ın yönettiği Colombiya'lı Comuneros
ayaklan masına-da silahlı savunma diyebiliriz.
Kısacası, devrim ci gerilla savaşlarından önce, köylü savaşlan ol­
duğu gibi, bilimsel sosyalizmin ilerlemesinden ö nce de işçi ayaklan­
maları vard ı. Fakat bunlar arasında herhangi bir iç bağıntı yoktur.
Marx ile Sorel arasındaki ilgi neyse, gerilla savaşlan ile köylü ayak­
lanmalan arasındaki ilgi de odur.
Ekonomizm, partinin öncü rolün ü nasıl inkar ed iyorsa; silahlı sa­
vunma da organik açıdan, sivil halktan ayn olan silahlı birliklerin ro­
lünü inkar etmektedir. Nasıl reformculuk, militan ve disiplinli bir ör­
güt gözetmeksizin bir kitle partisi kurmayı amaç ediniyorsa, silahlı
savunma da, herkezi silahlı bir mücadele içinde birleştirmeyi, gerilla
birliklerinin ortasında kadınıyla, çoçuğuyla, ehli hayvanlanyla bir kit ­
le gerilla kuvveti yaratmayı tasarlamaktad ır.
Kendiliğinden ve aniden oluşum nasıl sömürülenler için politik
iktidan hedef almıyor ve bunun sonucu politik bir parti biçiminde ör­
gütlenmiyorsa, silahlı savunma d a sömü rülenler için askeri bir üstün­
lüğü öngörmüyor ve bunun sonucu hareket serbestliği olan d üzenli
bir halk ordusu olarak örgütlenmeyi amaç edin m iyor. Stratejik seyyar
kuvvetin, silahlı mücadelenin bir n umaralı hedefi olmadığı ve politik
iktidann ele alınması bilinçli ve görünür bir amaç sayılmadığı yerler­
de, silahlı savunmaya rastlanıld ığı söylenebilir. Silahlı savunma,
ayaklanmayı dışarda bırakmıyor; fakat bu ayaklanma daima bölgesel
olacak ve hareketini bütün ülkeye yayma olanaklarını araştırmaya­
caktır. Silahlı savunma kısmidir, o ysa devrimci gerilla ülkenin her
yanındaki herçeşit m ücadeleyi kendi hükmü altında birleştirerek top­
yekun bir savaşı amaçlar. Mahalli olması sebebiyle silahlı savunma

13
uygulayan bir topluluk, işin başında insiyati ften yoksun d emektir. Ne
savaş bölgesini seçme serbest liği, ne esneklikten faydalanma olanağı,
ne manevra ne baskın olasılığı vardır. Savunma bölgesi zaten belli ol­
duğundan, düşmanın kendi tayin edeceği bir anda çevirme harekatı­
na girişerek dikkatle hazırlanmış bir taarruza geçmesi d aima müm­
kün olacaktır. Halkın savunduğu bölge yada şehir düşmanın
saldınsını pasif olarak bekleyecektir ve onun keyfine bağımlı olacak­
tır. Ayrıca silahlı savunma, "düşmanın durumu daha kötüye götürmeme­
sini de " temin edebilecektir (Che Guevera) . Ne temsili demokra sileri,
ne de oligarşik rejimleri sınıfsal içeriklerini ortaya koymaya da zorla­
ya mayacaktır. Silahlı savu nma haki m sınıfın, şiddete dayanan bir
diktatörlük olarak hakiki karakterini gizlemesine yardım edecek, "oli­
garşik diktatörlük ile halktan gelen baskı arasında kurulmuş olan yapay den­
geyi bozacak yerde onu devam ettirecektir. " (Che). Böylece silahlı savun ­
ma, ezilen sı nıflar arasındaki bölünmeleri arttı rmak, tavizci çözümleri
za fermiş gibi göstererek hakim sınıfın oynadığı oyun içinde rol almış
olur.
H epsinden fazla Vietnam'da ve aynı zamanda Çin'de milis kuv­
vetleri içinde örgütlenmiş köylü silahlı savunma birlikleri, silahlı kur­
tuluş kuvvetleri nin ya pısında temel taşı olarak önemli bir rol oyna­
mıştır; fakat bu savu nma, askeri açıdan tamamen yada yan yanya
kurtarıl mış bölgelere egem end i ve hiçbir zaman otonom bölgeler ya­
ratmış değild i . Bu savunma bölgeleri, başka cephelerde Viet m inh'in
düzenli ve seyyar kuvvetleriyle topyekun sava şlar vermesi sebebiyle
yaşayabiliyord u . Böylece m ücadelenin tüm yükü omuzlarına yükletil­
meksizin, bütün nüfusun sava ş içinde birleştirilmesi mümkün oluyor­
du. Fransız kuvvetlerinin dağılmasını sağlayarak bu bölgeler düzenli
ve yan düzenl i kuvvetlerin yükünü hafi fletiyor ve bunlan Genelkur­
mayı n stratejik planları gereğince tayin ed ilen cephelerde azami kuv­
vetle harekatta bulunmalan temin ediliyord u . Eğer sivil halkın savaş­
dışı bırakılmasından kaçı nılmak isteniliyorsa, bu savunma Latin
Amerika'da Vietnam'daki kadar yararlı olmayacaktır.
Che Guevera, Giap'ın, Guerre du peuple. armee du peuple'sine
yazdığı önsözde şöyle diyor:
"Silahlı savunma, mücadelenin özel niteliğinin herhangibir parçasından
başka birşey değildir. Bir savunma bölgesini kendi başına yeterli saymaya
imkıin yoktur. Yani bu bölgeyi, öteki bütün bölgeler taciz edilmeksizin halk
kuvvetlerinin düşmana karşı kendilerini savunduk/an bir bölge olarak kabul
edemeyiz. Bu durumda foco tecrit edilecek, bir köşeye kıstırılacak ve yenile­
cektir; yeter ki halk savaşının ilk aşamasına, başka bir ifadeyle gerilla savaşı­
na hemen geçilmemiş olsun. "
Che'nin bunu yazmasından bir zaman sonra, Marquetalia'daki
(Colimbiya) köylü savunma bölgesi ile öteki bagtmsız cumhuriyetler ordu

14
tarafınd a n işgal edildi, lağvedildi ve Marulanda, seyyar gerilla savaşı­
na dönmek zorunda kaldı. Düşman kuvvetlerinin kısmen yada tama­
men yenilgisi sonucu olmayan ve daimi olarak taarruzda olan bir ge­
rilla cephesince korunmayan bir savunma bölgesi, temeli balçıkta
olan bir sütünd an başka birşey değildir. O tip b ir statüko d eğişmez­
miş gibi geldiği için, savunma bölgesinin çöküşü halk kuvvetlerinin
morali üzerinde büyük bir darbe o lmaktadır. Bu bölgelerin gerçekliği
hakkında t ürlü türlü efsaneler yayılmaktadır. Yıllarca sürebildikleri
için gerçek bir zaferin değil, bazı tavizlerin sonucu oldukları unutul­
mamakta ve adeta dokunulmazlıkları olduğu kabul ed ilmekted ir.
Uya nıklık körlenmekte, milislerin hazırlıkları ile eğitim ve silah duru­
mu gitgide ihmal ed ilmekte, disiplin gevşemekted ir. Devrimci tarafta
bu toprakla r kurtarılarak sadece politik bir propaganda alanı duru­
muna getirilir, daha büyük bir harekete yöneltmekten çok hareketsiz­
lik engellenir. Reaksionerler tarafı nda ise kanserin yayıl masına karşı
milli birliği n ve toprak bütünlüğünün korunması pozunun ve komü­
nist bozgunculara saldırma harekatının bir bahanesi olarak kullanılır.
Propoganda a maçları için burjuvazi gerçek tehlikeyi ve d uyduğu kor­
kuyu şişirir ve bu şişirme devrimcileri bile aldatarak, gerilla kuvveti­
nin gerçekten bir kanser olduğuna, hastanın ancak zamanın geçme­
siyle öleceği fikrine inandınr. Böylece rahat rahat hazırlıklarını
tamamlaya n ord u nun giriştiği sald ırının büyük etkileri görülür. Bur­
juva büyük bir za fer kazanmış, Castro - Komünist devrimi büyük bir
yenilgiye uğratmış olur.
Gerçek nedir?
Küba ile bazı öteki Lltin Amerika ü lkelerinin tarihine göre yargı­
da bulunmak gerekirse, gerilla savaşı şu aşamalardan geçmektedir;
önce kurulma a şaması; ikinci olarak mevcut bütün araçlarla ( harekat
ve taktik kuşatmalar, paraşütçü kıtaları, bombard ımanlar, v.b.) d üş­
manın giriştiği saldırıyla ayırted ilebilecek olan gelişme aşaması; niha­
yet, hem a skeri hem politik devrimci taarruz aşaması. Aşılması en
güç ve herçeşit olaylara en çok maruz kalınan birinc i aşamada ilk
topluluk başlangıçta tamamen göçebe bir hayat sürer. Sonralan, sa­
va şçıları sert leştiren ve olgunlaştıran daha d a uzun bir d önemde
muntazam posta hizmeti, ikmal hatlan, sıhhiye kuvvetleri, silah de­
polannın organizasyonu ile gerçek kuruluşun so n aşamasına yada as­
keri bir harekat aşamasının kuruluşuna geçilmiş olur. Bu gelişme ve
savaşçıların sayı sında artma ile birlikte sınıflara ayrılma sebebiyle gö­
rece bir küçülme de olur. Yani, sınıflar, küçük ölçüde sanayii ve su­
bay kadroları, genişlemektedir. Başka bir deyişle, gerilla ateşgüçü ve
taarruz kuvvetinin genişlemesine karşılık teknik konum da (silah,
muhabere, imalat, patlayıcı maddeler, eğitim okulları v.b.) büyür.
Marquetalia gibi bir savunma bölgesi ilk aşamada sonuna gelind iği
15
(bir hareket bölgesinin pekiştirildiği) ve hemen ikinci aşamaya geçe­
rek d üşman taarruzuna karşı koyma, taktik insiyatifi elealma ve geril­
la cepheleri kurmak için ana kuvvetten birlikler seçme zamanının gel­
d iği izlenimini verebilir. Ama durum, bu d eğild ir. Köylü silahlı
savunma arazileri, silahlı bir devrim mücadelesinin tepe noktası ol­
mayıp, muhafazakarlar ile liberaller arasın d a sonu belirsiz ve d üşma­
nın askeri potansiyeli üzerinde etkisiz bir iç harp olduğundan, Mar­
quetalia topluluğu ile başlayan gerilla çetelerinin, savaşçılann
ailelerinin yükü nden, halkı tahliye etme görevinden, sürülere ve çift­
lik araçlarına bakma zorunluluğundan kurtulmadan ilk göçebelik aşa­
masına dönmesi gerekir.
Bolivya'daki işçi çevresinde, buna benzer bir d urumda bir t rajedi
ile karşıkarşıya gelinmiştir. Millileştirilen büyük kalay madenleri nde
26 madenci bütün bir altiplano'ya yayılmıştı. Faka t esas maden kalesi
Siglo Veinte, Huanuni ve Catari madenlerinin bulunduğu 9,5 mil uzun­
luğunda 6 mil genişliğinde bir arazi kuşağı içinde yoğunlaştırılmıştı.
1 952'de madenciler oligarşinin ordusunu mahvettiler, liberal bir
hükumet kurdular ve neredeyse iktidan ele ald ılar. Devrim burjuva­
ziye döndü; madenciler yavaş yavaş bütün bağlan koparttılar. Elle­
rinde silah, milis kuvvveti, radyo, kuvvetli bir sendika, d inamit ve
d etentör -bunlar hergünkü iş araçlanydı- ile beraber memleketin baş­
lıca zenginliği şeytanın madeni kalay vard ı . Yan felçli ve uyuşukça ge­
ri çekilerek milli burjuvazinin yeni bir ordu kurmasına izin verdiler;
grevlere, çatışmalara mücadeleye son verd iler. Sonra, gayet tabii ord u
kendisini yarata n milli bu rjuvaziyi yuttu ve işçi hareketinin ezilmesi
için A merika'dan emir geld i. Askeri cunta eski sendika lideri Lechin'i
tutuklayara k işçileri tahrik etti . Troçkistlerin teklif ettiği sınırsız genel
grev 1965 Mayısında ilan edild i . Ordunun özel birlikleri Rangersler,
özel paraşütçü kıtaları ve piyadeler, madenleri kuşatarak madenci
m ilislerine karşı cepheden sald ırıya geçtiler. Uçaklar La Paz yakının­
daki bir madeni bombalad ılar ve birdiğerini makinalı-tüfek ateşine
t uttular. Sonuç; madencilerden yüzlerce, askerlerden de 30-40 kadar
ölü; madenlerin ord u tarafından işgali; askerler tarafından kırılan ka­
pılar ve makinalı-tüfek ateşi ne tutulan aileler; sendika lid erleri ile mi­
litan madencilerin hapsedi lmesi, yada öld ürülmesi .. Hedefe vanlmış­
tı. Herşey d üzene sokulmuştu, nefret ve öfkeli gözyaşlan bile.
Gelecek sefere kadar.
Şayet La Paz ile bazı kır bölgeleri ne ilaveten birkaç madende or­
tak bir genel ayaklanma olsaydı ve bu ayakla n malar başka yerlerde
başka vasıtalarla yürütülen uzun yıpratma savaşlan ile tamamlansay­
d ı, d evrimci sendikalarda teşkilatlanmış madenciler sonuca varan
bir rol oynayabilirlerd i . Fakat birşey i mkansız görünmektedir; sponta­
ne bir ayaklanma, birkaç gün içinde, Kuzey A merikan askeri yard ım

16
kurulları tarafından eğitilmiş, şok kıtalan ile donatılmış sayıca az fa­
kat saldırgan modern bir d ikta ord usunu yenemez. Kısacası zaman
değişti, 1 952'yi 1 966'da tekrarlamak güçtür. Madencilerin bugün başa­
rılı bir savunma ve sald ırı imkanları var mıdır?
Miliciano'lar millileştirilmiş madenlerdeki işçilerd ir. Bir grev ya
d a ayaklanma d urumunda hükumet yolları keser ve La Paz'dan tren
yada kamyonla madenlere gelen gıda ikm alini durdurur. 1 2.000 fit
yüksekliğindeki maden bölgesindeki kayalık arazide pekaz şey yeti­
şir. Aymara kızılderililerin bazı kabileleri patates ve kınakına yetişti­
rirler ve bir de lama eti kuruturlar. Bu ev ekonomisinden az şey bek­
lenir. Gıda stokla n ancak on gün yetebilecek olan mad encilerin zafere
hızla ulaşmaları gerekir. On günden sonra, ne çocuklar için süt, ne
hastanelere ilaç, ne de kasa plarda et bulunur. ôteya nda n madenciler
trenleri madenin girişinde d u rd urarak cevherin sevki ni önleyebilirler.
Fakat bu eşit olmayan bir savaştır ve daha başlangıçta madenciler ye­
nilmişlerdir. Dikta hüku meti nin bankada parası, Kuzey A merika'dan
desteği ve herza man emrine hazır Şili limanları vard ır; maden cevhe­
ri olmasa da uzun zaman d ayanabilirler. Oysa silahlı madencilerin,
her geçen gün gıda stokları tükenmekted ir ve hepsinin kaderi aynı­
d ır. Çocukları gözünün önünde erimekte, işçi arkadaşları bir kaşık
ilaç olmadığı için ciğerleri ndeki maden tozunun meydana getird iği
öksürüğü yenememekted ir. Yalnız ve bağımsız olsalar yakındaki bir
şehrin depoları na yapacakları bir baskın, birkaç haftalık ikmallerini
temine yetecektir. Fakat bu d uru mda yokluk hem kendilerini hem de
ailelerini yiyip bitirmekted ir.
Madenler aynı zamanda şehirdir. Kuyulardan biraz ötedeki pen­
ceresiz muazzam kül rengi barakalarda madencilerin aileleri oturur.
Dondurucu yayla da ne bir ağaç, ne bir çalı, göza labildiğine kırmızı
toprak üzeri nde kesif bir pırıltı. Sıra sıra barakalar bombardıman için
kolay bir hed ef oluştururlar. Bombardımanlar üretimi d eğil, halkı
tehdit eder; çünkü madenler toprağın altındadır ve toprak üstü tesis­
leri ancak birkaç taned ir. Tasfiyehaneler ya Ingiltere'dedir ya Ameri­
ka'da. Başka bir zaaf d a madenlerin on, yirmi yada daha fazla mil
mesafelerde oluşudur. Ord u nun bunları birer birer tecrit etmesi, ko­
ord ine etmek içi n madencilerin biraraya gelmesi güçtür. Ne plan var,
ne merkezi askeri komuta, ne askeri eğitim, ne de ulaştırma aracı. Ü s­
telik milis birlikleri ancak gece hareket edebilir. Olsa olsa gündüzün
şehirlere doğru, düşmanın ard ındaki belirli hedeflere karşı birkaç ko­
ma ndo hareket ed ebilir. Faka t b u tip hareket hem silahlı savunma­
nın hem de ayda aldığı ortalama 30-40 dolar için devamlı çalışma zo­
runda olan miliciano'ların somut hayat şartlarının çok ötesindedir.
Bu durumda ablukanın kalkması için birşeyler yapmak hususunda
sabırsızlık ve umutsuzluk aliimetleri başgösterecektir. Fakat ne? Ha-

17
zırlıksız hareket, intihar d emektir. M akinalı tüfeğe karşı elle fırlatılan
dinamit faydasızdır, tü fekler ise Chaco savaşından kal ma. Menni pa­
halı ve az. Ya uçaklara karşı ne yapmalı? Bir ord u ancak başka bir or­
d u ile yokedilir. Ord u ; eğitim, d isiplin ve silahla olur. Kardeşlik ve
cesaret ord u kurmaya yetmez. Bunun tanığı ispanya ve Paris Komü­
nüdür.
l şyerine bağlı, savaşan kad ınlarla ve çocuklarla beraber; kendileri­
ne ve yakınlarına ka rşı girişilecek hertürlü sa ld ı rıya açık; manevra ya­
pamaz; askeri orga nizasyondan, liderlikten ve paradan; kısacası, sey­
yar bir kuvvet hal ine gelebilmek için hertürlü maddi imkandan
yoksun. Bu d urumda mad enciler katliama mahkum demektir. Kırı m
gününü ve saatini ord u tespit eder. Hareket nerede başlayacak, asker­
ler hangi yold an ilerleyecek, paraşütçüler nerelere indirilecek. l n siya­
tif ile harekatın gizl iliği tamamen ord uya bırakıl m ı ştır. Mad enciler
için kend i kaynakları ile günışığında kıtaların ta liminden başka yapı­
lacak iş kal mamıştır. Ana üsleri biliniyorsa, taarruza uğrar ve kolayca
yokolur. Öte yandan, karşı taarruzları pek uzağa gidemez, çünkü ara ­
zinin doğası onları t utan ve hatta geriye doğru çeken esnek bir kuşak
gibidir.
Organik olarak sivil halktan bağımsız, sivil savunma görevleri n­
den uzak ve politik ikti darı fa şist diktatörlüğün elinden alma gaye­
siyle halk kuvvetleri ni silahlı birli klerle donatmak yada donatmamak!
i şte devrimci sözebeliğini, devrimci teoriden ayırd eden kesin ölçü bu­
dur. Troçkizm'in sağduyu karşısında tutu namad ığını biliyoruz . Her­
yerd e ve hiçbir yerd edir. Sakla narak kendisini bell i eder. Asla kend i­
si, yani Troçkist d eğild ir. Troçki st ideoloji bugün birkaç yönden
birden ortaya çıkmıştır. Devri mci hareketi n uğrad ığı geçici yenilgiyi
bahane etmekted ir, fakat iktidarı ele �ecirmek icin daima aynı strate­
jiyi teklif etmekted ir. Bu stratejiyi şöyle özetleyebiliriz :
i şçi ve köylü kitleleri heryerde sosyal izmi cam-gönülden i stemek­
tedir, fakat hala Sta linist bürokratik kuvvetin elinde old ukları için,
bunu henüz bilmemekted irler. Bu duru mda i şçilerin, uyuyan ani ha­
reket kabiliyetini uyand ırmak gerekir. Bu hedefe varmak için geri lla
hareketi devrim ci m ücadelenin en yüksek biçimi değildir. Temele çift
güç yerleştiril mel id ir; fabrika ve köylü komiteleri nin olu şturul ması
için bir çağrıda bulunulmalıdır. Komiteleri n çoğalma sıyla nihayet tek
bir Birleşmiş i şçi Konfederasyonu oluşacaktır. Bu konfederasyon,
dağlarda ve şehirlerd e ani ve genel bir ayakla nma ile iktidarı ele ge­
çirmenin aracı olacaktır. Ondan sonra ajitasyon çalışmaları, grevler ile
i şçi gösterilerinin hızlanması sağlanmalıdır. Kır yerinde hedef köylü
birliklerinin teşkilatlanması, arazinin işgali ve sosyalist d evri m ! ba­
ğırışları ile yavaş yavaş şeh irlere yayılacak olan mahalli ayakla nmala­
rın organizasyonu olmalıdır. i şçiler adım adım üretim araçlarını kont-

18
rollarına almalıdır. Sonra hemen, herhangibir araç, yada özel bir bir­
lik kullanmaksızın doğrudan doğruya devlet otoritesine karşı ayak­
lanmalıdır. Devrim, bir kitle ayaklanması noktasına kadar keskinleşe­
cek olan mevcut ya da gizli ekonomik mücadelelerden doğacaktır.
Peru, Guatemala ve Brezilya (Sao Paulo ile Kuzeydoğu Brezilya),
iV . Enternasyonalin, Latin Amerika Buenos Aires Bürosunca seçilen
üç ülke idi. H ugo Blanco, Arjantin'den dönüşünde, Convencion Vadi­
si köylüleri ile bu şekilde çalıştı . J uliao' nun köylü kurumlan aynı şe­
kilde i ncelenmelidir. Öteki oluşumların yalnız başına bırakılması ve
yard ı m ihtiyacından faydalanarak Guatemala'daki 13 Kasım Hareketi
(MR-13) ve bu hareketin lideri Yon So sa 'ya Posada's Enternasyonali
tarafı nd an yakın zamana kad ar kabul ettirilen hareket çizgisi de böy­
leyd i . M R- 13 'ün organı olan Revolucion Socialista ilk sayısında (Tem­
muz 1 964) şöyle diyordu: "Silahlı mücadeleyi halk savaşı şeklinde aşamalı
olarak örgütlendirme prensibi biçimi, bürokratik ve militaristtir. Bu prensip
kitleleri küçümsemeye, onları kullanmaya ve onlann doğrudan doğruya mü­
dahalesini geciktirmeye sebep olmaktadır. " Troçkizm, devri min sosyal ka­
rakterine, progra mına büyük önem atfeder ve tamamen sözde kalan
bu önemseme ile, sanki devrimin sosyalist olduğunun binlerce defa
tekrarlanması ile gerçekleşmesinin kolaylaşacağına inanır. Ne var ki
bu soru nun candamarı teorik olmayıp Sosyalist Devrimin gerçekleşe­
ceği örgüt ün biçimi ile ilgilid ir. işte meselenin burasında, onların sö­
zünü ettikleri devri min yalnız utopik olduğunu öğrenmekle kalmı­
yor, kulland ıkları araçların toplumu devrime götürmek şöyle d ursun,
mevcut halk hareketlerinin utopik yolda n bir güzel ezil mesine yolaç­
maktadır. Bu noktada, Guatemala'da kurulan FAR'ın (Fuerzas Arma­
das Rebeldes) bir birliği olan Edgar lberra gerilla cephesinin görüşlerini
d i nleyel i m . önce, Guatemala devrimi için milli demokratik bir prog­
ram ın anlamsızlığı ve Milli bir burjuvazinin yokluğu belirtildikten
sonra Troçkist harekete şöyle sesleniyor:
"Bu bütün (Troçkist) tutum kurnazca bir manevra ile gerilla harekıltın­
dan devrimd özün kaldırılmasına, halk ordusu halini almasının inkılnna, ül­
kemizdeki devrimd savaşlarda köylünün oynadığı rolün küçümsenmesine,
iktidarı ele geçirmenin ilk şartı olarak emperyalizm ile onlann diktatör uşak­
larının askeri bir yenilgiye uğratılması gereğinin gözden saklanmasına,
ayaklanma tarzının kısa süreli bir işmiş gibi aldatıcı olarak gösterilmesine,
halk kuvvetlerinin parçalanmasına ve devrimci çabaların sendikalar ile kitle
teşkilatlarının barışçı birer kuruluş haline sokulmasına neden olmaktadır " .•

• Edgar lberra gerilla cephesinden Guatemala Komünist Partisi ile MR-13 li­
derlerine gönderdiği Ekim 1964 tarihli mektupta, devrimci hareket konusunda
bu iki kuruluşla ortaya çıkan görüş a yrılıkları tartışılmaktadır.

19
Biran için Troçkist görüşü, uygulamada olduğu gibi halis bir pro­
vokasyon olarak değil de cid d i bir görüş gibi elealalım. Derha l bazı
karışıklıklar gözeçarpar. Önce, işçi sınıfı tipi fabrika birlikleri ile pro­
leter işçi send ikaları, köylü gerçeği üzerine uygulanıyor, yani bir fab­
rika yada kapitalist metropol için geçerli olan, ta Maya yad a l nca top­
lumuna dayanan kızıldcrili kabilesi için de geçerli sayılıyor. Böyle bir
eş tutmadan sonra işçi sınıfının öncülüğü küçümseniyor ve uzun bir
halk ordusu kurma tarzı olarak silahlı mücadele, iktidara doğrudan
doğruya sald ırma yada şehirlerdeki bolşevik tipi ayaklanmalarla ka­
rıştırılıyor. Köylüler ile hakim sınıf arasındaki kuvvet ilişkileri hiç an­
laşılmıyor. Pekçok olan teorik karı şıklıklar bir yana, tek bir şey gayet
kesi n; bu güzel söz d izisi gerçekte bir ka pan gibi işliyor ve bu kapan
tarım işçileri ile hazan da örgütçüler üzerine kapanıyor. Bir kızılderi­
li köyündeki halkı bir genel toplantıya, ya d a miti nge teşvik etmek,
halkı açıktan açığa ezme kuvvetlerine ya da siyasi polise tesl i m et­
mek gibi bir şeyd ir. Sonları ya hapishane ya mezardır.
Yukarıya aktard ığımız dökümanda Guatemala'lı gerillacı şöyle ya­
zıyor:
"Arazi ve fabrikalann işgali sloganı, mücadelenin belli safhalarında fay­
dalı olabilirse de anarşi olarak kullanıldığı takdirde bu işgali sürdürme gü­
cünden yoksun köylü ve işçilerin kınmına ve muazzam gerilemelerine sebep
olmaktadır. Üretim araçlarının sahipliği konusunda burjuvazi ile olan meş­
hur anlaşmazlık, hakim dikta sınıfları bütün ceza vasıtalarını elinde bulun­
durduğu sürece çözülemez. Bu taktik ancak gerilla kuvvetlerinin yada halk
ordusunun halkın cezalandırılması (korkutulması) dalgasını durdunnayı ba­
şaracak ölçüde geliştiği bölgelerde uygulanır. Diğer şartlar altında, halkın en
hassas hedeflerini düşmanın darbelerine maruz bırakır. Bu gibi hareketler
hakiki bir provokasyon karakterini alır ve halkın cezalandırılmaktan kurtul­
manın tek çıkar yolu olarak politikadan uzak dunnası yolunu seçmesine se­
bep olur."
A slında Troçkizm, iyiniyete dayanan b i r metafiziktir. Şeytani bü­
rokrasinin bozduğu, fakat asla yoketmeyi ba şaramadığı işlerin doğal
iyiliği inancına dayanır. Köylülerd e de işçilerde de, şartların d eğişti­
remeyeceği proleterce bir öz vard ır. Bun u n farkına varmaları için,
görmeden tanıdıkları, bilmeden bildikleri hedeflerin kend ilerine gös­
terilmesi yeterlidir. Sonuç; sosyalizm hemen, gecikmeden tam tertip
olara k gerçekleşiverir. .
Troçkizm, bu son dejenerasyon halind e bir ortaçağ metafiziğine
döndüğü için tam bir monotonluğa d a d üşmüştür. Mekan heryerde
aynıd ır; aynı analiz ve görüş açısı Peru için de, Belçika için de geçerli­
dir. Zaman hiç farketmez : Troçkizm i n tarihten öğreneceği birşey
yoktur. Anahtar zaten elinded ir; bütünüyle şaşmaz sosyalist proleter
send ikalar ve stalinist bürokrasinin sapık formalizmi ile daima çatış-

20
ma halindedir. Prometheus, h ürriyet ateşini çalmak ve onu söndür­
memek için, binbir kılığa giren Zeus ile daimi mücadele halind ed ir.
Troçkist bir kalemden, somut bir durumun somut bir analizini oku­
yan var mı?
Bugün, dünün kategorileri ile varolmaya mahkum olan Troçkizm,
boşuna çırpını p durmaktadır. Yenilgiden başka şey görd üğü var m ı?
Heryerde devrim sabotörleri . Çelişme şuradadır ki, kitlelerin ani ha­
reketlerinin bu yılmaz savunucuları, kır proleteryasını kend i şiddetli
kin ve hırslan ile başbaşa bırakırken, komşu ülkeyi yada uzak bir di­
yarı kurtarmaya kalkışırlar. Üstelik kurtuluş hareketine katılmak ya­
da ona hizmet etmek için gelmedikleri bir yana, hareketin zaafından
faydalanarak onu yönetmeye ka lkışırlar. Bu ne biçim ani harekettir
ki, yerinde doğmuyor daima ithal ediliyor! Fakat buna şaşmamak ge­
rekir. Soyut bir meta fizik, genel yada özgül bir tarih kavramından
yoksun ola n Troçkist ideoloji, sadece dışarda n uygulanabilir. Herhan­
gibir yere uymadığına göre zorla heryere uygulanmalıd ır. *
Böylece görüyoruz ki gerilla savaşı paradoksal olarak hem refor­
mist silahlı savunma ve hem de aşın devrimci Troçkistler tarafından
kitlelerden tecrit ed ilmiş m ilitarist bir eğilim olarak yorumlanmıştır.
Ayaklanmanın Troçkist a nlayışı, silahlı savunmaya benzemekted ir;
herikisi de kışkırtıcı, herikisi de kitleler adına örgütlü kuvvetlere, kit­
lelerin eylemi adına bir avuç maceracının eylemine karşı hareket et­
mektedir. Kitleler şamar oğlanıdır. Bu mükemmel teorisyenler zafer
ilahileri söyleyerek halkı intihara doğru götürürler.
Silahlı savunma taraftarları (uygulamada), Troçkistler (uygulama­
da ve teoride) sendikaları sınıf mücadelesinin teşkilat bakımından te­
meli ve itici kuvveti olarak görürler. Şaşırtıcı benzerliğin açıklaması
işte buradadır. Troçkistlerin aşın solcu olduğu söylenir.
Düped üz yalandır bu! Troçkizm ile reformculuk ortakla şa, gerilla
savaşını çirkin görürler; engeller yada sabota ederler.** Bu iki hareke-

• Lenin'in ölümünden kısa zaman önce, "yalnız 6neçıkan kabiliyetleri sebebiy­


le değil -şahsen, bugünkü Merkez Komitesinin şüphesiz en muktedir adamıdır- kendine
olan fazla güveni ve işlerin tamamen idarf yönüne olan meyli ile de yükselmiştir" dedi­
ği Troçki'nin eserlerinin buyruk} ar yada tabular ile halktan gizlenmesini bu du­
rum tabiidir ki haklı göstermez.
•• Henri Edme'nin Les Temps Mo dernes 'de çıkan (Nisan 1 966) makalesi ile,
orjini uzaktan Troçkist olan Peru 'daki Van Guardia Reoo lu cio na ria 'nin lideri Pu­
maruna'nın Cuadernos de Ruedo /berico'da çıkan (Nisan- Mayıs1 966) makalesini
karşılaşbrmak fa ydalı olur. Yargılannı açıkça ortaya koyan Edme, daha gele­
nekçi Komünist partilerin görüşlerini ifade etmektedir. (Osvaldo Barreto'nun
Casa da las Americas ın yeni sayısındaki cevabına bakınız.) Heriki yazar açıkça
'

olmamakla beraber a ynı sonuca vamıaktadular: Kırlarda mahalli köylü silahlı


savunmaları, şehirlerde kadrolann teşkilatlanması ve ileri politik m ücadele.

