Professional Documents
Culture Documents
1 Ünite
1 Ünite
1 2
1 Osmanlı Devleti’ndeki anayasal Kanunu)
gelişmelerin ana hatlarına dair bilgi 2 1921 Anayasası’nın temel özelliklerini izah
verebilme edebilme
3
1924 Anayasası
3 1924 Anayasası’nın kabul ettiği anayasal
düzeni açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Sened-i İttifak • Tanzimat Fermanı • Islahat Fermanı • Kanun-u Esasi
• 1921 Anayasası • 1924 Anayasası
2
1
Anayasa Hukukuna Giriş
3
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
2) Sadrazam’a itaat edilecektir. Sadrazam tara- iktidarının sınırlandırılması yani hukuk devleti yö-
fından verilen emirlere itiraz edilmeyecek, nünde atılmış ilk adım olarak kabul edilmektedir.
padişah emri gibi uyulacaktır (Şart 4).
3) Mali yükümlülükler ve vergi toplanmasına
ilişkin emirlere uyulacaktır (Şart 3).
4) Asker ocakları Padişah’a itaat edecektir. dikkat
Devlet merkezinde asker ocakları veya Sened-i İttifak, genel kabule göre Osmanlı Dev-
başkaları tarafından kargaşalık çıkarılırsa leti’ndeki ilk anayasal belgedir ancak şekil olarak
bütün hanedanlar izne gerek olmaksızın bir anayasa değildir.
kargaşanın bastırılması için yardıma koşa-
caklardır (Şart 1, 2, 6).
5) Ayanlar kendi toprakları dışına müdahale- Sened-i İttifak, merkezi devlet ile ayanlar ara-
de bulunmayacaklardır (Şart 5). sında imzalanması nedeniyle şekil itibariyle “misak”
türünde bir belgedir. Misakta hükümdarın karşı-
Ayanların lehine olan hükümler:
sında ona kendi iradesini kabul ettiren bir başka
1) Sadrazam’ın şeriata aykırı kanun dışı keyfi irade daha vardır. Anayasal belge hükümdar ile bu
eylemleri hep birlikte önlenecektir (Şart 4). iradenin uzlaşarak anlaşması ile ortaya çıkmaktadır.
2) Suçsuz hanedanlara haksızlık edilmeyecek, Gerek yapılış usulü gerekse içerik itibariyle Sened-i
eğer bir hanedanın suçu varsa soruşturul- İttifak, bazı yazarlar tarafından İngilizlerin Magna
duktan ve Sadrazam’ın müsaadesi alındık- Carta’sına benzetilmektedir.
tan sonra ona müdahale edilecektir (Şart 5). Sened-i İttifak, anayasal tarihimiz açısından
3) Ayanların hanedanlık hakları tanınacak biri önemli bir belge olmakla birlikte uygulanması
öldükten sonra hanedanları korunacaktır. pek mümkün olamamıştır. Zira Sened-i İttifak’ın
Yine büyük ayanların kendi yönetimleri al- imzalanmasından kısa bir süre sonra arkasında-
tındaki ayanları koruma hakları tanınacak- ki güç olan Alemdar Mustafa Paşa bir ayaklanma
tır (Şart 5). sonucunda öldürülmüştür. Böylece Sened-i İttifak
Genel olarak halkın lehine olan hükümler: uygulamadaki etkisini büyük ölçüde kaybetmiştir.
1) Fukara ve reayanın korunması esastır. Bu Zeyli gereği her yeni sadrazam ve şeyhülislam tara-
sebeple vergiler haksız ve ezici olmayacak, fından imzalanması gereken Sened-i İttifak, Alem-
ölçülü olacaktır (Şart 7). dar Mustafa Paşa’dan sonra hiçbir sadrazam ve şey-
hülislam tarafından imzalanmamıştır.
2) Fukara ve reayaya zulüm edilmeyecektir.
Hanedanlar zulmedenleri ve şeriat emirleri-
ni yerine getirmesine karşı koyanları ittifak-
la önlemeye çalışacaklar (Şart 5, 7).
dikkat
3) Suç işlenmesi durumunda soruşturma ya- Misak türünde belgeler, hükümdarın tek taraflı
pılmadan ceza verilmeyecektir (Şart 5). iradesinin değil, iki taraflı iradenin ürünüdür.
Senedin Zeyl (ek) kısmında Sened-i İttifak’ın sü-
rekliliğini sağlamak amacıyla kabul edilmiş olan usul
hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre her yeni sad-
razam makamına geçer geçmez senedi imzalayacak Tanzimat Fermanı
ve Padişah da bunun uygulanmasını denetleyecektir. Tanzimat Fermanı, II. Mahmut’un ölümünden
Sened-i İttifak, şekli anlamda bir anayasa de- sonra yerine geçen Abdülmecid döneminde 1839
ğildir. Ancak devlet (padişah) iktidarının sınır- yılında dönemin hariciye nazırı (dışişleri baka-
landırılmasına ilişkin hükümler ile vatandaşlara nı) Mustafa Reşit Paşa’nın önayak olmasıyla ısdar
hak ve hürriyetler tanıyan hükümlere yer vermesi edilmiştir. Ferman, Mustafa Reşit Paşa tarafından
bakımından, içeriği itibariyle yani maddi anlamda Devletin ileri gelenleri, yabancı devlet temsilcileri
anayasal bir belgedir. Sened-i İttifak, Türk anayasa ile kalabalık bir halk topluluğu önünde Gülhane’de
hukuku tarihi bakımından birçok yazarca devlet okunmuştur. Bu sebeple Tanzimat Fermanı, Gül-
hane Hatt-ı Hümayunu olarak da anılmaktadır.
4
1
Anayasa Hukukuna Giriş
5
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
dikkat
Islahat Fermanı, genel olarak Tanzimat Ferma-
Islahat Fermanı
nı’ndaki hakları tekrar etmiştir. Bunun yanı sıra
Tanzimat Fermanı’yla tanınan hakları yetersiz ve Müslüman olanlar ile olmayanların eşitliği hu-
verilen sözleri tutulmamış olarak kabul eden Batılı susuna odaklanmıştır.
devletler, 1856 Paris Konferansı öncesinde Osmanlı
Devleti’ni Rusya’ya karşı korumanın bedeli ve Av-
rupa Devletleri ailesine kabul edilmenin şartı olarak Islahat Fermanı da Tanzimat Fermanı gibi bir
bazı taleplerde bulundular. Bu taleplerin gerçekleş- anayasa değil, adından da anlaşılacağı üzere ferman
tirilmesi amacıyla yine padişah Abdulmecid tarafın- niteliğinde anayasal konularda düzenlemelerde bu-
dan 1856 yılında Islahat Fermanı ilan edilmiştir. lunan anayasal bir belgedir.
6
1
Anayasa Hukukuna Giriş
7
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
8
1
Anayasa Hukukuna Giriş
ruşturma makamlarınca tespit edilenleri sürgüne hükümlerine göre yargılama yaparken nizamiye
gönderme (m. 113) yetkileri de eklenebilir. mahkemeleri ceza davaları ve yeni kanunlardan
Heyet-i Vükela (Bakanlar Kurulu): Heyet-i doğan uyuşmazlıklara bakmaktadır. 88. maddede
Vükela; Sadrazam, Şeyhülislam ve diğer vekiller- mahkemelerin sınıf, görev ve yetki derecelerine
den oluşur. Başkanı Sadrazam’dır (m. 28). Bütün göre taksimi ile hâkimlerin görevlendirilmesi de
üyeleri doğrudan doğruya Padişah tarafından ata- yürütmenin takdirinden çıkarılıp kanuna tabi
nır ve görevden azledilirler (m. 7, 27). Dolayısıyla tutulmaktadır (m. 88). Kanun-u Esasi savcılık
Heyet-i Vükela, Meclise karşı değil Padişah’a karşı kurumuna da yer vermiş ve savcıların görev ve
sorumludur. derecelerinin de kanun ile düzenleneceğini ön-
görmüştür (m. 91). Ayrıca vekilleri, Yargıtay baş-
Kanun-u Esasi’nin kurmuş olduğu hükümet
kan ve üyelerini ve padişah aleyhine cürüm işle-
sistemi dışarıdan bakıldığında parlamenter siste-
yenleri yargılayacak otuz üyeli Divan-ı Ali (Yüce
me benzemekle birlikte, bu sistemi tam anlamıyla Divan) adıyla bir yüksek mahkeme de kurmakta-
parlamenter sistem olarak nitelendirmek müm- dır (m. 92-95).
