Pratik Çalışmalar Kitabı 20.soruda Kaldım

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 192

Prof. Dr. Cengiz K0ÇH1SARLI0ĞLU Doç. Dr.

Özlem SÖĞÜTLÜ ER1ŞG1N


Ihsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi TOBB-ETÜ Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Hukuk Fakültesi

ROMA ÖZEL HUKUKU


UYGULAMALI ÇALIŞMALARI

Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş


2. Bası

SEÇKİN | Hukuk
1. Basıya Önsöz

Bu iki yazarı bir araya getiren bağ. kuşkusuz Roma Hukuku sevgisidir.
Kitabın yazarlarından olan Prof. Dr. Cengiz Koçhisarlıoğlu, Roma hukuku­
nu sevmiş, bu hukuka eğilmiş ve daha sonraki yıllarda da Roma hukuku
dersleri vererek bu hukuk ile olan bağını sürdürmüştür.
Hocam Prof. Dr. Cengiz Koçhisarlıoğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde Medeni hukuk dersleri vermeye başladıktan sonra. Roma hu­
kuku bilgisini beni yetiştirmekte kullanmıştır. Akademik hayatımda iyi. gü­
zel. yararlı ne varsa hepsinde hocamın izleri vardır. Bu aşamaya gelmemde
büyük emeği olan hocamın akademik kimliğime katkılarını, sözlerle ifade
etmek pek olanaklı gözükmüyor. Bununla birlikte, hocamın, yazdıklarıyla
beni peşinden koşturduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Sorulardaki yöntem ve tür farklılıktan, her iki yazarın smav sorularının ve
pratiklerinin, bir değişikliğe uğratılmaksızın. sadece sistematik bir biçimde bir
araya getirilmesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle test tipi sorularda Latince
bilgisinin öne çıkmış olması öğrencilerimizi korkutabilir. Daha önceki yıllarda­
ki sınav sorularından da anlaşılacağı gibi. Latince hukuk kavramlarının öğretil­
mesi de Roma hukuk eğitiminin kapsamı içerisinde yer almaktaydı. Türk lise
eğitimi müfredatından Latince çıkarıldıktan sonra. Latince hukuk kavramlarının
öğretilmesine yönelik bu program hukuk öğrencilerini zorlamaya başlamıştır.
Öğrencilerin de istekleri dikkate alınarak. Roma hukuku eğitiminde Latince
hukuk kavramlarına yer verilmemesi yönlü bir eğilim belirmiştir. Bununla bir­
likte. ilgisi olan öğrencileri bu bilgilerden yoksun bırakmamak adına, bu tarzda
hazırlanan smav sorulan da kitap kapsamına dâhil edilmiştir.
Latince hukuk kavramları. sadece özel hukuk ders kitaplarında bulunan­
larla sınırlı bir kapsamda ele alınmakla birlikte. Latince özdeyişlerin öğretil­
mesinden vazgeçilmemiştir. Corpus Iuris Civilis' in bölümlerini madde madde
şerh eden Glossator'lar. Corpus Iuris Civilis'de yer alan somut olayları açık­
lamış. yorumlamış ve bu somut olaylardan hareketle hukuk kurallarını yarat­
mışlardır. Hukuk kurallarını, hafızalarda kalması amacıyla broccarda ya da
generalia olarak adlandırılan özlü sözler biçiminde ifade etmişlerdir. Huku­
kun her alanında rastlanılan ve aşağıda örnek olarak bazıları sayılan bu deyim­
ler ve özdeyişler, evrensel olmaları nedeniyle özellikle uluslararası mahkeme
kararlarında sıklıkla kullanılmaktadır:
• Açta publica probant se ipsa = Resmî senetler kendilerini ispat ederler.
• Aequitas praefertur rigori = Hakkaniyet her şeyin üstündedir.
8 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

• Affirmanti incumbit probatio, non neganti = İspat, inkâr edene değil, id­
dia edene yüklenil’.
• Bis de eadem re ne sit actio = Aynı konu hakkında iki defa dava olmaz.
• Casum sentit dominus = Beklenmeyen hal malike isabet eder (zarara
malik katlanır).
• Commodum eius esse debet, cuius periculum = Malm hasarmı üstlenen,
yararına da sahip olmalıdır.
• Concursus duarum causarum lucrativarum = Aynı şey alacaklıya iki
kere verilmez.
• Culpa intervenit debitoris, perpetuari obligationem = Borçlunun kusuru
oldukça borç mahfuzdur.
• Culpa tenet suum autorem = Kusur, kusurlu davrananı sorumlu kılar.
• Damnum decidere opertere = Zarar ödenmelidir.
• Dzes interpallet pro homine = Vadeye bağlı borçlarda vade ihtar yerine
geçer.
• Dolus omnimodo puniatur = Kast her zaman cezalandırılmalıdır.
. Dolus semper praestatur = Kast daima sorumluluk doğurur.
• Eadem vis est taciti atque expressi consensus = Örtülü (zımnî) ve açık
irade uyuşması aynı güce sahiptir.
• Fur semper in mora = Hırsız daima temerrüt durumundadır.
• Genus non perit = Cins yok olmaz.
• Impossibilium nulla obligatio = İmkânsızlık borç doğurmaz.
• In pari turpitudine melior est causa possidentis = Karşılıklı ahlaka aykı­
rılık halinde zilyedin durumu iyidir.
• Lucrum radicatum est quasi damnum = Kaçırılan kazanç zarar gibidir.
• Mala fides superveniens non nocet = Sonradan gelen kötü niyetin zararı
olmaz.
• Nemo auditur propriam turpitudinem aîlegans = Hiç kimse kendi ahlâk­
sızlığını (ahlâka aykırı talebini) ileri süremez.
• Nulla pactione effici potest, ne dolus praestetur = Kasıttan sorumlu
olunnıayacağına ilişkin hiçbir anlaşma geçerli olamaz.
Önsöz 9

• Nulla poena sine lege = Kanunsuz ceza olmaz.


• Nullum crimen sine lege = Kanunsuz suç olmaz.
• Pater est quern nuptiae demonstrant = Baba, evliliğin baba olarak gös­
terdiği kişidir.
• Prior tempore, petior (potior) iure = Zamanda önce olan, hakta da ön­
cedir.
• Quod generationes tot gradus = Hısımlığın derecesini nesillerin sayısı
belirler.
• Regula est iuris, ignorantiam cuique nocere = Kural şudur ki. hukuku
bilmemek zarar getirir (hukuku bilmemek mazeret değildir).
• Rei suae pignus non consistit = Hiç kimse kendi malı üzerinde rehin
hakkına sahip olamaz.
• Res iudicata pro veritate accipitur = Kesin hüküm gerçek kabul edilir.
• Semeî heres semper heres = Bir defa mirasçı olan daima mirasçı kalır.
• Servitus servitutis esse non potest = İrtifakın irtifakı olamaz.
• Specialia generalibus derogant, non generalia specialibııs = Özel hü­
küm genel hükmü dışlar.
Smav sorularının ağırlıklı bir bölümünü Digesta'âa. yer alan Klasik Hukuk
Dönemi hukukçularının somut olay çözümleri oluşturmaktadır. Roma özel hu­
kukunu mükemmel kılan ve günümüzde hâlâ yaşamasını sağlayan Klasik Hu­
kuk Dönemi hukukçularının çalışmalarıdır. Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları,
çalışmalarıyla Roma özel hukukunu işlemiş, geliştirmiş ve ona. çağını ve uygu­
lama alanının sınırlarını aşan bir değer kazandırmışlardır. Dünyanın hukukî
düşünüşünü etkileyen “Klasik Roma Hukuku’-nun üstünlüğü, özellikle hukukî
sorunların incelenmesinde ve çözümünde kendini göstermektedir.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları, kuramcı olmaktan çok. uygulayıcı
idiler. Onlar, münferit, somut olayda hakkın ne olduğu sorusuna yanıt ara­
mışlardır . Bu bağlamda. Klasikler, hukuk bilimini, sıra sıra kavramlar veya
teknik kuralların bir araya getirilmesi olarak değil, somut olaym en doğru
biçimde çözüme kavuşturulması ve bu sırada gösterilen bilgelik ve sergile­
nen muhakeme yeteneği olarak kavramışlardır.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçularının somut olay çözümleri çok önem­
lidir. Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları, bu çözümlere, sahip oldukları hak
duygusu ve hukuku sanat olarak algılamaları ile ulaşmışlardır.
10 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Digesta'&a (D. 1.1.1) Ulpianus tarafından aktarılan hukuk tanımı şu şe­


kildedir: “Hukuk öğrenimi gören herkes, önce ius (hukuk) kelimesinin nere­
den geldiğini bilmelidir. Ius adalet kelimesinden gelir. Çünkü, Celsus’un
ustalıkla tanımladığı gibi hukuk, iyinin ve hakkaniyetin sanatıdır'-.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu Celsus'a göre, hukuk, iyi ve hakkani­
yete uygun olanın bulunması sanatıdır (ius est ars boni et aequi). Bu ifade
tarzı, gerçekte hukuku değil, hukuk bilimini, özellikle de Yunan felsefesi ile
biçimlenen adalet idealini ifade etmektedir. Çünkü, bu tanımda ars. mutat
anlamında sanat değil; aksine Yunan felsefesi kökenli techne (beceri) anla­
mındadır. İnsanın beceri ve zanaatla gerçekleştirdiği şeyler. Yunan felsefe­
sinde “techne" kapsamında değerlendirilir. Yunan felsefesinden gelen ve
Roma hukukuna da kök salan değerleri kullanarak verilen kararlar, iyi ve
hakkaniyetli olan kararlardır ve bu kararlarla adalet sağlanır.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları, hak, adalet ve hakkaniyet hakkın-
daki sözleri nedeniyle. Roma’nın en değerli ve en ciddi insanları olarak ka­
bul edilmişlerdir. Onlar, yeni metotların yaratıcısı, ilkelerin mucidi. hayatın
tanıyıcısı. doğru ve adil çözümün ustası, ifadelerin ve dilin efendisi idiler.
Bu hukukçular, özel bir hukuk dehasına sahip büyük hukukçulardı.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçularının hukukî sorunları çözümlerken
somut olaya yaklaşımları hakkında bilgi edinmek, öğrencinin “hukukî terbi­
yesinin gelişmesine yardımcı olacaktır. “Hukukî terbiyemden amaç, öğren­
cinin soyutlama ve analiz yeteneğini geliştirmektir. Hukuk terbiyesine sahip
olan kişi, yaşamın karmaşık hukukî olayları ile hukuk kuralları arasındaki
bağlantıyı kısa bir süre içerisinde keşfeder ve o hukukî soruna uygun hukuk
kuralını kolaylıkla bulur.
Kitabın dizgi ve baskı aşamalarında gösterdikleri özen ve özveri için
Seçkin Yayınevi ekibine. Sayın Koray Seçkindin şahsında teşekkür ederim.
Kitabın yararlı olması dileğiyle...

Doç. Dr. Özlem Söğütlü ERİŞGÎN


2. Basıya Önsöz

2005-2006 Öğretim Yılı’nda yardımcı doçentlik kadrosuna atanmamla


birlikte. Roma özel hukuku derslerini vermeye başladım. 10 yıllık süre içeri­
sinde yaptığım pratiklere ve sınav sorularına, hocamın sınav sorularının ve
pratiklerinin eklenmesiyle zenginleşen bu uygulamalı çalışmalar kitabının 2.
baskısmı yapıyor olmaktan gerçekten büyük bir haz duymaktayım.
2. baskıda sistematik değiştirilmiş; hem çözümlü hem de çözümü öğ­
renciye bırakılan uygulamalı çalışmaların sayısı artırılmıştır. 2. baskının
sistematiğinin değiştirilmesinde öğrenci arkadaşlarımın önerileri dikkate
alınmıştır. Gösterdikleri özen ve hassasiyet için öğrencilerime teşekkür edi­
yorum.
Kitabın 1. baskısı tükendiğinde, tıpkı basımlarla öğrencilerin gereksini­
mi hemen gideren. 2. baskısını büyük bir özveriyle kısa bir sürede gerçekleş­
tiren Seçkin Yayınevi ekibine. Sayın Koray Seçkin’in şahsmda teşekkülü bir
borç bilirim.
Kitabın öğrencilerime yararlı olması dileğiyle...

Doç. Dr. Özlem Söğütlü ERİŞGİN


1. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Olay Çözme

1. Olay çözmeyi öğrenmek, olay çöze çöze olur.

2. Olayın sadece ilk kısmını okuyarak işe girişilmemelidir.


Olayın tamamı yüzünden, yüzeysel olarak okunarak da işe girişilmeme­
lidir. Olay özenle okunmalıdır. Olay yanlış da okunmamalıdır..

3. Olayı okurken çözüme götürebilecek noktalar saptanmalı; gerekirse


bunların altı çizilmelidir.
4. Olayın verileri değiştiriltnemeli’, ona kişisel eklemelerde bulunulmama-
lıdır.
Olaydaki veriler azalîtimamalıdır da; bazıları var. bazıları ise yok sa­
yılmamalıdır.
Olayda yer alan veriler ne tamamlanmalı, ne de yorumlan malıdır.
5. Olay çözülürken, hep şu formül uygulanmalıdır: kim, neyi, kimden,
niçin talep edebilir ya da edemez. Burada kim sözcüğü talep/istem sahi­
bini. neyi sözcüğü talebin/istemin içeriğini, kimden sözcüğü tale­
bin/istemin karşı tarafını/yanını. niçin sözcüğü de talebin/istemin teme-
lini/dayanağmı gösterir.
6. Talebin/istemin temelinin belirlenmesi, doğru cevap için şarttır!
Genel olarak talebin (istemin) temelinin ne olduğu (sözleşme, yasa,
nedensiz zenginleşme, haksız eylem, vekâletsiz iş görme, vb.) göz
önünde tutularak olay çözüme kavuşturulmalıdır.
Tüm talep (istem) dayanakları olasılıkları dile getirilmelidir.
Talebin uygulanabilirliği/etkinliği/ondan sonuç alınabilmesi hususunda
karar verilebilmesi için şu sıranın izlenmesinde büyük yarar vardır:
a. Talep (istem) doğmuş mudur?
Talebi doğuran bir kaynak/neden olayda söz konusu mudur? Örne­
ğin. olayda sözleşme ya da yasa hükmü ya da haksız eylem ya da ne­
densiz zenginleşme ya da vekâletsiz iş görmeden bir talebin doğması
söz konusu mudur? Bu araştırılmalıdır.
b. Talep (istem) ortadan kalkmış mıdır (sona ermiş midir)?
14 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Talep doğmuşsa olayda talebin sona erip ermediği de araştırılmalıdır.


Talep, örneğin sonraki (objektif) olanaksızlık, hak düşümü süresinin
dolması, dönme ve ifa gibi bir nedenle sona ermiş olabilir. Bir itiraz
(objectio) olasılığı incelenmelidir.
c. Talep (istem) uygulanabilir mi? Uygulanmasına herhangi bir hukukî
engel var mıdır?
Olaydaki verilere göre herhangi bir talebin/istemin uygulanabilir olup
olmadığı da belirlenmelidir... Talep sona ermemiş olmakla birlikte,
onun uygulanabilmesini engelleyen bir defi (excepno) mevcut olabi­
lir. Örneğin, zamanaşımı, takas, ödemezlik defi (TBK 97) ileri sürül­
müş olabilir...

7. Bilmeden (bilgi sahibi olmadan) olay çözülemez; aksine düşünce bir


hayal, bir seraptır. Olay, bilgi ölçüsünde çözülebilir..

8. Olaya ilişkin çözüm kaynakları araştırılmalı ve bulunmalıdır.

9. Olay çözmede muhakemenin önemli bir payı olmakla birlikte, bilgiye


dayalı olmayan muhakemenin işe yaramayacağı da bilinmelidir.

10. Olayın şematize edilerek kavranmasında da yarar vardır.

Olayda geçen kişiler ve aralarındaki ilişkilerin şematik olarak belirlen­


mesinde de yarar vardır.

11. Olay çözerken. aceleci olunmamalıdır.. Olunmamalıdır ama. çözüm son


ana da bırakılmamalı ve fakat yavaş yavaş oluşturulmalıdır.
Sorunu bölerek çözmek de tavsiyeye değerdir.
Sözcüklere, olay metnindeki sözcüklerin sözlükteki anlamlarına takılıp
kalınarak da mantık yürütülmemelidir. Akla uygun düşünen ortalama
bir insanın metne vereceği anlam esas alınmalıdır..
Olayı iyi irdelemek, anlamak ve kavramak gerekil’.
Olay metni, genel yaşam deneyimine göre anlamlandırılmak, anlaşılma­
lıdır.
Olaydaki sorunlar saptanmalı, çok iyi saptanmalıdır.
Olaya ilişkin sorular bizi olayın çözümüne götürürler.
Olaya ilişkin sorular, genel olarak taleplerin/istemlerin neler olduğu,
neler olabileceğine yöneliktirler, yönelik olmalıdırlar.
1. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Olay Çözme 15

12. Roma hukuku ile modern hukuk arasındaki sıkı bağ gözden uzak tutul­
mamakla birlikte, roma hukukunun kendine özgil özellikleri göz ardı
edilmemelidir. Bu. hukukun kaynakları bakımından böyle olduğu gibi,
düşünüş-muhakeme tarzı bakımından da böyledir.. Her vakit, birebir bir
ayniyet yokturl
Roma hukukunun başlıca kaynakları şunlardır:
a. Örf ve âdet (consuetudo)
b. (Geniş anlamda) kanun (yasa) (lex)
c. Magistra kararları (edictum lar veya j(i)us honorarium)
d. Senato kararları (senatus consultum/senatus consulta)
e. İmparator emirnameleri (İmparator constitution lan)
f. Hukuk bilimi (Iuris prudentia)
13. Olaya uygulanacak hukuk kuralı keşfedilmeli ve belirtilmelidir; bu
yapılırken kuralın aynen yazılması şart değildir!
Uygulanması söz konusu hukuk kuralının uygulanma koşulları belir­
lenmelidir.
Uygulanacak hukuk kuralının yoruma (tefsire) gereksinim gösterip gös­
termediği belirlenmelidir; eğer gösteriyorsa kural yorumlanmalıdır.
Çatışan kurallar arasındaki zıtlıklar şu ilkeler aracılığıyla giderilebilir:
Lex specialis de rogat legi / lex generali (özel kural genel kuralı dışlar).
lex superior de rogat legi / lex in feriori (üst derecedeki kural alt dere­
cedeki kuralı dışlar), lex posterior de rogat legi / lex priori (somaki ku­
ral önceki kuralı dışlar).
Soyut hukuk kuralı somut olaya uygulanmalıdır. Buna tasım denir. Ör­
neğin. in lege Aquilia culpa levissima venit (Aquilia yasası uyarınca en
ufak kusur bile - sorumluluğun doğması için yeterlidir.) Soyut kural bu-
dur. Somut olayda (D)’nin ufak bir ihmali (negligentia) sonucu (E) bir
zarar görmüşse soyut kuralı somut olaya uyguladığımızda şu sonuç (çı­
karım) ortaya çıkar: (D). (E)ye verdiği bu zarardan sorumludur..
Somut olaym verilerinin uygulanması gereken soyut hukuk kuralına
uygun olup olmadığının belirlenmesi aşamasında, bir anlamda somut
olaydaki verilerin hukuken nitelendirilmesinde asıl kişisel maharet or­
taya konacaktır. Olayın çözümünün sırrı da asıl burada yatmaktadır de­
nebilir..
16 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

14. Hukuk mantığının kendine özgü oluşu nedeniyle, muhakeme yürü­


türken bu hususta yanılgıya düşülmemelidir.
15. Olayı çözerken belirli mantık kurallarına da başvurulmalıdır. Hukukta
da uygulana gelen başlıca mantık kuralları şunlardır:
A fortiori mantık (yeğlikle mantığı), a contrario mantığı (zıddmdan
anlam çıkarma mantığı), a pari mantığı (kıyas/ömekseme mantığı).
16. Hukukta sık sık somut olaym birden fazla çözümü söz konusu olabilir
ve bunlardan birinin tercih edilmesi (yeğlenmesi) gerekebilir. Seçenek­
ler söz konusu ise her birinin ayrı ayrı açıklanarak çözülmesi gerekir.
Ayrıca bazen de çeşitli olasılıklara göre değişik çözümler üretilmesi de
gerekebilir. Bu takdirde, çözümün hangi olasılığa uygun olarak dile ge­
tirildiği de özellikle belirtilmelidir.
17. Sadece sorulanlara yanıtlar aranmalı, sorulmayanlarla vakit ve güç
kaybedilmemelidir.
Ve somlara sorular ile cevap verilmemelidir.
18. Olayda aslında sorunsal olmayan bir hususu sorunsal duruma getir­
mekten kaçınılmalıdır. Örneğin, olayda bir bağışlama sözleşmesinin ya­
pıldığı belirtilmekte ve fakat sonradan bağışlayanın sözleşmeden dön­
mek istediği söylenmekte ise artık bağışlama sözleşmesinin meydana
gelip gelmediğini araştırmanın bir anlamı olamaz!
19. Cevaplar mutlaka gerekçeli olarak kaleme alınmalıdır.
Gerekçelerde tutarlı olunmalıdır.
20. Olay çözülürken cümleler tam olarak kurulmalı, cümlenin tüm öğeleri­
nin bulunmasına dikkat edilmelidir.
21. Kullanılan dil hukuk dili olmalı ve ayrıca açık, uygun, anlaşılabilir
olmalıdır.
Her sözcük (kelime) çözüm için önem taşıyabilir.
22. Olay çözülürken, ‘bana göre’, ‘bence’, ‘benim bakış açıma göre’, vb.
türünden anlatımlara başvurmaktan kaçınılmalı, bunun yerine nes­
nel/objektifi anlatım tarzı benimsenmelidir.
23. Cevap aranır ve kaleme alınırken, olay metnini tamamen ya da kısmen
aynen tekrar etmekten sakınılmalıdır. Hele hele, ikide bir tekrar etmek­
ten iyiden iyiye sakınılmalıdır..
Cümleler olanak ölçüsünde kısa olmalıdır.
1. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Olay Çözme 17

24. Verilen süre çok iyi kullanılmalıdır.. Bunun için gereksiz her açıklama­
dan kaçınılmalı, lüzumsuz yere her soru üzerinde uzun uzun düşünmek­
ten. açıklamalarda bulunmaktan da sakınılmalıdır..
25. Olayın çözümü bitirilince son bir denetim de yapılmalıdır.. Bunun için
de. sürenin iyi kullanılması da şarttır, ki buna vakit bulunabilsin!

Prof. Dr. Cengiz KOÇHİSARLIOĞLU


2. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Çözümlü Olay Örnekleri

D. E'ye borçlu olduğunu sanarak 150 Sesterz ödemiş bulunmaktadır. E.


bu parayı böyle bir borcun var olmadığını bilerek D "den almıştır. Aşa­
ğıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

Olayda D. E’ye ödemiş olduğu bulunduğu parayı ondan hangi davayı


açarak geri istemelidir? Neden?
Olayda, D, condictio furtiva'yı açmak suretiyle E'ye ödemiş bulunduğu pa­
rayı ondan talep etmelidir. Zira, borç olmayan bir şeyin ödenmesinin bi­
lerek kabulü bir furtum (hırsızlık) oluşturur. Olayda condictio indebiti'nin
(sebepsiz zenginleşme davasının) açılması söz konusu olmaz. Sorunun tüm
özelliği de burada olup, condictio indebiti ile condictio furtiva'run birbirin­
den ayırt edilmesi istenmektedir. Zaten sorunun cevabı condictio indebiti
olsaydı, soruda kavramı bu kadar açıkça ortaya koyan, bir bakıma sorunun
cevabını oluşturan kelime ve ifadeler kullanılmazdı.
Condictio indebiti, kendisine yanılarak borç olmayan bir şey ödenen kişinin
iyiniyetli olması olasılığına özgü bulunmaktadır. Condictio indebiti'nin söz
konusu olabilmesi için hem ödemeyi yapan ve hem de ödemeyi kabul ede­
nin yanılgıya düşmüş olması gerekmektedir. Şu halde, ödemede bulunanın
yanılarak bu ödemeyi yapmış ve ödemede bulunulanın da yine yanılarak bu
ödemeyi kabul etmiş olması şarttır! Bu konuda Roma Hukuku metinlerinde
farklılık olmadığı, Romalı hukukçuların böyle bir olasılıkta furtum'un varlığı
doğrultusunda görüş belirttikleri ve bunu fikir birliği içerisinde yaptıkları ifa­
de edilmektedir.

Bu nedenle, olayda D'nin açacağı dava, borç olmayan şeyin iadesine ilişkin,
bunu yaptırıma bağlayan condictio indebiti olmayıp, furtum'un söz ko­
nusu olasılıkta yaptırımını oluşturan condictio furtiva olmalıdır.

D. E’ye vermiş olduğu parayı E’nin almasının bir haksız fiil (delictum)
olduğunu ileri sürebilir mi? İleri sürebilirse, burada hangi haksız fiil söz
konusu olabilir? Açıklayınız.
Olayda D, E'ye vermiş olduğu parayı E'nin almış olmasının bir delictum
oluşturduğunu ileri sürebilir. Burada söz konusu olan delictum furtum'dur.

Societas’da (şirket sözleşmesinde) socius (şirket ortağı), ortaklığa geti­


rilmiş ve konulmuş olan şeylerin korunmasında hangi tür diligentiafyı
(özeni, ihtimamı) göstermekle yükümlüdür? Şirket ortasının culpa' sı
20 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

(kusuru) in abstracto mu yoksa in concreto mu değerlendirilir? Culpa in


abstracto ve culpa in concreto ne demektir? Açıklayınız.
Societas'da (şirket sözleşmesinde) socius (şirket ortağı), ortaklık (şirket) iş­
lerinde kendi işlerinde gösterdiği diligentia'yt (özen, ihtimam) gös­
termekle yükümlüdür. Başlangıçta yalnız doluş'larından sorumlu tutulan
ortaklar, zamanla ve özellikle de lustinianus Dönemi'nde kendi işlerinde
gösterdikleri diligentia'yı göstermediklerinde sorumlu tutulur olmuşlardır.
Şirket ortağının culpa'sı (kusuru) in concreto değerlendirilir.
Culpa in abstracto (culpa levis in abstracto), iyi bir yönetici ya da iyi bir
aile babasının göstereceği diligentia (özen, ihtimam) ölçü alınmak suretiyle
bir kişinin ihmalinin (cu/pa'sının) belirlenmesi demektir. Bu, culpa'mn so­
yut yöntemle saptanmasını ifade etmekte, bu yöntemle saptanan
culpa'ya da culpa in abstracto denmektedir. Bu yöntemle culpa'nm varlık
ya da yokluğunu belirlemek üzere, davranışı değerlendirilen kişinin davra­
nışı model olarak alınan soyut kişinin -diligens pater familias- davranışıyla
(soyut ve farazi davranışıyla) karşılaştırılmaktadır. Sorumluluğu
araştırılan kişi, somut olayda, iyi bir aile babasının (bonus pater familias)
aynı durum ve koşullarda göstereceği diligentia'y\ göstermediyse, diğer bir
anlatımla onun gibi davranmadıysa kusurlu sayılmaktadır. Aksi halde de
kusur işlemediği sonucuna varılmaktadır.
Culpa in concreto (culpa levis in concreto) ise, davranışı değerlendirilen ki­
şinin göstermesi gereken diligentia'mn kendi kişisel özellikleri ve olanakla­
rına göre belirlendiği culpa türüdür. Bu tür culpa, somut yöntemle belir­
lenen culpa'd\r. Kusuru araştırılan kişinin olağan yetenek, özellik ve olanak­
larına göre somut olayda nasıl davranabileceğinin saptanmasına yöneliktir.

