Professional Documents
Culture Documents
Genc Akademisyenler Kultur Kongresi Bildiriler 2017
Genc Akademisyenler Kultur Kongresi Bildiriler 2017
“BİLDİRİLER KİTABI”
Editörler
Yrd. Doç. Dr. Rabia UÇKUN
Uzm. Kenan DOĞAN
Derya ERSÖZ
Nükte Sevim DERDİÇOK
İngilizce Editörler
Yrd. Doç. Dr. Pınar FEDAKAR
Arş. Gör. Dr. Mustafa DUMAN
2017 İZMİR
DESTEKLEYENLER
6-7-8 Ekim 2016
İzmir
Editörler
Yrd. Doç. Dr. Rabia UÇKUN
Uzm. Kenan DOĞAN
Derya ERSÖZ
Nükte Sevim DERDİÇOK
İngilizce Editörler
Yrd. Doç. Dr. Pınar FEDAKAR
Arş. Gör. Dr. Mustafa DUMAN
Afiş Tasarımı
Yrd. Doç. Dr. Emel YURTKULU
E-ISBN: 978-605-338-231-7
Düzenleme Kurulu
Başkan
Prof. Dr. Metin Ekici EÜ. TDAE Müdürü
Sekreterya
Uzman Kenan Doğan EÜ. TDAE
Derya Ersöz EÜ. TDAE
Nükte Sevim Derdiçok EÜ. TDAE
Üyeler
Prof. Dr. Muharrem Kasımlı Azerbaycan
Prof. Dr. Seyit Kaskabasov Kazakistan
Prof. Dr. İrfan Morina Kosova
Prof. Dr. Petr Paşalı Moldova
Prof. Dr. Cabbar İşankul Özbekistan
Prof. Dr. Gurbandurdı Geldiyev Türkmenistan
Prof. Dr. Dursun Yıldırım Türkiye
Doç. Dr. Muvaffak Duranlı Türkiye
Yrd. Doç. Dr. Rabia Uçkun Türkiye
Bilimsel Değerlendirme Kurulu
Prof. Dr. Ali Duymaz Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. Ali Erol Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Ali Yakıcı Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Alimcan İnayet Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Ayşe Yücel Çetin Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Dilaver Düzgün Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Fikret Türkmen Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Gürer Gülsevin Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Metin Ekici Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Muhtar Kutlu Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu Selçuk Üniversitesi
Doç. Dr. Abdullah Temizkan Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Evrim Ölçer Özünel Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Gülin Öğüt Eker Hacettepe Üniversitesi
Doç. Dr. Halil İbrahim Şahin Balıkesir Üniversitesi
Doç. Dr. Mehmet Temizkan Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Muvaffak Duranlı Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Selami Fedakar Ege Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Dilek Türkyılmaz Gazi Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Gürol Pehlivan Celal Bayar Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Pınar Dönmez Fedakar Ege Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Rabia Uçkun Ege Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Rüçhan Bubur Ege Üniversitesi
İÇİNDEKİLER
Bahadır UÇAN,
Mehmet Emin 1980-2000 Yılları Türk Çizgi Hayatı 13-21
KAHRAMAN
Berna AKYÜZ
Erhan Bener’in Öykülerinde Mizah 22-31
SİZGEN
Cihad Furkan
Girişimci Mizah: Comedi.us! 32-39
ELİAÇIK
Derya AKMAN
Fıkralarda Yabancı/El Kavramı Üzerinden Ortaya Çıkan Mizah 40-47
ÇOT
Duru Özden
“1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi 65-77
GÜRBÜZ
Erhan SOLMAZ Özbek Mizahında Bektaşî Meşreb Bir Tip: Meşreb 115-123
Gökçehan
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
YILMAZ, Berk 177-189
Klasik Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı Örneği
YILMAZ
Gökhan
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah 190-201
DEMİREL
Gül Dilek TÜRK Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah 202-214
Gülden
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem
ALTINTOP, Fırat 215-224
Örneği
TAŞ
Hayrettin
Zâtî’nin Letâifi ve Eserdeki Mizahi Unsurlar 225-231
YILDIRIM
Janagul
Muhtar Mağwvin’in ‘Jarak’ Romanında Yer Alan İroni Unsurları 232-239
SAMETOVA
1980 Sonrası Türk Güldürüsünde Geleneksel Bir Tipin Evrimi:
Kadir DEDE 240-249
Liberal İşadamı
Keziban
Mizah ve Mizahi İnceliklerle Rus Hayatı 250-257
TOPBAŞOĞLU
Levent
Hayvan Benzetmesi Oyunlarında Mizah: Balıkesir Örneği 258-265
BAŞARKANOĞLU
Mustafa NERKİZ Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm 308-318
Nazym
Sovyet Rusyası’nda Mizah Çalışmaları Üzerine 319-327
ABDİKADYROVA
Özge DURAL
Platon’un Mizah Felsefesi 352-356
ÖZER
Samet DOYKUN Türk Sinemasında Mizahın Kullanılışına Bir Örnek: Kemal Sunal 361-366
Samih YIKILGAN Mizahtan İroniye Fantiko 367-372
Serhat Sabri
Sosyal Medyadan Gündelik Hayata: Mizahî Kalıp Sözler 381-389
YILMAZ
Servet Can
“Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber”: Zaytung Haber İncelemesi 390-397
DÖNMEZ
Sevda Ç. AYAR XX. Yüzyılda Tektellizâde Tarafından Yazılmış İki Hezl Örneği 398-405
Sevim Gülen
Mekânın Gölgesi: Karagöz Tiyatrosu Üzerinden Mimari Okumalar 406-415
ÖZAKTAN
Şebnem
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter “Karı” 427- 434
HÜSEYNOVA
Veli Cem
Elazığ Bölgesinde 2006-2008 Yılları Arasında Yayınlanan İlk ve
ÖZDEMİR, Necat 481-488
Tek Bölgesel Mizah Dergisi: Dındik
ÇETİN
Zeynep İrem Mersin Yöresine Ait Fıkraların Mizah Teorilerine Göre
489-503
DEĞER İncelenmesi
Zeynep
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler 504-514
KAMİLOĞLU
Zübeyde
Romantik İlişkilerde Bir Arabulucu Olarak Mizah 527-534
AKPAKIR
Sunuş
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştır-
maları Enstitüsü 1992 yılında kurulmuştur.
Enstitümüz; Türk Dünyasının kültürel özellik-
lerinin araştırılmasına ve lisansüstü eğitim
amacına yönelik Türk Halk Bilimi, Türk Dili ve
Lehçeleri, Türk Dünyası Edebiyatları, Türk
Tarihi, Türk Sanatı, Türk Dünyası Sosyal Eko-
nomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim Dalları ve
uluslararası öğrencilere Türkçe eğitimi veren
Türkçe Öğretim Merkezi (TÖMER)’nden oluş-
maktadır. Bu anabilim dallarının her biri her yıl üstün nitelikli eğitim ve öğ-
retim çalışmaları yanında, nitelikli bilimsel araştırma projeleri hazırlamakta
ve elde edilen bilgi ve bulgular, Türkiye ve Türk Dünyasının hizmetine bilim-
sel toplantı ve çeşitli yayınlar vasıtasıyla sunulmaktadır.
Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, bir taraftan aylık olarak dü-
zenlediği konferanslar, paneller ve sempozyumlarla Türkiye ve Türk Dünya-
sının güncel sorunlarına bilimsel bir yaklaşımla çözüm sunmaya ve toplumu
bilgilendirmeye çalışırken, diğer taraftan da 5 yılda bir düzenlediği “Ulusla-
rarası Türk Dünyası Kültür Kongresi” ile dünya genelinde Türk Dünyasının
bilimsel sesi olmaya çalışmaktadır. Bunların yanında, Türk Dünyası Araştır-
maları Enstitüsü’nde lisansüstü öğrenim gören genç bilim insanlarının yap-
tıkları bilimsel çalışmaları kamuoyuna ve bilim dünyasına sunmalarına zemin
oluşturan bilimsel toplantıları desteklemekte, öğrencilerini bu tür bilimsel
çalışmalara teşvik etmektedir. Bu tür bilimsel toplantıların düzenlenmesinde
enstitümüz, Türk Dünyası ve Türk kültürüne hizmet amacıyla kurulmuş sivil
toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmaya ve böylece daha geniş bir kamuoyu
oluşturmaya çalışmaktadır. İşte bu bilimsel toplantılardan biri, Ege Üniversi-
tesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ve Zekeriya Doğan Eğitim Kültür
Gençlik ve Spor Derneği işbirliği ile 6-8 Ekim 2016 tarihleri arasında, İz-
mir’de, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Konferans
Salonu’nda gerçekleştirilen “Somut Olmayan Kültürel Miras ve Mizah”
temalı “Uluslararası Genç Akademisyenler Kültür Kongresi” dir.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ve Zekeriya
Doğan Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Derneği işbirliği ile Türk Halk Bilimi
Anabilim Dalı doktora öğrencilerimizden Derya Ersöz ve Nükte Sevim
Derdiçok tarafından; “Somut Olmayan Kültürel Miras ve Mizah” ana teması
üzerine düzenlenen “Uluslararası Genç Akademisyenler Kültür Kongresi”;
küresel çatışmaların yoğunluklu olarak yaşandığı bir dönemde, İzmir’in, Tür-
kiye’nin ve tüm dünyanın ihtiyaç duyduğu hoşgörü ortamının oluşmasına
katkı sağlamayı, bu konuda çalışan genç bilim insanlarını teşvik etmeyi, di-
siplinler arası ortak çalışmalara zemin hazırlamayı ve bilimsel çalışmalara
yeni bakış açıları kazandırmayı amaçlamıştır.
Eş zamanlı olarak üç salonda düzenlenen kongrenin bilimlik oturum-
larında; Azerbaycan’dan Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi, Kazakistan’dan
Kazak Devlet Kızlar Pedagoji Üniversitesi, Türkiye’den ise Adnan Menderes
Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Ankara Üni-
versitesi, Atatürk Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Başkent Üniversitesi,
Bayburt Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Fırat
Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Aydın Üni-
versitesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul Medipol Üniversitesi, Kafkas
Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Mardin
Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muş Alparslan Üni-
versitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
Pamukkale Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi olmak üzere, 37 farklı üniversiteden
ve 16 farklı bilim alanından toplam 82 genç akademisyen sunum yapmıştır.
Sunumu yapılan bildirilerden 56 bilimsel çalışma, bu bildiri kitabında yer
almaktadır. Kitapta yer alan bildiriler; mizah ana teması üzerine Türk Dili ve
Edebiyatı, Türk Halk Bilimi, Güzel Sanatlar, İletişim, Felsefe, Tarih, Türkçe
Eğitimi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları, Turizm Rehberliği, Arap Dili,
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Slav Dilleri ve Edebiyatı, Kore Dili ve Ede-
biyatı, Mimarlık, Psikoloji, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Kazak Dili ve Edebiyatı
olmak üzere farklı disiplinlerdendir.
Kongre süresince sadece bilimsel sunumlar yapılmamış, kongre sos-
yal etkinliklerle de dolu dolu geçmiştir. Bu kapsamda; karikatür paneli, ço-
cuk oyunları gösterisi, Karagöz gölge oyunu gösterisi, meddah gösterisi,
halk müziği konseri ve “Etno-fotografi: Anadolu’nun Kültürel Mirası”, “Deni-
2
zin Kızları: Kadın Balıkçılar”, “Kaybolan Meslekler”, “Evliya Çelebi: Kent ve
Seyyah” konulu sergileri düzenlenmiştir. Ayrıca, çevre gezisi programı kap-
samında katılımcılara İzmir ve çevresi, Nazar Köy ve Kemalpaşa Alaş Kazak
Vadisi Kımız Çiftliği gezdirilmiştir.
Ege Üniversiteli genç bilim insanları tarafından yapılan bilimsel ça-
lışma ve hoşgörü çağrısına Türk Dünyasının her tarafından koşarak gelen ve
bilimsel katkı sunan genç akademisyenlerin gerçekleştirdiği bu kongre, Ata-
türk’ün Türk gençliğine emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni “İlelebet payi-
dar kılma” düşüncesinin, Türk Dünyasını hoşgörü ve bilimle ilelebet payidar
kılmak şeklinde hayata geçirilmesi için atılmış bir bilimsel adımdır. Bu kong-
renin hazırlanmasında emeği geçen tüm lisansüstü öğrencilerime, Türk
Dünyasına gönül bağıyla katkı sunan tüm genç akademisyenlere, öğrencile-
rimize rehberlik eden tüm öğretim üyesi arkadaşlarıma ve de kongre etkin-
liklerinin, gezi programının gerçekleşmesinde emeği geçen herkese çok
teşekkür ederim.
Bu eseri sizlerle buluşturmamıza vesile olan Ege Üniversitesi Türk
Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ile işbirliği yapan Zekeriya Doğan Eğitim
Kültür Gençlik ve Spor Derneği başta olmak üzere, UNESCO Türkiye Milli
Komisyon Başkanlığı’na, İzmir Ticaret Borsası’na, Ege Bölgesi Sanayi Oda-
sı’na destek ve katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız.
Atalarımız; “söz uçar, yazı kalır” demişler. Bu düşünceden hareketle,
kongrede sunulan bildirileri yayına hazırlayan kıymetli bilim insanı Yrd. Doç.
Dr. Rabia UÇKUN, Uzman Kenan DOĞAN’a, Doktora öğrencilerimiz Derya
ERSÖZ ve Nükte Sevim DERDİÇOK’a; İngilizce editörlüğü üstlenen Yrd. Doç.
Dr. Pınar FEDAKÂR ve Arş. Gör. Dr. Mustafa DUMAN’a, kapak tasarımı, dizgi,
mizanpaj ve ağ sayfasını düzenleyen Arş. Gör. Dr. Umut ÜREN ve Arş. Gör.
Ali BALCI’ ya, afiş tasarımını yapan Yrd. Doç. Emel YURTKULU’ na ve Enstitü
Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Muvaffak Duranlı’ya çok teşekkür ederim.
3
Özet
K
adirli Anavarza Dağı’nın doğusunda, Kozan batısında iki
Çukurova ilçesidir. 1996’da Osmaniye’nin il olmasına
kadar her ikisi de Adana’ya bağlıyken 1996 yılında Kadirli
Osmaniye’ye bağlanmıştır. Bu iki ilçeyi Çukurova’da ön
plana çıkaran on yıllardır haklarında anlatıla gelen
fıkralardır. “Bir Kadirlili, bir Kozanlı ve bir yılan…” girizgâhıyla
başlayıp çeşitli şekillerde anlatılan bu fıkralarda, anlatıcı taraf
Ayşe Uğureli ⃰ değiştikçe fıkranın sonunda galip gelen taraf da değişmektedir.
Öyle ki Kadirliler ve Kozanlılar arasında bir husumet olduğuna
dair söylentiler bile vardır. Fıkralarda anlatıcının daima karşı
tarafın cahilliğine, zayıflığına ve geçimsizliğine vurgu yaparak
kendini üstün göstermesi güldürü öğesini oluşturmaktadır.
Üstünlük kuramı XVII. Yüzyılda Hobbes tarafından ortaya
MİZAHTA atılmıştır ve insanların başkalarının zaafları karşısında
ÜSTÜNLÜK kendilerini üstün görerek rahatlamalarına, zafer kazanmalarına
dayanır. Bu bildiride on yıllardır Çukurova’da anlatıla gelen
KURAMI Kadirlili ve Kozanlı fıkraları kaynak kişiler aracılığıyla
BAĞLAMINDA derlenerek mizahta üstünlük kuramına göre değer-
lendirilecektir
KADİRLİLİ
Anahtar kelimeler: Kadirlili, Kozanlı, Fıkra, Mizah, Mizahta
VE Üstünlük.
KOZANLI
Abstract
K
FIKRALARI adirli is in the east of Anavarza Mountain, and Kozan is
in the West of it are two Cukurova districts. Two dis-
tricts were the county of Adana until 1996; Kadirli be-
FROM KADİRLİ came a district of Osmaniye after it became the province. In
AND FROM Cukurova, these two districts come into prominence with
jokes about. They start with this preamble such as “A man
KOZAN JOKES IN
from Kadirli, a man from Kozan and a snake ...” are described
THE CONTEXT in various ways. If the narrator part of these jokes changes, the
OF SUPERIORITY victorious side also changes at the end of them. Indeed, there
THEORY OF are even rumors of hostility between Kadirli and Kozan. In
these jokes, always narrator’s superiority creates comedy item.
HUMOR Superiority theory was introduced by Hobbes in the 17th cen-
tury and it bases on their victory and relief by seeing them-
selves superior to others in the face of their weaknesses. In
this paper, jokes “from Kadirli, and from Kozan” are told in
Cukurova for decades compiled and analyze by superiority
theory of humor.
Key words: from Kadirli, from Kozan, Joke, Humor, and Supe-
riority Theory.
⃰
Gazi Üniversitesi,
ayseugureli@gmail.com.
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Kadirlili ve Kozanlı Fıkraları
1
Mizahın tarihsel gelişimi ve mizah kuramlarının ayrıntılı açıklaması için: “PAULOS John Allen
(1996). Matematik ve Mizah, Çev: Aliye Kovanlıkaya, İstanbul: Sarmal Yayınevi.”
2
Eserin orijinal adı “Der Witz und seine Bezieung zum Unbewussten”dir. James Strachey tara-
fından “Jokes and their Relation to the Unconscious” adıyla İngilizceye, Emine Kapkın tarafın-
dan “Espriler ve Bilçdışı ilişkileri” adıyla da Türkçeye çevrilmiştir.
6
Ayşe UĞURELİ
3
Bu fıkra yörede “Kadirlili-Kozanlı Meselesi” olarak da geçmektedir. Bu fıkra da dâhil olmak
üzere kaynak kişilerden derlenen tüm fıkraların isimleri yazar tarafından verilmiştir.
7
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Kadirlili ve Kozanlı Fıkraları
8
Ayşe UĞURELİ
İlk fıkrada, Kozanlının yörede yaygın olarak yetiştirilen iki ürün ile ilgili
bilgisizliği bir zayıflık olarak karşımıza çıkmaktadır. İkinci fıkrada ise coğrafi
olarak mümkün olmayan bir isteği kadıdan istemesi cahillik olarak gösteril-
mektedir. Her iki fıkra da Kadirliliyi üstün çıkarmakta ve bu kadar basit
oyunlarla Kozanlıyı yenen Kadirlili haklı övüncünü yaşamaktadır. Bu fıkra-
larda güldürü öğesi Hobbes’in vurguladığı “kendimizdeki üstünlüğü birden-
bire fark etmekten kaynaklanan ani bir övünmeden kaynaklanan şey”dir.
Fıkralarda bazen tiplerin kendisini küçümsediği görülür. Fıkra tipinin bu-
rada rakibine kendini küçümseyerek yenilmesi, alay konusu olmaktadır.
“Morreall “Alay etmenin mizahtaki çeşitli modern biçimler içinde vardığı
nokta, kendi kendine gülmektir” der ve ekler: “Rapp, kendi kendimize güldü-
ğümüzde, üstünlük duygusunu hâlâ taşıdığımızı söyler.” (Morreall, 1997:
14’den aktaran İnce 2014: 773). “Beni De Eşek Say” fıkrası tam olarak bu görü-
şün bir örneğidir: Bir gün Kozan’dan gelen bir kervan Kadirli tarafında bir
dereye rastlar ama dereyi geçemezler. Kadirlili bir çobandan yardım isterler.
Çoban, “Adam başı on lira, hayvan başı beş lira alırım.” der. Anlaşırlar ve
tüm kervan geçer, geriye yalnızca bir adam ve eşeği kalır. Kozanlı, çobana “Al
şu on lirayı -kimse duymadan- beni de eşeğimi de geçir .” der. Çoban: “Olmaz
anlaşmaya göre on beş lira vereceksin.” der. Kozanlı “Ne olacak bu defa beni
de eşekten say.” der (K.3). Bu fıkrada Kozanlı kendisini eşekle bir tutarak hem
kendisiyle alay etmekte hem de Kadirlilinin gözünde cimriliğinden dolayı
küçümsenecek bir konuma düşmektedir. Bu yolla gülme ortaya çıkmış olur.
Fıkralarda üstünlük duygusunu veren bir diğer durum ise dalgınlıktır.
Bergson’a göre, “Her dalgınlık komikliktir. Üstelik bu dalgınlık ne kadar derin
olursa, komedyanın niteliği de o kadar yüksek olur.” (Bergson 2011: 86). Mi-
nibüs fıkrası dalgınlık üzerine kurulan gülmenin örneğidir: Adana Kadirli
arasında ulaşımı sağlayan minibüslerden birisi 12 kişilik yolcu kapasitesini
doldurmuş ve yola çıkmış. Yolda fazladan bir yolcu daha almış, yolcu Kozan-
lıymış. Yolda polisler aracı durdurmuş ve şoföre fazla yolcu aldığı için ceza
keseceklerini söylemişler. Şoför itiraz etmiş. “Tamı tamına on iki yolcu al-
dım.” demiş. Polisler on üç dedikçe şoför on iki diyormuş. En sonunda polis
herkesi teker teker saymaya karar vermiş ve saymış. On üçüncü olarak Ko-
zanlı yolcuyu saymış. Şoför polise: “Sen onu da mı sayıyorsun? O Kozanlı.”
demiş (K2). Kadirlili şoförün bu fıkrada, ilk olarak Kozanlı yolcuyu saymaması
Kozanlıyı küçümseme yoluyla kazanılan bir üstünlüktür. Başka bir açıdan ise,
Kadirlili şoför, Kadirlili-Kozanlı meselesini ceza almamak için kullanarak
kıvrak zekâsı yoluyla polise karşı üstünlük kazanmıştır. Ve tüm bunları dal-
gın tavırlarla yapması asıl güldürü öğesini oluşturmaktadır.
Fıkralarda bazen fiziksel saldırganlığın mizahi saldırganlığa dönüştüğü
görülür Feindberg’e göre, “Mizah, modern toplumun yığılmış olan gerginlik-
9
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Kadirlili ve Kozanlı Fıkraları
10
Ayşe UĞURELİ
dan gelen birkaç tane turist görmüşler. Oğlu hemen: "Aaaa, baba bak gâvur "
demiş. Babası da: " O da gâvur mu, sen git bir de Kozanlıyı gör! " demiş.
100 numara: Bir Kadirlili ile bir Kozanlı birlikte İstanbul’a giderler. Epey
dolaştıktan sonra, bir otele varıp kalmak isterler. Resepsiyona varırlar.
Kadirlili: "Bana 99 numarayı ver" der. Kozanlı " Ben Kadirliliden aşağıda
yatmam, bana da 100 numarayı ver " der. (http://www.tekelikoyu.com)
Sonuç
Kadirlili ve Kozanlı fıkraları Çukurova bölgesinde on yıllardır anlatıla
gelmektedir. Fıkralarla birlikte Kadirlilerin ve Kozanlıların birbiriyle anlaşa-
madığı hatta birbirine düşman olduğu ile ilgili söylentiler de yayılmaktadır.
Öyle ki bu mesele ve fıkralar zaman zaman basına dahi yansımıştır. “Kadirli
Kozan Adana’yı bozan.” (K.3) sözü ise Çukurovalıların gözünden Kadirlili ve
Kozanlıları yansıtan iyi bir örnektir. Bugün Kadirlili ve Kozanlı fıkralarında
yaşayan mesele geçmişte yaşanmış gerçek bir anlaşmazlığa dayanmaktadır.
Çukurova’nın iskân ve ıslahı döneminde Kadirli (O zamanki adıyla Kars-ı
Zülkadriye), Kozan’a (O zamanki adıyla Sis) bağlanmıştır. Islah ve iskân ça-
lışmaları sırasında Kadirlililer Ahmet Cevdet Paşa ve Derviş Paşa’ya yardımcı
olurken Kozan’ın ıslahı sık sık isyanlarla kesintiye uğramıştır. Çalışmalar
bittiğinde Kadirli’nin Kozan’a bağlanması, hak ettiğini alamayan Kadirlileri
4
gücendirmiştir . Buradan doğan anlaşmazlık zamanla geleneksel ve kültürel
çerçevede dönüşerek bugün yaşadığı şekliyle fıkralara dönüşmüştür. Her iki
yöre insanın da birebirine üstün gelmeye çalışarak anlattığı bu fıkralara gün
geçtikçe yenileri de eklenmektedir. “Hiciv diye nitelendirilen mizah küçük
bir medeniyet düzeyi kazanan her toplumda, iğneleyici atasözleri, alaycı
şakalar ve küçümseyici halk masalları şeklinde olsa bile vardır. Mizah biçi-
minde saldırganlık birisi veya birey pahasına da olsa doyurulur.” (Feinberg
2014: 287). Feinberg’in görüşünden yola çıkılarak Kadirli-Kozan meselesi
gerçek bir saldırganlıktan mizah yoluyla saldırganlığa dönüşmüştür. Bu da
mizahta üstünlük kuramının en açık örneklerinden birisidir.
4
*Konu ile ilgili akademik kaynaklar yetersizdir fakat çeşitli araştırmacılarca görüşler ileri
sürülmektedir: Araştırmacıların görüşleri için: http://cezmyurtsever-ukurovatrkmen-
lerive.blogspot.com.tr/2011/11/kadirli-kozan-kavgasi-gercek-midir.html
**Fırka-i Islâhiye için bkz: “SANSAR, M.Fatih. (2006). Fırka-i Islâhiye ve Osmaniye (Cebel-i
Bereket), Osmaniye: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
*** Daha sonraki zamanlarda Kadirli de Kozan da Adana’ya bağlanmıştır. 1996 yılında Osmani-
ye’nin il olmasıyla Kadirli Osmaniye’ye bağlanmıştır. Fakat Kadirlililer bu duruma tepki göstere-
rek bağlanmak istememiştir. Ve o dönemlerde şikâyetlerini kendi aralarında sürekli dile getir-
mişlerdir. Kozanlılar bu durumu fırsat bilerek şu nükteyi oluşturmuştur: “Yabancı: Kadirli Os-
maniye’ye nasıl bağlandı? Hani direniyordu bağlanmamak için?”. “Kozanlı: Osmaniye’yi istemi-
yorsanız yine Kozan’a bağlayacağız dediler.” (K.2).
11
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Kadirlili ve Kozanlı Fıkraları
Kaynak Kişiler
Kaynak kişi bilgileri “Ad-soyad, doğum yılı, medeni durumu, eğitim durumu, mesleği,
yaşadığı yer.” sıralamasına göre verilmiştir.
K.1: Fatma BIYIKLIOĞLU, 1967. Bekâr, İlkokul, Ev Hanımı, Adana.
K.2: İbrahim ÇAĞLAROĞLU. 1954, Evli, İlkokul, Çiftçi, Kadirli.
K.3: Şule KAYIŞ, 1990. Kozan. Bekâr, Üniversite, Öğrenci, Kozan.
K.4: Mustafa UĞURELİ, 1947, Evli, İlkolkul, Çiftçi, Kadirli.
K.5: Veli KAYIŞ, 1947. Evli, Lise, Emekli, Kozan.
KAYNAKÇA
ARTUN, Erman (2013). Çukurova Halk Kültüründe Mizah, Adana: Karahan
Kitabevi.
BERGSON, Henri (2011). Gülme, Çev. Yaşar Avunç, İstanbul: Ayrıtı Yayınları.
FEINBERG, Leonard (2014). “Mizahın Sırrı”, Çev: Ali Çelik-F.Gül Özyazıcıoğlu
Koçsoy, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar 2. Ankara: Geleneksel Yayıncılık.
FREUD, Sigmund (1993). Espriler Ve Bilinçdışı İle İlişkileri, Çev. Emre Kapkın,
İstanbul: Payel Yayınları.
http://www.tdk.gov.tr (Erişim: 29.08.2016)
http://www.tekelikoyu.com/?pnum=96&pt=Kadirli++Kozan+F%C4%B1kralar%C
4%B1 (Erişim: 29.08.2016)
İNCE, Hilal Gaye (2014). “Bekri Mustafa Fıkralarının Üstünlük Kuramı Bağlamında
İncelenmesi”, Turkish Studies, S: 9/3. ss. 771-776.
MORREALL, John (2006). “Gülmede Yeni Bir Teori”, Çev: Metin Ekici, Halkbili-
minde Kuramlar ve Yaklaşımlar 1. Ankara: Geleneksel Yayıncılık.
PAULOS, John Allen (1996). Matematik ve Mizah, Çev: Aliye Kovanlıkaya, İstanbul:
Sarmal Yayınevi.
SAKAOĞLU, Saim (2013). “Geleneksel Fıkra-Modern Fıkra”, Millli Folklor, Yıl 25,
Sayı 97. ss.70-75.
SANSAR, M.Fatih. (2006). Fırka-i Islâhiye ve Osmaniye (Cebel-i Bereket), Osma-
niye: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
12
Özet
Ç
izgi roman ve karikatür, ağırlıklı olarak Batı ülkelerinde
gelişme, yaygınlaşma imkânı bulmuş, basılı ve görsel
Araş. Gör. medya araçlarının gelişmesi ile birlikte daha geniş kitle-
lere ulaşmıştır. 20.yy’da Amerika Birleşik Devletleri’nde
Bahadır Uçan * başlayan pop sanat hareketi, görsel unsurların yaygın kullanı-
mının önünü açmıştır. Çizgi ise, şüphesiz görsel anlatımın
Yrd. Doç. Dr. vazgeçilmez öğesidir. Çizgi karakterler de bu bağlamda her
Mehmet Emin çizerin üslubuyla çeşitlilik gösteren güçlü birer anlatım öğeleri
olarak konumlandırılabilir. Bu çalışmada, Türkiye’de çizginin ve
Kahraman ** çizgi karakterlerin 1980-2000 yıllarındaki yolculuğu incelenmiş
olup, araştırma yöntemi olarak literatür taraması ve betimsel
tarama yöntemleri benimsenmiştir. Türkiye’deki çizgi kültürü-
nün, döneminin koşullarına göre sanat-politika, sanat-toplum
gibi ilişkiler üzerinden değerlendirilmesi çalışmanın alt amaç-
1980-2000 larını oluşturmaktadır.
YILLARI TÜRK Anahtar Kelimeler: Karikatür, Türk çizgi tarihi, tasarım, sanat.
ÇİZGİ HAYATI
Abstract
C
omics and cartoons, mainly developments in Western
countries, have found widespread opportunity, printed
TURKISH and reached a wider audience with the development of
visual media. Pop art movement began in the United States in
CARTOON the 20th century paved the way for widespread use of visual
HISTORY IN THE elements. Cartoon characters can also be positioned as pow-
YEARS BETWEEN erful elements of expression varied with the style of each
artist in this context. In this study, the comic and cartoon
1980 TO 2000 characters journey in Turkey is examined in the years 1980-
2000, as research methods, descriptive literature survey
methods have been adopted. Examination of comic culture in
Turkey, according to the terms of period art and politics, art
and society, such as the evaluation of relationships constitute
the sub-objectives of the study.
Keywords: Caricature, Turkish cartoon history, design, art.
*
Yıldız Teknik Üniv.
bucan@yildiz.edu.tr
**
Yıldız Teknik Üniv.
mek@yildiz.edu.tr
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
Sanat, mağara duvarlarına yapılan resimler ile başlayan bir yolculuk ola-
rak değerlendirilirse, sanatın tarihi insanoğlunun tarihi kadar eskidir. Tarih
öncesi çağlarda, mağara duvarlarına yapılan resimlerin bazılarında karikatü-
re benzeyen deformasyonlar yapıldığı görülmektedir.
Bununla birlikte, modern karikatürün ilk örneklerine 16.yy’da rastlan-
maktadır. Rönesans döneminde, her şeyin “kusursuz” resmedilmesi, betim-
lenmesi üzerindeki yoğun çabalara rağmen, Carracci Kardeşler Bologna’da
kurdukları atölyelerinde çizgileri abartmaya, bozmaya başlamıştır (McPhee-
Orenstein 2012: 4). Karikatürün ilk modern örneklerine imza atan böylelikle
İtalyan ressamlar olmuştur. Baskı tekniklerinin oluşmasıyla birlikte ise kari-
katürler insanlara ulaşmış ve insanlar üzerinde etki bırakmaya başlamıştır.
Karikatür sözcüğünün kökeni ise “cari-care (saldırı)”dır (Balcıoğlu-
Öngören 1973: 4). Bununla birlikte karikatürün farklı tanımlamaları yapıla-
bilmektedir. Karikatürü; ele aldığı konuları güldürme amaçlı ya da eleştirel
bir yaklaşımla, çizgisel anlamda, çarpıtan bir resim türü olarak tanımlamak
mümkündür. Karikatürü “hicveden çizgi” olarak da niteleyebiliriz
(Yavuzdoğan 2012: 3).
Avrupa ülkeleri üzerinden dünyaya yayılan karikatür sanatı, günümüzde
hemen tüm ülkelerde benimsenmekte ve uygulanmaktadır. Görüntü tekno-
lojilerindeki ilk oluşumlar ile birlikte ise karikatür ve çizgi roman geleneği,
ayrıca çizgi filmler üzerinden de sürdürülmeye başlanmıştır. Çizgi karakter-
ler ise çizgi roman, karikatür, çizgi film gibi çizginin anlatım araçlarının tü-
münde var olmuşlardır.
Çizgi karakterler, ait oldukları toplumun bireylerini, sosyal ya da mesleki
sınıflarını tanımlayabiliyor olmakla birlikte çizerlerin günümüz gerçeklerinin
ötesinde kurguladıkları yaşamları da yansıtabilmektedir.
Bu yüzden “içimizden biri” gibi görünen çizgi karakterlerin yanı sıra
“Jetgiller” örneğinde ya da başka fantastik öykülerde olduğu gibi çizerin ha-
yal dünyasına ait unsurlar da çizgi karakterler üzerinden ifade şansı bula-
bilmektedir.
Türkiye’de çizginin tarihsel sürecinin başlangıcı, Cumhuriyet öncesi dö-
nem ya da Osmanlı’nın son dönemleri olarak kabul edilmektedir. 1839 Tan-
zimat Fermanı sonrası, Osmanlı Devleti Batı’ya uyum yönünde ilk kapsamlı
çalışmalara başlamış, Avrupa’ya elçiler göndererek, Avrupa’daki sanat ve
kültür hayatına dair raporların sunulmasını talep etmiştir. 19.yy’da devrin
padişahlarını dahi eleştirmekte tereddüt etmeyen Cem, Türk karikatür tari-
hinin ilk karikatüristlerinden biri olarak anılmaktadır.
Türkiye’nin ilk yerli çizgi kahramanları ise 1930’lu yıllarda oluşur. Cum-
huriyet sonrası dönemde, demokratik bir yapının inşa süreci devam etmek-
teyken, çizgi hayatında “ilk”lere imza atılır. Cemal Nadir-Ramiz ikilisinin
Türk çizgi hayatına getirdikleri, bu dönemi genel hatlarıyla özetler nitelikte-
14
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
15
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
16
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
başlarında ise çizgi roman, toplumların hayatlarına daha fazla dâhil olabil-
miş, görsel anlatım ve betimlemenin araçları olarak sanatın büyüleyici ör-
neklerini sunmuşlardır.
17
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
18
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
dolu Uluslararası Çizgi Film Festivali yapılırken 1989 yılında ilk çizgi film
semineri gerçekleştirilir. TRT’de 1990 yılında gerçekleşen bir yolsuzluk ge-
rekçe gösterilerek çizgi film yapımı için verilen destek geri çekilmiş ve Tür-
kiye animasyon sineması büyük bir darbe almıştır. Animasyon stüdyoları
TRT’nin bu alandan çekilmesi üzerine ekonomik gücünü yitirmeye başlamış
ve birçoğu kapanmak zorunda kalır.
Türkiye’deki ilk animasyon bölümü, 1990 yılında Anadolu Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Çizgi Film (Animasyon) Bölümü” adı altında
kurulur. Böylece animasyon eğitimi alanında önemli bir adım atılmış olur.
19
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
1993’te Türkiye’de çizgi film yapım sanatçılarını mesleki anlamda bir ara-
ya getirmek için “Çizgi Filmciler Derneği” kurulur. Dernek, Türkiye’de çizgi
film sanatını geliştirmek, çizgi filmciler arasında iletişim kurmak, uluslarara-
sı etkinlikler konusunda bilgilendirmek ve Türk kültürünü çizgi film vasıtası
ile çocuk ve gençlere tanıtmak amacını taşımaktadır.
Türkiye’de animasyonun gelişmesiyle birlikte animasyon sanatçıları yurt
dışındaki büyük stüdyolarda çalışmaya başlarlar. Bunların en başında Tahsin
Özgür gelir. Walt Disney’de çalışan Özgür, Tarzan (1997), Herkül (1999) ve
Asteriks’te (1994) animasyoncu olarak görev almıştır. Şahin Ersöz ise Walt
1
Disney’in storyboard sanatçısı olarak Herkül (1997) ve Balto’da (1995) görev
alır (http://ipeknews.com/Yazar/190. 09.12.2015).
Sonuç
Türkiye’de 1980-2000 yıllarında animasyon alanında bir canlılıktan bah-
setmek mümkündür. Ancak, animasyon ve çizgi filmde, dünya örnekleriyle
kıyaslandığında istenilen düzeye gelindiğini söylemek ise doğru bir değer-
lendirme olmayacaktır. Disney, Pixar, Dreamworks gibi firmalarla, çizgi filme
20.yy’ın başından bu yana katkı sunan Amerika Birleşik Devletleri ile ya da
Japonya’nın Ghibli Stüdyolarıyla yarışabilecek nitelikte bir üretim ise asla
mevcut değildir. Bu dönemde TRT merkezli çocuk yayınlarına yönelik, bir-
çoğu ideolojik amaçlı (Bkz. Şekil 6; Şekil 7) örneklerimiz mevcut olmakla bir-
likte Türkiye’nin animasyonda ilerlemesinin önünü açacak daha kapsamlı
maddi teşvikler gerekmektedir. Anadolu Üniversitesi’nin ilk defa açtığı çizgi
1
Storyboard için hikâye tahtası, öykü tahtası gibi Türkçe tanımlamalar yapılabilmekle birlikte,
sektörel anlamda tabirin İngilizce kullanımı yaygındır.
20
Bahadır UÇAN-Mehmet Emin KAHRAMAN
film bölümlerini başka üniversiteler izlemiş ve genç kuşakların çizgi filme ilgi
duyması ve yetişmesi imkânı sağlanmıştır. Ancak, Türkiye’de sektörel at-
mosfer, çizgi filmin ağırlıklı olarak reklam amaçlı kullanımını olası kılmakta-
dır.
Ülkemizin reklam animasyonun ötesinde sinemasal, nitelikli yapımlar or-
taya koyması ve yurt dışı ülkelerine bu yapımların ihraç edilebilir olması
büyük önem arz etmektedir. Bu noktada animasyon ve çizgi film bölümleri-
nin kurulmasıyla birlikte, büyük ölçekli sermaye yatırımlarıyla animasyon
platoları kurulmalı ve bölüm mezunlarının çalışma sahaları arttırılmalıdır.
KAYNAKÇA
ATAN, Uğur (1995). “Çizgi Filmin Türkiye’deki Tarihi Gelişimi”. Animasyonun
Kültür Aktarımındaki Yeri. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniver-
sitesi.
BALCIOĞLU, Semih, ÖNGÖREN, Ferit (1973). Cumhuriyetin Ellinci Yılı Dizisi-4:
50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
CANTEK, Levent (2012). Türkiye’de Çizgi Roman, İletişim Yayınları.
HÜNERLİ, Selçuk (2005). Canlandırma Sineması Üzerine. İstanbul: Es Yayınları.
MCPHEE, C., ORENSTEIN, N. (2012). Infinite Jest: Caricature From Leonardo to
Levine, New York: The Metropolitian Museum of Art.
YAVUZDOĞAN, Aziz (2012). Nasıl Karikatür Çizebilirim?, İstanbul: Siyah-Beyaz
Yayıncılık ve Dağıtım.
http://www.anime.gen.tr/yazi.php?id=154, 09.12.2015.
http://ipeknews.com/Yazar/190. 09.12.2015.
Şekil Kaynakları
1: http://oguzhankayan.blogspot.com.tr/2012/04/hibir-mizah-dergisi-say-
1.html, 02.09.2016.
2: http://www.bkmkitap.com/zagor-aylik-cizgiroman-dergisi-sayi-157-kanun-
suzlar, 02.09.2016.
3: http://www.alimurat.com/02.09.2016
4: https://www.youtube.com/watch?v=p5Sosq2MvAg, 02.09.2016.
5: http://eskicizgifilmler.blogcu.com/bir-hikaye-bin-ders/11542073, 02.09.20-
16.
6: https://www.youtube.com/watch?v=74hyU0qEnkg, 02.09.2016.
7: https://www.youtube.com/watch?v=PpQukVrC-PA, 02.09.2016.
21
Özet
E
debiyat dünyasına, 1945 yılında çeşitli dergilerde yayınlanan şiir
ve öyküleriyle atılan Erhan Bener, roman, tiyatro, anı türlerinde
de eserler vermiş ve ilk öykü kitabı olan Aşk-ı Muhabbet Sevda ile
1992 Yunus Nadi ve Haldun Taner Öykü Ödüllerini kazanmıştır. Öyküle-
rinde büyükelçilerden piyano virtüözlerine, siyasi suçlulardan gerçe-
küstü öğeler barındıran kişilere, küçük insan tanımıyla örtüşen Anadolu
insanından kişilik bozukluğu taşıyan kişilere kadar geniş bir kişi kadrosu
karşımıza çıkar. Bener’in öykülerinde öne çıkan konu başlıkları sevgi-
aşk, sıradan insanların yaşamlarındaki trajedi ve onların zamana ve
koşullara bağlı olarak yaşadıkları değişim, toplumsal yapı, ölüm ve
Yrd. Doç. Dr. sürgündür. Yazar, bu konuları genellikle bireysel bir bakış açısıyla ele
alırken, “mesaj verme” kaygısından da uzaktır. Yazar, tamamen mizahi
Berna tarzda öyküler kaleme almamış, ancak, bazı öykülerinde mizah unsu-
rundan ustaca yararlanmıştır. Onun öykülerinde mizah, ironik durumlar
AKYÜZ ya da olaylar yaratmak için kullanılır. Fal merakı, askerin emre itaat
SİZGEN *
konusundaki inadı, genç, bekar kadınların namusları ile ilgili duyarlılık,
Bener’in mizah unsurundan yararlanarak, ironik bir yaklaşımla ele aldığı
konular arasındadır. Yazarın bu tarz öykülerindeki kişi kadrosu da
genellikle, öğrenim düzeyi düşük olan ve Anadolu insanını yansıtan
kişilerden oluşur. 1980 sonrası Türk öykücülüğünde önemli bir yere
sahip olan Erhan Bener’in mizah unsurunu kullanış biçiminin tespiti
Türk edebiyatında mizahla ilgili çalışmalara katkı sunacaktır.
ERHAN Anahtar Kelimeler: Erhan Bener, öykü, edebiyat, mizah.
BENER’İN
I
Abstract
ÖYKÜLERİNDE n 1945, Erhan Bener entered the literary world with his poems and
stories published in various journals but he also wrote novels, plays
MİZAH and memoirs; his first story book Aşk-I Muhabbet Sevda won Yunus
Nadi and Haldun Taner Story Prize in 1992. A wide range of personas
from ambassadors to piano virtuosos, political prisoners to characters
with surrealistic aspects and from local Anatolians who can be defined
as shallow people to people with personality disorders is available in his
HUMOR IN stories. The dominant themes in Bener’s stories are love, romance,
tragedy in ordinary people’s lives and time and condition dependent
ERHAN changes in ordinary people’s lives, social structure, death and exile. The
BENER’S author generally handles these themes with a personal approach and
he is not invested in “giving a social message”. The author had not
STORIES written humorous stories but he mastered the humor aspect on some
of his stories. Humor used in his stories function by creating ironic
circumstances or incidents. Interest in fortune-telling, a soldier’s
tenancy in not following orders, chastity concerns of young and single
women are themes that are handled by Bener with an ironic approach
based on humor. Characters in such stories penned by the author are
generally personas with insufficient educational background and per-
sonas reflecting the local Anatolians. Determining the style of humor
used by Erhan Bener, one of the leading figures in Turkish storytelling
after 1980, shall contribute to the studies focusing on humor in Turkish
literature.
Keywords: Erhan Bener, story, literature, humor.
*
Adnan Menderes Üni.
berna.akyuz@adu.edu.
tr
Berna AKYÜZ SİZGEN
23
Erhan Bener’in Öykülerinde Mizah
24
Berna AKYÜZ SİZGEN
25
Erhan Bener’in Öykülerinde Mizah
jedileri anımsatır. Ancak, kadının arzusu net ve basittir: Bekâr annelere veri-
len sosyal yardımdan yararlanmak.
Yazarın Falcı adlı öyküsü, diğerlerinden farklı bir öyküdür. Öyküde za-
manda ve zeminde sıçramalar yaparak geçmişe, farklı coğrafyalara gidip
gelebilen, görünmez bir falcı, kendisine fal baktırmak için gelen bir polis
ekibine farklı konulardaki düşüncelerini aktarır. Falcı, Bener’in ironiyi en
yoğun kullandığı öyküsüdür. “Adet yerini bulsun diye, megafonlarınızla bir-
kaç kez ‘teslim ol’ çağrısında bulunursunuz, ondan sonra, sorguya suale ge-
rek kalmaz; siz çok temiz iş görürsünüz.” (Bener 1993b: 125) diyen Falcı,
ironik bir söylemle ziyaretçilerini eleştirir. Falcının eleştirileri sadece güven-
lik güçlerine yönelik değildir. 12 Eylül darbesinin ünlü komutanlarından biri,
kendisinden “tamamen bilimsel yöntemlerle- tabii ayrıca, Kur’an’da da yazılı
olduğunu söyleyebilirsem çok sevinecekti- Türkiye’nin geleceğini etkileye-
cek ikinci bir Atatürk olup olamayacağını öğrenmek istemişti.” Komutan bu
soruya olumsuz yanıt alınca, “o dillere destan inceliğiyle ve sesini iyice alçal-
tarak, ‘lütfen bunu kimseler duymasın! Bunun bir devlet sırrı olduğunu tak-
dir edersiniz!” (Bener 1993b: 141) der. Burada da 12 Eylül döneminin zihniye-
tine yönelik bir ironi söz konusudur. Yine de, eleştirilerinden en büyük payı
polisler alır.“ kamu mallarını zimmetine geçirenleri, hırsızları, kışkırtıcı ajan-
ları... ortaya çıkaramam. Zaten sizin de istediğiniz bu değil, biliyorum. Baş-
kanı koltuğundan etmek için kumpas kuranları öğrenmek istiyorsunuz” sa-
tırlarında polislerin asıl suçlarla, suçlularla ilgilenmemeleri keskin bir ironiy-
le verilir. Bu öyküdeki ironi hem teşhir için kullanılmış, hem retorikten bes-
lenerek anlatıcının sözlerini kuvvetlendirmiş, hem de okuyucuya belirli du-
rumlarla ilgili farkındalık kazandırmayı amaçlamıştır (Cebeci 2008: 307).
Yazarın, bir tür toplum panoraması olarak değerlendirilebilecek öykü ki-
tabı, Günbatımı Öyküleri’dir. Kitaptaki öykülerin çoğunda mizah unsuru
kullanılmıştır.
Büyükleri Osmanlı sarayında ibrikçibaşı olarak çalışmış ve bu nedenle de
İbrikçi soyadını almış olan ailenin son ferdi Mahmut Bey, tüm yaşamını so-
yadının gölgesinde geçirmiştir. Cumhuriyet rejiminin kurulduğu yıllarda,
Osmanlı dönemine ait unsurların çoğu olumsuz bir yaklaşımla karşı karşıya
kalmıştır. Babasının dikbaşlı kişiliği de bu yaklaşıma eklenince, Mahmut
Bey’in çocukluğu Anadolu’nun farklı bölgelerinde sürgün olarak geçer. Son-
raki yıllarda da soyadının ortaya çıkmasından çekinerek, bu nedenle sürekli
iş değiştirerek, evlenmeyerek, uğradığı haksızlıklara karşı ses çıkarmayarak,
padişahçı olmadığını yineleyip durarak yaşamış ve emekli olduktan sonra da
İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’a geldiğinde ailesine ait konağın yerine apart-
manlar dikilmiş olduğunu görür, ailesi ile hiç ilgisi olmayan bir müteahhit,
ailenin son varisi olduğu iddiasıyla arsaya apartmanlar dikmiştir. Mahmut
Bey, benzer çekincelerle bu işi de fazla kurcalamaktan çekinir ve kapıcı dai-
relerinden birinde oturmayı kabul eder. Ancak, tüm yaşamı boyunca kaçma-
26
Berna AKYÜZ SİZGEN
ya çalıştığı şey, ilk kez bir kadınla birlikte olacağı an, kadının kalçasında gör-
düğü ve aynından kendisinde ve tüm aile bireylerinde de bulunan ibrik bi-
çimli et beni olarak karşısında beliriverir. Yazar, öyküyü bu noktada bitirir.
Rahatına Düşkün Felah Bey’de, kendi rahatına fazlaca düşkün olan ve
bunu sağlayabilmek için de başkalarını ustaca kullanan Felah Bey’le karşılaşı-
rız. Onun bu özelliği, öykü boyunca mizah unsuruyla beslenmiş sahnelerle
göz önüne konur.
Kont Rıza adlı öyküde ise, zengin olmasına rağmen, gittiği lokantada
başka insanların tabaklarında kalan artık yemekleri yiyen Rıza Bey’le karşıla-
şırız. Rıza Bey, anlatıcının masasından aldığı patates yemeğini, hardalsız
yenmeyeceği gerekçesiyle geri götürür. Bu sahnedeki mizah unsuru, öykü-
nün geri kalanında da görülür. Garsondan, Rıza hakkında bu bilgileri öğren-
dikten sonra hesabı ödeyip kalkmak isteyen anlatıcı, hesaba Rıza’nın içmiş
olduğu bir kadeh rakının da eklenmiş olduğunu görür. Lokantanın çalışanları
ve sahibi, Rıza’nın yaptıklarına ses çıkarmamayı arkadaş hatırı ya da iyilik
olarak sunarken, hesabı da fark ettirmeden diğer müşterilere yıkmaktadırlar.
Söz konusu durum, bir ironi örneğidir.
Kendibaşına Mustabey adlı öyküde de, kasabalılar tarafından “tuhaf, bir
tahtası eksik” gibi nitelemelerle anlatılan Mustafa Bey’i tanırız. O, daktilo-
suyla yazdığı ve elli adet çoğalttığı tek sayfalık gazeteyi her gün ücretsiz
olarak dağıtmakta, gazetesinde sivri bir dille eksik ya da hatalı gördüğü du-
rumları eleştirmektedir. Ayrıca, eski bir avukat olmasının da etkisiyle, hak-
sızlıklara karşı pek çok dava açmıştır. Çocukları çok seven Mustafa Bey, Ulu-
sal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için yapılan geçit töreninde, kasabanın so-
kak çocuklarıyla birlikte oldukça düzenli bir geçit töreni yapar. “Yırtık pırtık
mintanlar içinde, çoğu yalın ayak, başı kabak, beş ile on yaşları arasında bir-
kaç düzine çocuk, hiçbir müzik eşliği olmaksızın son derece düzgün adım-
larla yürüyüşe geçtiler.” (Bener 1995: 104). Bu yürüyüş, başlangıçta özellikle
protokol üyeleri tarafından yadırganan komik bir sahnedir. Ancak, Mustafa
Bey, bu yürüyüşü gerçekleştirerek, 23 Nisan’ın sokak çocuklarının da bay-
ramı olduğu gerçeğini anımsatmış ve bir haksızlığı daha gidermiş olur.
Şoför Hüseyin’de, Hüseyin’in hiç farkında olmadan, kendisinin kullandığı
araba yerine bir başka arabayı alıp tamirciye götürdüğünü, anahtarları ve
aküyü değiştirttiğini okuruz. Hiç bir kötü niyet taşımayan bu eylem, tamire
götürülen arabanın sahibinin çalıntı ihbarında bulunması nedeniyle Hüse-
yin’in başına dert olabilecek boyuta ulaşır. Ancak, Hüseyin’in yanında çalıştı-
ğı Efdal Bey’in de sayesinde gerçek kısa sürede anlaşılır. Öykü, olay mizahı
olarak nitelendirilebilecek bir öyküdür.
Onbaşı Nasrettin adlı öyküde mizah unsuru daha belirgindir. Öyküde,
yüzbaşının verdiği emir üzerine, ölmüş bir eşeğin başında saatlerce beklemiş
Onbaşı Nasrettin’le karşılaşırız. Nasrettin, Hakkari soğuğunda, saatlerce
bekledikten sonra, ölü katırı bir arabanın arkasına bağlayıp yüzbaşının yanı-
27
Erhan Bener’in Öykülerinde Mizah
na gitmeyi kabul eder. Ancak, yolda katırın buz tutmuş gövdesi, kafasından
ayrılarak dereye düşer. Nasrettin, kafasıyla da olsa, eşeği yüzbaşıya götürür.
Emri yerine getiremediğini düşünen Nasrettin, her türlü cezayı hak etmiş
olduğunu belirtir. Yüzbaşı ile birlikte, bu sözleri gülerek dinleyenlere, yüz-
başı gülerken gülünmemesi gerektiğini söylemektedir. Bir kesit öyküsü olan
bu öyküde, yazar, mizahı eleştiri amaçlı değil de Anadolu insanının saf, ma-
sum yapısını sergilemek için kullanmıştır.
Kırmızı Alfa Romeo ise, bir araba yüzünden başına olmadık işler açılan,
Paris Büyükelçilik idari ateşesi Bedri Ortun’un öyküsüdür. Bir kapıcının en
küçük çocuğu olan Bedri, “bütün bir yaşam boyunca üstlendiği ikinci sınıf
insan, ikinci sınıf vatandaş, sonra da ikinci sınıf memur olma rolünü hep
başarıyla oynamış olmasının ödülü” (Bener 1996: 171) olarak gördüğü son
model ve ateş kırmızısı Alfa Romeo arabasını, tayin edildiği Moskova’ya gi-
derken beraberinde götürmeye karar verir. İş arkadaşları, arabanın Mosko-
va’da hoş karşılanmayacağını söyleseler de, onu kararından döndüremezler.
Rusya’da konakladığı bir otelde Olga adlı bir kadınla birlikte olur. Ertesi sa-
bah uyandığında Olga gitmiş ve arabasının motoru da çalınmıştır. Yardım
istemek için karakola gidince, polis Rus halkının hırsızlık yapmayacağını, Rus
halkına iftira atmanın büyük bir suç olduğunu söyler. Ayrıca, Olga ile birlikte
geçirdikleri geceye ait müstehcen fotoğraflarla Olga’nın, tecavüze uğradığı-
na, bu nedenle de Bedri’den şikâyetçi olduğuna dair dilekçesini gösterir.
Bedri, Olga’nın polis tarafından zorla kullanıldığını düşünür ancak daha son-
ra, onun da kendisine hazırlanan oyunun bir parçası olduğunu anlar. Polis,
fotoğrafları ve dilekçeyi Büyükelçiliğe göndermekten söz edince, Bedri hiç
bir şikayeti olmadığına dair bir dilekçeyi ve arabanın anahtarlarını bırakıp
ayrılır. Polis, Bedri’yi, “bu size bir ders olur da, bir daha öyle kıpkırmızı zıp-
çıktı spor arabalarla ortalıkta dolaşıp, Sovyet halkının duygularını incitmeye,
Sovyet teknolojisiyle alay etmeye kalkmazsınız.” (Bener 1996: 196) diyerek
uğurlar. Öyküde, ortama ya da mekâna uygun davranmamaya yönelik mizahi
bir eleştiri geliştirildiği ifade edilebilir.
Manuela’nın Kızları öyküsünde de, yurt dışında siyasi sığınmacı olan öz-
ne anlatıcı, Manuela adlı bir kadından etkilenir ve kısa süre içinde onun ya-
şamına dair bazı ayrıntıları öğrenir. Manuela, Şililidir, kocası ölmüştür ve
dört çocuğuyla siyası sığınmacı olarak yaşamını sürdürmeye çalışıyordur.
Anlatıcı, Manuela’nın özellikle dört çocukla yalnız kalmış olmasından çok
etkilenir. Ancak, Manuela’nın dört çocuğunun da farklı erkeklerden olduğu-
nu öğrenir, hatta karnındaki beşinci çocuk da birlikte yaşadığı bir başka er-
kektendir. Manuela’nın çocuklarının babaları, zor günlerde ona yardım etmiş
erkeklerdir. Katolik olan Manuela, kürtaja da karşı olduğundan çocukları
dünyaya getirmekten çekinmemiştir. Öykünün sonunda, anlatıcı, kendi ken-
disine “bizim Pinochetler yerlerinden kalkmamakta ısrarlı olurlarsa, iki yıla
kalmaz, bakarsın, bir küçük Turco’yu sallamakta olabilir Manuela kucağında”
(Bener 1996: 256) diye düşünür. Öyküde, özellikle, anlatıcının kendi kendisi-
28
Berna AKYÜZ SİZGEN
ne ifade ettiği satırlarda alaycı bir tutum görülür. Çocukların farklı erkekler-
den olması ve Manuela’nın adeta özür diler gibi, karnındaki çocuk doğmadan
son sevgilisinden ayrılamayacağını söylemesi, anlatıcının başlangıçta bir
trajedi olarak gördüğü bu yaşam öyküsüne biraz daha mizahi bir açıdan
bakmasını sağlamıştır.
Eski Kareler adlı öyküde de, benzer biçimde eski bir aktörün düş kırıklı-
ğına tanıklık ederiz. Otobüste gördüğü genç kızın, ilgili, sevecen bakışlarını,
televizyonda yeniden gösterilen bir filmini görüp kendisine aşık olmasına
yoran aktör, bir anda, kızın kendisine, “Buyrun, amca” diyerek yer vermesiy-
le büyük bir düş kırıklığı yaşar. Yaşanan düş kırıklığı komik değilse de, oku-
yucunun yüzünde bir gülümseme yaratacak niteliktedir.
Evlilik Ajansı adlı öyküde ise, koca bulmak için popüler bir mekâna giden
iki genç kadının yaşadıkları anlatılır. Kadınlar o gece tanıştıkları bir adamdan
etkilenir ve onunla birlikte yemeğe çıkarlar. Gecenin sonunda ise yüklüce
bir hesap ödemek zorunda kalırlar. Yaşanan geceye dair, Fransızca bilmeyen
adamın cebinden Le Monde Diplomatique çıkarıp okumaya başlaması gibi
komik ayrıntılar sergilenir. Akşam yemeğinin ardından, adamın “banka kar-
tının gününün geçtiğini fark etmemiş olduğu” gibi bahanelerle hesabı kadın-
lara bırakıp kaçması, “Ava giden avlanır” sözünü akla getirir.
Tüccar Emeklisi Niyazi’de tesadüflere dayalı bir mizah oluşturulmuştur.
Özne anlatıcı, yeğeninin evlenmek istediği kızın ailesi ile ilgili bilgi edinmek
için Ankara’dan İzmir’e yola çıkar. Otobüste yanında oturan kişi, hakkında
bilgi edinmek için gittiği Niyazi Bey’dir. Ancak, anlatıcı bunu fark etmez.
Niyazi Bey ise durumu fark ettirmez ve bir başkasından bahsediyormuş gibi
kendisi hakkında bilgi verir. Geçmişte adam yaralama ve öldürme suçların-
dan hapse girip çıkmış olduğunu, iki kez Hacca gittiğini anlatır. Anlatıcının,
yanındaki kişinin gerçek kimliğini bilmeden tüm bunları dinlemesi, ilginç bir
tesadüftür. Anlatıcının giriştiği bu iş, özellikle gençlerin gözünde komik bir
eylemdir. Bener, öykünün sonunda bu durumu genç yeğenin ağzından açık-
ça ifade etmeyi de ihmal etmez.
İyiliğin Bedeli öyküsünde de, kendince bir iyilikte bulunan kadının, bu
iyiliği yaptığı taksi şoförünün davranışı, hak etmediği halde kadından yüklü-
ce para koparmak ve bunu da bir iyilik olarak sunmaktır. Açık biçimde ifade
edilmese de, taksi şoförünün davranışının satir yoluyla eleştirilmesi söz ko-
nusudur. Bu öyküye benzer biçimde Uzaylı Ahraz öyküsünde de, gördüğü
iyiliklerin kıymetini bilmeyen, hatta bir süre sonra iyilik yapanları adeta saf,
ahmak kişiler konumuna düşüren Süleyman’la karşılaşırız. Üstelik hem taksi
şoförü hem de Süleyman, bu davranışlarından ötürü herhangi bir rahatsızlık
duymamışlardır.
Yazarın ölümünden sonra yayınlanan Türküsünü Arayan Adam’ın ilk öy-
küsü Asansör, “kendini düşünen ya da kendini koruyan” (Cebeci 2008: 307)
ironi örneği olarak değerlendirilebilecek bir öyküdür. Öyküdeki özne anlatı-
29
Erhan Bener’in Öykülerinde Mizah
cı, izin sonrası döndüğü iş yerinde her şeyi değişmiş bulur. Eskiden küçük,
sıradan memur olan kişiler emirler yağdıran yöneticilere dönüşmüş; anlatıcı,
büyük patron tarafından “bizden değilsin, onlardansın!” (Bener 2008: 19)
denilerek suçlanmış, buna karşılık kendisinin tarafsız olduğunu söylediğinde
“bizim senin gibilere ihtiyacımız yok” cevabıyla işten çıkarılmıştır. Üstelik
sorgusuz sualsiz biçimde bu işten çıkarmayı yapan patron, yasalara saygılı
olduklarını, tazminatını ödeyeceklerini söyler. Yazar, öyküdeki ironiyi sür-
dürebilmek için fantastik unsurlardan da yararlanır. Anlatıcı, kendisi bir şey
söylemeden onu istediği her yere getirip götüren bir asansörle dolaşmakta-
dır. Öykünün sonunda, tazminatını ya da son maaşını alamadan binadan
ayrılmayı başarır. Bindiği taksinin camından, kendisinin az önce ayrıldığı
kulenin çöküşünü görür. Yazarın, yakın dönem sosyal ve siyasal yapısı ile
ilgili düşüncelerini “taşıdığı ton itibarıyla eleştirel ve kötümser duyguları
ifade etmeye daha yatkın olan” (Cebeci 2008: 15) ironik bir yaklaşımla anlat-
tığı öyküde, anlatıcının bina içinde dolaşıp durması ve olup bitene dair bir
şey öğrenmeyi başaramaması, Özçelebi’nin de dikkat çektiği gibi, Kafka’nın
Dava romanındaki Jozeph K.’nın umutsuz arayışını hatırlatır.
Sonuç
Erhan Bener, özellikle sosyal içerikli öykülerinde mizah unsurundan ya-
rarlanmıştır. Ancak, yazarın mizah unsurunu, özellikle eleştiri amaçlı kullan-
dığını belirtmek gerekir. O, emre itaatin fazlaca abartılması, kadınların na-
musunun başka erkeklere dert olması gibi gündelik yaşamda sıkça karşılaşı-
labilecek ve eleştirmek istediği olguları, mizahtan yararlanarak eleştirir. Bu-
nu yaparken Onbaşı Nasrettin’de olduğu gibi kimi zaman, öykü kişilerini
gülünç durumlar içine sokar. Evlilik Ajansı’nda olduğu gibi, bazı öykülerde
de, kişiler içine düştükleri komik durumun farkındadırlar ve kendileriyle
dalga geçmeyi başarabilmektedirler. Ancak, tüm parasını vererek aldığı Alfa
Romeo’nun anahtarlarını Rus polisine bırakmak zorunda kalan Bedri Ortun
gibi bazı öykü kişileri de, hatalarının bedelini ödemekten kurtulamazlar.
Kimi öykülerde görülen ironik anlatım da yine eleştiri amaçlıdır. Falcı ya
da Asansör gibi öykülerde bu ironik yaklaşım öne çıkar.
Gözlem unsurunun ağırlıklı olduğu öykülerde, yazarın yaşam öyküsün-
den izler tespit etmek mümkündür. Yazar, çevresinde gözlemlediği olaylar-
dan ya da kişilerden yola çıkarak kurgulanmış olduğunu düşündürten pek
çok öykü kaleme almıştır. Bir tür “memleketimden insan manzaraları” olarak
nitelendirilebilecek bu öykülerde, insanımızın kurnazlık, açıkgözlülük gibi
nitelikleri mizahi sahnelerle sergilenmiştir.
Bildirimizin başında da belirttiğimiz gibi, Erhan Bener komik öyküler ya-
zan bir yazar değildir ancak, özellikle “küçük insan” olarak nitelendirilebile-
cek insanları, onların yaşam biçimlerini konu edindiği öykülerde mizah un-
surundan yararlanmıştır.
30
Berna AKYÜZ SİZGEN
KAYNAKÇA
ANDAÇ, Feridun (2004). Erhan Bener’in Dünyasına Yolculuk, İstanbul: Dünya
Kitapları.
BENER, Erhan (1993a). Aşk-ı Muhabbet Sevda, Ankara: Bilgi Yayınevi.
BENER, Erhan (1993b). Gece Gelen Ölüm, Ankara: Bilgi Yayınevi.
BENER, Erhan (1995). Günbatımı Öyküleri, Ankara: Ümit Yayıncılık.
BENER, Erhan (1996). Denizaşırı Öyküler, Ankara: Ümit Yayıncılık.
BENER, Erhan (1998). Yaralı Aşklar, İstanbul: Remzi Kitabevi.
BENER, Erhan (2003a). Aşk Nereye Kadar..., İstanbul: Dünya Kitapları.
BENER, Erhan (2003b). Bir Demet Mimoza, İstanbul: Dünya Kitapları.
BENER, Erhan (2003b). “Öyküde Yaşatmaya Çalıştığım”, Bir Demet Mimoza, İstanbul:
Dünya Kitapları.
BENER, Erhan (2005). Yaşam Bir Düş, İstanbul: Dünya Kitapları.
BENER, Erhan (2008). Türküsünü Arayan Adam, İstanbul: Kırmızı Yayınları.
CEBECİ, Oğuz (2008). Komik Edebi Türler, İstanbul: İthaki Yayınları.
ÖZÇELEBİ, Betül (2010). “Erhan Bener’in Öykücülüğü”, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi S:17/ 2 ss. 157-177.
31
Özet
D
uyuşsal öğrenme kapsamında gerek öğreniciyi güdüle-
me gerekse sürdürülebilir kalıcı öğrenme olarak mizah
Okt. Cihad unsuru öğretme sürecinde önemli bir unsurdur. Miza-
hın niteliğinin yaratıcılıkla doğru orantılı olduğu gerçeği ışığın-
Furkan da, öğretim teknolojileri tasarımcılarının da bu trendi yakala-
Eliaçık * mak üzere ürün geliştirdikleri bilinmektedir. 21 yy da ise mobil
uygulamalarda özellikle sosyal medya platformları ve oyunlar-
da mizah unsurunun kullanıcı sayısını arttırdığı bir gerçektir.
Bu kapsamda, İngilizce öğretim girişimcilik ekosistemine yeni
bir yorum getirecek olan Comedi.US, mobil uygulaması versi-
yonu İngilizce öğretim teknolojisine bu kapsamda mizah unsu-
GİRİŞİMCİ runu kullanarak yeni bir sayfa açacak niteliktedir.
MİZAH: Anahtar Kelimeler: Girişimci Mizah, Comedi.US!, İngilizce
Öğretimi, Öğrenme, Edinim, Oyun Tabanlı Dijital Öğrenme,
COMEDİ.US! Sosyal Ağ
Abstract
T
he phenomenon of humor is an important asset in
emotional learning for not only motivating learners but
ENTERPRISING also for sustainable permanent learning. In light of the
HUMOR: fact that the quality of humor has a direct proportion with
creativity, it is known that teaching technology designers have
COMEDİ.US! been developing their products to catch this trend as well. In
the 21st century, it is a fact that in mobile applications –
especially in social media platforms and games- the use of
humor increases the number of customers. In this context,
Comedi.US! , which will bring a fresh ground in English
Language Teaching entrepreneurship ecosystem, has the
legibility to open a new chapter via its mobile application to
English language teaching technology by using the
phenomenon of humor.
Keywords: Enterprisin Humor, Comedi.US!, English Teaching,
Learning, Acquisition, Game-based Digital Learning, Social
Network
*
İstanbul Medipol Üni.
cfeliacik@medipol.edu.
.tr
Cihad Furkan ELİAÇIK
Hayatla temel bağlarımızdan biri olan dil, bilindiği üzere insanlar arası
ilişkiyi, iletişimi sağlayan çeşitli özellikleri dolayısıyla pek çok farklı tarifi
2
yapılabilen bir araçtır. Teknolojik gelişmelerle birlikte İngilizcenin önemi
artmış ve evrensel dil olarak benimsenmiştir. Günümüzde İngilizce konuşan
3
insan sayısının 1.5 Milyar ın üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu gerek-
lilik, İngilizce öğretiminin ülkemizde örgün ve yaygın eğitimde okullarda ve
diğer kurumlarda eğitim-öğretim politikaları, araçlarını, yöntem ve teknikle-
rini şekillendirmektedir. Bu kapsamda okullarda İngilizce öğretimine tahsis
edilen ders saatleri şekillenmekte olup İngilizce öğretim, yöntem ve teknik-
leri de aynı doğrultuda evirilip gelişmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde,
öğretmeden ziyade öğrenmenin ön planda olduğu, öğrencinin özerliğinin ve
girişimciliğinin cesaretlendirildiği, öğrencide öğrenme istek ve amacı ya-
ratmanın önemine vurgu yapan ve en önemlisi öğrencilerde bilginin sorgu-
lanmasını teşvik eden “constructivism” yani “yapılandırmacı yaklaşım” mo-
deli ülkemizde mercek altına alınmıştır. Bu doğrultuda, Türkiye 2005–2006
öğretim yılında ilköğretim düzeyindeki programlarda gerçekleştirmiş olduğu
4
köklü değişim ile yapılandırmacı yaklaşımı temel almıştır ve 2006 öğretim
yılından itibaren kademeli bir şekilde uygulamaya koymuştur.
Bu kapsam ve çerçevede, özellikle ilköğretimde sınıf içerisinde İngilizce
öğretim yaklaşımı ve teknikleri açışından kapsamlı bir değişikliğe giderek
ezberci eğitim yönteminin yerine daha yapılandırılmış ve öğrencinin giri-
şimcilik becerilerini geliştirmeye yönelik ilke ve yöntemler esas alınmıştır.
Öğretim aracı olarak teknoloji temelli öğretim araçları yaygınlaşmaya baş-
5
lamıştır . Özellikle 2014-2016 yılları arasında oyun tabanlı dijital öğrenme
platformu olup sınıf içerisinde yaygın olarak kullanılan Kahoot uygulaması 12
Milyon kullanıcıya ulaştı ve mizah, rekabet ve yaratıcılık ekseninde şekillen
6
platform hızla büyümeye devam ediyor. Oyun, mizah, yaratıcılık ve eğlence
tabanlı dijital öğrenme platformlarının ortak noktaları geleneksel öğrenme
olarak adlandırılan davranışçı ekolün (ezbere dayanan eğitim modeli) aksine
modern altyapıda şekillenen yapılandırmacı eğitim modelini temel almaları-
dır. İnsanlara eğlendirerek bilgiyi edindirme yöntemiyle daha kalıcı ve sür-
dürülebilir bir eğitim gerçekleştirmeleri, bu platformların tercih edilme se-
2
İLHAN, Yrd.Doç.Dr. Narin (2007), “Çocukların Dil Edinimi, Gelişimi ve Dile Katkıları”, Çukurova
Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi Yayınları, s.1. (bkz: http://tur-
koloji.cu.edu.tr/DILBILIM/nadir_ilhan_cocuklarda_dil_edinimi.pdf : erişim tarihi 19.09.2016) .
3
ST GEORGE INTERNATIONAL, “How Many People In The World Speak English?”:
http://www.stgeorges.co.uk/blog/learn-english/how-many-people-in-the-world-speak-
english : erişim tarihi 16.09.2016 .
4
MEB : http://www.ogm.meb.gov.tr/belgeler/program_yaklasim.ppt : erişim tarihi:
17.09.2016.
5
Bkz:. http://blog.getkahoot.com/post/69595322516/recently-kahoot-has-spread-across-
the-district : erişim tarihi: 15.09.2016.
6
Bkz: http://blog.getkahoot.com/post/69595322516/recently-kahoot-has-spread-across-
the-district : erişim tarihi 18.09.2016.
33
Girişimci Mizah: Comedi.us!
7 8 9
beplerindendir. Bununla birlikte, instagram , snapchat , scorp gibi sosyal
medya platformlarının yaygın bir şekilde kullanıcılar tarafından kullanıldığı
bilinmektedir.
Bu çalışmada, en temel parametresi mizah olan ve bir sosyal ağ platfor-
mu prototipi olan Comedi.US! platformunun gelişim aşamaları incelenecek-
tir. Mizahın girişimcilikle birleşip daha sürdürülebilir ve kalıcı İngilizce öğre-
timini hedefleyen bu girişim, detaylarıyla birlikte ele alınacak olup startup
aşamasında olan girişimden kesitler sunulacaktır.
Bulgular
Ocak 2016 da, ürünün beta testi aşamasında Duolingo, Busuu, Voscreen,
Lingualeo sosyal medya hesaplarından 483 kullanıcıya ürünle ilgili memnu-
niyet anketi doldurmaları üzerine davetiye yollanmıştır. 167 si 3 etaptan olu-
şan anketi doldurmayı kabul etmiştir. 58 i ise tüm etaptaki soruları yanıtlan-
dırmışlardır. İlk etapta kullanıcılara mizah tabanlı bir İngilizce öğretim prog-
ramına dair ilgi ve algı düzeylerini ölçmeye yönelik test uygulanmıştır.
- Kesinlik Katılıyo Kararsız Katılmıyo Kesinlikle Topl Ağırlık
le rum ım– rum katılmıyo am lı
katılıyor rum Ortala
um ma
Cem %43,86 %33,33 %15,79 %3,51 %3,51 57 1,89
Yılmaz
25 19 9 2 2
İngilizc
e
öğretse
ydi
öğren
mek
isterdi
m
İnglizce %8,62 %24,14 %25,86 %24,14 %17,24 58 3,17
yi
5 14 15 14 10
sınıfta
öğren
mek
7
Instagram’ın 2016 Haziranında açıkladığı rapora göre instagram kullanıcı sayısı 500 Milyonu
geçti (bkz: http://expandedramblings.com/index.php/important-instagram-stats/ erişim
tarihi: 19.09.2016).
8
Nisan 2016 rakamlarına göre Snapchat in toplam kullanıcı sayısı 300 Milyona ulaştı (bkz:
http://mediakix.com/2016/04/how-many-people-use-snapchat-2016/#gs.1UYAPis erişim
tarihi: 19.09.2016)
9
Ocak 2016 açıklamasını göre Scorp 1.7 Milyon kullanıcıya ulaştı (bkz:
http://www.btnet.com.tr/kurumsal-gelisim/1-7-milyon-uyeyi-asan-scorp-yurt-disina-
aciliyor/1/19387 erişim tarihi: 19.09.2016)
34
Cihad Furkan ELİAÇIK
istiyor
um
İngilizc %18,97 %25,86 %25,86 %22,41 %6,90 58 2,72
eyi akıllı
11 15 15 13 4
telefon
umla
öğren
mek
istiyor
um
Öğreti %60,34 %27,59 %12,07 %0,00 %0,00 58 1,52
m beni
35 16 7 0 0
zorlama
sın,
rahatça
öğrene
yim
Öğrenir %77,59 %22,41 %0,00 %0,00 %0,00 58 1,22
ken
45 13 0 0 0
gülmek
ve eğlen
mek
istiyor
um
Kalıcı %72,41 %22,41 %5,17 %0,00 %0,00 58 1,33
öğren
42 13 3 0 0
me için
göze
hitap
etmesi
ve beni
güldür
mesi
önemli
Video, %65,52 %25,86 %6,90 %0,00 %1,72 58 1,47
CAPS ve
38 15 4 0 1
diğer
araçlar
olsaydı
İngiliz
ce
öğreti
minde
daha
istekli
öğrenir
dim
35
Girişimci Mizah: Comedi.us!
Kaynak:
https://tr.surveymonkey.com/analyze/8CD8EVOIT_2F2fYU7Hup_2FlNhMaNCF0ucMg_2
Bs1rMsFHq2E_3D
– 1– 2– 3– 4– 5– Toplam– Puan–
Mizah %8,57 %37,14 %28,57 %22,86 %2,86 35 3,26
3 13 10 8 1
Yaratıcılık %35,90 %15,38 %25,64 %12,82 %10,26 39 3,54
14 6 10 5 4
Mobil %11,90 %11,90 %28,57 %11,90 %35,71 42 2,52
uygulamada 5 5 12 5 15
olması
Uygulamanın %5,26 %31,58 %7,89 %36,84 %18,42 38 2,68
ücretsiz 2 12 3 14 7
olması
Uygulamanın %46,81 %10,64 %17,02 %8,51 %17,02 47 3,62
güveilir ve 22 5 8 4 8
güncel
olması
36
Cihad Furkan ELİAÇIK
%16,00
Brilliant
8
%4,00
Loyal
2
%64,00
Clumsy
32
%16,00
Honest
8
37
Girişimci Mizah: Comedi.us!
Toplam 50
Periyodik bir şekilde kullanıcıların ürüne ile ilgili algı ve ilgi düzeyleri
ilerleyen zamanlarda test edilmiştir. 30 kişiyle ürünle ilgili birebir görüşme
yapılmıştır ve geri bildirimler alınmıştır. 27 si ürünün mizah ve görsel ara
yüzünden dolayı hızlı bir şekilde kullanıcı sayısının artacağını belirtirken 3 ü
içerik üretim kısmının en büyük engeller arasında olduğunu belirtmiştir.
Yöntem
Ürünün piyasaya çıkması Haziran 2017 olarak öngörülmektedir. Kullanı-
cılara mizah unsurunu teknoloji ile birleştirip İngilizce edindirme strateji-
sinde Scorp & Snapchat sosyal ağı tadında görsel unsurlar temel alınarak bir
platform geliştirilmektedir. İçeriği kullanıcıların üreteceği ve Comedi.US! ta
paylaşacakları CAPS, VINE ve GIF lere kendi yorumlarını ekleyebileceklerdir.
Ürünün ilk sürümünde kullanıcılara sadece kelime (vocabulary) edindirme
devrede olacaktır. İkinci sürümünde ise kelime ve dilbilgisi (vocabulary and
grammar) ve son sürümünde kelime, dilbilgisi ve telaffuz (vocabulary,
grammar and pronunciation) eklentileri devreye sokulacaktır.
1 yıllık gelişim grafiğine göre PREMIUM sürümü devreye girecektir ve bu
sürüm içerisinde ünlü karikatüristler ve komedyenler olacaktır. Onların sü-
rece dâhil edilmesiyle kullanıcı sayısında önemli ölçüde artış hedeflenmek-
tedir. Ayrıca, 5-12 yaş arası çocuklar için oyunla (gaming) İngilizce öğretimi-
ni de süreçle bütünleştirerek kullanıcı yelpazesi genişletilecektir. Böylelikle
Startup aşaması aşılıp ürünün çıkmasından itibaren geçen 2 yıllık sürede
hedeflenilen noktaya erişilmesi öngörülmektedir.
Sonuç
10
Günde 4.6 saat internette, 2.9 saati sosyal medyada geçirdiğimiz şu
günlerde, dünyada 1.5 Milyardan fazla insanın konuştuğu ve 107 Milyar Do-
lardan fazla olduğu tahmin edilen İngilizce pazar hacminde 44 ülke arasında
11
yapılan araştırmada İngilizce Yeterlilik Endeksindeki (İYE) online test so-
10
İnternet ve sosyal medya analizleri yapan “We Are Social”, online dünyanın en kapsamlı araş-
tırması “Digital, Social & Mobile” raporunun 2015 sonuçlarını açıkladı. 240 ülkeyi kapsayan,
bölge ve ülkeler bazından internet ve sosyal medya kullanımını inceleyen 376 sayfalık rapordan,
Türkiye’nin online durumunu inceledik ve ortaya 11 maddelik aşağıdaki tabloyu çıkardık (bkz:
http://teknoyo.com/internette-gecirilen-sure/ erişim tarihi: 20.09.2016).
11
TEPAV (2011) “Türkiyenin İngilizce Açığı” Politika Notu (bkz:
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1329722803-6.Turkiye_nin_Ingilizce_Acigi.pdf erişim
tarihi: 20.09.2016).
38
Cihad Furkan ELİAÇIK
KAYNAKÇA
http://expandedramblings.com/index.php/important-instagram-stats/ erişim
tarihi: 19.09.2016).
http://mediakix.com/2016/04/how-many-people-use-snapchat-
2016/#gs.1UYAPis erişim tarihi: 19.09.2016)
İLHAN, Narin (2007). Çocukların Dil Edinimi, Gelişimi ve Dile Katkıları, Çukurova
Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi Yayınları, s.1. (bkz:
http://turkoloji.cu.edu.tr/DILBILIM/nadir_ilhan_cocuklarda_dil_edinimi.pdf :
erişim tarihi 19.09.2016) .
KAHOOT: http://blog.getkahoot.com/post/69595322516/recently-kahoot-has-
spread-across-the-district : erişim tarihi 18.09.2016.
KAHOOT:http://blog.getkahoot.com/post/69595322516/recently-kahoot-has-
spread-across-the-district : erişim tarihi: 15.09.2016.
MEB : http://www.ogm.meb.gov.tr/belgeler/program_yaklasim.ppt : erişim tarihi:
17.09.2016.
Ocak 2016 açıklamasını göre Scorp 1.7 Milyon kullanıcıya ulaştı (bkz:
http://www.btnet.com.tr/kurumsal-gelisim/1-7-milyon-uyeyi-asan-scorp-yurt-
disina-aciliyor/1/19387 erişim tarihi: 19.09.2016)
ST GEORGE INTERNATIONAL, “How Many People In The World Speak English?”:
http://www.stgeorges.co.uk/blog/learn-english/how-many-people-in-the-
world-speak-english : erişim tarihi 16.09.2016 .
SURVEYMONKEY:
https://tr.surveymonkey.com/analyze/8CD8EVOIT_2F2fYU7Hup_2FlNhMaNCF0u
cMg_2Bs1rMsFHq2E_3D
TEPAV (2011). “Türkiyenin İngilizce Açığı” Politika Notu (bkz:
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1329722803-
6.Turkiye_nin_Ingilizce_Acigi.pdf erişim tarihi: 20.09.2016).
39
Özet
T
oplumsal gerçekliğe gülünç, eğlenceli, sıra dışı, eleştirel
bir dille yaklaşan mizah, fıkralarda fazlasıyla kendini
gösterir. Fıkralar, insanları güldürmek için anlatılan,
insanın aksaklıklarından, saflıklarından, taklitlerinden,
konuşmalarından yararlanarak içinde gizli bir hiciv barındıran
komik anlatılardır. Bireysellikten ziyade Türk kültürünü ve
geleneğini tam anlamıyla yansıtması bakımından toplumsal bir
Derya edebiyatın ürünü olan fıkralarda günlük hayatta her an
*
Akman Çot rastlayabileceğimiz tiplerle karşılaşırız. Nasreddin Hoca,
Temel, Kayserili bu tiplerin bazılarıdır. Bir de bu tiplerin
karşında “yabancı/el” tipi vardır. Bu yazı bağlamında gündeme
getirilmesi, ele alınması gereken bir konu “yabancı/el”
FIKRALARDA düşüncesidir. Son dönem kuramsal çalışmalarda sıklıkla
YABANCI/EL karşılaşılan bu kavram ‘biz/ben’in her zaman diğeri ya da
KAVRAMI diğerlerine ilişkin olarak genellikle ön yargılarla dolu bir
tutumla karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada da fıkralar
ÜZERİNDEN OR- çerçevesinde mizah ve eleştirel düşünce, yabancı/el
TAYA ÇIKAN boyutunda belirlenmeye ve tartışılmaya çalışılacaktır.
MİZAH Anahtar Kelimeler: Fıkra, el, yabancı, mizah.
Abstract
OVER THE
K
Humor is which approaching to social reality with a
ridiculous, funny, unusual, critical language manifests
CONCEPT OF
itself highly in jokes. Jokes which are told to having
FOREIGN/ people laughed are by benefit from purity, malfunction,
OTHER imitation, talking of people. There are secret ironies, funny
stories. Jokes are product of social literature and they
COMING UP represent Turkish culture and tradition rather than
HUMOR IN individualism. We encounter in jokes with normal characters.
Nasreddin Hoca, Temel, Kayserili are some of these
JOKES characters. In addition to there is foreigner character in
opposite of these characters. In the context of this article, idea
of foreign/other is should taken and brought agenda. We
encounter usually this concept last corporate studies. This
concept is usually encountered as addition other or others
instead us/I with prejudiced attitude. In this study within the
frame work of jokes, humor and critical thinking will be
attempted to be identified and discussed in the foreign
dimension.
Keywords: Joke, foreign, humor.
*
Pamukkale Üni.
dcot86@hotmail.com
Derya AKMAN
41
Fıkralarda Yabancı/El Kavramı Üzerinden Ortaya Çıkan Mizah
kımından oldukça önem arz eden bu tipler, mahalli ifadelere yer vererek o
yörenin dilini de temsil ederler. Bu fıkra tiplerinden bazıları geneli temsil
eden ve her bölgede tanınan Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa,
Temel gibi isimlerdir. Özellikle Temel tipi Karadeniz’i ve Karadenizliyi temsil
ettiği gibi yer yer de yabancılarla ilgili fıkralarda Türkleri temsil ettiği gö-
rülmektedir.
Bu yazı bağlamında gündeme getirilmesi, ele alınması gereken konu “ya-
bancı/el” düşüncesidir. Önemli mizah aracı olan fıkralarda “yabancı” ya nasıl
bakılmış, yabancı karşısında nasıl bir tavırla mizah oluşturulmuştur? Önce-
likle “yabancı”yı tanımlamak ve tanımak doğru olacaktır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde yabancı:
“Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne,
ecnebi; başka bir milletle ilgili olan; aileden, çevreden olmayan (kimse veya
şey), özge; tanınmayan, bilinmeyen, yâd; aynı türden, aynı çeşitten olmayan;
bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan; belli bir yere veya kimseye özgü olma-
yan” anlamlarına gelmektedir (www.tdk.gov.tr).
Bunun dışında Türk toplumunda bugüne kadar yabancı için il, el, yad,
tat, baz, öteki, el-alem, ecnebi, kafir, ağyar, başkası, özge gibi sözcükler de
kullanılmıştır.
Yabancı algısı, bütün toplumlarda var olan evrensel zihniyetin ürettiği
bir algıdır. Genel olarak bakıldığı zaman Türklerin düşünce dünyasında var
olan bütünlük anlayışı daha sonra siyasi yapının, sosyo-kültürel şartların,
şehirleşmenin etkisiyle sınırlar daha keskin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır.
Zamanla dinle, ırkla ilgili ayrımlar da kendisini daha da belli etmeye başla-
mış; Müslüman olmayan, Türk olmayan yabancı görülmüş, el olarak nitelen-
dirilmiştir. Ancak Türk dünya görüşünün kendini konumlandırdığı özel alan-
dan dışarıya doğru açılan bütüncül bir alan da vardır. Bunun içinde yabancı
olarak nitelendirilen insanlarla bir iletişim içinde olduğu görülür. Bunların
içinde ticaret, alışveriş, evlenme, eğitim gibi unsurları sayabiliriz. Yabancı-
larla olan bu iletişim fıkralara da zaman zaman konu olmuş, ortaya komik
unsurlar çıkmıştır. Özelikle İngiliz, Fransız, Alman, Türk olarak kalıplaşmış
fıkralarda yabancıların karşısında bir Türk’ün mizahtan yararlanarak nasıl
işin içinden çıktığı görülmüştür. Bunları birkaç örnekte vermeye çalıştık.
Örnek 1: Bir Alman bir Fransız bir de bizim Temel gizli bir örgüt tarafın-
dan yakalanırlar ve bunlara sorulur:
-“Ülkeni mi daha çok seviyorsun yoksa karını mı?”
İlk önce Alman’a sormuşlar; Alman:
-“ Tabi ki ülkemi” demiş.
-“Tamam” demişler “Al şu silahı içerde karın var git öldür”.
Alman girmiş içeri 5 dakika sonra çıkmış ne oldu demişler
-“Vuramadım, karımı daha çok seviyormuşum” demiş.
42
Derya AKMAN
43
Fıkralarda Yabancı/El Kavramı Üzerinden Ortaya Çıkan Mizah
rada oluşmuştur. Yani Temel bir şekilde durumu düzeltmiş ve işin içinde
başarıyla çıkmıştır.
Örnek 3: Temel İngiltere'ye gitmek üzere uçağa binmiş. Uçağın içindeki
herkes İngiliz bir tek Temel Türkmüş. Uçak kalktıktan bir süre sonra kaptan
pilot uçakta çok fazla yük olduğunu söylemiş ve fazla eşyalarınızı uçaktan
atın demiş. Herkes fazla eşyalarını uçaktan atmış. Pilot tekrar bir anons
yapmış ve herkesin yukarıdaki demirlere tutunmasını söylemiş ve uçağın
tabanını atmış. Yolcular yukarda demirde tutunuyorlarmış. Pilot, bir kişi
kendini aşağıya atarsa kurtuluruz demiş ve herkes yabancı olduğu için Te-
mel'e bakmış. Temel atlamayı kabul etmiş. Şöyle demiş: Ben kendimi uçak-
tan atacağım fakat atlamadan önce alkış isterim demiş.
Çözümleme: Zekâ ile mizahın uyumundan bu fıkralar, insanların hayata
ve olaylara nasıl baktığını anlamak açısından bize önemli ipuçları vermekte-
dir. Bu fıkrada bir uçakta herkes İngiliz bir tek temel Türktür ve uçağın
düşme tehlikesine karşı pilot ve diğer yolcular Temel’in uçaktan atlamasını
isterler, eğer uçaktan bir kişi atlarsa herke kurtulacaktır. O şansız kişiyi de
Temel olarak belirlemişlerdir. Ancak o sırada Temel bir kurnazlık düşünür ve
bir şekilde için içinden sıyrılır. Burada Türklerin pratik düşüncesi ve hazır-
cevaplılığı vurgulanmıştır.
Örnek 4: Temel bir gün uçakla Amerika'ya gitmiş çok yorgun olduğu için
bir otele yerleşmiş ve uyumaya koyulmuş. Fakat tam uyuyacakmış ki yandaki
daireden müthiş bir gürültü ve müzik sesleri gelmiş. Temel dayanamamış,
duvarı yumruklayıp,
-Kimsin ulan!! Uyumaya çalışıyoruz, bu ne gürültü diye bağırmış.
Karşı daireden tek ses:
-Jean Claude Van Damme.
Temel yine bağırmış.
-Gelirsem dördünüzün de bacaklarını kırarım.
Çözümleme: Bu fıkrada Temel yabancı bir ülkededir, otelde komşusunun
gürültüsünden rahatsız olur. Ve komşunu bağırarak uyarır ve kim olduğunu
sorar. Cevap Jean Claude Van Damme’dır. Bu kişi de Belçikalı bir dövüş
sporcusudur. Tabi bizim Temel bunu bilmediği için ve bu dört ismi ayrı ayrı
kişi olarak değerlendirdiği için mizah unsuru ortaya çıkmıştır. Temel kom-
şusunun dövüş sporcusu olduğunu bilse bunlara cesaret edemezdi. Buradaki
mizah bilmezlikten doğan bir mizahtır.
Örnek 5: Alman, Fransız, İngiliz ve Temel küçük bir uçakta seyahat eder-
lerken yardımcı pilot heyecanla gelerek:
-“Bakın büyük bir sorunumuz var, uçağın motoru arızalandı ve düşüyo-
ruz. Bu yüzden uçaktaki yükü hafifletmemiz lazım. İçinizden birisi kendini
44
Derya AKMAN
45
Fıkralarda Yabancı/El Kavramı Üzerinden Ortaya Çıkan Mizah
tayfasını çağırmış. 'Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi'
demiş. Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla
sormuş:
-Eee… n’oldu?
-Hepsi atladılar efendim.
Kaptan çok şaşırmış:
-Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara?
-Çok kolay. İngilizlere 'Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemi-
de olmamalılar' dedim. Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok
faydalı olduğunu söyledim.
-Peki ya Türklere ne dedin?
-Onlara da 'Denize girmek yasak! ' dedim.
Sonuç ve Değerlendirme
Bu fıkraların birçoğu “Başkalarına olduğu kadar kendine de kendinin bir
aynası olarak “öteki”ne gülümsemeyi ve gülmeyi doğurabilmek için mizahın
nasıl bin bir çeşit yol bulduğunu gösterir.” (Fenoglio vd. 1999: 10-12).
Görüldüğü gibi fıkralarda Türklerin olaylara verdikleri tepkiler, davranış
biçimleri, Türklerin/Karadenizli’nin kıvrak zekâsı, hazır cevaplılığı, tam sı-
kıştığı anda işin içinden başarıyla çıkması, bir şeyleri kılıfına uydurma, kesin-
likle lafın ya da olayların altında kalmama, bir şekilde üstte çıkma, yer yer saf
düşüncesi gibi özellikleri görülmektedir. Fıkralardaki yabancılar karşısında
Türk’ün hem mizah unsurunu yaratması hem de olaylara verdiği tepkiler,
davranışlar ve söylemler genel olarak Türklere daha yakın olduğu düşünüle-
bilir.
Ancak bazı görüşlere göre Fransız, Alman veya Türklük kategorilerine
dair herhangi bir bilgi gerektirmez ve buradaki etnik gruplar değiştirilse de
fıkra mizahi öğeyi korumaktadır. Yani bu ve buna benzer fıkralar etnik kö-
kenli olmadığı düşünülmektedir. Bu ve buna benzer fıkralarda gerçekten
“etnik” bir boyutun olup olmadığının anlaşılması için Karadeniz fıkralarının
ve İngiliz-Alman-Fransız-Türk kalıbında oluşmuş fıkraların daha kapsamlı
ele alınması gerekmektedir.
46
Derya AKMAN
KAYNAKÇA
ARTUN, Erman (2011). “Çukurova Halk kültüründe Yerel Fıkra Tipi: Abdal Fıkraları”,
Folklor Edebiyat, Ankara: Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Yayınları.
AKSOY, Aslıhan (2007). “Temel Fıkralarında Ötekileştirme Boyutu”, Milli Folklor, sayı
75.
BORATAV, Pertev Naili (1982). “Halk Dilinde Hiciv ve Mizah”, Folklor ve Edebiyat 2,
İstanbul.
DURUSOY Han; ALTINER, Ahmet (2000). Temel’s 801 Fıkra, İstanbul: Boyut Yay.
EKER, Gülin Öğüt (2009). İnsan-Kültür-Mizah, Ankara: Grafiker Yay.
FENOGLİO, İrene; GEORGEON François (1999). Doğu’da Mizah, İstanbul: YKY.
SAKAOĞLU, Saim; ALPTEKİN, Ali, Berat (2009). Türk Fıkraları ve Nasreddin Hoca”,
Çev. Ali BERKTAY, Ankara: Başak Matbacılık.
SAKAOĞLU, Saim (1984). “Fıkra Tiplerinin Değişmesi”, Folklor ve Etnografya
Araştırmaları, Ankara.
TDK Türkçe Sözlük (1982). 7. Baskı. Ankara.
TUĞLACI, P. (1972). Okyanus Ansiklopedik Sözlük, c.5, İstanbul: Pars Yayınları.
UÇAR, Aslı (2005). “İngiliz, Fransız, Alman, Sözel Anlatı Kalıbındaki Fıkralar ve Etnik
Mizah”, Milli Folklor, sayı 67.
YILDIRIM, D. (1976). Türk Edebîyatında Bektaşi Tipine Bağlı Fıkralar, Ankara.
www.fıkra.net (15.08.2016)
www.fıkraoku.com (18.09.2016)
http:/www.fıkrabul.com(05.09.2016)
www.tdk.gov.tr (18.08.2016)
47
Özet
İ
nsanın en doğal ve temel davranış biçimlerinden biri olan
gülmek, çeşitli araştırmacılar tarafından incelenmiş, insan-
ların neden ve neye güldükleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu
çalışmalar sonucunda gülme eyleminin bütün durumları karşı-
layacak genel bir tanımı yapılmaya çalışılmış ancak başarılı
olunamamıştır. Çünkü insanların gülme eylemini algılayış
biçimleri, neye ve neden güldükleri toplumdan topluma deği-
şiklik göstermektedir. Atalar tarafından, uzun gözlem ve tecrü-
Derya Ersöz * beler sonucunda üretilen, kuşaktan kuşağa sözlü ya da yazılı
olarak aktarılan, hemen her konuda söylenebilen, belli bir yargı
ve durumu anlatan, eğitmek ve öğüt vermek amacına yönelik
sözler olan atasözleri ise bir toplumun kültür birikimini ortaya
koyan en önemli kaynaklardan biridir. Bir toplumda geçmişten
bugüne hâkim olan dünya görüşünü, düşünce yapısını tespit
TÜRK edebilmek için atasözlerine başvurmak şarttır. Bu çalışmada
gülmenin Türk kültüründe nasıl algılandığını belirlemek ama-
DÜNYASI cıyla Türk dünyasının çeşitli ülkelerinde kullanılan ilgili atasöz-
ATASÖZLERİNDE leri incelenmiş ve ortaya çıkan sonuçlar ışığında Türk mitolojisi
de dikkate alınarak bir sınıflandırma yapılmıştır. Böylece Türk
ALGISAL OLA- kültür belleğinde gülmenin yeri ve ona karşı nasıl bir tavır
RAK sergilendiği ortaya konmuştur.
GÜLMEK Anahtar Kelimeler: Atasözü, gülmek, mitoloji, alay, aldatma.
Abstract
L
aughing, one of the basic and natural patterns of
behavior of human being, has been analyzed by many
THE academics and why people laugh has been attempted to
PERCEPTİON OF clarify in these studies. A broad definition of the act of laugh-
ing has been tried to identify in these studies but humor re-
“LAUGH” IN THE
searchers could not achieve to reveal a broad definition. The
TURKİC WORLD reason of failure in this attempt is that conception of the act
PROVERBS of laughing –what makes people laugh- varies across commu-
nities. On the other hand, the proverbs, which is a folkloric
product of a longtime observation and experience, inherited
from generation to generation orally or written, told in almost
all cases, expressing a certain attitude and situation and which
purposes to teach and advise social norms is an essential
source that represents the cultural background of the com-
munity. Therefore, one who wants to explore the worldview of
a community has to analyze the proverbs of the community. In
this paper, the proverbs about laughing in the Turkic countries
are analyzed for the purpose of how the laughing is perceived.
In the light of the results of this analysis and Turkish mytholo-
gy, proverbs are classified. Thus, the aspect of laughing in
Turkish culture and how Turkish people have an attitude
*
Ege Üniversitesi Türk about laughing are evaluated.
ersoz.derya@hotmail.c
Keywords: Proverb, laugh, mythology, mockery, deceit.
om
Derya Ersöz
1.1. Atasözü
Birçok bilim adamı atasözleri üzerin-
de çeşitli araştırmalar yapmış ve bu araş-
tırmalarının neticelerinden biri olarak atasözünün ne olduğunu tanımlamaya
çalışmıştır. Bu tanımlar genel olarak incelendiğinde önemli bir kısmının ya-
ratım-aktarım-kulanım-bağlam, şekil-yapı, içerik ve işlev özelliklerinden
yalnızca bir ya da ikisi üzerinde yoğunlaştığı ve diğer özelliklerden ya yüzey-
sel olarak bahsedildiği yahut da hiç bahsedilmediği görülmektedir. Bu ba-
kımdan saydığımız özelliklerini bir bütün olarak ele aldığımızda atasözünü;
“Atalar tarafından, uzun gözlem ve tecrübeler sonucunda üretilen, kuşaktan
kuşağa yeri geldiğinde kullanılarak sözlü ya da yazılı olarak aktarılan, edebi
sanatlar vasıtasıyla mensur ve manzum olarak kalıplaştırılan, hemen her
konuda söylenebilen, belli bir yargı ve durumu anlatan, eğitmek ve öğüt
2
vermek amacına yönelik sözlerdir” şeklinde tanımlayabiliriz.
2
Bu tanım, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim
Dalı Doktora Programı’nda Prof. Dr. Metin Ekici tarafından verilen “Türk Dünyası Halk Edebi-
yatlarında Şekil ve Türler I” dersinde kolektif olarak oluşturulmuştur.
3
Bahsi geçen Atasözleri için şu kaynaklar taranmıştır: Aksoy, Ömer Asım. Atasözleri ve Deyim-
ler Sözlüğü Cilt I-II. İstanbul: İnkılâp Yayınları, 1988; Çobanoğlu, Özkul. Türk Dünyası Ortak
Atasözleri Sözlüğü. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 2004; İsmail, Zeyneş.
Türkçe Açıklamalı Kazak Atasözleri. Ankara: Ankara: Rekmay Matbaası, 1995; Öztopçu, Kurtuluş.
Uygur Atasözleri ve Deyimleri. İstanbul: Doğu Türkistan Vakfı Yay., 1992; Türk Dünyası Edebiyat
Metinleri Antolojisi-CVIII. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., 2007; Ülküsal,
Müstecib. Dobruca’daki Kırım Türklerinde Atasözleri ve Deyimler. Ankara: TDK Yay, 1970;
Yoldaşev, İbrahim. Türkçe Açıklamalı Özbek Atasözleri. Ankara: Rekmay Matbaası, 1995.
Derya Ersöz
50
Türk Dünyası Atasözlerinde Algısal Olarak “Gülmek”
51
Derya Ersöz
hor görmenin, alay etmenin şeytani bir iş yani Erlik işi olduğunu ve bundan
kaçınılması gerektiğini öğütler.
Erlik’in, tanrıyla mücadele edip onun seviyesine çıkma yolunda yaptığı ve
onu şeytani bir varlığa dönüştüren ikinci hatası ise tanrıyı aldatmaya çalış-
ması olur. İlk denemesinde affedilir. Ancak bu yanlışında ısrar eder. Ta ki
tanrı katı olan gökten kovulup yer altına indirilinceye dek… Yaratıcı gücüne
sahip olarak yer altına inen Erlik, Tanrı Ülgen’i aldatma fırsatını kaçırmıştır
ancak insanlığın başına yarattığı kötülükler ve kötü yaratıklarla dert olacak-
tır. Türk dünyası atasözlerinin bir kısmında gülmek fiili aldatmak manasında
kullanılır.
Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan ve Türkiye Türkçesinde Dost
ağlatıp düşman güldürüp söyler şeklinde ifade edilen atasözünde ağla- ve
gül- fiilleri dost ve düşman kelimeleri ile çaprazlama yer değiştirebilecek bir
dizgide kullanılmıştır. Ülgen bağlamda gül- mutlu ol- ise asıl mutlu eden
dosttur. Düşman ancak Erlik bağlamda güldürür. Ağla- Ülgen bağlamda işin
doğrusunu öğrenip tedbir almaktır. Erlik bağlamda ise ihanete uğramaktır.
Bu durumda atasözüne göre düşman insanı güldürmekte yani ona ihanet
etmekte, onu kandırmaktadır.
52
Türk Dünyası Atasözlerinde Algısal Olarak “Gülmek”
mutluluğa erişmek için etik değer taşıyan bir eyleme geçmesi gerekir. Ancak
bu atasözü böyle bir eyleme geçtiğini göstermemektedir. Buradaki gülmek
fiili, dengede olma durumunu, şeytani ya da göksel herhangi bir eylemin
gerçekleşmediğini ifade eder.
Yine Türkiye Türkçesinde Para şıkırdarsa yüz güler şeklinde kullandığı-
mız atasözünün benzer bir anlam taşıdığını söyleyebiliriz. Paranın şıkırda-
ması fiziki bir ihtiyacın giderilmesi anlamına gelmektedir. Burada şıkırda-
fiilinin verdiği anam önemlidir. Nitekim şıkırtı şeklinde bir ses çıkarabilecek
olan para demir paradır. Demir para ise miktar olarak kâğıt paranın oldukça
altındadır. Onunla karşılanabilecek ihtiyaçlar ancak birincil olanlardır. Bu
bakımdan ağzın yemesi ile paranın şıkırdaması anlam bakımından birbirine
yakındır.
Ağlaya ağlaya eken, güle güle biçer şeklindeki atasözünde ise ek- ve biç-
fiillerinin ilk tahlilde tarımsal faaliyeti işaret ettiği görülür. Bu durumda ata-
sözü yukarıdakilerle aşağı yukarı aynı anlama gelir. Ancak ek- ve biç- fiilleri
aynı zamanda herhangi bir işe atılmak ve bunun sonucunu almak olarak da
değerlendirilebilir. Atılınan iş insanın birincil ihtiyacından daha fazla bir
anlam ifade ediyorsa gül- fiilinin anlamı etik olarak Tengere seviyesinden
Ülgen seviyesine çıkar. Bunlar Türk dilinin anlamsal olarak zenginlikleridir.
53
Derya Ersöz
Sonuç
Atasözleri; bir milletin sahip olduğu kültürel değerleri, hayatı algılayış ve
yorumlayış biçimini en net şekilde ortaya koyan kaynaklardan biridir. Bunu
çok kısa ve öz bir şekilde ortaya koyarlar. Böylece hayatın her alanında ken-
dilerine kolayca yer bulmaktadırlar. Bu bakımdan gül- fiilinin Türk kültürün-
deki algılanış biçimini araştırmak için başvurduğumuz ilk kaynak atasözleri
oldu. Tespit ettiğimiz, içerisinde gül- fiili geçen seksen altı atasözünde bu
fiilin çok farklı anlamlara gelecek şekilde kullanıldığını gördük. Uygur Türk-
çesinde kullanılan bir atasözünün de altını çizdiği üzere ağlamak bir çeşitti
gülmek her çeşit. Birbirinde farklı anlamlara gelen bu kullanımları sınıflandı-
rabilmek için Türk düşünüş sisteminin kaynağı olan Türk mitolojisine baş-
vurduk. Tespit etiğimiz atasözlerini mitolojik anlatmaları göz önünde bulun-
durarak üç ana başlık altında topladık. Bunları aşağıda bir tablo ile göster-
mek istiyoruz:
54
Türk Dünyası Atasözlerinde Algısal Olarak “Gülmek”
55
Derya Ersöz
56
Türk Dünyası Atasözlerinde Algısal Olarak “Gülmek”
57
Derya Ersöz
KAYNAKÇA
AKSOY, Ömer Asım (1988). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü Cilt I-II. İstanbul: İnkılâp
Yayınları.
AKSOY, Ömer Asım (1945). Bölge Ağızlarında Atasözü ve Deyimler. Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
BAYAT, Fuzuli (2007). Mitolojiye Giriş. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
ÇOBANOĞLU, Özkul (2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü. Ankara: Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
ÇORUHLU, Yaşar (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
İSMAİL, Zeyneş (1995). Türkçe Açıklamalı Kazak Atasözleri. Ankara: Ankara: Rekmay
Matbaası.
