Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 13

İslâm Dini’nde

Nikâh ve Evlilik

*** ***

Feriduddin AYDIN
feriduddin@gmail.com

‫دار العِ رَب للطباعة والنشر‬


Al-Ibar Publishing
İstanbul-1996
İslâm Dini’nde
Nikâh ve Evlilik
‫بسم هللا الرمحن الرجيم‬
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

‫ل رو ِمَ رََْ رو ر لرَ را ِ كنَ رهَا ر كو رج رهَا‬


َ َ‫ات اَُ ََْباك ررب َلَ َم الَ ِكم ر لر رْ َلَ كم ِح َن ةَ كو‬
َ َ‫رَيريَُّ رهَا الن‬
ِِ‫سََّقرلَب رِ بَِ ِ رواِك كر رمَا ر ن‬ ِ ِ ِ ِ
‫سََّقريو رواَُ ََْباك ا ر الَكم ُر ر‬ ‫روبرَ كنَ َه راَا ِر رجَاِري رًوَساري روة ر‬
)1/‫ (النساق‬.‫هللار رًا رِ رعلركي َل كم ررقِيبريا‬
Âyet-i kerîme'nin Türkçe açıklaması:

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini


yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan
Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten de
sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. (Nisa
Sûresi, âyet:1)

***

İslâm Dininde, evlenme ve Nikâh konusunda, her Müslim kişinin


bilmesi gereken temel bilgiler vardır. Bu bilgiler oldukça
özetlenerek aşağıda sunulmuştur. Çünkü ayrıntılarıyla birlikte
bunlar bağımsız bir kitap konusudur. Birinci bölümde, Nikâh ve
evlilik hakkında genel bilgiler, İkinci bölümde ise Nikâhı
düşmeyen (yani evlilik yapmaları yasak olan) şahıslar hakkında
açıklamalar sunulmuştur.
BÖLÜM-1

AYDINLATICI BİLGİLER

Nikâhın Önemi
Nikâh, İslâmda pek önemli bir sözleşmedir. Her ne kadar sünnet
ise de (bir mezhebe göre) Nikâh bir ibadet değil, alışveriş gibi bir
muameledir (insan ilişkileri kapsamında bir işlemdir). İbadetin
tanımı altına giren: (Namaz, oruç, hac, zekat ve kurban gibi)
fiiller, İslâm fıkhında ayrıca sıralanmış ve açıklanmışlardır.

Nikâhlanmak, yani evlenmek, insan için doğal bir ihtiyaçtır ve


hayati öneme sahiptir. Tıpkı konuşmak, yemek-içmek, giyinmek
ve benzeri ihtiyaçlar gibidir. İnsan sosyal bir varlıktır; yaratılışı
gereği yalnız başına yaşayamaz. Zâten «insan» kelimesi de
ünsiyet kuran, başkalarıyla beraber yaşayan demektir. Her
insanın ana-babaya, aile kurumuna, sevgiye, ilgiye, konuşmaya,
alış-veriş yapmaya, hatta kimi zaman diğer insanlarla mücâdele
etmeye ihtiyacı vardır. Kişi, bazı insanların yardımına muhtaç
olduğu gibi, hayatını ve duygularını başkalarıyla paylaşmaya,
hatta (içsel bir huzur yaşayabilmesi için) başkalarına yardım
etme bile ihtiyacı vardır. Bunun ilk örneğini ailede buluyoruz.
Onun için, İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den bugüne
kadar beşeriyet nikâh olgusunu bilmekte ve yaşamaktadır. Nikâh
(yani evlenmek), aynı zamanda peygamberlerin sünnetidir.
Dolayısıyla Nikâhsız bir aile ve toplum düşünülemez.