3. D. 300 Sesterz karşılığında, çocuğu E’yi eğitip terbiye etmesi için F ile
bir contractus (sözleşme) yapmıştır. Burada hangi sözleşme söz konu­
sudur? Neden?
Olayda, bir insan çalışması söz konusudur. Bir insan çalışmasını konu
edinen locatio'nun iki türü vardır. Bunlar, locatio conductio operarum hiz­
met ve locatio conductio operis istisna sözleşmesidir.
Locatio'nun insan çalışmasını konu alan bu iki türünü birbirinden ayırt
etmeyi sağlayan temel ölçüt şu sorunun cevabında yatmaktadır: Söz­
leşme, çalışmanın sonucunu bir yana bırakıp yalnızca çalışmayı mı
amaçlamakta, yalnızca onu mu konu edinmektedir? Yoksa, çalışmadan çok
onun sonucu mu önem taşımakta veya tersine bir anlatımla çalışma so­
nuçtan da ha az önem mi taşımaktadır?
2. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Çözümlü Olay Örnekleri 21

Sözleşmede yalnız çalışma olgusunun önem taşıması veya çalışma olgusu­


nun çalışmanın sonucu olgusundan daha fazla önem taşıması halinde orta­
da bir locatio conductio operarum (hizmet sözleşmesi) vardır. Sözleşmede
çalışma olgusundan çok çalışmanın sonucu olgusunun önem taşıması ha­
lindeyse ortada bir locatio conductio operis (istisna sözleşmesi) vardır.
Olayda bir insanın eğitilmesi sonucu bir ücret karşılığında üstlenildiği için
locatio conductio operis (istisna sözleşmesi) söz konusudur.

4. Duvarcı ustası P. kendisine çok iyiliği geçmiş olan komşusu S’nin yok­
luğunda. S denizaşırı bir yolculukta iken, onun yıkılmak üzere olan bah­
çe duvarını onarmış ve bunu ona olan manevî borçlarını kısmen olsun
ödemek amacıyla yapmıştır. Olayda negotiorum gestio (vekâletsiz iş
görme) var mıdır? Neden?
Olayda negotiorum gestio (vekâletsiz iş görme) söz konusu olamaz. Zira,
negotiorum gestio'nun temel koşullarından biri de, vekâletsiz iş görenin
vekâletsiz olarak işini gördüğü kişiyi borçlu kılma iradesiyle
(animus obligandi) davranmış olmasıdır.
Vekâletsiz iş gören, işi görürken yapacağı masrafları iş sahibinden alma ira­
desine (animus obligandi) sahip olmalıdır. Vekâletsiz iş görenin vekâletsiz
iş görmek suretiyle yapmak zorunda kalacağı masrafların daha sonra vekâ­
letsiz işi görülen tarafından kendisine ödeneceği yolunda bir irade taşıma­
sı, bu tür bir amaçla da hareket etmiş olması gereklidir. Bu nedenle, olayda
olduğu gibi, vekâletsiz iş gören sırf vekâletsiz olarak işini gördüğü kişiye iyi­
lik yapma niyetiyle hareket etmişse, böyle bir irade taşıyamaz. Zira, vekâ­
letsiz olarak işini gördüğü kişiyi borçlu kılma iradesini taşımadığı açıktır.
Yapacağı masraflar için daha sonra ondan herhangi bir karşılık talep etmeyi
düşünmemektedir.

Prof. Dr. CengizKOÇHİSARLIOĞLU


İçindekiler

1. Basıya Önsöz.................................................................................................................................7

2. Basıya Önsöz.............................................................................................................................. 11

1. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Olay Çözme..........................................................................13


2. Basıya Önsöz ve Giriş Yerine: Çözümlü Olay Örnekleri..................................................... 19

Kısaltmalar...................................................................................................................................... 25

§1. ROMA SİYASÎ TARİHİ - ROMA HUKUK TARİHİ - ROMA YARGILAMA HUKUKU
UYGULAMALI ÇALIŞMALARI.............................................................................................29
I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR.......................................................................... 29
II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR......................................... 46
A. Bilgi Soruları......................................................................................................... 46
B. Test Sorulan.......................................................................................................... 48
C. Metinler - Olaylar................................................................................................... 51

§2. KİŞİLER HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI............................................................... 55


I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR.......................................................................... 55
II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR......................................... 73
A. Bilgi Soruları......................................................................................................... 73
B. Test Sorulan.......................................................................................................... 74
C. Metinler - Olaylar................................................................................................................................... 80

§ 3. BORÇLAR HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI...........................................................87


I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR.......................................................................... 87
II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR........................................ 117
A. Bilgi Sorulan........................................................................................................117
B. Test Sorulan..........................................................................................................................................118
C. Metinler - Olaylar.................................................................................................. 124

§ 4. EŞYA HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI................................................................ 133


I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR........................................................................ 133
II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR........................................ 154
A. Bilgi Soruları........................................................................................................................................ 154
B. Test Sorulan........................................................................................................ 155
C. Olaylar - Metinler.................................................................................................. 157

§ 5. SEÇİLMİŞ KARMA SINAV SORULARI............................................................................. 161

I. ÇÖZÜMLÜ SORULAR.................................................................................................. 161


II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN SINAV SORULARI........................................................................ 190

Kaynakça....................................................................................................................................... 201
Kısaltmalar

Absch. : Abschnitt
AJP : The American Journal of Philology
ANRW : Aufstieg und Niedergang der Römischen Welt
Aufl. : Auflage
AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dereisi
BATİDER : Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi
Bd. : Band
C. : Cilt
Cic. off. : Cicero, de Officiis
Çev. : Çeviren
DokuzEÜHFD : Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
ed. : edition
Edit. : Edition
FG : Festgabe
FS : Festschrift
GÜHFD : Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
HacettepeHFD : Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
IL RA : Rivista Intemazionale di Diritto Romano e Antico
İÜHFM(D) : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (Dergisi)
înönüÜHFD : İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
M. Ö. : Milâttan Önce
M. S. : Milâttan Sonra
AIHAD : Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi
MÜHF-HAD : Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Hukuk Araştırmaları
Dergisi
neu. bearb. : neu bearbeitet (yeniden işleyen)
No. : Number (Numara)
26 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

pı. : prıncıpıum
PW-RE : Pauly/Wissowa. Real-Encylopâdie der classischen Altertum-
wissenschaft
RIDA : Re\ue Internationale des Droits de l’Antiquite
s. : sayfa
Sa. : Sayı
SZ : Zeitschrift der Savigny-Stiftung fur
Rechtsgeschichte: romanistische Abteilung
t. : Tome
TBKBK : Türk Borçlar Kanunu Borçlar Kanunu
Vol. : Volume (Cilt)
Yen. eld. geç. : Yeniden elden geçiren
ROMA SİYASÎ TARİHİ - ROMA HUKUK TARİHİ -
ROMA YARGILAMA HUKUKU UYGULAMALI
ÇALIŞMALARI
§1. ROMA SİYASÎ TARİHİ - ROMA HUKUK TARİHİ - ROMA YARGILAMA
HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI

I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

1. Aşağıdaki metinde hangi yaratıcı ve yürürlük kaynağından söz edilmek­


tedir? Açıklayınız. Bu yaratıcı ve yürürlük kaynağı, hangi siyasal dö­
nemde bu hukukî niteliğe sahip olmuştur? Nedenleri ile açıklayınız.
Gaius Institutiones 1.4: “Senatus consultum, senatus’un emir ve vazetti­
ğidir; kanun kuvvetine sahiptir. ”
Metinde sözü edilen yaratıcı kaynak senato, yürürlük kaynağı ise senato
kararlarıdır (senatus consultum). Bu yaratıcı kaynak İlk İmparatorluk
(Principatus) Dönemi'nde kanun koyma gücüne sahip olmuştur. Merkezi­
yetçi bir yönetimi gerçekleştirmek, yetkileri tek elde toplamak amacıyla
magistra'\ar\n ve halk meclisinin yetkilerini sınırlamak için, halk meclisinin
toplanmasında yaşanılan güçlük gerekçesiyle kanun çıkarma yetkileri elle­
rinden alınmış ve senato kanun gücünde karar çıkarma yetkisiyle donatıl­
mıştır.

2. Aşağıdaki metinde sözü edilen yürürlük kaynaklarının hangi yaratıcı


kaynaklara ve hangi siyasal döneme ait olduğunu gerekçeleriyle yazınız.
Gaius Institutiones 1.2: “Roma halkının hukuku, kanunlardan, senato
kararlarından, emirnamelerden, beyannamelerden, hukukçuların cevap­
larından ibarettir. ”
Yürürlük Kaynağı Yaratıcı Kaynak
Kanun Halk Meclisi
Senato kararı Senato
Emirname İmparator (Princeps)
Beyanname Praetor
Hukukçuların cevapları Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları
Bu siyasal dönem İlk İmparatorluk Dönemi'dir. Çünkü, bu dönemde, diğer
dönemlerden farklı olarak, princeps emirnameleriyle; senato hem özel hu­
kukta hem de kamu hukukunda kanun kuvveti tanınan senato kararlarıyla
(senatus consultum); Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları imparator adına
hukukî sorunlara cevap verme yetkileriyle hukuk yaratmışlardır.
30 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

3. “Ulpianus’vn “imparatora hoş görünen her şey kanun gücündedir” sö­


zü. sizce, hangi siyasal dönemi anlatmaktadır? Nedenleri ile açıklayınız.
Dominatus (Son İmparatorluk) Dönemi'ne aittir. Dominatus Dönemi'nde
hukukun tek yaratıcı kaynağı imparatordu. Egemenliği, iktidarı mutlak olan
imparatorun bu egemenliğini sınırlayan bir kanun söz konusu olamazdı.
Çünkü imparator, tanrının yeryüzündeki temsilcisiydi ve onun adına yasa­
ma faaliyetini yürütürdü. İmparatorun kanunların üstünde sayılması
(legibus solutus) ilkesi de bu anlayışın ürünüdür. İmparatorun iradesine ay­
kırı bir kanunun çıkarılması söz konusu olamazdı. Hatta örf ve âdetler bile
imparatorun iradesine aykırı düşmedikleri oranda uygulanma gücüne sa­
hipti.

4. Roma hukukunu, yaratıcı kaynak açısından sınıflandırınız. Bu sınıflan­


dırmada yer alan hukukların özelliklerini belirtiniz.
Yaratıcı kaynak bakımından Roma hukuku en geniş anlamıyla İus Civile ve
İus Honorarium olmak üzere ikiye ayrılır.
İus Civile kaynağı halk olan hukuku, yani örf ve âdet hukukuna, halk meclisi
kararlarına, kanunlara, hukukçuların görüşlerine, senato kararlarına daya­
nan hukuktur.
İus Honorarium ise Devlet iktidarını temsil eden ve bu iktidarı fiilen kulla­
nan magistra'lar tarafından yaratılan hukuk kurallarının bütünüdür. Bu hu­
kukun en önemli bölümünü, kuşkusuz, birer magistra olan şehir praetodu
ile yabancılar praetodu tarafından yaratılan hukuk kuralları oluşturmakta­
dır. İus Civile-lus Honorarium ayırımında, sert, katı, biçimlere, kalıplara sıkı
sıkıya bağlı gelenekçi İus Civile, bunun karşısında ise, hak ve adalet duygu­
su ile gelişen, iyiniyet kurallarına yer veren, her türlü yeniliğe açık, toplu­
mun gereksinimlerini karşılayan İus Honorarium yer alır.

5. Aşağıdaki cümlenin başındaki boşlukta yer alması gereken hukukun


Türkçe veya Latince adını yazınız ve bu hukuku, özelliklerini belirterek
açıklayınız.
------------------ her halkın kendi idaresi için kurduğu/oluşturduğu hukuk­
tur".
Vatandaş hukuku ya da ius C/w/e'dir. Roma vatandaşlarına uygulanan hukuk­
tur. Roma halkının geleneklerine dayanan, bir tarım toplumunun gereksi­
nimlerini karşılayan, sert/katı, şekle bağlı ve yazısız olan hukuktur.

6. Klasik dönem hukukçusu Iulianus tarafından aşağıdaki biçimde tanım­


lanan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıklayınız.
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 31

Digesta 1.3.32.1 (Iulianus): “Eskiden kalan örfve âdetler, haklı olarak kanun
gibi kabul edilirler; bu, gelenekle oluşturulan hukuktur. Zira bizzat kanunlar,
halkın iradesi ile kabul edildikleri için bizi bağlamaktadırlar, yazılı olmaksı­
zın bütün halkın kabul ettiği gelenekler de herkesi bağlamalıdır. ”
Gelenek hukukudur (örf ve âdet hukukudur). Ne zaman ortaya çıktığı bi­
linmeyen, toplumsal yaşamı kolaylaştırdığı düşüncesiyle sürekli uygulanan,
kendisine uyulması gerektiği hususunda toplumda ortak bir inanç oluşan,
akla dayalı olmayan ve yazısız olan hukuk kurallarıdır.
Bu soru lus Civile esas alınarak da yanıtlanabilir.
lus C/v/7e'dir. Romalıların geleneklerine dayanır, tarım toplumunun gerek­
sinimlerini karşılar, Roma vatandaşlarına uygulanır, şekle bağlıdır ve yazılı
değildir.

7. Klasik dönem hukukçusu Gaius tarafından aşağıdaki biçimde tanımla­


nan lus Gentium'vl (yabancılar hukuku, kavimler hukuku), bu hukukun
özelliklerini belirterek, açıklayınız.
Digesta 1.1.9 (Gaius): “Kavimler hukuku, tabiî hissin (doğal aklın) bü­
tün insanlar arasında kurduğu hukuktur. ”
Roma yaptığı savaşlar sonucunda çok genişlemiş ve bir tarım toplumundan
çıkıp, ticaretin egemen olduğu bir toplum haline dönüşmüş ve çok sayıda
yabancı kavmi egemenliği altına almıştır. Bir tarım toplumunun hukukunu
belirten ve sadece Roma vatandaşlarına uygulanan lus Civile, bu ekonomik
yapının gereksinimlerini, yeni ilişkileri düzenlemeye yetmemiştir. Romalı­
larla yabancılar ve yabancılarla yabancılar arasındaki hukuki sorunların çö­
zümü için yeni bir hukuka gereksinim duyulmuştur. Bu gereksinim, M.Ö.
242'de kurulan ve yabancılar praetor'll (praetor peregrinus) olarak adlan­
dırılan magistra'hk makamı ile giderilmiştir, lus Gentium, Romalılarla ya­
bancılar ve yabancılarla yabancılar arasındaki hukukî sorunların çözümü
için M.Ö. 242'de kurulan yabancılar praetor'll (praetor peregrinus) tarafın­
dan yaratılan hukuktur.
Roma hukuku kaynaklarında çok yönlü zengin bir anlama sahip olan lus
Gentium,
• Hem Romalılara hem de yabancılara uygulanabilen pozitif Roma huku­
kudur, yürürlükte olan hukuktur.
• Yabancı kavimlerle Romalılar ya da farklı kavimlere mensup yabancılar
arasındaki hukukî ilişkilere uygulanması açısından yabancılar hukuku,
kavimler hukuku ya da uluslararası özel hukuktur.
32 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

• Diğer bir anlamıyla İus Gentium, kökleri Yunan felsefesinde, >4r/sto'nun


doğal hukuk öğretisinde bulunan, insanın doğasına dayanan, Roma va­
tandaşı ve Roma vatandaşı olmayan ayırımı yapılmaksızın bütün insan­
lara uygulanabilen, her zaman ve her yerde geçerli olan, bu düzlemde
de pozitif hukukun karşısında yer alan hukuktur.
• İus Gentium, hakkaniyet hukuku (İus Aequum) olarak da adlandırılmak­
tadır. Çünkü, o iyiniyetin geniş bir uygulama alanı bulduğu, tarafların
iradelerinin esas alındığı, İus Civile'nin şekilciliği ve sertliğinin bertaraf
edildiği bir hukuktur. Bu niteleme, özellikle Romalıların şekle bağlı hu­
kukî işlemlerinin, yabancılarla yapılan hukukî işlemlerde aranmaması
nedeniyle yapılmıştır.

8. Klasik dönem hukukçusu Marcianus tarafından aşağıdaki biçimde tanım­


lanan ius Honorarium^ açıklayarak, bu tanımlamayı değerlendiriniz.
Digesta 1.1.8 (Marcianus): "ius honorarium medenî hukukun (ius
çivile ’nin) canlı sesidir.”
İus Honorarium, Devlet iktidarını temsil eden ve bu iktidarı fiilen kullanan
magistra'\ar tarafından yaratılan hukuk kurallarının bütününü ifade eder. İus
Honorarium'un en önemli bölümünü, birer magistra olan şehir praetodu ile
yabancılar praetodu tarafından yaratılan hukuk kuralları oluşturur. Sert, katı,
biçimlere, kalıplara sıkı sıkıya bağlı gelenekçi İus Civile’yı ayrıntılarda açıkla­
yıp, onun uygulanmasını sağlayan; İus Civile tarafından düzenlenmemiş ko­
nularda kurallar koyarak bu hukuk sistemini tamamlayan; İus Civile’nin top­
lumun gerisinde kalan, gereksinimleri karşılamayan hukuk kurallarını hak ve
adalet duygusu ile geliştiren, değiştiren ve bu suretle toplumun gereksinim­
lerini karşılayan, iyiniyet kurallarına yer veren ve her türlü yeniliğe açık olan
hukuk İus Honorarium'dur. Bu özellikleri ile İus Honorarium, İus Civile’ye ruh
vermiş, ses vermiş, işlerlik kazandırmış, canlandırmıştır.

9. Aşağıdaki metindeki boşluklarda yer alması gereken hukukların Türkçe


veya Latince adlarını yazınız ve bu hukukları özelliklerini belirterek
açıklayınız.
Iustinianus Institutiones 1.2.1: "Kanunlar ve örf ve âdetlerle yönetilen
bütün kavimler, kısmen kendilerine özgü olan hukuku, kısmen de bütün
insanlar için geçerli olan hukuku kullanırlar: Her kavmin kendisi için
oluşturduğu hukuk, o devlet halkına özgü olan hukuktur ve----------------
— adıyla anılır; buna karşın tabiî aklın (ratio naturalis) bütün insanları
kapsamına almak üzere oluşturduğu ve bütün insanlar tarafından uyu­
lan hukuk ise------------------ adıyla anılır. ”
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 33

• Birinci boşlukta yer alması gereken hukuk lus Civile’dır (vatandaş huku­
kudur). lus Civile, sadece Roma yurttaşlarına uygulanabilen, geleneklere
dayalı, bir tarım toplumunun gereksinimlerini karşılayan, sert, katı, bi­
çimlere, kalıplara sıkı sıkıya bağlı hukuktur.

• İkinci boşlukta yer alması gereken hukuk lus Gentium'dur (kavimler hu­
kukudur). lus Gentium, kökleri Yunan felsefesinde, Aristo'nun doğal hu­
kuk öğretisinde bulunan, insanın doğasına dayanan, Roma vatandaşı ve
Roma vatandaşı olmayan ayırımı yapılmaksızın bütün insanlara uygula­
nabilen, her zaman ve her yerde geçerli olan, hakkaniyet hukukudur.

10. Aşağıdaki metindeki boşluklarda yer alması gereken hukukların Türkçe


veya Latince adlarını yazınız ve bu hukukları, özelliklerini belirterek
açıklayınız.
Digesta 1.1.11 (Paulus): “lus teriminin birden fazla anlamı vardır: Ev­
rensel olarak âdil ve iyi olan durumları ifade eder.-------- ’daki anlamı
budur. lus, belirli bir şehir devletinde herkes veya vatandaşların çoğun­
luğu için elverişli olanı belirtir. ------------ ’daki anlamı budur. Devleti­
mizde ius terimi ile magistra’lar tarafından oluşturulan hukuku da ifade
etmek aynı şekilde doğrudur.------------ ’daki anlamı budur. ”
• Birinci boşlukta yer alması gereken hukuk doğal hukuktur (lus
Naturale). Doğal hukuk, bütün insanlar arasında geçerli olan, doğaya
uygun, akla dayanan, iyiye ve adalete uygun olan hukuktur.

• İkinci boşlukta yer alması gereken hukuk vatandaş hukukudur (lus


Civile). Vatandaş hukuku, bir tarım toplumunun gereksinimlerini karşı­
layan kurallardan oluşan, sert, katı, biçimlere, kalıplara sıkı sıkıya bağlı
gelenekçi hukuktur.

• Üçüncü boşlukta yer alması gereken hukuk magistra’lar hukukudur (lus


Honorarium). Magistra’lar tarafından yaratılan hukuk, hak ve adalet
duygusu ile gelişen, iyiniyet kurallarına yer veren, her türlü yeniliğe
açık, toplumun gereksinimlerini karşılayan hukuktur.

11. Eski Hukuk Dönemimdeki lus Civile ile Klasik-sonrası Hukuk Döne­
mimdeki lus Civile yi ayrı ayrı tanımlayınız.
• Eski Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile, sadece Roma vatandaşlarına uygu­
lanan hukuktur. Klasik-sonrası Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile, yabancı-
yurttaş ayırımı ortadan kalktığı için, İmparatorluk sınırları içerisinde ya­
şayan bütün halklara uygulanan hukuktur.
34 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

• Eski Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile, geleneklere dayanır. Klasik-sonrası


Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile, praetor hukukuna, imparator emirna­
melerine, senato kararlarına, hukukçuların hukuk yaratma faaliyetleri
sonucu oluşan hukuka dayanır.
• Eski Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile, tarım toplumunun ve şehir devleti­
nin (civitas'ın) hukukudur. Klasik-sonrası Hukuk Dönemi'ndeki lus Civile,
ticaret toplumunun hukukudur ve imparatorluk hukukudur.

12. Yabancılar hukuku (ius gentium) Romalılar tarafından “hakkaniyet (so­


mut olay adaleti) hukuku” olarak nitelendirilmiştir. Bu nitelendirmeyi
değerlendiriniz.
lus Gentium, Roma vatandaşı ve Roma vatandaşı olmayan ayırımı yapıl­
maksızın, bütün insanlara uygulanabilen hukuktur. Çünkü, o iyiniyetin ge­
niş bir uygulama alanı bulduğu, tarafların iradelerinin esas alındığı, lus
Civile'nin şekilciliği ve sertliğinin bertaraf edildiği bir hukuktur. Yabancılar
praetodu, Romalılarla yabancılar arasındaki ticarî ilişkilerden hareketle,
hem Romalıların geleneklerini, hem de yabancı kavimlerin geleneklerini
esas almıştır. Bu niteleme, özellikle Romalıların şekle bağlı hukukî işlemle­
rinin, yabancılarla yapılan hukukî işlemlerde aranmaması nedeniyle yapıl­
mıştır. Yabancılar praetor'u, yeni birçok hukukî işlem türünün Roma huku­
kuna girmesini sağlamış, Romalılara özgü bazı hukukî işlemleri, yabancıları
da kapsayacak biçimde genişletmiştir. Böylece, somut olayı en adaletli bir
biçimde çözüme kavuşturarak somut olay adaletini sağlamıştır.

13. Cicero tarafından praetor edictum’lan (beyannameleri) yıllık kanun (lex


annua) olarak nitelendirilmiştir. Bu nitelendirmeyi, praetor makamının
hukuk alanındaki yetkilerini açıklayarak değerlendiriniz.
Praetor'lar göreve başlarken, bir edictum (beyanname) yayımlarlardı. Bu
aşamaya hiçbir resmî makam müdahale edemezdi. Praetor'lar, bu
edictum ile yargılama işlerinin yürütülmesinde izleyecekleri temel ilkeleri,
anlaşmazlıkların çözülmesinde uygulayacakları kuralları saptarlardı. Birbi­
rinden farklı hukukî koruma olanakları ile praetor'lar, Roma yargı alanın­
daki uygulamaları zenginleştirmiş ve hakları genişletmişlerdir. Çünkü
praetor'lar tarafından korunan bu hukukî ilişkiler, preator hukukunun ta­
nıdığı haklar biçimine dönüşmüş, böylece edictum'lar kanun gibi maddî
hukukun gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca, önceki praetor'lar
tarafından getirilen kurallardan, gereksinimleri karşılayan, halkın onayını
alan ve hakkaniyeti sağlayanların sonraki beyannamelere alınmasıyla bir­
likte, tıpkı kanun hükümleri gibi devamlılık arz eden hukuk kuralları ve il­
kelerin oluşması sağlanmıştır.
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 35

14. Aşağıdaki metni. praetor hukuk yaratma faaliyetlerini esas alarak


yorumlayınız.
Digesta 1.1.7.1 (Papinianus): “Praetor hukuku, lus Çivile’yi hem ta­
mamlayarak hem de düzelterek onun boşluklarını doldurmak amacıyla
genelin yararı için praetor’lar tarafından çıkarılan hukuktur... ”
Cumhuriyet Dönemi'ndeki toplumsal, siyasal ve ekonomik dönüşümün ge­
reksinimlerini karşılamakta İus Civile yeterli olamamıştır. Şehir praetor'luğu
makamı ile Roma vatandaşları arasındaki hukukî sorunlar çözüme kavuştu­
rulmuş, yeni dava hakları, farklı hukukî koruma yolları geliştirilmiş ve bu
yolla İus Praetorium ortaya çıkmıştır. İus Civile'yi uygulamak durumunda
olan şehir praetor'ları, lus Civile'yi ayrıntılarda açıklayıp, onun uygulanma­
sını sağlayarak; lus Civile tarafından düzenlenmemiş konularda kurallar ko­
yarak, bu hukuk sistemini tamamlayarak; lus Civile'nin artık toplumun geri­
sinde kalan, gereksinimleri karşılamayan hukuk kurallarını değiştirerek ve­
ya ortadan kaldırarak hukukun üç farklı yönden gelişimini sağlamışlardır.
Papinianus, insanların hukukî korumadan yoksun bırakılmamasında, lus
Civile'deki eksikliklerin tamamlanmasında, lus Civile'nin düzeltilerek uygu­
lanmasında genelin yararı olduğunu belirtmektedir. İnsanların hukukî ko­
rumadan yoksun bırakılmaması, onlara hukukî korunma olanaklarının sağ­
lanarak yeni hak kategorilerinin yaratılması utilitas publica olarak anlaşıl­
mıştır. Yürürlükte olan lus Civile'nin katı, sert kurallarını değiştiren praetor
hukuku, bu düzeltme ve değiştirme ile hakkaniyeti sağlamaktadır. Bu bağ­
lamda, ideal bir hukuk düzeninin oluşturulmasında, hukuksuzluğun yaşan­
mamasında, hukukun olabildiğince geniş kavranmasında, kolay uygulanabi­
len hukuk kurallarının yaratılmasında kamu yararı (genelin yararı) vardır.