21
tin Küba Devrimini, Lat i n Amerika'da ve dünyanın geri kalan yerle­
rinde saldırılarına hedef olarak seçmeleri tesad ü f d eğildir. Venezuel­
la'da, Douglas Bravo' nun kumandası altında FALN, Guatemala'da
FA R, gibi varlıkları n ı kuvvetle hissettiren yeni gerilla hareketlerinin,
iki cephede birden çarpışma zorunda kalmalarını d a bu d u ru m yete­
rince açıklar. FA R'ın yukarıd a parça larını aldığım ız programatik mek­
tubu hem değişikli kten ö nceki Partido Guatemalteco de Trabojo 'ya (Gu­
atemala Komünist Parti si), hem de o sıralarda Troçkistlerin hakim
old uğu Yon Sosa'nın MR-13'üne . hitaben yazılmıştı. Guatemala Devri­
minin şekil ve içeriğinin bu dikkate değer formülleştirilmesinden
sonra ve bu esasa dayana rak, yenileştirilmiş ve gençleştirilmiş Partido
Guatemalteco de Trabojo ile varılan anlaşma ile 1 965 sonunda yeni Fu­
erzar Armadas Revolucionarias örgütlenmiştir.
Bugüne kadar ki tecrübelerimiz bize ne öğretmiştir?
Devri mci gerilla kuvveti gizlidir. Gizlilik içinde doğar ve gelişir.
Sava şçılar takma adlar kullanırlar. Başlangıçta gözden ırak dururlar,
ancak şeflerinin beHrleyeceği yer ve zamanda ortaya çıkarlar. Gerilla
kuvvetleri, hem hareket, hem de askeri teşki!at bakımından sivil halk­
tan bağımsızdır. Bu sebeple de, köylü nüfusun direk savunma sorum­
luluğu nu üstüne al masına gerek yoktur. Halkı n korunma sı, düşma­
nın askeri pota nsiyelinin imha derecesine bağlıdır. Kuvvetler dengesi
ile ora ntılıdır; karşı kuvvetleri n tamamen yenilmesi d urumunda halk,
tamamen emn iyete alınmış olur. Devrimci gerilla kuvvetinin başlıca
hed efi, d ü şmanın a skeri potansiyel i n i imha et mek olduğuna göre, in­
siyatifi ona bırakara k elikolubağh onun saldırmasını bekleyemez . Her
halükarda bu h edef geri lla foco nun, harekat bölgesinde oturan ailele­
'

rinden bağımsız olmasını gerektirir. Herşeyden önce nüfusun, imhacı


ordudan korunması gelir. Elle tutulmaz gözle görülmez guerrilleros ile
başaçıkamaya n ordu, hıncı n ı onlarla tema s halinde olduğundan şüp­
he ettiği köyl ülerden alır. Bilgi sahibi olup d a bunu kend ilerine ver­
meyeni öld ürerck raporlarında guerrillero old uğu n u yazar ve bun­
dan da bir ovünme payı çıka rtırlar.
Gerilla kuvvetlerinin sivil halka nazaran sahip old ukları yer d e­
ğiştirme yeteneği, gece gü ndüz imha tedbirlerine maruz kalan köylü­
ler açısı ndan o nlara özel bir sorumluluk yükler. Böylece gerilla kuv­
veti i ki seb�ple gizlid ir; kendi sava şçılarının old uğu kadar, köylülerin
güvenliği ile de i lgi lidir. Aslında bi rinin güvenliği, ötekinin de gü­
venliği demektir.
Guerrilleros köye giderek bir evde yad a bellibir ailenin arazi sinde
oturmakt an kaçı nır. Bir köye girerlerse bütün evlere uğrarlar ve böy­
lece kend ilerine ya rd ımcı olanın ötekiler tarafından eleverilmesini ön­
lemiş ol urlar. Yad a daha iyisi hiçbiri ne uğramazlar. Bir toplantı yap­
mak gerekirse sanki halkı zorla topluyormuş gibi yaparak, muhtemel

22
bir imha karşısında halka savunma kapısı bırakmış olurlar. Temaslar
şehir dışında gizlice ve doğal olarak gerilla kampından uzakta gere­
kirse aracı (şahıs yada araç) kullanılarak yapılır. Bilgi getirenler ve iş­
birliği yapa nlar birbirlerini tanımazlar. Gerilla gurubu içinde bile yal­
nız birkaç lider temas şebekesini b ilir. Gerilla kuvvetine katılmak
isteyen ateşli bir işbirlikçi, silahı olmasa dahi sebep sorulmadan gru­
ba alınır.

ikinci olarak gerilla kuvvetlerinin kendi güvenliğini sağlamak:


Daim i uyanıklık, daimi güvensizlik, daimi yerd eğiştinne. i şte üç
altın kural. Her üçü de güvenlikle ilgilidir. Çeşitli sağ duyulu düşün­
celer sivil halka karşı mesafeli bir yakınlığın devamını gerektirir. Du­
rumları nedeniyle siviller saldınya maruz bulundukları gibi düşman
aralarından bazılarını satın almak, aldatmak, yada bu yollardan elde
edemed iği bilgileri zora başvurara k sağlamak yoluna daima başvu­
rur. Gerilla savaşçıları gibi bir seçme yada teknik eğitim€ tabi tutul­
mad ıkları için belirli bir hareket sahasınd aki sivill€r düşmanın sızma­
sına yada ahlaken bozma teşebbüslerine daha fazla açıkt ırlar. Bu
sebeplerle gerillalar ile işbirliği yapan köylülerin bile kam p yerleri­
ne girmelerine izin verilmediği gibi, silah depolan yada geçişlerini
görebildikleri gerilla devriyeleri nin gidecekleri yer veya gerçek hedef­
leri kend ilerine söylenmez. "Niyetlerimizi köylülerden gizleriz• diyor
Che, "eger bunlardan birisi bir pus u yerinin yanından geçerse, hareket ta­
mamlanana kadar kendisini alakoruz. Bu uyanıklık doğal olarak gü­
,.,.

vensizlik demek değildir; bir köylü kolayra boşboğazlık edebilir ya­


da işkenceyle konuşturulabilir. Bu titizlik, özellikle rehberlere karşı
gösterilir ve gerillaların geldikleri yerle son olarak gidecekleri yer
konusunda kend ilerine yanlış bilgi verilir.•• Birisi ayrılır ayrılmaz,
kamp yeri derhal terkedilir. Eğer b u ayrıla n mesaj taşıyan bir guerrü­
lero ise araziyi çok iyi bildiği için d önüşünde yürüyüş koluna nerede
yetişeceğini, ya da yeni kamp yerin i bilecektir.
Görevi gereği, mesaj götürüp getirmek, bilgi toplamak yada temas
sağlamak için dağ ile şehir arasında gidip gelen insanın -guerril lero
yada köylü- özellikle düşman faaliyetine maruz kaldığı defalarca

• Souvenirs de la guerre revolutionna ire.


••Asilerin tam bir güvenini kazanmış ve Sierra'daki ilk rehberlerden biri
olan Eutimio Guerra (basit bir köylü), Casillas'dan, Fidel'i öldürmek için 10.000
pesos almıştır. Tesadüfen, yada Fidel'e göre altına bir duygu ile keşfedilmiş ve
kurşuna dizilmiştir. Özellikle ilk aşama da bir liderin doldurulmaz değerini bi­
len düşman, bugün artık her fırsatı değerlendirecektir. Peru' da, Luis de la Puente
bir rehberin ihaneti sonucu katledilmiştir.

23
gözlemlenmiştir. Gönlüyle yada zorla bunlar aracılığı ile gerilla b irli­
ğine girmeye çalışıl m aktadır ve bunlar vasıta sıyla belli bir foco'ya
mensup savaşçıların bulundukl arı yerin meydana çıkartılması müm­
kün ol maktadır.• Fidel'e göre, gerilla birliği ile şehir arasındaki i rtibat
görevi nin d oğurduğu tehlikenin psikolojik bir tara fı vardır. Başlangıç­
ta bir gerilla zaferinden emin olmayan savaşçı, görevini yerine getir­
mek için kamptan ayrılır. Aşağıda kuşatmayı yapan ordunun gücü­
nü, techizatını kalabalıklığını görür. Aklı na hemen aralarında n henüz
ayrıldığı karnı aç çete gelir. Aradaki zıtlık çok büyüktür, hedef u laşı­
lamaz gibi görünür ve za fere olan inancını yitirir. Bu denli çok kam­
yonu, helikopteri, her çeşitten silah ve malzemesi olan çok sayıdaki
a skeri yen meye yelten menin güçlüğünü yada mantıksızlığı nı düşü­
nür. Artık inancını yitiren bu kimse düşmanın merhametine kalmış­
tır. Yeniler için d urum budur. Aşağılar, zayıfların moralini bozm akta­
dır. Özetlersek, geri lla kuvvetinin sald ıran ord u üzerind eki
avanta jlarından, gezicilik ve esnekliği devam ettirildiği sürece fayda­
la nılabi lir. Bir harekatı yürütebilmek için hazırlıkların gizliliği, eyle­
min sür'ati ve şaşırtma unsuru büyük bir dikkati gerekHrir. l nsiyatifi,
ha reket hızını, ma nevra kabiliyetini kaybetme tehlikesine katla nırsa
geri lla birliği yanına kad ınlan, çocukları ve ev eşyasını köyden köye
gezdirmek için alabi lir. Sivilleri n mecburen gerilla yürüyüşüne katıl­
m aları halinde gerilla kuvvetini bütün saldırı yeteneğinden mahrum
eder. Hatta sorum luluğunu yüklendiği sivilleri etkili olarak savuna­
m az bile. Kendisini sivilleri koruma yada pasif koru nma görevine
ad ayan gerilla birliği, bütünüyle halka öncülük edemeyeceği gibi,
m i lli perspekti fide yitirir . Bunun aksine karşı hücuma geçmekle hal­
kın enerjisini güçlendirir ve foco'yu bütün ülke için bir dikkat merke­
zi d urumuna getirir. Böylece, silahlı savu nma, gerilla kuvveti ni tama­
men taktik bir role iter ve onu en ufak stratejik devrimci bir katkıda
bulunmaktan alakoya r. Bu seviyede hareketi seçmekle, hal kı a ncak sı­
nırlı bir süre koruyabilir. Fakat uzun sürede tersi doğrud ur; savun­
m a sivil halkın güvenliğini tehlikeye sokar.

• 1 963 Temmuzunda bütün bir gerilla foco (21 kişi) Gua temala 'nın l zabal
bölgesinde dikkat noksanlığı sebebi ile yokedilmiştir. Şehirde bir gerilla ha­
bercisi yakalanmış ve silah tehdidi ile orduyu gerilla kampına götürmüştür.
Birliği götüren haberci, nöbetçi ile korunduğu düşüncesi ile, en zor yolu tut­
muştur. Nöbetçinin bulunacağı yere yaklaşınca bağırarak varlığını ha ber ver­
miştir. Hiç kimse karşılık vermemiştir. Haberci öldürülmüş ve birlik gece ka­
ranlığında kampa girmiştir. O geçit geçilemez düşüncesiyle, nöbetçi o gecenin
erken saatlerinde nöbetten a lınmıştı.

24
"Kendisine saldınlmasına izin vermek yada kendisini pasif savunmaya
hasretmek hem halkın korunamamasına hem de kendi kuvvetlerini mahvol­
maya bırakmak demektir. ô te yandan, düşmana saldırma yollannı aramak,
onu daimi savunma durumuna sokmak, yormak ve faaliyetlerini geliştirme­
sine engel olmak, insiyatifi ondan almak demektir. işte halkın korunması
kutsal görevi en iyi bu yoldan yerine getirilir. "
Bu d i rektifler, Fransız sömürgecilerine karşı kurtuluş savaşı veren
Vietminh'li savaşçılara verilmiştir ve bu sözler bugün b irçok Lltin
Amerikan ü lkeleri için daha d a fazla geçerlidir.

SiLAHLI PROPOGA NDA

Geri lla mücad elesinin politik amaçları ve hedefleri vardır. Halk


kitlelerinin ya desteğini kazanır yada yokolur. Halkı gerillaya kaydet­
m eden ö nce, varolmalan için geçerli sebepler bulunduğuna onları
inandırmalı, böylece ayaklanma hakikaten -silah altına alma şekli ve
savaşçıların kökeni açısından- bir halk savası olmalıd ır. Kitleleri ikna
için onlara hitap etmek gerekecektir; onlara konuşmalar ya pmak, de­
meçler vermek, açıklamalarda bulunmak, kısacası politik çalışmaları
yürütmek, kitle ça lışması yapmak gerekir. Böyle olunca ilk savaşçı
nüvenin küçük propoganda devriyelerine aynlarak dağlık bölgeleri
kaplaması, köylere gitmesi, toplantılar yapması, Devrimin sosyal
a maçlarını açıklamak, köylü düşmanlarını lanetlemek, tarım refor­
mu yapmak yad a hainleri cezalandırmak vaadinde bulunmak için
orada burada konuşmalar d üzenlemesi gerekecektir. Eğer köylüler
kuşkulu ise, devrim ina ncı, yani kend ileri ile konuşan d evrimcilere
olan i nancı tazelemek yoluyla kendilerine olan güvenleri sağlamlaştı­
rılacakt ır. Köylerde açık yada gizli birlikler kurulacak, sendika m üca­
deleleri desteklenecek yad a başlatılacak ve devrim programı d urma­
dan tekrarlanacaktır. Ancak b u dönemin sonund a kit lelerin aktif
d esteği kazanıld ıktan sonra, sağl a m bir artçı birliği, d üzenli ikmal,
geniş bir istihbarat şebekesi, hızlı bir po sta ve gerilla toplama merke­
zi ile gerillalar d üşmana karşı direkt harekete geçebilecektir.
işte silıihlı propagandanın hareket çizgisi a şağı yukarı budur.
Bu anlayış şüphe edilem ez uluslara rası tecrübeler ile desteklen­
mekted ir.
Vietnam'da doğrudan doğruya kır savunma gruplarının teşkilatı­
na bağlı olan silahlı propogandanın, özellikle d üzenli halk orduları­
nın kuruluş d önemi olan 1 940-45 yılları arasında Fransızlara karşı ve­
rilen kurtuluş savaşı sırasında kesi n bir rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Gerilla savaşından manevra savaşma ve a rdından müstahkem
mevkilere karşı taarruzlara kademe kademe geçebilen, Vietnamlılar,
yavaş yavaş takım, bölük, alay, sonra da tümen halinde gelişmişler-

25
dir. Bu i lerleme görüld üğü kad ar doğal sayılamaz, çünkü, örneğin,
işin hemen başında savaş alanında düzenli ord ular gören Çin dev­
rimci savaşının gelişme çizgisine tekabül etmemektedir. Vietnam'da
Komünist Partisi etrafında halk ordusunun değiştiği bir örgüt çekir­
deği olmuştur. Kurtuluş ordusuna bir öz ve şekil kazandırabilmek
için Parti 1 944'de Kurtuluş Ordusu Propaganda Bölüğü 'nü kurmuştur.
Böylece parti bir devrimci ord unun çekirdeğini organize etmiştir. iş­
te başlangıcında Giap'ın yönettiği parti propoganda bölüğü böyley­
d i . Sonradan bu çekirdek, halk m i lisleri ile düzensiz gerilla birlikleri­
ni kurmak üzere bütün ülkeye yayılm ıştır. Hedefi savaşmak değil,
savaş birlikleri kurmaktı.
Böylece, Vietnam Silahlı Kurtuluş Kuvvetlerinin üç tip kuruluş ile
tabandan yukarı doğru kuruluşu ba şlad ı ; paramiliter yada gerilla, böl­
gesel ve düzenli. Köy ve mı ntıka seviyesinde gerillalar; bölgeler yada
bölgelerarası (birkaç eyalet) seviyede, bölgelerarası yada yarı düzenli
birlikler; nihayet sabit bir üssü yada belirli bir harekat sahası olma­
yan ana ordu yada hareketli stratejik kuvvet. Gerillaların en mükem­
meli bölgelerarası kuvvete, bölgelerara sı kuvvetin en iyisi d üzenli or­
d uya d a hil oluyordu. Piramidin her tabakası bir alt tabakaya onu
ezmeksizin dayanıyord u . H erbirinin kendi fonksiyonu vard ı . Bu üç
kuvvet in aşağıdan yukarıya doğru teşkilatı ve birbiriyle ilişkisi köy
düzeyinde örgütlenmiş halk tara fından düzenleniyord u . Düzenli or­
du -öncü- üsse bağlı olmakla beraber hareket serbestliğini koruyord u .
General Giap'ın açıklad ığı g i b i Fransız i şgal kuvvetlerine karşı savaş
stratejisi, Partinin bu üç kuvveti bazan sırasıyla, baza n hep beraber
harekete katılma kabiliyetine dayanıyord u . Gerilla kuvvetleri ile böl­
gelerarası birlikler onun için çok büyük olan bir arazide d üşmanın
gezici kuvvetini dağıtıyor ve taciz harekatı ile hareketsiz duruma ge­
tiriyord u . Nicelik bakımından d ü şmanın manevra kabiliyeti böylece
asgariye indiriliyor ve ardı daima tehlikede oluyord u . Ya heryere da­
ğılıyor, yoğu n şok kuvveti kayboluyor, ya bir yerd e d uruyor ülkenin
geri kalan kısmını silahsız bırakıyord u . Eğer düşman yoğunlaşırsa yer
kaybediyor; dağılırsa kuvvet kaybediyor. Dün Fransızlar bu çıkmazın esi­
riydi, bugün A merikalılar.
Seçkin bölükleri imha ed ilen bir ordu, i mha ed ilmiş demektir. Bu,
savaşın tersi ispatlanamaz bir yasasıdır. Bu sebeple, popüler seçme
m ü frezelerin savaş planı ile koordine hareket eden gerilla kuvvetleri­
n i n görevi, düşmanın seçme birliklerini tecrit etmek ve eritmektir.
Fra nsızların 1 6 .000 kişilik şok kıtaları Dienbienphu'da yokedilince,
Tonkin Körfezi bölgesi boyunca halk milisleri tarafından hareketsiz
hale getirilen d üşman kuvvetleri nin geri kalan kısmı dağılıp gitmiştir.
Saldırgan şok kuvvetlerini imha etmek için halkın da kendi şok
kuvvet ine ihtiyacı vardır. Bu iki kuvveti n karşılaşması ile düzenli or-

26
d ular savaşa tutuşmuş olur; fakat arada şu fark vardır; düzenli halk
ordusu daima bütünüyle halka daya nır (asker, ikmal, taşıma, istihba­
rat bakı mlarından), ve b u destek eksik ise tek bir savaş bile sonuna
kadar sürdürülemez.
Bütün Vietnam'da Silahlı Kurtuluş Kuvvetlerinin emrinde kelime­
nin en sıkı anlamıyla bir kurtuluş ordusu, bölgesel kıtalar ve nihayet
hala gerilla kuvveti denilen milisler vardır. Fakat, kadınlar, çocuklar
ve ihtiyarlar sila hlı mücadeleye do ğ rudan doğruya katılamaz. öyley­
se bunlar nasıl seferber ed ilebilir? üretime, sabotaja, i stihbarata, taşı­
maya v.b. katılmak suretiyle. Bu katılma öteyandan, düzenli ord u
için koruyucu bir ö rt ü olarak hareket edecek bir politik ordunun teş­
kilini ve orga nizasyonunu gerektirir. Bu şekilde politik mücadele si­
liihlı mücadele için bir çıraklık yad a eğitim olarak hizmet eder. Sefer­
berliği yürütmek ve morali kuvvetlendirmek için büyük önem
taşıyan ard savaş sahasında en uygun mücadele şekli budur. Kısacası
siyasi mücadele ile silahlı mücadele elele gider; birisinin zayıf olduğu
yerde ötekisi de zayıftır.
Şayet Vietnam gibi bir ülkede silahlı propaganda gü nün en önem­
li konusuysa, bunun sebebini ora d a ki şartlarda aramak gerekir. Şema­
tik olarak şartlar şöyle olabilir:
1) Köylü nüfusun yüksek yoğunluğu, köy ve kasabaları n çok kala­
balık oluşu ve köy nüfusunun şehir nüfusuna göre çok fazla oluşu,
propogandacıların halkla suda balık gibi kolayca kaynaşmasına uygun­
d ur. Çin'de de aynıyd ı . Bu gibi propogandacılann dikkati çekmeme­
lerinin sebebi, dü şmanın, ülkeni n örf ve adetlerine yabancı işgalci bir
kuvvet olması nedeniyle, Victnam'da Fransız yada Amerikalı, Çin'de,
Japon da olsa dikkatlerinin kolayca başka yere çekilebilmesi imkanı­
dır. işgalci kuvvetlerle yerli nüfus arasındaki sayı oran sızlığı gözetle­
me şebekeleri, pekçok açıklar bırakan düşman kuvvetlerinin bütün
ülkeyi kontrol etmelerine imkan bırakmamaktad ır.
2) Propoga ndacılar ya devrimci destek üsleri, yada onlan destek­
lemeye yada giriştikleri faaliyetlerde korumaya yetenekli halk ordu­
suna bağlıdır. En önemlisi bunlar askeri zaferlerin görünen ve hisse­
d ilen gerçeğine dayanmaktadırlar. Köy toplantılarının pragmatik ve
ciddi bir içeriği vardır. Boş ve programcı konferanslara yada köylü­
nün haklı olarak ürktüğü parlak kelimelere yer olmayıp ZJıten mevcut
savaş birliklerini desteklemek yada b u birliklere katılmak hususunda
talepleri içermektedir. Propogandacılara gerçek bir mücadele d estek
olmaktadır. Savaş, köylünün hergün içinde yaşadığı objekti f bir or­
tam sağlamaktadır. Hem bu savaş öyle herhangi bir düşmana karşı
d eğil, yabancı, istilacı, gerçek kara kterini gizleyerek doğal bir perestij
kazanmak için daha d ü n kırlık yerlere yerleşen bir düşmandır. E ntel­
lektüel olarak i şgalcinin gücünü ayrıntılarıyla ortaya dökmek i şten bi-

27
le değildir; kaba kuvvete, fethetme hakkına ve milli adetler, özellikler
yada geleneklere değil, uzaktaki yabancı kuvvetler arasınd a ki bir an­
laşmaya dayanı r . Böylece Vietnam silahlı propogandası, milli toprak­
ların birçok noktalarına kök salmış yabana bir d üşmana karşı düzen­
li bir ordu tarafında n heryerde ve bütün araçlarla yürütülen gerçek
bir savaşın, bir milli kurtuluş savaşının çerçevesi halinde gelişmi ştir.
Vietnam ile Lltin A merika arasındaki farklar aşağıdaki karşıt lık­
ları ortaya koymaktadır: Vietnam'da kurtuluş kuvvetlerinin askeri pi­
ramiti tabandan tepeye doğru kurulduğu halde, Lltin A l!,l erika'd a te­
peden taba na d oğru kurulmaya meyletmektedir. ünce daimi
kuvvet ler ( foco), sonra foco civarında yarı d üzenli kuvvetler ve za­
ferd en sonra, ( K üba gibi) milisler.
Bu g ün birçok Lltin Amerika ülkeleri nde d uru m ned ir ?
1 ) i l k faaliyete geçen gerilla foco'lar çok dağınık ve nüfusu nisbe­
ten seyrek yerlerde bulunmaktad ır. Örneğin bir A nd köyünde ki m se,
hiçbir yabancı farkın a varılmadan bulunamaz. Herşeyden önce bir
yabancı, güvensizlik uyandırır. Quechua yada Cakchiquel(Maya) köy­
lülerinin yabancıya, beyaz adama güvenmemeleri için pek haklı sebeple­
ri vardır. Güzel sözleri n ekmeklerine katık olmadığını ve kend ilerini
bombard ımanlard a n koruyamayacağı nı pekala bil mekted irler. Fakir
köylüler önce, söylediğini yapmakla başlayan belirli birgüce sahip
olana i nanmaktadır. Ezme sistemi gayet incedir; taa ezelden beri va­
rolmuş, sabit, sağlam ve köklüdür. Ordu, guardia rural (ja ndarma),
latifundista'sın (bü yük çiftlik sahipleri) özel polisi yad a bugünlerde
Yesil Berel iler bilinçsizliği nisbetinde büyük bir güce sahiptir. Bu güç,
ezmenin başlıca biçimini olu şturmaktadır. Memnun olmayanları hare­
ket sizleşti rmekte, dillerini bağlamakta, bir üniforma karşısında ne
söyleyeceklerini şaşırır hale getirmekted ir. Yeni sömürgecinin ideali,
kullanmamak için kuvvetini göstermektir, fakat aslında bu d a bir çe­
şit kullanmadır.
Ba şka bir deyişle, polis ve ordunun fiziki kuvveti karşı konula­
m az gibi düşünülmekted ir. Bu karşıkonulamazlık ise sözle değil, bir
askerin yada bir polisin de hiçkimseden fazla mermiye dayanıklı olma­
dığını göstermekle yıkılabilir. öteyandan guerrillero, göstermek için
kuvvetini ku llanmak zorund ad ır, çünkü, elindeki sı nırlı kaynaklar­
dan istifade etmek azim ve iradesinden başka gösterecek pekaz şeyi
vard ır. Hem kuvvet gösterisi yapmak, hem de d üşmanın kuvvetinin
herşeyden fazla yaygara ve gözdağı olduğunu göstermek zorundadır.
Karşıkonulamazlık, yüzyıllarca birikmiş korku ve ezikliğin sonucu,
patrono, polis, guardia rural ürküntüsünü yoketmenin savaştan daha
iyi bir yolu yoktur. Ve Fidel'in söyled iği gibi; bu karşıkonulmazlık,
alışkanlıkta n doğan saygı ile aynı hızla yokolmaktadır. Savaşçıların
düşmanı hafife alıp küçümsemeleri gibi, köylüler silaha sarılıp gerilla

28
kuvvetlerine katılmaktadır. Bu dönemde gerilla liderlerine ters bir
öd ev düşmektedir; lüzumsuz tehlikelere atılmayı bertaraf etmek için
d üşmanı birazda önemsemek.
2) Kır bölgelerinin reaksiyoner d ikta yada emperyalizm tarafın­
dan doğrudan doğruya işgali ve kontrolu, günden güne d ikkatlerini
arttırmaları, artık silahlı propogandacıların suda balık gibi farkedil­
meden çalışmaları umudunu bırakmamıştır. Silahlı birlik ile halk ön­
cüleri, artık insangücü sınırlı bir d üşman işgal kuvveti ile değil, iyice
yerleşmiş bir mahalli hakimiyet ile uğraşmak d urumundadır. Asıl
kend ileri, başlangıçta halka kan ve acıd a n başka vadedecek birşeyleri
ol mayan, hertürlü statüden yoksu n yabancılar haline gelmişlerdir.
Üstelik, muhabere kanal ları artmakta, o güne kadar kara yoluyla ula­
şılamayan uzak bölgelerde hava meydanları ve iniş sahaları inşa ed il­
mekted ir. And dağlarının öte yüzünde, örneği n dağlarla Amozon va­
disi arasında balta girmemiş ormanların eteğinden geçen, Venezuella,
Colombiya, Peru ve Bolivya' nın tropik bölgelerini, bu ü lkelerle başşe­
hirlerini birleştiren meşhur bir yol yapılmıştır. Amerikan emperya­
lizmine gelince, bölgedeki kuvvetlerini artırd ığı gibi, kend isini imhacı
gibi değil de, sosyal ve teknik yard ım m askesi altında takdim etmek
için hiçbir gayreti esirgememekted ir. Tehlike bölgelerind eki her aile­
nin (yani ülkenin) sosyal, ekonomik ve kültürel durumlarının fotoğ­
ra flarını çekmekle görevli akademik örtü altında çalışan, yada doğru­
dan doğruya Amerikan Devletler Teşkilatı'na (OAS) bağlı ve yabancı
personel kullanılan sosyolojik projelerin gerçek içeriği bilinmekted ir.
Bolivya'da OAS'nin Plan 1 0B 'i; Colombiya'da Simpatico; Arjantin"de
JOP 430; Şili'de Camelot; Peru'da Colony projeleri . Binlerce Barış Gö­
nüllüsü, sol kanat örgütlerinin politik çalışma noksanlığından fayda­
lanarak -bazıları çok çalışmak, sabır ve yeryerde büyük fedakarlıklar­
la- kendilerini kır bölgelerine kabul ettirmiş halkıyla kaynaşmış
d urumdalar. En uzak bölgelerde bile artık Katolik, Evangelik, M eto­
dist misyonerlere rastlamak m ü mkündür. Kısacası bütün bu sık kont­
rol ağı hakimiyet mekanizmasını kuvetlendirmekted ir. Nüfus etme,
d erinlik ve içine alma gücünü abart mad a n bugün sahneyi gerçekten
değiştirdiklerini söyleyebiliriz .
3) Son olarak düzenli yada yarı d üzenli devrimci kuvvet yokluğu­
nu söyleyebiliriz. Silahlı propagan d a hiç değilse savaşa hazırlık ise,
politik adam toplama yoluyla da d üzenli birlikler kurmak yada mevcut
birlikleri genişletmeyi hedef alır. Yani köylere halkı toplamak için fır­
tına gibi girilir ve propoganda toplantıları yapılır. Fakat gerçekte so­
run köy halkının düşmanlarından nasıl kurtarılacağı sorunudur. Bu
harekatlar sırasında az miktarda silah temin olunabifir. Genç köylü­
ler, hevesle gerillalara katılmak isteseler bile bunlar neyle silahland ırı­
lacaktır?

