Taurin Ve Beslenmedeki Önemi-Dönüştürüldü

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

Taurin ve Beslenmedeki Önemi

Özet

Taurin, ozmoregülator, antioksidan, nörotransmitter ve büyüme düzenleyiciliği gibi birçok


özelliği bulunan; yapısında sülfür barındıran B-amino asitlerden biridir. Bunların yanında,
vücudun çok farklı yerlerinde görevleri bulunan taurin, hücre zarı koruyuculuğunda da etkin
bir rol oynar. Ayrı ayrı organları ele aldığımızda beyin, retina, karaciğer gibi dokularda; kas,
kardiyovasküler ve üreme gibi sistemlerde de oldukça fonksiyoneldir. Popülerleşen diyetlerde
adından sıkça söz edilen taurin, fonksiyonel oluşuyla gün geçtikçe beslenme tiplerine de etkir
hale geldi. Bu derlemede taurinin yapısından, biyosentezinden, beslenmeyle olan ilişkisinden,
vücut içinde taşınımından emilimine ve yetersizliği durumda oluşan durumlardan
bahsedeceğiz.

Giriş

Taurin, renksiz, 125 kDa molekül ağırlığına sahip, suda eriyebilme özelliğiyle vücutta en çok
bulunan serbest aminlerdendir. (Chesney, 1985). Hayvan dokularının oldukça fazla içerdiği
taurin, belli tip algler dışındaki bitkilerde yoktur ya da miktarı göz ardı edilebilecek kadar
azdır. İlk izolasyonu öküz safrasından olan taurin, serbest bir aminoasit olup sistinin
karboksilsizleşmesi sonucu ortaya çıkar. Sülfonik grubunu içermesi bakımından diğer
aminoasitlerden -karboksil grubu (-COOH) içeren- farklıdır. Bazı peptitlerin yapısına
katılması ve hücrelerde serbest olarak bulunması dışında herhangi bir protein sentezine
katılmaz. (Sturman, 1988; Bouckenooghe ve ark., 2006). Protein biyosentezine katılmamasına
rağmen hayvan dokularındaki yüksek miktarıyla ve işlev çeşitliliğiyle oldukça ilginç olan
taurin, örneğin, iskelet kasında 15,6 μM/g kadar bulunur ve hücre içi konsantrasyonun yaklaşık
olarak 25 mmol’dir. Bir safra tuzu olan taurokolatın yapısındaki işleviyle beraber, aynı zamanda bir
antioksidan, ozmolit ve nörotransmitter rolüyle de oldukça fonksiyoneldir. Ayrıca gözün retina
tabakasındaki çubuksu fotoreseptör hücrelerinin oluşmasını da glisin reseptörüne etki ederek
düzenlediği görülmüştür. Kediler için esansiyel olan taurinsiz beslenen dişi kedilerin yavruları bazı
görme bozukluklarıyla dünyaya gelmiştir. (Brosnan ve Brosnan, 2006). Bunlara ek olarak, büyümenin
düzenlenmesinde, kalsiyumun transportasyonunu indüklemede ve hücreye penetrasyonunda,
kalp üzerinde ise antiaritmik ve iyonotropik etkisi gibi vücudumuz için değerli işlevlere
sahiptir. Sentral sinir sisteminin çoğu metabolik cevabında rol oynar, antikonvülsant ve
insülinojenik olması ile de dikkat çekicidir. Taurinin vücudumuzdaki sistemler üzerindeki
etkileri gittikçe daha da aydınlatılıp beslenme ve genel sağlığı korumadaki önemi de belirgin
hale getirilmektedir. Biyosentezinde görev alan CSAD enzimi, insan ve primatlarda az,
kedilerde ise yok denecek miktarda olduğundan kediler için esansiyelken insanlar ve primatlar
için koşullu esansiyel aminoasitlerdendir.