15. “Roma özel hukukunda haklar, praetor'ların hukukî koruma yollarıyla -


özellikle de davalar yoluyla- gelişmiştir” cümlesini açıklayınız.
Praetodiar kanun koyucu ve yargıç değillerdi. Hukukî sorun praetor tara­
fından çözülmemekle birlikte, özel hukuk alanındaki her talebin, hukuken
korunmaya değer olup olmadığını belirleme yetkisi praetor'a aitti.
Praetodiar, değişen siyasal, sosyal ve ekonomik yapının gereksinimlerini
karşılamayan ve eskiyen lus Civile karşısında, korunmaya değer gördükleri
taleplere çeşitli hukukî koruma yolları tanımışlar; bu hukukî koruma yolla­
rıyla hakların kapsamını genişleterek, özel hukukun gelişimini sağlamışlar­
dır. Praetodiav tarafından korunan bu hukukî ilişkiler, preator hukukunun
tanıdığı haklar biçimine dönüşmüş ve böylece Roma davalar sistemi maddî
hukukun gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bu bağlamda, yeni ilişkilerin
hukukî hale gelmesi, usul hukukuna bağlıdır.
36 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

16. “Olaydan hukuk doğar (ex facto oritur ius)” sözünü, praetor’ların (şehir
ve yabancılar praetor’lannm) yarattığı hukuklar çerçevesinde değerlen­
diriniz.
Roma Cumhuriyet Dönemi'nde toplumsal, siyasal ve ekonomik bir dönü­
şüm yaşamıştır. Bir tarım toplumunun hukukunu belirten ve sadece Roma
vatandaşlarına uygulanan lus Civile, savaşlarla genişleyen ve patricius-pleb
mücadelesiyle biçimlenen toplumsal, siyasal ve ekonomik yapının gereksi­
nimlerini, yeni ilişkileri düzenlemeye yetmemiştir. Praetor urbanus (şehir
praetoPu) olarak anılan praetoPluk makamı aracılığıyla, Roma vatandaşları
arasındaki yeni hukukî ilişkiler düzenlenmiş, yeni dava olanakları, farklı hu­
kukî koruma yolları geliştirilmiştir. Bir tarım toplumundan bir ticaret top-
lumuna geçen ve bu geçiş aşamasında da çok fazla kavmi egemenliği altına
alan Roma Devleti'nde, Romalılarla yabancılar ve yabancılarla yabancılar
arasındaki hukukî uyuşmazlıklar ise yabancılar praetoPu tarafından çözü­
me kavuşturulmuştur. Yabancılar praetoPu, önüne gelen somut olayda da­
va ya da diğer hukukî koruma olanakları tanıyarak, ticarî ve ekonomik ya­
şamın gereklerini ve isteklerini karşılamaya yönelik hukuk kuralları yarat­
mışlardır.

17. Aşağıdaki metin sizce hangi İmparator’a ve onun çıkardığı Emirna­


me’ye aittir? Bu Emirname. Roma’nm hangi hukuk dönemini ve nasıl
etkilemiştir? Açıklayınız.
“Başkasına ait olan insanlar istisna olmak üzere, dünyadaki bütün in­
sanlarıma Roma xatandaşlığını verdim, yerel vatandaşlık dokunulma­
dan kalacaktır. Bu durumda, onlar, sadece tüm yükleri taşımada yar­
dımcı olmamalılar, fakat zaferlerime de katılmalılar... ”
M.S. 212'de İmparator Caracalla tarafından çıkarılan ve Roma sınırları
içinde yaşayan herkese Roma yurttaşlık hakkını tanıyan Emirname'dir
(Constitutio Antoniniana). Roma'nın Klasik-sonrası Hukuk Dönemi'nde
etkilerini gösteren Emirname'dir. Roma sınırları içinde yaşayan herkese
Roma yurttaşlık hakkının tanınmasıyla birlikte, lus Gentium'u kapsamı­
na alan lus Civile, bu biçimiyle bütün Roma İmparatorluğu'nda uygu­
lanmaya başlanmıştır. Roma yurttaşlığının Roma İmparatorluğu'nun
egemenliği altında bulunan bütün eyaletleri kapsayacak kadar genişle­
tilmesi sonucunda Romalı olan eyalet halklarına Roma hukukunun uy­
gulanması gibi bir zorunluluk ortaya çıkmıştır.
Batı Roma'nın egemenliği altında yaşayan kavimler arasında, Roma huku­
ku, biraz bozularak, tahrif edilerek uygulanabilmiştir. Bu dönemde geçerli
olan hukuk, "Vulgar Hukuk" olarak da adlandırılmaktadır. Vulgar hukuk,
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 37

Roma egemenliği altında yaşayan, ancak Romalı olmayan halklara uygula­


nan hukukun genel adıdır. Hukukun inceliklerinin, klasik Roma hukukî dü­
şünce tarzının takip edilmediği; eyaletlerdeki insanları İmparatorluk çatısı
altında toplayabilmek için sadece oradaki pratik yaşama cevap veren bir
hukuktur.
Doğu Roma'da ise Roma hukuku yerel hukukların daha fazla bir direnciyle
karşılaşmıştır. Çünkü, Doğu Roma, çok eski ve yüksek kültürlerin (Yunan ve
Mısır) kök saldığı topraklar üzerine kuruluydu. Büyük İskender'in fethinden
sonra bu topraklar Yunan kültürünün etkisi altında kalmıştır (Hellenizm).
Doğu Roma'da Doğu ve Yunan kaynağından gelen gelenek hukuku Roma
hukukuna direnç göstermiştir. Bu yerel hukuklar, bu bölgelere vatandaşlık
hakkı tanındıktan sonra da birçok alanlarda yürürlükte kalmaya devam et­
miştir. Özellikle Consantinus ve ondan sonra gelen imparatorlar, Yunan ve
doğu hukuklarından gelen kuralları, Emirname'leri içerisine almaya başla­
dılar.

Bu dönemde Roma hukuku, özellikle Helen (Yunan) hukukundan ve Yunan


hukuk okullarından (Doğu Roma Öğretisi) etkilenmiştir. Yunan hukuk okul­
ları, özellikle, kavramların oluşturulmasına, kavramların sistemleştirilmesi-
ne ve genel kurallardan hareketle özel kuralların oluşturulmasına katkıda
bulunmuşlardır. Bu etkilenme nedeniyle, bu dönem Roma-Helen Hukuku
olarak da adlandırılmaktadır.

18. Aşağıdaki metinden hareketle. Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu


Papinianus’rın hangi değerden hareketle, nasıl hukuk yarattığını açıkla­
yınız.
Digesta 11.7.43 (Papinianus): “Onlar, bir yeri dinsel bir yer haline gev­
remeseler de, ölünün defnedilmesi ile ilgili olarak interdictum ’a başvu­
rabilirler; örneğin, tek başına malik, bir başkasının intifa hakkına sahip
olduğu toprağına, ölüyü defneder veya defnetmek isteyebilir: Eğer ma­
lik, ölüyü defnederse, bu durumda o bölge yasal bir mezarlık haline ge­
lemez, fakat onun, mezarı inşa etmesi engellenirse, bu durumda, malik
mülkiyet hakkına dayanarak interdictum’a başvurabilir. Aynı kural,
müşterek mülkiyetin söz konusu olduğu durumda da geçerli olur ve ku­
ral, diğer ortağın rızası hilafına ortak mala ölüyü defnetmek isteyen or­
tak için de uygulanır. Biz, katı hukuk kuralından genelin yararı (kamu
yararı) nedeniyle ayrılıyoruz: Çünkü, ölüler, defnedilmeksizin kalamaz­
lar... ”
Malik, üzerinde intifa hakkı tesis edilen bir araziyi, ancak, intifa hakkı sahi­
binin rızasını almak koşuluyla dinsel faaliyetlere özgüleyebilir. Bunun istis­
38 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

nasını ise Digesta 7.1.17 pr. (Ulpianus) oluşturmaktadır. Digesta 7.1.17 pr.
(Ulpianus) gereğince malik, intifa hakkı tesis edilen araziye gömülmek isti­
yorsa, ölenin son arzularının gerçekleştirilmesi gerektiği yönlü düşünce ge­
reğince, intifa hakkı sahibinin rızası olmaksızın gömülebilir. Olayımızda ise
hukuken böyle bir hakka sahip olmamasına rağmen malikin, intifa hakkına
konu olan araziye, bir başkasının cenazesini defnetmek ve bir mezar yap­
tırmak istemesi söz konusudur. Müşterek mülkiyete konu olan malda da
aynı durum geçerlidir. Müşterek mülkiyete konu olan bir mal üzerinde bir
faaliyette -bu, dinsel bir amaçla yapılacak olsa dahi- bulunulabilmesi için
bütün maliklerin bu doğrultuda rızalarının olması gerekir. Papinianus, ölü­
nün gömülmesinde bütün insanların (genelin, kamunun) yararının olduğu
düşüncesiyle, Klasiklerin bu kuraldan ayrıldıklarını söylemektedir. Gelenek­
lerine bağlı Romalılarda cenazeyi, ona yaraşır bir biçimde tören yaparak
defnetmek, ölenin anısına duyulan saygı nedeniyle ahlakî bir ödevdi.

Bu bağlamda, buradaki kullanımında yorum ölçütü olarak utilitas publica


bir açık değerdir. Çünkü, mantıksal-hukukî sonuç, intifa hakkının/müşterek
mülkiyetin tanıdığı mutlak yetkilere ilişkin kuralların uygulanması ve bu ku­
rallar gereğince de cenazenin defnedilememesidir. Ancak, cenazenin def-
nedilememesi yaşamın gerçekleri ve geleneklerle bağdaşmamaktadır.
Şüphesiz, Klasik Dönem hukukçularının hukukta mantığın rolünü bilmedik­
leri düşünülemez. Ancak, Klasik Dönem hukukçuları hukukun gelişim çizgi­
sine, yaşamın çok yönlülüğü nedeniyle başka güçlerin etki edebileceğini de
biliyorlardı. Nitekim Romalılar, yaşamın gerçekleriyle mantıksal düşünme;
yaşamın gerekleriyle kural arasındaki çatışmada daima yaşamın gerçekle-
ri/gerekleri yönünde bir tutum benimsemişlerdir. Olayda da katı hukuk ku­
ralının mutlak olarak uygulanmasından aynimmiş, mantıksal-hukukî sonuç­
tan uzak, kavram içtihatçılığına yabancı, fakat yaşamın gerçekleri bakımın­
dan uygun bir çözüm getirilmiş, böylece de hukuk yaratılırken genelin ya­
rarı ölçüt alınmıştır.

19. Aşağıdaki metinde. Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu Ulpianus’vn


hangi değerden hareketle, nasıl hukuk yarattığını açıklayınız.
Digesta 26.2.10.4 (Ulpianus): “Başkasına ait bir köle şu şekilde vasi
olarak atanabilir: “Eğer özgür ise vasi olsun Köle, bu niteliğe sahip
olmadan atanmışsa, “özgür olduğunda ” ibaresinin bir koşul olarak ek­
lenmesi gerektiği anlaşılabilir. Bu bağlamda, başkasına ait bir köle vasi
olarak atandığında, bu yapılmakla kölenin özgürlüğünün de verildiği
savunulabilir: Amaca uygun bakış açısına göre, vasiyetname yoluyla
vasi olarak atanan köleye özgürlük verilmesi, küçüğün yararı ve genelin
yararı için kabul edildiğine göre, bir kimsenin kendisinin kölesini vasi
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 39

olarak ataması ile başkasının kölesini vasi olarak ataması arasında na­
sıl bir fark olabilir ki? Eğer, vasiyette bulunanın bu konuda aksi yönde
açık bir iradesi yoksa vasiyet yoluyla başkasının kölesinin özgürlüğünü
kazandığı savunulmalıdır. ”
Ulpianus, vasiyetname ile kişinin kendi kölesini vasi olarak ataması duru­
munda, kölenin azat edileceği açıkça belirtilmemiş olsa dahi, küçüğün ve
genelin yararı için kölenin özgür olacağını belirtmektedir. U/pianus’a göre,
başkasının kölesinin vasiyet yoluyla vasi olarak atanması durumunda da bu
kural uygulanmalı ve köle özgür olmalıdır. Çünkü, bu durumda, kişinin
kendi kölesi mi yoksa başkasının kölesi mi olduğu, yani mülkiyet sorunu
değil; fakat, kuralın uygulandığı durumda olduğu gibi, küçüğün ve genelin
yararının korunması esas alınmalıdır. Buradaki kullanımı ile de utilitas
publica bir açık değerdir. Çünkü, küçüğün korunmasının aynı zamanda ge­
nelin yararını da sağlamasından hareketle, kıyasen kuralın kapsamı genişle­
tilmektedir. Metindeki kullanımı ile utilitas publica, özgürlük lehinde (favor
libertatis) bir tercihte bulunma olarak da değerlendirilebilir.

20. Aşağıdaki davada hangi tarafı, hangi hukukî gerekçeyle savunurdunuz?


Açıklayınız.
Causa Curiana davası. M.Ö. 92’de centumviri olarak adlandırılan yar­
gıçlar heyeti önünde görülen bir davadır. Davaya konu olan olay, karısı­
nın hamile olduğuna inanan miras bırakan (M Coponius), ölümünden
kısa bir süre önce vasiyetnameyle, doğacak olan çocuğunu mirasçı
(önmirasçı). M' Curius'u ise artmirasçı olarak atıyor. Fakat ölümünden
sonra, kadının hamile olmadığı ve dolayısıyla ı*üşte erişme yaşma ulaşa­
bilecek bir çocuğunun ohnadığı ortaya çıkıyor. Miras bırakanın ölü­
münden 10 ay sonra M’ Curius mirası talep ediyor; fakat M.
Coponius'un (miras bırakanın) en yakın yasal mirasçıları, kendilerinin
mirasçı oldukları iddiasıyla itiraz ediyor. Davada. M’ Curius’u o döne­
min ünlü retorikçilerinden (hatiplerinden) Licinius Crassus. M.
Coponius’un mirasçılarını ise dönemin büyük hukukçularından Q.
Mucius Scaevola savunuyor.
Licinius Crassus ile Q. Mucius Scaevola'yı karşı karşıya getiren bu davada,
Crassus miras bırakanın iradesinin, ilk lehdar herhangi bir sebeple mirasçı
olamamışsa diğerinin mirasçı olmasını istediği şekilde olduğunu; bu neden­
le de miras bırakanın iradesine göre vasiyetnamenin yorumlanması
(sententias voluntatesque testamentorum) gerektiğini savunmuştur.
Scaevola ise kullanılan sözlere göre vasiyetnamenin yorumlanması gerekti­
ğini belirterek, M' Curius'un mirasçı olabilmesinin şartı gerçekleşmediğin­
40 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

den dolayı vasiyetnamenin hükümsüz olduğunu savunmuştur. Scaevola’ya


göre, M' Curius'un mirasçı olabilmesinin şartı, küçüğün doğal erginlik yaşı­
na gelmeden önce ölmesidir. Scaevola, "ölmek için önce doğmak gerekir,
çocuk hiç doğmadığına göre ölmesi de söz konusu olamaz, o halde ölüm
şartı gerçekleşmediğine göre mirasçı ataması ve vasiyetname geçersizdir"
savunmasını yapmıştır.

21. “Summum ius summa iniuria (en büyük hukuk en büyük haksızlıktır)”
özlü sözünü açıklayınız.
"Summum ius summa iniuria (en büyük hukuk en büyük haksızlıktır)" sözü,
adalet ideası ile lus CiviJe arasındaki gerginliğin bir ifadesi olarak Cumhuri­
yet Dönemi'nde kullanılmaya başlanmıştır. Bu ifade, Yunan retorikçiler ta­
rafından geliştirilmiş, Cicero (de Off. 1.10.33) ve hukukçular tarafından da
Roma hukuk hayatına aktarılmıştır. Roma'da yasaların ve iradelerin yoru­
munda kullanılan bu özlü söz, katı, şekle bağlı ius Civile'yi ve Oniki Levha
Kanunu'nu lafzıyla uygulayan rahip hukukçuların uygulamalarının haksız
olduğuna işaret etmektedir. Elifi elifine, sadece lafzıyla uygulanan hukuk
kuralı haksızlığa yol açar. En sert hukuk, en büyük haksızlığa çevrilir. Bunun
için praetor'un ve hukukçuların bir düzeltme yapması gerekir. Bu düzelt­
meyi yapmanın aracı nasafettir (hakkaniyettir).

22. Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu Ulpianus. hukukun emrettiklerinin


birinin de. “herkese, kendine ait olanı, hakkını vermek (suum cuique
tribuere)” olduğunu belirtilmektedir. Ulpianus. bununla hangi adaleti
kastetmiştir? Açıklayınız.
Somut olay adaleti ya da hakkaniyettir. Pozitif hukuk kuralları zamanla es­
kiyebilir, günün koşulları için sert, katı gelebilir. Bunları düzeltecek olan
adalettir. Bu, somut olay adaletidir. Çünkü, hakkaniyet, kanunun uygulan­
masında dar ya da katı yorumun yaratacağı adil olmayan sonuçları ortadan
kaldırarak, herkese hakkının verilmesini sağlamaktadır.

23. Institutiones Sistemi ile Modem Pandektler Sistemi'ni bir şema üzerinde
gösteriniz. Institutiones S istemi‘nin Modem Pandektler Sistemi'ne etki­
lerini. Modern Pandektler Sistemi'nin de Türk Özel Hukuk Sistemine
etkilerini genel hatlarıyla açıklayınız.
Institutiones Sistemi Pandektler Sistemi
Genel Hükümler
İnsanlara ilişkin hukuk Kişiler-Aile Hukuku
Mallara ilişkin hukuk Borçlar-Eşya-Miras Hukuku
Davalara ilişkin hukuk Medeni Usul Hukuku-İcra-İflas Hukuku
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 41

Roma hukuku, Türk hukuk sistemini sistematik, kavramlar ve içerik yönle­


rinden etkilemiştir.
Türk-İsviçre Medenî Kanunu Pandektler Sistemi esas alınarak hazırlanan
kanunlardan birisidir. Borçlar Kanunumuza egemen olan, "borçların kay­
nakları", "hüküm ve sonuçları" ile "sona ermesi" biçimindeki sistemleştir­
me Romanist-Pandektist karakterlidir. Eşya hukukunun temel ayırımların­
dan biri olan mülkiyet ve sınırlı aynî haklar ayırımı Roma hukukuna dayan­
maktadır.
Türk özel hukuk sisteminde yer alan ve özel hukukun bütün alanlarında
kullanılabilecek nitelikte olan, hak, hak ehliyeti, hukukî işlem, hukukî iş­
lem ehliyeti aynî hak, şahsî hak, borç, borç ilişkisi, sorumluluk, esaslı
hata, esaslı olmayan hata, ifa, borçların kaynakları, sözleşme, haksız fiil,
haksız fiil ehliyeti, zarar, kusur, mislî mal, mislî olmayan mal, kamu malı,
özel mülkiyete tâbi mal, semere, semerelerin kazanılması, mütemmim
cüz, teferruat, iyiniyetli zilyet, kötüniyetli zilyet gibi kavramlar Roma
kökenlidir.
Türk özel hukuku, içerik açısından da Roma düşüncesinin etkisi altındadır.
Örneğin iyiniyet kuralı Roma kökenlidir ve hukukumuzda genel bir hukuk
kuralı olarak yerini almıştır. Gene bir borç kaynağı olan ve özel hukukun
her alanında uygulanma olanağına sahip olan sebepsiz zenginleşme ve ve-
kâletsiz iş görme kurumlan Roma kökenlidir. Özellikle Borçlar Kanunumu­
zun içeriği Romanisttir. Esaslı hataya düşenin yaptığı hukukî işlemle bağlı
olmayacağı kuralı, zarar verenin kusurundan sorumlu tutulacağı ilkesi, bir
sözleşmeden yarar sağlayan kimsenin sorumluluğunun daha ağır olacağı
yani fayda ilkesi, temerrüde düşen borçlunun sorumluluğunun ağırlaşacağı
ilkesi, satılan malın maddî ve hukukî ayıplarından satıcının sorumlu olacağı
kuralı, eşya hukukunda kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyetin kazanıl­
ması kurumu, miras hukukunda murisin iradesinin esas alınacağı yani favor
testamenti ilkesi Roma kökenlidir.

24. Oniki Levha Kanunu’nda “Eğer bir kimse bir diğerini hukuk önüne da­
vet ederse, davet edilen gitmelidir (si in ius vocat, ito)” kuralında ius
(hukuk) hangi anlamda kullanmıştır? Açıklayınız.
Etimolojik köken itibariyle ius, iubeo’dan (emrediyorum) gelmektedir. Bu
anlamda Oniki Levha Kanunu'nda kullanıldığını görüyoruz, lus kavramı, en
eski anlamda yargı yerini, yargılama gücünü, yargılama emrini ifade eder.
Bu ifade, aslında patricius ve pleb sınıflarının yargı önünde eşitliğinin ifade­
sidir ve politik bir anlama sahiptir. Davet kuralıyla bir pleb'in bir patricius'u
yargı makamı önüne getirebileceği güvence altına alınmıştır.
42 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

25. “Kuvveti kuvvetle defetmek caizdir (yim vi repellere cuique licet)” ifa­
desini. “ihkak-ı hak (kendiliğinden hak alma) yasağı”nm istisnaları bağ­
lamında değerlendiriniz.
Bir hakkı elde etmek ya da onu saldırılara karşı korumak için hak sahibinin
güç kullanmasına "ihkak-ı hak (kendiliğinden hak alma)" adı verilir. Kişiler,
kendi haklarını kural olarak bizzat alamazlar. Bu, "ihkak-ı hak (kendiliğin­
den hak alma) yasağı" olarak adlandırılır. Bununla birlikte, hukuk düzeni,
ayrıksı bazı durumlarda hak sahibinin hakkını kendi eliyle ve kendi kuvve­
tiyle korumasına ve elde etmesine izin vermiştir. Bunlar, meşru müdafaa
(haklı savunma), ıztırar {zaruret hali, zorda kalma) hali ve kuvvet kullanarak
hakkını korumadır. İfadede yer alan istisna, meşru müdafaadır. Meşru mü­
dafaa, bir kişinin kendisinin ya da üçüncü bir kişinin mal veya kişi varlığına
yönelik ve sürmekte olan haksız bir saldırı ya da saldırı tehlikesini kovmak
amacıyla yaptığı savunmadır.

26. Aşağıdaki metin, hangi yargılama sistemine aittir? Yargılama sisteminin


özelliklerini belirterek açıklayınız.
Gaius Institutiones 4.47: “Yargıç olsun. AA, NN’ye, dava konusu olan
gümüş masayı vedia olarak vermiş olduğu veNN'nin kötüniyetle masayı
iade etmediği sabit olursa, ey yargıç, iyi niyete uygun olarak, o şeyden
dolayı NN'nin AA 'ya vermeye veya yapmaya borçlu olduğu şeye, NN'yi
AA 'ya karşı mahkûm et, sabit olmazsa beraat ettir. ”
Formula usulüdür.
Formula usulü iki aşamalıdır. Birinci aşama praetor önünde başlar. Anlaş­
mazlık praetor tarafından çözülmemekle birlikte, bu anlaşmazlığa dava
hakkı veya diğer bir hukukî koruma tanıyıp tanımamak praetor1 ur\ yetki­
sindedir. Praetor, tarafları dinledikten sonra, korunması gereken bir hakkın
varlığı sonucuna varırsa, yargılama alanındaki yetkisine dayanarak, iddia
sahibine bir dava hakkı tanır. Dava hakkını tanıdıktan sonra, praetor, dava­
nın koşullarını ve davayı görüp sonuçlandıracak olan ve taraflarca kabul
edilmiş olmak zorunda olan özel yargıcı saptar ve formula’yı hazırlar.

Yargıç önündeki aşamada taraflar, praetodun belirlediği konulara ilişkin


iddialarını kanıtlamaya çalışırlar. Yargıcın verdiği karar kesin hüküm niteli­
ğindedir ve bir üst mercie başvurma olanağı yoktur.

Formula usulünde mahkûmiyet mutlaka bir miktar paraya ilişkin olmak zo­
rundadır. Davacı dava konusu şeyin kendisini talep etmek isterse buna iliş­
kin emrin (clausula arbitraria) eklenmesi gerekir.
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 43

27. Aşağıdaki metin, hangi yargılama sistemine aittir? Yargılama sisteminin


özelliklerini belirterek açıklayınız.

Codex 3.1.16: "... ZargzczM imparator tarafından atanmış olmasına


rağmen, bütün yargılama sürecinin zan altında bulunmaksızın yürütül­
mesini bütün kalbimizle diliyoruz... "
Sistem Dışı Yargılama'yı anlatan bir metindir. Bu sistemde praetor'luk ma­
kamı kaldırılmış ve aralarında belli bir derece sırası olan yeni bir yargı örgü­
tü oluşturulmuştur. İmparatorun mutlak egemenliği düşüncesine dayanan
yargı örgütünün başında, en yüksek yargılama makamı olarak imparator
bulunuyordu. Yargılama örgütünün çekirdeğini ise imparator tarafından
atanan yargıçlar oluşturuyordu.
Yargılama, davanın başından sonuna değin, imparator tarafından atanan
ve ona bağlı olan yargıçlar tarafından yürütülüyordu. Sistem Dışı Yargıla-
ma'da davalar tek aşamada görülmekte ve karar yargıçlar tarafından ve­
rilmekteydi. Bu sistemde yargıç tarafından verilen karardan tatmin olma­
yan tarafların bir üst yargı organına (appellatio) başvurma olanakları bu­
lunmaktaydı. Mahkûmiyetin mutlaka paraya ilişkin olması gerekmiyordu.

28. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. Krallık Dönemi’nde Patricius-Pleb sınıfı mücadelesinin ürünü olan ve


gelenek hukukunu yazılı hale getiren, dönemin en önemli yürürlük kay­
nağı Oniki Levha Kanunu’dur.
Doğru.

b. Senato. Cumhuriyet Dönemi’nde bir yasama organı niteliğini kazanmış


ve senato kararları da bu dönemde kanun gücü kazanmıştır.
Yanlış. Senato, İlk İmparatorduk Dönemi’nde hem kamu hukukunda hem
de özel hukukta kanun gücünde kararlar (senatus consultum) çıkarma yet­
kisini elde ederek, bir yasama organı halini almıştır. Cumhuriyet Döne-
mi'nde senato bir danışma organıdır.

c. Dominatus Dönemi’nde hukukun yaratıcı kaynakları imparator ve halk­


tır.
Yanlış. Dominatus Dönemi'nde hukukun tek kaynağı imparator iradesidir.
Örf ve âdetler bile imparatorun iradesine aykırı düşmedikleri oranda uygu­
lanma gücüne sahipti.
44 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

d. Ortaçağ’da kilise Roma hukukunu takip etmiştir. Bu dönemde Hıristi­


yanlık ile biçimlenen Roma hukuku Kanonik Hukuk adını almıştır.
Doğru.

29. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. lus Gentium, doğal akıl gereğince bütün insanlara ortak olarak yerleşen
ve bütün insanlar (kavimler) tarafından aynı şekilde uygulanan hukuktur.
Doğru.

b. Glossator’lax, Roma hukukunun pratik hayata aktarılmasını sağlamak


amacıyla. Roma hukuku metinlerinden ilkeler ve kurallar çıkannışlardır.
Yanlış.
Glossator'lar, Roma hukukunu pratikte uygulanması amacıyla değil, bilim­
sel meraklarını tatmin amacıyla incelemişlerdir. Corpus Iuris Civilis'in bö­
lümlerinin madde madde şerh edilmesi yöntemi, Roma hukukunun somut
hukukî olaylara uygulanabilmesini engelleyen bir yöntemdir.
Commentator'lar ya da Postglossator'lar olarak adlandırılan hukuk okulu ise,
hukuku, saf bir akademik çalışma olarak değil, günün hukukî sorunlarını çözme
aracı olarak görmüşlerdir. Bu hukuk okulu, yerel hukuklarla Roma hukukunu
karşılaştırmış, uygulanma olanağı kalmayan kuralları Roma hukukundan çı­
karmış; yerel hukukları da göz önüne alarak Roma hukukunu sistemleştirmiş-
tir. PostglossatorJ\ar, Roma hukukunun pratik hayata aktarılmasını sağlamak
amacıyla, Roma hukuku metinlerinden ilkeler ve kurallar çıkarmışlardır.

30. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. Kral. İlk İmparatorluk Dönemi’nin hukuk yaratan organlarından biridir.


Yanlış. Kral, Krallık Dönemi'nin hukuk yaratan organlarından birisidir. Kral­
lık Dönemi'ne duyulan nefret dolayısıyla bu unvan, Roma'nın diğer dönem­
lerinde kullanılmamıştır.

b. Haksız fiilde verilen zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü, sözleşmede


ifa edilmeyen edimin yerini alan tazminat yükümü ve sebepsiz zengin­
leşmede zenginleşilen oranın iadesi yükümü denkleştiriri adalete dayanır.
Doğru.
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 45

c. A’mn yaptığı satım sözleşmesi gereği, aldığı malın mülkiyetinin kendi­


sine nakledilmesini S'den isteme hakkı şahsî haktır.
Doğru.

d. Biı- elmanın dörtte birini 9 aylık bebeğine, dörtte üçünü ise 7 yaşındaki
çocuğuna veren anne denkleştirici adaleti uygulamıştır.
Yanlış. Dağıtıcı adaleti uygulamıştır.
Denkleştirici/düzeltici adalet (iustitia correctiva/reparative) ve dağıtıcı ada­
let (iustitia distributive!) ayırımı Aristo'ya dayanır.
Aristo'ya göre, denkleştirici/düzeltici adalet, hukukî ilişkide taraf olanların
eşit muamele görmesini gerektirir. Denkleştirici/düzeltici adalet, tam bir
eşitlik fikrinden hareket eder. Bundan anlaşılması gereken genel eşitliktir,
aritmetik eşitliktir. Hiç kimse verdiğinden fazlasını almamalıdır. Bir üstün­
lük yaratılmamalıdır. İki kardeş arasında elmanın ortadan bölünerek eşit
miktarda verilmesi denkleştirici adalettir.
Dağıtıcı adalette bir orantılılık durumu aranır. Çünkü, dağıtıcı adalette, bi­
reylerin ihtiyaçları, yetenekleri ve olanaklarından hareket edilir. Dağıtıcı
adaletteki eşitlik, salt, mutlak değil; göreli bir nitelik taşımaktadır.
46 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

A. Bilgi Soruları

1. Oniki Levha Kanunu'nun Roma’nın hangi siyasal dönemine ait olduğu­


nu belirttikten sonra. Kanun'un çıkarılma nedenlerini ve hangi amaçlara
hizmet ettiğini anlatınız.

2. Eski Hukuk Dönemi’nde Roma hukukunun belli başlı özelliklerini kısa­


ca anlatınız.

3. Siyasî açıdan Roma tarihi kaç döneme ayrılır? Sadece isimlerini yazınız.

4. Hukuk tarihi açısından Roma hukukunun dönemlerini yazınız.

5. Cumhuriyet Dönemi*nde Roma hukukunun yaratıcı ve yürürlük kaynak­


larını sema
i üzerinde sadece waösteriniz.

6. Principatus Dönemi'nde Roma hukukunun yaratıcı ve yürürlük kaynak­


larını şema üzerinde sadece gösteriniz.

7. Roma hukukunu, yaratıcı kaynak açısından sınıflandırınız. Bu sınıflan­


dırmada yer alan hukukların özelliklerini belirtiniz.

8. "lus Civile-Ius Gentium" ve "lus Civile-Ius Honorarium" ayırımlarının


hangi açılardan yapıldığını ayrı ayrı belirttikten sonra, bunların hepsini
kısaca anlatınız.

9. Uygulama alanı bakımından Roma hukukunu sınıflandırınız. Bu sınıf­


landırmada yer alan hukukları kısaca anlatınız.

10. Praetor'Xann hukukî koruma yollarını örneklerle açıklayınız.

11. Praetor beyannameleri ve Edictum Perpetuum (daimi, sürekli, kalıcı


beyanname) hakkında bildiklerinizi anlatınız.

12. Praetor'Xuk makamı. Roma’nın hangi siyasal döneminde, hangi hukukî


ve siyasî gereksinimler doğrultusunda kurulmuştur? Açıklayınız.

13. Praetor'tarafından yaratılan hukuku ifade eden lus Praetorium ’a


neden gerek duyulduğunu ve bu hukukun özelliklerini, genel hatlanyla
açıklayınız.

14. Praeror'ların hukuk yaratma faaliyetleri hakkında kısaca bilgi veriniz.


§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 47

15. “Pandekt hukuku Roma hukukunu günümüze bağlayan son halkadır”


cümlesini açıklayınız.

16. “Roma Özel Hukuku ’nda haklar, praetor'ların hukukî koruma yollarıy­
la -özellikle de davalar yoluyla- gelişmiştir” cümlesini açıklayınız.

17. Roma Hukuku’ndaki ius (hak) ve actio (dava) kavramları arasındaki


ilişkiyi açıklayınız.

18. Hak kavramını, unsurlarını belirterek tanımlayınız.

19. Menfaat teorisine göre hakkı tanımlayınız.

20. Aynî hak - şahsî hak ayırımı hakkında genel hatlarıyla bilgi veriniz.

21. Klasik Hukuk Dönemi-nin iki büyük hukuk okulu hakkında genel hatla-
rıyla bilgi veriniz.

22. Roma hukukunda aequitas (hakkaniyet) kavramını kişisel olarak değer­


lendiriniz.

23. Roma hukukunda aequitas (hakkaniyet) kavramını açıklayınız ve işlevi­


ni kısaca yazınız.

24. Düzeltici/Denkleştirici adalet - Dağıtıcı adalet kavramlarını genel hatla-


rıyla açıklayınız.

25. “İhkak-ı hak (kendiliğinden hak alma) yasağını” ve istisnalarını genel


hatlarıyla açıklayınız.

26. Corpus Iuris Civilis nedir ve kaç bölüme aynin? Kısaca anlatınız.

27. Institutiones Sistemi ile Modem Pandektler Sistemi'ni bir şema üzerinde
gösteriniz. Institutiones Sistemimin Modern Pandektler Sistemi'ne etki­
lerini. Modern Pandektler Sistemi'nin de Türk Özel Hukuk Sistemine
etkilerini, sistematik, kavramlar, kurallar ve ilkeler açısından genel hat-
larıyla açıklayınız.

28. Glossator’lar ve Postglossatoriaım çalışma yöntemi hakkında bilgi


veriniz.

29. Tarihçi Hukuk Okulu hakkında kısaca bilgi veriniz. Bu Okulun


Pandektçilerinin temsilcilerinden olan bildiğiniz üç ismi yazınız.

30. Roma hukuku sistemini bilimsel olarak değerlendiriniz.


48 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

B. Test Soruları

• Aşağıdaki ifadelerden yanlış bulduklarınızın neden yanlış olduklarını gerekçeli


olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece doğru demeniz yeterlidir.

31. Praetor'lar, değişen siyasal, sosyal ve ekonomik yapmm gereksinimle­


rini karşılamayan ve eskiyen lus Civile karşısında, korunmaya değer
gördükleri taleplere çeşitli hukukî koruma yolları tanımışlar, bu hukukî
koruma yollarıyla hakların kapsamını genişleterek, özel hukukun geli­
şimini sağlamışlardır.

32. Praetor'lar kanun koyucu olarak Roma Hukuku’nun en önemli yaratıcı


kaynağıdırlar.
33. Postglossator’lar Okulu’nun Roma hukuku üzerinde çalışarak, onu iş­
leyerek meydana getirdiği hukuka Pandekt Hukuku ismi verilmektedir.

34. Principatus Dönemimde Roma Hukuku’nun yaratıcı kaynakları halk,


halk meclisleri, princeps, senato, praetor'lar ve Romalı hukukçulardır.
35. Corpus Iuris Civilis, Institutiones, Digesta, Codex ve Kem Emirnameler
olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.
36. Gaıus’un Institutionesî'nâe, özel hukuk, insanlara, mallara ve davalara
ilişkin olmak üzere üçe ayrılmıştır. Gaius ’un bu sınıflandırması.
Iustinianus'nn hazırlattığı Corpus Iuris Civilis'in Digesta’sına aynen
alınmıştır.
37. Gelenek hukukunun özellikleri, sürekli uygulana gelmiş olması, uyul­
ması serektisi hususunda şenel inanç olması, yasamı kolaylaştırdım se-
rekçesi ile genel kabul görmüş olması, yazılı olması ve bir yaptırımının
bulunmasıdır.

38. Formula usulü. Legis Actio'lar usulünde yabancılara dava ehliyetinin


tanınmaması nedeniyle. Romalılarla yabancılar ve yabancılarla yabancı­
lar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmek üzere praetor'lar tara­
fından yaratılmıştır.
39. Sistem Dışı Yargılama’da davalar tek aşamada görülmekte ve karar
yargıçlar tarafından verilmekteydi. Bu sistemde yargıç tarafından veri­
len karardan tatmin olmayan tarafların bir üst yargı organına
(appellatio) başvurma olanakları bulunmaktaydı.

40. Nexum işlemi ile borçlunun alacaklısının egemenliği altına girmesi şahıs
ile sorumluluğun Roma hukukundaki örneğidir.
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 49

• Aşağıdaki sorularda doğru bulduğunuz şıkkı işaretleyiniz.

41. Aşağıdaki ifadelerden hangisi lus CzvzZe’yi tam olarak anlatmaktadır?

a. lus Civile şekilci bir hukuktur, b. lus Civile şekilci ve katı bir hukuk­
tur. c. lus Civile şekilci, katı ve muhafazakâr bir hukuktur.

42. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


a. Oniki Levha Kanunları Roma hukukunun ilk kodifikasyonudur, b.
Oniki Levha kanunları ile lus Civile yazılı hale getirilmiştir, c. Oniki
Levha Kanunları tarım toplumunun ihtiyaçlarmı karşılayan hukuk kural­
larından oluşmaktadır, d. Oniki Levha Kanunları mücadele kökenlidir,
e. Praetor’lar kanun koyucu olarak Cumhuriyet Dönemi’nin en önemli
yaratıcı kaynağıdırlar.

43. Aşağıdakilerden hangisi gelenek hukukunun özelliklerinden birisi de­


ğildir?
a.Yazılı olması b. Yaptırımının olması c. Sürekli uygulana gelmiş ol­
ması d. Uyulması gerektiği hususunda genel inanç olması

44. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?


a. lus Civile, geleneklere dayanan, şekilden bağımsız. Roma vatandaşla­
rına uygulanan hukuktur, b. lus Honorarium, sadece praetor'lav tarafın­
dan yaratılan hukuktur, c. lus Gentium, yabancılar praetor'u tarafından
yaratılan hukuktur, d. Oniki Levha Kanunu ile lus Gentium yazılı hale
getirilmiştir.

45. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


a. lus Honorarium şehir praetoru'nun. yarattığı hukuktur, b. lus
Gentium yabancılar praetoru’nun yarattığı hukuktur, c. Edictum
perpetuum İlk İmparatorluk Dönemi’ne aittir, d. lus Gentium hem Ro­
malılara hem de yabancılara uygulanan hukuktur, e. lus Gentium, olan
hukukun karşısında yer alan, olması gereken hukuktur.

46. Aşağıdakilerden hangisi formula yargılamasının özelliklerinden biri


değildir?
a.Yargılamanın iki aşamalı olması b. İlk aşamanın praetor önünde baş­
laması c. Mahkumiyetin bir miktar paraya ilişkin olması d. Yargıcın
verdiği karara karşı bir üst yargı organma başvuru hakkının bulunması.
50 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

47. Aşağıdakilerden hangisi hakkın unsuru değildir?

a. Hakkın, kişi dediğimiz bir öznesi olmalıdır, b. Hak. kişinin menfaati­


ni tatmin etmelidir, c. Hak. sahibine hukuken bahşedilen korunmayı is­
teme yetkisini sağlamalıdır, d. Hakkın hukuk düzeni tarafından tanın­
masına gerek yoktur.

48. Aşağıdakilerden hangisi İlk İmparator’luk Dönemi’nin hukuk yaratan


organlarından biri değildir?

a. Praetor b. Romalı hukukçular c. Senato d. Kral

49. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

a. Postglossator'lar Okulu’nun Roma hukuku üzerinde çalışarak, onu


işleyerek meydana getirdiği hukuka Pandekt Hukuku ismi verilmekte­
dir. b. Praetor'\w, yargıç sıfatı ile tanıdıkları hukukî koruma yollarıyla
hakların kapsamını genişleterek, özel hukukun gelişimini sağlamışlardır.
c. Uygulama alanı bakımından Roma hukuku lus Civile ve lus Gentium
olmak üzere ikiye ayrılır, d. Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu
UZpz'ûfMM^’un. “imparatora hoş görünen her şey kanun gücündedir” sözü
İlk İmparator’luk Dönemi’nin siyasal sistemini ifade etmektedir, e. Ya­
ratıcı kaynak açısından Roma hukuku lus Praetorium ve lus Gentium
olmak üzere ikiye ayrılır.

50. Senato kararları (senatus consultum) Roma’nm hangi döneminde kanun


gücü kazanmıştır?

a.Cumhuriyet Dönemi b. Krallık Dönemi c. Principatus Dönemi d.


Dominatus Dönemi e. Eski Hukuk Dönemi

51. Aşağıdakilerden hangisi Corpus Iuris Çivilisem bölümlerinden biri de­


ğildir?

a. Digesta b. Institutiones c. Oniki Levha Kanunları


d. Codex e. Novellae

52. Aşağıdakilerden hangisi Roma hukukunun bilgi kaynakları arasında yer


almaz?

a. Oniki Levha Kanunları b. Gtaus’un Institutionesi


c. Corpus Iuris Civilis d.Cicero'nun eserleri
e. Corpus Iuris Canonici
§1. Roma Siyasî Tarihi - Roma Hukuk Tarihi - Roma Yargılama Hukuku 51

53. Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyet Dönemimde hukukun yaratıcı


kaynakları arasında yer almaz?

a. Magistrallar b.Halk meclisleri c. Senato


d. Hukukçular e. Halk

54. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

a. Corpus Iuris Civilis Roma hukukunun ilk büyük kanunlaştırma hare­


ketidir. b. Corpus Iuris Civilis sadece özel hukuk kurallarından oluş­
maktadır. c. Corpus Iuris Civilis’in hazırlayıcısı Doğu Roma İmpara­
tordu Consantinus"dur. d. Digesta'da somut olay çözümleri yer almak­
tadır. e. Corpus Iuris Civilis 5 bölümden oluşmaktadır.

C. Metinler - Olaylar

55. Aşağıdaki metinde yer alan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıkla­


yınız.
“Örf ve âdete dayanan hukuk, bir kanun yapılmadan, genelin iradesiyle,
eskiden beri onaylanan hukuktur" (Cicero).

56. Aşağıdaki metinde yer alan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıkla­


yınız.
Iustinianus Institutiones 1.2.9: “Her gün tekrarlanan âdetler, onlara, rızaları
ile uyanların benimsemeleri sonucunda, kanunlara benzer olurlar.”

57. Aşağıdaki metin sizce hangi hukuku anlatmaktadır? Bu hukuku tanım­


layarak. nedenleriyle açıklayınız.
Gaius Institutiones 1.1: ‘Doğal akıl gereğince bütün insanlara ortak
olarak yerleşen ve bütün insanlar (kavimler) tarafından aynı şekilde uy­
gulanan hukuk... ”

58. Aşağıdaki metin sizce hangi Emirname :ye aittir? Bu Emirname. Ro-
ma’nın hangi hukuk dönemini ve nasıl etkilemiştir? Açıklayınız.
Digesta 1.5.17 (Ulpianuş): “İmparator Antoninus'un Emirnamesi ’ne
göre, Roma dünyasında yaşayan herkes Roma vatandaşı yapılmıştır. ”

59. Ulpianus D. l.l.lO.pr.’da adaleti (iustitia). “herkese kendi hakkım ver­


meye ilişkin kesin ve devamlı bir irade" olarak tanımlamaktadır. Bu şe­
kilde tanımlanan adalet hangi adalettir? Açıklayınız.
52 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

60. Aşağıdaki metinden hareketle. Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu


Tryphonus'm hangi değerden hareketle, nasıl hukuk yarattığını açıkla­
yınız.
Digesta 49.15.12.3 (Tryphonus): “Egemenlik hakkı sahibi esaret altında
iken evlenen erkek aile evladı, aile babasının rızasını almamış veya rı­
zasını istememiştir. Evliliğe rıza göstermemesine rağmen, torunun, aile
babasının egemenliği altından çıkana değin, onun kontrolü altında ka­
lacağı ve onun mirasçısı olacağı hususunda şüpheye düşmemek gerekir.
Çünkü, hem durumun kendisi, hem durumun ortaya çıktığı zamanın ge­
rekleri, hem de evliliğin sosyal (genel) yararı bunu gerekli kılar. ”
KİŞİLER HUKUKU
UYGULAMALI ÇALIŞMALARI
§2. KİŞİLER HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI

I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

1. “Kölenin şahsiyeti yoktur (servus nullum caput habe)” ifadesini. Roma


hukukunda hak ehliyetinin koşullarını esas alarak değerlendiriniz.
Roma hukukunda hak ehliyetine sahip olmanın üç koşulu vardır. Bunlar,
özgür olmak, Roma yurttaşı olmak, baba egemenliği altında bulunmamak­
tır. Bu koşullar altında köle olmak (özgür olmamak) hak ehliyetini sınırla­
yan bir nedendir. Kişi, hak ehliyetine sahip olan varlıktır. Köle hak ehliyeti­
ne sahip olmadığı için kişi değildir.

2. Octavius isimli efendinin egemenliği altında bulunan kadın köle


Jtafnın doğurduğu çocuğun özgürlük statüsü çerçevesinde hukukî ko­
numunu belirleyiniz.
Roma'da bir insanın köle veya özgür olup olmadığını annenin hukukî du­
rumu belirlerdi. Özgür bir anneden doğan çocuk özgür, köle bir anneden
doğan çocuk ise köle olarak kabul edilirdi. Atia köle olduğu için, doğurduğu
çocuk da köledir. Atia hukuken bir mal olarak kabul edildiği için, çocuk üze­
rinde Atia'nın bir hakkı söz konusu değildir. Köle çocuk üzerindeki mülkiyet
hakkı, At/o'nın efendisi Octavius's aittir.

3. Roma hukukunda, “doğmak üzere olan çocuk, doğmuş sayılır (in


compluribus causispostimipro iam natis habentur)” ifadesi.

a. Hukuk tekniği araçlarından karineyi mi yoksa varsayımı mı gösterir?


Her iki kavramı açıklayarak, soruyu yanıtlayınız.
Karine ve varsayım, ispat yükünü yakından ilgilendiren kavramlardır. Bun­
lar, birer ispat araçlarıdır. Karine ve varsayımlar, yasa koyucunun hukuku
biçimlendirmek için kullandığı hukuk tekniği araçlarındandır. Amaç, huku­
kun uygulanabilirliğini mümkün olduğunca kolaylaştırmaktır. Karine olarak
kabul edilen hususun varlığı az da olsa olasıdır, yani tamamı yalan değildir.
Ama varsayım bir yalandır. Yalan olduğunu bile bile yasa koyucu varsayım­
lara başvurur. Ama karinelerin gerçek olma olasılığı vardır. Hukuk düzeni
çocuk henüz doğmadığı halde doğmuş gibi telakki ettiği için, bu ifade bir
varsayıma işaret eder.

b. Bu hukuk tekniği aracı hangi amaca hizmet etmektedir? Açıklayınız.


Roma hukuku ceninin menfaatlerini korumuş; ceninin menfaatine hizmet
etmesi koşuluyla belirli bir amaç için, cenini doğmuş gibi varsaymıştır.
56 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Özellikle, çocuğun mirasçı olması durumunda bu kural uygulanmıştır. Canlı


olarak doğan çocuğun hak ehliyeti bu gibi durumlarda ana rahmine düştü­
ğü ana değin geriye yürütülmüştür.

c. Bu hukuk tekniği aracından sadece cenin mi yararlanır? Cenin dışında­


kilere bu yolla bir hukukî koruma sağlanabilir mi? Neden?
Bu hukuk tekniği aracından sadece cenin yararlanır. Bu kural, sadece doğa­
cak çocuğun menfaatini koruma gereksinimi ortaya çıktığında uygulanabi­
lir. Bu bağlamda, doğmamış çocuk, kendi hakları söz konusu olduğunda
sadece doğmuş addedilmekte; başkalarının menfaati söz konusu olduğun­
da ise doğmamış olma olgusu esas alınmaktaydı (cum de ipsius iure
quaeritur; aliis autem non prodest nisi natus). Nedenini, bu hukuk tekniği
aracının bir varsayım olması oluşturur. Çünkü, bir Aksiyondan amacının ge­
rektirdiğinden daha fazla sonuç çıkarılamaz.

4. Baba (pater familias'). egemenliği altında bulunan ve hukukî işlem ehli­


yetine sahip olan aile evladına atını bağışlar ve daha soma da ölür. Kla­
sik hukuk dönemi hukukçusuna göre bu olayda bağışlama yoktur. Bura­
da bağışlama sözleşmesinin olmayışının sebebini açıklayınız.
Roma hukukunda egemenlik altında bulunan aile evladı hak ehliyetine sa­
hip değildir. Hukukî işlem ehliyetine sahip iseler geçerli hukukî işlemler ya­
pabilmekte ve bu hukukî işlemlerden doğan haklar aile babasına ait olmak­
taydı. Dolayısıyla, egemenliği altında bulunan çocuğuna atını bağışlayan
baba kendi kendisine bağışlama yapmış gibi olurdu ki, böyle bir hukukî iş­
lem tasavvur edilemez.

5. K. A’nin karısıdır ve onun egemenliği altındadır. Bu evlilikten doğma C


isimli üç aylık kız ve 13 yaşında D isimli erkek çocukları vardır. A.
100.000 Sesterz değerinde bir miras bırakarak ölmüştür. Aşağıdaki soru­
ları olaya göre çözümleyiniz.

a. a. A’nm ölümü üzerine K. C ve D hak ehliyetine sahip olurlar mı? Ne­


den?
A, pater fa miHas'dır. Pater familias'ın ölümü üzerine, egemenliği altında
bulunan aile evlâtları hak ehliyetine sahip olur ve sui iuris haline gelir.

b. A’nm ölümü üzerine K. C ve D hukukî işlem ehliyetine sahip olurlar


mı? Neden?
Kadın olmak hukukî işlem ehliyetini sınırlayan nedenlerden birisidir. K ve
C'ye kadın oldukları için vasi atanır. D 13 yaşında erkek çocuk olduğu için
ve ergenliğe ulaşmadığı için ona da vasi atanır.
§2. Kişiler Hukuku 57

c. A’mn mirasından K. C ve D eşit olarak miras payı alır mı? Neden?


Roma'da erkek ve kız çocuk arasında miras eşit olarak paylaşılır.

6. Aşağıdaki
3 O
ifadelerden Vvanlıs3 bulduklarınızın neden Vvanlıs3 oldukla-
rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. Roma özel hukukunda persona, sadece kişi sayılan insanları değil, köle­
leri. yabancıları ve baba egemenliği altında bulunanları da kapsamına
almaktadır.
Doğru.
b. Roma hukuku ceninin ve onun dışındaki üçüncü kişilerin menfaatlerini
korumuş; cenin ve/veya herhangi bir kişinin menfaatini gerçekleştirmek
koşulu ile belirli bir amaç için, cenini -sağ ve tam doğmak kaydıyla-
doğmuş gibi varsaymıştır.
Yanlış. Roma hukuku, sadece ceninin menfaatlerini korumak için cenini -
sağ ve tam doğmak kaydıyla- doğmuş gibi varsaymıştır. Cenin dışında her­
hangi bir kişinin menfaatinin gerçekleştirmesi söz konusu olduğunda cenin
doğmamış varsayılır.
c. Roma hukukunda hak ehliyetine sahip olmanın üç koşulu vardır. Bunlar,
özgür olmak. Roma yurttaşı olmak ve kadın olmamaktır.
Yanlış. Roma hukukunda hak ehliyetinin koşulları, özgür olmak, Roma yurt­
taşı olmak ve baba egemenliği altında bulunmamaktır.

