Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

KOŞUK

Sığır törenlerinde (av şenlikleri) ve şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa


sevgisi temalı şiirlere genel olarak "koşuk" denmiştir. Daha çok lirik, pastoral ve
epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması
için kopuzdan da yararlanılmıştır. Şiirler daha çok törenlerde söylendiği için şiir
söyleme eylemine bugün için dans olarak adlandırılabilecek ritmik öğeler de
katılmıştır.

Koşuklar, her ne kadar sözlü gelenek içinde oluşmuşsa da bunların günümüze


kadar ulaşması bu şekilde yani sözlü gelenekle mümkün olmamıştır. Bunun en
önemli nedeni Türklerin medeniyet ve coğrafya değiştirmeleri, bunun doğal
sonucu olarak da dildeki kimi sözcük ve seslerde çeşitli değişikliklerin olmasıdır.
Bu şiirleri Türk boyları arasından derleyen kişi, Kaşgarlı Mahmut'tur.

Gerek koşuk gerekse de sagu dediğimiz şiirler "Divânü Lûgâti't-Türk"te başı


sonu belli olan manzumeler halinde verilmemiş; bunlar, sözü edilen eserde -bu
eser Türk dilinin ilk sözlüğüdür- madde başı olan Türkçe sözcüklerin cümle içi
kullanılışlarını göstermek için dörtlükler halinde birer örnek metin olarak
sunulmuştur. "Divânü Lûgâ-ti't-Türk'teki bu şiir parçaları günümüz Türk dili
uzmanlarınca Türk şiirinin genel özellikleri dikkate alınarak art arda sıralanmış
ve birer manzume olarak ortaya çıkarılmıştır.

"Divânü Lûgâti't-Türk'ten alınan aşağıdaki şiirler, Türk dilinde ortaya konmuş ilk
şiirler değildir fakat bunlar halk ağzından derlenmiş, yani sözlü gelenek içinde
yaşam bulmuş ve yaşarlığını devam ettirmiş ilk şiirlerdir. Yapılan araştırmalar
sonucunda en eski Türk şiirinin Uygurlar döneminde yazıldığı ortaya
çıkarılmıştır. Ama bu şiirler sözlü gelenekten derlenmemiş, yazılı olarak ortaya
konmuştur, dolayısıyla bunların yazılı edebiyat ürünü olarak değerlendirilmesi
gerekir.
Eski Türkçe ile Türkiye Türkçesi ile
Öpkem kelip ogradım Öfkelenip dışarı çıktım
Arslanlayu kökredim Arslan gibi kükredim
Alplar başın togradım Yiğitler başını doğradım
Emdi meni kim tutar Şimdi beni kim tutabilir.
Kanı akıp yoşuldu Kanı akıp boşandı
Kabı kamug deşildi Derisi baştan başa deşildi
Ölüg birle koşuldu Ölülerle bir oldu
Togmuş küni uş batar Doğan güneş işte batıyor
Kaklar kamug kölerdi Kuru yerler hep gülerdi
Taglar başı ilerdi Dağbaşları göründü
Ajun tını yılırdı Dünyanın soluğu ılındı
Tütü çeçek çerkeşür Türlü çiçekler sıralandı
Etil suwı aka turur İtil suyu akar durur
Kaya tübi kaka turur Kaya dibini oyar durur
Balık telim baka turur Bütün balıklar baka durur
Kölün takı küşerür Gölü bile taşırırlar
Bulnar mini öles köz (O) baygın göz(ler) beni avlıyor (ve üzerinde)
Kora mengiz kızıl yüz Kara benler (bulunan o) pembe yüz (beni tutsak ediyor)
Andın tomar tükel tuz (Bütün güzellikler) ondan damlıyor (sanki)
Bulnap yana ol kaçar (Beni) tutsak ediyor, sonra da kaçıp gidiyor
Avlap meni koymangız Beni avlayıp bırakmayın (ne olur)
Ayık ayıp koymangız Söz verip sözünüzden caymayın
Akar közüm uş tengiz Gözlerim(den) deniz gibi (yaşlar) akıyor işte
Teğre yöre kuş uçar (Öyle ki akan gözyaşlarımın) çevresinde kuşlar uçuşuyor
(Beni bırakıp giden sevgilimin) ardından ağlayıp
Yığlap udu artadım
mahvoldum
Bağrım başın kartadım
Bağrımın (kapanmış olan) yarasını (yeniden) deştim
Kaçmış kutuğ irtedim
(Ve) kaçıp gitmiş olan mutluluğu aradım durdum
Yağmur kipi kan saçar
(Gözlerim) yağmur gibi kan(lı yaşlar) saçıyor (şimdi)
Yüknüp manga imledi (Sevgilimin hayali beni görünce) eğilip bana işaret etti
Közüm yaşın yamladı (Kendini göstermekle) gözlerimin yaşını silmiş (ve)
Bağrım başın emledi Bağrımın yarasını tedavi etmiş oldu
Elkin bolup ol keçer (Ne yazık ki sonra) bir konuk gibi kaçtı gitti

You might also like