kün değildir. Zira parlamenter sistemde ve özel-
likle de parlamenter monarşide devlet başkanının
sembolik ve yetkisiz konumda bulunması gere- İkinci Meşrutiyet Dönemi: 1909
kirken. Kanun-u Esasi’nin ilk şeklinde sistemin Değişiklikleri
en etkin unsuru padişahtır. Yukarıda belirtildiği Kanun-u Esasi yürürlüğe girdikten sonra
üzere hükümet Padişah tarafından kurulmak- Heyet-i Mebusan seçimleri yapılmış ve 20 Mart
ta ve ona karşı sorumlu bulunmaktadır. Heyet-i 1876’da Heyet-i Mebusan, Padişah’ın açılış nut-
Mebusanın hükümetin kuruluş ve sorumluluğu- ku ile ilk toplantısını yapmıştır. Heyet-i Mebusan
na ilişkin herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. 56 toplantı yaptıktan sonra Talimat-ı Muvakkate
Yine Padişah’a rağmen yasama yetkisi kullanıla- gereği 28 Haziran 1877’de kendiliğinden dağıl-
mamaktadır. Bütün bunlar Kanun-u Esasi’nin ilk dı. Yeni seçimler yapıldı ve Meclis-i Umumi 13
şekliyle tam anlamıyla bir parlamenter demokrasi Aralık 1877’de yeniden toplandı ve 29 toplantı
kuramadığını göstermektedir. Ancak ortada ar- yaptıktan sonra 14 Şubat 1878’de II. Abdülhamit
tık sınırsız, mutlak bir monarşi de yoktur. Her tarafından Osmanlı-Rus Harbi gerekçe gösterile-
ne kadar Padişah’a rağmen yasama ve yürütme rek süresiz olarak tatile sokuldu. Bu tarihten sonra
yetkileri kullanılamamakta ise de artık Padişah 1908 yılına kadar seçimler yapılmamış ve Mec-
da mutlak monarşilerde olduğu gibi tek başına lis tekrar toplantıya çağrılmamıştır. Bu durum
bu yetkileri kullanamamakta, Anayasa’nın koy- Kanun-u Esasi’nin resmen ilga edilmese de fiilen
duğu kurallar dairesinde diğer organlarla birlikte ortadan kaldırılması yani askıya alınması anlamı-
kullanabilmektedir. Padişah da diğer organlar da na gelmektedir.
Anayasa’nın belirlemiş olduğu sınırlar dairesinde Meclisin tatile sokulması ve Anayasanın fiilen
yetkilerin kullanabilmektedir. askıya alınması ile birlikte II. Abdülhamit yöneti-
Kanun-u Esasi yargı yetkisini bağımsız mahke- mine muhalif faaliyetler başlamıştır. İttihat ve Te-
melere vermiştir (m. 86; bkz., m. 81 vd.). Kanun-u rakki Cemiyeti; askerler, sivil bürokratlar, aydınlar
Esasi’nin yargı bağımsızlığı konusunda getirdi- ve Balkanlardaki azınlıklar arasında geniş ilgi gö-
ği güvenceler günümüz anayasalarının getirdiği rerek kısa sürede güçlenmiş, 23 Temmuz 1908’de
güvencelerden hiç de az değildir. Gerçekten de İttihat Terakki, Manastır’da hürriyet ilan etmiştir.
Kanun-u Esasi, hâkimlerin azlolunamayacağı (m. Bunun üzerine II. Abdülhamit aynı günün gece-
81), yargılamaların aleniliği (m. 82), hak arama si Kanun-u Esasi’yi yeniden yürürlüğe koyarak II.
hürriyeti (m. 83), kanuni hâkim güvencesi (m. 85, Meşrutiyet’i ilan etmiştir.
89), mahkemelerin bağımsızlığı (m. 86) gibi yargı Sistemin işleyebilmesi ve yasama organının da
bağımsızlığını güvence altına alacak önemli ilke ve çalışır hâlde olması için Kasım-Aralık 1908’de se-
kurumlara yer vermiştir. çimler yapılmış, seçimlerde büyük bir çoğunlukla
Kanun-u Esasi mahkemeleri şer’iye ve ni- İttihatçıların göstermiş olduğu adaylar kazanmış,
zamiye mahkemeleri olarak ikiye ayırarak dü- 17 Aralık 1908 tarihinde yeni Meclis-i Umumi,
zenlemiştir (m. 87). Şer’iye mahkemeleri şeriat Padişah’ın nutkuyla açılmıştır.
9
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte İttihat ve Te- ler yapılmıştır. Heyeti Ayan ve Heyeti Mebusan
rakki Fırkası, ya iktidara hâkim olmuş ya da ikti- üyelerine Padişah’tan izin almaksızın kanun tek-
darı baskısı altında tutmaya başlamıştır. İktidara lif etme yetkisi verilerek kanun teklif etmek için
hâkim olan İttihat ve Terakki Fırkası, kısa zaman- Padişah’tan izin alma şartı kaldırılmıştır. Kanun
da II. Abdülhamit iktidarını aratacak baskıcı bir tekliflerinin öncelikle Şuray-ı Devlette görüşül-
yönetim ortaya koymaya başlamıştır. İttihat ve mesi zorunluluğu kaldırılmıştır. Padişah’ın ka-
Terakki Fırkasının bu yönetim anlayışına karşı nunlar üzerindeki mutlak veto yetkisi, geciktirici
toplumda muhalefet artmış ve 13 Nisan 1909’da ve zorlaştırıcı veto yetkisine dönüştürülmüştür.
tarihimizde 31 Mart Vak’ası olarak bilinen isyan Buna göre Padişah tarafından veto edilen kanun-
gerçekleşmiştir. 31 Mart Vak’ası İttihatçıların lar, Meclis-i Umuminin üçte iki çoğunluğuyla
güçlü olduğu Selanik’te büyük bir tepkiyle kar- kabul edilirse Padişah bu kanunu artık onayla-
şılanmış, olayları bastırmak üzere kurulan Hare- mak zorundadır. Ayrıca birazdan açıklanacağı
ket Ordusu 24 Nisan 1909’da İstanbul’a girerek üzere Heyet-i Mebusana Heyet-i Vükelayı denet-
ayaklanmayı bastırmıştır. Daha sonra 27 Nisan leme ve gerekli görmesi halinde düşürme yetkisi
1909’da İstanbul’da Meclisi Umumi-i Millet de verilmiştir.
yeni adıyla birlikte toplanan Ayan ve Mebusan Yürütme organının yapısında herhangi bir deği-
Meclisleri Abdülhamit’in tahttan indirilmesine şiklik yapılmamıştır. Yine bir tarafta Padişah diğer
ve yerine Mehmet Reşat’ın tahta geçirilmesine tarafta ise Heyet-i Vükela bulunmaktadır. Ancak
karar vermiştir. Ayaklanmanın bastırılması ve bunların yetki ve kuruluşlarına ilişkin çok önemli
II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden son- değişiklikler yapılmıştır.
ra Meclis-i Umumi yoğun bir yasama faaliyetine
a) Padişaha ilişkin değişiklikler: Padişah yine
başlamış ve Anayasada birçok önemli değişik-
devletin ve yürütmenin başıdır. Padişah’ın yetkileri
likler yapılmıştır. Gerçekten de Anayasa’nın 21
esas itibariyle korunmuş hatta sayıları arttırılmıştır
maddesi değiştirilmiş ve son maddesi olan 119.
(m.7). Ancak kendisi bunları doğrudan kullana-
maddesi yürürlükten kaldırılarak yerine üç yeni
maz âle gelmiştir. Padişah artık bu yetkilerini Sad-
madde eklenmiştir.
razam ve ilgili vekilin karşı imzalarıyla kullanabile-
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili olarak, ilk cektir. Padişahın önemli yetkilerinden olan sürgün
dikkati çeken husus, kişi güvenliği ile ilgili yeni yetkisi kaldırılmış, Meclis-i Mebusanı fesih yetkisi
düzenlemelerdir. Kanun dışı tutuklama yasağı neredeyse kullanılamaz hâle getirilmiştir. Yine ge-
getirilmiş (m. 10), 113. maddede düzenlenen nel olarak milletlerarası andlaşma yapma yetkisi
Padişah’ın sürgüne gönderme yetkisi kaldırılmış Padişah’a tanınmış ise de birçok konuda andlaş-
bu suretle de kişi güvenliği geliştirilmiştir. Bası- maların akdinde Meclis-i Umuminin tasdiki şartı
na sansür yasağı getirilmiş (m.12), haberleşmenin getirilmiştir.
gizliliği esası benimsenmiştir (m. 119). Ayrıca
a) Heyet-i Vükelaya ilişkin değişiklikler:
toplanma ve cemiyet (dernek) kurma hakları ta-
Heyet-i Vükelanın kuruluş usulü tamamen de-
nınmıştır (m. 120).
ğiştirilmiştir. 1876 Anayasası’nın ilk şeklinde
Heyet-i Vükelanın Sadrazam ve Şeyhülislam
dâhil bütün üyelerini atama ve azletme yetkisi
Padişah’a aitken, 1909 değişiklikleriyle Padişah
dikkat artık sadece Sadrazamı (ve Şeyhülislamı) ataya-
1909 değişiklikleri, II Abdülhamid’in saltana- cak (m.7), diğer vekiller ise Sadrazam tarafından
tı boyunca uygulanan ve muhaliflerince tenkit seçilecek (m. 29) ve Padişah tarafından usulen
edilen basına sansür, hafiye teşkilatı, istediğini tasdik edilecektir. Heyet-i Vükelanın Padişah’a
sürgüne gönderme gibi uygulamalara bir tepki karşı sorumluluğu değiştirilerek, Meclis-i Mebu-
izlenimi uyandırmaktadır. sana karşı kolektif ve bireysel sorumluluğu usulü
getirilmiştir (m. 30). Yürütmenin gerek kuruluşu
gerekse sorumluluğu dikkate alındığında bu de-
Yasama organının kuruluşunda herhangi bir ğişikliklerle birlikte artık Kanun-u Esasi’nin tam
değişiklik yapılmamıştır. Ancak yasama yetkisi- bir parlamenter sistem (meşruti monarşi) öngör-
nin kullanılması bakımından önemli değişiklik- düğünü söylemek mümkündür.