OY, Aydın (1972). Tarih Boyunca Türk Atasözleri. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları.
ÖGEL, Bahaeddin (1995). Türk Mitolojisi. 2 c., Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
ÖZTOPÇU, Kurtuluş (1992). Uygur Atasözleri ve Deyimleri. İstanbul: Doğu Türkistan
Vakfı Yayınları.
TAŞ, İsmail (2002). Türk Düşüncesinde Kozmogoni-Kozmoloji. Konya: Kömen
Yayınları.
Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi-CVIII (2007). Ankara: Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı Yayınları.
ÜLKÜSAL, Müstecib (1970). Dobruca’daki Kırım Türklerinde Atasözleri ve Deyimler.
Ankara: TDK Yayınları.
YURTBAŞI, Metin (1994). Sınıflandırılmış Türk Atasözleri. Ankara: Özdemir Yayınları.
YOLDAŞEV, İbrahim (1995). Türkçe Açıklamalı Özbek Atasözleri. Ankara: Rekmay
Matbaası.
58
M
Özet
izah ürünleri, parçası oldukları kültürel dokunun
özelliklerini yoğun biçimde yansıtan üretimler ara-
sında yer alır. Mizahî unsurları salt tür bazlı incele-
mek, gündelik yaşantıya ait söylem ve pratiklerin mizahî açıdan
ele alınmasına engel olmaktadır. Halk yaşantısı içerisinde
‘mahallenin delisi’ adlandırmasıyla anılan deliler varlıkları
Araş. Gör. mizahla karşılanan kimselerdir. Dolayısıyla deliler etrafında
Didem Gülçin oluşan anlatmalarda mizahî içerik mevcuttur. Bir kimsenin
delirme sürecine ilişkin anlatmalardan, delilerle ilgili anekdot-
Erdem * lara, oluşan kalıp söz ve ifadelere değin delilik odaklı üretimler
halk düşüncesinin önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Bu-
radan hareketle, delilik üzerine üretilen sözel dokusal ifadele-
MİZAHTA rin idraki halk düşüncesinde deliliğin mizah ile karşılanan bir
ÜSTÜNLÜK unsur olduğunu anlamak noktasında önem arz etmektedir. Bu
çalışmada Denizli örneklemi özelinde delilerle ilgili anlatmala-
KURAMI ra, kalıp söz ve ifadelere yer verilecek; bu üretim toplamının
BAĞLAMINDA halkın ‘anormal’ olduğu üzerinde uzlaştığı bir kesime karşı
üstünlük duygusu kaynaklı olduğu tartışılacaktır.
DENİZLİ YÖRESİ
Anahtar Kelimeler: Mizah, Mizahî İçerik, Üstünlük Kuramı,
DELİLİK Delilik, Denizli.
ANLATMALA-
Abstract
H
RINDA MİZAHÎ umor products intensely reflect the characteristics of
İÇERİK the cultural texture of which they are part. Examining
humorous elements based solely on genre prevents the
humorous aspects of daily life practices to be addressed. In
ACCORDING TO public life, the mads called “the mad in the neighborhood”
THE become humorous subject and have humorous narratives
about them. From the narratives are about one person’s
SUPERIORITY maddening process up to the jokes about mads, and phareses
THEORY OF they are about, madness oriented productions are important
part of public opinion. Hence, oral texts related to madness
HUMOR IN emphasize the relation of madness and humor in the public
HUMOROUS perception. In this paper, the narratives and about the mads in
CONTENT IN Denizli sample will be given, and it will be argued that this
production originated from a sense of superiority over the
THE MADNESS group that the people consider 'abnormal'.
NARRATIVES OF Keywords: Humor, Humorous Content, Superiority Theory,
DENİZLİ Madness, Denizli.
*
Pamukkale Üniv.
dgulcine@pau.edu.tr.
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Denizli Yöresinde Mizahî İçerik
60
Didem Gülçin Erdem
61
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Denizli Yöresinde Mizahî İçerik
62
Didem Gülçin Erdem
kendisini dışında konumladığı anlatıyı icra ederken, deliyle başından bir olay
geçmiş kişinin deli tarafından alt edilmesi üzerinden üstünlüğünü ispat ça-
bası gütmektedir:
“Bir gün buradan bir muhtar arkadaşımız, bana Muammer ile ilgili başın-
dan geçen bir olayı anlattı. Buradan Muğla’ya yayan gidiyorlarmış. Yıl ‘87-‘88.
O zamanlar zaten yol falan da yok, yayan gidiyorsunuz. Patika yollardan gi-
derken önlerine bir dere çıkıyor. Ne yapacaksın dere görünce? Paçanı sıva-
yıp geçeksin dereden. Muammer demiş ki: “Ben geçmem bu dereden. Kor-
karım.” Bizim muhtar sormuş: “E nasıl geçeceksin Muammer.” Muammer
cevap vermiş: “Sen beni sırtına alacaksın. Beni geçireceksin.” Bizim muhtar
geçirmiş omuzlayıp Muammer’i. Dereyi geçtikten sonra Muammer ona, “Se-
ni kandırdım. Korkmuyorum ki ben sudan. Kendimi sana taşıttım işte, oh
olsun.” demiş.” (kk4)
Üstünlük kuramı uyarınca insanlar karşı taraftan fiziksel cesaret, zekâ
yahut bir başka insani özellik konusunda üstün olduklarını düşünmeleri du-
rumunda onları alaya alma maksatlı gülme eğilimi gösterirler (Morreal 1997:
22). Akıl da, halk düşüncesinin üstünlük kurma amaçlı faydalandığı paradig-
malar arasında yer alır. Deliliği çoğu kez akılsız olma durumuyla eş görme
eğilimi gösteren kolektif zihin, ‘deli’ olarak kodladığı kimselerin sarf ettiği
söz ve eylemleri alaya alır:
“Beyağaç’ta köyün birinde Hasan Amca varmış. Köylü ona “Deli Hasan”
dermiş. Hasan Amca deli olduğundan değil de köyde ona herkes öyle seslen-
diği için adı Deli Hasan olarak kalmış. Bir gün köylülerden biri Deli Hasan’ı
şahit olarak yazmak istemiş. Deli Hasan şahit olmak istemese de adı Deli
Hasan olarak şahit listesine yazılmış. Mahkeme günü geldiğinde Deli Hasan
gitmemiş. Jandarma gelip Deli Hasan’ı alıp mahkemeye götürmüş. Mahke-
mede çağırılınca, Deli Hasan langırt diye içeri girmiş, hâkimin karşısına çık-
mış. Hâkimin karşısında sürekli adliyeyi incelemeye, sağa sola bakmaya baş-
lamış. Bunun üzerine hâkim sinirlenmiş, “Ne bakıyorsun öyle sağa sola?”
diye Deli Hasan’a çıkışmış. Deli Hasan da: “Merak ettim hâkim bey.” demiş.
“Neyi merak ettin?” diye sormuş hâkim. “Bu binayı sen mi yaptın başkası mı
yaptı?” Hâkim sinirleniyor iyice: “Devletin binasını ben niye yapayım! Senin
diyeceğini bilmem ne yapayım.” diyerek Deli Hasan’ı kovuyor. Deli Hasan
yine şahitlik yapmadan köyün yolunu tutuyor.” (kk5)
Sözel dokuya bağlılık gösteren bir takım kalıplaşmış ifadeler de barındır-
dıkları mizahi içeriği üstünlük kurma duygusuna borçludur. Yerel düzeyde
anlam kazanan bu ifadeler anlatıcının mensubu olduğu kültürü yüceltmesi
yahut parçası olmadığı bölgelerin insanlarını küçük düşürmesi gereksinimi
üzerine kurulur:
“Her yerden bir deli getir, Akkent’ten kimi getirirsen getir.”(kk6)
“Akalan’da deli çoktur. “Akalan’ın delisi, Serinhisar’ın ayısı.” (kk6)
63
Mizahta Üstünlük Kuramı Bağlamında Denizli Yöresinde Mizahî İçerik
Sonuç
Anlatıcı ve dinleyici arasında gerçekleşen delilik odaklı iletişim mizahî
boyutunu, anlatıcının bağlam içerisinde üstünlük taslama gereksiniminden
alır. Kompoze edilmeleri halinde fıkra türü kapsamında değerlendirilen bu
anlatmaların odağında delilik olgusu yer almaktadır. Söz konusu anlatmala-
rın mizahî içeriği, halk düşüncesinin acıma, küçümseme, alay etme duygula-
rı zemininde yükselen üstünlük duygusu kaynaklıdır. Anlatıcı genellikle bir
başkasının başından geçen olayları anlatırken ya anlatının öznesi olan deliyi
ya da deliyle karşı karşıya kalan kimseyi küçümseme eğilimi gösterir. Bura-
dan ortaya çıkan komik, anlatıcının söz konusu kişilerin yerinde olmamaktan
duyduğu üstünlük duygusundan ileri gelir. Denizli yöresinde derlenen deli
ve delilik odaklı anlatmaların mizahî içeriği, bağlamda kayıt altına alınan
iletişim formlarının fıkra şeklinde kompoze edilmeleriyle okunaklı kılınmış,
bu içeriğin normatif aklın delilik karşısındaki üstünlüğüne vurgu yapma
amacı güttüğünün altı çizilmiştir.
KAYNAKÇA
Kaynak Kişiler:
kk1: Ramazan Kırcalı, 1949, Acıpayam-Denizli, lise mezunu, emekli belediye başkanı.
kk2: İbrahim Varışlı, 1955, Kale-Denizli, ortaokul mezunu, emekli zabıta.
kk3: Ali Rıza Topuz, 1942, Pamukkale-Denizli, ilkokul mezunu, çiftçi.
kk4: Mustafa Akça, 1966, Beyağaç-Denizli, üniversite mezunu, Beyağaç belediye
başkanı.
kk5: Ahmet Tekin, 1948,Uşak, lise mezunu, ormancı.
kk6: Nail Gündem, 1950, Beyağaç-Denizli, ortaokul mezunu, orman memuru.
kk7: Turgut Duymaz, 1959, Acıpayam-Denizli, lise mezunu, mali hizmetler
müdürü.
KAYNAKLAR
FOUCAULT, Michel (2014). Akıl Hastalığı ve Psikoloji, (çev: Bayoğlu Emre), İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
MORREAL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak. (çev. Kubilay Aksevener-Şenay
Soyer), İstanbul: İris Yayınları.
64
Özet
İ
nsan yaşamında önemli ve etkili bir konuma sahip olan
mizah, yıllar boyunca üzerinde düşünülen ve inceleme
yapılan bir konu olmuştur. İnsan, var olduğundan beri haya-
tının merkezinde yer alan kavramlardan biri olan "eğlence”,
günümüzde ekonominin önemli bir sektörü haline gelmiştir ve
radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının her türünde ilk
sırada yer almaya başlamıştır. Bildiride bir durum komedisi
olan "1 Kadın 1 Erkek" dizisinde, oyuncuların kullandıkları mi-
zah tarzları ile cinsiyet rolleri arasındaki ilişki incelenecektir.
İlk olarak komedinin türlerinden biri olan durum komedisi
üzerinde durulacak, ardından televizyon komedilerinden biri
olan durum komedisinin dünya ve Türk televizyonlarındaki ilk
Duru Özden örnekleri verilecektir. Bu bağlamdan hareketle çalışmada
Gürbüz * toplumsal cinsiyet ya da cinsiyet rollerinin yansıtılmasının
öneminden söz edilecek, Türk aile yapısı ve cinsiyet rolleri
aktarılmaya çalışılacak ve 1 Kadın 1 Erkek dizisinin genel anlatı
çerçevesi verilecektir. Sonuç olarak dizi aracılığıyla kadın ve
erkek öznelerin cinsiyet rolleri ve mizah kullanımlarının ege-
men (uzlaşımsal)/ muhalif (eleştirel) mücadelesi içinde nasıl
"1 KADIN aktarıldığı, bölümlerin sürekli yenilenip nasıl üretildiği sorgu-
1 ERKEK" lanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mizah, Mizah Anlayışları, Durum Komedisi,
DİZİSİNDE Cinsiyet Rolleri, 1 Kadın 1 Erkek.
MİZAH VE
Abstract
H
CİNSİYET umour that is an important and influential position in
ROLLERİ human life has been an issue about which people have
thought upon and researched for many years. Since the
İLİŞKİSİ existence of human being, the concept of entertainment has
been one of the concepts in the center of people’s life has
been an important sector of the economy, and in every kind of
THE mass media such as radio and television, it has been begun to
take first place today. In this study, in the series ‘1 Woman and
RELATIONSHIP 1 Man (1 Kadın 1 Erkek)’, which is a situation comedy, humour
BETWEEN styles used by the actor and the actress and the relation be-
tween the gender roles will be examined. At first, the situation
HUMOUR AND comedy, one of the kinds of humour, will be examined; and
GENDER then the first examples of situation comedy in Turkish and
World television will be presented. Due to the comedy texts
ROLES which are located in media products and also featured culture
IN THE SERIES texts that include the history of societies and cultural terms
must be used according to its gender roles. Based on this, in
"1 KADIN this study, the importance of reflecting gender and gender
roles will be mentioned. Moreover, Turkish family features and
1 ERKEK" gender roles and the general frames of 1 Kadın 1 Erkek will be
introduced. As a result, how the gender roles and the use of
humour in the conventional and critical struggle are expressed
and how the episodes continuously are renewed will be ques-
tioned through this series.
*
Hacettepe Üni. Keywords: Humor, The sense of humour, Situation comedy
gurbuzduruozden@gm (Sit-com), Gender roles, 1 Kadın 1 Erkek (1 Woman 1 Man).
ail.com
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
Durum Komedisi
Komedinin en eski yöntemlerinden yararlanan ve farklı komedi tarzları-
nın bir toplamı olarak düşünülebilen televizyon komedisinin en önemli bi-
çimi "durum komedisi" dir (Mutlu 1991: 230-231, 288). Durum komedileri,
televizyonlarda genellikle haftada bir, bölümler halinde televizyonun en çok
izlenen saatlerinde (prime-time) yayımlanmaktadır.
Televizyon komedilerinin ilk örnekleri, 1930'lardan başlayıp 1950'li yılla-
rın ortasına kadar radyo programlarında verilmiştir. "The Benny Show"un
otuz dakikalık yayın süresi içinde durum komedilerinin olduğu altı dakikalık
skeçler, durum komedisi formatının radyodaki ilk örneklerinden sayılmakta-
dır (Neale vd. 1994: 214 - 215). Durum komedisinin televizyondaki ilk örneği
ise 1961 yılında yayınlanan, bir aile komedisi olan "I Love Lucy"dir. 1960'lara
kadar durum komedilerinde konu olarak işlenen anne-baba-çocuklardan
oluşan kusursuz aileler, 1970'lerde yerini tek ebeveynli ailelere, eşcinsellik,
menopoz, iktidarsızlık, çocuk aldırma gibi tabu konulara bırakmıştır.
1980'lerde feminist hareketin etkisi bu değişimi tetikler, kadın karakterler
bakımlı ve bir erkek kadar güçlü anlatılır. 1990'larda alt sınıftan gelen, çalı-
şan anne ve babaların yaşamı, konu olarak işlenmeye başlanır. Buna verilebi-
lecek en güzel örnek, "Cosby Ailesi"dir (Akt. Mutlu 1991: 235-255).
Türkiye'de popüler kültür ürünü olarak tanımlanabilecek televizyon ko-
medilerinin gündelik hayatımız içinde önemli bir yere sahip olması, 1990'lı
yıllardan itibarendir. 1990 yılında ilk özel kanal Star 1'in yayına başlamasıyla
Türkiye'de televizyon dünyasında yeni bir dönem başlamıştır. Televizyon
komedisi olarak 1970-1990 yılları arasında yayınlanan "Yaşar Ne Yaşar Ne
Yaşamaz", "Kaynanalar", "Kuruntu Ailesi", "Perihan Abla" ve "Bizimkiler" adlı
diziler en çok izlenen durum komedileridir (Çam 2001: 107-114). Günümüz
medya ortamında televizyonun eğlendirme işlevi öne çıkmakta, eğlence
amaçlı programların toplam program sayısı içindeki yeri artmaktadır
(Alankuş vd. 2000: 67).
66
Duru Özden Gürbüz
67
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
KADINLIK ERKEKLİK
Popüler gelenek tarzları Gerçeklik
Romantik klişeler / stereotipler Psikolojik çerçevede karakterleştirme
Çekicilik-alım /coşku-duygu Katılık/Düşünce
Anlamlı / manalı gösteri / icra Olduğundan hafif gösteren ifade
Duygular hakkında konuşma Sessizlik, kararlı eylem
Fantezi / Gerçekten kaçış Gerçek problemler
Aile yaşamı / özel alan Kamusal dünya / kamusal alan
Eğlence /Soap Opera Güçlük / Western
68
Duru Özden Gürbüz
69
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
kek" dizisi, durum komedisinin bir alt türü olan aile komedisine (domestic
comedy) yakındır. 2008 yılında "1Kadın 1 Erkek" adıyla yayın hayatına başla-
yan dizi, 2012 yılına kadar şifreli bir kanal olan TürkMax'da, "Bir Kadın Bir
Erkek" adıyla 2012-2013 yılları arasında Star TV'de yayınlanmaya devam et-
miş; Aralık, 2013'te 375. bölümünün final bölümü olmasıyla sona ermiştir;
ancak 2014'te FOX'ta tekrar yayın hayatına girmiş, 388. bölümden itibaren
dizinin adı "Bir Erkek Bir Kadın 2 Çocuk" olarak değişmiştir. 8 sezondur gös-
terimde olan dizi 8 Nisan 2015 tarihinde final yapmıştır.
"1 Kadın 1 Erkek" adlı dizi, yapısal ve türsel özellikleri bağlamında bazı
farklar olsa da Batı'da yayımlanan durum komedilerine benzemektedir. Du-
rum komedilerin yayın süreleri genellikle 20, 30, 45, 60, 75 dakika sürmek-
tedir. TürkMax'da yayınlanırken dizinin yayın süresi 20 ile 30 dakika arasın-
da değişirken, Star TV'de ve FOX'ta yayın süresi 45 dakikaya çıkarılmıştır.
Akıllı işaretler sisteminde "13 yaş ve üzeri için uygun" ve "cinsellik içerir"
ibareleriyle yayına verilen dizi, Batı'daki durum komedilerinden farklı olarak
gece yarısı gösterilmektedir. Dizide oyuncu sayısı ikidir. Kadın (Zeynep) ka-
rakterini Demet Evgar, erkek (Ozan) karakterini Emre Karayel canlandır-
maktadır. Bölümler içerisinde yardımcı oyuncular kullanılmakta; ancak hiç-
bir bölümde bu oyuncuların yüzleri gösterilmemekte sadece sesleri duyul-
maktadır.(2)
TürkMax döneminde kanalın şifreli yayın yapmasından dolayı büyük iz-
leyici kitlelerine ulaşamamış olan dizi, farklı kanallara geçince ve Facebook,
Twitter gibi sosyal medyadan aldığı olumlu eleştiriler ile zamanla Türk tele-
vizyon dünyasında fenomen olarak tanımlanmaya başlamıştır. Dizide oyun-
cular da senaryo gereği sosyal medyayı aktif olarak kullanmaktadır.
"1 Kadın 1 Erkek" adlı durum komedisi, 9 yıldır birlikte yaşayan Zeynep
ve Ozan'ın yaşantısını anlatmaktadır. Çiftin evli olmayıp bir arada yaşamaları
bir süre eleştirilere hedef olmasına neden olmuştur, bunun üzerine çift,
senaryo gereği evlendirilmiştir. Medyada, çiftin evlendirilme sebebi olarak
RTÜK'ün evlilik dışı ilişkiyi özendirdiği gerekçesiyle çiftin evlendirilmelerini
istemesi yansıtılmıştır. Dizinin yapımcısı ise dizinin gösterildiği ülkenin top-
lum yapısı göz önünde bulundurularak senaryoların yazıldığını söylemiş,
çifti evlendirme kararının dışarıdan gelen bir müdahale sonucu olmadığını
belirtmiştir.(3) Oyuncular ve dizi yayımlandığı ilk sezondan bu yana 2009 Yılı
En İyi Eğlence Programı, 2009 En İyi TV Dizisi, 2010 En İyi Erkek Komedi
Dizisi Oyuncusu, 2012 Komedi Dizisi En İyi Kadın Oyuncusu gibi birçok ödü-
le layık görülmüştür.(4)
Dizi, tipleştirmeye dayalı sabit karakterlerle anlatı yapısı bilinen komik
durumların her hafta yeniden kurulmasından oluşur. Bir stüdyo dekoru içe-
risinde yaratılan kurmaca dünya aracılığıyla gerçek dünyaya göndermeler
yapılır. Her bölüm içinde izleyici, kendi yaşamından izler görür ve yansıtılan
olaylardan küçük dersler çıkarır.
70
Duru Özden Gürbüz
71
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
72
Duru Özden Gürbüz
Dizinin "Adam Kadınları Çözmüş" adlı bölümünde yer alan bir skeçte
Ozan ve Zeynep alışverişe çıkmıştır. Fırın alacak olan çift, fiyatı biri diğerinin
iki katı olan iki fırının karşısında karar vermeye çalışmaktadır. Ozan, Zey-
nep'e istediği fırını alabileceğini söyler, Zeynep bu jestten etkilenir ve "Sen
çalışıyorsun, para kazanmak için, sana kıyamam!" demesine rağmen pahalı
olan fırını seçer. Ozan, "Biliyordum!" der ve fırınların üzerindeki etiketleri
değiştirir; çünkü Zeynep'in her zaman pahalı olan eşyayı alma tutkusunu
bildiği için mağazaya önceden gelmiş ve fırınların fiyat etiketlerini değiştir-
miştir. Zeynep bu duruma çok bozulur, fırını almaktan vazgeçmesine rağ-
men Ozan, "Bir kere sen bu fırını seçtin." der ve kasaya yönelir. Bu skeçte,
Zeynep'in pahalı olan her şeyi alma isteği ve Ozan'ın evin ihtiyaçlarını karşı-
layan birey olarak Zeynep'in bu durumunu bilerek önceden önlem alması,
Kant tarafından geliştirilen Uyumsuzluk Kuramı'nda olduğu gibi olayın akışı
sırasında seyredenlerin beklentisi dışında geliştiği için izleyenleri şaşırtmak-
ta ve gülme unsurunu doğurmaktadır.
Ozan; eğitimli, orta büyüklükte bir yazılım firmasına sahip, çocuk sahibi
olma fikrine sıcak bakmayan bu yüzden ilişkiyi beraber yaşamak şeklinde
sürdürmek isteyen, futbol maçı izlemekten, futbol üzerine konuşmaktan
hoşlanan bir erkektir. Fenerbahçe futbol takımının koyu bir taraftarıdır.
Dizinin "Derbi Komedisi" bölümünde Ozan'ın iki arkadaşı, çoğu zaman
olduğu gibi beraber maç izlemek için onların evine gelmiştir. Zeynep, Ozan'ı
ve arkadaşlarını romantizmden yoksun olmaları ve futbola olan aşırı ilgile-
rinden dolayı zor durumda bırakmak için onlara, ateşli bir geceyi mi yoksa
bir derbi maçını mı, tercih edeceklerini sorar. Ozan ve arkadaşları kadınla-
rın cinsel birleşimden sonra ilgi beklentileri ve serzenişlerinden rahatsız
oldukları için ateşli bir gece yerine maç izlemeyi tercih ettiklerini söylerler.
Kadınlardaki bu ilgi isteği ya da serzeniş durumu Zeynep'te de olduğu için
Ozan ona yalnız olmadığını söyler. Bunun üzerine Zeynep, hem Ozan'a hem
de arkadaşlarına her erkeğin çok önem verdiği cinsel organlarıyla ve erken
boşalma durumu ile ilgili soru sorarak ironi yapar. Bu olayda her iki karakter
de saldırgan mizah anlayışı sergilemektedir. Ayrıca bu bölümde olduğu gibi
dizinin genelinde de gündelik yaşamda kullanılan ve argo sözcükler içeren
bir dil kullanılmaktadır. Dizide gülmeceyi sağlayan unsurlardan biri de dilin
bu şekilde kullanımı ve söz tekrarlarıdır. Kadın karakterlerin de cinsellikle
ilgili şakalar yapmasıyla ilgili Helga Kotthoff şunları söylemektedir: "Her kül-
türde insanlar cinsellikle ilgili şakalar yaparlar. Şakalar genellikle tabulaşmış
konuları yıkmaya dayalıdır. Gershon Legman (1968) gibi uluslararası şaka
koleksiyonları derlemiş antropologlar, açık seksüel şakalar geleneksel kültü-
rü aşma konusunda önemli bir rol oynar ve bu tarz şakalar kadınları eğlendi-
rir (Fine, 1976). Bu arada kadınların hareketi, alışılmış şakaların etki alanında
değişiklik meydana getirir. Bütün endüstrileşmiş ülkelerde, erkeklerin aley-
hindeki şakalar sıradanlaşmıştır ve aynı zamanda kadınlar karikatürlerde,
73
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
ZEYNEP OZAN
Düzenli Dağınık
Para harcamayı sevme Tutumlu olma
Duygusal olma - Sanat Gerçekçi olma - Spor / Futbol
Sağlıklı yaşam (temizlik) Keyfi yaşam
Diyet, bakım Yemek yeme, az hareket
Romantizm Cinselliğe düşkünlük
74
Duru Özden Gürbüz
Sonuç
Her hafta farklı bir konunun işlendiği dizide, kadın ve erkek arasındaki
çatışmalar çözülmemekte, bölümlerde var olan bu denge, dengenin bozul-
ması ve dengenin tekrar kazanılması döngüsünde yinelenerek devam et-
mektedir. Henri Bergson (1996: 51-56) durum komedilerinde yineleme, ter-
sine çevirme ve bölümlerin birbirlerinin içine girmesi gibi üç komedi unsu-
rundan söz etmektedir.
"1 Kadın 1 Erkek" dizisinde gülmeceyi yaratan en önemli unsur, karakter-
lerin tipik özelliklerine bağlı olarak yinelenen komik durumlardır. Zeynep'in
romantizm ve aşk düşkünlüğü, güzel ve bakımlı görünme çabaları, tüketim
tutkusu; Ozan'ın futbola olan aşırı düşkünlüğü, tembelliği, erkeksi görünme
çabaları, cinselliğe olan ilgisi mizah unsuru olarak metin içinde yinelenmek-
tedir. Bergson'un dile getirdiği ikinci gülme unsuru olan tersine çevirme de
dizide sıkça kullanılmaktadır. Zeynep ve Ozan'ın kişilik özellikleri ak ve kara
gibi birbirinin tam zıttıdır. Diğer bir gülmece unsuru olan olayların birbirinin
içine girmesi, dizide bazen aynı bölümde bazen de birkaç bölüm boyunca
devam edebilmektedir.
İncelenen dizide karakterler, durum ve olaylar, Türk toplumunun sahip
olduğu geleneksel kültürle modern kültürün birleşimi ve durum komedisinin
türsel özelliklerine dayandırılarak oluşturulmuştur. Kentli çekirdek aileye
özgü egemen ve muhalif anlamlar, kadın ve erkek özne aracılığıyla verilmiş-
tir. Dizinin ana karakterlerinden Ozan'ın temsili, aileyi geçindirme, sahip-
lenme duygusu gibi geleneksel kültürün diğer taraftan tipik özellikleri ile
durum komedisi türünün özelliklerine dayanır. Zeynep'in temsili ise evin
düzenini sağlama, eşini sevme gibi özellikleriyle geleneksel kültürün, ro-
mantizme, alışverişe düşkün olma, duygusallığının fazla olması gibi özellikle-
ri ile de durum komedisinin özelliklerine dayanır. Sonuç olarak, popüler
kültür ürünü olan durum komedilerinden "1 Kadın 1 Erkek" dizisinde kadın
ve erkek karakterin toplumsal cinsiyet rollerine uygun davranış sergilediği
ve mizah unsurlarının kadın-erkek arasındaki karşıtlık/çatışmayla ortaya
çıktığı gözlemlenmiştir.
Notlar:
1. Aristoteles'e göre komedya, ortalamadan daha aşağı olan karakterlerin taklidi-
dir. Gülünç olanı taklit eder; bu da soylu olmayanın bir kısmıdır. Çünkü "gülünç
olan"ın özü, soylu olmayışına ve kusura dayanmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Aris-
toteles 1987: 20.
2. http://tr.wikipedia.org/wiki/1_Erkek_1_Kad%C4%B1n_2_%C3%87ocuk,
03.06.2016.
3.http://www.medyaradar.com/rtuk-istedi-bir-erkek-bir-kadin-evl-endi-
haberi-83295.
75
1 Kadın 1 Erkek” Dizisinde Mizah ve Cinsiyet Rolleri İlişkisi
4.http://tr.wikipedia.org/wiki/1_Erkek_1_Kad%C4%B1n_2_%C3%87ocuk,
03.06.2016.
KAYNAKÇA
ALANKUŞ, S. - İnal A. (2000). “Güldürü Programlarında Kadının Temsili ve Kadı-
na Yönelik Şiddet”, İçinde Der. Nur Betül Çelik, Televizyon Kadın ve Şiddet, An-
kara: Dünya Kitle İletişim Vakfı Yayınları, s. 65-109.
ARİSTOTELES (1987). Poetika, Çev.İsmail Turalı, İstanbul:Remzi Kitabevi.
BERGSON, Henri (1996). Gülme, Çev. Yaşar Avunç, İstanbul:Ayrıntı Yayınları.
ÇAM, Şerife (2001). TV Komedilerinde Toplumsal Farklılığın Kuruluşu: Bir Demet
Tiyatro Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
ÇELİK, Özlem (2008). Ataerkil Sistem Bağlamında Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet
Rollerinin Benimsenmesi, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü, Ankara.
DEMİRAY, Emine (1993). Türk Sinemasında 1960-90 Yılları Arasında çekilmiş
Filmlerde Kentsel Aile, Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü, Eskişehir.
EKER, Öğüt Gülin (2014). İnsan Kültür Mizah- Eğlence Endüstrisinde Tüketim
Nesnesi Olarak Mizah, Ankara: Grafiker Yayınları.
FİSKE, John (1987). Television Culture, London and New York: Routledge.
GLEDHILL, Christine (1997). “Genre and Gender: The Case of Soap Opera, in
Stuart Hall, ed. Representation: Cultural Representatios and Signifying
Practices", London: Sage Publications, s.337-386.
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem (1984). "Aile İçi Etkileşim ve İlişkiler: Bir Aile Değişme Mo-
deli Önerisi” içinde Türkiye’de Ailenin Değişimi-Toplumbilimsel İncelemeler, Ya-
yına Hazırlayan: Türköz Erder, Ankara: Türk Sosyal Bilimler Derneği, s.131-143.
KOTTHOFF, Helga (2006). " Gender and Humor: The State of the Art", Journal of
Pragmatics, vol.38, no.1, s.4-25.
MADRAN, H. Andaç (2012). "Cinsiyet, Cinsiyet Rolü Yönelimi ve Düşünme İhtiya-
cı", Türk Psikoloji Yazıları, Haziran, 15 (29), s.1-10.
MUTLU, Erol (1991). Televizyonu Anlamak, Ankara: Gündoğan Yayıncılık.
NEALE, S.- KRUTNIK, F. (1994). Popular Film and Television Comedy, London:
Routledge.
ÖZSOY, Aydan (2005). Popüler Kültür Ürünü Olarak Durum Komedileri "Çocuk-
lar Duymasın" Örneğinde Aile Söylemi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi,Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
RASKIN, Vıctor (1985). Semantic Mechanisms of Humor, Netherland: D. Reidel
Publishing Company, Texts and Studies in Linguistics and Philosophy.
ŞENER, Sevda (2001). Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı, Ankara: Dost
Yayınları.
TURA, Saffet Murat (1996). Freud'dan Lacan'a Psikanaliz, İstanbul: Ayrıntı Yayın-
ları.
76
Duru Özden Gürbüz
77
Özet
M
izah, Eski edebiyatımızda hiciv, alay, tehzil, tariz,
mülâfete, nükte, suhriyye gibi türleri de içine alan bir
terim olarak kullanılmıştır. İslâmiyet öncesi ve İslâmi
dönem Türk edebiyatında belirgin bir mizah kültürünün var
olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle Osmanlı döneminde
zengin bir mizah kültürü göze çarpmaktadır. Bu kültürde yer
alan en önemli eserlerden birisi de Derviş Hasan Medhî’nin
Esrâr-ı Hikmet adlı eseridir. Elimize geçen ilk İbni Sînâ hikâye-
si olma özelliğiyle bu eser, çok önemlidir. İbni Sînâ ile kardeşi
Ebû’l Hârîs’in mücadelelerinin anlatıldığı Esrâr-ı Hikmet, önce-
Duygu DİKİCİ likle III. Murad’a takdim edilmiştir. Eser, Sultan tarafından
Hoşaf * beğenilmeyince Derviş Hasan tarafından bazı eklemeler yapıla-
rak III. Mehmet’e sunulmuştur. Bundan kısa bir süre sonra ise
Ziyâeddin Seyyid Yahya, Derviş Hasan Medhî’nin eserinin
beğenilmemesine karşılık, aynı konuyu Gencîne-i Hikmet adlı
eserinde ele almıştır. Gencîne-i Hikmet bulunduğu dönemde
ESRÂR-I Esrâr-ı Hikmet’ten daha fazla rağbet görmüş olsa da iki eser
arasında içerik ve üslup bakımından büyük farklar olmadığı
HİKMET VE görülmektedir. Bu eserlerin ortak noktalarından bir tanesi de
GENCÎNE-İ barındırdıkları mizahi unsurlardır. Biz bu çalışmamızda, baş-
kahramanın İbni Sînâ olduğu Esrâr-ı Hikmet ve Gencîne-i
HİKMET ADLI Hikmet adlı eserlerde bulunan mizahi unsurlar üzerinde dura-
ESERLERDE cağız.
Anahtar Kelimeler: Esrâr-ı Hikmet, Gencîne-i Hikmet, İbni
GEÇEN MİZAHÎ Sînâ, klasik hikâye, Mizah.
UNSURLAR
Abstract
H
umor is used as a term that includes satire, derision,
antithesis, and wit in the Turkish classical literature. It
is possible to say that there is a distinct humor culture
HUMOROUS in Turkish literature both in Islamic period and before Islamic
ELEMENTS IN period. It is a fact that there was a rich humor culture, espe-
cially in Ottoman period. One of the most important literary
ESRÂR-I work in this culture is Esrâr-ı Hikmet by Derviş Hasan Medhî.
HİKMET AND This literary work is known as the first story about Avicenna.
Esrâr-ı Hikmet which is about a struggle between Avicenna
GENCÎNE-İ and his brother Ebu’l Haris was submitted to 3rd Murad. This
HİKMET literary work was not appreciated by Sultan so it was rear-
ranged and then submitted to 3rd Mehmet. As Derviş Hasan
Medhî’s literary work was not appreciated, after a little while
Ziyâeddin Seyyid Yahya wrote about the same topic in his
work “Gencîne-i Hikmet”. Although Gencîne-i Hikmet was
won recognition more than Esrâr-ı Hikmet, actually there
were not many differences in their contents and wordings.
The common point of these literary works is that they contain
humorous components. In this study, we aim to emphasize
and compare humorous elements of these two works.
*
Ege Üniv. Keywords: Avicenna, classic story, Esrâr-ı Hikmet, Gencîne-i
duygudikici87@gmail.c Hikmet, humor.
om.
Duygu Dikici Hoşaf
İbni Sînâ gerek sağlığında gerekse ölümünden sonra insanları çok etki-
lemiştir; insanların hayatında öyle izler bırakmıştır ki hakkında pek çok hikâ-
ye vücuda getirilmiştir. Bu hikâyelerde İbni Sînâ, halkın beyninde iz bırakan
diğer tarihî şahsiyetler gibi hayatıyla ilgili çeşitli rivayet ve yakıştırmalarla
yer bulmuştur. Ahmet Ateş de İbni Sînâ gibi halk arasında önem taşıyan ve iz
bırakan şahısların, halkın tahayyülünde farklı bir şekilde görüldüğünü belir-
tir (Dikici 2015).
Hem Esrâr-ı Hikmet’te hem Gencîne-i Hikmet’te İbni Sînâ ile kardeşi
Ebû’l Hârîs’in başından geçen maceralar halk hikâyesi havasında anlatılmak-
tadır. Hikâyelerin içerisinde bulunan nazım kısımlar ve eserlerin saraya su-
nulmuş olmaları, bu eserleri divan edebiyatı geleneği içinde ele almamızı
zaruri kılsa da bu, eserlerin halk arasından kopup geldikleri gerçeğini değiş-
tirmemektedir. Zirâ Derviş Hasan Medhî’nin meddahlık yönünün de bulun-
2
duğu bilinmektedir (Dikici 2015: 5-6). Dolayısıyla Esrâr-ı Hikmet’te ve
Gencîne-i Hikmet’te halk ağzındaki deyim ve atasözü gibi söyleyişlerin sıkça
kullanılması, diyalogların samimi bir havada aktarılması, hikâye kısımlarında
kullanılan sade dil ve halk geleneğinden gelen türlü inanışların hikâyelerde
yer alması bu eserleri, halk hikâyesi geleneği içinde de değerlendirmemize
fırsat veriyor.
Söz konusu eserlerde yüksek derecede ilim sahibi olan Ebû Ali Sînâ ve
kardeşi Ebû’l Hâris, memleketlerinden ayrılarak Tunus’a gelirler ve burada
tılsımlı bir mağara olduğunu öğrenirler. Kitaplarla dolu bu mağaranın kapısı
yılda sadece birkaç saat açılmaktadır ve sonra kendiliğinden bir sonraki yıla
kadar açılmamak üzere kapanmaktadır. Bu iki kardeş bir yolunu bularak
kendilerine bir yıl yetecek kadar erzak alarak bu mağaraya girerler. Buradaki
tüm bilgileri kâğıtlara geçirirler, bilgilerini birbirleriyle dahi paylaşmazlar.
Bir yıl sonra mağaradan çıktıklarında halk, Ebû Ali Sînâ ile kardeşi Ebû’l
Hâris’in saçlarının, sakallarının birbirine karışmış olduğunu görünce çok
korkar ve onları cadı zanneder. Şah’ın huzuruna götürülürler. İki kardeş
cellâdların elinden simya ilmiyle kurtulurlar. Ebû Ali Sînâ, Mısır’a; Ebû’l Hâris
ise Bağdâd’a gider (Dikici 2015: 66-67). Bu bölümden sonra iki kardeşin yolla-
rı bir süreliğine ayrılır. Her birisinin başına türlü maceralar gelir, her ikisi de
gittikleri diyarlarda sahip oldukları simya ilimleriyle ün salarlar. Sonunda
birbirlerine rakip olarak bir araya gelirler. Aralarındaki bu mücadele İbni
Sînâ’nın, kızını Helvacı güzele vermek istemeyen padişah için hazırladığı
zehirli gülleri yanlışlıkla Ebû’l Hâris’in koklayıp ölmesiyle son bulur. Bunun
üzerine vicdan azabı çeken İbni Sînâ terk-i diyar ederek Buhara’ya gider.
Tüm bu hikâyelerde görülür ki İbni Sînâ’nın olağanüstülük içeren her ha-
reketi çevresindekilerce sihir-büyü olarak algılanır. Fakat İbni Sînâ, her se-
2
Ahmet Ateş, M. Fuad Köprülü, Özdemir Nutku, Metin And, Nihad Samî Banarlı; Derviş Hasan
Medhî’yi 16. yy Meddâhlarından sayarlar.
79
Esrâr-ı Hikmet ve Gencîne-i Hikmet Adlı Eserlerde Geçen Mizahî Unsurlar
3
Ayrıntılı bilgi için bkz. : Fikret Türkmen, Pınar Fedakar: Türk Halk Tiyatrosunda Hareket Ko-
miğine Bağlı Mizahi Unsurlar, Milli Folklor Dergisi, Sayı 82, Yıl 2009, s. 98.
80
Duygu Dikici Hoşaf
“Ebû ‘Alí’ye daĥı nār-ı ġażab müstevlí olup çāvuş urmadan Ebū ‘Alí
muķaddemce bir degnek urdı ve efsūna mübāşeret idüp tamām itmiş idi.
“Maymūn ol!” didi. Fi’l-ģāl çāvuş aġa bir a ‘lā maymūn oldı. Gelüp bir šaşı bir
aķcaya narĥ idüp bir šaş urana bir aķca virürdi. Maymūn šaşı yidükce
hop hop ķalķup ġaríb ŝadā ile feryād iderdi.Görenler daĥı gülişüp
ŝafālanurlardı.” (GH., s. 310-311).
İbni Sînâ, kendisini yine zorla padişah huzuruna götürmeye çalışan ikinci
çavuşu ise keçiye dönüştürmüştür:
“Diledi kim yaķasına yapışup cebren ve ķahren alup gide. Ebū ‘Alí çavuşa
ol dem bir çubuķ urdı. Der-ģāl derd-mend çavuş bir keçi şekline girdi. Ebū
‘Alí Sínā maymūnı keçiye bindürüp ikisinüñ de yuların eline alup šoġru
meydāna getürdi. Ol ikisini de vāfir oynatdı. Şöyle kim ķaķmaķdan ve
segirtmeden bí-šāķat oldılar. Tamām olduķda ģakím ikisini de dükkāna
getürdi. Hemān ki dükkāna geldiler ikisi de ol şekllerde olduķlarına zār zār
aġlayup feryāda başladılar.” (EH., s.159- 160).
Eserlerde dikkat çeken bir diğer komik olayda ise İbni Sînâ’nın zorlukla
saraya götürülemeyeceği anlaşılır. Dolayısıyla Şah tarafından çeşitli hediye-
ler gönderilerek İbni Sînâ saraya davet edilir. Bu nazik davet karşısında sara-
ya giden İbni Sînâ, Helvâ-furûş’u sevdiğine kavuşturabilmek amacıyla orada
bulunanları sırayla su dolu tasa baktırır ve onlara hayal yoluyla çeşitli zor-
luklar yaşatır. Su dolu tasa bakan padişah ve vezirler başka bir âleme geçe-
rek siyah Arap, kadın, ayı vb. suretlere girmiş bulunurlar:
“Şāh ma‘ķūl görüp icāzet virdi. Yirinden ķalkup gelüp šasun içindeki ŝuya
nažar eyledi. Baş ķaldurunca Allāhu ekber kendüyi bir ŝaģrā-yı vaģşet-
abādda gördi. Ta‘accüb-künān ešrāfına nažar iderken üstündeki libāsını
gördi. Cümle ‘avrat libāsı olmış. Bu ģāle ģayrān ķalup “‘Aceb sırdur.” dirken
tekrār ešrāfına baķdı. Ne şāh var ne vüzerā ve ne Mıŝr. Vezír bu ģāle [40a]
zār zār aġlayup tek ü tenhā bir cānibe yürüyü virdi. Ne yol bilür ve ne iz. Āĥir
giderken anı gördi. Muķābelesinde bir zengí-i zişt-rū žāhir oldı. Vezír-i bí-
çāre ĥavfından ditremege başladı ammā ne fā’ide tenhā gūşe yüz biñ zārlıķ
itse feryād-res kimse yok. Zengi vezíri ‘avrat ŝūretinde görmekile bilā-
tevaķķuf üstine sürdi ve ŝarıldı. Derd-mend vezír gördi ki ķaçmaġa šāķat yoķ
zūr-ı bāzūyla baş olmaz aŝlā teslímden ġayrı çāre bulmayup şöyle šururdı.
Zengí-i nā-bekār gördi ki ģāżır şikār māni‘ yoķ ĥvāh u nā-ĥvāh eline alup
ķullanmaġa başladı. Vezír-i derd-mend ķażāya rıżādan ġayrı çāre bulmayup
šınmadı. Mel‘ūn ġāyetle zeber-dest ve ziyāde nefsāní olup bir def‘a ile
ķanā‘at ķılmayup bir ķaç kerre vāķi‘ oldı.” (EH., s.162-163).
“Begüm! Šāsa baķup ne gördüñüz? Yoĥsa ‘avrat mı olduñuz?” Biri daĥı
aydur: “Siyāh ‘Arab olmışdur.” ve biri daĥı “ Ayu olmışdur.” didi.” (GH., s.
346).
81
Esrâr-ı Hikmet ve Gencîne-i Hikmet Adlı Eserlerde Geçen Mizahî Unsurlar
82
Duygu Dikici Hoşaf
Usta başcı Ebū ‘Alí Sínā’yı tekźíb itmek içün yirinden ķalķup eline kebçesün
alup ķazana ŝaldı. İstedi ki šaşra başı çıķara. Ķażāyla ibtidā çıķarduġı ŝaçları
períşān bir ‘avrat başıdı. ‘Acele ile kimse görmesün diyü yine içerü ŝaldı.
Tekrār birin daĥı çıķardı. Bu def‘a bir oġlan başı idi. Anı da pinhān ķıldı.
Def‘a-i śāliśde Ebū ‘Alí ģerífüñ dāmenine yapışup ayıtdı: “Bre žālim! Lāyıķ
mıdur ki müslümānlara sen her gün ādem başı ŝatasın.” diyüp murād itdi ki
vilāyet şāhına alup gide. Hemān ģerífüñ cān başına ŝıçradı.” (EH., s. 178-179).
Ebû’l Hârîs öldükten sonra İbni Sînâ Buhara’ya gelir, burada evlenir ve
simya gücüyle kendine bir ev yapar. Burada da simya ilmini kullanmaya de-
vam eder ve padişahın kasrındaki rüzgarı alarak başkalarına satar. İbni Sînâ
bu sırrı karısıyla paylaşır. Sıcaktan dolayı sarayında oturamaz hâle gelen
padişah bu duruma şaşırır. Hamama giden padişahın karısı da çevresindeki
kadınlara dert yanarak bu durumdan şikayetçi olur. Şahın karısının sözlerini
işiten İbni Sînâ’nın karısı hava atmak amacıyla kocasının tüm sırlarını yanın-
daki kadına bir bir açık eder. Bu anlatılanlarla başta dalga geçen kadın son-
rasında duyduklarına inanır ve olup biteni padişahın karısına iletir. Diğerleri
gibi padişahın karısı ve çevresindekiler de duyduklarını önce alaya alırlar:
“Hemān dem ol [64b] ‘avrat sürdi şāhuñ ĥātūnına geldi. ‘Arż-ı du‘ādan
ŝoñra ayıtdı: “Ey bānū-yı ‘ālem-ārā! Ĥākpāyuña bir ķaç cevāb dimek isterin.
Eger cā’iz olursa ‘arż ideyin. Zírā sulšānuma ziyāde lāzımdur. Ammā
ķorķaram ki gūş itdükde ‘Dívāne olmış ancaķ.’ diyü bu cāriyeñüze ‘itāb
buyurasız.” didi. Şöyle šurdı. Ol dem şāhuñ ĥātūnı ayıtdı: “Fi’l-vāķi‘ bí-hūde
ise her kim olsa ĥande ider. Nihāyet biz daĥı ĥande itmiş olavuz. Eger
ma‘nídār ise sem‘-i ķabūlle istimā’ iderüz. Söyle göreyüm.” didi. Der-ģāl ol
ĥātūn Ebū ‘Alí’nüñ ‘avratından her ne kim işitdi ise bi’l-külliye taķrír eyledi.
Hemān şāhuñ ĥātūnı ve yanında olan muŝāģibleri bir uġurdan ķahķahāyla
gülişdiler.” (E.H., s. 192-193).
Hamamda konuşulanlar yayılınca İbni Sînâ padişah tarafından çağrılarak
sorguya çekilir, bu duruma sinirlenen İbni Sînâ eve gider gitmez karısını
döver. Bunun üzerine kocasına öfke besleyen karısı bu üzüntüsünü bir kom-
şusuyla paylaşır ve yaptıklarına karşılık İbni Sînâ’ya bu komşusuyla bir oyun
oynamaya kara verirler. Komşu kadın önce padişaha giderek İbni Sînâ’nın
evlerine rüzgar getireceğini, inanmazlarsa gelip bakabileceklerini söyler
ardından da evine rüzgar getirmesi için para karşılığı İbni Sînâ’yı ikna eder.
Yapılanların tamamen bir oyundan ibaret olduğunu anlayan İbni Sînâ, bu
kadından intikamını almaya karar verir. Arife günü kendisinden borç para
istemeye gelen bu kadına, daha önce kendisine vermiş olduğu beş yüz akçe-
yi aynen iade edeceğini ama bunun için bir şartı olduğunu söyler. Bir hasta-
lığa yakalandığını ve bunun tek çaresinin kadın fecrine değmiş yanan bir
odun parçası olduğunu söyler. Kadın alacağı parayı düşünerek teklifi kabul
eder. Fakat aslında İbni Sînâ böyle yaparak tüm şehrin ateşini kadının fecri-
ne hapseder. Bayram günü ateşsiz kalan halk İbni Sînâ’nın padişaha iletme-
83
Esrâr-ı Hikmet ve Gencîne-i Hikmet Adlı Eserlerde Geçen Mizahî Unsurlar
siyle öğrenir ki ateş almanın tek yolu o kadındır. Türlü acılar çeken kadın,
sonunda yaşadığı acılara dayanamaz, aklını oynatarak kendini öldürür. Padi-
şah, kadının başına gelenleri duyunca keyiflenir:
“Ol dem şem‘ fürūzān olup yolda gelürken şehr ĥalķı başuma üşdiler.
Gördüm ki ellerinden ķurtılış yoķ ben daĥı aŝlın ĥaber virdüm. Bí-çārenüñ
fercine ol ķadar odun ve çıra ve kibrit ŝoķdılar ki dinilmez.” didi. Şāh gülme-
den bí-hūş oldı” (E.H., s. 204).
Sonuç olarak hem Esrâr-ı Hikmet’te hem Gencîne-i Hikmet’te güldürü
unsuru genellikle yanılsama yaşayan kahramanların, gerçekleri gören yakın
çevre ve halk tarafından alaya alınmasıyla oluşur. Her iki eserde de bu du-
rumlar genellikle ‘mezeye almak’ deyimiyle karşılanmıştır. Bu eserlerde ya-
zar simya, efsun gibi olağanüstülüklerin arka planında gerçekte söyleyeme-
yeceği cinsel fantezileri kurmaca ile güldürüyü birleştirerek dile getirmiştir.
KAYNAKÇA
AND, Metin. “Meddah, Meddahlık, Meddahlar”, Türk Dili Dergisi, C. XVII, S. 195, ss.
236-247.
ATEŞ, Ahmet (1953). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn-i Sînâ”, Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi, C.II, S.23, ss. 739-742, Ağustos 1953.
____________(1954). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn-i Sînâ”, Türkiyât Mecmuası,
C. XI, ss.33-40, İstanbul: Osman Yalçın Matbaası.
____________(1955). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn-i Sînâ”, Türkiyât Mecmuası,
C. XII, ss. 265-275, İstanbul: Osman Yalçın Matbaası.
BAYAT, Ali Haydar (1984). “Türk-İslâm Toplumlarında İbn-i Sînâ Hikâye ve Fıkraları”,
Uluslar arası İbn-i Sînâ Sempozyumu Bildirileri (17-20 Ağustos 1983), Toplantı Bildiri-
leri Dizisi 1, ss. 575-585, Ankara: Başbakanlık Basımevi.
BOLAY, Mehmet N. (1988). İbn-i Sina, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
ÇAYIRDAĞ, Mehmet (1984). “Yeni Bir Eski Türkçe Yazma İbni Sînâ Halk Hikâyeleri”,
İbni Sina Kongresi Tebliğleri (14 Mart 1984) Yayın Komisyonu: Ahmet Hulisi Köker-
Cihan Tunç, ss. 385-405, Kayseri: Erciyes Üniversitesi Matbaası.
DİKİCİ, Duygu (2015). Derviş Hasan Medhî’nin Esrâr-ı Hikmet’i Metin-İnceleme, Ege
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı (Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi) İzmir.
KORTANTAMER, Tunca (2007). Temmuzda Kar Satmak, Yayıma Haz. Fatih Ülken-
Şerife Yalçınkaya, Ankara: Phoeniks Yayınları .
NUTKU, Özdemir (1997). Meddahlık ve Meddah Hikâyeleri, Ankara: Atatürk Kültür
Merkezi Başkanlığı Yayınları.
ÖZDEMİR, Sengül (2011). Ziyâeddin Seyyid Yahyâ’nın Gencîne-i Hikmet’i (Metin-
İnceleme), Ege Üniversitesi Soasyal Bilimler Enstitüsü, Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı
(Yayımlanmamış Doktora Tezi) , İzmir .
SAKAOĞLU, Saim (1984). “Türk Halk Masalları Üzerine Ebu Âli Sînâ Hikâyelerinin
Tesiri”, Uluslararası İbni Sînâ Sempozyumu Bildirileri (17-20 Ağustos 1983), Kültür ve
84
Duygu Dikici Hoşaf
85
Araş. Gör. Elif
Özet
Alakuş ∗
E
n eski ve hala en yaygın gülme kuramı olan, gülmenin bir
kişinin diğer insanlar üzerindeki üstünlük duygularının
bir ifadesidir. Bu tanımdan yola çıkarak aidiyet, rekabet
ÜSTÜNLÜK TE- unsurları üzerine kurulan bölgesel/yerel fıkraların, mizah
ORİSİ teorilerinden üstünlük teorisi ile açıklamanın uygun olduğu
kanaatindeyiz. Bu çalışmada sanal ortamda şehirlerle ya da
BAĞLAMINDA ilçelerle ilgili aidiyet, üstünlük, güldürme ve eğlendirme duy-
SANAL gularıyla paylaşılan fıkralar, bağlam ve okuyucu arasındaki
ilişkiler de göz önünde bulundurularak incelenecektir.
ORTAMDA Anahtar Kelimeler: Mizah, Fıkra, Üstünlük Teorisi, Sanal Or-
DOLAŞAN tam, İnternet
BÖLGESEL/
YEREL Abstract
L
FIKRALARIN aughing is the expression of the superiority of feelings
over other people. We believe that it is appropriate to
İNCELENMESİ explain the regional / local jokes based on belonging and
competition elements by the theory of superiority of humor
the oldest and still the most common laughing theory. In this
A STUDY ON study, according to this theory, the relationships between
GENERAL / cities or regions related to belonging, superiority and laughter
LOCAL JOKES IN will be examined also by considering the relationships
between context and reader.
THE VIRTUAL Keywords: Humour, Joke, Superiority Theory, Virtual Space,
MEDIA The Internet
ACORDING TO
THE
SUPERIORITY
THEORY
∗
Afyon Kocatepe Üni.
ealakus@aku.edu.tr.
Elif Alakuş
87
Üstünlük Teorisi Bağlamında Sanal Ortamda Dolaşan Fıkraların İncelenmesi
1
Dursun Yıldırım’ın tip tasnifi şu şekildedir: 1. Ortak şahsiyeti temsil yeteneği kazanan ferdi
tipler (Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Ahmet Akay) 2. Zümre tipleri ( Mevlevi,
Yörük, terekeme, tahtacı, köylü) 3. Azınlık tipleri (Rum, Yahudi, Hı ristiyan) 4. Bölge ve yöre
tipleri (Kayserili, Andavallı, Konyalı, Karadenizli) 5. Yabancı tipler (Fars Behlül, Arap Karakuşi) 6.
Gündelik tipler (deli, cimri, kör, topal, kaynana, ana, baba, şair, ressam, doktor vb.) 7. Moda
tipler
88
Elif Alakuş
KAYSERİLİLER VE KARADENİZLİLER
Kayserililer ve Karadenizliler karşılıklı mevzilerden birbirlerine ateş edi-
yorlarmış. Uyanık Kayserililer bir oyun düşünmüşler. İçlerinden biri:
“Bu Karadenizli uşaklar biraz saf olur, bunların içinde İdris, Temel ve
Dursun isimliler çok olur. Biz mevziden seslenelim. Dursun ya da İdris diye
seslenelim en az 8-10 kişi ayağa kalkar, biz de onları vururuz.” demiş.
Koyulmuşlar planı uygulamaya. Kayserililer seslenmiş: “Temel kimdir?”
8-10 tane Temel kalkmış “Benim” demiş. Hemen onları vurmuşlar. Kayserili-
ler yine seslenmiş: “İdris kimdir?” 8-10 tane İdris kalkmış “Benim” demiş.
Onları da vurmuşlar. Yine seslenmişler: “Dursun kimdir?” 8-10 tane Dursun
kalkmış “benim” demiş. Kayserililer onları da vurmuşlar.
Karadenizliler oldukça çok kayıp verdikten sonra anlayabilmişler Kayse-
rililerin oyununu. -Yahu bu Kayserililer bizi bu şekilde öldürecekler. Biz de
onlara bir oyun oynayalım. Düşünmüşler taşınmışlar ve planlarını yapmışlar.
Hemen de uygulamaya koyulmuşlar. Karadenizlilerden birisi mevziden
kalkmış seslenmiş Kayserililere: -Beş lira bulduk, kimin dur? Kayserililerin
hepsi birden ayağı kalkmış! “Benim” diyen dışarı fırlamış. Böylece Karadeniz-
liler Kayserilileri toptan imha etmişler.
(https://www.facebook.com/Fikralaritiraflar/posts/565804533445464
25.05.2016)
Sosyal paylaşım ağı olan Facebook’ta “Fıkralar ve Komik İtiraflar” isimli
hesapta paylaşılan Kayserililer ve Karadenizliler fıkrası biz çalışmamıza al-
madan önce sitede görüldüğüne göre 73 beğenme 17 yorum almış ve 78 kere
de paylaşılmıştır.
89
Üstünlük Teorisi Bağlamında Sanal Ortamda Dolaşan Fıkraların İncelenmesi
hem Kayseri insanı ile ilgili hem de Karadeniz insanı ile ilgili hayata ve olay-
lara nasıl baktıkları konusundaki düşüncelerine ayna tutulmaktadır. Metinde
Karadeniz insanının en çok kullandığı isimler bilgi olarak okuyucuya verilir.
Kayserililer bu bilgiyi kullanarak savaşta bir süre üstün geldiklerini düşünür-
ler. Ancak fıkrada Karadenizliler, halk arasında inanılan Kayseri insanının
paraya zaafı oldukları düşüncesinden hareketle bu durumdan faydalanıp
zekâ üstünlüğünü kullanarak galip gelirler. Metin merkezli bir yaklaşımla bu
fıkranın Karadenizlileri övmek ve onların Kayserililere üstünlüğünü göster-
mek açısından bir işleve sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Bir fıkranın komik olması için onun anlatıldığı kültürden parçalar taşı-
ması önemlidir. Bu fıkralara ulaşan ve onları okuyan kişiler günümüzde in-
ternet dili olarak adlandırılan bir dil kullanmaktadırlar. Bir sosyal medya
hesabından yorum yapan bu kişilerin kimlikleri gerçek olabilir ya da olmaya-
bilir. Karadenizli ya da Kayserili olup olmadıklarına dair de elimizde bir bilgi
yoktur ancak aynı toplumun fertleri olmalarından dolayı kullanıcılar fıkrayı
okuduklarında güldüklerini, fıkrayı “komik” bulduklarını yazdıkları yorum-
lardan anlamaktayız. Ayrıca yorumlarda kullanılan dil “hah hah ha” gibi ifa-
deler yine internet ortamına uymaktadır.
KARŞIYAKALI VE GÖZTEPELİ
Adamın biri doğuştan Karşıyakılı’ymış. Her maçına gider her zaman des-
teklermiş. Artık göz-göz tarafı bile bu adamı tanır olmuş. Herkes tarafından
bilinen bu amca artık yaşlanmış yatak döşek yatıyormuş. Başında emektar
Karşıyaka taraftarı ve Göztepeliler varmış. Herkes toplanmış. Adam artık son
nefeslerini verirken sizden son bir isteğim var demiş:
“Beni Göztepe kulübüne üye yapın.” Herkes birbirine bakmış şaşırmış
kalmış. Aralarından çıkan bir Karşıyakılı taraftar; Hayrola neden Göztepe
üyesi olmak istiyorsun? diye sormuş. Adam da demiş ki: “Dünyadan bir Kar-
şıyakalı eksileceğine bir Göztepeli eksilsin daha iyi.”.
(http://www.frmtr.com/karsiyaka/263011-ksklilere-bir-fikra.html
25.05.2016)
Yukarıdaki fıkrada Forum.tr (http://www.frmtr.com/)‘de
Spor/Karşıyaka 16/02/2005 tarihinde Poyri isimli bir kullanıcı tarafından
“Ksk’liklere bir fıkra” başlığı altında paylaşılmıştır. Biz çalışmamıza almadan
öncesine kadar 15 yorum gelmiştir.
Gönderen : sejuz
Tarih : 16/12/05
zuhaha iyidi
90
Elif Alakuş
Gönderen : feyzooo_ksk
Tarih : 16/12/05
süpermiş yav ellerine sağlık...+rep
Gönderen : Kada
Tarih : 20/12/05
bu fıkra da tüm takımlara uyarlandı. Biraz daha yaratıcı olmamız lazım.
Gönderen : ROOTKSK
Tarih : 29/12/05
fıkrayı senmi yazdın bukadar net konuşuyosun?
Gönderen : 1907FB
Tarih : 28/12/05
kardeşim bu fıkra fenerbahçe-gs için anlatılır daha önce hiç duymadın
galiba
Gönderen : sido
Tarih : 30/12/05
dostum ellerine sağlık bizim hayatımız bu fıkra değil gerçek bi hikaye
İzmir’in Göztepe semtinde ve Karşıyaka ilçesinde kurulan futbol takımla-
rı arasındaki rekabet grup-toplum hayatı yaşayan, kendilerini bir gruba ait
hisseden bireylerin rekabetine dönüşmüştür. Üstünlük teorisine bakıldığın-
da, bu teorinin temelinde bir kişinin ötekinden daha güçlü, üstün sıfatlara
sahip olması yatmaktadır. Bir bakıma da üstünlük duygusuyla gülme, insanın
kendi egosunu tatmin etmesidir. Küçük ego yani kişiliğin zayıflığı büyük
kahkaha yaratmaktadır. “Hobbes‟in de belirttiği ve herkese önerdiği gibi,
akıllı insan üstünlüğünü fark ettirmemeye çalışır. Fakat gerçek hayatta bu-
nun uygulanmadığı görülmektedir. Çünkü insanın yapısında bu üstünlük
duygularını dürten ve açıklanamayan içgüdüler vardır.” (Aıourova 2003: 56;
Bayraktar 2010: 95). Bu fıkrada ölmek üzere olan Karşıyakalı taraftar o anda
91
Üstünlük Teorisi Bağlamında Sanal Ortamda Dolaşan Fıkraların İncelenmesi
bile kendisini ziyarete gelen Göztepeli taraftarları zekâsıyla alt ederek üs-
tünlük kurmaktadır. Karşıyakalı taraftarların, Göztepeli taraftarlara karşı
yaşamış oldukları üstünlük duygusu, zekâ ve mizah unsurları barındıran bu
fıkranın altına yapmış oldukları yorumlarına da yansımıştır.
92
Elif Alakuş
Sitede fıkranın kaynak kişisi olarak gösterilen Akın İzat fıkra kültürünü
gelecek nesillere aktaran, ulusal kanallara çıkmış bir fıkra anlatıcısıdır
2
(Kayaokya 2014: 167). Elazığlılarla ilgili birkaç sitede daha paylaşılan bu fık-
rada Elazığ insanın Palu insanını algılayışı ya da Elazığ insanının kendisini
Palu insanından üstün görmesi metinde emekli bir nüfus memuru tarafından
eşeğe söylenen “seni Palu nüfusuna kaydederim” esprisi ve eşeğin vermiş
olduğu tepkiyle sağlanmıştır. Bu fıkrada Palu nüfusunda olmanın kötü bir
şey olduğu algısı yaratılarak o nüfustan olmayanlara bir üstünlük sağlanmış-
tır.
Walter J. Ong, “Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi” adlı kita-
bında, yazı ve matbaayı temel alarak birincil ve ikincil sözlü kültür kavramla-
rını ileri sürer. Ona göre yazı ve matbaa kavramlarının varlığını bile bilme-
yen, iletişimin yalnız konuşma dilinden oluştuğu kültürler “birincil sözlü
kültür” kategorisinde değerlendirilebilir. Buna karşılık günümüz ileri tekno-
lojisiyle yaşantımıza giren telefon, radyo, televizyon ve diğer elektronik
araçların ‘sözlü nitelikleri’, üretimi ve işlevi önce yazı ve metinden çıkıp son-
ra konuşma diline dönüştüğü için ‘ikincil sözlü kültürü oluşturur (Ong 2013:
23-24). Ong’un bu kitabı yazdığı dönemde internet çok yaygın olmadığından
ikincil sözlü kültür ortamı içerisinde internet sitelerine yer vermemiştir.
Çağın gereği olarak hayatımızda hızlı bir şekilde giren forumlar, sosyal med-
ya hesapları vb. internet siteleri de artık sözlü kültürün varlığını sürdürdüğü
ortamlardır. Fıkralarda kendilerine bu ortamlarda sıklıkla yer bulmaktadır.
Sonuç olarak bir fıkra hangi ortamda anlatılırsa anlatılsın bağlamı ve dinleyi-
cinin ya da okuyucunun etkisi ile yeniden oluşmaktadır.
KAYNAKÇA
AİOUROVA, Erjena (2003). Buryat Mizahı İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)
ARKONAÇ, Sibel (1993). Grup İlişkileri. İstanbul: Alfa Yayınları
ARTUN, Erman (2010). “Çukurova Fıkra Anlatma Geleneğinde Yerel Fıkra Tipi:
Karakülah Hoca Fıkraları” II. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kongresinde Su-
nulan Bildiri, İzmir
AYTAÇ, Ömer (2003). “Bilincin Sosyolojik Analizi”, Elektronik sosyal Bilimler
Dergisi, S. 4.
BAYRAKTAR, Zülfikar, “Geleneğin Güncellenmesi Bağlamında Masaldan Çizgi
Filme Keloğlan Tipi Üzerine”.
2
Bu fıkra aynı zamanda Eda Tanyıldızı tarafından hazırlanan ve Akademik Sosyal Araştırmalar
Dergisi’nde yayınlanan “TÜRK FIKRA TİPLERİNDEN ‘PALULU TİPİ’ ÜZERİNE BİR DEĞERLEN-
DİRME” isimli makalede de geçmektedir.
93
Üstünlük Teorisi Bağlamında Sanal Ortamda Dolaşan Fıkraların İncelenmesi
İNTERNET KAYNAKLARI
https://www.facebook.com/Fikralaritiraflar/posts/565804533445464
25.05.2016
http://www.frmtr.com/karsiyaka/263011-ksklilere-bir-fikra.html 25.05.2016
http://www.gadanalam.com/elazig-fikralari 01.06.2016
94
Özet
M
izah literatürünü içine alan klasik kaynaklar incelen-
diğinde, toplumların zaman ve mekân farklılığına
rağmen gülme paydasında bir araya geldikleri görül-
mektedir. Duygu ve zevklerin evrenselliği prensibi, tarih bo-
Araş. Gör. yunca Türk kültürünü de oldukça etkilemiş ve diğer kültürlerin
mizah malzemeleri, özgün edebiyatımız içerisinde yoğrularak
Emin Uz ∗ renkli figürler ortaya çıkarılmıştır. Dini, coğrafi ve sosyal et-
kenler göz önünde bulundurulduğunda Türk mizahının en çok
etkilendiği kültürlerin Arap ve Fars kaynaklı olduğu görülmek-
İSLAM’IN tedir. Nitekim Anadolu’da yaygın hale gelmiş bazı mizahi un-
surlar, klasik Arap ve Fars edebiyatı kaynaklarında karşımıza
MİZAHA BAKIŞI çıkmaktadır. Bu durum kültürlerarası etkileşimde mizahın
VE DİNİ ciddi bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte
İslam ahlakının ağır başlılık ve vakarı temel ilkeler kabul etti-
HAYATIN RENK- ğinden hareketle tarihte ideal Müslüman tipi fazla gülmeyen,
Lİ daima ölümü hatırlayarak hüzünlü duran kimse olarak lanse
FİGÜRLERİ edilmektedir. Hâlbuki klasik İslâmî eserlere bakıldığında Hz.
Peygamber’in günlük hayatında nezih latifelere yer verdiği
görülmektedir. Çalışmamızda; mizah sanatına kaynaklık eden
Arap ve Fars edebiyatı eserleri ve bu eserlerden Osmanlı Türk-
çesine yapılan tercüme nüshaları incelenmek suretiyle İslam’ın
PERCEPTION OF mizaha bakışı ve Müslüman mizahının Türk mizahına etkisi
HUMAR IN örneklerle ortaya konulmaya çalışılmıştır.
ISLAM AND Anahtar Kelimeler: Mizah, İslam, fıkra, latife, nükte.
COLORFUL Abstract
W
FIGURES OF hen the classical sources which include early period
humor and entertainment literature are evaluated
RELIGIOUS
with correct analyses, it is observed that societies
LIFE come together around laughter despite the differences in time
and space. The principle of the universality of emotions and
pleasure has affected Turkish culture throughout history and
colorful figures have been generated by kneading humor ma-
terials of other cultures in our genuine literature. Thus, some
common Anatolian folktales also appear in classical Arabic and
Persian literature sources. In our study, how Arabic and Per-
sian originated Islamic humor materials affected Turkish hu-
mor is determined and explained with examples. Humor inter-
action among these three ancient civilizations is also evaluat-
ed by analyzing Arabic literature works which are the sources
of the author’s work and copies of translation into Ottoman
Turkish in the 15th century.
Keywords: Humor, Islam, joke, hoax, wit.
∗
Afyon Kocatepe Üni.
eminuz@aku.edu.tr.
İslam’ın Mizaha Bakışı ve Dini Hayatın Renkli Figürleri
96
Emin Uz
97
İslam’ın Mizaha Bakışı ve Dini Hayatın Renkli Figürleri
98
Emin Uz
bir soru sorar: “Yâ Rasulallah! Deccal geldiğinde herkes aç olacakmış; o, mil-
leti kendine inandırmak için yemek teklif edecekmiş, öyle mi? Biz o güne
erişirsek, ona inanmış gibi yapıp verdiği yemeği yesek, sonra da inanmıyoruz
sana desek, caiz olur mu?”
Bu soru üzerine tebessüm eden Allah Rasulü “Allah (c.c.), müminleri
onun yemeğine muhtaç etmez” buyurur (Avfî 958: Ays.534/a).
Hz. Peygamber'le (s.a.v.) şakalaşan birçok sahabeden bahsedilmekle bir-
likte, şüphesiz ashab içinde en şakacı olan sahabi Ensar'dan Nuayman’dır.
Nuayman, asr-ı saadetten sonra da ilerleyen yaşına rağmen devam etmiştir.
Özellikle Hz. Osman dönemindeki bir şakası dikkate değerdir:
Âmâ sahabîlerden Mahreme b. Nevfel (ö. 54/674) mescidde oturuyordu.
Etraf kalabalıktı. Küçük abdest bozma ihtiyacı gelmiş fakat göremediğinden
tenha bir yere gidip hacetini giderememişti. Yanındakinin kulağına eğilip
“Kardeş! Beni tenha bir yere götürsen de hacetimi gidersem” dedi. Şanssızlık
bu ya, kulağına eğildiği adam muziplikleriyle ünlü Nuayman b. Amr idi.
Nuayman orada da muzipliğini konuşturdu. Hz. Mahreme’yi kolundan tutup
mescidde bir tur attırdıktan sonra “Burası tenhadır. Buraya işeyebilirsin”
diyerek kalabalığın içine bıraktı. Durumdan habersiz olan Mahreme kalabalı-
ğın içinde bevletmeye başladı. Etraftakiler “Ne yapıyorsun, ayıp değil mi?”
diye bağrışınca Mahreme çok utandı. “Beni bu yere kim getirdi, azab
olunasıca?” diye bağırdı. Sahabîler kendisini Nuayman’ın getirdiğini söyledi-
ler. Bunun üzerine “Allah’a and olsun! Onu elime geçirirsem elimdeki asayla
kafasını kıracağım” diye yemin etti.
Aradan uzunca zaman geçti. Bir gün Mahreme’nin mescide geldiğini gö-
ren Nuayman yanına yaklaşıp “Sana Nuayman’ı göstereyim mi? Böylece on-
dan intikamını alırsın” dedi. Bu adamın Nuayman’ın kendisi olduğundan ha-
bersiz olan Mahreme “Göster de onun kafasını kırayım” dedi. Beraber mes-
cide girdiler. Mahreme’nin kolundan tutarak onu Hz. Osman’ın arkasına gö-
türdü ve “İşte Nuayman budur” dedi. Hz. Osman namaz kılarken hiç bir şey-
den haberi olmazdı. Mahreme iki eliyle asasını tuttu ve bütün gücüyle Hz.
Osman’ın kafasına indirdi. Hz. Osman’ın kafası yarıldı. Halk “Sen ne yaptın.
Mü’minlerin Emîri’ne vurdun” dediler. Mahreme isteyerek yapmadığını ken-
disini oraya bir adamın getirip Hz. Osman’ı Nuayman olarak tanıttığını söy-
leyince, sahabîler “Nuayman seni buraya getiren adamdır, seni işletmiş” de-
diler. Mahreme “Ey Müslümanlar! Beni Nuayman’ın elinden kurtarın. Bu
adam bana eziyet ediyor. Söyleyin elini yakamdan çeksin” diye feryat edince
sahabîler gülüştüler buyurur (Avfî 958: Ays.535/a).
Sahabe döneminde Nuayman b. Amr (ö. ?), Abdullah b. Ömer (ö. 73/692)
ve Kadı Şureyh (ö. 80/699) gibi isimler Müslüman mizahının sınırlarını belir-
lemişlerdir. Bunun yanında Medine, hicri birinci yüzyıldan itibaren çıkardığı
mizahçılarla mizahı edebi tür düzeyine yükselten bir ekolün merkezi olmuş-
tur (Pellat 1963: II/549.)
99
İslam’ın Mizaha Bakışı ve Dini Hayatın Renkli Figürleri
Kuran’la Nükte:
Sahabe ve sonraki neslin mizah literatürüne baktığımızda hadisler ve sa-
natsal ifadelerin yanında Kur’an’ın belagat yönü kuvvetli bazı ayetlerin de
mizah unsuru olarak kullanıldığını görmekteyiz. Genellemeye giderek, miza-
hın her türüne karşı çıkan sınırlı bir kesimin Kur’an ibare ve pasajları üzerin-
den espri üretilmesine karşı çıktığı bilinen bir gerçektir. Fakat ilk asırlardan
itibaren bu eğilimin karşısında, mizahı beşeri bir olgu, gülmeyi de doğal bir
tepki olarak kabul eden daha ılımlı bir yaklaşımın da varlığı söz konusudur.
Ayetler aracılığı ile espri üretme sanatı bazen kendisini bir ibadetin edası
esnasında gösterdiği gibi bazen de yönetimi tenkit, şiir inşâdı, tufeylîlik,
dilencilik… gibi durumlarda ortaya çıkmıştır. Günümüzde de sıkça anlatılan
imam ve cemaat fıkraları, dinin üzerinde hassasiyetle durduğu ibadetlerin
bile tarihte bir mizah ürünü olarak kullanıldığını bizlere göstermektedir.
Bedevinin biri imamın hemen arkasında namaza durmuştur. İmam Baka-
ra Suresinde yer alan “Andolsun biz Mûsâ’ya kitabı verdik” ayetine gelip ta-
kılmış. İmam, sayfanın ortalarında yer alan ayetin devamını hatırlamak için
sayfayı birkaç defa baştan alınca bedevi, ayetin devamına da göndermede
bulunarak “Ya Rab! Musa gelmiyorsa bari İsa’yı gönder. Yoksa bu namaz bit-
meyecek.” Nitekim ayetin devamında da Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
“Meryem Oğlu Îsâ’ya da açık deliller verdik.” (Bakara : 2/87)
100
Emin Uz
Derler ki ehl-i ilim tebasından bir grup zamanın uleması A‘meş’in (ö.
148/765) huzuruna varmak ister. Fakat A’meş’in bu adamlara kanı bir türlü
ısınmaz. A’meş Evinin önünde otururken kendisine yönelen kalabalık grubu
görünce içeri girer. Bir müddet içeride oyalanır. Kapıyı çalan gruba kapısını
açmaz. Aradan uzun zaman geçince dışarı çıktığında bakar ki; adamlar kapı-
dan ayrılmamış onu beklemektedirler.
A’meş’in kendilerini görünce içeri kaçtığını anlayan adamlardan biri so-
rar: “Ey İmam! Bizi görünce niçin içeri girdin? Hadi diyelim ki bizden kaçtın.
Şimdi neden tekrar dışarı çıktın?” A’meş şu latifeyle cevap verir: “Baktım ki
suratları meymenetsiz bir grup adam kapıma doğru geliyor. Ben de bu su-
ratları hiç çekemem diyerek eve kaçtım. Eve vardım bizim hanım oturuyor.
Bir de hanıma baktım, hanım sizden daha çirkin. Bari dışarı çıkıp gelenlerle
ilgileneyim deyip ehven-i şer olanı tercih etti.”
Abbasiler devrinde Arapçılığa karşı Arap olmayan unsurların bir tepkisi
şeklinde ortaya çıkan Şuubiyye akımı sonucunda Araplarla her alanda kıyası-
ya rekabet başlamış, Arapların çöl hayatı ve kabile taassubu gibi Cahiliye
gelenekleri şiirlerde mizah malzemesi yapılmıştır. Bu rekabete bağlı toplum-
sal bir kaos yaşanmasına rağmen mizah, bu tarihlerde altın dönemlerinden
birisini yaşamıştır.
Modern dönemde ise oryantalistler, İslam toplumunda var olan mizaha
büyük ilgi göstermişlerdir. Özellikle erken dönem mizah anlayışıyla ilgili
müstakil çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan en önemlisi Franz Rosenthal'in
(ö. 2003) çalışmasıdır. Erken İslam’da Mizah adıyla Türkçemize de kazandırı-
lan bu eser, Müslüman mizahının genel karakteristiğini ortaya koyan eser-
lerden biridir.
101
İslam’ın Mizaha Bakışı ve Dini Hayatın Renkli Figürleri
da bir köpek gibi havlayacaksın. Eğer bu işi iyi kıvırabilirsen bir süre sonra
herkes kafayı üşüttüğünü düşünerek ellerini yakandan çekecektir”.
Gerçekten de borçlu adam denilenleri harfiyen uyguladı, insanlar da
onun bunalım yüzünden dengesini kaybettiğini düşünerek yakasından düş-
tüler. Ancak bir süre sonra bu planı kendisine öğreten alacaklı gelip parasını
isteyince, rolüne kendisini iyice kaptıran adam ona da aynı şekilde havlama-
ya başladı. Bunun üzerine alacaklı “Bize de mi hav hav?!” dedi ve parayı tahsil
ümidini yitirdikten sonra o da alacağından vazgeçti (ez-Zemahşerî 2006:
225; el-Câhız 1988: IV/20).
Bu durumun somut örneklerinden biri de, 13. yüzyılda yaşadığına inanı-
lan ünlü mizah figürü Nasreddin Hoca’ya (d.1208-ö.1284) nispet edilen Kazan
Doğurdu, Ye Kürküm Ye, Kedi – Ciğer, Bilenler Bilmeyenlere Anlatsın, Hırsı-
zın Hiç Mi Suçu Yok… gibi çok sayıdaki hikâyenin, hicri ikinci ve üçüncü
yüzyılda kayda geçirilmiş olan ilk dönem Arap mizah kaynaklarında ya ta-
mamen veya öz olarak yer almış olmasıdır.
Esasen belirli bir hikâyenin farklı şahsiyetlere isnat edilerek anlatımı me-
selesi, Arap nevâdir geleneğinde sıkça rastlanılan bir sorunsalı işaret etmek-
tedir. Birçok kadim Arap fıkrasında hikâyenin özü aynı kalırken, bilhassa ana
karakterler radikal değişikliklere uğramaktadır. Bu şekilde farklı varyantları
bulunan belirli bir rivayetin orijinine ulaşmak için yazılı kaynaklarda krono-
lojik bir taramaya gidilmesi gerekir. Bu çalışmada konuyla alakalı bütün
mahfuzatı kronolojik sıralamaya tabi tutmak mümkün olmadığı için eski
kaynaklarda geçen, fakat günümüzde Nasreddin Hoca’ya nispet edilen po-
püler bazı hikâyelerin isimlerini zikretmekle yetindik.
102
Emin Uz
KAYNAKÇA
ÂBÎ, Ebû Sa‘d Mansûr b. el-Hüseyn (2004). Nesrü’d-Dürr fi’l-Muhâdarât, thk.
Hâlid Abdülğanî Mahfûz, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye.
BUHÂRÎ, Muhammed b. İsmail (1987). el-Câmiu’s-Sahîh, I-VI. Daru'l-İbn Kesir,
Beyrut.
CÂHIZ, Ebû Osman (1988). Kitâbü’l-hayevân (nşr. Muhammed ‘Abdusselâm
Hârûn), Beyrut: Dârü’l-cîl - Dârü’l-fikr.
ÇİFTÇİ, Hasan (1998). “Klâsik İslâm Edebiyatında Hiciv Ve Mizah”, Atatürk Üniver-
sitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, s. 139-162.
DURMUŞ, İsmail (2005). “Mizah”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA).
GÜNDAY, Hüseyin (2013). Klasik Arap Edebiyatında Mizahi Karakterler, Bursa:
Emin Yayınları.
Hasan TAŞDELEN - Şener ŞAHİN (2009). Kur’ân’la Nükte (Kur’ân-ı Kerim’e Dayalı
Nükte Kültürü), İstanbul: Emin Yayınları.
HUSRÎ, el-Kayravânî (1987). Cem‘Ul-Cevâhir fi'l-Mülah ve'n-Nevâdir (thk. Ali
Muhammed el-Becâvî), Beyrut: Dârü'l-cîl.
İBN HANBEL, Ahmed, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed eş-Şeybani (1998).
Müsnedu el-İmam Ahmed b. Hanbel, Beyrut, Müessesetü’r-Risâle.
103
İslam’ın Mizaha Bakışı ve Dini Hayatın Renkli Figürleri
104
Yrd. Doç. Dr. Özet
T
ürk sözel mizah geleneğinin bugününü anlamak ve gele-
Erhan ceğe sağlık bir şekilde aktarımı sağlayabilmek için bu
Çapraz * geleneğin tarihî süreç içerisinde yaşadığı değişim ve
dönüşümleri bilmek elzemdir. Bu itibarla, Osmanlı dönemine
ait ve Agâh Sırrı Levend’in ‘gülmece’ olarak nitelendirdiği
‘Daʽvâ-yı Tuyûr’ adlı bir anlatı ele alınacaktır. Öncelikle, anlatı-
OSMANLI daki mizahla ilgili unsurlar tespit edilerek anlatının mizahî
DÖNEMİ karakteri ortaya konulacaktır. Daha sonra ise anlatının ulaşa-
bildiğimiz cönk, mecmua ve taşbasması eserlerden de izini
‘SÖZEL MİZAH sürerek ‘Türk sözel mizah geleneği’ içerisindeki yeri belirlen-
GELENEĞİ’NE meye çalışılacaktır. Bu sayede, Osmanlı dönemi Türk mizahına
ait bir metin tanıtılırken; diğer taraftan metnin ‘mizah literatü-
AİT BİR ESER: rümüz’ açısından yeri ve önemi ortaya konulmuş olacaktır.
DAʽVÂ-YI Anahtar Kelimeler: Gülmece, Osmanlı Dönemi Türk Mizahı,
Sözel Mizah Geleneği, Kuşlar.
TUYÛR
Abstract
T
A TEXT OF o understand todays Turkish oral humour tradition and
to carry this tradition to future, we have to know how
‘ORAL this tradition has changed and transformed throughout
HUMOUR history. Therefore, in this study, we will focus on Dava-yı
Tuyur which was qualified as “humour” by Agâh Sırrı Levend.
TRADITION’ Firstly, the humorous elements in the work will be determined
FROM to understand the texts’ humour characteristic. Then, this
text’s place in Turkish Oral humour tradition will be identified
OTTOMAN by using conks, mecmuas and litographic texts. Moreover, in
PERIOD: DAVA- this study, Dava-yı Tuyur will be introduced and Dava-yı
Tuyur’s importance in humour literature will be explained.
YI Keywords: humour, Turkish humour in Ottoman period, oral
TUYUR humour tradition, birds.
*
Nevşehir Hacı Bektaş
Veli Üni.
erhancapraz38@
gmail.com
Osmanlı Dönemi ‘Sözel Mizah Geleneği’ne Ait Bir Eser: Da’vâ-yı Tuyûr
‟Şüphe yok ki her şekl-i edep, her tarz-ı tahrîr ve tefekkür, muayyen bir cemiyetin bir
zaman-ı muayyendeki muayyen bir sanatının mahsulüdür.ˮ
M.Fuad Köprülü
106
Erhan Çapraz
(Şahin ibn Balaban), başına üsküfünü giyip yabana kaçan tellerini takınıp bir
güzel Bıldırcın gibi atına binip geldi. Cariyelerimize ve kölemize sarkıntılık
edip onları eğlenmekten alıkoymak istedi. Eğlencemizi altüst edip hepimizi
Akbaba tepesinden aşağı yuvarladı. Nazik elbiselerimizi ve şerefli giysileri-
mizi paramparça edip bizi zevkimizden ve mekânımızdan uzaklaştırdı. Bu
yüzden şeriat hükümlerine göre davamızın görülmesini isteriz.
Mahkeme, Şahin’e bu isnatları yönelttiğinde Şahin hemen inkâr eder.
Bunun üzerine inanılır kimselerden Sığırcık ile Martı mahkemeye gelip anla-
tılanların gerçek olduğunu belirttikten sonra şöyle bir açıklama yapar: Gece
yarısı Müezzin Molla Horoz öttüğünden dolayı sabah zannedip Ördek Çelebi
hazretlerinin sarayına gitmeyi murat eylediğimizden üzerimizden ah, vahlar
ile birlikte bir gürültü geldi. O esnada zalim Şahin’i , yoksul Karagöz’ü ve
dertli Kartal’ı önüne katıp kovalarken gördük. Bu hususta şahidiz ve şahitlik
de ederiz.
Şahin, bu açıklamaları da tamamen inkâr ettikten ettikten sonra hususun
iyice soruşturulup, kendisinin temize çıkarılmasını ister. Bunun üzerine,
nakışlarıyla tuhaf kuşlardan olan şeyh oğlu şeyh Baykuş Efendi, Akbaba haz-
retleri, Müezzin Molla Horoz, Kırlangıç Efendi, tüm makamların sahibi Bül-
bül Efendi, Seyyid Ördek Çelebi ve pîr kuşlardan Üveyik, Tavus ve Kerkes de
Şahin’in suçlu olduğuna şahitlik eder. Bu defa da Müftü Doğan Efendi (M1),
Şeyh Baykuş Efendi’nin harabe yerlerde yaşayıp halk ile yakınlık kurmadı-
ğından dolayı sözlerinin yalan olduğunu; Akbaba’nın kendini il hakkından
korumadığını (M1); Müezzin Molla Horoz’un ezan günde beş kere okunurken
kırk defa okuduğunu, nikâh dörtten fazla caiz değilken günde kırk Tavuk ile
nikâhlandığı ve onların tepesinden inmediğini; Kırlangıç Efendi’nin halkın
evlerine yuva yapıp onları taciz ettiğini; Bülbül Efendi’nin Kur’an’da güzel
sesle şarkı okumak caiz olmadığı halde güzel sesiyle şarkı okuyup harama
bulaştığını [güle âşık olduğunu ve âşıkların da mecnun olduğunu, M1]; Yeşil-
baş Ördek Çelebi’nin soy ve nesil bakımından gerçek Seyyid olmadığını [çok
merhametli olduğunu, M1]; Üveyik [asabi, M1], Tavus [densiz, M2] ve
Kerkes’in [çok merhametli, M1] yaşlı/kocamış olduklarından dolayı sözleri-
nin doğru olmama ihtimali bulunduğunu belirterek onların şahitliklerinin
geçerli olmadığını dile getirir.
Bunun üzerine Karagöz ile Kartal, mahkeme huzurunda feryat ederek,
“Ey ümmet-i Muhammed! Bu Şahin’i nasıl bilirsiniz?” diye sorduğunda orada
hazır bulunan Müslümanlar’ın da (Hüthüt Çavuş, Turaç, Keklik, Kuğu, Saksa-
ğan, Karabatak ve Yarasa) Şahin’in zalimliğini ikrar etmesi üzerine, Şahin
elleri ve boynu bağlı bir şekilde Hüthüt Çavuşla Hakan Zümrüdüanka’ya
[Şems-i Anka, M1] gönderilerek üç gün üç gece hapsedilir.
Yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere metin, tüm kahramanları ve yer
adları kuş isimlerinden seçilmiş bir ‘mahkeme hükmü’ şeklinde kurgulanmış-
tır. Diğer üç nüshada da (M3, M4 ve M5) bu ana çatı korunmakla birlikte,
107
Osmanlı Dönemi ‘Sözel Mizah Geleneği’ne Ait Bir Eser: Da’vâ-yı Tuyûr
kahraman ve yer adlarını teşkil eden kuş adlarında bazı değişiklikler göze
çarpmaktadır. Taşbaskısı eserlerde karşımıza çıkan en önemli değişiklik ise
metnin sonunda, yani davanın karar kısmında yer almaktadır. Burada iki
tarafın barıştırılarak davanın halli söz konusudur.
108
Erhan Çapraz
109
Osmanlı Dönemi ‘Sözel Mizah Geleneği’ne Ait Bir Eser: Da’vâ-yı Tuyûr
Sonuç
Kortantamer’in ifade ettiği üzere, “Osmanlı dönemi Türk mizahında
özellikle vurgulanması gereken husus, çok zengin ve çeşitlilik arz eden bir
mizah literatürünün varlığıdır. Bu mizah dünyasında toplumun alt ve üst
katmanları arasında sanılandan çok buluşma noktası bulunur ve mizahın her
türlüsü üretilmiştir” (Kortantamer 2007: 49).
Bizim de bir gülmece (hezl) örneği olarak burada sunduğumuz metin,
gerek Osmanlı dönemi mizah anlayışını yansıtması gerekse “Türk edebiyatı-
nın muhteva ve tür yelpazesi içerisinde kuşların yeri ve öneminin anlaşılma-
sı” (Ceylan 2007: 15) bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır. Ayrı-
ca eser, mizah edebiyatımızın toplumsal yönü açısından da ihmal edileme-
yecek bir değere sahiptir.
KAYNAKÇA
AKALIN, L. Sami (1993). Türk Folklorunda Kuşlar, Ankara: Kültür Bakanlığı Halk
Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları.
AMBROS, Edith Gülçin (2009). “Gülme, Güldürme ve Gülünç Düşürme Gereksi-
nimlerinden Doğan Türler ve Osmanlı Edebiyatında İroni”, Eski Türk Edebiyatı
Çalışmaları 4: Nazımdan Nesire Edebî Türler (25 Nisan 2008), Haz. Hatice Aynur,
Müjgân Çakır vd., İstanbul: Turkuaz Yayınları, ss. 65-85.
BALCIOĞLU, Semih - ÖNGÖREN Ferit (1976). 50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü,
İstanbul: Türkiye İşbankası Kültür Yayınları.
BORATAV, Pertev Naili (1987). Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, İstanbul:
Adam Yayınları.
CEYLAN, Ömür (2007). Kuşlar Dîvânı / Osmanlı Şiir Kuşları, İstanbul: Kapı Yayın-
ları.
EKER, Gülin Öğüt (2003). “Fıkralar”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, C. 3, Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, ss. 63-130.
110
Erhan Çapraz
Ekler:
1. 06 Mil Yz Cönk 26’daki Metin (M1):
Türkü / Daʽvâ-yı Tuyûr
“(2a) Öyle maʽlûm ola ki sahrâ-yı aʽlâda Çaylak depesinde Karagöz
nâm[lı] ve Kartal [nâmlı] fakîr kimesneler şerʽa gelüp şöyle daʽvâ ve takrîr-i
kelâm ve tefsîr ani’l-merâm eyledi ki kendi mekânımızda kuşluk zamânda
konup Dudı ve Kumrı nâmân câriyelerimiz ile ve Kartal birâderimiz ile Tav-
şancıl türküsüni kırâat idüp Keklik nâm gulâmımız seke seke oynar iken Kaz
tağ sâkinlerinden Şâhîn ibn Bala[ba]n bizler kendi mekânımızda zevkimizde
iken merkûm Şâhîn-i kuttaʽ-ı tarîk başına üsküfini giyüp yaban[a] kaçan
tellerin koyuvirüp bir güzel Bıldırcın gibi çîl süvâri beygire binüp geldi
mezbûrân câriyelerimizi ve gulâmımızı dest-dırâz idüp menʽ etdikde zevki-
mizi perâkende idüp âlâyımızı Akbaba yuvasından aşağ[ı] uçurup ol nâzik
esbâb ve libâs-ı fâhirlerimizi pâre pâre idip bizi huzûrımızdan uçurdı. Bu
şerʽan daʽvâmızı görmek matlûbum didikde gavayetü’l-suâl ve gavayetü’l-
inkâr baʽzı sukâta-yı Sığırcık ve Martı nâmân kimesneler huzûra gelüp
iddi[â]î şehâdetlik idüp şehâdet eylediklerinde nısfu’l-leylde Mü’ezzin Monlâ
Horoz ötdi sabâh sanup Ördek hasekî hazretleri kendi sarâyına gitmek
murâd eyledikde üzerimize bir vây nefesi ve bir hengâme geldi. Gördi ki
zâlim Şâhîn Karagöz-i fakîr ve Kartal-ı derdmendi önüne katup gördik dir.
111
Osmanlı Dönemi ‘Sözel Mizah Geleneği’ne Ait Bir Eser: Da’vâ-yı Tuyûr
Şuhûd (...)
Sak Sak Kâtip
Kara Batlak Paşa
Yarasa Beğ
(......)”
112
Erhan Çapraz
Şühûdu’l-hâl:
Hüdhüd Çavuş (...)
Ağa bin (...) (...)
Turaç bin keklik (...)
Kuğı Çelebi
113
Osmanlı Dönemi ‘Sözel Mizah Geleneği’ne Ait Bir Eser: Da’vâ-yı Tuyûr
Saksağan Kâtip
Karabatlak beşe
Yarasa Beğ
(...) sûfî
ve gayruhum mine’l-hâzirûn”
114
Özet
G
ülme, eğlendirme, güldürme ve herhangi bir davranışından
dolayı, bir kimseyi incitmeden hatasını anlatma amacı güden
ince alay, mizah; gerçeğin güldürücü yanlarını ortaya koyan
edebiyat türüdür. Gülme, espri, ironi, alay, istihza, şaka vb. gibi unsurla-
rı bünyesinde barındıran mizah, sosyal hayatta olduğu kadar edebiyat-
tan resme, sanattan siyasete pek çok alanda etkilidir. Bu türün önemli
ve en yaygın türlerinden biri de fıkradır. Söylenmek istenenin seçilen
bir tip üzerinden verildiği, zaman-mekân düzleminin içeriğe uygun
Yrd. Doç. Dr. olarak seçilen kısa ve yoğun anlatmalardır. Fıkraların temel işlevi eğlen-
dirmektir. Ancak bu işlevin yanında eğitmek, ders vermek de fıkraların
Erhan en belirgin özellikleri arasındadır. Bu kısa ve yoğun anlatmalarda en
büyük görev “fıkra tipi”’ne aittir. Fıkra tipi içinde yetiştiği toplumun
Solmaz *⃰ sosyo-kültürel, dini-didaktik birçok özelliğini bünyesinde taşır. Fıkra
tipi sayesinde bu özellikler bir sonraki nesle aktarılır. Türk sözlü gele-
neğinin bu en öz anlatımı Türk dünyasının kültürel manada beşiği
sayılabilecek olan Özbekistan’da da çok yaygın bir şekilde bulunmakta-
dır. Biz de çalışmamızda Özbek sözlü geleneğinde “Latife” adıyla anılan
bu türün Efendiden (Nasreddin Hoca) sonraki diğer bir önemli fıkra tipi
ÖZBEK olan “Meşreb” tipi hakkında bilgi verecek daha sonra da bu tip ile Türki-
MİZAHINDA ye sahasındaki “Bektaşî” tipini mukayese edeceğiz. Söz konusu iki tip
arasındaki benzerlik ve farklılıkların tespitinin ardından Meşreb tipine
BEKTAŞÎ bağlı olarak anlatılan fıkraları şekil, yapı ve işlev bakımından mukayese
MEŞREB BİR TİP: edeceğiz.
Anahtar Kelimeler: Gülme, fıkra, aktarım, tip, Bektaşî, Özbek
MEŞREB
Abstract
H
umor which aims laughing, making fun-smile and implying to
A BEKTASHI- one about his/her wrong behaviours without hurting is a
SPIRIT TYPE OF literature type displaying laughable features of the truth. The
humor also containing the laugh, joke, irony, banter, gag etc. has an
IN UZBEK effectual feature on the fields same literature to diagram, art to politicy
HUMOR: as in social life. One of the common type of the humor is anecdote
which is the short and consistent narratives that gives on a choosen
MESHREB type what wants to tell and choosed as acceptable to contains of time-
place. The basic fuction of the anecdotes is making fun. But there are
also some fuctions same as edify and instruct. The main task in these
short and consistent narratives belong to anecdote-type. The
anecdote-type includes many features such as socia-cultural, religious-
didactic of the society which lives in. These features will able to
transferred to next generations thanks to the anecdote-type. That
essence narrative has a common place in Uzbekistan which is the
centre of the Turkish cultural memory. In this study, there are some
informations about the type named "Meşrep" who is the second main
type known as "Latife" in Uzbek verbal tradition after Efendi (Nasreddin
Hodja) and will be compared the Bektaşi-type in Turkey field. After
fixing the commonality and dissimilarity between these types, the
anecdotes about Meşrep will be compared according to the form,
framing and function.
Keywords: Laugh, joke, transmission, type, Bektaşi, Uzbek
*
Uşak Üniv.
erhan.solmaz@usak.edu.tr
Özbek Mizahında Bektaşî Meşreb Bir Tip: Meşreb
116
Erhan Solmaz
A. Bektaşî Tipi:
Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde önemli bir role sa-
hip olan Bektaşîlik tarikatının müntesiplerinin adıdır. Türk dinî hayatına
geleneksel Sünni İslam anlayışından farklı bir yorum getiren bu tarikat ve
temsilcileri toplumumuzda geniş kitleler tarafından sahiplenilmiştir.
Boratav’ın ifadesiyle; Bektaşî tipi belli bir kişinin şahsında teşekkül et-
memiştir. Bektaşî tipinin şekillenmesi, kişi olarak cemiyete karışması zümre-
yi meydana getiren fertlerin ortak niteliklerinin belli bir oluşum içinde yoğ-
rulmasından, tipleşmesinden ortaya çıkmıştır. Bektaşî fıkra tipi, taassuba,
katılığa karşı hoşgörüyü temsil eden bir tiptir. Zaman içinde belli bir zümre-
yi temsil etme sınırlarını aşarak cemiyetin daha büyük ve geniş çevrelerin
benimsediği, sevdiği bir fıkra tipi hüviyetini kazanmıştır.” (Yıldırım 1999: 29).
Otoriter din anlayışına karşı tasavvufi duruşla bezenmiş bir figürün yan-
sıması olan “Bektaşî” tipi, temsilcisi olduğu Bektaşîlik tarikatının dini-
dünyevi olaylara karşı tutum ve davranışların fıkralarda da sürdürmektedir.
Bu tip olayları gülünçleştirerek halkı eğlendirmeyi değil, güldürürken öğ-
retmeyi ve eğitmeyi esas almıştır. Bektaşî’nin sözlerindeki inceliği anlama-
yanlar O’nu çoğu zaman zındıklıkla suçlamışlardır. Oysa Bektaşî için Tanrı
korkulacak bir varlık olmayıp âşık-maşuk ilişkisi içerisinde serzenişlerin
yankı bulacağı, sığınılacak bir varlıktır (Yıldırım 1999: 34-38).
Bektaşî tipi dikkatli bir şekilde incelendiğinde görülecektir ki toplumsal
kırılmaların yaşandığı bir dönemde ortaya çıkıp, insanımızın olaylara karşı
tavır geliştirmesinde yardımcı olmaktadır. Baskıcı otoriteye karşı mizahî bir
duruş sergileyen Bektaşî tipi aynı zamanda toplumsal baskıyı da engellemiş-
tir. Esasen fıkra tipinin en temel özelliği olan toplumsal baskıyı kırma isteği,
bu tiple dini baskının kırılması noktasında da önemli bir işlevi yerine getir-
mektedir.
B. Meşreb:
Bildirimizin hareket noktasını oluşturan ve Özbek mizahında kendine
büyük bir yer edinmiş olan Meşreb 1640-1711 yılları arasında Namengan böl-
gesinde yaşamıştır. Meşreb, Anadolu sahasındaki Bektaşî tipiyle büyük ben-
zerlik göstermektedir (Solmaz 2016: 324). Asıl adı Babarahim Molla Velidir.
Genç yaşta yetim kalan Meşreb, maddi zorluklar yaşamaya başlar. Annesi
117
Özbek Mizahında Bektaşî Meşreb Bir Tip: Meşreb
118
Erhan Solmaz
119
Özbek Mizahında Bektaşî Meşreb Bir Tip: Meşreb
-Beni rahat bırakın. İşi olan adam, işi düşünce uğrar. Benim Padişahla
işim yok! Eğer ben ona lazımsam, kendi gelsin, der.
Elçi, Meşrebin cevabını Padişaha iletir. Padişah bu duruma sinirlenerek,
mezarlığa gider. Padişahın sinirle geldiğini gören Meşreb, iki tane kemik
bulup, yola çıkar:
-Neden çağırdığımda gelmedin, Padişahın emri her kul için geçerlidir!
Diye bağırır Padişah.
-Şu kemiklerden hangisi Padişahın, hangisi dilencinindir söyler misiniz?
Diye sorar Meşreb.
-Bunların hepsi aynı, Padişahın-dilencinin diye ayırmak olur mu? Diye
cevap verir Padişah.
-Mademki, der Meşreb alaycı bir tavırla, ölürken Padişah da dilenci de
bir ise, neden şimdi beni diğerlerinden ayırıp, üstünlük taslıyorsun! (Solmaz
2016: 101-102)
C. 2. İşlevleri Bağlamında:
Yazılı, özellikle de sözlü ürünlerde işlev, ürünün yaşamasını sağlayan
yanlarından biri olarak gelmiştir. Bu bağlamda ürünün birden fazla işleve
sahip olması farklı ortamlarda icra edilmesini ve yaygınlaşmasını da berabe-
rinde getirecektir. İşlevin yani ürünün farklı alanlarda ve farklı amaçlar için
kullanılmasının söz konusu anlatıda şekil ve içerik bağlamında da değişiklik-
ler yaratabileceği ise işin bir başka boyutudur (Çobanoğlu 1999: 213-216).
Bu noktadan hareketle Türk fıkralarının işlevlerini şu şekilde ifade etmek
mümkündür:
Cezalandırma İşlevi: Sosyal bir denetim şekli olan gülme ile normların
yaptırım gücüne sahip olan fıkra, örfi hukukta, bazı durumlarda resmi hu-
kuktan daha etkilidir. İnsan organizmasındaki toplumsal bir güdü olan kişiy-
le alay etme, gülme, küçük düşürme şeklinde kendini gösteren yöntem;
insan için en ağır ve etkili cezalandırma yöntemlerinden biridir (Türk Dün-
yası Edebiyatı Tar, 3. Cilt, s. 88).
Dengeleme İşlevi: Fıkra, ortamın huzurunun sağlanmasında, gerilen si-
nirlerin yatıştırılmasında ve gerektiğinde en keskin, acımasız eleştirilerin
yapılmasında sevimli görünen yüzey yapısıyla sert üslupla söylenen sözler-
den çok daha etkili bir yaptırım gücüne sahiptir (Türk Dünyası Edebiyatı
Tar, 3. Cilt, s. 89).
Bütünleştiricilik İşlevi: Aynı toplumda bulunan, benzer sosyal şartları ve
değerleri yaşayan insanları ortak paydalarda birleştirmenin, olumlu ve
olumsuz ortak duygularda buluşturmanın millet olarak benzer duyguları
yaşamanın getirdiği birleştiricilik fonksiyonuyla fıkra, sosyal bir varlık olan
120
Erhan Solmaz
121
Özbek Mizahında Bektaşî Meşreb Bir Tip: Meşreb
Sonuç
Sonuç olarak diyebiliriz ki birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa olsun-
lar aynı genetik koda sahip iki kardeş boyun yaratmaları da birbirlerine ben-
122
Erhan Solmaz
KAYNAKÇA
ANA Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi (1993). İstanbul: Ana Yayıncılık.
BORATAV, Pertev Naili (2014). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı. İstanbul: Bilge Su
Yayınları.
BOZOROVA, Nodira (2013). O’zbek Xalq Og’zakı Ijodıda Latıfa Janrı Va Unıng
Takomılı, Fergana Devlet Üniversitesi, Fergana.
ÇOBANOĞLU, Özkul (2012). Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine
Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları.
DEVELLİOĞLU, Ferit (1993). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara: Aydın
Yayınları, 11. Baskı.
EKİCİ, Metin (2009). “Gülme Teorileri ve Nasreddin Hoca Fıkraları”. 21. Yüzyılı
Nasreddin Hoca İle Anlamak, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, ss. 271-280.
SAMİ, Şemsettin (1985). Kâmûs-ı Türkî (Temel Türkçe Sözlük, Sadeleştirilmiş ve
Genişletilmiş), İstanbul: Tercüman Yayınları.
SOLMAZ, Erhan (2016). Özbek Mizahında Nasreddin Hoca Tipi ve Fıkraları, Ege
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, (Basılmamış Doktora Tezi).
Türkçe Sözlük (1988, 1998, 2005 Baskıları), Ankara: TDK Yayınları,.
Türk Dünyası Edebiyatı Tarihi (2002), Ankara: AKM Yayınları.
YILDIRIM, Dursun (1999). Türk Edebiyatında Bektaşî Fıkraları. Ankara: Akçağ
Yayınları.
ZOKİRİY, Muhsin (1966). Boborahim Mashrab, Taşkent.
İnternet Kaynakları
http://eduportal.uz/ebooks/kasbhunar/adabiyot/120. E.T: 30.07.2016
https://uz.wikipedia.org/wiki/Boborahim_Mashrab E.T: 30.07.2016
123
Özet
T
arihin her döneminde, insanın olduğu her zaman ve zeminde
haksızlıklar, hukuksuzluklar ve baskılar var olagelmiştir. Bu hak-
sızlık ve hukuksuzluklar bazen acımasız bir zalim eliyle bazen
iktidar veya kurulu düzen eliyle gerçekleştirilmiştir. Buna paralel olarak
da haksızlığa uğrayıp adaleti çalınan ya da buna şahit olan insanın bu
durumlara karşı mücadelesi de söz konusu olmuştur. Bu mücadeleler
ise kimi zaman açıktan kimi zaman da örtük bir şekilde yürütülmüştür.