7. Aşağıdaki
JO
ifadelerden Vvanlıs3 bulduklarınızın neden Vvanlıs3 oldukla-
rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. İnsan hakları kavramı Romalılar tarafından bulunmuş, tanınmış ve geliş­


tirilmiştir.
Yanlış. İnsan hakları kavramı, insanların hukuk karşısında eşit oldukları anla­
yışına dayanır. Kölelik kurumunu tanıyan bir hukuk düzeninde insan hakları
kavramından söz edilemez. Bu kavram, daha sonraki gelişimin bir ürünüdür.

b. İmparatorluk Dönemi'nde. Stoacı felsefeden gelen “insancıllık düşünce­


si”. kölelere yönelik davranışları olumlu yönde etkilediği, toplumsal ah­
lak anlayışı kölelere kötü davranılmasmı kınadığı ve Hıristiyanlık Dini
de köleliği hoş görmediği için, bu dönemde kölelerin hukukî durumu
düzeltilerek, onlara hukuken kişilik tanınmıştır.
58 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Yanlış. Köleler, Roma'nın hiçbir döneminde hukuken kişi olarak kabul edil­
memiştir. Bu çabaların amacı, kölelere hukuken bir kişilik sağlamak değil,
sadece İnsanî, ahlakî ve dinî zorlamaların etkisiyle, kölelere karşı yapılan
aşırı eziyetleri önlemektir.

c. Özgürlüğünü kaybeden bir Roma vatandaşının özgürlüğünün kaybı va­


tandaşlık hakkının hukuk gereği kaybma yol açmaz. Bu konuda Roma
Devleti’ni temsil eden magistra'mn kararı gerekir.
Yanlış. Özgürlüğünü kaybeden bir Roma vatandaşı, hukuk gereği (ipso iure)
hiçbir işleme gerek olmaksızın Roma vatandaşlık hakkını kaybeder.

d. İmparatorluk Dönemi’nde geçerli olan “baba, evliliğin baba olarak gös­


terdiği kişidir” (pater est quern nuptiae demonstranf) karinesi gereğince,
evlilik birliği içinde doğan çocuklar, babaya ait olarak kabul edilmiştir.
Çocuğun kendisinden olmadığını iddia eden kimse, iddiasını kanıtlaya­
rak karineyi çürütmek zorundadır.
Doğru.

8. Hukukî işlemi tanımlayınız. Roma hukukunda hukukî işlem ehliyetinin


koşullarını sadece sayınız. Hukukî işlemin geçerliliği için hukuk düze­
ninin neden bazı koşulların varlığını aradığını açıklayınız.
Hukukî işlem, hukuk düzeninin belirlediği koşullar ve çizdiği sınırlar içinde,
kişi ya da kişilerin istedikleri amaçlara uygun hukukî sonuçlar doğuracağını
kabul ettikleri, hukuk düzeni tarafından korunan irade beyanıdır. Roma
hukukunda hukukî işlem ehliyetinin koşulları, 25 yaşın bitirilmiş olması, akıl
hastası olmamak, müsrif olmamak ve kadın olmamaktır. İrade beyanında
bulunacak kişinin bir irade oluşturabilecek, açıkladığı iradeyi anlayabilecek
ve açıkladığı iradenin hukukî sonuçlarına katlanabilecek zihinsel ve beden­
sel olgunluğa ulaşmış olması gerekir. Hukukî işlemi yapan taraf veya taraf­
ları korumak, hukukî işlem güvenliğini sağlamak ve toplumsal düzeni ko­
rumak amacıyla hukuk düzeni hukukî işlem ehliyeti için bazı koşulların var­
lığını aramıştır.

9. Aşağıdaki metinde bir irade açıklamasının varlığından söz edilebilir mi?


Digesta 23.1.12.pr. (Ulpianus): “Nişanlanmada, babasının iradesine
karşı çıkmayan kadının rıza gösterdiği kabul edilir. ”
Genel olarak susma, irade açıklaması olarak kabul edilmez. Susma aslında
herhangi bir davranışta bulunmama olup, örtülü bir irade (kabul) beyanı
sayılamaz. Çünkü hiç kimse, kendisine yapılan bir teklife hukuken cevap
vermek zorunda değildir. Roma hukukuna göre susma (sükût) -kural ola­
§2. Kişiler Hukuku 59

rak-, irade açıklaması olarak kabul edilmemektedir. Ancak, bazı durumlar­


da hukuk düzeni, içinde bulunulan durumu dikkate alarak, susmaya pasif
bir kabul etme anlamını yükler. Bu örnek de, susmanın irade açıklaması,
pasif bir kabul etme anlamını yüklediği durumlardan birisidir.

10. A arkadaşı B’ye. B’nin cok besendiai sümüs aerdanlıaını baaıslamak


istiyor. Ancak A. gümüş gerdanlık yerine altm gerdanlık diyor. B ise ar­
kadaşının kendisine gümüş gerdanlığı vermek istediğini biliyor. Söz­
leşme geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Neden?
Hukukî işlemin konusu yanlış bir isimle söylenmiş olsa bile, her iki tarafın
da iradesi gümüş gerdanlığın bağışlanması doğrultusunda olduğu için söz­
leşme geçerli bir biçimde kurulur (Falsa demonstratio non nocet = Yanlış
tanımlama zarar getirmez).

11. A’nm maliki olduğu bütün mallarının ve diğer haklarının para ile ölçü­
lebilen değeri 130.000 Sesterz'dir. Ayrıca. A’nm B’den 150.000 Sesterz
alacağı ve C’ye 3000. D’ye ise 2000 Sesterz borcu vardır. Buna göre.
A’nm malvarlığı (mameleki) kaç Sesterz'dir. Sadece miktarını belirtiniz.
Malvarlığı, değeri para ile ölçülebilen hakların ve borçların toplamıdır.
A'nın haklarının ve mallarının toplamı 130.000 Sesterz'dir. Ayrıca, A'nın
B'den 150.000 Sesterz alacağı da bulunmaktadır. Alacak hakkı da A'nın ak­
tifinde yer alır. Dolayısıyla, A'nın malvarlığının aktifi 130.000 + 150.000 =
280.000 Sesterz'dir. Pasifini ise C'ye ve B'ye olan borçları oluşturur. A'nın
pasifi toplam 5000 Sesterz'dir. Malvarlığı, aktiflerin ve pasiflerin toplamın­
dan oluştuğuna göre, A'nın malvarlığı 285.000 Sesterz'dir.

12. 26 yaşındaki Romalı sui iuris (kendi hukukuna tâbi olan, baba egemen­
liği altında bulunmayan) kadın ile 19 yaşındaki Romalı sui iuris erkeğin,
hak ve hukukî işlem ehliyeti bakımından hukukî durumlarım belirleyi­
niz.
26 yaşındaki Romalı sui iuris kadın, Roma vatandaşı, köle değil ve sui iuris
olduğu için de baba egemenliği altında değil, bu nedenle hak ehliyetine sa­
hiptir. Hukukî işlem ehliyeti açısından incelediğimizde ise, ehliyeti sınırla­
yan yaş aralıklarında değil, akıl hastası ve müsrif olduğu doğrultusunda bir
açıklama bulunmamaktadır. Ancak, kadın olduğu için hukukî işlem ehliyeti
sınırlıdır ve kendisine vasi atanır.
19 yaşındaki Romalı sui iuris erkek, Roma vatandaşıdır ve köle değildir. Ba­
ba egemenliği altında olmadığı için de hak ehliyetinin sahibidir. Hukukî iş­
lem ehliyeti açısından incelediğimizde ise, kadın değil, akıl hastası ve müs­
rif olduğu doğrultusunda da bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak, 14-25
00 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

yaş aralığındadır. 14-25 yaş aralığındaki küçükler, yaş küçüklüğü, gençlik ve


tecrübesizlikleri nedeniyle aldatılma olasılıkları yüksek olduğu için, M.Ö
190'da çıkarılan Lex Plaetoriae ile korunma altına alındılar. Bu kanun gere­
ğince, aldatılarak hukukî işlemler yapan 14-25 yaş aralığındaki küçüklere
(minor), dava (actio), def'i (except/o=borçlunun borcunu yerine getirmek­
ten kaçınabileceği, hukuk düzeni tarafından kendisine tanınan hukukî ne­
den) ve eski hale getirme (restitutio in integrum) olanakları tanındı.
Bu hukukî koruma yolları, bu yaş aralığında olanlarla hukukî işlem yapıl­
mamasına yol açmıştır. Bu nedenle 25 yaşını doldurmamış ergen küçükler,
praetor'dan kendilerine kayyım (cura minörüm) atanmasını talep etmeye
başlamışlardır. İsteği doğrultusunda kendisine kayyım atanan küçük, kay­
yımın consensus'unu (hukukî işlemi birlikte yapma, hukukî işleme izin ver­
me veya hukukî işleme onam verme) alırdı. İstekleri doğrultusunda kayyım
atanan küçükler, kendilerine tanınan koruma yollarından yararlanamamak­
taydılar. İmparatorluk Dönemi’nde ise, 25 yaşını doldurmamış küçüklerin
hak devrine, mal devrine ilişkin hukukî işlemlerinde kayyımın consensus'^
zorunlu hale getirildi. Bunların vasiyetname düzenleme, evlenme ve dava
açma ehliyetleri vardır.

13. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Gaius Institutiones 3.107: “Vesayet altındaki küçük, vasinin
auctoritas ’ımn zorunlu olduğu yerlerde (kendisinin borç altına girmesi
halinde), vasinin auctoritas ’ımn bulunması şartıyla bütün hukukî işlem­
leri geçerli olarak yapabilir. Vasinin auctoritas'ı olmadan başkasını
kendisine karşı borçlandırabilir. ”

a. Metin, hangi yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir?


Neden?
Metin 7-14 yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir. Çünkü,
kendilerine vasi atanan küçüklerden, sadece bu yaş aralığında olanlar vasi­
nin auctoritas'\ olmaksızın bazı hukukî işlemleri yapabilirler.

b. “Auctoritas” nedir? Açıklayınız.


Auctoritas, hukukî işlem sırasında vasinin hazır bulunması, küçüğe yardım
etmesi ve küçüğün eksik olan iradesini tamamlamasıdır.

c. Topal hukukî işlemi, bir örnek yardımıyla açıklayınız.


Topal hukukî işlem, küçük, her iki tarafı da borç altına sokan bir hukukî iş­
lemi tek başına yapmış ise, bu hukukî işlemin hak kazandıran kısmının ge­
çerli olması, borç yükleyen kısmının ise geçersiz sayılmasıdır. Örneğin, bir
§2. Kişiler Hukuku 61

mal satan küçük, bu malın satım bedeli olan bir miktar parayı talep etme
hakkına sahip olurken, alıcı, satım konusu malın kendisine verilmesini talep
etme hakkına sahip olamamaktadır.

d. Bu yaş aralığındaki küçüklerin vasinin auctoritas'ı olmaksızın yapabile­


cekleri hukukî işlemler hangileridir? Açıklayınız.
Kendilerini borç altına sokmayan, sadece hak kazanmalarına yol açan (mal­
varlıklarını sadece artıran) hukukî işlemleri vasinin auctoritas'ı olmaksızın
yapabilirler.

e. Bu yaş aralığındaki küçükler, hangi hukukî işlemler için vasinin


auctoritas’ına gereksinim duyarlar? Açıklayınız.
Kendilerine doğrudan hak kaybettiren (malvarlıklarını doğrudan azaltan)
hukukî işlemlerde, kendilerini sadece borç altına sokan hukukî işlemlerde
vasinin auctoritas'ına gereksinim duyarlar.

f. Bu yaş aralığındaki küçüklerin vasinin auctoritas'ı ile olsa dahi yapa­


mayacakları hukukî işlemler hangileridir? Açıklayınız.
Ergenliğe ulaşmadıkları için evlenme ehliyetleri ve vasiyetname düzenleme
yetkileri bulunmamaktadır.

14. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Iustinianus Institutiones 1.23.pr.: “Ergenliğe ulaşmış küçüklere, yirmi
beş yaşım tamamlayana kadar kayyım atanır; bu kişiler, her ne kadar
ergen iseler de, henüz işlerini yapamayacak bir yaştadır. ”

a. Metin, hangi yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir?


Neden?
Metin 14-25 yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir. Çün­
kü, sadece bu yaş aralığındaki küçüklere kayyım atanır.

b. Bu yaş aralığındaki küçüklerin korunmasına neden gerek duyulmuştur?


Bunlar, hangi yolla, nasıl korunmuşlardır? Açıklayınız.

Bu yaş aralığındaki küçüklerin, yaş küçüklüğü, gençlik ve tecrübesizlikleri


nedeniyle aldatılma olasılıkları daha yüksek olduğu için korunmasına gerek
duyulmuştur. M.Ö 190'da çıkarılan Lex Plaetoriae ile koruma altına alın­
mışlardır. Bu kanun gereğince, 14-25 yaş aralığında bulunan küçüklere,
yaptıkları hukukî işlemlere karşı dava, defi ve eski hale getirme olanakları
tanınmıştır.
62 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

c. Bu yaş aralığındaki küçüklerin, kayyımın consensus'una. gerek olmaksı­


zın yapabilecekleri hukukî işlemler hangileridir? Açıklayınız.
Kendilerine hak kazandıran, malvarlıklarını artıran hukukî işlemleri yapma,
evlenme ve vasiyetname düzenleme ehliyetleri vardır.

15. 28 yaşındaki romalı sui iuris (kendi hukukuna tâbi olan, baba egemenli­
ği altında bulunmayan) kadın, kölesini azat ediyor. Aşağıdaki somları
olaya göre çözümleyiniz.

a. Bu azat etme işlemi geçerli midir? Neden?


Oniki Levha Kanunu'ndan beri, baba egemenliği ve manus altında bu­
lunmayan sui iuris kadınlara, yaşları ne olursa olsun, vasi (tutor
mulieres) atanmıştır. Ancak, Roma'nın eski hukuk döneminden başlaya­
rak, baba egemenliği altında olmayan, yetişkin ve özgür Romalı kadın
üzerindeki vesayet (tutela mulierum), küçükler üzerindeki vesayetten
farklı değerlendirilmiştir. Kadınlar, kendilerine vasi atanan küçüklere
göre, daha geniş hukukî yetkilere sahiptiler. Kadınlar, malvarlıklarını
bizzat kendileri yönetirdi, küçüğün malvarlığı ise vasi tarafından yöneti­
lirdi. Kadın, res nec mancipi bir malın mülkiyetini devredebilir, kendisi­
ne yapılan bir ödemeyi kabul edebilir, praetor hukukuna ve yabancılar
hukukuna ait olan hukukî işlemleri tek başlarına yapabilirlerdi. Kadınla­
rın şekle bağlı lus Civile işlemlerinin geçerli olması için vasinin
auctoritas'ı (yardımı) aranmıştır. Azat etme, ius civile'nin şekle bağlı
hukukî işlemlerinden biri olduğu için, bu hukukî işlemin geçerli olması
için vasinin auctoritas'ı gerekmektedir.

b. Bu kadın alieni iuris olsaydı, sorunun yanıtı değişir miydi? Neden?


Değişirdi. Baba egemenliği altında olduğu, yani alieni iuris olduğu için hak
ehliyetine sahip değildir, malvarlığı ve dolayısıyla kölesi olamaz.

16. Hak ehliyeti ile hukukî işlem ehliyetinin koşullarının ışığı altında, ku­
yumcudan altm bir saat satın alan ve parasını ödeyen. 30 yaşındaki aile
evladı erkek E'nin. bu yüzüğün maliki olup olamayacağını, nedenini be­
lirterek açıklayınız.
30 yaşındaki aile evladı erkek E, hukukî işlem ehliyetine sahiptir, geçerli
hukukî işlemler yapabilir. Ancak, aile evladı olduğu için hak ehliyetine sahip
değildir, çünkü, baba egemenliği altındadır. Dolayısıyla, yüzüğün maliki
olamaz. Yüzüğün maliki, aile evladı üzerinde egemenlik hakkına sahip olan
aile babasıdır.
§2. Kişiler Hukuku 63

17. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Digesta 19.1.13.29: “Eğer bir kimse, vasisinin izni olmaksızın ergen
olmayan küçükten (impubes ’ten) bir şey satın alırsa, alım satım sözleş­
mesi sadece tek taraf için bağlayıcı olur. Satıcı, impubes ’e karşı borç
altına girer, fakat impubes ona karşı borç altına girmez. ”

a. Metin, hangi yaş aralısındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir?


Neden?
Metin 7-14 yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir. Çünkü,
kendilerine vasi atanan küçüklerden sadece bu yaş aralığında olanlar, bazı
hukukî işlemleri vasilerinin auctoritas’ı olmaksızın yapabilirler.

b. Bu metinde hangi geçersizlik türü söz konusudur? Hukuk düzeni bu


geçersizlik türünde satıcıyı nasıl korumuştur? Açıklayınız.
Topal hukukî işlem söz konusudur. Topal hukukî işlem, küçük, her iki tarafı
da borç altına sokan bir hukukî işlemi tek başına yapmış ise, bu hukukî iş­
lemin hak kazandıran kısmının geçerli olması, borç yükleyen kısmının ise
geçersiz sayılmasıdır. Burada ortaya çıkan haksız durum, küçüğün alacağını
elde etmek için açtığı davada, karşı tarafa bir def'i olanağı (exceptio doli
generalis) tanımak suretiyle giderilmeye çalışılmıştır. Alacağını elde etme
için küçük tarafından açılan davada, küçük ile hukukî işleme girişen taraf
(satıcı), iyiniyete aykırılık defini (Roma hukuku kaynaklarına göre ise genel
hile defini = exceptio doli generalis) ileri sürerek, bedelini ödemeden bir
şeyi istemenin dürüst bir davranış olmadığını söylerdi. Ancak küçüğün bor­
cunu ödemesi hususunda vasinin onamı gerekiyordu. Eğer, küçük, kendi
edimini yerine getirmeden önce hukukî işlemin diğer tarafı borcunu ifa
etmiş ve vasi de küçüğün borcunu ifa etmesi hususunda onam vermemiş
ise, bu durumda borcunu ifa eden taraf sebepsiz zenginleşme davası ile
bunun iadesini talep etmekteydi. Sebepsiz zenginleşme davasının açılabi­
leceği, M.S. 200'lerde Principatus Dönemi’nde kabul edilmiştir.

18. Digesta'da akıl hastalarının hukukî işlem ehliyetinden yoksun olmaları­


nın nedeni “çünkü, onlar, ne yaptıklarını anlayamazlar (quia non
intellegit quid acif)” sözleriyle ifade edilmektedir. Hukukî işlemin kum­
cu unsurlarından hareketle bu açıklamayı değerlendiriniz.
Hukukî işlem kendisine hukukî bir sonuç bağlanan irade açıklamasıdır. Hu­
kukî işlemin kurulabilmesi için, hukukî işlemi yapacak olan kişinin (ya da ki­
şilerin) bir irade oluşturması ve bu iradeyi açıklaması; açıkladığı iradeyi an­
layabilecek ve açıkladığı iradenin hukukî sonuçlarına katlanabilecek zihinsel
ve bedensel bir olgunluğa erişmiş olması gerekir. Akıl hastaları irade oluş­
64 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

turabilme, açıkladıkları iradeyi anlayabilme ve iradenin sonuçlarını değer­


lendirebilme yeteneklerine sahip olmadıkları için hukukî işlem ehliyetinden
yoksundurlar.

19. Aşağıdaki metin hangi yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemine iliş­
kindir? Açıklayınız.
Digesta 23.1.14 (Modestinus): “Nişanlanma sözleşmesinde, evlilik söz­
leşmesinin aksine tarafların yaşına ilişkin bir sınır yoktur. Böylece ni­
şan, çok küçük yaşlarda yapıldığında da, her iki taraf açısından anlaya­
rak yapılmış olduğu söylenir, onlar, 7 yaşın altında olmadığı sürece. ”
Bu metinde aslında üç yaş aralığından da söz edilmektedir. 12/14-25 yaş
aralığındaki küçüklerin evlenme sözleşmesine ilişkindir. Çünkü, evlenme
sözleşmesinin geçerli olabilmesi için ergenlik yaşının bitirilmiş olması gere­
kir (ergenlik yaşı kız çocuk için 12, erkek çocuk için 14 yaş).
7-12/14 yaş aralığındaki küçüklerin nişanlanma sözleşmesine ilişkindir. Bu
yaş aralığındaki küçükler, ergen olmadıkları için evlenme ehliyetine sahip
değillerdir. Evlenme sözleşmesi vasi tarafından onlar adına da yapılamaz.
Yasak hukukî işlemdir. Sadece vasinin auctoritas'ı ile nişanlanma sözleşme­
si yapabilirler.
0-7 yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemine ilişkindir. Bu yaş aralığındaki
küçükler, hukukî işlem ehliyetinden tamamen yoksun sayılmışlardır. Onla­
rın hukukî işlemleri vasileri tarafından yapılır. Ancak, nişanlanma sözleşme­
si vasi tarafından onlar adına da yapılamaz. Yasak hukukî işlemdir.

20. Hukukî işlem ehliyetinin koşullarını taşıyan ve egemenlik altında bulu­


nan köle ya da aile evladının yapmış olduğu hukukî işlemlerden doğan
borçlardan dolayı, egemenlik hakkı sahibine karşı açılan ek davaların
tanınmasının hukukî ve ekonomik nedenlerini açıklayınız.
Egemenlik altında bulunan aile evlâdı veya köle, hukukî işlem ehliyetinin
koşullarını taşıyor ise geçerli hukukî işlemler yapabilirdi. Ancak bunlar, hak
ehliyetine sahip olmadıkları için, bu hukukî işlemlerden doğan haklar, ka­
zandıkları her şey hukuk gereği, egemenlik hakkı sahibine (pater familias'a
ya da dominus'a) ait olur; borçlardan ise egemenlik hakkı sahibi sorumlu
tutulmazdı. Aile evlâdının yaptığı hukukî işlemlerden doğan borçları tam
borçtu ve aile evlâdının erkek olması durumunda, yaptığı hukukî işlemden
doğan borcuna karşı dava açılabilirdi. Ancak borcundan dolayı mahkûm
edilen aile evlâdı hakkındaki hüküm, aile evlâdının hak ehliyetine sahip ol­
maması nedeniyle, malvarlığı bulunmadığı için yerine getirilemezdi. Hük­
mün yerine getirilebilmesi için aile evlâdının üzerindeki egemenliğin kalk­
§2. Kişiler Hukuku 65

ması gerekirdi. Kölelerin yaptığı hukukî işlemlerden doğan borçları ise eksik
borçtu ve bunlara karşı dava açılamazdı. Tarıma dayalı Roma ailesinde, ai­
lenin çok kısıtlı olan ticarî ilişkileri pater familias tarafından düzenlendiği
için, aile evlâtları ve kölelerin ticarî faaliyetlere girmelerine gereksinim du­
yulmuyordu. Cumhuriyet Dönemi'nin sonlarına doğru Roma'daki kültürel
dönüşüm ve gelişmiş ticarî yaşam, hukukî işlemlerin egemenlikleri altında
bulunan aile evlatları ve köleler aracılığıyla yapılması zorunluluğunu do­
ğurdu.

21. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Iustinianus Institutiones 4.7.1: “Eğer efendinin izni üzerine, köle ile bir
hukukî işlem yapılmışsa, praetor, efendi aleyhine, bir dava hakkı verir,
çünkü sözleşmeyi yapanın, efendinin saygınlığına dayanmış olduğu ka­
bul edilir. ”

a. Metinde sözü edilen olayı hukuken nitelendiriniz.


Roma hukukuna göre, köleler hak ehliyetine sahip olmamakla birlikte, huku­
kî işlem ehliyetinin koşullarını taşıyor iseler, geçerli hukukî işlemler yapabilir­
lerdi. Ancak, egemenlik altında bulunanların yaptıkları hukukî işlemlerden
doğan haklar, egemenlik hakkı sahibine ait olur, borçlardan ise egemenlik
hakkı sahibi sorumlu tutulmazdı. Çünkü, ‘'egemenliğimiz altında bulunanlar
aracılığı ile hak elde edebiliriz, fakat borç altına giremeyiz” kuralı geçerliydi.
Bu kural, aile evlâtları ve kölelerin ticarî ilişkilere girmesini güçleştiriyordu.
Ekonomik yaşamı geliştirmek ve aynı zamanda da "hakkaniyet duygusunu"
zedelememek amacıyla praetor'\ar, egemenlik altında bulunanlarla ticarî iliş­
kilere giren kişilere, bazı koşulların gerçekleşmesi halinde, pater familias'a
(ya da dominus'a) karşı açılan birtakım dava olanakları tanıdılar. Olayda, ek
davalara giren bir hukukî işlemin yapılması söz konusudur.

b. Olayda tanınan hukukî korunma olanağını açıklayınız.


Aile babası ya da efendi, üçüncü kişiyi, aile evlâdı veya köle ile bir hukukî
işlem yapma konusunda yetkilendirirse bu işlemden doğan borçlardan so­
rumlu olurdu. Yetki verilmesi durumunda, efendiye karşı actio quod iussu
olarak adlandırılan dava açılır. Bu bağlamda, olayda tanınan hukukî ko­
runma olanağı dava hakkıdır.

c. Bu hukukî korunma olanağı, kimin tarafından ve hangi yargılama siste­


minde tanınmıştır? Açıklayınız.
Bu hukukî korunma olanağı praetor tarafından, özel yargılama sisteminde
(ya da formula usulünde) tanınmıştır.
66 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

22. “Hiç kimse özgür bir kimse aracılığı ile hak elde edemez'' ve “hiç kimse
başkaları aracılığı ile borç altına giremez" kuralları.

a. Roma hukukunda hangi kurumun tanınmasını ve gelişmesini engelle­


miştir? Açıklayınız.
"Hiç kimse özgür bir kimse aracılığı ile hak elde edemez" ve "hiç kimse
başkaları aracılığı ile borç altına giremez (alteri stipulari nemo potest)" ku­
ralları, Roma hukukunda günümüz hukuku anlamında bir doğrudan temsil
kurumunun tanınmasını ve gelişmesini engellemiştir. Çünkü, Roma düşün­
cesine göre, hukukî işlem, sadece bu işlemi yapan kişinin hukuk alanında
etki yaratabilir ve bu hukukî işlemi sadece o yapabilirdi.

b. Bu kuruma duyulan gereksinim hangi yolla giderilmiştir? Açıklayınız.