29
Birçok arkadaş bu tecrübelerden şu sonuca varmışlardır; bir düş­
man takviye koluna kurulan bir pusu, yada civardaki düşmana indi­
rilen bir darbe, o köyde daha büyü k bir heves yaratacak, yeni katıl­
malar olacak, köylülere daha derin bir moral ve politik ders verilmiş
olacaktır. En önemlisi d e yeni bir gerilla birliği için hayati olan silah
temin ed ilmiş bulunacaktır. i şbirlikçi diktatörün askerlerini taşıyan
bir kamyonun imhası, yada işkenceci bir polisin idamı mahalli halk
üzerinde yüzlerce konuşmadan daha etkili bir propogandadır. Bu ha­
reket onları şu önemli konularda ikna edecektir: Devrim yürüyor,
düşmanın art ık dokunulmazlığı yoktur. Üni formalı faşistlerin bir d üş­
man olduğuna, kendi d ü şmanları olduğuna, bir savaşın başlamış bu­
lunduğuna ve bu sava şın geli şmesinin kendi gü nlük faaliyetlerine
bağlı olduğuna ka naat getireceklerdir. Bund an sonra konuşma yapılır
ve d inlenir de. Böylece, bir baskında savaşçılar silii h ele geçirir, d üş­
manın askeri pota nsiyelini azaltır, tecrübe kazanır, düşman birlikleri­
nin moralini boza r ve ülkedeki mil itanların umutlarını yeniler. Tahrik
ve propoga nda işte bu yoğun etkin i n içinded ir. Burad a önemli bir ay­
rıntıyı hatırlatmak isteri m : iki yıl süren savaş boyunca Fide! kendi
harekat bölgesinde tek bir politik gösteri düzenlememiştir.
Silahlı propogandanın gerektirdiği a skeri örgütlenme biçimleri gö­
rünüşe göre belli bir atalete yada d urgunlaşmaya yolaçmaktad ır. Böy­
le bir mücadele a nlayışını kabul eden hiçbir gerilla hareketi, etki ala­
nını belirli bir şeki lde genişlet meye başarılı olamam ıştır. Gerçekten
de, geniş bir bölge içinde silahlı propagandasını yürütebilmek için ilk
foco'yu birkaç kişiden oluşan -üç ila beş kişi- devriyelere bölmek zo­
rundadır. Amaç mümkün olduğu kadar çok köyün kaplanmasıdır.
Belli bir taktikle avantaj sağlanır; geniş bir saha kaplanmış olur; ma­
halli gıda ikmali ile diğer kaynakları tüketerek köylülere yük olmaya
lüzum yoktur; bölgedeki başka d evriyeler ile kolayca karıştırılabilece­
ğinden, işçilerin ka fasında foco'nun etki ve sayıca kuvveti, olduğun­
dan fazla büyür; ve hepsinden önemlisi . gerilla kuvvetini bütünüyle
çevirme gayreti içinde olan düşman tara fınd an foco ne yakalanabilir,
ne de yeri keşfedilebilir. Fakat, hareketlilik kaza nılmasına rağmen bu­
nun askeri d urum üzeri ne pekaz etkisi olur; çünkü devriyelerin her­
birisinin ateş gücü önemsizdir. Bö ylece, kumanda pek teorik bir me­
ka nizma olan toplanma-d ağılma taktiğine taraftar olsa bile, araziyi iyi
tanımayan, orman hayatının ve büyük mesa feleri n yarattığı tehli keye
maruz, muhabere ve ulaşımın güç olduğu ilk d önemlerdeki gerilla
kuvvetleri için ancak kağıt üzerinde bir varlığı olabilir. Çok geniş bir
arazide (asgari 5 .000 km) çok küçük d evriyeler için kuvvet oranı
aleyhtedir ve gitgide de aleyhinde olacaktır. Gerilla kuvvetleri heryer­
de zayıf ve nekadar dağınık olursa olsun, d ü şman heryerde kuvvetli­
dir. Kıtaları devriyeler ha linde d a ğıtmak, özel birlikleri, öncü ve artçı

30
birlikleri, eğitim gruplarınca bakımları yapılan ağır silahlan, lojistik
yükü hafifleten küçük mutfak malzemesini kapsayan yürüyüş ko11an­
nın teşkilini enge11er. Bir Çin benzetmesini ku11anırsak, d üşmana vu­
rarak bir parmağını kopartmak için bir yum ru k gibi sıkılmak yerine,
geri 11a kuvvetleri açılıyor, kendi parmaklarını yayıyor ve kendi par­
maklan birer birer ezme kuvvetini düşman kazanmış oluyor. Bu ba­
kımdan, saf bir ayd ı n kanaati yeterli değildir. Bazı gerilla kuvvetleri
bu gibi benzetmeler ile dolu teorik eserleri bildiği ve devamlı olarak
okuduğu halde, yakın zamana kadar güçlerini çok dağınık bir şekilde
yaymaya devam etmişlerd ir.
Gerilla kuvvetleri bu yoldan kendi yaşamlarını d evam ettiriyorlar
a ma, düşmanın yaşa mını da sağlamış oluyorlar. Kuvvetler oranının
bu şekilde kend iliğinden lehlerine değişeceğini ummak sa flık olur.
Venezue11a'da Lara -ve bir dereceye kadar da Guatemala 'daki- tecrü­
beler göstermiştir ki, uzun ve tahammülü güç faaliyetsizlik, gerilla
hareketleri içindeki politik çatışmaları büyüt mekte ve terklere, şahsi
kavgalara, anlaşmazlıklara sebep olmaktadır. Dışard aki politik kuv­
vetler -partiler ya da örgütler- ile fikir aynlıkları doğmakta ve yoğun­
laşmaktadır. Bu gibi kuvvetler zaten geri11anın tecrübeleri ve yeteneği
ile pek fazla ikna ed ilmemiş d urumda old uklarından, bu çeşit halk
mücadelesine karşı besled ikleri kuşkunun teyit olunduğunu görerek,
o güne kadar sürdürdükleri sessiz muhalefetlerin i iyice açığa vur­
maktadırlar. Bu anlaşmazlıklar, zaten haşan kazanamadıkları için bü­
yüyemeyen geri lla kuvvetlerini, iyice zayıf düşürmekted ir. Bu arada
düşman ha reket içinde ba şgösteren kavgad an istifade ed erek zayıfları
tarafına kazan makta, yada satın almakta, diğerlerini fizik olarak yo­
ketmekted ir.
Bu anlattıkları mız sila hlı propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinin
redded ilmesi anlamına mı gelmektedir? Hayır ! .
Bazı başarılı denemelere göre, geri11a birliği ilerlerken kend i hatla­
rı gerisi nde -eğer böyle bir hat varsa- kuvvetli bir üs kurması için ba­
zı şeyler yada hiç değilse bir kişi bırakmaktadır. Fakat bu gibi du­
rumda düşmanı püskürtmeye yetenekli düzenli kuvvetler tarafından
halkın güvenliğinin sağlanmış olması gerekir. Böylece ü s, halk devle­
tinin çekirdeği olarak kendisini örgütlendirmeye ba şlar. Ajitasyon ve
propaganda çalışması -ya ni, yeni örgütü halka açıklamak ve mahalli
idarenin kitle örgütlerine devrini gerçekleştirmeye gayret etmek­
önem kazanmakta ve ilerdeki savaşlar ona d ayanmaktadır. Propo­
ganda, savaşın, bir kurtuluş savaşı olması gerçeği üzerine kurulmak­
ta ve kitlelerin kafasında bu fikri tesbite yönelmektedir. Ayrıca üreti­
min orga nizasyonunu, vergilerin toplanmasını, d i siplinin
sağla nmasını, kad rolar ve başkaları için oku11arın kurulmasını, bom­
bardımanlara karşı sivil halkın korunması için siper ve sığınakları n

31
kazıl masını v.b. kolaylaştırır. Bugün için hiçbir Latin Amerika gerilla
hareketinin, bu faaliyetleri günün ödevleri arasında gördüğü a şama­
ya ulaşmad ığını görmekteyiz .
Diğer bir deyimle, silahlı propoganda, askeri faaliyetin önünden
değil, ardından gelir. Silahlı propogandanın gerilla cephesinin dışın­
da d eğil, içinde yapılacak şeyleri vardır. Bugünkü şartlar altında en
önemli propoganda şekli başanlı askeri faaliyettir.
Silahlı propogandayı, askeri harekattan farklı ve ondan önce gelen
bir dönem gibi ele almak, boşuna d üşmanın tahrik ed ilmesine, propo­
gandaa olarak çalışanların öld ürül mesine, yada kaçmalarına yolaçıl­
m ası ve olası bir gerilla hareketi bölgesinin belli ed ilmesi dem ektir.
Latin Amerika ülkelerinin çoğundaki köylünün sosyal, ideolojik ve
psikolojik şartları ile (bilhassa Küba d evri minden sonra iyice takviye
ed ilen) çeşitli düşman istihbarat teşkilatları bilinince silahlı yada si­
lahsız bir propoga nda grubunun gözet leneceği, keşfolunacağı ve ge­
reki rse daha çekirdek halinde iken ortad a n ka ld ırılacağını çıkartmak
kolayd ır. En köt üsü de, grubun kontakları, teşkilatlandırd ığı hücreler,
kır bölgeleri ile köylerde işbirliği yaptığı halk da aynı akibete uğrar.
Eğer düşman bekleyecek kad ar sağlamsa casusluk servislerinin sıza­
bil meleri için harekat başlayana ve hatta daha sonralara kadar bekle­
yecektir. Örgüte bir köylü yerleştirilecek ve gerilla birliği nin yeri da­
ha başlangıçta bili nerek derhal yok ed ilecektir.
G uerril lero'yu sadece silahlı bir propagand a durumuna sokan bu
anlayışın çıkış yeri ned ir?
Latin Amerika'ya özgü tarihi ve sosyal şartlar altında daha önce
yapıl mış silahlı mücadele noksanlığı, Vietnam tecrübesinin özünden
ayrılarak (belki de bili nçsiz olarak) taklid ine yolaçmı ştır. Dış aynntısı
çok i yi bili nen, fakat henüz yeterince i ncelenmeyen Küba Devriminin
ya nlış anlaşılması da rol oynamış olabilir. Belki de, foco'nun adının
a macı, çevirme ve şehir halkını ayaklandırma olan, kır yerlerind eki
kuruluş hali ndeki halk ordusu ile irtibatland ırılması yanlıştır. Bir tür
biyolojik bir yorum, foco fikrinin, temas, yad a yakınında bulunmak­
tan doğan bir sihirle komşu hücrelere mikropların yayılması gibi bir
sirayet gücüne, kendiliğinden bir çoğal maya benzed iğini adeta öne­
sürmüş gibidir. Yüz kadar insan dağ halkını konuşmalarla ayaklan­
dırıyor, deh şete kapılan rejim çığlıklar arasınd a göçüp gidiyor ve
barbudo'lar halk tarafınd an alkışlanıyor. Bu şekilde askeri bir foco
-topyekün bir savaşın motor gücü- bir politik propoga nda foco'su ile
ka rıştınlıyor. 26 Temmuz Kübalıların önce tek bir mütareke yapmak­
sızın savaştı kla rı; 1 958'in sadece birkaç ayında Asi Ord unun bir iki
yıl içinde öteki Amerikan cephelerinde olduğund a n daha fazla sayıda
savaş verdikleri; iki ayd a isyanaların Batista'nın son saldırılannı kır­
dıklan ve 300 guerrillearos'un d iktatörün 1 0 .000 kişilik kuvvetini püs-

32
kürttüğü gerçeğinin unutulduğu görülüyor. Bunu ise genel bir karşı
taarruz izlemiştir.
Bu, epey savaş zayiatına malolan, kısa olmakla birlikte, pekçok
taktik yenilikleri, hareketliliği, cüreti ve gerçekten sağlam bir strateji­
yi gerektiren bir savaştı. Patria o M uerte'nin sözleri noktalayan bir
slogan değil, Küba'lı sava şçıların ufak La Plata istihkamına yaptıkları
taarruzdan, Santa Clara'yı ele geçirmelerine kadar bütün faaliyetlerin­
de izled ikleri bir prensip old uğu hemen unutuluvermiştir. Stratejik
bakımdan herşeyi tehlikeye atm ışlar, sonunda herşeyi kazanmışlar­
dır. Şüphesiz herşeyi tehlikeye atma stratejik kararı, gerilla kuvvetle­
ri neticesi devrime malolabilecek kesin sonuçlu sava şlara girişme
taktiğini benim semeye götürmemelid ir. Ayacucho" taktiğinin bugü­
nün devrimlerinde yeri yoktur; herşeyi tek bir savaşta kazanmayı
beklemek anlamsızdır. 1 958 ka sımında Guisa savaşında örneğin Fidcl
(1 00 tanesi acemi) 200 guerrilleros ile diktatörün tanklı, uçaklı toplu,
5.000 askerine karşı koymuştu. Faka t burada isyancıla rın, arazinin
avantjlarından ustalıkla faydalanabilecekleri dağlara çekilme i mkanı
daima vard ı . M uharebe, devrim cilerden çok düşman için önemliydi
çünkü Devrimcilerin başka yerlerde adayı istila eden kollan vard ı .
Herşeyi tehlikeye atmak demek, dağlarda b i r defa ayaklanınca savaş­
çıların, mütareke, geri çekilme yada uzaklaşma kabul etmeyen bir
ölü m kalım savaşına girişmeleri d emektir. Yenmek, prensip olarak dev­
rimcinin, ya şamın en yüksek amaç olmadığını kabul etmesi d emektir.

GERi LLA ÜSS Ü

Aynı taklit tehlikesi, belki gerilla üssü bakımınd an da var. Her ül­
kenin somut şartlarına ve sad ece gerilla liderlerinin sorumlu olduk­
ları askeri kararlara bağlı bulunan bu kavramı burada ayrıntılarıyla
tartışmak bize düşmez. Gerilla üssü, yada onun yerine kullanılan
merkez, güven lik bölgesi ile ilgi l i sorunlara ancak yoğun bir askeri
tecrübe cevap verebileceği nden, biz sadece problemi ortaya koymakla
yetineceğiz . Peru gibi yakın örnekler gözönüne alınırsa, Mao Çe­
tung'un 1938'de Japonlara Karşı Gerilla Savaşının Stratejik Problemleri in­
celemesi nde sistemleştird iği Çin destek üsleri sisteminin Latin Ameri­
ka'ya ulaşarak, Küba gerilla mücadelesi konusunda b u ülkelerde
mevcut kavramla üstüste bindiğini söylemek mümkündür. Yakın za­
manlarda, Monthly Review gibi a kademik çevrelere hitabeden yayım­
larda, Luis de la Puente'nin ve M I R'in"" Peru tecrübesinin bir modeli

• 1 824 de verilen Ayacucho muharebesi, Bolivar ve l spanyollara karşı sava­


şan Latin amerikalı ba ğımsızlık savaşçıları için kesin bir askeri zaferi belirtir.
•• M I R -Movimiento de l zquierda Revolucionaria.

33
gibi takdim ed ildiğini, Küba silahlı mücadele stratejisinin ve böylece
bu derginin, hareketi n m uhakkak başarısızlığını tahmin edebild iğini
görmekteyiz. Bu ilerici Amerika n dergisinin (Monthly Review ) son
sayılardan birisinde -bilgi sizlik sınırına varan böylesine bir inatçı saf­
lığa, bilmiyoruz, hainlik mi, yoksa rezalet mi demeli- Huberman ve
Sweezy' nin kalemi nden, Fide! Castro' nun stratejisinin " Dağlarda, Kü­
ba 'da olduğu gibi, Peru silahlı kuvvetlerine karşı tamkadrolu bir savaşa ka­
yıp gidecek, devrimci hareket ve gelişmenin odak noktası haline gelecek, ge­
rilla kontrolu altında, bir güvenlik bölgesi kurulması gerektirdiğini
okumaktayız. " Daha sonra yazarlar şöyle d iyorlar: "De la Puente 'nin
başlıca ilavesi, Peru 'nun çok daha büyük olması sebebiyle, bir veya iki değil,
yanm düzine yada daha fazla gerilla bölgesinin kurulmasıdır. • " Sözde bu
Küba stratejisi bir güvenlik bölgesinin kurulmasını çıkış noktası ve
gerilla grubunun ilk hedefi saymakta imiş.
Bir aydının, hele burjuva aydını olursa, herşeyden önce stratejiden
sözetmesi normald ir. Ne yazık ki, gene d e doğru yol ve tek çı kar yol,
taktik veri lerd en hareketle yavaş yavaş stratejinin tarif ve tesbitine
ulaşmaktır. Stratejinin küçümsenmesi ve taktik eksikliği, d üşünce
adamına has tatlı bir kusurdur ve bu satırları yazmakla b u kusuru
paylaştığı mızı biz de itiraf etmeliyiz. Teorik eserleri okurken kurbanı
olduğumuz sapıtmaların bir sebebi de budur. Gerçekte, taktik nite­
likte bir d izi d enemeleri n sonuçlarını, bize bazı sözde strateji k kav­
ramların katı çerçeveleri ve prensi pleri olarak sunarlar. i şte bundan,
biz de sonuçları, sa nki bir çıkış noktası gibi alınz. Devrimci bir grup
için askeri strateji herşeyden önce, politik ve sosyal şartların karışı­
mından, halkla kend isi ara sındaki ilişkiden, arazinin getirdiği tahdit­
lerd en, birbirine zıt kuvvetlerden, kendi silah varlığınd a n v.b . çıkar.
Ancak bu ayrıntıya iyice hakim olunduktan sonra ciddi planlar yapı­
labilir. Nihayet, -bu söyleyeceği miz gerilla kuvvetleri için olduğun­
dan daha doğrudur- a ksiyonda hiçbir ayrıntı yoktur, yada isterseniz,
herşey bir ayrıntı konusu d ur.
Bu taktikten yavaş yavaş onu çevreleyen ve ona tekabül eden
stratejiye tırmanma ile bütün ara dönemlerde kazanılan tecrübeler,
bir bakıma Küba Devriminin tarihidir. Bu, pratik çıraklık için iyi bir
metod olojik kuraldır. Fidel'in savaşın ta son gününe kadar en küçük
faaliyete ait en ufak somut ayrıntıya karşı gösterdiği sabırlı ve nere­
deyse tutkulu dikkat hayret vericidir. Savaş sırasındaki yazışmaları
bunu açıkça göstermekted ir; bir pusu harekatında savaşçıların mevzi­
leri, herbirine verilen merm i sayısı, gid ilecek patika, mayınların hazır­
lanması ve yerleştirilmesi, hazırlıkların teftişi v.b. Küba stratejisinden

• Monthly Review, Eylül 1966, s.14

34
sözetmeden önce, Küba gerilla hareketinin hakiki içeriği hakkında
Asi ordunun üyeleri arasında bir çeşit soruşturma yapmak en azın­
dan dürü stlük gereğidir. Bir aydın, bizim öncü yazarlanmızın duru­
munda olduğu gibi, şayet orjinal kaynaklardan bilgi elde etmekte ba­
şansızlığa uğruyorsa, bu cehaletinin belirli bir sosyal fonksiyonu
oluyor, yani aydınlatmak istediği kamuoyunu -imha kuvvetleri lehi­
ne- şaşırtmış oluyor.
Çin tecrübesinin büyük bir stratejik kıymet atfettiği gerilla üssü
yada sabit d estek üssü ilk bakışta bazı lehte şartları gerektirmekted ir:
• M u habere kolaylıklannın eksik olmasına yolaçacak derecede ge­
niş bir arazi (bu şarta Mao'nun yukarıda sözü edilen 1 938 met ninde
büyük ö nem verilmektedir:)
• Kır nüfusunun yoğunluğunun yüksek olması (oysa Peru'da kilo­
metre kareye 9 kişi düşmekted ir) .
• Dost bir ülke ile ortak bir sınırın varlığı. (Vietnam gibi dar bir
ülkede en önemli destek üssü Çin ile sınırı olan ve 1 950' den itibaren
büyük yardımları görülen Viet- Bao idi).
• Düşmanın paraşütçü kıtalan olmaması. Bu birli kler hemen bü­
tün Latin Amerika ülkelerinde ayaklanmalara karşı şok kuvvetlerini
oluşturmakta ve muhasara edilen bölgenin merkezine biryandan pa­
raşütçü birlikleri indirirken, biryandan d a bölgeyi piyade ile ku şat­
mayı, geri ile radyo teması olan küçük seyyar takip birlikleri kullana­
rak gerillacıların yerlerinin tesbit edilmesi de ihtiva eden en modern
takip ve cezalandırma metod larmı kullanmaktadır.
• Düşma n kuvvetlerinin sayıca yetersiz olması. Bu, Japonlara karşı
verilen sava ş sırasında muhakkak ki Çin'de mevcut o lan bir şarttı, fa­
kat bugün Latin Amerika'da d urum böyle değildir. Şura sını da unut­
mayalım ki, Çin kızıl ordu su, komünist subaylarıyla birlikte Kuo­
mingtang Ord usunun bütün bir tümeninin komüni stleri n saflarına
geçmesiyle daha 1 927 yılında düzenli bir ordu olarak kurulmuştu. Ja­
po n işgalinden önce bile, Çin halk kuvvetleri tamamen d üzenli birlik­
lere sahipti. Yabancı istilasından sonra sekizinci ve dördüncü Hareket
Orduları, Japonlara karşı üsler kurmuşlar, 1937'deki 40 .000 mevcutla­
rı 1 9 45'de bir milyona çıkarmışlardır. Bu suretle Çinliler en önemli
daimi üslerini koruyabilecek bir savaşı yürütebilmişlerd ir.
Bu şartlardan hiçbirisinin Latin A merika ' d a bulunmadığı gayet
açıktır. Bu yönd en, Küba denemesi ile halihazır mücadeleden çıkartı­
lacak dersler nelerd ir?
Gerilla grubu için krıtik anın, harekete girdiği an olduğunu bil­
mek için sadece gazete okuyucusu olmak yeterli d ir.
Fakir ülkelerdeki çocuklar gibi ilk aylarda ölüm nisbeti çok yük­
sek olup, bu nisbet her geçen ay azalmaktadır. Kı sa bir savaş vermek,
foco'yu henüz embriyon döneminde iken, araziye ad apte olmadan ya-
35
da mahalli halkla yakın ili şki kurmadan ve a sgari bir tecrübe kazan­
mad a n imha etmek, karşı kuvvetleri n altın kurallarıdır. Amerikalı as­
keri d anışmanların rüyalarında, paraşütçü birliklerinin gökyüzünden
yeni kurulmuş bir gerilla kampının ortasına indiğini görd üğüne bah­
se gireriz! Şükür ki bu rüya hiçdeğilse b u şekli ile gerçekleşemez.
Herhalde, tecrübeli sald ırı kuvvetleri ile gerilla kuvvetleri arasında
zaman konusunda bir yarı ş vard ır: Gerilla zaman kazanmak ister, or­
du bir an bile kaybetmek i stemez; gerilla öğrenmek ister, ötekisi öğ­
renmeye zaman bırakmamak ister. Foco mümkü n olduğu kadar erken
bulunmalı; hertürlü metcxi kullanılabilir; sessiz sızmadan, piyade ve
hava kuvvetleri nin gürültülü seferberliğine kadar; yeter ki şü pheli bir
bölge ayağa kalksın ve paniğe ka pılmış guerri llero s d aha açık bir ara­
ziye göç et si n .
Bu şartlar altında gerilla kuvveti nin sabit bir ü s s ü işgale, yad a b i r
bölged e birkaç kilometre karelik olsa b ile, bir güvenlik bölgesine d a ­
yanmaya kalkışması en iyi silah olan ha reketlilikten kendisini mah­
rum et mesi, bir harekat sahası içine hapsetmesi ve düşmana en etkili
silahlarını kullan maya fırsat hazırlamaktır. G üvenlik bölgesi fikrin i n
bir fetiş haline geti rilmiş şekli, meşhur ulaşılamaz noktalara sabit
kamplar kurulmasıd ır. Sad ece arazi nin özelliklerine bu derece dayan­
m a daima teh likelidir ve hi hayet h içbir yer ulaşılamaz değildir; oraya
ulaşanlar old uğuna göre düşman da ulaşabilir demektir. Ba şlangıçtan
itibaren Asi Ord unun uyd uğu kural, düşman sanki daima gerilla
kuvvet inin nered e old uğunu biliyormu ş ve sanki en yakın askeri ka­
rakoldan bir saldırıya uğrayacakmış gibi ha reket etmekti. Küba "da
böylece sızma ve ihanete karşı mücadele, fevkalade hareketlilik biçi­
m ini almıştı. Ka mpı terked en herkes -gönüllü yada zorla- muhtemel
bir ihanet kaynağı gibi mütalaa edildiği için ilk dönemde kam p yeri
ister istemez p;eçici i d i . 1 957 sonunda Sierra Maestra'da iki kol faali­
yette idi: 1 20 kişilik Fid el'in kolu ve bir de onun, Che'nin kumandası­
na verd i ği -d üşman şaşırt m a k için d örd ü ncü kol d iye bili nen- 40 kişi­
lik koldu. Ekim ayında Che o sırada 60 kişiye çıka n kolu ile
Hambrito Vad isinde bir üs kurmaya ka l kıştı . Daimi bir ordugah kur­
d u, fırın inşa etti, ayakkabı tamircisi ve bir hastane açtı. Eline geçirdi­
ğ i bir teksir makinası ile El Cubano Libre'nin ilk sayısını bastı ve kend i
sözlerine göre nehirden elektrik eld eet mek için pliinlar yapmaya baş­
ladı. Birkaç hafta sonra Sanchez M osquera'nın kuvvetleri üsse taarruz
etti ve savu n ması planland ığı halde üs kurtarılamadı. Asilerin sa­
vunma için yeter kuvvetleri yoktu. Che, ayağından yaralandı ve içeri­
lere doğru çekilmek zorunda kal d ı . Bu ü s kurma teşebbüsü ciddi bir
felaket le sonuçlandı, zira Fidel' in kolu yakındaydı ve Che' nin koluna
d estek olabilmişt i . Eğer tecrit ed ilmiş bir foco olsayd ı sonuç felaket
0labilird i . Sonuçta, Hombrito' nun inatla savunulması orduyu sonra-

36
dan çekilmeye mecbur etti ve üssün imhasını bir zafer haline getird i .
Ü s fikri doğruydu a m a , h e n üz zamansızdı.
Ancak 17 ay devamlı savaştan sonra 1 958 Nisanında asiler Sierra
Maestra ' nın merkezinde sağlam bir gerilla üssü kurd ular. Bütün bu
zaman içinde harekat sahası tek gerilla üssü idi ve bu sahanın hud ut­
lan ötesinde yürütülen a ralıksız taarruz Sierra Maestra'nın küçük bir
kısmını kurtarmayı başarabilmişti. Kollar yavaş yavaş a şağılara indi­
ler, akınlarını sıklaştırara k dağ sin silesine saldın kuvvetlerinin nüfu­
zuna engel oldular. Sierra'nın sakinleri artık, Batista' nın a layla n ile
guerrilleros arasındaki kerpeten içine düşmekten korkmuyorlard ı .
Bund an da a nlaşılıyor k i Sierra M aestra üssü, dışardan içeriye, çevre­
den merkeze doğru büyümüştü .
Temizlenen bu arazi parçası üzerinde sahra hastanesi, küçük el
zanaatlan sanayii, askeri tamirhaneler, radyo istasyonu, eğitim mer­
kezi ve kumanda merkezi kurulmuştu . Bu küçük üs, asilere 1 958 ge­
nel yaz taarruzuna, müsta hkem mevkilerden diren me imkanını ver­
mişti . Bu dar dağ şeridine yasla narak, asilere ait araziyi bazı kritik
noktalarda d ört kilom etre derinliğe kadar indiren d üşmanın ard ısıra
taarruzlarına karşı konulmuştu.• Kuşatma altında bile Asi Ord u ü ssü
terketmeye, d üşman çemberi ni yarmaya ve hatta gerekirse başka bir
bölgede ilk göçebe hayatına dönmeye hazırdı .
Küba'da bir gerilla üssünün kurulması, sonuca nekadar etkili
olursa olsun, asilerin bir numaralı politik ve askeri a maçlan değild i .
Bir numaralı amaç, düşman kuvvetlerinin imhası v e herşeyin üzerin­
de silah ted ariki idi. Bugü nkü Guatemala, Colombiya ve Venezuella
tecrübeleri Küba denemesinin bu yönden geçerliliğini doğrulamakta­
dır. Küba'd a sabit bir üssün işgali, gerillaların ilk taarruz harekatına
geçmeleri için vazgeçilmez bir unsur değild i . Tersi ne bilhassa uygun
bir harekat sahasına ilk göçebelik d öneminden sonra yavaş yavaş yer­
leşme ile böyle bir üssün kurulması mümkün oluyord u . llk dönemde
gerillanın üssü Fidcl'in bir tabi rine göre, gerillanın hareket etmekte
olduğu saha oluyord u . Geri lla neredeyse, üs orasıyd ı. Bu dönemde
destek üssü, gerillanın sırt çantasıdır.