Adaleti temin amacıyla yapılacak açıktan mücadele, en azından bir
cesaret ve gözü karalık gerektirmektedir. Çünkü ezilen kişinin, bu
mücadele sonucunda yeniden bir baskıya ve hatta şiddete maruz kalma
ihtimali vardır. Bu nedenle bu yol, genellikle bir nebze güçlü olanların
tercih ettiği yoldur. Zalimin ya da kurulu düzenin hukuksuzluklarıyla
başa çıkamayacağını düşünen aynı zamanda baskılardan ve zorbalıklar-
dan yıldığı hâlde, korktuğu için, duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde
ifade edemeyen güçsüzler ise tepkilerini çoğu zaman sembollerin
Yrd. Doç. Dr. dolaylı dünyasıyla göstermişlerdir. Tam da bu noktada onların yardımı-
Erol Aksoy ∗
na mizah yetişmiştir; çünkü sembolik bir iletişim aracı olan mizah,
içinde güldürü unsurunu barındırdığı gibi en keskin eleştiri ve alay
kılıcının kını olma özelliğini de göstermektedir. Yani mizah, bir yandan o
haksızlığa uğrayan, ezilen insanları güldürüp eğlendirirken bir yandan
da onlara örtülü bir eleştirel bakışın penceresini açmaktadır. Bahsi
geçen bu ironik yol da fıkrayla kesişmektedir. Zira fıkra, mizah ve gülme
denilince akla ilk gelen türlerdendir. İşte bu çalışmada, adaletsizlikler ve
haksızlıklar sonucunda toplumsal hayatta ortaya çıkan çatışma ve
sorunlara İncili Çavuş fıkra tipine bağlı olarak anlatılan fıkralarda nasıl
yaklaşıldığı ele alınacak, ayrıca İncili Çavuş’un bu sorunların çözümünde
oynadığı roller değerlendirilecektir. Bunun yanında mizahın bu fıkralar-
İNCİLİ ÇAVUŞ daki işlevi ve ifade ettiği anlamlar da yorumlanacaktır.
FIKRALARINDA Anahtar Kelimeler: Mizah, fıkra, İncili Çavuş.
TOPLUMSAL Abstract
I
n every period of history, there has been an injustice, lawlessness,
ELEŞTİRİ pressure in every time and place in which human exist. This injus-
tice and lawlessness are carried out sometimes by a cruel tyrant and
sometimes by the government or established order. Concordantly,
human’s - who got a raw deal, whose justice is stolen or who witnessed
this- struggle to this situation is discussed. This struggle is carried out
sometimes implicitly and sometimes explicitly. The explicit struggle
which will be done on the purpose of establishing justice requires at
SOCIAL least courage and bravery since the underdog is liable to exposure to
CRITICISM IN pressure a violence again at the end of this pressure. Therefore, this
way is the way which is chosen generally by people who is strong to
THE JOKES OF some extent. The weak who thinks that s/he cannot cope with a tyrant
İNCİLİ ÇAVUŞ or established order’s lawlessness and, at the same time although being
sick of pressure and tyranny cannot express their emotions and
thought in a relax way because of being scared, generally, react by
symbols’ indirect world. In this very point humour came to their assis-
tance; because humour which is a symbolic pulpit shows the feature of
being the sheath of the sharpest humour and derision sword as well as
containing item of humour. In other words, while humor, on the one
hand, entertains and makes people laugh, who are put upon and got a
raw deal, on the other hand, opens the window of critical aspect to
them. Also, this aforementioned ironic way intersects with a joke. Yet,
the joke is the first type that spring to mind when it comes to humor
and laugh. In this study how to approach to conflicts and troubles
which come out in social life in the consequence of injustice and un-
fairness in the jokes told depending upon İncili Çavuş will be examined,
and the İncili Çavuş’s role in solving these problems will be evaluated.
Besides this, the function of humor in these jokes and expressed mean-
ings will be interpreted.
∗
Erciyes Üni., Keywords: Humour, joke, İncili Çavuş.
erol@erciyes.edu.tr.
Erol Aksoy
125
İncili Çavuş Fıkralarında Toplumsal Eleştiri
2008: 57). Bu bağlamda mizah, sadece güldürmeyi değil, aynı zamanda dü-
şündürmeyi ve hatta eleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden de toplumda
görülen ve insanları rahatsız eden her türlü aksaklık, zalimlik, adaletsizlik ve
devlet yöneticilerinin düzensizlikleri mizahın konusu olabilir. Böylece top-
lum, söylemek isteyip de söyleyemediği rahatsızlıklarını mizah sayesinde
üstü kapalı bir şekilde söyleme fırsatını bulur.
“Eleştiri ve öz eleştiri bireyi, toplumu ve insanlığı geliştiren temel dina-
miktir.” (Hançerlioğlu 1979: 101-105). Birçok araştırmacı mizahın temel dina-
miğinin eleştirel düşünce olduğunu söylemektedir. Bunun yanında mizah,
eleştirel düşüncenin ortaya çıkması ve gelişmesi için gerekli hoşgörülü or-
tamın oluşmasını sağlayan en önemli unsurdur. Yani aslında mizah, eleştirel
düşünceyi, eleştirel düşünce de mizahı var eder ve besler (Özdemir 2010:
29-30).
Mizah ve onun sayesinde gelişen eleştirel düşünce; haksızlıklar, adalet-
sizlikler, zorbalıklar gibi çeşitli nedenlerle bozulan toplum hayatını ve inci-
nen vicdanları bir rahatlama sağlayarak tekrar eski hâline, doğal nizamına
döndürür. Bu da, toplum nizamının ve vicdani dengenin devamlılığı için mi-
zahın ne kadar önemli bir işlevinin olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü
“Mizah ve yaratıcı eleştirel bakış yönünden gelişemeyenlerin sorunları ge-
nelde şiddetle çözümledikleri gözlenmektedir. Mizah, toplumsal ve bireysel
sorunlara, yaratıcılığın uyarılması sonucunda herkesçe kabul edilebilir çö-
zümler üretilmesini sağlar.” (Özdemir 2010: 30).
Mizah ve gülme denilince akla ilk gelen türlerden biri fıkradır. Fıkranın
ne olduğu konusunda araştırmacılar tarafından farklı tanımlar yapılmıştır.
Dursun Yıldırım, fıkrayı şöyle tanımlamıştır: “Fıkra, gerçek hayat ile bağı olan
vak’aların, sosyal ve beşerî kusurları günlük yaşantımızda karşılaştığımız
çarpıklıkları, gülünç durumları, tezatları eski/yeni çatışmalarını ince bir
mizâh, hikemî söyleyiş, keskin bir istihza ve güçlü bir tenkid anlayışına sahip
bir üslup içinde, […] genellikle bir tipe bağlı olarak anlatan, nesir diliyle yara-
tılmış küçük hacimli sözlü edebiyat kompozisyonlarından her birine verilen
ad”dır (Yıldırım 1992: 333). Bu tanımda fıkraların çarpıklıklar, gülünç durum-
lar, tezatlar, eski/yeni çatışmaları gibi durumlardan doğduğu dile getiril-
mektedir. Bunun yanında fıkralar kendilerine “toplumdaki her türlü sosyal,
siyasî, dinî, ekonomik, ticarî, ahlâkî, hukukî mesele[yi konu olarak almakta-
dır]. (Yıldırım 1999: 39).
“Fıkra, bir mizah yükünü en kolay taşıyabilen, en çabuk yayılabilen bir
mizah türü olarak bütün çağlarda kullanışlı bulunmuştur.” (Öngören 1998:
35). Fıkralar aynı mizah gibi en olmadık konuları işlediği, açıkça söyleneme-
yecek pek çok şeyi söylediği için bir anlamda isyankâr bir türdür. (Eker
2009: 73). İşte bu nedenle fıkra ve mizah, insanlara düşüncelerini aktarabile-
cekleri, vicdanlarını rahatsız eden durumları eleştirebilecekleri rahat bir
ortam meydana getirir.
126
Erol Aksoy
127
İncili Çavuş Fıkralarında Toplumsal Eleştiri
128
Erol Aksoy
KAYNAKÇA
AKÇAR, R. (2010). İki Osmanlı Nüktedanının ( Bekri Mustafa- İncili Çavuş ) Fıkraları
Üzerine Karşılaştırmalı bir Araştırma. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya.
AVCI, A. (2003). “Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece”, Birikim. 166,
s. 80-96.
BERGSON, H. L. (2006). Gülme: Komiğinin Anlamı Üzerinde Deneme. (Çev. Yaşar
Avunç). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
BORATAV, P. N. (1982). “Bektaşî ile Bektaşî Fıkraları Üzerine”, Folklor ve Edebiyat 2.
İstanbul: Adam Yayınları. s. 318-327.
BORATAV, P. N. (1999). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı. İstanbul: Gerçek Yayınevi.
CEBECİ, O. (2008). Komik Edebi Türler: Parodi, Satir, İroni. İstanbul: İthaki Yayınları.
EKER, G. Ö. (2009). İnsan, Kültür, Mizah. Ankara: Grafiker Yayınları.
HANÇERLİOĞLU, O. (1979). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
ÖNGÖREN, F. (1989). Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi. Ankara: Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları.
ÖZDEMİR, N. (2010). “Mizah, Eleştirel Düşünce ve Bilgelik: Nasreddin Hoca”, Milli
Folklor. S. 87, s. 27-40.
SAĞLAM, M. (2013). “Bektaşî Fıkralarının Uyumsuzluk Kuramı Bağlamında İncelen-
mesi”, Milli Folklor. S. 98, s. 100-108.
SANDERS, B. (2001). Kahkahanın Zaferi (Çev. Kemal Atakay). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
TURAN, F. A. (2008). Türk Kültürünün Mizah Burcu İncili Çavuş. Ankara: Gazi
Kitabevi.
TÜRKÇE SÖZLÜK (2012). Ankara: Türk Dili Kurumu Yayınları.
USLU, M. F. (2005). “Fıkralarda Dinsel İktidar Örüntüsünün Kırılması”, Milli Folklor. S.
67, s. 109-114.
UYGUN, İ. (2012). “Tanrısal ve Siyasal İktidara Karşı Üretilen Fıkralarda ‘Dokunma’
İşlevi”, Milli Folklor. S. 96, s. 74-83.
YILDIRIM, D. (1992). “Fıkra”, Türk Dünyası El Kitabı (3.c.). Ankara: Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yayınları.
YILDIRIM, D. (1999). Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları. Ankara: Akçağ Yayınları.
129
Özet
G
ülme, sevinç, neşe ve mutluluk gibi duygularımızın bir
ifadesidir. Düşünce tarihinde Antik Yunan felsefesinden
itibaren duygular genelde birçok düşünür tarafından
ilkel, hayvani ve tehlikeli olarak görülmüş ve akla karşıt olarak,
onlar geri plana itilmiştir. Düşünce tarihinde sevinç, neşe ve
mutluluk gibi duygularımızın bir ifadesi olan gülmeye de tıpkı
diğer duygular gibi olumsuz olarak bakılmıştır ve gülme de
tehlikeli olarak görülmüştür. Çünkü gülme varolan ya da ideali-
ze edilen toplum düzenine ve normlarına karşı bir tehdit unsu-
ru olarak görülmüştür. Oysa gülme, bazı düşünürler için, in-
Fatma Erkek * sanlık tarihi boyunca iktidarların baskı ve zulmüne karşı bir
eleştiri ifadesi, bir tepki olmuştur ve gülme, aynı zamanda
insanlar arasındaki bariyerleri yıkarak insanları bir araya geti-
ren ve hayatı olumlayan duyguların bir ifadesidir. Bu nedenle
önemi iktidarlar tarafından bilerek göz ardı edilmiştir ve gül-
meye olumsuz olarak bakılmıştır. Bu çalışmanın temel amacı,
öncelikle gülmeye ilişkin olarak düşünce tarihinde ortaya
konulan düşünceleri ele almak ve gülmeye dair düşünce tari-
YAPICI VE hinde ortaya konulan olumsuz düşünceye karşıt olarak gülme-
nin olumlu yanını ortaya koymak ve savunmak olacaktır. Ayrı-
YIKICI BİR GÜÇ ca, bu çalışmada gülmenin kadın için yeri ve önemi ele alınacak
OLARAK ve irdelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Gülme, Akıl, Duygu, Komedya, Mizah,
GÜLME Eleştiri, Kadın.
Abstract
L
augh is an expression of emotions such as happiness, joy
and cheerfulness. Since the ancient philosophy,
LAUGH AS A emotions have generally been considered as primitive,
CONSTRUCTIV brutish and dangerous by many thinkers, this is because
emotions were placed behind to intelligence. Like the other
E AND emotions, laugh, as a statement of positive emotions, such as,
DESTRUCTIVE joy, happiness and cheerfulness, have been taught negatively.
As other positive emotions, laugh has also considered as
POWER harmful due to the fact that laugh was seen as a threat to the
idealised social order. During the history of humanity, laugh
has become a criticism to oppressions and pressures of power.
Besides this, for some thinkers, laugh is an expression of
emotions, which get the life more positive and bring people
together by destroying barriers. Hence, laugh has been
ignored by power.
The main purpose of this study is analysing how laugh has
been considered during the history of thought. Moreover, the
positive side of laugh will be advocated against negative
consideration to laugh. Lastly, it will be analysed that how
laugh is crucial for women.
*
Ankara Üni. Keywords: Laugh, Reason, Emotion, Comedy, Humor, Critics,
fatoserkek@gmail.com. Woman
Fatma Erkek
Akıllı köylü, büyük efendisinin karşısında yerlere kadar eğilir ama sessizce osurur.
Etiyopya Atasözü
Gülmenin iktidar karşısında yıkıcı bir gücü vardır. Bu yüzden, gülme ta-
rihsel süreç içinde olumsuzlanmış ve kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır.
Toplumsal denetim mekanizmaları aracılığıyla gülmeye karşı ciddiyet top-
lumda hâkim kılınmaya çalışılmıştır. Antik Yunan’dan Orta Çağ’ın sonlarına
kadar filozoflar da gülmeyi olumsuzlamışlardır ve gülmenin kontrol altına
alınması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu bildirideki amacım, gülmeye dair
olan bu olumsuz görüşleri ve olumlu görüşleri birarada sunmak ve böylece
hem gülmeye dair kapsamlı bir bilgi vermek hem de gülmenin gücünü ve
önemini ortaya koymak olacaktır.
“Gülme(k) nedir?”, “Neden güleriz?”, “Bir şey neden gülünçtür?”, “Gül-
menin önemi nedir?”, “Gülmenin bir gücü var mı?”, “Gülmenin özgürleştirici
bir yanı var mı?” gibi sorular sorarak gülme üzerine düşünmeye başlayabili-
riz. Öncelikle, “Gülme(k) nedir?” sorusunu aydınlatmaya çalışalım. Türk Dil
Kurumu’na ait Türkçe Sözlük’te “gülmek” fiili üç farklı şekilde tanımlanmış-
tır: öncelikle, gülmek, insanın hoşuna veya tuhafına giden olaylar, durumlar
karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurması olarak, daha
sonra mutlu, sevinçli zaman geçirmek, eğlenmek, hoşça vakit geçirmek ola-
rak ve son olarak biriyle alay etmek olarak tanımlanmıştır (Türkçe Sözlük
2011: 999). Gülmeye ilişkin bu üç tanım bize çok farklı durumlarda güldüğü-
müzü, dolayısıyla gülmenin altında her zaman aynı nedenlerin yatmadığını,
gülmenin birçok farklı nedeni olduğunu göstermektedir. Gülmenin farklı
nedenleri olduğu gibi gülmenin etkisi de her zaman aynı değildir. Gülme
olumlayıcı, yapıcı, yıkıcı ve kınayıcı olabilir.
Gülmeye dair bu genel bilgileri verdikten sonra, düşünürlerin Antik Yu-
nan’dan itibaren gülme konusuna nasıl baktıklarına ve ona nasıl bir önem
atfettiklerine bakalım. Antik Yunan’da Platon ve Aristoteles gibi iki büyük
filozofun gülmeye ilişkin görüşleri, bugün hâlâ varlığını sürdüren gülmeye
ilişkin olumsuz görüşü ve onun gerekçelerini anlamak için önemlidir.
Antik Yunan’da Platon ve Aristoteles gibi düşünürler gülmeyi, etik ve
görgü kurallarından bağımsız olarak ele almamışlardır. Bu düşünürler, gül-
meye, özellikle aşırı gülmeye hoş bakmamışlardır ve aşırı gülmeyi, alaycı
gülmeyi görgüsüzlükle ilişkilendirmişlerdir. Onlar için, gülme toplumdaki
uyumu ve kuralları bozguna uğratabilir. Ancak bu düşünürler, gülmenin gü-
cünün ve onun yarattığı etkinin farkındadırlar. Bu nedenle, onlar gülmeyi
iyileştirmeye ve yönlendirmeye çalışmışlardır ve böylece gülmeyi kontrol
altına almaya çalışmışlardır.
Antik Yunan’da gülme konusunda çok kısa da olsa birkaç görüş ileri sü-
ren düşünürlerden biri Platon’dur. Platon gülmeyi sadece bazı duygularımı-
zın (sevinç ve neşe gibi) bir ifadesi olarak görmez, aynı zamanda bu konuda
131
Yapıcı ve Yıkıcı Bir Güç Olarak Gülme
132
Fatma Erkek
133
Yapıcı ve Yıkıcı Bir Güç Olarak Gülme
Aristoteles ise, her şeyden önce her zamanki klasik tanımlarından birini
yaparak, gülmenin insana özgü olduğunu dile getirir, ama gülme üzerinde
çok fazla durmaz. Aristoteles’in gülme üzerine olan en önemli görüşünü,
Poetika adlı metninde okuyabiliriz. Aristoteles, Poetika’da gülünç-olanın
özü, soylu olmayışına ve kusura dayanır der; komedyanın da ortalamadan
daha aşağı karakterleri taklit ettiğini ifade eder (Aristoteles 2005a: 20). An-
cak Aristoteles, gülünç-olanın bir kusurdan, bir eksiklikten doğduğunu dile
getirirken, bu kusurun güldürmeyecek kadar önemli ve ciddi olmaması ge-
rektiğini burada önemle vurgular (Şener 2006: 50).
Yaralayıcı ve incitici olduğu için alaycı gülüşe Aristoteles de olumsuz
olarak bakar. Bu konuda Aristoteles çok serttir ve Nikomakhos’a Etik’te “(…)
alaylı şaka bir çeşit hakarettir ve yasa koyucular bazı hakaretleri yasaklarlar;
belki alaycı şaka yapmayı da yasaklamaları gerekirdi.” der (Aristoteles 2005b:
88-89). Alaycı gülüş, gülünç olanda öfke duygusunu uyandırabilir ve şiddete
neden olabilir. Aristoteles, alaycı gülüşün yaralayıcı ve incitici olduğu konu-
sunda haklıdır. Alay, o kadar yaralayıcı ve inciticidir ki, başkalarının bizi bir
kusurumuzdan dolayı alaya almasını engellemek, kendi kusurumuzu kü-
çültmek ve önemsizleştirmek için, kendi kendimizle alay eder ve güleriz.
Aristoteles, bir yandan alaycı gülüşü olumsuzlarken diğer yandan alaycı gü-
lüşün toplumda ortadan kalkması için tiyatronun önemli bir işlevi olduğunu
dile getirir. Aristoteles’e göre, oyunculara gülme, toplumun rakiplerle alay
etme gereksinimini ortadan kaldırabilir (Sanders 2001: 129).
John Morreall, Gülmeyi Ciddiye Almak adlı kitabında Aristoteles’te gül-
menin, gülünç durumda olan insanda güzel duygular yaratmaması nedeniyle
toplumsal olarak düzenleyici bir işleve sahip olduğunu söyler. Fakat ona
göre Aristoteles gülmenin bu yanını çok önemsemez. Öte yandan Aristoteles
için, gülerken kusurlu, soylu olmayan şeylere, ciddi olandan daha aşağı şey-
lere yöneldiğimiz için, onlara ilgi gösterdiğimiz için aşırı gülme iyi bir ya-
şamla uyuşmaz ve insanı ahlâki olarak yoldan çıkarır (Morreall 1997: 9). İyi
bir yaşama insanın aşırılıklardan uzak durarak ulaşabileceğini düşünen Aris-
toteles için, aşırı gülme ve alaycı gülüş insan ilişkilerini bozabilir, hatta dost-
lukları ortadan kaldırabilir.
Hem Platon’da hem de Aristoteles’te, gülünen nesnenin (gülünç olanın)
değersiz, yani kusurlu olduğunu ve gülünç olan karşısında gülen insanın bir
üstünlük duygusuna sahip olduğunu söylebiliriz. Hobbes da Platon ve Aris-
toteles gibi, gülen kişinin gülünç olan karşısında üstünlük duygusu duyduğu
ileri sürer. Gülme, onun için, başkalarına üstünlükten kaynaklanmaktadır.
Başkalarının başarısızlıkları, yanlışları, şanssızlıkları, aptallıkları, yetersizlik-
leri gibi durumlar bizde üstünlük duygusu yaratmaktadır ve bu da gülmemi-
ze yol açmaktadır (Güler 2010: 241). Sadece başkalarının zayıflıklarına ya da
yetersizliklerine değil, daha önce kendimizde oluşan bir zayıflığa ya da ye-
tersizliği de, o anda kendimizi daha önceki durumumuzdan daha iyi gördü-
134
Fatma Erkek
135
Yapıcı ve Yıkıcı Bir Güç Olarak Gülme
136
Fatma Erkek
özgürleştirecektir. Jorge için gülme üzerine olan bu kitap insanı tüm korku-
lardan kurtaracak, hatta ölümü bile yok edecek bir güce sahiptir. Ölüm ve
korku ortadan kalkınca, insan her şeyi yapabilecektir. Böylece, insan, bütün
günahlara sahip olacaktır. O halde, Jorge için, yapılması gereken şudur:
“Eğer gülmek halktan insanların eğlencesiyse, halktan kimselerin özgürlüğü
dizginlenip aşağılanmalı, sertlikle yıldırılmalıdır.” (Eco 2006: 596).
Bahtin, Rebalais ve Dünyası adlı eserinde Eco’nun roman kahramanı
Jorge’nin gülmeye ilişkin bu söyleminin, yukarıda değinildiği üzere, bir kurgu
değil Orta Çağ’a ait tarihsel bir gerçeklik, Orta Çağ’ın gülmeye dair resmi
söylemi olduğunu bize gösterir. Orta Çağ’da ciddiyet sürekli gülmenin karşı-
sına konulmuştur. Orta Çağ’da baskıcı ve yasaklayıcı ahlâki kurallarla insan-
lar ciddi olmaya zorlanmışlardır. Bahtin, Orta Çağ ciddiyetine ilişkin şöyle
der: “Gülmenin karşısında duran ortaçağ ciddiyeti, bir yandan korku, zayıf-
lık, tevazu, teslimiyet, yalan ve riyakârlıkla diğer yandan şiddet, bastırma,
tehditler, yasaklamalarla doluydu. Gücün sözcüsü olarak ciddiyet korkutucu,
talep edici ve yasaklayıcıydı” (Bahtin 2005: 121).
Bahtin’e göre, Orta Çağ ciddiyetinin aksine korkuyu ortadan kaldıran bu
gülmenin (halk mizahının) özgürlük ile olan ayrılmaz ve temel bir ilişkisi var-
dır (Bahtin 2005: 116). Bahtin, bu gülmenin sadece özgürleştirici olmadığını
aynı zamanda yapıcı bir yanının olduğunu söyleyerek Orta Çağ ciddiyeti
karşısında yer alan gülmeyi şu şekilde olumlar: “Gülme hiçbir dogma yarat-
madı ve otoriter olmadı; korkuyu değil, bir güçlülük ve dayanıklık hissini
ifade etti. Yaratıcı edimle, doğum, yenilenme, doğurganlık, bollukla bağlantı-
lıydı.” (Bahtin 2005: 122).
Bu gülme (halk mizahı) kendini Orta Çağ’da yılda birkaç kez düzenlenen
karnaval ve bayram gibi şenliklerde gösterir. Bu şenliklerde, mizah aracılı-
ğıyla hem iktidar eleştirisi hem de toplumda eleştirilmesi, üzerinde konu-
şulması yasaklanan her şeyin eleştirisi yapılmaktaydı.
Orta Çağ’daki karnavallar, karnaval zamanı dışında toplumsal yaşamda
mevcut olan hiyerarşik yapıları, yasakları, baskıyı ortadan kaldırarak eşitliğin
ve özgürlüğün hüküm sürdüğü alanlar yaratmaktaydılar. Bu karnavallar, aynı
zamanda Orta Çağ insanını hayatın rutin akışından, günlük yaşamın sıkıntı-
sından, yükünden, yasaklamalarından kurtararak, onun hayatı farklı bir şe-
kilde yaşamasına ve algılamasına da neden olmaktaydılar.
Sonuç olarak, gülmeye ilişkin bu görüşlere baktığımızda gülmenin gücü-
nün azımsanmayacak kadar büyük olduğunu söyleyebiliriz. Gülme, insanlık
tarihi boyunca iktidarların baskı ve zulmüne karşı bir eleştiri ifadesi, bir tep-
ki olmuştur. Gülme, yöneldiği şeyde korku uyandırır. Her şeye gücü yetebi-
len insanı bile korkutur, rahatsız eder, bundan dolayı gülme düşmana, zor-
baya, insan yaşamını baskı altına alan her türlü iktidara karşı kullanılabilecek
yıkıcı bir güçtür. Gülme, aynı zamanda olumsuz olanda farkındalık yaratır ve
olumsuzun olumluya dönüşmesine yardım eder. Bu yüzden, gülmenin yapıcı
137
Yapıcı ve Yıkıcı Bir Güç Olarak Gülme
KAYNAKÇA
ARISTOTELES (2005a). Poetika, Çev. İsmail Tunalı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
ARISTOTELES (2005b). Nikomakhos’a Etik, Çev. Saffet Babür, Ankara:
Kebikeç Yayınları.
BAHTIN, Mihail (2005). Rabelais ve Dünyası, Çev. Çiçek Öztek, İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
BERGSON, Henri (1996). Gülme, Komiğin Anlamı Üstüne Deneme, Çev. Yaşar
Avunç, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
ECO, Umberto (2006). Gülün Adı, Çev. Şadan Karadeniz, İstanbul: Can
Yayınları.
GÜLER, Çağatay- GÜLER, Bilge Ufuk (2010). Mizah, Gülme ve Gülme Bilimi,
Ankara: Yazıt Yayıncılık.
MORREALL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak, Çev. Kubilay Aysevener-
Şenay Soyer, İstanbul: İris Yayıncılık.
PLATON (2013). Philebos, Çev. Furkan Akderin, İstanbul: Say Yayınları.
SANDERS, Barry (2001). Kahkahanın Zaferi, Yıkıcı Tarih Olarak Gülme, Çev.
Kemal Atakay, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
ŞENER, Sevda (2006). Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Ankara: Dost
Kitabevi.
SMADJA, Eric (2013). Gülmek, Çev. Sırma Naz Arım, İstanbul: Bağlam
Yayıncılık.
TÜRKÇE SÖZLÜK (2011). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
138
Araş. Gör. Fatma
Zehra Özet
F
*⃰ ıkralarda mizah yaratma yönteminin temeli söz komiğine
Bolat dayanır. Ancak hareket komiğine bağlı mizahi unsurlar da
yer alır. Hareket komiğine bağlı mizahi unsurlar fıkralarda
kimi zaman gülmenin temel nedeni iken kimi zaman da söz
komiğine dayalı gülmeye yardımcı konumdadır. Bu çalışmada,
DENİZLİ YÖRE Denizli yöresinden derlenen fıkralarda hareket komiğine bağlı
mizahi unsurlar tespit edilecektir. Söz konusu fıkralarda gül-
FIKRALARINDA menin ortaya çıkış sürecinde hareket komiğinin işlevi belir-
HAREKET lenmeye çalışılacaktır.
KOMİĞİNE BAĞ- Anahtar Kelime: Mizah, mizah yaratma yöntemleri, söz komi-
ği, hareket komiği, fıkra.
LI MİZAHİ UN-
SURLAR” Abstract
T
he method of creating humor in jokes is based on the
verbal humor. But the non-verbal humor or “motion
comic” (based on gestures, facial expressions, or whole
IN DENIZLI body movements) elements are also located. While sometimes
the elements related with the movement are main reason of
REGION humor, sometimes these help elemets of verbal humor. In this
ANECDOTES paper, depending humorous elements in the anecdotes were
DEPENDS ON compiled from Denizli region will be identified. Functions of
“motion comic” at the emergence process of laughter in these
THE MOTION anecdotes will be determined.
COMIC Keywords: Humor, humor creaton methods, promise comic,
HUMOROUS motion comic, avecdote.
ELEMENTS
*
Pamukkale Üni.
f.zehrabolat@gmail.co
m.
Denizli Yöre Fıkralarında Hareket Komiğine Bağlı Mizahi Unsurlar
Türk kültüründe fıkra ile ilgili ilk tanıma “Divân-ü Lügât-it Türk” adlı
eserde rastlanır. Kaşgârlı Mahmud’ a ait bu eserde, fıkra teriminin karşılığı
olarak “Küg ve Külüt” kelimeleri “Bir kentin halkı arasında ortaya çıkarak
belli bir süre dilde kullanılan nükteli bir söz”, “Halk için gülünç olan şey”
olarak geçer (Kaşgarlı Mahmud 2005: 332). İslâmiyet’in kabulüyle birlikte
Türk kültüründe “hikâye, kıssa, masal, mizah, nükte, lâtife” gibi adlarla anılan
bu metinler, 19. yüzyılın sonlarına doğru yazılan kaynaklarda “Fıkarât” olarak
kullanılmaya başlanır (Levend 1972: 156 Akt. Yıldırım 1999: 4). Avrupalı araş-
tırmacılar ise güldüren hikâyeler için “anectode” terimini kullanmaya başlar-
lar. Bizde de 19. yüzyılın sonlarına doğru güldüren hikâyeler için “fıkra” teri-
mi kullanılmaya başlanır (Yıldırım 1999: 4). Türkiye dışındaki Türk topluluk-
larında ise fıkra terimi yerine “latife” , “erteki”, “anız”, “nükte”, “yomak”, “de-
ğişme”, “şorta söz”, “küldirgi”, “anekdot”, “mezek” terimleri kullanılır (Oğuz
vd. 2013: 200).
Dursun Yıldırım, fıkrayı “Hikâye çekirdeğini hayattan alınmış bir vaka ve-
ya tam bir fikrin teşkil ettiği kısa ve yoğun anlatımlı, beşerî kusurlarla içtimaî
ve gündelik hayatta ortaya çıkan kötü ve gülünç hadiseleri, çarpıklıkları,
zıddiyetleri, eski ve yeni arasındaki çatışmaları sağduyuya dayalı ince bir
mizah, hikmetli bir söz, keskin bir istihza yoluyla yansıtan; umumiyetle bir
fıkra tipine bağlı olarak nesir diliyle yaratılmış, sözlü edebiyatın müstakil
şekillerinden ibaret yaygın epik-dram türündeki realist hikâyelerden her
birine verilen isim” olarak açıklar.
Fıkra metinlerinin temel özelliği kısa ve yoğun olmalarıdır. Bu metinlerde
çoğunlukla günlük hayatta yaşanılan olaylar anlatılır. Bu nedenle fıkralar,
dinleyici üzerinde gerçeklik duygusu uyandırırlar (Oğuz vd. 2013: 200). Fık-
ralar çoğunlukla tek bir olay üzerine kuruludur. Kısa ve birbiri içine geçmiş
giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşur. Kompozisyon kısa olduğu için
uzun tasvirlere, ayrıntılı açıklamalara yer verilmez. Olay ve düşüncenin açık-
landığı giriş bölümü, tez ve karşı tezin oluşturulduğu gelişme bölümü ve
verilmek istenen düşüncenin açıklandığı sonuç bölümünden oluşur (Eker
2009: 115).
Fıkraların şahıs kadrolarında kesin bir belirlilik söz konusu değildir. Hal-
kın bildiği fıkra kahramanlarını Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Bekrî Mustafa,
Kemîne vb. bir tarafa koyacak olursak, diğer şahıslar, hayatın her alanında
görülen insanlardır. Şahıs kadrolarında yer alan kişiler; müspet, menfi, din-
leyici-seyirci gruplarıdır. Fıkranın temel şahıs kadrosunu müspet ve menfi
grup oluşturur. Diğerleri tamamlayıcı unsurdur. Fıkrada müspet tipi daima
fıkra- tipi temsil eder. Fıkralarda zaman kavramı da belirsizlik gösterir. Ola-
yın geçtiği zaman hakkında kesin hüküm verilemez. Fıkra kahramanlarından
ya da olaydan hareketle kısmen zaman tahmini yapılabilir. Fıkrada mekân da
belirsizlik içindedir. Şehir, kasaba, köy, mahalle, sokak, dağ, ova, tarla, nehir,
ırmak, deniz, ev, dükkân vb. yerler belirsizlik içinde fıkrada yer alır. Fakat bu
140
Fatma Zehra Bolat
141
Denizli Yöre Fıkralarında Hareket Komiğine Bağlı Mizahi Unsurlar
danışır. Çallı’nın dediklerini harfiyen yerine getiren Tavaslı başarılı olur. Bu-
rada gülmeyi yaratan temel unsur Çallı’nın karakteristik özelliğidir. Yöre
fıkralarında sürekli olarak uyanık, kurnaz ve açıkgöz davranışlarda bulunarak
hareket komiği oluşturur. Dört numaralı fıkra, Kale ilçesinde tanınan İngiliz
Kemal ile ilgilidir. Fıkra kahramanı, kahveye sadece ısınmak için gelen me-
murları, sobanın içine fener koyarak oyalayıp çay içmelerini sağlar. Memur-
ların yaptığı kurnazlığı, zekâsını kullanarak yine kurnazlık ile lehine çevirir.
Dinleyici üzerinde gülme etkisi yaratan bu davranış hareket komiği oluştu-
rur. Hareket komiğinde mizah unsuru yaratan özellik tersine çevirmedir.
Beş numaralı fıkra Kale’de yaşadığı bilinen, sadece bu yörede tanınan Kel
Süleyman ile ilgilidir. Söz konusu fıkrada Kel Süleyman kurnaz davranışıyla
hareket komiği oluşturur. Altı numaralı fıkrada Çivril halkının bir düğün ge-
cesi sarhoşken yaptığı davranışalar yine hareket komiği oluşturur.
Sonuç olarak incelediğimiz fıkralarda komiğin harekete dayalı olduğu
görülür. Söz komiğinin ise hareket komiğine dayalı fıkralarda tamamlayıcı
nitelikte olduğu söylenebilir.
EKLER: METİNLER
1
IRGATIN HAKKI
Gızhisar köyünün ileri gelenlerinden Galender Veli, Ölçeklerin Ali
varmış. Köyün yokarısında Tabaklar evi varmış. O zaman köyün en lüks evle-
rindenmiş. Galender Veli parasıyla ırgat getirip çalıştırırmış. Galender Veli
ırgata tembihliyor: “İki dene guzu kes, çalgı çengi tut, ortamı hazırla!” demiş.
Aşam oluncaçalgılar çengiler galay gelmiş. Yokarıya çıkmışlar. Irgata “S*kt*r
git çık dışarıya!” deyip ırgatı kovmuşlar. Köyün yaşlılarından biri de evin
önünde oturup dururmuş Galender Veli’nin eviyle yaşlı adamın evinin ara-
sında 100 metre anca varmış. Bakmış adam, Memet söve söve geliyormuş.
Adam: “Memet ne oldu?” diye sorunca “Ya dayı aşama gadar çalıştırdılar
çalıştırdılar çalgı çengi geldi çıkarıverdiler!” diye anlatmış. Adam dabanca
uzatıp “Al bu dabancayı!” demiş. “Netcem ben bu dabancayı?” diye sorunca
yaşlı adam başlamış anlatmaya: “Tabaklar evi de yüksek bir yerde. Yokarıya
çıkcan merdivenlerden bir denesini koy gerisini hep sök. Merdivenler tahta-
dan yapılmış. Hepsini sök. Dört el dabancayı pat de patlat bakalım ne olu-
yor!” demiş. Memet, varıp merdivenleri söküp dabancayı patlatmış.
Dabancanın sesini duyup dışarı çıkan merdivene basıp pat aşağı düşmüş.
Sonra Memet ile yaşlı adam birlikte yokarı çıkıp eğlenmişler.(KK1)
2
YER MİSİN YEMEZ MİSİN?
Televizyoncu bir grup küçük bir köye gitmişler. Kahvenin önünde bir ih-
tiyar oturuyormuş Bayan: " Ben buldum. Bir tane ihtiyar kahvenin önünde
142
Fatma Zehra Bolat
oturuyor. Ben ona sorayım." demiş. Adamın yanına yanaşmış. Adam masum
masum oturuyormuş. Yanına yanaşınca "Dede konuşalım mı?" diye sormuş.
Dede: "Konuşalım kızım. Ne konuşacağız?" diye sormuş. Bayan: "Sen başın-
dan geçen iyi veya kötü bir şeyler anlat." demiş. Dede: "Olur kızım. İyisine mi
anlatayım kötüsüne mi anlatayım? Nerden başlayayım?" diye sormuş. Bayan:
"Valla istersen iyisinden anlat." demiş. Dede başlamış anlatmaya: "Bizim aşa-
ğıda muhtar vardı. Muhtar reis i cumhur, dediği dedik öttürdüğü düdüktü.
Onun sıpası kayboldu "Gidin sıpayı bulun!" dedi. Köycek çıktık aramaya. Bir
gün aradık bulamadık iki gün aradık bulamadık üçüncü gün derede kıstırdık
sıpayı. Yer misin yemez misin?" Bayan müdahale etmiş "Dur dur dur bunu
anlatma!" demiş. Dede: "E bir tane daha var dur onu anlatayım. Bizim bir avcı
Memet vardı. Köpeği kayboldu. Avcı Memet:"Köpek çok iyiydi, bahçeye do-
muz gelmiyordu, koyunlara kurt gelmiyordu, kayboldu gidin bulun!" dedi.
Köycek çıktık aramaya. Bir gün aradık bulamadık iki gün aradık bulamadık
üçüncü gün bulduk köpeği. Yer misin yemez misin?" Bayan müdahale etmiş
"Amca dur dur sen en iyisi kötüsünü anlat!" demiş. Dede başlamış anlatmaya:
"Ben bir gün ava gittim. Önümden bir geyik koştu bende arkasından. O dağ
senin bu dağ benim derken köyün yolunu kaybettim. Neneniz kahveye gel-
miş "Benim adam kayboldu buluverin!" demiş. Köylü çıkmış aramaya. Bir gün
bulamazlar iki gün bulamazlar üçüncü gün buldular. Yer misin yemez mi-
sin?"(KK2)
3
TAVASLI
Tavaslı adamın birisi kilisede bekçiymiş. Karganın bir tanesi sürekli kili-
senin çanına vurup kaçıyormuş. Çanın çıkardığı ses etraftaki insanları rahat-
sız ediyormuş. Çallı adamın birisi de kilisenin önünden geçiyormuş. Sesten
rahatsız olan Çallı, Tavaslı bekçiye “Kovsana şu kargayı gitsin, bir daha gel-
mesin!” demiş. Tavaslı bekçi de “Kovuyorum ama yine geliyor.” demiş. Bunun
üzerine Çallı adam sinirlenip “Sende hiç akıl yok mu?” diye bekçiye çıkışmış.
Tavaslı bekçi: “Akıl olmasa beni buraya bekçi yaparlar mı? Madem sende var
sen söyle ne yapayım? diye sormuş. Çallı adam: “ O kargayı tutmakta ne var.
Tasın içine rakıyı dök. Yukarıya koy. Karga gelir içer, uyur kalır. Sonra gider
alır gelirsin.” demiş. Tavaslı bekçi, rakı dolu tası kilisenin yüksekçe bir yerine
koymuş. Rakıyı içen karga uyuyup kalmış. Uyuyan kargayı da Tavaslı bekçi
tutup almış. (KK3)
4
İNGİLİZ KEMAL
İngiliz Kemal, Denizli’de kahvecilik yaparken sobayı yakarmış. Memurlar
sabah işe giderken kahveye uğrayıp çay içmeden ısınır giderlermiş. Bir ol-
muş, iki olmuş İngiliz Kemal’in kafası atmış. Bir gün sobanın içine fener
143
Denizli Yöre Fıkralarında Hareket Komiğine Bağlı Mizahi Unsurlar
144
Fatma Zehra Bolat
KAYNAKÇA
BERGSON, Henri (2011). Gülme (çev: Yaşar Avunç), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
EKER, Gülin Öğüt (2009). İnsan Kültür Mizah, Ankara: Grafiker Yayınları.
KĀŞGARÎ, Mahmûd el (2005). Dîvânü Lugâti’t Türk, İstanbul: Kabalcı Yayınları.
OĞUZ, M. Öcal vd. (2013). Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayın-
ları.
YILDIRIM, Dursun (1999). Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları, Ankaras: Akçağ
Yayınları.
KAYNAK KİŞİLER
KK1: Süleyman ERTÜN, Doğum Yeri-Tarihi: 1966, İlkokul mezunu, Tır şoförü,
Görüşme Yeri: Serinhisar ilçesi, Görüşme Tarihi: 3.11.2015.
KK2: Uğur ALTUNKAYNAK, Doğum Yeri-Tarihi: 1978, Ortaokul mezunu, Berber,
Görüşme Yeri: Serinhisar ilçesi, Görüşme Tarihi: 3.11.2015.
KK3: Vildan İNCE, Doğum Yeri-Tarihi: 1959, Ortaokul mezunu, Görüşme Yeri:
Kaleiçi, Görüşme Tarihi: 23.09.2015.
KK4: İbrahim YENİPAZARLI, Doğum Yeri-Tarihi: Kale-1970, Lisans, Görüşme
Yeri: Kale Görüşme Tarihi: 14.10.2015 (Ali Gül, (1971) isimli kişinin facebook sayfa-
sından alıntılayarak anlatmıştır. Ali Gül, yöredeki kaynaklardan derleyerek, unu-
tulup gitmesine izin vermemek için Kale’de yaşanmış komik olayları şahsi
facebook sayfasında yayınlamaktadır.)
KK5: Vesile KAYALI, Doğum Yeri-Tarihi:1948, İlkokul terk, Ev hanımı, Görüşme
Yeri: Babadağ, Görüşme Tarihi: 4.11.2015.
KK6: Yaşar KABATLI, Doğum Yeri-Tarihi: Tavas-1950, İlkokul, Görüşme Yeri:
Kaleiçi, Görüşme Tarihi: 23.09.2015.
145
Özet
M
izah genel bir ifadeyle “Olayların ya da durumların
gülünç, alışılmadık, çelişkili yönlerini yansıtarak insanı
söz konusu olaylar üzerinde düşündürme, eğlendirme
ya da güldürme sanatıdır.” Türk mizah anlayışının temelini
oluşturan sözlü kültür ürünlerinden “bilmece” de kültürel
belleğin oluşumunda, geleceğin kurgulanmasında ve yönetil-
mesinde temel oluşturan; aynı zamanda mizahı da içinde ba-
rındıran bir tür olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki bilmece-
ler sayesinde çocuklar, bilmecedeki “mecaz” ı çözerken prob-
lem çözmeyi ve hızlı cevap verme yollarını öğrenmektedir. Bu
süreçte, somut düşünceden soyut düşünceyi kavrayabilir hale
gelen çocuk, yavaş yavaş mizah yeteneğini de kazanmaya
başlamaktadır. Dolayısıyla “geleneksel bir soru” ya da “gelenek-
Dr. Fidan Uğur sel bir gösterim-oyun türü” olan “bilmece”; çocuklara kültürel
Çerikan * davranış kalıplarını öğretirken eğitsel ve mizahî işlevlerini de
yerine getirmektedir. Bu çalışmanın amacı; Türk bilmecelerin-
den örneklerle bilmecelerdeki mizah unsurlarının nasıl kurgu-
landığını ve “bilmece” nin çocukların mizah anlayışına nasıl
ÇOCUKTA “MİZAH” katkı sağladığını ortaya koymaktır. Söz konusu tespitler yapı-
ANLAYIŞININ lırken de “Metin merkezli” halk bilimi yöntemi ve “İşlevsel”
OLUŞMASINDA bakış açısından yararlanılacaktır. Ayrıca “Kültürel aktarımda
TÜRK HALK ayrıcalıklı bir yere sahip olan bilmeceler, XXI. yy Türk çocukla-
rının dünyasında işlevlerini yerine getirebilmekte midir?”
BİLMECELERİNİN sorusuna cevaplar aranırken konu ile ilgili somut olmayan
ROLÜ ve BİLME- kültürel miras kapsamında neler yapılabileceği tartışılacaktır.
CELERDEKİ “Mİ- Anahtar Kelimeler: Türk Bilmeceleri, Çocuk, Mizah, Mizahî
ZAH” ÖĞELERİNİN İşlev.
GELECEĞE
Abstract
H
TAŞINMASI umour in general is an art of making people think,
smile or amuse by reflecting the ridiculous, unusual,
ROLE OF TURKISH contradictory sides of the situations or events. Riddle
is an oral culture product that constitutes the foundation of
FOLK RIDDLES ON the Turkish sense of humor. It is the basis of the formation of
THE CREATION OF cultural memory, construction, and management of the future.
SENSE OF Also, riddles include humor. When children solve humour in a
HUMOUR IN riddle, they learn the way of solving problems and giving fast
CHILDREN AND answers. In this way, children can see the difference between
concrete and abstract and slowly begin to gain a sense of
CARRYING
humor as well. Consequently, riddles which are “a kind of
HUMOUR traditional question”, can teach traditional behavior with
ELEMENTS IN humor.The purpose of this study is to show how humor is
RIDDLES INTO constructed in Turkish riddles with examples and demonstrate
THE FUTURE how “riddles” effect on benefits of the children’s sense of
humor. These statements will be made by the "text-centered"
“folklore method” and "functional view”. Also, when seeking an
answer to the question “Riddles which take a special place on
cultural transmission, how they effect to the 21st century Turk-
ish children?”, we will challenge what can be done on the
* subject within the scope of intengible cultural heritage.
Pamukkale Üni.
ege_hierapolis@hotm Keywords: Turkish Riddles, Children, Humor, Humorous
ail.com. Function.
Fidan Uğur Çerikan
“Tanrılar Tanrısı güldü, bundan dünyayı idare edecek yedi Tanrı yaratıl-
dı; Tanrılar Tanrısı bir daha, bu sefer kahkahalarla güldü; bu gülmeden ışık
yaratıldı; Tanrılar Tanrısı bir daha böyle gülünce bu sefer su yaratıldı; Tanrı-
lar Tanrısı yedinci defa gülünce insanların ruhu yaratıldı.” Bu sözler eski bir
Mısır hiyeroglifinden (Başgöz 1993: 8). Ne garip değil mi? İnsanoğlunun anne
karnından ilk ayrılışı ve dünyadaki var oluşunun ilk sesi “ağlamak” la gerçek-
leşirken Tanrı “gülerek” dünyayı; hatta insanın ruhunu yaratıyor. Ve insa-
noğlunun dünyaya vedası da dünyada kalan insanoğlunun ağlayışıyla sonla-
nıyor. Öyleyse “gülme” nin olduğu bir dünyada insanoğlu var oluşunu ve yok
oluşunu neden “gülmek” le değil de “ağlamak” la gerçekleştiriyor? Bu sorula-
rın cevabı sanırım doğanın kendisinde gizli.
Bebek dünyaya geldiği andan itibaren hem ağlamayı doğal olarak ger-
çekleştiriyor; hem de gülmeyi. Bilim adamlarına göre bu fiziksel göstergeler,
bebeğin zihinsel gelişiminin de başladığının ilk işaretidir. Nitekim “gülmek”,
sağlıklı bir ruha sahip oluşun göstergesidir. Zihinsel gelişim evrelerini sağlık-
lı bir şekilde gerçekleştiren çocuklar; muzip muzip gülerler, komiklikler ve
şakalar yaparlar, şaka ortamlarında gülen gözlerle bakma vb. eylemleri doğal
mizah becerileri olarak gerçekleştirirler. Çocukların espri yapabilmeleri ve
espriyi anlayabilme kapasiteleri ise çocuğun genetik şifreleri, yetiştirilme
şekli, eğitim düzeyi ile belirlenen karakter özelliklerinin doğal bir sonucu
olarak ortaya çıkar.
“İnsanoğlunu güldüren şey nedir?” sorusunun cevabı ise aslında çok da
karmaşık değildir. Bergson’ a göre insanı güldüren, insanların kusurlarıdır.
Ya da önceden saygı duyulan bir şeyin adi ve bayağı gibi gösterilmesidir.
Ona göre “komik”, zekâya hitap eder ve tesiri de kalbin sesini dinlemeyende
saklıdır. Başka bir söylemle “komik”, “zekâ” nın diğer zekâlarla temasta oldu-
ğuna işarettir. Çünkü “gülme” eylemi tek başına olabileceği gibi esasta bir
grupla “gülme” söz konusudur (Bergson 1989: 15-127).
Yaşamı zevkli kılan ve aynı zamanda bir yaşam becerisi olan “mizah”, gü-
lünenin mecaz anlamında ya da ironisinde gizlidir. Bu nedenle Bergson, ha-
kiki manasında kullanılıyor gibi gösterilip de mecazi bir manada kullanılan
bir ifadenin daima komik bir tesir yaptığına dikkat çekmiştir. Ona göre; dik-
kat çekilen bir mecaza yönelik ifade edilen fikir, gülünç olmakta ve bunları
yapmak da hayatı maddileştirmektedir (Bergson 1989: 79-125).
Ancak bilinen bir gerçek vardır ki “gülme”, “mizah” ya da “espri işlemi”
doğuştan gelen bir yetenektir. Freud, “espri işlemi” ni psişik süreçlerden haz
üretmenin mükemmel bir yöntemi olduğu halde herkesin bu yöntemi kul-
lanmaya eşit biçimde yetenekli olmadığından bahseder. Freud’a göre, “espri
işlemi” herkesin emrinde değildir ve sadece pek az kişi ondan bolca nasibini
alabilmiştir. Bu kişiler de kendilerinden “nükte” diye söz edilerek başkaların-
dan ayırt edilebilirler. Burada “nükte”, özel bir yetenek olup zekâ, imgelem,
bellek vb. zihinsel kavramlarla açıklanabilmektedir (Freud 1989: 146).
147
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
148
Fidan Uğur Çerikan
yaşlarına doğru muhakemesi artar; daha soyut ve mantıklı bir düşünce yapı-
sına kavuşur. Çocuk bilgi ve hislerde geliştikçe onun şaka kapasitesi de za-
rifleşir. Bu dönemde çocuk; söz tekrarlarına, anlamsız ve gerçek kelimelerle
soyut-somut, canlı-cansız vb. zıtlıklarla sağladığı bileşime, uyumsuz veya
imkânsız davranışlara ya da olaylara gülmeye başlar (Koçer 2012: 88).
Mcghee’ ye göre çocuğun “mizah” gelişimindeki ilk dört evresi sağlıklı
atlatılabilirse son evresi olan “Espriler ve bilmeceler” dönemi de sağlıklı bir
şekilde gelişir. Mcghee’ nin “mizah” ın hem zekânın bir ürünü, hem de zekâ-
nın gelişmesine yardımcı bir unsur olduğunu söylemesi; bilmecenin hem
üretilebilir hem de sunulduğu ortamda anlaşılabilir oluşuna yönelik tespit-
lerdir. Yine Mcghee’ ye göre çocuk, yedi sekiz yaşlarından sonra çoklu an-
lamları kavrama, somut işlemleri yapabilme, nesne-insan ve hayvan özellik-
lerini çarpıtma vb. aşamaları atlatarak bilinç dışı analitik zekâsını geliştirme-
ye başlar. Bu gelişmeler de çocukta yetişkin türü mizahın başladığına işaret
eder. Özellikle bu dönemde sıcak, koruyucu, onaylayıcı tavırlara sahip olan
anneler de çocukta mizahî özelliklerin gelişmesine katkı sağlarlar (Koçer
2012: 84). On iki yaşlara doğru ise yapılan şakalara alışmaya başlayan çocuk,
bu şakalara gülerken kendi de şaka yapmaya başlar. Buluğ çağlarında miza-
hın gittikçe artan incelik dozu türleri takdir edilir; gülünç bir şekilde anlatı-
lan gerçek hayata dair anekdotlar ve nükte önemli hale gelir. Böylece bu
dönemde çocuk, bilişsel yeteneklerini artırarak öğrenmenin çok ötesindeki
daha karmaşık daha ince esprilere gülmeye başlar (Morreal 1998: 88-89).
Görülen o ki çocuğun yaşı arttıkça evrendeki varlıklar ve olgularla ilgili
“uyumsuzluk”, çocukların bilişsel düşünme kapasitelerini artırır ve aynı za-
manda mizah anlayışlarının da daha üst seviyelere çıkmasını sağlar.
Bilmece ve Mizah
Bilmece, genel bir ifadeyle “sembolik bir oyun” ya da “aldatmaca” dır;
özel bir ifadeyle ise “geleneksel bir soru” ya da “geleneksel bir gösterim-
oyun türü” dür. Çocuk, kendine sorulan bu aldatmacaya ya da soruya cevap
vermeye çalışır. Burada çocuklara sorulacak bilmeceler, çocuğun yaşı göze-
tilerek zorluk derecesine uygun olarak seçilmelidir. Seçilen soru sorulduk-
tan sonra da çocuğun dikkati ve zihinsel gücü bilmeceye yoğunlaşır. Bu yo-
ğunlaşma sonucunda da çocuk, bilmeceyi doğru cevaplarsa memnuniyet
verici bir hazza ulaşır ve bu hazza da güler. Aslında bu haz ya da rahatlama,
çocuğun gülme ile “hislere ait enerjinin boşalması” ya da “memnuniyet verici
psikolojik bir değişikliğe reaksiyon vermesi” dir (Morreal 1998: 95-97). Çocu-
ğun verdiği bu reaksiyon, “üstünlük, psikoanalatik, uyumsuzluk, rahatlama”
şeklinde verilen dört temel mizah kuramdan “rahatlama” ile açıklanabilir.
Freud’a göre “espri” nin kendisi bir sonuçtur ve özel hiç bir hedefi yok-
tur; ancak bazı espriler amaçlıdır ve kendilerini dinlemek istemeyen insan-
larla karşılaşma riskine sahiptir (Freud 1989: 93-95). Bu ifadelerden hareket-
149
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
150
Fidan Uğur Çerikan
151
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
kendi arasında “-eve” ekiyle uyaklı olarak sıralanmıştır. “Bir sihirli fenerim,
kibritsiz de yanarım.” (Başgöz 2005: 44) bilmecesinin cevabı “ampul” dür.
Çocuk, fenerin ışık verdiğini, ampulün de elektrikle yanması gerektiğini bil-
melidir ki cevabı bulabilsin. Denilebilir ki çocuk, bilmeceler aracılığıyla dün-
yaya dair tüm bildikleriyle sınanmaya çağrılmakta; olaylar, olgular ve kav-
ramlar arasında anlamsal ilgiler kurmaya yöneltilmektedir.
Çocuk, bilmecenin şifresini mecazlar sayesinde çözmektedir. “Geriden
baktım karabulut gibi; yanına vardım demir kilit gibi.” (Başgöz 1993: 119) bil-
mecesinin cevabı, “karabulut gibi kat kat olan” ve “demir kilit gibi sert olan”
şeyin ne olduğunun bulunmasında gizlidir. Hâlbuki böyle bir soruda çocuğa
“ceviz” resmi göstermek, hemen “beyin” i çağrıştırabilir. İşte bilmeceleri düz
sorulardan ayıran ve içinde mizahı saklayan ögeler, kurgulanışlarındaki me-
cazlarda gizli olmasıdır.
Bilmecelerin zorluk derecesi farklıdır. Yetişkinlere sorulan bilmecelerle
çocuklara sorulan bilmecelerin kurgularına bakıldığında; bilmecelerin için-
deki mecazların sayısı dahi farklılaşır. Örneğin “Biz biz idik otuz iki kız idik,
ezildik büzüldük duvara yapıştık.” (Başgöz 1993: 39) bilmecesinde çocuk,
ağızın içindeki diş sayısının otuz iki olduğunu ve bu dişlerin dip dibe sıralan-
dıklarını bilmek zorundadır. Dişlerin kızlara benzetilmesinin nedeni de kızla-
rın dış görünüşleri itibarıyla güzel ve bakımlı olmalarıdır. Bu bilmecedeki
benzetmeler çok ağır ya da abartı olmadığı için çocuk, cevabı kolaylıkla bu-
labilecektir. “Gökte açık bir pencere, kalaylı bir tencere.” bilmecesinin ceva-
bı, uzay bilimine yöneliktir. Çocuk, bu bilmeceyi çözebilmek için hem dünya
hem de uzayla ilgili varlıkları kavramış olmalıdır ki bilmeceyi çözebilsin. Var-
lıkların parlamasını sağlayan “kalay” ın bu özelliği, “ay” ın parlaklığı ile ilişki-
lendirilmektedir. “Neden tenceredir?” sorusuna verilebilecek cevap ise “ay”
ın dolunay şekliyle ilişkilendirilmesinde saklıdır (Başgöz 1993: 8). “Ağzını
açmak” söz grubuyla kurgulanan “Akşama kadar geze, sabaha kadar ağzını
açar.” (Başgöz 1993: 63) bilmecesindeki “ayakkabının ağzı” kapalı değildir;
gece onu giyen olmadığından dolayı ayakkabının içi boştur. “Eli var, ayağı
yok; karnı yarık, canı yok.” (Başgöz 1993: 113) bilmecesinde de el-ayak uzuv-
larıyla birlikte canlı-cansız kavramları birlikte sıralanmıştır. Ceketin ön tara-
fının iki kapak şeklinde olması ise “karnının yarık” olması ile ifade edilmiştir.
“Kulpu ağaç, kendi demir, ağaçlara verir emir.” (Başgöz 1993: 84) bilmecesi-
nin cevabı da “balta” dır. Burada “ağaca vurma” eylemini gerçekleştiren
yine kulpu ağaç olan bir nesnedir. “Kesme” işleminiyse “demir” yapmaktadır
ve bu eylem aslında var oluşla yok oluşu birlikte ifade etmektedir. “Burdan
çekti kılıç, Basra’da çıktı ucu.” (Başgöz 1993: 193) bilmecesinde ise “kılıcın
çekilmesi” alelade bir eylem değildir. Kılıcın ucunun çok uzakta çıkması,
çocuğun hayal sınırlarını zorlamaktadır. Bu manzara, öyle bir manzaradır ki
mesafesi çok uzundur. Nitekim “gökkuşağı” da gökyüzünde oldukça uzun
mesafelerde belirmektedir. “Bir kızım var, gelen öper, giden öper.” (Başgöz
1993: 256) bilmecesinde ise kurgu, “temas” üzerine kuruludur. “Öpme” ge-
152
Fidan Uğur Çerikan
153
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
Sonuç:
1. Bilmecelerin kurgulanış şekli ve sunuluş bağlamı; çocuğun estetik geli-
şim sürecini destekler niteliktedir. Bunun sebebi, bilmecelerin, çocuğun
içinde bulunduğu zaman diliminden zevk almasını sağlayan eğlenceli bir
oyun olmasıdır. Çocuklar, üç yaşından itibaren duydukları bilmeceleri sade-
ce tekrar ederler. Zamanla bilmecelerin gizli anlamlarını da keşfederler.
Böylece sahip oldukları kültürel kodların ve estetik beğenilerin etkisiyle sev-
dikleri bilmeceleri, belleklerine kaydeder ve zamanla da belleklerinde bir
bilmece dağarcığı oluştururlar.
2. Bilmeceler, çocukların hayal güçlerine ve yaratıcılıklarına katkıda bu-
lunur. İnsanoğlu gizeme meyillidir; bu nedenle zihinsel sınırlarını zorlar.
Çocuk eğitiminde esas olan da çocuğun yaratıcı düşünmesini sağlayacak
yöntem ve teknikleri kullanmaktır. Çocuk, yaşamla ilgili deneyimlerini, “bil-
mece” adı verilmiş yaratıcı oyunda tekrarlama olanağı bulur. Bu sayede grup
içinde kendini gerçekleştirir ve çocuk farkında olmadan teatral yeteneklerini
geliştirerek güçlenir.
Bilmeceler, aynı zamanda bir dil göstergesidir. Bilmecelerdeki sözcükle-
rin redif, uyak, cinas vb. imaj şekilleriyle verilmesi çocuğa şiiri sevdirir; böy-
lece çocuk kendi dilini sevmeye başlar. Aynı zamanda çocuk, Türkçe’ de bir
sözcüğün birden fazla anlamının ve her anlamın değişik imgelerinin olabile-
154
Fidan Uğur Çerikan
155
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
156
Fidan Uğur Çerikan
157
Çocukta “Mizah” Anlayışının Oluşmasında Türk Halk Bilmecelerinin Rolü
KAYNAKÇA
BAŞGÖZ, İlhan (1993). Türk Bilmeceleri, Ankara: Kültür Bakanlığı Başvuru Kitabı.
BERGSON, Henri (1989). Gülme, Çev. Mustafa Şekip TUNÇ, İstanbul: MEB Yayın-
ları.
EKER, Gülin Öğüt (2009). İnsan-Kültür-Mizah, Ankara: Grafiker Yayınları.
ELÇİN, Şükrü (1982). Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: K.T.B. Yayınları.
FREUD, Sigmun (1998). Espriler ve Bilinçdışıyla İlişkileri, Çev. Emre Kapkın, İs-
tanbul: Yaprak Yayınları.
KARADEMİR, Fevzi (2008). “Halk Bilmecelerinin Oluşum ve Biçimlendirilmesin-
deki Etkenler Üzerine, Akademik Bakış Dergi, Nisan 2008, S.14, ss. 1-17.
KOÇER, Hale& ESKİDEMİR, Seda& ÖZBEK, Tuğçe (2012). “6 Yaş Çocuklarının
Mizahi Tepkilerinin Paul E. Mcghee’nin Mizah Gelişim Evrelerine Göre İncelen-
mesi, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi Journal of Research in Education
and Teaching Kasım 2012, C: 1, S: 4, Makale 10, ss. 82-93.
KLEIN, Allen (1999). Mizahın İyileştirici Gücü, İstanbul: Epsilom Yayınları.
MAĞDEN, Duyan; TUĞRUL, A. Belma (1994). “Çocukta Mecaz Kavramının Geliş-
mesi ve Mizah Anlayışı”, Eğitim ve Bilim, Ankara, 18, (91), ss. 23-34.
MORREAL, John (1998). “Gülmede Yeni Bir Teori”, Çev. Metin EKİCİ, Milli Folklor,
C: 5, Y: 10, S: 38, ss. 88-105.
OĞUZ, Öcal (2014). “Çağdaş Kentte Bir Yeniden Canlandırma Örneği: Çiğdem
Günü”, Milli Folklor, S.101, Ankara, ss. 25-39.
ŞAUL, Mahir (1974). “Dünyada Bilmece Araştırmaları”, Folklora Doğru, s.37, Aralık
1974, ss. 80-86.
TÜRKYILMAZ, Dilek (2007). Türk Dünyasında Bilmece, Ankara: :Hacettepe Üni-
versitesi Basılmamış Doktora Tezi.
ULUĞ, (Ormanlıoğlu) Mücella (1999). Niçin Oyun?, İstanbul: Özne Yayınları.
YALÇIN, Alemdar; AYTAŞ, Gıyasettin (2005). Çocuk Edebiyatı, Ankara: Akçağ
Yayınları.
158
Özet
M
izah anlayışı, toplumlar ve kültürler arası farklılıklar
gösterebilirken, aynı toplum ve kültürlerde de barın-
dırdıkları insanların mizah anlayışları yaş, cinsiyet,
Araş. Gör. Dr. eğitim düzeyi, sosyal sınıfı gibi farklılıklar nedeniyle değişken-
lik gösterebilmektedir. Bu değişkenler, mizah üretirken ya da
Filiz Keskin * mizahi bir sözü, durumu, olayı kavramada önemli rol oynarlar.
Bunlarla birlikte mizahi bir durumun yaratacağı muhtemel etki,
kişinin anlık ruh hali, mizahi durumla arasındaki mesafe ve
güven duygusu, kişinin yaşam deneyimleri ve mizahi yapının
MİZAHİ SÜRECİN barındırdığı kodlara önceden sahip olması gibi değişkenlere
ETKİLENDİĞİ bağlı olarak değişmektedir. Çocuk mizahı dendiğinde ise ya-
şam deneyimlerinin azlığına, bilişsel ve duyuşsal gelişimlerinin
DEĞİŞKENLER farklılığına bağlı olarak daha güç bir durumla karşılaşırız. Bu
VE ÇOCUĞUN çalışma genelde insan, özelde ise çocuk mizahının etkilendiği
MİZAHI ANLAM- değişkenleri ele almayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Çocuk, çocuk mizahı, bilişsel gelişim,
LANDIRMA duyuşsal gelişim.
SÜRECİNE ETKİ
EDEN Abstract
W
hile the sense of humor varies according to society
FAKTÖRLER and culture, the individual’s sense of humor varies
with regard to age, gender, training level, and social
class of people. These factors have an important role in a
THE VARIABLES humorous process, and comprehension of a humorous ex-
AFFECTING THE pression, situation, and event. Besides, the possible effect
HUMOROUS created by a humorous situation varies according to the in-
stant mood of the person, the distance from the humorous
PROCESS AND situation and the feeling of trust, the life experiences of the
THE FACTORS person and having pre-existing codes of the humorous struc-
AFFECTING THE ture. In the child’s humor, there is more difficult situation
based on the lack of life experiences, the difference in cogni-
HUMOROUS tive and affective development. In this paper, it is aimed to
UNDERSTANDIN address the factors affecting humor of human and child.
G PROCESS Keywords: Child, child’s humor, cognitive development, affec-
tive development.
*
Yüzüncü Yıl Üni.
filiz.keskin@
deu.edu.tr.
Çocuğun Mizahı Anlamlandırma Sürecine Etki Eden Faktörler
160
Filiz Keskin
161
Çocuğun Mizahı Anlamlandırma Sürecine Etki Eden Faktörler
162
Filiz Keskin
163
Çocuğun Mizahı Anlamlandırma Sürecine Etki Eden Faktörler
164
Filiz Keskin
ler kasıtsız olarak yapılmış ve ortada mizahi bir tablo oluşmamışsa, çocuğun
bilişsel ve kavramsal gelişimi hakkında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu
düşünülmelidir.
Çocuklar, gelişen dil becerilerine paralel olarak, karşılarındaki nesne, in-
san ya da olaylara, olmadıkları şekilde davranıp, farklı isimler takarlar. Onlar
için oldukça eğlenceli olan bu tutumları, mizahi gelişimlerinin biraz daha
ilerlediğini gösterir. Tabağa, çatal; elmaya, portakal, buruna ağız demekten
ve denmesinden büyük zevk alırlar Çocuklar, eylemlere ve dile yaptıkları
böyle değişikliklerle, sembol geliştirmenin ilk adımlarının yanı sıra sözcükler
üzerinde hâkimiyet kurmayı da deneyimlemiş olurlar. “Nesnelere, Olaylara
ya da Kişilere Karşı Aykırı Davranışlar ya da Etiketlendirmeler” olarak adlan-
dırılan bu dönem de çocukların hem 2 hem de 3 yaşlarında yoğun olarak
görülmektedir (Loizou 2006: 426).
Çocuklarda kavramsal düşüncenin gelişmesiyle birlikte mizahi gelişimle-
rinin de dramatik olarak geliştiği görülmektedir. 3-5 yaş arası çocukları nes-
ne ve olayları tanıyarak, sınıflara ayırmaya ve her birinin farklı özellikler ta-
şıdığını kavramaya başlar. “Kavramsal aykırılık evresi” olarak adlandırılan bu
evrede oluşturdukları mizah da nesne ve olayların yerlerini değiştirmelerine
ve gerçekte bulundukları yerlerini ihlal etmeye dayanmaktadır. Mizahi geli-
şimleri bakımından çocuklar bu evrede karmaşık ve soyut işlemleri çözmeye
başlarlar.
Bilişsel yeteneklerinin gelişmesine paralel olarak 6-7 yaş aralığına ulaşan
çocuklar, sözcüklerin alternatif ve muğlâk anlamlarını tanımaya başlarlar
(Loizou 2006: 426). “Çoklu anlamları tanıma evresi” olarak adlandırılan bu
evrede çocuklar, eş sesli kelimelerin kullanılmasıyla elde edilen şakalara
gülerler. Tekerlemelere ilgi de yine bu dönem de başlar. Yetişkin türü miza-
hın başlangıcı sayılan bu evrede çocuklar daha ince esprilerden anlamaya
başlarlar (Koçer-Eskidemir-Özbek 2012: 84). Çocuklar bilişsel gelişimlerin-
deki bu önemli değişimle birlikte olaylar ve nesnelere tersten bakmayı ve bu
yolla mizah elde etmeyi deneyimlerler (Loizou 2006: 426).
Piaget, çocuğun, belirli zihinsel faaliyetleri yerine getirebilmesi için yal-
nızca gereği kadar olgunlaşmış olmasını koşul olarak görürken, Vygotsky,
çocuğun bazı fonksiyonları yapabilmek için yeterince olgunlaşmış olsa da
pek çok kez eğitimle desteklenmeye ihtiyacı olduğunu belirtir. Çocuğun
gerçek zihinsel yaşı ile yardımla eriştiği problem çözme düzeyi arasındaki eş
olmama halinin, onun “proksimal gelişim alanı” olduğunu söyleyen Vygotsky,
proksimal gelişim alanının genişliğinin, yardımla ve eğitimle daha üst bir
düzeye erişebileceğini ileri sürmektedir. Bu yüzden, çocuğun yeni gelişim
düzeylerine erişmesine öncülük edeceğinden, eğitim geçmişe değil, gelece-
ğe dönük olmalı, eğitim eşiği her zaman çocuğun gelişim seviyesinin üzerin-
de tutulmalıdır (Erdener 2009: 97). Vygotsky’nin bu görüşlerinin, mizah alı-
cısı konumundaki çocuk için de geçerli olduğunu düşünürsek, çocuğa sunu-
165
Çocuğun Mizahı Anlamlandırma Sürecine Etki Eden Faktörler
166
Filiz Keskin
gın olduğunu belirtir. Bunun nedeni ise yetişkinlerin daha deneyimli ve so-
yut kavramları anlama yetilerinin daha gelişkin olmasıdır (Morreal 1997: 89).
Toparlayacak olursak, çocukta mizah anlayışı tümüyle çocuğun edindiği
dil becerisi, dinleme becerisi, soyut düşünebilme becerisi gibi bilişsel ve
duyuşsal gelişimine paralel olarak şekillenmekte ve gelişmektedir. Mizahı
anlamlandırma süreci içerisinde yer alan çocuk karşı karşıya kaldığı uyum-
suzluğu kavrayabilmesine olanak tanıyacak olan gelişim dönemi içinde yer
almalı, uyumsuzluk yaratacak olan aykırılığın gerçek formu hakkında fikir
sahibi olmalıdır. Çocuk, karşılaştığı mizahi bir olay, durum, hareket ya da
sözü özümseyebilmek için öncesinde sahip olduğu kavram ve şemalara ihti-
yaç duyar. Diğer taraftan çocuklar görsel uyaranlara daha açık oldukların-
dan, çocuklara yönelik olarak hazırlanacak olan mizahın görsel olarak des-
teklenmesi önemlidir.
Çocuğun mizahı anlamlandırma süreci, bazen bir yetişkinin katılımıyla
bir çeşit onaya da ihtiyaç duymaktadır. Onun bir durumu mizahi açıdan de-
ğerlendirme anı, -tıpkı topluca katılım yaşanan tiyatroda olduğu gibi- bir-
likte yaşandığında daha bir anlam kazanmaktadır. Ebeveyn- çocuk ilişkisinde
–komik bir çizgi film izlerken ya da oyun oynarken- mizah yüklü anların
paylaşımı, olumlu bir etkileşim kurulmasını sağlamakla birlikte, çocukta
mizahi uyarılmayı artıracaktır (Masten 1986: 462).
Çocuğun zihinsel ve duygusal olarak gelişiminde, sosyalleşmesinde bü-
yük rolü olan mizah gelişimi, aynı zamanda yetişkin mizahına da temel ol-
ması açısından önemlidir. Çocuğa mizahi bakış açısı kazandırmak, çekirdek
aile ortamında başlayan ve sonrasında dış dünyaya açılan sosyal yaşantısın-
da, kuracağı ilişkilerde büyük destek olacaktır. Bu şekilde sorunlarla daha
kolay başa çıkmayı öğrenecek, diğer taraftan bir bakıma zihin jimnastiği
yapmış olacak; öğrenme sürecini tıkayan, özgüven eksikliği ve kaygı gibi
durumlardan kurtularak akademik başarısını artıracaktır. Olaylara ve du-
rumlara farklı bakış açıları ile bakmayı öğrenecek, yaratıcı, özgür, etkin ve
mutlu bir birey olacaktır. Bu nedenle her türlü eylem ve davranışlarında
olduğu gibi çocuklar, bir yetişkin gözüyle değil, bulundukları dönemin özel-
likleri ile değerlendirilmeli, yaptığı ya da yapmaya çalıştığı komiklikler kü-
çümsenmemelidir. Saldırgan mizah tarzı sergileyen çocuk bile ancak çevre-
sindeki diğer kişilere zarar verdiği hatırlatılarak incitilmeden uyarılmalı;
uygun mizahi perspektif kazandırmak için yollar aranmalıdır.
KAYNAKÇA
Örnekleriyle Türkçe Sözlük (2000). Cilt:3, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
CLIKEMAN, Margaret Semrud-GLASS, Kimberly (2010). The Relation of Humor and
Child Development: Social, Adaptive, and Emotional Aspects, Journal of Child
Neurology, DOI:10.1177/0883073810373144, pp.1-13.
DOĞAN, Mehmet (1994). Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul: Ülke Yayınları, 10. Baskı.
167
Çocuğun Mizahı Anlamlandırma Sürecine Etki Eden Faktörler
168
Filiz Keskin
RUCH, Willibald- HEHL, Franz- Josef (1998). The Sense of Humor: Explorations of a
Personality Characteristic, A Two Mode Model of Humor Appreciation: Its Relation
to Aesthetic Appreciation and Simplicity- Complexity of Personality, Humor
Research 3, Edit by: Willibald Ruch, Mounton de Gruyter, ISBN 3-11-016207-5, Berlin.
RUTH, Willibald-CARRELL, Amy (1998). “Trait Cheerfulness and the Sense of
Humour, Pergamon”, Elselver Science, Vol.24, No 4, pp.551-558.
SAVAŞ, Serdar (2013). “İlköğretim 7. Sınıf Türkçe Derslerinde Mizah Kullanımının
Öğrenci Başarısına Etkisi”, Karaelmas Journal of Educational Sciences, Sayı 1, ss.176-
186.
SHAPIRO, E. Lawrence (2013). Yüksek EQ’lu Bir Çocuk Yetiştirmek, Çev: Ümran
Kartal, İstanbul: Varlık Yayınları, 12. Baskı.
SOLTER, J. Aletha (2012). Çocuğunuza Kulak Verin, İstanbul: Doğan Kitap Yayınları.
THORSON, A. James-POWELL, F.C.-SCHULLER, Ivan Sarmany-HAMPES P. William
(1997). “Psychological Health and Sense of Humor”, Journal of Clinical Psychology,
Vol 53(6), 1997, pp.605-619.
YARDIMCI, İsmail (2010). “Mizah Kavramı ve Sanattaki Yeri”, Uşak Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 3/2, ss.1-41.
ZIV, Avner (1989). “Using Humor to Develop Creative Thinking”, Journal of Children
in Contemporary Society, Vol: 20, Issue 1-2, 1989, pp: 99-116.
169
Özet
G
östergeler temelde insanlar arasındaki anlaşmayı sağla-
yan doğal diller, davranışlar, trafik işaretleri, işaret dili,
resimler, edebî yapıtlar, müzik yapıtları gibi çeşitli
Araş. Gör. birimlerden oluşan dizgelerdir. Göstergebilimi, göstergelerin
yorumlanmasını, üretilme süreçlerini ve bu göstergelerin
Gökçe Emeç * karşılık geldiği anlamları içeren ve bu verilerin sistematik
incelenmesine dayanan bilim dalıdır. Çalışmamızda temel
alınacak nokta edebiyat alanındaki uygulamasıdır. Bu yüzden
Nasreddin Hoca’nın fıkralarından biri göstergebilimsel yön-
temle çözümlenmiştir.
TOPLUMUN Anahtar Kelimeler: Gösterge, Nasreddin Hoca, fıkra, mizah.
“GÖSTEREN”İ:
NASREDDİN
HOCA Abstract
I
FIKRALARI ndicators are mainly composed of various units such as
natural language, behavior, traffic signs, sign language,
paintings, literary works, musical works which provide the
agreement between people. Semantics is science based on the
systematic examination of the interpretation, the processes of
NASREDDİN production, and the meanings of these representations. The
HODJA'S JOKES: basic point in our work is the practice of literature. That is
AS A SOCIAL why one of Nasreddin Hodja's jokes was analyzed by semiotic
method.
INDICATOR Keywords: Indicator, Nasreddin Hodja, joke, humor.
*
Ege Üniv.
emecgokce@gmail.com.
Gökçe Emeç
Gösterge
Gösterge, “genel olarak bir başka şeyin yerini alabilecek nitelikte oldu-
ğundan kendi dışında bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da olgu;
özel olarak, dilsel bir gösterenle bir gösterilenin birleşmesinden doğan bi-
rim” olarak tanımlanmıştır (Vardar 2002: 106).
Göstergebilim
Aynı zamanda “toplum yaşamı içinde ele alınan gösterge dizgelerini in-
celeyen dal, anlamlamayı ele alan dal” (Vardar 2002: 106) olarak da tanım-
lanmıştır.
Göstergebilim, biyoloji, bilişsel bilimler, hukuk, antropoloji, mühendislik,
tiyatro, sinema ve televizyon gibi pek çok alana uygulanmıştır. Ancak çalış-
mamızda temel alınacak nokta edebiyat alanındaki uygulamasıdır.
Göstergebilim alanında en önemli çalışmalardan biri de Algirdas
Julien Greimas’a aittir. “A.J. Greimas (Paris Göstergebilim Okulu) da olguları
geniş bir açıdan değerlendirmiş, göstergebilimi, hem dünyanın insan, hem
de insanın insan için taşıdığı anlamı araştıran dal olarak yorumlamıştır”
(Vardar 2002: 107).
Greimas, “Ferdinand de Saussure’ün ‘anlam karşıtlıklardan doğar’, savıy-
la, Louis Hjelmslev’in ‘dil bir göstergeler dizgesinden çok bir ilişkiler dizge-
sidir’” (Kıran 2011: 328) savlarından yola çıkarak karşıtlıklar üzerinde durmuş
ve göstergebilimsel dörtgeni oluşturmuştur. Bu dörtgende anlam üç eksen-
de oluşmaktadır. Bunlar, karşıtlık, çelişkinlik ve bütünleyicilik eksenleridir.
Göstergebilimsel dörtgen, edebî yapıtların metin odaklı çalışmalarla daha
anlaşılır hâle gelmesini sağlamıştır. Daha önce yapılan çalışmalar metinden
çok, bağlamsal sonuçlara götüren yani metnin topluma ya da bireye olan
yansımalarını içeren çalışmalardır. Göstergebilimsel dörtgenin en önemli
özelliklerinden biri de metnin derin yapısındaki mantıksal dönüşümleri gös-
termesidir.
Göstergebilimsel dörtgenin metinlere uygulanabilmesinin belli koşulları
vardır. “Mantıksal ve anlamsal dörtgenler kapalı metin için geçerlidir, her-
hangi bir dörtgen herhangi bir metne uygulanamaz. Her metin kendi anlam-
sal ilişkilerini, dönüşümlerini kendisi, kendine özgü bir biçimde yaratır. Bir-
birine çok benzediği sanılan metinlerin de derin yapılarında çok farklı ilişki-
ler ağı oluşturduğu saptanabilir” (Kıran 2011: 334). Bunun yanı sıra dörtgeni
oluşturan terimler de aynı sözcük grubundan ve aynı anlam alanından olma-
lıdır. Bu dörtgenin metinlere uygulanması metin içindeki dönüşümü, ilerle-
meyi göstermesi açısından önemlidir.
Greimas, bu dörtgenden yararlanarak anlatı metinlerindeki rolleri bakı-
mından karakterleri de üç grupta toplar. Bunlar; özne- nesne, gönderici-
alıcı, yardımcı- engelleyici’dir. Bunlara “eyleyen” adını verir:
171
Tolumun “Gösteren”i: Nasreddin Hoca Fıkraları
Metnin Çözümlenmesi
1. Kesitlere Ayırma:
“Ye Kürküm Ye” fıkrasındaki karşıtlıkları belirleyebilmek ve eyleyenlerin
görevlerini daha rahat betimleyebilmek için fıkrayı kesitlerine ayırmamız
gerekir:
O1: Nasreddin Hoca itibarlı birinin evine ziyarete gider. Kıyafetleri eski
olduğu için kimse onunla ilgilenmez, yüzüne bakmaz.
O2: Bir sonraki davete Nasreddin Hoca kürkle gider. Üzerindeki kürkü
görenler onu çok iyi bir şekilde ağırlar.
O3: Nasreddin Hoca hürmet edilenin kürk olduğunu anlar ve sunulan
yemekleri kendi yemez, kürküne yedirir.
Anlatıdaki dönüşüm, Nasreddin Hoca’nın kürk giyerek davete gitmesidir.
Eski elbiseleriyle davete katılan hoca çevresi tarafından itibar görmez. Ancak
kürk giydikten sonra herkes hocaya hürmet gösterir. Âdeta hocanın toplum-
sal statüsü kürkle artmış olur.
172
Gökçe Emeç
Gösterge
Gösteren Gösterilen
Eski elbiseler Fakirlik, itibar görememe.
Gösterge
Gösteren Gösterilen
Gösterişli elbiseler, Zenginlik, saygınlık, itibar
Kürk giymek
Eski elbiseler X Gösterişli elbiseler ve kürk
Hürmet görememe X Hürmet görme
Fakirlik X Zenginlik
İtibarsızlık X İtibar
Bu temel karşıtlıklardan yola çıkarak insanların dış görünüşlerinden
maddi durumlarını belirlemenin mümkün olduğu sonucuna ulaşabiliriz.
Maddiyat ise bir insanın başkasına karşı davranışlarını belirleyen etkenler-
den biridir.
Temel anlam ise söylemin kültür evrenini oluşturduğu için yazarın dün-
yayı değerlendiriş biçimini, değerler dizgesini belirler. Nasreddin Hoca fık-
raları kurnazlık üzerine kuruludur. Toplumsal eleştiri ön plandadır. Belli bir
yazar ya da anlatıcı yoktur. Anlatıcı Nasreddin Hocalardır.
173
Tolumun “Gösteren”i: Nasreddin Hoca Fıkraları
174
Gökçe Emeç
175
Tolumun “Gösteren”i: Nasreddin Hoca Fıkraları
Bu kesitte [A1= Ö1U N1--- Ö1 ∩ N1], yani birbirinden ayrı olan nesne ve
özne dönüşümle beraber birleşik hale gelir.
Dönüşüm Sözceleri:
Başlangıç Durumu (Ayrışımsal Durum Sözcesi): Hoca davete ilk gitti-
ğinde beklediği itibarı/ ilgiyi göremez
Temel Dönüşüm (Edim Sözcesi): Yeni elbiseleri ve kürkü ile davete gi-
der.
Sonuç Durumu (Bağlaşımsal Durum Sözcesi): Davette herkes onunla il-
gilenir, baş köşeye geçirirler ve en lezzetli yemekleri sunarlar.
İkinci kesitte Nasreddin Hoca davete katılmış, beklediği itibarı görmüş-
tür. Yani anlatı izlencesinde özne ve nesne bir araya gelmiştir. Bu yüzden
anlatının burada bitmesi beklenirken anlatı devam etmiştir. Çünkü fıkra ya-
pısı itibariyle hem güldüren hem düşündüren bir bölüme ihtiyaç duymakta-
dır. Bu yüzden anlatının son kesitini açıklama kesiti olarak adlandırmamız
mümkündür.
Sonuç
Fıkralar da diğer anlatılar gibi karşıtlıklar üzerine kuruludur. Zenginlik-
itibar X fakirlik- itibar görememe anlatının temel karşıtlığıdır.
Yüzey yapıda güldürü unsurları yer almaktadır. Oysa derin yapıda top-
lumsal eleştiri söz konusudur. Nasreddin Hoca kürküne yemeğini yedirirken
güldürmenin yanı sıra dış görünüşün, zenginliğin getirdiği itibarı da eleştirir.
Anlatıda ikinci kesitten sonra özne ve nesne bir araya gelir. Bu yüzden
de anlatının burada bitmesi beklenir. Ancak anlatı bitmez. Bunun nedeni
fıkranın yapısıdır. Fıkra yapısı itibariyle bitişte, nüktenin bütün gücünü du-
yurmak için veciz bir söze ihtiyaç duyar. “Ye Kürküm Ye” bu fıkradaki veciz
sözdür. Fıkra bu özellikleri bakımından diğer anlatı türlerinden ayrılır.
KAYNAKÇA
KIRAN, A., KIRAN, Z. (2011). Yazınsal Okuma Süreçleri. Ankara: Seçkin.
MORAN, B. (2004). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul: İletişim.
SAUSSURE, F. de. (1998). Genel Dilbilim Dersleri 1. (Çev. Berke Vardar) İstanbul:
Multilingual.
UZDU YILDIZ, F. (2011). Göstergebilim Kiplikleri Açısından Anlatı Kişilerinin İnce-
lenmesi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Ege Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü, İzmir.
VARDAR, B. (2002). Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Multilingual.
176
Özet
S
osyal medya siteleri, 2000’li yıllarda ortaya çıkmış ve internet
kullanıcılarının yoğun ilgisini çekmiştir. Etkileşimli sözlükler,
Facebook, Twitter, Instagram vb. siteler, farklı bir mizah anlayışını
ortaya çıkarmıştır. İngilizce “captured images”in kısaltılmasıyla oluştu-
rulan bir ifade olan “caps”, sosyal medya mizahını temsil eden ürünler-
den biridir. İnternette, LYS ve KPSS’ye hazırlanan öğrenciler tarafından
takip edilen; Türk Edebiyatı’nın konularına ilişkin pratik bilgiler, ders
Araş. Gör.
notları paylaşımı yapılan sayfalar bulunmaktadır. Bu sitelerin bir kıs-
Gökçehan A. Yıl- mında öğrencilere “caps”ler aracılığıyla, mizahi bir dille; şairlerin edebi
*
maz kişilikleri, eserleri, Klasik Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı’na
ilişkin genel bilgiler verilmektedir. Ünlü şairler ve yazarlar için çeşitli
Araş. Gör. Berk internet sitelerinde açılmış sahte kullanıcı hesaplarından oluşan parodi
Yılmaz ⃰ ⃰ hesaplar da sosyal medya mizahının temsilcisi ürünlerden biridir. Klasik
Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı şairleri için açılan hesaplarda bu
isimlerin, argo sayılacak bir mizahi üslupla hayatları, edebi kişilikleri ve
SOSYAL MEDYADA eserleri hakkında bilgiler vermekte, şiirlerinden örnekler paylaşılmakta-
“CAPS”LER VE dır. Çalışmamızda, sosyal medya sitelerinden örneklerle Türk Edebiya-
tı’nın “caps”ler ve parodi hesaplar aracılığıyla internette kullanımı
PARODİ incelenmiştir. Ayrıca Klasik Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı
HESAPLARLA şairlerinin, bu ürünlerin yarattığı yeni mizah anlayışı içindeki yerleri
hakkında tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.
TÜRK EDEBİYATI: Anahtar Kelimeler: İnternet, sosyal medya, caps, parodi hesap, Türk
KLASİK TÜRK Edebiyatı
EDEBİYATI VE
Abstract
TÜRK HALK EDE-
S
ocial media has showed up in 2000’s and it has been attracted
BİYATI ÖRNEĞİ intensive attention by internet users since then. Some of websites
such as interactive dictionaries, Facebook, Twitter, and Instagram
etc. has revealed a different sense of humor. The word “caps” is the
TURKISH abbreviation of an English adjective clause “captured images” and it is
LITERATURE one of the concepts that represents the social media humor. There are
several websites in which has been posted lecture notes and practical
WITH CAPS AND information about Turkish literature. These websites has been followed
PARODY by students who are preparing for some exams such as LYS and KPSS.
Some of these websites has shared information about literary personal-
ACCOUNTS ON
ity and works of some poets and notes about Classical Turkish Litera-
SOCIAL MEDIA: ture and Turkish Folk Literature, with caps and humorous words for
SAMPLES OF students. Parody accounts on certain websites, which have been con-
stituted with fake user accounts for famous poets and writers are also
CLASSICAL the other products that represent the social media humor. Certain
TURKISH parody accounts for poets of Classical Turkish Literature and Turkish
LITERATURE AND Folk Literature has shared examples from poems and information about
literary personality and their works with a humorous manner that will
TURKISH FOLK be considered slang. In this study, using of Turkish literature with caps
LITERATURE on parody accounts is evaluated through some examples. In addition
the situation of poets of Classical Turkish Literature and Turkish Folk
Literature on these new sharing platforms is attempted to determine.
Keywords: Internet, social media, caps, parody account, Turkish litera-
ture
*
Karadeniz Teknik Üni.
gokcehanagaoglu@gm
ail.com
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
Mizah, sözlükte “şaka, lâtife, eğlence” (Devellioğlu 2006: 655), “alay, şaka,
gülmece” (Karataş 2004: 290), “kişilerdeki ya da doğal sayılan bazı olaylarda-
ki bir takım çarpıklık, uyuşmazlık, çelişki ve gülünçlükleri bulup açığa vurma,
gözler önüne serme sanatı” (Cevizci 2002: 282) anlamlarına gelmektedir.
Mizah hakkında pek çok kuram geliştirilmiştir. Bu kuramlar üç yaklaşım
etrafında temellenmiştir. İlki, Thomas Hobbes tarafından geliştirilen üstün-
lük kuramıdır. Buna göre kendimizi karşımızdakinden üstün gördüğümüzde
bunu bir zafer olarak algılayıp karşımızdakine gülmeye başlarız. Aslında
kendi kendimizi yüceltirken karşımızdakini küçümseriz (Karahisar 2015: 71).
Kuramların ikincisi ise, James Beattie tarafından geliştirilen uyuşmazlık ku-
ramıdır. Uyuşmazlığın temelinde zıtlık ve çatışma bulunmaktadır. Nesneler,
bu nesnelerin nitelikleri, olaylar, vs. arasındaki belirli kalıpların bulunmasını
beklediğimiz düzenli bir dünyada yaşamaktayız. Bu kalıplara uymayan her-
hangi bir şey başımıza geldiğinde güleriz (Morreall 1997: 24-25). Üçüncü
kuram ise Sigmund Freud ve Herbert Spencer tarafından geliştirilen rahat-
lama kuramıdır. Rahatlama kuramına göre gülme, herhangi bir nedenle in-
sanın içinde biriken sinirsel enerjinin boşalması sonucu oluşur (Usta 2009:
86).
Mizah, sözlü dönemde kuşaklararası anlatılarak aktarılmış, basılı dönem-
de ise mizaha sadece dergiyi satın alanlar erişebilmiştir (Karahisar 2015: 76).
İlk Türk mizah dergisi Diyojen, Teodor Kasap tarafından 1870 yılında yayım-
lanmıştır (Yazıcı 2011: 1301). 1908’de Meşrutiyet’in ilan edilmesinin ardından
Karagöz, Kalem ve Cem gibi dergiler yayımlanmaya başlamıştır (Dumlupınar
2011: 2-3). 1922 yılında Akbaba, 1946 yılında Marko Paşa yayımlanmıştır.
1960’lı yılların önde gelen mizah dergileri ise Tef, Dolmuş ve Karikatür’dür.
1970’li yılların başında yayın hayatına atılan Gırgır dergisi yoğun ilgi görmüş;
1980’li yıllarda Laklak, Gıcık, Curcuna, Sıfır, Cins, Çuval, Tebessüm, Limon ve
Hıbır dergileri; 1990’lı yıllarda ise Leman, Lombak, Öküz, L-Manyak dergileri
2
yayımlanmıştır.
2000’li yılların başında Web 2.0 teknolojisinin gelişmesiyle mizah yayın-
cılığında dijital dönem başlamıştır. Bu dönemin Leman, Gırgır, Penguen,
Uykusuz, Naber, Hortlak gibi önemli mizah dergileri günümüzde, içeriklerini
3
hem yazılı basında hem de internet ortamında paylaşmaktadır.
2
Türkiye’de mizah dergilerinin tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.sey-
riadem.com/ (Erişim Tarihi: 07.09.2016)
3
Aytıntılı bilgi için bkz. https://twitter.com/uykusuzdergi?lang=tr, http://www.pen-
guen.com/,https://twitter.com/lemandergisi,http://www.naberdergi.com.tr/ ,
http://girgirdergisi.com/ , https://twitter.com/hortlakdergi (Erişim Tarihi: 07.09.2016)
178
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
4
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.blogcu.com/yardim/hakkimizda (Erişim Tarihi:
07.09.2016)
5
Ayrıntılı bilgi için bkz.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ek%C5%9Fi_S%C3%B6zl%C3%BCk#Tarih.C3.A7e,
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nstela (Erişim Tarihi: 07.09.2016)
6
Capslerin içerdiği kişi, olay ve konulara ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz.
https://onedio.com/ara/haber/caps?sort=updated%20desc, http://listelist.com/?s=caps
(Erişim Tarihi: 06.09.2016)
7
http://www.incisozluk.com.tr ve http://www.incicaps.com sitelerinin kurucuları Serkan İnci
ve Umut Kullar’ın birlikte 2015 yılında yayımladıkları İnci Caps Kutsal Mizah Kırbacı isimli kitap-
larında, caps’lerin www.incicaps.com sitesine ait olduğunu belirtmektedir (s. 17).
8
“http://www.4chan.org sitesi, 5651 sayılı kanun uyarınca yapılan teknik inceleme ve hukuki
değerlendirme sonucunda bu internet sitesi (4chan.org) hakkındaki Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı’nın 28/01/2011 tarih ve 421.02.00.2011-039734 sayılı kararına istinaden Bilgi Teknolo-
jileri ve İletişim Kurumu tarafından idari tedbir uygulanmaktadır”. (Erişim Tarihi: 02.09.2016)
179
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
9
rinin benzeri sayılabilecek bu sitedeki toplam caps sayısı 1.018.197’dir . Ara-
ma motorlarında anahtar kelime olarak “caps” sözcüğü aratıldığında
375.000.000 sonuç, “caps siteleri” aratıldığında 15.500.000 sonuç ortaya
10
çıkmaktadır . Bu sonuçlar caps mizahının yoğun bir şekilde ilgi gördüğünü
ortaya koymaktadır.
Capsler internet kullanıcıları tarafından yoğun ilgi görmekle birlikte, bu
mizah türünün olumsuz etkileri olduğunu düşünen görüşler de bulunmak-
tadır. “Mizah duygusunun da ön plana çıkarılmasıyla paylaşım oranı artan bu
içerikler, nefret söyleminin taşıyıcısı olarak işlev görmekte; her yaş grubun-
dan, cinsiyetten, eğitimden ve meslek grubundan kişiler tarafından kolaylık-
la içselleştirilmekte ve paylaşılmaktadır. Günümüzde sosyal medyada yaygın
olarak paylaşılan “caps”ler bu kanaatimizi destekleyecek niteliktedir” (Vardal
2015: 50). Ancak Serkan İnci ve Umut Kullar, sitelerinde hazırlanan capsleri
değerlendirme aşamasında bazı durumları göz önüne aldıklarını ifade et-
mektedirler: “Capslerin pornografik olmamasına, her görüşten insana ulaştı-
ğı için siyasi görüşü destekleyen ya da acımasızca eleştiren şeyler olmama-
sına ve küçük yaştaki kullanıcıların anonimliğini bozabilecek çalışmaları ol-
mamalarına dikkat ediyoruz”. 11
İnternette, LYS ve KPSS’ye hazırlanan öğrenciler tarafından takip edilen;
Türk Edebiyatı’nın konularına ilişkin pratik bilgiler, ders notları paylaşımı
yapılan sayfalar bulunmaktadır. Bu sitelerin bir kısmında öğrencilere capsler
aracılığıyla, mizahi bir dille; şairlerin edebi kişilikleri, eserleri, Klasik Türk
Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı’na ilişkin genel bilgiler verilmektedir.
Capsler aracılığıyla edebiyat öğrenimini kolaylaştırmayı amaçlayan internet
siteleri arasında, 55.651 kullanıcının takip ettiği “Onur Soğuk Hoca”
https://twitter.com/OnurSogukHoca, 3.438 kullanıcının takip ettiği “Ede-
biyat Capsleri” https://www.instagram.com/edebiyat_capsleri/, 18.899
kullanıcının takip ettiği “Lys Edebiyat” https://twitter.com/ote-
kiedebiyat?lang=tr bulunmaktadır. (Erişim Tarihi: 02.09.2016)
Capsler söz edilen bu sitelerde yer alan kullanımlarıyla; eğitimde kullanı-
lan görsel öğeler kapsamına dahil edilebilmektedir. Görsel öğeler yardımıyla
öğretim; eğitimde sıkça kullanılan yöntemlerden biridir; çünkü bu öğelerin
kullanımı “soyut kavramların somutlaştırılmalarında ve anlaşılmalarında
yardımcı olur” (Selvi 2008: 189). “Resimler, makine resimleri, basılı materyal
resimleri, karikatür resimler, hikâye kartları, figür resimler, duvar resimleri
farklı türlerde olabilir” (İşman 2005: 129).
9
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.incicaps.com/istatistikler/ (Erişim Tarihi: 02.09.2016)
10
Ayrıntılı bilgi için bkz. https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&-
ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=caps+,https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-
instant&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=caps+siteleri (Erişim Tarihi: 02.09.2016)
11
Röportajın tamamı için bkz. http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/918-
29/2368/4/inci-caps-yine-yukseliste (Erişim Tarihi: 06.09.2016)
180
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
Eğitim amaçlı kurulmuş sayfaların yanı sıra herhangi bir amaç gütmeden
edebiyat konulu capsler paylaşan ve internet kullanıcılarının ilgisini çeken
siteler de bulunmaktadır. Bu siteler arasında 61.223 kullanıcının takip ettiği
“Absürd Edebiyat” https://www.instagram.com/absurd_edebiyat/?hl=tr,
22.814 kullanıcının takip ettiği “Namık Camel” https://twit-
ter.com/namikcamel_ bulunmaktadır. (Erişim Tarihi: 02.09.2016)
Edebiyat konulu capsleri paylaşan internet sitelerinde mizahi bir üslupla
şair ve yazarların hayatları, edebi kişilikleri ve eserleri hakkında bilgiler ver-
mekte, kimi şairlerin şiirlerinden örnekler paylaşılmaktadır. Bu sitelerde
paylaşılan capsler incelendiğinde hazırlanan ürünlerin kullanılan görsellik ve
içerik açısından bir sınıflandırmaya tutulabileceği görülmektedir.
12
Konu ile ilgili örnek olarak verilen capslerin tamamı https://www.instag-
ram.com/absurd_edebiyat/?hl=tr sayfasından alınmıştır. (Erişim Tarihi: 06.09.2016)
181
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
Görsel 7
13
Konu ile ilgili örnek olarak verilen capslerin tamamı https://www.instag-
ram.com/absurd_edebiyat/?hl=tr sayfasından alınmıştır. (Erişim Tarihi: 06.09.2016)
182
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
Görsel 14 Görsel 15
183
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
Görsel 21
14
Konu ile ilgili örnek olarak verilen capsler https://www.instagram.com/edebiyat_capsleri/
ve https://www.instagram.com/absurd_edebiyat/?hl=tr sayfalarından alınmıştır. (Erişim
Tarihi: 06.09.2016)
184
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
2. Klasik Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı Şairleri İçin Açılan Pa-
rodi Hesaplar
Klasik Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı şairleri, capslerin yanı sıra
sosyal medya sitelerinde açılan parodi sayfalarına da konu olmaktadır. Paro-
di kavramının kökeni “bir şarkıyı başka bir tonda söylemek, yani bir melodiyi
başka bir ses perdesine geçirmek” (Aktulum 2000: 117) biçiminde tanımlanan
“parodia”ya dayanmaktadır. “Bir edebî eserin biçimini konusundan koparıp,
o konunun yerine başka ve aykırı bir konu yerleştirerek gülünç bir uyum-
suzluğu (idealle gerçeklik arasında) ortaya çıkarmak ve böylece alaya alan bir
taklit etkisi uyandırmak” (Aytaç 2003: 361) olarak tanımlanan parodi; sosyal
medya mizahının sıkça başvurduğu bir türdür.
Ünlü şairler ve yazarlar, akademisyenler ve üniversiteler, politikacılar ve
siyasi partiler, futbol kulüpleri, kulüp başkanları, futbolcular ve teknik direk-
törler vb. için çeşitli internet sitelerinde açılmış sahte kullanıcı hesapların-
dan oluşan parodi hesaplar, sosyal medya mizahının temsilcisi ürünlerden
15
biridir.
Twitter, Facebook gibi sosyal medya sitelerinde açılan hesaplarda Klasik
Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı şairlerinin, argo sayılacak bir mizahi
üslupla hayatları, edebi kişilikleri ve yaşadıkları dönem hakkında bilgiler
16
vermekte ya da sadece şiirlerinden örnekler paylaşılmaktadır. Twitter’da
açılmış bu hesapların takipçi rakamları göz önünde bulundurulduğunda si-
tenin kullanıcıları tarafından ilgi görmediği ortaya çıkmaktadır. Aynı isimler
için Facebook’ta açılmış sayfaları incelendiğinde bu hesapların daha çok ilgi
17
gördüğü anlaşılmaktadır. Facebook’ta açılan bu sayfalarda söz konusu şai-
15
Sosyal medya sitelerinde bir kişi veya kuruluş hakkında parodi veya sahte hesap açmak Türk
Ceza Kanunu’nun 243.maddesine göre suç kapsamına girmektedir. Konu hakkındaki örnekler
için bkz. http://www.hurriyet.com.tr/gokcek-ve-erdogan-in-sikayetci-oldugu-twitter-
kullanicisi-komedi-yaptim-27823022, 06.09.2016, http://www.hurriyet.com.tr/turkiyenin-
sahte-twitter-haritasi-24455018 (Erişim Tarihi: 06.09.2016) Twitter yönetimi, sitelerinde açıla-
cak parodi hesaplar için kullanıcılarını uyarmaktadır: “Kişisel bilgiler, kullanıcının hesap özne-
siyle ilişkisinin olmadığını belirten bir ifade içermelidir; örneğin, "parodi", "sahte", "hayran" veya
"yorum". Ayrıca bu, hedeflenen kitle tarafından anlaşılacak biçimde yansıtılmalıdır”
(https://support.twitter.com/articles/20171963?lang=tr (Erişim Tarihi: 07.09.2016)
16
Fuzûlî için açılan https://twitter.com/mecnunfuzuli sayfasını 86 kullanıcı, Nedîm için açılan
https://twitter.com/Sair_Nedim sayfasını 49 kullanıcı, Nef’î için açılan
https://twitter.com/SuarraNefi sayfasını 104 kullanıcı, Bâkî için açılan
https://twitter.com/Sair__Baki sayfasını 61 kullanıcı, Evliyâ Çelebi için açılan
https://twitter.com/seyahatyaallah sayfasını 2, https://twitter.com/ecseyahatname sayfasını
8, https://twitter.com/celebievliya sayfasını 60 kullanıcı, Dadaloğlu için açılan
https://twitter.com/Dadaloglu__ sayfasını 57 kullanıcı, Seyrânî için açılan
https://twitter.com/AsikSeyrani sayfasını 29 kullanıcı, Karacaoğlan için açılan
https://twitter.com/karacaofficial sayfasını 50 kullanıcı takip etmektedir (Erişim Tarihi:
06.09.2016 ).
17
Fuzûlî adına açılmış https://www.facebook.com/Fuzuli.sd/?fref=ts sayfasını 87.346 kullanıcı,
https://www.facebook.com/sairfuzuli/ sayfasını 76.606 kullanıcı,
https://www.facebook.com/fuzzulli/?ref=br_rs sayfasını 147 kullanıcı; Nedîm adına açılmış
185
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
rin şiirlerinin yanı sıra pek çok şairin şiirleri ve çeşitli özlü sözler paylaşıl-
maktadır. Takipçi rakamlarına baktığımızda Facebook kullanıcıları tarafın-
dan ilgi gördüğü anlaşılan bu siteler; içerik olarak Twitter’daki benzerlerin-
18
den farklı bir düzen sergilemektedir.
Twitter’da söz konusu şairler adına açılan parodi hesaplar incelendiğin-
de yazılan tweetlerin içerik açısından bir sınıflandırmaya tutulabileceği gö-
rülmektedir.
186
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
Görsel 26 Görsel 27
Görsel 28 Görsel 29
Sonuç
187
Sosyal Medyada “Caps”ler ve Parodi Hesaplarla Türk Edebiyatı:
188
Gökçehan A. Yılmaz - Berk Yılmaz
KAYNAKÇA
AKTULUM, Kubilay (2000). Metinlerarası İlişkiler, Ankara: Öteki Yayınevi.
ARIK, B. (2002). “Kemal Sunal, Levent Kırca Cem Yılmaz’ın Mizahına Teorik Bir
Bakış”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı:14, ss. 111-129.
AYTAÇ, Gürsel (2003). Genel Edebiyat Bilimi, İstanbul: Say Yayınları.
CEVİZCİ, Ahmet (2002). Paradigma Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Engin Yayıncılık.
DEVELLİOĞLU, Ferid (2006). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara:
Aydın Kitabevi Yayınları.
DUMLUPINAR, S. (2011) Tek Parti ve Mizah, Akademi Titiz Yayınları, İstanbul.
İNCİ, Serkan-KULLAR, Umut (2015). İnci Caps Kutsal Mizah Kırbacı, İstanbul:
Epsilon Yayınları.
İŞMAN, A. (2005). Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme, Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
KARAHİSAR, Tüba (2015), “Basılı Mizahtan Paylaşılan Mizaha Doğru Dönüşüm:
İnternette Mizah”, TOJDAC -The Turkish Online Jounal of Design, Art and
Communication,2015 Ocak, Sayı :5, ss. 76-90.
KARATAŞ, Turan (2001). Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Per-
şembe Kitapları.
MORREALL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak, Çev: Kubilay Aysevener ve Şe-
nay Soyer, İstanbul: İris Yayınları.
SAYIMER, İ. (2008). Sanal Ortamda Halkla İlişkiler, İstanbul: Beta Yayınları.
SELVİ, Kıymet (ed.) (2008). Öğretim İlke ve Yöntemleri, Eskişehir: T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayını No: 1854.
USTA, Çiğdem (2009). Mizah Dilinin Gizemi, Ankara: Akçağ Yayınları.