Bu gereksinimi Romalılar, egemenlikleri altında bulunan aile evlatlarını ve
kölelerini ticarî faaliyetlerinde kullanmak suretiyle giderdiler. Egemenlik al­
tında bulunanların yaptıkları hukukî işlemlerden doğan haklar egemenlik
hakkı sahibine ait olacağı için doğrudan temsil kurumuna duyulan gereksi­
nim bu yolla karşılanmış oldu. Egemenlik altında bulunanlarla ticarî ilişkile­
re giren kişilere, bazı koşulların gerçekleşmesi halinde, pater familias'a (ya
da dominus'a) karşı açılan birtakım dava olanakları tanınması ile de bu
alanda ortaya çıkabilecek olan adaletsizlikler önlenmeye çalışıldı.

23. Aşağıdaki metinde söz konusu olan olayı açıklayınız.


Digesta 15.4.2.pr.: “Küçüğün kölesine vasinin izniyle karz (para ödün­
cü) verilmişse, fikrime göre, bunun küçüğün menfaatine verilmiş olması
halinde, ona karşı actio quod iussu verilmelidir. ”
Somut olayda ek davalar kapsamına giren bir hukukî işlem söz konusudur.
Aile babası ya da efendinin, üçüncü kişiyi, aile evlâdı veya köle ile bir hukukî
işlem yapma konusunda yetkilendirmesi durumunda bu işlemden doğan
borçlardan aile babası ya da efendi actio quod iussu’ya göre sorumlu olurdu.
Somut olayda ise küçüğün vasisi tarafından üçüncü kişiye, küçüğün kölesiyle
bir ödünç sözleşmesi yapılması doğrultusunda bir yetki vermesi söz konusu­
dur. Bu, küçüğün, vasisinin auctoritas'ı ile yaptığı bir hukukî işlem değildir.
Küçüğün vasisinin küçüğün kölesine ödünç para verilmesine izin vermesidir.

24. Aşağıdaki metinlerde ver alan kesin hükümsüzlük nedenlerini acık-


lavınız.

a. Iustinianus Institutiones 3.19.1: “Eğer bir kimse, doğası gereği mevcut


olmayan bir şeyi, mesela bir hippocentaurus ’u (mitolojideki insan başlı
at) stipulatio ile taahhüt ettirmişse, stipulatio hükümsüzdür".
§2. Kişiler Hukuku 67

Bu metinde, doğası gereği imkânsız olan bir şeyin hukukî işlemin konusunu
oluşturması söz konusudur. Var olmayan bir şeyin hukukî işlemin konusu­
nu oluşturması halinde, başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle hukukî işlem
kesin hükümsüzdür.

b. Digesta 18.1.15.pr. (Paulus): “Satım sözleşmesinin konusu üzerinde


iradeler uyuşsa bile, satımdan önce mal doğası gereği yok olmuşsa, sa­
tım sözleşmesi geçersizdir-.
Bu metinde de başlangıçtaki imkânsızlık söz konusudur. Sözleşmenin konusu­
nu oluşturan mal, sözleşmenin kurulmasından önce yok olmuş ise, bu durum­
da, başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle hukukî işlem kesin hükümsüzdür.

c. Digesta 44.7.1.9 (Gaius): “Bir kimsenin köle zannettiği özgür bir insa­
nın kendisine verilmesini stipulatio ile taahhüt ettirmesi durumunda,
stipulatio hükümsüzdür. ”
Sözleşmenin kuruluş aşamasında hukukî işlemin konusunun imkânsız ol­
maması gerekir. Başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle hukukî işlemin hüküm­
süz sayılmasına yol açan hallerden birisi, alışverişe elverişli olmayan malla­
rın hukukî işleme konu olmasıdır. Bu durumda, söz konusu hukukî işlem
hukuk düzeni tarafından kesin hükümsüz addedilir. Özgür bir insanın be­
deni, alışverişe uygun değildir. Bu nedenle, stipulatio başlangıçtaki imkân­
sızlık nedeniyle kesin hükümsüzdür.

d. Iustinianus Institutiones 3.26.7: “Ahlak ve adaba aykırı olan (contra


bonos mores) vekâlet de borç doğurmaz, örneğin Titius, hırsızlık, zarar
(damnum) ya da iniuriayapman için sana vekâlet verse."
Roma hukukunda hukukî işlemin geçersizlik nedenlerinden birisini, hukukî
işlemin konusunun ve amacının ahlâka ve adaba aykırılığı oluşturur. Eğer
taraflar, konusu ahlâka aykırı bir hukukî işlem yapmış iseler veya hukukî iş­
lem ile elde edilmek istenen amaç ahlâka aykırı ise, bu hukukî işlemler, hu­
kuk düzeni tarafından kesin hükümsüz sayılmıştır. Metinde, hırsızlık yap­
mak (furtum), mala zarar vermek (damnum iniuria datum), bedensel bü­
tünlüğü ihlâl etmek (iniuria) gibi haksız fiillerin, vekâlet sözleşmesinin ko­
nusunu oluşturamayacağı, çünkü, başkasına zarar vermeyi konu edinen
vekâlet sözleşmesinin ahlâka aykırı olduğu belirtilmektedir.

25. Aşağıdaki metinlerdeki kesin hükümsüzlük nedenlerini açıklayınız.

a. Gaius Institutiones 3.99: “Eğer birisi, kendisinin olduğunu bilmediği bir


malın mülkiyetini kendisine nakletmeyi vaat ettirirse bu stipulatio ge­
çersizdir. Çünkü, bir malın mülkiyeti malikine geçirilemez."
68 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Burada hukukî imkânsızlık söz konusudur. Mülkiyetinin nakli istenilen mal,


zaten kişinin kendi malıdır. Kişi, kendi malı için alacaklı konumundadır. Do­
layısıyla, bir malın mülkiyeti malikine geçirilemez.

b. Digesta 45.1.134 pr. (Paulus): “Eski kocasından bir oğlu olan Titia ile
bir kız çocuğu olan Gaius Seius evlidir. Evli oldukları sırada, Gaius
Seius'un kızı ile Titia’mn oğlunun evlenmek üzere nişanlanması için bir
anlaşma yapmışlardır. Eğer taraflardan biri evlenmenin gerçekleşmesi­
ni herhangi bir biçimde engelleyecek olursa, bir miktar paranın ödene­
ceğine ilişkin bir de stipulatio yapmışlardır. Gaius Seius, bunlardan
sonra, evli olduğu dönemde vefat etmiş ve kızı, evlenmek üzere nişan­
landığı kişiyle evlenmeyi reddetmiştir. Bu şartlar altında Gaius Seius hm
mirasçılarının stipulatio 'dan sorumlu tutulup tutulamayacaklarını soru­
yorum. Cevap, stipulatio'dan sorumluluk doğmayacağıdır... "
Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu Paulus, bu sözleşmeyi (stipulatio'yu) ge­
nel ahlâka aykırılık nedeniyle hükümsüz saymıştır. Roma'da kişilik hakkı
kavramı ve kişilik hakkını sınırlayan hukukî işlemlerin geçerli olmayacağı
gibi bir kural yer almadığı için, kişilik hakkı, genel ahlâk kapsamında ko­
runmuştur. Çünkü, burada evlenme özgürlüğünü sınırlayan bir sözleşme
söz konusudur.

c. Digesta 50.17.23 (Ulpianus): “...Fakat, Celsus’un belirttiği gibi, kastın


kaldırılmasına (kasttan sorumlu olunmayacağına) ilişkin anlaşma ge­
çersizdir... ”
Kasıtlı davranışlar, kamunun menfaatine ve kamu düzenine aykırı olarak
kabul edilerek, emredici hukuk kuralıyla düzenlenmiştir. Buna göre, kast­
tan doğan sorumluluk emredici hukuk kuralıdır ve taraflar kasttan doğan
sorumluluğu iradeleri ile ortadan kaldıramazlar. Kasttan sorumlu olunma­
yacağına ilişkin anlaşma, emredici hukuk kuralına aykırılık nedeniyle kesin
hükümsüzdür.

d. Digesta 18.1.22 (Ulpianus): “...Satım sözleşmesine konu olan taşınmaz


dinsel mal, kutsal mal ya da Roma halkının malı ise satım sözleşmesi
geçersizdir.”
Hukukî işlemin geçerli olabilmesi için, hukukî işlemin konusunun hem
maddî olarak hem de hukukî olarak mümkün olması gerekir. Eğer kuruluş
aşamasında hukukî işlemin konusu maddî ya da hukukî olarak imkânsız ise
söz konusu hukukî işlem, başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle kesin hüküm­
süzdür.
§2. Kişiler Hukuku 69

26. Aşağıdaki olaylardaki geçersizlik durumlarını açıklayınız.

a. A. değeri yüksek olan ve hizmetinden memnun olduğu kölesi C’yi. ar­


kadaşı B‘ye 2 Sesterz'e satacağını söylüyor. Sözleşme geçerli bir biçim­
de kurulmuş mudur? Neden?
Latife (şaka) beyanı söz konusudur. Şaka yollu sözlerle açıklanan irade
beyanına şaka beyanı denir. Bu beyanı ile kişi, herhangi bir hukukî so­
nuç doğmasını istememekte, karşı tarafın da ciddiye almayacağını dü­
şünmekte, sadece şakalaşmak istemektedir. Ancak, bir hukukî işlem
yapma doğrultusundaki irade beyanı önemli bir beyandır ve hukuk dü­
zeni bu irade beyanına çeşitli hukukî sonuçlar bağlamaktadır. Bu neden­
le, şaka yollu sözle iradenin beyan edildiğini karşı taraf anlayabilecek
durumda ise, bu hukukî işlem geçerli değildir. Eğer, irade beyanının
muhatabı, beyanın şaka olduğunu anlayabilecek durumda değilse, yapı­
lan hukukî işlem geçerlidir.

b. D. çok değerli elmas küpelerini kızı B‘ye düğün hediyesi olarak vermek
istiyor, fakat diğer kızını incitmemek için, bu küpeleri satmış gibi göste­
riyor. Sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Neden?

Olayda nisbî muvazaa söz konusudur. Nisbî muvazaada biri gerçekte iste­
nen ancak herhangi bir nedenle dışa karşı gizlenen bir hukukî işlem ile ta­
raflarca gerçekte istenmemekle birlikte üçüncü şahıslara karşı asıl yapılmak
istenen işlemi gizlemek için gerçekleştirilen diğer bir hukukî işlem söz ko­
nusudur. Kızına elmas küpelerini bağışlamak isteyen kişi, diğer mirasçıla­
rından durumu saklamak amacıyla satış gibi gösteriyor. Nisbî muvazaa du­
rumunda, görünüşteki hukukî işlem, tarafların gerçek iradelerini yansıtma­
dığı için geçerli değildir; buna karşın gizlenen hukukî işlem, hukuk düzeni
tarafından izin verilmiş olmak kaydıyla geçerlidir.

c. A. alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla, aslında satmayı düşünmedi­


ği değerli kölelerini arkadaşı B‘ye satmış gibi gösteriyor. Sözleşme ge­
çerli bir biçimde kurulmuş mudur? Neden?

Olayda mutlak muvazaa söz konusudur. Üçüncü kişilere karşı bir hukukî iş­
lemi ister görünerek yapan taraflar, gerçekte bir hukukî işlem yapmak is­
temiyorlarsa, mutlak muvazaadan söz edilir. Alacaklılarından mal kaçırmak
amacıyla mallarını arkadaşına satan A, aslında bu malları satmak isteme­
mekte, arkadaşı B'de satın almak istememektedir. Mutlak muvazaalı huku­
kî işlem, tarafların gerçek iradelerine uymadığı, iradeler birleşmediği için
geçersizdir ve yaptırımı mutlak butlandır.
70 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

27. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. A arkadaşı B’ye. gideceği partide giymesi için çok değerli kürkünü ve­
riyor. B ise. bu kürkün kendisine bağışlandığını düşünüyor. Sözleşme
geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Neden?
Olayda hukukî işlemin mahiyetinde hata (error in negotio) söz konusudur.
Bir hukukî işlem için iradesini beyan eden kişinin, hata sonucu başka bir
hukukî işlem için iradesini beyan etmesi durumunda, hukukî işlemin niteli­
ğinde (mahiyetinde, neliğinde) hatadan söz edilir.

b. B’nin X ve Y adında iki kadın kölesi vardır. B. köle X’i satmak iste­
mekte. A ise satım sözleşmesine konu olan kölenin Y olduğunu düşün­
mektedir. Sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Neden?
Olayda hukukî işlemin konusunda hata (error in corpore) söz konusudur.
Hukukî işlemin konusunda hatada kişi, hukukî işlemin konusuyla ilgili sahip
olduğu irade yerine, farklı bir konu için irade beyanında bulunmaktadır.

Roma hukukunda, günümüz hukukunda olduğu gibi, hata (error) ve taraf


iradelerinin uyuşması (consensus) arasında bir ayırım yapmamışlardır. Ro­
malılara göre, hata, irade ve beyan arasındaki uygunsuzluk değil, taraf ira­
delerinin uyuşmamasıdır (dissensus).

c. A. ünlü ressam X’in orijinal tablosunu satın aldığını düşünüyor. Fakat


bir süre sonra, tablonun orijinal değil, reprodüksiyon olduğunu öğreni­
yor. Bu hukukî işlem geçerli midir? Neden?
Olayda hukukî işlemin saikinde hataya düşülmüştür. Saikte hata, iradenin
oluşması aşamasında düşülen hatadır. Kural olarak, saikte hata hukuk düzeni
tarafından korunmaz. Kural bu olmakla birlikte, iradenin oluşması aşamasın­
daki hataya, bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda değer verilmiş ve bu
durumda saik hatası temel hatası olarak nitelendirilerek hukukî işlem geçersiz
kılınmıştır. Saik hatasının temel hatası olarak nitelendirilmesi için, kişinin ira­
desinin oluşumu aşamasında hataya düşmüş olması, hatanın konusunun so­
mut, ferdileştirilmiş, açık bir biçimde sınırları çizilmiş bir olay olması, kişinin
düştüğü hatanın hukukî işlemin esaslı unsurlarına ilişkin olması, diğer bir deyiş­
le, hatanın, hataya düşen açısından, sözleşmenin kurulması bağlamında, söz­
leşmenin olmazsa olmaz şartı olarak addedilmesi ve ticarî doğruluk kuralları
gereğince de bu hatanın esaslı sayılması gerekir. Metinde, A için ünlü ressam
X'in orijinal tablosunu satın almak, yaptığı satım sözleşmesinin olmazsa olmaz
unsurudur. Bu nedenle, temel hatası niteliğindedir. Alıcı, sözleşmenin konusu­
nu oluşturan şeyin vasıflarında hataya düşmüştür. Bu hataya düşen alıcıyı, hu­
kuk düzeni, yaptığı hukukî işlemi geçersiz saymak suretiyle korur.
§2. Kişiler Hukuku 71

28. Aşağıdaki olayda söz konusu olan irade sakatlığı halini, bu sakatlık du­
rumunda Türk hukukunun ve Roma hukukunun hangi hukukî koruma
yolu/yolları tanıdığını açıklayınız.

Romalı şövalye Canius, Sirakus’e dinlenmeye gelir, amacı, dostlarıyla bera­


ber dinlenebileceği bir sayfiye evi satın almaktır. Pithius, Canius’un ev satın
alma isteğini duyar ve onu evine yemeğe davet eder. Pithius, yemek dave­
tinin olacağı gün balıkçıları çağırır ve evinin önünde balık avlamalarını ister.
Canius, balıkçılardan ve kendisine sunulan balıklardan çok etkilenir.
Pithius, "bunda şaşıracak bir şey yok, Sirakus'un bütün balıkları benim
evimin önündedir" der. Canius, bu evi satın almak ister ve sonunda evi sa­
tın alır. Canius, birkaç gün sonra dostlarını davet eder. Hiçbir balıkçı gel­
mez. Komşusuna, balıkçıların neden bugün gelmediğini sorar. Komşusu da,
"aslında buraya hiçbir balıkçı gelmez, birkaç gün önceki balıkçı kalabalığı
beni de şaşırttı" der.

Olayda hile söz konusudur. Hile, bir kimsenin, gerçek durumu bilseydi
yapmayacağı ya da bu koşullarda yapmayacağı bir hukukî işlemi yapmasını
sağlamak amacıyla, diğer tarafın veya onun bilgisi dâhilinde üçüncü bir ki­
şinin eylem ve davranışlarıyla kandırılarak, yanıltılarak, bir hukukî işlem
yapmasının sağlanmasıdır. Hilede irade ile beyan arasındaki uygunsuzluk
iradenin oluşumu aşamasında ortaya çıkmaktadır. Çünkü hukukî işlemin
kurulması için gereken irade, hukukî işlemin diğer tarafı veya üçüncü kişi
tarafından yanlış kanılar uyandırılarak, yani kandırılarak oluşmaktadır. Gü­
nümüz hukukunda aldatılarak bir hukukî işlem yapan kimse korunmakta ve
hileli hukukî işlemden dolayı iptal davası açılabilmektedir.

Şekle bağlı ius Civile hileli hukukî işlemleri geçerli sayıyordu. Hatta, "gözü­
nü açsaydı da aldatılmasaydı" şeklinde bir yorum yapılmaktaydı. Ancak hi­
le, bir kimseye zarar vermek kastıyla aldatıp, menfaat elde etmek, güveni
boşa çıkaran, dürüst olmayan, hoş karşılanamayacak bir davranış tarzı ol­
duğu için, Praetor tarafından haksız fiil olarak kabul edilmiştir.

Praetor, hile sonucu hukukî işlem yapan kişiye, dava (actio doli), defi
(exceptio doli) ve eski hale getirme (restitutio in integrum) olanakları tanı­
yarak hukukî korunma sağlamıştır.

29. Aşağıdaki metne göre somları yanıtlayınız.

Digesta 4.2.21.5 (Paulus): “Ben korku altında bir mirasa dâhil olursam,
ben mirasçı olurum. Serbest olsaydım, istemeyecek olmama rağmen, zor
altında onu istedim. Ama bana praetor tarafından reddetme hakkı sağ­
lanmak suretiyle, ben önceki duruma yeniden getirilmeliyim. ”
72 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

a. Metinde sözü edilen olayı hukuken nitelendiriniz.


Tehdit söz konusudur. Bir kişinin kendisinin veya yakınlarının canına, öz­
gürlüğüne, şerefine, namusuna yönelik bir fiilde bulunulacağı söylenerek,
bu kişide bir korku yaratılması ve bu korkunun etkisiyle kişinin aslında
yapmayacağı bir hukukî işlemi yapmaya zorlanmasıdır. Tehdit altında yapı­
lan hukukî işlemler, günümüz hukukunda iptal yaptırımına tabidir. Roma
hukukunda ise praetor1 ların dava, defi ve eski duruma getirme olanakla­
rıyla hukukî işlem etkisiz hale getirilmiştir.
b. Olayda tanınan hukukî korunma olanağını açıklayınız.
Olayda eski hale getirme hukukî korunma olanağı tanınmıştır. Eski hale ge­
tirmede, hukukî işlem hiç yapılmamış gibi tehditten önceki duruma getiri­
lir, kişi bu koruma ile tehdit altında yapılan hukukî işlemden önceki hukukî
durumunu elde ederdi.
c. Bu hukukî korunma olanağı, kimin tarafından ve hangi yargılama siste­
minde tanınmıştır? Açıklayınız.
Bu hukukî korunma olanağı praetor tarafından, özel yargılama sisteminde
(ya da formula usulünde) tanınmıştır.
30. Aşağıdaki metin. İmparatorluk Dönemi*nde getirilen, satım sözleşme­
sindeki hangi kurala ilişkindir? Açıklayınız.
Codex 4.44.2 (Diocletianusj: “Eğer sen, aslında daha fazla değere sahip
olan bir malı, değerinden daha ucuz birfiyata satmış isen; alıcıya, alınan
bedeli iade ettikten sonra, hâkimin aracılığıyla, satılan gayrimenkulu geri
alman ya da alıcının seçimine göre gerçek değerinden eksik olan kısmı
alman adildir. Ancak, daha ucuz bir fiyat, satılan malın gerçek değerin
yarısının dahi ödenmemesi durumunda söz konusu olur. ”
İmparatorluk Dönemi'nde satım sözleşmesinde satım bedelinin âdil olması
kuralına ilişkindir. Roma hukukunda İmparator Diocletianus zamanında (M.S.
3.yy.) bir emirnameyle taşınmazını değerinin yarısından azına satmak zorun­
da kalan satıcının sözleşmeyi bozabileceği düzenlenmiştir. Alıcı, malı elinde
tutmak istiyorsa, aradaki farkı ödeyerek, sözleşmenin feshini önleyebilirdi.
Bu emirname, günümüz hukukundaki aşırı yararlanmanın/ gabinin (Ortaçağ
hukukçularının ifadesiyle laesio enormis) temellerini oluşturmaktadır.
Gabin, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmenin kurulması sırasında bir tara­
fın darda (müzayaka) kalmasından, düşüncesizliğinden (hiffetinden) ya da
deneyimsizliğinden (tecrübesizliğinden) yararlanarak edimler arasında yara­
tılan açık orantısızlıktır. Gabin (aşırı yararlanma), sözleşme serbestisi ilkesinin
sınırlarından birini oluşturur ve tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde
karşımıza çıkar. Gabin, sonuçları bakımından irade sakatlığı durumlarına
benzer ise de, irade sakatlığı değildir. Bununla birlikte, iptale tâbidir.
§2. Kişiler Hukuku________________________________________________________ 73

II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

A. Bilgi Soruları

1. Hak ehliyetinin koşullarını sadece sayınız.

2. Hak ve hak ehliyeti kavramlarını tanımlayınız. Roma hukukunda -hak


ehliyetinin koşullarını dikkate alarak- köle ve aile evladının yapmış ol­
duğu hukukî işlemlerden doğan hakların, neden egemenlik hakkı sahibi­
ne (efendi veya aile babasına) ait olduğunu açıklayınız?

3. lus Civile Ailesi-Jus Gentium Ailesi kavramlarını açıklayınız.

4. Roma Hukuku’ndaki hısımlık kurumu hakkında kısaca bilgi veriniz.

5. Roma hukukunda manumissio yapılmaksızın özgürlüğün kazanıldığı


durumları sadece belirtiniz.

6. Hukukî işlem kavramını, unsurlarını belirterek tanımlayınız.

7. Hukukî işlemi tanımlayınız. İrade beyanı bakımından hukukî işlemleri


sınıflandırınız.

8. Hukukî işlem ehliyetini tanımlayınız ve hukukî işlem ehliyetinin koşul­


larını sadece sayınız.

9. Topal, aksak hukukî işlemleri bir örnek ile açıklayınız.

10. “Egemenliğimiz altında bulunanlar aracılığıyla hak elde edebiliriz, fa­


kat borç altına giremeyiz” kuralını ve bu kuralın istisnalarını anlatınız.

11. Haksız fiili tanımlayınız ve unsurlarını belirtiniz.

12. Haksız fiil ehliyetinin koşullarını sadece sayınız.

13. Hak ve haksız fiil ehliyetinin koşulları ışığında, kölelerin haksız fiille­
rinden dolayı efendiye karşı dava açılmasının nedenlerini anlatınız.

14. Noxal sorumluluk nedir? Açıklayınız.

15. Esaslı hata ve esaslı olmayan hata ayırımını açıklayınız.

16. Esaslı hatayı tanımlayınız. Esaslı hata olarak kabul edilen beyan hatala­
rını örneklerle açıklayınız.
74 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

17. Hile nedir? Roma Hukukumda hileye maruz kalanlar, hile yapana karşı
hangi olanaklardan, ne şekilde yararlanabilirler?

18. Tehdit nedir? Roma Hukuku 'nda tehdide maruz kalanlar, tehdit fiilini
işleyene karşı hangi olanaklardan, ne şekilde yararlanabilirler?

19. Özel suç (delicta privata)-^.mw suçu (delicta publica) ayırımı hakkında
genel hatlarıyla bilgi veriniz.

B. Test Soruları

• Aşağıdaki ifadelerden yanlış bulduklarınızın neden yanlış olduklarını gerekçeli


olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece doğru demeniz yeterlidir.

20. Infamia sonucu kişi tüm haklarını yitirirdi.

21. Savaş esareti, esir düşen Roma yurttaşının bütün malvarlığının tasfiye
edilmesi sonucunu doğururdu.

22. Octavius isimli efendinin egemenliği altında bulunan kadın köle


Jtia’nm doğurduğu çocuk, köle anneden doğduğu için köledir.

23. Cornelia Kanunu gereğince, bir Roma vatandaşı esir düşer ve esaretten
dönemeyerek. orada ölecek olursa, sanki hiç esir düşmemiş gibi, esil’
düştüğü anda ölmüş addedilirdi. Esir düştüğü anda ölmüş gibi telakki et­
tiği için hukuk düzeni, bu ifade bir varsayıma işaret eder.

24. lus Civile'ye göre geçerli bir evlilik sırasında pater famîlias P ölüyor.
Geride, karısı A. 7 yaşındaki oğlu E. 10 yaşındaki kızı K ve anne kar­
nındaki 4 aylık cenin kalıyor. A. E ve K arasında P’nin mirası eşit ola­
rak paylaştırılır.

25. Efendinin kölesini rahipler önünde azat etmesine manumissio per


epustalem denmektedir.

26. Agnatio bası, ortak bir asıklan aelen birden cok aile toplulusu arasında-
ki bağı ifade etmektedir’.

27. Titulus, Maevius’a ilk güneş tutulmasında 20 koyun verme taahhüdünde


bulunmuştur. Bu durumda geciktirici (taliki) şarta bağlı bir hukukî işlem
söz konusudur ve geçerlidir.

28. B. A’ya 25 yaşını doldurduğunda bir at hediye etmeyi stipulatio ile vaat
ediyor. Burada şarta bağlı bir stipulatio yapılmıştır ve geçerlidir.
§2. Kişiler Hukuku 75

29. A ile B birlikte konuşurlarken. A sahibi bulunduğu belirli bir atı B’ye
satma teklifinde bulunmuş. B ise bu teklife herhangi bir cevap vermeye­
rek susmuştur. Daha sonra, evindeki bir toplantıda, davetli misafirleri
önünde B. A’nm teklifini kabul edeceğini söylemiştir. B’nin bu irade
açıklaması üzerine A ile B arasında satım sözleşmesi kurulmuştur.