10
1
Anayasa Hukukuna Giriş
Öğrenme Çıktısı
1 Osmanlı Devleti’ndeki anayasal gelişmelerin ana hatlarına dair bilgi verebilme
11
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
içeren Misak-ı Milli’yi ilan etmesidir. Misak-ı Milli, Anadolu’da başlamış olan ulusal kurtuluş hareketinin
mücadele yönünde benimsemiş olduğu ilkelerin İstanbul’a, Meclis-i Mebusana taşınması bakımından bü-
yük önem arz etmektedir.
Misak-ı Milli’nin ilanının üzerinden çok geçmeden İstanbul 16 Mart 1920’de işgal edildi. İleri gelen
milletvekillerinden kaçamayanlar tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi. Bu olağanüstü şartlar altında
Meclis-i Mebusan, 18 Mart 1920 tarihinde son toplantısını yaparak çalışmalarına ara verme kararı aldı.
Bu kararın ertesi günü 19 Mart 1920’de Mustafa Kemal, Ankara’da “salahiyeti fevkaladeyi haiz bir meclis”
toplanması için, bütün ülkede seçim yapılması yönünde Heyet-i Temsiliye adına bütün valilik ve komu-
tanlıklara bir genelge gönderdi. Salahiyeti fevkaladeyi haiz (olağanüstü yetkiler taşıyan) meclis deyimiyle
kastedilen şey bu meclisin bir kurucu meclis niteliğinde olacağıydı.
Tüm engellemelere rağmen 23 Nisan 1920’de yeni Meclis Ankara’da toplanmıştır. Yeni Meclis, almış
olduğu ilk kararla kendini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak adlandırmış bu şekilde dünyaya yeni bir
Türk Devleti’nin doğuşu ilan edilmiştir. Meclisin açılışıyla o zamana kadar fiili bir iktidar olan Heyeti
Temsiliye, yerini hukuki bir irade olan TBMM’ye bırakmıştır.
Nihayet tüm bu gelişmelerin ardından ve yaklaşık Meclisin açılışından 9 ay sonra 20 Ocak 1921 tari-
hinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul edildi. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun görüşülmesi ve kabulün-
de özel bir usul ve kabul yeter sayısı aranmamış, normal kanunlar için gerekli olan usül izlenmiştir. Ancak
1921 Anayasası’nın kabulünde özel bir usül öngörülmemiş olması onun anayasa olmadığı anlamına da
gelmemektedir.
20 Ocak 1921 tarih ve 85 sayılı Kanun’la kabul edilen 1921 Anayasası 23 madde ve bir de ayrı
maddeden (madde-i münferide) oluşan kısa bir anayasadır. Bunun sebebi, içinde bulunulan şartların
olağanüstülüğü ve 1876 Kanun-u Esasi’nin yürürlükten kaldırılmamış olmasıdır. Ancak burada 1921
Anayasası’nın, kendisiyle çatışan 1876 Anayasası hükümlerini, sonraki norm önceki normu aykırılığı
ölçüsünde ilga eder (lex posterior derogat legi priori) ilkesi gereği zımnen ilga ettiği sonucuna varmamız
gerekmektedir.
12
1
Anayasa Hukukuna Giriş
1921 Anayasası’nın en önemli ve en devrimci özelliği milli egemenlik ilkesini ilan etmesidir.
Anayasa’nın 1. maddesine göre “Hâkimiyet bilakaydü şart milletindir”. Her ne kadar Anayasa salta-
natın kaldırılacağı yönünde bir hüküm içermese de milli egemenlik ilkesinin kişisel egemenliğe dayalı
monarşik bir yönetim sistemiyle bağdaşmayacağı açıktır. 1921 Anayasası, Amasya Tamimi, Erzurum ve
Sivas Kongreleri kararlarıyla gelişip güçlenen ve bugünkü anayasal sistemimizin de en temel ilkesi olan
milli egemenlik ilkesini bu şekilde ilan ederek Türk anayasal gelişim sürecinin en önemli aşamalarından
birini oluşturmuştur.
1921 Anayasası, hükümet sistemi olarak meclis hükümeti sistemini benimsemiş olan bir anayasadır.
Nitekim 1921 Anayasası’nın 2. maddesi açık bir şekilde kuvvetler birliği ilkesini benimsemiştir. Mad-
deye göre “İcra kudreti ve teşri selahiyeti milletin yegane
ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli
ve temerküz eder.” Bu madde, TBMM’nin sadece yasama
dikkat yetkisine değil, yürütme yetkisine de sahip olduğu anla-
Egemenliğin millete ait olduğu düsturu, 1921
mına gelmektedir. 3. madde hükmü de “Türkiye Devleti,
Anayasası’ndan itibaren tüm anayasalarımızda
Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve Hükümeti
yer almıştır.
Büyük Millet Meclisi Hükümeti unvanını taşır” diyerek
bunu desteklemektedir.
8. maddeye göre de Meclis, yürütmeye ilişkin işlerini,
özel kanununa göre seçtiği vekiller aracılığıyla idare eder.
Meclis hükümeti sistemi, yasama ve Meclis, icrai işlerde, bunlara yön verebilir ve bunları her
yürütme yetkilerinin yasama organında zaman için görevlerinden alarak yerlerine yenilerini ataya-
birleştiği kuvvetler birliğine dayanan bir bilir. Buna göre, Meclis tarafından seçilen ve ancak onun
hükümet sistemidir. Konvansiyonel rejim isteğiyle görevlerinde bulunan vekiller, tamamen Meclis
de denir. adına ve onun talimatları doğrultusunda hareket etmek
zorundadır. Vekillerin ne kendilerine has faaliyet alanları,
ne kendilerine has ortak politikaları, ne de ortak siyasi sorumlulukları söz konusudur. Vekiller Heyeti, ana-
yasal olarak yetkili bir yürütme organı olmayıp Meclisin talimatları doğrultusunda hareket etmekle görevli
bir memurlar topluluğu niteliğindedir.
Tüm bunların yanında, 1921 Anayasası tarafından bir devlet başkanlığı makamının oluşturulma-
ması, Meclis Başkanının 9. maddeye göre Vekiller Heyetinin doğal başkanı olması ve anlaşma ve barış
akdi yapma yetkisinin 7. madde ile Meclise verilmesi gibi özellikler de meclis hükümeti modelinin tipik
özelliklerindendir.
1921 Anayasası yargı organını düzenlememiştir. Bununla birlikte 1921 Anayasası uygulamasında yargı
yetkisinin de Meclise ait olduğu görüşü hâkimdir. Nitekim bu görüş doğrultusunda, üyeleri Meclis tara-
fından kendi üyeleri arasından seçilen İstiklal Mahkemelerinin kuruluşu, meclis hükümeti sisteminin bir
gereği olarak kabul edilmiştir.
1921 Anayasası yargıya yer vermemekle birlikte, 14 maddesini, yani yarıdan fazlasını merkezi ida-
renin taşra teşkilatına ve yerel yönetimlere ayırmıştır. Anayasa, 10. maddesiyle ülkeyi coğrafi konum
ve ekonomik ilişkiler bakımından vilâyetlere, vilâyetleri kazalara, kazaları da nahiyelere ayırmakta,
sonraki maddelerinde de bunların oluşum ve yetkilerini düzenlemektedir. 1921 Anayasası sistemin-
de, merkeziyet usulü sınırlı ve istisnai, ademi merkeziyet (yerinden yönetim) ise asli ve geneldir.
Bu Osmanlı merkeziyetçi sistemini tersine çeviren, yerinden yönetime ve özerkliğe ağırlık veren bir
sistemdir.
13
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
14
1
Anayasa Hukukuna Giriş
Devletinin Şekli Hükümeti Cumhuriyettir.” ifade- kaldırılırken halifelik muhafaza edilmiştir. Hali-
sini eklemiştir. Buna paralel olarak 11. maddede feliğin o dönemde kaldırılmamasının temelinde
yapılan değişiklikle cumhurbaşkanlığı makamı başlıca iki neden bulunmaktaydı. Birincisi, Birinci
oluşturulmuştur. 10. maddedeki değişikliğe göre Meclisin yapısı ve iç politika dengelerinin halifesiz
Cumhurbaşkanı, TBMM Genel Kurulu tarafından bir düzene geçmeye henüz elverişli olmaması; ikin-
ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için ci ise, dış politika alanında da gerek Lozan Barış
seçilir. Tekrar seçilmek mümkündür. Görüşmeleri’nin gergin ortamı ve gerekse İslam
364 sayılı Kanun, hükümetin kuruluş şeklini de ülkelerini kollama niyetidir. Bu sebeplerle halifelik
değiştirmiştir. Buna göre, Başvekil Cumhurbaşkanı Birinci Meclis döneminde değil, yenilikçi ve dev-
tarafından Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer ve- rimci olan İkinci Meclis döneminde kaldırılmıştır.
killer, Başvekil tarafından yine Meclis üyeleri arasın- Halifelik, 3 Mart 1924 tarih 431 sayılı “Hila-
dan seçildikten sonra, tümü Cumhurbaşkanı tara- fetin İlgası ve Hanedan-ı Osmaninin Türkiye Cum-
fından Meclisin onayına sunulur. Görüldüğü üzere huriyeti Memaliki Haricine Çıkartılmasına Dair
Anayasa’da yapılan bu değişikliklerle meclis hükü- Kanun”la ilga edilmiştir. Ancak halifeliğin ilgası
meti sisteminin tipik özelliği olan vekillerin meclis devletin dini karakterinin sona erdiği ve laiklik
tarafından seçilmesi usulü sona erdirilmiş ve parla- ilkesinin kabul edildiği anlamına gelmemektedir.
menter sisteme doğru önemli bir adım atılmıştır. Çünkü Cumhuriyet’i ilan eden anayasa değişikli-
ği kanunuyla aynı zamanda 2. maddeye “Türkiye
Halifeliğin Kaldırılması Devletinin Dini Din-i İslamdır, Resmi lisanı Türk-
1921 Anayasası döneminde anayasal açıdan çedir.” hükmü de eklenmişti. Ayrıca halifeliği ilga
gerçekleşen diğer bir önemli olay, halifeliğin kaldı- eden Kanun’un 1. maddesinde de Hilafet, hükü-
rılmasıdır. 1-2 Kasım 1922 tarihli Meclis kararıyla met ve Cumhuriyet’in “mana ve mefhumunda esa-
saltanat ve halifelik birbirinden ayrılmış, saltanat sen mündemiç olduğundan” da bahsedilmektedir.