VARDAL, Zeynep Burcu (2015). “Nefret Söylemi ve Yeni Medya”, Maltepe Üniver-
sitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2015 Bahar, 2(1), ss.132-156.
VURAL Z.- BAT M. (2010). “Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya: Ege
Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma”, Yaşar Üniversitesi Dergi-
si, 20(5), ss.3348‐3382.
YAZICI, Nermin (2011). “Yazılı Türk Mizahının Gelişim Sürecinde Batılı Anlamda
İlk Mizah Dergisi: Cem”, Turkish Studies - International Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/3 Summer
2011, p. 1299-1313.
189
Özet
B
ilgisayar, internet ve akıllı telefonların hayatımızda ol-
madığı dönemlerde insanlar sevgisini, isyanını, hicvini
veya sloganını yine de başkalarının duyacağı şekilde bir
yerlere yazarlardı. Duvarlar, kamyon arkaları, araba camı, hatta
motorsiklet ve bisiklet üzerleri bu mecralardan bir kaçını oluş-
turmaktaydı. Bunların bazıları halen geçerliliklerini koruyor
olsalar da, internet ve akıllı telefonların hayatımıza girmesi ve
bunlara bağlı olarak uygulamaların geliştirilmesi, insanların
günlük hayat pratiklerinde, düşünme pratiklerinde ve düşün-
düklerini ifade etme yöntemlerinde büyük bir değişime neden
olmuştur. Bu değişimler her gün yeni bir uygulamanın geliştiri-
Araş. Gör. lip kullanıcıların hizmetine sunulabileceği kadar hızlı ilerle-
Gökhan mektedir. Mizahın geniş bir kitleye ulaşabilirliği açısından
somut mekandan, soyut mekana geçisinin ilk örnekleri ise
Demirel ∗ Twitter ve Facebook’ta görmekteyiz. Bunlara bağlı olarak geliş-
tirilen “Caps”, “Baattin”, “Çöp Adam (Gibi Olma)”, “Naapcan”
gibi akımlar da mizahın hızlı bir şekilde yayılması ve tüketilme-
sinde aracı görevi görmektedir. Bu uygulamalar ile üretilen
mizahi öğeler büyük bir kitle tarafından paylaşıldığından pek
çok kişi tarafından da taklit edilip yeniden üretilmektedir. Bu
çalışma, mizahin çeşitlerini, yöntemini ve geçirdiği değişimi
DUVAR’DAN Dİ- örneklerle açıklanmayı amaçlamaktadır.
JİTAL’E EVRİLEN Anahtar Kelimeler: Mizah, Hiciv, Caps, Sosyal Medya, Dijitali
MİZAH Mizah.
Abstract
B
efore the development of computer, internet and smart
phones, people were already writing their love, hate,
reaction, satire or slogans to announce people. It’s
HUMOR known that Walls, rear windows of cars, rear of trucks, even
motorbikes and bicycle were some announcement places.
EVOLVING
Although some of these placese are still in use, our daily life,
FROM THE WALL our way of thinking and explaining, entirely changed with
TO THE DIGITAL internet and smart phones. This changement had been very
sudden. In today’s world almost everyday a new application is
being improved and published. Placing humor from concrete
area to abstract area and sharing it to worldwide were first
seen on Twitter and Facebook. Since some new applications
such as “Caps” and “Stick Man” are improved acording to
Twitter and Facebook, these kind of new applications help
people to share and consume the humor very quickly. Humor-
ous items that produced by these applications is easy to share,
so that it is being reproduced and imitated by lots of people.
This study aims to explain the kind, way and change of humor
from walls to virtual reality.
Keywords: Humor, Satire, Caps, Social Media, Digital Humor
∗
Ege Üni.
gokhandemirel1905@
gmail.com.
Gökhan Demirel
Mizah ve Gülme
Yüzyıllardır insanlık kültürel kod ve değerlerle, siyasi politik ve dini kav-
ramlarla içiçedir. Bu kavram ve değerlerin her biri kendi içinde karşıtlığını
yaratmış ve ikili çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. İdeolojik, dini
veya kültürel bir olgunun olan, olmayan veya olması gereken şeklinde çatış-
masıyla başlayan komik atışmalar tiyatronun, gülmenin ve mizahın
varolmasını sağlamıştır. Dolayısıyla gülme sadece bir eylem değil, aynı za-
manda insan ilişkilerini geliştirerek güçlendiren bir iletişim biçimidir. Başka
bir ifadeyle, kültüre, zamana ve genellikle yöreye özgü olan komik sözcükler,
espiri ve diğer komik durumlar, sosyal hayatta paylaşılan bir iletişim biçimi-
dir. Bununla beraber, insanların hakkında espiri yaptığı konular genellikle bir
toplum ve grubun sosyal, kültürel ve manevi düzeninin merkezinde yer al-
maktadır (Kuipers 2016: 47). Mizah, eğlendiriyor olmasının yanında, insanın
başedemediği siyasi çıkmazlardan, kötü ruhsal durumlardan, kavgalardan
satirik bir dille, eğlenceli ve gülünç bir şekilde kaçınmasına da yardımcı ol-
maktadır. Çünkü mizahın temeli eleştirel bir dile sahip olmasıdır. Batı
kültüründe “humour” olarak geçen mizah, toplumsal işlevi ile
değerlendirilmekte, güldürürken sorgulamayı hattâ yıkıcılığı içermektedir.
Gelenekler, töreler, toplumsal sistem ve yönetimler, iktidarların yarattığı
adaletsizlikler mizahın konusu ve temel eleştiri nesnesini oluşturmaktadır
(www.birikimdergisi.com, 27.07.2016).
Mizahi olaylar ve durumların eğlenceli yönlerini görebilme becerisi
bireysel olduğu kadar aynı zamanda kültüreldir. Bu bağlamda gülünç bir
durum karşısında tüm insanların tepkileri de farklılık göstermektedir (Aydın
2005: 1). Dolayısıyla mizahi beceri, bir bireyin beslendiği toplumsal, kültürel
değerlerden, bireyin aldığı eğitimden ve karakterinden doğrudan
etkilenmektedir. Mizah günlük olaylara, dünyaya sıradan bir bakış açısı değil,
insan anlayışını, yaratıcılığını geliştiren bir bakış açısıdır. Olağan dışı, sıradışı
bakıldığında ortaya çıkar. Bunun için de zeka, birikim ve kültür gerekir
(www.yilmazulusoy.com.tr, 26.07.2016). Mizahın, birçok kaynakta güldürü,
komik, komedi gibi çeşitli kavramlarla yakın anlamda kullanıldığını belirten
Avcı da, mizahın kültürel değerine işaret ederek sözlü gelenekten günümüze
kadar gelen mizahın kültürel bir anlayışa ve birikime işaret ettiğini, halkın
yaşama karşı alaycı ve öfkeli tutumunu dile getirdiğini ifade etmiştir
(http://www.birikimdergisi.com, 27.07.2016).
Gülme ile mizah her ne kadar birbiri yerine ve birbiriyle ilişkili şekilde
kullanılıyor olsa da aralarında ince bir fark da vardır. Gülme, olağandışı ve
ani gelişen komik bir durum karşısında kişinin gerçekleştirdiği eylemdir.
Çoğunlukla bir iletişim aracı olarak da kullanılmakta ve kontrol
edilebilmektedir. “Gülme gündelik hayattaki anlık rahatlamaya yol açan
patlamalardır; küçücük bir neden, bastırılmış şiddet, bastırılmış cinsellik,
bastırılmış korku, hatta bastırılmış can sıkıntısı gibi çeşitli kaynaklardan
191
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah
gelen sıkıştırma, kendini gülme yoluyla dışarı vurur.” (Arık 2002: 118). Ancak
mizah, gülmeden farklı olarak uyarıcı bir eylemdir, bir durum karşısında
tepki sergilemektir. Etkisi daha uzun vadeli olabileceği gibi eğitici ve öğretici
de olabilmektedir.“Mizah güldürene ve gülene dönmüyor, yani üstünlük ve
tek yönlülük söz konusu, dolayısıyla da bilincin kendini sorguya çekmesi,
deşmesi dışardan bakması diye bir şey yok(…). Sorgu ve tedirginlik değil,
saygı ve rahatlama, kendinden memnun olma ağır basıyor.” (Aktaran: Arık
2002: 115).
Ancak mizahta da gülme eylemi gerçekleştiğinden, ister mizah ister
gülme olsun her ikisi de olağandışı bir durum karşısında kişinin verdiği
bireysel veya toplumsal bir tepkinin sonucunda gerçekleşmektedir. Mizahın
önemine vurgu yapan Özdemir, yüzü gülenlerin gönülleri gibi, akıllarının da
gülümseyeceğini belirtmiştir (2010: 40). Bunun yanında, gülme ve mizaha
kuramsal çerçevede bakan Şahin’e göre ise, gülme eyleminde kişi kendini
diğer insanlarla kıyaslama yoluna gitmektedir. Kişi, güldüğü duruma kendisi
düşmediği için kendini bu yolla diğerlerinden üstün görerek, daha güçlü ve
şanslı sayar, buna üstünlük kuramı denmektedir. Kuramın kökeni Aristo ve
Eflatun’a dayansa da, yaygın kullanımını Hobbes’a borçludur (2014: 242). Bu
kuram çerçevesinden bakıldığında, gülme eyleminde bulunan kişinin,
kendini daha akıllı hissettiğini söylemek mümkündür. Çünkü kendisi aynı
duruma düşmemiştir. Kişinin bir kusuru ya da hatası olsa dahi, güldüğü
kişinin durumuna kendini düşürmediği için, hata ve kusurunu saklayabildiği
için daha akıllıdır. Bununla beraber kişi, benzer bir duruma düşmemek için
daha temkinli olmayı da öğrenmiş olur. Bundan dolayı da eleştirmenler
üstünlük duygusunu ikiyüzlülük olarak görürler (Arık 2002: 115).
Üstünlük kuramının yanında, rahatlama ve uyuşmazlık kuramları, mizah
ve gülme konusundaki üç klasik yaklaşımdan diğer ikisini oluşturmaktadır
(Kuipers 2016: 48). Uyuşmazlık kuramının temelinde, alışılmış mantık
çerçevesine uymayan iki değerin beklenmedik bir şey yapması yatar.
Şaşırma bu kuramın temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda ilgili kurama
göre, kişilerin mantık dışı veya beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında,
kendilerinin ya da düşüncelerinin arasındaki uyumsuzluk komik durumlara
neden olmaktadır (Fırlar vd. 2010: 166). Sirk, televizyon şovları veya
gösterilerde hayvanların, bisiklet sürmesi, verilen komutlara göre hareket
etmesi, komiklikler yapması buna örnek gösterilebilir. Çünkü komiklik,
bisiklete binme gibi eylemler insana özgü eylemler olarak görülürler ve diğer
varlıklarla ilişkilendirildiğinde, uyumsuzluk boyutundan dolayı daha
komikmiş gibi bir algı oluşur, bunun sonucunda da gülme eylemi gerçekleşir.
Gülme, mizah ve rahatlama kuramının öncüleri Freud ile Spencer’dır.
Freud'a göre espriler masum değillerdir. Espsiriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri
kıtabında sıkça bahsettiği üzere, espiri masum olmadığında hizmet edeceği
iki amaç vardır. Bunlar ya hiciv ve savunma amacına hizmet eden
192
Gökhan Demirel
193
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah
Dijital Mizah
Günümüzde ise internet sitelerinde, sosyal medyada mizah farklı
şekillerde yapılmaya devam etmektedir. Örneğin İncicaps, Facebook ve
Twitter hesaplarında yaptığı caps’lerle, Ekşisözlük’te yapılan tanımlamalarla,
Zaytung, komik haberlerle mizah yaparken birçok kişi de sosyal
medyalarından bu capsleri paylaşarak dolaşıma sokmaktadır (Karahisar 2015:
86). Her yeni kişi, varolan öğelerle oynayarak mizaha katkı sağlamaktadır.
Kullar ve İnci’ye göre Caps, saf anlama becerisinin mizahi yöntemidir ve
Caps yapan kişiler arasında çok sayıda kültürel farklılık bulunması, mizaha
farklı yönlerden bakılabilmesini sağlamıştır. Aksi bir durumda mizahın daha
az renkli bir hal alacağını ifade etmişlerdir (2015: 16-19).
İnternet ortamında yapılan yeni dönem mizahın en belirgin özelliği, ola-
bildiğince açık, sade ve güncel olmasıdır. Haber programlarında yer alan
trajikomik bir olay, siyasi liderlerin gafları, ülke gündemini meşgul eden bir
olay veya siyasi krizler bile dijital mizahın konusu olabilmektedir. Dijital çağ-
da haberleşme ve olayların geçerlilikleri de hızlı tüketildiği için, mizah da
aynı şekilde hızlı bayatlamaktadır. Dijital mizahın güncelliğini koruyan da bu
hızlı tüketimdir. Çünkü her yeni haber ve durum yeni bir akımın doğmasına
neden olmaktadır. “Caps” hala güncelliğini koruyor olsa da, onun yanı sıra
194
Gökhan Demirel
“Baattin” karakterinin çıkmış olması, Baattinden sonra “Çöp adam (Gibi ol)”
kolajının popüler olması, bugünün en güncel kolajın ise “Naapcan” kolajının
olması, hızlı üretim ve tüketime örnek teşkil etmektedir. Dijital ortam birey-
leri daha cesur davranmaya teşvik etmektedir. Fiziksel ortamdan kopan
birey, toplumsal norm ve sınırlardan da bir nevi sıyrıldığı için, ürettiği mizah
da ona göre şekillenmektedir. Dolayısıyla yapılan Capsler, çizilen
karikatürler daha cesur ve cinsel öğeler barındıran, daha açık ifadeler içeren
mesajlardan oluşmaktadır. Çünkü bireyin caps yaparken keyfi davranması,
caps felsefesinin temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden de çoğu Caps
çalışması uydurmadır. Zira mutluluk, bir nevi bilincin insana dayattığı
ağırlıkları görmezden gelebilme lüksüne sahip olabilmektir (Kullar vd. 2015:
11). Dolayısıyla insanlar, sözkonusu mizah olunca gerçek hayatta
olamayacakları kadar, dijital ortamda cesur ve özgür espiriler
yapmaktadırlar.
Bu bağlamda “İnci Caps” internet sitesi, Caps ve akımlarının oluşmasında
öncü görevi görmüştür. Dijital olarak mizahı üretip yayan üyeler ile sitede
paylaşılan Capsleri kendi kişisel medya hesaplarından paylaşan diğer
kullanıcılar “akım” oluşmasında etkili olmaktadır. Görseller günümüz Caps
akımı ve sonrasında ortaya çıkan akımların örneğini teşkil etmektedir.
Caps’te kırmızı şerit sabit yazı ve fotoğraflar değişirken, Baattin’de
baloncuğun içeriği değişmektedir. Çöp adam’da hem yazı değişmekte hem
de Çöp adama saç ve üçgen eklenerek cinsiyet değiştirilmektedir. Napcan
akımında ise 4’lü kolaj haricinde her şey değişmektedir.
1
www.sabah.com.tr, 11.08.2016.
2
www.yazete.com, 05.09.2016.
195
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah
3
www. onedio.com,05.09.2016.
4
www.boylesiyok.com, 11.08.2016.
5
www. turkcaps.com,05.09.2016.
196
Gökhan Demirel
Görsel-6: Baattin 6
Mizahi bir dergide çizer olan Uğur Görsoy tarafından yaratılan Baattin
karakterinin duruşu/kıyafetleri aksesuarları ve diyalog baloncuğu sabit
olmakla birlikte baloncuğun içindeki yazılar her yeni kullanıcı tarafından
sürekli değişime uğramaktadır. İnsanlar baloncuğun içine tamamen keyfi bir
şekilde istedikleri yazıyı yazıp paylaşıma sokmaktadırlar. Paylaşımı beğenip,
değiştirmeden paylaşanlar olduğu gibi, baloncuğun içini kendine göre
değiştiren kullanıcılar da vardır. Dolayısıyla sürekli yeni Baattin diyalogları
internette dolaşıma sokulmaktadır. Baattin karakterinin insanlar üstündeki
güçlü etkisini Baattin’e has bir dil olan “pıçak, pıçaklamak” gibi kelimelerin
gerçek hayatta da kullanılmasından anlamak mümkündür.
6
www. turkcaps.com,05.09.2016.
7
http://karsigazete.com, 11.08.2016.
8
www.listelist.com,08.09.2016.
197
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah
Bir diğer mizah öğesi olan “Çöp Adam” internet kullanıcıları tarafından
en çok paylaşılan öğeler arasında yerini almıştır. “Çöp Adam, Gibi Olma, Gibi
Ol” şeklinde farklı isimlendirilen bu öğede daha çok kinayeli bir şekilde
tavsiye verme yer almaktadır. Çöp adamın ağız ve yüzünün çizildiği
örnekleri olduğu gibi, saçlı, aksesuarlı tiplemeleri de mevcuttur. Amaca göre
hazırlanan Çöp adam’ın sağına veya soluna kısa cümleler şeklinde uyarılar
sıralandıktan sonra bu “X” kişisi, X gibi olma ya da X kişisinin yaptığı iyi
şeylerden bahsedilerek X gibi ol şeklinde yapılmaktadır.
Bir diğer popüler caps öğesi ise “Naapcan, sokağa mı atcan” şeklinde
yapılan dörtlü kolaj örneğidir.
9
http://ofpof.com, 10.09.2016.
10
https://onedio.com, 10.09.2016.
11
https://onedio.com, 10.09.2016.
198
Gökhan Demirel
Görsel-12: Naapcan 12
Sonuç
Sanal mizahta kültürel öğelere sıkça yer verilmektedir. Atletli adamın
aile babası ile ilişkilendirilmesi, Türkiye’de tüplü televizyon konusunun dizi
(Trt dizisi, Leyla ile Mecnun) ve filmlere konu olması, muhabbet kuşlarına
küfürlü konuşmanın öğretilmeye çalışılması, sevgili bulunca arkadaşların
ihmal edilmesi, eğitim sisteminde öğrencilerin sınav notu üzerinden bir
yarış içinde olması, yemek kültürü, insan ilişkileri, tüm bunlar capslere konu
olan yerel kültürel değerlere birer örnektir. İnternet paylaşımlarının çok
beğenilmesiyle kişinin sosyal medya fenomeni olması, mizah yapan kişilerin
‘mizahşör’ gibi yeni tanımlamalarla kendilerini ifade etmeleri, internet
çağının kültüre ve dile olan etkisine işarettir. Bununla birlikte “troll kafa,
Fırat, karikatür, ünlü bilimadamlarının sözlerinin manipüle edilmesi vb.” gibi
çeşitli capsler de yine dijital mizahın örnekleri arasında yer almaktadır.
Yapılan her yeni uygulama, yazılım veya program kendi fenomenlerini,
kahramanlarını yaratmaktadır. Kişi dijital ortamda popüler olunca gerçek
hayatta da popülerliğini avantaja çevirebilmektedir. Kafe, bar ve eğlence
mekanlarında bu kişiler adına geceler ve partilerin düzenlenmesi ve
12
http://ofpof.com,10.09.2016.
199
Duvar’dan Dijitale Evrilen Mizah
insanların para vererek bu kişileri dinlemeye gitmesi, dijital hayat ile gerçek
hayattın birbirine geçisine örnek teşkil etmektedir.
Özetle dijital çağda mizah ve popülerlik hergeçen gün değişiyor ve
gelişiyor olsa da, her yeni dönem yeni bir popülerlik alanı kazandırmaktadır.
Teknolojinin bankalardan, alışverişe, hastanelerden, iş dünyasına,
bürokrasiden eğitime kadar hayatın her alanına nüfus ettiği
düşünüldüğünde, mizahın da bu değişime ayak uydurmuş olması
normallikten ziyade, zorunluluk olarak anlaşılacaktır. Zira politik ortamdan,
dinden ve kültürden, hatta coğrafi şartlardan etkilenen mizahın dijital
çağdan kaynaklı evrilmesi kaçınılmazdır. Bunun yanında insanların bilgiye
ulaşmanın kolaylaşması, iletişimin sınırsızlığı, günümüz kuşağının internet
ile birlikte büyüyor olması hayatın dijitalleşmesinde büyük önem arz
etmiştir.
KAYNAKÇA
ARIK, M. Bilal (2002). Kemal Sunal, Levent Kırca Cem Yılmaz’ın Mizahına
Teorik Bir Bakış, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 14, ss.
111-129.
AYDIN, Ayfer (2005). Hemşirelik ve Mizah, Cumhuriyet Üniversitesi
Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, Cilt 9, Sayı 1, ss. 1-5.
BAŞER, Doğa (2014). Mehmet Kırlıoğlu, Aliye M. Aktaş, Ergenlikte kendini
ifade etme biçimi olarak Duvar Yazıları : Sosyal Hizmet Perspektifinden Nitel
Bir Çalışma. Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sos-
yal Hizmet Bölümü Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, ss. 7-20.
CEMİLOĞLU, Mustafa (2002). Kamyon Yazıları ve Geleneksel Kültürümüz,
Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, ss. 69-82.
FIRLAR, F.B – ÇELİK, M. (2010). Gazete Reklamlarında Mizah: Türk Mizah
Reklamlarına İlişkin Tarihsel Bir Analiz, Uluslararası Sosyal Araştırmalar
Dergisi Cilt 3, Sayı 12, ss. 164-177.
FREUD, Sigmund (1998). Espriler ve Bilinçdışı İle İlişkileri, Çev. Emre Kapkın,
İstanbul: Payel Yayınevi.
KARAHİSAR, Tuba (2015). Basılı mizahtan Paylaşılan Mizaha Doğru Dönüşüm:
İnternette Mizah, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communi-
cation, Volume 5, Issue 1, ss. 76-90.
KUIPERS, Giselinde (2016). Mizahın Sosyolojisi, Çev. Nilgün Dungan, Medya
ve Mizah, Ed: Huriye Kuruoğlu- Mikail Boz, Nobel Yayınları, ss. 47-78.
KULLAR, Umut – İNCİ, Serkan(2015). İnci Caps Kutsal Mizah Kırbacı, Epsilon
yayınları, İstanbul.
ÖZDEMİR, Nebi (2010). Mizah, Eleştirel Düşünce ve Bilgelik: Nasreddin
Hoca, Milli Folklor Dergisi, Yıl 22, Sayı 87, ss. 27-40.
ŞAHİN, H. İbrahim. Gelenek, Gülme ve Şaka, Milli Folklor Dergisi, Yıl 26, Sayı
101, 2014, ss. 237-251.
200
Gökhan Demirel
İnternet Kaynakları
AVCI, Artun (2003). Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece,
Birikim Dergisi, Sayı 166, ss. 80-96,
http://www.birikimdergisi.com/birikim/2354/166, Erişim Tarihi:
26.07.2016.
ULUSOY, Yılmaz (2010). Mizahla Yaşamak Sağlıktır,
http://www.yilmazulusoy.com/tr/makaleler/mizahla-yasamak-sagliktir,
Erişim Tarihi: 26.07.2016.
Duvarlar iki bin yıldır pek değişmedi (2013).
http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/iki-bin-yillik-duvar-yazilari-
ziyarete-aciliyor-368622, Erişim Tarihi: 01.08.2016.
http://www.boylesiyok.com/en-komik-baattin-marley-sozleri-
karikaturleri/3/, Erişim Tarihi: 11.08.2016.
http://www.sabah.com.tr/galeri/yasam/gulme-garantili-capsler-
1434536415, Erişim Tarihi: 11.08.2016.
http://karsigazete.com/yeni-sosyal-medya-akimi-cop-adam-
resimleri,2711.html, Erişim Tarihi: 11.08.2016.
http://ofpof.com/caps/yeni-akim-napcan-capslerinin-en-komikleri/3,
Erişim Tarihi: 11.08.2016.
http://www.yazete.com/foto-galeri/gulduren-spor-
capsleri/19372/sayfa-16/ , Erişim Tarihi:05.09.2016
http://turkcaps.com/baattin/baattin-in-farkindaligina-hayran-
kalacaksiniz-dddd/, Erişim Tarihi: 05.09.2016.
http://listelist.com/cop-adam-sosyal-medya/, Erişim Tarihi :08.09.2016.
https://onedio.com/haber/mizahsorlerin-son-akimi-napcan-kalibiyla-
yapilmis-en-komik-capsler-723937, Erişim Tarihi: 10.09.2016.
201
Özet
M
izah toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkan, içerisinde
psikolojik ve kültürel özellikler barındıran bir temel
eleştiri nesnesidir. En önemli özelliği eleştirel olması
ve insanların olayları sorgulamasını sağlamasıdır. Aynı zaman-
da mizah bir yandan iktidarları, statükoyu sorgulamayı sağlar-
ken diğer yandan toplumsal bir baskı aracı olarak da kullanıl-
Araş. Gör. Gül maktadır. Özellikle Türk toplumunda ve sanal dünyada alaycı
Dilek Türk * ve sarkastik bir özellik gösteren mizah ile internet kullanıcıları
sanal dünyanın ve sosyal medyanın kuralları dahilinde bir
pastörizasyon sürecine sokularak çoğunluğa uygun olarak
biçimlendirilmektedir. Çalışmada “Üstünlük (kötüleme) kura-
SANAL DÜNYA- mı” bağlamında sosyal medyada yapılan paylaşımlar üzerinden
DA TOPLUMSAL “Ozan Tufan’ın Avrupa Liginde saçını düzeltmesi”, “Kadir
Mısırlıoğlu’nun Shakespare ile ilgili açıklamaları”, “Türk Kızları
BASKI ARACI ile ilgili paylaşımlar” , “Bağcılar ve Adana gibi yerleşim yerlerin-
OLARAK MİZAH de yaşayanlarla ile ilgili paylaşımlar” incelenerek negatif miza-
hın toplumsal baskı aracı olarak kullanımı değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Üstünlük teorisi, negatif mizah, toplumsal
baskı, denetim aracı
HUMOR AS
Abstract
TOOL OF SOCIAL
H
PRESSURE ON umor is a basic criticizing agent as a social phenome-
non, consisting of psychological and cultural charac-
THE VISUAL teristics. The most outstanding characteristic of hu-
WORLD mor is that it is critical as well as it makes questioning the
status quo easier for people. On the other hand, humor is used
as an agent for social pressure. Especially in Turkish society
and in virtual environments, users are worked into a pasteuri-
zation process through virtual world and social media rules to
become shaped in accordance with majority. In this study a
sample of certain specific cases will be analyzed through “Su-
premacy (Denigration) Theory” such as “Ozan Tufan’s fixing
his hair in European League”, “Kadir Mısırlıoğlu’s statements
about Shakespeare”, “Sharings about Turkish girls”, “Sharings
about people who live in neighborhoods and provinces such as
Bağcılar and Adana”.
*
Marmara Üni.
gul.turk@
marmara.edu.tr.
Gül Dilek Türk
1. Giriş
Mizah gündelik yaşamda kişilerarası ilişkilerde kullanıldığı kadar toplum-
sal ilişkilerde de bir eğitme, pastörizasyon aracı olarak ortaya çıkan sosyolo-
jik, psikolojik ve kültürel unsurlarla bezenmiş toplumsal bir olgu olarak orta-
ya çıkan temel eleştiri nesnesidir. Mizah kültürel ve sosyolojik özellikler
barındırdığından toplumsal bir olgu olup her toplumun mizahının kendine
has olmasını sağlamaktadır. Mizahın güldürürken sorgulatma özelliği saye-
sinde halkın iktidarları ve statükoyu sorgulamayı sağlamaktadır. Aynı za-
manda da tüm topluma ayılması ve sarkastik özellik taşıması nedeni ile de
toplumun tek tek içindeki birey unsurları mizah aracılığıyla alay ve küçük
düşürme tehdidi ile terbiye etmesi ve pastörizasyon sürecine sokasını sağla-
yan toplumsal bir baskı aracı olarak da kullanılmaktadır. Özellikle Türk top-
lumunda ve sanal dünyada alaycı ve sarkastik bir özellik gösteren mizah
sanal dünyanın ve sosyal medyanın kuralları dâhilinde ile internet kullanıcı-
ları çoğunluğa uygun olarak biçimlendirilmektedir.
2. Mizah kavramı
Mizah içinde alay, kinaye, hiciv barındıran çoğu zaman uyumsuzluklar
üzerine kurulan, insanları gülerek rahatlatan ama aynı zamanda onları kalıp-
laşmış yargılara uygun hale getirecek pastörizasyon sürecine sokan kültürel,
psikolojik ve toplumsal bir olgudur. Ana Britannica’da (1993) mizah, gerçeğin
gülünç alışılmamış özelliklerini vurgulayan düşünme biçimi, olayların gü-
lünç, alışılmadık ve çelişkili yönlerini yansıtarak insanı düşündürme eğlen-
dirme ve güldürme sanatına verilen isimdir. Mizah gülünç ya da saçma bi-
çimde uyuşmazlığın keşfedilmesi, anlaşılması ya da ifade edilesini sağlayan
ustinsel yetidir. Freud’a göre Mizah; birbiriyle alakasız söz, görüntü, düşün-
ce vs.nin bir araya getirilmesi sonucu oluşmaktadır. Ona göre insan bir kere
güldü mü oto kontrolü ve iç sansür ortadan kalkmakta ve sorgulamaya ve
yasak düşüncelere dalmaya başlamaktadır (Richetti 1993). MGraw ve
Warner’a göre mizah bireyler ya da grupların daha az tehditkâr ve sosyal
açıdan daha çekici olmasını sağlamaktadır (2014: 114). Gautier’e göre mizah
saçmanın mantığıdır. Saçma olan davranış onu yapan kişinin şartlarında
mantıklıyken o şartlarda olmayan için saçmadır (Bergson 2015: 93; Nesin
2001: 29). Berger mizahı bir muamma olarak görmektedir (1987: 10). Mizahın
çözümlenmesi “bir kurbağanın açımlanmasına benzer. Çok az kişinin
umrundadır, oysa kurbağa bu nedenle ölür.” (Berger 1976: 113). Mizah yaratıcı
çözümleyici algısal ve dilseldir (Güler ve Güler 2010: 42). Mizah iletişimsel
bir eylemdir ve yapan ile muhatap olanın eşkatılımını gerektirmektedir. Mi-
zah 4 aşamada gerçekleşmektedir (Beeman 2000 ve Ahlberg 1982’den akt.
Güler ve Güler 2010: 157):
• Kurma (orijinal gereç kapsamının ve ilk çerçevenin sunulmasıdır)
• Paradoks (diğer çerçevenin kurulmasıdır)
203
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
204
Gül Dilek Türk
4. Negatif Mizah
Mizah negatif ve pozitif mizah olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Pozitif mi-
zah, mutluluk ve neşe veren daha çok rahatlama teorisi olarak tanımlanan,
bireylerin mizah yolu ile gülerek fizyolojik ve psikolojik olarak rahatlatan ve
tedavi eden mizah türüdür. Negatif mizah ise içerisinde alay kinaye, hiciv
barındıran zaman zaman saldırganlaşan ya da savuna psikolojisine sokan
mizah türüdür. Raskin, mizahın düşmanlıktan doğduğunu söylemektedir.
Ona göre “eğer mizah olmasaydı gülme de olmazdı. Nükte ve mizahta var
olan tipler, bu düşmanlık kökeninin muhafaza edilen kanıtıdır.” (1985: 11).
Rapp ‘de Raskin gibi mizahı şiddet ve nefretten doğduğunu söylemektedir
(1akt. Eker 2014: 65). Hasanoğlu (2015), mizahı bir hayata karşı duruş biçimi
olarak değerlendirir. Mizahın gücünü egonun tehlikeye girmesi anında gös-
205
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
terdiğini söylemektedir. Ona göre mizah acıya karşı bir savunmadır ve mut-
luluk varsa mizah yoktur.
Negatif mizah içinde barındırdığı alay ve küçümseme nedeni ile kendisi-
ne konu olan kişi ya da gruplarda dışlanma ve utanma hissi oluşturduğundan
bireylerde bu duruma düşmemek adına kendilerine dayatılan kural ve norm-
lara uyma zorunluluğu getirmekte bir nevi onları pastörizasyon sürecine
sokarak biçimlendirmekte ve topluma uyumlu hale getirmektedir.
206
Gül Dilek Türk
kültüre yani toplumsal belleğe bağlı olarak gelişmektedir (Nesin 2001: 32).
Bergson’a göre mizah insana özgü, insanla ilgilidir. Dolayısıyla mizahın ko-
nusunu insanla ilgili şeyler yani toplumsal hayatta yer alan unsurlar oluş-
turmaktadır. “Mizah ortaya çıkmak için topluma ihtiyaç duyar.” (Usta 2009:
42). Mizah içinde varlık bulduğu topluma dair kuralları, ahlaki ve kültürel
özellikleri, insanlar, gruplar arası ilişkileri, zaaf ve kusurları, çarpıklıkları
yansıtmaktadır. Toplumsal ve kültürel unsurlardan beslenen mizah kültürün
devamlılığını sağlamaktadır (Eker 2014: 83-90). Mizah kültürel ve toplumsal
belleğin bir ürünüdür. O yüzden her toplumun mizahı kendine hastır ve
diğer toplumlar tarafından anlaşılması zordur. Örneğin leyla ile mecnun TV
dizisinde yer alan espri ve mizah konularını sadece Türkiye’de yaşayanların
anlaması gibi. Mizahın; toplumsal bağlılık oluşturma, bireyleri kontrol etme-
eğitme ve yıkıcılık olmak üzere üç toplumsal işlevi bulunmaktadır. Mizah
içerikli mesajlar insanların günlük yaşamı içerisinde sıklıkla tekrar edilmek-
tedir. Böylece bireyler topluluğa yayılan bu mesajlar vasıtası ile toplumla
bütünleşmekte ve ona uygun olarak biçimlenmekte, bireylerde topluma
bağlılık ve ait olma hissi oluşturmaktadır. Bireyleri eğitme işlevi ile mizah,
toplumsal kurallara aykırı hareket eden, hatalı davranan bireylere gülme
yolu ile üzerinde toplumsal baskı kurarak onu terbiye etmekte ve topluma
uyumlu hale getirmektedir. Mizah saldırı ve savunma üzerine oturmuştur.
Mizah bireyler ve gruplar üzerinde yönlendirici etkiye sahiptir. Toplumdaki
ya da bireylerdeki çarpıklıklar mizah aracılığı ile yansıtılmaktadır (Öngören
1998: 22). Bergson’a göre mizahın ıslah eden bir yapısı bulunmaktadır. Komik
olanın şey bireye ait bir kusurdu. Dolayısı ile mizaha konu olan birey kusur-
ludur ve mizah toplumu kusurlu bireye güldürerek onu cezalandırıp toplu-
ma uyumlu hale getiren bir ıslah aracıdır (2015: 21). Mizahın yıkıcılık işlevi ise
zayıf olan halkın mizahı kullanarak onu ezen iktidara karşı koymasını ifade
etmektedir. Halkın karşısında komik ve aciz hale düşen iktidar itibarını ve
gücünü kaybetmektedir. Halk ezen karşısında gücünü kazanarak başkaldırır
(Oral 1998: 181; Tural 1993: 118). Mizah bu işlevi nedeni ile daima iktidarlar
tarafından sansüre uğramıştır.
207
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
8. Amaç ve Yöntem
Mizah toplumsal ilişkiler ağı içerisinde bir temel eleştiri nesnesi olarak
ortaya çıkan. Toplumsal bir baskı aracıdır. Özellikle sanal dünyada sarkastik
bir özellik gösteren mizah ile internet kullanıcıları sadece sanal dünya da
değil gerçek yaşamında da bir değişim ve dönüşüm, bir pastörizasyon süre-
cine sokularak çoğunluğa uygun olarak biçimlendirilmektedir. Çalışmada
“Üstünlük (kötüleme) kuramı” bağlamında sosyal medyada yapılan paylaşım-
lar üzerinden negatif mizahın toplumsal baskı aracı olarak kullanımı Van
Dijk’ı eleştirel söylem analizi bağlamında değerlendirilecektir.
Van Dijk’in eleştirel söylem analizine göre eleştirel söylem çözümlemesi
toplumsal sorunlara odaklanarak, söylem kültürünü, toplumu, güç ilişkileri-
ni, toplumsal eylemi ve ideolojileri söylemsel düzeyde inşa etmektedir. Me-
tinde seçilen kelimeler, gramer (etken ya da edilgen yüklem kullanımı), cüm-
le yapısı, sözcük yapıları, tercihleri, sesleri, yan anlam ve düz anlamları her
açıdan analiz etmektedir (1998: 13-85). Metnin ardında yer alan sebep-sonuç
ilişkilerini en önemli konudan en önemsizine kadar tüm detayları ile incele-
mektedir. Metnin temelde ne anlattığına, metnin ses, sözcük, cümle yapısı
duygulara hitap ediyor mu” gibi sorulara cevap arayarak ve anlamlarını ele
alarak nasıl çerçevelendiği ve kitleye nasıl aktarıldığı üzerinde durmaktadır
(1998: 84-88). Bu bağlamda çalışmada mizahın bir toplumsal baskı aracı ol-
duğunu göstermek amacıyla “Ozan Tufan’ın Avrupa Liginde saçını düzelt-
mesi”, “Kadir Mısırlıoğlu’nun Shakespare ile ilgili açıklamaları”, “Türk Kızları
ile ilgili paylaşımlar” , “Bağcılar ve Adana gibi yerleşim yerlerinde yaşayanlar-
la ile ilgili paylaşımlar” incelenmiştir.
9. Uygulama ve Bulgular
Mizah sarkastik bir özellik taşıdığından negatif türü kullanılarak toplum-
sal denetim oluşturulmakta, toplum üyeleri onlar için belirlenen kalıplara
uygun davranmadığında gülünç duruma düşürülerek cezalandırılmaktadır.
208
Gül Dilek Türk
209
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
Türk Kızları ile ilgili paylaşımlar genellikle onları aşağılayan, sarkastik bir
dilin kullanıldığı negatif mizahtır. Türk kızlarının sadece giyim tarzını değil
hal ve hareketlerini de Kezban etiketi ile mizah konusu yaparak üstünlük
teorisi bağlamında ataerkil toplumun dayatmalarına bağlı olarak kızların
biçimlenmesi amaçlanmaktadır. UGG botlardan, eyeliner kullanımına, kaş
şekline ve bıyığa hatta vücut şekline kadar mizah malzemesi edinilen kızlar
da utandırılmaktan korkma, dışlanmaktan kaçınma adına kendilerine sunu-
lan biçim uygun hale gelmeye çalışmaktadır.
210
Gül Dilek Türk
konu olanlardan üstün görerek onlarla alay edip gülmesi yolu ile
işlemektedir. Aşağıdaki capslerde de mizaha konu edilen kişilrin davranışları
toplumun geneline ve kurallarına aykırı olduğu ve kültürel şizofreni ürünü
olduğu için alay malzemesi haline getirilmiştir.
Bağcılar, Esenyurt gibi ilçeler ile Samsun ve Adana gibi illerde meydana
gelen uyumsuz hatta saçma kabul edilecek olaylar da mizaha konu edilmek-
tedir. Özellikle Bağcılar ve Esenyurt’taki gençlerin hal ve hareketleri, giyim-
leri nedeni ile zalım ya da keko olarak etiketlendiği görülmektedir. Bazı
facebook sayfalarında özellikle onları afişe eden albümlerle sayfa takipçileri-
ne eğlence malzemesi olarak sunulduğu ve sunulan kişilerde onlar gibi ol-
madıkları için kendilerini onlardan üstün hissedip onlarla alay ettikleri gö-
rülmektedir (Bknz. https://www.facebook.com/CezmiKalorifer6/pho-
tos/?tab=album&album_id=878406525527394).
211
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
10. Sonuç
Mizah toplumsal bir baskı aracı olarak bireyleri toplum kural ve normla-
rının devamlılığı adına denetim altına aldığı örneklerde görülmektedir. Mi-
zahı yapan ve mizaha muhatap olan kişi ya da gruplar mizaha konu ettikleri
kişi ya da grupları tercihleri, davranışları, giyimleri vs. ile alay konusu ederek
küçük düşürüp utandırma yoluyla cezalandırmaktadır. Bu duruma düşmek
istemeyen kişiler ya da gruplar da kendilerine dayatılan, uygun görülen tu-
tum ve davranışlara uygun davranmak zorunda hissetmektedir. Bu bir yan-
dan mizaha konu olmamak adına kişilerde dışlanma ve utandırılma korkusu
nedeni ile suskunluk sarmalı oluştururken bir yandan da saçma ve uyumsuz
olanları insanlara göstererek eleştirel düşünmeyi ve sorgulatmayı da öğret-
mektedir. Örneğin İnciSözlük üyelerinin TC ibaresi ile ilgili yaptıkları
trolleme ile birlikte 1,6 milyon kişinin facebookta isimlerinin başlarına TC
ibaresi getirmiştir. Ayrıca pek çok kez ünlülerin sahte ölüm haberleri payla-
şılmış yüzlerce binlerce kullanıcı doğruluğunu paylaşmadan haberleri pay-
laşmış üzüntülerini dile getirmişlerdir. Mizah ve trolleme yolu ile karşılaştık-
ları hiçbir bilgiyi sorgulamadan inanan insanların komik hatta rezil duruma
düşürülüp alay malzemesi yapılmaları sonucu kullanıcılar sorgulamaya ve
212
Gül Dilek Türk
KAYNAKÇA
------ (1993) Anabritannica Cilt 6. İstanbul: Ana Yayıncılık.
------ (12.06.2016), “Ozan Tufan'ın golden önceki hareketi çileden çıkardı” 15.06.2016
tarihinde http://www.haberturk.com/spor/2016-avrupa-
sampiyonasi/haber/1252860-ozan-tufanin-golden-onceki-hareketi-cileden-cikardi
sitesinden edinilmiştir.
------ (15.06.2016), “Ozan Tufan'ın 'tiki' varmış!” 15.06.2016 tarihinde
http://www.haberturk.com/spor/2016-avrupa-sampiyonasi/haber/1253930-
ozan-tufanin-tiki-varmissitesinden edinilmiştir.
------ (2016). “Zalımlar Collection 3” 15.06.2016 tarihinde
https://www.facebook.com/CezmiKalorifer6/photos/?tab=album&album_id=8784
06525527394
ANTHONY, Audrieth L. (12.08.2006). “The art of using humor in public speaing”
http://www.squaresail.com/auh.html
AVCI, Artun (Şubat 2003). “Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece”,
Birikim Dergisi 166.
BAUDELAIRE, C (1997). Gülmenin Özü, İstanbul: İris Yayınları.
BAYRAKTAR, Levent - TEK, Zeynep (2015). Bergson’dan Mustafa Şekip’e Gülme,
Ankara: Aktif Düşünce Yayınları.
BERGER, Artur Asa (1976). Anatomy of Joke, ournal of Communication
---------------- (1987). “Humor: An Introduction”, American Behavioral Scientist,
30, 6-15
BERGSON, Henri (2015). Gülme Komiğin Üstüne Deneme, 4. Baskı, İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
BILIG, Michael (2005). Laughter and Ridicule: Towards a Social Crituque of Humor,
London: Sage.
EKER, Gülin Öğüt (2003). “Fıkralar”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihî, C. III, Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
----------- (2014). İnsan Kültür Mizah Eğlence Endüstrisinde Tüketim Nesnesi
Olarak Mizah, 2. Baskı, Ankara: Grafiker Yayınları.
ERGÜN TAKAN, Duygu ve Müjgan Yağmur İÇELLİ (2016). “Dijital Mizah”, Medya ve
Mizah, Huriye Kuruoğlu ve Mikail Boz (ed), Ankara: Nobel.
ESCARPIT, Robert (2016). Mizah, Ankara: İmge Kitabevi.
FALVIER, JM (1990). The Lessons of Laughter, World Health Forum 11(4): 412-5.
GÜLER, Çağatay - GÜLER; Bilge Ufuk (2010). Mizah, Gülme ve Gülme Bilimi, Ankara:
Yazıt Yayınları.
213
Sanal Dünyada Toplumsal Baskı Aracı Olarak Mizah
214
Özet
P
opüler karikatür dergileri, özellikle genç kuşağın mizah
anlayışını yansıtan önemli ipuçları sunmaktadır. Modern
çağın ve beraberinde getirdiği kentli kültürün sanatsal
beğenilerini, siyasal yönelimlerini, güncel olaylara dair bakış
açısını, bir bütün olarak kültürel olgular karşısındaki tavrını
popüler mizah ve karikatür dergileri üzerinden anlamak müm-
kündür. Kültürün başat unsurlarından biri olan Halk Kültürü de
Gülden Altıntop* popüler mizah dergilerinde farklı yorumlarla işlenmiştir. Daha
çok kırsal ve geleneksel kültüre ait birikimiyle Halk kültürü-
Araş. Gör. Fırat
nün, kentli ve modern mizah dergilerinde ve karikatürlerde
Taş ∗∗ temsili, kent-köy, göçebelik-yerleşiklik, geleneksel-modern
gibi kavramların karşıtlıklarının sunumuna dayanmaktadır. Söz
konusu kavramların karikatürler üzerinde incelenmesi, gele-
POPÜLER neksel halk kültürünün özellikle genç nüfus içerisindeki karşı-
KARİKATÜRLERDE lığının anlaşılması yönüyle önem arz etmektedir. Çalışmada
HALK amaç; Selçuk ERDEM karikatürleri kapsamında halk kültürü-
nün izlerinin sürülmesi ve geleneksel kültürün modern kültüre
KÜLTÜRÜNÜN
ait bir türde temsilinin yorumlanmasıdır. Bu yolla genç kuşağın
TEMSİLİ: halk kültürüyle ilişkisi anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışıla-
SELÇUK ERDEM caktır.
ÖRNEĞİ Anahtar Kelimeler: Mizah, karikatür, Halk Kültürü, Gelenek.
Abstract
P
THE opular caricature magazines display some important
REPRESENTATION clues especially reflecting young people’s sense of
OF humor. By examining these popular caricature maga-
zines, humor sense of the modern age and the urban class that
POPULAR
forms with modernity, political inclinations, the point of views
CULTURE İN on daily matters, the attitude against cultural issues can be
POPULAR understood as a whole. Popular Culture, the main component
of a culture, is also included with various interpretations in
CARICATURES: these magazines. The representation of Popular Culture with
SAMPLE OF its accumulation belonging to rural and traditional life is based
SELÇUK ERDEM on the contrast of certain concepts such as city-village,
nomadism-settled-life, and traditional-modern. The opposite-
ness of these concepts in caricature magazines gains more
importance thanks to its function on creating a reaction on
young population towards Traditional Popular Culture. The
aim of this study is to trace the effects of Popular Culture and
to interpret a traditional-based culture within the borders of a
genre which belongs to modern culture in the light of Selçuk
Erdem’s caricatures. In this way, young population’s relations
with Popular Culture will be attempted to follow and analyze.
Keywords: sense of humor, caricature, Popular Culture,
traditio
*
Mardin Artuklu Üni.
balikkilcigi@gmail.com
∗∗
Gülden Altıntop
2
http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,93482/somut-olmayan-kulturel-miras-
tasiyicilari.html (Erişim Tarihi: 14.09.2016).
215
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem Örneği
216
Gülden Altıntop
2004: 41). Sözlü kültürle birlikte var olan bütün bu kavramları, toplumun tüm
kültürel birikimi olarak adlandıran Taylor, bir anlamda sözlü kültürün, kültü-
rel yaratım açısından önemini ortaya koymuştur. “Gelenek bir ulusun kültü-
rünün göndergesidir, miras aldığı şeydir, tanığıdır. Ancak bir kültür sürekli
olarak onu yeni bir kılığa sokar, biçimlendirir ve dönüştürür.” (Aktulum 2013:
17-18). Söz konusu geleneklerin tümü sözlü kültürün yüzyıllar boyunca di-
namik bir biçimde, değişimlerle süregelmiştir. Yazılı kültürün, sözlü kültürle
ilişkisi ise modern toplumların geçmiş ve bellek kavramlarının önemsenme-
ye başladığı yakın tarihte yoğunluk kazanmıştır. Modern şehir hayatının
büyük bir hızla değiştirip dönüştürmeye başladığı insan, kültürel olarak aidi-
yet duygusunu yavaş yavaş kaybetmiş ve sonra da kaybettiği bu kimliği ara-
maya koyulmuştur. Bunu ise yazıyla birlikte, yüzyıllar içerisinde gündemin-
den çıkarmaya başladığı sözlü kültürde aramıştır. Yazı ise sözü yeniden keş-
fetmiş ve kaydetmeye başlamıştır.
Sözlü kültürün yeniden keşfi farklı birçok alanda yapılan çalışmalar ve
sanatsal üretimlerde görülmektedir. Milli kimlik inşasından popüler kültüre
kadar geniş bir sahada karşılaşılan bu durum, kapitalist-modern toplumlarda
sözlü kültür unsurlarını birer tüketim malzemesi olarak değerlendirmiştir.
Çalışmanın konusu olan popüler mizah dergilerinde de farklı yollarla tüketi-
len bu olgulara ve tanımlarına daha yakından bakmak gerekecektir.
2. Gülme ve Mizah
Gülme ve mizah sözcükleri genellikle birbirinin yerine kullanılmaktadır.
Aynı sözcüklerin Fransızca-Türkçe karşılıkları ise “comique: komik, gülünç,
güldürü türü, işin gülünç yanı”; “humour: gülmece, mizah, nükte, ince alay”
(Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük, 1985: 284,715). Burada humour sözcüğünün
mizah anlamında, comique sözcüğünün ise güldürü anlamında kullanıldığını
görüyoruz. “Bütün dillerde, sözcükler mizahı, birbirinden az çok ayrımlı
olarak anlatsalar da, şu anlayışta hepsi birleşirler: Mizahta gülme vardır;
gülme olmayan şey mizah olamaz.” (Nesin 1973: 15).
Gülme bir eylem bir davranıştır; mizah ise bir anlamlandırma süreci bir
kavramdır. İnsanlar gıdıklanma yoluyla herhangi bir düşünce sürecine gir-
meden tepkisel olarak gülebilirler, burada mizahın işlevinden söz edilemez.
Mizah, gülme sebeplerinden sadece biridir, diyebiliriz. Her gülmenin sebebi
mizah olamayacağı gibi her mizah da gülmeyle sonuçlanmayabilir. Mizah
içeren bir metni okuduğumuzda ya da bir karikatür gördüğümüzde her za-
man kahkahalarla gülmeyiz; benzer şekilde, ilk kez okuduğumuzda ya da
gördüğümüzde bizi kahkahalara boğan bir mizah unsuru, daha sonraki se-
ferlerde aynı etkiyi yaratmayabilir, bizi güldürmeyebilir.
Gülme üzerine yapılan araştırmalara bakıldığında çok eski kaynak-
lara gidilebilir. Platon, gülmenin aşırılığının insanı kötü yollara sürükleyece-
ğini ileri sürerek, gülmeyi insanın kişiliğini olumsuz yönde etkileyebileceğini
217
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem Örneği
218
Gülden Altıntop
3. Karikatür İncelemeleri
(Karikatür 1)
(Karikatür 2)
Karikatür 1 ve 2’de ele alınan âşıklar, Türk sözlü geleneğinin önemli taşı-
yıcılarındandır. Kendilerine özgü üretim, estetik ve aktarma biçimlerine
sahip olan âşıklar Türk Halk Edebiyatının önemli sözlü ürünlerini günümüze
kadar aktarmışlardır.
Çizer, 1. karikatürde halk şiirinin temel özelliklerinin ders kitaplarında
klişeleşmiş bir tanımı üzerinden mizah unsurunu oluşturmuştur. Âşıkların,
günümüzde gündelik hayatta yaygın bir gerçekliğinin kalmamış olması, on-
lara dair fikirlerin deneyimlerle değil edebiyat eğitiminin bir parçası olarak
ya da konuya dair kitaplardan edinildiğini gösterir. Geleneksel döneme ait
âşıklık ve benzeri kurumlar, modern dönemde yazılı kültürün ve şehir haya-
tının bir parçası olma özelliğini büyük oranda göstermemektedirler. Dolayı-
sıyla çizerin ve okurlarının zihnindeki âşık algısı klişeleşmiş birkaç cümleden
ibarettir.
İkinci karikatürde âşığın seslendiği kadın tipinin; tepkisi, bakışı, kullandı-
ğı sözcükler göz önünde bulundurulduğunda günümüze ait popüler değer-
leri, yaşama biçimini temsil ettiği söylenebilir. Halk edebiyatının yaygın
mazmunlarından biri olan “dilber” sözcüğü, popüler kültürde “kırsal, gele-
neksel ve demode” bir kadın tipini ifade etmektedir. Görünüş itibariyle gele-
neksel giysiler içerisindeki kadın tepkileri dolayısıyla modern döneme aittir.
219
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem Örneği
Âşık ve seslendiği kadın arasındaki ilişki ve âşığın duygularını ifade ediş bi-
çimi sosyolojik olarak kent insanının duygularını temsil etmekten uzaktır.
Bunun sonucunda deneyimlenmemiş, sadece eğitim kurumlarında öğrenilen
bir kültürün algılanış biçimi mizah unsurunu ortaya çıkarmaktadır.
Her iki karikatürde de popüler kültürün âşık edebiyatına yönelik tutumu,
yazılı zihin yoluyla şekillenmiştir. Kentli ve eğitimli insanın sözlü kültüre
olan uzaklığı âşıklık geleneğini de kapsamakta ve birkaç cümlelik yüzeysel
bilgiden meydana gelmektedir. Kısacası sözlü gelenekler, popüler ve kentli
kültürün zaman zaman konu edindiği ancak derinleşemediği bir kültür ola-
rak karşımıza çıkmaktadır.
(Karikatür3)
(Karikatür 4)
220
Gülden Altıntop
(Karikatür 5)
(Karikatür 6)
221
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem Örneği
ilişkisinin iki taraflı bir çıkar ve imaj oluşturma ilişkisi olduğunu söylemek
mümkündür.
Bey, halk arasındaki itibarını artırma amacındayken, ozan ise yaşamını
sürdürmek için gerekli olan maddi imkânlara kavuşur. Bu durum sistematik
olarak böyle devam ederken zaman zaman ozan ile bey arasındaki ilişki bir
zulüm-direniş ilişkisi şekline dönüşebilir. Ozan “Selam olsun.” derken bir
meydan okumada bulunur ve beyin toplum içinde var olan itibarını zedeler.
Çizer, bu ilişkinin bir tarafını oluşturan Köroğlu yerine Batı edebiyatının
önemli kahramanlarından Robin Hood’u yerleştirerek bir uyumsuzluk yaka-
lamış ve okurların dikkatini bu yabancılaşma üzerine yoğunlaştırmaya çalış-
mıştır. Buradaki vurgu, popüler kültürün daha yakından tanıdığı Robin Hood
karakteri üzerindedir.
Altıncı karikatürde Batı kültürünün toplumsal hiyerarşisinde yer alan
“lord ve leydi” gibi kavramlarla Bey ve Hatun kavramları yer değiştirir ve
mizahî olan, komik olan vurguyu gençler arasında çok daha popüler olan bu
kavramlar üzerinden inşa eder. Söz konusu popülerliğin sebebi, özellikle son
yıllarda yabancı dizilerin izlenirliğinin artmasıyla gençlerin leydi ve lord kav-
ramlarıyla daha fazla haşir neşir olmasıdır. Bu uyumsuzluk mizah unsurunu
oluşturmuştur.
(Karikatür 7)
(Karikatür 8)
222
Gülden Altıntop
Sonuç
İncelenen karikatürlerde yazılı ve sözlü kültür olgularının karşıtlığı üze-
rinden mizah unsuru meydana getirilmiştir. Bu karşıtlık temelde; gelenek-
sel-modern, kentsel-kırsal kavramlarının ifade ettiği çelişkili durumun bir
benzeridir. İnsanın kültürel birikimin ve devamlılığının yüzyıllar boyunca en
önemli taşıyıcısı konumunda olan sözlü kültür, yazının yaygınlaşması ve
sonrasında ortaya çıkan sanayi devrimi, yoğun kentleşme ile birlikte geri
planda kalmıştır. Eğitim sisteminin tamamen yazılı kültüre dayalı olması
sözlü kültür ve tüm unsurlarının birer nostaljik nesne durumuna gelmesine
sebep olmuştur. Bu algı popüler kültürde de aynı şekilde devam etmiştir.
Karikatürlerde; bu bakış açısının yani toplumsal olarak yaygınlık kazanmış
bu algının, çizerler tarafından tekrar topluma mizahi olarak yansıtılması söz
konusudur. Her ne kadar bu uyumsuzluk gülmeyi ve mizahı mümkün kılsa
da UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları listesinde yer alan
âşıklar ve diğer sözlü kültür taşıyıcılarının gençler arasındaki imajının tartı-
şılması bir gereklilik olarak kendini göstermektedir.
KAYNAKÇA
AKALIN, Ş. H., & başk. (2011). Türkçe Sözlük (11. baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
ARİSTOTELES (1987). Poetika. Çeviren: İ. Tunalı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
BERGSON, H. (2014). Gülme. Çeviren: D. Çetinkasap, İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
223
Popüler Karikatürlerde Halk Kültürünün Temsili: Selçuk Erdem Örneği
BURKE, P. (1996). Yeniçağ Başında Avrupa Halk Kültürü, , İstanbul, İmge Kitabevi.
ÇEVİKER, T. (1993). Bir Aydınlanma Noktası. Gül Diken, 1, 5.
HOBBES, T. (2007). Leviathan (6. baskı). Çeviren: S. Lim. İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
MOREALL, J. (1993). Gülmeyi Ciddiye Almak. Güldiken, 1, 17-20.
NESİN, A. (1973). Cumhuriyet Döneminde Türk Mizahı. İstanbul: Akbaba Yayınla-
rı.
NESİN, A. (1993). Gülmece Yazarı Nerede, Ne Zaman, Hangi Koşullarda Dünyaya
Gelir.
ONG, W. J. (2012). Sözlü ve Yazılı Kültür Sözün Teknolojileşmesi, İstanbul, Metis
Yayıncılık.
PLATON (2005). Devlet. Çevirmen: C. Saraçoğlu., & V. Atayman. İstanbul: Bordo
Siyah Yayınları.
SANDERS, B. (2001). Kahkahanın Zaferi: Yıkıcı Tarih Olarak Gülme. Çeviren: K.
Atakay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
SANDERS, B. (2010). Öküzün A’sı Elektronik Çağda Yazılı Kültürün Çöküşü ve
Şiddetin Yükselişi, İstanbul, Ayrıntı Yayınları.
SARAÇ, T. (1985). Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük. İstanbul: Adam Yayınları.
ŞEYNYAPILI, Ö. (2003). Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor: Karikatür Kim, Niye Çiziyor!
? Ankara: ODTÜ Yayıncılık.
http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,93482/somut-olmayan-kulturel-miras-
tasiyicilari.html(Erişim Tarihi: 14.09.2016).
KARİKATÜRLER
Karikatür 1: Penguen, 2013/50
Karikatür 2: Penguen, 2011/39
Karikatür 3: Penguen, 2013/10
Karikatür 4: Penguen, 2014/45
Karikatür 5: Penguen, 2012/29
Karikatür 6: Penguen, 2013/44
Karikatür 7: Penguen, 2014/09
Karikatür 8: Penguen, 2014/35
224
Özet
T
ürk Edebiyatı’nda mizah denilince birçok kişinin aklına
cumhuriyetten sonraki edebi ürünler gelmektedir. Oysa
eski edebiyatımız da mizah açısından önemlidir. Özellik-
le Divan Edebiyatı’nda mizah alanında dikkat çeken edebi
ürünler olduğu görülmektedir. Bu edebi ürünlerden birini de
letâif türü yazılar oluşturmaktadır. 16. yüzyılın önde gelen
şairlerinden Zâtî’nin iki tane letâifi bulunmaktadır. Kimi zaman
müstehcen ve kaba kısımlar da içeren bu letâifler, 16. yüzyılda
Osmanlı’da gündelik yaşamın mahiyeti hakkında bilgi vermeleri
açısından önemlidir. Zâtî, II. Bayezıd, Yavuz Sultan Selim ve
Araş. Gör. Kanuni Sultan Süleyman devirlerini görmüş bir şairdir. Kendi-
Hayrettin sine ait eserler bu dönemler hakkında bilgi verdiği gibi, kendi-
sine ait letâifler de yaşadığı devrin mizah anlayışı hakkında
Yıldırım* bilgi verecek niteliktedir. Bu amaçla, bu metni günümüz Türk-
çe’sine aktararak metindeki mizah ve güldürü öğelerinin daha
iyi anlaşılmasını sağladık. Eserdeki müstehcen ve argo içerikli
latifeler görmezden gelinmeyerek eserdeki mizah anlayışının
açıkça görülmesi amaçlanmıştır. Böylece 16. yüzyılda Osmanlı
ZÂTÎ’NİN Devleti’nde yaşamış Zâtî’nin mizah ve güldürü anlayışı ele
alınarak, yaklaşık beş yüz sene önceki mizah anlayışı ile ilgili
LETÂİFİ VE bilgi edinilmesi amaçlanmıştır.
ESERDEKİ Anahtar Kelimeler: Zâtî, Letâif, Divan Edebiyatı, mizah.
MİZAHİ
Abstract
W
UNSURLAR hen we talk about humor in Turkish Literature most
of the people think of literary works created in early
republic period of Turkey. However, Turkish classical
LETÂİF BY ZÂTÎ literature in Ottoman period is very rich in terms of humor.
Especially Turkish classical literature “Divan Literature” has
AND many remarkable literary works that are rich in respect of
HUMOROUS humor. One of the leading poets of the sixteenth century, Zâtî
has two “letâif”s. These letâifs which occasionally contain
COMPONENTS obscene and vulgar word usages are important because they
IN LETÂİF give us information about the daily life of Ottoman Empire.
Zâtî lived during Bayezıd II, Yavuz Sultan Selim, and Kanuni
Sultan Süleyman eras. Just like his works has the potential to
inform us about these eras, his letâifs also have potential to
give us information about those eras’ sense of humor. To see
this potential; one of these letâifs is translated into modern
Turkish in order to closely understand humor sense and hu-
mor components of the work. The jokes containing obscene
and vulgar words are not ignored so as to see the humor sense
in the work clearly. As a result, this study aims to make an
evaluation to understand the sense of humor in 1600’s in the
light of Zâtî, a poet lived in sixteenth century Ottoman Empire.
Keywords: Zâtî, Letâif, Divan Literature, humor.
*
İstanbul Gelişim Üni.
hyildirim@gelisim.edu.
tr.
Zâtî’nin Letâifi ve Eserdeki Mizahi Unsurlar
1
Alınan örneklerde kaynak metne bağlı kalınmış, ancak günümüz Türkçe’sine aktarılırken bire-
bir kelime-cümle çevirisi yerine serbest çeviri tercih edilmiştir. Latifelerdeki beyitler, çeviride
düzyazı olarak aktarılmıştır. Hikayeciklerin içeriğinde ise ekleme ya da çıkarma yapılmamıştır.
226
Hayrettin Yıldırım
227
Zâtî’nin Letâifi ve Eserdeki Mizahi Unsurlar
Latife: Bir zamanlar arkadaşlarla toplanıp sohbet ediyorduk. Keşfi bir ri-
sale yazmış, tüm sanat ehlini eleştirip yermiş. Piri Çelebi isminde bir çıkrık-
çı-zâde vardı, bana “Ey Mevlana Zâtî, Keşfi çıkrıkçılara ne demiş?” diye sor-
du. Ben de şöyle demiş dedim: “Sakallıları köftehorlardır, yalın yüzlülerinin
ağcalığı parlaktır, hem birgün çarşılarından geçerken sarımsak döveci çevi-
riyorlardı, onu tezgahlarından çıkarıp bana gösterdiler. Ben de onu çevirin
çevirin g..ünüze sokun dedim,” Bunu işitince şöyle dediler: “Mevlana Zâtî, o
Keşfi bu dükkanın önüne uğrasa, sarımsak dövecini onun g..üne sokardık,
kıyamete kadar acısı içinden çıkmazdı.” (Çavuşoğlu 1970: 16)
Zâtî’nin buraya kadar olan latifelerinde hiç çekinmeden küfür ve argoya
yer verdiği açıkça görülmektedir. Zâtî’nin böyle müstehcen ve argo içerikli
bir metni sadece kendisi için yazdığı, ondan başkasının bu metni görmediği,
bu yüzden rahat davrandığı düşünülebilir. Ancak sıradaki şu anekdot bu tür
bir mizah anlayışının sadece Zâtî’de görülmediğini göstermektedir. Yukarı-
daki örneklerde de görüldüğü üzere Zâtî, Keşfi’ye argo ve müstehcen içerikli
latifelerle sık sık sataşmaktadır. Keşfi de bu konuda Zâtî’den pek geri kal-
mamış gözüküyor. Keşfi ile Zâtî arasındaki sataşmaya bir örnek:
Bir zamanlar Zâtî’nin yaşadığı mahallenin imamı hacca gitmiş, yerine
Zâtî’yi görevlendirmiş, ama cemaat kabul etmemiş. Bunun üzerine Keşfi bir
beyit söyleyip şöyle demiş: “Ey Zâtî, imamlığını kabul etmediler, senin cema-
atini s..eyim.” (Çavuşoğlu 1970: 20)
Zâtî, bunlar gibi küfür ve argo içeren latifelerin yanında, eşcinsellikle il-
gili detaylar içeren müstehcen içerikli latifeler de yazmıştır. Bu latifelerde de
yine küfür ve argo kelimeler kullanılmıştır.
Latife: Bir zamanlar bir bostancı oğlu vardı. Kendisi güzellik bağının gü-
zel kuşu olup lâkabı Irğanur Serv idi. Birgün eli şeftali dolu halde geçtiğini
gördüm. “Ey cennet bahçelerinin servisi, canım senden şeftali umar, bir şef-
tali vermez misin?” dedim. Oğlan cevap verdi: “Çiçeği burnunda hıyarım var,
yemez misin? Ben de dedim ki: “Bu senin hıyarının dibi ne yoğun, tepesi gök
ala, dibi kızıl ala, başı arslan başına benzer, dibi eşek s..ine.” Oğlan bunu işi-
tince birkaç şeftali verdi. (Çavuşoğlu 1970: 14-15)
Latife: Bir zamanlar birkaç arkadaş toplanıp yiyip içiyorduk. Bunlardan
biri Memi Çelebi’ydi ki daima elinde içki olurdu, herkes ona tutkundu, uzun
boylu, gönlü gül gibi şen ve açıktı. O mecliste yolunda ölünecek parlak bir
güzel vardı, adı Pîrî idi. Cümle alem ona tutkundu, dünyaya onun gibisi gel-
memişti. Memi Çelebi ona fazlasıyla sataştı, onu rahatsız etti. Bunun üzerine
şöyle dedim: “Memi Çelebi sen çok yenisin, senin g..üne bir ağır taş assaydık,
ama asacağımız taş ak olsaydı.” Memi Çelebi bunu işitince incinip rahatsız
oldu. Ben de: “Memi Çelebi, incinme, hata etmişsin, çok da yeni değilsin, bir
ağırca ağaç assak da olurmuş.” Memi bu latifeyi işitince gül gibi gülmeye
başladı. (Çavuşoğlu 1970: 15)
228
Hayrettin Yıldırım
Latife: Bir zamanlar eşi benzeri olmayan bir tellak vardı, ay gibi parlak
güzel yüzünü görenler onun tutkunu olurlardı, adı Yusuf’tu. Kendisi köleydi,
ama güzellik Mısrı’nın padişahıydı, güzeller onun askeriydi. Onun olduğu
hamama gittiğimizde tatlı tatlı suya düşmüş şeker gibi ezilirdik. Güzel siyah
bir perçemi vardı, bir bentle çekip başının üstünde toplamıştı. Bunu görün-
ce: “Yusufçuğum, yazık, bu perçem ne günah işledi de böyle bağlamışsın,
benim boynuma bendin gider, hem ne güzel bir perçem olur, ömrü uzun
olsun” dedim. Yusuf cevap verdi: “Mevlana Zâtî, eğer beğendiysen sana aşı-
layalım.” Ben de dedim ki: “Yusufçuğum, eğer yanında aşılamak mümkünse,
arka tarafından lütfeyle, ben aşılarım.” Yusuf bunu duyunca “aferin!” Dedi.
(Çavuşoğlu 1970: 15)
Zâtî, bu tür argo ve küfür içeren latifelerin yanında, sataşmalara dayalı,
inceden inceye dokundurma amacı güden latifeler de yazmıştır. Sıradaki
latifelerde küfür ve argoya yer verilmediği gibi, bu latifeler müstehcen içe-
rikli de değildir.
Latife: Bir vakit, kulağım çok ağrıyordu, hayli zahmet çektim. Keşfi du-
rumumu duymuş, “ona şırınga iyidir,” diye şaka yapmış. Onun başı keldi. Bir
beyit yazıp ona gönderdim. O beyitte şöyle demiştim: “Keşfi, şırınga ona iyi
gelir demiş. Kelin ilacı olsa kendi başına sürerdi.” (Çavuşoğlu 1970: 6)
Latife: Bir zamanlar, devrin önde gelenlerinden güzel bir arkadaş gru-
buyla Galata’da sohbet ediyorduk. Sohbet sırasında türlü türlü şakalar yapıl-
dı. Can meclisinin ışığı bir arkadaş bu şakalarla ısındı, gaza geldi. Üstünde bir
kaftan vardı. “Mevlana Zâtî, şu kaftan senin olsun, yarın gel, odadan al, git,”
dedi. Sabah evlerine gittim, bana: “Sandıkta senin için sakladım, evde kimse
yok, anahtar annemde, senin gelmene gerek yok, ben sana oğlan ile gönde-
ririm,” dedi. “İyi bakalım,” dedim. Aradan bir ay geçti, baktım ki göndereceği
yok. Bir beyit söyleyip gönderdim. Beytimi görünce kaftanın pahası kadar
para göndermiş. O beyitte şöyle demiştim: “Bize o kaftanı vermekte neden
deprenip durursun gevşek? Eğer Kîr-i Hâr 2 gibi biri olsaydı, kalkar hemen-
cecik giydirirdin.” (Çavuşoğlu 1970: 8)
Latife: Edirne’de Harâççı Hüsâm adında bir mütevelli vardı, şair olup
mahlası Ferîdî’ydi. Birgün onunla bir bağa gitmiş geziniyorduk, şans bu ya,
yağmur yağmaya başladı. Bağda güzel bir çardak vardı, bağcı gelip Ferîdî’ye,
“çardağın altına gel, sığın efendi,” dedi. Bunu işitince şöyle dedim: “Miskin
Ferîdî’yi bostancılar yağmurda gördükçe; yürü şu çardak altına hey miskin,
sığın derler.” (Çavuşoğlu 1970: 8)
Latife: Bir zamanlar Balıkesir’e sancak beyi geldi, çok cimri biriydi. Öyle
ki cebinden bir mangır çıksa canı çıktı sanırdı. Kendisi için bir kaside yaz-
dım, ama bana bahşiş vermedi. “Benim hakkımda kötü şeyler yazıp yalan
söylemişsin,” dedi. Bunu duyar duymaz şöyle dedim: “Gerçekleri söylesey-
2
Kîr-i Hâr, Zâtî döneminde yaşamış bir katibin lâkabıdır.
229
Zâtî’nin Letâifi ve Eserdeki Mizahi Unsurlar
dim, bir kazancım olur muydu?” O da: “Olurdu,” dedi. Bunun üzerine bir kıta
söyleyip kendisine okudum, fazlasıyla hoşuna gitti, bolca hediye, bahşiş ver-
di. O kıtada şöyle demiştim: “İşte cömertliğin kaynağı olan reis geldi. Cö-
mertliği ile dünyayı zengin yaptı. Lütfu o kadar tatlıdır ki, tatlılığından kimse
kendisini görmez.” (Çavuşoğlu 1970: 9-10)
Latife: Bir zamanlar Ayasofya’da bir vaiz çalıcı mehterleri fazlasıyla eleş-
tirdi, medrese talebelerini, öğrencileri ise övdü. Vaazını bitirdikten sonra o
vaizle buluştum ve şöyle dedim: “Efendi; niyetleri hayır olanları yeriyorsun,
niyetleri kötülük olanlarıysa övüyorsun, bunun nedeni nedir?” Vaiz: “O nasıl
oluyor?” dedi. Ben de dedim ki: “O yerdiğin mehterler; ‘cümle ümmet-i Mu-
hammed’in hatunları hamile olsun, oğulları doğsun, biz de gidip işimizi yapıp
çalalım’ diye Allah’a yalvarıyorlar. Ne zaman bir oğlan doğsa ve mehterler
çalsa aynı zamanda dua ediyorlar; ‘bu oğlan büyüsün, babası sünnet etsin,
yine gelip çalalım, şenlik edelim’ diyorlar. Ondan sonra bunun da oğlu kızı
olsun diyorlar, böylece ümmet-i Muhammed artsın istiyorlar. O övüp dur-
duğun medrese öğrencileri ise; ‘biri vefat etse de, ölüsünün üzerine okusam,
bana bir iki akçe verseler,’ diyorlar. Ümmet-i Muhammed eksilsin istiyorlar.”
Vaiz söylediklerimi dinledikten sonra insafa geldi, bana hak verdi.
(Çavuşoğlu 1970: 16-17)
Latife: Merhum Ali Paşa birgün birkaç gazelimi görüp şiirimi beğenmiş,
“neden bize gelmez,” demiş. Bunu duyunca, birkaç tane gazel yazdım, ma-
kamına varıp şiirlerimi sundum. Şikayet kağıdı sanıp yazıcıya verdi. İbrahim
Paşa’nın oğlu İsa Bey yanında oturuyordu, “sultanım, bu Molla Zâtî’dir, size
gazeller yazıp getirmiş,” dedi. Paşa o güne kadar beni görmemişti, yüzüme
baktı ve şöyle dedi: “Zâtî güzelce değilmiş.” Ama Paşa’nın kendisinden çirkini
de yoktu. Bu yüzden ben de şöyle dedim: “Sultanım, yiğit yiğidin aynasıdır.”
Paşa bunu duyunca kahkaha atarak güldü. Yazdığım şiirleri alıp bol bol bah-
şiş verdi. (Çavuşoğlu 1970: 17)
Latife: Bursa’da, Çakşırcı Şeyhi diye biri vardı, sakalı çok uzun olduğun-
dan herkes ona sataşırdı. Dostlar birgün gelip şöyle dediler: “Mevlana Zâtî,
sen de Şeyhî’nin sakalına birşey de.” O zaman bir beyit söyleyip şöyle dedim:
“Bir genç Çakşırcı Şeyhî’nin sakalını görüp, ‘sakalı atamın sakalına benzemiş’
demiş.” (Çavuşoğlu 1970: 7)
Latife: Bir zamanlar, iyi mürekkep işleyen Memi adında biri vardı. Dük-
kanına mürekkep almaya gittim. Kîr-i Hâr denilen bir kâtip vardı, o da geldi.
Memi hemen kalkıp Kîr-i Hâr’a koyu mürekkep verdi. Dayanamadım, bir
beyit söyleyip şöyle dedim: “Mürekkepçi Memi, şu Kîr-i Hâr senin neyindir
bir bilsem. Kalktın ona koyu mürekkep verdin, döndün bana duru mürekkep
verdin.” (Çavuşoğlu 1970: 7-8)
Latife: Birgün arkadaşlarla Galata taraflarına gezmeye çıktık. Keşfi de
vardı, şöyle dedi: “Hava sıcak, ancak gideceğimiz tarafta bir arkadaşımızın
karlığı var, aramızda teklifin lafı olmaz. Onun karlığı benim sayılır, o tarafa
230
Hayrettin Yıldırım
gidelim ki hararetimizi bastırmak için karlı su içelim.” Bunu duyunca bir be-
yit söyleyip şöyle dedim: “Ey Keşfi, öte tarafta karlığın varmış, varalım da
karını dövelim.” (Çavuşoğlu 1970:5)
Görüldüğü üzere Zâtî, latifelerinde günlük yaşamında arkadaşlarıyla ve
çevresiyle olan ilişkilerine yer vermiştir. Zâtî’nin mizah anlayışında; karşılıklı
ya da tek taraflı sataşma, ki bu bazen müstehcen bir içerik ile küfür ve argo
kelime kullanımlarının olduğu bir sataşma halini almaktadır, ve kaba tabirle
“laf sokma” diyebileceğimiz dokundurma olmak üzere iki unsur karşımıza
çıkmaktadır. Latifelerinde; müstehcen içeriklere yer vermesi, küfür ve argo-
dan kaçınmaması, sıradan hikayecikleri de anlatması Zâtî’nin gündelik yaşa-
mını doğrudan doğruya latifelerine yansıttığını, bunu yaparken herhangi bir
ayıklama kaygısı gütmediğini gösterir. Bu durum, kendi dönemindeki mizah
anlayışı hakkında bilgi vermesi yönüyle eserin önemini arttırır. Söz konusu
mizah gibi göreceli bir şey olunca, Zâtî’nin buradaki latifelerinin ne kadar
‘iyi’ ya da ‘kötü’ olduğu, çok komik olduğu ya da hiç komik olmadığı ile ilgili
bir yargıya varmak mümkün değil. Ancak bu latifelerin 1600’lerdeki mizah
anlayışı ile ilgili önemli detaylar içerdiği açıktır.
KAYNAKÇA
ALTUNEL, İ. (2003). İslam Ansiklopedisi. Ağustos 21, 2016 tarihinde Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi: http://www.islamansiklo-
pedisi.info/dia/pdf/c27/c270069.pdf adresinden alındı
COŞKUN, V. S. (2013). İslam Ansiklopedisi. Ağustos 21, 2016 tarihinde Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi: http://www.islamansiklo-
pedisi.info/dia/pdf/c44/c440100.pdf adresinden alındı
ÇAVUŞOĞLU, M. (1970). Zâtî'nin Letâyifi. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.
231
Özet
M
uhtar Magauyin, Kazak edebiyatına büyük emekleri
geçen, söz sanatlarını bilen bir yazardır. Yazarın
‘Jarmak’ romanı bu düşüncelerimizin ispatıdır. Eserde
yazarın beyan ettiği gibi, başkası için meçhul, yazar için Alaş
maneviyatındaki ulu şahısların biri olan İman Kazakbay’ın el
yazısı ile yazılan romanın baş kahramanı Murat
Beysenoğlu’ndan doğan hikayeler, olaylar romanın önemini
Janagul göstermektedir. İlk önce şunu belirtmemiz lazım ki ‘Jarmak’
Sametova * kelimesinin anlamı Kazak Türkçesinin anlam sözlüğünde bir
nesnenin ikinci sureti, parçası anlamındadır. Romanda belirtil-
diği gibi ‘jarmak’ kelimesi bütünün parçası, ikinci yarısı demek-
tir. İman Kazakbay’ın “Zor Kaderler” adlı romanı yazarın isteği
ile “Jarmak” olarak değiştirilmiştir. Giriş bölümü yazarın, diğer
MUHTAR bölümler ise İman Kazakbay’ındır. Buradan da edebi usül
kullanıldığını görebilmekteyiz.
MAGAUYİN’İN Makalemizin asıl amacı, yazarın “Jarmak” romanındaki bugün-
‘JARMAK’ kü toplum gerçeğini ironik pafosla tasvir etme ustalığını analiz
edip tasvirin estetiğindeki ‘ironik şuuru’ incelemektir.
ROMANINDA Anahtar Kelimeler: Muhtar Magauyin, Jarmak, Kazak Edebiya-
YER ALAN tı, roman.
İRONİ Abstract
UNSURLARI
M
uhtar Magauyin is one of the most important writers
of Kazakh literature and is an author who knows
verbal art. His novel “Jarmak” proves our thoughts. In
this work, the author specifies that this novel is based on
Murat Beysenoglu who is the protagonist in the manuscript
THE IRONY novel of Iman Kazakbay who nobody knows but the author
knows him as a great person. Firstly, “jarmak” means
ELEMENTS IN “component or piece” in Kazakh Turkish. In this novel,
MUHTAR “jarmak” means “other half of the whole”. The name of the
novel was “Difficult Fates”, it was changed to “Jarmak” with the
MAGAUYIN’S author's request. The introduction of the novel is written by
NOVEL Magauyin, and the other chapters are written by Kazabay.
JARMAK Therefore, it shows that iterary method has been used. The
aim of this paper is to analyze the author's still to describe
social reality in an ironic style, and is to examine the ironic
consciousness in the aesthetic of depiction.
Key words: Muhtar Magauyin, Jarmak, Kazakh Literature,
novel.
*
Kazak Devlet Kızlar
Pedagoji Üniversitesi
Janagul Sametova
233
Muhtar Mağwvin’in ‘Jarak’ Romanında Yer Alan İroni Unsurları
‘Jarmak’ Romanı
Yazarın kaleme aldığı bu eserinde kendine has özelliği, yaratıcı sırrı bil-
mesi, kahraman oluşturma ustalığı, tarihi bilgileri gerekli yerde uygun bir
biçimde kullanma yeteneği büyük bir ustalıkla kullandığı anlaşılır ve güzel
dili okuyucularını sürükleyip onların merakını uyandırmıştır. Kinayeli dü-
şüncelerle dolu eserlerinden biri ‘Jarmak’ romanıdır. ‘Jarmak’ romanı ilk
olarak 2007 yılında Prag şehrinde yayımlanmıştır. Eser, Kazak edebiyatına
yenilik getirmiştir. Çünkü son şekli hiçbir yerde rastlanmayan kurgusal tarz-
da kaleme alınarak okuyucularına sunulmuştur. Eser 200 sayfadan oluşup
toplam 65 bölüme ayrılmıştır. Her bölüm karakterin düşüncesini kullanarak
ve özellik taşıyarak eserin genel ana fikriyle ilgili parçalarını oluşturur.
Romanın ana karakterleri Murat Beysenulı Kazıbekov ve onun diğer yarı-
sı olan Marat Beysenulu Kazbekov’dır. Roman tamamıyla hayal ve gizemle
dolu olmasına rağmen, ana fikri gerçek hayattan alınmıştır. İnsanlar ikiye
ayrılıp bir bütünün parçası olmasa da, her insanın kendi içinde her zaman iki
düşüncenin peşinde ve her zaman iki yolun ayrıldığı yerde olduğu bes belli-
dir.
Eserin anlatmak istediği daha bir önemli amacı, sanatsal tarih ve sosyal
durumdur. Edebi eserde eski toplumla yeni toplum arasındaki mücadele,
para ve malın, mülkün arkasından giden ve bilimin peşinden koşan iki kişinin
kederi birbiriyle yarıştırılarak tanımlanır. Eserde halkın geçmişi ve bugünüy-
le ilgili farklı tarihi dönem, olaylar ayrıntılı şekilde dile getirilir. Eserde ana
karakter olarak İman Kazakbay’da yer alır. Kazakbay bir derginin baş editörü
görevinde çalışır. Halkı ve milleti için gece gündüz çalışır ama buna rağmen,
toplumun sevgisini kazanamayıp bir köşede kalır. Halk arasından İman gidip
yerine hep imansızların gelmesi Kazak’ın (Kazakbay’ın) yok olması demektir.
Fakat İman’ın kendisi gitse de onun işlerini takip eden ve devam ettiren çı-
rağı vardır. O kendi yerine Murat’ı eğitip gitmiştir. Murat imansız Marat’a
karşı mücadele eder. Bazen zayıf düşer, bazen kazanır. Bazen hatta Murat’la
234
Janagul Sametova
Marat bitişir ve tekrar ikisinin arası ayrılıp doğru yola düşer... Bu yüzden
eser ‘JARMAK’ olarak adlandırılır.
Hikâyede önce İman Kazakbay’ın toz olup bir kenarda kalan günlüğünde
yazılanları beyan eder. Ama sonunda M.Mağawin kendi sözünü ekleyerek
‘İyi, sağ salim olunuz. İmanınızdan ayrılmayın, bütün Murat mutlaka yerine
geri döner’ diye tamamlar.
İroni
İroni, gülüşün en entelektüel şeklidir. İronik anımsamalar sanatsal der-
lemenin, ‘malzemeleri entelektüelle kavramanın’, ‘hayatı mantıklı düşünerek
kavramanın’[1, 24] önemli aracı olarak tanılır. Yazar düşüncesinin ontolojik
varlığa yönelik olması, çağdaş toplumdaki geçici dönemin yanlışlıklarını bir
araya getirerek tanımlayıp günlük yaşamdaki sahtekârlık ve toplumsal sosyal
seviyedeki dar düşünceyi anlatmak için ironiyi kullandığından görürüz.
İroniyin evrensel hizmetinde yer alan ‘dünyayı anlama aracı’ (varoluşsal
ve sezgiselleri açısından), ideolojik ve duygusal dokunaklı özelliği, kinaye
(tanımayıcı-işleme), tanımlama ilkeleri şeklindeki yöntem (dünyayı ‘ironik
simülasyon’ olarak), ayrıca, eserin üslupsal yapısını oluşturucu ve bütünlük
faktörün olacağını dikkate alırsak ‘Jarmak’da yer alan ironiyin ideolojik ve
duygusal değerlendirme ve tarz oluşturucu tanımın öncelik kazandığını söy-
leyebiliriz.
‘İronide en önemli olan yazarın kendi pozisyonudur. O ya kavgaya götü-
rür, ya da barıştırır’[5, 98]. İroni yorum yaşamı sonuna kadar görmeye eği-
limlidir. O yaşam çelişkilerinin sırını açarak insanlığı, adaletliği oturtmak
istiyor.
Muhtar Mağawin’in artistik estetiğinde ‘İroni şuurun’ özel yeri vardır.
Yazar, ‘Jarmak’ romanında çağdaş toplumda yer alan gerçeği ironi dokunaklı
özellikle tanımlar. Romanda bulunan yaşama mistik ölümcül ilişki yardımıyla
ortaya çıkan varlık görüntüleri, gerçeğe ironiyi bağdaştırmasıyla özellik ka-
zanır. İroni renk roman içeriğinde yaşam gerçeklerini açık göstermek için
önemli görev almıştır. Yazar, karakteri kullanarak kendisi yaşadığı topluma,
çevresinde gerçekleşen olaylara ve toplumsal olgulara olan ironi bakışlarını
farklı yaşamsal şartlar, belgesel ve geriye dönük planda gazetecilik tutarlılık
aracılığıyla göstermiştir.
Romanda yer alan Murat, hayata ironi bakışı gösteren yalnız karakterdir.
O da aynı yazar gibi toplumdaki müstehcenliği, başkaların davranışlarını ve
hareketlerini acı öfkeyle alay eder. Mağawin’lik ironi bu eserde Murat’ın
sunum becerileriyle tanılır ve okuyucuyu da kendine sarar. Yazar, toplumsal
olgular, ayrıca, dünkü Soviyet dönemi ve bugünkü bağımsızlığın ilk on yılın-
da yer alan müstehcenlik ve eksiklikleri kasten koyu renkle ve öncelik göste-
ren güdüyü daha da net açıklamaya çalışır.
235
Muhtar Mağwvin’in ‘Jarak’ Romanında Yer Alan İroni Unsurları
Murat ve Marat, tipik simgelerdir. Marat’ın tavrı sadece bir sosyal karak-
terin simgesi değildir. Ayrıca, kendisi yaşamakta olduğu topluma has eğilim-
lerin tipiksel olarak bir araya getirilmesidir. Üstelik eserde tanımlanan bütün
içeriğin özel gerçekçi açıklamasıdır. Yani, bu yazarın kavramsal ironisinin ve
onun toplumu eleştirme ilişkisinin görünümü olur.
Eserin içeriksel üslubu hakkında açıklama yapan karakterin: ‘... yalancı-
nın her sözü yalan değil, iyi koşamayan eyersiz atın arkası her zaman sıyrık
değil... Hatta seyirci kişi de sevinir, hızlı koşanın hepsi hızlı koşan at (tulpar)
değildir. Kimse binmeyen, yabani, rüzgarla yarışa yükseklikleri aşıp tahtını
yüksek uçurumlarda yapan..’ [2;5] denilen satırlarda açıkladığı düşüncenin
de ironiyle ilişkilendirdiğini anlamak zor değildir.
‘Jarmak’ romanında İman Kazakbaev’ın anlattığı hikâyenin konusu elekt-
riğin kesilmesinden başlanır: ‘Bütün kusur, kusur değil, felaket, sadece fela-
ket değil, sonsuz mutsuzluk, temeli bundan tam kırk sene önce yola koyulan
iki farklı kader sırı, neticesinde bugünkü zor durum, çaresiz işkenceye götü-
ren inanılmaz olay elektriğin kesilmesiyle başlanır. Elektriğin kesilmesi sim-
gelik anlam taşıyor. Elektirğin aniden kesilmesi, aniden olan değişimi, duru-
mun geriye, doğallığa doğru gitmesi, yoldan çıkma, yolunu kaybetmenin
başlangıcını simgeler. Çünkü ‘Elektriğin birden bire kesilivermesinde farklı
değişiklik vardır. O fitil lâmba gibi aniden sönmedi. Elektrik lambasının nor-
malde kesildiği gibi kesilmedi. Belirsiz gizemli bir güç sarıp, sömürdüğü ve
sanki uçurumdan düştüğü gibi aniden kaybolmuştur. Birden bire dipsiz de-
rin karanlık basıverdi’. Böyle aniden ve değişik bir şekilde karanlığa kapılmak
toplum yaşamında yer alan, beklenmeyen değişikliğe, onunla beraber ortaya
çıkan insan şuuru ve davranışlarındaki çelişkiyi de anlatır gibidir. Dünkü
değişmeyen aynı biçimde devam eden günlük yaşam piyasasının yabani şek-
line beklenmedik biçimde geçmesiyle ilgili kargaşalar ve amaçsız dolaşan,
doğru yönünü kaybeden, para kazanma ve zengin olmanın farklı yollarını
bulmak için yolunu şaşırıp, ülkenin çıkarlarını, milli şuuru unutmaya başla-
yan toplum üyelerinin acemi hâlini anlatmaya yönelik hareketin nasıl devam
ettiğini açıklamaya çalışır.
Yazar, eserinde telif hakkı kavramsal bir ironi temelinde kötü karakterin
kusurlarını ortaya çıkarmak için esas olarak iyi karakterin konuşmalarını
kullanarak iletir. Eserde yer alan karakterleri iyi ve kötü olarak ayırmak şart-
tır. Ancak, açık muhalefet sistemi vardır. G. Belger’in dediği gibi, ‘...ilk yarı
bütün iyi özellikleri aldı. Onun zıtlığı olan diğer yarısı ise kötü niteliğin ta-
mamını kendine sığdıramaz. Durum anlattığından daha da zordur. Onlar
birbiriyle sıkı bağlılık kurmaktadır.’[3;106] dediği lâfın altında büyük anlam
vardır. Gerçekten Marat’ı tek kelimeyle anlatılabilecek tek taraflı kötü karak-
ter diyemeyiz. O, ‘bizim çağımızın kahramanıdır’. Onun lâflarında, yaşam ve
toplumla ilgili görüşlerinde çağdaş dönemimiz ve toplumumuzun derin sır-
ları vardır. Onun, toplum ve sosyal yaşam, zaman ve değerler hakkında an-
236
Janagul Sametova
237
Muhtar Mağwvin’in ‘Jarak’ Romanında Yer Alan İroni Unsurları
Yaşamımız ortak’; ‘Ben kendi başıma açlıktan ölürsem, sen fazla yediğin ye-
mekten zehirlenip veya çok yemekten dayanamayıp ölürsün’.
Romandaki ‘Jarmak’ konusu sadece Murat ve Marat olarak ikiye ayrılan
tek bir kişiye ait değil, aynı anda günümüzdeki toplumun tarihi bütünlüğün-
den uzaklaşan milli tanımla da ilgilidir: ‘..son Kazak, tamamıyla bambaşka
halk, başka millettir. Geçmişteki Kazak’ın ancak yarısıdır’. Bu tür açıklamalar
çoğunlukla çelişkeli durumları kendi arasında karşılaştırma, birbirine karşı
koyarak ironi biçimde kabul etmemekle gerçekleştirilir: ‘Bugünkü zenginler
malı mülkünden başka şeylere kafasını yormazlar. Milli çıkarlar, halk muradı,
nesil geleceği... hepsi boş sözdür, ne hâli varsa gösün der. Onların kendi
çıkarı ve amacı vardır. Geleceği nettir. Aydın, ışık saçan, geniş...’;
‘...Günümüzün bireyi, boş lâf değil, çok paradır. Yani, kalın kitap değil, kalın
paradır’.
Yazarın yaratıcı tarzı, güzel tanımlamanın özelliği günlük yaşam, hayatı
net, hayal ve kurgusal olayları ironiyi kullanarak bağdaştırmasıyla ilgilidir. Bu
açıdan gerçek varlık, karşımıza anlamsızlığın, aptallığın, düşüncesizin örneği
olarak çıkar. İroniyi kullanarak yazar kendi eserlerinde bazı eskiren, saçma,
anlamsız olayları sanatsal ve gazetecilik biçimle anlatıp yeniden yorumlar.
Romanda yer alan Murat’ın: ‘Elveda, boşuna geçen anlamsız yaşam!’ ‘El-
veda, başından kara bulut gitmeyen halk!’ sözlerinin ağıt ve feciyi kendinde
yansıtmasıyla beraber, sonuç olarak ‘İman’dan ayrılmasanız bütün Murat
kesin yerine gelir!’ diyen çağrısında büyük olumlu inanç vardır.
‘Jarmak’ta kullanılan iki ‘yarı’, birbirinin tersi, çelişkeli bireylerdir. Aynı
zıtlıklardır. Onların ayrılması da mantık dışı, tesadüfî şekilde gerçekleşir. Ve
hayatı boyunca birbiriyle barışmaz. Eserdeki esas tartışma işte bu ikisinin
arasında büyür. Ancak, daha bir nüans bunların birbirini tamamlamasıdır.
İkiye ayrılan Murat’ta eski akıl, anlayış, bilim, biliş, milli çıkar, milletçilik
şuur korunmasına rağmen, hayata devam etmek ve çalışma isteği, talep ve
teşviği azalmış gibidir. Bunun motivasyonu: ‘O kendi isteğini ve kendine
lazım olan şeyi götürmüştür. Sen de kendin için değerli, anlamlı olarak say-
dığın özellikleri korumuşsun. Balcan ise.... yaşam amacına ulaşmak için sen-
den daha ona lazımmış. Sen, Balcan olmasa da bilim yapabilirdin. O, Balcan
olmadan zenginliğe kavuşamazdı...’.
İlk başta bir bütün olan bireyin ikiye ayrılması, bugünkü yaşadığımız top-
lumun da ikiye ayrılmasıdır. Zengin ve fakir. Tarih ve manevi kültüre öncelik
vermek, mal mülk ve zenginlik yolunda canını vermektir. Bilim ve boş dema-
gojiyi esasa alan abartma ‘etkinliktir’...
İki karakterin (‘bölüklerin’) isimleri de hemen hemen aynıdır. Murat
Beysenulı Kazbekov ve Marat Beysenulı Kazbekov. İkisini ayıran fark sadece
bir ses (harf), ‘A’ ve ‘U’dır. Bu da çok şeyi anlatır. Bütün dillerde bulunan,
herkese ortak, uluslararası ‘A’ ve tek Kazakça’yaait milli ‘U’ (‘Ұ’) (ult (millet),
urpak (nesil), urık (tohum), uyat (utanç), uran (slogan), uğım (kav-
238
Janagul Sametova
KAYNAKÇA
HRULEV, V.İ., (1987), Poetika poslevoennoy prozı L.Lenova, Ufa, Başkurt
milli üniversitesi
MAĞAWİN, M., (2010), Jarmak. Roman. N1, Juldız dergisi, Almatı
BELGER, G., (2010), Murat ve Marat, N2, Juldız dergisi, Almatı
VANSLAV, V. V., (1966), Estetika romantizma, İskusstvo, Moskova
MORİER H., (1975), Dictionnaire de poetique et rhetorique. –Paris :
Presses univ. de France
239
Özet
şadamları, Türk tiyatrosu ve güldürüsünün sıkça başvurduğu tipler
B
usinessman could be defined as a common literary character in
THE Turkish theater and satire. In addition, this character is usually
staged in several geographical regions with his different features.
EVOLUTION OF Therefore, it is possible to claim that linguistic features and local dia-
A TRADITIONAL lects become a determinant source for comedy. Merchants from Kay-
seri, fabricators from Adana or contractors from Trabzon are certain
SATIRE instances of this situation. Hence a combination of dialect, economic
CHARACTER IN progress, and the region is not only part of character’s feature but also
a source for sociological and historical analyses. This paper aims to
THE POST-1980 present a new kind of businessman character in Turkish theater in the
PERIOD’s post-1980 period’s humor with special emphasis to Devekuşu Kabare
and Ortaoyuncular cases. Designating these theaters as the sample of
HUMOR: A this study has some reasons: First of all, their perspective about satire
LIBERAL is directly in relation with traditional theater and methods. Secondly,
they are widely accepted as the newest and most popular sample of
BUSINESSMAN general comedy plays. Finally, post-1980 plays of these theaters present
similarities with above-mentioned characters. While “a Liberal Busi-
nessman” becomes a consequence of new era and “zeitgeist”, its preva-
lence is broader than local businessmen. As a result, these characters
are fictionalized on bourgeois values instead of Anatolian characteris-
tics; and any local dialects are supplanted by English words and
phrases.
Keywords: Type, liberal businessman, humor.
∗
Hacettepe Üni.
kadirdede@gmail.com.
Kadir Dede
241
1980 Sonrası Türk Güldürüsünde Geleneksel Bir Tipin Evrimi: Liberal İşadamı
242
Kadir Dede
243
1980 Sonrası Türk Güldürüsünde Geleneksel Bir Tipin Evrimi: Liberal İşadamı
Asla mühendislik, mimarlık falan değil, felsefe, edebiyat hiç değil; doğru-
dan ekonomi, işletme vb. okuyorlardı. Görüntülerine çok düşkündüler; mut-
laka jöle sürüyorlar, ince ve formda olmaya dikkat ediyorlar, spor bile giyin-
seler çok şık oluyorlar, renk uyumu kursunu bitirmişler gibi öğrenilmiş
kombinasyonlar yapıyorlardı. Tercihen cip ya da kabriyole araba kullanıyor-
lar, pazar günleri Armani eşorfmanlarını giyip branç yapıyorlardı (Boralıoğlu
2001-02: 77).
İş adamları ve onların yaşamları, seksenli yıllarda ülke kamuoyunun dik-
kate aldığı bir konu haline gelirken, bu içinde bulunulan siyasal ortamın da
bir sonucudur. Ancak sürecin dikkat çeken vasfı, konunun çoğu zaman bir
imaj ve giyim-kuşan meselesine indirgenmesidir. Bali’nin ifadesiyle küresel-
leşen dünyada batılı muhataplarının karşısına çıkan Türk işadamları “Orta-
doğulu kurnaz, dalavereci tüccar” olmadıklarını ispatlamak için adeta bay-
ramlık giysileriyle sahneye atılır. Batılı bir imaj sunmak adına şık ve özenli
kıyafet, genç yönetici ve işadamları kuşağının temel vasfı halini alır (Bali
2002: 44).
Zamanın ruhu, işadamlarını nitelemede kendisini “liberal” sözcüğü üze-
rinden de gösterir. Burada sözcük, felsefi kökenlere sahip bir siyasal ideoloji
ile ilişkili olmaktan uzaktır ve içinde bulunulan koşulları meşrulaştırmak
adına işlevsel ve yüzeysel bir söyleme konu olmaktadır. Tıpkı dönem içinde
benzer biçimde kullanılan “çağ atlama” gibi liberallik de bir tür ilericiliği, 12
Eylül öncesinin “karanlık” ortamını geride bırakmayı imlemektedir. Ancak
bağımsız bir anlama sahip olmaktan ziyade kendisini karşıtı olduğu “eski”
üzerinden kurmaktadır. Öte yandan içinde bulunulan zaman dilimi, tavırsız-
lığa açık görüşlülük, etliye sütlüye karışmamaya akıllılık, ilkesizliğe hoşgörü
denmeye başlandığı bir dönemdir (Kozanoğlu 1995: 51). Dolayısıyla liberal
olmanın da benzer biçimde tutarsızlıklar barındırması kaçınılmazdır. Ayfer
Tunç’un vurguladığı üzere Özal dönemi, yoksunluktan yoksulluğa geçiş ile
betimlenirken (Tunç 2001-02: 50), dönemin liberalizm vurgusunun siyasal
özgürlüklerle rabıtasının ne denli kısıtlı olacağı tahmin edilebilir. Sonuç ola-
rak dönemin genç işadamı için liberalliğin, tıpkı Adanalı ya da Kayserili ol-
mak gibi kendisine avantaj sağlayacak bir kimlik bileşeni, bir tür “alaturka
iii
liberal”lik olduğu söylenebilir. Bu kimliğin dili ise, yöresel bir lehçe değil,
İngilizce olacaktır.
İngilizce bizzat dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından çağ atlama-
nın bir göstergesi olarak kullanılır. Halkın yabancı dil saplantısını iyi yakala-
yan Özal, Demirel’in köylü şivesiyle yaptığı oy avcılığını İngilizce sözcükler
kullanarak yapmıştır (Kozanoğlu 1994: 14). Onun açtığı kapıdan büyük bir
gönüllülükle geçenler ise dönemin iş adamları olur. Burada İngilizce, işada-
mının kendisini gerek eski kuşak tüccarlardan, gerekse geniş halk kitlelerin-
den ayırmasına olanak tanır. Ayrıca onun ne ölçüde batılı olduğunun da bir
dışavurumu halini alır.
244
Kadir Dede
Kabarede Üç İşadamı
Kabare daha çok güncel ve siyasi konuları, toplumsal ve kültürel yaşam-
daki yozlukları, şakayla karışık, acı, iğneleyici bir dille, sivri bir biçimde taşla-
yan; toplum eleştirisi yapan, doğaçlamaya açık gösteri ve oyunların sahne-
lendiği bir tiyatro türüdür (Çalışlar 1995: 348). Özellikle siyasal ve toplumsal
olanın ve güncel gelişmelerin kabaredeki belirleyiciliği, oyun ve skeçleri sos-
yal bilimler açısından önemli kılar. Keza bir oyun sahnelenişinden yıllar son-
ra, ortaya çıktığı sürecin bir aynası işlevini görebilecektir. Türkiye’nin en
karmaşık ve hareketli dönemlerinden biri olan Özal yılları düşünüldüğünde,
dönem kabarelerinin bu yıllara ilişkin önemli detayları sunacağı muhakkak-
tır. Diğer yandan dönemin sosyoekonomik gelişmelerinde “genç” ve “yeni”
işadamlarının rolü de, kendilerinin sahneye taşınmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Bu metinde işadamlarının sahnede yer aldığı üç örnekten hareket edil-
mektedir. Üç tipin dönemin genel işadamı profiline ilişkin geniş bir perspek-
tif kazandıracağı ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikte oldukları düşünülmek-
tedir. Bunlardan Aytekin gri takım elbisesi, kullandığı İngilizce sözcükler ve
jöleli saçları ile işadamlarının imajı konusundaki tartışmayı yalın biçimde
özetlemekte, ayrıca söz ve söylemleri ile de önemli bir yansıtma işlevi üst-
lenmektedir. Yine Deliler oyununda yer alan Atilla Matilla, döneminin ser-
best piyasa ekonomisine ve liberalizme dair yoğun vurgusunun pratikteki
“Türk usulü” karşılığını özetlemektedir. Skeçteki tip, seksenlerde batılı ve
çağdaş bir imajla sunulan işadamlarının geleneksel tüccar-fabrikatör-
müteahhit dizgesiyle ne ölçüde örtüştüklerinin ispatıdır. Son olarak İstan-
bul’u Satıyorum’da karşımıza çıkan Kartal Hasyapar, işadamının faaliyet gös-
terdiği sektörler konusunda Devekuşu Kabare’den daha detaylı bir biçimde
bilgilendirici olmaktadır.
Aytekin karakteri (Nezih Tuncay) “Sekiz Yıl Sonra” isimli skeçte ana ka-
rakter Tevfik Bey’in (Metin Akpınar) torunu olarak karşımıza çıkar. Skeçte 12
Eylül’den kısa bir süre önce aklını kaybeden ve hastaneye yatan Tevfik Bey’in
sekiz yıl sonra, o ana dek olan bitenden habersiz biçimde taburcu oluşu ve
iv
karşılaştıkları anlatılmaktadır. Gündelik ve toplumsal hayatta darbe ve son-
rasında yaşanan dönüşüm Tevfik Bey’i fazlasıysa sarsarken, bir diğer şoku
yıllardır görmediği torunu ile karşılaştığında yaşayacaktır. Seksenli yıllarda iş
dünyasının olmazsa olmaz niteliğindeki takım çantasıyla eve giren Aytekin’in
ilk yaptığı dedesine kartvizitini takdim etmek olur. Devamında da dedesinin
sağlığı vb. konulara hiç değinmeden geleneksel bir pazarlama üslubu ile ko-
nuşur. Burada işadamı için hayati amaçlar olan köşe dönme ve iş bitirme
çabası karşısında insani ve vicdani değerlerin ortadan kalkması durumu net
biçimde özetlenmektedir. Keza yıllar sonra kavuşulan bir akrabanın sağlık
durumu bile bu amaçlar karşısında önemsizdir. İş yaşamının özel hayatı tü-
müyle ele geçirişini ve paranın kazandığı anlamı ise, Aydemir’in, dedesinin
ne iş yaptığı sorusuna verdiği yanıtta görmek mümkündür: “Bastırın parayı
245
1980 Sonrası Türk Güldürüsünde Geleneksel Bir Tipin Evrimi: Liberal İşadamı
246
Kadir Dede
ler için caziptir. Bu amaca ulaşmak, iktidarın söylemi ile “işini bilme”yi ge-
rekli kılmakta, iş bilme hususu ise uygulamada herhangi bir değerin tanın-
mamasını ve toplumsal hafızada geçmişten beri önemli yer tutmuş nice kav-
ramın içlerinin boşaltılmasını ortaya çıkarmaktadır.
Atilla Matilla liberalizmi yağlı güreş ile özdeşleştirerek zengin olurken,
ekonomik yaşamın bir diğer boyutuna da ışık tutmaktadır. Kendisi “tuttuğu-
nu koparan” bir işadamıdır ama seksenli yıllarda koparılanın ne olduğu ve
kimden koparıldığı sorusu yanıtlanmaya muhtaçtır. Seksen öncesinde mon-
taj niteliğinde de olsa, bir sınai üretimin gerçekleştirilmesini gündemdedir.
Ancak 24 Ocak kararlarıyla bu terkedildiğinde, ekonomik faaliyetlerin derin-
likten yoksun bir “ithalat-ihracat” söylemine sıkıştığı gözlenir. Dolayısıyla
ekonomik faaliyetin ve yükselen işadamlarının yatırımlarının nerelere yönel-
diği konusu kritik önemdedir. İstanbul’u Satıyorum oyunu bunun yalın bir
yanıtını ismiyle dahi verebilmektedir:
Pehlivanlar merhaba
Sosyetikler naberler, naberler
İstanbul’u satıyorum, satıyorum
Annesiyle birlikte.