Evlenme olayı mutlaka meşru bir akit (yani bir sözleşme) esasına
dayanmalıdır. Bugün tanık olduğumuz bazı modern toplumlarda
artan evlilik dışı ilişkiler tehlikeli bir sapmadır, bir ahlaksızlıktır.
Eğer bu sapma önlenmeyecek olursa bütün insanlığı sararak onu
dejenere edebilir; büyük felaketlere ve yıkımlara ortam
hazırlayabilir! Bunun örnekleri tarihte yaşanmıştır.
Nikâhın amaçları ve faydaları:
Evlenmenin faydaları çoktur. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

1) Nikâhtan ilk amaç, bir aile yuvasının kurulmasıdır. Bilindiği


üzere aile, toplumun temel taşıdır. Aile yapısı sağlam olursa
toplumun yapısı da sağlam olur. Aile kurumunu koruyan
toplumların birçok yönden daha sağlıklı olduğu, bu toplumlarda
yetişen insanın daha kaliteli, sosyal ilişkilerde daha düzeyli
oldukları ve özellikle çocukların daha huzurlu ve nitelikli
yetiştiği bilinmektedir. Nikâh sayesinde hayatlarını birleştiren
eşler birlikte yaşamaya başlarlar ve çok kısa bir zaman içinde
birbirine alışırlar. Eşlerde bulunan pek çok farklı özellik böylece
kaynaşır. Bu suretle bir dayanışma ve mutluluk ortamı doğar.
Umut, azim, hayata bağlılık, yardımlaşma, paylaşım ve yüksek
moral gibi kazanımlar başarılı bir aile ortamının sonuçları olarak
ortaya çıkar. Ailedeki beraberlik, ne işyeri beraberliğine, ne okul
arkadaşlığına, ne de asker arkadaşlığına benzer. İki karşı cins
hayatlarını, sevgilerini, maddi varlıklarını, eksik ve mükemmel
yönlerini, sahip oldukları güzellikleri, ellerindeki imkânları,
duygularını, sırlarını ve isteklerini paylaşırlar. Allah Tealâ bu
önemli noktayı Rum Sure'sinin 21'inci Âyet-i kerîmesinde bize
şöyle özetlemektedir.

‫آَيَُِ ِ نر كِ ر لرَ را لر َلَم ِحَ كن نرة َو ِسَ َل كم نر ك روا ريجَا لحِكر كسَ َلنَبا نِلركيَ رهَا رو رج رعَ رَ برَكي َنر َلم‬ ِ
‫رو َ كن ر‬
) 21/ ‫ (الرو‬.ِ‫ت لحِرْ كبَ يرَكرَ رول َرو ر‬ َ ‫ك آلَي‬ ِ
‫ربدَري رورر كمحرةري نِِ ِِف ذرل ر ر‬
Âyet-i kerîme'nin Türkçe açıklaması:

Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda


sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun kudret mucizelerinin
kanıtlarındandır. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir topluluk için
ibretler vardır. (Rum/21)

Şu noktayı asla küçümsememek gerekir ki; nikâh sayesinde


meşru bir aile düzeni kuran çiftler, kusursuz bir beraberlik
sürdürmeyi başardıkları taktirde toplum yapısının sağlam
kalmasına yardım etmiş olurlar.

2) Nikâhın ikinci amacı, neslin devamını sağlamaktır. Bilindiği


üzere, hepimiz geçiciyiz ve faniyiz. Allah'tan başka hiç bir şey
ebedi değildir. Ancak çok büyük emeklerle ve hatta kanları
pahasına biz dünya Müslimlerine -Pasifik kıyılarından Hint
yarımadasına kadar- büyük ve zengin bir coğrafyayı miras
bırakan atalarımızın bu değerli emanetini mutlaka emin ellere
teslim ederek Allah'ın huzuruna gitmeliyiz. Her yeni bir ailenin
kuruluşu, zürriyetimizi, toplumumuzu ve İslâm ümmetini devam
ettirmeye yönelik, çok ehemmiyetli bir olaydır. Onun için, neslin
önemi oldukça büyüktür. Şu var ki arkamızdan cahil, görgüsüz.
bilgisiz ve güçsüz bir nesil değil, tam tersine bilgili, görgülü
erdemli ve güçlü bir nesil bırakmalıyız.

Evlenirken mutlak surette bu noktayı çok iyi düşünmeliyiz ve


ona göre kendimize çeki düzen vermeliyiz. Günümüzde İslâm
ümmetinin içine düştüğü çöküntüyü ve düşman karşısında
uğradığı yenilgileri eğer göz önünde bulunduracak olursak
kaliteli, güçlü ve nitelikli bir neslin ne kadar büyük önem
taşıdığını çok daha iyi kavramış oluruz.