Biyosentez

Diğer amino asitlerden farklı olarak karboksilik grup yerine sülfonik asit grubu bulunduran
taurin, doğal olarak meydana gelen bir B-amino asittir. Her biyosentezde olduğu gibi taurinin
biyosentezi de canlının türüne, yaşına ve doku tipine göre değişmektedir. Temelde beyin ve
karaciğerde sentezlenen taurin, sistein ve methioninden karaciğer yardımıyla
oluşabilmektedir. In vivo olarak, B6 vitamininin eşliğinde methionin ve sisteinin
metabolizmasından taurinin meydana geldiği bu biyokimyasal mekanizma iki farklı enzimi
içermektedir. Birincisi, sistein deoksijenaz, sistein sülfinik asit ile sisteinin oksidasyonunu
sağlar ki, sistein sülfinik asit dekarboksilaz tarafından karboksil grubu uzaklaştırılsın ve bu
işlem nihayetinde hipotaurin taurine oksitlensin. Sistein deoksijenaz ve sistein sülfinik asit
dekarboksilaz karaciğerde konumlanmıştır ve bu lokasyonda sınırlı kalmayıp astrositler ve
testis gibi ekstrahepatik dokularda da bu iki enzim taurin biyosentezine katılmıştır. Bundan
hareketle söylenebilir ki TauT üzerinden diyetle taurin tüketilmesi önemli bir yöntemdir.
Vücuttaki toplam miktarını düşündüğümüzde; alternatif dokularda ve karaciğerde biyosentezi,
diyetten direkt olarak alınımı ve böbreklerden geri emilimi olmak üzere üç ana yolla
vücudumuza temini gerçekleşir diyebiliriz. (Chesney, 1985; Atmaca, 2003; Bouckenooghe ve
ark., 2006).

Taurinin, sisteinden direkt olarak ya da methioninden sisteine dönüşümüyle beraber


sentezlenmesini temelde üç farklı mekanizmayla anlatmak mümkün. (Şekil 1.) Bunlar;

- Sisteinin sistein sülfinik asit oksidasyonu, oluşan sistein sülfinik asitin hipotaurine
dekarboksilasyonu ve hipotaurinin oksitlenerek taurini oluşturması (Bu yol sistein
sülfinat yolu olarak adlandırılır),
- Sisteinin sistein sülfinik asite oksidasyonu, ardından sisteik asitin oluşumu ve taurine
dekarboksilasyonu,
- Sisteinin dekarboksilasyonu ile oluşan sisteaminin hipotaurine, hipotaurinin de taurine
oksidasyonudur.

Şekil 1. Taurinin biyosentezi (Bircan, 2007)

Bu biyosentezde görev olan tüm enzimler kofaktör olarak önemli bir vitamin olan B6
vitaminin aktif koenzim şekli olan pridoksal-5-fosfata ihtiyaç duyarlar. Bu yüzdendir ki
herhangi bir şiddetteki B6 vitamin eksikliği endojen tauirin seviyelerinde azalmalara
sebebiyet verebilir. (Redmond ve ark., 1998; Birdsall, 1998 Lourenço ve Camilo, 2002).

Taşınma

Hidrofilik karakteristiğe sahip olan taurin zarlardan geçemez ve bu geçişleri sağlamak


amacıyla tüm dokulara taşıyıcı proteinler yardımıyla (TauT) aktif olarak taşınırlar. TauT
70kDa molekl ağırlığına sahip, 620 amino asitten oluşur ve Na+ ile Cl- bağımlı taşıyıcıların
da yer aldığı geniş bir aileye aittir. Bu taşıyıcının taurin affinitesi hücre tiplerine göre
değişkenlik göstermektedir. Bir taurin molekülünün hücre zarından taşınabilmesi için, en az
iki Na+ ve bir Cl- iyonuna ihtiyaç vardır. (Bouckenooghe ve ark., 2006). Taurin amino
asidinin işlevlerinin çoğu hücresel miktarına bağlıdır ve bu miktarın kontrol edilmesinde
taurinin sentezinden ayrı olarak hücre dışı ortamdan taurin taşınmasını sağlayan TauT’nin da
büyük rol oynamaktadır. Araştırmacılar, TauT geni çıkarılmış bir fare modeli geliştirerek
taurin seviyelerinin kontrol grubuna göre plazma, böbrek, karaciğer ve gözde %74; iskelet
kası ve kalpte ise %95’lere varan oranlarda azalma gözlemlemişlerdir. (Schuller-Levis ve
Park, 2004).