Ben bir sokak satıcısı
Han hamamlar yıkıcısı, gökdelenler kurucusu
İstanbul'u satıyorum, satıyorum
Tarihiyle birlikte...
Yeni yeni apartmanlar yapıyorum
Müteahhit defalar müteahhitle birlikte
İstanbul'u satıyorum, satıyorum
(…) Yıkarak konakları, köşkleri
Gerekirse yakarak koskoca bir tarihi
Greyderler gezdiririm geleneğin, göreneğin üstünde
Teknokratlar merhaba,
Bürokratlar naberler, naberler
247
1980 Sonrası Türk Güldürüsünde Geleneksel Bir Tipin Evrimi: Liberal İşadamı
Sonuç Yerine
Tiyatronun içinde bulunduğu çağın gerçekliğini yansıtmada ne denli
önemli olduğu ve bu yansıtma işlevinin sonraki dönemler için de önemli bir
kaynak işlevi gördüğü açıktır. Seksenli yıllarda işadamı figürleri de bir yan-
dan güldürüde bu konuda oluşmuş bulunan geleneğin yeni döneme aktarıl-
ması, diğer yandan yeni dönemin ekonomik ve politik hayatında söz konusu
olan dönüşümü detaylandırması bakımından önemli örneklerdir.
Özal döneminden çıkıp 2000’li yıllara varıldığında ise, benzer bir yansıt-
ma işlevini haiz tiyatro faaliyetine pek rastlanmamaktadır. Burada siyasal
iktidarın mizah ve sanat dünyasıyla olan ilişkilerinin nitelikleri (İnal vd. 2015),
bahsedilen eksiklik için geçerli bir mazeret olarak sunulabilir. Ancak siyaset-
çiler dışında günümüz iş dünyası figürlerinin de güldürünün konusu
ol(a)maması, güldürünün kendisi adına bir soruna karşılık gelmektedir. Keza
Rum/Yahudi işadamlarından başlayıp farklı coğrafyalardaki tüccar ve işa-
damlarına uzanan geleneğin, günümüz toplumsal hayatı adına da sunabile-
ceği ciddi bir potansiyel söz konusudur. Bu potansiyelden mahrum kalmak
ise Türk güldürüsüne, kültür hayatına ve gelecek sosyal bilimciler nesline
önemli zararlar vermektedir.
KAYNAKÇA
BALİ, Rifat N. (2002). Tarz-ı Hayat’tan Life Style’a – Yeni Seçkinler, Yeni
Mekânlar, Yeni Yaşamlar, İstanbul: İletişim Yayınları.
BORALIOĞLU, Gaye (2001-02). “Seksenzedeler ve Seksenzâdeler”,
Birikim, S: 152-153, ss. 75-78.
BORATAV, Korkut (2015). Türkiye İktisat Tarihi, Ankara: İmge Kitabevi.
ÇALIŞLAR, Aziz (1995). Tiyatro Kavramları Sözlüğü, İstanbul: Mitos Boyut
Yayınları.
İNAL, Kemal – SANCAR, Nuray – GEZGİN, Ulaş Başar edt. (2015) Marka
Takva Tuğra - AKP Döneminde Kültür ve Politika, İstanbul: Evrensel
Kültür Kitaplığı.
lKANBUR, Yaşar (2005). “12 Eylül’ü Unutmak İçin Onunla Yüzleşmeyi
Göze Almalıyız”, Birikim, S: 198, ss. 56-64.
248
Kadir Dede
Notlar
i
Gülmeye üstünlük bağlamında getirilen açıklama seyirci ya da dinleyicide
üstünlük yaratan durumların gülmeye neden olduğu vurgulanmakta, uyumsuzluk
teorisinde ise umulmadık, mantıksız ya da uygunsuz olan bir şeye karşı verilen
tepkinin gülme biçiminde açığa çıktığı ifade edilmektedir (Morreal, 1997: 8-24).
ii
Devekuşu Kabare’nin Beyoğlu Beyoğlu oyununun muhitteki yeraltı dünyasını
konu eden kısmının bir Doğulu-Karadenizli mafya rekabeti biçimde sunulması da bu
açıdan manidardır.
iii
“Alaturka Liberal” sözcüğünün burada Fikret Kızılok’un aynı isimli şarkısından
ödünç alındığının da belirtilmesi gerekir. Diğer yandan Kızılok’un Ataturka Liberal ile
birlikte Why Hi One Why şarklıları, seksenli yılların ruhuna yalın biçimde
aktarabilmekte kabareler kadar başarılıdır.
iv
Turgut Özakman (2011) imzalı oyun metni, kurgusu itibarıyla geç Osmanlı
dönemine kadar uzanan bir diğer anlatı geleneğini takip etmektedir. Önemli bir
tarihsel olayın hemen öncesinde çeşitli nedenlerle bilincini yitiren karakterin, belli
bir süre sonra hafızasına kavuşması ve arada geçen sürede olan bitenin
muhasebesini yapması şeklindeki anlatının ilk örneğine Ömer Seyfettin’in (2009)
Makul Bir Dönüş isimli öyküsünde rastlanır. Aynı kurgu, bu defa cumhuriyete dair bir
değerlendirme olarak Refik Halit Karay’da yinelenir (2009). Özakman’ın kendi
metnini Karay’a ithaf edişi de bu açıdan bir geleneğin oluştuğu izlenimi vermektedir.
249
Özet
Araş. Gör.
Keziban
B u çalışmanın amacı, insan doğasının derinlerinde kimi
zaman gizli kalan, kimi zaman açığa çıkan; insan hayatın-
da kuşkusuz önemli bir yere sahip olan mizaha yönelik
Rus insanının bakışını, mizah ve mizahi inceliklerin Rus haya-
Topbaşoğlu * tındaki yerini değerlendirmeye çalışmaktır. Hayata dair birçok
olumsuz durum ve olaylara karşı, insanın geliştirdiği en kuv-
vetli silah olan ve aynı zamanda hayatın içindeki iyi/kötü
dualitesinin merkezinde duran mizah, Rusların kültürel değer-
leri içinden seçilen anekdot (fıkra) örneklerine dayandırılarak
MİZAH VE açıklanmaya çalışılmıştır.
MİZAHİ Anahtar Kelimeler: Mizah, Rus hayatı/ insanı, anekdot (fıkra).
İNCELİKLERLE
Abstract
T
RUS HAYATI he aim of this study is to appraise the humour and hu-
morous niceties in Russian life, its place, its, humour
insight, point of view of Russian that absolutely has an
important place, occasionally appears and becomes a secret in
HUMOUR AND the nature of human beings.Humour staying in the center of
the bad/good duality in life and which is the most powerful
HUMOROUS
weapon that was developed by human against lots of bad
NICETIES IN situations and events, is attempt to explain with the examples
RUSSIAN LIFE in one of the Russian cultural values ‘jokes’.
Keywords: Humour, Russian life/people, joke.
*
Kafkas Üni.
kezz_20@hotmail.com
Keziban Topbaşoğlu
1
Konuyla ilgili olarak Bkz: Mizah, TDK Güncel Türkçe Sözlük (http://www.tdk.gov.tr/) Erişim
Tarihi: 29.08.2016.
251
Mizah ve Mizahi İnceliklerle Rus Hayatı
Bu noktada, mizahi incelik barındıran her şeyin herkes tarafından aynı şekil-
de anlaşılmayacağını da belirtmek yerinde olacaktır. Çünkü gerek mizahı
sunan, gerekse alan kişilerin belli zekâ seviyesine, yeteneğe ve mizah anlayı-
şına sahip olması gerekmektedir. Bunun gibi kişisel mizah anlayışıyla alakalı
durumlar olduğu gibi, söz konusu şaka ya da mizah unsurunun anlaşılama-
masında kimi zaman, söz konusu unsurun mensup olduğu kültür ve aktarı-
mında kullanılan dil de önemli rol oynamaktadır. Çünkü birçok mizahi unsur
halk kültürünün derinliklerinden gelmekte, o halka özgü gerek dilsel gerekse
kültürel değerler barındırmaktadır.
Mizaha dair çok sayıda tanım yapılabilir; mizah üzerine saatlerce konu-
şulabilir ve yazılabilir. Ancak buradaki asıl mesele, kuşkusuz, mizahın birey-
sel değil de toplumsal bir nitelik taşıyor olmasıdır. Kişiler arası bildirişim
zamanla toplumsal bir boyut kazanmakta ve daha sonra bu durum kültürle-
rarası bildirişimi mümkün kılmaktadır.
252
Keziban Topbaşoğlu
253
Mizah ve Mizahi İnceliklerle Rus Hayatı
da ‘anekdot anlatma kuralı’ diye bir durum söz konusu olmuştur.” (Şmeleva
vd http://www.dialog-21.ru, 28.08.2016):
1. Fıkralar ısmarlama anlatılmaz; fıkra konuşmayla ilişkili olmalıdır.
2. Fıkra anlatma, kahramanları yüzlerde betimleyerek, artistik biçimde
ve monotonluktan kaçınarak yapılmalıdır.
3. Anlatıcı, dinleyenler tarafından bilinmeyen fıkraları anlatmanın yol-
larını aramalıdır, eğer fıkranın yeniliğinden emin değilseniz, en iyisi, anlat-
maya ‘…….hakkındaki fıkrayı biliyor musunuz?’ sorusuyla başlamaktır.
4. Dinleyiciler fıkrayı bilseler de, anlatılan fıkra onlara yabancıymış gibi
ve güler gibi yapılmalıdır.
Ruslara özgü anekdot ya da fıkralarda işlenen konuların öne çıkanları,
karı-koca, din, kadın-erkek ilişkileri, alkol ve alkolikler, çeşitli meslek grup-
ları ve özellikle doktor/ hastane hikâyeleridir. Ayrıca, avcı, sekreter, polis vs
gibi belirgin meslek grupları, eski ve yeni Rus insanı; Rus insanının hayatın-
da önemli yere sahip bazı kişilikler üzerine söylenmiş fıkralar da Rusların
mizah varlığı içerisinde kendine hatrı sayılır bir yer edinmektedir. Sözü edi-
len konu başlıkları üzerine, tarafımca çevrilmeye ve anlaşılır olması adına
2
uyarlanmaya çalışılan bazı Rus fıkraları şu şekildedir :
Karı- Koca teması üzerine aşağıdaki örnekler verilebilir:
Damat, düğün gecesinden sonra uyanır, sessizce kalkar ve mutfağa gi-
der, kahve ve sandviç hazırlar. Hepsini bir tepsiye koyar ve karısına götürür.
Karısı: Ne kadar tatlısın!
Koca: Bunu nasıl yaptığımı gördün değil mi? Yarın sabahtan itibaren ve
diğer her gün bunu sen yapacaksın.
Yukarıdaki fıkraya bakıldığında, Rus erkeğinin gözündeki ideal kadın/eş
profiline yönelik ipuçlarını görmek hiç de zor değildir. Burada evlilikle birlik-
te kadına yönelik beklentilerin nasıl şekillendiği esprili bir üslupla ortaya
koyulmaktadır. Fıkra, evlilik birliğine ve kadına benzer şekilde bakmayan bir
toplumca anlaşılmayabilir.
- Biliyor musun, anladım ki kullanılmış araba tıpkı karıma benziyor.
- ???
- Çok para istiyor ve sık sık arıza yapıyor.
Yukarıdaki durumda yine, kadına yönelik olumsuz bir bakış gözlemlen-
mektedir. Söz konusu durum yine kullanılan üslupla yumuşatılmaya çalışıl-
maktadır.
Rus fıkra varlığında en çok rastlanan ve işlenen konular arasında öne çı-
kanlardan biri de kuşkusuz, doktor /hastane hikâyeleridir:
- Hastalığınızın nedeni- alkol!
2
Türkçeye çevirisi yapılan bu fıkraların Rusça orijinalleri ve dahası için Bkz: Russkaya Jizn
Anekdotah (Fıkralarla Rus Hayatı), Derleyen: Mehmet Coşar, Multilingual Yay., İstanbul, 2005.
254
Keziban Topbaşoğlu
255
Mizah ve Mizahi İnceliklerle Rus Hayatı
Sonuç
Çalışma içerisinde, hayatı biraz olsun dayanılır kılan, birbirimize taham-
mülümüzü ve hoşgörümüzü geliştiren, kendimizle, birbirimizle, dahası dün-
yayla olan ilişkimizde önemli bir yerde duran mizah üzerinde durulmuş,
değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Bununla birlikte, konunun özünü oluşturan ve kesinlikle daha geniş ve
kapsamlı bir araştırma gerektiren Rusların mizah anlayışı ve mizahi unsurla-
rı, konunun sınırlarını ve amacını aşmamak adına genel hatlarıyla ele alınıp,
bu unsurların en belirginlerinden olan anekdotun (fıkra) Rus iletişimsel sis-
3
ГИБДД : Государственная инспекция безопасности дорожного движения/ yol trafik gü-
venliğinin devlet kontrolü.
256
Keziban Topbaşoğlu
KAYNAKÇA
İLİNA O. K. “Şutka v Kulturah Velikobritaniyii i Rossii”,
Lingvostranovedeniye: Metodı Analiza, Tehnologiya i Obuçeniya.
Sedmoy Mejvuzovskiy Seminar po Lingvostranovedeniyu, Moskovskiy
Gosudarstvennıy İnstitut Mejdunarodnıh Otnoşeniye (Universitet). M.
MGİMO- Universitet.ss.38-50.
http://mgimo.ru/library/publications/157022/ (Erişim Tarihi:
30.08.2016).
LOPATİN V.V. –LOPATİNA L.E. (2001). Russkiy Tolkovıy Slovar. İstanbul:
Multilingual Yayınları.
OJEGOV S.İ. (2011). Tolkovıy Slovar Russkogo Yazıka. Moskva: Oniks
Yayınları.
ŞMELYEVA E. Y- ŞMELYEV A.D. “Russkiy Anekdot v Dvadtsat
Pervom Veke: Transformatsii Reçevogo Janra” http://www.dialog-
21.ru/media/2425/shmelevy.pdf (Erişim Tarihi: 28.08.2016).
VERŞİNSKAYA İ. V. (2011). “Yumor: İstoriya i Klassifikatsiya Ponyatiya”,
Vestnik Çelyabinskogo Gosudarstvennogo Universiteta, No: 11(226).
Filologiya. İskusstvovedeniye. Vıp.53, ss. 29-32.
YARDIMCI İsmail (2010). “Mizah Kavramı ve Sanattaki Yeri”, Uşak Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3/2, s. 1-41.
ZUBANOVA L.B. (2012). “Russkiy Natsionalnıy Harakter v
Yumoristiçeskoy Samoprezentatsii (Sotsiologiçeskiy Analiz Anekdota)”,
No:10, ss.78-87.
http://ecsocman.hse.ru/data/2013/03/11/1251433807/Zubanova.pdf
(Erişim Tarihi: 30.08.2016).
http://www.allanekdot.ru/Novye_anekdoty_page_635.html (Erişim
Tarihi: 17.10.2016).
http://www.anekdot.ru/id/804472 ((Erişim Tarihi: 17.10.2016).
257
Özet
B
u çalışmanın konusunu, Balıkesir yöresinde icra edilen
Levent köy seyirlik oyunları içerisinde yer alan hayvan benzet-
mesi oyunlarındaki mizah unsurları oluşturmaktadır.
Başarkanoğlu * Çalışmada, oyunların icrasında mizahın rolü, gülme ve eğlen-
dirme ile ilgili işlevleri değerlendirilecektir. Böylelikle genel
anlamda köy seyirlik oyunları, özel anlamda ise “deve”, “tülü
HAYVAN kabak” gibi hayvan benzetmesine bağlı oyunlar üzerinde mizah
teorilerine bağlı kalınarak sonuçlar elde edilecektir.
BENZETMESİ Anahtar Kelimeler: Köy seyirlik oyunu, hayvan benzetmesi,
OYUNLARINDA mizah, gelenek, Balıkesir
MİZAH:
Abstract
H
BALIKESİR umorous elements in animal dressed (imitation) plays
ÖRNEĞİ which are accepted types of theatrical village plays
(dramas), performed by locals in Balikesir region con-
stitute this study’s subject. On this basis, the role of humor,
and its functions related to laughing and entertaining in per-
forming of these plays are evaluated in this study. Thus, theat-
THE HUMOR IN rical village plays in general and certain animal imitation plays
ANIMAL such as “deve”, “tülü kabak” are particularly examined in the
DRESSED PLAYS: context of humor theories.
SAMPLE OF Keywords: Theatrical village plays, animal imitation, humour,
tradition, Balıkesir.
BALIKESIR
*
Balıkesir Üni.
leventbasarkan@
gmail.com.
Levent Başarkanoğlu
259
Hayvan Benzetmesi Oyunlarında Mizah: Balıkesir Örneği
260
Levent Başarkanoğlu
261
Hayvan Benzetmesi Oyunlarında Mizah: Balıkesir Örneği
daha canlı bir şekilde oynatılır, bahşiş toplanarak oyun sona erer (Duymaz
ve Şahin 2010: 175-178).
Devenin hazırlanıp icracıların hayvan kılığına girmesi deve oyunun ilk
aşamasını oluşturur. Hayvan benzetmesine bağlı köy seyirlik oyunlarının
temelinde, canlandırılan hayvanın taklit edilmesi vardır. Metin And taklidi;
“insanların, hayvanların, kimi zaman cansız nesnelerin hareketlerine, davra-
nışlarına, görünüşlerine benzemek ve benzetmek” şeklinde tanımlamıştır
(And 1969: 48). Oyuncunun seyirlik oyunun ilk aşamasında bile kendisinden
başkası olması hayvan benzetmelerinin en temel özelliğidir (And 1985: 148).
Bu durum seyircide bir zıtlık, uyuşmazlık hissi yaratır ve deve kılığına girmiş
insanlara ait görüntü reel hayatın olağanlığını kırarak mizahın oluşumuna
zemin hazırlar. Köy meydanı bir oyun meydanına dönüşür. Oyunsallık miza-
hın vazgeçilmez özelliğidir. Oyun insanlara eğlenceli gelir ve hayatlarında
hoş bir çağrışım hissi yaratır. Mizah ustası oyunsallığı saldırgan söz ya da
tavır ile birleştirse bile bu tutum rahatsız edici olmaktan çıkar, eğlenceli bir
hale dönüşür (Feinbeng 2005: 493). Devenin gezdirilirken insanlara saldır-
ması oyunun bir parçasıdır ve seyirciye eğlenceli gelir. Mizah uyumsuzluğa
gösterilen tepki olarak ortaya çıkar. Yine devecinin eşeğe ters bindirilmesi
tuhaf bir durumdur, ancak oyun içerisinde bu durum hoş karşılanır ve gül-
meyi sağlar.
Geleneksel Türk tiyatrosunda en çok kullanılan mizah yaratma teknikle-
ri, hareket komiği ve söz komiğidir. İ. Görkem bunlarla ilgili olarak, söz ko-
miğinin dil ile gerçekleştirilen gülme; hareket komiğinin ise genel davranış,
hareket ve eylemlerle gerçekleştirilen gülme olduğunu söyler (Görkem
2006: 161). Söz ve hareket bu oyunda bir bütün olarak yer alır. Hareket, çoğu
zaman sözü destekleme işlevine sahiptir, ancak bazı durumlarda mizahı
yaratan temel yapıyı da oluşturmaktadır (Türkmen ve Fedakâr 2009: 98-99).
Devenin oynaması sırasındaki yapılan taklitler hareket komiğinden kaynak-
lanan güldürü unsurlarıdır. Oyun esnasındaki taklitlerin abartılı bir biçimde
icra edilmesi de seyirciyi güldürür. Abartma, bir nesneyi, bir olguyu, bir gö-
rünümü doğada olduğundan daha farklı, daha fazla ya da daha az bir biçim-
de ortaya koymaktır (Bayraktar 2010: 20). Devenin oyun meydanında hasta-
lanarak yatması ise hareket komiğine bağlı bir mizah unsurudur. Koşarak,
canlı bir şekilde oynayan sağa sola sıçrayan devenin aniden yatmasında bir
zıtlık söz konusudur. Başka bir uyumsuzluk ise seyirciler arasından seçilerek
oyuna iştirak eden doktor, veteriner gibi meslek erbaplarının deveye teşhis
koyamamalarına karşılık, derin hoca lakaplı birinin devenin nazara geldiğini
belirterek deve ile ilgili sözler söylemeye başlamasıdır. Oyunun bu bölü-
münde söz ve hareket komiği birbiri ile bütünlük oluşturmaktadır. Derin
hocanın herkesin bildiği güncel ve politik haberleri ele alış ve ifade ediş şekli
gülmeyi oluşturur. Haberleri abartır, yalan söyler, kendisini devlet başkanla-
rının arkadaşı önemli bir kişi olarak gösterir. Birbirine tamamen aykırı olan
bu durumlar neticesinde seyirci şaşırır, keyiflenir ve güler. Derin hocanın,
262
Levent Başarkanoğlu
Ayaklı’nın dağları,
Üzüm vermez bağları,
Fasulye verseydi tarlaları,
Evlenirdi bu kadar oğlanları.
263
Hayvan Benzetmesi Oyunlarında Mizah: Balıkesir Örneği
Sonuç
Balıkesir ve çevresinde oynanan deve ve tülü kabak oyunlarının mizahi
yönden oldukça zengin köy seyirlik oyunları olduğu tespit edilmiştir. Oyun-
ların temelinde hayvan benzetmesine bağlı bir mizahın öne çıktığı görülür.
Deve oyununda deveyi canlandıranların taklitleri ve bunların abartılı bir
biçimde icra edilmesi ile hareket komiğine bağlı bir mizah söz konusudur.
Deveyi ayağa kaldırmak için söylenen sözlerin içerdiği mizah unsurları ise
söz komiği ile ilgilidir. Oyunun icrasında hareket komiği ile söz komiğinin
birbirini tamamlar mahiyette iç içe olduğu görülür. Deve oyunundaki miza-
hın özellikle uyuşmazlık ve rahatlama teorileri bağlamında gerçekleştiği söy-
lenebilir. Tülü kabak oyunu ise sadece hareket komiği üzerine kuruludur.
Oyun içinde korkuya bağlı ani gerilimler ve rahatlamalar görülür. Oyunda
Morreal’in mizah kuramında belirttiği gibi bazı olayların aniden gerçekleş-
mesi ile seyircinin psikolojik yapısında meydana gelen değişiklikler mizahın
264
Levent Başarkanoğlu
KAYNAKÇA
AND, Metin (1969). Geleneksel Türk Tiyatrosu (Kukla-Karagöz-Ortaoyunu), An-
kara: Bilgi Yayınevi.
AND, Metin (1970). 100 Soruda Türk Tiyatrosu Tarihi, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
AND, Metin (1985). Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul: İnkılap Kitabevi.
AND, Metin (2003). Oyun ve Bügü Türk Kültüründe Oyun Kavramı, İstanbul: YKY.
BAYRAKTAR, Zülfikar (2010). Mizah Teorileri ve Mizah Teorilerine Göre
Nasreddin Hoca Fıkralarının Tahlili, Yayımlanmamış Doktora Tezi,
BORATAV, Pertev Naili (1992). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: Gerçek
Yayınevi.
DAĞLIOĞLU, Hikmet Turhan (1936). “Balıkesir’in Tarihi Hikâyesi: Tülükabak”,
Kaynak Dergisi, S.40, ss.128-130.
DUYMAZ, Ali-ŞAHİN, Halil İbrahim (2010).“Balıkesir ve Çevresinde Hayvan Ben-
zetmecesine Bağlı Köy Seyirlik Oyunları”, Balıkesir Üniversitesi. Sosyal Bilimler.
Enstitüsü Dergisi. C.13, S.23, ss. 171-185.
DUYMAZ, Ali (2002). İrfanı Arzulayan Sözler Tekerlemeler, Ankara: Akçağ Yayı-
nevi.
FEINBERG, Leonard (2005). Mizahın Sırrı, çev. Ali Çelik-F.Gül Özyazıcıoğlu
Koçsoy, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar 2, Ankara: Geleneksel Yayıncılık.
GÖRKEM, İsmail (2006). “Anadolu-Türk Ağıtlarının Mizahî Karakteri Hakkında
Bir Değerlendirme” Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Prof.
Dr. Tuncer Gülensoy Armağanı), S. 20, ss. 153-167.
MORREAL, John (2006). Gülmede Yeni Bir Teori, çev. Metin Ekici, Halkbiliminde
Kuramlar ve Yaklaşımlar 1, Ankara: Geleneksel Yayıncılık.
MORREAL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak, çev. Kubilay Aysever ve Şenay
Soyer, İstanbul: İris Yayıncılık.
TÜRKMEN, Fikret-FEDAKÂR, Pınar (2009). “Türk Halk Tiyatrosunda Hareket
Komiğine Bağlı Mizahi Unsurlar”, Milli Folklor, S.82, ss. 98-109.
TÜRKMEN, Fikret (1999). Nasreddin Hoca Latifelerinin Şerhi (Burhaniye Tercü-
mesi) Transkripsiyon, İnceleme, Metin, İzmir: Akademi Kitabevi.
Sözlü Kaynaklar
K.1. Cengiz Şahan 01.07.1965 Öğretmen Sındırgı
K.2. Veysel Öztürk 11.03.1965 İlkokul- Emekli
265
Özet
G
ölge oyunu denildiğinde Türk halkı olarak akıllara düşen
ilk eser kuşkusuz Hacivat-Karagöz oyunlarıdır. Başlan-
gıcına dair çeşitli rivayetlerin olduğu bu gölge oyunu
için ortaya atılan görüşlerden birisi de Orhan Gazi döneminde
Şeyh Küşteri tarafından bir Arap oyununun taklit edilmesiyle
ortaya çıktığı yönündedir. Günümüzde eski değerini gitgide
kaybetmekte olan Hacivat-Karagöz oyunları, geçmişte saray-
lardan köy kahvehanelerine kadar birçok yerde sergilenmiştir.
Halkı eğlendirmenin yanı sıra bilinçlendirme kaygısı da güden
bu gölge oyunu otoriteyi hicvetme ve toplumdaki yanlışları
perdeye aktararak halk arasında farkındalık oluşturmaya kadar
Araş. Gör. pek çok konuyu ele almaktadır. Daha çok kukla oyunu olarak
karşımıza çıkan Kore’ye özgü İnhyeonggıg’ın meydana gelişi
Medine Pala * Türk gölge oyununa nazaran daha eski zamanlara dayanır.
Hacivat-Karagöz gibi kurulduğu dönemden günümüze kadar
tek bir örnek olarak gelmeyip, dönemlere göre çeşitlilik ve
TÜRK
gelişme göstermiştir. Sahnelendiği yerler bakımında da olduk-
HACİVAT- ça çeşitlilik gösteren İnhyeonggıg’lar bir şaman ritüeli ya da bir
KARAGÖZÜ İLE düğün töreninde karşımıza çıkabilir. Eşler arası çekişme, ma-
halle, aile, bayrak gibi başlıkları işlenen konular arasında say-
KORE mak mümkündür. Bu çalışmada ikisi de birer Asya ülkesi olan
İNHYEONGGIG’I Türkiye ve Kore’nin gölge-kukla oyunları işledikleri konular ve
NIN İŞLEDİĞİ sahneleniş şekilleri yönünden incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Kore kukla oyunu, inhyeonggıg, Asya gölge
KONULAR VE oyunları, Hacivat-Karagöz, Asya kukla oyunları
SAHNELENİŞLE-
Rİ ÜZERİNE BİR Abstract
W
ÇALIŞMA hen it is said about shadow play, the play comes into
Turkish’s mind firstly is undoubtedly Hacivat-
Karagöz. There are various opinions about the origin
A STUDY ON of this shadow play. One of them is that Sheikh Küşteri imitat-
ed an Arabic play in the period of Orhan Gazi and Hacivat-
THEMES AND Karagöz arised from this imitated play. Hacivat-Karagöz shad-
STAGING OF ow play, losing its popularity at the present time was per-
TURKİSH formed in various places from the palaces to the village coffee
houses in the past. This shadow play seeks creating a public
HACİVAT- consciousness as well as amuses the people. The play also
KARAGÖZ handles a lot of topics related with the satire of authority and
AND KOREAN reflects to the screen wrongness of the society to raise aware-
ness among public. The occurrence of the Korean inhyeonggıg
İNHYEONGGIG which is a puppet play dated earlier times than Turkish shad-
ow play did. It has made a progress and variation periodically,
and has not been merely carried to these days in a one type
like as Hacivat-Karagöz. Inhyeonggıgs has quite varieties
depending upon its stage places, so it can be seen in a shaman
ritual or a wedding ceremony. It has a few subjects such as
peer to peer debate, neighborhood, family, flag etc. In this
study, shadow-puppet plays from two Asian countries Turkey
and Korea will be comparatively analyzed in terms of their
themes and staging.
*
Ankara Üni. Keywords: Korean puppet play, inhyeonggıg, Asian shadow
mdnpala@gmail.com. plays, Hacivat- Karagöz, Asian puppet plays.
Medine Pala
Aralarındaki bağ Orta Asya’ya kadar uzanan iki kardeş ülke Türkiye ve Ko-
re’nin gelenek göreneklerden, saygı anlayışına kadar pek çok konuda ortak
ya da benzer paydada buluştuklarını görmek mümkündür. Aralarındaki
azımsanamayacak kadar fazla olan mesafelere rağmen bu benzerlikler ip
atlama, tahteravalli gibi bazı oyunlarda da gözlemlenebilir. Bu çalışmada söz
konusu iki ülkenin bu alanda en iyi çalışmalara imza atmış olan Metin And’ın
deyimi ile birer ‘seyirlik oyun’ olan Hacivat-Karagöz ve İnhyeonggıg’da işle-
nen konular ve sahnelenişleri yönünden ele alınacaktır.
Seyirlik oyun denildiğinde Türk halkı olarak akıllara düşen ilk eser kuş-
kusuz Hacivat-Karagöz oyunlarıdır. Başlangıcına dair çeşitli rivayetlerin
olduğu bu gölge oyunu için ortaya atılan görüşlerden birisi de Orhan Gazi
döneminde Şeyh Küşteri tarafından bir Arap oyununun taklit edilmesiyle
ortaya çıktığı yönündedir.
Hacivat-Karagöz mizansenine genel perspektiften baktığımızda Karagöz
tiplemesinin muhatabı Hacivat’ı sürekli terslediği ya da yanlış anladığı gö-
rülmektedir. Hacivat karakteri ise Karagöz karşısında daha mülayim ve sakin
bir yapıdadır.
Karagöz ve Hacivat tiplemelerinin sahnede sergiledikleri kişiliklere, "Ka-
ragöz Köy Muhtarı" adlı oyunda yer alan;
Hacivat- Benim dilimde ne var? Benim dilim kitap dili, ülemâ dili efen-
dim.
Karagöz- Eh, benim dilim de Türk dili, halk dili.
…..
Karagöz- Yine halktan. Sen ne sersem herifsin Hacivat. Halkı tanımazsın,
halkla görüşmezsin, halktan adamları beğenmezsin. Üstelik ana dilini de
konuşmazsın; yalnız lügat paralarsın (Çakan 2006).
şeklindeki diyalogdan bakılacak olursa Hacivat’ın daha düzgün bir Türk-
çe ile konuşan, Karagöz’ün ise onun aksine halk ağzı ile ve argo ifadelerle
karşımıza çıkan bir karakter olduğu görülmektedir.
Karagöz, Tanzimat'tan sonra edebiyatımıza giren batı tiyatrosuna karşı
yabancı kalmamış, bu etkilenmenin bir sonucu olarak perde ya da meclis
olarak adlandırılan birtakım bölümlere ayrılmış, hatta batı tiyatrosunun kimi
oyunları Karagöz'e uyarlanmıştır (Çıblak 2007). Sahnelenme esnasında Kara-
göz-Hacivat gölge oyununu başlıca dört bölüm altında inceleyebiliriz. Bu
bölümler sırası ile mukaddime, muhavere, fasıl ve bitiş şeklindedir. İlk aşama
olan mukaddime giriş bölümüdür ve bu bölüm Hacivat’ın ‘yar bana bir eğ-
lence, yar bana bir eğlence’ şeklindeki nîdaları ile anımsanabilir. İkinci kısım
olan muhaverede Hacivat ve Karagöz’ün karşılıklı atışmaları söz konusu olup
oyunun asıl konusu fasıl diye adlandırılan üçüncü bölümde işlenmektedir. İki
267
Türk Hacivat-Karagözü ile Kore İnhyeonggıg’ının İşlendiği Konular
tiplemenin birbirini yanlış anlamasına dayalı mizah, hiciv, sosyal mesaj içe-
rikli diyaloglar, argo konuşmalara kadar pek çok konunun işlendiği bu bö-
lümden sonra oyunlar genellikle Karagöz’ün Hacivat’a onu alaya alan ya da
tersleyen bir söz söylemesi ve vurması ile son bulmaktadır.
Kukla ve gölge oyunu kavramlarını içinde barındıran İnhyeonggıg’ın
meydana gelişi ise Türk gölge oyununa nazaran daha eski zamanlara daya-
nır. Günümüzdeki oyunların içeriklerinin Coson Hanedanlığı’nın son dönem
modernleşme süreci edebiyatının oldukça geliştiği döneme dayandığı düşü-
nülmektedir (Cang 2006: 253).
Kore geleneksel sahne oyunları da batı tiyatrosunun etkisinde kalmış ve
batı tiyatrosu girmeden önce Gamyeongıg (maske oyunu), İnhyeonggıg
(kukla oyunu), Gırimcagıg (gölge kukla oyunu), Pansori (Kore operası) olmak
üzere dört farklı türe sahip iken bu türler arasında gırimcagıg sonraki ku-
şaklara aktarılamadığı için geleneksel sahne oyunları diğer üç tür ile varlığını
sürdürmüştür (Cho 2014: 181). Bu bakımdan çalışmamız daha çok kukla te-
melli gösteriler olarak karşımıza çıkan İnhyeonggıg üzerinden araştırılmıştır.
İnyeonggıg ağaçtan yapılmış kukla ile ya da gölge kukla oyunu şeklinde
sahnelenebilir. Geleneksel inhyeonggıg oyunu 'Ggogdugagşinorım’ olup aynı
zaman da ‘Bakçeomcinorım’ olarakta adlandırılır (Choi 2010: 95).
Bazı Kore gösteri ya da geleneksel oyunlarında, oyunların sergilenişi es-
nasında kahramanlara eşlik eden, oyunun içeriğine uygun sözler kullanarak
kahramanlarla atışan Türkçeye sanatçı olarak çevirebileceğimiz ‘soriggun’
adı verilen kişiler bulunmaktadır. Bu sanatçıların icralarını gerçekleştirdiği
en güzel örnek hiç kuşkusuz Kore operası olarak bilinen ‘pansori’ türünde
karşımıza çıkmaktadır. Hacivat-Karagöz oyununun sahnelenişinin dört aşa-
madan oluşması gibi İnhyeonggıg’da da bölümler bulunur ve bunlar toplam-
da on bir aşamadan oluşmaktadır. Her aşama birbirinden bağımsız bir şekil-
de sergilenir. İlk oyunda oyunun kahramanı olan ‘Bagçeomci’ çıkıp kendisini
tanıtır ve yukarıda bahsettiğimiz soriggun ile diyalogları gerçekleşir. Diğer
aşamalarda da sırasıyla Budist rahip, Ggogdugagşi, İşimi, küçük Bagçeomci
şeklinde diğer kahramanların oyunlarının da sergilenmesinin ardından son
aşama olan on birinci bölüm teşekkürle sona ermektedir (Seo 2013: 382).
Kore sözlü edebiyatı üzerine eser vermiş olan Seo, Bakçeomçi’nin oyundaki
rolü konusunda; “Oyun içerisinde oyunun kahramanı olan bakçeomçi sah-
nede sıklıkla görülür ve soriggun ile diyalogları esnasında oyunu yorumlar.
Bakçeomçi’nin oyunu yorumlamasından dolayı her bir sahne birbiriyle ilişkili
hale gelir, fakat temelde birbirinden bağımsızlardır” (Seo 2013: 383) demek-
tedir.
İnhyeonggıg’da oyunun başkahramanı olan Bagçeomçi’nin dışında her
perdede farklı karakter bulunmaktadır. Buna benzer olarak Hacivat-Karagöz
tiplemeleri de sahnelenişleri esnasında her zaman yalnız olmadıkları görül-
mektedir. Bazı oyunlarda onlara eşlik eden Kürt, Arnavut, Yahudi, Rumelili,
268
Medine Pala
Denyo, Acem, Laz, Kayserili, Pişekâr, Zenne, Bebe Ruhi gibi karakterler de
bulunmaktadır (And 1971). Bu karakterlerin oyuna dâhil olmaları ağız kullana-
rak konuşmaları, sinirli ya da yörelerinin geleneklerini sergileyen konuşma-
ları ile oyunun işlenişine ve konusuna tat katmaktadır.
Tüm dünyada ön plana çıkartılıp vurgulanan çok kültürlülüğün de iyi
bir yansıtıcısı konumunda olan Karagöz-Hacivat; müziğiyle, kostümleriyle,
mimarisiyle yüksek bir sanat ruhu yaratmakta oldukça etkili bir araçtır (Öcal
2015). Kültürel değerlerimiz arasında ilk sıralarda yer alan ve önemli bir yere
sahip olan bu tiplemeler için Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu tiyatromuzun Batı
taklitçiliği yerine kendi öz kaynaklarımıza, kendi insanımıza dönük olmasını,
Karagöz gibi geleneksel türlerimize eğilinmesini savunmuştur (And 1993).
Birbiriyle uyumsuz tiplemeler olan Karagöz ve Hacivat aralarındaki ileti-
şim bozukluğundan dolayı birbirlerini anlama ve anlatmada zorluk çekmek-
tedir. Oyun boyunca sahnede bu zorluktan kaynaklanan tartışma ve sürtüş-
meler mizahi olarak işlenmekte ve oyuna hareket katmaktadır. Karagöz
oyunları Çıblak’ın deyimiyle, “İçinde yaşadıkları toplumun gelenek ve göre-
neklerini, yaşam tarzını, inanışlarını, ahlakını, espri anlayışını vb. özelliklerini
iyi gözlemleyen buna bağlı olarak kimi zaman sosyal, siyasal ve ekonomik
sorunları, aksaklıkları, düzensizlikleri nükteli bir üslupla perdeye yansıtma-
sını bilen, bu yolla insanları etkileyen, eğlendirirken eğiten, mesaj veren”
oyunlardır (Çıblak 2007).
İnhyeonggıg gerçek dünya ve soyut dünyanın ikisini de ele alan dualist
yapıda olduğu için dünyevi telaşları soyut ve dinsel bakış açısıyla çözme
kaygısı taşımaktadır (Bak 1998). Bir yandan İnhyeonggıg’ın dinsel bakış açısı-
nı bir çözüm aracı olarak kullandığını görmekteyken diğer yandan işlenişi
esnasında sadece Budist rahip ve soylu sınıfı hicvedip, erkeklerin zorbalıkla-
rına dikkat çekmekle kalmadığını, aynı zamanda da var olan bütün değerler-
le alay ettiği görülür (Cang 2006: 256). İnhyeonggıg’da saygı duyulan ya da
üstün bir şekilde muamele edilen hiçbir şey yoktur. Herhangi bir otoritede,
soylu sınıfa karşı bir saygınlık mutlak var olduğundan, yaşlı ya da ermiş kişi-
lere alaycı bir şekilde davranılır (Seok 2013: 384).
Sahnelenişi esnasında İnhyeonggıg’ın sanatsal özelliklerinden birisi de
sınırsız ifadeyi mümkün kılmasıdır. Şekilsel malzeme ya da ifade tekniğinde
kısıtlama olmaması sadece şeklen değil aynı zamanda sahnenin genişliği ve
darlığı, zaman ve mekanı soyut ifade etme, hayvanları kişileştirme, hayvanla-
rı ve insanları özgür bir şekilde niteleme durumlarında da kendini göster-
mektedir (Shin 2014).
Geçmiş dönemlerdeki işlediği konuların bir kısmı günümüzde hala sah-
nelenmekte olsa da, Karagöz gölge kukla oyununun içerik olarak günümüz
olaylarından etkilenerek o doğrultuda şekillendiğini görmek mümkündür.
Seyirci profiline göre içeriği belirlenip, verilecek sosyal mesajlar da bu düz-
lem üzerinden sahneye aktarılmaktadır. Örneğin; çocuklardan oluşan seyirci
269
Türk Hacivat-Karagözü ile Kore İnhyeonggıg’ının İşlendiği Konular
Sonuç
Çalışmada Türk Hacivat-Karagöz seyirlik oyunu ile Kore seyirlik oyunu
olan İnhyeonggıg ele alınmıştır. Çalışma esnasında iki ülke seyirlik oyununda
da batı tiyatrosundan etkilenmeleri sonucu değişime uğradıkları görülmüş-
tür. Bu değişimler Hacivat-Karagöz’de batı tiyatrosunun konularından etki-
lenmesi üzerine işlenen içerikler bakımından çeşitliliğe yol açarken
İnhyeonggıg’da türsel değişimler yaşanmıştır. Yaşanan değişimlerin ardın-
dan İnhyeonggıg Kore geleneksel sahne oyunları içerisinde varlığını hala
sürdürmekte olan en eski türlerden biri konumuna dönüşmüştür.
Hacivat-Karagöz oyunlarının bildirmek istediği mesajı mizah yolu ile
sahneye dökmesi ve günlük hayata dair eleştiri ve yergilerini halkın her ta-
bakasına rahat bir şekilde ulaştırabilmesi toplumun her kesimi tarafından
benimsenen bir tür olmasını sağlamıştır.
Şamanizm ve Budizm izleri görülen İnhyeonggıg’lar şaman ritüelleri, dü-
ğün törenleri, hasat dönemi bereketi gibi halkın önemli günlerinde bir nevi
onların duygularını ifade biçimi olmaktadır.
Seyirlik oyunların ikisinde de hiciv, otoriteyi yerme, alaya alma gibi ko-
nularda benzerlik bulunmaktadır. Ayrıca oyun içerisindeki zıt karakterler ya
da yaşanılan ters durumlar mizahı güçlendirmiştir.
Notlar
Coson Hanedanlığı: 1392-1910 yılları arasında hüküm sürmüştür.
270
Medine Pala
KAYNAKÇA
AND, Metin (1971). “Eski Bir Karagöz Faslı: Ödüllü ya da Karagöz’ün Pehlivanlığı”,
Tiyatro Karagöz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 2 Sayfa: 207-237 Yayın Tarihi: 1971.
AND, Metin (1993). “Cumhuriyet’in 70. Yıldönümünde Kimliğini Bulamamış Türk
Tiyatrosu ve Kültür Bakanlığı”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, S: 10, s. 001-021,
1993
BAK, Ceseob (1998). “ Kore Gamyeongıg ve İnhyeongıg’ının Farklı Yönleri Üzerine
Bir Araştırma-İçerik Merkezli”, İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, S: 5, ss. 43-57,
1998.
CANG, Deoksun, vd. (2006). “Sözlü Edebiyat İncelemeleri/Gubi Munhak Geseol”,
İlcogag Yayınevi, 2006.
CHO, Namceol, vd. (2014). “Kore Sahne Oyunları Çalışmaları/Hangug Higogron”,
Korea National Open University Yayınevi, 2014.
CHOİ, Unshik, vd. (2010). “Yabancılar İçin Kore Edebiyatı/Vöguginıl vihan
Hanguk Munhak”, Bogosa Yayınevi, Seul, 2010.
ÇAKAN, Işıl (2006). “Tek Parti Döneminde Devrim Eğitimi Tartışmaları Bağla-
mında Halk Kitaplarının Modernizasyonu ve Yeniden Üretimi”, Yakın Dönem
Türkiye Araştırmaları, 2006/5, S:9, s.53-89
ÇIBLAK, Nilgün (2007). “Karagöz Sanatına İşlevsellik Kazandırma Bağlamında
Karagöz Ustalarından Hayalî Cinas Örneği”, Folklor/Edebiyat Üç Aylık Kültür
Dergisi, S:50, ss. 173-183, 2007/2.
ÖCAL, E.- DOĞAN, A. (2015). “Karagöz-Hacivat(Türk Gölge Oyunu) Diyaloglarıyla
Fen Eğitimi”, Kafkas Üniversitesi, e-Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 2(2),
Ağustos 2015.
SEO, Deseok, vd. (2013). “ Sözlü Edebiyat Dünyası/Gubi Munhake Segye”, Korea
National Open University Basımı, Seul, 2013.
SHİN, Hyeyeong (2014). “Kore İnhyeonggıg’ı Yapımı İçin İnhyeong Karakter Di-
zayn Araştırması –Pirisori Eseri Temel Alınarak”, Küresel Kültür İçerikleri, S:14,
ss. 109-128, 28 Şubat 2014.
271
Özet
1
9. yy ile birlikte hayatımızda yer edinen mizah dergileri;
siyasi hicivleri, günlük esprileri ve belirlenen konulara
esprili bir dille yaklaşımı ile toplumun her kitlesinin ilgisini
çekebilmiştir. Dergilerdeki içerik ve mesajlar ile birlikte çizim-
leri de önemlidir. Karikatür sanatına özellikle desen eğitimi
almış çizerlerin ilgi gösterdiği gözardı edilemez. Bu yüzden
Yrd. Doç. Dr. mizah dergileri, ince bir mizah duygusuna sahip ve iyi bir çizim
Mehmet Emin kabiliyeti bulunan kişilerce hazırlanır. Mizah dergileri içeriği
kadar kapak tasarımıyla da dikkat çeker. Alıcısını ilk etapta
Kahraman * etkileyen dergi kapağı; derginin içeriği, derginin siyasi duruşu
ve politikası hakkında da gizli mesajlar içermektedir. Araştır-
mada; ülkemizde yayınlanan karikatür dergilerinin kapakları,
MİZAH görsel, zemin ve renk dengesi, grafik tasarım elemanları ve
DERGİLERİNİN semiotik simgeleri açısından incelenmiştir. İnceleme sonunda
sonuç ve önerilerde bulunulmuştur.
KAPAK Anahtar Kelimeler: Grafik Tasarım, Mizah Dergi Tasarımı,
TASARIMLARI- Tipografi ve Görsel Algı.
NIN ANALİZİ VE
Abstract
P
KARŞILAŞTI- olitical humor magazines have found their places in our
RILMASI lives since the 19th century, have been quite successful in
attracting every social group’s attention with their polit-
ical satire, daily political jokes and sarcastic handling of cer-
ANALYSIS AND tain themes. It is an undeniable fact that it is the cartoonists
COMPARISON with a design background who take the most interest in the
art of caricature. That’s why humor magazines are mostly
OF THE DESIGN headed and prepared by people who have both a sense of
OF HUMOR humor and the ability to draw. The cover design of these mag-
MAGAZINES azines is also noteworthy, which provides subtle but critical
clues about the content, stance and publishing guidelines of
COVERS the magazine. In this paper is analyzed the cover pages of the
political satires magazines currently published in Turkey in
terms of their visual appeal, background and color balance,
elements of graphics design and semiotic symbols. At the end
of the study, results and suggestions are made as well.
Keywords: Graphic Design, Humor Magazine Design,
Typogra-phy, and Visual Perception.
*
Yıldız Teknik Üni.
mek@yildiz.edu.tr.
Mehmet Emin KAHRAMAN
273
Mizah Dergilerinin Kapak Tasarımlarının Analizi ve Karşılaştırılması
274
Mehmet Emin KAHRAMAN
Bulgu ve Yorumlar
275
Mizah Dergilerinin Kapak Tasarımlarının Analizi ve Karşılaştırılması
276
Mehmet Emin KAHRAMAN
277
Mizah Dergilerinin Kapak Tasarımlarının Analizi ve Karşılaştırılması
278
Mehmet Emin KAHRAMAN
279
Mizah Dergilerinin Kapak Tasarımlarının Analizi ve Karşılaştırılması
Sonuç ve Öneriler
Tasarım ciddi bir iştir. Özellikle yayınların tasarımları okuyucuyu yor-
madan ve yayınları rahatlıkla okuyabilmeleri için dikkatlice yapılması ge-
rekmektedir. Yayının vitrini ise kapağıdır. Kapak tasarımındaki başarı, yayı-
nın satışını da arttırmaktadır. Okuyucunun öncelikle karşılaştığı kapak, yayı-
nın içeriği ile ilgili yeterli bilgi vermesi gerekmektedir. Araştırmada incele-
nen yayınlarda da görüldüğü üzere kapakta tasarım öğelerinin düzenli kul-
lanılması başarının sırrıdır. Kapakta yer alan metinlerin punto büyüklüğü ile
renklerin uyumu ve görsellerin önem sırasına göre büyüklüğü tasarımı başa-
rılı kılan öğelerdir.
Şahin’ göre; görsel öğelerin metnin içeriğini etkili bir şekilde destekle-
mesi için metinle görsellerin kullanıldığı yerlerin tutarlı olması gerekir. Me-
tinle onu destekleyen görsel öğeler arasına ilgisiz metinlerin ya da görselle-
rin girmesi etkililik derecesini azaltır. Bu nedenle metinle görsellerin birbiri-
ni tamamlayacak bir şekilde düzenlenmesi gerekir (Şahin 2014: 32). Belirle-
nen bu kurallara uygun hazırlanan tasarımlar derginin başarısını izleyiciyle
buluşturabilir. Bu sayede derginin görünürlüğü de artar. Tasarımın başarısı-
nı artırmak için boş bırakmak gerekmez, derginin içeriğindeki konu başlıkla-
rı da yüzeye fazla yayılmadan yerleştirilmesi yeterli olur. Mizah dergilerinde
ise içerikle ilgili başlıklara gerek yoktur. Çünkü içeriğinde birden fazla çizer
bulunduğu için hepsine yer verilmesi halinde kapakta görsel ve metin kar-
maşası yaşanır. Bu yüzden sadece en başarılı ve sade ya da gündemle ilgili
çizimin kapağa yerleştirilmesi yeterli olur. Özellikle metnin az ve anlamlı
olduğu, ayrıca görselinde büyük ve sade çizilmiş olması kapağı daha hızlı
anlaşılır ve güzel gösterir. Renklerinde uyumluluğu önemlidir.
280
Mehmet Emin KAHRAMAN
KAYNAKÇA
BIÇAKÇI, Burçin (2013). Dergı̇ Kapak Tasarımlarında Tı̇pografı̇k Öğelerı̇n
Analı̇zı̇ Ve Görsel Algı İlkelerı̇ne Göre Değerlendı̇rilmesı̇, Arel
Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Ensı̇tı̇tüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
BOYDAŞ, Nihat (2009). Sanat Eleştirisine Giriş, Ankara, Gündüz Eğitim
ve Yayıncılık.
OKUTAN, Birsen Banu (2013). “Karikatürlerdeki Başörtülü Figürlerin
Göstergebilimsel Analizi: Penguen Dergisi Örneği”, İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, ss. 9-38, sayı:29.
ŞAHİN, Mehmet (2014). “Sosyal Bilgiler Ders Kitaplarının Görsel Tasarım
İlkeleri Açısından Değerlendirilmesi”, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Der-
gisi, Cilt 23, Sayı 1, 2014, ss. 31-46.
TOMAK, Ali-SENGİR, Zehra- SENGİR, Sena (2012). “Türkiye’de Bulunan
Bazı Üniversitelerin Ziraat Fakültesi Dergi Kapaklarının Gösterge-
bilimsel Çözümlemesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Hakemli Dergisi ART-E Mayıs-Haziran 2012-09 ISSN 1308-
2698, ss. 22-37.
YILMAZOĞLU, Emre (2013). Türkiye’de Mizah Yayıncılığının Kısa Tarihi,
http://www.insanokur.org/ adresinden erişim tarihi 10.09.2016.
281
Özet
lkemiz siyasi ve sosyal açıdan pek çok deprem yaşamıştır.
K
adirli Anavarza Mountain to the east, the west is two
DENEMEK Çukurova Kozan district. In 1996, both to be connected
to the province of Osmaniye in Adana in 1996, is
connected to Osmaniye Kadirli. Are described in paragraph
DEMOCRAT brings decades rights to the forefront of Çukurova these two
PARTY FROM districts. “A from Kadirli of a from Kozan and a snake ...” in this
YASSIADA TO paragraph is described in various ways, starting with the
preamble, it is changing the victorious side at the end of
CANKAYA: paragraph narrator party changes. Indeed from Kadirli and
TRYING TO there are even rumors of a feud between the from Kozan cost.
TRACK BACK Always ask the other side of the narrator in paragraph
ignorance, by emphasizing the weakness and self-
THE 27 MAY incompatibility is the superior show comedy item. XVII.
THROUHG century superiority theory was introduced by Hobbes and
CARICATUR others people's weakness in the face of themselves as superior
to relaxation, based on the victory. From Kadirli coming
decades Cukurova described in this report and will be
evaluated according to paragraph from Kozan superiority
theory of humor through the compiled resource persons.
Key words: from Kadirli, from Kozan, Anecdote, Humor,
Superiority Theory.
*
Kocaeli Üni.
mes.dav41@gmail.com.
Mesut Davulcu
283
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
Düşükler İmgelemi
Karikatür sözcüğünün kökeni Cari-care (saldırı) dır. Doğduğu günden
bu yana toplumsal aksaklıkları konu edinen ve tümüyle topluma dayalı, top-
luma dönük, toplumla birlikte var olan bir sanat niteliğini taşıdığından Türk
karikatürü, demokrasi aşamasında (tek partili dönemden çok partili döneme
284
Mesut Davulcu
285
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
286
Mesut Davulcu
Ek.5: Son Havadis Gazetesinin 18 Ağustos 1960 Pazar günkü yayımında “Nasrettin Hoca”
Karikatür dizisinden bir kare. “Hoca: En kötüsü iktidar sarhoşluğudur. İnsan Ankara’da
kafayı tutar, Yassıada’da ayılır!”.
Son Havadis Gazetesinin 27 Temmuz 1960 Çarşamba günkü “yazısız” olarak yayımladığı
karikatür dizisinden bir kare
287
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
288
Mesut Davulcu
289
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
290
Mesut Davulcu
Akşam Gazetesi diğer yazısız siyasi karikatürler dışında her Cuma ya-
yımladığı yarım sayfayı bulan karikatür dizisinde DP’li dönemleri ağır şekilde
eleştirmiş, yargılanma süreçlerini ve suç unsuru teşkil eden faaliyetlerde
bulunan DP’lileri köşesinde yargılamıştır.
291
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
Sonuç
Bu çalışmamız da iktidarı işlevsizleştirmek, yeni iktidarın meşru zemine
oturabilmesini sağlamak amacıyla mizahın saldırı gücü ve kamuoyu yaratma
becerisi 27 Mayıs özelinde ele alınmıştır. Güçlü olanı gülünç hale getirip
hâkimiyetini bir de kamuoyu nezdinde yok etmenin en mümkün olduğu yer
karikatür dergileri ve günlük gazetelerin karikatür dizileri olduğu aşikârdır.
Gerek hâlihazır da yayım yapan dergi ve gazeteler, gerekse sırf Yassıada’daki
hükümlülerden haberleri karikatüze edecek yeni dergilerin vücuda getiril-
mesi ile bu operasyonun profesyonelce hayata geçirildiği arşivlerden takip
edilebilmekte. Öncelikle belli başlı mizah dergileri daha sonra da gazetelerin
karikatür dizilerinin taranmasıyla 27 Mayıs darbesini, devrik iktidar mensup-
larını hükümet yanlısı gazeteler, muhalefet yanlısı gazeteler ve hiçbir parti
kimliği taşımadan yayım hayatını sürdüren gazetelerin nasıl gördüğü ince-
lenmiş en renkli medya organlarının nasıl bir anda tek renge ve tek sese
büründükleri gözler önüne serilmiştir. Karikatürlerin ana teması 10 yıllık DP
iktidarı ile hesaplaşma üzerine kurulmuş olduğu görülmüş olup, karikatür-
lerde çeşitli lakaplar ve analojilerle sıfatlandırılmışlardır. En çok işlenen ko-
nular; diktatörlük, hırsızlık-yolsuzluk, ahlaksızlık, irticai faaliyet iddiaları ve
iktidar mensuplarının özel hayatlarından seçmelerdir. Milli iradenin hükmü-
nü yok sayan cuntacılar demokrasi kahramanı olarak gösterilip seçilmiş hü-
kümet diktatör olarak tanımlanmıştır. Karikatürler yılan, domuz gibi hayvan
suretleri üzerinden neşredilerek aşağılama yolu tercih edilmiştir.
Milli iradeyi, devlet idaresini, meşru hükümeti, silahla cebren indiren
cunta, halk nezdinde propagandist ve aşırı yayın ve yayımlarla zihinlerden
de “sabık-devrik” hale getirmiş “düşükler” olarak halkın belleğine yerleştir-
miştir. Çok az da olsa demokratik hayata hızlıca geçilmesini, seçimlerin sü-
ratle yapılmasını işaret eden karikatürlerde yok değildir.
292
Mesut Davulcu
EKLER
293
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
294
Mesut Davulcu
KAYNAKÇA
AKGÜN, Recep (2015). Türkiye’de Demokratikleşme Süreci ve 27 Mayıs İhtilali
Bağlamında Medya-Siyaset İlişkisi. Ömer Halisdemir Üniversitesi Yüksek Lisans
Tezi. Niğde.
BALCIOĞLU, Semih (1987). Cumhuriyet Dönemi Türk Karikatürü. Ankara: İş Ban-
kası Kültür Yayınları.
ÇEVİKER, Turgut (2010). Karikatürkiye-Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi (1923-
2008). İstanbul: NTV Yayınları
EARLE, Timothy (2013). Şefler Nasıl İktidara Geldiler. İstanbul: Versus Kitap.
EMEÇ, Ali Selim (2010). Bir Ulusal Gazetenin Siyasal Serüveni: Son Posta 1950-
1960. Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi. İstanbul
HACISÜLEYMANOĞLU, ERTAN Gülcan (2015). Son Havadis (1953-1966) Gazete-
sinde Yer Alan Müzik Yazıları Bibliyografyası ve Değerlendirmesi. Gazi Üniversi-
tesi Yüksek Lisans Tezi. Ankara
KAMİLOĞLU, Zeynep (2013). “Penguen Dergisinden Hareketle Türk Karikatür
Tarihinde Mizahın Saldırı İşlevi”. Milli Folklor. S. 98 ss.165-173.
KAYA, Ayşe Elif Emre (2010). “Demokrat Parti Döneminde Basın-İktidar İlişkisi”
İletişim Fakültesi Dergisi. S.39 ss.94-118.
KONAK, İsmet (2006). Türkiye’de Askeri Müdahaleler Sonrası Dergicilikte Mizah.
İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü Mezuniyet Projesi. İstanbul.
KÖKSAL, Mehmet Semih (2013). Mizahın Türk Siyasi Kültüründeki Yeri ve Siyase-
te İlişkin Toplum Algısının Oluşturulmasındaki Yönü. Karamanoğlu Mehmet Bey
Üniversitesi. Karaman.
LEKESİZ, Ömer (2003). Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj. Ankara: Hece Yayınları.
MORA, Necla (2008). “Medya, Toplum ve Haber Kaynağı Olarak Sembolik Seçkin-
ler “ İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi. S:1 ss.1-25.
NİETZSCHE, Friedrich (2011). Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Yararsızlığı Üzerine.
İstanbul: Say Yayınları.
NİSAN, Fatma (2012). Siyasal Söylemin ve İdeolojilerin Gazete Karikatürlerinde
Yeniden Üretimi. Selçuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi. Konya.
ORAL, Fuat Süreyya (1970). Türk Basın Tarihi 1919- 1965 Cumhuriyet Dönemi.
Ankara: Doğuş Matbaacılık.
ÖĞDÜ, Hale (2011). Türk Siyasal Hayatının Karikatür Üzerinden Analizi : Akbaba
Dergisi Örneği. Selçuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi. Konya.
ÖZTÜRK, Onur (2007). Demokrat Parti Dönemi Basın Rejimi ve Zafer Gazetesi
Ulus Gazetesi ile Karşılaştırmalı Bir İnceleme. Ankara Üniversitesi Yüksek Lisans
Tezi. Ankara.
TOKLUCUOĞLU, Ahmet (2013). 27 Mayıs Otoritesinin Medya Temsilinde Öncü
Gazetesi. Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
YAPAR, GÖNENÇ Aslı (2004). “Bir Fransız Siyasi Mizah Gazetesi: Le Canard
Enchaine”. İletişim Fakültesi Dergisi. S.20 ss.13-16.
295
27 Mayıs’ın İzini Karikatür Üzerinden Sürmeyi Denemek
YILDIRIM, Sema- ZEYNEL Behçet Kemal (2010). TBMM Albümü 1920-2010. Cilt 2.
Ankara: Gökçe Ofset.
YILDIZ, Nuran (1996). “Demokrat Parti İktidar (1950-1960) ve Basın”. Ankara Üni-
versitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. S.1 ss.481-505.
www.seyriadem.com. 15.05.2016 19:50
https://tr.wikipedia.org/ 02.05.2016 19:54
Son Havadis
Tercüman
Ulus
Cumhuriyet
Milliyet
Akşam
296
Özet
G
ülme ve mizah insana ait özelliklerdir. İktidar ve ona
Yrd. Doç. Dr. bağlı kurumlar çok eski dönemlerden beri bu iki özellik-
ten rahatsız olmuş, onu engellemeye çalışmışlardır.
Mustafa Uzun süre sözlü olarak kendini var eden mizah, matbaanın
Çapar * icadıyla geniş kitlelere ulaşma olanağı bulmuştur. Mizah, ede-
biyat gibi yazınsal sanatlar yanında plastik sanatlarda da kulla-
nılmış, özellikle kara mizah bazı sanatçıların çalışmalarında
yoğun bir şekilde ele alınmıştır. Kara mizah, hem ürkütücü ve
korkunç, hem de komik öğelere yer veren, yalnız güldürmeyi
değil, yergiyi ve düşündürmeyi de amaçlayan mizah türüdür.
YÜKSEL
Kara mizah, bu özellikleri ile otoriteye karşı gelir. Bu araştır-
ARSLAN’IN mada, Yüksel Arslan’ın yaşamı ve sanatı incelenmiş ve çalışma-
RESİMLERİNDE larında kara mizah unsurları barındırdığı sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Gülme, Mizah, Kara Mizah, Yüksel Arslan,
KARA MİZAH Arture
Abstract
L
BLACK aughter and humour are characteristics of people. Since
HUMOUR IN ancient times, power and its affiliated institutions have
YÜKSEL been uncomfortable with these two features, they have
tried to stop it. Humour that it had generated orally in a long
ARSLAN'S time, it had the opportunity to reach a broad audience with
WORKS the invention of the printing press. Humour, alongside literary
arts such as literature dealt with in the plastic arts. Especially
black humour is discussed intensively in the work of some
artists. Black humour, is the kind of humour that both eerie
and scary, and funny items that aimed not only laugh but also
satire and make thinking. Black humour opposes against the
authority with these features. In this paper, it is examined life
and art of Yüksel Arslan and elements of black humour studies
have concluded that hosting in his artworks.
Keywords: Laughter, Humour, Black Humour, Yüksel Arslan,
Arture
*
Çukurova Üni.
mustafacaparus@
hotmail.com
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
298
Mustafa Çapar
299
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
300
Mustafa Çapar
301
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
302
Mustafa Çapar
303
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
304
Mustafa Çapar
305
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
Sonuç
Yüksel Arslan’ın genel olarak yaşamında ve çalışmalarında mizah hisse-
dilmekle birlikte, özellikle yukarıda incelenen çalışmalarında ve daha başka
çalışmalarında da bazılarında belirgin, bazılarında örtük bir şekilde kara mi-
zah unsurları görülmektedir. Bunun, öncelikli olarak Arslan’ın iç dünyasının,
yaşama bakış açısının, kimi zaman akıl hastalığı, intihar, cinsellik gibi ele
aldığı konulara bağlı olarak, kimi zaman yukarıda sözü edilen, etkilendiği
şair, yazar, düşünür ve sanatçıların bazılarının kara mizaha yakın durması
gibi nedenleri olabilir. Bunu daha da belirginleştirmek amacıyla André
Breton’un, Kara Mizah Antolojisi adlı kitabının (1997) içindekiler kısmında yer
alan “M. De Sade, Edgar A. Poe, Baudelaire, Nietzsche, Lautréamont,
Rimbaud, Jarry, Raymond Roussel, Apollinaire ve Benjamin Péret” gibi şair,
yazar ve düşünürlerin, Yüksel Arslan’ın esin kaynakları arasında da yer aldığı
söylenebilir. Ayrıca, sanatçının arture’lerini resmederken karikatürleştirme-
ye başvurması da kara mizah etkisinin görünür kılınmasında yardımcı bir
unsur olarak gösterilebilir.
KAYNAKÇA
ANA BRİTANNİCA – Genel Kültür Ansiklopedisi Cilt 12 (2004). İstanbul: Ana Ya-
yıncılık A.Ş.
ARSLAN, Yüksel (1996). Arslan-Defterler, Editör: Ali Artun, Çev. Levent Yılmaz,
Ulus Baker, Murat Güvenç, Huguette Rigot, Ankara: Dost Kitabevi-Galeri Nev.
ARSLAN, Y. – KREBS, P. (2005). Büyük ve korkunçtur gülmenin kudreti, Çev. Ali
Berktay, Ankara: Galeri Nev.
ARTUN, Ali (1996). Arslan-Defterler, Sunuş, Editör: Ali Artun, Ankara: Dost
Kitabevi-Galeri Nev.
BAHTİN, Mihail (2005). Rabelais ve Dünyası, Çev. Çiçek Öztek, İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
306
Mustafa Çapar
307
Özet
T
oplumsal gerçekliğe sıra dışı, gülünç, eğlenceli ve iğne-
leyici bir dille yaklaşımın adı olan mizahın temel karak-
teri eleştirel olmasıdır. Eğlendirirken ve güldürürken
sorgulamayı da içeren mizah, yazın hayatında yer edindikten
sonra toplumun sosyal, siyasal ve ekonomik iniş çıkışlarını,
tepkilerini ve beklentilerini anlamak için en önemli ölçütlerden
birisi olmuştur. Denizli’de 1985-1986 yıllarında 6 sayı olarak
Mustafa çıkarılan Tebessüm dergisi, döneminin güncel olaylarını miza-
Nerkiz ∗ hın değişik formlarıyla ve halkın anlayabileceği bir yalınlıkla
dile getirmiştir. Dergi, sadece karikatürlere yer vermemiş,
epeyce bir süredir mizah dergilerinde yer verilmeyen “mizah
öyküsü” ve “mizah yazını”na da sayfalar ayırmıştır. Halkın
gündelik yaşamını ve bazı toplumsal yaraları mizahileştirerek
DENİZLİ’DE ele alan dergi, ele aldığı mizah konuları ve anlayışı açısından
irdelenerek dönemin mizah anlayışına ışık tutmak amaçlan-
KISA ÖMÜRLÜ mıştır.
BİR MİZAH Anahtar Kelimeler: Denizli, Tebessüm, Dergi, Karikatür, Mizah
DERGİSİ:
Abstract
B
TEBESSÜM asic character of humour that name of approaching
with a extraordinary, comical, funny and sarcastic lan-
guage to social reality is criticism. Humour, involving
A SHORT- also querying together with fun and amuse has become one of
the most important criteria ifor understanding social, political
LİVED and economic fluctuation, reactions and expectation of socie-
HUMOUR ty after it gain a place in literary life.Tebessüm magazine that
had published in six issues between years of 1985 and 1986 in
MAGAZİNE İN Denizli had reflected current matters of its period with various
DENİZLİ: forms of humour and popularized simplicity. The magazine
not only involves caricatures but also allocates “homour sto-
TEBESSÜM ry” and “homour literary” which haven’t allocated in humour
magazines for a long time. It is aimed bring light humour un-
derstanding of period by scrutinizing this magazine magazine
that treats people's everyday life and some social injuries by
humorizing them, its humour subjects and perspective.
Keywords: Denizli, Tebessüm, Magazine, Caricature, Humour
∗
Pamukkale Üni.
mustafa_nerkiz@
hotmail.com
Mustafa Nerkiz
Köklü bir sözlü mizah geleneğine sahip olan Türk kültüründe, teknoloji-
nin gelişmesi ve yazılı basının gündelik yaşamımızda yerini alması neticesin-
de yazılı mizah ürünleri de gelişim göstermiş ve bu ürünlerin yer aldığı pek
çok mizah dergisi ortaya çıkmıştır. Doğdukları ve yaşama imkânı buldukları
dönemin güncel olay ve meselelerine tanıklık etmeleri sebebiyle sosyal bi-
limlerin temel başvuru kaynaklarından birisi olarak gösterebileceğimiz bu
dergiler, devrinin önemli meselelerini mizah süzgecinden geçirerek yansıt-
maları yönünden oldukça büyük önem arz etmektedirler.
Bu çalışmada üzerinde duracağımız Tebessüm dergisi de, basım ve yayın
teknolojisinin geliştiği ve ofset baskı kullanımının arttığı bir dönemde he-
veskâr birkaç arkadaş tarafından çıkartılmış, sonrasında da Türkiye’nin dört
bir yanından gönderilen karikatür ve mizahi yazıları yayınlayarak dönemin
mizah anlayışını yansıtmış bir dergidir. Çalışmada, kısaca mizah üzerine
tanımlama ve düşünceler verildikten sonra, Tebessüm dergisi ve mizah an-
layışı üzerinde durulacaktır. Dergiyi, ele aldığı mizah konuları ve anlayışı
açısından irdeleyerek dönemin mizah anlayışı hakkında bilgiler sunmak ön-
celikli amacımızdır. Diğer bir amacımız ise, kısıtlı imkânlarla ortaya konulan
bu kısa ömürlü mizah dergisini dikkatlere sunmak ve kültür hayatımızdaki
yerini somut olarak ortaya koyabilmektir.
1. Mizah
Düşünceyi etkili bir biçimde aktarma araçlarından birisi olan mizah, kül-
tür dünyamızın önemli bir parçasını teşkil etmektedir. İnsanlar, eski dönem-
lerden itibaren, düşünce ve önerilerini dışa vurmada mizahi anlatım yolun-
dan faydalanmışlardır. Çeşitli bilginlerce, eski dönemlerden itibaren üzerin-
de durulması, tanımlanmasına ve analizine dair çeşitli teoriler ileri sürülme-
si, bu kavramın zengin bir anlamsal muhtevaya sahip olmasını da beraberin-
de getirmiştir. Çeşitli disiplinlerin alanına giren mizah, çeşitli bakış açılarına
bağlı olarak yapılmış pek çok tanımla karşımıza çıkmaktadır.
Mizah kavramı; hiciv, satir, espri, şaka, halt, gülmece, ironi ve nükte gibi
terimlerin birbirleriyle kesiştiği, her zaman tam olarak ayırt edilemeyen an-
lam alanlarının yarattığı terminolojik karmaşa içinde değerlendirilmiştir
(Eker 2009: 67). Dilimizde “gülmece” (Akalın vd. 2009: 1404) kelimesiyle kar-
şılanan ve “gülmek” fiiliyle ilişkilendirildiği görülen mizah, genel olarak, ko-
mik bir dürtüyle başlayan, gülümseme veya gülme gibi bir tavırla biten ve
genelde hoşnutluk veren bir deneyim olarak ele alınmıştır (Susa 2002: 45;
Akt: Yardımcı 2010: 2).
Stephen Leacock’a göre, mizah "yaşamı yorumlamanın bir şeklidir”
(Morreal 1997: 169; Akt. Güzel 2006: 15). Mizah, kimi zaman alayın bir türü,
kimi zaman gerçeğin daha farklı bir biçimde ifade edilişi veya rahatlamanın
verdiği eğlencenin bir dışavurumu olarak düşünülmüştür (Aslan 2006: 20).
308
Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm
İnsanı, iflah olmaz bir haz arayıcısı olarak nitelendiren Freud ise, mizahı,
ruhsal süreçlerden haz elde etmenin kusursuz bir yöntemi olarak ele almış-
tır. Oğuz Aral’a göre mizah bir savunma biçimidir. Aklını, fikrini savunmadır.
Mizahın en büyük üstünlüğü insanı güldürerek gerçeğe çağırmasıdır (Dölek
2009: 11).
Gülmenin ne anlama geldiği ve gülünçlüğün temelinde ne olduğu sorula-
rı üzerinde duran Bergson, güldürü yaratımının en uç tuhaflıklarında bile
kendine has bir mantığı olduğundan söz etmektedir (Bergson 2014: 3). Ona
göre sadece “insani” şeyler için gülünçlük söz konusudur. “Bir manzara gü-
zel, zarif, görkemli, silik veya çirkin olabilir; fakat asla gülünç olamaz. Bir
hayvana gülünebilir; ama bu onda insani bir tavır veya ifade yakaladığımız
içindir.” Bergson gülmeye eşlik eden duygusuzluğa da işaret ederek gülme-
nin en büyük düşmanı olarak duyguları ileri sürer. “Gülünç, etkisini tam ola-
rak göstermek için, kalbin bir anlığına da olsa, hissizleşmesini gerektirir”
(Bergson 2014: 5-6). Mizahın kökeninde eğlencenin yer alması, mizah ile
gülmeyi birbirine karıştırma durumuna da yol açmıştır. Eğlence, bütünü ile
mizah olmadığı gibi, mizahın bütünü de eğlence olmamaktadır. Bu durumda,
her gülme mizahı ilgilendirmediği gibi, her mizah ürünü de güldürmez.
Gülme, mizahın yalnızca alkışı yerindedir (Öngören 1983: 11-12).
Mizahın işlev ve amaçları üzerinde de duran araştırmacılar, mizahın fiz-
yolojik ifadesi olan gülmenin “açık işlev”ini keyif verme ve eğlendirme, eleş-
tiri ve hoşgörünün oluşturduğunu ifade ederlerken; “kapalı işlev”ini başkal-
dırı, protesto ve tahrip etme, yarar veya zarar verme, sosyalleşme, hayata
tutunma, fiziksel iyileştirme, gerilimi azaltma, başarılı savunma mekanizması
olma, sorunlarla başa çıkma, savunma ve saldırı, toplumsal tarihin kod ve
mesajlarını taşıma, dikkat çekme, itiraz, kabullenmemenin oluşturduğunu
dile getirmişlerdir (Eker 2009: 29-30). Mizahın fizyolojik ifadesi olma gülme
eyleminin sosyal anlamda yararlılık, klasik tıpta tedavi edici, hayata bağlan-
ma, sorunları ortaya koyma, dikkat çekme, organizasyonu sağlama gibi
olumlu işlevleri yanında; dışlama, küçük düşürme, rencide etme, statü kay-
bettirme gibi olumsuz işlevleri içermesi neticesinde “negatif” ve “pozitif”
mizah ayrımı da oluşmaktadır (Eker 2009: 6). Mizah, tenkit vazifesini gör-
mekle beraber, ciddi işlerle uğraşmaktan yorulmuş dimağlara bir sükûn ve
huzur; gönüllere, söylenmek istenip de söylenemeyen şeylerin kamuoyunun
önüne serilmesinden ileri gelen bir ferahlık getirir. Gülüncü ve tuhafı arayan
mizah, hedef aldığı şahsı ve makamı darıltmaz. Bununla birlikte, tenkitte
nezaket sınırı aşıldı mı, o zaman mizahın asıl çehre ve hüviyeti soysuzlaşır.
Nükte ve latife, hakarete alet edilmiş olur. Mizahı bu hale düşürmemek ge-
rekir (Yücebaş 2004: 13).
309
Mustafa Nerkiz
2. Tebessüm Dergisi
2.1. Derginin Ortaya Çıkışı
Şükrü Tekin Kaptan, Abdülkadir Uslu ve Mehmet Fevzi Yeniçeri’nin iş-
birliği ile 1985 yılında çıkarılan Tebessüm Dergisi, Türkiye’nin “ilk il mizah
dergisi” olma iddiasını taşmaktadır. Başlangıçta Abdülkadir Uslu ve Mehmet
Fevzi Yeniçeri tarafından bir mizah sayfası olarak çıkartılan “Tebessüm”, ilk
olarak 5 Mart 1983 yılında, Denizli’de yerel bir gazete olan Hizmet Gazete-
si’nde yayınlanmıştır. Bu süreçte yaklaşık 120 kişi mektuplarla karikatür
göndererek bu mizah ekinin hazırlanmasına katkıda bulunmuştur. Gazete-
deki bu ilave mizah ekiyle belli bir tecrübe kazanılmış ve çeşitli kişilerin de
teşvikiyle bir dergi çıkarılması gündeme gelmiştir (Uslu 2016). “Tebessüm”
dergisini çıkarma düşüncesi de yine bu gazeteden okuyuculara duyurulmuş
ve “Aylık olarak yayınlanacak, ofset baskılı 24 sahifeden oluşan Tebessüm
Türkiye’nin il düzeyinde çıkarılan tek mizah dergisi olacak” denilmiştir
(Haytoğlu 2010: 363).
Pek çok kişiden teşvik ve destek sözü alınmasına rağmen, derginin çıka-
rılması sürecinde beklenen destek gelmemiş ve bazı maddi sıkıntılar yaşan-
mıştır. Abdülkadir Uslu tarafından, Şükrü Tekin Kaptan’ın vefatından sonra
kaleme alınan bir yazıda derginin çıkış hikâyesi ve bu sıkıntılı süreç şu söz-
lerle ifade edilmiştir:
“Hizmet Gazetesi yazı işleri müdürü Mehmet Baysal’ın ısrarı ile haftalık
magazin ve mizah sayfaları hazırlamaya başlamıştık. O zamanlar Denizli Li-
sesi’nde öğrenci olan Mehmet Fevzi Yeniçeri ile birlikte “Tebessüm” ismini
verdiğimiz mizah sayfasını uzun süre yönettik. Bu arada her yaştan ve mes-
lekten bize katılanlarla sayımız çoğaldı. Haftalık sayfa hazırlamanın yanında,
günlük olarak da “Tebessümcüler” imzasıyla çalışmalarımız yayınlanmaya
başladı. Şükrü Tekin Kaptan da o sıralarda Denizli’ye yeni dönmüştü.
Mesleği icabı maliye, muhasebe, iktisat gibi konularda Hizmet Gazetesi’nde
yazılar yazmaya başlamıştı. Gazetede sık sık onunla karşılaşmaya ve sohbet
etmeye başladık. Samimiyetimiz de her geçen gün artıyordu. İlerleyen gün-
lerde bizim hazırladığımız sayfalara katkıda bulunmaya başladı. Aynı zaman-
da, “Tebessüm” sayfası da büyük bir ilgiyle izleniyor, Türkiye’nin her yerinde
karikatürler geliyordu. Türkiye çapında dağıtımı yapılan birçok dergi ve ga-
zetenin mizah sayfaları bizden alıntılar yapıyor, bizden övgüyle bahsediyor-
du. Artık bir dergi çıkarma fikri ağır basmaya başlamıştı. O günlerde Denizli
de ne ofset matbaa vardı ne de renk ayrımı, film gibi kavramlar... Her şey
İzmir’de yaptırılan klişelerle ve tipo baskı tekniğinin müsaade ettiği kadarıyla
sınırlıydı. Oysaki biz, ofset basılan, karikatürlerin bolca yer aldığı bir mizah
dergisi çıkarmalıydık. Kadroyu oluşturmuştuk. Teknik olarak da bir deneyim
kazanmıştık. Bunun için kendimizi hazır hissediyorduk. Asıl önemlisi, dergiyi
çıkaracak parayı nereden bulacaktık? Allah rahmet eylesin, Şükrü ağabey bir
gün “Satılığa çıkardığım bir pamuk tarlam var, iki dönümünün parasını der-
310
Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm
giye ayırabilirim.” dedi. Ayırdı da... Böylece 1985 yılında Türkiye’nin ilk il mi-
zah dergisi olan “Tebessüm” aylık olarak yayınlanmaya başladı.” (Uslu 2008:
6)
Derginin çıkarılması sürecinde yardım istenilen kişilerden hep vaat ve
nasihat duyan ekip, bu kişileri protesto etmek amacıyla derginin ilk sayısının
kapağını siyah renkte yayınlamıştır. Dürüst olmayan kişilerin rengi olarak
kullanılan “siyah” rengi, sembolik bir mana ve protestocu işlev bildirmekte-
dir. Dergi yönetiminin “Bu Bir Kara Çelenktir” adlı yazısında söz konusu tep-
kileri şu ifadelerle dile getirilmiştir:
“Elalemin çocuğu 9 ay 10 günde olurken, bizimki 4 senede ancak oldu. Bu
çocuk lafı da nereden çıktı demeyin. Tebessüm bizim için bir babanın evladı
kadar değerli. Aylar önce bir mahalli gazetede iki kişiyle başlatılan TEBES-
SÜM sayfası özellikle gençler tarafından o kadar benimsendi ki, bir dergi
çıkarmak düşüncesi bizde bir tutku haline geldi. Taa o günlerden beri her
dakikamızı genç bir mizah dergisi çıkarmak için harcadık. Ama özellikle için-
de bulunduğumuz gençlik yılı vesilesiyle bol bol nutuk atan kişilerden yar-
dım istediğimizde hep nasihat hep vaad aldık. Bu dergiyi çıkarmaya başladı-
ğımızda ilk aklımıza gelen onlar oldu ve onlara protesto olsun diye kapağı-
mızı siyaha boyadık.” (Tebessüm 1985: 3/1)
150 TL satış bedeli ile 24 sayfa olarak yayınlanan dergiye sanat çevreleri
büyük destek vermiştir. Gırgır Dergisi yönetmeni Oğuz Aral, Fırt Dergisi
yönetmeni Tekin Aral, Çarşaf Dergisi Karikatür Okulu Yönetmeni Raşit Ya-
kalı, Gıcık Dergisi yönetmeni Eflatun Nuri başta olmak üzere, bütün mizah
dünyası bu yeni dergiye kucak açmıştır. Özellikle, Gırgır dergisinin etkisi ve
Oğuz Aral’ın desteği bu noktada oldukça önemlidir. Düzenlediği çeşitli et-
kinliklerle bu alanda eğitimler veren ve beğendiği karikatürleri ücretleri
karşılığında satın alarak bu konuda halkı teşvik eden Aral, yeni dergi çıkarma
noktasında bilgi ve birikimlerini M. Fevzi Yeniçeri’ye aktarmıştır (Uslu 2016).
Oğuz Aral, Tebessüm’ün ilk sayısı yayınlandığında da kendi dergisinde şu
övücü cümlelere yer vererek Tebessüm dergisinin tanıtımını yapmış ve der-
giye destek olmuştur:
“Geçen gün 500 yıla yaklaşan ömrümün en güzel armağanlarından birini
aldım... Bu bir mizah dergisiydi... Çoğunun bu sayfadan adlarını tanıdığımız
tam 35 babayiğit delikanlı (kolları) sıvayıp bir kocaman bir mizah dergisi
çıkarmışlar. Hem de nerede?.. Denizli’de... Üstelik bu 35 kişi kimi Sivas’ta,
kimi Ankara’da, kimi İzmir’de oturuyor. Kimi de mapushanede... Türk basın
tarihinde görülmüş, işitilmiş şey değildir yaptıkları. Hani bizde 5 kişi bir ara-
ya gelemezdi... Gelmişler işte... Üstelik 35 kişi... Matbaası olmayan Denizli’de
nasıl dergi çıkarmış?.. Çıkarmışlar işte... Getirip İstanbul’da bastırmışlar.
Parayı nereden bulmuşlar?.. Dağıtımını yapabilirler mi?.. Yayınını sürdürebi-
lirler mi?.. Artık çok önemli değil. Çünkü bu insanlar sadece konuşan ve ya-
kınan insanlar değil, akıllarına koyduklarını YAPAN insanlar... Ve bu ülke-
311
Mustafa Nerkiz
312
Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm
313
Mustafa Nerkiz
314
Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm
fıkra, mizahi öykü, mizahi şiir, çizgi roman, atasözü, bilmece, mizahi haber
ve mizahi röportajlar da bulunmaktadır. Özellikle fıkra, mizah yükünü kolay-
ca taşıyabilen ve yayabilen bir mizah türü olarak bütün çağlarda kullanışlı
bulunmuş bir türdür (Öngören 1983: 44). Gülmek, eğlenmek, dikkat çekmek,
ders vermek gibi türlü gereksinimlerle anlatılan fıkralar bir iletişim aracı
vazifesi görmüştür. Halkın içinden çıkarak yine halk arasında sözlü geleneğe
bağlı olarak yüzyıllarca ağızdan ağza aktarılan fıkralar, toplumdaki gerçek
olgu ve olayları yansıtması bakımından da değerli ürünlerdir. Bu ürünlerden
birinde yer alan Mehmet Ağa ile mezar taşçısı arasındaki konuşmalar, oku-
yanı bir yandan mütebessim bir çehreye büründürürken, diğer yandan ak-
settirdiği problemlerle derin düşüncelere itip keyfini kaçırabilmektedir.
“Mehmet Ağa’nın kayınvalidesi ölmüştü. Köyde bir mezar yaptırmak ve
bir taş diktirmek istiyordu. Taşçıya:
- Ah şöyle mermerden bir gabir daşı istiyom emme ucuz olsun.
- Ucuz yok ki ağa.
- Canım şöyle elden düşmüş bir daş da mı yok?
- Bir tane var amma üzerinde başkasının ismi yazılı.
Mehmet Ağa omuz silkti:
- Zararı yoh gardaş irahmetli gayın valdemin de okuması yohtur.” (Te-
bessüm 1985: 21/1)
Kırdan kente göçün arttığı ve kapalı ev ekonomisinin yıkılmaya başladığı
bu dönemlerde geniş aileden çekirdek aileye geçiş süreci yaşanmış ve an-
lamsız bir yük olarak görülmeye başlanan kaynana hakkında zengin bir mi-
zah salgını başlamıştır (Öngören 1983: 34). Bu fıkrada da kaynana ile yaşanan
geçimsizliğin ve sevgisizliğin bir yansıması görülmektedir. Bunun yanında,
dönemin eğitim sorununa da bir gönderme söz konusu olup, toplumdaki
okuma yazma problemi mizahi bir üslupla eleştirilmiştir.
Dönemin bazı problemlerinin ironik ve mizahi bir üslupla dile getirildiği
ilanlarla da toplumun aksayan yönlerine dikkat çekilmek istenmiştir. Altta
bir örneğini sunduğumuz bu ilanda, maaşını aldığında kâğıdı kalemi eline
alıp bakkal, manav, kasap, kira, elektrik, su, ilaç vs. parası derken hesabı tut-
turamayan ve maaşını yetiremeyen milyonlarca insanın içinde bulunduğu
karamsar durum mizahi bir dille gözler önüne serilirken; her aklına estiğin-
de zam yapan ve borçluların karşısında adeta zalimleşen bakkallar, kasaplar
ve manavlar da eleştiriden nasibini almıştır.
“Rica Olunur!...
Dün aldığım bir aylık emeğime karşılık verilen “asgari ücreti”mi düşür-
düm. Aha şuraya düştü ama bir türlü göremiyorum. Bulanların benim adıma
bakkala, esnafa, manava olan borcumu ödemeleri rica olunur.” (Tebessüm
1985: 20/2)
315
Mustafa Nerkiz
Bir mizah türü olarak şiir, daha çok hiciv ve taşlama aracı olarak kulla-
nılmıştır. Mizahçı, şiirde imgelerin yerine esprileri geçirerek işini görmüştür.
Bu açıdan mizahi şiirlerin günlük bir konusu ve somut bir diyeceği olmuştur
(Öngören 1983: 45).
Zamkolik
Parolamız zam olsun
Karşılığı gam olsun
Zam yapılacaksa eğer
Yarım değil tam olsun
(...)
İstiyoruz her gün zamlar yapılsın
Almayalım yeter ki vitrinlere bakılsın
Yaşamaya vazgeçtik, bir an önce ölmek için
Lütfen beyler, her dakika yeni zamlar yapılsın
Dergideki diğer mizah türü olan mizahi hikâyeler, sosyal ve ekonomik
problemleri ele alması yönüyle karikatürlerde anlatılan problemlerin uzunca
yazıya dökülmüş hali olarak değerlendirilebilirler. Dergideki mizah yüklü
bilmeceler ve bilmece şeklindeki atasözleri ise, çözümü keyif veren ve eğ-
lendiren diğer mizah türleri olarak dikkati çekerler. Hoşça vakit geçirmeye
hizmet eden bu mizah unsurlarından birkaçı şu şekildedir:
Dünyada ne duyulmaz?
- Zenginin kabahati, fakirin ölümü... (Tebessüm 1985: 3/3)
Misafirin pişkini ne zaman gelir?
- İş günü... (Tebessüm 1986: 4/4)
Sakalda keramet olsaydı ne olurdu?
- Keçiler evliya... (Tebessüm 1986: 45)
316
Denizli’de Kısa Ömürlü Bir Mizah Dergisi: Tebessüm
Sonuç
1985-1986 yılları arasında yayınlanan Tebessüm dergisi, basım ve yayın
teknolojisinin geliştiği ve ofset baskının yaygınlaştığı bir dönemde, mahalli
bir gazete ekinden bir mizah dergisine dönüştürülen kısa ömürlü bir mizah
dergisidir. Halkın gündelik yaşamını ve bazı toplumsal yaraları mizahileştire-
rek ele alması ve çeşitli çözüm önerileri de sunarak bu yaraları pansuman
etme çabası noktasında önemli olan bu dergi, yazılı mizahın hemen hemen
bütün türlerini barındırmıştır. Dergide mizaha yüklenen diğer işlevler de
hoşça vakit geçirtme, rahatlatma, günlük tasa ve dertlerden arındırmadır.
Derginin yazar ve çizer kadrosunu oluştururken her ilden ve halkın her
kesiminden gelen mizah malzemeleriyle beslenen Tebessüm, halkın zevk ve
beğenisini yansıtmasını bilmiştir. Derginin dili yapmacık ve abartılmış bir
dilden uzak, gündelik konuşulan dildir. Bu durum daha doğal, samimi ve
sokaktaki sıradan insana daha yakın bir gerçekliğe işaret etmektedir. Yazar
ve çizer kadrosunu halktan seçen ve mizahı halka indiren Tebessüm dergisi,
genç okurlarını bu iş için teşvik etmesi, yönlendirmesi ve eğitmesi özellikle-
riyle de bir mizah okulu niteliği taşımaktadır. Bu özelliği dışında, derginin
oluşum sürecinde ve derginin bazı şekilsel özelliklerinde Gırgır dergisinin
etkisi de göz ardı edilemez. Bu noktada derginin yönetim kadrosu başta
olmak üzere, pek çok yazar ve çizerinin Oğuz Aral ve Gırgır dergisinin izinde
gittiğini, bu derginin mizahına benzer mizah örneklerinin sergilendiğini söy-
leyebiliriz.
KAYNAK KİŞİLER
KK1: Abdülkadir Uslu, Denizli, 54, Üniversite Mezunu, Gıda Mühendisi, YAZ-AR-BİR
Genel Başkanı, Yazar-Çizer, Siyasetçi
*Kaynak kişiyle olan görüşme 2016 yılı Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilmiştir.
KAYNAKÇA
ASLAN, Hatice (2006). Ortaöğretim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin
Öğrenilmiş Güçlülük Düzeyleri ve Cinsiyetlerine Göre Mizah Tarzlarının İnce-
lenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bi-
limler Enstitüsü, Adana
317
Mustafa Nerkiz
318
Özet
M
izah araştırmaları konusunda Rusça yazılmış çok
sayıda özgün inceleme mevcuttur. Çalışmamız söz
Nazym konusu incelemeleri Türk okuruna tanıtmayı amaçla-
yarak başta M. Bakhtin, B. Dzemidok, L. Karasev, A.Luk, v.d
Abdıkadyrova * olmak üzere Sovyet Rusya’sında mizah üzerinde yapılmış kayda
değer çalışmalar hakkında bilgi verecektir. Mizah ve genel
olarak komik olan üzerine ilk sistematik teori geliştirenlerden
Luk’un özgün mizah teknikleri, Dzemidok’un “mizah konsept-
leri”, Bakhtin’in halk kültürü ve mizah bağlamındaki fikirleri,
Karasöv’in kültürel-tarihi-ontolojik bir fenomen olan mizahı ve
ayrıca mizahı edebi-estetik açıdan ele alan bazı çalışmalar
SOVYET üzerinde durulacaktır.
RUSYA’SINDA Anahtar Kelimeler: Sovyet Rusya’sında Mizah Çalışmaları,
Bakhtin ve Mizah, Dzemidok’un Mizah KonseptleriLuk’un
MİZAH Mizah Çalışmaları, Karasev’un Mizah Çalışmaları
ÇALIŞMALARI
ÜZERİNE Abstract
T
here are plenty of original researches on humor written
in Russian. The purpose of this article is to introduce
some of them to the Turkish audition. Starting with the
well-known M. Bakhtin, B. Dzemidok, L. Karasev, A. Luk’s
HUMOR works then we will give a brief introduction to a scientific
RESEARCHES IN papers on humor written during the Soviet Russia period.
SOVIET Keywords: Humor Researhces in Soviet Russia, Bakhtin’s
Humor Theory, Dzemidok’s Humor Theory Luk’s Humor
RUSSİA Theory,
Karasev’s Humor Theory
* Ege Üni.
nabdikadyrova@
gmail.com.
Sovyet Rusyası’nda Mizah Çalışmaları Üzerine
320
Nazym Abdıkadyrova
bir hiç olduğu konusunda emin olmalıdır; ikinciden gülme yöneltilen kişide
güven eksikliği yaratmalıdır ve son olarak da gülme izleyenlerin gözünde
inandırıcı olmalı ve onları gülen birinin karşısındakini ezmek isteyişi duygu-
suna ortak etmelidir.” (Sıçov 2003: 47). Lunaçarki’nin fikirleri Sovyet mizah
anlayışı ve özellikle Ya. E. Elsberg, D. P. Nikolayev, B. M. Minçin, v.d. mizah
teorileri üzerinde etkili olur.
Mizah ve genel olarak komik olan üzerine ilk sistematik teori, Sovyet bi-
lim adamı filozof, çevirmen, nöroloji doktoru ve bilimler kuramcısı (science
studies) Aleksandr Naumoviç Luk’a (1928-1982) aittir. Ağırlıklı olarak siber-
ii
netik alanında çalışan Luk’un mizah konusunda iki kitabı: “O çuvstve
yumora i ostroumii” (Mizah Duygusu ve Espri Yeteneğine Dair, 1968) ve
“Yumor, ostroumiye, tvorçestvo” (Mizah, Espri Yeteneği, Yaratım, 1977) mev-
cuttur. Yazımızda Luk’un mizah konusunda ilk sistematik sınıflandırma olma
özelliğiyle dikkat çeken ve psikofizyolojiyle sibernetiğin kavramları dâhilinde
ele alınan ilk çalışmasına değineceğiz. Söz konusu çalışma üç bölümden
oluşur. Giriş niteliğindeki “Duygular ve Hisler” başlıklı ilk bölümde insanın
duyguları ile düşüncelerinin arasındaki bağlantıdan söz edilerek, biyolojik
evrim sürecindeki öneminden, temel duygu ve hislerden, estetik duygusu-
nun doğasından bahsedilir. Luk, insana has çoğu duygu ve hissi “olumlu” ve
“olumsuz” olarak ayırır. Söz konusu ayrıştırma “etik açıdan değil, bizzat haz-
zın yaşatılması veya yaşatılmaması” (Luk 1968: 21) bağlamında yapılır. Basit
duygulardan sonra “karışık” duygulara geçen yazar, komiklik üzerinde dura-
rak söz konusu kavramı şu şekilde açıklar: “Komiklik duygusu, büyük ihti-
malle, karışık bir duygu olarak hem olumlu hem olumsuz duyguların etkile-
şimi sonucu meydana gelir. Bu arada, olumlu ve olumsuz duyguların karışım
oranı farklılık gösterebilir. Bazen dilin bile ifade etmek için yetersiz kaldığı
komiklik çeşitliliği de söz konusu orandan kaynaklanır.” (Luk 1968: 28).
Kitabın ikinci bölümünde çalışmanın temelini oluşturan mizah duygusu
ve espri yeteneği kavramları üzerinde durulur. Yazar, söz konusu iki kavra-
mın benzerlikleri ve farklılıkları, biyolojik önemi ve hatta patolojik özellikle-
rine değinerek “espri yeteneği tekniklerinin yapısal sınıflandırması”nı teklif
eder. Söz konusu sınıflandırma Luk’un çalışmasının temelini oluşturmakta-
dır. Bir güdümbilimci olarak espri “teknikleri”ni kullanarak makinaları espri
üretmesi için programlama kaygısı güden Luk, kitabın son bölümünde sıra-
lamış olduğu “teknikler” vasıtasıyla makinalar için “espri algoritmaları”nı
ortaya koyar. Luk’un ortaya attığı ve mizah çalışmaları bakımından önem arz
eden söz konusu “teknikler” çeşitli metinlerden yola çıkarak ima, paradoks,
tekrarlama, ikili anlam, ironi, absürtleştirme, anlamsızlaştırma, yalancı pe-
kiştirme, yalancı karşıtlık, ters kıyaslama/metafor, stil karışımları ve ikincil
önemdeki belirtilerin kıyaslanması olmak üzere toplamda on iki teknik ola-
rak karşımıza çıkar. Ancak yazarın da belirttiği gibi önemli olan tekniklerin
sayısı değil, mizahi durumların hepsini açıklayabilmesi ve kapsamasıdır. Bu
açıdan bakıldığında Luk’un önerdiği “teknikler” kapsam bakımından sadece
321
Sovyet Rusyası’nda Mizah Çalışmaları Üzerine
322
Nazym Abdıkadyrova
323
Sovyet Rusyası’nda Mizah Çalışmaları Üzerine
di döngüyü, doğum ile ölümü simgeler. Söz konusu döngü öldürme (örneğin
Kostroma’nın yakılması) ve gülme ritüelleri ile gerçekleştirilerek, doğanın
yeninden canlanmasının taklidini yapar. (Propp 1999: 227-255).
Propp’un da çalışmalarında sıkça başvurduğu Yuriy Borisoviç Borev,
1957’de yayımladığı “O komiçeskom” (Komiklik Hakkında) ve 1970 yılında
yayımladığı “Komiçeskoe” (Komiklik) adlı iki mizah çalışmasında mizahı este-
tik bir kavram olarak ele almaktadır. Ayrıca Borev’in kaleminden çıkan
vii
“Estetika” (Estetik) kitabının 4. bölümünde ve diğer pek çok makalesinde
de mizah konusuna değinilmektedir. Borev “gülünç olan” ile “komik olan”ı
birbirinden ayırır. Gülünç olanla, gülmeyi yaratan bütün olay ve durumları;
komik olanla ise sadece toplum açısından önem taşıyanları kast ederek:
“Gülünç olan her şey komik olmaz, ancak komik olan her zaman gülünçtür.”
der (Borev 1997: 172). Borev, Platon’un fikirlerinden başlayarak Orta Çağ ve
Aydınlanma dönemlerindeki fikirlerle çağdaş mizah anlayışlarına kısaca de-
ğindikten sonra komiklik kavramını toplumsal, sosyo-kültürel, yapıcı ve yıkı-
cı, eleştiri gibi pek çok farklı açıdan inceler.
Borev, “Komiçeskoe, ili o tom, kak smeh kaznit nesoverşenstvo mira,
oçişayet i obnovlayet çeloveka i utverjdayet radost bıtiya” (Komiklik, veya
Gülmenin Dünya Kusurlarını Cezalandırması, İnsanı Temizleyip Arındırması
ve Yaşam Sevincini Oluşturması Üzerine, 1970) adlı çalışması giriş kısmında
viii
Lehçe aslından Rusçaya çevrilmiş olan Bohdan Dziemidok’un “komiklik
konseptleri”ne değinmesi ile başlar:
“Bohdan Dziemidok, komikliğin altı tipolojik modelini oluşturur:
1. Gülünenin (gülmenin nesnesi) olumsuz özelliği teorisi (Aristo) ve onun
psikolojik versiyonu olan komikliğin objesi üzerindeki sübjenin (gülenin)
üstünlüğü teorisi (Th. Hobbes, K. Ueberhorst).
2. Gerileme teorisi (Önemli bir şahsiyetin aşağılanması komiklik durumu
yaratır). Söz konusu teori 19.yüzyılın ilk yarısında İskoçyalı filozof ve psiko-
log A. Bain tarafından; teorinin aksiyolojik ix versiyonu ise А. Stern tarafından
ortaya atılır).
3. Kontrast teorisi (Jean Paul, İ. Kant, H. Spencer). ‘Bilinç aniden büyük
şeylerden küçük olanlara odaklandığında doğal olarak gülme meydana gelir’.
Gülmenin sebebi beklentinin uygunsuzluğudur (T. Lipps, G. Hoffding).
4. Zıtlık teorisi (А. Schopenhauer, H. Hegel, F. Fisher, N. Çernışevki).
5. Normdan sapma teorisi (Alman esteti K. Groos, Fransız kuramcısı E.
Aubouin ve C. Milton Naham).
6. Kesişen motifler teorisi (komikliği birden fazla motifin açıkladığı ge-
nişçe bir grup: H. Bergson, S. Freud, A. Lunaçarski, v.d.).
Komik olanın farklı teorilerini kıyaslayan Dziemidok, normdan sapma te-
orisi en kapsamlı bulmaktadır.” (BOREV 1970: 5).
324
Nazym Abdıkadyrova
325
Sovyet Rusyası’nda Mizah Çalışmaları Üzerine
KAYNAKÇA
BAHTİN, Mihail (2005). Rabelais ve Dünyası. Çev. Çiçek Öztek. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları, 1.Basım, -527s.
BOREV, Yuri Borisoviç (1970). Komiçeskoe, ili o tom, kak smeh kaznit
nesoverşenstvo mira, oçişayet i obnovlayet çeloveka i utverjdayet radost bıtiya.
(Komiklik, veya Gülmenin Dünya Kusurlarını Cezalandırması, İnsanı Temizleyip
Arındırması ve Yaşam Sevincini Oluşturması Üzerine). Moskova: İskusstvo Yayın-
ları, -269s.
(1996). XX vek v predaniyah i anekdotah: V 3 tomah. (Anlatı ve Fıkralarla
XX.Yüzyıl. 3 Ciltlik). Harkov: Folio Yayınları, C.1., -384s.
(1997). Estetika. 2 Ciltlik. Smolensk: Rusiç Yayınları, Genişletilmiş 5. Basım, C.1, -
576 s.
KARASÖV, Leonid Vladimiroviç (1996). Filosofiya smega (Gülmenin Felsefesi).
Moskova: Rus Devlet Sos.Bil. Üniv. Yayınları, -224s.
LUK Aleksandr Naumoviç (1968). O çuvstve yumora i ostroumii (Mizah Duygusu
ve Espri Yeteneğine Dair). Moskova: İskusstvo Yayınları, -192s.
(1977). Yumor, ostroumiye, tvorçestvo. (Mizah, Espri Yeteneği, Yaratım). Mosko-
va: İskussvto Yayınları, -184s.
PROPP, Vladimir Yakovleviç (1999). Problemı komizma i smeha. Ritualnıy smeh v
folklore (po povodu skazki o Nesmeyane). (Sobraniye trudov V.Ya.Proppa). Ko-
miklik ve Gülme Sorunsalı. Halk Biliminde Ritüel Gülme (Nesmeyana Hakkındaki
Masala Dair). (V.Ya.Propp Çalışmaları Külliyatı). Yayına Hazırlayan:
Yu.S.Rasskazov. Moskova: Labirint Yayınları Kaynak:
http://www.gumer.info/bibliotek_Buks/Culture/propp/index.php
(01.10.2016).
SIÇOV, Andrey Anatolyeviç (2003). Priroda smeha ili filosofiya komiçeskogo
(Gülmenin Doğası veya Komikliğin Felsefesi). Saransk: Mordov Üniv.Yayınları, -
176s.
NOTLAR
i
Kitabın Türkçe çevirisi: Mihail Bahtin. Rabelais ve Dünyası. Çeviren: Çiçek
Öztek. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2005.
326
Nazym Abdıkadyrova
ii
Sibernetik (Yunanca kybernétes: "dümenci") veya güdüm bilimi; canlı ve cansız
tüm karmaşık sistemlerin denetlenmesi ve yönetilmesini inceleyen bilim dalıdır.
Kaynak: Temel Britannica Ansiklopedisi, 10. Basım, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1993; 15.
Cilt, s. 190.
iii
Morfologiya skazki. (Masalın Biçimbilimi). Leningrad: Academia Yayınları, 1928.
iv
Problemı komizma i smeha. Ritualnıy smeh v folklore (po povodu skazki o
Nesmeyane). (Sobraniye trudov V.Ya.Proppa). Komiklik ve Gülme Sorunsalı. Halk
Biliminde Ritüel Gülme (Nesmeyana Hakkındaki Masala Dair). (V.Ya.Propp
Çalışmaları Külliyatı). Yayına Hazırlayan: Yu.S.Rasskazov. Moskova: Labirint Yayınları,
1999.
v
Ritualnıy smeh v folklore (po povodu skazki o Nesmeyane). (Halk Biliminde
Ritüel Gülme. Nesmeyana Hakkındaki Masala Dair). İlk yayınlanma tarihi: “Uçenıye
zapiski LGU”. Leningad Üniversitesi Bilimsel Notları Serisi, 1939, sayı 46.
vi
Russkiye agrarnıye prazdniki: (Opıt istoriko-etnografiçeskogo issledovaniya).
(Rus Tarım Kutlamaları: Tarihi-Etnografik İnceleme Örneği). Saint-Petersburg:
Terra-Azbuka Yayınları, 1995. (Kitabın ilk basımı: Leningrad: Leningrad Üniversitesi
Yayınları, 1963).
vii
Yu. Borev. Estetika. 2 Ciltlik. Smolensk: Rusiç Yayınları, Genişletilmiş 5. Basım,
1997.
viii
Szymon Kobyliński Bohdan Dziemidok. O komizmie. Warszawa: Ksiazka i
Wiedza, 1967. Kitabın Rusça çevirisi 1970 yılında yayımlanır.
ix
Aksiyoloji – felsefenin değerler üzerine kurulu dalı, etik ve estetikle ilgilenir.
327
Özet
M
izah, olumlu ve olumsuz pek çok işlevi ile gündelik
hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkmaktadır.
Mizahın yaratılması, aktarılması ve algılanması nokta-
sında ise ortak bir kültürel yapının olması gerekmektedir.
Mizahi bir olguyu, toplumsal boyutundan ayrı olarak düşün-
mek ve ele almak mümkün değildir. Toplumsal boyutu açısın-
dan ele aldığımızda; mizahı yaratan unsuru anlamak için onu
ait olduğu doğal ortamına, yani toplum içine yerleştirmek
gerekir. Aynı kültürel değerler ve ortak belleğe sahip olunma-
Nükte Sevim dığı takdirde, mizahi unsur anlaşılmaz ve gülme meydana
Derdiçok* gelmez. Mizahın ileten, ileti ve iletilen arasında meydana gel-
mesi için ortak bir kültürün var olması gerektiğini ifade ediyor-
sak, mizahı somut olmayan kültürel mirasımızın bir parçası
olarak ele almamız gerekir. Bu durumda da somut olmayan
kültürel mirasın “yaşatılarak korunması” bağlamında mizahi
MİZAHIN unsurlardan biri olarak karşımıza çıkan karikatür vb. çalışmala-
rın müzelenmesi söz konusudur. Bu bildiride, Türkiye’de bulu-
MÜZELENMESİ: nan neşe, karikatür ve mizah müzeleri ele alınacak; bu müzele-
TÜRKİYE’DEKİ rin mizahi unsurları yaşatarak koruma ve sürdürme, kuşaklar
NEŞE, arasındaki aktarımı sağlama gibi işlevleri ortaya konacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mizah, Somut Olmayan Kültürel Miras,
KARİKATÜR VE Karikatür, Neşe, Müze.