3) Nikâhın amaçlarından biri de organize olma refleksini


kazanmaktır. Bunun için, gecikmeden evlenmenin büyük yararı
vardır. Yaşadığı ortamın havasında adeta kalıba dökülmüş gibi
belli alışkanlıkların tutsağı haline gelmiş, kartlaşmış bir insan,
evleneceği kimsenin farklı görşlerine, zevklerine ve hayat
tarzlarına artık katlanamaz. Oysa organize olabilmek,
başkalarıyla rahatça geçinmeye ve farklı ortamlara uyum
gösterebilecek yatkınlığa ve esnekliğe sahip olmayı gerektirir.
Unutmamak lazımdır ki aile küçük bir örgüttür. Zamanla üyeleri
çoğalır ve büyür. Bu örgüt, İslâm ahlakı ve emirleri
doğrultusunda yapılanmalı ve toplumun sosyal aktivitesine
katkıda bulunmalıdır. Hayat zaman zaman sıkıntılı dönemeçlere
girer. Özellikle, (Allah cümlemizi ve bütün mü'minleri korusun)
savaş, deprem, yangın ve salgın hastalıklar nedeniyle insanlar
bazen birbirlerine daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu gibi
durumlarda Ailenin, rolünü başarıyla üstlenebilmesi için daha
önce çok iyi organize olmuş bulunması şarttır. Kendi içinde
organize olabilmiş, görev dağılımını sürdürmeyi öğrenmiş bir
ailenin fertleri -gerek içeride gerekse dışarıda- hem başarılı hem
de huzurlu olurlar. Çocuklarına hizmet alışkanlığını
kazandıramamış ailelerde ise yük daima anne ve babanın
omuzlarına yığılır ve onları kısa zamanda yorar, hatta bıktırır ve
tüketir. Bu da birtakım huzursuzluklara ve dengesizliklere yol
açar. Oysa huzurlu ve başarılı bir aile ortamında paylaşmak,
sevmek, saymak ve yardım etmek gibi faziletler egemendir.
Nikâhla birlikte insan, çok önemli sorumluluklar alır ve ağır
yüklerin altına girmiş olur. Evlenen gençlerin, bunu daha önce
göze almaları ve hayata bu bakışla hazırlanmaları gerekir. Ayrıca
bütün evliliklerin çok güzel ve huzurlu geçtiği söylenemez.
Ancak bunlar aile kurumunun ve nikâhın önemini azaltmaz.
Şüphesiz nikâhın faydaları ve insana kazandırdıkları, onun
getirdiği yükten ve acılardan kat kat fazladır.
Birlikte yaşamanın, dayanışmanın, kalabalık içinde düzene ayak
uydurabilmenin ilk yolu bu kurumdan geçer. Dolayısıyla zamanı
gelince gençleri evlendirmemiz gerekir. Bu konudaki hayırlı ve
yapıcı alışkanlıkları onlara ancak bu suretle kazandırabiliriz.

4) Nikâhın amaçlarından biri de ahlâkı korumaktır. Insanoğlu ne


kadar güçlü bir iradeye sahip olursa olsun, nefsinden fışkıran bir
takım arzuları ve doğasından kaynaklanan ihtiyacı dolayısıyla
bazı yanlışlıklar yapabilir. Fuhuş olarak nitelediğimiz
ahlaksızlıklar, işte bu sebeple yayılmıktadır. Bilindiği üzere gayrı
meşrû ilişkiler, birçok sosyal sorunlara, bedensel ve ruhsal
hastalıklara yol açar. Hatta bir toplumu yok edebilir.
Unutmamalıyız ki bu konuda yaşanmış yaygın sapıklıklar bazı
toplumların kökünü ortadan silmiştir. Kur’ân-ı Kerîm bize
bunları haber vermektedir. Bu tehlikelerin önü ancak meşru
Nikâhla alınabilir.

5) Nikâhın amaçlarından biri de ruh ve beden sağlığını


korumaktır. Bu noktayı uzmanlarından dinlemek daha doğru
olur.

Nikâhın Kıyılması

Toplumumuzda yaşanan yaygın bilgisizlik, özellikle dinî-fıkhî


konularda karmaşaya yol açmıştır. Bu nedenle Nikâh ve evlilik
konularında, karşımıza birçok sorunlar çıkmaktadır. Bunların
önemli bir kısmı hakkında Müslimleri aydınlatmak için çok
gerekli bazı temel bilgileri şöyle özetleyebiliriz.