Atılım ve Geri Emilim

İki farklı yolla – safra ve idrar yolu ile- vücuttan atılımı sağlanan taurinin idrarla vücuttan
atılmasında belirleyici etken B6 vitaminidir. Pridoksin eksikliğinde idrarla taurin atımında
kayda değer bir azalma olduğu görülmüştür. Dokulardaki seviyesini sabit tutmak amacıyla
taurinin atılımı böbrekler tarafından sıkı bir şekilde denetlenmektedir. Glomerulustan filtre
edildikten sonra proksimal tübülden TauT’ler tarafından geri emilirler. Bir canlı organizmada
amino asitler genelde %98-99 oranlarında geri emilirken bu oran taurin söz konusu olduğunda
%40-99 arasında değer kazanmaktadır. Taurin, insanların tek üriner amino asididir ve
böbreklerden atılımı artsa bile beyin, kas, karaciğer ve kalp gibi dokularda taurin miktarı sabit
kalmaktadır. (Chesney, 1985; Lourenço ve Camilo, 2002; Schuller-Levis ve Park, 2004; Han
ve ark., 2006) Farklı parametlerden etkilenen taurin atılım miktarı bireyden bireye ve bir birey
için günden güne değişebilir. Ancak bu miktar ortalama 0,22-1,85 mmol şeklinde
belirlenmiştir. Genel olarak genetik etkiler, yaş, cinsiyet, beslenme şekli ve renal fonksiyon
gibi bazı faktörler de bu oranı değiştirebilmektedir. (Lourenço ve Camilo, 2002).

Dağılımı ve Döngüsü

Daha önce de belirttiğimiz üzere Taurin bir B-amino asittir, yani 2.karbon halkasında bir
amino grubu vardır. Karboksilik asitten ziyade sülfonik asittir ve sülfür memeli canlılarda
amino asit metabolizmasının son üründür. Herhangi bir proteinin yapısına katılmaz ve bu
nedenle hücre içi sıvıda serbest olarak bulunur. Hücre içi konsantrasyonu taurin bakımından
en çok olan organlar beyin, miyokardiyum, karaciğer, böbrek ve kastır. Ortalama 70 kilogram
ağırlığındaki bir insanda yaklaşık 70 g taurin bulunabilir. Ancak bu değer cerrahi
operasyonlarda, travmalarda ve sepsis gibi bazı patolojik durumlarda değişkenlik
göstermektedir. Bu tür durumlarda tauirin miktarının azaldığı bilinmektedir. (Chesney,1985;
Redmond ve ark., 1998; Lourenço ve Camilo, 2002). Türüne ve hücresine bağlı olarak
miktarında değişkenlik gösterse de genellikle memeli hücrelerinde milimolar miktarlarda
bulunur. Aşırı miktarda serbest radikal üreten metabolizma hızı yüksek dokularda, örneğin;
retina, karaciğer, iskelet kası gibi, daha çok bulunur. Sentral sinir sistemindeki tüm hücreler
taurin içerir diyebiliriz ve kalpteki amino asit havuzundaki payının da %60’lara vardığını
ekleyebiliriz.