MİZAH
Abstract
H
MÜZELERİ umor has many positive and negative affairs in every-
day life. It is necessary to have a common cultural
structure for the creation, transmission, and percep-
THE
tion of humor. It is impossible to think that a humorous phe-
MUSEUMIFICATI nomenon separately from its social dimension. In order to
ON OF HUMOR: recognize the element that creates humor, it is necessary to
place it inside the context. If you do not have the same cultur-
MIRTH AND
al values and a common memory, the humorous element is not
CARICATURE understandable and does not make you laugh. We need to
MUSEUMS IN treat that humor is a part of the intangible culture heritage if a
common culture is necessary for humor to communicate the
TURKEY message and the communicator. In this case, the
museumification of caricature as one of the humorous ele-
ments in the context of safeguarding of the intangible cultural
heritage is possible. In this paper, it will be examined Mirth
and Caricature Museums in Turkey, and their functions such
as safeguarding, sustention, and transmission of humorous
elements.
Keywords: Humor, The intangible cultural heritage, carica-
ture, mirth, museum.
*
Ege Üni.
nuktederdicok@
gmail.com.
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
329
Nükte Sevim Derdiçok
330
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
331
Nükte Sevim Derdiçok
332
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
333
Nükte Sevim Derdiçok
Pazartesi ve bayram günleri dışında her gün saat 10.00-18.00 arası ziya-
retçilerine açık olan müzede, daimi ve değişken sergi bölümleri, portreler
odası, Türk karikatür ustaları odası, Eskişehirli karikatürcüler odası ile kitap-
lık bölümleri bulunmaktadır. Aynı zamanda karikatür çalışması yapmak iste-
yenler için ayrı mekânlar da mevcuttur. Müze, araştırma merkezi ve kütüp-
hane olarak da kullanılabilmektedir. Konuyla ilgili kişilerin araştırma yapma-
sını sağlamak için bir kitaplık oluşturulmuştur.
334
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
335
Nükte Sevim Derdiçok
336
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
Dilek Maktal Canko, Tan Oral, Eray Özbek ve Turgut Çeviker’den oluşan
“Müze Kurulu”, 2010 yılında bir müze fikri ile bir araya gelmiş, çalışmalar
yapmış ve nihayetinde 20 Ocak 2012 tarihinde “Akdeniz Neşesi” ile müzenin
ilk sergisi ve açılışı gerçekleştirilmiştir.
337
Nükte Sevim Derdiçok
338
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
339
Nükte Sevim Derdiçok
Sonuç
Somut olmayan kültürel mirasın korunması bağlamında incelediğimiz
Türkiye’deki üç mizah müzesini, kuruluş amacı ve mizahın yaşatılarak ko-
runması için yaptıkları etkinlikler noktasında ele almaya çalıştık. Eskişehir,
İstanbul ve İzmir’de bulunan bu üç müze, “yaşayan müze” olarak değerlendi-
rilmesi son derece mümkün olan kurumlardır.
Mizahın yaşatılarak korunmasında etkili rol oynayan Türkiye’deki neşe,
karikatür ve mizah müzelerinin sayısı ne yazık ki yeterli değildir. Aynı za-
manda, sayısı üç ile sınırlı olan bu müzelerin bulundukları bölgede tanınma
ve ziyaret edilme oranları da düşüktür. Bu müzelerin daha çok kişi tarafın-
dan ziyaret edilmesi ve müzedeki etkinliklere katılımın sağlanması için müze
yöneticisi ve görevlilerine önemli rol düşmektedir. Müze etkinlikleri ile ilgili
etkili duyuruların yapılması gerekmektedir.
Somut olmayan kültürel mirasın korunması amacı ile müzelerin kurul-
ması ve faaliyet göstermesinde üniversitelerin ilgili bölümleri ve bu bölüm-
lerdeki akademisyenlerin yapacakları çalışmalar da son derece mühimdir.
Örneğin; Eskişehir’de bulunan Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri
Müzesi, Anadolu Üniversitesi Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama
Merkezi’ne bağlı faaliyet göstermekte ve bu sayede pek çok atölye çalışması
gerçekleştirerek mizahı somut olarak görebildiğimiz karikatür sanatını gü-
nümüzde yaşatmakta ve gelecek kuşaklara aktarmaktadır. Bu müze gibi ör-
neklerin çoğalması sayesinde mizahî unsurların gerçek anlamda yaşatılarak
korunması sağlanabilir.
KAYNAKÇA
BERGSON, Henri (2014). Gülme. Çev.: Devrim Çetinkasap. İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
EKİCİ, Metin (2004). “Bir Sempozyumun Ardından: Somut Olmayan Kültürel
Mirasın Müzelenmesi”. Milli Folklor. S. 60. ss. 5-12.
EKİCİ, Metin ve Pınar Fedakar (2013). “’Ege Üniversitesi’ Deneyimleriyle Somut
Olmayan Kültürel Mirası ‘Yaşatarak Koruma’”. Milli Folklor. S. 100. ss. 50-60.
http://ataturkkitapligi.ibb.gov.tr/ataturkkitapligi/index.php?dil=tr&p=3&ID=3,
Erişim Tarihi: 12 Mayıs 2016.
http://icom.museum/the-vision/museum-definition/, Erişim Tarihi: 12 Mayıs
2016.
http://www.ekm.anadolu.edu.tr/, Erişim Tarihi: 8 Mayıs 2016.
http://www.izmirneselimuze.com/, Erişim Tarihi: 12 Mayıs 2016.
http://www.krkmer.anadolu.edu.tr/index.html, Erişim Tarihi: 8 Mayıs 2016.
Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi. Milli Folklor. S. 65.
2005. s. 164.
340
Mizahın Müzelenmesi: Türkiye’deki Neşe, Karikatür ve Mizah Müzeleri
341
Özet
P
arodi, bir metni başka bir amaçla kullanmak, ona farklı
bir anlam yüklemektir. Parodileşen eserleri Julia
Kristeva’nın, her metin kendisinden önceki metinlerden
izler taşır, düşüncesi bağlamında değerlendirebiliriz. Parodile-
şen metin; sinema, kitap, resim olabileceği gibi bir internet
sayfası, sosyal medyadaki hesaplar da olabilir. Giderek gelişen
Ömer ÜNAL ∗ ve özellikle gençlerin ilgi odağı olan sosyal medyadaki parodi
hesaplar; bir sanatçının, futbolcunun, siyaset adamının ya da
herhangi bir ünlünün adının kullanıldığı, sözü edilen kişinin
taklit edildiği mizah dolu hesaplardır. Parodi hesaplarda sayfa
kullanıcıları, o ünlünün ağzından cümleler yazmaktadır. Hesap
SOSYAL kullanıcılarının, bu şekilde paylaşımda bulunmaları Julia
MEDYADAKİ Kristeva’nın, başka bir amaç için kullanma-yeni bir anlam
yükleme yaklaşımlarına uygundur. Parodi hesaplardaki payla-
PARODİ şımlar, mizahın sanal dünyadaki yerini ve gelişimini göstermesi
HESAPLARA bakımından önemlidir. Çalışmamızda parodi hesapların Türk
mizah anlayışına olan katkıları metinlerarasılık bağlamında
METİNLERARASI tartışılacaktır.
LIK BAĞLAMIN- Anahtar Sözcükler: parodi, metinlerarasılık, mizah, sosyal
DA BİR BAKIŞ medya, bağlam değiştirme
Abstract
P
arody is to utilize a text for another purpose or to assign
another meaning to it. Julia Kristeva’s pieces that are
A VİEW OF
being parody can be considered as every text bears
INTERTEXTUAL traces from previous text. The text which is being a parody
CONTEXT ON can be not only a cinema, a book, a painting but also a web
page and an account on the social media. The parody accounts
PARODY on the social media which is ever improving and center of
ACCOUNTS ON interest, and using imitative name of an artist, a football play-
THE SOCIAL er, a politician or any celebrity are full of humor. The parody
account users write sentences like that celebrities. Sharing
MEDIA like this way on the parody account overlaps with Julia
Kristeva’s approach. The sharings on the parody accounts are
important to reflect how revealing of enhancement and im-
portance of humor in the world. In this paper, we will discuss
the contributions of parody account to Turkish humor on the
context of intertextuality.
Keywords: Parody, Intertextuality, Social Media, Humor,
Changing Context
∗ Gazi Üni.
omerunalturkce87@
gmail.com
Sosyal Medyadaki Parodi Hesaplara Metinlerarasılık Bağlamında Bir Bakış
1
Ayrıntı için bkz; Cebeci Oğuz (2008). “Komik Edebi Türler; Parodi, Satir ve İroni”, İstanbul:
İthaki Yay., s. 82-83.
343
Ömer Ünal
gun bir şekilde ele alacağız. Parodiyi; gerçeğin, asıl var olanın taklit edilmesi
şeklinde tanımladığımızda sosyal medyadaki hesaplarla doğrudan bir ilişki
kurabiliriz.
Cebeci, komik kavramına, sosyal normlara uyulmasının sağlanması ya da
tam tersine bu normların yeni normlar oluşturulmak için yıkılması amacıyla
kullanılan bir teknik şeklinde tanımlama getirir (Cebeci 2008: 38). Yeni
normların oluşturulması için, eskinin yıkılması ya da dönüştürülmesi miza-
hın kendisini belli etmesini sağlayabilir. Bu yüzden eski metnin değişim ve
dönüşümü de metinlerarasılık bağlamında incelenebilir.
“Metinlerarası ilişkiler kabaca iki metin arasındaki bir alışveriş, bir ko-
nuşma, ya da söyleşim biçimidir.” (Aktulum 2007: 83). Gürsel Aytaç ‘a göre
metinlerarasılık: “İster edebî ister teknik hiçbir metnin dışa kapalı olmadığı
görüşüyle edebî metin dokusuna hem edebiyat alanından, hem de başka
alanlardan metin parçaları katılabileceğinin, böylece de dilin bütüncül bir
deney olma niteliğinin ortaya konmasıdır.” (Aytaç 2003: 354).
Mihail Bahtin, söyleşimcilik kuramını öne sürer. Julia Kristeva ise 1970’li
yıllarda metinlerarasılık kavramını ortaya atar. Metinlerarasılık kavramına
Kristeva’nın bakışı ise “Her metin bir alıntılar mozaiği üzerine kuruludur, her
metin, bir başka metnin sindirilmesi ve dönüşümüdür.” şeklindedir. Farklı
disiplinlerce farklı şekil de birçok tanımı yapılmıştır fakat asıl vurgu yapılan
nokta her daim bir metinin oluşum safhasını bitirdikten sonra o metine de-
ğin oluşturulmuş öncel metinlerle bağlantısı ve ilişkisidir.” (Şahbaz 2012: 16).
Gerard Genette, metinlerarasılığı, iki ya da daha fazla metin arasındaki
ortak birliktelik ilişkisi, yani biçimsel olarak ve çoğu zaman, bir metnin başka
bir metnindeki somut varlığı olarak tanımlar (Aktulum 2007: 83).
Parodi, Hutcheon’un da belirttiği gibi metinlerarasılık üzerinden hareket
etmektedir. Bu nedenden dolayı sanal âlemdeki hesaplar, parodi ve
metinlerarasılık bağlamında incelenebilir. İroni ve satir ise daha çok metin
içerisinde işlevsellerdir (Cebeci 2008: 92). Bunun için bu iki kavrama araş-
tırmada yer verilmemiştir. Sosyal medya hesaplarında parodileştirmeyle,
kutsal olanın dönüştürülmesi, bilinen bir sözün, şiirin, atasözünün değişimi
şeklinde karşılaşılabilir.
Bir metni kendinden önceki metinlerden soyutlamak ve ayrı düşünmek
mümkün değildir. Bir yazar, yazı yazmaya başladığı andan itibaren tüm de-
neyimlerini, görgülerini ve okumalarını kullanır. Yazarın deneyim, gözlem,
görgü ve okumalarına etki eden biricik etken ise çevresini saran metinlerdir.
Bu metinler, gazete, dergi, kitap yazısı olarak karşısına çıkabileceği gibi bir
senaryo, bir sohbet olarak da kendini gösterebilir. Günümüzde ise metin,
değişen alan kavramını da düşünerek internet yazışmalarına dahi taşınabilir.
Sosyal medyadaki tüm yazışmalar, paylaşımı yapılan tüm yazılar da günümü-
zün metinlerine çarpıcı örneklerdir.
344
Sosyal Medyadaki Parodi Hesaplara Metinlerarasılık Bağlamında Bir Bakış
345
Ömer Ünal
söz konusudur.” (Rifat 2008: 148). Parodi hesaplarda hem biçem hem de an-
lam değişmesi görülmektedir. Günümüz halk bilim araştırmacılarının deği-
şen araştırma alanlarının da göz önüne alınması sonucunda özellikle biçe-
2
min ne derecede değiştiği daha iyi kavranabilir. Sözlü kültürde yer alan bir
fıkranın, atasözünün ya da bir şaire ait dizelerin sanal âlemde kullanılıyor
olması mekânın ve aktarım aracının da değiştiğini göstermektedir. Bu du-
rum parodinin temel özelliklerinden birisi olan “Başka bir amaçla kullanma-
yeni bir anlam yükleme” kavramları ile eşleşmektedir.
Sosyal paylaşım sitesin twitterda yedi tane hesap parodi ve
metinlerarasılık bağlamında ele alınmıştır. Parodi hesaplar biçim ve içerik
yönünden incelenmiştir. Aktulum, parodi (yansılama), alaycı dönüştürüm
yöntemlerini metinlerarasılık içinde türev ilişkileri başlığı altında incelemek-
te ve gönderme yaptığını açıkça belli eden yöntemler olarak nitelemektedir.
(Aktulum 2007: 116). “Bu açıklık ana metinle birebir bağlantılı olan yan metin-
lerde okurda içerik izlenimini bırakmak amacıyla daha belirgin bir hâldedir.”
(Rifat 2008: 148). Kimi parodi hesap kullanıcılarının, parodileştirdikleri kişile-
rin adlarını değiştirdikleri görülebilir. Hesap isimlerinin, Sabri Sarıoğlu yeri-
ne Sabri Reyiz (https://twitter.com/sabriREYIZINlZ?lang=tr, 14.08.2016),
Ünal Aysal yerine Ünal Başgan (https://twitter.com/Basgan?lang=tr, ,
14.08.2016) şeklinde açılmış olması ana metne bağlı yan metinlerde parodi-
leştirmeye örneklerdir. Parodi hesapların ana sayfalarında yer alan profil ve
kapak fotoğrafları da yanmetin olarak değerlendirilebilir. Tonyukuk adlı pa-
rodi hesabın profil fotoğrafında Sezgin Burak’ın çizgi roman ve sinema film
kahramanı Tarkan ile kurdu bulunmaktadır (https://twitter.com/tonjukuk,
15.08.2016). Tarkan’ı canlandıran Kartal Tibet’in fotoğrafında yapılan değişik-
likler, ince uzun bir bıyık ve güneş gözlüğü eklenmesi de yan metinlerdeki
parodileştirmeler olarak ele alınabilir. Sabri Reyiz adlı hesapta ise profil fo-
toğrafındaki Sabri Sarıoğlu adlı futbolcunun başına, Kral Sezar’dan esinlene-
rek defne yapraklarından oluşan tacın eklenmesi de parodi hesaptaki ilk
uyarıcılar niteliğinde değerlendirilebilir. Kubilay Aktulum, Gerard
Genette’nin metinlerarasılık anlayışında yer verdiği “yan metinsellikten” şu
şekilde söz etmektedir: “Bir metnin ilk bakışta aynı metnin dışında kalan,
ikinci dereceden, metinsel unsurlarla yani başlıklar, alt başlıklar, ara başlık-
lar, önsözler, son sözler, uyarıcılar, notlar, tanımlıklar, yer verilen resimler,
kapağı ve metin öncesi unsurlarla olan ilişkilerini kapsar.” (Aktulum 2007:
85). Parodi hesapların adları, profilinde ve kapağında yer alan fotoğraflar,
sayfanın tanıtım yazıları gibi yan metinler incelenen ana metin ve de gön-
derme yapılan alt metinler ile metinlerarası bir ilişki içindedir ve sayfa ta-
kipçisine ilk izlenimleri vermektedir.
2
Halk biliminde değişen araştırma alanı için bakınız: Ersoy, Ruhi. “Halkbilimi Çalışmalarının
Gelişimine Paralel Olarak “Alan Araştırması” Kavramını Yeniden Düşünmek”. Millî Folklor, Yaz
2012: 94.
346
Sosyal Medyadaki Parodi Hesaplara Metinlerarasılık Bağlamında Bir Bakış
Parodi: “Bir yapıtı değiştirip yeni bir yapıt oluştururken daha çok destan
türüyle alay etmektir. Bunu yaparken de yazarlar soylu, ciddi bir metni, ço-
ğunlukla sıradan başka bir metne, ya da soylu bir metnin biçemini –
çoğunlukla da destan biçemini– hiçbir kahramanlık olayı anlatmayan sıradan
bir konuya uyarlarlar.” (Aktulum 2007: 117-118). Sosyal medya hesaplarında
yer alan kimi sayfalarda bu türden yaklaşımlar mevcuttur. Mimar Sinan adlı
parodi hesaptaki bir paylaşım metninde yer alan: “ Ben aslında tıp istiyor-
dum.”(https://twitter.com/MimarrSinan, 12.08.2016) cümlesi soylu bir bi-
çemi sıradan bir konuya uyarlamaya örnektir. Mimar Sinan’ın mesleği üze-
rinden yapılan bu paylaşımın yanı sıra Tonyukuk adlı hesapta ise, Türk tarihi
ile ilgili önemli olaylara göndermeler yapılmaktadır. “Biz kimseyi yarı yolda
bırakmadık, onlar yerleşik hayata geçtiler.”(https://twitter.com/tonjukuk,
15.08.2016) paylaşımında da Türk milletinin asırlar süren bozkır kültürüne,
konar-göçerlik anlayışına mizahi bir dille gönderme bulunmaktadır.
Parodi hesaplarda sıkça karşılaşılan bir başka özellik ise şairlerin dizele-
rine yapılan göndermelerdir. Gönderge, bir metinden alıntı yapılmadan oku-
ru doğrudan bir metne ya da isme gönderir. Bir eser ismine, yazar ya da
şaire, şiir kişisine, roman kahramanına ya da tarihi bir kahramana, bir kutsal
kitaba, mısralara, beyitlere, bir ifadeye yollama yapmak gönder-
me/göndergedir. Canan Karatay adlı parodi hesap sahibinin, ekmek yiyenle-
ri izliyorum gözlerim kapalı, şeklinde yazmış olduğu yazıda Orhan Veli Ka-
nık’ın “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı” dizelerine bir gönderme bu-
,
lunmaktadır (https://twitter.com/canankeratay?lang=tr 12.08.2016). İlber
Ortaylı adına açılmış hesapta ise, kitabı terk etmeye meylediyorsun, etme,
dizelerine yer verilmiştir. Mevlana’nın “Etme” şiirine yapılan bir gönderme
görülmektedir. Aynı sayfadan yapılan, kitap okumak da sevdaya dâhil, payla-
şımında Attila İlhan’ın “Ayrılık Sevdaya Dâhil” adını taşıyan şiirine gönderme
yapılmıştır (https://twitter.com/hocanizi?lang=tr, 11.08.2016). Toplumun
en çok bildiği şairlerin en çok bilinen bu dizeleri üzerinden yapılan gönder-
meler, okurun yapılan paylaşımı daha çabuk algılamasını sağlarken; alt met-
nin değiştirilmesi de ortaya mizahi bir ürün çıkmasını sağlamaktadır. Dizele-
rin bu şekilde değiştirilmesi Riffaterre’nin anlam ve anlamlandırma yaklaşımı
bağlamında ele alınabilir. “Bu türden yapılan değişimlerde, sözcüklerin alın-
tılanması salt montaj olarak değerlendirilmemelidir çünkü montaj yan yana
koyma; metinlerarasılık ise iç içe koyma şeklinde görülebilir.” (Aktulum
2004: 134). Okurun merkeze konulduğu bu yaklaşıma göre anlamlandırmada,
okur metin içindeki göndergeleri okumaya çalışır. Anlamlandırma işlemi
sırasında okur için en büyük güçlük; metinlerin bünyesinde salt alıntıyı ba-
rındırmayıp kompleks, zengin bir metinsel/kültürel gönderme içermesidir.
Çünkü metinlerarasılık sadece metni yıkma değil; aynı zamanda yeniden
kurmadır. Bu anlamda metinlerarasılığı eskinin bozulup yeniden inşa edil-
mesi, yeniden kurgulanması olarak görmek eskinin tamamıyla yeni metin
içinde yeniden üretildiği bir alan olarak anlamak gerekir. Bu anlayışa göre
347
Ömer Ünal
348
Sosyal Medyadaki Parodi Hesaplara Metinlerarasılık Bağlamında Bir Bakış
EKLER
Fotoğraf 1
Fotoğraf 2
Fotoğraf 3
Fotoğraf 4.
349
Ömer Ünal
Fotoğraf 5
Fotoğraf 6
KAYNAKÇA
AKTULUM, Kubilay (2004). Parçalılık /Metinlerarasılık, Ankara: Öteki Yayınevi.
AKTULUM, Kubilay (2007). Metinlerarası İlişkiler, İstanbul: Öteki Yayınevi.
AYTAÇ, Gürsel (2003). Genel Edebiyat Bilimi, İstanbul: Say.
CEBECİ, Oğuz (2008). Komik Edebi Türler; Parodi, Satir ve İroni, İstanbul: İthaki.
GÜÇBİLMEZ, Beliz (2005). Sophokles'ten Stoppard'a İroni ve Dram Sanatı, Anka-
ra: Deniz Kitabevi.
ÖZAY, Yeliz (2007). Metinlerarası İlişkilerde Türk Halk Hikâyeleri, Ankara: Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
RİFAT, Mehmet (2008). XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları 1. Ta-
rihçe ve Eleştirel Düşünceler, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
ROSE, Margaret (1993). Parody: Ancient, Modern, and Postmodern, Cambridge:
Cambridge University Press.
ŞAHBAZ, Mehmet Güneş (2014). Mehmet Özmen Armağanı, Metinlerarasılık ve
Yunus Emre'nin Ahmed Yesevi'den Alıntıladığı Şiiri, Ed. Nurettin Demir - Faruk
Yıldırım, Adana: Çukurova Üniversitesi Yayınları.
350
Sosyal Medyadaki Parodi Hesaplara Metinlerarasılık Bağlamında Bir Bakış
YILDIZ, Tuna (2009). “Evlidir Ne Yapsa Yeridir Filminde ‘Kutsal Aşk’ın Parodileş-
tirilmesi”, Milli Folklor, S: 83, ss. 70-78.
https://twitter.com/sabriREYIZINlZ?lang=tr, (14.08.2016).
https://twitter.com/Basgan?lang=tr, (14.08.2016).
https://twitter.com/tonjukuk?lang=tr, (15.08.2016).
https://twitter.com/canankeratay?lang=tr, (12.08.2016).
https://twitter.com/hocanizi?lang=tr, (11.08.2016).
https://twitter.com/MimarrSinan?lang=tr, (12.08.2016)
https://twitter.com/NasrettinH?lang=tr, (11.08.2016).
351
Özet
P
laton komedi ve gülme üzerine yorum yapan ilk felsefe-
cilerdendir ve çoğunlukla gülme üzerine odaklanmıştır.
Platon kahkahayı onaylamaz. Platon Devlet adlı eserinde
ideal devlet ve ideal kişi arasındaki ilişkiyi tartışır ve gülüşün
ideal olanı tehdit edebileceğinden bahseder. Platon’a göre
gülüşün nedenleri bireye dışsal etkilerle bağlıdır ve ciddi do-
ğamızı etkiler. İdeal devletin bireyleri ciddidir ve bu ciddiyeti
zayıflatan hisler- gülüş gibi- kontrol altında tutulmalıdır (Mc
Donald 2012: 21). Platon’un ideal devletindeki koruyucuları
gülmeden uzak durmalıdır, çünkü ancak bu şekilde gülmenin
Araş. Gör. tahrip edici etkilerinden daha az etkilenirler. Bunu garantiye
almak için Platon koruyucuların eğitimlerinin gülmeden arın-
Özge Dural dırılmış olması gerektiğini bildirir. Sadece ciddi rol modeller bu
Özer * önemli görevi yerine getiren koruyucular için uygundur. Söz
edilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise Platon’un üstünlük
ve gülme arasında kurduğu ilişkidir. Platon’a göre gülüş diğer
insanların bizimle karşılaştırıldıklarında bulundukları saçma
durum sonucunda oluşur. Gülüşün oluştuğu durumlar her
zaman hiyerarşiktir (Mc Donald 2012: 23). Bu anlamda Platon
üstünlük bağlamında bir mizah teorisini bize sunan erken
PLATON’UN dönem felsefecilerdendir.
MİZAH Anahtar Kelimeler: Platon, gülme, ideal devlet, üstünlük ku-
ramı, mizah
FELSEFESİ
Abstract
P
lato is one of the earliest philosophers who comments
on comedy and laughter, and he mainly focuses on
laughter. Plato does not approve of laughter. In his work
PLATON'S named Republic, Plato discusses the relationship between the
HUMOR ideal state and the ideal person, and he refers that laughter
may threaten the ideal. The causes of the laughter are exterior
PHİLOSOPHY to the individual, and affect our serious nature according to
Plato. The individuals of the ideal state are serious, and the
feelings which undermine this seriousness such as laughter
must be kept under control (Mc Donald 2012: 21). The guardi-
ans of Plato’s ideal state must avoid laughter, because this is
the only way to be less affected by the destructive effects of
the laughter. To be sure of this Plato notifies that guardians’
education should be purged of laughter. Only serious role
models are suitable for guardians who fulfill this important
duty. Another important thing needs to be mentioned is the
relation established by Plato between superiority and laughter.
According to Plato, laughter occurs as a result of other
people's state of being 'ridiculous' compared to ourselves
Situations in which laughter occur are always hierarchical. (Mc
Donald 2012: 23) In this sense, Plato is one of the earliest phi-
losophers who presents a philosophy of humour within the
*
Orta Doğu Teknik context of superiority.
Üniv. Keywords: Plato, laughter, ideal state, superiority theory,
ozged@metu.edu.tr humour
Platon’un Mizah Felsefesi
353
Özge Dural Özer
354
Platon’un Mizah Felsefesi
meşgul olmamalıdırlar. Platon gülmeyi kesinlikle kötü bir şey olarak gör-
mektedir. Gülmenin hazzını pozitif olarak görmemektedir. Platon’a göre bu
tür hazların birinin yargılarını yozlaştırma potansiyeli bulunmaktadır. Fakat
yine de Platon’un görüşünde bazı belirsizlikler mevcuttur. Bir dostun kötü
talihine gülmek yanlıştır ve bundan uzak durulmalıdır, ancak düşmanlarımı-
za gülmekte kötü bir şey yoktur (Mc Donald 2012: 22).
Platon Yasalar isimli eserinde de komedyalardan bahseder. Platon çirkin
bedenlerin ve düşüncelerin söz, şarkı ve dans kanallarıyla güldürme maksatlı
alaylara dayanan gösterilerine bakılması ve bunların tanınması gerektiğin-
den söz etmektedir. Platon’a göre “insan sağduyulu olacaksa, gülünçlük ol-
madan ciddiyeti, karşıtı olmadan herhangi bir şeyi öğrenmesi mümkün de-
ğildir.” (Yasalar 2012: 297). İnsanlar erdem sahibi olmak istiyorlarsa, ikisini
birden yapamayacaklarından dolayı, bilgisizlerinden ötürü gerekmedikçe
gülünç bir şey yapmamak ya da söylememek için bunları da öğrenmelidirler.
Ancak bu tür taklitler yapmayı Platon kölelere ve ücretli yabancılara uygun
görmektedir. Bu tür taklitler, alaylar, gülünç gösterilerle ilgili ciddi bir işle
hiç kimse hiçbir zaman uğraşmamalıdır. Erkek ya da kadın, hiçbir özgür
yurttaş bu gülünç gösterileri ona göre öğrenip ortaya çıkmamalıdır. Ayrıca
Platon bu taklitlerin alışkanlık yaratıp beğenilir duruma gelmesin diye her
zaman içlerinde bir yenilik barındırması gerektiğini de eklemektedir.
Bu kısa yazımda genel olarak mizah teorilerinin çeşitliliğine değinmeye
ve üstünlük teorisini tanıtmaya çalıştım. Çünkü Platon üstünlük teorisini
literatüre sokan erken dönem felsefecilerden biri olarak değerlendirilebilir.
Üstünlük teorisinde kişinin kendini diğer insanlarla karşılaştırması durumu
söz konusudur ve kişi diğerlerinin karşılaştığı kötü durumlara güler. Pla-
ton’da da özü bu şekilde tanımlanabilecek üstünlük teorisinin nüvelerini
bulmaktayız. Zaten Platon çok genel hatlarıyla ifade etmek gerekirse, gül-
meyi onaylamamaktadır. İdeal devlette önemli görevlere sahip olan koruyu-
cuların eğitimlerinde kesinlikle gülmeden uzak durulması gerektiğinden
bahsetmektedir. Ona göre, gülme ideal olanı tehdit ettiğinden uzak durul-
malıdır. Gülmenin tahrip edici etkilerinden bireyler korunulmaya çalışılmak-
tadır. Gülünç taklitlerin öğrenilmesi gerektiğinden Yasalar’da bahsedilse de
bunların özgür yurttaşlarca benimsenmesi onaylanmamaktadır ve gülünç bir
şey yapmak ya da söylemekten kaçınılması gerektiği vurgulanmaktadır.
KAYNAKÇA
MC DONALD, Paul (2012). The Philosophy of Humour. HEB Humanities –Ebooks.
PLATO (1992). Republic. IndianaPolis/Cambridge: Hackett Publishing Company,
Inc.
PLATO (2012). Yasalar. Kabalcı Yayıncılık: İstanbul.
355
Özet
E
fruz Bey, Ömer Seyfettin’in 1908’den I. Dünya Savaşı’nın
ortalarına kadar olan dönemin panoramasını çizdiği
“fantezi roman”ıdır. Yazımızda, başkahraman Efruz
Bey’in karakteri ve davranışları etrafında şekillenen mizah
Pınar Budak * unsurlarını ele alacağız. Ömer Seyfettin’in “Bu küçük romanı
Efruz Beyefendinin kendisine hediye ediyorum.” dediği Efruz
Bey, bir dönemin toplumunu mizahi bir şekilde yansıtır, o
“hepimizden bir parça”dır, bir karakter değil tiptir. Eserde
ÖMER olaylar klasik roman tekniğinden farklı olarak birbirine bağlı
SEYFETTİN’İN olmayan olayların bir kişi etrafında toplanması yoluyla anlatıl-
mıştır. Romanın her bölümünde Efruz Bey’in farklı bir davranışı
EFRUZ BEY mizah, kimi zaman da hiciv unsurunu oluşturur. Sürekli deği-
ROMANINDA şen davranışları, olduğundan farklı görünmesi ve isim
MİZAH sembolizasyonu ile Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’i ile
de benzerlikler gösteren Efruz Bey’i Henri Bergson’un “Gülme
(Le Rire)” adlı eserinden de yola çıkarak tahlil etmeye çalışaca-
HUMOR IN ğız.
Anahtar Kelimeler: Ömer Seyfettin, Efruz Bey, mizah, roman,
‘’EFRUZ BEY’’ BY Türk edebiyatı
OMER
SEYFEDDIN Abstract
E
fruz Bey is a “fantasy novel” where Omer Seyfeddin draw
the panorama of the duration from 1908 to mid-World
War Ι. In our study, we will examine the elements of
humor are formed around the protagonist of the novel Mr.
Efruz’s character and his behavior. Mr. Efruz, whom was men-
tioned as “I gave this small novel as a gift to him” by Omer
Seyfeddin, reflects a period of society humorously; he carries
‘’a modicum from each of us’’, he is a type but a character. In
the novel, events are narrated by gathering non-related events
around a person differently from classical novel technique. In
each chapter of the novel, a different behavior of Mr. Efruz
sometimes creates an element of humor or sometimes ele-
ment of irony. In this study, we will try to analyze Mr. Efruz,
who resembles to Ahmet Mithat Efendi’s Felatun Bey with his
kaleidoscopic behavior, his false pretense of himself, and name
symbolism, on the basis of “Laughter (Le Rire)” by Henri Berg-
son.
Keywords: Ömer Seyfettin, Efruz Bey, humor, novel, Turkish
literature
*
Celal Bayar Üni.
pinarbudak_pnr@
hotmail.com.
Pınar Budak
Efruz Bey, Ömer Seyfettin’in, “Bu küçük romanı Efruz Beyefendinin ken-
disine hediye ediyorum.” (Seyfettin 1983: 6) ifadesiyle başlayan, mizahi un-
surlara romanın tamamında yer verdiği “fantezi roman”ıdır. Yazarın, roma-
nın başında belirttiği üzere, Efruz Bey hepimize benzeyen biridir. “Herkes
seni-bizzat kendi kadar- tanır Efruzcuğum, bugün hiç kimse sana yabancı
değildir; çünkü sen ‘hepimiz’ değilsen bile ‘hepimizden’ bir parçasın…” (Sey-
fettin 1983: 6) sözleriyle eserin başında yazar Efruz Bey’i okura tanıtır. Onun
hepimizi yansıtan davranışları gülüncü oluşturur. Bergson’un ifadesiyle
(Bergson 2014: 5) “…Sadece gerçek anlamda insani olan şeyler için gülünç-
lükten bahsedilebilir.” Efruz Bey’in davranışları ve karakteri de gerçek hayat-
takini yansıtır.
Yazımızda, Efruz Bey romanını Henri Bergson’un Gülme adlı eserinden
de faydalanarak mizahi açıdan ele alacağız. Bununla birlikte Ahmet Mithat
Efendi’nin “Felatun Beyle Rakım Efendi” romanındaki Felatun Bey ile Efruz
Bey arasında karakter, durum, söz komiği ve isim sembolizasyonu benzerlik-
lerini de yazımızda inceleyeceğiz.
Romanın “Hürriyete Layık Bir Kahraman” bölümünde asıl adı Ahmet olan
Efruz Bey’in alafrangalığı, gösterişe olan merakı anlatılır. Fransızca bilmeme-
sine rağmen biliyor gibi davranır. “Hürriyetin Fransızcasını hatırlamaya ça-
lıştı. Bu kelimeyi çok işitmişti. Ama zekasının tuhaf bir hususiyeti vardı. Çok
işittiği şeyi pek çabuk unuturdu. ‘Leblebi’ gibi bir isimdi. –Leblebi, leblebi,
labada…Hayır! (Seyfettin 1983: 13) ifadeleriyle yazar söz komiğine başvurur.
“Otomatik biçimde yinelenen bu sözde, fikri sabitle harekete geçmiş bir
tekrar makinesi izlenimi alıyoruz.” (Bergson 2014: 51).
Yirmi dört saat önce aklına hiç getirmediği hürriyet fikrini birden tama-
mıyla benimseyen Efruz Bey, herkes ona inandıkça kendini hürriyeti ilan
eden bir kahraman olarak görmeye başlar. Öncelikle kendisine yeni bir isim
arar. Felatun Bey’in kendisine Eflatun (Platon) dediği gibi, asıl adı Ahmet olan
Efruz Bey de kendisine “gösterişli, güzel, parıltı, parlatan” vb. anlamları olan,
söylendiğinde kulağa hoş geldiğini düşünerek defalarca kendi kendine tek-
rarladığı bu ismi bulur. Her şeyi abartmayı seven, kendi kurduğu hayal dün-
yasına tüm benliğiyle inanan Efruz Bey bu yönüyle de karşımıza karakter
komiği ile çıkmaktadır. Kendi kurduğu bu hayal dünyasına kendisini öyle
kaptırmıştır ki annesi ona asıl adı ile seslendiğinde küplere binmektedir.
Halk da Efruz Bey’in bir kahraman olduğuna inanmaktadır, onun ayağı yere
değmesin diye başlarının üstüne basarak yürümesine yardım ederler. Kendi-
sini coşkuyla evinin önünde bekleyen kalabalığa, henüz yirmi dört yaşında
olmasına rağmen yirmi yıldır tünel kazdığını söyleyerek hem karakter komi-
ğini oluşturur hem de saçma olanın etkisi bizde mizah duygusunu uyandırır.
Sıradan şeyler komik unsuru oluşturmaz ancak saçma olan gülmeye sebep-
tir. Ömer Seyfettin, bu romanda bunu bir mizah unsuru olarak sıkça kullan-
mıştır.
358
Ömer Seyfettin’in Efruz Bey Romanında Mizah
359
Pınar Budak
çingene olduğunu söylediklerinde kendisini çok iyi bir sosyolog olarak gös-
termesine rağmen bunu anlamamış olması ile yine komik duruma düşer.
“Bilgi Bucağı” bölümünde de tıpkı Felatun Bey gibi tahsili ve kültürü ko-
nusunda söylediği yalanlarla gülünç duruma düşer. Hiç kitap okumamasına
rağmen yüz yirmi cilt kitap okuduğunu söyler. Önceleri dilde en eski Türk-
çeyi savunurken bir gecede fikrini değiştirip Türkçenin, Arapça ve Farsça
kaideler alabileceğini söylemeye başlar. “Açık Hava Mektebi”nde ise, Avru-
pa’da okuma fikrine yönelir. Burada alafrangalığı savunan Müfat Bey’e Avru-
pa’da ne okuması gerektiğini sorar. Ancak tahsil için gittiği Avrupa’dan da iki
ay gibi kısa bir süre sonra yeteri kadar eğitim aldığını söyleyerek geri döner.
Efruz Bey sürekli değişen bir karakter yapısına sahiptir. Bunu,
Bergson’un eserinde biçimlerin ve tavırların da sınıflandırıldığı “Durum ve
söz güldürüsü” başlığı altında ele aldığı “Kutudaki palyaço” etkisine benzete-
biliriz. Her defasında farklı bir karaktere bürünen Efruz Bey’in bu değişimi
çok hızlı gerçekleşmektedir. Bu da okuyucuda kutudan ani ve sürekli fırlayan
palyaçoya gülünen etkiyi uyandırmaktadır. “Buradaki mesele, bir durumun
tekrarıdır, yani koşullardaki belirli bir sıralanışın aynen gerçekleştiği gibi
tekerrür etmesi ve böylece hayatın değişken akışına ters düşmesidir.”
(Bergson 2014: 60).
“Fiil ve olayların, bizde aynı anda hem canlılık vehmi hem de belirgin bir
mekanik düzenek izlenimi yaratacak şekilde her düzenlenişi gülünçtür.”
(Bergson 2014: 48). Yazımızda, Efruz Bey’in mizahi yönlerini Bergson’un
eserinden hareketle inceledik. Son olarak Efruz Bey’i alafrangalığı ile gülünç
duruma düşmesi bakımından Tanzimat Dönemi romanlarımızdaki alafranga
karakterlere de benzetebiliriz. Ömer Seyfettin’in bu romanında karakteri ve
davranışlarıyla sürekli değişkenlik gösteren Efruz Bey eserin mizahi yapısını
oluşturmaktadır. Bununla birlikte durum ile konuşma arasındaki tezatlıkların
da romandaki gülünç unsurların başında geldiğini söyleyebiliriz.
KAYNAKÇA
BERGSON, Henri (2014). Gülme, İstanbul, İş Bankası Yayınları.
SEYFETTİN, Ömer (1983). Efruz Bey, İstanbul, Serhat Yayınları.
360
Özet
K
ökeninde eğlence ve hoşgörü yatan mizah, Türk kültü-
ründe önemli bir yere sahiptir. Anadolu mizahında ilk-
baharda yapılan ve ürün sevincini işaret eden eğlenceler
mizahın bilinen en eski örnekleridir. Osmanlı döneminde ise
Karagöz mizahi açıdan önemli bir yere sahiptir. Bununla bir-
likte Osmanlı mizahı durgun ve değişmez bir yapıya sahiptir.
Osmanlı sinemayla XIX. yüzyılın son yıllarında tanışır. Osman-
lı-Türk sinemasında mizahın ilk örnekleri ise XX. yüzyılın baş-
larında ortaya çıkar. Bu açıdan ilk komedi 1917 yılında Hüseyin
Samet Şadi Karagözoğlu’nun yönetmenliğinde çekilen Bican Efendi
Doykun * Vekilharç isimli filmdir. Yüzyılın ikinci yarısındaysa Türk sine-
masında yüzlerce film çekilmiş ve birçok oyuncu yetiştirilmiş-
tir. Bu oyunculardan biri de Kemal Sunal’dır. Oyuncu, Türk
sinemasına 1970’li yıllarda girer ve oynadığı yüze yakın film ile
Türk sinemasına âdeta damgasını vurur. Üstelik rol aldığı
filmlerin hemen hemen hepsinde bir komedi unsuru olarak yer
TÜRK
alır. Bu bildiride de Kemal Sunal’ın Türk sinemasına mizahi
SİNEMASINDA yönden katkısı ele alınıp incelenecektir.
MİZAHIN Anahtar Kelimeler: Mizah, Kemal Sunal, Sinema, Komedi,
Kültür
KULLANILIŞINA
BİR ÖRNEK: Abstract
H
KEMAL SUNAL umor which lies at the root of fun and tolerance has an
important place in Turkish culture. The
entertainmentswhich appear in spring in Anatolia and
reflect to product joy are known the oldest examples of hu-
mor. On the other hand; in Ottoman Period, Karagöz is im-
AN EXAMPLE OF portant in terms of humor. However, Ottoman humor has a
USING HUMOR stagnant and invariant structure. Cinema to be introduced in
the Ottoman Empire in the last years of the 19th century. The
IN THE TURKISH
first examples of humor in the Ottoman-Turkish cinema ap-
CINEMA: pear in the early 19th century. In this respect, the first comedy
KEMAL SUNAL was the film named Bican Efendi Vekilharç, which was shot in
1917 under the direction of Hüseyin Şadi Karagözoğlu. In the
second half of the century hundreds of films were shot in the
Turkish cinema and many players were trained. One of these
players is Kemal Sunal. The actor enters the Turkish cinema in
the 1970s, and with nearly a hundred films he plays, marks the
Turkish cinema. . Moreover, almost all of the films he plays
have a comedic element. In this paper, Kemal Sunal's humor-
ous contribution to Turkish cinema will be examined.
Keywords: Humor, Kemal Sunal, Cinema, Comedy, Culture
* Aksaray Üni.
sametdoykun@
gmail.com
Samet Doykun
Mizah kelimesi ile ilgili birçok tanım yapılır. Bu tanımlarım hepsini al-
mam mümkün olmadığından Rıfat Ilgaz’ın tanımı ve Türkçe sözlükte yer alan
mizah tanımları verilecektir. Ilgaz’a göre mizah, “düzenin laçka olduğu, de-
ğer yargılarının ters yüz edildiği, geçim dengesinin egemen güçler lehine
bozulduğu dönemlerde halkı yüreklendiren, gerçekleri bütün gülünçlüğüyle
haksızlığa uğrayanlara hatırlatan bir güçtür.” (Nesin 2001: 315) Mizah, Türkçe
sözlükte ise “eğlendirmek, güldürmek ve birine bir davranışı incitmeden
takılmak amacını güden ince alay, humor” şeklinde tanımlanmıştır. (2005:
806)
İnsanlarla iletişim kurmanın pek çok yolu ve yöntemi vardır. Bunlardan
biri de mizahtır. Mizah, bir duyguyu, bir düşünceyi veya bir mesajı, espri,
nükte katarak anlatmak için başvurulan etkili bir anlatım aracıdır. Başka bir
deyişle mizahı, “Bir konunun, gülünç yanlarını ortaya koyarak anlatan, anla-
tırken de düşündüren bir iletişim aracıdır.” diye de tanımlayabiliriz. (Yakar
2013: 16)
362
Türk Sinemasında Mizahın Kullanılışına Bir Örnek: Kemal Sunal
olarak Kemal Sunal, 1972 yılından başlayarak hayatını yitirmiş olduğu 1999
yılına kadar 82 filmde rol almıştır. Kemal Sunal, Hababam Sınıfı filmlerinde
canlandırmış olduğu İnek Şaban tiplemesiyle seyirciler tarafından çok sevil-
miş ve bu durum, Şaban karakterinin uzun yıllar boyunca diğer filmlerine de
taşınmasına sebep olmuştur. (Çağan 2009: 47)
Sunal filmlerinde, konuların günlük hayattan olması, basit ve kolaylıkla
algılanabilecek şekilde olması, espri anlayışının ulusal mizah anlayışına uy-
gunluğu, halktan tiplerin canlandırılması sonucu filmden çıkarılacak ders ya
da verilmek istenen mesajın kolayca algılanabilmesine olanak vermektedir.
(Sunal 1998: 106)
Kemal Sunal filmleri ilk oynadığı yıllarda olduğu gibi günümüzde de bık-
madan izlenmeye devam etmektedir. Filmlerdeki sahneler yüzlerce kez iz-
lenmesine rağmen yine de izleyiciyi güldürebilmektedir.
Kemal Sunal’ın kariyerinde iki farklı Şaban’dan söz etmek mümkündür:
Köylü Şaban ve Kentli Şaban. Köylü Şaban karakteri genel özellikleriyle dü-
rüst, saf, kandırılmaya müsait, içinde bulunduğu topluluğun genelinden
farklı hal ve davranışlar içinde olan bir karakterdir. Fakat bu farklılık Şaban’ı
bilinen anlamıyla ‘öteki’ yapmamıştır. Çünkü Şaban, öteki gibi toplum tara-
fından dışlanmaz, onun gibi yalnızlık yaşamaz. Toplum Şaban’ı garip bulsa da
olduğu gibi kabul eder ve yalnız bırakmaz. Zaten Şaban da kendi başına ol-
maktan, yalnız hareket etmekten rahatsızlık duymaz. Şaban saftır fakat ba-
zen tesadüflerin yardımıyla, bazen de pratik zekâsı ve uyanıklığı sayesinde
bu zor durumlardan kurtulacak kadar şanslı ve akıllıdır. Kentli Şaban ise
dürüst, şehrin getirdiği uyanıklığa ve farkındalığa sahip, yaşadığı maddi zor-
luklarla dalga geçebilen, dürüst, şanstan çok aklı sayesinde zor durumlardan
kurtulabilen, hatalı gördüklerine, kendisine ya da yakınlarına zarar verenlere
ders verebilen, daha güçlü bir karakterdir. Şaban karakteri Kemal Sunal’ın
imzası gibi olmuştur. Oyuncunun filmlerinde canlandırmış olduğu çok sayı-
da farklı karakterde de Şaban’ın izlerini görmek mümkündür (Çağan 2009:
48).
363
Samet Doykun
Şiddete gülme eylemi Kemal Sunal filmlerinden çok daha önce Kara-
göz’de görülür. Karagöz ve Hacıvat arasında baştan sona itişme ve şiddet
vardır. Karagöz ile Hacıvat arasındaki dövüşmeden ziyade Karagöz kendisiy-
le bile dövüşür.
Fasıllarda yaptığı iş ya da gözettiği-gözetlediği yer gereği değişik cema-
atlerin temsilcileriyle karşılaşan, onlarla bir türlü iletişim kurmayı başara-
mayan Karagöz kimi zaman dayak atmaya kimi zaman da yemeğe devam
eder. Aslında burada iki tür vuruşma söz konusudur. Hem kaba bedensel,
hem de anlaşmazlık üzerinden dilsel. Şairlik/âşıklar faslında şiirlere ölçüye
uygun ama anlamsız ya da çarpıtılmış sözlerle karşılık vererek atışan Kara-
göz’ün “Var mı başka dayak yiyecek? Kendine güvenen gelsin” diye meydan
okumasına şiirleriyle karşılık veren taklitler Âşık Hassan, Tiryaki, Kabakçı
Arap, Beberuhi hep dayak ile uğurlanır perdeden. Bazen de dayak yiyen Ka-
ragöz’dür. Tahmis’te kahve dövmeye çalışan Arap’ın tokmağını yer kafasına.
Kanlı Kavak faslında iki Arnavut Karagöz’e beş yüz değnek vuracaklardır ama
her seferinde sayıyı şaşırıp baştan başlarlar (Ünlü 2007: 36).
Kemal Sunal filmlerine bakıldığında ise birçok filmde şiddete gülme ey-
lemine rastlanır.
“Şark Bülbülü” filminde başlık parası için İstanbul’a giden Şaban ruh has-
tası bir patron için dayak yemesi için işe alınır. Ancak dayak yemeye giden
Şaban patronu döver ve hatta üstüne para alır.
“Atla Gel Şaban” filminde kahveye kumar borçlarını almaya gelen adama
Şaban’ın tekme atması ve adamın yüzünün boya olması ardından Şaban’ın
“Sen karı mısın ulan yüzünü boyuyorsun?” der ve duruma güler.
“Hababam Sınıfı Uyanıyor” filminde Şaban’ın beden eğitimi dersinde tel-
siz konuşmaları sırasında hoca gelir, Güdük’ün sözlerini kendine anlar ve
Şaban’ı döver.
364
Türk Sinemasında Mizahın Kullanılışına Bir Örnek: Kemal Sunal
365
Samet Doykun
için yazılı istemeleri üzerine yapılan sözlüde Lale Devri sorusuna Şaban’ın
cevapları saçmalamaya örnektir.
Sonuç olarak Kemal Sunal figüran olarak başladığı ve sadece güldüğü
“Tatlı Dillim” filmiyle ve çok sayıda başrol oynadığı filmleriyle izleyiciyi gül-
dürmeyi başarmıştır. Gülse de, saçmalasa da argo kullansa da insanlar hep
güldü. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Sunal’ın filmleri tekrar tekrar
izlenmekte ve ilk izlendiğinde güldürdüğü kadar güldürmektedir.
KAYNAKÇA
ÇAĞAN, Oylum (2009). “1980’den Günümüze Türkiye’de Güldürü Sinemasının
Değişimi”, İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi.
ÖZSOY, Osman (2002). Kemal Sunal Fenomeni, İstanbul: İyi Adam Yayıncılık.
Sunal Kemal (2005). TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü, İstanbul: Sel Ya-
yıncılık.
TÜRKÇE SÖZLÜK (2005). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
USTA, Çiğdem (2009). Mizah Dilinin Gizemi, Ankara: Akçağ Yayınevi.
ÜNLÜ, Aslıhan (2007). “Şiddete Gülmek: Geleneksel Türk Tiyatrosunda Şiddet ve
Mizah”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi
YAKAR, Fahri (2013). Mizahın Gücü Başlangıçtan Günümüze Türk ve Dünya Ede-
biyatında Mizah, İstanbul: Kastaş Yayınevi.
366
Özet
E
debi eserde yer alan mizah güldürürken düşündürmeyi
amaçlayan bir yapıda metne dahil olur. Toplumun aksa-
yan yönleri mizah ile gösterilirken yerini ironiye bırakır.
Var olanın eleştirisi gülme unsuru ile açığa çıkarılır. Aziz Ne-
sin’in Fantiko adlı öyküsü ise mizah ve ironiyle bireyin ve top-
Samih Yıkılgan ∗ lumun mevcut durumunu yansıtır. Mekanik edimlerin eleştirisi
varoluş sorunsalı dahilinde irdelenir. Kitle haline dönüşmüş
insanların kendi özgür edimlerinin olmayışı mizah ile açığa
çıkarılarak ironisi yapılır. Öykü, var olanın direkt söylenmesi
MİZAHTAN değil olanın gösterilmesi şeklinde oluşur. Bu durum ironi birle-
İRONİYE şerek, eleştirel merkezli bir okumaya dönüşür. Bu bildiride
sanatkarın “Fantiko” adlı metnindeki mizah ile derin yapıda yer
FANTİKO alan ironi metnin izleği doğrultusunda irdelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Mizah, ironi, fantiko, kitle, varoluş.
Abstract
T
FANTİKO FROM he humour in the literary work should have a structure
that make people laugh and at the same time make them
HUMOUR TO think. While the failing parts of society are depicted in
IRONY literary, the humour leaves its place to irony. The story named
“Fantiko” written by Aziz Nesin reflects the current situation
of person and society using the tools of humour and irony. The
criticism of the mechanic deeds of human beings is investigat-
ed in the scope of existence problematic. A group of people
who constitute a mass lacking their own deeds is displayed in
literary with the help of humour and then its irony is done. A
story is not a direct telling of what is in hand, but it is how you
display or express the material instead. Merging with the
irony, this situation helps the story to transform a reading
which has a seat of criticism. In this paper, we will examine
the humour facts and the deep ironical expressions at the
story “Fantiko”.
Keywords: Humour, irony, fantiko, criticism, mass.
Giriş:
Mizah, durumları ve olayları gülünç yönleriyle ele alarak gösteren bir üs-
luptur. Bünyesinde barındırdığı nükte ile toplumda var olan düze-
ni/düzensizliği öne çıkarır. Mizah, var olanın düzeltilmesi yolundaki bir giri-
şimdir. Böylece var olan mevcut bozuklukların, aksaklıkların ve alışkanlıkla-
rın ıslahı hedeflenir.
Metinde yer alan gülme unsuru birçok yönüyle ortaya çıkar. Holland,
“Gülmenin içinde hem bir alarm halinin hem de bir tür oyun halinin bir ara-
da bulunduğu” söyler. (Holland’tan akt. Cebeci 2008: 29) Dolayısıyla oyun
içinde bir uyarı, uyarının varlığında ise oyunun oluşu çok yönlülüğü doğurur.
Bu birliktelik bireyin kendini yeniden inşasına bir çağrıdır.
Eleştirel düşüncenin hâkim olduğu ironide ise komiklikten ziyade muha-
tap üzerinde etki bırakmak hedeflenir. Toplumdaki aksaklıkların altı ironi ile
çizilir. İroniyle, birey ile toplum arasında bir iletişim kurulur. Dolayısıyla bu
iletişim metnin söylem dünyasını açığa çıkarır. İroni kavramı “metnin ardın-
da bir anlam bulunduğu” (Fliegel’den akt. Cebeci 2008: 60) fikrine dayanır.
Görünenin ardındaki anlam ironi ile yeni bir boyut kazanır.
Aziz Nesin, metinleriyle aksaklıkların, tekdüzeliğin, yabancılaşmanın ve
yozlaşmanın toplumdaki yansımalarını gösterir. Nesin’in yazar olarak en
belirgin yönü mizahî kimliğidir. Mizahın altında yatan anlamın ise ironi ile
birleşerek açığa çıktığı görülür. Eleştirel söylemi gülmecenin içinde eriterek
kullanır. Bu kullanım metinlerindeki gülme unsurunun öne çıkmasını sağlar.
Gülme unsurunu metinlerine dâhil ederken aynı zamanda okuru üzerinde
etki bırakarak düşündürmeyi hedefler. Sanatkâr, mizahı sadece gülme unsu-
ru değil onu aynı zamanda toplumun bir yönüne ışık tutmak için kullanır.
Böylece toplumun her kesiminden insanı metinlerine yerleştirerek var olan
düzenin tüm olumsuzluklarını yansıtır.
368
Mizahtan İroniye Fantiko
ve ona inanır. Bu hayale inanan toplum kısa zamanda yazarı da içine alarak
tinsel varlığını yok eder.
Fantiko isimli öykü masal türünde görülen bir giriş kısmıyla başlar. “Bir
zamanlar, ülkenin birinde, oldukça yaşlı bir yazar vardı. Bir gazeteye her gün
yazılar yazardı.” (Nesin 2013: 115) Masal türünün önemli özelliklerinden birisi
doğaüstü ve olağandışı olayların anlatılmasıdır. Öyküde yer alan mizah ve
ironi kendini ilk başta bu şekil ve üslupta gösterir. Masal yapısı görülen me-
tin “bir varmış bir yokmuş” gibi bir ikilem kurularak ironik boyut kazanır.
Metnin genel yapısındaki bu motif olayların yokmuş gibi algılanmasına sebep
olur. Ancak içerik olarak masalın “yaşanılan hayat içinde ve bu hayata bağlı
bir edebi tür” (Oğuz vd. 2008: 138) oluşu metnin yapısındaki ironinin ilk ve
ana çekirdeğini oluşturur. Metnin söylem dünyasının bu şekilde kurgulan-
masıyla birey, toplum ve evren ironi ile yeniden sorgulanır.
Metnin yüzeyindeki mizah derin yapıda yer alan ironi ile birleşerek bire-
yin ve toplumun eleştirisine dönüşür. Gülme, metin boyunca kişilerin aynı
hareketleri yapmasıyla ve huta – hata – hup gibi sesler çıkarmasıyla belirir.
Gülünç olan, “hep otomatik biçimde yapılan şeyler” (Bergson 2016: 94) ola-
rak ortaya çıkar. Öykünün ilerleyen kısımlarında bu otomatik durumun bo-
zulması halinde - Hopa-Hupa-Hap! - kişilere aynı sesleri çıkarmak
zorundalığı dayatılır. Kişiler Fantikoculardan “farklı” olmak adına eylemleriy-
le “aynı”laşmaya doğru gider. Bu aynılık kişinin diğerlerine benzeyen ve sü-
rekli aynı hareketleri tekrarlayan robot birey olmasına sebep olur.
Bireyler FANTİKO adlı yazının peşinden sürüklenen bir topluluk halinde-
dir. Bu bilinçsizce sürükleniş bireyleri benzer olmaya iter. Birbirinin aynısı
olma durumu kişinin kitle insanına dönüşmesine neden olur. Metinde kitle
haline gelmiş insanların kendi özgür eylemlerinin olmayışı yüzeyde beliren
mizah ile ortaya çıkar. Kendini gülme unsuruna bırakan mizah, metindeki
isimsiz yazarın “Fantiko’dan korunmak için, başı titretmek, yürürken ayağı
hiç yerden kaldırmamak, sık sık da göz kırpmak gerekiyordu. Ne kadar çok
göz kırpılır, baş titretilirse Fantikodan o kadar korunulurdu. (…)
Fantikoculardan korunmak için her ayak sürüyüşte bikez diz bükmek ve
biyandan “Huta-Hata-Hap!..” diye sesler çıkarmak gerektiğini” (Nesin 2013:
117-118) yazmasıyla belirir. Açığa çıkan gülünç durum derinde yer alan ironik
söylemle birleşir. Merkezde yer alan ironi ile kişinin ve toplumun eylemle-
rindeki tekdüzelik eleştirilir. Kişiler, sorgulamadan gerçekleştirdiği eylemle-
riyle başka bir “şey”e dönüşür.
Öyküde bireylerin kolaylıkla bir duruma inanan ve hemen telkin edilebi-
len kitle insanına dönüşmesinin eleştirisi sürdürülür. “Kimse de bunun ne
olduğunu bilmiyordu ama okuyanların yazıdan öğrendiği tek gerçek şuydu:
Fantiko çok kötü ama çok kötü bir şeydir.” (Nesin 2013: 116) Fantikonun ne
olduğunu bilmeyen kişiler onun kötü bir şey olduğu konusunda hemfikirdir.
Bu durum onların bir sürüye dâhil olarak sorgulamadan yaşantılarını sür-
369
Samih Yıkılgan
370
Mizahtan İroniye Fantiko
371
Samih Yıkılgan
Sonuç:
Mizah, olay ya da durumları gösterirken hayatın herhangi bir yönüne ışık
tutar. Var olanın yansıtılması mizah ile gerçekleşir. Metnin yüzeyini oluştu-
ran gülme unsuru derinde yer alan ironi ile birleşerek anlamı ortaya çıkarır.
Metnin söylem dünyası ironi ile ortaya konulur.
Mizahtan ironiye yol alan Fantiko öyküsü bireyin ve toplumun eleştirisini
yapar. Öykü, bir kişide başlayan değişimin toplumu nasıl etkileyeceğini gös-
terir. Bu durum toplumun sorgulamadan itaat eden kitlelere dönüşmesini
kolaylaştırır. Kitle haline gelmiş toplumun yabancılaşması ve beraberinde
yozlaşmasının kaçınılmaz olduğu belirtilir.
Birey olmanın sorgulandığı öyküde kişinin özneden nesneye geçişi yan-
sıtılır. Böylece bireyin ve toplumun tinsel varlığının silikleşip yok olduğu
anlatılır. Öykü, kendini kuramayan bireyin toplum içinde sürüklenişinin bir
örneğidir. Düşünmeden ve sorgulamadan itaat eden kişinin kendi varoluşu-
nu gerçekleştiremeyeceği gösterilir. Evrenin ruhunu oluşturan insanın dün-
yadaki konumunun öne çıktığı öykü, bireyselden evrensele giden dizgenin
bir panoramasıdır.
KAYNAKÇA
ADLER, A. (2014). İnsanı Tanıma Sanatı, Çev. Kâmuran Şipal, İstanbul: Say Yayın-
ları.
BERGSON, H. (2016). Gülme, Çev. Devrim Çetinkasap, İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
CEBECİ, Oğuz (2008). Komik Edebi Türler-Parodi, Satir ve İroni, İstanbul: İthaki
Yayınları.
KİERKEGAARD, S. (2009). İroni Kavramı, Çev. Sıla Okur, Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları.
LE BON, G. (2012). Kitleler Psikolojisi, Çev. Hasan İlhan, Ankara: Alter Yayıncılık.
NESİN, Aziz (2013). Hoptirinam, İstanbul: Nesin Yayınevi.
PAPPANHEİM, F. (2002). Modern İnsanın Yabancılaşması, Çev. Salih Ak, Ankara:
Phoenix Yayınevi.
372
Özet
i
nsan, akıl gücü sayesinde yaşadığı evreni, dünyayı, doğayı ve
kendi varlığını anlamlandırmaya çalışan, kendi inanç ve değerler
sistemini inşa eden, kültürler üreten ve medeniyetler kuran özel
bir varlıktır. Bu özel varlık var olduğu günden bu yana bir gerçeklik
arayışı içerisinde olmuştur. Bu gerçeklik arayışında insan, felsefe ve
mizah adı verilen iki farklı anlam dünyası meydana getirmiştir. Bu
anlam dünyalarından felsefe, evrende, dünyada ve toplumda olup
bitenlere sorgulayıcı bir biçimde bakmak, var olan şeyleri görebil-
mek, onlar üzerine eleştirel düşünebilmek ve onlar hakkında doğru
bilgi edinebilmek anlamına geldiği söylenebilir. Diğer yandan mi-
Serdar Saygılı * zah, Latince urbanitas kökünden gelerek kente özgü anlamı içeren
bir kavramdır. Bu kavram bir kültür ve uygarlık ürünü olarak, top-
lumların binlerce yıllık birikimleri içerisinde oluşmaktadır. Bu
bağlamda mizah, gerçeklik arayışını kültürel doku içerisinde güldü-
GERÇEKLİĞİN rü eylemiyle ortaya koymaya çalışan bir disiplin olarak tanımlana-
SINIR bilir. Bu noktada felsefe ve mizah, insanın hakikat arayışında var
olduğu dönemin düşünce biçimini, değer yargılarını ve inanç sis-
NOKTALARINDA temini bir araç olarak kullanır. Bu süreçte var olduğu kültür ve
GEZİNEN İKİ uygarlığın anlam sınırlarını aşarak insanların hakikate farklı bir
paradigmadan bakmalarına imkân verir. İnsanları derin dogmatik
ÖNCÜ SÜVARİ: uykularından uyandırarak hakikate bir adım daha yaklaşmalarına
FELSEFE olanak sağlar. Dolayısıyla felsefe ve mizah, insanlığı katı kalıplar
içerisine hapseden her türlü düşünce, inanç ya da ideoloji karşısın-
VE MİZAH da bir kurtarıcı konumundadır.
Anahtar Kelimeler: İnsan, Kültür, Felsefe, Mizah, Gerçeklik
374
Gerçekliğin Sınır Noktalarında Gezinen İki Öncü Süvari: Felsefe ve Mizah
nel bir varlık olmasıdır. Bunlardan birincisi yani, insanın canlı bir varlık olma
özelliği onun daha genel olan ve öteki canlılarla ortak olan bir yönüne, ikin-
cisi ise yani, insanın rasyonel bir varlık olma özelliği onu kendisi yapan daha
özsel bir yönüne vurgu yapmaktır. İnsan, canlı olma özelliğiyle fizik dünyaya
ait olan bir tabiat varlığıdır. Fizik dünyada diğer canlılar için geçerli olan tüm
kanunlar onun için de geçerlidir. Ancak onu diğer canlılardan ayıran ve di-
ğerlerine göre derece farkını ortaya koyan yönü onun akıl varlığı yanıdır.
Akıl varlığı yanı, insanın varlığının en önemli ayrımsal özelliğidir. İnsanın akıl
varlığı özelliği, insanı her şeyden üstün kılan, öteki canlılar arasında apayrılı-
ğı ortaya koyan ve ona eşsiz özerklik sağlayan bir durumu ifade eder. Şu
halde insan, dual bir yapıdan meydana gelen otonom bir varlıktır. İnsan bu
yönüyle bilim, sanat, felsefe ve mizah üretir. Ahlak, hukuk ve devlet sistem-
leri kurar. Aşkın olanı anlamaya çalışır (Bingöl 2011: 93-100). Dolayısıyla in-
san, varlığının en önemli ayrımsal özelliği olan aklı sayesinde var olanlar
içerisinde kategorik bir fark yaratabilmiş özel bir canlıdır.
Diğer yandan, kültürün temel kaynağı insandır. Kültür örüntüsünü oluş-
turan her düşünce, her olgu, her olay ve her yaşantı insan tarafından üretil-
miştir. İnsan üretimi olan kültür, bir toplumun gelenek, görenek, inanış,
düşünce, bilim, sanat ve çevre gibi etkinliklerinin birikimiyle ortaya çıkan,
toplumdan topluma değişen ve gelecek kuşaklara aktarılan özel bir mirastır.
Bu özel miras, gelenek ve görenek, dil ve metin, devlet ve politika, ordu ve
savaş, hukuk ve ahlak, bilim ve teknik, eğitim ve ekonomi, çevre ve yaşam
gibi insan ürünü olan her şeyi kapsamaktadır. Zira kültür, insanın yaşamı
boyunca eğitim yoluyla edindiği birikim ve davranış biçiminden, yetenekle-
riyle ortaya koyduğu ürün ve yapıtlara kadar geniş bir alana yayılmaktadır. O
halde kültür, insanın var olan hakkında edindiği bilgiler, bu bilgilere dayana-
rak ortaya koyduğu eserler ve davranışlar bütünüdür (Öner 1999: 26-27).
Başka bir ifadeyle insan, biyolojik varlık alanının yanı sıra psiko-sosyal bir
varlık alanına da sahiptir. İnsanı öteki varlıklardan ayıran psiko-sosyal varlık
alandır. Bu alanda insanın doğumdan sonra öğrendiği bilgi, sanat, gelenek,
görenek, inanç, alışkanlıklar ve mizah gelişip gerçekleşir. İnsanın sosyal bir
varlık alanına hükmeden bu özelliklerin hepsine birden kültür adı verilmek-
tedir (Maden 1993: 137). Dolayısıyla kültür, belli bir coğrafyada yaşayan in-
sanların atalarından günümüze kadar gelen bir hayat hikâyesinin izdüşümsel
göstergesi olarak düşünülebilir. Yani kültür insanın yaşayan ruhudur.
Kültürü ortak kültür (evrensel kültür) ve milli kültür (özgü kültür) olarak
iki temele ayırmak mümkündür. Evrensel kültür, insanlığın ortak ürünüdür.
İnsanlığın binlerce yıllık maddi ve manevi birikimi olan bilim, teknik, felsefe
ve din gibi alanları ifade eder. Yani evrensel kültür, insanlık tarihi içerisinde
yalnız belli bir toplumun ürünü olarak var olmayan bir durumu ortaya koy-
maktadır. Aidiyeti yönünden tek bir millete ait olan ve bir milletin damgasını
taşıyan kültürler de vardır. Bu anlamıyla kültür millidir. Tek bir millete öz-
güdür. Milli kültür, milleti millet yapan bir unsurudur. Toplumları birbirin-
375
Serdar Saygılı
den ayıran ve yaşadığı çevreye karşı da bir bakış açısı kazandıran milli (özgü)
kültürdür (Öner 1999: 236-237).“Özgü kültür milleti millet yapan, bir toplu-
mu kendisi yapan unsurdur. Nasıl bireyleri ben’ler ayırırsa, toplumları da
birbirinden özgü kültürler ayırır. Öyleyse özgü kültür bir milletin benidir”
(Öner 1999: 193). Bununla birlikte kültürün iki farklı göstergesi olarak karşı-
mıza çıkan ortak kültür ve özgü kültür toplumsal yaşamda birbirinden ta-
mamen bağımsız değillerdir. Birbirleri arasına var olan etkileşimle birlikte
sürekli olarak birbirlerini etkilerler. Ortak kültürde meydana gelen değişme-
ler zaman içerisinde özgü kültür üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak bazı
değişmelere neden olabilir (Öner 1999: 193). Dolayısıyla ortak kültür ve özgü
kültür arasında tam bir bağlantısızlık söz konusu değildir. Ortak kültür özgü
kültürü, özgü kültür ortak kültürü etkilemektedir.
Her iki kültür insanların gerçekliğe ilişkin farklı paradigmalar sunmasına
ve gerçekliğin farklı üsluplar içerisinde dile getirilmesine neden olmuştur.
Bu noktada farklı disiplinler meydana gelmiştir. Bu disiplinlerden ilki olan
felsefe, etimolojik olarak Yunanca philo (sevgi, dostluk, arkadaşlık, seviyo-
rum, dostluk gösteriyorum, arkadaşlık kuruyorum) ve sophia (bilgelik, hik-
met) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş bir kavramdır. İki farklı kavra-
mın birleşiminden meydana gelen Philosophia, bilgelik sevgisi, hikmet sevgi-
si, bilgi dostu, bilgelik dostu ya da bilginin peşinden koşan, bilgiyle dost ol-
maya çalışan, bilgi aşığı olan anlamına gelmektedir (Keklik 1978: 2-3). Dolayı-
sıyla Philosophia var olana ilişkin olarak her şeyi kuşatan tam bir bilgiye sa-
hip olmayı değil, bilgiyi aramayı, bilgiyi elde etmeyi ve bilgiyle dost olmayı
salık vermektedir.
Felsefe, düşünce tarihi içerisindeki farklı dönem ve kültürlerde farklı ba-
kış açılarına göre farklı anlamlar kazanmıştır. Örneğin Platon’a göre, felsefe
gerçekliğin hakiki doğasını kavramaya çalışarak, tek tek var olan her şeyin
ne için olduğunu öğrenmektir. Yani insanın kendi gerçek doğasını kavraya-
rak amaçların nihai bilgisine sahip olmasıdır (Cevizci 2007: 23). Aristoteles’e
göre, felsefe büyük uyumlu evren olan makro kozmos karşısında küçük
uyumlu evren, yani mikro kozmos olan insanın saygılı bir şaşkınlığa düşerek,
gündelik faaliyetler dışında, eleştirel bir düşünceyle araştırmak, soru sor-
mak, sorun görmek, sorun ortaya koymak ve sorunları çözmeye çalışmak ya
da sorunlara ilişkin çözümler denemektir (Küyel 1976: 29). Descartes’e göre,
felsefe insanın bilinçli bir biçimde yaşama çabası içerisinde olma girişimidir
(Öner 1999: 10). Şu halde “Felsefe nedir?” sorusu üzerine filozoflar, düşünür-
ler, aydınlar ya da entelektüeller tarafından birçok tanımlama yapılmıştır. Bu
tanımlamadan hareketle hemen herkesin kabul edeceği mutlak bir tanıma
ulaşmak bu güne kadar mümkün olmamıştır. Öyleyse“felsefenin ne olduğu
hiçbir zaman yalın bir biçimde söylenememiştir” (Heimsoeth 2007: 21). Buna
karşın ‘Felsefe nedir?’ sorusu en genel anlamda derinleşen bir varlık bilinci-
nin, dünya karşısında alınan bir tavrın ve hayat karşısında oluşan farkındalık
düzeyinin açık bir ifadesidir (Heimsoeth 2007: 16). Yani felsefe bilinçli bir
376
Gerçekliğin Sınır Noktalarında Gezinen İki Öncü Süvari: Felsefe ve Mizah
varlık olana insanın evrene, dünyaya, insana, topluma ve yaşama karşı kendi
ben’ini ortaya koyabilme girişimindeki varoluşsal çabası olarak da görülebi-
lir.
Öte yandan felsefenin neliği üzerine yapılan açıklamalar yanında felsefe-
nin amacının ne olabileceği sorusu akıllara gelmektedir. Felsefenin neliği
üzerine yapılan açıklamaların çeşitliliği karşısında, felsefenin amacının ne
olduğu ya da olabileceği hususunda da fikirsel bir çeşitlilik olduğu görün-
mektedir. “Felsefenin amacı nedir?” sorusuna verilecek cevaplar bu sorunun
netliğe kavuşmasında bizlere yardımcı olacaktır. Felsefenin amacı, hayatını
ve evreni bir bütün olarak kavramak isteyen insanın, neyin anlamlı neyin
anlamsız, neyin doğru neyin doğrudan uzak olduğunu sorgulama girişimi
(Gündoğan 2010: 24-25), günlük hayatta farkına varamadığımız durum, olay
ya da olgular hakkında bir farkındalık kazanma çabası (Heimsoeth 2007: 18),
nesnelerin hakikatlerinin ne olduğunu bir insanın kavrayabileceği ölçüde
kavramaya çalışması; evrene ilişkin merak, hayret ve şaşkınlık duygumuzu
giderme girişimi; düşünce, inanç ve eylemlerimizi eleştirel bir açıdan değer-
lendirme faaliyeti; düşüncelerimizin oluşumuna temel oluşturan fakat doğ-
rudan doğruya farkına varamadığımız tutum ve ön kabullerimizi aydınlat-
ma etkinliği; diğer bilim dallarının ya da disiplinlerin sormadığı veya sora-
madığı soruları sormak ve bu sorulara cevaplar arama uğraşı (Yazıcı 1999: 4)
olarak düşünülmektedir. Başka bir ifadeyle, felsefenin görevi, toplumsal ya-
şamda sorgulanmadan kabul edilen ya da sorgulanmasına izin verilmeyen
düşünceleri, insanlara hakikat olarak sunulan ideolojileri, insanları tekdüze
bir düşünceye yöneltmek isteyen paradigmaları farklı bir perspektiften eleş-
tirel bir bakış açısıyla belirginleştirmeye çalışmaktır.
Ortak kültür ve milli kültür içerisinde hakikatin neliğinin ortaya çıkarıl-
ması sürecinde oluşan disiplinlerden ikincisi mizahtır. Mizah, etimolojik
olarak Arapça mezaha eğlenmek, şaka yapmak (mezzâh, şakacı) mastarından
türeyen mizah kelimesinin İngilizce’deki karşılığı olan humour, vücut ısısı ve
nemi anlamındadır (Eker 2014: 51). Latinceden Arapçaya, Arapçadan Türkçe-
ye geçmiş olan humor/humour sözcüğü dilimize gülmece olarak çevrilmiş-
tir (Güvenç 2011: 157-158). Türkçeye gülmece olarak çevrilen bu sözcük, çe-
viri içeriği açısından karmaşık bir durum oluşturmaktadır. Çünkü gülmece
sözcüğü anlam olarak humor kavramını tam olarak yansıtmadığı gibi, içerik
olarak da yalnızca gül(dür)me kavramı üstüne kurulmuştur (Escarpit 2016:
12). Bilindiği üzere gülmece, öncelikli olarak bedenin fiziksel bir olayıdır.
Mizah ise hem tinsel hem toplumsal, hem de duyusal olan karmaşık bir olay-
dır (Escarpit 2016: 107). Bu bağlamda mizah, kimilerinde içinde fark ettirme,
bilinçlendirme ve düşünceye sevk ettirmeyi de barındıran bir gülme hissi
oluştururken, kimilerinde de öfke ve kızgınlığa neden olmaktadır. Mizah, bu
noktada gülmeceden ayrılır. Çünkü mizah her zaman gülmeyle sonuçlanma-
dığı gibi, gülmenin sebebi de her zaman mizahi bir durumdan kaynaklı de-
ğildir (Yıldırım 2015: 122). Şu halde gül(dür)me mizahın içeriğinde var olan
377
Serdar Saygılı
birçok unsurdan biri olmasına rağmen, mizahı tamamen karşılayan bir du-
rum değildir.
Öte yandan, mizahın tanımı üzerinde farklı filozof, düşünür ve aydınlar
tarafından çeşitli çağlarda değişik tanımlamalar yapılmaktadır. Mizah, algı-
lama, anlama ve değerlendirme süreçlerini içeren bilişsel bir olgu; henüz
düşünülmemiş soruları, fark edilmemiş ayrıntıları ve işlenmemiş malzemele-
ri kapsayan kültürel bir laboratuvar; insanlık tarihindeki sosyal ve kültürel
gelişmeleri anlama ve değerlendirmede önemli bir gösterge (Eker 2014: 51),
otoritenin en büyük eleştirmeni ve onun saldığı korkulardan kurtulmanın
kesin yolu (Kalaycı 27: 2014), kültürel örüntülerin ritmik bir dansı (Yıldırım
2015: 123) olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte “İnsan Kültür Mizah:
Eğlence Endüstrisinde Tüketim Nesnesi Olarak Mizah”, isimli eserde ise
mizahın tanımı üzerine şunlar söylemektedir:
“Mizah, keskin bir zekânın sıra dışı, aykırıve ani, kimi zaman eğlendirici,
kimi zaman sorgulayıcı, kimi zaman da acımasız bir biçimde kazandığı sessiz
bir zaferdir. Mizah, haddini aşan ciddiyete yapılan saldırıdır. Mizah, mantığa
dayalı hayallerdir. Mizah, zayıfın güçlüye karşı silahıdır. Mizah, karşı duruş-
tur. Mizah, bilgece eleştiridir. Mizah, kurulu düzene, kurallara karşı zincirleri
kırarak özgürleşmedir. Mizah, komik olmayanla eğlenmektir. Mizah, isyan-
dır. Mizah, ötekidir. Mizah, insanoğlunun hayatı algılaması, zorluklarla mü-
cadele etmesi, bazen kendine bile itiraf etmekten çekindiği duygu ve sorun-
larla yüzleşmesidir. Mizah çoğu zaman yüzleşmekten çekindiğimiz toplum-
sal gerçekliktir. Mizah, sosyal sistemin bir parçası ve aynı zamanda sistemi
değiştiren bir sosyal olgudur. Mizah, yaşanan ya da bilinen gerçek ile bek-
lentiler arasında aniden ortaya çıkan aykırılıktır. Mizah, kalıpları kıran bir
güç olarak sosyal düzene karşı gelmenin bir simgesidir. Mizah, gizli bir an-
laşma sistemidir. Mizah, evrensel bir deşarj olma yöntemidir. Mizah, bazen
de saçmalıktan ve anlamsızlıktan alınan hazdır…” (Eker 2014: 54).
378
Gerçekliğin Sınır Noktalarında Gezinen İki Öncü Süvari: Felsefe ve Mizah
KAYNAKÇA
AKARSU, Bedia (1998). Felsefe Terimler Sözlüğü, İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayın-
ları.
379
Serdar Saygılı
380
Özet
M
izah, yaşamın bazen güldüren bazen de trajikomik
yönlerinin birey tarafından sanatsal olarak ifade edil-
mesidir. Bireyler arasındaki iletişimin olmazsa olmazı
dil, mizahın temel araçlarından biridir. Dilin en önemli özellik-
lerinden biri, konumuzu ilgilendiren kalıp sözleri içermesidir.
İletişim aracı olarak dili kullanan bireyler aktarmak istedikleri
duygu ve düşüncelerini en kısa ve öz biçimde bu kalıp sözlerle
ifade ederler. Kalıp sözlerin anlamı ve değeri ancak kullanıldık-
ları bağlam dikkate alınırsa anlaşılabilir. Bilindiği üzere sözlü
Serhat Sabri kültürden yazılı kültüre, yazılı kültürden de elektronik kültüre
Yılmaz ∗ geçişte insanlığın geldiği son durak internet olmuştur. Tekno-
loji veya internet çağı olarak adlandırılan yaşadığımız dönem
bizlere pek çok avantaj sunmaktadır. Bu avantajlardan biri olan
sosyal medya, oluşturduğu sanal dünya ile bireyler arası ileti-
şime farklı bir boyut getirerek yepyeni bir inceleme alanı orta-
SOSYAL ya çıkarmıştır. Bu çalışmada, sosyal medya araçları (Facebook,
Twitter, Youtube vs.) üzerinden yapılan mizahî paylaşımlara
MEDYADAN verilen tepkilerin tekrarlanarak kalıplaşması sonucu dillere
GÜNDELİK pelesenk olmuş 20 kalıp söz, bu kalıplaşmış sözlerin kaynağı,
HAYATA: MİZAHÎ gündelik yaşamda kullanım alanları gibi konular üzerinde
durulacaktır.
KALIP SÖZLER Anahtar Sözcükler: mizah, sosyal medya, kalıp sözler, internet,
elektronik kültür ortamı.
HUMOROUS SET Abstract
H
PHRASES: FROM umor is the artistic expression of sometimes laughable
THE SOCIAL and sometimes tragicomic aspects of life as by the
individual. Language, which is the basis of communi-
MEDIA TO cation between individuals, is one of the main means of hu-
EVERYDAY LIFE mor. One of the most important features of the language is
that it consists of set phrases. Individuals using language
express their feelings and emotions briefly through these set
phrases. The significance of these set phrases may be realized
in their context. As is known, the last point of mankind has
reached is the internet during the transition from oral culture
to written culture and from written culture to electronic
culture. This era called technology or internet age is providing
some advantages to the society. As one of these advantages,
social media such as Facebook, Twitter, Youtube etc. has
become the newest research area. In this paper, we will focus
on 20 set phrases that are the reactions to these sharings on
social media, their sources, and their usage in daily life.
Keywords: Language, humor, social media, set phrases, the in-
ternet, electronic culture.
∗
Cumhuriyet Üni.
serhatsabriyilmaz
@gmail.com.
Sosyal Medyadan Gündelik Hayata: Mizahî Kalıp Sözler
Giriş
Gündelik hayatta her nesneyi karşılamak, duygu ve düşünceleri ifade
etmek için kullanılan sözcüklerin yanında, belirli durumlarda verilmek iste-
nilen tepkiyi karşılayan atasözleri, deyimler, kalıp sözler de bulunmaktadır.
Bu tür kalıp sözlerin en büyük özelliği belirli bir bağlama sahip olmalarıdır.
Türkçenin söz varlığında önemli bir yeri olan kalıp ifadeler sözlü ve yazılı
iletişimde sıklıkla kullanılmaktadır. Kalıplaşmış ögelerin kullanımında harca-
nan zaman ve enerjinin diğer söz öbeklerinin, tümcelerin oluşturulmasından
ve söylenmesinden daha az olması bu tercihte en büyük etkendir. Bundandır
ki, kalıp sözcükler konuşanlar/yazanlar ve dinleyenler/okuyanlar için her
zaman daha caziptir (Gökdayı 2008: 90). Türk dili bahsi geçen kalıp sözler
bakımından oldukça zengindir. Neredeyse her durum için söylenebilecek
birkaç kalıp söz mevcuttur. Örneğin; doğum, evlenme, ölüm gibi geçiş dö-
nemlerinde, gündelik hayatta farkında olarak veya olmayarak kullanılan pek
çok kalıp söz bulunmaktadır (örn: Allah analı babalı büyütsün, başınız
sağolsun, elinize sağlık vs.). Bağlamı değerlendirildiği zaman güldürü etkisi
yüksek atasözleri, deyimler veya kalıp sözler yok mudur? Muhakkak günde-
lik hayatta –özellikle eski nesil tarafından- kullanılan pek çok mizahî söz
bulunmaktadır. Gereksiz yere gülen birine “karpuz kabuğu görmüş eşek gibi
sırıtma” deyimi, bahsi geçerken tesadüf eseri karşılaşılan birine “iti an ço-
mağı hazırla” atasözü kullanılarak bulunulan ortamda güldürü unsuru ön
plana çıkarılır. Bahsi geçen kalıp sözlerin içinde incelenmesi gereken bir
alan vardır ki, bizce Türk insanının mizah üretkenliğinin görülmesi açısından
oldukça mühim bir araştırma alanıdır.
Teknoloji veya internet çağı olarak adlandırılan 2000’li yıllarda elektro-
nik kültür ortamı hızlı bir büyüme göstermiştir. Elektronik kültür ortamının
son halkası denilebilecek internet, azımsanmayacak derecede kullanımıyla
yeni bir inceleme alanı haline gelmiştir. Pazarlama sektörü, kamu yönetimi,
sosyoloji, psikoloji gibi alanların inceleme alanına giren internet, halkbilimi-
nin de kaçınılmaz olarak ilgi alanına girmiştir.
İnternet çağında elektronik kültür ortamının en yaygın kullanımını “sos-
yal ağlar” oluşturmaktadır. Sosyal ağ bir tür simülasyon dünyasıdır. Sosyal ağ
içinde yer alan paylaşım sitelerinde her bireyin kendi için ayrılan bir alanı ve
bu alan içinde yarattığı bir sanal dünya bulunmaktadır. Mobil internet vası-
tasıyla telefonlara kadar giren sosyal ağ alanları, bireyin günlük yaşamın
sıkıntılarından uzaklaşmak için giriş yaptığı ve tabiri caizse saklandığı mo-
dern bir sığınaktır. Birey kendine ait bu alanda -tercihen- olduğu veya ol-
mak istediği gibi bir dünya kurmaktadır. Oluşturduğu profilde kendisiyle
alakalı dikkate değer her bilgiyi paylaşarak dikkati üzerine çekme, sosyal-
leşme ve kendine ait bir kimlik oluşturma çabası içine girmektedir.
Son yıllarda radyo, televizyon, gazete gibi medya araçlarını geri plana
atan sosyal medya, artık her bireye söz hakkı tanıyan bir cazibe merkezi
382
Serhat Sabri Yılmaz
383
Sosyal Medyadan Gündelik Hayata: Mizahî Kalıp Sözler
1. Olumlayıcı Tavır
1.1. …… candır: “………. candır, gerisi heyecandır” sözünün kısaltılarak
kullanılan şeklidir. Çıkış kaynağı tespit edilememiştir. Sevilen herhangi bir
kişi, hayvan, nesne için kullanılabilir (bkz. Ek-1) . Kullanım yerine ve şekline
göre mizahî bir yapıya bürünebilmektedir. “…… candır” kalıp sözüyle yapılan
yorumları, sevilen bir sanatçının, sporcunun, siyaset adamının kişisel sosyal
hesaplarında görmek mümkündür. Ayrıca 2016 yılında TRT’de başlayan bir
dizinin adı “Baba Candır” şeklindedir (www.trt1.com.tr/diziler/baba-candir,
05.09.16).
1
Bu kategoriler belirlenirken Nurullah Çetin’in “Şiir Çözümleme Yöntemi” adlı eserindeki “ko-
nuya yaklaşım biçimi” başlığı esas alınmıştır (2014: 14). Bize göre, şairlerin şiirlerindeki yaklaşım
biçimleri bu tür kalıp sözlere de başarıyla uygulanabilmektedir.
384
Serhat Sabri Yılmaz
1.2. Adam gibi adam: Kullanımına en çok rastlanan kalıp sözlerden biri-
dir. Önceleri mizahî bir üslûpla kullanılırken şimdilerde siyasîlere karşı bile
ciddi şekilde kullanılabilen bir sözdür. Uykusuz Dergi’de yayınlanan bir kari-
katürün kaynaklık ettiği söylenebilir (bkz. Ek-2). Adamın dibi, adamsın, koca
yürekli adam, adamın hası, adamın hammaddesi, karekökü gibi şekilleri de
mevcuttur.
1.3. Bu …… bir harika dostum: Beğeni ifade eden mizahî bir kalıptır. Scary
Movie (Korkunç Bir Film 1 -2000) adlı komedi filminin Türkçe dublajlı versi-
yonunda geçen bir replikten doğmuştur. Filmde uyuşturucu partisi yapan
gençlerden birinin “bu mal bir harika dostum” demesi üzerine halk tarafın-
dan beğenilen bu tepki gündelik hayata aktarılmıştır. 2000 yılından beri kul-
lanılan bir sözdür (bkz. Ek-3).
1.4. Sakin ol şampiyon: Kaynağı yabancı filmlerin Türkçe dublajlı versi-
yonlarıdır. Türkçe dublajlarda klişe haline gelmiş birtakım sözler vardır. Ör-
neğin; “seni lanet olası pislik”, “lanet olası federaller”, “sakin ol şampiyon”
gibi. Sakin ol şampiyon kalıbı bu klişeden doğmuştur (bkz. Ek-4).
1.5. Sesli güldüm: Komik bir duruma, espriye karşı verilen bir tepkidir.
Mübalağa içeren bir kalıp sözdür. Vurgulanmak istenen, o komik duruma
karşı ne kadar çok ve kahkaha ile gülündüğüdür (bkz. Ek-5). “Hunharca gül-
düm, haykırdım, haykırarak güldüm, koptum” gibi kalıplaşmış ifadelere de
sık rastlanmaktadır.
2. Olumsuzlayıcı Tavır
2.1. Ağır işsiz: Boş işlerle uğraşanlar için kullanılan bir kalıp ifadedir (bkz.
Ek-6). Kaynağının İnci Caps sayfası olduğu düşünülmektedir.
2.2.Beyin bedava: Kaynağı 2010 yılında internet fenomeni olmuş bir şa-
hıstır. Röportaj yapmak isteyen bir haberci, KPSS’ye girmiş adaylardan birine
sınavının nasıl geçtiğini sormaktadır. Şahıs bu soruya gayet sakin ve özgü-
venli bir şekilde cevap vererek “Beyin bedava, neden hamallık yapayım ki?
Attım hafızaya.” demiştir 2. Halk tarafından oldukça beğeni toplayan bu video
günden güne yayılarak popüler hale gelmiştir. Günümüzde artık zekice yapı-
lan hareketlere karşılık verilen bir tepki olmakla beraber, absürd, gereksiz
hareketlere de verilen bir tepkidir (bkz. Ek-7). Beyin bedava kalıbının bilgi
yarışması oyunlarına da ilham olduğunu söylenebilir. İnternette yayın yapan
oyun sitelerinden biri bir oyununa “Beyin Bedava Oyunu” adını vermiştir
(www.kraloyun.com/Oyun/Beyin-Bedava, 07.09.16).
2.3. Bi’ bitmediniz: Gereksiz işlerle uğraşan kişilere karşı söyle-
nen kalıp sözlerdendir. Kaynağı tespit edilememiştir. Vurgulanmak istenen
2
Video için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=u_FwV2Oc3Bc
385
Sosyal Medyadan Gündelik Hayata: Mizahî Kalıp Sözler
şey bu gereksiz işleri yapanların bir türlü neslinin tükenmemesi, sürekli or-
taya çıkıp rahatsızlık vermeleridir.
2.4.Çok cahilsin keşke ölsen: 2014 yılında tarih profesörü İlber Ortaylı’nın
bir televizyon yayınına telefonla bağlanarak haber spikeri bayanı cahillikle
3
itham etmesi üzerine moda olmuş bir sözdür . Konuyla ilgili yapılan ilk
caps’te Ortaylı’nın fotoğrafının altına “çok cahilsin keşke ölsen” yazılınca
halk tarafından beğeniyle karşılanmış ve herkes tarafından kullanılmıştır
(bkz. Ek-8). Selim Işık adlı şarkıcının “Çok cahilsin keşke ölsen” şarkısı da bu
4
kalıp sözden mülhemdir .
2.5.Hayâller Paris, hayatlar Muş: Hayâli kurulan şeyle gerçekte yaşanan
şey arasındaki tezatı göstererek komedi unsurunu ortaya çıkarmak için kul-
lanılır (bkz. Ek-9).
2.6. Yav he he: Kaynak kişisi bilinmeyen bu söz son yıllarda en sık
kullanılan kalıp sözlerden biri haline gelmiştir (bkz. Ek-10). Fikir ayrılığı ya-
şanan şeylere karşı olumsuz tepki vermek adına “yav he he” kalıbıyla “tamam
sen haklısın, doğru olanı yapıyorsun; yeter ki sus” denmek istenmektedir.
3. Sorgulayıcı Tavır
3.1. …… var dediler geldik: Kaynağı bilinmeyen bir sözdür. Sosyal medya-
dan gündelik hayata geçen kalıp sözlere en iyi örneklerden biri olan “…… var
dediler geldik” kalıbı, parti, nişan, kına gecesi ve düğün törenlerinde kulla-
nılmaktadır. Özel günlerde kullanılmak üzere tasarlanmış konuşma balonları
oldukça yaygın hale gelmiştir. Bu balonlardan biri “nişan var dediler gel-
dik”tir (bkz. Ek-11) (www.gelinbuketcisi.com, 07.09.16).
3.2. Kesin ip var: İmkânsız olduğu düşünülen durumlar için kul-
lanılmaktadır (bkz. Ek-12). Kaynağı Cem Yılmaz’ın 2007 yılında yaptığı kome-
di gösterisidir. “Hadi ateistler bunu da açıklasın” sözü de aynı amaçla kulla-
nılmaktadır.
4. Yorumlayıcı Tavır
4.1. ……. ve öfkeli: Hızlı ve Öfkeli (Fast and Furious- 2001) adlı yabancı
filmden ilhamla oluşturulmuş bir kalıptır. İlk olarak LPG’li araçlar için “tüplü
ve öfkeli” (galeri.uludagsozluk.com, 07.06.16) formuna sokulan söz daha
sonra pek çok şekilde kullanılır olmuştur (bkz. Ek-13). Bu kalıp sözden il-
hamla ATV’de yayın hayatına başlamış bir dizinin adının “Evli ve Öfkeli” ol-
duğunu belirtmekte fayda vardır (www.atv.com.tr/webtv/evli-ve-ofkeli,
07.09.16).
3
Video için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=6DE7nhxDu7Q
4
Şarkı için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=fmrZBUnlxbc
386
Serhat Sabri Yılmaz
4.2.Adam haklı beyler: Kaynağı bilinmeyen kalıp sözün “adam haklı bey-
ler dağılın” şeklinde kullanımı da mevcuttur. Herhangi bir konuda tespit
yapmış, haklı görülen kişilere karşı verilen bir tepkidir (bkz. Ek-14).
4.3. Bu bir dramdır: Kaynağı tespit edilemeyen söz trajikomik
durumlar için kullanılmaktadır. “Bakınız bu bir dramdır”, “işte dram budur”
şeklinde kullanımları da vardır. Herkes yaşantısında kısa süreli acılar yaşatan
durumlarla karşılaşmaktadır. Örneğin; serçe parmak sehpaya çarptığında,
ders geçme sınırı 45 olan sınavdan 44 alındığında veya durağa gelindiği za-
man otobüse binemeden otobüs hareket ettiğinde hep trajikomik anlar ya-
şanmaktadır. Bu bir dramdır kalıp sözü böyle durumlar için kullanılmaktadır
(bkz. Ek-15).
4.4.Hayırlısı be gülüm: Herhangi bir durumu yorumlarken kaderci tu-
tum sergilendiğini göstermek için kullanılan mizahî bir kalıp sözdür. Güldü-
rü unsuru yüksek durumlarda, söylenecek sözün kalmadığını imâ eden bir
kalıptır. Duvar yazılarına malzeme olmuş sözlerden biridir
(www.duvardakisesler.com/post/102714776231, 07.09.16). (bkz. Ek-16)
4.5.Herkesin hayatına kimse karışamaz: 2008 yılında fenomen olmuş bir
videodan hareketle kullanılan kalıptır. Ankara Kızılay Meydanı’nda röportaj
yapılan şahsın siyasî bir tartışmaya yaptığı yorum uzun süre gündemi meş-
gul etmiştir. Özgürlüğe vurgu yapmak isteyen şahıs bozuk yapılı cümleleriy-
le halk tarafından oldukça komik karşılanmıştır. “Çok iyi de oldu, çok güzel
iyi oldu” gibi sözler de söyleyen şahsın “Herkesin hayatına kimse karışamaz”
cümlesi en sık kullanılan sözüdür. Özgürlüğe müdahale edilen yerlerde, “ka-
rışmak” fiilinin geçtiği durumlarda bu kalıp sözün kullanıldığı söylenebilir
(bkz. Ek-17).
4.6. Kesin bilgi yayalım: Kaynağı bilinmeyen bu söz sosyal med-
yadaki (özellikle Twitter) hızlı örgütlenmelerin klişesi haline gelmiştir. Veri-
len bir haberin doğruluğuna vurgu yaparak herkes tarafından duyulmasına
katkı sağlamak için kullanılmaktadır. Zamanla bu söz mizahî bir boyut kaza-
narak gereksiz bilgiler, tespitler için de kullanılır olmuştur.
5. Tasvirci Tavır
5.1. Haberim yokmuş gibi çek: Kaynağı İnci Sözlük sayfasıdır
(www.incicaps.com/b/haberim-yokmus-gibi/, 07.09.16). Üretilen caps’ler
sayesinde kullanım alanı genişlemiştir (bkz. Ek-18). Fotoğraflarda doğal gö-
rünmek isteyenlerin yaptığı bir tasvirdir. Gündelik hayatta fotoğraf çekinen
pek çok kişinin doğal görünmek adına kadraja değil de farklı bir noktaya
bakarak “haberim yokmuş gibi çek” demesi sık rastlanan bir durumdur.
387
Sosyal Medyadan Gündelik Hayata: Mizahî Kalıp Sözler
Sonuç
Yukarıda izah edilmeye çalışılan mizahî sosyal medya sözleri bizi birta-
kım sonuçlara ulaştırmaktadır. Bunlar maddeler halinde şu şekilde açıklana-
bilir:
1- Sosyal medya ve gündelik hayat arasında karşılıklı bir ilişki söz konu-
sudur. Karşılıklı alışverişte bulunulan bu alanlarda sosyal medyadan gündelik
hayata, gündelik hayattan sosyal medyaya malzeme akışı sağlanmaktadır.
Kalıp sözler bağlamına göre yeni formlarda kullanılabilmektedir. Örneğin;
bir nişanda “Nişan var dediler geldik” denirken, kavga esnasında “Kavga var
dediler geldik” denilebilir.
2- Sosyal medya, gündelik hayatta kullanılan konuşma diline etki ede-
cek kadar güç kazanmıştır.
3- Sosyal medyada kullanılan kalıp sözlerin popülerliğini fark eden dizi-
film yapımcıları, şarkı sözü yazarları malzeme olarak bu kalıp sözleri kullan-
maktadırlar. Esas amaçları halkla aralarında sempatik bir bağ kurarak üret-
tikleri ürünlerin reklamını yapabilmek ve pazarlayabilmektir. Örneğin; Gül-
şen – Parti Kur Oy Vereyim, Röya – Kesin Bilgi Yayılsın, Selim Işık- Çok Ca-
hilsin Keşke Ölsen.
4- Bazı durumlarda birkaç kalıp söz aynı anda kullanılabilmektedir. Bu-
nun sebebi bağlamın bu kalıp sözlere uygun olmasıdır. Örneğin; gereksiz ve
saçma hareketler yapanlara “beyin bedava”, “beyin terk”, “bi’ bitmediniz”
kalıp sözleri kullanılabilmektedir.
Kalıp sözlerin anonimleşme süreci sözlü kültüre göre binlerce kat hızlı-
dır. Anonimleşme süreci hızlandıkça popülerliğini kaybederek unutulması da
bir o kadar hızlanabilmektedir. Nitekim çalışmada işlenen 20 kalıp sözün
haricinde pek çok internet fenomeni olmuş söz bulunmaktadır (oğlum bak
git, bu da sana kapak olsun, parti kur oy verelim vs.). Bu sözler bir süre po-
püler olduktan sonra kullanımları azalmıştır.
KAYNAKÇA
ÇETİN, Nurullah (2014). Şiir Çözümleme Yöntemi, Ankara: Öncü Kitap Yayınları.
GÖKDAYI, Hürriyet (2008). “Türkçede Kalıp Sözler”, Bilig Dergisi, S: 44: ss. 89-
110.
İnternet Kaynakları
URL-1: http://www.atv.com.tr/webtv/evli-ve-ofkeli (Erişim: 07.09.16)
URL-2: http://duvardakisesler.com (Erişim: 07.09.16)
URL-3: https://www.facebook.com
URL-4: http://www.gelinbuketcisi.com (Erişim: 07.09.16)
URL-5: http://www.incicaps.com (Erişim: 07.09.16)
URL-6: http://www.kraloyun.com/Oyun/Beyin-Bedava (Erişim: 07.09.16)
388
Serhat Sabri Yılmaz
389
Özet
G
ülme ve mizah üzerine ilk çağlardan bugüne birçok
farklı görüş var olmakla birlikte genel olarak insana ait
olanın dışında komik ya da gülünç yoktur, bir şeye
gülünç yakıştırmasını yapanın ya da komik bulanın insanın
kendisi olduğu görüşü hâkimdir. Mizah ise toplumdaki çarpık-
lıklara işaret ederek ve güldürerek yapılan bir hiciv ve eleştiri
aracıdır. Her toplumun kendine özgü bir yaşam biçimi olduğu
gibi kendine özgü de bir mizah anlayışı vardır. Gücünü top-
lumlardaki çarpıklıklardan alan mizah da farklı toplumlarda
farklı anlayışlarla kendini var etmektedir. Türk toplumunun da
Servet Can çok zengin kendine has bir mizah anlayışı mevcuttur. Eskiden
Dönmez * meydanlarda ve kalabalık halk kitlelerinin önünde yapılan
meddah gösterileri ve orta oyunu gibi temsil biçimleri zamanla
biçim değiştirerek günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde en
yaygın olarak kullanılan kitle iletişim araçlarında kendisine ana
akım medyadan dolayı yeterli yeri bulamayan mizahçılar alter-
DÜRÜST, TA- natif bir mecra olan internet siteleri, bloglar, sosyal medya
uygulamaları gibi alanlarda mizah yapmayı tercih etmektedir-
RAFSIZ, ler. Bu çalışmada 2009 yılından bu yana varlığını sürdüren
"Zaytung” isimli mizahi içerikli internet haber sitesinin 2015
AHLAKSIZ yılında hangi konularda ne kadar haber yaptığı nicel içerik
HABER: analizi yöntemi ile incelenecektir.
Anahtar sözcükler: Mizah, Eleştiri, Zaytung, Haber, İnternet
ZAYTUNG
HABER Abstract
E
ver since the ancient times, there have been several
İNCELEMESİ different visions about laughter and humour. However,
there's nothing comic or absurd unrelated with what
belongs to the human. The dominant idea is that human finds
FAIR, something funny and at the same time he/she gives the same
thing the value of being funny. Humour, pointing out the warp
OBJECTIVE, in the society and making people laugh, is an instrument of
IMMORAL irony and criticism. As every society has its own lifestyle, it
also has its own sense of humour. The humour getting its
NEWS: A strength from the warp in the society brings itself into exist-
STUDY ON ence in different forms in different societies. Turkish society
ZAYTUNG also has a very rich and idiosyncratic sense of humour.
Meddah shows and orta oyunu (different forms of storytelling)
NEWS that take place in front of a big crowd at the square reach our
day with some formal changes. The humorists who cannot find
enough place on the most commonly used communication
instruments because of the mainstream media, prefer to per-
form their work on different fields like websites, blogs and
social media applications. In this study, it will be examined the
news and subjects of humour thematic news portal Zaytung
during the year 2015 by quantitative content analysis method.
Keywords: Humour, Criticism, Zaytung, News, the Internet
*
Mersin Üniversitesi
servetcandonmez
@gmail.com.
Servet Can Dönmez
Giriş
Gülme kavramına ilişkin ilk çağlardan bugüne zaman içerisinde çeşitli
tanımlamalar yapılmış ve gülme edimi anlaşılmaya çalışılmıştır. Gülmeye
ilişkin yapılan araştırmalar ve çalışmalar incelendiğinde ortaya çıkan genel
görüş insana özgü olanın dışında bir gülüncün olmadığıdır. Bir hayvan yahut
nesne kendi başına komik olamaz ancak insan onlara komik anlamlar yükler,
yüklenen bu anlamlar yine insana özgü olanın o nesnede veya hayvanda
görünmesinden ileri gelmektedir. (Bergson 2011: 12-13)
Platon’dan Aristoteles’e ve oradan da ortaçağa kadar geçen dönemde
gülme edimine mesafeli yaklaşılmış olduğu, kimi zaman kilise ve otoriteler
tarafından yasaklanmaya kadar giden uygulamalara gidildiği görülmektedir.
İslam dünyasına gelindiğinde ise yine aynı şekilde kibir duygusundan ileri
geldiği gerekçesi ile gülme ediminin çoğu zaman hoş karşılanmadığı görül-
mektedir (Morreal 1997, Sanders 2001, Bayraktar 2010).
Gülmeye ilişkin yeniçağ ve sonrasında Sidney’den Hobbes’a
Baudelaire’dan Freud’a ve Aziz Nesin’e kadar yapılan araştırma ve tanımlar
bugün gülme kuramları adı altında yer alan genel çerçevenin oluşmasında
önemli katkı sağlamıştır. Gülme kuramlarını “üstünlük, uyuşmazlık ve rahat-
lama” olmak üzere 3 genel başlık altında toplamak mümkündür. Kökeni Pla-
ton ve Aristoteles’e kadar dayanan ve en önemli temsilcileri Hobbes ve
Baudelaire olan “üstünlük kuramı” genel hatlarıyla kişide ortaya çıkan üs-
tünlük ve zafer duygusundan kaynaklı bir gülme ediminden söz etmektedir.
“Uyumsuzluk kuramında” ise öne çıkan isimler Kant ve Schopenhauer ol-
makla birlikte savları nesneler ve olaylar arasında önceden belirlenmiş bir
takım kurallar ve koşullara uyumayan ve kalıpların dışına çıkan durumlar
sonucunda gülme tepkisinin ortaya çıktığıdır. “Rahatlama kuramında” ise
daha psiko-fizyolojik yaklaşımlardan söz etmek mümkündür. Shaftesbury,
Bain ve Freud gibi isimlerin öne çıktığı kurama göre insanlarda çeşitli sebep-
lerle biriken stres ve baskılanan duygular o baskıyı ve stresi yaratan duru-
mun ortadan kalkması sonucunda gülme sonucunu doğurmaktadır (Morreal
1997, Baudelaire 1997).
Türk Mizahı ve Gülme
Gülme kavramına ilişkin yapılan tüm bu çalışmalarla birlikte gülme edi-
mini ortaya çıkaran olgularda incelenmeye ve araştırılmaya başlanmıştır.