1) Aslında Nikâhın kıyılması sırasında bir İslâm hukuku


uzmanının nikâh meclisini yönetmesi, gerekli soru ve cevapları
alması, nikâhın erkânından veya şartlarından değildir. Gelin ve
damat adayının (gerekli niteliklere sahip) iki şahit huzurunda
birbirlerini karı-koca olarak kabul etmeleri yeterlidir. Fakat
yaygın bilgisizlik dolayısıyla herhangi bir yanlışlığa mahal
vermemek için İslâmî Nikâhın bir İslâm hukuku uzmanı
tarafından kıyılması önerilir. Çünkü Nikâh sözleşmesi sırasında
yaşanabilecek bazı belirsizlikler ya da yanlışlıklar Nikâhı ifsat
edebilir.

2) Nikâhın şartları konusunda her Müslim kişi, hiç değilse basit


temel bilgileri önceden öğrenmelidir. Örneğin Nikâhın bazı
mezheplere göre 5, bazılarına göre 4 rüknü vardır. (ki bunlar çok
önemlidir). Bunlar tamamlanmadığı taktirde kıyılan Nikâh doğru
olmaz. (Bunlar: Zevc, zevce, veli, şahideyn ve sıyga'dır).
Bunların da her birinin oldukça önemli ayrıntıları vardır.

3) Nikâhın önemli ayrıntılarından biri de Mehirdir. Nikâhta


mehir, çok önemli bir husustur. «Mehir»;

Nikâh akdi sırasında telaffuz edilen ve geline, -damat tarafından-


ödenmesi gereken bir değerdir. Mehir hakkında, İslâm fıkhında
çok önemli ayrıntılar mevcuttur. Elbette ki herkesin bu uzmanlık
bilgilerine sahip olması düşünülemez. Ancak evlenen her
müslimin, «Mehir» adı altında eşine borçlandığı miktarı ciddiye
alması ve onu, (muhatabıyla anlaştığı şartlar çerçevesinde)
zimmetinden çıkarması gerekir.

Yozlaşmaya Dikkat:

1) Manevi değerlerimize musallat olan çok zararlı bir mikrop


vardır. Bunun adı yozlaşmadır. Yozlaşma; kısaca manevi
değerlerin uğradığı aşınma olarak tanımlanabilir. Manevi
değerler, elbetteki durdukları yerde ve sebepsiz olarak
aşınmazlar. Aksine birileri çıkıp bunları aşındırır. Bu insanlar iki
grupturlar; bir grubu bilinçsiz cahil, öbür grubu ise bilinçli
düşmandır. Bu sonuncu grup elbette ki daha tehlikelidir. Çünkü
her kisveye bürünerek aramıza girebilir ve bilgisizliğimizden
veya saflığımızdan ya da gafletimizden yararlanarak amaçlarına
ulaşabilirler. Bunların işi gücü -deyim yerinde ise- din üretmektir
veya İslâm dinini çarpıtmaktır. Bu çarpıtmaların bir kısmı bid'at,
bir kısmı ise hurafedir. İslâm’ın içini boşaltarak bid'at ve
hurafelerle onu doldurmaya çalışırlar. Nikâh ve evlenme
konularında da birçok bid'at ve hurafe uydurulmuştur.

1) Bu bid'atlerden biri; «İmam Nikâhı» yakıştırmasıdır.


1950'lerde yüksek tirajlı bir yahudi gazetesinin yaptığı
propaganda sonucu, «İslâmî Nikâh», «Dini Nikâh» veya «Şer’î
Nikâh» yerine bu yabancı isim halkın diline yerleştirildi. Daha
sonra zihinlere kazındı. Şimdilerde milyonlarca cahil insan bu
yanlış ismi kullanmaktadır. Halbuki bunu uyduran yahudilerin
amacı İslâm'da önemli yeri olan Nikâh kavramını basitleştirmek
ve aşağılamaktır. Bundan dilimizi sakınmamız, aynı zamanda
cahilleri de uyararak bu yanlışı düzeltmeye çalışmamız gerekir.