P ART! VE GERiLLA

Birçok Amerikan memleketlerinde gerilla kuvvetlerine, vatansever


bir cepheye yada bir partiye dayandıklannı göstermek için kurtuluş
cephesi nin silahlı yu m ruğu adı verilmiştir. Başta a sya olmak üzere
başka yerlerde geliştirilen modellerde � kopyalanan bu tabir, Camilo

• Düşmanın taarruzu ile asilerin karşı taarruzunun hikayesi, 26 Temmuz


1958 günü Fide! tarafından radyoda anlatılmışhr.

37
Cienfuegos'un şu vecizesine aykm d üşmekted ir: A si ord u üniformalı
halktır. Somut ve farklı bir durum hakkında somut bilgi yokluğu,
eğer farklarda a n laşıl mıyorsa, bilinen bir teoriye dayansalar bile, ör­
gütle ilgili formüllerin başka bir ülkeden ithali tehlikelid ir, çünkü bir­
çok askeri hata tek bir politik hatadan doğar ve tek bir askeri hata,
başlanğıç halindeki bir foco'nun toptan imhasına malolur. Şüphe yok­
t ur ki, Latin Amerika'd aki silahlı mücadelenin attığı yanlış adımlar,
bocalamalar ve hatalı çıkı şlar altında gömülüp gitmemesi, tarihin
hoşgörüsüne borçlu kalın ması gereken bir konudur. Yanlış bir teori­
nin cezası askeri bir yenilgi, askeri bir yenilginin bed eli, yüzlerce ge­
rillanın ve halk çocuğunun boğazlanmasıdır. Fidel'in söyled iği gibi
bazı politikalar krimi noloji uzmanlığına aittir .
Gerilla grubunu stratejik v e taktik bakı mından, normal barış za­
manı organizasyonu ndan esaslı bir değişiklik yapmamış olan bir
partiye tabi kıl mak yada gerillaya sanki pa rti faaliyetlerin i n bir ko­
luymuş gibi davra nmak, sırası gelince talihsiz askeri hataların işlen­
m esine yolaçar. Bugün herkesin görüp işittiği b u hataları kısaca göz­
den geçireli m :

1) Sehre i n mek
Yumruk ne kad ar iyi silahlanmış olursa olsun, hareket etmeden
önce başa da nışmak zorund adır. Baş -yani liderlik- başşehird edir. Ne­
de olsa, ülkenin politik hayatının merkezi, öteki partileri n lid erleri,
basın, kongre, bakanlar, posta binaları, kısacası merkezi otoritenin bü­
tün organları burad a değil mi? Nihayet, sanayi proleterya sının, fabri­
kaların, send ikaların, üniversitenin, tek kelimeyle halkın hayati kuv­
vetlerinin yoğu nlaşma merkezi burası değil mi? Demokratik
merkezcilik normları -genellikle merkez yürütme kurulunun bir üyesi
olan- gerilla cephesi kuma ndanının liderleri n yaptıkları toplantılara
katılmalarını gerektirir. Eğer bir de bu yürütme orga nının üyesi de­
ğilse politik d urumlar hakkında bilgi almak için şehre, merkeze git­
m esi için daha çok sebep var demektir. Liderliği n dağlara, sık sık ya­
pıld ığı gibi özel bir temsilci gönderebileceği söylenebilir. Fakat,
savaşın gereçlerine uygun d üşmed iği zamanlar politik durumları tar­
tışmak, ad amları nın karşılaştıkları -maddi ve politik- somut sorunları
belirtmek, yardım istemek, yani kısacası unutkan bir liderliğe (öyle
bir liderlik ki savaş ve savaşın meselelerinden habersiz eski güzel
günlerin politik hayatına gömülüp gitmiş) adamlarının varlıklarını ha­
tırlatmak için gerilla komutanı, eni nde-sonunda şehre inmek zorunda
kalacaktır. Özellikle kendisine danışılmaksızın bazı örgütlerin kurul­
d uğu, bazılarının dağı ldığı zaman larda gerilla komutanı aşağıya, poli­
tikanın yapıldığı ve yönetildiği yere gitmek zorunluluğunu d uyacak­
tır. Kafanın boşluğu, yada işinin ehli olmaması yada sağırlığı arttıkça,

38
aydan daha uzaktaki bir alemin, gerilla hayatının gerçeklerini anlat­
mak için gereken zaman d a uzayacaktır. Böylece a şağıdaki ikamet
süresi artacak, yad a ölümü gözealarak tekrar tekrar inmek d urumu
ortaya çıkacaktır. Eninde sonunda gerilla lideri ya öldürülecek, ya iş­
kenceye tabi tutulacak, yad a intihar edecektir. Eğer kamuoyu zama­
nında müdahele edebilirse nadir hallerde hapse atılacaktır. Birisinde
kaçsa bile, bir diğerind e yakayı eleverecektir. Şans yada esrarengiz ta­
lih rol oynayabilir, örneğin pekala otomobil kazası olabilir.
Lat in Amerika'da halk düşmanlarının seçerek katletme politikası
uyguladıklarını unutmayalım; lid erleri öldür, gerisi kalsın. Bu meto­
dun çifte avantajı vardır: Lid erler tecrit olunuyor, ölmek istemeyen
savaşçılar bozguna uğratılıyor. Dikta rejimi ve hakim sınıf kimi öl­
d ürmesi gerektiğini (politik ve askeri liderler), kimi hapse atacağını,
yad a serbest bırakacağı nı (politikacılar), ve kimi hapisten salarak ra­
hat bırakacağını pek iyi biliyorlar. Askeri liderler içerisinde en uzla­
şılm ası imkansızı dağdaki adam lardır. Onlardan savaştan başka bir­
şey beklenmez, hepsi ezilmelid ir. Bunları d ağd a tuzağa düşürme
yada yok etme imkanı var mı? Eğer tecrübelilerse bu hemen hemen
imkansız. Diktatörün polisi ile Amerikalı akıl hocalarının (danışman­
ları n ! ) yapabilecekleri tek şey, gerekli yerleri tutarak gerilla liderleri­
nin şehre inmeleri ni beklemektir. Hastalanırlarsa gerekli tedavi için
şehre ineceklerdir. ihanete uğramış, yad a tecrit ed ilirlerse yıllanmış
politikacıları iknaya teşebbüs edeceklerd ir. "Şehir " diyor Fide!, "dev­
rimcilerin mez.andır. " Biz burada gerillaların içi nde yaşadığı şartlar ile
bir liderin başlıca görevinin cesaret ve fedakarlık örneği olma konula­
rı gözönüne alınırsa, kumandanın şehre inmesinin savaşçılar üzerin­
deki kötü et kilerini hesaba katmıyoruz bile. Bir gerilla kumandanının,
tedavi için şehre inmesi yerine bir doktor kaçırmak, yada hastanenin
yansını dağa kaldırmak daha ehvendir. Gerilla lideri politik bir top­
lantıya katılmak için şehre i nemez, gerekirse politikacılar görüşmek
ve kararlar almak için yukarıya, daha emin bir yere çıkarlar. Aksi
taktirde aşağıya bir temsilci gönderilir. Herşeyden önce gerilla şefini n
sorumlu b i r lider olarak tanınması, liderliğini yapabilmesi i ç i n kay­
nakların kendisine tahsisi hususunda istekli olunması gerekir. Bu
kaynaklar eğer kendisine tahsis ed ilmezse o kend isi alır. Bu, herşeyin
üstünde açık ve net bir stratejinin kabulünü zorunlu kılar. Belli biran­
daki sınıflararası çatışmanı n anabiçimi nedir? Dayandığı temel ne­
dir? Başlıca hedefi nedir?

39
2) Pol itik güc noksa nlığı. dağ kuvvetleri n i n loji stik ve askeri ba­
kı mlardan şehre tabi olmasına yol açar. Bu bağımlılık, gerilla kuvveti­
nin şehir lid erl iği bakı m ı ndan terked i l m esi sonucuna varır.

Gerilla kuvvetinin şehirdeki politik liderliğe bağlı kılı n ması, guer­


ril leros için pratik meseleler yaratmakla kalmaz, bu bağlılık ve aşağı­
lık kompleksinin doğmasına d a yolaça r. Herşeyi dış d ü n yadan bekle­
mek zoru ndad ı rlar; politik kad rolar, tutacakları yol, para, silah ve
hatta hareket progra mı bile d ı şa rd a n gelecekt ir. Hiçkim seye değil
kendi gücüne güven mek şeklinde i fade o lunabilecek moral ve politik
ilke kaybol ur, yavaş yava ş d ı şard a n gelecek yard ım d ü şü ile yaşa r
d uruma geli rler. Vaded ilen günde gelmesi beklenecek, beklenen
günde ya gelmeyecek yad a az gelecek sonra ertesi güne bırakılacak.
U ç ay önce talep ed ilen ikmal ma lzemesi nin gelip gelmeyeceği bekle­
nip d u rulacak; çizm eler, su geçirmez naylon örtü, cepha ne, petrol,
ilaç, el feneri . Bu şekilde pol itik lid erler baza n sırf tembellik yüzünden
kendi si lahlı mücadeleleri nin ellerini kollarını bağlamaktadırlar.

Ve bunu doğal görmek gereki r. Kentler, hele Karaip Den izi bölge­
sind eki büyük Amerikan kesiminde olanlar, Asya yad a hatta A vru­
pa'nın şehir toplulukları ile kıya slanırsa sönük kalır. Bu şehi rlerd e
oturanlar ne derece Marksist -Leni n ist olurlarsa olsunlar, bi rkaç met­
re naylon örtünün, bir kutu tüfek yağının, bir kilo tuz yad a şekerin,
bir çift çizmenin hayati önemini nasıl a nlayabilirler? işin doğrusu
bunların kıymeti nin bilinmesi için yaşa n ması gerekir. Dışardan bakı­
lınca bunlar mücadeleni n ayrı ntısı, malzeme eksikliği, işlerin teknik tara­
fı tali ve önemsiz kısmıdır. Bir burjuvanın reaksiyonu bunlard ı r ve
parti üyesi bile olsa hayatını şeh irde geçiren herkes guerrillero ile kı ­
yasla i ster istemez bu rjuvadır. Yeme, uyuma, bir yerd en d i ğerine
göçme, kı saca sı hayatta ka lma ile ilgili olarak malzemenin önem ini
takd ir edemez. Kend i ellerinizle tabiattaki ham durumund a n alıp
üretecekleriniz d ı şında hiçbir varlığın bulunmayışı ancak tecrübe ile
takd ir edilebilecek bir şeyd i r . Şehirde oturanlar t üketici olarak yaşar­
lar. Cebinde parası old uğu sü rece, günlük i htiyaçlarını karşılayabilir.
Şüphesiz cebindeki, herşeye yetmez a ma, A m erika'nın yard ımı ve
onu takibeden bozulma ile fazla sıkıntıya girmeden fazlasıda kazanı­
labilir.

Şehird eki vahşi orman o kad ar zali m değildir. insa nlar üstünlük­
leri ni ortaya koymak için birbirleriyle d id i şirler ama, yaşa mak için ar­
tık birbirleriyle kavga etmiyorla r. Hayat hakkı eşit olmamakla bera­
ber herkese verilmiş. Dükka nlarda hazır biçimde mevcu t kesilmiş et,
pişmiş ekmek, akarsu, bir çatı altı nda yağ murda n korunmuş olarak

40
nöbetçisiz u yuma i mkanı, elektriklerle aydınlatılmış sokaklar, eczane­
d e yada hastanede ilaç . Sosyal d üşüncelere daldığımız söyleniyor,
uzayan düşünce zayıflık belirtisidir. Bu ılık ortamın insanı ne derece
çocuklaştırdığını ve burjuvalaştırd ı ğını anlamak için, o ortamdan çık­
mak gerekir. Dağlardaki hayatın ilk günlerinde, bakir d enilen orma­
nın ıssızlığında yaşam en u fa k işlerle hergün d urmadan uğraşmak
d emektir. Özellikle, eski alışkanlıklarını yenmek, ılık yatağın vücut
üzerinde bıraktığı izleri -zaaflarını- sil mek için guerrillero'nun kend isi
ile savaşması gerekir. ilk aylard a yenilecek d üşman, gerillanın kendi
içindedir ve bu sava ştan herzaman galip çıkılmaz. Çoğu kampı bıra­
kır, kaçar yad a başka görev almak için şehre döner.

Pekçok foco'nun aylarca, haza n yıllarca çektiği müth i ş terked il­


mişlik duygu su şehird eki organlann gizli sabotajı, ilgisizliği yad a iha­
neti gibi sebeplerd en çok, ya şam şa rtlarınd aki -bu sebeple d e düşün­
ce ve hareketteki- büyük fa rktan i leri gelir. Başkentten yad a başka
yerlerd en gelen en i yi arkadaşlar -ö nemli görevlere verilenler, i şlerine
çok bağlı olanlar bile- objektif ihanet d iyebileceğimiz bu farkın kurbanı
olurlar. Bir gerilla grubu şehirdeki liderlik yada onun dışa rd aki tem­
silcisi ile iletişim kuran kendi burjuvazisi ile temas ediyor demektir.
Eğer böyle bir burjuvaziye ihtiyaç varsa -nefes darlığında yapay ciğe­
re ihtiyaç olduğu gibi- bu ilgi ve o rtam farkı, gözden uzak tutulma­
malıd ır. iki d ünya aynı havayı solumamaktad ır. Fide! Castro bu du­
rumla ka rşılaşmış ve en zor a nlarda yalnız kalma tehlikesini
gözealarak, ilke d ışı ittifaklara giren kendi burjuvazisini tanım amakta
kararsızlık göstermemiştir. Örneğin, Miami Paktını, 14 Aralık 1 957 ta­
rihli o hayran olu nacak mektubu ile itham etmiştir. Güd ülen burjuva­
ca politikasına karşı Asi o rd uya zaten haki m olan proleter bir ahlak
anlayışı savunulmuştur. Bu proleter a hlak anlayışı, sonradan proleter
bir politika olarak d a d evam etmiştir.

Loiistik Bağlılık: Bazı geri lla cepheleri, ba ğlı bulunduklan politik


örgütün kendilerine gönderd i kleri 200 dolarla bir yıl yaşamak duru­
munda ka lmışlardır. Aynı zaman d iliminde aynı örgüt, tecrit edilmiş
ve muharebe techizatınd an yoksun bile olsa bu gerilla cephelerinin
varlığından doğan güçten fayd ala nmak amacı ile içerd e ve dı şard a
yürüttüğü propaganda işleri, yayı mlar v e af kongreleri toplanması
için bi nlerce dolar harcamıştır. Bu ve benzeri tecrübelerden şu sonuç­
lar çıkartılabilir: Bir gerilla grubu için gıda ve eşya (sırt çantası, batta­
niye, çizme, elbise v.b.) eldeetmek için gerekirse bir araçla (bir kam ­
yonu elegeçirip sonra bırakmak şeklinde) kend i üssünden komşu
köylere baskın vermesi daha az tehlikeli ve daha emindir. Gömmek
yada saklamak suretiyle ken d i ikmal depolarını yaratarak birkaç ay

41
için hareket serbestliği kazanmak tek çıkar yoldur ... Bu baskınlar ne
kadar tehl ikeli olursa olsun, elikolu bağlı beklemekten iyidir. Şehir
teşkilatının iyi niyetine, yada yard ım imkanlarına bclbağlamak, taşı­
ma tehlikeleri, düşman kuvvetlerinin çevirme harekatı yad a başka
türlü faaliyetleri nin yaratacağı güçlükler bu beklemeyi büsbütün çe­
kilmez hale getirecekt ir. Üstelik, şehirden dağlara, d ıştan içe d oğru
yürütülen sızma veya gerilla gruplarının yeri bulma imkanı a rtmış
olacaktır.
Askeri yönden ba�lılık: Askeri harekat d ikta sınıfının tesbit ettiği
mili politik ta kvime göre tıpkı Cumhurbaşkanı yada parlamento seçi­
mi, ko ngre oturumları, resmi seyahatler gibi belli birgün içi n aylarca
önced en planlana maz. Şura sı açıktır ki, sefer planları, askeri sorunlar
üzeri nde d eri n, a yrıntılı taktik bilgisi olan politik liderler ile bu hare­
katı yürütecek lider tarafı ndan beraberce hazırlanır. Fakat bu bilgiden
yoksun pol itik bir lid er, politik bir manevraya destek olsun d iye, ya­
da burjuva rejimi üzerinde ba skı yaratmak için kendi işine geld iği gi­
bi tek başına askeri planlar düzenleyip, sonrada bu planları, müşteri­
nin ahçıya ilet mesi için emir vermesi gibi uygulanmava konulmak
üzere askeri makamlara havale edemez. Bu benzetme ne kadar gü­
lünç görül ürse görül sün, teori ile pratiğin, politik ve askeri öncülü­
ğün birbirlerinden ayrılması bu abesliklere kadar uzanmıştır ve uzan­
maktadır da.
3)Tek bir kumanda yokluğu
Bu durum genel bir harekat planının yokluğuna varır. Eldeki im­
ka nların bi rleşti rilmesi ve koord inasyonu ile temel hareket yönüne
sevki mümkün olamaz . Tek bir kumanda yokluğu devrimci kuvvetle­
ri, ateş ed eceği yön söylenmeyen topçunun, ana hücum yönü olma­
yan hücüm hattı nın d urumuna sokar: Taarruz ed enler arazide kaybo­
lur, gel işi güzel ateş eder ve boşuna ölürler. Plansızlık ile, yoğun yada
ça praz ateşe tutulacak bir bölge tespit edilmemesi ateş gücünü sıfıra

• Bu bakımdan da bugün birçok La tin Amerika ülkesinde olupbitenler Kü­


ba Devriminin tarihinde önceden anlatılmışhr. Fide) Castro"nun Asi Ordu adı­
na silah ikmalinden soru mlu şa hsa gönderdiği mektuptan şu parçanın alınması
kafi gelecektir: Sierra Maestra, 25 Nisan 1 958. Sevgili Bebo : Dışarıdan s ilah elde et­
··

mek için kendi teşkilatımızı kurmaya karar verdik. Onyedi ay sonra teşkilattan en ufak
yardım almaksızın (müstakil olarak alınan tedbirler sonucu birkaç hafta önce bazı yar­
dımlar aldık) artık kendi gayretlerimizden başka şeye güvenmek imkıinsız. 200.000 pe­
sosdan fazla harcandığı halde bize tek silah yada mermi ulaşmadı. Bir yıldan daha fazla
bir süredir Meksika 'dan beklediğimiz şeylerin çoğu şimdi düşmanın elinde. lhtiyacımız
olan silahlar oraya buraya tahsis edile edile kayboldu. Buna neden de bazı arkadaşların,
bizim açmış olduğumuz cepheyi takviye etmek yerine başka cepheler açmanın daha lü­
zumlu olduğunu düşünmeleridir."

42
düşürmüş olur. işte merkezi bir yürütme liderliği, bir politik-askeri
liderlik bulunmaması böyle bir israfa ve faydasız insan yitimine yola­
çar. Cephe'nin o lsun, Parti'nin olsun birisi askeri, öteki kanuni ve ba­
rışcı iki kolu vard ır. Peki, bu ikisin i n faaliyeti nasıl koordine ed ilecek.
Daha zoru da; örgütün iki kolu, d ağdaki gerilla ile şehirdeki yeraltı
direnmesi nasıl koordine edilecek? Ancak, doğru bir politik analiz ile
hareket edebilen ve uzun süreli rasyonel bir stratejik planı olan kendi
içinde tutarlı ve gayretli bir lider, d irekt faaliyetin bu iki cephesini
koord ine ed ebilir. Ayrıca liderin kendi güvenliği de sözkonusudur.
Eğer şehirde kalırsa politik liderlik ya imha olunacak yada dağıtıla­
caktır. Bugünkü liderler, bunu biliyorlar veya hiç değilse bundan
şüphe ed iyorlar. Ne var ki, geleneğin kuvveti, zamanla kök salmış es­
ki örgüt şekillerine sadakat, kurulu d üzeni bozarak savaşın gerektir­
d iği yeni bir mücadele biçimini benimsemeye engel olmaktadır. Bu
karşı koyma normaldir: Lenin ve Bolşevik Part isi 1 91 7 Ekimine kadar
aynı şeyle karşılaşmışlardır. Bugün bazı dikta ülkelerinde politik li­
derler belli bir anda şehri terkederek dağlara gitme ve böylece, artan
yıld ırmadan kurtulma hususunda anlaşmaya varmış olabilirler. Fakat
hergü n hareketi geri bırakırlar; hergün havada bir hükumet darbesi
korkusu vardır, bunalım gözaçıp kapayıncaya kadar belki de çözüm­
lenecektir. Da ima bir bahane vard ır. Ama bir gün a rtık geç kalınmış­
tır; polis ya hapse atar, ya öld ürür. Böylece geleneksel liderlik düşer.
Altkademeler ile öteki örgütlerd en kopuk, şimdi hapse atılmış yada
yok ed ilmiş eski liderlerin vasıflarından yoksun bir yeraltı liderliği
alelacele kurulur. Her işe nezaret ed en yeni lider, günlük yeraltı faali­
yetlerine tamamen gömülmüştür. Hiç olmazsa partiye benzer bir ku­
ruluşu ayakta tutmaktan memnun, ana kararlar al makta ted irgin, da­
ha iyi günlerin ve hep vaded ilen yardım ların umudu içinde gerilla
kuvvetlerini kendi haline terkeder. Herza man, herçeşit mücadele şek­
linden fayd alanmak için gayret sarfedilir, mücadele biçiminin birisini
asıl, ötekisini tabi olarak seçme reddedilir. Her kol bağımsız olarak
birbirine el sallayacak, hareketlerinde koord i nasyon yada bir öncelik
derecesi olmaksızın herbiri kendi sorumluluğunu taşıyacaktır. Bu yö­
nü belirsiz soyut politika, devrimci hareketi eklemleri kopuk bir kuk­
laya çevirecektir. Şavaş halinde tepedeki liderin yanlış bir hareketi zıt
yönde başka yanlış dönüşlere yolaçar. Silahlı sektörün iki kolund a,
politik liderliğin kanun çerçevesi içinde kalma gayreti, silahlı sektör­
de, şehirde kontrolsuz teröre, kırda eşkiyalığa varabilir.
a) Şehirde kontrolsuz hareket: Tek bir kumanda bulunmayınca, silah­
lı m ücadelenin aydınlık bir stratejisi olamaz. Aydınlık bir strat�ji ol­
mayınca d a hareket planı bulunmaz. Gerilla gruplarının şehirlerle
bağları kopmuştur, herbiri kendi başına hareket eder. Şehir kuvvetle­
ri ile onlara bağlı olarak hareket eden kuvvetler açık-seçik olarak Si-

43
erra'nın komutası altına ko nulmamıştır. Zaten b�nun ıçın, gerilla
kuvvetinin emir ve kom uta kanad ı ve ha reketi n itici kuvveti olduğu­
nu kabul etmek gerekir. Bunların neticeleri, hem gerillaların planlan­
nı, hem girişilen savaşın anlam ve özel liğini tehlikeye atan anarşik
hareketler olur. "Şurasını teslim etmek gerekir ki, " d iye yazıyord u
1 960'da Che Guevera, "şehirlerdeki gerilla çetesi kendiliğinden ayağa fırla­
maz ... bu çeteler daima başka bir bölgedeki şeflerin direk emri altındadır. Bu
gerilla çetesinin fonksiyonu bağımsız hareketlere girişmek değil, faaliyetlerini
tamamen sratejik planlar ile koordine etmektir. " • Şehir terörizminin kesin
bir rol oynayamayacağı, sad ece mevcut politik durum için bir tehlike
teşkil edeceği doğa ldır. Ne var ki, bu ha reket a sıl kırda yürütülen
m ücad eleye bağlı kıl ı nı rsa askeri yönden bir değeri olabilir; binlerce
d üşman askerini hareketsiz hale getirir, sald ırı mekanizmasını fabri­
kalar, köprüler elektrik santralları, d aireleri, yollan, petrol borularını,
v.b. korumak gibi pasif görevleri yürütmeye zorlar ve böylece nere­
d eyse ordunun dörtte üçü oyalanmış olur. H ükumet madem ki
hükumettir, heryerd e varlıklıların çıkarlarını korur, oysa guerri lle­
ro s'un korunacak bir d ikili ağacı bile yoktur. Gereksiz ağırlıkları bu­
lunmaz. Bu sebeple kuvvet ni sbeti tamamen aritmetik terimlerle ölçü­
lemez . Örneği n Küba 'da, Bati sta bir defada geril lalara ka rşı 50 .000
kişilik kuvvetinden ancak 1 0 .000'ini kul la nabiliyord u. Ve Asi Ordu,
ko mutanının bize a n lattığına göre, beş yüze karşı bir nisbetine ulaştı­
ğı zaman yenilemez hale gel m i ştir. Bu düşü nceyle Fide! ta ilk günden
açık strateji ortaya koymuştur. Çünkü 1 6 Temmuz hareketleri, müca­
delenin bu döneminde şehirlerde (San tiago ve Havana'da) da ğlarda­
kinden daha çok ve daha iyi orga nize ed ilmişt i . Ağırlık noktası, mil­
let ölçüsündeki hareket i n liderliğinin merkezleştiği kır gerillalannın
pekiştiri lmesi, ya n i Asi Ord u üzerinde topla nmıştı. Karaya çıktıktan
sonra fide!, Fau stino Perez"i Havana"daki hareketi orga nize etmekle
görevlend irdi ve kendisi ne, bu hareketi 20 kişiden iba ret olduğunu
bildiğimiz ( 1 957 Ocağında 20 ki şiydi) bir kuvvetin liderliği altına sok­
ma yet kisini verd i . Mevcut bütün sila hlarla Sierra Maestra'ya gönde­
rilecekti; direnişe tek bir silah bile verilmeyecekti. Bu direnişin geniş­
lik derecesi ile silaha olan hakiki ihtiyacı gözönüne alınırsa bu
direktif pek yersiz görü lebilir. Gerçekten de hareketin şehirdeki ko­
luyla çeşitli çatışmalara ve kırgınlıklara sebep olmakla beraber, en kı­
sa zamanda Sierra Maestra'daki ilk cephed e seyyar stratejik bir kuv­
vetin Asi Ordunun kurul ması ancak böyle mümkün olabildi. i şte
kurulan bu kuvvet, d ikta rejiminin kökünü kazıdı. Bütün silahlar Sier­
ra 'ya! Fidel'in Santiago'daki hareketin başında Frank Pais'e yazd ığı
mektubu n özü buyd u.

• Che Guevara, Gerilla Savaşı.