Gülme sonucu doğuran bu olgulardan birisi olan “mizah” kavramı kökeni
Arapça olan ve gülme sonucunu doğuran çoğunlukla toplumda çeşitli se-
beplerle var olan çarpıklıklara işaret etmek maksadı ile hiciv, ironi, nükte,
şaka, espri gibi şekillerde üretilen eleştirel bir araç olarak tanımlanabilir.
Toplumsal sorunlardan, siyasete, ahlaki sorunlara, uluslararası meselelerden
yerel sorunlara, çok geniş bir perspektifteki olay ve durumların hemen hepsi
mizaha konu olabilmektedir (Nesin 2002, Uluğ 2013).
391
Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber: Zaytung Haber İncelemesi
Her toplumun kendine ait bir kültürel yapısı ve geçmişten bugüne getir-
diği bir takım kültürel ve toplumsal değer yargıları bulunmaktadır. Mizah
içerisinde bulunduğu toplumdan beslenen bir alt yapıya sahiptir, bu sebep-
ten ötürü her toplumun kendisine ait bir mizah anlayışı vardır. Herhangi bir
dilde üretilmiş bir mizah farklı bir dile çevrildiğinde ya anlam kaybına uğra-
makta ya da daha farklı olarak anlaşılabilmektedir.
Türk toplumu ise tarihi boyunca Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar çok ge-
niş bir coğrafyada yaşamış ve Dede Korkut hikâyelerinden Keloğlan masalla-
rına, Nasreddin Hoca fıkralarına, Karagöz ile Hacivat’a, Orta Oyunu’ndan
meddah gösterilerine kadar geçmişten getirdiği mizahi birikimini yeni dö-
nemde radyo, televizyon, sinema ve tiyatro gibi farklı araçlar içerisine ekle-
yerek kendisine yer bulmaya devam etmiştir. Gelişen teknoloji ile birlikte
radyo ve televizyon gibi araçlar geleneksel medya olarak adlandırılırken,
daha interaktif ve hızlı bir şekilde karşılıklı veri akışına imkan tanıyan, web
sayfaları, akıllı telefonlar, video paylaşım siteleri gibi yeni ortamlar da “yeni
medya” olarak adlandırılmaya başlanmıştır (Güder 2012, Bayraktar 2010,
Sokullu 1997).
Mizahın doğasında var olan eleştirel yapısı sebebi ile geleneksel ve ana
akım medya ortamlarında kendisine her zaman yer bulamayan mizahçılar
alternatif olarak yeni medya ortamlarına yönelmektedir. Bu yeni medya or-
tamlarından birisi olan internet siteleri de interaktivite, hızlı ve kitlesel eri-
şim imkanı ile en çok tercih edilen alternatif araçlardan birisi olarak görül-
mektedir.
"Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber”: Zaytung Haber
Yeni medyayı alternatif bir araç olarak kullanan sitelerden birisi de 2009
yılında Hakan Bilginer tarafından mizahi ve ironik bir biçimde mizansen
haberler üreten ABD kökenli “The Onion News” isimli bir siteden esinlene-
rek kurulan “Zaytung” isimli internet sitesidir. Site ismini Almanca’da “gaze-
te” anlamına gelen “Zeitung” kelimesinden almaktadır.
Kurulduğu günden bugüne kadar çok geniş kitlelere ulaşmayı başaran ve
şu anda gelişen teknoloji ile birlikte akıllı telefon uygulamasına sahip olan
Zaytung kimi zaman yaptığı haberlerin gerçek sanılması ile kimi zaman da
üst düzey yetkili ve yöneticiler tarafından da takip edilen bir mecra olması
sebebiyle çeşitli geleneksel ve yeni medya ortamlarında kendisinden söz
ettirmiştir.
Siyasetten sinemaya, spordan astrolojiye birçok alanda gündemde olan
konular ve sorunlar üzerine mizahi bir bakış açısı ile eleştirel mizansen ha-
berler üreten site 2012 yılında bir almanak çıkartmıştır. “Dürüst, Tarafsız,
Ahlaksız Haber” sloganı ile yayın hayatına devam eden Zaytung, internet
sitesinde blog, sinema, oyun gibi çeşitli başlıkları barındırmakla beraber bu
çalışmada söz konusu sitenin 2014-2015 yılında ürettiği haberlerden derle-
diği almanak referans alınmıştır. Almanak içerisinde biçimsel olarak “stan-
392
Servet Can Dönmez
dart haber, son dakika, foto haber, dergi kapağı ve astroloji” adıyla 5 ana
başlık altında mizah amaçlı üretilmiş haber içeriğine yer verilmiştir.
“Standart Haber” biçimi olarak üretilen içerikler seçilen konuyla ilgili bir
fotoğraf, bir ana başlık ve altında haberin kimi zaman röportaj ile destekle-
nen detayları şeklinde dizayn edilerek, daha teatral bir hava içerisinde diya-
log ve metinler ile şekillendirilmiş olarak görünmektedir.
393
Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber: Zaytung Haber İncelemesi
“Dergi Kapağı” şeklinde tasarlanan içerikte ise aynı konu başlığı altındaki
benzer konulara ilişkin çeşitli başlıklar atarak haftalık veya aylık üretilen
dergilerdeki gibi bir kapak çalışması yapıldığı görülmektedir.
394
Servet Can Dönmez
Politik 96 90 87 3 28
Toplumsal 43 81 31 16 56
Kültürel 16 15 4 18
Spor 3 3 1 1
Medya 2 1
Eğlence 4 8 1 121
Toplam 155 195 134 39 206
395
Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber: Zaytung Haber İncelemesi
Sonuç
Gülme kuramları ve mizahın kesiştiği nokta olarak görülen üstünlük
kurma ve kurduğu bu üstünlükten kaynaklanan psiko-fizyolojik rahatlama
sonucunda ortaya çıkan gülme durumları genel yapısı itibarı ile mizahın
eleştirel tavrını oluşturmaktadır. Farklı şekil ve içerikleri olmakla beraber ilk
çağlardan bugüne kadar çoğunlukla toplumsal ve politik konularda eleştirel
muhalif bir tavır sergileyen mizah kimi kesimler tarafından el üstünde tutu-
lurken, eleştiriye maruz kalanların mizaha bakış açısına göre kimi zaman da
sansür ve yasaklamaya maruz kalmıştır. İnsanların stres ve zor yaşam koşul-
ları içerisinde biraz dinlenme ve rahatlamaya ihtiyaç duyduğu noktada mi-
zah devreye girip hem güldüren hem de düşündüren bir araç görevini üst-
lenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de yaşayan ve yaşadığı ülkenin toplumu-
na, kültürüne ve gündemine yabancı olmayan herkesin gülümseyerek oku-
yacağı ve en sert konularda bile insanın yüzünü güldürebilen bir bakış açı-
sıyla yayın hayatına devam eden Zaytung haber sitesi yeni teknoloji ve med-
ya araçları ile hem geçmişten gelen mizahi ve kültürel birikimi bir araya ge-
tirerek bu birikimin aktarımında önemli bir rol oynamakta hem de eleştirel
tavrı ile toplumda değişmesi gerektiğine inandığı durumlara ışık tutmakta-
dır.
KAYNAKÇA
BAUDELAİRE, Charles (1997). Gülmenin Özü. İstanbul: İris Yayıncılık
396
Servet Can Dönmez
397
Özet
K
lasik Türk edebiyatında mizah unsurlarına ilk devirler-
den itibaren rastlanır. Müstakil hicviyyelerin yanında
pek çok edebi türde de mizah unsurlarına yer verilir.
Mizah, Klasik Türk edebiyatında hiciv, hezl gibi kavramlarla
karşılanır. “Ciddi olmayan, uydurma söz” gibi anlamlara gelen
hezl, Fars edebiyatından Türk edebiyatına geçmiştir. Edebi tür
olarak birini yermek amacıyla yazılan şiirlere hezl denir. Bir
şiire aynı redif ve vezinle alaycı bir dille yazılmış olan nazireye
ise tehzîl denir. Birini yermek amacıyla yazılan bu şiirlerin
Sevda Ç. Ayar * bazılarında bu şiirlerde alaycı ve kaba dil kullanabileceği gibi
bazı şiirlerde ise nükteye ve eleştiriye dayalı mizahi bir dil
bulunur. Hezl, Klasik Türk Edebiyatına özgü bir tür olmakla
birlikte Tanzimattan sonra da şairler tarafından da tercih
XX. YÜZYILDA edilmiştir. Vezin ve şekil bakımından klasik bir biçimde yazıl-
mış olan bu şiirlerde devrin siyasi ve sosyal şartlarına yönelik
TEKTELLİZÂDE
eleştiriler mizahi bir üslupla yapılmıştır. Elazığ’da haftada bir
TARAFINDAN yayımlanan Satvet-i Milliye adlı siyasi, edebi, ilmi ve mizahi
YAZILMIŞ İKİ gazetede de hezl türünde yazılmış şiirler bulunmaktadır. Bu
HEZL ÖRNEĞİ bildiride Tektellizâde’ye ait iki hezl örneği mizahi yönü bakı-
mından değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Hiciv, Hezl, Eleştiri, Tehzîl, Satvet-i Milliye.
TWO SAMPLES
Abstract
OF
H
umor is found in the Classical Turkish literature of
TEKTELLİZÂDE’S which from the first period. Humor is included in not
COMIC POEMS only in single satires but also other literary genres. In
Classical Turkish humor is expressed by hiciv and hezl. Hezl,
WRITTEN IN which means "non-serious, false promises", origins from
TH
20 CENTURY Persian literature. As a literary genre comic poem is written to
criticize someone. If nazeera is written by a wry style and the
same pattern it is called ‘tehzîl’. Some of these poems written
in order to criticize someone, it can be used a sarcastic rough
style but in some other poems are written by wit style based
on the humorous criticism. Hezl is specific to Classical Turkish
literature but it has been also preferred by poets after
Reformation. Written in a classical style in terms of rhythm
and shape, in these poems political and social conditions are
criticized by humorous style. Satvet-i Milliye a weekly, politic,
literary, scientific and humorous newspaper published in
Elazığ, there are comic poems. In this paper, two comic poems
of Tektellizâde will be evaluated in terms of the humorous
aspects.
Keywords: Satire, Comic Poem, Criticism, Tehzîl, Satvet-i
Milliye.
*Fırat Üniversitesi
scayar@firat.edu.tr
Sevda Çilem Ayar
399
XX. Yüzyılda Tertellizade Tarafından Yazılmış İki Hezl Örneği
2
rir. Bu da gazetenin yayıncılık ilkelerinde edebiyat ve mizahın önemli bir
yere sahip olduğunu gösterir. Milli mücadele döneminde çıkan bu gazetenin
imtiyaz sahibi Hoguluzâde Mustafa Hulûsi (Hulusi Yetişgin)’dir. Gazetenin
mes’ul müdürlüğünü önce İbrahim Ruhi, daha sonra da Emin Hüseyin Bey
yapmıştır. Gazete Vali Süleyman Sami Bey’in emriyle kapatılmıştır.
(Sungurluoğlu 2013: 945). Macarzâde Hakkı Bey’in de karikatürleri yayım-
lanmıştır. Yerel bir gazete olan Satvet-i Milliye’de, Elazığ’a özgü konulara
değinilmesinin yanı sıra Milli Mücadele’yi destekleyen yazılara da yer veril-
mesi yönüyle dikkat çekicidir. Aşağıda değinilecek olan iki şiir de bu gazete-
de Tektellizâde Derbeder mahlasıyla şiir yazan bir şaire aittir. Gazetede bu
mahlasla hem mensur hem manzum yazılar yazmıştır ve bu yazılar genellikle
mizahidir. Yazılarında gerçek ismini kullanmayan şairin şu beyti kim oldu-
ğuyla ilgili fikir verir:
Tektellizâde’ye ait olan “Bak” adlı gazel, gazetenin 19. sayısında yer
3
almıştır. “Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün” vezniyle yazılan bu gazel
Bâkî’nin aynı redifli gazeline yazılmış bir nazîredir.
400
Sevda Çilem Ayar
tan eylemesi dikkat çekicidir. Klasik şiirde bahçeyi sevgililer gülistan eyler-
ken, bu şiirde tankuların bahçeyi gülistan eylemesi, şiirin yazıldığı devre
uygun bir özellik gösterir. Yine üçüncü beyitte dönemin Sıhhıyye Müdürü
Ferruh Niyazi’ye de göndermeler vardır fakat Ferruh Niyazi’ye yönelik eleş-
tiriler olumlu yöndedir. Bu beyitte devrin değişen yapısı da gözlemlenebilir.
Örneğin aşılama faaliyetleri bu dönemde ortaya çıkmıştır fakat toplumsal
hayata dahil olan bu yeni duruma insanların henüz alışamadığı şu beyitten
anlaşılmaktadır:
401
XX. Yüzyılda Tertellizade Tarafından Yazılmış İki Hezl Örneği
BAK
402
Sevda Çilem Ayar
NÂMZED
403
XX. Yüzyılda Tertellizade Tarafından Yazılmış İki Hezl Örneği
KAYNAKÇA
404
Sevda Çilem Ayar
KILIÇ, Zülküf (2012). “Türk Edebiyatında Birbirine Yakın Üç Kelime: Hiciv, Medih
ve Hezel” Turkish Studies, Volume 7/3, s. 1741-1750.
LEVEND, Agâh Sırrı (2015). Divan Edebiyatı: Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve
Mefhumlar, İstanbul: Dergâh Yayınları.
MENGİ, Mine (2010). Divan Şiiri Yazıları, Ankara: Akçağ Yayınları.
PALA, İskender (1998). “Hezl” TDV İslâm Ansiklopedisi, C.17, İstanbul: Türk Diya-
net Vakfı Yayınları.
SUNGURLUOĞLU, İshak (2013). Harput Yollarında, C.3-4, İstanbul: İşaret Yayın-
ları.
405
S
Özet
omut olmayan kültürel mirasın korunması, ancak onun
gelecek kuşaklara aktarılmasıyla mümkündür. Mizah da
bu aktarımı sağlayan en önemli araç olarak tanımlanabi-
lir. Geleneksel Türk Halk Tiyatrosu, Ortaoyunu ve Gölge
Oyunları’yla neredeyse 500 yılı aşkın bir süredir var olmasını
kuşaklar boyunca aktarılan toplumsal mizah anlayışına borçlu-
dur. Günümüzde tüketim toplumunun çok hızlı değişen dün-
Sevim Gülen yasında neredeyse yok olmak üzere olan bu anlayışta en
Özaktan * önemli yeri Karagöz ve Hacivat’ın gölge tiyatrosu alır. Çıkış
hikâyeleri ve ne zaman ortaya çıktığı ile ilgili net bir görüş
olmamasına rağmen, gölge oyunu dönemin yaşantısını ve
mimarisini anlatan önemli bir tarihi kaynaktır. Karakterler
MEKÂNIN
perde üzerinde sadece suretleri ile değil, yaşadıkları çevre ve
GÖLGESİ: ait oldukları mekânlarla da var olur. Bu çalışmanın amacı Gele-
KARAGÖZ neksel Türk Gölge Tiyatrosu üzerinden ait olduğu dönemin
mimarisini incelemek ve mimari anlamdaki değişimlerin gölge
TİYATROSU oyunundaki mekânlara nasıl yansıdığını tespit edebilmektir.
ÜZERİNDEN Anahtar Kelimeler: Toplumsal Mizah, Mizah ve Mekân, Gölge
Oyunu, Geleneksel Mimari, Mimari ve Mizah
MİMARİ
OKUMALAR Abstract
T
he safeguarding of intangible cultural heritage is only
possible by transferring it to future generations. Humor
THE SHADOW can also be defined as the most important tool for the
OF THE SPACE: transfer. Traditional Turkish Folk Theatre with the Ortaoyunu
and Shadow-Theatre owes its existence almost 500 years to
ARCHITECTURA the social humor has been transferred from a generation to
L READINGS ON another one. Karagöz and Hacivat’s Shadow Theatre gets the
THE most important role in this understanding which is almost
forgotten in today's consumer society. Although there is no
KARAGÖZ clear view about their origin and when they came from, shad-
THEATRE ow theatre is the most important historical source for describ-
ing the life and architecture of its epoch. Characters consist
on the curtain not only with their duplicates but also with
their places and environment where they live and belong to.
The aim of this study is to examine the architecture epoch on
the Traditional Turkish Shadow Theater and identify how the
architectural changes reflect the spaces in the shadow thea-
tre.
Keywords: Social Humor, Humor and Space, Shadow Theatre,
Traditional Architecture, Humor and Architecture
*
Necmettin Erbakan
Üniversitesi,
sgozaktan
@konya.edu.tr.
Sevim Gülen Özaktan
1. GİRİŞ
Kültürel mirasın sürdürülebilirliği ancak onun ait olduğu halkın temel
değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması ile mümkündür. Bir toplumun
sahip olduğu mizah ve mizah anlayışı ise, toplumun sahip olduğu değerleri
yansıtan, bir bakıma o toplum içerisinde bir ayna işlevi gören ve de toplumu
bir arada tutmak gibi önemli bir misyona sahip, sürdürülebilir fakat somut
olarak tanımlanamayan bir kültürel mirastır. Türk toplumunun mizah anla-
yışı içerisinde geleneksel tiyatrolarının payı oldukça büyüktür. Geleneksel
Türk Tiyatrosu içerisinde ise Karagöz Gölge Oyunu bu açıdan önemli bir
yere sahiptir. Karakterleri ve karakterlere ait olan mekânlarla toplumun
geleneklerini ve hayat tarzını ortaya koymuş ve Türk toplumunun gündelik
hayatını perde üzerine yansıtmıştır. Bu çalışmanın amacı Karagöz Gölge
Tiyatrosundaki karakterleri tanımlayan mekân tasvirlerini incelemek ve bu
mekânlar üzerinden ait olduğu dönem ile ilgili mimari anlamda bir analiz
yapmaktır.
407
Mekânın Gölgesi: Karagöz Tiyatrosu Üzerinden Mimarî Okumalar
408
Sevim Gülen Özaktan
409
Mekânın Gölgesi: Karagöz Tiyatrosu Üzerinden Mimarî Okumalar
3.2.1.3. Ev
Oyunda kullanılan göstermelik evlerden
birisidir. Karagöz ve Hacivat evlerine oranla
göze çarpmaz. Tipik bir Geleneksel Türk
evidir. Perspektif olarak ifade edilir. İki katlı-
dır. Üst katında cumbası vardır. Bu cumbayı
taşıyan eli böğründeler(payanda) mevcuttur.
Cumbanın ön ve yan taraflarında pencereler
Şekil 3. çizilmiştir. Pencereleri kafeslidir. Sade bir
görünüme sahiptir. Renkleri soluktur. Çok
Göstermelik Ev
fazla dikkat çekmez. Ahşap iskelete sahiptir.
(Ersan 2011: 311)
3.2.1.4. Tımarhane
Oyun içerisinde bu yapıda deliler gösterilir.
Karakterlerin daha rahat ifade edilmesi için
kesit olarak çizilmiştir. Her bir oda kubbe ile
örtülmüştür. Kubbeler sütunlar ile taşıtılır.
Şekil 4. Kubbeyle duvarın birleşimi basit süslemeler-
Göstermelik Tımarhane le geçilmiştir. Her odada delileri dışarısı ile
(Ersan 2011: 270) irtibatlandıran bir pencere vardır. Her odada
delilerin ayaklarına takılan prangalar vardır.
Yapının nasıl göründüğüne dair çok fazla
bilgi yoktur.
3.2.1. Karagöz Oyunu Göstermelikleri Mekân Analizi
3.1.2.5. Eczane
Oyunun son dönemlerinde ortaya çıkmış bir
yapıdır. Buna rağmen diğer yapılara uyumlu
olarak XVIII. yüzyıl özellikleri taşır. Mimarisi
perspektif çizimi olarak ifade edilmiştir.
Cephe karakterlerinden yapım tekniği anla-
şılmaktadır. Yapı yığma olarak ve kesme
taşlar kullanılarak inşa edilmiştir. Tek katlı-
Şekil 5.
dır. Bir bedesten içerisinde olduğu söylene-
Göstermelik Eczane bilir. Cephesi dışa dönüktür. İlaçlar sergile-
(Yücesoy 2013: 36) nir.
410
Sevim Gülen Özaktan
411
Mekânın Gölgesi: Karagöz Tiyatrosu Üzerinden Mimarî Okumalar
412
Sevim Gülen Özaktan
3.3. Değerlendirme
Karagöz Gölge oyunu karakterlerin mekânları ile var oldukları ve gelişim
gösterdikleri bir oyundur. İzleyici oyundaki hikâyeleri ve değişimleri mekân-
ları sayesinde izler. Bu oyundaki mekânlar incelendiğinde ortaya çıkan so-
nuçları şu şekilde sıralamak mümkündür;
• Mekânlar çoğunlukla XVIII. yüzyıla ait Geleneksel Türk Mimarisinin
özelliklerine sahiptir. Daha sonraki yıllarda mekânlar eklenmiş olsa bile özel-
lik olarak bu döneme sadık kalınmıştır.
• Zengin karakterlerin evleri oldukça büyük, gösterişli ve bahçeli, zen-
gin olmayan karakterlerin evleri ise daha sade ve gösterişsizdir. Bahçesi
yoktur.
• Göstermelikler karakterlerin yaşam tarzı ve oyundaki yeri ile ilgili
bilgi verir. Örneğin Karagöz halktan biri olduğu için sade bir eve sahipken,
Leyla zengin bir karakter olduğu için konakta yaşar.
• Mekânlar gerçek hayattaki yapım tekniklerine uygun olarak göste-
rilmiştir. Evler, ahşap iskeletli ve kerpiçten, hamam ve dükkân gibi diğer
mekânlar ise yığma olarak kesme taştan yapılır.
• Evler dönemin özelliklerine göre cumbalı veya balkonludur.
• Dükkânlar çalışanların ve satılan malların gösterilmesi için büyük
pencereli veya kemerli olarak yapılmıştır. Satılan ürüne göre bezeme ve süs-
leri farklılık gösterir.
• İzleyiciye sevdirilmek istenen mekânlarda daha sıcak renkler kullanı-
lırken, izleyicinin hoşlanmadığı karakterlerin mekânlarında daha soğuk ve
itici renkler kullanılmıştır.
• XVIII. yüzyıl dönemine uygun olarak mekânlarda mahremiyet ön
plandadır. Pencereler kafesli veya kepenklidir. Konaklarda kadın ve erkek
için iki ayrı giriş ifade edilmiştir.
413
Mekânın Gölgesi: Karagöz Tiyatrosu Üzerinden Mimarî Okumalar
4. SONUÇ
Toplumların geleneksel mizah anlayışı o toplumun sahip olduğu somut
olmayan kültürel birikimleri ve değerleri ifade eder. Mimari ile mizah birbiri
ile ilgisi yokmuş gibi görünse de aslında birbirini içine geçmiş ve birbiri ile
bütünleşmiş iki kavramdır. Bunun en güzel örneklerinden biri olarak da Ka-
ragöz Gölge Oyunu gösterilebilir. Karagöz oyununun yıllar boyunca sevilme-
sinin ve kültürün bir parçası olarak devam etmesinin en önemli nedeni de
izleyiciye yabancı gelmeyen karakterler ile bunu destekleyen mekânlarıdır.
Bu mekânlar izleyiciye gerçek hayattan bir bölümün perdeye yansıtıldığı
izlenimi verir. İzleyici karakterlerin yerine kendisini koyar ve o mekânlarda
yaşar. Günümüzün hızlı tüketen toplumuna rağmen kültürel değerlerin ve
geleneksel mizahi unsurların korunması, toplumların devamı için önemli bir
gerekliliktir.
KAYNAKÇA
AÇA, M.-AÇA, M. (2009). ‘Hacivat İle Karagöz’ü Belli Bir Döneme Tarihsel Kişilik-
ler Olarak Konumlandırma Çabalarına Sinemadan Bir Örnek: “Hacivat Karagöz
Neden Öldürüldü?” Filmi’ ,TÜBAR-XXVI-Güz, ss. 9-20.
BEKTAŞ, C. (2016). Türk Evi, İstanbul, YEM Yayınları.
ÇOŞAR, A. M.- USTA, Ç. (2009). ‘Geleneksel Türk Gölge Oyununda Ana Tipler ve
Dil Yergisi’, Bilig-Güz, S: 51, ss. 13-32.
ÇOŞKUN, P. (2010). ‘Dünden Bugüne Türk Gölge Tiyatrosu: Karagöz Örneği’,
Uzmanlık Tezi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, An-
kara.
DAŞTAN, N. (2011). ‘'Bahçe' Adlı Karagöz Oyununda Son Dönem Osmanlı Sosyal
Hayatından Yansımalar’, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S:46, ss.
145-156.
DÜZGÜN, D. (2000). ‘Osmanlı Döneminde Geleneksel Türk Tiyatrosunun Genel
Görünümü’, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S: 14, ss. 63-69.
DÜZGÜN, D. (2002). ‘Geleneksel Türk Tiyatrosu’, Türkler Ansiklopedisi, C.15
ss.487-496, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları.
DÜZGÜN, D. (2010). ‘Türk Gölge Oyunu Karagözde İstanbul Hayatı’, A.Ü. Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S: 43, ss. 25-33.
ERSAN, I. (2011). ‘Gölge Oyunu Estetiğinde Figür ve Türk Gölge Oyunu: Karagöz’,
Yüksek Lisans Tezi, D.E.Ü. Güzel Sanatlar Enstitüsü, İzmir.
KARACABEY, S. (1995). ‘Gelenekselden Batı'ya Türk Tiyatrosu’, Tiyatro Araştırma-
ları Dergisi, ss. 1-10.
KÜÇÜK, S. (2010). ‘Eski Türk Kültüründe Renk Kavramı’, Bilig-Yaz, S: 54, ss. 185-
210.
414
Sevim Gülen Özaktan
415
Özet
H
ızla değişip küreselleşen dünyamızda SOKÜM unsurları
ya yeni sosyal şartlara uyum sağlayarak varlıklarını
sürdürmekte ya da kaybolup gitmektedirler. Günümüz-
de SOKÜM unsurlarının güncellenerek yaşatıldığı alanlardan
biri de turizm endüstrisidir. Ancak kültür bilimciler turizm
endüstrisine şüpheyle yaklaşmaktadır. Uzmanlarca yapılan
değerlendirmeler incelendiğinde, çoğunlukla turizmin kültürel
ürünleri değerlerini azaltıp metalaştırmak suretiyle bozmakla
suçlandığı; birkaç örnekte ise sağladığı ekonomik fayda ile
kaybolmakta olan kimi kültürel ürünlerin yaşamasına katkıda
bulunması yönüne dikkat çekildiği görülmektedir. Turizm
endüstrisi tarafından konu edilen SOKÜM unsurlarından biri
Sinan Kurt ∗ de fıkralardır. “SOKÜM’ün aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören
dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar” başlığı altında ele
alınan fıkralar, diğer sözlü ürünler gibi dile ve anlatıcıya ba-
SOMUT ğımlıdırlar. Turizm endüstrisi söz konusu olduğunda yerli veya
yabancı dillerde aktarım çoklukla turist rehberleri tarafından
OLMAYAN sağlanmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı fıkraların turist
KÜLTÜREL rehberleri tarafından kullanım yollarının tespit edilmesi ve bu
durumun olumlu/olumsuz sonuçlarının tartışılmaya açılması-
MİRAS VE dır. Bu amaca ulaşmak için hem Türkçe hem de yabancı diller-
TURİZM: de anlatım yapan turist rehberlerinden karşılıklı görüşme
yöntemiyle elde edilen veriler işlevsel kurama göre incelenerek
FIKRALARIN
tahlil edilecektir.
TURİST Anahtar Kelimeler: Mizah, Fıkra, Somut Olmayan Kültürel
REHBERLERİ Miras, Kültür Turizmi, Turist Rehberi
Abstract
TARAFINDAN
T
he elements of intangible cultural heritage are either
KULLANIMI maintained by adapting to the new social conditions or
disappear in our rapidly globalizing world. One of the
areas that Intangible cultural heritage elements are updated
INTANGIBLE and sustained is tourism industry. However, cultural heritage
CULTURAL experts are skeptical about it. When examining the assess-
HERITAGE AND ments made by experts, it is seen that tourism is mostly ac-
cused of weakening the cultural values by dumbing down and
TOURISM: THE commodifying, while rarely being regarded as a contributing
USE OF JOKES factor to sustain certain disappearing cultural products by the
BY TOUR economic benefit it provides. One of -the elements of intangi-
ble cultural heritage that takes place in the tourism industry is
GUIDES a joke. Considered under the title of ‘oral traditions and ex-
pressions, including language as a vehicle of the intangible
cultural heritage’, jokes depend on the language and the nar-
rator as the other elements of the same title. When it comes to
the tourism industry, narrations are made by tour guides in
local or foreign languages. In this paper, it is aimed to deter-
mine the usage of the jokes by tour guides and come to the
positive and negative results up for discussion. In our research
process, the data was collected from tour guides who narrates
both in Turkish and in foreign languages by interviewing will
∗
Ege Üniversitesi, be analyzed in the light of the functional theory.
sinankurt79 Keywords: Humour, Joke, Intangible Cultural Heritage, Cul-
@gmail.com. tural Tourism, Tour Guide.
Sinan Kurt
417
Somut Olmayan Kültürel Miras ve Turizm
418
Sinan Kurt
419
Somut Olmayan Kültürel Miras ve Turizm
gruplar ile yapılan turlarda ise fıkra tipinin ağız özelliklerine uygun bir şekil-
de aktarılması özellikle, tercih edilmektedir. (Kaynak Kişiler: 1, 22)
Anlatılan fıkraların işlevlerinin pek çok farlı değişkene göre ayrıca değer-
lendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Eğlendirme: Turizmin temel ilkelerinden biri olarak “turizm bir eğlen-
cedir” anlayışı literatürde yer bulmaktadır. Mc Kercher’e göre seyahati sıra-
sında derin bir öğrenme arzusu taşıyana pek az rastlanır. Turistlerin çoğu
gerçek hayatlarından kaçıp eğlenceli bir deneyim yaşamayı arzu ederler (Mc
Kercher: 28-30). Bu bağlamda temel işlevlerinden biri eğlendirme hoşça
vakit geçirtme olan fıkraların turist rehberleri tarafından kullanılması şaşır-
tıcı değildir. Görüştüğümüz rehberlerin büyük bir bölümü fıkra anlatmaları-
nın en önemli sebebi olarak “grubu eğlendirmek ve uzun süren yolculuklar-
da zamanı hoşça geçirmek” şeklinde cevaplandırmışlardır.
Bilgilendirme, ilgiyi canlı tutma, örnekleme: Rehberler gezdirdikleri
bölge veya anlattıkları konu ile ilgili anlatımlarında sıkıcı ve tekdüze bir bilgi
aktarımından kaçınmaktadırlar. Kaynak kişilerin çoğu konuyu renklendir-
mek, ilgiyi canlı tutmak ve yöresel farklılıkları örneklendirmek için fıkralar-
dan yararlandıklarını ifade etmişlerdir. Manisa akıl ve ruh sağlığı hastane-
sinden bahsederken bir deli fıkrası; Karadeniz bölgesinde her üç evin yanın-
da bir cami gördüğünde bir Oflu hoca; Karadeniz insanının pratik zekâsını
örneklendirmek için Temel; Akşehir civarında Nasrettin Hoca; Hacı
Bektaş’tan geçerken Bektaşi; IV. Murat dönemini anlatırken Bekri Mustafa
fıkraları gibi çok sayıda örneğin aktarıldığı ifade edilmiştir. Bu başlık altında
Nasrettin Hoca fıkralarına ayrıca değinmeyi gerekli buluyoruz. Günümüzde
uluslararası bir imge haline gelmiş Nasrettin Hoca’nın yabancı dillere çev-
rilmiş fıkra kitapları, heykelleri, maket ve oyuncakları; başta Akşehir, Konya
ve Kapadokya bölgeleri olmak üzeri ülkemizdeki tüm turistik noktalarda
turistlerin dikkatini çekmektedir. Turlarında fıkra anlatmayı sevmeyen reh-
berler bile bu talep ve ilgi karşısında Nasrettin Hoca fıkralarını anlatmak
zorunluluğunu hissetmektedirler. Verilen örnekler arasında en çok adı ge-
çen Nasrettin Hoca fıkralarının “göle yoğurt çalma, kazan doğurdu ve Ti-
mur’un filleri” oldukları söylenebilir. (Kaynak Kişiler: 2, 3, 7, 8, 9, 12, 16, 17, 22,
23, 27, 28, 29)
Turistleri kaynaştırmak, grup kimliği yaratmak: Birbirlerinden farklı
sosyo-ekonomik statüleri, kültürel yapıları, dünya görüşleri ve turdan farklı
beklentileri olan insanlar topluluğunu uyumlu bir grup haline getirmek, bir
rehberin çözmesi gereken ilk zorluklardan biridir. Bu zorluğu çözmek için
mizahtan yararlanmak rehberlerce sıklıkla kullanılmaktadır. Bu sebeple reh-
berlerden bazıları grubuyla ilk tanıştığı anda mizahtan yararlandığını ifade
etmiştir. Sadece yabancılarla çalışan bir rehber kendini tanıtırken doğduğu
yer olan Kayseri ile ilgili bir tüccar fıkrasıyla grubunu güldürdüğünü (K.K.
27); ismi kadınlar arasında daha yaygın olan bir erkek bir rehber ise kendini
420
Sinan Kurt
421
Somut Olmayan Kültürel Miras ve Turizm
422
Sinan Kurt
Sonuç
Somut olmayan kültürel mirasın yaşatılabileceği yeni bağlamlardan biri
olan turizm endüstrisinde turist rehberleri oldukça önemli bir rol oynamak-
tadır. Yerli gruplarla yapılan turlarda tarih, kültür ve yurttaşlık bilinci oluş-
turma; yabancı gruplarla yapılan turlarda ise yanlış önyargıların kırılması ve
ülke imajının geliştirilmesi konularında oldukça önemli görevler üstlenen
turist rehberlerinin bu amaçları gerçekleştirmek için kullandıkları somut
olmayan kültürel miras unsurlarından biri de fıkralardır.
Turist rehberlerinin çoğu meslekte deneyim kazandıkça fıkraların ileti-
şimdeki gücünü fark ederek fıkralardan eğlendirme, bilgilendirme, ilgiyi
canlı tutma, örnekleme, turistleri kaynaştırma, grup kimliği yaratma, gergin
ortamı yumuşatma, olası sorunlara karşı grubunu uyarma ve olumsuz du-
rumlardan kurtulma amaçlarıyla yararlanmaktadırlar.
423
Somut Olmayan Kültürel Miras ve Turizm
424
Sinan Kurt
Melis İngilizce,
K.K.11 29 7 Ege Bölgesi 04.09.16
Başaloğlu Türkçe
İngilizce,
K.K.12 Cengiz Ildır 48 10 Anadolu Turları 05.09.16
Türkçe
Necip İngilizce,
K.K.13 37 10 Anadolu Turları 02.09.16
Güleçer Türkçe
K.K.14 Ali Yılıgın 30 4 Anadolu Turları Endonezce 04.09.16
Sadece
K.K.15 Ersin Fırat 37 14 Anadolu Turları 25.08.16
İngilizce
Portekizce,
K.K.16 Birsen Urcan 38 15 Anadolu Turları İspanyolca, 25.08.16
İngilizce
Berrin Çağa- İngilizce,
K.K.17 35 13 Batı Anadolu 06.09.16
tay Türkçe
Özgecan İngilizce,
K.K.18 37 13 Anadolu Turları 25.08.16
Şimşek Türkçe
İspanyolca,
K.K.19 Orçun Uygun 28 5 Anadolu Turları Portekizce, 04.09.16
İngilizce
Gökhan Kök-
K.K.20 30 7 Anadolu Turları İngilizce 06.09.16
sal
Elçin Doğan Sadece
K.K.21 37 8 Batı Anadolu 06.09.16
Gürbüzer İtalyanca
Dicle Gün- İngilizce,
K.K.22 38 8 Batı Anadolu 05.09.16
dem Fransızca
Rus-
K.K.23 Erhan Demir 38 10 Akdeniz ça/İngilizc 04.09.16
e
Sadece
K.K.24 Ulaş Eşiyok 38 15 Anadolu Turları 02.09.16
İngilizce
İngilizce ve
K.K.25 Nazım Uzun 38 16 Anadolu Turları 06.09.16
Türkçe
Anadolu Turları İngilizce,
K.K.26 Tunç İlada 42 20 06.09.16
ve Yunan Adaları Türkçe
Abdullah İstanbul ve Ana- Sadece
K.K.27 27 3 02.09.16
Yolci dolu Turları İngilizce
Kahraman Sadece
K.K.28 26 3 İstanbul 05.09.16
Çetin İngilizce
Süleyman Sadece
K.K.29 27 5 Anadolu Turları 04.09.16
Erköse İngilizce
425
Somut Olmayan Kültürel Miras ve Turizm
KAYNAKÇA
AR, Hilmi – Sabriye ÇELİK UĞUZ (2015) “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Ko-
runmasında Turist Rehberlerinin Rollerine Yönelik Turist Algıları Üzerine Bir
Araştırma.” , Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C:8, S:41, ss. 1406-1418.
BASCOM, William R. (2005). “Folklorun Dört İşlevi.” Halkbiliminde Kuramlar ve
Yaklaşımlar 2. Ankara: Geleneksel Yayınları, ss. 125-151.
EKİCİ, Metin (2004). “Somut Olmayan Kültürel Miras Neden ve Nasıl Korunmalı
ve Nasıl Müzelenmeli: Sorunlar, Çözümler ve Ülkelerden Örnekler.”, Somut Ol-
mayan Kültürel Mirasın Müzelenmesi Sempozyum Bildirileri, Ankara: Gazi Ünv.
THBMER Yayını, ss. 57-65.
HOWARD vd. (2001). “Investıgatıng The Roles Of The Indıgenous Tour Guıde”
The Journal Of Tourısm Studıes, C: 12, S: 2, ss.32-39.
MCKERCHER, Bob ve H Du Cros (2002) Cultural Tourism; The Partnership
Between Tourism and Cultural Heritage Management. New York: Haword
Hospitality Press, ss.28-30.
UÇKUN, Rabia (2008) “Gagauz Türklerinde Nasreddin Hoca Fıkraları ve Bu Fıkra-
ların Sosyo-Kültürel İşlevleri.” 21. Yüzyılı Nasrettin Hoca ile Anlamak Uluslararası
Sempozyum Bildirileri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını,ss. 873-888.
ZHANG, Carol X. - Philip L. Pearce (2016) “Experiencing Englishness: Humour
And Guided Tours.” Tourism Recreation Research.
http://dx.doi.org/10.1080/02508281.2016.1188486 (Erişim: Temmuz 2016)
426
Özet
K
arı karakteri (kocakarı) halk edebiyatı örneklerinde sıkça
rastlanan imgelerden biridir. Halk edebiyatında kadın
çeşitli rollerde rastlanır: aile başkanı, ana, eş, kız kardeş,
savaşçı, büyükanne, kocakarı, cadı karı. Karı karakteri bazen
iyi, bazen kötü, bazen komik, bazen dramatik durumda, kah
bilge, kah sinsi, amacını güden, dondan-dona giren karakter
olarak karşımıza çıkıyor. Bu imge kendisinde hem ciddi tarafı,
hem de komik durumu temsil eder. Karı, kadın başlangıç olarak
kabul edilen Ulu Anadan dönüşüm olunduğuna göre ciddi
belirtileri özünde taşıyor. İşte bu ciddi taraflar mitolojik
metinlerde hakimdir. Fakat efsanelere, destanlara, masallara,
Şebnem fıkralara ve hatta oyunlara baktığımızda karıların komik
Hüseynova * tarafının ciddi tarafına hakim olduğu görünür. İşte saydığımız
bu türler esas mizah ürünleridir. Bu yüzden de özellikle masal
ve fıkralardakı karı karakterinin özelliklerini incelemeye
çalışacağız. Makalede karı karakterini komik eden belirtilere
açıklık getireceğiz. Karı imgesini komik yapan temel özelliklere
HALK düzenbazlığı, kurnazlığı, yalancılığı örnek gösterebiliriz. İşte bu
belirtilerin hangi koşullarda ortaya çıktığını, halk edebiyatında
EDEBİYATINDA bu özelliklerin taşıyıcısı gibi karı imgesinin kullanımının
MİZAH YARATAN nedenlerini açıklayacağız. "Kitabi- Dede Korkut" eposunda
masallardakı dadıları hatırlatan Kısırca Yenge, Boğazca Fatma
KARAKTER-
imgeleri de mizahi karakterlerdir. Onlar her ne kadar kaosla
‘KARI’ kosmosu ifade etseler de yaptıkları her hareketde mizah var.
Anahtar kelimeler: Mizah, karı, fıkra, masal, halk edebiyatı
THE Abstract
CHARACTER OF
T
he character of old woman is one of the icons of com-
mon folklore samples. Woman is seen in the various roles
OLD WOMAN AS of in folk literature such as the head of the family, moth-
CREATOR OF er, wife, sister, warrior, grandmother, hag, and witch. The old
HUMOR IN THE woman could appear in good, bad, funny, wise, or sly. This
image represents both hilarious and serious situations of itself.
FOLK
This woman transformed from the Great Mother. For this
LITERATURE reason, its serious side is dominant in mythological texts. But
when we look at the epics, jokes and games there appear that
the serious side of old woman is dominated by funny side.
These genres are the main humor products. That's why we try
to examine the properties of the old woman character in
particular tales and jokes. In this paper, we will clarify the
features that making old woman as funny character. Deceit,
craftiness, and mendacity are the basic features which make
the old woman's image humorously. We will explain the rea-
sons for these features, and how the old woman image with
these features is used in folklore. The characters of “Kısırca
Yenge” and “Boğazca Fatma” are humorous characters in the
"The Books of Dede Korkut". Though they have expressed
chaos and cosmos, both of characters are humorous.
*
Azerbaycan Milli Keywords: Humor, old woman, jokes, tales, folklore
Bilimler Akademisi
shenem.vagif@mail.ru.
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Folklor kahramanı olan karı komik figür olarak ilgi çekiyor. Peki onu
komik yapan hangi özellikleridir? Muhtar Kazımoğlunun "Gülüşün arkaik
kökleri", "Halk gülüşünün poetikası" eserlerinde karakteri komik eden
belirtiler açıklanmıştır. Bu belirtilere göre düzenbazlık, kurnazlık,
açgözlülük, kılık değişmeni örnek çekebiliriz.
Karı komik figür gibi, kahkaha hedefi olarak sadece tamamen ıslah
edilmeye layık imgedir. Çünkü ciddi yönde incelediğimiz karının paralel
olarak komik tarafları ortaya çıkıyor ki, bu da ayrıca araştırma konusudur.
Mizah folklorda doğum sembolü (Kazımoğlu 2005: 9) olarak geçiyor. Yani
inisiyasyon doğrudan mizahla ilgili törendir. Törenin sonunda inisiasiyondan
geçen kahramanın yüzü sonda gülüyorsa, töreni geçirenin yüzü sadece
evvelde gülüyor. Yani kahramanı öbür dünyaya gönderen koca karı onun
dönmeyeceyini düşünerek sevinir, yüzü gülüyor. Fakat öteki dünyadan
güçlenerek dönen kahraman ona kötülük yapan koca karını cehenneme
gönderiyor. “Doğum, töreniş kaynağı olan, iyiyi kurtaran, kötüyü mahv eden,
insanı gaflet uykusundan uyandıran kahkaha folklorda insan mutluluğunun
doğrudan işareti gibi de tezahür etmektedir“(Kazımoğlu 2005: 27).
Masallara dikkat etdikde daha çok komik karıya, aynı zamanda
hareketlerinde mizah olan mitolojik karıya rastlıyoruz. “Metinde komizm
güçlendikçe mifolojizmin meydanı daralıyor ve mitler yerini mitin eğlenceli
parodisine veriyor” (Kazımoğlu 2006: 158). Masallardaki (örneğin Azerbaycan
halk masalları) karıların komik taraflarına bakalım. İlk önce karı karakteri
trikster imgedir. Bir çok belirtiler karı imgesinin trikster olduğunu
gösteriyor. “Zaman geçtikçe kültürel kahraman karakterinden tedricen ilkel
düzenbaz sureti kopup ayrılıyor. Düzenbaz veya kültürel kahramanın
kardeşi gibi, ya da onun "ikinci kişiliği" olarak tarif edilir. Bu imgeye kültürel
etkinlikle birlikte hile ve düzenbazlık da hastır. Bilimde "trikster"(hileci) adı
almış bu personaj kendinde şeytani ve komiklik özelliklerini birleştiriyor.
Öyle ki, triksterin esas belirtisi düzenbazlık ederek kendi amacına
ulaşmasıdır” (Qasımova 2012: 123,145). Zaten masallardakı karılar
düzenbazdırlar. “Düzenbazlık` ve saçmalık pozitif ve negatifi, iyi ve kötüyü
kendi koynuna alarak bağlanır” (Kazımoğlu 2005: 37). “Hayırla şerrin, pisle
iyinin kaynayıp karışması bütün olarak halk mizahı için özgü bir belirti
olarak kendini gösterir” (Kazımoğlu, 2006: 19). İster olumsuz karıda, gerekse
olumlu karı karakterinde düzenbazlık karakteristik belirtidir. İşte o, bu
özelliği ile hayır veya şer işlerini gerçekleştirmektedir. Karı düzenbazlıkla
insanları "elinde" tutar, onları kendine inandırır, kahramanı gider gelmeze
yollar, ya da doğrudan bir kahraman yardımcı olur. "Tüccar Kamer"
masalındaki karı kurnazlıkla Tüccar Kurbanı tüccar Kamerin evine
düşürüyor. Karının kurduğu kelekler Tüccar Kurbana kötü emellerini hayata
geçirmeye yardımcı olur. Karı ustaya bir sandık düzeltdirir ki, içeriden açılıp,
içeriden bağlanıyor ve dört taraftan da bakmak için göz yerleri
428
Şebnem Hüseynova
429
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Burada Kele düzenbazlık, kurnazlık yardım etmiyor. Ona fiziksel güç gerekir.
Demonik varlıklar olan yedi kardeş ejderha ile savaşmak için Kel bu gücü
kazanıyor. O, ormanda bir çeşmeden akan suda yıkanıyor ve bu zaman
saçlar oluşuyor kafasında. “Tüy tükenmez gücün simgesidir. Masalda
tüysüzlük zayıflığın, tüylülük ise bahadırlığın işareti olarak kendini gösterir”
(Kazımoğlu 2006: 72).
Karının mizah tarafının arkasında ciddi taraf da dayanıyor. Karı imgesi
masallarda her na kadar mizah karakteri gibi görünse de karının ciddi
karakter olduğuna işaret eden özniteliği vardır. Örneğin çıkrığı söyleye
biliriz. İşte kelin karı ninesinin de çıkrığı vardır. "Akıllı kel", "Keçel
Muhammed'in evlenmesi", "Keçel Muhammed" masallarında da bunun şahidi
oluyoruz. Bu da karının mitolojik doğuşu ile bağlıdır. Kelin karı ninesi her ne
kadar gerçek gösterilse de bazı özellikleri onun mitoloji varlığına işaret
ediyor. Aslında kel konusu ayrıca mevzudur. Biz sadece burada trikster
karının trikster oğlu olarak kısacası Kel karakterinden konuştuk.
"Allahın rızkı" Azerbaycan halk masalında karının ve oğlunun bilgisiz
olmaları onları zengin yapıyor. Öyle ki, ormandan küp bulan karı oğluna ne
kadar yalvarırsa oğlu ona eve getirmez ki, rızkı veren Allah onu da eve
getiricek. Karı bu konuyu gidip komşusuna konuşuyor. Belli ki, komşu altın
dolu küpe kendisi sahip çıkmak isteyecek. Fakat küpün üstünde kıvrılıp
yatan yılan komşunu korkutuyor. Komşu kızılla dolu küpü karının
bacasından tökende yılan da altına dönüşüyor (İsmayılov 1993: 318).
Görüldüğü gibi, burada saçmalık akıllı olmanın parodisidir. Parodi komizmi
karakterize eden belirtilerden biridir. Propp yazıyor ki, parodi o zaman
komik oluyor ki, o, parodi edilenin iç zayıflığını ortaya çıkarır. (Пропп, 36).
Bu masalda karı ile oğlunun aptallığı abartılmıştır. Parodi ile abartının
birbiriyle sıkı bağlı olduğunu gösteren Propp abartının eksikliği açıp
gösterince komik olduğunu yazıyor (Пропп, 36). Masallarda karılar kılık
değiştirmekle kimise, neyise parodi ediyorlar. Propp kendini saçmalığa
koymayı esasen folklor örneklerinin ve komedinin temel arsasını
düzenlediğini yazıyor (Пропп , 44).
Masallarda karıların tasvirinde de mizah var. "Sınağın masalı" na dikkat
edelim. Sınağ isimli bir genc sevdiği kıza kavuşmak için karının yardımına
ihtiyaç duyuyor. "Birkaç gün sonra tacirlerden biraz borç para ile kente vakıf
bir karı buldu. Karı ne karı. Fend- felli, uzun telli, başı şallı, açık elli, tatlı dilli,
güler yüzlü (İsmayılov 1993: 156). Karının yürüyüşüne dikkat edelim: "Ballıca
karı yırğalana- yırğalana kendini içeri verdi (İsmayılov 1993: 163).
Propp komizmi esaslandıran nedenlerden biri olarak mesleği ayırır
(Пропп, 32). Dadı karıları adeta destanlarda mizah yaratan karakter gibi
görüyoruz. Destanlarda rastlanan karı karakteri ile ilgili araşdırmamıza
"Kitab-ı Dede Korkut" destanı ile devam etmek daha uygundur. Çünkü
buradaki Kısırca Yenge ve Boğazca Fatma gibi imgeleri karı karakteri
430
Şebnem Hüseynova
431
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
432
Şebnem Hüseynova
KAYNAKÇA
ABBASLI, Sönməz (2011). Azərbaycan lətifələrinin regional xüsusiyyətləri. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2000). 23 cild , III cild., Göyçə folkloru /
Hazırlayan İsmayılov H. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2002). 23 cild, VI c., Şəki folkloru /
Hazırlayan Əbdülhəlimov H. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2005). 23 cild, XII c., Zəngəzur
folkloru / Hazırlayan Nəbioğlu V., Kazımoğlu M., Əsgər Ə., Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU KÜLLIYATI (2006). 3-cü cild. Hazırlayan İsmayılov H.,
Əliyev O., Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU KÜLLIYATI (2007). 2-ci cild. Hazırlayan İsmayılov H.,
Əliyev O., Bakı.
433
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Elektronik adres
ПРОПП Владимир. Проблемы комизма и смеха. (PDF)
http://royallib.com/book/prop_vladimir/problem_komizma_i_smeha.html-
erişim tarihi: 26.08.2016
434
Özet
K
arı karakteri (kocakarı) halk edebiyatı örneklerinde sıkça
rastlanan imgelerden biridir. Halk edebiyatında kadın
çeşitli rollerde rastlanır: aile başkanı, ana, eş, kız kardeş,
savaşçı, büyükanne, kocakarı, cadı karı. Karı karakteri bazen
iyi, bazen kötü, bazen komik, bazen dramatik durumda, kah
bilge, kah sinsi, amacını güden, dondan-dona giren karakter
olarak karşımıza çıkıyor. Bu imge kendisinde hem ciddi tarafı,
hem de komik durumu temsil eder. Karı, kadın başlangıç olarak
kabul edilen Ulu Anadan dönüşüm olunduğuna göre ciddi
belirtileri özünde taşıyor. İşte bu ciddi taraflar mitolojik
metinlerde hakimdir. Fakat efsanelere, destanlara, masallara,
Şebnem fıkralara ve hatta oyunlara baktığımızda karıların komik
Hüseynova * tarafının ciddi tarafına hakim olduğu görünür. İşte saydığımız
bu türler esas mizah ürünleridir. Bu yüzden de özellikle masal
ve fıkralardakı karı karakterinin özelliklerini incelemeye
çalışacağız. Makalede karı karakterini komik eden belirtilere
açıklık getireceğiz. Karı imgesini komik yapan temel özelliklere
HALK düzenbazlığı, kurnazlığı, yalancılığı örnek gösterebiliriz. İşte bu
belirtilerin hangi koşullarda ortaya çıktığını, halk edebiyatında
EDEBİYATINDA bu özelliklerin taşıyıcısı gibi karı imgesinin kullanımının
MİZAH YARATAN nedenlerini açıklayacağız. "Kitabi- Dede Korkut" eposunda
masallardakı dadıları hatırlatan Kısırca Yenge, Boğazca Fatma
KARAKTER-
imgeleri de mizahi karakterlerdir. Onlar her ne kadar kaosla
‘KARI’ kosmosu ifade etseler de yaptıkları her hareketde mizah var.
Anahtar kelimeler: Mizah, karı, fıkra, masal, halk edebiyatı
THE Abstract
CHARACTER OF
T
he character of old woman is one of the icons of com-
mon folklore samples. Woman is seen in the various roles
OLD WOMAN AS of in folk literature such as the head of the family, moth-
CREATOR OF er, wife, sister, warrior, grandmother, hag, and witch. The old
HUMOR IN THE woman could appear in good, bad, funny, wise, or sly. This
image represents both hilarious and serious situations of itself.
FOLK
This woman transformed from the Great Mother. For this
LITERATURE reason, its serious side is dominant in mythological texts. But
when we look at the epics, jokes and games there appear that
the serious side of old woman is dominated by funny side.
These genres are the main humor products. That's why we try
to examine the properties of the old woman character in
particular tales and jokes. In this paper, we will clarify the
features that making old woman as funny character. Deceit,
craftiness, and mendacity are the basic features which make
the old woman's image humorously. We will explain the rea-
sons for these features, and how the old woman image with
these features is used in folklore. The characters of “Kısırca
Yenge” and “Boğazca Fatma” are humorous characters in the
"The Books of Dede Korkut". Though they have expressed
chaos and cosmos, both of characters are humorous.
*
Azerbaycan Milli Keywords: Humor, old woman, jokes, tales, folklore
Bilimler Akademisi
shenem.vagif@mail.ru.
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Folklor kahramanı olan karı komik figür olarak ilgi çekiyor. Peki onu
komik yapan hangi özellikleridir? Muhtar Kazımoğlunun "Gülüşün arkaik
kökleri", "Halk gülüşünün poetikası" eserlerinde karakteri komik eden
belirtiler açıklanmıştır. Bu belirtilere göre düzenbazlık, kurnazlık,
açgözlülük, kılık değişmeni örnek çekebiliriz.
Karı komik figür gibi, kahkaha hedefi olarak sadece tamamen ıslah
edilmeye layık imgedir. Çünkü ciddi yönde incelediğimiz karının paralel
olarak komik tarafları ortaya çıkıyor ki, bu da ayrıca araştırma konusudur.
Mizah folklorda doğum sembolü (Kazımoğlu 2005: 9) olarak geçiyor. Yani
inisiyasyon doğrudan mizahla ilgili törendir. Törenin sonunda inisiasiyondan
geçen kahramanın yüzü sonda gülüyorsa, töreni geçirenin yüzü sadece
evvelde gülüyor. Yani kahramanı öbür dünyaya gönderen koca karı onun
dönmeyeceyini düşünerek sevinir, yüzü gülüyor. Fakat öteki dünyadan
güçlenerek dönen kahraman ona kötülük yapan koca karını cehenneme
gönderiyor. “Doğum, töreniş kaynağı olan, iyiyi kurtaran, kötüyü mahv eden,
insanı gaflet uykusundan uyandıran kahkaha folklorda insan mutluluğunun
doğrudan işareti gibi de tezahür etmektedir“(Kazımoğlu 2005: 27).
Masallara dikkat etdikde daha çok komik karıya, aynı zamanda
hareketlerinde mizah olan mitolojik karıya rastlıyoruz. “Metinde komizm
güçlendikçe mifolojizmin meydanı daralıyor ve mitler yerini mitin eğlenceli
parodisine veriyor” (Kazımoğlu 2006: 158). Masallardaki (örneğin Azerbaycan
halk masalları) karıların komik taraflarına bakalım. İlk önce karı karakteri
trikster imgedir. Bir çok belirtiler karı imgesinin trikster olduğunu
gösteriyor. “Zaman geçtikçe kültürel kahraman karakterinden tedricen ilkel
düzenbaz sureti kopup ayrılıyor. Düzenbaz veya kültürel kahramanın
kardeşi gibi, ya da onun "ikinci kişiliği" olarak tarif edilir. Bu imgeye kültürel
etkinlikle birlikte hile ve düzenbazlık da hastır. Bilimde "trikster"(hileci) adı
almış bu personaj kendinde şeytani ve komiklik özelliklerini birleştiriyor.
Öyle ki, triksterin esas belirtisi düzenbazlık ederek kendi amacına
ulaşmasıdır” (Qasımova 2012: 123,145). Zaten masallardakı karılar
düzenbazdırlar. “Düzenbazlık` ve saçmalık pozitif ve negatifi, iyi ve kötüyü
kendi koynuna alarak bağlanır” (Kazımoğlu 2005: 37). “Hayırla şerrin, pisle
iyinin kaynayıp karışması bütün olarak halk mizahı için özgü bir belirti
olarak kendini gösterir” (Kazımoğlu, 2006: 19). İster olumsuz karıda, gerekse
olumlu karı karakterinde düzenbazlık karakteristik belirtidir. İşte o, bu
özelliği ile hayır veya şer işlerini gerçekleştirmektedir. Karı düzenbazlıkla
insanları "elinde" tutar, onları kendine inandırır, kahramanı gider gelmeze
yollar, ya da doğrudan bir kahraman yardımcı olur. "Tüccar Kamer"
masalındaki karı kurnazlıkla Tüccar Kurbanı tüccar Kamerin evine
düşürüyor. Karının kurduğu kelekler Tüccar Kurbana kötü emellerini hayata
geçirmeye yardımcı olur. Karı ustaya bir sandık düzeltdirir ki, içeriden açılıp,
içeriden bağlanıyor ve dört taraftan da bakmak için göz yerleri
428
Şebnem Hüseynova
429
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Burada Kele düzenbazlık, kurnazlık yardım etmiyor. Ona fiziksel güç gerekir.
Demonik varlıklar olan yedi kardeş ejderha ile savaşmak için Kel bu gücü
kazanıyor. O, ormanda bir çeşmeden akan suda yıkanıyor ve bu zaman
saçlar oluşuyor kafasında. “Tüy tükenmez gücün simgesidir. Masalda
tüysüzlük zayıflığın, tüylülük ise bahadırlığın işareti olarak kendini gösterir”
(Kazımoğlu 2006: 72).
Karının mizah tarafının arkasında ciddi taraf da dayanıyor. Karı imgesi
masallarda her na kadar mizah karakteri gibi görünse de karının ciddi
karakter olduğuna işaret eden özniteliği vardır. Örneğin çıkrığı söyleye
biliriz. İşte kelin karı ninesinin de çıkrığı vardır. "Akıllı kel", "Keçel
Muhammed'in evlenmesi", "Keçel Muhammed" masallarında da bunun şahidi
oluyoruz. Bu da karının mitolojik doğuşu ile bağlıdır. Kelin karı ninesi her ne
kadar gerçek gösterilse de bazı özellikleri onun mitoloji varlığına işaret
ediyor. Aslında kel konusu ayrıca mevzudur. Biz sadece burada trikster
karının trikster oğlu olarak kısacası Kel karakterinden konuştuk.
"Allahın rızkı" Azerbaycan halk masalında karının ve oğlunun bilgisiz
olmaları onları zengin yapıyor. Öyle ki, ormandan küp bulan karı oğluna ne
kadar yalvarırsa oğlu ona eve getirmez ki, rızkı veren Allah onu da eve
getiricek. Karı bu konuyu gidip komşusuna konuşuyor. Belli ki, komşu altın
dolu küpe kendisi sahip çıkmak isteyecek. Fakat küpün üstünde kıvrılıp
yatan yılan komşunu korkutuyor. Komşu kızılla dolu küpü karının
bacasından tökende yılan da altına dönüşüyor (İsmayılov 1993: 318).
Görüldüğü gibi, burada saçmalık akıllı olmanın parodisidir. Parodi komizmi
karakterize eden belirtilerden biridir. Propp yazıyor ki, parodi o zaman
komik oluyor ki, o, parodi edilenin iç zayıflığını ortaya çıkarır. (Пропп, 36).
Bu masalda karı ile oğlunun aptallığı abartılmıştır. Parodi ile abartının
birbiriyle sıkı bağlı olduğunu gösteren Propp abartının eksikliği açıp
gösterince komik olduğunu yazıyor (Пропп, 36). Masallarda karılar kılık
değiştirmekle kimise, neyise parodi ediyorlar. Propp kendini saçmalığa
koymayı esasen folklor örneklerinin ve komedinin temel arsasını
düzenlediğini yazıyor (Пропп , 44).
Masallarda karıların tasvirinde de mizah var. "Sınağın masalı" na dikkat
edelim. Sınağ isimli bir genc sevdiği kıza kavuşmak için karının yardımına
ihtiyaç duyuyor. "Birkaç gün sonra tacirlerden biraz borç para ile kente vakıf
bir karı buldu. Karı ne karı. Fend- felli, uzun telli, başı şallı, açık elli, tatlı dilli,
güler yüzlü (İsmayılov 1993: 156). Karının yürüyüşüne dikkat edelim: "Ballıca
karı yırğalana- yırğalana kendini içeri verdi (İsmayılov 1993: 163).
Propp komizmi esaslandıran nedenlerden biri olarak mesleği ayırır
(Пропп, 32). Dadı karıları adeta destanlarda mizah yaratan karakter gibi
görüyoruz. Destanlarda rastlanan karı karakteri ile ilgili araşdırmamıza
"Kitab-ı Dede Korkut" destanı ile devam etmek daha uygundur. Çünkü
buradaki Kısırca Yenge ve Boğazca Fatma gibi imgeleri karı karakteri
430
Şebnem Hüseynova
431
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
432
Şebnem Hüseynova
KAYNAKÇA
ABBASLI, Sönməz (2011). Azərbaycan lətifələrinin regional xüsusiyyətləri. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2000). 23 cild , III cild., Göyçə folkloru /
Hazırlayan İsmayılov H. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2002). 23 cild, VI c., Şəki folkloru /
Hazırlayan Əbdülhəlimov H. Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU ANTOLOGIYASI (2005). 23 cild, XII c., Zəngəzur
folkloru / Hazırlayan Nəbioğlu V., Kazımoğlu M., Əsgər Ə., Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU KÜLLIYATI (2006). 3-cü cild. Hazırlayan İsmayılov H.,
Əliyev O., Bakı.
AZƏRBAYCAN FOLKLORU KÜLLIYATI (2007). 2-ci cild. Hazırlayan İsmayılov H.,
Əliyev O., Bakı.
433
Halk Edebiyatında Mizah Yaratan Karakter – ‘Karı’
Elektronik adres
ПРОПП Владимир. Проблемы комизма и смеха. (PDF)
http://royallib.com/book/prop_vladimir/problem_komizma_i_smeha.html-
erişim tarihi: 26.08.2016
434
Özet
M
izah temelinde gülme eylemini barındıran ve eleştiriden
beslenen bir sanat türüdür. İlk çağlardan bu yana varlık
gösteren mizah, toplum içerisindeki her kesimin kullandığı
bir eğlence kültürüdür. Zaman içerisinde gelişen bilişim
teknolojileriyle mizahın da toplumsal görünümleri farklılaşarak
yeni biçimler kazanmıştır. İlk mizahi türler genel olarak sözlü
kültüre dayanmaktayken teknolojinin kazandığı ivmeyle mizahın
dinamikleri de değişmiş, dijital kültürle bağlantılı mizahi örneklere
sıkça rastlanılır olmuştur. Bilgisayar teknolojilerinin sağladığı
imkânlarla üretilen bu yeni tür mizah, üretimi açısından daha
çoğulcu olmakla birlikte tüketimi açısından daha katılımcı bir
yapıya sahiptir. Görüntülerin çeşitli bilgisayar programları
Tahsin Emre vasıtasıyla yeniden kurgulandığı yeni tür dijital mizah ürünleri
Fırat * biçim ve içerik açısından orijinal videonun sabote edilmesine
dayalıdır. Böylelikle üretilen yeni görüntü onu yeniden kurgulayan
kişiye mâledilebilir. Çeşitli sosyal medya fenomenlerinin
kurguladığı görüntülerde yeni bir mizahi söylemin inşa edildiği
gözlenmektedir. Hsynz, Bixi, Educatedear ve Genç Osman gibi
sosyal medya fenomenlerinin kurguladığı birer videonun
VİDEO inceleneceği bu çalışmada yöntem olarak içerik analizi tercih
GÖRÜNTÜLERİN edilmiştir. İncelenen görüntülerin genelinde görüntülerin yeniden
montajlanarak yeni bir söylem inşa edildiği gözlenmiştir. Bu
YENİDEN çerçevede görüntünün değiştirilmesiyle anlamın sabote edilerek
KURGULANMASI yeni bir mizahi söylemin oluşturulduğu ifade edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Dijital Mizah, Dijital Kültür, İçerik Analiz
BAĞLAMINDA
DİJİTAL MİZAH Abstract
ÜRETİMİ
H
umor is a type of art that basically contains laughter and
lives on criticism. Having existed since ancient times,
humor is an entertainment culture used by every segment
PRODUCTION OF of society. Social appearances of humor have become different and
gained new forms with information technologies which have
DIGITAL HUMOR developed over time. While the early humor types were generally
IN THE based on verbal culture, the dynamics of humor have also changed
with the acceleration of technology and humorous examples of
CONTEXT OF digital culture are often encountered. This new humor type is
RECONSTRUCTI computer-generated humor that has a more pluralistic structure
in terms of its production and a more participatory structure in
ON OF VİDEO terms of its consumption. New types of digital humor products
IMAGES that reconstruct the images with the help of various computer
programs are based on the sabotaging the original video in form
and content. Thus, the new image produced could be attributed to
the person who reconstructs it. It is observed that images that are
constructed by various social media phenomena have a new
humoristic discourse.
In this study that will be examined the videos constructed by
social media phenomena like Hsynz, Bixi, Educatedear and Genç
Osman, the content analysis is used as the method. It is observed
that the examined images are generally re-montaged and they
built a new discourse. In this context, it could be asserted that a
new humoristic discourse has been created by sabotaging the
* meaning with the altered image.
Atatürk Üniversitesi,
Keywords: Digital Humor, Digital Culture, Content Analysis
tahsinemrefirat
@yahoo.com
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
1. Giriş
Temel anlamda kişinin hoşça vakit geçirmesini sağlayan mizah, komik
eylem ya da söylemlerden müteşekkildir. Bununla birlikte mizah, gündelik
yaşam içerisinde fark edilmeyen durumları gözler önüne sererek bunlara
ilişkin yeni bakış açıları geliştirmeyi amaçlamaktadır. Tarihsel bakımdan
oldukça uzun bir geçmişe sahip mizahi ürünler, ilk etapta sözlü kültüre ait-
ken, bu ürünler gelişen teknolojiyle birlikte önce basılı-yazılı, sonrasında da
dijital kültüre aktarılmıştır. Günümüzde gelişen bilişim teknolojileriyle bağ-
lantılı olarak mizah da interaktif iletişim ortamında kendine yeni imkânlar
sağlamış ve daha çoğulcu bir kimlik kazanarak toplum içerisindeki her unsu-
run içerik üretebildiği bir noktaya ulaşmıştır.
Yeni iletişim ortamının yarattığı bu dijital mizah anlayışının en önemli
örneği, daha önce yapılmış reklam veya eğlence amaçlı görüntülerin yeniden
kurgulanarak anlamın sabote edilmesidir. Çeşitli teknik ekipman veya bilgi-
sayar programları yardımıyla ortaya konan montajlı görüntüler mizah ama-
cıyla üretilmektedir. Bu durum, yeni mizah anlayışı bağlamında oldukça
önemli bir örnek teşkil etmektedir. “Monte” olarak da adlandırılan söz ko-
nusu görüntüler, ana akım mizah anlayışının dışında gelişerek mizahi türlere
yeni bir boyut kazandırmaktadır. Çeşitli sosyal medya fenomenlerinin hazır-
ladığı bu görüntüler, dijital platformlarda paylaşılarak hedef kitlesine ulaş-
maktadır. Hsynz, Bixi, Educatedear ve Genç Osman gibi mizah üreticilerinin
paylaşımlarının ortak noktası, birbiriyle alakasız görüntüleri montajlayarak
yeni bir anlam kurgulayıp söz konusu görselin anlamını sabote etmek şek-
lindedir. Anlamın sabote edildiği bu yeni anlayış, dijital mizahın önemli di-
namikleri arasındadır.
436
Tahsin Emre Fırat
437
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
438
Tahsin Emre Fırat
5. Analiz ve Bulgular
Analiz 1: Alternatif THY Reklamı
Künye Bilgileri
-Yayınlandığı Yer: Bobiler.org
-Tarih: 16 Mart 2015
-Süresi: 1.34 dakika.
Konusu
-Türk Hava Yolları Reklamı
439
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
440
Tahsin Emre Fırat
Künye Bilgileri
-Yayınlandığı Yer: Alkışlarla Yaşıyorum
-Tarih: 02 Şubat 2012
-Süresi: 0.41 dakika.
Konusu
-Fight Club
-Yeşilçam
-Cüneyt Arkın
-Zerrin Egeliler
-Özet: Chuck Palahniuk’ın aynı isme sahip romanından uyarlanan Döğüş
Kulübü filminin alternatif bir fragmanı olan görüntüye Cüneyt Arkın’ın ses
efekti eklenmiştir. Görsel açıdan başrol oyuncuları; Brad Pitt yerine Cüneyt
Arkın’ın Helena Bonham Carter’ın yerine ise Zerrin Egelilerin montajlandığı
fragman mizahi göndermeler içermektedir.
Mizahi Unsurlar
-Çıkın Gidin buradan, döverim seni!
-Hepinizi döverim ulen!
-Cahille budalanın ne yapacağı belli olmaz…
Kullanılan Görüntüler
Görsel bakımdan ele alındığında video, Fight Club filminin fragmanı gibi-
dir. Fakat eklenen ses efektleri ve Yeşilçam’a dair öğelerle bir anlamsal kay-
ma amaçlanmaktadır. Diğer taraftan görüntülere eklenen Sick Puppies’in
You Are Going Down isimli parçasıyla gerilim arttırılmak istenmiştir.
441
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
Künye Bilgileri
-Yayınlandığı Yer: YouTube
-Tarih: 22 Temmuz 2013
-Süresi: 3.38 dakika.
Konusu
-Fırtına sonrası bir kadının açıklamaları
-Remix
Özet: Görüntülerde fırtınanın nasıl gerçekleştiğini yerel ağızla anlatan
bir kadının ifadelerinin ses efektleri kullanılarak yeniden kurgulanması söz
konusudur. Remix teknolojisinden faydalanılarak işlenen görüntüde yerel
dile has öğelerin abartılarak mizahi bir dil oluşturulması dikkat çekmektedir.
442
Tahsin Emre Fırat
Mizahi Unsurlar
-Bir alamet geldi vuuu
-Kıyamet kopacak heraldaysa
-Anam kıyamet kopuyor
Kullanılan Görüntüler
Görsel açıdan video, ses efekt cihazı ve olayı anlatan kadının görüntüle-
riyle birleştirilerek verilmiştir. Ses efekt cihazının görüntülerde verilmesi
kurgu sürecine ve alt katmandaki sesin oluşum sürecini ortaya koymaktadır.
Ayrıca görüntü ve ses efektinin senkronize olması açısından yer yer görün-
tülerin kısa aralıklarla tekrar ettiği gözlenmektedir.
Tablo 3. Hortum Gören Teyze (educatedear remix) İsimli Görüntünün Analizi
443
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
Künye Bilgileri
-Yayınlandığı Yer: gencosman.tv
-Tarih: 21 Nisan 2016
-Süresi: 1.31 dakika.
Konusu
-Amerika’da yayaya yol verme alışkanlığı
-Kaza
Özet: Görüntülerin orijinalinde komedyen Hayrettin Onur Karaoğuz’un
Amerika’da sürücülerin karşıdan karşıya geçen yayaya yol vermesi söz konu-
sudur. Fakat yeniden kurgulanmış olan görüntülerde, Hayrettin Onur
Karaoğuz karşıdan karşıya geçerken bir aracın ona çarpması ve hastane
odasındaki durumu kurgulanmıştır.
Mizahi Unsurlar
-Bir uyutmadınız!
-Çekin şu örtüyü üstümden!
Kullanılan Görüntüler
Görüntünün ilk 36 saniyesinde orijinale bağlı kalındığı gözlenmektedir.
Lakin 36. saniyedeki kaza sonrası montaj ve efektlerle görüntü farklı bir bo-
yuta taşınmıştır. Sağ Salim filminden eklenen ayrımlılarla görüntü, yeni bir
söyleme kavuşturularak mizahi bir bağlam yakalanmak istenmiştir.
Tablo 4. Hayrettin Amerika’da İsimli Görüntünün Analizi
21 Nisan 2016 tarihinde gencosman.tv’de yayınlanan “Hayrettin Ameri-
ka’da” başlıklı görüntünün süresi 1.31 dakikadır ve Genç Osman isimli sosyal
medya fenomeni tarafından kurgulanmıştır. Görüntünün orijinalinde Ameri-
ka’da yayaya karşı saygıyı vurgulamak adına Hayrettin Onur Karaoğuz’un
karşıdan karşıya geçmesi söz konusudur. Fakat ilerleyen saniyelerde Adobe
444
Tahsin Emre Fırat
Sonuç
Mizah gücünü kahkahadan alan düşünsel bir eylemdir. Bu durum miza-
hin eylemsel boyutuna da göndermede bulunmaktadır. Mizah insani bir ey-
lem olduğundan dolayı toplumsal yaşam içerisinde kendini her dair var etme
imkân yakalamaktadır. Bu çerçevede mizahi öğeler geleneksel kültürde ol-
duğu gibi dijital kültür ürünlerinde de kendini göstermektedir. Özetle gele-
neksel mizahın çekim alanına giren her unsur dijital mizahta da kendine yer
edinme imkanı yakalamaktadır.
Dijital mizaha ilişkin örnekler genel anlamda incelendiğinde, geleneksel
mizah ile aralarındaki tek farkın dijital mizahın web altyapısını daha etkili
kullanması ve dijital teknolojiler aracılığı ile üretilmesiyle alakalı olduğu gö-
rülecektir. Diğer taraftan dijital mizahın üreticileri ve tüketicileri web kültü-
rüne sahip kişilerdir. Bununla birlikte dijital bu kullanıcılar, mizaha dair
hipermetnin sunduğu imkânları daha verimli bir şekilde kullanarak mizahi
alanı genişletme çabasındadırlar. Dijital mizah ürünlerinin genelinde orijinal
görüntü anlamsal açıdan yerle bir edilerek mizahi öğelerle yeniden inşa
edilmesi söz konusudur. Bu durum görüntüyü kurgularken mizahi bağlamı
da yeniden oluşturmaktadır. Görüntülere ilişkin bu sabotaj yeni bir direniş
alanının doğmasını da sağlamaktadır.
Web ortamında sunulan dijital mizah ürünleri oldukça geniş bir yelpaze-
ye sahiptir. Bunlardan en bileneni, capslar, montajlar ve sosyal medya feno-
menlerinin gülünç yorumlarıdır. Çalışama kapsamında bu örneklerden sade-
ce video montaj örnekleri incelenmiştir. İncelenen görüntülerin hemen hep-
sinde görüntünün orijinal halinin sabote edilerek yeni bir görüntü ortaya
konduğu ve bu yeni görüntüyle anlamsal açıdan yeni bir söylemin inşa edil-
diği ifade edilebilir. Bu bağlamda daha önce değinilen détournement kav-
ramıyla bu yeni görüntüleri anlamlandırmak doğru olacaktır. Zira
détournement kavramıyla orijinal görüntünün sabote edilerek biçiminin
bozulması söz konusudur.
Çalışma kapsamında incelenen dijital mizah örneklerinin güldürücü yö-
nünü açıklamak anlamında uyumsuzluk teorisinden bahsetmek doğru ola-
445
Video Görüntülerin Yeniden Kurgulanması Bağlamında Dijital Mizah Üretimi
KAYNAKÇA
ALBAYRAK, A. (2008). Çağdaş Sanatta Detournement Pratiğiyle Formların ve
İmgelerin Yeniden Dolaşıma Sokulması, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
BERGER, A. (1993). Kitle İletişimde Çözümleme Yöntemleri, (Çev: Deniz Güler),
Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
DEBORD, G. (2008). Sitüasyonist Enternasyonal, (Çev: Merve Darende, Melis
Oflas, Artemis Günebakanlı). İstanbul: Altıkırkbeş.
FIRAT, T. E. (2016). “Dijital Mizahın Biçimbozumu: Bobiler.org Örneği”, Tarih
Okulu Dergisi, Sayı: XXVIII, İzmir.
GÖKÇE, O. (1994). İçerik Çözümlemesi, Konya: Selçuk Üniversitesi İletişim Fakül-
tesi Yayınları.
KULLAR, U, İnci, S. (2015). İnci Caps: Kutsal Mizah Kırbacı, İstanbul: Epsilon Ya-
yıncılık.
SANDERS, B. (2001). Kahkahanın Zaferi: Yıkıcı Tarih Olarak Gülme, (Çev: Kemal
Atakay), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
UĞUR, İ. (2008). Televizyon Reklamlarında Mizahın Kullanımı, İstanbul:
Literatürk Yayınları.
YARDIMCI, İ. (2010). “Mizah Kavramı ve Sanattaki Yeri”, Uşak Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Uşak.
446
Özet
G
eleneksel Türk tiyatrosunun bir kolu olan köy seyirlik
oyunları, somut olmayan kültürel miraslarımızdandır.
Başlangıçta bir çeşit ritüelken zamanla vakit geçirme ve
eğlence vasıtasına dönüşen; kırsal kesimde, daha çok düğün,
bayram, askere uğurlama gibi törenlerde icra edilen; oyuncu-
luğu meslek edinmiş kimselerce değil, köy halkı tarafından
sergilenen; seyircilerin de oyuna müdahil olabildiği; kalıplaşmış
hazır metin parçalarına dayanmayıp tamamen doğaçlanan;
dekorsuz veya çok basit dekorlu; söz komiğine ve özellikle
hareket komiğine dayanan dram nitelikli temsillere köy seyirlik
Türkân Çelik ∗ oyunları, köylü temsilleri veya köylü tiyatrosu denir. İlyaslı’da
köy seyirlik oyunlarına “oyun çıkarma” adı verilmektedir. Er-
kekler, hemen her türlü törende, köyün meydan yerinde; ka-
dınlar ise kına gecelerinde, evlerde köy seyirlik oyunları icra
İLYASLI eder. İlyaslı’dan derlenen “Değirmenci” adlı kadın köy seyirlik
KÖYÜNDEN oyununda; kız isteme ve düğün merasimlerinin taklit, mâni
atışması, gülünç türkü ve tekerlemeler, abartılı jest ve mimikler
DERLENEN ile eğlenceli bir şekilde canlandırıldığı ve oyunun zengin mizah
DEĞİRMENCİ unsurları barındırdığı görülmüştür. Oyunun uyuşmazlık (den-
ADLI KÖY gesizlik), üstünlük, rahatlama ve saldırganlık kuramları ile
açıklanabileceği saptanmıştır. Bildirinin amacı; Uşak ili Merkez
SEYİRLİK ilçeye bağlı İlyaslı köyünden derlenen “Değirmenci” adlı köy
OYUNUNUN seyirlik oyunundaki gülmece unsurlarının tespit edilmesi ve
oyunun modern mizah kuramlarına göre incelenmesidir.
MİZAH Anahtar Kelimeler: Köy Seyirlik Oyunları, Mizah, “Değirmenci”
UNSURLARI Oyunu, İlyaslı, Mizah Kuramı.
Abstract
T
HUMOR heatrical village plays which are a branch of traditional
Turkish theatre are a part of our intangible cultural
ELEMENTS OF
heritage. Theatrical village play is called “play-making”
THE ATRICAL in Ilyaslı. While men join nearly all ceremonies in a yard of the
VILLAGE PLAY village, women join just henna nights at homes. It is seen that
NAMED theatrical village play for women called “Değirmenci” is inter-
viewed from Ilyaslı includes rich humor with imitations. This
“DEĞİRMENCİ” play also consists of asking for the girl's hand in marriage from
WERE the family, wedding ceremonies, saying mutual mâni (a tradi-
INTERVIEWED tional Turkish quatrain form), ridiculous folk songs and
rhymes, exaggerated gestures, facial expressions. It was de-
FROMIN ILYASLI termined that this play could be explained with the theories of
VILLAGE incongruity, superiority, relief and aggression. The aim of this
paper is to determine elements of humor in the theatrical
village play named “Değirmenci” is interviewed from Ilyaslı
village in “Uşak” and to analyze this play according to modern
humor theories.
∗
Uşak Üniversitesi Keywords: Theatrical Village Plays, Humor, “Değirmenci”,
turkanceliktc6 Ilyaslı, and Theory of Humor.
@gmail.com
İlyaslı Köyünden Derlenen Değirmenci Adlı Köy Seyirlik Oyununun Mizah Unsurları
Mizah
İçinde şaka, ironi, takılma, kelime oyunu, taklit gibi ögeler barındıran; in-
sanları güldürmeye, gülümsetmeye veya düşündürmeye yönelik her türlü
ses, söz, hareket veya eyleme mizah denir.
448
Türkân Çelik
Gülin Öğüt Eker, mizahın en etkili ögesi olarak nitelediği gülmeyi şöyle
tanımlar: “Kişinin, görsel veya işitsel uyarıcıyı komik bulması sonucu gerçek-
leşen bir eylem” (Eker 2014: 54) .
Her toplum, farklı olay veya durumları komik bulur. Gülme; insanın için-
de yetiştiği toplumun kültürel yapısı, dönemin tarihi koşulları, içinde bulu-
nulan ortam, icracının yaklaşımı ve yeteneği, seyirci veya dinleyici sayısı ile
gülen kişinin yetişme tarzı, zekâsı, o anki ruh hali ve genel psikolojik yapısı
gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Örnek vermek gerekirse bulunduğu-
nuz ortamda çok içten kahkaha atan biri varsa herhangi bir duruma sizin
gülme olasılığınız da artacaktır.
Mizah Kuramları
Gülme eyleminin neden ve nasıl gerçekleştiği, hangi durumlarda, nelere
güldüğümüz konusunda üretilen fikirlere dayanan mizah kuramları; genel-
likle üstünlük kuramı, uyumsuzluk kuramı ve rahatlama kuramı adı altında
üç grupta toplanır. Saydığımız kuramlara ek olarak Leonard Feinberg’in “Mi-
zahın Sırrı” adlı makalesinde öne sürdüğü saldırganlık kuramını da ayrı bir
başlık altında ele alacağız.
Fikret Türkmen, gülme kuramlarının her birinin gülmenin tek bir yönüne
dikkat çektiğini belirtir. Bu kuramların birleştiği noktayı da gülmenin hayatî
öneme sahip olması, şeklinde açıklar ve bu durumu “Gülen yaşar.” şeklinde
sloganlaştırır (Türkmen 2000: 1).
Bahsi geçen mizah kuramlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Üstünlük Kuramı:
Geçmişi Aristoteles ve Platon’a kadar götürülebilen bu çok eski mizah
kuramına göre gülme, insanın diğerlerinden üstün olduğu duygusuna daya-
nır (Morreall 1997: 8). Kendisini olduğundan farklı gören birisine gülen kişi,
onun düşmüş olduğu duruma düşmediği için kendini ondan daha uyanık
görecek ve üstünlük duygusuna kapılacaktır (Şahin 2010: 259).
Baudelaire’e göre gülme, kişinin kendini üstün bulma düşüncesinden
kaynaklanır ve gülen kişinin düşüncesinin dibinde yatan bilinçsiz bir gurur
vardır (Baudelaire 1997: 8-9).
Albert Rapp, kendi kendine gülen bir kişide de üstünlük hissinin hâkim
olduğunu belirtir ve bu durumu, aslında güldüğümüz “kendi kendimizin belli
bir kötü durumdaki resmidir.” şeklinde açıklar. (Morreall 1997: 14).
Uyumsuzluk (Dengesizlik, Uyuşmazlık, Zıtlık) Kuramı:
Schopenhauer’ın ifadesiyle “Her durumda gülmenin nedeni “bir kav-
ramla, o kavram ilişkisi içinde düşünülen gerçek nesneler arasındaki uyum-
suzluğun aniden algılanmasıdır ve gülmenin kendisi bu uyumsuzluktan baş-
ka bir şey değildir” (Morreall 1997: 28).
449
İlyaslı Köyünden Derlenen Değirmenci Adlı Köy Seyirlik Oyununun Mizah Unsurları
450
Türkân Çelik
Değirmenci Oyunu
Oyunun başlıca tipleri: Tefçi, Değirmenci, Tefçinin Oğlu ve Kız Anne-
si’dir.
Oğul rolüne bürünmek için kılık değiştirmiş bir kızla oyun boyunca ge-
rektikçe tef çaldığı için Tefçi veya Davulcu diye hitap edilen oyuncu, oğlana
kız istemek üzere yola çıkar. Gidiş yolunda komiklikler başlar. Tefçi’nin yol-
da söylediği deyişleme (mâni) güldürü ögeleri içermektedir.
Geldikleri evde Tefçi, secili bir konuşmayla selam verir ve kadının üç kı-
zını birden oğluna ister. Bu tuhaf talep seyirciyi şaşırttığı kadar güldürür de.
451
İlyaslı Köyünden Derlenen Değirmenci Adlı Köy Seyirlik Oyununun Mizah Unsurları
Tefçi ret cevabını alınca oğlunu çeşitli benzetmeler yaparak, mübalağalı jest
ve mimiklerle övmeye başlar, ardından da oğlanın oynamasını ister. Oğlan
rolündeki kız topallayarak oynamaya başlar. Kız Annesi, oğlanın topallaması
nedeniyle kızlarını onunla evlendirmek istemez. Bunun üzerine oğlan gidip
bu üç kızı taciz eder. Kız Annesi oğlana kızar, bağırır, hatta vurur. Kız isteme
merasimi bir kez daha gerçekleştirilir. Tefçi’nin ısrarı sonucunda düğün ha-
zırlıklarınızı yapın da tekrar düşünelim, şeklinde nispeten olumlu bir yanıt
alınır.
Yedi kadın bir deve kervanı oluşturur. Bunun için deve rolü üstlenen ka-
dınlar birbirlerinin omzundaki üstlüğün ucundan tutar, en öndeki kadının
üslüğünden de Tefçinin Oğlu tutar, böylece kervan görüntüsü elde edilmiş
olur.
Kervanın taşıdığı unu öğütmek için değirmene gidilir. Erkek Değirmenci
rolündeki kadın, değirmen sesini taklit etmek maksadıyla bir demir sahana
(tabağa) tahta kaşıkla vurmaktadır. Bu defa oğlan babası rolündeki Tefçi ile
Değirmenci arasında mâniler aracılığıyla komik bir atışma gerçekleşir; lakin
değirmenci unu öğütmeye ikna olmaz. Develer bir süre daha güdüldükten
sonra yeniden değirmene gelinir ve yeni bir mâni atışması başlar. Bu mizan-
sen yeni mânilerle birkaç kez tekrar edildikten sonra Değirmenci, Tefçi’nin
karısının dizliğini (bir çeşit giysi) almak koşuluyla unu öğütmeye ikna olur.
Buğdayı öğüttükten sonra da tefçinin karısı rolüne girmiş kişiyi kaçırır.
Değirmenden çıkınca Tefçi, birkaç çocuğa sığır rolü verir. Sığır rolündeki
çocuklar, sinekten kaçışırken gülünç bir tablo oluşur. Tefçinin oğlu bu sığır-
ları güderken bazılarını kaybeder. Yavaş yavaş sığır sayısının azalmasına
sinirlenen Tefçi, oğlunu abartılı bir şekilde döverken seyircilerden bir kah-
kaha kopar. Oğlan rolündeki oyuncu da kaçıp seyircilerin arkasına saklanır.
Artık düğün hazırlıkları tamamlanmıştır. Üç kız da oğlanla nişanlanır.
Okunan duanın ardından Tefçi mizahi bir tekerlemeyle izleyicileri güldürür.
Dünürler arasında yine nükteli bir mâni atışması gerçekleşir. Bu atışma ile
kızların annesi, dünüründen çeşitli hediyeler ister ve her isteğine olumlu
yanıt alır. Yine de -oğlanın aksayarak oynaması yüzünden- düğüne yanaş-
maması üzerine Tefçi, oğlunun yeniden oynamasını ister; fakat bu kez topal-
lamadan oynadığı için kızların annesinin içi rahatlar ve düğünün yapılmasını
kabul eder.
Oyunun finalinde düğün yapılır. Düğünde bir kadın oyuncu, at olup kiş-
ner, üzerine gelinleri bindirmez. Tefçi söylediği mâniyle atı ikna eder. Bu
bölümde Tefçi, tıpkı gerçek bir düğünde olduğu gibi mâniler, türküler söyler
ve oyuncular, İlyaslı düğün geleneklerinin hemen hepsini olabildiğince abar-
tılı, gülünç ve coşkulu biçimde sergiler.
452
Türkân Çelik
453
İlyaslı Köyünden Derlenen Değirmenci Adlı Köy Seyirlik Oyununun Mizah Unsurları
SONUÇ
Köy seyirlik oyunlarında mizah, temel ifade şekillerindendir. Bir yandan
toplumun kabul ettiği davranışları sergilemediğimizde nasıl göründüğümüzü
anlayıp kendimize çeki düzen vermemizi, bir yandan da hoşça vakit geçir-
memizi sağlayan köy seyirlik oyunları, geçmişi çok eskiye dayanan bir Türk
geleneğinin ürünleridir.
Uşak ili Merkez ilçeye bağlı İlyaslı köyünde bu ürünlerden on üç tanesi
tespit edilmiştir. Yörede köy seyirlik oyunlarına “oyun çıkarma” adı verilir.
İlyaslı’dan derlenen “Zenne Oyunu” profan (din dışı) nitelikte iken diğer
oyunlar ritüel (dini) yapılıdır. “Değirmenci” de ritüel nitelikteki oyunlar ara-
sındadır.
Değirmenci adlı oyunda oğlanın bazen annesi bazen babası rolündeki
Tefçi, aynı zamanda oyunun yönetmeni konumundadır. Söz, karakter ve
hareket komiğine dayanan oyunda Tefçi’nin, oğlu ile evlendirmek üzere kız
istemesi merasimi, yapılan düğün hazırlıkları, değirmende buğday öğütül-
meye çalışılırken karşılaşılan zorluklar ve absürt düğün töreni gülünç bir
şekilde canlandırılmaktadır.
Değirmenci oyununu mizah kuramlarından üstünlük, uyuşmazlık, rahat-
lama ve saldırganlık kuramlarıyla açıklamak mümkündür; ancak uyuşmazlık
kuramının, özellikle de Henri Bergson’un görüşlerinin bu oyunu açıklamaya
daha uygun olduğu tespit edilmiştir.
454
Türkân Çelik
KAYNAKÇA
AND, Metin (1970). 100 Soruda Türk Tiyatrosu Tarihi, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
ARISOY, M. Sunullah (1977). Türk Gülmece Ve Yergisinden Seçmeler, İstanbul:
Varlık Yayınları.
ASLAN, Ensar (2011). Türk Halk Edebiyatı, Ankara: Maya Akademi Yayınevi.
BAUDELAİRE, Charles (1997). Gülmenin Özü, Çev. İrfan Yalçın, İstanbul: İris Ya-
yıncılık.
BERGSON, Henri (2015). Gülme, Çev. Yaşar Avunç, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
BORATAV, Pertev Naili (1969). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: Gerçek
Yayınevi.
ÇELİK, Türkân (2008). Uşak İlyaslı Kasabası Folkloru, KÜTAHYA: Dumlupınar
Üniversitesi Kütahya, Türk Dili Ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Halk Edebiyatı Bölü-
mü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
DİNÇ, Mustafa (2012). “Anadolu Köy Seyirlik Oyunları Bağlamında Çanakkale İli
Dümrek Köyü ‘Oturtma’ Eğlencesi”, Millî Folklor, Yıl: 24, Sayı: 94, ss. 249-255.
EKER, Gülin Öğüt (2014). İnsan Kültür Mizah, Ank. : Grafiker Yay.
ELÇİN, Şükrü (2001). Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yay.
EMEKSİZ, Abdülkadir (2015). “Türk Halkbilimi Mizah Araştırmalarına Dair Genel
Tespit, Değerlendirme Ve Teklifler”, Turkish Studies (Türkoloji Araştırmaları)
Dergisi, S: 8, ss. 987-1024.
FEİNBERG, Leonard (2004). “Mizahın Sırrı”, Çevirenler: Ali Çelik, F. Gül
Özyazıcıoğlu Koçsoy), Millî Folklor, S: 62, ss. 105-113.
GÜZEL, Abdurrahman - TORUN Ali (2003). Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Ankara:
Akçağ Yayınları.
https://tr.wikipedia.org, 09.09.2016.
https://www.tbmm.gov.tr, 09.09.2016.
MORREALL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak, Çevirenler: Kubilay Aysevener,
Şenay Soyer, İstanbul: İris Yayınları.
ÖNGÖREN, Ferit (1998). Cumhuriyetin Yetmiş Beşinci Yılında Türk Mizahı Ve
Hicvi, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
ÖZCAN, Ömer (2002). Başlangıçtan Günümüze Türk Edebiyatında Hiciv Ve Mi-
zah (Yergi Ve Gülmece), İstanbul: İnkılap Kitabevi.
ŞAHİN, Halil İbrahim (2010). “Bektaşî Fıkraları ve Gülme Teorileri”, Türk Kültürü
Ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S: 55, ss. 255-268.
ŞAHİN, Halil İbrahim (2014). “Gelenek, Gülme Ve Şaka”, Millî Folklor, S:101, ss.
237-251.
TÜRKMEN, Fikret (2000) “Osmanlı Döneminde Türk Mizahı”, Türk Dünyası İnce-
lemeleri Dergisi, S: 4, ss. 1-10.
TÜRKMEN, Fikret (2009). “Türkmenistan’da Mizah Tipleri”, Türk Dünyası İnce-
lemeleri Dergisi, S: 2, ss. 191-196.
TÜRKMEN, Fikret - FEDAKÂR Pınar (2009). “Türk Halk Tiyatrosunda Hareket
Komiğine Bağlı Mizahi Unsurlar”, Millî Folklor, S: 82, ss. 98-109.
455
Özet
Ç
ıkardığı mizahî Molla Nasreddin dergisiyle sadece mensubu
bulunduğu Azerbaycan coğrafyasının değil, yakın Şarkın
edebî-içtimaî fikir tarihinde büyük rol oynayan Celil
Mehmetkuluzade, halkın içinden biri olarak, yaşanılanları,
realist bir bakış açısıyla karikatürize etmiştir. İlk sayısı 7 Nisan
1906’da çıkan Molla Nasreddin mizah dergisine, bazı nedenlerden
dolayı ara verilmek zorunda bırakılmışsa da dergi 25 yıl devam
etmiş, son sayısı Ocak 1931’de basılmış ve toplam 776 sayı çıkmıştır.
Dönemin birçok aydınının da makaleler, mizahî şiirler, hikâyeler
kaleme aldığı Molla Nasreddin dergisi; Türkistan, İran, Kırım,
Rusya’nın bazı bölgeleri, Kazan, Türkiye, Mısır, Hindistan, Afganis-
Ümit Akın * tan gibi değişik coğrafyadaki Müslüman halka ulaşma imkânı elde
etmiştir. Derginin amacı; daha derginin ilk sayısından itibaren
Bahar Aydın ** milleti uyandırmak ve millete milli bir şuur kazandırmak olarak
ifade edilmiştir. İslam coğrafyasının geri kalış nedenleri, eğitim,
kadın hakları, ana dil, din, bağımsızlık, siyasi ve toplumsal hayattaki
yaşayış tarzları gibi birçok konuyu içinde barındıran bu önemli
TÜRK dergi, tenkidî bakış açısını mizah anlayışıyla ortaya koymaktadır.
Türk dünyasının en önemli mizah dergilerinden olan Molla
DÜNYASININ
Nasreddin’de Türkiye’nin yakından takip edildiğini ve Osmanlı
ÖNEMLİ MİZAH Türkiye’siyle ilgili gerek sosyal, gerek siyasî açıdan birçok haberin
DERGİLERİNDEN yer aldığını görmekteyiz. Biz çalışmamızda II. Abdülhamid’in yöne-
timde bulunduğu devirle ilgili ve onun Osmanlı Türkiye’sinde
MOLLA yapmaya çalıştığı birçok ıslahatın bu önemli mizahî dergide nasıl
NASREDDİN’İN göründüğünü değerlendireceğiz.
Anahtar Kelimeler: Molla Nasreddin, Celil Mehmet Kuluzade,
GÖZÜNDEN II. Osmanlı, Türkiye, II. Abdülhamid
ABDÜLHAMİD
Abstract
C
elil Mehmetkuluzadewho had a major role in the literary-
ABDULHAMID II social history of Azerbaijan as well as the Near East by
FROM THE publishing the satirical journal Molla Nasreddin caricatured
events in a realistic perspective as one of the people. The
PERSPECTIVE OF first issue of the Molla Nasreddin satirical journal was published on
THE MOLLA April 7, 1906, and had been published for 25 years although it was
suspended for some reasons and the latest issue was published in
NASREDDINE January of 1931 and a total of 776 issues were published. Many
ONE OF THE intellectuals of the period wrote humorous poems, stories, and
articles in Molla Nasreddin and it gained the opportunity to reach
IMPORTANT the Muslim population in different regions such as Turkestan, Iran,
SATIRICAL Crimea, some regions of Russia, Kazan, Turkey, Egypt, India, and
Afghanistan. The aim of the journal from its first issue to the last
JOURNALS OF was to awaken, illuminate the nation and provide a national con-
TURKISH sciousness. This important magazine consisted of the causes of the
underdevelopment of Islamic World, education, women’s rights,
LITERATURE native language, religion, independence, political and social
lifestyles and they were revealed by the critical perspective of
humor. It is seen that Turkey was closely monitored and there was
*
Muğla Sıtkı Koçman much news about social and political aspects of Ottoman Empire
Üni. umitakin in one of the most important satirical journals of Turkish world. In
@mu.edu.tr. our study, the perspective of Azerbaijan on the period of
** Abdülhamid and his reforms in Ottoman Empire was revealed.
Muğla Sıtkı Koçman
Keywords: Molla Nasreddin, Celil Mehmet Kuluzade, the Ottoman,
Üni. Baharaydın
Turkey, II. Abdülhamid.
@mu.edu.tr.
Ümit Akın – Bahar Aydın
Giriş
Azerbaycan’da çıkmasına rağmen etki alanı son derece geniş olan Molla
Nasreddin mizah dergisi, Türk dünyasının hemen her yerine ulaşmış, bura-
larda yaşanan birtakım siyasi ve sosyal olayları tenkidi bakış açısıyla Celil
Mehmetkuluzade ve dergideki diğer yazarlar tarafından ortaya konmuştur.
İlk sayısı 7 Nisan 1906’da çıkan Molla Nasreddin mizah dergisine, bazı ne-
denlerden dolayı ara verilmek zorunda bırakılmışsa da dergi 25 yıl devam
etmiş, son sayısı Ocak 1931’de basılmış ve toplam 776 sayı çıkmıştır. Dergi
basım yerlerini dönemin şartları dolayısıyla birden fazla yere taşımak zo-
runda kalmış, Tiflis’te, Tebriz’de ve Bakü’de faaliyetlerini sürdürmüştür.
Dergide ele alınan birçok husus Türk-Müslüman dünyasında geniş yankı
uyandırmış, demokratik fikirlerin çoğalmasında büyük önem arz etmiştir.
Derginin Molla Nasreddin olarak adlandırılması bilinçli yapılan bir hare-
kettir. Molla Nasreddin edebiyatımızda bir halk kahramanı olarak bilinir ve
gülerken düşündürme tekniğiyle halkı aydınlatmaya çalışır. Celil
Mehmetkuluzade de Molla Nasreddin’de, dönemin siyasi-sosyal gelişmeleri-
ni hicvederek halkta bir farkındalık yaratmaya çalışır.
Azerbaycan matbuat tarihinde Molla Nasreddin’in başlattığı sosyal-
realist edebi hareket, kısa sürede kendine birçok taraf bulmuş ve “Molla
Nasreddincilik” adı altında edebi bir mektep oluşturmuştur. Bu mektep ken-
dinden sonra kurulacak edebi oluşumlara da örnek teşkil edecektir. Azer-
baycan’da elbette ilk çıkan matbuat yayın organı Molla Nasreddin değildir;
ancak yarattığı tesir gücü bakımından Molla Nasreddin’in bir öncü olduğu
araştırmacılar tarafından kabul görmüştür.
Celil Mehmetkuluzade, Azerbaycan edebi-içtimai fikir tarihinde milli is-
tiklal, demokrasi ve bağımsızlık uğrunda mücadelenin başında yer alır
(Həbibbəyli 2004: 4). Derginin amacı; daha derginin ilk sayısından itibaren
milleti uyandırmak ve millete milli bir şuur kazandırmak olarak ifade edil-
miştir. Bir çağrı söz konusudur:
“Sizi deyib gəlmişəm, ey mənim müsəlman qardaşlarım…
Ey mənim müsəlman qardaşlarım! Əgər bilmək istəsəniz ki, kimin üstünə
gülürsünüz, o zaman qoyunuz qabağınıza aynanı və diqqət ilə baxınız
camalınıza” (Molla Nasreddin 1906, No:1)
Derginin yazar kadrosu oldukça geniş olup Azerbaycan edebiyatının ta-
nınmış yazarları ve şairleri bu dergide yazılarını kaleme almışlardır. Derginin
başyazarı Celil Mehmedkuluzade’dir. Ömer Faik Numanzade’nin de dergide
birçok yazısı göze çarpmaktadır. Azerbaycan edebiyatının büyük şairlerin-
den olan Mirze Elekber Sabir de dergiye hiciv tarzında yazdığı şiirleri gön-
derir.
457
Türk Dünyasının Önemli Mizah Dergilerinden Molla Nasreddin’in Gözünden II.
Abdülhamid
2
Hicivli kısa fıkra
458
Ümit Akın – Bahar Aydın
459
Türk Dünyasının Önemli Mizah Dergilerinden Molla Nasreddin’in Gözünden II.
Abdülhamid
460
Ümit Akın – Bahar Aydın
3
Celil Memmetkuluzade, Molla Nasrettin dergisinde mizahi yazılar için çeşitli mahlaslar kul-
lanmıştır. 1. Bekker, 2. Cırcırama, 3. Cünun, 4. Dehre, 5. Deli, 6. Ditdili, 7. Hemşeri, 8. Hop-hop,
9. Qecele, 10. Laglağı, 11. Mozalan, 12. Mümin, 13. Müslüman, 14. Sırıtıq, 15.Şeytan, 16. Şieler, 17.
Vızvıza, 18. Zeli, 19. Cin, 20. Sağsağan. Daha fazla bilgi için bkz. Doç. Dr. Ganira Askerova
İzzetullakızı, Molla Nasrettin’de “Celil Memmetkuluzade'ye Mahsus Mahlaslar”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi 2/6, 2009, s. 350.
461
Türk Dünyasının Önemli Mizah Dergilerinden Molla Nasreddin’in Gözünden II.
Abdülhamid
Sultan Abdülhamid imzalı (12 May 1908 S. 19, s 2.) Sultanın Kağızı adlı bir
sayfalık uzun yazıda, Sultan Abdülhamid Han’ın Rus hükümetine, Van vilaye-
tine bir mektep açılması konusunda bir mektup yazması değerlendirilmiştir.
Bu mektubu bizzat Sultan yazmıştır. Mektupta Van’ın gelişmesi için bir mek-
tep açılması gerektiği gerekçeleriyle anlatılmış; fakat mektup Van’da yaşayan
4
Ermenileri korkutmuştur. Ermeniler Tifliski Listok gazetesine verdikleri
yazıda Osmanlının burada mektep açmasının nedenini büyük bir nüfus top-
layıp Kafkasya’ya saldırmak ve orayı almak düşüncesi şeklinde açıklamıştır.
Abdülhamid Han’ın böyle bir düşüncesinin kesinlikle olmadığı, gerekirse
Rusya’nın bu alandaki devlet yetkililerinden birkaç kişinin gelerek gerekli
incelemeleri yapabileceği cevabını verdiğini görmekteyiz. Ayrıca
Abdülhamid Han’ın gazetelerin böyle yanlış haberler verdiği için sansür ge-
tirdiğini mektubun bir yerinde dile getirmesi Molla Nasreddin dergisinin
gözünden kaçmadığı görülmektedir.
Molla Nasreddin imzasıyla yazılan “Dua” (21 İyul 1908, S 29, s. 2-3.) isimli
yazıda Tiflis’te yaşayan İranlıların Sultan Abdülhamid’e telgraf ile dua gön-
derdiği konusu eleştirilmektedir. Molla Nasreddin, durumun nedenini öğ-
renmek için İranlı birine sorar ve İranlıdan Kanun-ı Esasi’nin Sultan
Abdülhamid Han tarafından ilan edildiğini öğrenir. Bu durumun aslını Molla
Nasreddin dergisi olarak açıklamanın üzerine farz olduğunu anlar ve dergide
ayrıntılarıyla açıklar:
…
“Axırı bir İranlı refiqimə rast gelip soruşdum:
-Doğrudur mu ki siz Sultana dua gönderibsiniz?
-Beli, doğrudur.
-Ne bəhanə ile göndəribsiniz?
-Ondan ötrü ki, Sultan tərəfindən Qanuni Әsasi e’lan olunub.
Men qorxuram ki, Tiflis İranlıları kimi bir para özgə adamlar da işin
əslindən xəbərdar olmuyub səxvən götürüb Sultana bu uzunluqda yolu
telegraf göndəribler ve bu səbəbdən özümü borçlu bilirəm ki əxvalatın əsi
həqiqətini oxucularıma xəbər verem.”…
4
Tiflis'te 1886-1916 yıllarında Rusça yayınlanan günlük gazete. Daha fazla bilgi için bkz.
http://calilbook.musigi-dunya.az/t/tiflisski_listok.html.
462
Ümit Akın – Bahar Aydın
5
Hindistan’da yayımlanan ve birçok ülkede takip edilen hürriyetçi fikirlere yer veren gazete.
İran inkılabının gerçekleşmesinde etkili olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Bkz. Abdolvahid
Soofızadeh, “Osmanlı ve İran Meşrutiyeti Karşılaştırması”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar
Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 35, s. 289.
463
Türk Dünyasının Önemli Mizah Dergilerinden Molla Nasreddin’in Gözünden II.