30. Inter vives hukukî işlemler, ölüm sonrası hukukî sonuç doğuran işlem­
lerdir.

31. D. E’ye kölesi F’yi satmayı teklif etmiş ve satım bedeli olarak da 100
Sesterz istemiştir. E ise cevap olarak, söz konusu köleyi 50 Sesterz'e sa­
tın alabileceğini beyan etmiştir. D ile E arasmda satım sözleşmesi, ira­
deler uyuşmadığı için kurulmamıştır.

32. A. B’ye ait köleyi satıyor. Köle B’ye ait olduğu için satıcı A mülkiyeti
nakil borcunu yerine getiremiyor. Satım sözleşmesinin konusunu başka­
sına ait bir mal oluşturduğu için, satıcının mülkiyeti nakil borcunu yeri­
ne getirememesi, başlangıçtaki kusursuz imkânsızlıktır.

33. S ile A. konusu köle olan bir satım sözleşmesi yapmışlardır. Satıcı S.
kölenin mülkiyetini A’ya henüz nakletmeden, köleyi C’ye yeniden sat­
mış ve gerekli mülkiyeti devir işlemini de yapmıştır. A. S ile yaptığı sa­
tım sözleşmesine dayanarak C’den söz konusu kölenin kendisine veril­
mesini talep edebilir.

34. C ile D. E’nin puberes (ergen) olmadan önce evlenmesi koşuluna bağlı
olarak bir sözleşme yapmışlardır. Bu sözleşme geçerlidir.

35. Azat etme tek taraflı bir hukukî işlemdir. Vesayet altında bulunan kadın,
vasisinin auctoritas’ı olmaksızın bu hukukî işlemi yapabilir.

36. Octavia, sui iuris (kendi hukukuna tâbi olan) 30 yaşında bir kadındır.
Ölümcül biı- hastalığa yakalanması üzerine vasisinin auctoritas'ı olmak­
sızın ölüme bağlı (mortis causa) bir hukukî işlem olan vasiyetname dü­
zenlemiş ve malvarlığının yarısını hastalığında kendisini yalnız bırak­
mayan arkadaşı Gams’a bırakmıştır. Octavia'nm düzenlemiş olduğu bu
vasiyetname geçerlidir.

37. impubes’kendi çıkarlarına olan hukukî işlemleri yapabilmeleri için,


vasilerinin hukukî işleme katılmaları (auctoritas) gerekir.

38. Aile evlatlarına verilen ödünç paranın ödenmemesi durumunda aile ev­
ladına karşı dava açılamaz. Çünkü, bu. eksik borçtur.
76 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

39. Senato kararı gereğince aile evlatlarına verilen ödünç paradan doğan
borç eksik borçtur, dava açılamaz. Ancak, ödünç verilen para değil de
misli bir mal (örneğin tahıl) ise bundan doğan borç eksik borç değildir.

40. O. bil’ alieni iuris'tir ve 25 yaşındadır. P’den bir fıçı şarap ödünç almış­
tır. Senatus consultum Macedonianum gereğince bu ödünç sözleşmesi
geçersizdir.

41. Impubes’lerin (7-14 yaş arasındaki küçüklerin) malvarlıklarını sadece


artıran hukukî işlemleri yapabilmeleri için, vasilerinin hukukî işleme ka­
tılmaları (auctoritas) gerekir.
42. Baba egemenliği altında bulunmayan 13 yaşındaki sui iuris erkek E.
vasisinin auctoritas'ı altında bir vasiyetname düzenliyor. Bu vasiyetna­
me geçerlidir.

43. Octavius. evini arkadaşı Titus'& bağışlamak istiyor. Octavius ve Titus bağışı
yasaklayan kanunu dolanmak amacıyla satım sözleşmesi yapmış gibi göste­
riyorlar. Olayda mutlak muvazaa söz konusudur ve hukukî işlem geçersizdir.
44. Titus tapınaktaki değerli eşyayı çalmak üzere Pullo ile bir vekâlet söz­
leşmesi yapıyor. Bu sözleşme ahlâka aykırılık nedeniyle geçersizdir.

45. Error in subsantiae (vasıfta hata) her tür sözleşmede sözleşmenin geçer­
sizliği sonucunu doğurur.
46. A. B’den 5 küfe üzüm satın almıştır. Üzümler bozuk çıkmıştır. Olayda
error in subsantiae (vasıfta hata) vardır.

47. Actio metus’u (tehdit davası) davacı iki yıl içinde açmalıdır.

48. Davacı, actio metus (tehdit davası) ile uğradığı zararın iki katının kendi­
sine ödenmesi talebinde bulunabilir.

49. Actio metus (tehdit davası) bir praetor davasıdır.

50. Actio metus (tehdit davası), sadece metus (tehdit) fiilini işleyene karşı
açılabilir, onun mirasçılarına karşı açılamaz.

51. Intuitu personae sözleşmeler kural olarak borçlunun ölümüyle son bulur.
52. Son İmparatorluk Dönemi’nde ağır vergi yükü altmda ezilen S. 100.000
Sesterz değerindeki taşınmazını. 40.000 Sesterz'e A’ya satıyor ve mül­
kiyetini naklediyor. S. aşırı yararlanma hükümlerine dayanarak bu söz­
leşmenin feshini sağlayabilir.
§2. Kişiler Hukuku________________________________________________________ 77

• Aşağıdaki sorularda doğru bulduğunuz şıkkı işaretleyiniz.

53. a. Status libertatis aile statüsüdür, b. Status libertatis vatandaşlık statü­


südür. c. Status libertatis özgürlük statüsüdür, d. Hiçbiri.

54. a. Capitis deminutio maxima. vatandaşlık statüsünü kaybettirir, b.


Capitis deminutio maxima, aile statüsünü kaybettirir, c. Capitis
deminutio maxima, özgürlük statüsünü kaybettirir, d. Capitis deminutio
maxima, özgürlük statüsünü kaybettirir, dolayısıyla da vatandaşlık statü­
sünün ve aile statüsünün kaybedilmesine de neden olur.

55. a. Sui iuris kişiler, başkasının hukukuna tâbidirler. b. Sui iuris kişiler,
kendi hukuklarına tâbidirler. c. Sui iuris kişiler, hem başkasmm huku­
kuna hem de kendi hukuklarına tâbidirler.

56. “Kölenin şahsiyeti yoktur' ifadesi, a. Kölenin hak ehliyetine sahip ol­
madığını belirtir, b. Kölenin hukukî işlem ehliyetine sahip olmadığını
belirtir, c. Kölenin hem hak hem de hukukî işlem ehliyetine sahip olma­
dığını gösterir, d. Hiçbiri

57. Gaius isimli efendinin egemenliği altında bulunan kadın köle Atia bir
çocuk doğunıyor. Çocuğun babası babası Pullo, Octavius isimli efendi­
nin egemenliği altındadır. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

a. Çocuk. Gaius isimli efendinin mülkiyetindedir, b. Çocuk. Octavius isimli


efendinin mülkiyetindedir, c. Gaius ve Octavius, çocuk üzerinde ortak
mülkiyet hakkına sahip olurlar, d. Hiçbiri

58. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

a. Sui iuris kişiler, kendi hukuklarına tâbidirler. b. Sadece sui iuris er­
kekler kendi hukuklarına tâbidirler. c. Sui iuris kişiler, başkasının huku­
kuna tâbidirler. d. Sui iuris kişiler, hem başkasmm hukukuna hem de
kendi hukuklarına tâbidirler.

59. a. Aile evladı ve köle, hiçbir malvarlığı değerine sahip olamazlar, b.


Aile evladı ve köle, kendilerine ait. kısıtlı ve sınırlı bir malvarlığına sa­
hip olabilirler, c. Aile evladı ve köle, hiçbir kısıtlama ve sınırlama ol­
maksızın malvarlığına sahip olabilirler.

60. a. Roma hukuku tüzel kişiliği kabul etmemektedir, b. Roma hukuku,


yalnız kişi topluluklarına (universitates personarum) tüzel kişilik tanı­
maktadır. c. Roma hukuku hem kişi topluluklarına (universitates
78 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

personarum), hem de mal topluluklarına (universitates rerum) tüzel ki­


şilik tanımaktadır.

61. Aşağıdakilerden hangisi sözlü şekle bağlı hukukî işlemlerdendir?

a. Mancipatio b. In hire cessio c. Stipulatio d. Nexum

62. Aşağıdakilerden hangisi Roma hukukunda hukukî işlem ehliyetinin


koşullarından biri değildir?

a. Aile evladı olmamak b. Kadın olmamak c. Müsrif olmamak d. 25


yaşını bitirmiş olmak

63. Aşağıdakilerden hangisi Oniki Levha Kanunuma göre savurganlık ne­


deniyle kısıtlama nedenidir?

a. Kişinin kendi kişisel servetini gereksiz yere tüketmesi b. Kişinin


pater familias'dan kalan mirasını gereksiz yere tüketmesi c. Kişinin sa­
vaşta kazandığı başarılar sonucunda elde ettiği servetini gereksiz yere
tüketmesi d. Kişinin annesinden kalan mirasını gereksiz yere tüketmesi

64. Aşağıdakilerden hangisi aynî haktır?

a. A’nın yaptığı satım sözleşmesi gereği aldığı malın mülkiyetinin ken­


disine nakledilmesini isteme hakkı b. Kiralayanın kira sözleşmesinden
doğan kira bedelinin ödenmesini isteme hakkı c. İ’nin E’nin kölesi üze­
rindeki intifa hakkı d. Hiçbiri

65. Efendisi tarafından bir at satm alma hususunda yetkilendirilen köle K. S


ile bir satım sözleşmesi yapar. K. bu sözleşmeyle borçlandığı satım be­
delini ödeme borcunu yerine getirmez. Bu durumda, a. S. K’nm efendi­
sine noxal dava açar. b. S. K’nm efendisine ek dava açar. c. S. K’ya sa­
tım sözleşmesinden doğan davayı açar. d. Hiçbiri

66. Auctoritas. a. Vasinin küçüğün hukukî işlemine icazet vermesidir, b.


Vasinin küçüğün hukukî işlemine izin vermesidir, c. Vasinin küçüğün
hukukî işlemi sırasmda hazır bulunması ve ona yardım etmesidir, d.
Hiçbiri

67. Özgür bh Roma vatandaşı olan B. bir satım sözleşmesinin konusunu oluş­
turmuştur. Bu satım sözleşmesi aşağıdaki hangi nedenle hükümsüzdür?

a. Hile b. Tehdit c. Ahlaka aykırılık d. Başlangıçtaki hukukî imkansızlık


§2. Kişiler Hukuku 79

68. Hileli olarak yapılan bir hukukî işlem sonucu alacaklı durumuna girmiş
olan bir kimsenin açtığı dava karşısında, davalının beraat etmesini müm­
kün kılmak için davalıya tanınmış olan def iye ne ad verilir? a. Exceptio
metus b. Actio doli c. Exceptions in personam d. Exceptio doli.

69. A. kendisinin Roma’da memur olarak görevlendirileceğini düşünerek


Roma şehrinde bir ev satın almış ve ev için, altın olduğunu zannettiği çok
pahalı bir şamdan satın almıştır. Daha sonra A Roma’da görevlendiril­
memiş ve bu arada satın aldığı şamdanın da altm değil, bakır olduğunu
öğrenmiştir. Buna aöre hanaisi doarudur? a. A. satın aldısı evi seri verip
parasını alır, ancak şamdanı iade edemez, b. A. satın aldığı şamdanı geri
verip sözleşmeyi sona erdirebilir. ancak evi geri veremez, c. A. hem satm
aldığı evi hem de şamdanı geri vererek parasını isteyebilir, d. A. her ikisi­
ni de geri veremez, sözleşmeleri sona erdirmesi mümkün değildir.

70. A. saf altın olduğunu zannederek bir vazo satm almış, satıcı da altın
olduğunu zannederek satmıştır. Gerçekte vazonun altm değil, bakır ol­
duğu anlaşılmıştır. Bu durumda aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?

a. Hukuki işlemin konusunda hata b. Vasıfta hata c. Hile d. Tehdit

71. A. B’ye düşecek olan miras payının çok az olduğu konusunda onu inan­
dırarak. B’den miras payını satm alıyor. Bu olayda, aşağıdakilerden
hangisi söz konusudur?

a. Temel hatası b. Tehdit c. Gabin d. Hiçbiri

72. Praetor Verres. B’ye. kendisine 50.000 Sesterz vermezse. B’nin özgür­
lük durumuna ilişkin belgelerini yok edeceğini söylüyor. Bu olayda,
aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?

a. Temel hatası b. Tehdit c. Gabin d. Hiçbiri

73. Köle K. efendisinin isteği üzerine komşu B’nin atmı öldürür. Bu du­
rumda. a. Bu haksız fiilden doğan dava, doğrudan köle K’ya açılır, b.
Köle K’nın efendisi, bu haksız fiilden noxal sorumluluk hükümlerine
göre sorumlu olur. c. Köle K’nın efendisi bu haksız fiilden bizzat so­
rumlu olur. d. Hiçbiri

74. G ile H. K’nın puberes olmadan önce evlenmesi şartı ile bir sözleşme
yapmışlardır. Bu sözleşme, a. geçerli olmalıdır, b. geçersiz olmalıdır, c.
geçerliliği tartışılabilir bir sözleşmedir.
80 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

• Aşağıdaki sorularda boşlukları doldurunuz.

75. Inter vires hukukî işlemler................................................... sonuç doğu­


rurlar. Mortis causa hukukî işlemler ise
.............................................................. hüküm doğulurlar.

76. Hukukî işlem ehliyetindeki eksiklikler .................. veya ...................


vasıtası ile tamamlanır. Kadınlara...................müsriflere, akıl hastaları­
na ve 14-25 yaş arasındaki küçüklere.....................................atanır.

77. D. E’yi zorlayarak (tehdit, ikrah) ondan 2000 Sesterz almıştır. E. D’ye
ödemek zorunda kaldığı 2000 Sesterz’! ondan
................................................... davası ile geri alabilir.

78. Condicio, hukukî bir sonucun meydana gelmesi, kendisinin varlığına


bağlanan ....................................................................... bir olaydır. Dies.
hukukî bir sonucun meydana gelmesi kendisine bağlanan
......................................................... biı- olaydır.

79. Tüm sözleşmelerde borcu ve sözleşmeyi geçersiz kılan error (hata) tür­
leri şunlardır: a..........................................
b.............................................. c..........................................
d.......................................

C. Metinler - Olaylar

80. Baba egemenliği altında bulunmayan, müsrif ve akıl hastası olmayan 21


yaşındaki Romalı erkek E. amcası A’ya çok değerli atını bağışlıyor.
E’nin yaptığı bu işlem geçerli midir?

81. Aşağıdaki metni, hukukî işlem ehliyetinin koşullarını esas alarak açıkla­
yınız.
Digesta 1.5.9 (Papinianus): "Hukukumuzun birçok kısımlarında kadın­
ların durumu erkeklerinkinden daha fenadır. ”

82. “Egemenliğimiz altında bulunanlar aracılığıyla hak elde edebiliriz, fa­


kat borç altına giremeyiz” kuralını açıklayınız. Bu kuralın yarattığı so­
run. hangi makam tarafından, hangi hukukî koruma olanağı sağlanarak
giderilmiştir?

83. “30 yaşındaki aile evladı (filius familias), bir toga (Romalı erkeklerin
giydiği kıyafet) satın aldı. Bir süre sonra öldü. Durumu bilmeyen ve
§2. Kişiler Hukuku 81

toga ’mn oğluna ait olduğunu düşünen baba, toga ’yı oğlunun cenaze tö­
reni için kullandı. Neratius, bu durumun, babanın malvarlığında bir ar­
tış olarak görülmesi gerektiğini söylüyor.” Aşağıdaki soruları metne gö­
re yanıtlayınız.

a. Aile evladının hak ve hukukî işlem ehliyeti bakımından hukukî konu­


munu belirleyiniz.

b. Aile evladı toga’nm maliki olmuş mudur? Neden

c. Oğlunun satın aldığı toga’nın parası, aile babasından talep edilebilir mi?
Neden?

84. '"Başlangıçta geçerli olmayan, sonradan (zamanla) sağlık kazanamaz.”


(Digesta 50.17.29-Paulus) ifadesini açıklayınız.

85. Aşağıdaki metinlerdeki kesin hükümsüzlük nedenlerini açıklayınız.

a. Digesta 50.17.23 (Ulpianus): "... Fakat, Celsus’un belirttiği gibi, kastın


kaldırılmasına (kasttan sorumlu olunmayacağına) ilişkin anlaşma ge­
çersizdir... ”

b. Digesta 18.1.22 (Ulpianus): "...Satım sözleşmesine konu olan taşınmaz,


dinsel mal, kutsal mal ya da Roma halkının malı ise satım sözleşmesi
geçersizdir.”

c. Gaius Institutiones 3.97: "Keza, bir kimse tabiatı gereği mevcut olma­
yan bir şeyi, örneğin bir şantör'u (mitolojideki insan başlı at) stipulatio
ile taahhüt ettirmişse, stipulatio hükümsüzdür.”

d. Gaius Institutiones 3. 97: "Bir kimse ‘parmağımla gökyüzüne dokunabi­


lirsem ’ gibi gerçekleşmesi imkânsız bir şart altında stipulatio yaptırmış
ise, stipulatio hükümsüzdür.”

e. Gaius Institutiones 3.102: "Örneğin ben on bin Sesterz senin tarafından


verileceğine ilişkin soru soruyorum, sen ise beş bin Sesterz vaat ediyor­
sun. Bu durumda stipulatio hükümsüzdür...”

f. Paulus, sententia 1.1.4: ‘Biz, ne kanuna ne de ahlaka karşı sözleşme


yaparız. Kanuna, imparator emirnamelerine ve senato kararlarına aykı­
rı bir sözleşme geçersizdir.”

g. Iustinianus Institutiones 3.19.24: "Adam öldürmek, mabet soymak gibi


ahlâka aykırı taahhütler geçerli değildir”.
82 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

86. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Gaius Institutiones 3.97: “Verilmesi mümkün olmayan şeylerin
stipulatio ile taahhüt edilmesi halinde -örneğin köle olarak bilinen öz­
gür bir insanın, ölmüş bir kölenin, ilahlara adanmış olan şeyin devri-
taahhiit geçersizdir. ”

a. Metinde sözü edilen stipulatio, Roma sözleşmeler sistemi içinde hangi


gruba girer? Stipulatio-özelliklerini belirterek açıklayınız.

b. Stipulatio'mm. geçersiz olmasının nedenini açıklayınız.

87. “Bzr kimse, bir şeyin verileceğine ilişkin olarak, ‘benim ölümümden
sonra verileceğini taahhüt ediyor musun? ’ veya ‘senin ölümünden sonra
verileceğini taahhüt ediyor musun?' biçiminde bir stipulatio yaptırmış
ise, bu stipulatio hükümsüzdür. Fakat, bir kimse ‘ben ölürken verilece­
ğini taahhüt ediyor musun9 veya ‘sen ölürken verileceğini taahhüt edi­
yor musun?’ biçiminde bir stipulatio yaptırmış ise, bu geçerlidir”. Aşa­
ğıdaki soruları metne göre yanıtlayınız.

a. Metnin birinci cümlesindeki stipulatio sizce neden geçersizdir? Açıkla­


yınız.

b. Metnin ikinci cümlesindeki stipulatio sizce neden geçerlidir? Açıklayı­


nız.

88. Aşağıdaki metne göre sorulan yanıtlayınız.


Digesta 4.2.8.1 (Paulus/- “Eğer bir kimse, ona belirli bir para veya
başka bir şey vermezsem, benim özgürlük durumuma ilişkin belgeleri
yok edeceği yönünde beni tehdit ederse, bu durumda en şiddetli korku­
lardan biri oluşmuştur. Çünkü, eğer bu belgeleri yok ederse bana karşı
açılmış davalarda özgür olduğumu ispat edemem. ”

a. Metinde sözü edilen olayı hukuken nitelendiriniz.

b. Olayda hangi hukukî korunma olanakları sağlanabilir? Açıklayınız.

c. Bu hukukî korunma olanakları, kimin tarafından ve hangi yargılama


sisteminde tanınabilir? Açıklayınız.

89. “Örneğin, aldatılarak, Titus ’a vaat etmemen gereken bir şeyi vaat et­
mişsen, lus Çivile'ye göre borçlu olduğun için sana karşı açılan dava
geçerlidir. Ancak seni mahkûm etmek de haksızlıktır. Bu nedenle sana,
§2. Kişiler Hukuku 83

davaya karşı gelebilmek için bir defi verilir”. Aşağıdaki soruları metne
göre yanıtlayınız.

a. Metinde sözü edilen olayı hukuken nitelendiriniz.

b. Olayda davalıya tanınan hukukî korunma olanağını açıklayınız.

c. Davalıya, bu hukukî korunma olanağı, kimin tarafından ve hangi yargı­


lama sisteminde tanınmıştır? Açıklayınız.

90. Aşağıdaki metne göre somları yanıtlayınız.

Digesta 5.3.37 (Ulpianus): “Eğer satıcı, sahibi olduğu malı överse, bu


davranışıyla ne bir vaatte bulunmuştur ne de bir söz vermiştir. Fakat,
alıcıyı kandırmak amacıyla malım övmüş ise bu durumda bir dava hakkı
ortaya çıkar. ”

a. Metinde sözü edilen olayı hukuken nitelendiriniz.

b. Olayda söz konusu olan hukukî korunma olanağı, kimin tarafından ve


hangi yargılama sisteminde tanınmıştır? Açıklayınız.
BORÇLAR HUKUKU
UYGULAMALI ÇALIŞMALARI
§ 3. BORÇLAR HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI

I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

Aşağıdaki metinden hareketle borç ilişkisini tanımlayınız ve borç ilişki­


sinden doğan hakkı nitelendiriniz.
Digesta 44.7.3 .pr. (Paulus): “borç ilişkilerinin özünü, herhangi bir ma­
lın bize ait olması veya o mal üzerinde bir irtifak hakkı sağlaması oluş­
turmaz; aksine, bir başkasını, bize, herhangi bir şeyi vermeye, yapmaya
veya diğer bir edime mecbur etmesi oluşturur. ”
Borç ilişkisi, borçlunun alacaklıya bir edimi ifa etmeyi, bir hareketi yerine
getirmeyi yüklendiği; bu edim yerine getirilmediğinde de alacaklıya hem
dava açma hem de dava sonunda verilen hükmün zorla icra edilmesini sağ­
lama hakkını veren hukukî ilişki, hukukî bağdır. Borç ilişkisi, alacaklı lehine
nisbî, yani şahsî bir hak tesis eder ve bu hak sadece borçluya karşı ileri sü­
rülebilir.

Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

D ile E konusu bir bilezik olan bir satım sözleşmesi yapmışlar. D (satı­
cı). sattığı bileziği henüz E’ye teslim etmeden F’ye satmış ve bileziği de
teslim etmiştir. Birinci alıcı E. F’den bileziğin kendisine teslim edilme­
sini talep edebilir mi? Neden?
Roma hukukunda satım sözleşmesi borçlandırıcı (taahhüt işlemi) işlemdir.
D ile E arasındaki satım sözleşmesinde, D, bileziğin mülkiyetini devretmeyi,
bunun karşılığında alıcı E de satım bedelini (ivazı/semeni karşılığı) ödemeyi
borçlanmıştır. Salt satım sözleşmesi E'yi malik yapmaz, ayrıca mülkiyeti na­
kil işlemlerinin de yapılması gerekir. Olayda, bileziğin mülkiyeti nakledil­
meden F'ye satılmış ve mülkiyet de F'ye nakledilmiş olduğu için F maliktir.
E, satım sözleşmesinden doğan şahsî hakkını aynî hak sahibi F'ye karşı ileri
süremez.

Primus, Secundus'vın ahırındaki atlardan herhangi birini satm almıştır.


Bu satım sözleşmesinin konusunu cins borcu (genus) mu. yoksa parça
borcu (corpus) mu oluşturur? Nedenleriyle açıklayınız.
Bu satım sözleşmesinin konusunu sınırlı cins borcu oluşturur. Sınırlı cins sa­
tımında, cins diğerlerinden ayrılıncaya değin satımın konusu belli değildir.
Bir yığın (stok) içerisinden bir malın satımı söz konusu olduğunda sorun,
semenin değil, satılanın belli olmaması noktasında ortaya çıkmaktadır.
88 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

c. A. B'ye. sözleşmenin kurulmasından önce ölmüş olan kölesini satmıştır.


Sözleşme geçerli midir?
Mevcut olmayan bir şeyin satım sözleşmesinin konusunu oluşturması
mümkün olmadığı gibi, bir dönem var iken, sözleşmenin yapıldığı anda ar­
tık mevcut olmayan bir şeyin satım sözleşmesinin konusunu oluşturması
da mümkün değildir. Dolayısıyla, ölmüş olan bir kölenin satılmasını konu
edinen satım sözleşmesi başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle geçersizdir.

3. Aşağıdaki metinde söz konusu olan sorumluluk ölçütlerini açıklayınız.


Digesta 13.6.5.2 (Ulpianus): “...Vedia sözleşmesinde kast aranır: Çün­
kü, vedia alanın bundan hiçbir yararı yoktur... ”
Vedia alan, vedia sözleşmesinden bir yarar elde etmediği için, kastından
(dolus'tan, iyiniyete aykırı, bilinçli olarak iyiniyeti ihlâl eden, sadakate aykırı
bütün davranışlar) sorumlu tutulmuştur. Vedia alanın hafifleştirilmiş so­
rumluluğunun dayanağı yarar ilkesidir (utilitas ilkesi). Çünkü vedia alan, üc­
retsiz olarak bir başkasının malını kullanmadan saklama ve istenildiği za­
man aynen ve aldığı zamandaki biçimiyle iade etme borcu altına girdiği
için, salt başkasının yararı için bir edim üstlenmektedir.

4. Aşağıdaki metinde söz konusu olan sorumluluk ölçütünü açıklayınız.


Digesta 18.6.2.1 (Gaius/- “Satıcının hangi gözetim için, bütün gözetim
için mi, böylece özen için mi, yoksa sadece kasıttan mı sorumlu olduğu­
nu görelim. Bence, satıcı, alın yazısı zararı (fatale damnum) ve büyük
güç (vis magna) dışındaki bütün özenden sorumludur. ”
Metinde söz konusu olan sorumluluk ölçütü diligentia’d\r (özen yükümü­
dür). Diligentia, malların yönetiminde ve borçların ifasında gösterilmesi ge­
reken dikkat ve özeni ifade etmektedir.
Klasik-Sonrası Hukuk Dönemi'nde, Hıristiyanlığın etkisiyle, Klasik Dönem'in
kusursuz sorumluluğunu ifade eden custodia sorumluluğu, yerini kusura
dayanan sorumluluğa bırakmıştır, lustinianus Dönemi'nde kusur sorumlu­
luğu en yüksek kertesine ulaşmış ve var olan bütün sorumluluk olguları ku­
sura dayandırılmaya çalışılmıştır. Borçlu, bu dönemde, bütün kusurların­
dan (omnis culpa) sorumlu tutulmuş ve custodia'nın yerine özen yükümü­
nü ifade eden ve kusur (culpa) kavramı içinde yer alan diligentia ölçütü ge­
tirilmiştir.
Diligentia, Klasik Dönem'in custodia sorumluluğunun, Klasik-Sonrası Hukuk
Dönemi ve lustinianus Dönemi'nde cu/pa'nın bir ölçütü olarak açıklanması
çabalan sonucunda hukuk alanına girmiştir. Diligentia, casus m/nor'dan
§ 3. Borçlar Hukuku 89

doğan sorumluluğu da kapsamına alan, malın çalınmasında ya da üçüncü


kişilerce zarara uğratılmasında, borçluya özel bir gözetim ödevi yükleyen
ve özen yükümünü ağırlaştıran bir ölçüttür.