Öğrenme Çıktısı
2 1921 Anayasası’nın temel özelliklerini izah edebilme
Günümüzde 1921
1921 Anayasası gibi kısa Anayasası’nın benimsediği
anayasalar mı yoksa 1876 meclis hükümeti sistemini
1921 Anayasası, yerinden ya da ona benzer şekilde kuv-
Kanun-u Esasi gibi uzun
yönetime ilişkin nasıl bir vetlerin yasama organında
ve ayrıntılı anayasalar mı
tercihte bulunmuştur? birleştiği bir hükümet siste-
Türkiye’de daha kullanışlı
olur? mini (konvansiyonel rejimi)
uygulayan devlet var mıdır?
1924 ANAYASASI
1921 Anayasası olağanüstü şartların ürünüydü ve yeni bir devletin ihtiyaçlarına cevap verebilecek
düzeyde ayrıntılı ve geniş olmayan bir metindi. Ayrıca Kanun-u Esasi de resmen ilga edilmemiş olduğu
için, ikili bir anayasal düzen bulunmakta idi. Artık devletin temel kuruluşunu ve toplumun ve birey-
lerin devlet karşısındaki temel hak ve özgürlüklerini belirleyecek yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunduğu
ortadaydı. Bu nedenle İkinci Meclis, göreve başladıktan kısa bir süre sonra yeni bir anayasa yapma ko-
nusunda harekete geçmiştir.
15
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
İkinci TBMM, yeni bir anayasa yapmak ama- ğiştirmek, kaldırmak, kanunları yorumlamak, di-
cıyla özel olarak oluşturulmuş bir kurucu meclis ğer devletlerle sözleşme, antlaşma, barış yapmak ve
değildi. Anayasa tasarısı Kanun-u Esasi Encümeni savaş ilan etmek, bütçe ve kesin hesap kanunlarını
adını taşıyan bir komisyon tarafından hazırlanmış- kabul etmek, para basılmasına karar vermek, tekel
tır. 1924 Anayasası, 20 Nisan 1924 tarih 491 sayılı ve mali taahhüdü gerektiren sözleşme ve imtiyazla-
“Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adıyla kabul edilmiş ve rı onaylamak veya feshetmek, genel ve özel af ilan
23 Nisan 1924 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe etmek, cezaları hafifletmek ya da değiştirmek, so-
girmiştir. 6 bölüm ve 105 maddeden oluşan 1924 ruşturma ve cezaları ertelemek ve mahkemelerce
Anayasası, devlet sisteminin dayandırıldığı esaslar verilip kesinleşen ölüm cezalarının infazına karar
bakımından 1921 Anayasası’nın devamı niteliğin- vermek vb.
dedir. Bu durum Genel Hükümler (Ahkâm-ı Esa- TBMM’nin görevleri arasında sayılan iki konu
siye) bölümünde açıkça görülmektedir. 1. madde- dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki “ahkâmı şeriye-
ye göre “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir”. 1921 nin infazı (şeriat kurallarının uygulanması)”; diğeri,
Anayasası’nda 29 Ekim 1923’te bir değişiklik yapı- kanunları “tefsir (yorumlama)” yetkisidir. Ahkâmı
larak kabul edilen bu hüküm, anayasal yaşamımı- şeriyeyi uygulamak görev ve yetkisi 1921 Anaya-
zın değişmez kuralı hâline gelmiş, sonraki Anayasa- sasından devralınmış bir hükümdü. Ancak 1928
larımızda olduğu gibi 1924 Anayasası’nda da özel Anayasa değişikliğinde yürürlükten kaldırıldı. Ko-
olarak koruma altına alınmıştır. Anayasa’nın 102. misyon tasarısında yer almayan Meclisin kanunları
maddesine göre bu hüküm değiştirilemez, hatta yorumlama yetkisi, Anayasa’ya Meclis görüşmeleri
değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir hükümdür. sırasında eklenmiştir. Bu milletvekillerinin mec-
Yine ilk kez 1921 Anayasası’yla anayasal gelene- lisin hakları ve tarihi değeri üzerinde hassasiyetle
ğimize giren milli egemenlik ilkesi 3. maddede durduklarının göstergesidir.
tekrar edilmiştir. Buna göre “Hakimiyet bila kaydü-
şart milletindir”. Genel Esaslar bölümünde ayrıca
“Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslamdır” hükmü-
ne yer verilmiştir. Bu hüküm 11 Nisan 1928 tari-
hinde Anayasa’dan çıkartılmış ve 1937 yılında da dikkat
Anayasa’ya laiklik ilkesi eklenmiştir. Kanunları yorumlama yetkisinin meclise verilme-
si (yasama yorumu/teşrii tefsir) Türk anayasaları
içinde sadece 1924 Anayasası’nda görülmüştür.
1924 Anayasası’nda Devletin Temel
Organları
1924 Anayasası’nın ikinci bölümü “Vazife-i Teş- 1924 Anayasası, 5. maddesinde “Teşrî salâhiyeti
riiye” (yasama görevi) başlığını taşımaktadır. Yasama ve icrâ kudreti Büyük Millet Meclisinde tecellî ve te-
organı, özel kanuna göre seçilen mebusların (millet- merküz eder.” demek suretiyle, yürütme yetkisini
vekili) oluşturduğu tek meclisli Türkiye Büyük Mil- de TBMM’ye vermiştir. Ancak 6. maddeye göre
let Meclisidir. Anayasa’nın ilk şekline göre, seçmen yasama yetkisini bizzat kullanan TBMM, 7. mad-
olabilmek için erkek ve 18 yaşını (m.10), milletve- deye göre yürütme yetkisini kendisi tarafından se-
kili seçilebilmek için ise 30 yaşını doldurmuş olmak çilen Cumhurbaşkanı ve onun atayacağı bir İcra
(m.11) gerekmektedir. Ancak 1934 yılında yapılan Vekilleri Heyeti aracılığıyla kullanır.
değişiklikle, seçmen yaşı 18’den 22’ye yükseltilmiş
Cumhurbaşkanı TBMM Genel Kurulu tarafın-
ve kadınlara da milletvekili seçme ve seçilme hak-
dan ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi
kı verilmiştir. Seçimler dört yılda bir yapılır ve bir
için (erken seçim olmazsa dört yıl) seçilir. Tekrar se-
daha seçilmek mümkündür. Milletvekilleri sadece
çilmek mümkündür (m. 31). Bu, her meclisin ken-
kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil eder
di yasama döneminin Cumhurbaşkanı’nı seçmesi
(m.13). Milletvekillerinin yasama sorumsuzluğu ve
anlamına gelmektedir. Cumhurbaşkanlığı maka-
dokunulmazlıkları bulunmaktadır (m.17).
mının geçici veya sürekli boşalması halinde cum-
1924 Anayasası’nda TBMM’nin görev ve yet- hurbaşkanına Meclis Başkanı vekâlet eder (m.33).
kileri şu şekilde sıralanmıştır: Ahkâm-ı şeriyeyi
1924 Anayasası’nda Cumhurbaşkanı’na şu yet-
(şer’î hükümleri) uygulamak, kanun koymak, de-
ki ve görevler verilmiştir: Kanunları on gün için-
16
1
Anayasa Hukukuna Giriş
de yayınlama veya Anayasa değişiklikleri ve bütçe 1924 Anayasası hükümet sistemi olarak meclis
kanunları dışında ilanının uygun görmediklerini hükümeti ile parlamenter sistem arasında karma bir
bir daha görüşülmek üzere Meclise iade etme (m. sistem kurmuştur. Gerçekten de 1924 Anayasası’na
35), Meclis üyeleri içinden Başbakanı ve başba- bakıldığında her iki sisteme özgü özelliklerin yer al-
kan tarafından seçilen bakanları atamak (m. 44), dığı görülmektedir. 1924 Anayasası’nın meclis hü-
yabancı devletlere temsilci gönderme ve yabancı kümetine özgü yönleri şu şekilde sıralanabilir: 1)
devlet temsilcilerini kabul etme (m. 37), sakatlık 4. maddeye göre “TBMM milletin yegâne ve gerçek
ve kocama gibi sebeplerle belirli kişilerin cezalarını temsilcisi olup millet adına egemenlik hakkını yal-
kaldırma veya hafifletme (m. 42), TBMM’nin ma- nızca o kullanır”; 2) 5. maddeye göre, “yasama ve
nevi kişiliğinde mündemiç olan başkumandanlığı yürütme yetkisi TBMM’de belirir ve toplanır”; 3) 7.