Abdülhamid
Sonuç:
Azerbaycan edebiyatı ve Türk dünyası edebiyatlarının en önemli mizah
dergilerinden olan Molla Nasreddin, dönemin önemli mevzularına duyarsız
kalmamış, yazılan ve çizilenlerle Türk-Müslüman dünyasını gaflet uykusun-
dan uyandırmaya çalışmıştır. Türkiye’de yaşanan gelişmeler yakından takip
edilmiş, haber olarak dergide verilmiştir. II. Abdülhamid için dergi genelinde
olumsuz bir imaj çizilmiştir. Dergi gözünden bakarsak bu durumun nedeni,
Sultan Abdülhamid Han’ın Osmanlı Türkiye’sinde siyasi ve sosyal sorunlar
yaşatması olarak değerlendirilebilir. Dergi, İttihat ve Terakki yönetimine
karşı ılımlı yaklaşmaktadır. Gelen bu yönetimin yenilik ve demokrasi yanlısı
olduğunu yazıların bir tarafında belirtmekten kaçınmamıştır. Molla
Nasreddin dergisi yukarıda yazılanlardan da anlaşılacağı üzere Türk dünya-
sından haberlere yer verirken Türkiye’ye ayrı başlık açmış, gelişmeleri her
fırsatta haber olarak vermiş, gerekli değerlendirmeleri tenkidî bakış açısıyla
mizahî bir dille anlatmaya çalışmıştır. İslam coğrafyasının geri kalış nedenle-
ri, Türk dünyasının yönetim anlayışı, eğitim sorunları, kadın hakları, ana dil,
din, bağımsızlık, siyasi ve toplumsal hayattaki yaşayış tarzları gibi birçok
konu, dergi yazarları tarafından takip edilmiş ve gerekli değerlendirmeler
yazıyla ve çizimle yapılmıştır.
KAYNAKÇA
6
Hacı Vilhelm mahlası, yaptığımız araştırmalarda Celil Mehmetkuluzade’nin kullandığı mahlas-
lar arasında yoktur. Derginin o dönemdeki yazar ya da şairlerinden birisi olduğunu düşünmek-
teyiz.
7
Ali Kemal (1867 - 1922), İkinci Meşrutiyet ve Mütareke döneminde İttihat ve Terakki karşıtı
görüşleriyle tanınmış yazar, gazeteci ve siyaset adamı. 31 Mart ayaklanması olması üzeri-
ne Selanik'ten gönderilen Hareket Ordusu İstanbul'a gireceği sırada Ali Kemal Paris'e kaçmak
zorunda kalmıştır. Bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Kemal
464
Ümit Akın – Bahar Aydın
465
Özet
M
izah; düşünen ve düşünmekle yetinmeyen insanların,
gerçeğin güldürücü yanlarını gerek yazarak gerekse
çizerek ortaya koydukları sanat türüdür. Türk kültü-
ründe ve Türk edebiyatında mizahın önemi oldukça fazladır.
Bugün, baskıcı Çarlık ve Sovyet rejimlerinin izlerini bulduğu-
muz çağdaş Türk dünyası edebi eserlerinde de mizahi unsurla-
rın varlığına rastlamaktayız. Rusların Türk dünyası üzerinde
uyguladıkları baskı rejimi ve Ruslaştırma politikası sonucunda
bir nevi korku toplumu oluşturulmuş, özellikle de Stalin döne-
minde Türk yazar ve şairleri adeta kalemden uzak tutulmuş-
lardır. Bu baskı ve korku ortamında çoğu yazar ve şair, eserle-
Vahide Fidan rinde birtakım tiplemeler ve semboller kullanarak Rusları ve
Doğan * Türkleri anlatmış, onlar üzerinden sistemi eleştirmiş, bu eleşti-
riyi yaparken de mizahi unsurlardan yararlanmışlardır. Çalış-
mamız kapsamında; Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın 1958 yılında
yayınlamış olduğu Onlar da İnsandı romanındaki mizahi unsur-
lar ele alınmıştır. Romanda yazar, komünizm ve etkilerini eleş-
CENGİZ tirirken kahramanların birbirleriyle olan diyaloglarını, iç ko-
nuşmalarını ve olaylara karşı verdikleri tepkileri mizah unsuru
DAĞCI’NIN olarak kullanmış; benzetme, kinaye ve kelime oyunları ile de bu
“ONLAR DA unsurları akuvvetlendirmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mizah, Cengiz Dağcı, Onlar da İnsandı,
İNSANDI” İSİMLİ Sovyet rejimi, kırım.
ESERİNDE
Abstract
MİZAHİ
H
umor is a kind of art that people, who think and who are
UNSURLAR not satisfied with thinking, display the humorous sides
of the truth by writing and drawing. Humor has a very
important place in Turkish culture and literature. Today, we
THE HUMOROUS find the presence of humorous elements in literary works of
ELEMENTS IN contemporary Turkish world in which we find traces of the
repressive Tsarist and Soviet regimes. As a result of the
CENGİZ DAĞCI’S repressive regime and Russification policy that Russian applied
NOVEL “THEY in the Turkish world, it created a kind of fear society, and
WERE HUMAN” especially during the Stalin era, Turkish writers and poets
hindered. In this environment of fear and oppression, many
writers and poets told Russian and Turkish people and also
criticized the system under cover of humor by using some
stereotypes and symbols in their works. In this study, humor-
ous elements in the novel named “They Were Human” was
published in 1958 by Crimean writer Cengiz Dağcı will be
discussed. In this novel, the author has used the mutual dia-
logues, internal monologs at the characters and their respons-
es to events to create an element of humor while criticizing
communism and its effects, and this element has been
strengthened by metaphors, proverbs, and idioms.
Keywords: Humor, Cengiz Dağcı, They Were Human, Soviet
*
Mimar Sinan Güzel Regime, Crimea.
Sanatlar Üniversitesi
vahidefidan
@hotmail.com
Vahide Fidan Doğan
467
Cengiz Dağcı’nın “Onlar da İnsandı” İsimli Eserinde Mizahî Unsurlar
Esma elini ağzına götürdü, kıs kıs güldü: - Tüh, kırk beşlik maskaranın
dediğine bak!
Ama bu küçük ve masum söz, içlerine dolmuş dertli akşamın sıkıntısını
yumuşatıvermişti adeta.” (Dağcı 1990: 31)
İşte o akşamdan sonra Karl Marks’ın adı Kala Mala, komünizmin adı da
komolizma olarak kalacaktır.
Bekir, canından çok sevdiği tarlasında, toprağıyla, tarlasındaki armut
ağaçlarıyla konuşur. Tek başına koca tütün tarlasının işini nasıl bitireceğini
düşünür fakat bir türlü çözüm bulamaz. Köylünün işi ondan ileridedir, çün-
468
Vahide Fidan Doğan
kü kimse onun gibi yalnız değildir. Her birinin yanında bir ya da iki yardım-
cısı bulunur. Fakat Bekir’in kendisine yardım edecek ne oğlu ne de damadı
vardır. Bekir, çaresizliğine çare düşünürken tarlasının kenarında duran iki
yabancı gözüne çarpar. Önce bunların insan olduklarından şüphe eder.
Çünkü insana benzeyen hiçbir yanları yoktur. İkisi de boylu, ikisi de yalın
ayaktır. Bekir onları önce insan kılığına girmiş iki şeytan zanneder. Korkar.
Çünkü onun korktuğu tek şey cinlerdir. O sırada Bekir’in zihninden, Molla
Recep’in cinler hakkında söyledikleri geçer. Molla Recep’in dediğine göre
cinler; gâvur memleketlerinden gelir, Müslüman köylerinde saklanırlar.
Müslümanlardan korktukları için gündüzleri ortalıkta görünmezler. Gece
olunca saklandıkları yerlerden çıkıp mezarlıklara giderler ve Müslümanların
ölülerine sataşırlar. Bekir, bunları düşünüp iyice korkar fakat merakından da
çatlamak üzeredir. Bu iki yabancının, onun tarlasının kenarında ne işleri
olabilir? Yanlarına gidip işin aslını öğrenmeye karar verir. Biri ihtiyar, biri
genç olan bu iki yabancının, uzun ve kirli sakalları, ellerinde uzun değnekleri
ve sırtlarında elbiseye benzemeyen giysileri vardır. İhtiyarın omzunda kir-
den ağırlaşmış bir çuval asılıdır. Bekir, ihtiyar olana daha dikkatli bakınca
onu dün akşam Ayşe’nin gösterdiği gazetedeki Kala Mala’nın resmine benze-
tir. Hatta benzetmekle de kalmaz, bu gördüğü ihtiyarın Kala Mala’nın ta
kendisi olduğuna adı kadar emindir:
“Mademki resmini gazeteye bastılar, kim bilir ne kırkambar adamdır. La-
fa tutarsam belki bana komolizmadan da bahseder biraz!” (Dağcı 1990: 58)
Bekir, bu iki yabancıya selam vermeye niyetlenip yanlarına gider, sela-
mını verir fakat karşılığını alamaz. Sinirlenir ve yanlarından ayrılır.
Evine geldiğinde içindeki sıkıntı büyür Bekir’in. İçini kemiren şeyler var-
dır. Ayşe’yi düşünür. Tarlada kırılmamış tütünler vardır. Tütünleri kaldırınca
demet zamanı gelecektir, demetten sonra kış. Kış için ise hala yakacağı hazır
değildir. Bir de sağdan soldan kulağına gelen “Rusya’da köylülerin elinden
toprakları alınıyormuş!” dedikoduları vardır. Bekir bu kadar sıkıntıyı ise şu
sözlerle dile getirir:
“Vay canına, şeytan var sabahtan beri benim içimde! Çıkar, zamanı gelin-
ce çıkar dışarı.” (Dağcı 1990: 66)
Bekir’in bu sıkıntılı halini gören Esma, ona şöyle moral verecektir:
“Yahu sen benimle niye evlendin? Irgat gibi çalışmam mı ben? Takarım
göğsüme bir fener, giderim tarlaya, sabaha kadar kırar bitiririm o lanet yerin
tütününü. Eşek gibi odun da taşırım. Sen beni İstanbul güzeli mi sandın?”
(Dağcı, 1990: 68)
Karısının bu cesur sözleri Bekir’i umutlandırmaya yetmez. Çünkü köylü-
nün elinden topraklarının alınacağı haberleri onu fazlasıyla korkutur. Çünkü
Bekir’e göre; insanın toprağını elinden almak, canını almakla eş değerdir.
469
Cengiz Dağcı’nın “Onlar da İnsandı” İsimli Eserinde Mizahî Unsurlar
Bekir ile Esma arasında bunlar konuşulurken evin yakınında bir hareket-
lilik meydana gelir. Esma, evin duvarında iki kişi görür ve korkusundan Be-
kir’in koluna sarılır. Esma’nın gördüğü, Bekir’in gündüz tarlasının yakınında
gördüğü o iki yabancıdır. O sırada Bekir ile Esma arasında şöyle bir diyalog
geçer:
“Bekir baktı:
- Tüh, Allah belanızı versin sizin, dedi. Karıyı korkuttular, şeytan bun-
lar!
- Şeytan değil! Hatırlıyor musun, dün akşam gazetede bir resim gös-
termişti Ayşe, hani komolizmanın sakallı babasını! Şu sakallı, Kala Mala ola-
cak, yanında da oğlu komolizma.” (Dağcı 1990: 70)
Esma, Kala Mala’yı göstermek için heyecanla kızı Ayşe’yi yanına çağırır
ama Ayşe bu yanlış anlamaya bir nebze de olsa mani olur:
“ - Bak, Ayşe! Kala Mala ile oğlu karşıda!
- O Karl Marks değil anne! Karl Marks yüz sene evvel öldü.
Komünizma da insan değil, bir partidir, bir teşkilat! - Dün senin okuduğun
gazetedeki adam, bu sakallı işte! - Yok anne bu o değil! – Peki, bunlar ne? -
İki zavallı insan!” (Dağcı 1990: 71)
“Ne diyeyim Esma, ne kadar toprağın var diye sorarsa? Hayvanların hep-
sini sayayım mı birer birer? Malımızın gizlisi yok ama komolizma bu, bilin-
mez!” (Dağcı 1990: 71)
Çok sürmeden yabancıların niyeti belli olur. Bu iki Rus’un, bir şekilde bu
Müslüman köyüne yerleşmeleri gerekmektedir. Çünkü Sovyet hükümetin-
den böyle bir emir alınmıştır. Bekir’den kendilerine kalacak bir yer vermele-
rini isterler. Hatta ihtiyar, Bekir’in ayaklarına kapanıp hüngür hüngür ağlar.
Zaten fazlasıyla duygusal ve merhametli biri olan Bekir, ihtiyarın ve oğlunun
bu haline hemen acır. Esma ve Ayşe’nin de onayını alıp onların bu isteğini
kabul eder. Böylelikle Bekir, tarlanın işinde kendisine yardım edecek iki kişi
de bulmuş olur. O günden sonra adı Kala Mala kalan ihtiyar ve oğlu İvan,
Bekir’in ahırında karın tokluğuna yatmayı kabul ederler. Fakat köylü, iki
Rus’u Müslüman köyüne sokan Bekir hakkında hiç iyi şeyler düşünmezler.
Romanda komik sayılabilecek kelimelerden biri, Rusya’nın temsilcisi ola-
rak karşımıza çıkan İvan’ın sürekli “Hoho” demesidir. İvan, kendisine sorulan
470
Vahide Fidan Doğan
her soruya “hoho” diye cevap verir. Bekir’in bununla ilgili birçok yerde yo-
rum yaptığı dikkatleri çeker fakat ilk olarak Enver’e bunu şöyle anlatır:
“…
- Birinin adı Kala Mala, birinin İvan. O İvan dünyada hiçbir şeyden
korkmazmış!
- Sormadın mı, Allah’tan da mı korkmazmış? - Sordum. - Eee, ne dedi?
- Hoho dedi.
- Hoho ne demek? - Bilir miyim ben!” (Dağcı 1990: 89)
471
Cengiz Dağcı’nın “Onlar da İnsandı” İsimli Eserinde Mizahî Unsurlar
- Vallahi bin lira verseler yapmam öyle tembellik. Koskoca adamlar ke-
lebek peşinde koşsunlar, pes! Memleketlerinde başka işleri yok mudur bu
cenabetlerin?” (Dağcı 1990: 122)
Bekir, Esma’nın bu söylediklerine inanır, tarlasına giren yabancıları çok-
tan unutmuştur bile. Ancak aradan üç gün geçer ki aynı siyah giysili adamlar
Bekir’in tarlasına tekrar gelirler. Aynı manzarayla karşılaşan Bekir, yanında
durup aynı yöne bakmakta olan kızı Ayşe’ye sorar:
“…
- Kelebek mi arıyorlar tarlada kızım? - Hayır baba, kelebek aramıyor-
lar. Onlar topograf. - Topograf da ne? - Onlar bizim tarlayı ölçüyorlar.”
(Dağcı 1990: 123)
Bekir o kadar iyi niyetlidir ki, o adamların, tarlasında gözü olan Ruslar
olduklarına bir türlü inanmak istemez. Bir gün aynı adamları, bu kez ellerin-
de ölçüm makineleriyle görür ve onlar hakkında şöyle düşünür:
“Vay anasını buldum! Bunlar topograf değil, hepsi cambaz, hepsi sihirbaz
bunların. Vay anasını, bu zamana kadar kafa patlattım, birden bulamadım,
sihirbaz bunlar!” (Dağcı 1990: 127)
Oysa bu adamlar, ne kelebek avına çıkmış tembel Moskovalılardı ne de
sihirbaz. Niyetleri, yapılacak asfalt yol için tepeyi tarlaya devirmekti. Tarla
ise Bekir’in tarlasıydı. Bekir, o tepenin tarlaya devrilebileceğine hiçbir zaman
inanmaz.
Romanın bu bölümlerinde insanı güldüren bir diğer isim, zeki bir Yahudi
olan Çıfıt Levi’dir. Çıfıt, “İsrail’den gelmiş Yahudi” anlamına gelir. Levi, kendi-
sine Çıfıt denilmesinden hoşlanmaz; çünkü kendisi doğma büyüme Kırımlı-
dır. Kırım Yahudilerine ise “Kırımçak” denmektedir. Levi, Cengiz Dağcı’nın
romanlarında sıkça gördüğümüz ticaretle uğraşan klasik Yahudi tiplemesi-
dir. Çıfıt Levi, Bekir’e satamadığı her şeyi, ticaret zekâsını kullanarak bir şe-
kilde satmayı başarır. Bu sebeple de aralarında komik diyaloglar geçer.
Zaman ilerler, mevsimler değişir. Ruslar, asfalt yapımına başlarlar. Köy-
deki her evden bir insan bir de at isterler. Bekir de evinden İvan’ı gönderir.
İvan, Rus olduğundan dolayı köyde yol yapan Rusların başına geçer. O da
onlar gibi simsiyah kıyafetler giymeye başlar. İvan eski İvan değildir artık. Bu
sırada Ayşe, Remzi’yle evlenerek Seyd-Ali’nin evine taşınmıştır. Olaylar bu
haliyle seyrederken bir gece köyde zelzele yaşanır ve Kala Mala’nın kaldığı
odanın duvarı yıkılır. Kala Mala yıkılan duvarın altında kalarak ölür. Kala Ma-
la’yı gömmeleri gerekir fakat Kızıltaş’ta Rus Mezarlığı yoktur. Bu konuyla
ilgili Bekir, Remzi ve Seyd-Ali arasında şu konuşma geçer:
“…
- Gurzuf’ta Rus mezarlığı var mı?
- Var, Gurzuf’un gerisinde. Soğuksu’ya varmadan yol üstünde.
472
Vahide Fidan Doğan
473
Cengiz Dağcı’nın “Onlar da İnsandı” İsimli Eserinde Mizahî Unsurlar
474
Vahide Fidan Doğan
kendisini astı. Herkes öyle diyor, ben ne bileyim? Git büyüklerden sor!”
(Dağcı 1990: 401)
Roman, bir gece köy halkının evlerinden, topraklarından silah zoruyla çı-
karılmasıyla ve evlerine Rusya’dan getirilen Rusların yerleştirilmesiyle sona
erer. Ancak Cengiz Dağcı, romanını böyle bitirmek istemez. Romanın so-
nunda bir yazı paylaşır ve asıl eleştiriyi de bu paylaştığı yazıyla yapar. Bu, bir
dergide Pavlenko adında bir Rus’un “Rassvet” adıyla kaleme aldığı bir yazıdır.
(Dağcı, 1990: 458) Rassvet, Rusça’da “yeni günün başlaması” anlamına gel-
mektedir. Rus yazar, Kırım’a gelen Rusların mutluluğunu anlatırken Cengiz
Dağcı adeta şöyle bir yorum yapar: Neden mutlu olmasınlar ki, cennet gibi
bir vatan, bir tarafı Karadeniz, bir tarafı alabildiğine yeşil orman… Neden
mutlu olmasınlar ki, onlar da insan! Ama o sürülüp götürülenler, onlar da
insandı. Keşke bir de buradan baksalardı!
KAYNAKÇA
DAĞCI, Cengiz (1990). Onlar da İnsandı, İstanbul; Ötüken Neşriyat.
DURMUŞ, İsmail (2005). “Mizah”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 30, İstanbul; Türk
Diyanet Vakfı Yayınları.
KOCAKAPLAN, İsa (1998). Kırım’dan Londra’ya Cengiz Dağcı, İstanbul; Damla
Yayınevi.
475
Özet
T
he beginning of the 20th Century had been indicated by
SABİT AND enrichment of the new genres of literature but also had been
SATİRE marked by the arrival of new faces to the literature. The
socio-political changes of this period had affected on the litera-
ture. Thus, the enriched satirical style had led to the formation of
new faces in the literature. One of these faces is Mammedali
Manaphzadeh Sabit (1888-1940). Sabitʹs written works have begun
during the reactionary regime in Iran. Due to the life-threatening
danger, he arrived in Baku and continued his works in Baku. Since
this period, he has had widespread in cooperation with the media.
Especially, his collaboration with satirical periodicals such as
“Molla Nasraddin”, “Mezeli” revealed satirical sides of his works.
Sabit who used pen names such as “Dastancı”, “Kohne dastancı”,
“Qedimki dastancı”, “Tikancı”, “Neshter”, “Rovzeperest”, “Qelem”,
“Qoca Hambal”, “Eqreb”, “Guzgu”, “Sedice”, “Hemisheki” struggled
with social evils and injustices. The main targets of his satirical
criticism are liar religious leaders which use public ignorance for
keeping them in unawareness, and old minded people opposed to
innovations. In this paper, the satirical artistic characteristic of
Mamedali Manaphzadeh Sabitʹs works will be investigated. The
essential subject of this study will be the main targets of criticism
*
Azerbaycan Milli in satirical poetry and feuilletons, the reasons of forming satire
Bilimler Akademisi and their reflections on Sabitʹs literature.
Edebiyat Enstitüsü, Keywords: Mammedali Manafzade Sabit, satire, Dastanci, criticism,
vefababasoy “Molla Nasraddin” journal.
@gmail.com
Vefa Babayeva
477
Mehmetali Manafzade Sabit ve Mizah
478
Vefa Babayeva
şiirinde eleştiri hedefine çevirdiği din adamının dili ile zamanın dile
getirilmesi zor olan gerçeklerini de okuyucuya iletiyor.
Sabit'in “Molla Nasreddin” dergisinde yayımlanan felyetonlarının başlıca
konusu dini fanatizmin tenkididir. “Hacı Xəlil ağanın qapısında”, “Münacat!”,
“İnna Lillahi və İnna İleyhi Raciun”, “Namaz üstə”, “Zühur əlamətləri” kimi
felyetonlar, esasen, dini fanatizmin tenkidine adanmıştır. Bu felyetonların
spesifik özelliklerinden biri, onların ilk bakışta dini tebliğ eden makaleler
etkisi yaratmasıdır. Ancak biraz batine inince belli oluyor ki, burada eleştiri
hedefleri var, ancak bu eleştirinin hedefi ne din, ne de din alimleridir. Dini
cehaleti yaymak, halkı gaflette tutmak için kullanan yalancı din adamları bu
felyetonların esas eleştiri hedefleri.
“Hacı Xəlil ağanın qapısında" felyetonu din adamı, kutsal zat olarak
kendini tanıtan insanların acımasızlığını, alçaklığını gözler önüne seriyor.
Felyeton Hacı Halil ağanın Mekke'den dönmesi haberi ile başlıyor. Cömert,
merhametli bir insan olarak bilinen Hacının kapısına giden fakir Ümmi teyz
ancak bir gün sonra, sakat halde gözlerini açabiliyor.
“Ümmi xala əlində çanaq daxmasından çıxdı və yavaş-yavaş özünü
Hacının qapısındakı qalabalığa yetirdi. Onun fikrincə, daha gözləmək, izn
almaq lazım deyildi. Odur ki, qapıya çatan kimi içəri girmək istədi və bu halda
üç səs bir-birinə qarışdı: 1) dəhşətli bir çomaq şaqqıltısı, 2) Ümmi xalanın “Ey
vay... öldüm!” fəryadı, 3) Saxsı çanağın yerə düşüb qırılması səsi!” (Dastançı
1924: 7).
Sabit bununla saygıdeğer insanların aslında göründüklerinden çok farklı
olabileceğinə dikkat çekiyor. Hacı Halil Ümmi teyzeyi her gördüğünde
“bizim çamaşır yıkayan Ümmi” demekle yetiniyor, bu, onun acımasız
olmasının yanında, insan kaderine kayıtsızlığının bir örneği olarak da ortaya
çıkıyor.
Mehmetali Manafzade Sabit'in geniş işbirliği yaptığı satirik dergilerden
biri de “Mezeli” olmuştur. 1914-1915 yılları arasında yayımlanan bu mizah
dergisi “Molla Nasreddin” dergisi ile başlayan satirik dergi yayınının bir
örneğidir. Kısa zaman diliminde yayınlanmasına rağmen, derginin
çevresinde tanınmış kalem sahipleri toplanmıştır. Manafzade bu dergi ile ilk
sayısından itibaren işbirliği yapmaya başlamıştır. Dönemin birçok sosyal
belalarının vurgulanmasında önemli yer tutan bu dergide Manafzadenin de
birçok eseri yayımlanmıştır. “Mənə dəymə” şiiri halk derdine bigane olan
satirik karakterin dilinden kaleme alınmıştır.
Mən qanmaram aləmdə bu günlər nə xəbərdir,
Əhvali-bəşər vəz-cahan zirü zəbərdir.
Bunlar hamı şeytan işidir fitnəvü-şərdir
Hər kimsə bu gün açsa gözün qani hədərdir
Tərpətmə, sınar, boşla, pərü balimə dəgmə!
479
Mehmetali Manafzade Sabit ve Mizah
KAYNAKÇA
AKUNDOV Nazım (1968). “Azerbaycan mizah dergileri”. Bakü: Azerbaycan Milli
Bilimler Akademisi.
ASKERLİ Zaman (2008). Şair, nasir, dramaturq. “Edebiyat gazetesi”. 26 eylül
2008. Bakü.
KASIMOVA Elmira (2011). “İmzalar”. Bakü: “Elm”.
KASIMOVA Elmira (2015). “İmzalar”. Bakü: Avropa.
MANAFZADE Mehmetali Sabit (1988). “İbret güzgüsü”. Bakü: Yazıcı.
MEHMETLİ Qulam (1977). “İmzalar”. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyatı.
MOLLA NASREDDİN. Bakı: Çinar-Çap yayınları. 8 hisse, V. hisse.
MOLLA NASREDDİN. Bakı: Çinar-Çap yayınları. 8 hisse, VI. hisse.
MOLLA NASREDDİN (1925). Destancı. “Çarşaflı-çarşaflı”.
MOLLA NASREDDİN (1924). Destancı. “Din inqilabçısı”.
MOLLA NASREDDİN (1924). Destancı. “Hacı Xəlil ağanın qapısında”.
480
Özet
D
ındik mizah dergisi Elazığ ilinde çıkan ilk ve tek mizah
dergisidir. “Dındik” anlam olarak eskiden kullanılan bir
tür “gazyağı lambası”dır. Elazığ’da “idare lambası” ya da
“çıra” diye de bilinir. Aylık olarak yayımlanmıştır. İlk sayı basım
tarihi 1 Eylül 2006’dır. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü İ. Ekrem
Katı, Dergi Yöneticisi Fethi Özdenk’tir. Yerel olayların yanı sıra
ulusal düzeydeki konularla ilgili yazı ve karikatürlere de yer
verilmiştir. 1 Ekim 2007 tarihli 14. sayıdan sonra tekrar 1. sayı-
dan başlamıştır. İki dönem sonunda toplam 25 sayı yayımlan-
mıştır. Dındik dergisi genel olarak bakıldığında basit güldürü-
den ziyade olaylara protest ve sarsıcı bir mizah yaklaşımı ile
Veli Cem yaklaşmış, ancak bunun yanında Elazığ otantik unsurlarını
Özdemir * kullanarak sürekli mesajlar vermekten geri kalmamıştır. Bunu
yaparken bazı unutulmuş olan Elazığ yerel kültürüne ait un-
Necat Çetin ** surları hafızalarda tazelemiştir. Örneğin Spor mizah köşesinde
ve Dındik Haber Ajansı köşesinde Elazığ ağzı ile yerel deyimler
ve atasözlerine yer vererek mizah kullanılmıştır. Dındik her
ELAZIĞ zaman yerel konuları gündem olarak almamış, o ay ülke gün-
deminde iz bırakmış önemli olayları da kapak konusu yapmış-
BÖLGESİNDE tır. 25. Sayı ile 2008 yılında yayın hayatına son vermiştir. Biz bu
2006-2008 bildirimizde 2006-2008 yılları arasında Elazığ’da yayınlanan ilk
ve tek bölgesel mizah dergisi olan Dındik dergisini çeşitli yön-
YILLARI
leriyle ele alacağız. Böylece Türkiye’de ve Türk kültüründe
ARASINDA mizah çalışmalarına katkıda bulunmayı arzuluyoruz.
YAYINLANAN Anahtar Kelimeler: Mizah, Elazığ, Dergi, Dındik, Kültür
T
BÖLGESEL he comic magazine “Dındik” is the first and only humor
magazine in Elazığ. "Dındik" means "kerosene lamp",
MİZAH DERGİSİ:
"handle light" or "kindling" in Elazığ. This magazine was
DINDİK published monthly, and its first publication date was Septem-
ber 1, 2006. Its owner and Editor was I. Ekrem Katı, and Jour-
nal Manager was Fethi Özdenk. It consisted of the writings
THE FIRST AND and cartoons about the national and local events. By the time
ONLY REGIONAL October 1, 2007, 14 issues were published, and then it started
HUMOR from issue number 1. During these two periods, 25 issues were
published. The perspective of Dindik magazine was shocking
MAGAZINE OF humor rather than a simple comedy, and it was given messag-
ELAZIĞ es using Elâzığ authentic elements on Dındik magazine. Be-
PUBLISHED sides that, it consisted of the elements of Elazığ’s local culture.
In doing so, some forgotten memory of Elâzığ has been re-
BETWEEN 2006- freshed in the local culture. For instance, humor was included
2008: DINDİK by using local proverbs and idioms on the sports and humor
column and Dındik Sports News Agency column. Dındik did
not include only local events, but also important national
events were made as a cover story. 25. Number of publications
in 2008 and has decided to end his life.In this paper, it is ex-
*MEB, ozdemirvelicem amined several aspects of Dındik which has been published
@gmail.com. between 2006 and 2008. Thereby, we would like to contribute
** to the study -of humor in Turkey and Turkish culture.
MEB, ncetin1963
@gmail.com. Keywords: Humor, Elâzığ, Magazine, Dındik, Culture
Elazığ Bölgesinde 2006-2008 Yılları Arasında Yayınlanan İlk ve Tek Mizah Dergisi:
Dındik
GİRİŞ
Dındik mizah dergisi, Elazığ ilinde çıkan ilk ve tek mizah dergisidir.
“Dındik” anlam olarak eskiden kullanılan bir tür “gazyağı lambası”dır. Ela-
zığ’da “idare lambası” ya da “çıra” diye de bilinir. Bu kelimenin seçimi ile
olaylara ışık tutmak istenildiği ifade edilmektedir.
Resim 1: Derginin logosu… Elinde dındik taşıyan orta yaşlı bir Gakkoş.
2
1 Eylül 2006 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Fiyatı “3 yumurta” ola-
rak esprili bir dille ifade edilmiştir. Dergi adının hemen yanında logo olarak
“Dındik” kelimesinin bir çizimi kullanılmıştır. Bahsi geçen çizimde orta yaşlı
3
bir Elazığlı Gakkoş , elinde dındik taşırken görülmektedir. 1. sayı 12 sayfadan
oluşmaktadır.
İlk sayfalarda ve manşette Elazığ Belediyesi hicvedilmiştir. İlk sayfada
âdet olduğu üzere Editör Köşesi ile derginin yayınlanış amacı ve dergi içeriği
bahsedilmiştir.
Slogan olarak manşette “Gakgom’un Aylık Mizah Dergisi” ve üçüncü
sayfada “Vurdu Mu Ses Getiren Dergi!” ifadeleri kullanılmıştır.
2
2006 yılında 3 tane yumurtanın yaklaşık değeri 1 YTL’dir. 1 YTL yazmak yerine mizahî bir şe-
kilde “3 yumurta” ibaresi kullanılmıştır. Aynı zamanda para kullanımın az ve insanların fakir
olduğu yıllarda pazaryerlerindeki alışverişlerde kullanılan takas/trampa/becayiş yöntemlerine
bir gönderme olarak da düşünülmelidir.
3
Elazığ ağzında “erkek kardeş, ağabey” anlamlarında kullanılan özel bir saygı ifadesidir…
482
Veli Cem Özdemir – Necat Çetin
DERGİNİN BÖLÜMLERİ
Yağdanlık:
Bu bölümünde dergi sahibi ve yazı işleri müdürü İ. Ekrem Katı yazılarıyla
yer almaktadır. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bir takım maddi menfaat,
makam ve mevki sevdası, konumunu ve durumunu güçlendirmek ve çıkar
sağlamak isteyen kişilerin devlet büyüklerine ve iktidar sahiplerine karşı
takındıkları tavır ve amiyane tabirle yağ çekerken yağdanlığa dönmeleri mi-
zahi ve sivri bir dille eleştirilmektedir.
Yıldız Falız:
Elazığ ağzında “Yıldız Falınız” anlamına gelmektedir. Bu bölümde burçla-
rın Elazığ ağzındaki kullanılışları mizahi bir dille ele alınmış. Örneğin Yengeç
yerine “Çayan”, Oğlak yerine “Gıdik”, Kova yerine “Sitil” gibi… Bu bölüm dil-
bilgisi özellikleri yönüyle Elazığ yöresi ağız özelliklerini çalışmak isteyen
araştırmacılara önemli veriler sağlamaktadır.
Elazığ Vadisi:
Bu başlık altında Metin Çakan, güncel olayları Elazığ yöresine uyarlaya-
rak okuyucularına sunmaktadır. Örneğin ilk sayıda “Ferrari Ferit” alt başlığı
ile yazmış olduğu hikâyede TV dizilerinden etkilenen insanların trajikomik
durumlarına değinmiştir. Bilhassa o yıllarda çok revaçta olan mafya dizileri
ve özellikle de Kurtlar Vadisi ciddi şekilde eleştirilmiştir.
4
Bu karakter, Elazığlı bir fıkra tipi olarak da değerlendirilebilir.
483
Elazığ Bölgesinde 2006-2008 Yılları Arasında Yayınlanan İlk ve Tek Mizah Dergisi:
Dındik
Karikatürler:
“Fosso Nüsret” başlığıyla Ferit Özdenk, “Robotto” başlığıyla Harun Işık
çeşitli karikatürler ile dergiye zenginlik katmaktadır. Robotto bölümü uzun-
ca bir süre devam etmiştir.
Spor Haberleri:
Gazetelerin genellikle ilk olarak okunan bölümleri olan ve son sayfalarda
yer alan spor sayfalarına nazire yaparak Dındik dergisinin de son sayfası
spor sayfasına ayrılmıştır. Bu bölümde Elazığspor’un lig macerası aktarıl-
makta ve özellikle komşu iller arasında görülen rekabetin tatlı bir örneği
olarak Malatya’ya ve Malatyaspor’a yönelik göndermeler dikkat çekmektedir.
484
Veli Cem Özdemir – Necat Çetin
Dergi Manşetleri
Dındik dergisi, yerel orijinli bir mizah dergisi olduğu için dergi manşetle-
ri genellikle Elazığ’ı yakından ilgilendiren haberlerden seçilmiştir. Ancak ülke
gündemini yakından ve derinden etkileyen olaylar da yeri ve zamanı geldik-
5
çe manşetten aktarılmıştır.
Sırasıyla dergi manşetlerine baktığımız zaman:
1. sayıda Elazığ belediyesinin icraatları,
2. sayıda Harput yöresinin sorunları,
3. sayıda Paris’teki bir Ermeni komiteciye verilen “Ermeni lobisinin ba-
şındaki Gakgoş” ifadesinden duyulan rahatsızlık,
4. sayıda Elazığ’ın deprem bölgelerinde rant uğruna çok katlı yapı ruhsatı
verilmesi,
5. sayıda Elazığ’da 1500 civarında kahvehane olduğu, buna karşılık bir
üniversite şehri olan bölgede sadece 2 tane kütüphanenin bulunması,
6. sayıda “Kültür Şehri Elazığ”,
7. sayıda “Elazığ Buluşuyor 2007”,
8. sayıda “Teklif Ediyoruz! Elazığ Milletvekili Sayısı 5’ten 23’e Çıksın!”,
9. sayıda “Cumhurbaşkanını Seçtirmeme Adına Ülkeyi Krize Sürüklüyor-
lar…”,
10. sayıda “Dındik Soruyor! Cumhurbaşkanını kim seçecek?”,
11. sayıda “Hizmet Bekliyoruz”,
12. sayıda “Tarihi Değerlerimiz Yağmalanıyor”,
13. sayıda “Amerika’nın Kuzey Irak’ta Dağıttığı Silahlar Pkk’nın Eline Ge-
çiyor”,
14. sayıda “Elazığ Basınına Saldırı”,
5
Derginin yayım hayatı süresince çıkan 10 tane manşeti ülke gündemiyle, 15 tane manşeti de
Elazığ gündemiyle ilgilidir. Bu durum ise yukarıdaki tespitimizi doğrular niteliktedir.
485
Elazığ Bölgesinde 2006-2008 Yılları Arasında Yayınlanan İlk ve Tek Mizah Dergisi:
Dındik
SONUÇ
Dındik dergisi genel olarak bakıldığında basit güldürüden ziyade olaylara
protest ve sarsıcı bir mizah yaklaşımı ile yaklaşmış, ancak bunun yanında
Elazığ otantik unsurlarını kullanarak sürekli mesajlar vermekten geri kal-
mamıştır. Bunu yaparken bazı unutulmuş Elazığ yerel kültürünü hafızalarda
486
Veli Cem Özdemir – Necat Çetin
KAYNAKÇA
DINDİK, Gakgom’un Aylık Mizah Dergisi, Yıl:1 Sayı:1, 1 Eylül 2006, Mat-San Ofset,
Elazığ, 12 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:2, 1 Ekim 2006, Örnek Ofset,
Elazığ, 12 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:3, 1 Kasım 2006, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:4, 1 Aralık 2006, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:5, 1 Ocak 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:6, 1 Şubat 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
_________________________, Yıl:1 Sayı:7, 1 Mart 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:8, 1 Nisan 2007, Harput Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:9, 1 Mayıs 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:10, 1 Haziran 2007, Örnek
Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:11, 1 Temmuz 2007, Örnek
Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:12, 1 Ağustos 2007, Örnek
Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:13, 1 Eylül 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:2 Sayı:14, 1 Ekim 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:1, Kasım 2007, Örnek Ofset,
Elazığ, 16 sayfa
487
Elazığ Bölgesinde 2006-2008 Yılları Arasında Yayınlanan İlk ve Tek Mizah Dergisi:
Dındik
__________________________, Yıl:1 Sayı:2 (Eski-Yıl:2 Sayı:16), Aralık
2007, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:3 (Eski-Yıl:2 Sayı:17), Ocak
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:4 (Eski-Yıl:2 Sayı:18), Şubat
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:5 (Eski-Yıl:2 Sayı:19), Mart
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:6 (Eski-Yıl:2 Sayı:20), Nisan
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:7 (Eski-Yıl:2 Sayı:21), Mayıs
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:8 (Eski-Yıl:2 Sayı:22), Haziran
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:9 (Eski-Yıl:2 Sayı:23), Tem-
muz 2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:10 (Eski-Yıl:2 Sayı:24), Ağus-
tos 2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
__________________________, Yıl:1 Sayı:11 (Eski-Yıl:3 Sayı:25), Eylül
2008, Örnek Ofset, Elazığ, 16 sayfa
488
Özet
H
umor means “entertain, amuse, laughing, irony, and joke”.
The anecdote is the most important tool of humor. Humor
and anecdote have an important effect on cultural identity
AN ANALYSIS ON and mentality of the community. Thus, it has appeared many
ANECTODES humor theories to interpret correctly why humor is done. Thanks
to these theories, it is understood how the humor is created and
FROM MERSIN its message all the better. Anecdotes have not been telling just to
ACCORDING TO amuse in oral narrative tradition Therefore, it is required to com-
HUMOR prehend the humor theories for realizing the aim of anecdote
telling. Starting from this, in our study, the 15 anecdotes which
THEORIES were gathered from Mersin have been analyzed and evaluated on
account of the superiority theory, the incongruity theory, and the
relaxation theory. First of all, the relationship between humor and
anecdote was explained, after that, it was given information about
modern humor theories and these anecdotes were examined and
considered according to these theories. In our study, when we
examined the anecdotes according to humor theories, it is found
that there are many latent functions such as “transferring culture,
social and personal criticism, reaction, ridicule, protest, relaxation”
in addition to “laughing”. In conclusion, it has ap- peared
clearly that anecdote which is one of the first things to come to
mind when it comes to humor should not be consid- ered
having only one dimension
Keywords: Humor theories, the superiority theory, the incongruity
theory, the relief theory, anecdotes from Mersin
*Mersin Üniversitesi,
zeynepiremf
@gmail.com
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
Giriş:
Gülmek insanoğlunun dünya üzerinde bulunduğu zamandan beri var
olan bir duygudur. İnsanlar doğdukları andan itibaren çeşitli nedenlere gül-
mektedirler. Gülmek, düşünmek gibi insanları diğer varlıklardan ayırmakta-
dır. “İnsanın ayırt edici özelliklerinden biri olan gülme; kişiyi ruhen rahatla-
tan, yalnızca toplumsal yaşamda ortaya çıktığı için onu sosyalleştiren, cemi-
yeti kenetleyen ve sosyal yaşamda yanlış olanı göstererek yanlışlıkların dü-
zeltilmesini sağlayan, kötü düzeni yıkıcı, bu nedenle de yönetimin zaman
zaman susturmaya çalıştığı bir güçtür” (Bayraktar 2010: 86). Bu yüzden tari-
hin ilk devirlerinden beri insanların neden güldükleri, neye güldükleri, gül-
me üzerindeki fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkenler; din, psikoloji, fel-
sefe, sosyoloji gibi alanların çalışma konusu olmuştur. Gülme üzerine yapı-
lan bu çalışmalar sonucunda gülmenin tek taraflı incelenemeyeceği ortaya
çıkmış, gülme ve mizah üzerine teoriler geliştirilmiştir.
Gülme, Türkçe Sözlük’te “İnsanın, hoşuna veya tuhafına giden olaylar, du-
rumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmasıdır”
(Türkçe Sözlük 2011: 998-999) şeklinde tanımlanmıştır. Gülmeyi sadece psi-
kolojik olarak tanımlamak eksik kalmaktadır. Gülme kavramını hem psikolo-
jik hem fizyolojik hem de sosyolojik olarak incelemek gerekmektedir.
“Gülme durumunun ortaya çıkabilmesi için insanın fiziksel ve zihinsel
olarak belli bir olgunluğa erişmesi gerekir. Belirli bir fiziksel ve zihinsel ol-
gunluğa erişen insan neye gülüp neye gülmeyeceğine kendi karar vermeye
başlar. Karar verme mekanizmasının harekete geçmesi, bireyin sosyal ve
kültürel algılarına göre şekillenir” (Sağlam 2013: 101). Bireyin içinde bulundu-
ğu sosyal ortam, yetiştiği kültür, cinsiyeti, yaşı, sosyal statüsüne bağlı olarak
gülme durumları ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü üzere gülme tek boyutlu
değerlendirilemeyecek kadar karmaşık yapıdadır.
İnsanlar birçok sebepten dolayı gülmektedirler. Morreall’e göre gülme;
“mizahi olmayan gülme” ve “mizahi gülme” olarak ikiye ayrılmaktadır.
“Mizahi olmayan gülme durumları “gıdıklama, cee yapma (bebeklerde),
havaya atılıp tutulma (bebeklerde), güvence içinde duyumsama, yolda eski
bir dostla karşılaşma, utanç duyma vb.”; mizahi gülme “fıkra dinleme, birisi-
nin bir fıkrayı mahvettiğini duyma, bir fıkrayı anlamayan birisine gülme,
birisini garip giysiler içinde görme, bir örnek giyinmiş erişkin ikizlere rast-
lama, birisinin bir başkasının taklidini yaptığını görme, saçma sapan böbür-
lenmelere ya da ‘abartılı öykülere’ kulak misafiri olma, usturuplu hakaretlere
kulak misafiri olma, üçlü uyaklar ya da aynı cümle içerisinde çok fazla ses
benzeşmesi duyma, ses ya da hece karışması ve cinaslara kulak misafiri ol-
ma, bir çocuğun büyüklere özgü bir ifadeyi yerli yerinde kullandığını duyma,
yalnızca aptal bir hava içinde olma ve yerli yersiz her şeye gülme” şeklinde
açıklanmıştır (Morreal, 1997, 3-4).
490
Mustafa Çapar
491
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
1. Mizah Teorileri
Gülme, ilkçağlardan itibaren insanların üzerinde çalıştığı ve düşündüğü
bir alan olmuştur. Gülmek her ne kadar insanı rahatlatan ve keyif veren bir
durum olmasına rağmen önceleri akademik anlamda yeterince ilgi görme-
miş ve anlamsız bulunmuştur. Gülme ve mizah üzerine yapılan çalışmaların
yeterince ilgi görmemesinden dolayı gülme ve mizah teorilerinin ortaya
çıkması uzun sürmüştür. “Mizah çalışmalarının geç dönemde başlaması ve
yapılan çalışmaların yeterli düzeyde olmaması, elbette konunun teori kısmı-
nı da etkilemiş ve mizah teorilerinin sınırlı sayıda kalmasına neden olmuş-
tur” (Bayraktar 2010: 87). Bundan dolayı mizah üzerine çalışmalar yapıldığı
zaman gülmeyi tek bir teori çerçevesinde incelemek yerine birçok teoriden
yararlanmak daha faydalı olacaktır.
“Mizah teorilerinin hiçbirinin fıkralara neden gülündüğünü tam olarak
açıklayamamasının nedeni her kuramın gülmenin bir boyutuna odaklanmış
olmasıdır” (Morreall 1997: 3). Toplumsal yapı içerisinde önemli bir yeri olan
fıkralar yorumlanmaya çalışıldığı zaman tek bir mizah teorisinin gülmeyi
açıklamada yeterli değildir, bu yüzden çalışmamızda uyumsuzluk, üstünlük
ve rahatlama kuramları bir arada incelenmiştir.
492
Mustafa Çapar
kavga kazandığımızda ‘gülme’ işin içine karışır.” Hobbes gülmeyi ‘ani zafer
kazanma duygusu’ adıyla oluşturduğu kuramında savaşmak ve kazanmak
arasındaki ilişki şeklinde değerlendirmektedir. Morreal, Hobbes’un bu görü-
şünü “daha önce bize ait olan zayıflıklarımızla karşılaştığımızda, birdenbire
içimizi bir yücelik duygusu kaplar. İşte gülme kendimizi bir başkasından ya
da daha önceki durumumuzdan daha iyi görme duygusudur” şeklinde yo-
rumlamıştır (Morreall 1997: 10).
Üstünlük teorisine göre “gülen kişi, kendi durumunu diğerleriyle karşı-
laştırdığında kendini üstün görmektedir. Diğer insanların içinde bulunduğu
kötü ve küçültücü durumlar içerisinde değildir; çünkü kendisi daha güçlü ve
şanslıdır” (Türkmen 1999: 24). Sonuç olarak üstünlük kuramının özünü insa-
nın kendini başkalarıyla karşılaştırarak kendini üstün görmesi yatmaktadır.
Bu bölümde Mersin ili ve ilçelerinden derlediğimiz fıkralardan bazılarını
üstünlük kuramına göre değerlendireceğiz. Aşağıdaki fıkrada Bektaşi oruç
tutmaması nedeniyle zor duruma düşmüş, fakat kıvrak zekâsı sayesinde
üstün duruma gelmiştir:
Kokuyu Almışlar
Bir gün, Muhtar Molla Memet 2’in köyüne kaymakam gelir. Köyün çocuk-
ları çevresinde toplanırlar. Kaymakam, muzipçe, Molla Memet’e:
- Bunlar da nerden çıktı, bok böcüsü gibi, dediğinde Molla Memet alt-
ta kalır mı:
2 Molla Mehmet, Mersin’de yaşamış, fıkraları Anamur, Gülnar, Bozyazı’da sıkça anlatılan nükte-
dan bir kişiliktir.
493
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
494
Mustafa Çapar
3
Ali Çavuş, Mersin’in Mut ilçesinde yaşamış saf ama kurnaz ve hazırcevap kişiliği ile fıkralara
konu olmuş bir tiptir.
495
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
1.2.UYUMSUZLUK KURAMI
Mizah kuramları içerisinde en yaygın olan kuramlardan diğeri ise uyum-
suzluk kuramıdır. Uyumsuzluk kuramı gülmenin daha bilişsel yanıyla ilgi-
lenmektedir. “Uyumsuzluk kuramının temel düşüncesi dünyadaki nesneler
ve bu nesnelerin özellikleri, olaylar vs. arasında belirli kurallar bulunmakta-
dır. Bu kurallar düzenli bir hayatı sağlamaktadır. İnsanlar bu kurallara ve
kalıplara uymayan bir durumla karşılaştıklarında gülmektedirler” (Morreall
1997: 24-25). Uyumsuzluk kuramına göre gülmeye neden olan şey olması
gerekenin aksinin meydana gelmesidir, yani uyumsuzluktur.
Uyumsuzluk kuramı ilk kez Aristoteles tarafından irdelenmeye başlamış-
tır. Aristoteles, Rhetoric’de “dinleyiciler arasında belli bir beklenti yaratıp
sonra da onları beklenmedik bir şeyle vurmanın konuşmacı için güldürme-
nin yollarından biridir” şeklinde görüşlerini bildirmiştir (Morrelall 1997: 25).
Uyumsuzluk kuramının savunucuları arasında Kant ve Schopenhauer bu-
lunmaktadır. Uyumsuzluk kuramı XVII. ve XIX. yüzyılda detaylı olarak ince-
lenmiştir. Kant’ın gülme kuramı “sadece uyumsuzluğu içermemekteydi;
duygusal boşalma düşüncesini de” içermekteydi (Morreall 1997: 26). Kant’ın
düşünceleri önemli rol oynadığı için dikkate alınması gerekmektedir. Kant’a
göre “ ‘gülme’, yıkılan bir umudun hiçliğe doğru ani değişiminden doğan bir
duygudur” (Morreall 1997: 26).
Schopenhauer ise “ her durumda gülme’nin nedeni, bir kavramla, o kav-
ram ilişkisi içinde düşünülen gerçek nesneler arasındaki uyumsuzluğun ani-
den algılanmasıdır, gülmenin kendisi bu uyumsuzluktan başka bir şey değil-
dir” (Morreall 1997: 28) şeklinde ifade etmektedir.
Uyumsuzluk kuramının eksik yönü bütün gülme durumlarını açıklayacak
yeterlilikte olmamasıdır. Uyumsuzluk kuramının eksikliklerinin farkına varan
James Beattie, uyumsuzluktan faydalanarak oluşturduğu kuramında gülmeyi
“duygusal gülme” ve “hayvansal gülme” olarak ikiye ayırmaktadır. Beattie,
duygusal gülmede uyarıcının “uyumsuzluk” olduğunu, yani mizahi gülmenin
“karmaşık bir nesne ya da bütün içinde birleşmiş olan ve aklın da bunun
farkına vardığı iki ya da daha fazla uyuşmaz, uygunsuz ya da bağdaşmaz kı-
sımlar ya da koşullar” ın neden olduğunu; hayvansal gülmede ise, duygular
ve düşüncelerden kaynaklanan bir durumun olmadığını, maddesel neden-
lerden ötürü ortaya çıkan ani tepkinin sonucu oluştuğunu belirtmektedir
(Morreall 1997: 28-29). Örneğin bir bebeğin gıdıklanma sonucu gülmesi hay-
vani gülme kategorisine girmektedir.
Sonuç olarak tüm uyumsuzluklar gülmeye neden olmamaktadır, bazı
uyumsuzluklar korku, acıma ve öfke gibi duygulara da sebep olmaktadır. Bu
yüzden uyumsuzluk kuramı da bütün gülme durumlarını açıklayabilecek
yeterlilikte değildir.
Uyumsuzluk kuramına göre ele alabileceğimiz ilk fıkrada Molla Veli adlı
mahalli fıkra tipi camiye gelir, kendi kendine konuşur ve camiden kilimleri
496
Mustafa Çapar
Nimeti Döktük
Işıklıdan birisi tarlada çalışırmış. Tabii öğlen vakti gelince acıkmış. Zor-
dur güneşin altında çalışmak. Çıkarmış bohçasından azığını. Yere çömmüş
ekmeğini yerken şalvarına dökülmüş. Ekmeğe basmak günah diye eğilmiş
ekmek kırıntılarını toplamaya başlamış. Eğilince cebindeki sigara paketi dö-
külmüş. Işıklılı hoflayarak:
- Yarabbim, ekmeği toplayalım derken nimeti döktük, demiş. Adama
sigara nimet. (K. 9).
Bektaşi’yle ilgili bu fıkrada, bir adam Bektaşi’nin namaz kıldırma tarzını
çok beğenir, onu hemen tebrik eder ve bunun sırrını sorar. Bektaşi bu na-
maz abdestsiz olduğunu, onu bir de abdestli görmesini gerektiğini söyler.
Bektaşi’nin verdiği bu cevap İslami kurallara uymamaktadır. İslamiyet’te bir
kişinin abdestsiz namaz kılması uygun değildir. Bektaşi’nin bu uygun olma-
yan cevabı uyumsuzluk yaratarak gülmeye sebep olmaktadır.
4 Molla Veli, Mersin’in Bozyazı ilçesinde yaşamış olan kurnaz ve nüktedan bir tiptir.
497
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
Bu Namaz da Abdestsizdim
Bektaşi’nin biri bir gün namaz kıldırmış. Namaz bitmiş cemaat dağılmış.
Adamın biri hocanın yanına gelmiş:
- Hocam siz çok güzel namaz kıldırıyorsunuz, bunun sırrı nedir, diye
sormuş. Bektaşi de:
- Bu namazda abdestsizdim, sen beni bir de abdestli gör, demiş (K.10).
Nasrettin Hoca’yla ilgili bu fıkra, yukarıdaki Bektaşi fıkrasıyla benzerlik
taşımaktadır. Bu fıkrada da Nasrettin Hoca sadece sol ayağına kadar abdest
alabilmiştir. Abdestsiz namaz kılmak günah sayıldığı için tek ayağıyla namaz
kılar. Nasrettin Hoca’nın tek ayağıyla namaz kıldığını görenler Hoca’ya ne-
den tek ayağıyla namaz kıldığını sorarlar, Hoca’nın bu soru karşısındaki bek-
lenmeyen şaşırtıcı cevabı gülmeye sebep olur.
498
Mustafa Çapar
1.3.RAHATLAMA KURAMI
Rahatlama kuramı gülmenin fizyolojik boyutu üzerine yoğunlaşmıştır. Bu
kuram aynı zamanda psikoanalitik kuram olarak da bilinmektedir. “Rahatla-
ma kuramı, bastırılmış ve biriktirilmiş enerjinin aniden ortaya çıkması ile
gülmenin gerçekleştiği ve rahatlamanın sağlandığını görüşünü savunmakta-
dır” (Türkmen 2002: 373). Rahatlama Kuramına göre “gülme, herhangi bir
sebeple insanın içinde oluşan sinirsel enerjiden kurtulma hissi ile meydana
gelen eylemdir” (Bergson 2006: 50).
Toplumsal yapı içerisinde birçok yasak ve sınırlamalar insanlar üzerinde
baskı oluşturmaktadır. Bu gibi sınırlayıcı durumlar insanlarda sinirsel enerji-
nin birikmesine sebep olmaktadır. “Cinsellikle ilgili yasaklar, günlük hayat
içersinde uyulması gereken zorunlu kurallar vb. insanda tepkiyi ifade eden
bir enerji birikimine yol açmaktadır. Uygun şartlar oluştuğu zaman ortaya
çıkan bu enerji gülmeyle sonuçlanmaktadır” (Morreall 1997: 34).
Rahatlama kuramında Herbert Spencer ve Sigmund Freud’un görüşleri
önemli bir yere sahiptir. Herbert Spencer, “Gülmenin Psikolojisi Üzerine”
499
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
500
Mustafa Çapar
SONUÇ
Fıkralar, halkın kültürünü, düşünce tarzını ve duygularını yansıtması ba-
kımından önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayı fıkraları tek bir bakış açı-
sıyla incelemek yeterli değildir. Bu yüzden fıkraların mizah teorilerine göre
değerlendirilmesi doğru bir şekilde yorumlanmasını sağlamaktadır. Fıkraları
sadece bir kuram çerçevesinde değerlendirmek yerine mizah kuramlarının
tamamı kullanılarak incelemek ise çalışmaların daha başarılı olmasına katkı
sağlamaktadır. Çünkü fıkralar anlatıldıkları ortama göre değişik anlamlara
gelebilen bir türdür. Bir icra ortamında anlatılan fıkra üstünlük kuramı bağ-
lamında değerlendirilirken, başka bir icra ortamında rahatlama kuramına
göre değerlendirilebilmektedir.
Mersin ili ve ilçelerinden derlediğimiz fıkraları mizah teorilerine göre in-
celediğimizde fıkralardaki gülme durumlarını hem üstünlük hem uyumsuz-
luk hem de rahatlama kuramına göre değerlendirebiliriz. Bu da bize fıkralar-
daki gülmenin nedenlerinin birden fazla kurama göre tahlil etmenin müm-
kün olduğunu göstermektedir.
Sözlü Kaynaklar
501
Yüksel Arslan’ın Resimlerinde Kara Mizah
KAYNAKÇA
AKALIN, Şükrü (Ed.). (2011). Türkçe sözlük. (11.b.). Ankara: TDK Yayınları.
ASLAN, Hatice. (2006). Ortaöğretim Kurumlarında Görev Yapan Öğret-
menlerin Öğrenilmiş Güçlülük Düzeyleri ve Cinsiyetlerine Göre Mizah
Tarzlarının İncelenmesi, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BAYRAKTAR, Zülfikar (2010). Mizah Teorileri ve Mizah Teorilerine Göre
Nasreddin Hoca Fıkralarının Tahlili, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BERGSON, Henri (1996). Gülme Komiğin Anlamı Üzerine Deneme. çev.:
Yaşar Avunç. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
EKER, Gülin Öğüt (2009). İnsan, Kültür, Mizah, Ankara: Grafiker Yayınla-
rı.
ELÇİN, Şükrü (1993). Halk Edebiyatına Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları.
KARADAĞ, Metin (2004). Türk halk edebiyatı anlatı türleri (4.b.). Ankara:
Ürün Yayınları.
KOESTLER, Arthur (1997). Mizah Yaratma Eylemi. çev. Sevinç ve Özcan
Kabakçıoğlu. İstanbul: İris Yayıncılık.
MORREALL, John (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak. çev.: Kubilay
Aysevener-Şenay Soyer. İstanbul: İris Yayıncılık.
ÖNGÖREN, Ferit (1998). Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi,
İstanbul: Türkiye İşbankası Kültür Yayınları.
SAĞLAM, Müzeyyen (2013). Bektaşi Fıkralarının Uyumsuzluk Kuramı
Bağlamında İncelenmesi, Milli Folklor Dergisi, S: 98, s. 100-108.
502
Mustafa Çapar
503
T
ürk halk kültürü ürünleri, geleneklerin icrasıyla oluşagelmiştir.
Türk kültür unsurları, şekillendiği yörenin karakteristik özellikle-
rini yansıtır. Türk halk kültürü ürünlerinin bir kısmında mizahın
temel motif olarak karşımıza çıktığı tespit edilen bir durumdur.
Sözlü kültür ürünlerinin pek çoğunda mizahın işlevlerinden yararlanılı-
yor olması, mizahın başlı başına bir disiplin oluşundan ileri gelmektedir.
‘Bir gruba ait olmanın verdiği kimlikleşme hazzı’ olarak tanımladığımız
fanatizm ise, genelde Karadeniz özelde Doğu Karadeniz insanında
mizah fanatizmi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Karadeniz mizahının
bir fenomen olduğu günümüz toplumunda kabullenilmiştir. Karadeniz
fıkralarının yanı sıra, mizahın sözel boyutta bir halk ürünü olarak karşı-
mıza çıktığı alan ise atma türkülerdir. Bu çalışmanın konusunu Doğu
Karadeniz yöresinin spesifik bir icra ritüeli olan atma türküler oluştur-
maktadır. Çalışmada yöre insanından mülakat yöntemiyle derlenen
türküler incelenmiştir. Çalışmanın öncelikli amacı atma türkülerdeki
temel yapının mizah olduğunu ortaya koymaktır. Bu türkülerin yapısın-
Zeynep da var olan mizahın gelenekle bağı ve mizahın işlevselliğinin, popülerli-
ğinin yöre geleneğine katkısı sorgulanmıştır. İcrada mizahın bir fana-
Kamiloğlu * tizm şeklinde algılanmasının ve sloganlaşmasının nedenleri araştırılmış-
tır. Günümüzde, yöre düğünlerinde ve askerden gelen erkekler için
düzenlenen kutlamalarda yanı sıra modern kent kültürü içinde farklı
zaman ve mekânlarda da bu gelenek sürdürülmektedir. Bu anlamda köy
GELENEKTE ve kent buluşmalarında mizahın nasıl, ne oranda ve ne maksatla kulla-
nıldığını belirlemek amaçlanmıştır. Bağlam merkezli halkbilimi kuramla-
TEMEL MOTİF rından işlevsel halkbilim yöntemiyle hazırlanan bu çalışma, Türk halk
OLARAK edebiyatında mizah kullanımına bir örnek teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Gelenek, Mizah, Fanatizm, Atma Türkü
MİZAH
Abstract
FANATİKLİĞİ:
T
urkish folk cultural products have been developed by the
ATMA performance of traditions. Elements of Turkish culture reflect
characteristic features of the region where they were developed.
TÜRKÜLER In some Turkish folk cultural products, it is determined that humour is
the basic motive. Since humour is an independent discipline, most of
the oral cultural products benefit from humour functions. On the other
hand, fanaticism that we can define as “Identification pleasure of be-
HUMOUR longing to a group” generally appears in people who live in the Black
FANATICISM Sea Region, especially East Black Sea Region as a humour fanaticism. In
today’s society, it is accepted that the humour of the Black Sea Region
AS A BASIC is a phenomenon. Besides the Black Sea jokes, humour appears as an
oral folk product in spontaneous folk songs. The subject of this study is
MOTIVE IN spontaneous folk songs which are specific performance ritual of East
TRADITION: Black Sea Region. In the study, songs which were interviewed from
people who live in the region. The primary purpose of this study is to
SPONTANEOUS represent that basic context of spontaneous folk songs is the humour.
It has been examined the relation between humour existing in the
FOLK SONGS content of this songs and tradition as well as the contribution of func-
tionality and popularity of the humour to traditions of the region. It has
been studied why the humour is understood as a fanaticism and be-
come a slogan. Today, this tradition has been continued in the wedding
ceremonies in the region, ceremonies for men who completed their
military services, and in different times and places within modern city
culture. In this sense, it is aimed to determine how, at what rate and for
what purpose humour is used for village and city life. This study which
Özet is prepared by functional folklore method according to text centred
folklore methods is as an example for usage of the humour in Turkish
folk literature.
*Hacettepe Üniversi- Keywords: Tradition, Humour, Fanaticism, Spontaneous Folk Songs
tesi
zeynepkamiloglu@gma
il.com
Zeynep Kamiloğlu
Giriş:
Gelenek, geçmişten geleceğe bir aktarım aracı olarak algılanmakta ve
halk kültürü kavramının içini dolduran hatta temelleyen bir olgu olarak kar-
şımıza çıkmaktadır. Ancak modern dünyada yeri sorgulanan, tartışılan, kişi
ya da toplulukların sürdürme çabalarının yanında ötelenen /dışlanan sosyo-
lojik bir sorunsaldır. Türk milleti gibi geçmişine ve tarihine sıkı sıkıya bağlı
toplumlarda, geleneği aynen devam ettirme mücadelesi görülmektedir. Mo-
dern dünyada “eski” ve “işe yaramaz” hatta “gereksiz” bulunan pek çok kül-
türel alışkanlık, toplumların tekdüzeleşmesinden ziyade birliktelik hazzı ve
dokusuna zarar vermektedir. Çünkü gelenek bir birliktedir işidir. Modern
insanın yalnız ve sanal/teknolojik dünyasında pek çok geleneğin yeri yoktur;
hatta ihtiyaç yoktur. Ancak, işe geleneği terk etmekle başlayan bireyin, top-
lumsal birlik ve beraberlikten de vazgeçebilmesinin doğuracağı yalnızlıklar
ve yanlışlar başlı başına izah edilmeye muhtaç bir konudur.
Var olanı bir aidiyet gösterisi halinde sunmak, geleneği icra edenler ara-
sında bilhassa tercih edilmektedir. Ortak özelliklere sahip bir topluluk içinde
şekillenen gelenek icra edildiği sürece o topluluğun varlığı tescillenecektir.
Bu bağlamda işlevsellik kavramının kültürdeki yeri belirginleşmektedir.
Geçmişten günümüze taşınan pek çok geleneğin birer halk eğlencesi oldu-
ğunu görmekteyiz. Nebi Özdemir, halk eğlencelerinin işlevlerini ekonomik,
siyasal, sosyal ve psikolojik, kültürel işlevler olarak dört başlıkta toplamıştır
(2005: 310-344).
Mizah ise, yukarıda bu bahsedilen işlevlerin her birinde vücut bulabil-
mekte, kullanılmaktadır. Günümüzde, kuramlarıyla, işlevleriyle, alanları ve
türleriyle derinlemesine incelenmeye başlanan mizah, Türk halk kültürü
unsurlarının pek çoğunun mayası olabilmiştir. Türk halk edebiyatı ürünle-
rinden, modern şiire; geleneksel tiyatrodan modern tiyatroya; sinemadan
siyasete ve hatta eğitime kadar geniş bir yelpazede temel motiflerden biri
olarak kullanılagelmiştir.
Mizahın, eylem noktası gülme’dir. Dolayısıyla bu iki kavram sanılanın ak-
sine, birbirine eşdeğer değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Hatta, denilebilir ki,
gülme’nin bazı hâlleri için mizahî bir duruma ihtiyaç yoktur; ancak, mizah
için gülme eylemi şarttır (Kamiloğlu 2014: 2).
Mizahın malzemesini “eğlendirici”, felsefesi ve kuramlarını ise “ciddi”
olarak değerlendiren Eker, mizah çalışmalarının da akademik ve popüler
olmak üzere iki farklı boyutta düşünülmesi gerektiğini belirtmiştir (2009: 4-
5). Yapılacak akademik çalışmalarda mizahın başlı başına bir disiplin olarak
kabul edilmesi öncelikli amaçlardan olmalıdır. Zira, pek çok halk ürününün
temel motifini oluşturan bu kavramı, salt gülme amaçlı bir olgu olarak de-
ğerlendirmek insan zekasına, toplum dokusuna ve kültürel belleğe vurulacak
büyük bir darbedir. İnsan aklının uzantısıyla ve kültürel bağlarla hala izah
505
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler
Atma Türküler
Karadeniz bölgesinin özellikle Doğu Karadeniz yöresinde halk eğlencele-
rinde, fındık- çay toplama imecelerinde bir kitle eğlencesi şeklinde karşımı-
za çıkan horon oyununda, mani şeklinde kavuştaksız söylenen türkülere
atma türkü denir. Hemşin bölgesi horonlarında görülen bu türkülerde ge-
nellikle yedili hece kullanılmıştır. Belli bir konusu ve kuralı olmayan bu mıs-
raların ezgili söylenmesiyle türkü formuna ulaştığını görmekteyiz. Bu tarz
türküler kişilerin karşılıklı atışmasından meydana gelir ve sözel ustalık ön
plandadır. Bununla birlikte tarafların doğaçlama ve peşin cevap verme özel-
likleri de göz önüne serilir. Taraflar karşılaştıkları anda yaşadıkları olay üze-
rine atışmaya başlarlar (Saatçi 2008: 57). Birbiriyle anlam bütünlüğü olmayan
kıtalarda tıpkı manide olduğu gibi ilk iki dize, sözün hazırlayıcısıdır. Esas
söylenmek istenen üçüncü ve dördüncü mısralardır.
Atma türküler Doğu Karadeniz yöresinin karakteristik halk eğlencelerin-
den biridir. Düğünlerde, yayla şenliklerinde, asker uğurlama ve karşılama
seremonilerinde icra edilmektedir. Kadınlı erkekli halka şeklinde kurulan
düzende horon eşliğinde mani şeklinde deyişmeler olmaktadır. Geçmiş dö-
nemlerde doğaçlama atılan/oluşturulan türküler, giderek yerini ezberlen-
miş hanelere bırakmıştır. Günümüzde pek çok etkenle birlikte salt var olanı
tekrar etme şekline evrilmiştir. Yaşanan bu kısırlık, halk ürünlerinin bugün
pek çoğunda görülen bir sorunsaldır. Üretimin azaldığı, var olanla yetinme
algısı Türk kültürü için başat bir sorundur. Malzemesi dil olan yeni ürünler
üretebilme kaygısının ortadan kalkması, hazırı kullanmanın kolaylığından
ileri geldiği gibi, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik değişimler de bu durumda
etkilidir.
Duruma başka bir açıdan bakmakta fayda görmekteyiz. Üretim tüketim
dengesinin kurulamadığı modern toplumlarda, geleneğin sürdürülmesinde
farklı gayelerle karşılaşmaktayız. Atma türkü geleneği bu bağlamda sadece
yörede sıkışıp kalmamıştır. Yöre gençlerinin geleneği yaşatma açısında farklı
metotlar uyguladığınız görmezden gelemeyiz. Horon, tulum, kemençe eşli-
ğinde icra edilen bu gelenek, yörenin gençleri tarafından yaşatılmaktadır.
Bilhassa üniversite okumak için anakentlerde yaşayan gençler, bir araya
geldiklerinde aidiyet temsili veya kültürel kimlik olarak “büyüklerinden” öğ-
rendiklerini sergilemektedirler. Gençler arasında zaman mekân ayrımı ya-
pılmadan, aynı kültürel dokuya sahip bireylerin, atma türkü eşliğinde horona
durmaları, geleneğe yansıyan bir avantajdır.
506
Zeynep Kamiloğlu
Belli bir sayıya ulaşan yöre gençlerinin bu geleneğe sıkı sıkıya tutulmala-
rının ardında türkülerde mizahsal altyapının etkisi tartışılmamalıdır. Mizah
insanın olduğu her ortamda dikkat çektirmeyi bilmiştir, yani komik olanın
cazibesine kapılmamak zordur. Bu anlamda değerlendirildiğinde atma tür-
külerin mizahsal altyapısı onları tanıyabilmede, sürdürebilmede ve pek çok
kitle içinde dikkat çekmede avantajlı bir durumdur. Bu ortamların katılımcı-
ların kültürel kimliklerinin bilincine eriştiği ve bireysel kişiliğini oluşturduğu
yerler olarak düşünülürse (Özdemir 2005: 17), bu gençlerin farkında olup
olmadıklarına bakılmaksızın geleneğe bir katkıda bulundukları söylenebilir.
Doğu Karadeniz yöresinde var olan atma türkü geleneğinin özünde mi-
zahla karşılaşmaktayız. Daha önce yöreye ait olan fıkralarda karşılaştığımız
bir mizah çeşidi olan etnik mizah, atma türkülerde karşımıza pek çok şekilde
çıkar.
Mizah alanlarından biri olan “etnik mizah”ın karakteristik örneği olan
Karadeniz fıkraları, esasen yörenin mizaha aşinalığından bahsettirebilir.
Yaratıcı zekâ örnekleriyle günümüzde medyaya da konu olan yöre insanının
bir mizah fanatiği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Türk Dil Kurumu
Sözlüğü’ne göre fanatizmin kelime karşılığı “bağnazlık”tır (2011: 849). Ancak
fanatizmi daha geniş manada tanımlamamız gerekmektedir. Bir kişinin, kav-
ramın, toplumsal bir yapının tutkunu ve bağımlısı olmak şeklinde değerlen-
dirmek daha geniş bir perspektif açacaktır. Fanatizm aynı zamanda gözlem-
lediğimiz ve değerlendirdiğimiz şekliyle “Bir gruba ait olmanın verdiği kim-
likleşme hazzı” dır.
Bir topluluğun yaşam biçimi, sosyal izdüşümlerine yansımaktadır. Bu da
geleneksel tavra bürünerek, sürdürülen alışkanlıklarda karşımıza çıkmakta-
dır. Doğu Karadeniz yöre insanının mizahsal karakteriyle uygunluk gösteren
atma türkü geleneği de bu bağlamda incelenmelidir. Mizaha bir fanatiklik
şeklinde aşina olmaları sosyo-kültürel köklerde aranmalıdır.
Derlenen atma türküleri incelendiğinde plansız gelişigüzel işlenen konu-
ların varlığı dikkat çekmektedir. Bunlar, elbette mizahın bilimsel kuramlarıy-
la alakalı konulardır. Mizahın üstünlük, rahatlama ve uyumsuzluk gibi genel
kuramlarıyla örtüşen konulara bakalım:
Birbirine üstünlük sağlama:
Elma attum geline
Gitti vurdu beline
Gelin kurban olasun
Buyuğumun teline
Tulumcinun kralı
Mustafadur Mustafa
507
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler
Büyüklere Sataşma:
Yayla yoli düz olur
Kar yağınca buz olur
Yayla suyundan içen
Koca kari kiz olur.
Dereden geceyiken
Başum aldi sazlara
Baba evlendur beni
Aklum kaldi kizlara
İn dereye çiçeğum
508
Zeynep Kamiloğlu
İn bende geleceğüm
Senun babanin mali
Benum geçineceğum
Makasli peştamalun
Baksana rengi soldi
Duydiki isticeğum
Anan sacini yoldi
Danalari satupta
Yedurdum kaynanaya
Gene gonli olmadi
Hep bakayi havaya
Rakiplere Sataşma:
Almiş eline file
Mile oynayi mile
E kız kocani gördüm
Kırıldım güle güle
509
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler
Atarum tapancami
Sandun beni acami
Beni mi çok seversun
Yoksa gâvur kocani
Türk halk ve divan şiiri motiflerinden biri olan “rakip”lik, aşığın sevgiliye
sevgisini ispatlamadaki mücadelelerinden biridir. Âşık, rakip gördüğü kişiyi
alaşağı etmeyi, sevgilinin gözünde bir mertebe olarak görmektedir. Bu an-
lamda yukarıdaki örneklere baktığımızda aynı motif karşımıza çıkmaktadır.
Rakibi, sevgilinin gözünde itibar kaybettirebilmek için mizahın gülmeceye
dayalı tahrip işlevi kullanılmıştır. Çeşitli negatif sıfatlar kullanılarak, fiziksel
özelliklerle alay edilmiş ve yine mizahın hoşgörü kapısı aralanmaya çalışıl-
mıştır.
Barabelli tabancam
Tirak ediyi tirak
Seni gavurun kizi
Habu nazlari birak
Kemencemun ustine
Ufak ufak seytalar
Kızlar oldu yalanci
Ne yapalum uşaklar
510
Zeynep Kamiloğlu
Ha buradan aşşağa
Nenni Gidelum nenni
Seni domuzun kizi
Yakdun kül ettun beni
Sosyal eleştiri:
Atinada kuyumci
Kemer yapar bel içun
Bizum sevdaluğumuz
El içindur el içun
Sanki utaniyisun
Şapka endi kaşuna
Korkayisun karidan
Kepçe vuru başuna
Karayemiş dibine
Kukutinun taşlari
Seveni kavuşturmaz
Köyün kizilbaşlari
Karamişun dalina
Gel salina salina
Bizum köye vermezler
Emsali emsalina
511
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler
Ardeşenin uşaği
Bak herkesin diline
Beş yaşında uşağin
Tabancasi beline
Cinsellik:
Finduk toplayan kızlar
Finduk dalda kalmasın
Gel bi öpeyim seni
Aklun bende kalmasın.
512
Zeynep Kamiloğlu
Yaylanun çimenine
Gel menine menine
Emine dolanayum
Şalvarinun enine
Havlumun kiylarini
Esram işlicemisun
Bakarsun yanağuma
Acep dişlicemisun
Bu dere akmağilan
Ne olur bakmağilan
Adam adamı yer mi
Bir gece yatmağilan
Sonuç:
Bir eğlence anlayışı ve halk kültürü öğesi olan Doğu Karadeniz horonla-
rına atma türkülerin eşlik ediyor olması, horon oyununu salt fiziksel bir akti-
vite eğlencesinden çıkarmıştır. Ezgiye eşlik eden atma türküler, sözel etkiyle
birlikte onların kültürel bellekteki yeri ve önemini muhafaza etmiştir. Dola-
yısıyla atma türkü horonun, mizah da bu türkülerin işlevselliğini değiştir-
513
Gelenekte Temel Motif Olarak Mizah Fanatikliği: Atma Türküler
mektedir. Türkülerde temel motif olarak mizahı kullanmak istendik bir dav-
ranış olarak görülmektedir. Çünkü yöre insanının spesifik bir mizah anlayışı
mevcuttur. Bu bağlamda sosyo-psikolojik tavırlar halkın kültürel eserlerine
de yansımıştır. Çalışmada özellikle dikkat çekilen diğer husus ise geleneğin
icra edildiği ortamlarda farklılaşma ve çeşitlenmedir. Toplumda gençler için
var olan gelenekten kopuk yaşama eleştirileri, kısmen de olsa yöre gençleri
için geçerli değildir. Metropollerde sergiledikleri atma türkülü danslarının,
mizahi içerikte olması bilhassa geleneği yaşatmada en önemli etkendir. Mi-
zahın her devirde ve toplumda bir karşılığının olduğu kabullenilirse, köy
kültüründe benlik kazanmış bir atma türkü geleneğinin üniversite gençleri
arasında fanatiklik derecesinde kabul görmüş olması yine mizahın cazibesi
ve insan doğasına sirayet etmesidir.
Mizahın insan psikolojisi üzerine kurgulanmış kuramlarıyla açıklayabildi-
ğimiz türkü içerikleri, aynı zamanda gülünç/komik/absürt unsurları kulla-
narak “dokunulmazlık” zırhına giydirilmişlerdir. Mizahın sosyal-psikolojik
pek çok işlevinin kullanılabildiği türkülerde, aynı zamanda söylenmek iste-
nenin gülmece motifiyle sunulduğunu görmekteyiz. Fiziksel bir görüntü ile
karşısındakiyle alay ederek üstünlük sağlamak, paradoksal bir davranışı hic-
vederek rahatlamak ya da salt güldürme maksatlı birbiriyle uyumsuz sözleri
kullanmak… Tüm bunlar mizahın fonksiyonlarıdır. Sadece etraftaki insanları
eğlendirmek ve güldürerek dikkatleri kendisine ve söylemlerine dikkat çek-
mek isteyen biri için de sosyal ilişkilere zarar vermeden kullanılabilecek en
zararsız malzeme yine mizah olmuştur.
KAYNAKÇA
KAMİLOĞLU, Zeynep (2013). “Penguen Dergisinden Hareketle Türk Ka-
rikatür Tarihinde Mizahın Saldırı İşlevi”, Milli Folklor Dergisi, S:98, ss.
165-173.
ÖĞÜT- EKER, Gülin (2009). İnsan Kültür Mizah / Eğlence Endüstrisinde
Tüketim Nesnesi Olarak Mizah. Ankara: Grafiker Yayınları.
ÖZDEMİR, Nebi (2005). Cumhuriyet Dönemi Türk Eğlence Kültürü. An-
kara: Akçağ Yayınları.
SAATÇİ, Yonca (2008). Hemşin Horonlarında Atma Türküler. Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul.
TÜRKÇE SÖZLÜK (2011). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
514
Özet
M
izah denince akla ilk gelen tür kuşkusuz fıkradır. Fakat
mizah sadece bu türle sınırlı değildir. Mizah unsurları
edebiyatın diğer türlerinde de karşımıza çıkabilir.
Zöhre Çetin * Aslında edebiyat ve sanatın türlerinde demek daha doğru olur.
Yani romanda, destanda, masalda, efsanede bazen sinemada,
tiyatroda ve diğerlerinde… Bu örneklerden en son akla gelen-
lerden biri efsanelerde mizahı aramaktır. Efsane denince ola-
OĞUZ ğanüstülükler, motifler akla gelir; ama mizah gelmez. Bu çalış-
EFSANELERİNDE mamızda Oğuz Efsaneleri incelenmiş ve mizahi yönü olanlar
ayrılmıştır. Azerbaycan, İran, Türkmen ve Anadolu Efsaneleri
MİZAH
olmak üzere 1001 Oğuz Efsanesi içinden mizahi unsurlar ayık-
lanmıştır. Böylelikle hem mizah konusunda çalışılmış hem de
HUMOR IN THE efsanelere farklı bir bakış açısı ile bakılmıştır. Ayrıca bu efsane-
lerdeki ortak kültürel unsurlara da ışık tutulmuştur.
LEGENDS OF Anahtar Kelimeler: Oğuz Efsaneleri, Mizah, Ortak Unsurlar,
OĞUZ Efsanelerde Mizah, 1001 Oğuz Efsanesi.
Abstract
I
t is a fact that anecdote is the first genre to come to mind
when it comes to humor, but humorous elements are just
not limited to this genre. They can be encountered in other
types of literature and art such as a novel, epic, tale, legend,
cinema occasionally, theater, and the others. It is not consid-
ered to search for the elements of humor in legends at first. In
this study, it is examined the legends of Oğuz and the humor-
ous aspects of them are reserved. 1001 legends of Oğuz from
Azerbaijan, Turkmenistan, Iran, and Anatolia are examined and
humorous elements of them were extracted. Thus, it is studied
on humor and also legends are analyzed with a different per-
spective. In addition, common cultural elements have been
brought to light in these legends.
Keywords: Legends of Oğuz, Humor, Common Elements,
Humor in Legends, 1001 Legends of Oğuz
*
Adnan Menderes Üni,
zohrecetin35
@gmail.com
Oğuz Efsanelerinde Mizah
Giriş
Mizah yüzyıllardır pek çok alanın inceleme konusu olmuştur. Felsefe, te-
oloji, psikoloji ve edebiyat bu alanlardan sadece bazılarıdır. Birçok alan mi-
zahın ne olduğunu açıklamaya çalışmış ve bu konuda incelemeler yapmıştır.
Halen araştırılan ve tartışılan bir konudur. Mizahın tanımı konusunda birçok
fikir beyan edilse de ortak bir karara varılamamıştır. Bunun en büyük sebebi
ise mizahın da her şey gibi zamana, topluma, sosyal ve ekonomik yapıya
göre değişmesi ve gelişmesidir. Yani mizahın dinamik bir yapıya sahip olma-
sıdır.
Mizah konusunda herkesin kabul ettiği bir tanım olmasa da genel olarak
bilinen kelimenin Arapçadan dilimize geçmiş olduğu ve “şaka, şaka yapma”
sözcüklerinden alıntı olduğudur. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat’ta
Mizah: “şaka, latif, eğlence olarak tanımlanmıştır (Develioğlu 2007). Türk Dil
Kurumu’na göre ise Mizah: “gülmece” olarak tanımlanmıştır. Gülmece kav-
ramı ise “eğlendirme, güldürme ve bir kimsenin davranışına incitmeden
takılma amacı güden, ince alay, mizah, humor” olarak geçmektedir. (TDK
2014). Mizah kavramı ile ilgilenen düşünürlerden Platon’a göre ise mizah:
“şaka kılıfı altında doğruyu söylemedir” (Akt. Sanders 2001). Daha birçok
filozof ve araştırmacı mizahı farklı şekillerde tanımlamış ve açıklamıştır. Bu
durum benzer ve farklı tanımların ortaya çıkmasına neden olmuş ve ortak
yargıya varılmadığını da göstermiştir.
Mizahın tanımına kısaca değindikten sonra mizah kuramlarına bakacak
olursak ana kuramlar üstünlük kuramı, uyuşmazlık kuramı ve rahatlama
kuramıdır. Bunlar dışında çağdaş kuramlar mevcuttur. Bu kuramlar ışığında
mizah içinde çeşitli unsurlar barındırır. Nükte, ironi, kara mizah, humor,
durum komiği, jestler, parodiler mizahın en önemli terimleri arasındadır.
Mizah görsel, işitsel her alanda özellikle teknoloji ile daha da canlı bir şe-
kilde hayatımızda var olabilmektedir. Eskiden Orta oyunları, Karagöz-
Hacivatlar varken günümüzde şovmenler, karikatüristler mizahı hayatımızda
tutmaktadırlar. Ayrıca capsler teknoloji ile hayatımızın girmiş ve çok eğlen-
celi bir mizah türü olmuştur. Bu da yine mizahın geliştiği ve değiştiğinin
kanıtıdır.
Edebiyatta ise mizah denilince akla ilk gelen kuşkusuz fıkra türüdür.
Farklı türlerde mizah aramak pek alışılmış bir durum değildir. Oysaki görül-
düğü üzere mizah her alanda var olabilmektedir. Çünkü mizah alanı geniş
ve yaşayan bir unsurdur. Mizahın en önemli özelliği güldüren olmasıdır. Bu
da farklı türlerde gülme unsuru ortaya çıkıyorsa orada mizahın aranabilece-
ğini ortaya koymaktadır. Biz de mizahi unsurları efsanelerde bulduk ve ince-
ledik. Bu çalışmamızda Bilimsel Araştırmalar Projesi kapsamında Türkmen,
İran, Azerbaycan ve Anadolu sahasından toplanan 1001 Oğuz efsanesi içeri-
sinde, içinde mizahi unsurlar bulunan efsaneler ayrılarak bu unsurlara dik-
kat çekmek ve türler arası yakınlaşmayı gözler önüne sermek amaçlanmıştır.
516
Zöhre Çetin
İlk örneğimiz Azerbaycan sahasına ait bir efsane. Efsanede bir Yağlıfent
köyünün adının nereden geldiği anlatılmaktadır. Mizahi yönü ise bir padişah
ve askerlerinin köy halkı tarafından yapılan yemeği yedikten sonra verdikleri
tepki ve söyledikleri sözden gelmektedir. Yani ortada bir durum komiği
mevcuttur.
“Bakla: Eski zamanlarda yoksul bir kadın yaşar. Bu kadın bir gün bakla pi-
şirmek ister. Su kaynatıp baklayı kazana döktüğü sırada onlardan biri dışarı-
ya sıçrayıp kenara düşer. Kadının yakacak çalısı bittiğinden bunu samanın
yerine ocağa atar. Samanlardan da biri kenara sıçrar. Ocağın közlerinden
biri de kenardadır. Bakla, saman ve köz zaman içinde dost olurlar. Birlikte
517
Oğuz Efsanelerinde Mizah
“Gök yalanı: Bir yalancı ne yaparsa bu kötü huyunu bırakamaz. Daha çok
rezil olmamak için bir akıllı adamı bulup hep yanında olup söylediği yalanları
tabir tefsir edip gerçekmiş gibi göstermek için işe alır. Bir süre geçer ve
adam ustalıkla görevini yerine getirir. Bir gün bir mecliste yalancı laf açmak
için şöyle der:
- Bir yıl kışın hava o kadar soğuktu ki bir kedi bu damdan diğerine at-
larken havada kuruyup kaldı.
Hemen adam devamını getirir:
- Tabi gökte iki ev arasında bir ip çekmişler kedi o ipe takılıp kaldığı
için gecenin soğuk havasında dondu.
Her kes bunları söyledikten sonra yalancının dediğine inanır. Meclis bit-
tikten sonra adam “bizim anlaşmamızda gök yalanı yoktu” diyerek işinden
istifa eder. O zamandan sonra büyük yalanlara gök yalanı denilir ve bu de-
yim halk arasında kullanılır.” (İnayet vd. 2016: 853)
Bu Örnek İran Sahasına aittir. Parayla tutulan bir yalancı ve onun komik
durumunu anlatmaktadır.
518
Zöhre Çetin
“Ağa ile Hesaplaştım Yüzüm Ak Oldu: Eski zamanlarda bir zengin ağa
yüz koyunu yıllık olarak bir köylüsüne emanet eder. Sene başını uzak gören
köylü koyunları yavaş yavaş satıp harcar. Bir yıl bitince ağa koyunları sorma-
ya gelir. Köylü “ağam otur hesaplaşalım” der ve devam eder:
- Dolayıdan
doydak oldu kırk beşi öldü. Yirmisini kasaba verdim. Yirmisini hesaplama. Bu
oldu seksen beş, kaldı on beşi. On dördünü de kurt yedi. Kaldı birisi. Bu da o
birisinin derisi!
Ağa sinirlenip o taraf bu tarafa bakıp hiçbir şey bulamayınca bir yoğurt
kâsesini alıp köylünün kafasına vurur. Köylü eliyle yoğurdu yüzünden silip
yüzünü göğe tutup şöyle der:
- Allah’ım sana
çok şükürler olsun. Ağa’nın yanında yüzüm ak oldu.
Bu olaydan çıkagelen Ağa ile hesaplaştım yüzüm ak oldu atasözü günü-
müzde kullanılmaktadır” (İnayet vd. 2016: 911).
İran sahası efsanelerindendir. Kurnaz ve hazır cevap bir köylü ağa kavga-
sını anlatıyor. Bir atasözünün ortaya çıkışı nükteli bir şekilde anlatılmıştır.
519
Oğuz Efsanelerinde Mizah
da onu görünce esner. Daha sonra bunun bir işaret olmadığını ve doğal bir
şey olduğunu anlayınca eşini öldürdüğüne çok pişman olur ve esneme es-
nemeyi getirir, yazık sana samanlıktaki lafını söyler. Bu olay dillerde dolaşır
ve onun söylediği laf atasözü haline gelerek günümüzde de kullanılır”. (İna-
yet vd. 2016: 873)
İran sahası efsanelerindendir. Tam bir yanlış anlaşılma sonucu ortaya çı-
kan durum komiği örneğidir. Ve yine bu komediden ortaya çıkan bir atasö-
zü anlatısıdır.
“Desinler Ağanın Uşağı da Varmış: Bir köylü başka bir köye giderken
yolda kavun alıp bir ağaç gölgesi altında oturup onu yemek ister. Bıçağı çı-
karıp kesmeğe başlar ama kabuklarını çok etli kesip kendi kendine şöyle der:
- Buradan gelip geçenler bu kabukları görünce bu kavunu bir ağanın
yediğini düşünecekler.
Ama kavun çok tatlıydı ve kabukları etli kestiği için tadı damağında kalır
ve dayanamayıp kabuklarını da kemirmeye başlar. Bu sefer de şöyle düşü-
nür:
- Gelip geçenler bu kabukları görünce ağanın yanında uşağı da oldu-
ğunu düşünecekler. Ağa kavunları yemiş uşak da kabukları kemirmiştir diye
düşünecekler.
Açgözlü adam kabukları kemirmekle de doymadığı için bu sefer başka
karar alır:
- Kavunun kabuğunu da yersem buradan geçenler ağanın eşeği de ol-
duğunu düşünecekler.
Böylelikle kabuğu da bitiren adam yine de doymaz. Birkaç kavun tohu-
munu alıp yemeye başlar ve şöyle düşünür:
Görenler bu ağanın tavuğu da varmış diyecekler.
Bu olaydan sonra bu atasözü gösteriş yapmak isteyen kişiler için kullanı-
lır.” (İnayet vd. 2016: 912)
İran sahası efsanelerinden bir örnektir. Kendi kendine konuşmalardan
oluşan, gösteriş meraklılarını iğnelemek için anlatılmış, taşlama unsuru göze
çarpan bir efsanedir.
“Kâr İşitmez Yaraştırır: Bir sağır adam iki öküzüyle beraber çift sürer-
ken bazen “hey” diyerek kendi kendine bu tarla için iyi bir müşteri bulup
satabilirse ne kadar para edeceğini ve o parayla neler yapabileceğini düşü-
nür. Sonra bu düşündüklerinin yanlış olduğunu ve aslında tarlayı satarsa
elinden çıkacağını ve bu tarladan geçindiğini düşünür. Bu sırada yoldan ge-
çen birisi eski gelenekleri göre bağırır:
- Allah sana güç versin
- Hayır, kardeşim satmam. Bu tarla bana babamdan kaldı. Zaten küçük
bir yer. Bunu da satarsam kendim eli boş karnı aç kalırım.
520
Zöhre Çetin
521
Oğuz Efsanelerinde Mizah
522
Zöhre Çetin
Ancak şehirde güzel bir kızdan başka tek canlı yoktur. Gencim bu kıza âşık
olup ona aşkını ilan eder ve onunla birlikte yaşamaya başlar.
Bir gece Hüyr peri yiğidin kucağından sıyrılıp çıkar ve yılana dönüşür.
Gencim bunu farketse de derin uykudaymışcasına yatar. Bu durum üçüncü
kez tekrarlanınca kendi karısının insan soyundan olmadığını anlar. Onu giz-
lice takip etmeye başlar. Şehir dışında bir ejderha Hüyr periyle buluşup tan
ağarıncaya kadar birbirleriyle oynaşmaktaymışlar. Sonra Hüyr tekrar insan
kılığına dönüşüp Gencim’in yanına dönmekte, ejderha kocası ise ininde sak-
lanmaktaymış.
Gencim’in gelmesiyle şehir halkı yavaş yavaş geriye dönmeye başlamış.
Fakat her gün birileri yine şehirden kaybolmaktadır. Gencim ejderhaların
şehir halkını yediklerini öğrenir. Bu duruma çare bulabilmek amacıyla ihti-
yarları aramaya başlar. Ancak şehre dönenlerin arasında ihtiyar olanı yoktur.
Sonunda şehre bir akıllı yaşlı kadın döner. Gencim duyduğu kaygıyı kadına
anlatır. Kadın Gencim’e kendi karısının ejderha olup olmadığına emin olmak
için onun göbeğinin olup olmadığını yoklamasının yeterli olacağını söyler.
Hüyr’ün göbeği yoktur. Gencim bunu hemen yaşlı kadına iletir. Yaşlı ka-
dın fala bakar ve yiğide bu korkunç yaratığa kırk çuval kireç ile suyu yuttu-
rabilirse kurtulabileceğini söyler. Bunun için Gencim’e sanki Hüyr’ü bırakıp
kaçıyor gibi yapmasını tavsiye eder. Böyle yapınca onun öfkelenerek ejder-
haya dönüşeceğini ve peşinden kovalayacağını söyler.
Ertesi sabah Gencim kireç ile su yüklü develerle kaçar. Bir günlük yolu
kattedince kırk tulum kireçi, yine bir günlük yol gidince bir o kadar tulum
suyu bırakır. Güneş batımında durumu anlayan Hüyr kovalamaya başlar.
Yiğidin kaçmasına öfkelenen Hüyr yolda ne rastlarsa hapır hupur yer. Kırk
tulum kireçi ve kırk tulum suyu yuttuktan sonra, onun içi kaynar ve patlar.
Günümüzde buraya “Yılanlı” denilmektedir.
Öbür ejderha ininden çıkmaz. Çıkmaması için de inin üzerine minare di-
kilir. Şehrin Gürgenç adı Hüyr ile Gencim’in birleşmesinden kalmıştır.” (İna-
yet vd. 2016: 337)
“Kaka Adının Ortaya Çıkışı: Eski Kaka yerleşime açılmadan önce, orada
Kakayı Çin adlı bir padişah yaşamış. Padişah Müslüman değilmiş. Pek çok
ülke bu yurdu işgal etmeye çalışmış. Ama hiçbiri Kakayı Çin’in yurdunu al-
mayı başaramamış. Çünkü onun sihirli bir resmi varmış. Resmi görenler
gülmekten ölürmüş.
523
Oğuz Efsanelerinde Mizah
524
Zöhre Çetin
Zehirli olma korkusuyla tadamamışlar da. Nihayet biri: “Hadi, bunu eşeğe
verelim. Ölmezse, sonra bakarız” der.
Eşeğe vermişler. Eşek iştahla yemiş. Tümünü yiyip bitirmeden eşeği ora-
dan uzaklaştırırlar. Ancak, kendileri yine de yemeye cesaret edememişler.
Yine birisi: “Hadi, şimdi keçiye verelim. O da ölmezse, bize de bir şey ol-
maz” der.
Keçiye vermişler, keçi de çok sevmiş. Zar zor boynuzundan yakalayıp
götürüp ağılına bırakırlar hayvanı. “Şimdi ne yapmalı?”
“Har de yedi ölmedi, boz de yedi ölmedi, haydi biz de yiyip bakalım” diye
biri alıp tadına bakar. O da tadından kopamaz.
İşte ondan sonra, her sene onun içerisinden çıkan çekirdekleri ekip ürün
almaya başlarlar. Ondan önce karpuz denen şey yokmuş. Önce eşek ve keçi
yiyince, adı da oradan kalır. Farsça “har” eşek demek, “boz” da keçi demek-
miş. İkisi birleşince “harboz” veya “harboze” oluyormuş. Sonraları “harboz”,
“garboz”, “garpız” olarak değiştiği söylenir” (İnayet vd. 2016: 466)
KAYNAKÇA
BERGSON, H. (2013). “ Gülme” İstanbul, Mitro Yayınları.
DEVELİOĞLU, Ferit (2007). “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat”, Ankara,
Aydın Kitabevi.
525
Oğuz Efsanelerinde Mizah
526
Özet
M
izah, kişilerin problemlerin önüne geçmesini sağla-
makla birlikte, problemin ortaya çıktığı durumlarda da
incitici olmadan problemle başa çıkabilmeyi sağla-
maktadır. Bu çalışmanın amacı; romantik ilişkilerde partnerle-
rin mizah kullanma yönelimleri, ilişki doyumları, kişilik özellik-
leri ve çatışma çözme düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir.
191 kişiden oluşan çalışmada Francis vd. (1992) tarafından geliş-
tirilen Eysenck Kişilik Anketi –Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış
Formu (EKA-GGK), Rusbult vd.(1998) tarafından geliştirilen
İlişki İstikrarı Ölçeği (İİÖ)’nin İlişki Doyumu alt testi, Rusbult
vd. (1982) tarafından geliştirilen İkili İlişkilerde Çatışma Çözme
Zübeyde Tepkileri Ölçeği ve Martin vd. (1983) tarafından geliştirilen
Akpakır * Mizah Yoluyla Başa Çıkma Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma
verileri internet sitesi üzerinden online olarak toplanarak
analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda etkin çatışma çöz-
me düzeyi ile mizah yoluyla başa çıkma arasında (p<.05) ve
ROMANTİK etkin çatışma çözme düzeyi ile ilişki doyumu arasında (p<.01)
İLİŞKİLERDE pozitif bir korelasyon bulunmuştur. Ayrıca yapılan regresyon
analizinde kişilik özelliklerinden dışa dönüklüğün mizah yoluy-
BİR ARABULUCU
la başa çıkmayı, çatışma çözme tepkilerinden bağlılığın ise
OLARAK MİZAH ilişki doyumunu yordadığı ortaya çıkmıştır.
Anahtar kelimeler: Mizah, çatışma çözme, ilişki doyumu, başa
çıkma,ilişki istikrarı
HUMOR AS A
MEDIATOR IN Abstract
H
ROMANTIC umor, as well as providing the people avoids problems,
it is also helpful in cases where problems arise because
RELATIONSHIPS it provides the ability to cope with the problem with-
out offending. The aim of this study examines couples’ ten-
dency to apply humor in romantic relationships, relationship
satisfaction, the relation between their personality types and
the level of effective conflict resolution. The sample consists
of 191 individuals. The research package consisted of Eysenck
Personality Scale-Short form developed by Francis et. al.
(1992), relationship satisfaction subscale of Relationship Stabil-
ity Scale developed by Rusbult et. al. (1998), Responses to
Dissatisfaction in Romantic Involvements Scale developed by
Rusbult and Zembrodt (1982) and Coping Humor Scale devel-
oped by Martin et. al.(1983). The research data were collected
online via the website and then analyzed. The analysis re-
vealed that there is a significant relationship between the
tendency to apply humor in problematic situations and con-
flict resolution (p<.05), the level of effective conflict resolution
and relationship satisfaction (p<.01). Also, according to re-
gression analysis, extroversion predicts the tendency to apply
humor in problematic situations and loyalty predicts relation-
ship satisfaction.
Keywords: humor, conflict resolution, relationship satisfac-
tion, coping, relationship stabili
*
İstanbul Aydın Uni.
zubeyde@aydin.edu.tr.
Romantik İlişkilerde Bir Arabulucu Olarak Mizah
GİRİŞ
Mizah duygusu, tarihten günümüze gündelik yaşamda çeşitli durumlarda
karşımıza çıkmakla birlikte, mizahın kişilerarası ilişkilerde fonksiyonlarını
incelemiş birçok araştırma mevcuttur. Mizah kullanımının problem çözme
becerilerini geliştirmesinin altında yatan sebepleri araştırmaya yönelik bir-
çok çalışma mevcuttur. Mizah, kişiyi olumsuz duygulardan uzaklaştırarak,
içinde bulunduğu probleme daha etkili müdahale etmesini sağlamaktadır
(Freud 1928: 1-6; May 1953; Lefcourt vd. 1986). Bu anlamda mizah kullanımı-
nın insan ilişkilerini geliştiren bir yönü bulunmaktadır (Graham 1995: 158-
169).
Romantik ilişkilerde mizah kullanımı ise mizahın stres azaltıcı etkisi se-
bebiyle çiftler arasında etkili problem çözme seviyesini yükselterek ilişki
doyumunu arttırmaktadır (Kurdek 1994: 923-934). Çiftlerin mizah anlayışını
inceleyen çalışmalarda ortak mizah anlayışına sahip bireylerin evlenmeye
daha fazla meyilli oldukları ortaya çıkmıştır (Priest vd. 2003). Mizah, olumlu
anlarda çiftlerin beraber iyi vakit geçirmelerini sağladığı gibi problem çözme
yöntemi olarak kullanımında ise ilişki doyumunu arttırmaktadır.
Mizah, ilişkilerde problemlerin dolaylı yönden çözülmesini sağlayarak,
tartışmaları daha olumlu zeminde yaşama fırsatı sunmaktadır. Bununla bir-
likte mizah kullanımı, çiftlerin rahatsız oldukları durumu birbirlerine incit-
meden ifade etmesine olanak sunmaktadır (Cloven vd. 1993; 1994). İlişkilerde
mizah kullanımı açısından ise erkeklerin mizahı daha çok kendilerini ifade
etme aracı, kadınların ise samimiyet arttırma aracı olarak kullandığı ortaya
çıkmıştır (Crawford 1989: 147-165).
İlişkiler ve mizah kullanımı ile ilgili ayrı ayrı yapılmış birçok çalışma bu-
lunmakla birlikte romantik ilişkilerde mizah kullanımın problem çözme et-
kinliği üzerindeki etkisini inceleyen çalışma yetersizdir. Bu anlamda, bu
araştırmada mizah kullanımı, çiftlerin karakter özellikleri, problem çözme
etkinliği ve ilişki doyumu arasındaki ilişki incelenmektedir.
Yöntem
Örneklem
Romantik ilişkilerde mizah kullanımının ilişkinin problem çözme ve
ilişki doyumu gibi dinamikleriyle ilişkisini araştırmak ve incelemek amacıyla
yapılan bu çalışmanın evrenini evli çiftler, flört durumunda olan çiftler, be-
raber yaşayan sevgililer, uzak mesafe ilişkisi yürüten çiftler vb. şekilde ro-
mantik ilişki içindeki kişiler oluşturmaktadır.
Çalışmanın örneklemini, Türkiye sınırları içindeki birçok ilde yaşayan
romantik ilişki içerisinde olduğunu varsayan 126 kadın 65 erkek katılımcı
oluşturmaktadır. Örneklem oluşturulurken seçkisiz olmayan ve kolay ulaşı-
labilir bir örneklem yöntemi kullanılmıştır. Tablo 1’de görüldüğü gibi çalış-
maya katılan kadınların 78’i 0-3 yıl arasında, 37’si 4-10 yıl arasında, 11’i ise 10
528
Zübeyde Akpakır
529
Romantik İlişkilerde Bir Arabulucu Olarak Mizah
530
Zübeyde Akpakır
Tablo 3
Mizah yoluyla başa çıkma puanının kişilik özelliklerinden dışa dönüklük,
yalan, nörotisizm ve psikotizm düzeyinden etkilenmesine ilişkin regresyon
analizi sonuçları
Bağımlı Bağımsız
β T p F Düzeltilmiş R2 Model (p)
Değişken Değişken
Mizah
Yoluyla
Başa Sabit 14,704 0,000** 3,917 0,144 0,006**
Çıkma
Dışa Dönük-
0,260 2,648 0,010*
lük
-
Yalan -0,240 0,811
0,024
-
Nörotisizm -1,706 0,091
0,172
*
p <.05
**
p <.01
531
Romantik İlişkilerde Bir Arabulucu Olarak Mizah
Bağımlı Bağımsız 2
β T P F Düzeltilmiş R Model (p)
Değişken Değişken
İlişki
Sabit 5,604 0,000** 2,764 0,035 0,029*
doyumu
Yokmuş
0,085 1,054 0,293
gibi
*
p <.05
**
p <.01
Tartışma
Bulgular incelendiğinde, “mizah yoluyla başa çıkma” ile “etkin çatışma
çözme becerisi” arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur (bkz. Tablo 2). Bu
bulgu beklentilerle aynı yöndedir. Problem durumlarında mizah kullanarak
532
Zübeyde Akpakır
533
Romantik İlişkilerde Bir Arabulucu Olarak Mizah
KAYNAKÇA
ALLPORT, Gordon Willard. (1961). Pattern and growth in personality.
CLOVEN, D. H. – ROLOFF, M. E. (1993). The chilling effect of aggressive potential
on the expression of complaints in intimate relationships. Communication
Monographs, 60, 199-219.
CLOVEN, D. H. – ROLOFF, M. E. (1994). A developmental model of decisions to
withhold dating irritations in romantic relationships. Journal of the International
Society for the Study of Personal Relationships, 1, 143-164.
CRAWFORD, M.- JEANNE, M. (1989). Psychology reconstructs the female: 1968–
1988. Psychology of Women Quarterly 13.2, 147-165.
FRANCIS, LJ.- BROWN LB.- PHILIPCHALK R. (1992). The development of an
abbreviated form of the Revised Eysenck Personality Questionnaire (EPQR-A):
its use among students in England, Canada, the USA and Australia. Pers Individ
Dif, 13: 443-449.
FREUD, Sigmund (1928). Humor, International Journal of Psycho-Analysis, 9, 1-6.
GRAHAM, Elizabeth (1995). The involvement of sense of humor in the
development of social relationships. Communication Reports, 8 (2), 158-169.
KURDEK, L. A. (1994). Areas of Conflict for Gay, Lesbian, and Heterosexual
Couples: What Couples Argue about Influences Relationship Satisfaction. Journal
of Marriage and the Family, 56(4), 923-934
LEFCOURT, H.M.- MARTİN, R.A. (1986). Humor and life stress: Antidote to
adversity, New York: Springer-Verlag.
LEFCOURT, H. M.- DAVIDSON, K. – SHEPHERD, R.- PHILLIPS, M.- PRACHIN,
K.M. MILLS, D. E. (1995). Perspective Taking Humor: Accounting for Stress
Moderation, Journal of Social and Clinical Psychology, 14, 523-542.
MARTIN, R. A. - LEFCOURT H. M. (1983). Sense of Humor As A Moderator of the
Relation Between Stressors and Moods, Journal of Personality and Social
Psychology, 45,1313-1324.
MASLOW, Abraham Harold (1954). "Motivación y personalidad."
MAY, Rollo Reece (1953). Man’s Search for Himself, New York: Random House.
PRIEST, RF. - THEIN, MT. (2003). Humor appreciation ın marriage: Spousal
similarity, assortative mating, and disaffection. Humor, 16 (1), 63–78.
RUSBULT, C. E.- JOHNSON, D. J. - MORROW G. D. (1986). Determinants and
consequences of exit, voice, loyalty, and neglect: Responses to dissatisfaction in
adult romantic involvements. Human relations, 39(1), 45-63
RUSBULT, C. E.- MARTZ, J. M.- AGNEW, C. R. (1998). The investment model
scale: Measuring commitment level, satisfaction level, quality of alternatives,
and investment size. Personal relationships, 5(4), 357-387.
534