Çizelge 1. İnsanlarda çeşitli organ ve hücrelerdeki taurin dağılımı. (Olmez M., 2010)

Yetersizliği Sonucundaki Belirtiler

Karaciğerde bulunan taurin, çeşitli safra asitleriyle birleşerek yağların sindiriminde yer alır.
Safra kesesinde depolanan kompleks safra asitleri yağların emilimine etkir ve onları suda
eriyebilir ya da emülsifiye olabilir hale getirirler. Safra yetersizliğinde sindirilmemiş yağlar
dışkıya geçer ve dışkı yağlı bir hal alır, buna steatorrhea denir. (Sturman,1988). Son yıllarda
meydana getirilen çalışmalarda kedilerdeki taurin eksikliğinin kardiyomiyopatiyi arttırdığı ve
zamanında tedavi edilmezse beslemeyle meydana getirilen taurin tedavisine yanıt vermediği
belirlenmiştir. Beyin gelişimi üstüne taurinin görevi ile alakalı birtakım bilgiler, üreme tarihi
taurin içermeyen yemle beslenen doğum yapmış dişi kedilerden elde edilmiştir. Böyle bir dişi
üredikten sonrasında ceninlerin düşmesi ve doğum zamanında ölü yahut düşük ağırlıklı kedi
yavruları olması şeklinde büyük kayıplar oluşabilmektedir. Yapılan bir çalışmada iki ölü
ceninde ciddi hidrosefali ve ölü dünyaya gelen bir kedi yavrusunda anensefali, canlı kalan bir
kedi yavrusunda da hidrosefali gözlenmiştir. Bu tür anormallikler sık sık meydana gelmekle
beraber ayrım edilememektedir. Çünkü düşük ceninler, ölü dünyaya gelen kedi yavruları ve
anormal kedi yavruları çoğu zaman anneleri tarafınca yenilir. Doğumdan ilkin taurin almamış
anne kedilerin yavrularında anormal arka ayak gelişimi ile kısmi felç gibi yürüyüş
görülmektedir. Yapılan çalışmalarda beslenmede taurin eksikliğine bağlı olarak protein
tüketimini de negatif yönde etkilediği görülmüştür. Düşük kazeinli yemlerle beslenen al
yanaklı maymunlar yüksek kazein içeren ve saflaştırılmamış yemlerle beslenenler göre daha
düşük miktarlarda plazma taurini bulundurmuşlardır. Bir diğer çalışmada ise dişi farelere
sürekli verilen taurin katkılı düşük proteinli yemler, dişi farelerin yavrularının hayatta kalma
oranlarını arttırmış, normal diyetle beslenenlerde ise hiçbir farklılık göstermemiştir.
Hamileliği sırasında doğumdan iki hafta öncesine kadar normal tauirin seviyesini tüketen bir
kediye, kalan sürede taurin içermeyen mamalar verilmiş ve süt salgılama süresince taurin
miktarında ciddi bir düşüş ve yavruların büyüme oranında azalma, beyincik gelişimi
bozukluğu gibi anomaliler gelişmiştir. Ancak yavrulara günlük olarak taurin takviyesi
yapılarak bu anormalliklerin telafi edilebildiği görülmüştür. (Sturman,1988). Karın veya
damar içine verilen radyoaktif işaretli tauirin, yetişkin hayvanlarda yavaş yavaş beyin içindeki
taurinle yer değiştirerek birkaç gün sonra ortalama miktara ulaşmaktadır. Bu çalışmayı yeni
doğan sıçanlarda ve ceninlerinde denediğimizde de birkaç saat içinde beyinde azami miktarda
radyoaktif işaretli taurin bulunduğu ve miktarın giderek arttığı gözlemlenmiştir. Hücresel
gelişime olan faydası sadece sinir sistemiyle kalmayan taurin, memeli kalbinde özellikle
erken doğum sonrası zamanlarda yüksek miktarlarda bulunmaktadır. Kalp taurin düzeyleri
birinci derecede taşıyıcıyla yapılan sodyum bağımlı taşıma sistemiyle sağlanmakta ve sabit
tutulmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan canlıların kalbinde taurin konsantrasyonu ozmotik
yolla düzenlenmektedir. Hipernatremi kalp taurin konsantrasyonunu arttırırken hiponatremi
kalp taurin konsantrasyonunu düşürmektedir. (Olmez,M.2010) Ayrıca bazı dokularda da
serbest radikallerin ve oksidanlar yol açtığı ağır hasarlara karşı da oldukça etkili
olabilmektedir.