44
Frank Pais'in ölümünden sonra da Fide!, bu fikir üzerinde ısran­
nı sürdürdü. 1 1 Ağustos 1 957'de Aly'ye (Celia Sanchez) şöyle yazı­
yord u: "Günün en uygun sloganı, bütün silahlar, bütün menni/er ve bü­
tün kaynaklar Sierra 'ya olmalıdır. " Gene Aly'ye yazdığı 14 Ağustos
tarihli başka bir mektupta aynı sloganı tekrarlıyord u.
Kurtuluş hareketinin iki kanad ı arasındaki çatışma kaçınılmaz ola­
rak derinleşiyord u . iki kanat heryerde insan gücü ve kalite bakımın­
dan eş olmayan bir gelişme gösteriyor, bu d a güçlükler yaratıyord u .
Bildiğimiz gibi, dağ, burjuva v e köylü elemanlan proleterleştirir; şe­
hir, proleterleri burjuvalaştırır. Çıkacak taktik çatışma ve değerlendir­
med eki farklar, bir sınıf çatışmasını gizler ve proleteryanın çıkan pa­
radoksal gibi görü nür ama, beklenen tarafta değildir.
Küba'da bu çatışmaların h ızla çözümlenmesi mümkündü ve ikti­
dar alınır alınmaz aynı hızla sosyalizme doğru ilerlenmiştir; çünkü
Fid e! i l k günden kır proleteryasının hakimiyetini savunmuş ve bunu
elde etmiştir. Şeh rin teklif ettiği ve kabul ett ird iği birkaç hareketten
birisi, felaketle sonuçla nan ve bütün hareket üzerinde etkileri olan
Nisan 1 958 genel greviydi.
Asi Ordu kumandanlan Birinci Cephede Fide!, i kinci Cephede Ra­
ul, grevi kabul ettiler ve bütün iyi niyet ve güçleriyle hazırlanmasına
yard ı m ettiler. Neticede, "şehirde olacak işler üzerinde şehirde oturanlar
karar verir " d iye düşünüyorlard ı . Sierra, şehirdeki durumu şehirdeki­
ler kadar bilemezd i . Bu sağduyu ilkesi nedeniyle Fide!, greve karşı
çıkmad ı . Böylece de hareketin sivil kanadının sübjektivizminin kurba­
nı oldu.
Genci grevin başarısızlığı, u yuya n bir bunalımı yüzeye çıkartt ı ve
çözüm lenmesine i mkan verd i . Orgüt d üzeyi nde liderlik yeniden dü­
zenlendi ve Sierra üzerine konulan bütün ayak bağlan çözüldü. A si
Ord u yüksek kumandanlığı, hareketin milli soru m luluğunu yüklendi.
Mücad eleye sivillerin verdiği anlam tamamen reddedild i . Şehir için
gerilla hareketi, amacı, başkentte darbe için gerekli şartlan yaratan
bir semboldü. Sierra için gerilla hareketi, başka yollarla çözümlene­
meyen politik meselelere askeri bir çözüm getirebilen ve getirmek zo­
runda olan bir hareketti.
Grevd en önce Fide! şöyle yazıyord u : "Eğer Batista grevi ezmeyi ba­
şarırsa hiçbir şey çözümlenmemiş olur. Mücadeleye devam ederiz ve altı ay­
da durum daha beter olur. " ( Nasin'e mektup, 23 Mart 1 958) . Bir genel
grevi bastırmak ve ezmek için d ikta sınıfı her t ürlü araca sahipti, fa­
kat bu araçlar gerilla savaşına karşı etkisizd i . Böylece, şehirde ezilen
d evri m i kurtarmak Sierra'ya d üşüyord u . G revin başarısızlığı sonun­
da, devrimin ancak Sierra tarafınd a n kurtarılabileceğinin herkesçe
a nlaşılması üzerine liderlik sorumluluğunu Sierra'nın yüklenmesi
mantıki bir sonuçtu . Zaferden sora, konuşmalarından birisinde Fide!,

45
bu hataya sebep olan strateji çatışmalarının temelindeki sorunu ve
onu izleyen tartışmaları anlatmıştır ...
Bugün Amerikadaki deneyler d e, şehir ve dağ kuvvetleri arasında
bu gibi anlaşmazlıklar ve bölünmeler olduğunu doğrulamaktadır.
b) Kır gerillalannın parçalanması: Tek bir kumanda ve merkezi bir
l iderliğin bulunmayışı, henüz olgunlaşmamış bir d izi foco doğmasına
yolaçar. Başla ngıçta gerici ve popüler kuvvetler arasındaki eşit olma­
yan kuvvet oranı gözönüne alınırsa, bu bölün me, gerillaları saldın or­
d usundan daha da zayıf dü şürür. Ordu kuvvetini dağıtmakla gerilla­
lardan daha az etkilenir çünkü o gerilla gruplarına hepbirden değil,
birer birer sald ıracaktır. Böylece her bölgede, gerillaların tek bir foco
halinde birleşmesine oranla daha büyük bir mutlak üstünlük kazana­
caktı r. Peru denemesi bunun en açık örneğidir.
Geniş bir arazide harekatta bulunma zoru nluluğu gözönüne alına­
rak, asgari ateş gücüne sahip ufak seyyar bir kuvvetin küçük bir böl­
gede, ancak etkili sa ldırılard a bulunabileceği önesürülebilirse de,
kuvvetlerin birleştiri lmesi aleyhinde yeterli bir sebep sayılamaz.
Venezuella'da 1 962'den sonra foco' ların sayısı birdenbire arttı, fa­
ka t bu ya pay bir artışdı ve ne gerilla hareka tındaki, ne de bu ha reka­
tın taaruz kapasitesindeki gerçek büyü meye tekabül etmiyordu.
Doğruyu söylemek gerekirse -tek bir komuta yokluğunun bir se­
bep ve neticesi olan- bu zoraki büyüme gerillaları zayıflatmıştır. Belki
de bu d urum, Venezuella gerillalarının kend ilerini politik-askeri bir

• Che bu ça tışmayı şöyle açıklamaktadır: "Fide/ bir yerde açıkça şunu söyler:
Bir dewimcinin gerçeği yorumlamayı b ilmesi önemlidir. Nisan gretıine işaretle, o anda
gerçeği yorumlayamadığımızı, bu sebeple de felakete uğradığımızı anlatır. Nisan gretıi­
ne n için gidildi? 'Sierra' tıe 'Uano' dediğimiz hareketler arasında, silıihlı mücadele/er ile
ilgili kararların alınmasında çok büyük önem i olan elemanların birbirleriyle yüz seksen
derece zıt şekilde beliren bir dizi çatışma niçin meydana gelmişti? Sierra, sık sık satıaşa
tutuşmaya, satıaş arkasından sarıaş kazanmaya, silah elegeçirmeye tıe Asf Ordu temel
olmak üzere birgün ikt idarı bütünüyle elegeçirmeye hazırdı. Uano (şehir) bütün ülke­
de, sarıunma Batista diktatörlüğünü sürüp çıkaracak genel bir detırimci gretıle tepe nok­
tasına ulaşan toptan bir silahlı mücadeleye, 'sirıil' bir hükumetin ku rulmasına, yeni or­
dunun politikadan elini eteğini çekmesine taraftardı. Bu tutumlar arasındaki çatışma
derıam edip gidiyordu tıe bu gibi zamanlarda gerekli kumanda birliğini güçleştiriyordu.
Nisan grerıi, neticesinde kuşkulu olmakla beraber engel olmaya kendisini yeterli görme­
yen Sierra liderliğin in onayı tıe muhtemel tehlikelere zaman ında dikkati çeken komünist
partisinin ihtirazf kayıtları ile L/ano tarafından hazırlanmış ı:ıe emredilmişti. Derırimci
kumandanlar yardım için L/ano'ya gittiler. Unutulmaz ordu komutanımız Cami/o Ci­
enfuegos ilk defa bu münasebetle Bayamo bölgesine akın etmiş oluyordu. Fikir ayrılıkla­
rı taktik anlaşmazlıkların çok ötesindeydi. Asi Ordu, zaten ideolojik olarak proleterdi tıe
her yoksul sınıf gibi düşünüyordu; şehir ise küçük burjutıa olarak kalıyor, liderleri ara­
sında geleceğin hainlerini yetiştiriyor rıe geliştiği çetırenin etkilerini taşryordu. " (Che
Guevara, El Partido ma rxista- leninista' ya önsöz.)

46
öncü olarak kabul ettirmeleri ndeki gecikmenin ve nihayet 1 966 yılın­
d a tek bir komuta altında birleşmelerinin başlıca sebebidir. Ne olursa
olsun, -eratı eğitimden geçmemiş ve çoğunluğu ilk aylarda bertaraf
edilen- foco' ların bu başıboş ve d üzensiz dağılışı, Venezuella gerilla­
larının bir harekat planına göre faaliyette bulunmayan birleştirilmiş
bir hareket olmadığını göstermektedir. ilk taarruz d algasından ( Fal­
con, Lara, Truillo, Oriente) sağ çıkan foco'lardan hiçbirisi kendi etra­
fı nda geniş bir mücadele çemberi yaratabilecek hızda ve kuvvette ge­
lişememiştir. Böyle olu nca da yakın zamana kadar bunlardan
hiçbiri si, mevcut siyasi partilerin temsil ettikleri dağınık kuvvet mer­
kezlerine karşı önemli bir denge unsuru olamamıştır. Silahlı m ücade­
lenin ha kikaten yetkil i ve etkili tek bir liderlikten yoksun bulunuşu,
cephelerin dağılmasına ve bu dağılmalarda tek bir lid erliğe doğru
ilerlemenin gecikmesine yolaçmaktad ır.
Bu gecikme ka sıtlı olabilir; yani, tek bir liderliğin kurul masını en­
gellemek için yeni gerilla cepheleri yaratılabilir. Fakat b u d urumda
amaç etkin gerilla cephelerinin kurulması değil, zaferden sonra kul­
lanmak üzere yedek ku vvet biriktirmektir. Amaç bunları savaşa sok­
mak değil, el altında yed ek propogandacı ve politik personel bulun­
d urmaktır. Elde gerilla kuvvet inin bulunması moral güç sağlar.
insanın sesini yükseltmesi ve iktidar sahnesine çıkabilmesi m ümkün
olur. Birbirleriyle rekabet ed en kuruluşlar arasındaki çekişme, yada
kurulmuş bir öncü kuvvet karşısında küçük burjuva duygularına ka­
pılma, gerillaların dağıl masına sebep olur. Kendisine özgü şartlar
içinde Küba, tabii olarak büyüyen tek bir çekirdekten doğa n gerilla
kuvvetinin uyumlu gelişm esi ne bir örnektir. Bu çekird ek, birlikleri
bölgesel olarak doyurulamayacak ve ikmalleri sağlanamayacak duru­
ma gelince parçalanırlar. A na hücreden (Sierra M aestra'dan) d oğal
bölünme yoluyla öteki tohum taşıyıcı hücreler koparlar. llk orijinal
kol 1 20 - 1 50 ki şiye kad ar çıkar . Bu rakamdan sonra belli bir bölgenin
kaynakları tükenebilir ve birlik d üzenli olmayan savaşın yürütülebile­
ceği araziye göre çok büyü m üş olur. Bu koldan artık 45, 50 yada 60
kişilik başka kollar doğar. (Sierra Maestra'da 1 957 Temmuzund a do­
ğan ilk kol Che'nin kumanda sına verilmişti) . Bu kollar yeni cepheler
kurar ve aynı geli şme tarzıyla yeni taktik birliklerin anası olur. Şayet
bu kollardan birisi, ana kolla taktik koord inasyonun mümkün olma­
dığı uzak bir bölgeye gönderilirse, yeni kol başka bir cephe kurarak
kollar üretmeye devam eder. Raul, Sierra Maestra'dan ayrılarak 60 ki­
şi ile kuzey Oriente'ye hareket etti ve sonunda birkaç kola ayrılan
yeni bir cephe kurd u . 1 957 M artında Almeida, Santiago de Küba böl­
gesine hareket ederek so nrad an Üçüncü Cephe adını alan cepheyi
kurd u. 1 958 Ağustosunda Che, Sierra'dan inerek 1 20 kişiyle beraber
Las Villas'a gitti ve 90 eratla Pinar del Rio'da Batı Cephesini açmak

47
amacıyla Sierra'dan daha önce ayrılan Camilo Cienfuegos'un deste­
ğiyle savaşı adamakıllı kızıştırdı. Fakat Aralık ayı başında, savaşın
başdöndüren gelişmesi karşısında kesin sonucun alınabil mesi için Ca­
milo'ya, Che' n i n Las Villas'da giriştiği harekata tam bir destek sağla­
mak hed efiyle bütün bi rliklerini savaşa sokması emri verildi. Amaç,
araziyi ikiye bölerek Doğuda toplanmış Ba tista ana kuvvetleri n i imha
etmekti. Bu kolay ve basit gibi görünen küçükten büyüğe doğru ge­
lişme ta rzı nın avantajı, merkezi kumanda sisteminin bozulması ve ay­
nı zama nda ayrılan kollara kumanda ed en subaylara büyük bir taktik
serbestlik sağlamasıdır. Merkezi kumanda ne derece kuvvetli ne dere­
ce berra k ve sağlam olursa, kendisine bağlı cephelerin ve kolların ha­
reket serbestliği ve taktik esnekliği o derece büyük olur. Kaynakların
ve insan gücünün tek bir foco da toplanması, tek bir askeri doktri nin
'

mükemmelleştiril mesine ve eratın muharebe sırasında uygula malı


eği time tabi tutulmasına imkan verir. Bu seviyed e Askeri doktrin etkisi
ka nıtlanmış u fak taktik kurallarının biraraya getirilmesi demektir; kı­
talara karargahlarında, yada mola verd ikleri sırada d eğil, harekat ha­
linde iken saldırmak; d üşmanın takviye kuvvetleri ne adım adım, ya­
ni yürüyüş hattı boyunca pusular hazırlayarak saldırma k; pusud an
sonra çekilen düşman kıtalarına karşı vurucu kuvvet olarak ku llanıl­
mak üzere yedek kuvvet ayırmak; savaşçıların çoğunu ateş başlama­
dan önce silahlarını doldurmakta n alakoymak; düşmanın öncü kolu­
nu çifte pusuya d üşürerek ikiye bölmek ve i m ha etmek; uzun
menzilli elektri kli mayınları azami ölçüde kullanmak; düşmanın im­
ha sından çok silahlarının ele geçirilmesini tercih etmek; şaşırtma ha­
reketleri ile tahrik metod larında değişiklikler yapma konusunda insi­
ya tifi elde bulundu rmak, yani düşmanı belli yerlerde aynı çeşitten
ha rekete alı ştırd ıktan sonra, aynı yerde değişik bir ha reketle şaşırt­
mak; esi rleri evlerine göndermek; yaralı dü şmanlara iyi bakmak v.b.
Böylece subaylar azar azar belli bir moral, politik ve askeri eğitimden
geçirilerek günü geli nce bir bölgenin, yada cepheni n stratejik liderl i­
ği ne, faaliyetleri ni kontrol gereği duyu lmaksızın getirilebilir. Aynı
okulda hepbirlikte eğitim gören, ortak bir anlayışa ve taktik bilgiye
sahip olan subaylar politik ve askeri faa liyet planını da adım adım
öğrenmiş olurlar. Birkaç defa, herhangi bir şaşırtma hareketinin bü­
yük bir fayda sağlayacağı anlarda bile Fide!, 1 957 Mayısında Miranda
şeker merkezi yakı nında kuru lmuş olan ve felaketle sonuçlanana ben­
zer, henüz olgunlaşmamış gerilla cephelerin i n kurulmasına daima
karşı çıkmıştır.
"Canlılığımızı göstermemiz gerekiyordu, çünkü Llano tarafından ağır
darbelere maruz kaldık; Miranda Şeker Merkezinde başlayan bir cephenin
açılması için gönderilen silahlar, aralannda Faustino Perez 'in de bulunduğu
birkaç değerli lideri elinde tutsak olarak bulunduran polisin eline geçti. Fide!
48
kuvvetlerin p:ırçalanmasına karşıydı ama, Uano 'nun baskısı karşısında bo­
yun eğdi. Bu olay üzerine Fide/ 'in savunduğu tezin doğruluğu oraya çıktı,
kendimizi Sierra Maestra 'yı gerilla ordusunun genişletilmesinde ilk adım
olarak kuvvetlendirmeye verdik. . ..
c) Gelişigüzel kurulan politik cephenin yapay liderliği: Kumanda birli­
ğinden yoksunluk bir dizi denge mekanizmasının doğmasına yolaçar.
Bunlar içinde en gözde olanı da silahlı kesi min liderliği nin resmen
eline bırakılacağı bir milli cephe kurulmasıd ır.•• Kend isini kuran par­
tinin üyelerinden oluşmuş hayali bir cephenin meyd ana getirilmesi
için büyük enerji sarfedilir. Tek bir parti, bir cephe kurmaya yetmeye­
ceği için, parti hesabına yeni örgütler eklenir ve tanınmış ilerici ba­
ğı msız şa h siyetleri n peşine dü şülerek isimleri kulaktan kulağa fısılda­
nır. Silahlı m ücadeleden esirgenen büyük bir enerji ve gayret, bu ismi
var ci smi yok kuruluşa harcanır. Alışılan tepkiler.. Ardından beylik
cevap gelir: Yerleşmiş bir kuvvet etra fında belli hedefler için !?;'�rçek
ittifaklar ya pmayınız, sad ece gösterişe önem veri niz. Dış ülkelerde
muhteşem programlar ilan ed ilir a ma, içerde kimsenin bunlardan ha­
beri bile olmaz. Bu programları kaleme alanlar bugünü zerre kadar
hesaba katmad ıkları halde, geleceğe bir yön verd iklerini sanırlar.
Program, Cephe, i ttifaklar . . . Bütün bu parlak laflar dikkatleri üzerin­
de toplar ve politik bir cepheye tarihi özelliğini ve etkinliğini verebi­
lecek olan halk ord usunu faal iyete geçirme hususundaki isteksizlik
gözlerden saklanmış olur. Savaş ile propagandayı birbirine karıştır­
mamamız gerekir. Askeri politik lid erlik yokluğunun yarattığı boşlu­
ğu hiçbir yapay cephe dolduramaz . Bir bo şlukla başka bir boş l uk dol­
durulamayacağı gibi, olsa olsa boşluğun sayısı ikiye çıkmış olur.
Daha önceki bütün denemelere rağmen, kurumlar eylemin bir de­
fa daha önüne geçirilmekted ir. H arekete geçmeden önce, emekleme
dönemindeki devri mci hareketler yada üç beş kişilik küçük gruplar,
sanki bir devrim hareketi, tali birliklerin sayısı ile ölçülebilirmiş gibi,
bir Bakanlığınkinden daha karı şık ve anlaşılmaz kadrolar d üzenlen­
mekte, Emirler, Direktifler hazırlanmaktadır. Örgüt biçimleri, özden
önce gelir ve öz daima teşkilatlan mamış olarak kalır.
Bütün bunların sebebi ned ir? Bu gibi kimseler hala kendilerini es­
ki tutkularından kurtaramamışlardır. Bunlar devrimci orga nizasyo­
nun daima devrimci eylemden ö nce geld iğine inanmışlardır. Anlama­
ya çalışalım: Temelde, seçim uyutmacasına inanmışlarınkine benzer
budalaca bir idealizm vardır. Bunlar için, d ikta altında bile, seçmen

• Che Guevara, Souvenirs de la guerre revolutionnaire.


•• Guatemala'da (1 963) Frente Unido de Resistencia ile Eclgar l berra gerilla
grubu tarafından yersizliği ortaya konulan FAR'ın ilk sıralan, (daha önce sözü
edilen mektuba bakınız).

49
oylarının yarısından bir fazlasının alındığı gün, sosyalizm gelecektir.
Şu paradoksa ulaşmış oluyoruz; reformistlerin barışçı faaliyetlerin i
yöneten aynı hipotezler, farkında olmad a n silahlı mücadeleye uygu­
lanmaktadır. Durum bu olunca, yapılan hataların ceremesini gerilla
mücadelesi nin çekmesine niçin şaşmalı?
Herşeyden önce, küçükten büyüğe doğru gitmek gerekir; tersine
gitmeye çalışmak faydasızdır. En küçüğü, halk ordusunun çekirdeği
olan gerilla foco'dur. Bu çekird eği cephe yaratmaz; tersine, bu çekir­
dek gelişerek bir devri mci m illi cephenin kurulması imka n dahiline
girer. Cephe bir ku rtuluş progra mının çevresinde değil, varolan birşe­
yin etrafında yaratılır. Kitlenin büyük motorunu harekete geçirir ve bir
cephe kuru lma sına yolaçar . Zafer küçük motorların artması ile kaza­
nılır. Fid elist gerilla tecrübesi şu paradoksa işa ret etmekted ir; d evri m­
ci çekirdek ne kadar zayı f ol ursa, itti faklara o derece az rağbet etmeli­
d ir; ( Halk Ordusu ko ntrolü ele aldıkça) kuvvetlend iği ölçüde bu çeşit
ittifaklar aramalıd ır; prensiplere (yani mücad elenin sebeplerine) sad ık
ka lınmalıd ır. Bu anlayış, .silahlı çekirdeğin saflığını ve temizliğini m u­
hafaza için önesürülmüş olsa sekterce olabilir, fakat insafsız bir taar­
ruz savaşının iticigücü ve lideri olarak anlaşılan dinamik bir çekirdek
olarak kabul ed ili nce, hiç de sekterce değildir.
Kend i kurtuluşu adına bu grup hareketsiz ve tecrit ed ilmiş şek.il­
de ka lamaz. Herşeyini teh likeye atar. Patria o muerte! (Vatan yad a
ölüm ) . Ya ölecek, ya yenecek, ülkeyi ve kend isini kurtaracak. Bir ba­
kıma Asi Ordu, özellikle savaşın başlangıç döneminde, bir ilkeye da­
yanmayan gelişigüzel ittifaklara ve diktatöre karşı verilen savaşa ka­
tılmaları için başka pa rtileri n militanları ile halkın seferber ed ilmesine
daima karşı koymuştur. Sürgünd eki teşki latlara yazılmış olan ve M ia­
m i Paktını beğenmeyen m aktubu bu konuda örnek olmak üzere bir
defa daha hatırlatırız. Mektup şu cümle ile sona eriyord u : "Şerefle öl­
mek için, insanın yanında başkalarının da bulunması gerekmez. "
Bu gari p diyalektiğin gerilla kuvveti ile ordu arasınd aki ilişkiler
üzerinde yankılan olmuştu. Başla ngıçta asiler zayıfken, Fidel,
hükumet darbesi teşebbüslerine ve askeri makamlar ile temasa şid­
d etle karşı koymuştur. 26 Temmuz hareketi, lehine olsa bile, bir
hükumet darbesi Asi Ord u aleyhine olurd u . Karşıt kuvvet eksikliği
nedeniyle bir kurtuluş cuntası idareye elkoyar ve devrimci oluşumu
durd urabilird i . Semaları Sierra M aestra güçlenip de öncülüğü yava ş
yavaş halk tarafından görülmeye başlayınca, Fide! askeri makamlarla
temasa geçmek için hiçbir fırsatı kaçırmad ı . A macı darbeyi teşvik et­
m ek değildi, diktanın devrilmesini hızlandırmak ve ord u içind eki
(özellikle küçük rütbeli subaylar ile Havana'daki yüksek kumanda
heyeti arasındaki ) çelişmeleri kesinleştirmekti. Artık bir darbe yapıl­
sa bile, halkın mücadelesini rayından çıkartamazdı. Darbe gerilla

50
kuvvetlerini değil, düşman kuvvetlerini bölebilirdi ve gerilla kuvvet­
leri kendisine karşı çıkabilecek a skeri kuvvetler ile daha da şiddetle
savaşabilird i . ..
1 958 Ekiminde Fide! örgütteki bir arkadaşına şöyle yazıyordu:
"Devrimcilik hükumet darbesi sanatı değil, askeri gücün silahlı mücadele içi­
ne katılmasıdır. " (Camacho'ya yazdığı 10 Ekim 1 958 tarihli mektuptan) .
Böyle bir katılma orduya sadık kalan askerlere ihanet gibi gelebileceği
d üşü ncesiyle Fide!, bunlarla konuşmaya, kend ilerini incitmeksizin si­
lahlarını bırakmaya iknaya daima hazırdı . Konuşmayı kabul etmek,
yarı yarıya ikna olmak demekti ve gerilla kuvvetlerinin hücumları art­
tı kça, Batista'nın asi leri asker ka tili diye damgalamasına rağmen, su­
bayların, a si kumandanlığın mesajlarına olumlu cevap vermeleri de
artıyordu.
Pisikolojik savaş, eğer savaşın içinde eritilebilirse etkilidir. Askeri
baskı kısa bir süre için bile olsa hafi flctilince, karşı tara f üzerindeki po­
litik etki sidc kaybol maktadır. Askerlerin hergü n öldüğünü kendi ha­
yatları nın da d aimi bir tehlike altında bulunduğunu gören Batista or­
d usu subayları, Fidelistler ile konuşmaya ya naştılar. Karşı taraftan
gelen kon uşma isteği ni artık bir yana itemiyorlardı . Sızma ve baskı, sa­
vaştığınız, sald ırdığınız sürece faydalıdır. Bir ordunun, halk silahlı
kuvvetlerinden gelen vatan severce ve devrimci taleplere kulak verme­
si için bu kuvvetlere saygı duyması gerekir; ve bir asker, anca k korktu­
ğunu sayar. Barış sözü, ancak savaşırken edilebilir. i şte ancak bu yol­
dan barış sloganı, ayaklananlara değil ezenlere karşı kullanılabilir.
Bu sırada Fide], barış sloganını ortaya attı ve iç savaşı sona erd ir­
mek için, genci isteği dile getirdi . Aynı zamanda, sad ece Batista ile dik­
ta rejiminin bu barış yolunu tıkadığını belirtmeyi de ihmal etmed i .
B i r nokta d a h a var; düşünce v e teoriden öteye geçmeyen politik
bir cephe bir halk savaşının liderliğini yüklenemez; ancak teknik ba­
kımdan yetkin ve aynı ekonomik temel üzerinde birleşmiş bir yürüt­
me organı, yani kı sacası devrimci bir kurmay heyeti bu işi yapabilir.
Yapısı itibariyle ho mojen olmayan bir cephe sonu gelmeyen politik
tartışma ve çatışmalar ve geçici uzlaşmaların hüküm sürdüğü bir yer­
d ir. Bu cephe ancak kaçınılmaz tehlikeyle, yada düşmanla burun bu­
runa gelince birleşir ve bir varlığa kavuşur. Bu birleşme halinde bile
hcrpa rça nın faaliyeti ayndır ve aralarında bir irtibat yoktur. Zafer ka-

• Frank Pais'e yazılan 21 Temmuz 1 957 tarihli mektuptan: "Hiç acelemiz yok.
Burada, gerektiği sürece savaşacağız. Mücadelemiz ya ölümle son bulur, yada devrim
için zafere kadar sürer. Eski kaygı ve kuşkular yokoldu. Bir askeri rejim tehlikesi azalı­
yor, çünkü halkın örgütlü gücü hergün 11rt ıyor. Bir darbe olur, yada cun ta kurulursa
buradan programımızın uygulanmasını isteriz. Ve savaşa devam edersek, hiçbir cunta
karşımızda dayanamaz. "

51
zanıldıktan sonra her parça, içinde taşıdığı zıt çatışmalar ile birlikte
hareket serbestliğini tekrar elealmış olacaktır. Ne olursa olsun bir
cephe anca k sava şın d i plomatik yönetimini üzerine alabilir, hareket
liderliğini değil. Cephenin başka nı, yada d irekt i f veren organı arada­
ki uzlaşma varold ukça yaşayabilir. Cepheyi kuranlar iktidara geçmek
için, liderlere yard ımcı olabilirler ama iktidarı d evam ettirmek liderle­
re dü şen bir görevdir. Lider ise gökyüzünden i nerek sınıflı toplum­
lardan seçip beğendiği birisinin ba şına geçivermez; liderlik vasıflarını
zama nında etrafa kabul ettirerek bu sıfata layık olur.
Açıktır ki, bu çalışma yöntem inin politik bir kökeni vardır. Aksi
takd irde nered en gel miş olabilir? Moral yoksu nfuğundan mı? Mili­
tanların morali· vardır, hem de hayra n olunacak bir morali. Bu yönte­
m i n felakete sebep olduğu ülkelerde sava şın gerçek yükünü taşıyan
m i litan sosyalistlerd i . Kayı p listeleri ni incelersek hemen hemen bütün
ölüleri n (ve ha pse atıla nların) Parti üyesi old ukla rını görürüz. Ne var
ki, fed akarlık politik bir ikna yolu olmadığı gibi, şehitlikte bir delil
oluşturmamaktadır! Şehitlerin listesi uzayı p d a cesurca her hareket
bir şeh itlik ile son bulunca, bu, işleri n ya nlış yürütüldüğünü gösterir.
Bunun sebepleri ni aramak, ölen yada hapse atılan dostlara saygıları-
·
mızı sunmak derecesinde bir ahlaki ödevd ir.
Bütün bun ları n temelinde, şüp hesiz, yıpranmış, yanlışlığı ortaya
çıkmış ve fakat gene de inadını d eva m ettiren eski politik kavramlar
vardır: ( 1 ) Milli burjuvazi de dahil dört sınıfı n müttefikliği üzerine
olan eski teori ; (2) Milli demokrasi kavra mı, yani, sonradan sosyaliz­
me dönüşümü isteyecek olan kitlelerin kontrolü altında, müdahaleler­
den arınmış kapitalist üretim ili şki lerinin d eva mı; (3) Böyle bir görü­
nüş kendilerine gerçektend e cazip gelmeyen köylü tabakalarını
küçümsemek.
Bu politik teşkilatlardan çoğu, Latin A merika ülkeleri nde hüküm
süren üreti m biçi mlerinin, bu üreti m biçimleri nin bugünkü karışım la­
rının, bir üretim biçiminin ötekiler üzerinde kurd uğu hakim iyet şekil­
leri nin somut bir analizini ya pma mışlard ır bile. Oysa, sınıflar arasın­
daki ili şkileri ancak bu analizler ortaya koyabilir. Bu eksiklikler
bilinmektedir. Sosyal gerçeklerin kötülenmesi b u nların d üzeltilmesini
sa ğla maz. Zaten bizi burada ilgilend iren pratik so nuçlard ır.
Silahlı mücadele sözü kalıplaştırıldı; programlarda, kağıt üzerinde
sü rekli tekrarlandı, ama bu tekrarlar, birçok yerlerde silahlı mücade­
leyi yürütme azmi ile bu mücadeleye tekabül ed en stratejinin kesin
bir tanımının yokluğu gerçeğini gizleyemez . Strateji sözü ile ne de­
mek istiyoruz? Görev ve ödevlerin önceliklerini belirleyen birinci ve
ikinci d erecedeki sorunlar ara sındaki fark. Başıboş bir fayd acılık her­
çeşit m ücadelenin sürüp gitmesini ve arala rında bir anlaşmaya ulaş­
malarını öngörür. Bir noktada, strateji nin olumsuz bir tanımı ya pıla-