temsil etme (m.40). maddeye göre ise “TBMM hükümeti her zaman de-
1924 Anayasası klasik parlamenter rejimlerde netleyebilir ve düşürebilir”. Buna karşılık hüküme-
olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nı sorumsuz olarak tin elinde Meclisi feshetme yetkisi yoktur.
düzenlemiştir. Bu yüzden yürütmeyle ilgili yapmış Parlamenter sisteme benzeyen yönleri ise şu
olduğu bütün işlemlerin başbakan ve ilgili bakan şekilde sayılabilir: 1) Meclis yasama yetkisini
tarafından imzalanması gerekmektedir (m. 39). Bu bizzat kullanabileceği hâlde yürütme yetkisini
işlemlerden dolayı Meclise karşı sorumluluk başba- Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kul-
kan ve ilgili bakana aittir (m.46). Cumhurbaşkanı lanmak durumundadır (m.7); 2). Hükümetin
göreviyle ilgili olarak siyaseten sorumsuz olduğu kuruluş usulü tamamen parlamenter hükümet
gibi vatan hainliği hariç cezai olarak da sorumsuz- sistemine uygun olarak düzenlenmiştir. Buna göre
dur (41/1). Ancak kişisel suçlarından dolayı her Cumhurbaşkanı’nın Meclis üyeleri arasından ata-
vatandaş gibi o da sorumludur. Kişisel suçlarından yacağı Başbakan, diğer bakanları seçmekte, bu
dolayı sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinde mil- listenin Cumhurbaşkanınca onaylanması ile hü-
letvekilliği dokunulmazlığına ilişkin 17. madde kümet kurulmakta ve kurulmuş olan hükümetin
hükümleri uygulanır (41/2). Meclisten güvenoyu alması gerekmektedir. 3) Ni-
hayet 1924 Anayasası parlamenter sistemin temel
ilkelerinden biri olan hükümetin uyguladığı poli-
tikalardan “kolektif sorumluluğu” ilkesini açıkça be-
Karşı imza: Parlamenter hükümeti siste- nimsemiştir.
minde sorumsuz olan Devlet başkanının Bütün bu özellikler göstermektedir ki, 1924
imzası ile tamamlanan işlemlerden dolayı Anayasası meclis hükümeti ile parlamenter sistem
başbakan ve/veya ilgili bakanın sorumlu arasında karma bir hükümet sistemi kabul etmiştir.
tutulabilmesini sağlayan kuraldır. Bu sisteme doktrinde “kuvvetler birliği ve görevler
ayrılığı” sistemi adı verilmektedir.
Anayasa’da yürütmenin asıl yetkili ve sorum- 1924 Anayasası, 8. maddesinde, yargı yetkisinin
lu kanadı olarak hükümet (bakanlar kurulu) ön- millet adına usulü ve kanunu dairesinde bağımsız
görülmüştür. Başbakanı Meclis üyeleri arasından mahkemeler tarafından kullanılacağı ilkesini kabul
Cumhurbaşkanı seçer ve atar. Diğer bakanlar Baş- etmiştir. Anayasanın Dördüncü Bölümü “Kuvve-i
bakan tarafından yine Meclis üyeleri arasından Kazaiye” başlığını taşımakta ve bu bölümde yargı
seçilerek Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulur ve ile ilgili bazı ilkelere yer verildiği görülmektedir:
Cumhurbaşkanı’nın onaylamasıyla hükümet ku- Mahkemelerin örgütü, görev ve yetkileri kanunla
rulmuş olur. Ancak hükümet bir hafta içinde prog- düzenlenir (m. 53). Hâkimler bağımsızdır ve her
ramını Meclise sunmak ve güvenoyu istemek zo- türlü müdahaleden azadedir (m. 54/1). Mahkeme
rundadır (m. 44). Bakanlar Kurulu, Meclise karşı kararlarını, TBMM ve İcra Vekilleri Heyeti hiçbir
hükümetin genel siyasetinden kolektif olarak, yine şekilde değiştiremez, bunların uygulanmasını erte-
her bir bakan da kendi bakanlığına ait işlerden bi- leyemez ve engelleyemez (m. 5/2). Hâkimler kanu-
reysel olarak sorumludur. Görüleceği üzere Cum- nun belirlediği durumlar hariç azlolunamazlar (m.
hurbaşkanı gibi Bakanlar Kurulu da 1924 Anayasa- 55). Hâkimlerin özlük hakları ve görevden alınma
sı sisteminde klasik parlamenter rejimin ilkelerine şartları özel kanunla belirlenir (m. 56). Hâkimler
uygun olarak düzenlenmiştir. kanunen belirlenmiş görevleri dışında kamusal
17
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
veya özel hiçbir görev alamazlar (m. 57). Mahke- Anayasa, temel hak ve özgürlükler konusun-
melerde yargılama alenidir (m. 58). Herkes mah- da, felsefi köken olarak Fransız Devrimi’nden beri
kemeler önünde haklarını savunmak için gerekli kabul gören liberal ve bireyci “tabii (doğal) haklar
gördüğü meşru araçları kullanmakta serbesttir (m. doktrini”ni benimsemiştir. Nitekim bunu Bölü-
59). Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi dâhilinde mün ilk maddesi olan 68. maddede açık bir şekilde
olan davalara bakmaktan kaçınamaz (m. 60). görmek mümkündür:
Bu düzenlemeler; yargının, yasama ve yürütme “Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet, başka-
organları karşısında bağımsızlığını kısmen koruma sına muzır olmayacak her türlü tasarrufatta bulun-
altına almakla birlikte, özellikle güvenceler konu- makdır. Hukûk-u tabiîyeden olan hürriyetin herkes
sunda yetersizdir. Yargı ile ilgili düzenlemeler ta- için hududu başkalarının hudûd-u hürriyetidir. Bu
mamen kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. hudûd ancak kanûn mârifetiyle tesbit ve tâyin edilir.”
Kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek 1924 Anayasası genel olarak özgürlükçü bir anla-
üzere Anayasa Mahkemesi kurulmadığı gibi bu yışa sahip olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri
denetimin mahkemelerce de yapılacağı öngörül- geniş ve ayrıntılı bir şekilde düzenlememiş, bunları
memiştir. Hatta kanunları yorumlama yetkisi dahi sadece sıralamak ve kanunla sınırlandırılabileceğini
mahkemelere değil TBMM’ye verilmiştir. Yine adil, belirtmekle yetinmiştir. Bunun nedeni, TBMM’nin
tarafsız ve bağımsız yargının en önemli ilkelerinden milletin tek ve gerçek temsilcisi olduğu bir düzende,
biri olan “kanuni hâkim ilkesi” veya “doğal yargıç il- bu hakların milletin temsilcileri tarafından kanun yo-
kesi” denilen ilkeye de 1924 Anayasası’nda yer veril- luyla yeterince korunacağının varsayılmış olmasıdır.
memiştir. Anayasanın Meclis görüşmeleri sırasında Ancak uygulama tam tersi gelişmiştir. Kanunların
olağanüstü mahkemeler kurulmasını yasaklayan anayasaya uygunluğunun yargısal denetiminin olma-
“fevkalade mahiyeti haiz mahkeme teşkili memnu- dığı bir sistemde Meclis tarafından, çoğunluğun oyuy-
dur” şeklindeki ek bir fıkra teklifi de reddedilmiştir. la azınlık hakları ölçüsüz olarak sınırlandırılabilmiştir.
Anayasa’da düzenlenen temel hak ve özgürlükler
şu şekilde sıralanabilir: Eşitlik ilkesi (m. 69), can,
mal ve ırz dokunulmazlığı (m.71), kanunun belirle-
Tabii hâkim (doğal yargıç) ilkesi bir yar-
diği durumlar haricinde yakalanmama ve tutuklan-
gılamanın konusunu oluşturan olayın
mama (m.72), işkence, eziyet, müsadere ve angarya
meydana gelmesinden önce kanunla yar-
yasağı (m.73), mülkiyet hakkı (m.74), dini ve felsefi
gılama yapmakla görevli mahkemenin
görüşlerinden dolayı kınanamama ve kanuna aykırı
belirlenmesi anlamına gelir ve olaydan
olmamak kaydıyla ibadet hürriyeti (m.75), konut
sonra o uyuşmazlığa /suça özgü mahkeme
dokunulmazlığı (m.76), basın özgürlüğü ve ön de-
kurulmasına engel olur.
netim yasağı (m.77), seyahat özgürlüğü (m.78), söz-
leşme, mülk edinme ve tasarrufta bulunma, dernek
ve şirket kurma özgürlüğü (m.79), eğitim özgür-
1924 Anayasası’nda Temel Hak ve
lüğü (m.80), haberleşmenin gizliliği ilkesi (m.81),
Özgürlükler dilekçe hakkı (m.82). Bunlardan başka Anayasa’da
1924 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri “Türk- bazı siyasi haklar da düzenlenmiştir: Mebus seçme
lerin Hukuku Ammesi” (Türklerin Kamu Hakları) ve seçilme hakkı (m.10, 11), devlet memuriyetine
adı altında Beşinci Bölümde düzenlemiştir. Hemen girebilme hakkı (m. 92), TBMM’ye başvuru hakkı
belirtmek gerekir ki, bu bölümde kullanılan ve bazı (m. 82), vatandaşlık hakkı (m.88).
hakların öznesi olarak kabul edilen “Türk” kelimesi 1924 Anayasası’nın ortaya koymuş olduğu temel
etnik bir anlam ifade etmemektedir. 88. maddede hak ve özgürlükler listesine bakıldığında klasik hak-
kimlere Türk denileceği şu ifadelerle ortaya konul- lar olarak adlandırılan medeni ve siyasi hakların dü-
muştur: “Türkiye ahâlisine din ve ırk farkı olmaksızın zenlendiği, zorunlu ilköğretimin devlet okullarında
vatandaşlık itibâriyle Türk ıtlak olunur (denir).” Buna parasız olması dışında sosyal haklara hiç değinilme-
göre 1924 Anayasası dinî ve ırki farklılıkları kabul diği görülmektedir. Aslında bu yadırganacak bir du-
etmekle birlikte Türklüğün dinî ve ırki bir anlam ta- rum da değildir. Çünkü dönemin anayasacılık anla-
şımadığını, coğrafi (Türkiye ahalisi) ve siyasi (vatan- yışı 1917 Meksika ve 1919 Alman Anayasası gibi bir
daşlık bağı) bir anlam ifade ettiğini vurgulamaktadır. iki istisna dışında henüz sosyal haklara yabancıdır.