2) Bu bidatlerden biri de; sözde “iki bayram arasında Nikâh


kıyılamaz” diye uydurulan yalandır. Bunun aslı esası yoktur.
Ancak bu kanaat, kritik bir durum hakkında yapılmış
açıklamaların yanlış yorumlanmasından da kaynaklanmış
olabilir. Bu kritik durum hakkındaki bilgi ise şöyledir: Bayram
ile Cuma aynı güne rastlayabilir. Bilindiği üzere Cuma da
bayram sayılır. Dolayısıyla bayram namazı ile Cuma namazı
arasında çok kısa bir zaman kesiti vardır. İşte Nikâhı bu süreye
sığdırmak doğru değildir.

3) Nikâh sırasında işlenen çeşitli bid'atler daha vardır. Örneğin;


bayanların tesettür kurallarına uymaması, çılgınca yapılan müzik
ve dans şölenleri, ziyafet sırasında yapılan yeme içme israfı, bazı
şımarık ailelerin kafir toplumlara özenerek misafirlere alkollü
içki sunmaları, sözde müslim geçinen sosyetenin, mafya
babalarının ve görgüsüz bazı zenginlerin etrafa para saçarak
tabak kırdırarak sergiledikleri manzaralar, bu bid'atlerin sadece
bir kısmıdır.

***
BÖLÜM -2

İSLÂMDA, EVLENMELERİ YASAK OLAN


KİMSELER

Müslim Kişi Kimlerle Evlenemez

Bir müslimin kimlerle evlenemeyeceği Kur'ân-ı Kerim'in Nisa


Suresi'nin 23 üncü âyet-i kerimesinde özet olarak verilmiştir.

İslâm âlimleri her çağda ve her ülkede bu âyet-i kerimeyi daha


genişçe açıklayarak Müslim topluluğu gayri meşru evlilik
konularında aydınlatmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla Her
Müslim bu konuda çok dikkatli olmalıdır. Aksi halde geriye
dönüşü olmayan çok büyük günahlar işlenebilir.

İslâm dini evlilik ve Nikâh konusunda pek önemli kurallar


koymuştur. Bu kuralların kaynağı Kur’ân-ı Kerîm ve Hz.
Peygamberi'in sünnetidir. Yani onun yaşam biçimidir. Kur’ân-ı
Kerîm'de, (Nisa Suresi'nin 22'nci ve 23'üncü âyet-i
kerîmelerinde) evlenme yasağı konmuş kimseler sıralanmıştır.
Bu âyet-i kerîmeler, orijinal metinleri ile şöyledir:

‫هللا الر كمحر ِن الرِم ِيم‬ ِ ‫بِس ِم‬


‫ك‬
‫شَةري رور كْكريَا‬ ِ ‫وِر ُرنلِحباك ا ةر رلح آَب َؤًَم ِ ن النِحساق نِِ ا قرَ كْ سَلر ر نِةَ رًَا رِ فر‬
‫ام ر‬ َ ‫ر‬ ‫ر‬ ‫َ ر ر ر حر ر‬ ‫ر‬
‫رو رسَ َاق رسَ َبِي ري * َم حِررَ َ ك رعلرَ َكي َل كم نَ رهَ َاَُ َل كم روبرَنرَ َاَُ َل كم رونر ر َ َ رباَُ َل كم رو رعاَ َاَُ َل كم‬
‫ات األَ ك ِ رونَ رهاَُ َل َم ال ِت ن كرر ر‬
‫ضَ كعنر َل كم رونر ر َ رباَُ َلم‬ َ ‫رخ روبرَنر‬
ِ ‫ات األ‬ َ ‫رو ر اِرَُ َل كم روبرَنر‬
‫س ََُِّ َل َم‬ ِ ِ ِ ِ ِ‫ات ة‬ ِ‫ضَ ر‬ ‫ِح َ رن الر ر‬
‫س ََُّ َل كم رورررَبُ َبَ َل َم ال َ ِت ِِف َم َج َبِرًَ كم ح َن ةح ر‬ ‫اعة رونَ ره َ َ ر‬
ََ َ َُِ‫الَ َ ِت رد ر كلَ َكَ كم ِبَِِ َن فرَ َِ ِ ّلك ُر َلبةََ َباك رد ر كلَ َكَ كم ِبَِِ َن فرَ َ ر َجنرَ َا ر رعلرَ َكي َل كم رو رم ر‬
ِ ‫نربَناُِ َلم ال ِك‬
‫ي نرِ ر َا قرَ كْ رسَلر ر نِِ هللار‬ ِ ‫ي األ ك كر ك‬ ‫رص ربِ َل كم رونرِ رَتك راعَباك بركر‬ ‫ين كن ن ك‬ ‫كر َ ر‬
.)22،23/‫ (النساق‬.‫رًا رِ غر َوبراري رِمياا‬