52
bilir; bazı şartlar altında, silahlı kitle mücadelesine bağlı kılınan barış­
çı kitle mücadelesi biçimleri, öncü partinin politik hareket çizgisinin
askeri stratejiye, yani partin i n silahlı organına bağlanması sonucunu
doğurmuş, parti liderliğini a skeri liderliğe bağlı hale getirmiştir. A s­
l ı nda mesele böyle değildir. Bütün laf kalabalığına rağmen, gerilla sa­
va şının aslında politik bir mücadele olduğu, bu nedenle de politik
olan ile askeri olanın zıt şeylermiş gibi karşı karşıya getirilemeyeceği
gerçeği bir defa daha unutulmu ştur.
Tekni sizm ve militarizm teri mleri, hertürlü mücadeleyi gerilla sa­
va şı ka psa mı içi ne sokmak i steyenlerle, politik hareket çizgi sini askeri
stratejiye, politik l iderliği askeri lid erliğe karşı tutanlara haksız olara k
takılmış isimler midir? Bunlar idealist geleneğin etki si altında gerçek­
ten dualist. çifte bir alemde yaşa makta, politik olanı bir tarafta, askeri
olanı öte tarafta görmekted irler. Halk sava şı, sa f teorik, saf politik bir
sü per teknik olarak düşünülen politik bir çizgiye bağlı olan ve kır
yerlerinde yürütülen bir tekniktir. idealistlerin dediği gibi, ruh bede­
ni, ba ş elleri yönetir. Söz, hareketten önce gelir. Sözün d ünyevileştiril­
miş şekilleri -konuşma, palavra, gevezelik- önde gelir ve gökyüzün­
den askeri faal iyeti yö netir . . .
Herşeyden önce, bugün Latin Amerika'da b i r politik liderlik nasıl
olur da savaşın teknik problem lerinden uzak kalabilir? Ayn ı / ,ı man­
d a askeri olmayan, sadece politik bir kad ronun bulunabilmesi de ay­
nı derecede akılalmaz bir iş. Bunu, şartlar gerektiriyor; diktaya karşı
silahlı kitle mücadelesinin kadroları mücad eleye katılan ve savaş ala­
nında liderlik güçlerini kanıtlaya nlardır. Kaç politik lider kendisini,
dünya send ikacılığı yada uluslararası demokratik örgütler gibi kend i
dertleri ne düşmüş konulard a n kopartıp da, öz halkının savaşı ile ilgi­
l i askeri meseleleri n cid d i ve somut incelemesine verebilmekted ir?
Üstel ik askeri teknik, bugü n Latin Amerika'da özel bir önem kazan­
mıştır. Çi n ve genellikle Asya ülkelerinin tersine, devrimci gü çler ile
bunları ezmeye yönelmiş m eka n i z m anın kuvveti arasındaki büyük
oransızlık ve kır bölgeleri ndeki sefaleti n halk üzerindeki etki l eri si­
lah ve tekniğin yerini halk kitlelerini ve savaşçı sayısının doldurulma­
sını engellemekted ir. Başlangıçtaki bu oransızlığı gidermek için tekni­
ğin bu sahadaki uzmanlıkl a birleşmesi gerekmekted ir. Örneğin,
mayınların, patlayıcı mad delerin, bazukaların, modern otomatik si­
lahların bu sahadaki rolleri d iğer sahalardan daha önemlid ir. En ufak
ayrıntının ve her dakikanın önemli olduğu bir pusuda, modern oto­
matik silahların kullanılması, ateşlenme planlan, ateş planlarının ko­
ordinasyonu devrimci taraftaki insan gücü eksikliğini giderebilir. Bu­
gün artık birkaç saniye içinde üç çeteci, otuz asker taşıyan bir
kamyonu imha edebiliyor; oysa eski tip silahlarla bu iş için aynı sayı­
da çeteciye ihtiyaç vard ı . Aynı sebepten dolayı bir gerilla grubunun

53
ilk amacı, silahlarını ele geçirmek için gerektiği durumlar hariç, düş­
manı yok etmek değil, silahlarını elde etmektir. Kısacası politik-askeri
liderin en ufak ayrıntısına kadar herşeyle uğraşması, herşeye gözku­
lak olması gerekir.
Sonra, şurası kanıtlan mıştır ki, d evrimci kad rolann eğitimi için sa­
vaş, gerilla tecrübesinden yoksun politik faaliyetten çok daha faydalı
olmaktadır. Bugün Latin A merika'da geleceğin liderleri gençtir ve ge­
rillalara katı lmadan önceki politik tecrübeleri sınırlıdır. Hala politik
kadroyu, askeri kadroya, politik liderliği, askeri liderliğe karşı görmek gü­
lünçtür. Saf politikacılar -hele saf kalmayı akıllarına koyanlar- silahlı
halk m ücadelesini yö netmeyi akıllarından çıkart malıdırlar. Bu işi an­
cak saf askeri kişiler ya par ve bir gerilla grubu n u yönetirken kazand ık­
ları tecrübe ile politikacılıRı da öğrenmiş olurlar. Küba denemesiyle da­
ha yakı n zamanda Venezuella, Guatemala ve öteki ülkeleri n
denemeleri gösterm iştir ki, halk -hatta küçük burjuvalar yad a köylü­
ler- geri lla sava şlarında, eğit im okullarında aynı sürede öğrend ikle­
ri nden çok daha fazlasını öğrenmektedirler. Bu gerilla sava şlarının
politik ka rakteri ne özgü bir sonuçtur. Parti içinde, sendika mücad ele­
sind e, yada milli olsun milletlerara sı olsun poli tik okull ardaki gelenek­
sel eğit ime nazara n iki katlı bir ava ntaj sağlanm aktad ır. Böyle bir po­
litik kursta (ayrıntı hariç) hiçbir askeri eğitim gösterilmez, üstelik
politik eğitimin de en iyisi olduğu n u söylemek güçtür. Örneğin Kü­
ba"da, Asi Ord u ile yeraltı faaliyeti, Devrime öncü kad rolar ile faa l
un surların b i r çekird eği ni oluşturmuştur. Bugü n b i l e b u öncülüğün
cephe hatlarında, Devri md eki en rad i kal ve sosyalistçe görüşleri sa­
vun maktadır. Politikacılann anladıkları a n lamdaki askeri kişiler için
bu çok garip bir kad c>r d eğil midir?
Gene d e bazı ülkelerde politikacılar bu gerçeği unutur görünmekte­
d i rl,.. r . Latin Ameri ka şartlan altınd a abes olan bu politikacı, asker ayrı­
mını vine d e sürd ürüyorlar. Bu konucia birk..ıç örnek verelim:
• !Jd !i bir parti l id erliği öneml i m iktard a savaşçıyı gerilla kuvve­
tinden çekiyo r ve bunları yaba ncı bir ülked eki politik kadroları n ye­
tiştirilmesine ayTılmış bir okula gönd eriyor.
• Başka bir liderl ik, askeri kadroların etrafını şehird en yeni gelme
politik komiserler ile çevirerek bunların politik gelişi mlerini d urd uru­
yor yada kGnt rol altına alıyor. Böylece, ikili bir liderlik kurulmasa bi­
le, geri lla grubunun bağrında iki tip kadro bulunmuş oluyor. Bu d u­
rum, iyi yetişmiş politik-askeri lid erlerin doğal bir şekilde ortaya
çıkmaları nı baltalıyor. Bu tutum Küba savaşı sırasında Fidel'in tutu­
m u ile ters d ü şmekted ir: Askeri kabiliyet gösterenlere politik sorumluluk­
far da veriniz .. Bu tutu m tehlikeyi gözealmaya d eğer; Ra ul, Castro,
Che Gucvera , Camilo Cicn fuegos ve bugün devrimin önd egelen bir­
çck simaları bu yolla yeti şmişlerd ir.

54
Fakat burada saklanmaması gereken bir gerçek var; liderleri bu
tarzda çalışan -yani, çekirdek halindeki orduyu d ıştan kontrol eden,
ikili bir kuruluş sürdüren, gerilla kuvvetlerinden çektiği kim seleri po­
litik eğitim için yabancı ülkelere gönderen- partiler yada teşkilatlar,
Marksist teoride bulunan ve askeri-politik arasındaki seçim i gerekti­
ren kutsallaştınlmış ilkelere dayanmaktadırlar. Bunlar üstelik, Çin ve
Vietna m'daki uzun süreli halk savaşlannda ortaya çıkan uluslararası
oluşuma göre hareket etmekted irler. Prensiplerin kötü uygulandıkla­
rı, kabahatin ilkelerde olmadığı söylenebilir. Politik bir ilkeyi teşkila­
tın özel bir biçimiyle, yada bazı partiler dahilindeki geçici d urumlarla
mı karıştınyoruz yoksa? Partinin farklılığını, iktidarı elegeçirmeden
önceki dö nemde halk ordusu üzerindeki hakimiyetini öngören kut­
sallaştınlmış bir ilkeyi, ilkenin kötü bir şekilde uygulandığı bahanesi­
ne dayanarak kötülem iş olmuyor muyuz? Yoksa bu ilke heryerde ge­
çerli değil mi?
Bu sorunu köküne inerek i nceleyelim.

55
il./ BUGÜN İÇİN ALINACAK DERS

1 . Bugün hangisi kuuuetlendirilmeli? Parti mi, yoksa halk ordusunun


çekirdeği gerillalar mı ? Zincirin sonuca etkili halkası hangisidir? Gayretin
büyüğü nereye harcanmalıdır?

Gerilla hareket inin olduğu Latin Amerika'nın öncü mil letlerinde


m i litanları bölen sorular bunlardır.
Yarın di ktaya karşı çıkacak öteki milletlerin militanları da aynı so­
runlarla ka rşılaşacak.
Bugün bu soru nlar, bir çıkmazı d i le geti riyorla r.
Bu sorunlar Marksizmin tarihinde ve genel tarihte standart ce­
vaplarla karşıland ılar. Ceva plar öylesine değişmezd i ki, sorunu bu şe­
kilde ortaya koymak bile çoğuna küfür gibi gelebilird i . Cevap şöyley­
d i : Halk ordusunun yaratıcısı ve çekirdeği olan işçi sınıfının
Partisi, hakiki halk ord usunu yaratabilir ve işçilerin çıkarına olan ikti­
darı ele alır.
Teorik Katılık: Esnekli kten yoksun bir görüşle soru n şu şeki lde or­
taya konmaktadır. Amaç, sosyal ya pıyı d eğiştirmek için orduyu imha
etmek d eğil, devlet gücünü ele geçirmektir. Burjuva devlet iktidarının
ezici organlan ile karıştırılması gerekli olan kend i üst yapısı (pol it ik,
h u kuki, anayasaya bağlı v.b.) vardır. Sorun, mevcut pol itik iktidarı
kırmak ve onu sömürülenlerin demokratik d i kta törlüğünün bir aracı
haline getirmekse, devri mci içsava ş da dahil, politik mücadeleyi yü­
rütmek, sömürülen sını fların temsilcilerine ve öncü sınıfındaki işçi sı­
n ı fına d ü şer. Böyle olunca, bir sınıfı askeri bir kuruluş değil, bir poli­
tik parti temsil eder. Proletaryayı temsil ed en b u parti, onun sınıf
ideolojisi olan Marksizm-Leninizm 'i i fade ed er. Ancak bu partinin li­
derliği sınıf çıkarlarını bilimsel olarak savu nabilir.
So syal yapının bütününe m üdahele etmek sözkonusu olunca, top­
lumu bütün karmaşıklığı içinde, herya nıyla (politik, ideolojik, ekono­
mik v.b.) ve gelişme halinde bili m sel bir incelemeye tabi tutarak bil­
mek gerekir. Bu her seviyede toptan bir mücadeleyi yürütmenin ilk
şartıdır. öteki alanlar a ra sında tek bir alanı temsil eden askeri müca­
dele, burjuva toplumuna karşı halk kuvvetlerinin bütün alanlarda gi­
ri ştiği savaşın içeriği içinde bir anlam taşıyabilir. Sosyal yapı ile mev­
cut şartların bilimsel a nlayışına. dayanan işçi partisi ancak sloganları,

56
hedefleri tesbit eder ve o an için gerekli ittifakları kurar. Kısacası,
politik içerik ile izlenecek yolu parti kararlaştırır halk ordusu sade­
ce bir uygulama aracıdır. Halk ordusunu partinin yerine koymak,
aracı amaç olarak kabul et mektir. Bu durum teknokrasiye yaraşan bir
karıştırmadır ve b u sapmaya da teknisizm ve militarizm denir.
Tarihi Katılık: Bu ilkeler şimd iye kadar, politik öncülük ile aske­
ri uygulama aracının birbi rlerinden ayrılması şeklinde ve politikanın
askeri yürütmeye tam bir üstünlüğü şeklinde çağımızın devrimci mü­
cadelelerinde başarıyla uygula nmıştır. 191 7 Ekiminde Bolşevik Kızıl
Muhafızlar, Parti A skeri Kom itesi' nin emri altınd a o da Merkez Ko­
mitesinin kontrolu altı ndayd ı . Bu örneğin yerinde olmadığı, çünkü
bir halk savaşını değil, bir şehir işçileri ayaklanmasını anlattığı söyle­
nebilir. Öyleyse, şimdi de şehir dışında başlayan ve uzun bir halk sa­
vaşını sürdüren sosyalist ülkeleri ele alalım. Askeri uygulama aracı­
nın pol itik öncülüğe bağlı tutulması d uru mu Çin ve Vietnam'da en
keskin biçimiyle görülebilir. Çin'de ( Mao Çe-Tung'un) politika silaha
yön verir ilkesinin, Parti nin orduya sağladığı uyanık liderlik ile nasıl
uygulandığını biliyoruz. V iet nam'da ise Giap şöyle yazıyor: "Ordumu­
zu kurmada ilk temel ilke, ordunun, Parti liderliği altına konulması, Parti
liderliğinin ise durmadan kuvvetlendirilmesi gereğine dayanır. Parti, ordu­
nun kurucusu, örgütleyicisi ve eğitmenidir. Ancak partinin liderli;.,'i , ordu­
nun bir sınıf çizgisini tutmasını, politik yönünü devam ettirmesini ve dev­
rimci görevini yerine getirmesini sağlar. "•
Bu ilkenin uygu lanışını Vietnam Kurtuluş Ord usundaki politik
komiserler ile Parti komitelerinde görebiliriz. Bunlar sad ece politik
yard ımcılar d eğil, askeri birliklerin fiili liderlerid ir. Yetki konusunda,
birlik kumandanları, kollektif liderlik ve kişisel sorumluluk ilkeleri
gereğince bütün kadem elere direktifler veren Parti Komitesine karşı
sorumlud ur. Giap, "ufak birlikler zayıfsa, bölükte zayıftır " d iyor. Çin'de
Parti Komitesi alay düzeyi nde etkinlik gösterir ve yedi yada dokuz
üyesi vardır. Bu parti komitesi ast birlikleri yönet ir. Takım ve bölük­
lerde Parti komitesi yoktur; fakat militanları çeşitli mangalarda görev­
lendiren politik yönetmen vard ır. ilke en üst kademede de en alt ka­
demede de uygulanır. Kurmay Heyeti, kapitalist ord ularda olduğu
gibi dört beş servise değil, iki ana kola aynlmıştır; lojistik ve politik­
askeri. Politik kol ile hareket kolunun rütbeleri eşittir. Kısa olsun d iye
sembollere başvuralım. Politik ve askeri arasındaki aynm bazı isimler
ile sembolleşmiştir: Mao Çe-tung ve Çu Teh, devrimci içsavaş ve
Uzun Yürüyüş; Ho Şi Minh ile Giap, Fransızlara karşı savaş sırasın­
da. Buraya Sovyetler Birliğine emperyalistlerin giriştikleri müdahale
savaşı sırasında Lenin ile Troçki'nin isimlerini de belki katabiliriz.

• Guerre du Peuple, armee du peuple, s. 1 23.

57
Küba'da askeri ( harekat) ve politik liderlik tek bir adamda, Fide!
Castro'da toplanmıştı . Bu, sadece önemsiz bir tesadüf müd ür, yoksa
tarihi bakımdan farklı bir d urumun belirtisi midir? Bu, bir istisna mı­
dır, yoksa temel bir sebebi mi yansıtmaktadır? Latin Amerika'd aki
bugünkü denemelere ne gibi bir ışık tutmaktadır? Bu deneyi zama­
nında çözmeli ve hazır ilkelere uymuyor d iye, tarihi suçlamamalıyız.
Daha yakınlarda Fide] diyord u ki: "Sapma ile suçlanıyorum. Marksist­
Leninist kampta bir sapık olduğum söyleniyor. Hımm! Devrimci doğruya
sahip çıkma konusunda birbirleriyle kedi kiipek gibi döğüşen sözde Marksist
kuruluşlar, bizi Küba formülünü mekanik olarak uygulamak istemekle suçlu­
yorlar, Marksist-Leninist kampta bir sapık olduğumuz için kötülüyorlar. "
Gerçek şudur ki, hazır formülleri Latin Amerika gerçeğine meka­
nik olarak uygulamak isteyenler bu Marksistlerdir, çünkü yavuz hır­
sız ev sahibini daima ba stırmak çabasındadır. Peki, Fidel Castro'nun,
sapık, sübjektif, küçükburjuva diye suçlan masına sebep olan sözleri ne­
lerdir? Fidel'in hangi patlayıcı bild irisi, hepsi d e telepati ile devrimci sa­
vaş yapma yada hiçbir prensibe bağlanmama taraflısı olan, Amerika' nın
kapitalist, Avrupa ve Asya'nın sosyalist kişilerini Küba devrimine
karşı bir koro halinde birleştiriyor?
"Ldtin A merika 'da devrimi kim yapacak? Kim ? Partili yada partisiz
halk, devrimciler! " (Fid e!) Fide! Castro açıkça, öncü süz devri m olama­
yacağını söylüyor; bu öncü mutlaka Marksist-Leninist parti değild ir,
diyor. Devrim yapmak isteyenin, bu partilerden bağımsız olarak ken­
d ilerini öncü olarak kabul ettirmeleri hakları ve ödevleridir.
Gelenekle zıt düşen doğruları yüksek sesle söylem ek cesaret işi­
dir. Öncülük = Marksist-Leninist parti, d iye bir metafizik denklem
yoktur. Sadece belli bir görev -tarih içinde öncülük- ile belli bir teşki­
lat -ya ni Marksist-Leninist parti- arasınd a d iyalektik bir bağ va rd ır.
Bu bağ tarihten önce va rolduğu gibi tarihe de dayanır. Parti ler bura­
da, yeryüzünde va rolur ve dünyamıza mahsus d iyalektiğe bağlıd ır­
lar. Doğdukları gibi ölebi lir ve başka biçimlerde yeniden doğabilirler.
Bu yeniden d oğuş, nasıl olabilir? Tarihi ö ncülük hangi biçi mde yeni­
den ortaya çıkabi lir?
Sistematik olarak ilerleyelim.
i l k soru : Bugü nkü şartlar altınd a parti ile vada pa rti siz bir devrim
olabileceğini nasıl düşünebiliriz yada söyleyebiliriz? Bu soru (dünya­
nın dört bir ya nındaki karşı-devrimcileri n işine pek gelecek) fayda­
sız, kısır anlaşmazlıkları tazelemek amacıyla değil, ikinci sorunun
cevabı kendisine bağlı bulunduğu için sorulmak zorundadır.
i kinci soru : Tari hsel öncü ne biçimde ort aya çıkabilir?
Bugünkü d ünküne dayanı r, yarınki bügünküne dayanacaktır. Bu­
günkü d urumları ile partiler soru nu bir tarih sorunudur. I3u soruna
cevap vermek için geçmişe bakma mız gerekir.

58
Bir parti, doğuş şartlarıyla, geli şmesiyle, temsil ettiği sınıf yada sı­
nıflar ittifakıyla ve içinde geliştiği çevreyle bir özellik kazanır. Parti
ve gerilla ilişkileri için geleneksel formülün uygulanmasına uygun ta­
rihsel şartları ortaya çıkart ma amacıyla zıt ·örnekleri, Çin ile Viet­
nam 'ı elealalım.
1) Çin'deki ve Vietnam'daki partiler d aha işin başında devrimci
bir iktidar kurma sorunuyla ilgiliyd iler. Bu bağ teorik olmayıp pratik­
tir ve ilk yıllarda çok acı tecrübeler şeklinde ortaya çıkmıştır. Çin Ko­
münist Partisi 1 921 'de, Sun Yat-Sen' i n burjuva devrimi -bu devrime
Kuomingtang ile ittifak halinde old uğu için katılmıştı- itibarlı old uğu
bir sırada kurulmuştu . Kuruluşu ile birlikte, önce Joffe, sonra Boro­
din'in başında bulunduğu Sovyet heyetlerinden direkt yardım gör­
m ü ştür. Borodin, Whampoa A skeri Akademi si'ndeki Çinli subayların
eğitimini organize etmiş ve M ao'nun 1 938"de söylediği gibi askeri ko­
nuları n önemlerinin kavranmasına yardı mcı olmuştur. Kurulmasın­
dan üç yıl sonra ilk devrimci sava şın ( 1 9 24-1 927), şehir ayaklanması­
nın felaketli sonuçlarıyla ve öncü bir rol oynadığı Kanton grevi ile
karşıkarşıya geldi . Bu tecrübelerden faydalandı ve Mao Çe-tung'un
önderliği altında kendi kendisini eleştiren bir anlayışa ulaşarak,
Üçüncü Enternasyonal'in kır bölgelerine çekilme ve Kuomintang ile
ilişkilerini kesme tavsiyeleri ne bile kulak asmayarak zıt bir hareket
çizgisini benimsedi.
Vietnam Komünist Partisi 1 930'da kuruldu, derhal bastırılan köy­
lü ayaklanmaları d üzenled i. iki yıl sonra Ho Şi Minh'in başkanlığı al­
tında, ilk hareket progra mını tesbit etti; kurtuluşun tek yolu silahlı
halk mücadelesidir.
"Partimiz " diyordu Giap, '" Vietnam devrimci hareketi tepe noktasın­
dayken kuruldu. Başlangıçtan beri köylüleri ayaklanmaya ve bölgelerinde bir
halk yönetimi kurmaya teşvik etti. Böylece, işin başında devrimci iktidarın
ve silahlı mücadelenin sorunlarını anladı�nı göstermiştir. "

Kısacası bu partiler, kuruluşları üzerinden daba birkaç yıl geçme­


den, herbiri kendi politik çizgisi olan, uluslararası sosyal kuvvetler­
den bağımsız ve halklarıyla sıkı ilişki içinde öncü partiler durumuna
geldiler.
2) Daha sonraki gelişm eler sırasında uluslararası çelişmeler bu
partileri -birkaç yıl önce Bolşevik_ Partilerde olduğu gibi- yabancı
emperyalizme karşı verilen halk d irenişinin başına geçirdiler. Çin'de
1 937'de Japon işgaline karşı; Vietnam'da 1 939'da gene Japonlara ve
1 945"de Fra n sız sömürgecilerine karşı. Feod alizme karşı isyan, böyle­
ce anti-emperyalist bir başkaldırma durumuna geldi ve ikinci hareket
hızını birinci hareket ten almış oldu. Sınıf mücadelesi, vatanseverlik
b içir.ı.ine girdi ve sosyalizmin kurulması mili bağımsızlığın kazanıl­
masıyla eş bir anlam kazandı. Yabancılara karşı halkın giriştiği sava-

59
şın öncüsü olan bu partiler, anayurdu n sancaktan olarak yerleştiler
ve onun ayrılmaz bir parça sı old ular.
3) Bu kurtuluş savaşın ı n şartlan, başlangıçta öğrenciler ile elit iş­
çilerden kurulmuş bazı partileri de kır bölgelerine çekilerek işgal
kuvvetleri ne karşı gerilla sava şı sü rdürmeye itti . Böylece tarım işçileri
ve küçük çifçilerle kaynaştılar. Kızıl ord u ile (Vietminh) Kurtuluş
Kuvvetleri işçi sınıfı partisinin liderliği altında, köylü ordulan haline
geldi ler. Çoğunluk sı nıfı iie öncü sınıfın ittifakı -i şçi köylü ittifakı- uy­
gulamada ba şarıl mıştı. Kom ü nist partisi, bu ittifakın sonucu ve aynı
zamanda yaratıcı kuvvet iyd i . Liderleri de öyle. Geleneksel şekilde
kongre yada komite tarafından yapay olarak atan mamıştı, zafere
ulaştırdıkları o müthiş mücadele içinde pişmiş ve bu yere yükselmiş­
lerd i . Görev görevliyi yaratır, fakat paradoksal olarak, yal nız tarihi
bireyler tarihi yapar.
A yrıntıya gi rmeden şunu söyleyebiliriz; tarihsel şartlar Latin
A merika Komünist Partilerinin çoğu za man aynı şekilde kökleşmele­
rine ya da gelişmelerine izin vermed i . Kuruluş ve gel işme şartları ile
sömürülen sınıflarla ilişkileri açı kça fa rklıdır. Herbirinin kendi tarihi
olabilir, fakat şurası kesindir ki kuruluşlanndan beri iktidan ele geçir­
me tecrübeleri Çin ve Vietnam partileri ninki gibi olmamıştır. Biçimsel
de olsa sözd e politik bağımsızlığa sahip ülkelerde kurulduklan için,
bir milli kurtu luş savaşı nı yönetme fırsatından yoksun ka lmışlar ve
bu sebeple de tarihsel şartlardan doğma bir işçi-köylü ittifakını ger­
çekleştirememişlerdir.
Tarihin bu doğal sonucu, doğma ve büyüme şartlanna uyan bir
yöneti m ve iç ya pıya sahip olmuşlardır. Ne var ki, tarihsel durumlar
değişmez değildir. Küba devrimi ile bu devrimin Latin A merika kıta­
sında harekete getird iği oluşumlar eski bakış açısını altüst etmiştir.
Devri m ci silahlı bir mücadele, nerede olursa olsun, barış zamanı uy­
gula malarında temelden bir değişikliği gerektirir. Bilind iği gibi savaş,
özel usul ve metod larla politikanın bir devamıdır. Silahlı bir devrim
m ücad elesinin lid erliği, yeni bir çeşit liderliği, yeni bir organizasyon
m etod unu ve liderliğin olsun m ilitanların olsun yeni bir fizik ve ideo­
lojik tutum içine girmeleri ni gerektirir.
Yani, yeni bir tip liderlik. Gerilla savaşının, hertürlü tehlikenin bü­
tün soru mluluğunu kabul ed en bir lider ile dıştan değil içten yönetil­
diği açıkça ortaya konulmuş bulunuyor. Böyle bir sava şın geliştiği ül­
kede, örgüt liderlerinin çoğu, şehirleri bırakarak gerilla ordusuna
katılmak zorundadır. Bu herşeyden önce, politik liderlerin ha­
yatlarını emniyet altına alan bir güvenlik tedbiridir. Latin Amerika
partilerinden birisi bu kararı almış bulunmaktadır. Aynı parti merkez
yürüt me kurulunun Yaşlı üyelerinden çoğunun yerine, savaşa yada
şehirlerde yeraltı mücadelesine d oğrudan doğruya katılmış gençleri

60
getirmiştir. Parti bir yandan yeniden kurulurken bir yandan da genç­
leştirilmektedir.
Si lahlı mücadelenin günün bir numaralı konusu olduğu Latin
Amerika ülkelerinde, biyoloji ile ideoloji arasında sıkı bir bağ vard ır.
Bu ilişki ne denli saçma yada şaşırtıcı görünürse görünsün, sonuç
üzerinde kesi n etkisi olan bir ögedir. Şehir hayatına alışkın, başka
şartlar ve a maçlara göre bir kalıba girmiş yaşlı bir kimse ne dağ ha­
yatına, ne de şehirdeki yeraltı faaliyetine kolay kolay adapte olama­
yacaktır. Moral faktöre -kanaatlere- ilaveten fiziki elverişlilik gerilla
savaşı için en gerekli öged ir. Moral ve fiziki faktör elele gider. Baş­
langıçta mükemmel bir Marksist eğitime mutlaka ihtiyaç yoktur. Mili­
tanlığı sabit bile olsa -üstelik devrimci eğitimden de geçmiş bulunsa­
yaşlı bir insan ne yazık ki, özellikle ilk safhadaki gerilla hayatına uya­
mayacaktır. Fiziki uygunluk, aranan öteki va sıflardan ö nce gelmekte­
d ir. Bu, teorik bakımdan önemsiz bir nokta gibi gelir ama, zaten teo­
ri, silahlı mücadele hakkı nda pek az şey bilmekted ir.
Yeni bir örgüt: Pa rtinin, tarihsel görevine uyan etkil i bir yö netim
organı haline getirilmesi, milli, bölgesel ve mahali seviye krdL'ki her
çeşit kongrelerden, kon feranslardan hazırlık oturumlarından, toplan­
tılardan, komisyonlardan, sekreterliklerden, kısacası bürokrasi enflas­
yonundan ku rta rılmasıyla mümkündür. Olağanüstü hallerde ve aske­
ri bakımdan organize bir düşman karşısında bu mekanizma en iyi
ihtima lle engelleyici, en kötü ihtimalle büyük bir felaketi davet edici
nitelikted ir. Fidel'in sözü nü ettiği derin düşüncelere dalma kusurunun
sebebi, merkezi d üşey metodların engelleyicisidir. Oysa bu metodlar
ile birli kte, tali grupların taktik bağımsızlıkları askeri harekat ın başa­
rıyla yürütülmesi için elzemdir.
Bu yeniden kurulma, parti içi demokrasinin geçici olarak kald ırıl­
masını, demokratik merkezcilik ilkelerinin gene geçici olarak lağve­
dilmesini gerekti rir. Yen i d u rumda parti disiplini, a skeri disiplin hali­
ni alır. içinde bulunulan durum analiz ed ild ikten sonra, demokratik
merkezcilik bir hareket çizgisi tcsbitine ve bir kurmay heyeti seçilme­
sine yardımcı olur ve artık seçi len hareket çizgisinin uygulanması
içi n kaldırılır. Tabi birl i kler kendi yollarına gider ve yeraltı çalışması­
nın geleneksel kuralları gereğince liderlik ile temasları nı asgariye in­
dird iler. Kabul edilmiş olan genci hareket çizgi sinin izlenmesi yolun­
da kendilerine tanınan insiyatifi en geniş ölçüde kullanırlar.
Yeni ideolojik refleksler: Bazı tutumlar objektif bir sava ş şartlan al­
tında artık yersiz olmaktadır: Bütün bir politik çizgiyi, düşman sı­
nıflar yad a aynı burjuva sosyal sınıf içinde çıkarları fa rklı sınıflar ara­
sındaki mevcut çelişmelere dayandırma; bunun sonucu, burjuvanın
şu yada bu kesimi ile ittifak peşinde koşma ve neticed e daima hakim
sınıfların karlı çıkacağı politik pazarlıklara, seçim m anevra larına gir-

61
me; yavaş yava ş partinin yaşamasını Devrimden daha kutsal bir hale
sokan, devrimci prensip ve çıkarlara aldırmaksızın her ne pahasına
o lursa olsun birliğin muhafazası; geçmişin mirası olan mevki hırsı ve
bununla birlikte güvensizlik, bencillik ve sekterlik.
B!itista" ya karşı girişilen mücadele sırasında Che Guevera partili
arkadaşlarına şöyle diyord u : " işkence ve savaşa gık demeden dayanabile­
cek kadrolar yetiştiriyorsunuz da, bir makinalı tüfek yuvasını ele geçirebile­
cek bir kadro yetiştiremiyorsunuz. " Bu sözler herşeyden önce politik bir
kıymetlend irmedir. Bu, cesaretin yerine korka klığın yada bir ideoloji
yerine başka bir ideolojinin konulması değil, bir cesaret şekli yerine
bir başkasının, bir aksiyon örneği yerine bir d i ğerinin konulmasıdır.
Yani, bir militandan ba şka çeşit a ksiyonlar ve kend i sinir sisteminden
farklı cevaplar talep etmeye kadar vara n ve kişinin koyd uğu prensip­
leri sonuna kadar göt ürmesini öngören bir d avranışı kabul etmekte­
d ir.•
Şimdi artık ikinci soruyu sorabi liriz.
Bu aksili kleri n nasıl üstesinden gelinebilir? Bu partiler hangi şart­
lar altında gerilla savaşı da dahil öncülük görevini yerine getirebilir­
ler? Kendi politik çalışmaları dışında başka bir eğitim tarihsel bakı m­
dan gerekli midir? Gelecekle ilgili bu sorulara karşılık verebilmek
için, geçmişe değil bugüne bakmalıyız . Kısacası, sorun şöyle kon malı­
dır:
2 . Ö ncü bir parti nasıl oluşur? Bugün Latin A merika 'da mevcut şartlar
altında Parti, halk ordusu yaratabilir mi, yoksa öncü yaratmak halk ordusu­
na mı düşer? Bunlardan hangisi, hangisinin çekirdeğidir?