18
1
Anayasa Hukukuna Giriş
Araştırmalarla
İlişkilendir
1924 Anayasası’nın Temel Hak ve Hürriyetler Konusundaki Tercihi
1924 Anayasası, temel hak ve hürriyetleri, 68 - 88’inci maddeler arasında ve “Türklerin Hukuku
Ammesi” (Türklerin Kamu Hakları) başlığını taşıyan beşinci fasılda düzenlemiştir. Bu maddeler ince-
lendiğinde XVIII’inci yüzyıl filozoflarınca geliştirilen ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi
ile somut ifadesini bulan doğal hukuk, doğal hak ve ferdiyetçiliğin Anayasa’nın hürriyet anlayışına
açıkça yansımış olduğu ilk bakışta fark edilmektedir. Bu yüzden Anayasa’nın özünde liberal demokra-
tik bir ruh taşıdığı rahatlıkla söylenebilir. Gerçekten de, Anayasa’nın Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirisi’nden geniş ölçüde etkilendiği, Kapani’nin deyimiyle “... havası, ruhu ve hatta dili ile” hak ve
hürriyetler bölümüne girdiği açıkça görülmektedir. Anayasa’ nın “her Türk hür doğar, hür yaşar. Hür-
riyet, başkasına muzır olmayacak (zarar vermeyecek) her türlü tasarrufta bulunmaktır” diyen 68’inci
maddesi ile 1789 Fransız Bildirisi’nin 4’üncü maddesi (“hürriyet, başkasına zarar vermeyen bir şeyi
yapabilmekten ibarettir”) karşılaştırıldığında bu etkilenişi görmemek mümkün değildir. Aynı şekilde
Anayasa’nın 68’inci maddesinin 2’nci fıkrası hürriyetin herkes için sınırının başkalarının hürriyeti oldu-
ğunu söylerken, Fransız Bildirisi’nin 4’üncü maddesi, “herkesin hürriyetinin sınırını başkalarının sahip
olduğu eşit haklar oluşturur” demektedir. Yine her iki metnin de zikrettiğimiz maddelerinde hürriyetin
sınırının kanun tarafından çizileceğinin belirtilmesi bir rastlantı olmasa gerektir.
II’nci TBMM’nin olağan yasama organı sıfatıyla hazırlayıp kabul ettiği 1924 Anayasası’nın görü-
şülmesi sırasında, birçok maddesi derin esaslı ve uzun tartışmalara konu olmuşsa da yirmi maddeden
ibaret bulunan hürriyetler bölümü birkaç madde dışında hemen hiç tartışılmamış ve Komisyonun teklif
ettiği biçimde kabul edilmiştir. Bunun nedenini doğrusu anlamak pek kolay değilse de bazı ihtimaller
üzerinde durulabilir. Her şeyden önce o zamanki meclisi oluşturan üyelerin doğal hukuk kavramı ve
doğal hukuk teorileri hakkında fazla bilgi sahibi olmadıklarından, böyle çetrefil ve nazik bir sorunun
görüşülmesi ve tartışılmasına gidilmemiş olması akla gelen en mülayim ihtimallerden biri olarak ifade
edilmişse de, kanaatimizce bu son derece zayıf bir ihtimaldir. Çünkü II’nci Meclisi oluşturan üyeler
arasında hukuk ilmine vakıf pek çok kişi bulunduğu gibi, meclis görüşmeleri sırasında yapılan konuş-
malardan da açıklıkla anlaşılacağı üzere, Batı hukukunu ve gelişmelerini yakından takip eden üyeler yer
almaktaydı. Bunların doğal hukuk düşüncesinden yoksun olmaları nedeniyle Anayasa’nın kamu hür-
riyetleri ile ilgili bölümünün görüşülmesi sırasında fazla tartışma olmamıştır yargısına varmak bize güç
görünmektedir. Diğer yandan, doğal hukuktan sayılan hürriyetin, anayasada düzenlenmesine bile gerek
olmadığı, fakat yeni hürriyet mücadelesinden çıkıldığından bu maddeleri ana kanunla tespit etmek
gerektiği, yoksa bu bilinen hususların müzakeresine gerek duyulmamış olacağı da düşünülmüş olabilir
ki bu ihtimal öncekine nazaran daha makul gelmektedir.
1924 Anayasası, temel hak ve hürriyetler konusunda 1789 Bildirisi’nden geniş ölçüde etkilenmiştir.
Hürriyetin tanımı, sınırları ve güvenceleri bakımından büyük bir benzerlik göze çarpmaktadır. Anayasa,
hemen bütün klasik haklara yer vermekle birlikte, sosyal haklardan söz etmemektedir. Bunun nedeni,
bu hak kategorisinin anayasanın yapıldığı dönem itibarıyla klasik haklar kadar yaygınlık kazanamamış
olmasıdır. 1924 Anayasası, hürriyetin sadece adını vermiş, bunun içeriği ve kullanım biçim ve şartla-
rının belirlenmesi işini TBMM’ye bırakmıştır. Ancak, Anayasa, TBMM’nin bu yetkiyi hangi esaslar
dâhilinde kullanacağına ilişkin hiçbir esasa yer vermemiştir. Her ne kadar, kanunların anayasaya aykırı
olamayacağı yönünde bir hükme yer vermekteyse de, bu hükmün platonik bir değer taşımaktan öte
bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü Anayasa, TBMM’nin mutlak üstünlüğüne yer vermekte ve onun
başka bir organ tarafından denetimini kabul etmemektedir. Bu durum Anayasa’nın en zayıf yanını oluş-
turmaktadır. Meclisin üstünlüğü ve denetimsizliği, uygulamada temel hak ve hürriyetlerin çoğunluğun
iradesine terk edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Kaynak: Anayurt, Ö. (2000), “1924 Anayasası’nda Temel Hak ve Hürriyetler”, Gazi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 1-2, (s. 159-180’den kısaltılarak alınmıştır.)
19
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
20
1
Anayasa Hukukuna Giriş
Siyasi nitelikli derneklere, yani siyasi partilerin tek partili yönetiminden çok partili sisteme barışçı
kurulmasına izin verilmesinden sonra ilk olarak 18 bir şekilde geçmeyi başarmış oldu.
Temmuz 1945’te iş adamı Nuri Demirağ tarafın- Ancak esas itibariyle demokratik bir ruha sahip
dan Milli Kalkınma Partisi kuruldu. Bunu Celal olan Anayasa, demokratik geleneklerin henüz tam
Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik olarak yerleşmemiş olduğu bir ülkede, çok parti-
Koraltan’ın 7 Ocak 1946 kurduğu Demokrat Parti li bir hayatın sağlıklı bir şekilde işlemesine yara-
takip etti. Çok partili dönemin ilk seçimi 21 Tem- yacak hukuki güvencelere sahip değildi. Anayasa
muz 1946’da yapıldı. Açık oy, gizli sayım ve döküm “Hâkimiyet bilâ kayd-ü-şart Milletindir” ve “Tür-
esasları altında tek dereceli olarak yapılan bu seçim, kiye Büyük Millet Meclisi milletin yegâne ve hakîkî
CHP’nin baskı ve hile yaptığı yolundaki yolsuzluk mümessili olup Millet nâmına hakk-ı hâkimiyeti
tartışmalarına sebebiyet verdi. Sonuçları uzunca bir istimâl eder” demek suretiyle çoğulcu değil çoğun-
süre kesinleşmeyen bu “şaibeli seçimler” sonucun- lukçu bir demokrasi anlayışını benimsemiştir. Bu
da CHP 403, DP 54 bağımsızlar 8 milletvekilliği uygulamada egemenliği kayıtsız şartsız millet adına
elde ettiler. kullanan TBMM’nin yetkilerinin sınırsız olduğu
16 Şubat 1950’de gizli oy, açık sayım ve dö- şeklinde yorumlanmış ve Meclis içerisinde çoğun-
küm ve seçimlerin yargı yönetim ve denetiminde luğu elinde bulunduran parti veya grup istediğini
yapılması ilkelerini benimseyen Milletvekili Seçim yapmakta kendini serbest olarak görmüştür. Bir de
Kanunu kabul edildi. Bu şartlar altında yapılan buna çoğunluk iktidarını sınırlandıracak ve temel
14 Mayıs 1950 seçimleri DP’nin büyük zaferiyle hak ve özgürlükleri güvence altına alacak Anayasa
sonuçlandı. Geçerli oyları % 53.3’ünü alan DP Mahkemesi gibi yargısal denetim organlarının ku-
408, % 40’ını alan CHP 69 milletvekilliği elde rulmamış olması eklenince, çoğunluk iradesi büs-
etti. Seçimler soncu oluşan TBMM, Celal Bayar’ı bütün denetimsiz ve azınlık hakları da güvencesiz
Cumhurbaşkanlığına, Refik Koraltan’ı Meclis Baş- kalmıştır. Ancak bu yapı, siyasi azınlığın baskı al-
kanlığına seçerken, Adnan Menderes de hükümeti tında tutulduğu bir uygulamaya yol açmış ve 1924
kurmakla görevlendirildi. Böylece Türkiye az rast- Anayasası’nın sonunu hazırlamıştır.