Âyet-i kerîmelerin Türkçe açıklaması şöyledir:

Geçmişte (yani cahiliye devrinde) olanlar bir yana, babalarınızın


evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayasızlıktır,
iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.

Size şunları Nikâhlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız,


kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız
kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt
kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa
girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey
kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa
girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur.
Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve
iki kız kardeşi birlikte Nikâhlamanız da haramdır. Ancak cahiliye
devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok
bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir. (Nisa/22, 23)

‫ات رمّت يََ كؤِ ن روألررة ُّ كؤِ نرة ر كس ِحن ُّ كش ِررً َة رول كرب نر كع رجبر َك َل كم‬ ِ ً‫وِر ُرنلِحباك الكا كش ِرر‬
َ َ ‫ر‬
َ ِ ِ ِ
‫ي رمّت يََ كؤ نَباك رول ررع كبَْ َُّ كؤ ن ر َ كس حَن ُّ كشَ ِر رولَ كرب نر كع رجَبر َل كم‬ ِ ِ ِ
‫روِر َُنل َحباك ال َكاش ِرً ر‬
‫ات‬ِ َ‫آَيَُِ ِ لِلن‬ ‫ي ر‬
ِ ِِ ِ
َ ‫ك ير كْعَب رِ نِ رل النا ِر روا َ ير كْعَ رب نِ رل ا كْلرنة روال ركاغكو ررَ ِبِِ كذةِ رويََبرَِح‬‫ن كَولرئِ ر‬
.)221/َ‫ (البْر‬.ِ‫ل ررعل َه كم يرَكر ركً َرو ر‬

Âyet-i kerîme'nin Türkçe açıklaması:

Allah'a ortak koşan kadınlarla, iman etmedikçe evlenmeyin!


Allah'a ortak koşan bir kadın sizin hoşunuza gitse bile, iman
etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır. İnanan kadınları,
Allah'a ortak koşan erkeklerle, iman etmedikçe evlendirmeyin.
Allah'a ortak koşan erkek size hoş görünse bile bir köle, ondan
daha hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe davet ederler; Allah ise kendi
izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor; insanlara, hatırda
tutmaları için âyetlerini iyice açıklıyor. (Bakara/221)
Kur’ân-ı Kerîm'deki bu özetler, aslında her aydın mü'mini
bilgilendirebilecek açıklıktadır. Ne var ki İslâmi kültürden
yoksun birçok insan, sadece bu âyet-i kerîmeler çerçevesinde
konuyu çok iyi kavrayamamaktadır. Bu nedenle evlenmeleri
yasaklanmış olan kişiler, aşağıda, maddeler halinde ve biraz daha
ayrıntılı olarak sunulmuştur.

Müslim bir şahıs kimlerle evlenemez:

1. Müslim ve Müslime; usûllerinden hiç biri ile evlenemezler.


«Usûl»: Aslın çoğuludur, bir fıkıh terimidir. Kişiyi doğuran:
anne, baba ve her iki taraftan ataları ve nineleridir.
Dolayısıyla; Müslim erkek; öz veya üvey annesiyle,
babaannesiyle, anneannesile (ve onları doğurmuş hiç bir
kadınla -yukarıya doğru sonsuza dek) evlenemez.

2. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da öz veya


üvey babasıyla, büyükbabasıyla, dedesiyle ve onların
yukarıya doğru ecdadından hiç biriyle sonsuza dek
evlenemez.