Metabolik İşlevleri

Birçok farklı metabolik fonksiyonu bulunan taurinin fizyolojik görevlerini Çizelge 2’de
görebiliriz.
Çizelge 2. Taurinin çeşitli sistem ve organlardaki fonksiyonları (Huxtable, 1992)

Taurin’in tüm bu fizyolojik ve beslenmedeki önemine ilaveten şeker hastalığındaki etkisinden


de bahsetmek mümkün. Diabetes mellitusa bağlı insülin eksikliği olarak da bilinen ikinci tip
şeker hastalığı, şeker hastalığının en yaygın şeklidir. Bu hastalığın tedavisinde taurinin etkisi
araştırılmıştır ve insanlarda taurinin, insülin reseptörlerine bağlanan insülinin etkisini artırdığı
gözlemlenmiştir. Şeker hastası sıçanlarda ve obezlerde taurin kullanımı serum yağ miktarında
düşüsü sağlamaktadır. 7 hafta boyunca günlük 3 g taurin ile beslenen insanlarda obezitenin
seyrinin iyiye doğru gittiği görülmştür. (Bouckenooghe ve ark., 2006)
Sonuç

Taurin, çok işlevsel bir beslenme desteği rolü üstlenen ve zaman geçtikçe popülerleşen bir
aminoasittir. Canlılardaki birçok dokunun yapısında yüksek konsantrasyonda bulunmasıyla
göz ardı edilemeyecek seviyede fizyolojik etkilere sahiptir. Memeli canlılarda yapılan
değerlendirmeler genellikle taurin gereksinimini belirlemeye ve eksikliğinde yaşanabilecek
olası sorunlara ışık tutmaya çalışmaktadır. Yapılan birçok çalışmada insanlar ve hayvanların
sindirim yoluyla aldıkları taurinin, sağlık performansı üzerinde hatırı sayıılır faydalarının
olduğu ve sağlıklı insanlar üzerinde uygulan araştırmalara göre günde 3 grama kadar olan
alımlarda herhangi bir yan etki olmadığı görülmüştür. Ancak daha yüksek miktarlardaki
alımlarında herhangi bir olumsuz yan etki göstermemesine rağmen araştırmaların sayısı ve
verilerin bunu kanıtlamaya yeterli olmadığı belirtilmiştir.
KAYNAKÇA

- Atmaca, G., (2003). Sarmısağın ve tiol içeren bazı bileşiklerin antioksidatif etkileri, Trakya
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 20 (1-3):54-60.

- Bouckenooghe T, Remacle C, Reusens B. (2006). Is taurine a functional nutrient? Curr Opin


Clin Nutr Metab Care. 2006 Nov; 9 (6): 728-33.

- Brosnan, T.J., Brosnan, E.M., (2006). The sulfur-containing amino acids: an overview. Journal
of Nutrition, 136: 1636–1640.

- Chesney R.W., (1985). Taurine: Its biological role and clinical implications. Advances in
Pediatrics: 32; 1-42.

- Huxtable R.J., (1992). Physiologyical actions of taurine, Physiological Review; 72 (1), 101-163

- Lourenço R., Camilo M.E., (2002). Taurine: a conditionally essential amino acid in humans.
Nutricion Hospitalaria; 17 (6), 262-270.

- Redmond H.P., Stapleton, P.P., Neary, P., Bouchier-Hayes, D., (1998). Immunonutrition: the
role of taurine. Nutrition; 14 (7-8): 599-604.

- Sturman J.A., (1988). Taurine in development. Journal of Nutrition; 118: 1169-1176.

You might also like