lanan bir demokrasi örneği vererek yirmi yedi yıllık
Öğrenme Çıktısı
3 1924 Anayasası’nın kabul ettiği anayasal düzeni açıklayabilme
21
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
Osmanlı Devleti’ndeki
1 anayasal gelişmelerin ana
hatlarına dair bilgi verebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti
Osmanlı Türk kamu hukuku literatüründe genel kabul, Türk anayasacılığının, kronolojik esasa dayalı ola-
rak Sened-i İttifak ile başlayıp, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Kanun-u Esasi ile devam eden bir
sıralamayla ele alınması şeklindedir. Bu yaklaşımın en önemli sebebi bu belgelerin yazılı bir şekilde ortaya
çıkmaları ve iktidarı sınırlayıcı nitelik taşımalarıdır. İlk anayasal belge olarak ele alınan Sened-i İttifak, ken-
dinden sonraki anayasal belgelerin aksine iç ve dış dinamiklerin etkisiyle değil, Osmanlı klasik döneminin
kendine mahsus anayasal hareketlerinin bir sonucu olarak görülmektedir.
Yenilik taraftarı Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa öncülüğünde, zayıflamış bulunan merkezi otoritenin tesis
edilmesi amacıyla Anadolu ve Rumeli’deki ayanların İstanbul’a davet edilip devletin ileri gelenleri ile ayan-
lar arasında 29 Eylül 1808 tarihinde Kâğıthane’de gerçekleştirilen toplantı sonucunda uzlaşılan hususlar
Sened-i İttifak adı verilen bir belgede toplanmıştır.
Bir başlangıç (dibace), 7 şart (madde) ve bir zeylden (ek) oluşan Sened-i İttifaktaki şartlara bakıldığında
temelde merkezi otorite, ayanlar ve genel olarak halk lehine sonuçlar doğuracak düzenlemelere yer verildiği
görülmektedir. Sened-i İttifak anayasal tarihimiz açısından önemli bir belge olmakla birlikte uygulanması
pek mümkün olamamıştır.
Tanzimat Fermanı ve sonrasındaki anayasal belgelerin ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde iç dinamikler
yanında Batı etkisinin de rol oynadığı görülmektedir.
Padişah Abdülmecid döneminde 1839 yılında dönemin dışişleri bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından Dev-
letin ileri gelenleri, yabancı devlet temsilcileri ile kalabalık bir halk topluluğu önünde Gülhane’de okunmuş
olması sebebiyle Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da anılan Tanzimat Fermanı ana yapısı itibarıyla bir hak
ve özgürlükler beyannamesi görünümü arz etmektedir.
Yine Padişah Abdulmecid zamanında 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı da çoğunlukla Tanzimat Fer-
manı’ndaki hakları tekrar etmekle birlikte, Ferman’ın en belirgin özelliği Osmanlı Devleti’ndeki Müslüman
ahali ile gayrımüslimler arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedeflemesidir. Bu üç belge birer anayasa
değil anayasal belge mahiyetindedir.
İlk Osmanlı anayasası ise 1876 tarihli Kanun-u Esasi’dir. 19 bölüm ve 119 maddeden oluşmaktadır.
Kanun-u Esasiye göre Osmanlı Devleti üniter bir devlettir, Başkenti İstanbul’dur, Devlet başkanlığı Osman-
lı Hanedanı’ndan usulü dairesinde ırsi olarak intikal eden monarşidir (m.3). 11. maddesine göre Devletin
resmi dini, “din-i İslam’dır”. Resmi dili Türkçedir.
Kanun-u Esasi 8 ila 26. maddeleri arasında “Tebaa-i Devlet-i Osmaniyenin Hukuk-u Umumiyesi” başlığı
altında dönemin anayasalarında yer alan belli başlı temel hak ve hürriyetlere yer vermiştir.
Kanun-u Esasi devletin temel organlarını günümüz modern anayasalarındaki sistematiğe uygun olarak ya-
sama, yürütme ve yargı olmak üzere üçe ayırarak düzenlemiştir. Yasama organı, Heyet-i Ayan ve Heyet-i
Mebusan adlı iki alt meclisten oluşan Meclis-i Umumi’dir. Yürütme organı ise Padişah ve Heyet-i Vükeladan
oluşan ikili yapıya sahiptir. Kanun-u Esasi’de yargı yetkisi bağımsız mahkemelere verilmiş olup yargı bağım-
sızlığı konusunda getirdiği güvenceler günümüz anayasalarının tanıdıkları ile benzerdir.
II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında 1090’da Kanun-u Esasi’de temel hak ve özgürlükler, yasama yetkisi ve
yürütme yetkisinin kullanılması konusunda önemli değişiklikler yapılmış ve sistem mutlak monarşiden
tamamen çıkarak meşruti monarşiye evrilmiştir.
22
1
Anayasa Hukukuna Giriş
TBMM’nin kurulmasından 9 ay sonra 20 Ocak 1921 tarihinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul edilmiştir.
1921 Anayasası 23 madde ve bir de ayrı maddeden (madde-i münferide) oluşan kısa bir anayasadır. Bunun
sebebi, içinde bulunulan şartların olağanüstülüğü ve 1876 Kanun-u Esasi’nin yürürlükten kaldırılmamış
olmasıdır.
1921 Anayasası’nın en önemli ve en devrimci özelliği milli egemenlik ilkesini ilan etmesidir. Anayasa’nın
1. maddesine göre “Hâkimiyet bilakaydü şart milletindir”. 1921 Anayasası, hükümet sistemi olarak meclis
hükümeti sistemini benimsemiş olan bir anayasadır. Buna göre TBMM sadece yasama yetkisine değil, yü-
rütme yetkisine de sahiptir.
1921 Anayasası’nda yargı organına ve temel hak ve hürriyetlere ilişkin hükümler yer almamıştır. Buna kar-
şın yarıdan fazlası merkezi idarenin taşra teşkilatına ve yerel yönetimlere ayrılmıştır.
1921 Anayasası’nda değişiklik yapan 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı kanunla Anayasa’nın 1. maddesine
“Türkiye Devleti’nin Şekli Hükümeti Cumhuriyet’tir” ifadesini eklemiş, bu şekilde Cumhuriyet ilan edilmiş-
tir. Halifelik ise 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 431 sayılı Kanun”la ilga edilmiştir.
1924 Anayasası
İkinci Meclis göreve başladıktan kısa bir süre sonra, olağanüstü şartların ürünü olan yeni bir devletin ihti-
yaçlarına cevap verebilecek kadar ayrıntı taşımayan 1921 Anayasası yerine yeni bir anayasa yapma konusun-
da harekete geçmiştir. 20 Nisan 1924 tarih 491 sayılı “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adıyla kabul edilip 23 Ni-
san 1924 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 1924 Anayasası, 6 bölüm ve 105 maddeden oluşmaktaydı.
1924 Anayasası’na göre yasama organı, özel kanuna göre seçilen mebusların oluşturduğu tek meclisli Tür-
kiye Büyük Millet Meclisidir. 1924 Anayasası, yürütme yetkisini de TBMM’ye vermiştir. Ancak yasama
yetkisini bizzat kullanan TBMM, yürütme yetkisini kendisi tarafından seçilen Cumhurbaşkanı ve onun
atayacağı bir İcra Vekilleri Heyeti aracılığıyla kullanır.
1924 Anayasası hükümet sistemi olarak meclis hükümeti ile parlamenter sistem arasında karma bir sis-
tem kurmuştur. Bu sisteme doktrinde “kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı” sistemi adı verilmektedir. 1924
Anayasası, yargı yetkisinin millet adına usulü ve kanunu dairesinde bağımsız mahkemeler tarafından kulla-
nılacağı ilkesini kabul etmiştir. Bu düzenlemeler, yargının, yasama ve yürütme organları karşısında bağım-
sızlığını kısmen koruma altına almakla birlikte, özellikle güvenceler konusunda yetersizdir. Yargı ile ilgili
düzenlemeler tamamen kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır.
1924 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri “Türklerin Hukuku Ammesi” (Türklerin Kamu Hakları) adı altın-
da Beşinci Bölümde düzenlemiştir. 1924 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri geniş ve ayrıntılı bir şekilde
düzenlememiş bunları sadece sıralamak ve kanunla sınırlandırılabileceğini belirtmekle yetinmiştir.