3. Müslim erkek; kendi öz (veya bir şartla üvey) kızlarıyla ve


(füru’undan hiç biriyle) onların kızlarıyla ve kız torunlarıyla
(aşağıya doğru ve sonsuza dek) evlenemez. Bu maddedeki
şart, 5 inci maddede -ayrıntılı olarak- açıklanmıştır. Füru’:
Fer’in çoğuludur; kişinin soyundan olan (erkek, dişi) herkes
onun birer fer’idir.

4. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da kendi öz ve


üvey oğullarıyla, onların oğulları ve torunlarıyla sonsuza dek
evlenemez. (Bu konuda herhangi bir kayıt ve şart yoktur).

5. Müslim erkek; gerdeğe girmiş (ve cinsel ilişkide bulunmuş)


olduğu karısının başka kocadan kızıyla evlenemez. (eğer
cinsel ilişkide bulunmadan boşanmış ya da kadın ölmüşse),
onun kızıyla evlenebilir.

6. Müslim erkek; öz, veya anne bir, ya da baba bir, üvey kız
kardeşiyle evlenemez. Kız kardeş sanılabilecek aşağıdaki
örnek bunun dışındadır.

Hasan ile Ayşe evlenirler; Hasan'ın daha önce evli bulunduğu


(eski karısı) Cemile'den Ali adında bir oğlu vardır. Aynı şekilde
Ayşe'nin de vaktiyle evli bulunduğu (eski kocası) Naci'den
Canan adında bir kızı vardır. Görüldüğü üzere:
a) Ali, Hasan ile Cemile'nin oğludur; Canan da Naci ile
Ayşe'nin kızıdır. Her ikisinin de anne ve babaları ayrıdır.

b) Sadece olan şudur: Ali'nin babası, daha sonra Canan'ın


annesi Ayşe ile evlenmiştir.

c) Ali ile canan’ın, her ikisinin de anne ve babaları başka başka


insanlar olduklarından bu çiftin evlenmelerinde hiç bir engel
yoktur, bunlar asla kardeş sayılamazlar.

7. Müslim erkek; öz ya da üvey halalarıyla evlenemez. Hala,


ister babanın öz kız kardeşi olsun, ister anne bir ya da baba
bir üvey kız kardeşi olsun, sonuç değişmez.

8. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da öz veya


üvey dayılarıyla evlenemez.

9. Müslim erkek; öz ya da üvey teyzeleriyle evlenemez. Teyze,


ister annenin öz kız kardeşi olsun, ister anne bir ya da baba
bir üvey kız kardeşi olsun onunla evlenemez.

10. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da öz veya


üvey amcalarıyla evlenemez.

11. Müslim erkek; öz ya da üvey (erkek ve kız kardeşlerinden)


hiç birinin kızlarıyla (yani yeğenleriyle) evlenemez.

12. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da öz ya da


üvey (erkek ve kız kardeşlerinden) hiç birinin oğullarıyla
(yani yeğenleriyle) evlenemez.

13. Müslim erkek; süt annesiyle evlenemez.

14. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslim kadın da süt


babasıyla evlenemez.

15. Müslim erkek; süt kız kardeşleriyle evlenemez.

16. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da süt erkek


kardeşleriyle evlenemez.

17. Süt konusunda bu kitapçığa sığmayan önemli ayrıntılar


vardır. Bunların bir İslâm hukuku uzmanından öğrenilmesi
gerekir!

18. Müslim erkek; kaynanasıyla evlenemez.


19. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da
kaynatasıyla evlenemez.

20. Müslim erkek; ölüm ya da boşanma sebebiyle dul kalmış


oğlunun karısıyla, (yani gelini ile) evlenemez.

21. Bundan şu sonuç doğmaktadır: Müslime kadın da boşanma


sebebiyle dul kalmış kızının kocasıyla, yani damadı ile
evlenemez.

22. Müslim erkek; karısı ölmeden veya karısını boşamadan onun


kız kardeşiyle (yani baldızı ile) evlenemez.

23. Müslime bir kadın, İslâm Dini’ne bağlı olmayan bir erkekle
asla evlenemez.

24. Müslim bir erkek, (bazı şarlarla) sadece Yahudi ve


Hıristiyan bir kadınla evlenebilir. Bu konudaki şart ve
ayrıntılar, fıkhın uzmanlık kitaplarında mevcuttur.

Faydalı olması dileğiyle Allah Teâla'dan yardım diliyoruz.

Feriduddin AYDIN

You might also like