Ellerinde olmaya n sebeplerden dolayı Latin Amerikan Komünist


Partilerinden çoğu 30-40 sene önce ya nlış bir çıkış yaparak, karmaşık
bir durum yaratmı şlard ır. Ne var ki, partiler sınıf mücadelesinin araç­
larından başka bir şey değildir. Aracın a maca hizmet etmed iği yerler­
de, sınıf mücadelesi d urmalı mı, yoksa yeni bir araç mı ya pılmalı?••
Çocukça bir soru; çünkü buna kimse karar verecek d urumda değildir.

• Bu sözlerimizi biraz açıklayalım Devrimci olmak için Partide olmanın


yettiğine inanma devri artık geçmiştir. Devrimci olmak için an ti-Parti olmanın
gerektiğini sa vunanlann ters, hırslı ve kısır tutumlarına bir son verme zamanı
da gelmiştir. Bu iki tutum da aynı kapıya çıkar. Parti manyaklığı (Parti dışında
devrim olmaz) anti-Parti manyaklığında (Parti ile devrim olamaz) kendi yansı­
yan yüzünü görür; her ikisi de miskinliğe vanr. Bugün Latin Amerika 'da bir
devrimci, parti ile olan resmi ilişkileri ile -yani ya Pa rtiden yana, yada Partiye
karşı olması ile- tanınmaz. Devrimcinin değeri tıpkı Parti gibi yaptığı iş ile ölçü­
lür.
•• Bizim analizlerimiz, iktidar için ciddi bir mücadele yokluğunun politik
kuruluşlan böylesine gerilimlere itmediği ülkelere uygulanamaz.

62
Bugü n özellikle Latin Amerika'da sınıf m ücadelesi saptınlabilir, yıp­
ratılabilir ama durd urulamaz. Halk elinde ne varsa onunla kendi ö n­
cülerini yaratmaktadır ve devrimcilerin görevi bu gelişmeyi hızlan­
dırmaktır. Fakat kesin olara k neyi geliştirmeli?
Bugün şurada burada enteresan tersliklere tanık olmaktayız. Che
Guevera, gerilla hareketinin ne tekbaşına bir amaç, ne de tantanalı bir
macera olmadığını, bir amaca -politik iktidann ele geçirilmesi amacı­
na- yönelmiş bir araç olduğunu yazmaktadır. Fakat gelin görün ki,
gerilla kuvvetleri çeşit çeşit amaçlara hizmet etmekted ir; burjuva
hükü metleri üzerinde bir çeşit baskı; politik at cambazlığında bir fak­
tör; ihtiyaç halinde önesürülecek bir koz . . . i şte bazı liderlerin gerilla
hareketine yükledikleri ödevler. Devrimci yöntem reformcu amaçlar
için kullanılmaktad ır.*
Bu gidişin sonu neye vard ı? Bir süre bekleyen gerillalar, dışarıdan
em poze ed ilen bu hedeflerd en yüz çevirdiler ve politik liderliklerini
kend i ellerine aldılar. Kend isiyle uyuşabilmek için gerilla kuvveti po­
litik bir liderlik olarak kuruld u ve çelişmelerini bu şekilde çözümle­
yerek askeri bakımdan gelişmeye başladı. Şurası gözden uzak tutul­
mamalıdır ki, hiçbir gerilla hareketi yeni bir parti kurmaya
kalkışmadı, tersine safları ndaki d o ktrinci yada partici bölünmeleri or­
tadan kaldırmaya çalıştı. Birleştirici faktör, savaş ve savaşın getirdiği
hedeflerd i. Gerilla hareketi, artık politik görevler haline gelmiş bulu­
nan en acil askeri görevler etrafında bir birlik yaratmasıyla başlar.
Guerrilleros içinde temsil olunan partili partisiz bütün elemanlar, bu
birliğin içindedir. En kesin politik aynm, Silahlı Kurtuluş Kuvvetleri­
ne bağlı bir gerilla birliğine üye bulunmaktır. Böylece bu küçük or­
du, büyüd ükçe ve zaferlerini kazand ıkça, bütün partiler arasında bir
birlik yaratır. En sonund a geleceğin Halk Ordusu, teorik bakımdan
kend isinin bir aleti duru m und a bulunacağı partiyi doğurur; ve bu
parti ordudur.
Küba Devrimi de aynı bu paradoksla karşılaşmadı mı? i ktidarı el­
de etmenin herzamanki aracı olan partinin, iktidann kazanılmasın­
dan sonra geliştiği, bir içburukluğu ile söylend i . Fakat hayır, parti za­
ten embriyon halinde, Asi Ord u biçiminde vardı. Başkomutanı Fide),
ta 1 959 yılı başında, gayri resmi parti lideriydi. Yabancı bir gazeteci
Küba'da birgün parti liderlerini sırtlannda savaş elbiseleri ile görünce
şaşırmıştı . Ona göre savaş elbisesi ile tabanca, Devrimin anıları ara­
sındaydı ve şimdi artık göstermelik d iye giyiniliyordu. Zavallı adam !
Bunda hiçbir göstermece yoktu; gözlerinin önündeki manzara devri­
min tarihi ve büyük bir ihtimalle Amerika'nın gelecekteki tarihiydi.

• Bak: El Ca iman Barbudo'da Fernandez Y Zanetti'nin yazdıkları Politica Y


Guerri/las maka lesi, No. 8, Havana.

63
Tıpkı sosyalizmin adı devrime resmen bir yıllık sosyalist uygula­
madan sonra uygulan d ığı gibi, partinin adı d a emekçi partisi ünifor­
ma içinde üç yaşını dold urd uktan sonra kullanılmaya başland ı .
Küba'da Vietnam'da olduğunun aksine, p a rt i halk ord usunun di­
rektif veren çekirdeği değildi. Pa rtiyi meydana getiren çekirdek Asi
Orduyd u . lik parti liderleri 26 Temmuz 1 953'de Moncad a'da doğmuş­
tu. Parti devri mle ya şıttı; 26 Temmuz 1 957'de 14 yaşına basmıştı.
Moncada hem A si Ord unun, hem parti nin döl yatağıyd ı . Bu çekir­
dek etra fında ve bu çekirdeğin politik-askeri bir liderliği bulunması
sebebiyle öteki politik kuvvetler etrafı nda toplanabildi ve hem tabanı­
nı, hem de ba şını gerilla ordusundan gelme siliıh arkad aşlannın
oluşturduğu bugünün Küba Komünist Partisi kurulabild i .
Latin Amerika devrimi i l e b u devrimin öncüsü Küba Devri mi
böylece devrimci tecrübeye kesin bir katkıda bulunmuş old u .
Belli şartlar altında politik ve askeri organlar ayrı ayn olmayıp, çekirde­
ği gerilla ordusu olan bu halk ordusundan ibaret tek bir organik bütünü teş­
kil ederler. Öncü parti, gerilla foco biçiminde zaten mevcuttur. Gerilla kuv­
veti, embriyon halinde bulunan partidir.
Bu, Küba d evriminin getirdiği sarsıcı bir yeniliktir.
Ve gerçek bir katkıd ır. Bazıları bunu, ilerisi için herhangi bir özel­
lik taşımayan, o günkü istisnai d urumun ve şartların bir neticesi sa­
yabi lirler. Ta m tersi ne, kıtadaki silahlı mücadelenin öncülüğünü ya­
pan ül kelerdeki yeni gelişmeler bunu hem doğruluyor, hem de
kuvvetlendiriyor. Asi Küba Ord usunun ideolojisi, Marksist olmad ığı
halde, yeni gerilla ku mandasının ideolojisi açıkça böyled ir ve amaç
ed indikleri devrim de sosyalist bir devrimdir. Tuttu kları yolun bu
denli açık ve ka ra rları nın kesin olması sebebiyle, mevcut öncü pa rti­
lerden bir yerde ayrılmak zorunda kalmışlar ve m uhtemel bir anlaş­
ma zemini olarak kend i politik ve organizasyon fikirlerini, ya G uate­
mala'da olduğu gibi güzellikle, yada Venezuellada old uğu gibi zorla
kabul ettirme yolunu tutmuşlardır. Kısacası, her iki d uru mda da pol i­
tik partilere organik bağlılığa bir son verilmiş ve gücünü yitirmiş po­
litik öncülerin yerine geçilmiştir. Başka bir d eyişle Küba Devri minin
başlangıç noktasına gelinmiştir. Böylece devrimci teori ile devrimci
pratik arasınd a birkaç onyıl süren ayrılık sona ermiştir. Bu birliği,
kendi politik liderliğini bizzat kendi ellerind e bulund u ran gerilla ha­
reketi temsil ed er. Bu bir avuç insan için, "ölüm yada zafer dışında bir
tercih bulunmadığı gibi, çoğu zaman zaferin bir hayal olmasına karşılık,
ölüm binlerce defa daha gerçek bir kavramdır. " (Che) Bu insa nlar ölebilir,
ama yerine yenileri geçer. Tehlikeyi gözeal mak gerek. Teori ile pra ti­
ğin birliği bir kaçınılmazlık değil, bir savaştır ve hiçbir savaş peşinen
kaza nılamaz. Bu birliğe burada ula şılamazsa hiçbir yerde ulaşılamaz.
Bir geri lla kuvveti şayet topyekun bir politik savaşın peşindeyse gö-

64
rev ve iktidar bölüşülmesine uzun zaman gözyumamaz. Che Gueva­
ra birlik fikrin i o derece ileri götürmektedir ki, Amerika'da ayaklan­
ma m ücadelesini yöneten askeri ve politik liderlerin mümkünse tek
bir kisi olmasını tekl if etmekted ir. Bu, Fide!' d e olduğu gibi tek bir kişi
yada kollektif olabilir; fakat asıl önemli olan taraf, liderlik, askeri ve
politik birlikte homojen olmalıd ır. Meslekten askerler, halk savaşı sü­
recinde politik liderler olabilirler (örneğin, yaşasaydı Luis Turcios
böyle olabilirdi) . Militan politik liderler, savaşarak savaş sanatını öğ­
renir ve askeri lider olabilir. (örneğin Douglas Bravo). Her ne olursa
olsun, bu işin üstesinden gelecek insan ol maları gerekir. Bir gerilla
kuvveti, politik bir öncü olamazsa, askeri seviyede de gelişemez. Kendi
hareket çizgi sini kendisi çizmcdikçe, bir politik baskı grubu, yad a
aracı olarak kaldıkça, faaliyetleri kı smi olarak başarılı olsa bile, yaptı­
ğı zaman i srahndan başka birşey değildir. l nsiyatifi nasıl ele alabilir?
Manevi bütünlüğünü hangi temel üzerine kuracaktır? Halkı n bütün
eğilim ve enerjisine katalizörlük etmesine izin vermek su retiyle direk­
tif veren bir kuvvet olmasına meyd an vermekle çek ileri gi tmiş olma­
yacak mıyız? Gerilla hareketi kitle mücadelesinin en radikal şekli ol­
duğu için, askeri zafere ulaşabilmesi için sömürülen sınıfların
çoğunluğunu politik bakımdan etra fında topla mak zoru ndadır. Hallan
aktif ve organize katılımı olmaksızın zafer imka nsızd ır. Çünkü genel
bir grev, yad a diktatöre karşı şehirlerdeki genel bir ayaklanma, bu
reji me son da rbeyi indirecek, -so n anda bir hükümet darbesi, yeni
bir cunta, seçimler gibi- son manevralarını boşa çıkaridGı ktır.
Fakat bu son noktaya ulaşmak amacıyla, dağ kuvve derinin her çe­
şit mücad eleyi koord ine etmek, milislerle düzenli kuvvetkrin faali­
yetlerini ahenkleştirmek, şehir gerillalarının g,•ril erde giriştiği sabotaj­
ları, ana gerilla grubunun yürüttüğü hareka tla birleştirmek için uzun
ve sabırlı bir gayret sarfctmesi gerekmeyecek midir? Ve silahlı müca­
delenin ötesinde, ülkenin sivil hayat ında gitgide daha fazla bir rol oy­
namak için bir çaba gösteril meyecek m idir? Bütün bunlardan, gerilla
kuvvetlerinin emrinde bir radyo vericisinin bulunmasının önemi be­
lirmiş olur. Radyo, harekat sahası dışında oturan halkla, ka rargahın
günlük ilişkisini kurmaya yarayacaktır ve yön leri kolayca öğrenebile­
cekt ir.
Küba'da 1 958'de yayına ba şlayan Radio Rebelde, sık�ık Fide! ta­
rafından kullanılmış ve Asi Ordu Genelkurmayının devrimci hareke­
tinin direktif veren organı olduğunu doğrulamıştır. Gitgide katolik­
lerden komünistlere kad ar herkes, güvenilir haber almak, ne
yapılacağını ve harekatın nerelerde geçtiğini bilmek için Sierra 'ya bakmış­
lard ır. Devrimci metodlar ile hedefler rad ikalleştikçe halkta radikal­
leşmiştir.
Batista kaçtıktan sonra Fide! ba şkentte h ükümet darbesi için girişi-

65
len manevraları rad yo ile gözden düşürmüş ve hakim sınıfı son daki­
kada son kozlarından mahrum bırakarak nihai zaferi pekiştirmiştir.
Zaferden önce bile, bugün gerilla zaferi veren bütün ülkelerd e uygu­
lanan hükümet san sürünü askeri harekat üzerine bilgiler vermek yo­
luyla etki siz hale getirmiştir. Radyo aracı lığıyla ancak gerilla, doğru
haberleri halka ulaştırabilir. Bunun için de Rad io Rebeld e'nin uygula­
dığı ilkeleri benimsemesi gerekir: Yanlış haber yayınlamamak, yenil­
gileri gizlememek, za ferleri olduğundan büyük göstermemek. Kı saca­
sı, radyo, gerilla hareketinde bir nitelik d eğişmesi meyd ana getirir.
Bugün bazı parti lid erlerinin, gerilla hareketi nin bu propaganda ama­
cını kullanm alarına üstükapalı yada açık bir şekilde karşı çıkmaları­
nın içyüzü böylece açığa çıkmış olur.
Küçük motorun kitleleri n büyük motorunu harekete geçirebilmesi
için, ha lkı n gerillayı kenq ilerinin tek yoru mcusu ve rehberi gibi gör­
meleri gerekir. Bunun başarılamad ığı yerlerde halkın gücü parçalara
bölünmüş ve zayıfla mış olaca ktı r. H alkta bu güveni uyandırabilmek
için geri llalar politik ve askeri otoritenin bütün görevlerini yüklenme­
lidir. Lati n Amerika'da halk savaşını sonuna kadar izlemek ve gerek­
tiğinde düzenli bir ordu durumuna gelerek bir harekat ve mevzi sa­
vaşı na başlamak isteyen her gerilla hareketi, liderliğin temel
elema nlarının askeri kumandada bulunduğu rakipsiz politik bir öncü
olmak zo rundadır.
Bu sapma nasıl haklı gösterilebilir? Gerilla hareketi, bu politik so­
rumluluğu, tek ba şına yüklenme hakkın ı nereden almaktad ır.
i ste cevap: Başarılması mümkün tek sınıf ittifakı; iktidarı ele alabi­
lecek ve yürütebilecek, ortak hedefleri sosyalizm olan ittifak, işçiler
ile köylüler arasındaki itti faktır. Geri lla ordusu politik liderliğin ge­
rektird iği sorumluluğu yüklenmekle kendi sınıf niteliğine uygun bir
harekette bulunmakta ve geleceğin tehlikelerine göğüs germekted ir.
Halk iktid arının zaferden sonra yozlaştırı l mayacağını, ancak o gara nti
eder. Kend i kurtulu şu sırasında politik liderliği üzerine almazsa, sa­
vaş bit ince bu liderliği artık bir daha alamaz. E mperyalistlerin gerekli
desteği ile burjuvazi hiç şüphesiz bu d urumdan yararlanacaktır. içer­
deki mücahitler ile ülke d ışındaki hükü metler a rasındaki görev taksi­
m i sebebiyle Cezayir'in bugün karşılaştığı güçlüklere bir gözatmamız
yeter. Sosyalist bir öncü parti yokluğunda askeri ve politik görevlerin
ayrı lmasından doğan tehlikelere, bund a n iyi örnek buluna maz. Yeni
toplumun tarihsel unsurlarını devrimci iç sava ş kuvvetlendirmekte­
dir. Lenin son notlarında şöyle d iyor: "içsavaş, işçi sınıfı ile köylüleri bi­
raraya kaynattı; yenilmez bir gücün garantisi budur. " •

• 1922 Aralığında toplanan Rus Sovyetleri Onuncu Kongresi'nde yapacağı


konuşmanın taslağı.

66
işçiler, köylüler ve ayd ınlar, ilk defa dağlarda karşılaşıyor. Kay­
naşmalan başlangıçta kolay deği l . Heryerde sınıflara bölünme old uğu
gibi gerilla kampında bile böyle bir bölünme ortaya çıkabilir. Köylü­
ler, hele Kızılderili soyundansalar, biraraya toplanır ve aralarında
kend i d illerini (Quechua yada Ca kchiquel) konuşurlar. ötekiler, yani
okur-yazar takımı hemen bir çevre kurar. Güvensizlik, çekingenlik ve
adetler, liderleri n örnek olaca kları yorulmak bilmez bir politik çalış­
ma ile yavaş yavaş ortad an kald ırılmalıdır. Herkesin birbirinden öğ­
reneceği birşey vardır. Hepsinin aynı hayat şartlanna uyma zorunda
oluşu ve aynı davaya katıl ma ları sebebiyle birbirlerine alışmaları
mü mkün o lacaktır. Birarada bulunma, savaşlar, beraberce çekilen sı­
kıntılar dostluk kuvveti nde bir birliğin doğmasına yardımcı olur. Ü s­
telik, gerilla hayatı nın ilk kanunu kimsenin bir başına hayatta kala­
mayacağıdır. Grubun çıka rı herkesin, herkesin çıkan grubundur.
Ya şama ve yen me hepbirlikte; yaşama, hepbirlikte yenmed ir. Tek bir
savaşçı bile, yürüyen bir kolun gerisinde kalsa bütün kol u n hızına ve
güven liğine etkili olacaktır. Ardınız düşman; arkadaşınızı ne geride
bırakabil irsiniz, ne de eve gönderebilirsiniz. Bu durumda onun yükü­
nü paylaşmak kend isine yolboyunca yard ım etmek herkese d ü şer. Bu
şartlar altınd a sınıf bencilliği uzun zaman dayanamaz. Küçük burjuva
pisikolojisi, yaz güneşi gören kar gibi erir ve kend isiyle birlikte o sını­
fın ideolojisinide eritir. Böyle bir karşılaşma böyle bir ittifa k, başka
nerede kurulabilir? Bir gerilla grubunun benimseyeceği tek hareket
çizgisi bu kitle çizgisid ir. Bu çizgi onların desteği ve hergü nkü teması
ile yaşayabilir. Bürokratik yüreksizliğe yer yoktur. Geleceğin sosyalist
lideri ve kad roları içi n bu en iyi eğitim şekl i değil mi?
Devrimciler, d evrimci içsavaşı yaratırlar; fakat daha geniş ölçüde,
devrimci içsavaş, devrimcileri yaratır.
Lenin şöyle yazar: "/çsavaş egitir ı1e sertleştirir. (Denikin ve ötekiler
iyi öğretmendir; herşeyi iyi öğrettıler; en iyi militanlarımız ordudaydı). "
En iyi öğretmen, ha lk sava şında yüzyüze gelinen d ü şmandır. Ça­
lışma ve çıraklık gereklidir, fakat muhakkak gerekli değildir. Akade­
mik eğitim görmüş kad ro yoktur. Devrimci kadrolar, ortak muharebe
tecrübelerinden uzak teorik okullarda yetiştirilmez. Tersini düşün­
mek, Batı avrupal ı için hoşgörülebilir bir saflık, başkaları için a ffedil­
mez bir budalalıktır.
Gerilla grubunun politik liderliği yüklenme yada böyle bir liderli­
ği kurma sorumluluğu ilk kurtarılmış bölgeyi organize ed erken, daha
da açıkça kendini gösterir. Geleceğin devrimci tedbirleri (Oriente'd e
ikinci cephe'de olduğu gibi) bu bölgede denenir; tanm reformu, köy­
lü kongreleri, vergi sa lımı, devrimci mahkemeler, ortak hayatın d i sip­
lini gibi . Kurtanlmış bölge, geleceğin devleti için bir prototi p ve ör­
nek, idarecileri d evletin gelecekteki liderleri için model olur. Böyle bir

67
sosyalist provayı silahlı halk kuvvetlerinden başka ki m ya pabilir? i ş­
çi-köylü ittifakı, çoğu zaman gerilla kumanda kadrosunun büyük bir
kısmı nın devşirildiği burjuva kökenli bir devri mci gru p ile irtibat ha­
lindedir. Sosyal sınıfların kutuplaşması sebebiyle, artık bu eğilim
azalma kla beraber tamamen ortadan ka lkm ış değildir.
Sınırlı bile olsa sömürgeleştirilmiş ülkelerde eşdeğerini alma ya sa­
sı işte budur. Sınırl ı büyüklükte, yada reformcu bir sendika aristokra­
sisinin etkisi altındaki işçi sınıfını, tecrit edilmiş ve aşağılanmış bir
köylü kesi mi, burjuva köken li de olsa, politik lid erliğe kabul ed er.
Köylüleri uyand ıran ve harekete getiren bir m ücadele sırasında ikti­
dar adayı ola rak geçici bir delegasyon ortaya çıkar.* Bu tarihsel göre­
vi üzerine almak ve geçici sü re için kend bine d ü şen bu görevi gas­
petmiş olmamak için, bu ilerici küçük burjuvazi, Amikar Cabral'ın
sözleriyle, "halkının en derin arzularını sezebilen devrimciler olmaları sebe­
biyle yeniden dünyaya gelmek için sınıf olarak intaluır etmelidir. " Bu inti­
har için en uygun 7.aman ve yer geri lla harekatı sırasında geril laların
yanıdır. Burada şehirlerci en gelen küçük gruplar dağ gerçekleri ile
ilk defa karşılaşırlar, çevreye yava ş yavaş alışırlar ve halkın arzulan­
nı an l ıı m a ya ba şlarlar. Llf ebeliğini bir ya na iterek, bu arzuları hare­
ketlerinin rehberi haline getirirler. Bu d eri değiştirme, bu yeniden
doğma bir gerilla ordusundan daha iyi nered e olabilir?
Politika kelimesi, burada, ete kem iğe bürünür. Devri mci, idea l for­
mülleri n bulan ıklığınd an sıyrılır ve günışığında gerçek bir varlık ka­
zanır. Bu dirilme insanı şaşırtır. Çin'de, Vietnam'da, Küba'da ve baş­
ka yerlerde bu canlanmaya tanık olanlar hayretleri ni gizleyemiyorlar.

"Canlara ca n katan ruh, elbirliği ile en iyiye ulaşma arzusu, daha iyi
olan günlere inanc, hiç eksiksiz ve hergün de ge liş mekte. Bun/an duyar, söz­
lerin, soyut çekiciliğine kapıl ırdık, fakat şimdi içinde yaşıyoruz, bütün du­
yumlarımız ile algılıyoruz onu . Gerçekt en eşsiz bir şey. Onun inanılmaz ge­
lişmesini bizim küçük dünyamı:: Sierra 'da gördük. Çoğu zaman belirsiz bir
anlamda kull.. '7ı/an luılk kelimesi burada, yaşayan, olağanüstü ve gözkamaş­
tırıcı bir gerçek oluyor. Şimdı artık halhn kim olduğunu biliyorum; heryer­
de etrafı mızı çeviren o yenilmez kuvvette görüyorum onları. Otuz kırk kişi­
lik çeteler halinde ellerinde fenerleri, sırtları nda 30 kiloluk yükleriyle bize
yiyecek getirmek için sabahın ikisinde üçünde çamurlu yamaçlardan iniyor­
lar. Bun/an böylesine fevkalade organize eden kim ? Bu kadar büyük kabili­
yeti, azmi, cesareti ve fedakarlığı nereden elde etmişler? Kimse bilmiyor.
Bu, hemen hemen bir sır! Kendi başlarına ve birdenbire örgütleniyorlar. Tek

• Bu kon uda bak: El Caiman Barbudo dergisinde Rachid'in yazdığı Terccr


Mundo e ldeologia başlıklı maka le. No.2 (Havana)

68
adım atmaya halleri kalmamış yorgun hayvanlar oldukları yere yığılınca,
heryandan insanlar fışkırıyor ve yükleri taşıyorlar. Kuvvet, bunları yene­
mez. Hepsini, son köylüye kadar öldürmek gerek, bu da imkansız. Diktatö­
rün gücü buna yetmez. Halk da bunu biliyor ve her geçen gün kuvvetine gi­
derek güveniyor . ...
Birarad a i şleyen bütün bu faktörler, bazı fotoğraflardan pek renkli
görünen ve aptallığımız sebebiyle sadece kılık-kıyafetleri ile uzun sa­
kallarının etkisi altınd a kaldığımız acayi p bir çeteye şekil verdi . Bun­
lar zamanımızın militanları; şehitleri değil, dövüşçüleri . Ne bir maki­
nanın yaratıkları, ne de sahi pleri; b u aşamada sadece kendileri birer
makina. Saldırga n insa nlar, hele geri çekilirken .. Kararlı ve soru mlu,
herbiri bu silahlı mücadeleni n anlam ve a macını, sırtlarında hergün
kend ileri gibi aynı yükü taşıdığını görd ükleri, yürüyüşte aynı ayak­
kabı vurgunundan ve susuzl uktan acı çeken ve kend ileri gibi birer
savaşçı olan lid erlerinden öğren mi şler. Rousseauvari bu imaja bı kkın
insa n gül ü mseyecektir. Fakat şurasını işaret etmemiz gerekir ki, bun­
ları buraya, dağa sürükleyen ne tabiat aşkıd ı r ne de mutluluk bulma
u m udu; onları buraya tarihsel bir zo runluluk itmi ştir. iktid ar şehird e
ele geçiri lir ve elde tutulur, fakat sömürülenleri iktida ra götüren yol
dağdan geçmek zorundadır. Özelliği sertlik olan savaş ve askeri di­
siplin Social Contract (Topl um Sözleşmesi) için bilin meyen birşey ol­
d uğunu bura d a hatırlatmaya gerek var mı? Bu d isipl in gerilla için
d üzenli ord udan da gerekl idir. Geri lla gruplarından bazıla rı, öncü ro­
lünü üzerlerine almadan yokolm uşlard ır.
Büyük tehli kelere gebe b u çeşit bir mücadeled e ilk emc>kl cme dö­
neminde sözkonusu yenilgiler normaldir. önemlerini tı u ı ı.i n Lltin
Amerika -Venezuella, Guatemala, Colombiya- ülkelerine ka bul ettiren
öteki gruplar, artık yerleşmi şler ve ileriye doğru adım atmaktadırlar.
işte bu gibi ülkelerde bugün, tarih yürüyüş halinde. Yarın bunlara
başka ülkeler kat ılacak ve ö ncülük rolünde onların yerini a l acaklar­
dır. Şura s ı bilmem farked ildi m i, hemen hemen bütün bu gerilla ha­
reketlerinin ne siyasi komi serleri var, ne de bunu i stiyorlar. Savaşçıla­
rın çoğu sosyalistler arasından geliyor . Bunlar, siyasi komi ser
sistemini benimsemeyen ilk sosyalist gerilla kuvvetleri . Bu sistemin

• Fide! Castro'nun 21 Hazira n 1 957de Sierra Maestra 'dan Frank Pa is'e yaz­
dığı son mektuptan alınmıştır. Bugün, Turcios'un, Douglas Bravo'nun, Camilo
Torres'in ve öteki gerilla liderlerinin mektuplarında gene a ynı hayranlık ifadele­
ri görülmektedir. Tabii bu köylü desteğinin hemen kolaylıkla kazanıldığı anla­
mına gelmez. Fakat bir defa kaza nıldı mı, mucizeler yarahr. Fide! bu mektubu
Sierra'ya çıkışının sekizinci a yında ve birkaç defa köylü ihanetinden kaçtıktan
sonra yazmıştır.