23
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
4
Tanzimat Fermanı ile ilgili aşağıdaki ifadeler-
7 Aşağıdakilerden hangisi II. Meşrutiyet’in
ilanı ile birlikte Kanun-u Esasi’de gerçekleştirilen
den hangisi doğrudur?
değişikliklerden biri değildir?
A. Şekli anlamda bir anayasadır.
A. Kanun dışı tutuklama yasağı getirilmesi
B. Yapılış şekli itibariyle misak türünde bir belgedir.
B. Basına sansür yasağı getirilmesi
C. Düzenlediği hükümlere uyulmaması halinde
C. Haberleşmenin gizliliği esasının benimsenmesi
işletilebilecek bir hukuki denetim mekanizması
öngörmüştür. D. Toplanma ve cemiyet kurma haklarının
tanınması
D. Maddi anlamda anayasal bir belgedir.
E. Kanuni hâkim güvencesi getirilmesi
E. Padişah’ın yasama yetkisi elinden alınmıştır.
24
1
Anayasa Hukukuna Giriş
8 I. 1921 Anayasası’nın kısa bir anayasa ol- 9 “1924 Anayasası meclis hükümeti ile parla-
masının sebebi dönemin şartlarının ola- menter sistem arasında karma bir hükümet sistemi
ğanüstü olmasıdır. kabul etmiştir.”
neler öğrendik?
II. Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nda yapılan Doktrinde bu sisteme ne ad verilir?
bir değişiklik ile ilan edilmiştir.
A. Parlamenter sistem
III. Halifelik yenilikçi ve devrimci olan İkinci B. Başkanlık sistemi
Meclis dönemine kaldırılmıştır.
C. Meclis hükümeti sistemi
IV. 1924 yılında halifelik kaldırılmış böylece D. Yarı-başkanlık sistemi
laiklik ilkesi kabul edilmiştir. E. Kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi
Yukarıdaki ifadelerden hangileri yanlıştır?
A. Yalnız I
10 1924 Anayasası ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?
B. Yalnız IV
C. III ve IV A. Kanunların anayasaya uygunluğunun denet-
D. I, II ve III lenmesi için Anayasa Mahkemesini kurmuştur.
E. I, II ve IV B. Katı (sert) bir anayasadır.
C. Tabi haklar doktrinini benimsemiştir.
D. Genel olarak özgürlükçü bir anlayışa sahiptir.
E. Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna dair birin-
ci maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez
25
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
Yanıtınız yanlış ise “Osmanlı Dönemi Ana- Yanıtınız yanlış ise “1921 Anayasası (1921
3. B 8. B
yasal Gelişmeleri: Tanzimat Fermanı” konu- Teşkilat-ı Esasiye Kanunu)” konusunu yeni-
sunu yeniden gözden geçiriniz. den gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Osmanlı Dönemi Ana- Yanıtınız yanlış ise “1924 Anayasası: 1924
4. D 9. E
yasal Gelişmeleri: Tanzimat Fermanı” konu- Anayasasında Devletin Temel Organları” ko-
sunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Yasama dönemi Osmanlı Kanun -u Esasi’sinde 69. madde ile dört yıl olarak
düzenlenmiş ve 1909 değişikliklerinde bu süre aynen korunmuştu. Meclis-i
Mebusan üyelerinin hangi usulle seçilecekleri anayasada ayrıntılı olarak dü-
zenlenmemişti. Anayasa sadece kaç nüfusa bir milletvekili düşeceğini, seçim-
lerin gizli oyla yapılacağını ve milletvekili seçilebilme koşullarının nelerden
ibaret olacağını hükme bağlıyordu. Ayrıntılar kanunla belirlenecekti ancak
bu kanunun yapılması geciktirilmiş, bu sebeple geçici bir kanun çıkarılmıştır.
Kanunun en dikkate değer yanı, sınırlı bir seçme ve seçilme hakkının kabul
edilmiş olmasıydı. Bir kere, kadınlar için bu hak söz konusu değildi. Fakat
Araştır 1 erkek olmak da seçme ve seçilme hakkı için tek başına yeterli değildi. Ayrıca
belli bir miktar emlak sahibi olmak koşulu aranıyordu.
Günümüzde seçimlerin tek dereceli yapılması genel kabul görmekte ve daha
demokratik bulunmaktadır. Tek dereceli seçimde seçmenler ile seçilenler ara-
sına bir aracı girmezken iki dereceli seçim ya da dolaylı oy denilen usulde
seçimler iki aşamada gerçekleştirilir. Önce birinci seçmenler ikinci seçmenleri,
onlar da ikinci aşamada milletvekillerini seçerler. Türkiye’de birinci meşruti-
yetten 1946 seçimlerine kadar seçimler iki dereceli olmuştur. Milletvekillerini
müntehibi saniler (ikinci seçmenler) seçmişlerdir.
1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu (TEK) idarede çok ciddi bir kopuş gerçekleş-
tirmiştir. Bu anayasa Osmanlı Türk anayasacılık tarihinde görülmemiş ölçüde
adem-i merkeziyetçidir. 1921 anayasasında merkeziyetçilik sınırlı hatta istis-
nai, yerinden yönetim asli ve geneldir. Birinci meclis bir taşra demokrasisi
Araştır 2 kurmak istemiştir. Bu dönemde anayasadan daha fazla müzakere edilen ama
dönem sonunda kadük olan İdare-i Nevahi Kanunu layihası incelediğinde
yerinden yönetimin mahalli yargı işleri dâhil yetkili kılınmak istendiği anlaşıl-
maktadır. TEK’in 23 maddesinden 14’ünü taşra yönetimine, özellikle vilayet
ve nahiye şûralarına ayırması anlamlıdır. (Akın, 2014: 602-603)
26
1
Anayasa Hukukuna Giriş
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Kaynakça
Akın, R. (2014). “1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Hukuk Tarihimizdeki Önemi”, I. Türk Hukuk Tarihi
Kongresi Bildirileri, On İki Levha Yayınları, İstanbul.
Aldıkaçtı, O. (1973). Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi ve 1961 Anayasası, İÜHF Yayınları, İstanbul.
Anayurt, Ö. (2003). “1924 Anayasası’nda Temel Hak ve Hürriyetler”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, Sayı 1-2, ss.159-180.
Armağan, S. (1979). Türk Esas Teşkilat Hukuku Temel Hak ve Ödevler, İstanbul.
Arsel, İ. (1965). Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esasları, Mars Matbaası, Ankara.
Atar, Y. (2018). Türk Anayasa Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara.
Atatürk, M. K. (1994). Nutuk (1919-1927), (Yayına Hazırlayan: Zeynep Korkmaz), Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.
Başgil, A. F. (1957). Türkiye’nin Siyasi Rejimi ve Anayasa Prensipleri, Birinci Cilt, Baha Matbaası, İstanbul.
Bulut, N. (2008). “Türkiye’de Temel Hak ve Özgürlüklerin Gelişimi Açısından 1909 Anayasa Değişikliklerinin
Önemi”, EÜHFD, C. XII, S. 1–2 (2008).
Döner, A. (2020), Türk Anayasa Hukuku, Doğu Ciltevi Yayınevi, Erzincan.
Döner, A. (2007), “Atatürk Dönemi Anayasal Gelişmelerine Genel Bir Bakış”, Atatürk’ün 125. Doğum Yılına
Armağan.
Döner, A. (2009). “Geçmişten Günümüze Türk Hukukunda Kamu Görevlilerinin Seçimlerde Adaylığı”,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 58 (4) , 737-776.
Erdoğan, M. (2004). Anayasa Hukukuna Giriş, 2. Baskı, Adres Yayınları, Ankara.
Erdoğan, M. (2018). Türk Anayasa Hukuku, Hukuk Yayınları, Ankara.
Eren, A. (2018). Anayasa Hukuku Ders Notları, On İki Levha Yayınları, İstanbul.
27
1
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri
Eroğul, C. (2004). Anatüzeye Giriş (“Anayasa Hukuku”na Giriş), İmaj Yayınları, Ankara.
Gören, Z. (2015). Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015.
Gözler, K. (2017). Anayasa Hukukunun Genel Esasları: Ders Kitabı, Ekin Yayınları, Bursa.
Gözler, K. (2018). Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa.
Gözübüyük, A. Ş. (2002). Anayasa Hukuku, 10. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara.
Hazır, H. (1984). “Sened-i İttifakın Kamu Hukuku Bakımından Önemi”, Dicle Üni. HFD, C.2, S.2.
Karatepe, Ş. (1997). Darbeler, Anayasalar ve Modernleşme, İz Yayıncılık, İstanbul.
Kuzu, B. (1992). Türk Anayasa Metinleri ve İlgili Mevzuat, İstanbul.
Özbudun, E. (2011). 1924 Anayasası, İst. Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul.
Özbudun, E. (2017), Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara.
Özçelik, A. S. (1976). Esas Teşkilat Hukuku Dersleri, İkinci Cilt, Fakülteler Matbaası, İstanbul.
Özçelik, A. S. (1959). Sened-i İttifak, İÜHFM, C. 24, S. 1-4.
Soysal, M. (1997). 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, İstanbul.
Tanör, B. (2007). Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri (1789-1980), YKY, İstanbul.
Teziç, E. (2013). Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul.
Tunç, H., Bilir, F. ve Yavuz, B. (2012). Türk Anayasa Hukuku, Ankara.
28