69
Latin Amerika gerçeğine uymad ığı görülüyor. Eğer bütün bu söyle­
dikleri miz bir anlal!l taşıyorsa politik işlerd e uzma nlaşmış bir insanın
bu yokluğu, askeri işlerde uzmanlaşmış kim seni n yokluğu nu doğru­
la maktad ır. Halkın ordusu, kendi kend isinin politik otoritesid ir. Gu­
errilleros birbiri nden ayrıl maz bu iki rol ü de oyna maktad ır. Kom u­
tanları, sava şçı lar için politik eğitimci leri; politik eğitimcileri
komutanlarıdır.
Simdi Ö zetleyelim: Bu d urumun teori k ve tarihi yeniliğini iyice an­
lamamak silahlı m ücadelenin tam göbeğinde tehlikeli hatalara yol
açar. Mevcu t partiyi, geri lla kuvvetleriyle birlikte büyüyen yeni tip
partiden farklı ve ona ü stün sa nmak mantıken şu i ki tutuma çıka r:
1) Gerilla kuvveti partiye bağlı kılınmalı. Siyasi ko mi ser sistemi bu
bağlı kı lmanın bir sonucu d u r. Ya ni, gerilla ord usu kend i sini yönet­
meye yeterli sayılm ıyor, dı şarıdan güdülme gereği duyuluyor. Dev­
rimci yön, eskiden mevcut öncü içindeki bir liderden öğrenilecek de­
m ekt ir ki, bu varsayı m maalesef bugü n kü gerçeğe uymuyor.
2) Gerilla kuvveti partiyi taklit etmeli. Diğer bir deyimle halk ordu­
su, geleneksel parti modeline göre kurulmalıdır. Organizmanın fo nk­
siyonu yaratabileceği inancı ile örgütlenme konularını, harekat görev­
leri nin üzerine çıkartan bu sistemfrı bir etkisini daha önce görmüştük.
Başka bir netice, hücre toplantılarını taklit ed en savaşçı toplantıla­
rında görülür. Bu Demokra tist metod, parla mento, sosyalist demok­
ra si için de a ynı şeyd ir. Ta mamen yabancı bir metod un tutturul ması
gayretinin ötesi nde tehlikeli bir oyundur da. Sava şçılar arasında poli­
tik ve ideolojik tartı şmalar için toplantılar ya pılmasını teşvi k etmek
doğald ır. Fa kat, askeri ve d i siplin sa halarında açık ve sağlam hü­
kümleri olması gerekli kumandanlara ait kararlar vard ır. Her adımda
toplantı ya pmak, sava şçıları n hem kumand ana hem de kend ilerine
olan güvenlerinin kaybolmasına yolaçar. Bilinçli disiplin gevşer, bir­
likler arasında ahenksizlik ve zıtlaşmalar ba şgösterir ve askeri gücün
önemli bir kı smı ziya n edilmiş olur.
lspanya'daki savaşın hikayesinden öğreniyoruz ki, Cumhuri­
yetçi askerler, verilen emirleri bazan savaşın en kızıştığı sırada tartışı­
yorlarmış. Bir mevziye sald ırmayı yada geri çekilmeyi reddediyor,
d üşman ateşi altında taktik sorunlar üzeri nde toplantılar yapıyorlar­
mış. ispanya iç savaşının sonunu çok iyi biliyoruz. Küba'da, sava şın
başında arasıra benimsenen bu metod, si lahı kazara ateşlenen ve bir
arkadaşının ölümüne sebep olan etrafının saygısını kazanmış bir yüz­
başının neredeyse hayatına malolan bir halk mahkemesi vesilisiyle,
gerilla grubundan silah terkederek kaçmalara yolaçm ıştır. Buna ben­
zer pekçok örnek sayılabilir.
Yeni duru mlar, yeni metod ları gerekti rir. Yani, gerek hatalı, ge­
rekse eskimiş olması sebebiyle, yeni öze uygun düşmeyecek ola n ha-

70
reket biçimlerini benimsemeye karşı kendimizi korumalıyız. Başlan­
gıçta ortaya a tt ığımız çıkmazı, şimdi artık çözebiliriz. Uzun sürede
Amerika'nın bazı bölgeleri d iyalektik sebeplerden dolayı, öncü bir
parti ile bir halk ordusu arasında bir seçme yapmak ihtiyacında de­
ğildir. Bugün için tarihsel temele dayanan bir görev sırası vard ır. Halk
ordusu, partinin çekirdegi olacaktır; parti, halk ordusunun degil. Gerilla
kuvveti çekirdek halinde politik öncüdür, bu çekirdeğin gelişmesiyle
gerçek parti meydana gelir.
işte bu yüzden politik öncünün gelişmesi için, gerilla kuvvetinin
gelişm esi şarttır.
Gene işte bu yüzden, bugünkü d uru mda, bütün dikkatler mevcut
partilerin kuvvetlenmesi yada yeni partilerin yaratılması üzerinde degil, ge­
rilla savaşının geliştirilmesi üzerinde toplanmalıdır.
Ayaklanma ve başkaldırma faaliyeti bugün bir numaralı politik faali­
yettir.

71
III. / GELECEK İÇİN BAZI SONUÇLAR

Burada n, bir hareket çizgisi çizilebilir.


Burada n, Küba devri m i n beni msemekle bir a n tereddüt etmed iği
tarihsel bir sorumluluk çıkartılabilir.
Che Gu evera bir defa daha ayakla nma işine giriştiği za man, Küba
Devri m inin lideri Fide! Castro'nun temsi lcisi olduğu hareket çizgisi­
nin sonuçlarını uluslararası bir düzeyd e kabul et miştir.
Che Guevera ' n ı n yen iden geri lla ha reketinin başına geçişini, bu ha­
reketin politik ve askeri liderliğini birarada elealması şekl inde yorumla­
mak hiç de yan lış olmayacaktır.
Küba'nın Lat in Amerika devri mci ha reketlerine bu katkısının ge­
nel sonuçlarını bugün artık herkes özetleyebi lir.
1) Pol itik foco'ların değil, askeri foco'lann kurulma sı, gelecek için
kesin sonuçlar veren ilk adımd ır. Pratik sonuçlan bakımından kritik
olan bu ayrım basit bir ayrı mın çok ötesindedir. Askeri foco ile poli­
tik foco arasında, sadece bir ö ncel i k ya da sonuç üzeri nde et kili olmak
bakımından fark yoktur: Bu fark, önce klasik kurallara uygu n olarak
Marksist-Leninist yada milliyetçi politik bir cephe kurarak bir ayak­
lanma cephesi açılmasının hazırla nabileceği ni sananlar başta olmak
üzere, herkes tarafından iyice anlaşılmalıdır.
Hayır! Bu yeni bir diyalektik görev konusudur. Şematik olarak an lat­
mak için, askeri foco'dan politik ha rekete geçi l mesi gerekt iğini söyle­
yebiliriz. Bu, aslında politik olan silahlı mücadelenin doğal bir geniş­
lemesidir. Fakat çok isti snai olarak saf politik bir hareketten askeri bir
foco'ya geçilebilir. Burjuvazi kend i a razisinde yenilemez. Silahlı müca­
dele şartlarının bulunduğu çoğu ül kelerd e askeri bir foco'dan politik
bir foco' ya geçmek mümkünd ür, fakat ters yönde hareket etmek he­
men hemen i m kansızdır.
Şu klasik sözler hep tekrarlanır: Yeni bir devrimci örgüt sahneye
çıkar, kend isine bir isim ya pmak ve böylece silahlı mücadele şartları­
n ı hazırlamak için bir süre normal politik faaliyete katılacaktır. Fakat,
yağma yok, normal faa liyetlerinin alanı haline gelen bu politik haya­
tın çarkına çok geçmeden kapılıp gidecektir. Birkaç üye, birkaç ey­
lemci devşirir, ilk kongresini yapar, bir gazete ve birkaç bülten ba sar.
A rdından yüzlerce yıl lık kongre, bin lerce politik gösteri, ilk uluslarara­
s ı temaslar, dış ül kelere delege gönderilmesi (mübarek, katılınacak ne

72
de çok kongre vard ı r ! . . ) , öteki kuruluşlarda daimi temsil ve halkla
ilişkilerin sağla nması. Bilanço sonucu hep olumludur; görevliler göre­
vini yerine getirmiş, matbaaalar basmış, delegeler seyahat etmiş,
uluslararası dostluk a rt m ı ş, lid erlerin işleri başlarından aşmış; kısaca­
sı makina sürekli çalışmıştır. Masrafın maşallahı var! Örgüt kuvvetle­
niyor.
Mücadele tasanları yavaş yavaş tozlanıyor, önce birkaç ay, sonra
birkaç yıl erteleniyor. Zaman geçiyor, bazı şeyler d eğişiyor ve çatış­
maya girişmek bir tür saygısızlık, bir çeşit macera, henü/. o l gunlaş­
mamış bir iş gibi görünm eye başlıyor. Sabn taşan ve hesap sormaya
başlayan militanların yatıştırılması da lazım; küçük bir askeri kadro
hazırlanıyor; yüksek liderliğin yü rüttüğü bu faaliyet kulaktan kulağa
fı sıldanıyor. Militanlar arasında bir umut doğuvor. Ne yazık ki, za­
man henüz erken ve arada bilinmeyen faktörler var . Bir anda silahlı
mücad eleye girişmenin, örgüt ün kutsal birliğini bozacağı nı, yasallığı­
nı sabote edeceğini ve lid erleri n hayatlarını tehlikeye atacağı nı mili­
tanlarında takd ir etmeleri gerek.
Kısacası, artık politik kurtuluş, bir amaç olup çıkmıştır. llkönce,
öncü bir parti olarak sağlamca yerleşene kadar beklemek gerektiği
için, sila hlı mücad eleye geçmeyecektir. Oysa, silahlı m ücadele d ışında
hiçbir şey, partinin öncü olara k kabul ed ilmesini sağlaya n ı .ı vJ caktır.
Bu kısır çember, yıllaryılı devri mci mücadelenin başına bela olmuş­
tur.
Bütün bunların sonucu şunu söyleyebiliriz ki, mevcut politik ku­
rulu şları n kan da marla rına mikrop kıncı ilaçların şırınga ed ilmesi
faydasızdır. Fırsatçı cerahata engel olmak şöyle dursun hem artacak,
hem şidd etlenecektir. Bazı politik yada ideolojik mücadeleleri n, açık
polemikleri n d i kta idaresine karşı girişilecek kesin sonuçlu kitle mü­
cadelesini geciktirdiği i spatla nmış bir gerçektir. Bir tane daha politik
foco ya ratmak, zaten seferber olanı seferber etmektir. Birkaç militan
ile bir avuç eski lider bir partiden ötekine geçmiş olacak, aynı meslek
içinde bazı ince ayarla malar ya pılacak fakat mücadelenin seviyesinde
bir yükselme olmayacaktır. Hatta böylece seviye daha da d üşecektir
çünkü mücadele gerçek bir temele dayanmayacak -milli gerçekler ba­
kım ından zaten böyle bir temele dayand ırılmamıştır- kişi sel dediko­
d ulara, çekememezli klere, kı rgı nlıklara dayanacaktır. Bu değişiklikler,
olupbitenden habersiz olan işçileri ve köylüleri zaten ilgi lend irmeye­
cek ve yönetici sınıfın kı lını bile kıpırdatmasına sebep olmayacaktır.
Olsa olsa iltihabı n yayılmasını önleyici tedbirler alacaklard ır. Baş­
kentte hepsi de yasalara uygun bol bol kongreler, konferanslar, bül­
tenler, afişler vardır. Bu sırada aynı ülkelerde, aynı hükümetler sessiz
fakat etkili olarak çalışmakta olanları anlamaya devam edeceklerdir.

73
Yeni aşılar, ü slerd e, kitleler seviyesinde, bunlara ulaşabilecekleri
gerçek alternatif hedefler tekli f ed ilerek ya pılmalıdır. i şte o zaman
m evcut politik liderlik d eğişecektir. Latin A merika ülkeleri nin çoğun­
da sila hlı mücadele başladığı yad a başlamak üzere olduğu zamanlar­
da, devrimi saklandığı ddikten çıkarmak, a kademik gevezelik seviye­
sinden ku rtarmak, profesyonel gezginci laf ebeleri nin dilinden çekip
almak mümkün olmaktadır. Felsefi bir d eyişle, Küba Devri minden
beri belli bir problematik yokol muştur. Yani, soru nları, muhtemel bü­
tün ka rşılıkları ka psayacak şekilde ortaya koymaktan vazgeçilmiştir.
Zaten değiştirilmesi gerekli olanlar ceva plar d eğil, sorunların kendisi­
dir. Bu Marksist-Leninist bölünmeler, yada partiler, burjuvazinin koy­
duğu problematikler dahilinde çalışmaktad ırlar; bunu d eğişti recekleri
yerd e, iyice yerleşmesine yard ı m et mişlerd ir. Sözde problemlerin
içinde boğu l m u şlar, fırsatçı problematik'in suçorta klığını yapm ışlard ır.
Sol ku ruluşlard a ö ncelik yada makam çeki şmeleri, seçim sırasında
cepheler kurma, sendika manevra ları, kendi üyeleri ne karşı şantaj
hep bu sahte problematik'in sonuçla rıdır. Buna da politika yapmak d e­
niliyor. Bunlard a n kurtulmanın tek yolu, içinde yaşanılan havanın ve
çevrenin deği şmesi ile mü mkündür.
Yeni politik kuruluşlar -Küba Devriminden beri kurulan bütün
Marksist-Leninist partiler yada gruplar- hepsi d e revizyonistlerin sabo­
te ettikleri silahlı mücad eleyi hızlandırmak a macıyla kuruld ukları nı
iddia et m işlerd ir. Hedeflerine varamadıkları gibi, emekçilerin öncülü­
ğü rolünün tek sah ipleri olmak idd iasını haklı göstermek için bu ku­
ruluşlar, nered e varsa silahlı mücadeleleri sabote etmekle son bul­
muşlardır. Propogandaları uygulama cesaretini gösterenleri itham
ederken, kend ilerini ili şkilerini kestikleri partilerin (sözde hasımları
olan fakat aslında aynı oyunu oynayan ortaklarının) lid erleri ile aynı
tara fta bulmuşlard ı r . Eğer Latin Amerika'ya özgü bir hesap varsa,
böl menin, çarpm aya eşit olduğunu söyleyebiliriz. Bu yalancı alterna­
tif, karşı çı ktığını idida ettiği kötülüğü arttırmaktadır. Kend ilerin i
özell ikle Ç i n modeline göre kurd uklarını söyleyen kuruluş y a d a par­
tileri n ba şarısızlıklarını incelemek çok sıkıcı ve uzun bir iş olacaktır.
Kuru luşun ilk safhalarında, programları ile vaad leri yüzünden sa mi­
mi ve kararlı militanları çekmeyi başarmaktadı rlar. Çok geçmeden ça­
lışma metod ları, politik çizgi lerinin şamatacı hrsatçılığı, kendi res­
mi tutumlarının silahlı mücadeleyi sinsice sabote etmesi, devri mcileri
ve özelli kle gençleri bunlardan uzaklaştırmaktadır.• Ard ından kend i­
lerini başka bir politik teşkilatla boğuşur bu lmaktadırlar.

• 1 965'de Peru'nun pro-Çin k omünist Partisi'nin (Bandcra Roja) gençlik ko­


lu partiden ayrılarak FALN'ı kurmuşlardır. Böylece za yıflayan parti sonradan
birkaç dar gruba bölünmüştür. Aynı şeyler başka yerlerde de olmuştur.

74
Söylemesi acı ama, bazı ülkelerd e, silahlı mücadele için cid d i ha­
zırlıkların ortasındaki devrimci gruplar, içlerinden çıktıkları bu Mark­
sist-Leninist partilerden çektiklerin i kendilerini ezmekle görevli ma­
kam la rd a n çekmemekted irler. Bu gruplar, uluslararası polemiğin
sonucu olarak Komünist partiler içind eki bölünmelerin yanlış sorun­
lar üzerinde olduğunu, biryanda d evrimci marksistler ile öteyanda
geri kalanın toplandığı asıl tarih sel bölünmenin ba şka bir cinsten ol­
d uğunu ve başka bir alemde cereyan ettiğini anlamışlardır.
Böyle olunca bölücülüğü kötülemek, bir politik liderliği yada ide­
olojik tutumu bir di ğerine karşı tutmak d eğil, bir metodu, bir devrim­
ci m ücadele biçimini, kısır, eksiksiz ve önesürdüğü hedeflere zıt ol­
duğu için kötülemektedir. Yani, hem çıkmaz sokağı göstermek, hem
kestirm e yola işaret etmekt ir. Amerika'da silahlı politik öncülüğün
bulunduğu yerlerde, artık devrimle sözlü-id eolojik ili şki kurmaya ya­
da polemiklere giriş meye yer yoktur. Yeni bir zemin üzerinde, yeni
soru nlarla karşıkarşıyayız. Em peryalizme fiilen karşı koyulan heryer­
d e, bölünen gruplar yeniden biraraya gel mekte, devrimciler halk sa­
vaşına bağlanan metod ve amaçlar üzeri nde birleşmektedir. Gelin bi­
raz d a sosyoloji yapalım. Böyle bölünmüş gruplara, öncülere, faal
gerilla hareketinin bulunduğu ü lkelerde- Venezuella"da, Guatema­
la"da, Colombiya'da- rastla nmamaktad ır. Bu ülkelerin gerilla hareket­
leri, savu nucuları, moral ve politik id ealleri olarak Küba Devrimine
bakmaktad ırlar. Bu gruplara, silahlı mücadelenin tarihin gündeminde
bulunduğu ülkelerde -Peru, Bolivya, Brezi lya v.b- ra stlanmaktadır.
Bunlar silahlı mücadeleden uzak, belirli bir devri mci öncünün faa li­
yette olmad ığı ülkelerde bir dereceye kadar va rlık göstermekted ir.
Başka bir deyişle, bu Marksist Leninist grupların öncüleri, bulundukla­
rı ü l kenin devrimci durumlarıyla ters orantılıdır. Sınırlı başanlarını
tutarlı devrimci olmalanna değil, ora d a mevcut duruma borçludur­
lar.•

• Ha yalimizi zorlayarak Çin taraflısı bir grubun, Guatemala'da, yada Vene­


zuella'da etra fına 50 ka dar budalayı topladığını farzetsek bile bunlar iki hafta
bile dayanamazlar. Colombiya'lı yada Guatemala 'lı guerrillero ile Santiago ya­
da Montevideo'lu Çin taraflısı kimseler arasında ortak bir dil yoktur.Tesadüfen
biraraya gelince, birbirlerinin konuşmasını bile anla yamıyorlar. Aşağı-yukan
aynı olaya Afrika 'da da rastlanabilir. Böylece bir paradoks ile karşıkarşıya bu­
lunuyoruz:• an ti-revizyonist teşkilatlann bu biçimleri, teorik bakımdan Avru­
pa'da daha uygun bir atmosfer bulmaktadır; burada epeyce samimi ve tutarlı
Marksist-Leninist'i biraraya getirebilmektedirler. Fırtına merkezleri ve devrimci
öncüleri Çin'li arkadaşlannın ilham ettiği örgüt ve propoganda biçimlerinden
uzakla şmaktadırlar. Buna karşılık Avrupalı militanlar arasında ve politik ba­
kımdan sakin bölgelerde, daha uygun bir zemin bulmaktadırlar.

75
işte bundan, gayret ve kaynakları saf pol itik, saf ideolojik cep­
helere yöneltmekten kaçınmak enerjinin sekterce rekabet ve düş­
manlıklar içinde kaybolup gitmesine engel olmak gerekl idir.
i şte bundan, Latin Amerika ü l kelerinin çoğunda pekçok kim se,
devrimci hareketin d ikta yönetimine ka rşı bir ayaklanma ile başlaya­
cağına, bütün gayret lerin politik-askeri teşkilat üzerinde toplan ması
gereğine ina nıyor. Devrimci politika, önlenemese bile, sadece politika ol­
maktan kurtarılmalıdır. Pol itik kaynaklar hertürlü polemiğin üzeri ne çı­
kılarak, aynı zamanda hem askeri ve hem de po litik olan örgüte tahsis
edil melid ir.
2) Silahlı mücad ele o l maksızı n, bel irli bir öncü yoktur. Uygu n
şartlara rağmen silahlı mücadelenin bulunmad ığı yerlerde bunun se­
bebi, henüz politik bir öncünün olmamasıdır. (Halen silahlı mücadele
için şartların bulunmadığı, fakat buna karşılık kuvvetli bir militan kit­
le ha reketinin varold uğu Urugu ay' d a örneğin d u ru m böyle değildir.)
Bu ülkelerd e yerleşmiş bir ül ke olmamasının sebebi, bütün sol kanat
kuruluşlannın öncülük makamında eşit olarak hak iddia etmelerin­
dendir. Eğer bunların hepsi d e bu makama aynı derecede layık iseler,
bunlann içinde sad ece bir tanesi ile ilişkileri sürd ürecek, gerçekten
temsil kabiliyeti olan bir öncünün ku rulması kolay ol mayacaktır. Bu
gibi şartlar altında sekterlik hem gü lünç hem de temelsizd ir. Fid cl da­
ha geçenlerde, "Ne bir tarikata ne uluslararası mason cemiyetine, ne de
herhangi bir kiliseye bağlı değiliz. d iyord u . Devrimci zorunluluklarını
yerine getirmeyen Ma rksist-Leninist partiler, tehlikeye düşen çıkarla­
rını koru mak üzere bir birlik kura rak yeni teşkilatlar ve devrimci ha­
reket leri önleyici bir hale gel m ekten alakonulmalıdır. Taşıd ıklan isim
ve beni m sedikleri ideolojiyle, halk öncülüğünün yeri ni işgal etmekte­
d irler; fakat eğer bu yeri bilfiil işgal etmiyorlarsa, bo ş tut malarına da
izin verilmemelidir. Devri m , kim senin tekel inde değildir. Fidcl son
aylarda tekrar tekrar, "Politikamız bütün sol gruplarla ve halk kuruluş/an
ile, Havana Deklerasyonu gereğince aktif ili:;ki kurmaktır. " d iyord u . Bir se­
çim süresi için kurulan bir ittifak yada bu rjuva gruplan arasında kay­
bedilen iktidarı ele geçirmek üzere kurul muş bir pakt ol mayıp hakiki
bir devrimci cephe ol mak niyetind eyse, böyle bir cephenin silahlı m ü­
cadeleden önce kuru l ması çok güçt ür. Geniş bir anti-em peryalist cep­
he, ancak halk sava şı yoluyla kurulur. Öteki ülkelerin aksine, devri m­
ci Küba ondan destek isteyenlere sadece şu şartı önesürmektcd ir;
öncülük iddiasında, em perya liz m e karşı sadece sözle değil eylemle
de karşı koymak gerekir. Üçüncü Enterna syonale katılmak isteyen
bütün Marksist kuruluşlar için Lenin de aynı şartı koymuştu . M a rk­
sist-Leninistler Lenin'in şu sözlerini de kendi lerine uygula malıdırlar:
"Sosyal-demokratların ne düşündüklerini bilmek için ellerine bakınız, dilleri­
ne değil. "
76
3) Bugün Latin Amerika'da empeıyalizme karşı m ücadelenin, so­
nuç üzerinde kesin etkisi olduğunu hiçkim se görmemezlikten gele­
mez . Mademki bu mücadele sonuç üzerinde bu derece kesin rol oy­
nuyor, başka şeyleri n hepsi de ikinci derecede önemlidir demektir.
Kitlelerin empeıyalizme karşı silahlı m ücadelesi, uzun sürede,
halkı sosyalizme götü recek bir cepheyi kendiliğinden yaratabilecektir;
kend isini reformculuk yada m evcut öteki kuruluşlarla ilişkiler çerçe­
vesi içinde değil, em peryalizmle olan ilişkileri bakımından değerlen­
d irmelidir. Faa liyetlerinin hızını reformcuların hareketsizliğine göre
ayarlarsa, yalnız zaman kaybetmekle kalmaz, sonuç üzerinde kesin
olanı, ikinci d erecede olan şeylere feda etmiş olur.
Üstelik, kararsızlığa son vermenin en iyi yolu şartlann olgu nlaştı­
ğı yerlerde hemen em peryalizme ve onun yerl i ajanlanna karşı taar­
ruza geçmektir. Böylece sorun tersine çevrilmiş olur. Durumlannı
devri mcilerin zıttına d eğil, d evrimcilere göre ayarlamak artık ara yer­
de kalanlara dü şecektir. Gerçeğe ve ortadaki bir emrivakiye göre ha­
reket çizgilerini çizmek zorunluluğunu duyacaklardır. Eğer em perya­
lizme karşı mücadeleye katılırlarsa, bu, herkesin ya rarııı ,ı o l u r; yok
böyle yapmayıp geri d ururlarsa kendilerine yazık olaca kt ır, çünkü
bunlann bir kıyıya atılmaları için tarih gereğini yapacaktır. Başarılı
bir pusu harekatı, şu yada bu Amerikan ülkesinde ortaya ç ıkabilecek
reformcu yüreksizler için en iyi cevaptır.
Küba Devri minden ve Santa Domingo'nun işgal inden beri Lltin
Amerika'd a olağanüstü bir durum vardır. Deniz piyadeleri, hareket
eden herşcye hangi partiye bağlı olduğuna bakma ksızın ateş etmekte­
d ir. Hem bu, olağanüstü d urum, hem de ilke bakımından silahlı bir
devri mci cephe zorunluluktur. Kavganın yükselen bir çizgiyi izlediği
ve halk kuvvetlerinin olağa n ü stü duruma ceva p verd iği yerlerde
kuvvetler ma nyetik birlik alanına doğru hareket etmekted irler. Baş­
ka yerlerd e d a ğı n ı k ve zayıf d uru md adırlar. Olaylar, bütün gayret le­
rin sosyalist prensipler temeli üzerinde bir birliğe ulaşmak a m a cıyla,
silahlı mücadelenin pra tik olarak organiza syonu üzerinde toplanması
gereğine işaret etmekted ir.
Bugün Latin Am eri ka ' d a silaha sanlanlar, bu hareket çizgisi etra­
fı nda topla n mışlard ır. Silahlı mücad eleye yaklaşan bütün gruplar da
bu çizgiye d oğru dön mekted irler. Bu nda n"e rastlantının rolü vardır,
ne de fesat yuvalarının. Ol igarşi lerin zannettikleri gibi, kimsenin işaret
falan verd iği yok. Bu a ynı çizgide buluşma sadece aklın bir gereğidir.
Belli bir tarihsel d u rumda, devrim i yapmaya karar verenler arasında
tek bir ortak nokta üzeri nde birleşmek zorunluluğu vardır.

77
İÇİNDEKİLER

1 . / BUGÜNÜ DÜNDEN KURTARMAK, 7


Silahlı Savu nma, 1 2
Silahlı Propaganda, 25
Gerilla Üssü, 33
Parti Ve Gerilla, 37

i l . / BUGÜN İÇİN ALINACAK DERS, 56

III. / GELECE K İÇİN BAZI SONUÇLAR, 72


B U KİTAP
1 990 YILININ KASIM AYINDA
İSTANB UL 'da ÖZAL MATBAASINDA
BAS!LMI ŞTJR .

You might also like