5. Mücbir neden (vis maior) kavramını tanımlayarak, iade borcu yükleyen


sözleşmelerde, sözleşmeye konu olan kölenin kaçarak kaybolmasının.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçuları tarafından mücbir neden olarak ka­
bul edilmesinin gerekçesini açıklayınız.
Mücbir neden (vis maior), beşeri olarak karşı konulamayan, önlenemeyen
ve öngörülemeyen olaydır. Kendisi ve işletmesi dışında gelişen, önüne ge­
çilemeyen, önlem alınması mümkün olmayan olaylar sonucunda edimini
ifa edemeyen borçlu sorumluluktan kurtulur. Vis maior durumunda borç­
lunun sorumluluktan kurtulmasının nedenini, karşı konulamaması ve öngö-
rülememesi oluşturmaktadır. Klasik Hukuk Dönemi'nden itibaren özel ola­
rak gözetimi üstlenilmeyen kölenin kaçması, mücbir neden olayları arasın­
da sayılmıştır. Kölenin kaçarak kaybolması, tipik vis maior olayları (deprem,
yangın, korsan saldırısı vb.) gibi kaçınılamaz, önlenemez olaylardan değil­
dir. Ancak, köle bir insandır ve insan olarak kölenin iradesinin önüne de
geçilemez.
Romalı hukukçular, ortalama yaşlarda ve ortalama bedensel, zihinsel ve
karakteriksel özelliklere sahip bir kölenin, pratik yaşam içerisinde devamlı
bir gözetiminin gerekli olmadığını ve bu vasıfları haiz bir kölenin kaçması
tehlikesinin ise efendisine ait olduğunu kabul etmişlerdir. Çünkü, onlara
göre, bu, köle sahipliğine içkin bir tehlikedir.

6. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zararın kaynağını, zararın türünü ve


zararın belirlenmesinde esas alman ölçütü açıklayınız.
Digesta 19.1.1.pr. (Ulpianus): “Eğer satım konusu mal teslim edilmezse,
bu durumda, alıcının o eşyaya sahip olması durumunda elde edebileceği
menfaat de dava edilebilir: Bu menfaat eşyanın değeri ya da satım be­
delinden daha yüksek olursa, satım bedelini aşabilir. ”
Zararın kaynağını sözleşmeden doğan edim yükümlülüğünün borçlu tara­
fından yerine getirilmemesi, kusurlu ifa imkânsızlığı oluşturmaktadır. Ku­
surlu ifa imkânsızlığı sonucunda alacaklının uğradığı zarar müspet zarar
olarak adlandırılır. Müspet zarar, ifanın yapılmamasından doğan "ifa men­
faati kaybı", "kazanç kaybı"dır. Somut olayda zararın belirlenmesinde, alı­
cının menfaati (interesse) esas alınarak malın objektif değerini aşan bir de­
ğerlendirme yapılmıştır. Çünkü, kapsamına, alacaklıyı tatmin edecek olan,
onun, borcun tam ve doğru olarak ifa edilmesi durumunda beklemeye hak­
lı olduğu tüm menfaatler girer.
90 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

7. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zararın kaynağını, zararın türünü ve


zararın belirlenmesinde esas alman ölçütü açıklayınız.
Digesta 9.2.22.1 (Paulus): “Kölelerden oluşan orkestranın üyelerinden
birinin öldürülmesi, dört at koşulu zafer arabasındaki atlardan ya da
ikizlerden birinin öldürülmesi, katır çiftinden birinin öldürülmesi gibi
durumlarda, sadece yok edilen kölenin veya hayvanın değeri değil, di­
ğer mallardaki değer kaybı da zararın belirlenmesinde esas alınır. ”
Zararın kaynağı haksız fiildir. Malvarlığı zararıdır. Somut olayda zararın be­
lirlenmesinde, malikin menfaati (interesse) esas alınarak malın objektif de­
ğerini aşan bir değerlendirme yapılmıştır. İnteresse kavramı, mahkûmiyetin
belirlenmesinde hâkimin olayın durumuna göre hareket edebileceği takdir
alanını belirlemektedir. Böylece, zarar veren, para cezası olarak, sadece za­
rara uğrattığı eşyanın belli bir dönem içerisindeki en yüksek değerini değil,
malik için bu eşyanın malvarlığında arz ettiği değeri de ödemekle yükümlü
tutulmuştur. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, İnteresse gereğince
sadece yok edilen malın değeri değil, diğer mallarda buna bağlı olarak or­
taya çıkan değer kaybı da zararın belirlenmesinde esas alınmıştır.

8. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zarar ile tazminatın belirlenmesinde


esas alınmayan zararı açıklayınız.
Digesta 9.2.33.pr. (Paulus): "Malikin kadın köleden olma köle oğlunun
(filius naturalis) öldürülmesi durumunda, tazminatın belirlenmesinde ölene
duyulan özel yakınlık dikkate alınmaz".
Olayda ortaya çıkan zarar malvarlığı zararıdır (Roma hukuku ifadesiyle ma­
la verilen zarardır). Kölenin öldürülmüş olması malvarlığı zararıdır, maddî
zarardır ve fiilî zarardır.
Dikkate alınmayan zarar duygulanım zararıdır (Affektionsinteresse). Mane­
vî zarar, genellikle şahıs varlığına yönelik haksız eylemler nedeniyle ortaya
çıksa da, malvarlığına yönelik haksız fiil nedeniyle de söz konusu olabilir.
Kişinin malvarlığına yönelik ihlal nedeniyle duyulan acı, ıstırap duygulanım
zararı olarak adlandırılmaktadır. Roma hukukunda mala (köle bir mal oldu­
ğu için) özel yakınlık, yani duygulanım zararı, kural olarak tazminatın he­
saplanmasında esas alınmayan bir olgudur.

9. B. A’ya “bana ineğini vereceğini vaat ediyor musun” diye soruyor; A da


“evet vaat ediyorum” diyor. A. ineği B’ye besili olarak vermek istiyor
ve sürekli ineğe yem veriyor. Ancak, ineğin yem yememesine sinirlene­
rek “sana yem vermeyim de açlığın ne olduğunu gör” diyerek hayvanı
yemlemiyor. Bir süre sonra inek açlıktan ölüyor. Aşağıdaki soruları ola­
ya göre yanıtlayınız.
§ 3. Borçlar Hukuku 91

a. A ile B arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde hangi


gruba girer? Açıklayınız.
A ile B arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde sözlü sözleş­
meler grubuna girer. Stipulatio söz konusudur. Stipulatio, alacaklının borç­
luya sözleşmenin kapsamını belirleyen bir soru sorması, borçlunun da bu
kapsamdaki borcu yerine getireceğine ilişkin, kayıtsız şartsız bir cevap
vermesiyle oluşmaktadır.

b. A ile B arasındaki sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Ne­


den?
Tarafların ehliyetleri hususunda bir bilgi yer almadığına göre, taraflar bu
hukukî işlemi yapmaya ehildirler. Sözleşmenin konusu, hukuka, ahlaka ay­
kırı değil, imkânsız da olmadığına göre konu bakımından da bir sorun yok­
tur. Tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanları, hukuk düze­
ninin aradığı şekil şartı gözetilerek açıklandığı için, şekle aykırılık da söz ko­
nusu değildir. Dolayısıyla, sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuştur.

c. Bu sözleşmeden taraflar için ne tür borçlar doğar?


Stipulatio sadece vaat edeni borç altına sokan, tek tarafa borç yükleyen bir
sözleşmedir. Buna göre, borçlu sadece A'dır ve bu sözleşme ile ineğin mül­
kiyetini B'ye nakletme borcu altına girmiştir.

d. İneğin telef olmasının hukukî sonuçları nelerdir? Açıklayınız.


İneğin telef olması sonraki imkânsızlıktır. Dar hukuk sözleşmelerinde borç­
lu yalnızca olumlu bir fiilinden (yapma) sorumlu tutulur. Borçlu malın (ine­
ğin) mülkiyetini nakletme borcunu yapmama fiili sonucunda yerine getir­
memiştir. Yapmama fiili sonucunda edimin yok olmasından borçlu sorumlu
tutulmaz ve borç sona erer.

10. Ü. Pegasus isimli yarış atını, bir ay süreyle V’ye kiralıyor. V. bu yarış
atı için 1000 Sesterz kira bedeli ödemeyi taahhüt ediyor. Pegasus, kira
sözleşmesinden kurulmasından soma ve fakat V’ye teslimden önce ölü­
yor. Ü ile V arasındaki sözleşmeden ne tür bir borç doğmuştur? Yarış
atmın doğal yoldan ölümü durumunda Ü’nün bir sorumluluğu söz konu­
su olabilir mi?
Ü ile V arasındaki sözleşmeden parça borcu doğmuştur. Parça borcu
(species) yeryüzünde tek olan belirli bir malın borç ilişkisinin konusunu
oluşturmasıdır. Borç ilişkisinin konusunu oluşturan edim, taraflarca birey­
sel, somut özellikleriyle belirlenmiş ve seçilmiş ise bu durumda parça bor­
cundan söz edilir. Edim maddî bir şeye ilişkin olduğu ve o şey tek başına
92 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

sahip olduğu özelliklere ve işaretlere göre tayin edildiği takdirde parça


borcu söz konusu olur. Parça borcu-cins borcu ayırımı, borç ilişkisi kurul­
duktan sonra borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir nedenle borcun ifası­
nın imkânsız olması, yani kusursuz sonraki imkânsızlık durumunda önem
kazanır. Parça borçlarında borçluya atfedilemeyecek bir nedenle edimin
ifası imkânsız hale gelmişse, borçlu edimi ifa edememeden dolayı sorumlu
tutulamaz, yani zararı tazmin borcu doğmaz ve borç ilişkisi sona erer.

11. Pullo, Titus' a. “Stichus'un Titus'a ariyet olarak bir inek veya ödünç
olarak 30 altını vereceğini” vaat ediyor. Pullo, Stichus'un ineği veya 30
altını Titus'a vermemesi durumunda 10 altm tutarında cezaî şart ödeye­
ceği hususunda söz veriyor ve bu anlaşma Pullo ile Titus arasındaki an­
laşmaya ekleniyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. Pullo' nun. Tzte’a. “Stichus'un Titus'a ariyet olarak bir inek veya ödünç
olarak 30 altını vereceğini” vaat etmesi durumunu hukuken nitelendiriniz.
Olayda başkasının fiilini taahhüt söz konusudur. Bu sözleşme geçerlidir.
Stichus bu sözleşmenin tarafı değildir. Ancak, Pullo, sözleşmenin tarafıdır.

b. Stichus'un ineği veya 30 altını Titus'a vermemesi durumunda. Titus,


Stichus'a karşı dava açabilir mi?
Olayda adına taahhütte bulunulan Stichus sözleşmenin tarafı değildir. Ta­
raf olmadığı bir sözleşme Stichus'u bağlamaz. Titus, Stichus'dan ariyet ola­
rak ineği veya ödünç olarak 30 altını isteyemez.

c. Stichus, Titus'a ariyet olarak bir inek veya ödünç olarak 30 altını ver­
mezse. Titus, Pullo'dan 10 altm tutarındaki cezaî şartı talep edebilir mi?
Roma hukukunda cezaî şart stipulatio olarak adlandırılan sözlü sözleşme ile
kararlaştırılabilir. Stipulatio ile her türlü edim borçlanılabilir. Adına vaatte
bulunulan Stichus sözleşmenin tarafı değildir, fakat aleyhine cezaî şart ön­
görülen Pullo, stipulatio'nun tarafıdır ve 10 altın tutarındaki cezaî şartı
ödeme borcu altına girmiştir. Sözleşme geçerlidir ve Titus stipulatio'dan
doğan davayı açarak cezaî şartın ödenmesini talep edebilir.

12. E F’ye 100 altm ödünç vermiştir. F’nin evine giren hırsız H altınları
çalarak götürmüştür. E F?den 100 altını istemiş. F ise altınların kendi
kuşum olmaksızın yok olduğunu söyleyerek, altınları iade etme borcu
olmadığını ileri sürmüştür. Aşağıdaki somları olaya göre çözümleyiniz.

a. E ile F arasında hangi sözleşme kurulmuştur? Bu sözleşme. Roma söz­


leşmeler sistemi içerisinde hangi gruba girer? Neden?
§ 3. Borçlar Hukuku 93

E ile F arasındaki sözleşme, ödünç sözleşmesidir ve real (teslimli) sözleşme­


ler grubuna girer. Ödünç sözleşmesi, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun
irade beyanları yanında, ödünç verenin bir miktar parayı veya bir mislî eş­
yayı, aynı miktar eşyayı iade etme borcu altına giren ödünç alana verme­
siyle meydana gelir.

b. Bu sözleşme ile E ve F. birbirlerine karşı hangi borçları ifa etme yüküm­


lülüğü altma girerler? Açıklayınız.
Ödünç sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Ödünç alan F,
aynı miktar parayı geri verme borcu altına girer.

c. F’nin borcun ifasının imkansız hale gelmesinde herhangi bir kusurunun


bulunup bulunmaması ne gibi sonuçlar doğurur?
Borcun ifa edilmemesinin borçlunun kusurundan kaynaklanıp kaynaklan­
madığı, borçlunun sorumluluğu açısından önemlidir. Duruma göre, borcun
ifası borçlunun kusurundan ileri gelmezse borçlu borcundan kurtulur.
Ödünç sözleşmesi, bir dar hukuk sözleşmesidir. Dar hukuk sözleşmelerinde
borçlu yalnızca olumlu bir fiilinden (yapma) sorumlu tutulur. Olayda, F, al­
tınların çalınmasına doğrudan doğruya neden olmuş değildir. Dolayısıyla,
altınların çalınmasında F kusurlu sayılamaz.

d. F borcun ifasının kusuru olmaksızın imkansız olduğunu ileri sürerek


100 altını iade etme borcundan kurtulabilir mi? Neden?
Ödünç alanın borcu, aynen iade değil, aynı cinsten ve aynı miktarda iade etme­
dir. Geri verdiği şeylerin nitelik ve nicelik yönünden aynı olması, borcun ifası için
yeterlidir. Ödünç borçlusunun edimi ifa etme yükümlülüğü, ödünç sözleşmesine
konu olan malın yazgısından bağımsızdır. Diğer bir deyişle, ödünç veren tarafın­
dan verilen mal veya bir miktar para, ödünç borçlusunun kusuru olmaksızın yok
olsa bile borç varlığını sürdürür. Çünkü, bu münferit malın iadesi değil, aksine
cinsiyle belirli bir edimin ifası söz konusudur. Dolayısıyla, ödünç sözleşmesinden
doğan borç cins borcu olduğu için, "cins yok olmaz" (genus non perit) kuralı ge­
reğince ödünç alan hiçbir zaman borcundan kurtulmaz.

13. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. A. B*den bir miktar para ödünç almak istediğini söyleyerek para iste­
miştir. B ise “borç olarak vermiyorum, sana bağışlıyorum’* diyerek ona
500 Sesterz vermiştir. Sözleşme kurulmuş mudur?
A'nın iradesi 500 5esterz'i ödünç alma doğrultusundadır. B ise ödünç değil,
bağışlama doğrultusunda bir iradeye sahiptir. İradeler uyuşmadığı için söz­
leşme geçerli olarak kurulmamıştır.
94 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

b. A. B’den 500 Sesterz borç para istemiş. B de üzerinde fazla para olma­
dığını. daha soma verebileceğini söylemiştir. Sözleşme kurulmuş mu­
dur?
Roma hukukunda ödünç sözleşmesi real (teslimli) sözleşmeler arasında yer
alır. Real sözleşmelerin kurulabilmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine
uygun irade beyanı yetmez, ayrıca sözleşmenin konusunu oluşturan şeyin
de verilmesi gerekir. Dolayısıyla, para A'ya verilmediği için sözleşme ku­
rulmamıştır.

c. A. B'den 500 Sesterz borç para istemiş. B de üzerinde fazla para olma­
dığını. fakat evde para bulunduğunu söyleyerek, evin anahtarını A’ya
vermiştir. Sözleşme kurulmuş mudur?
Roma hukukunda ödünç sözleşmesi real (teslimli) sözleşmeler arasında yer
alır. Real sözleşmelerin kurulabilmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine
uygun irade beyanı yetmez, ayrıca sözleşmenin konusunu oluşturan şeyin
de verilmesi gerekir. Olayda, sözleşmenin konusunu oluşturan parayı tem­
sil eden bir mal verildiği için, sözleşme kurulmuştur. Çünkü, zilyetliğin nakli
yollarından biri de malı temsil eden, ona ulaşmayı sağlayan vasıtanın tes­
limidir. Burada paranın zilyetliğini elde etmeye yarayan vasıta teslim edil­
diği için para da teslim edilmiş sayılır.

14. Uzun bir deniz yolculuğuna çıkmak üzere olan A. arkadaşı B’den birik­
tirmiş olduğu 5000 Sesterz'i ücretsiz olarak korumasını ve saklamasını
rica ediyor. B de A’nın bu ricasmı kabul ediyor. A. parayı kilitli bir ku­
tuya koyarak B’ye teslim ediyor. Bir süre sonra C. B’den 10000 Sesterz
borç para istiyor. B. kilitli kutuyu açarak 5000 Sesterz'i alıyor, kendisi
de 5000 Sesterz üstüne koyarak C’ye parayı veriyor. Deniz yolculuğun­
dan dönen A. arkadaşı B’den kilitli kutuya koyarak teslim ettiği parayı
istiyor. B. bu parayı C’den alamadığı için iade borcunu yerine getiremi­
yor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. A ile B arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler sistemi


içinde hangi gruba girer? Söz konusu sözleşme geçerli bir biçimde ku-
rulmuş mudur? Neden? Açıklayınız.
Olayda söz konusu olan sözleşme vedia sözleşmesidir. Vedia sözleşmesi
Roma sözleşmeler sistemi içinde real sözleşmeler grubuna girer. Sözleşme
geçerli bir biçimde kurulmuştur. Çünkü, tarafların karşılıklı ve birbirine uy­
gun irade beyanları yanında, sözleşmenin konusunu oluşturan menkul mal,
para yani misli mal olduğu için kapalı bir kutu içerisinde ücretsiz olarak sak­
lanmak üzere vedia alana verilmiştir.
§ 3. Borçlar Hukuku 95

b. B. A’nın rızasını almaksızın 5000 Sesterz'i C’ye verebilir mi? B’nin bu


fiili, biı* haksız fiil oluşturur mu? Neden? Açıklayınız.
B, saklanmak üzere kendisine verilen bu parayı kullanamaz. Kullanırsa bu
durumda kullanma hırsızlığı fiilini işlemiş olur. Vedia veren bu kullanmadan
dolayı kullanma hırsızlığına dayanarak hırsızlıktan doğan davayı açabilir.

c. A. B’ye ücretsiz olarak korunmak üzere bir taşınmazını teslim etseydi,


hukukî ilişkinin niteliği değişir miydi? Neden?
Taşınmaz mallar vedia sözleşmesinin konusunu oluşturamazlar. Bir taşın­
mazın ücretsiz olarak gözetilmesi yükümlülüğünü içeren bir sözleşme, Ro-
ma'da vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturabilir.

d. Saklamak ve korumak üzere aldığı parayı iade edemeyen B. sorumlu


tutulabilir mi? Klasik Hukuk Dönemi ve Iustinianus Dönemi’ne göre
ayrı ayrı açıklayınız.
Vedia alan aldığı şeyi aynen iade edemiyorsa, Klasik Hukuk Dönemi’nde
kastından, Iustinianus Dönemi’nde kastından ve ağır ihmalinden sorumlu­
dur. Parayı bir başkasına verdiği için vedia alan kasıtlıdır. Her iki dönemde
de sorumlu tutulur.

e. B ile C arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız.


B ile C arasındaki sözleşme ödünç sözleşmesidir. Ödünç sözleşmesi, tarafların
karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları yanında, alacaklının (ödünç vere­
nin) bir miktar paranın veya mislî bir malın mülkiyetini, aynı miktar eşyayı iade
etme borcu altına giren borçluya nakletmesiyle oluşan real bir sözleşmedir.

15. A. komşusu B’den. ünlü bir testi ustası tarafından yapılan şarap testisini,
ücretsiz olarak kullanmak ve kullandıktan sonra da iade etmek üzere is­
tiyor. B de komşusunun isteğini kabul ediyor. A. aralarında belirlenen
süre içerisinde şarap testisini kullanıyor. Sürenin bitiminde B. A’dan
testiyi istiyor, ancak A. testiyi vermiyor. Bir süre sonra A. testiyi geri
vereceğini, ancak testiyi korumak için bir takım masraflar yaptığını, bu
masrafların ödenmesi durumunda testiyi iade edeceğini söylüyor. Aşa­
ğıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. A ile B arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde hangi


gruba girer? Açıklayınız.
A ile B arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde real sözleşme­
ler grubuna girer ve ariyet sözleşmesidir. Ariyet sözleşmesi ücretsiz olarak
misli olmayan bir malın kullanımının bırakılmasıdır.
96 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

b. Bu sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuş mudur? Açıklayınız.


Real sözleşmelerin kurulabilmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun
irade beyanları yanında, sözleşmenin konusunu oluşturan malın teslimi de
gerekir. İradeler uyuştuğu, teslim de gerçekleştiği için sözleşme geçerli bir
biçimde kurulmuştur.

c. Şarap testisi ne tür bir maldır?


Şarap testisi, ünlü bir testi ustası tarafından yapılan, bireysel özellikleri ile
ortaya çıkan, bu anlamda da dünyada tek olan ve misli olmayan bir maldır.

d. Başka tür bir mal olsaydı, yine aynı sözleşme söz konusu olur muydu?
Misli bir mal söz konusu olsaydı, ariyet değil, ödünç sözleşmesi söz konusu
olurdu.

e. Testinin kullanımının ücretli olması halinde aynı sözleşme söz konusu


olur muydu?
Kullanımı tüketime bağlı olmayan gayri misli bir malın ücret karşılığında
kullanımı durumunda kira sözleşmesi söz konusu olur. Çünkü, ariyet söz­
leşmesi Roma hukukunda ücretsiz bir sözleşmedir.

L Bu sözleşme, bir dar hukuk sözleşmesi mi. yoksa iyiniyet sözleşmesi


midir? Bunun önemi nedir?
Bu sözleşme bir iyiniyet sözleşmesidir. İyiniyet sözleşmelerine dayanılarak
açılan davalar iyiniyet davalarıdır. Bu davalar, hâkime geniş bir takdir yetki­
si verir. Dar hukuk davalarında ise hâkimin takdir yetkisi sınırlıdır.

16. A. kadın kölesi B‘yi. C’nin vereceği yemek davetinde hizmet etmek
üzere ücretsiz olarak C’ye veriyor. B’nin yemek davetindeki hizmetin­
den memnun olan C. güçlü bir köle olduğunu düşünerek. A’nın bilgisi
dışında. B’yi iki gün maden ocağında çalıştırıyor. Bu yüke dayanama­
yan B kalp krizi geçirerek ölüyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözüm­
leyiniz.

a. A ile C arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler sistemi


içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
A ile C arasındaki sözleşme ariyet sözleşmesidir. Kullanım ödüncü olarak da
adlandırılan ariyet sözleşmesi, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade
beyanları yanında, taraflardan birinin (yani ariyet verenin) misli olmayan
ve tüketilebilen mal kategorisine de girmeyen bir malı ücretsiz olarak kul­
lanmak üzere diğer tarafa (yani ariyet alana) vermesiyle oluşur. Roma söz­
§ 3. Borçlar Hukuku 97

leşmeler sistemi içerisinde real sözleşmeler grubuna girer. Çünkü, sözleş­


menin kurulabilmesi için birbirine uygun irade beyanı yetmez, malın ariyet
alana teslimi gerekir (consensus + res).

b. C. A’nın rızasını almaksızın B’yi maden ocağında çalıştırabilir mi?


C’nin bu fiili, bir haksız fiil oluşturur mu? Neden? Açıklayınız.
C, köle B'yi A'nın rızasını almaksızın maden ocağında çalıştıramaz. Ariyet
alan, aldığı şeyi ariyet verenle uzlaştıkları alanda kullanabilir. Bunun dışın­
da farklı bir amaçla kullanamaz. Ariyet alan kasıtlı olarak kullanım amacının
dışına çıkmış ise bu fiili, Roma hukukunda haksız fiiller arasında yer alan
kullanma hırsızlığı suçunu oluşturur.

c. B’yi iade etme borcunu yerine getiremeyen C. sorumlu tutulabilir mi?


Açıklayınız.
Ariyet alan Klasik Hukuk Dönemi'nde custodia' d an, lustinianus Döne­
minde bütün kusurlarından sorumludur. Somut olayda ariyet alan kasıtlı
olarak sözleşmeyi ihlal etmiş ve bu ihlal fiiline bağlı olarak onunla neden­
sellik bağı içerisinde sözleşmenin edimini imkânsız hale getirmiştir. Ariyet
alan, kasıtlı olarak kullanım amacının dışına çıkmış ya da kullanım amacını
aşmış ve bu kullanım sırasında da mal yok olmuş ise, mücbir nedenle mal
yok olsa dahi sorumludur.
Bu soru, ariyet alanın sorumluluğunun kullanma hırsızlığı olduğu bakış açı­
sından hareketle de yanıtlanabilir. Ariyet alan kullanma hırsızlığı suçunu iş­
lemiştir. Hırsız her zaman için temerrüt halindedir. Temerrüde düşen borç­
lunun sorumluluğu ağırlaşır. Mücbir nedenle malın yok olmasından dahi
sorumlu tutulur.

17. A ile B. bir satım sözleşmesi yapmışlardır. Bu sözleşmenin konusunu,


balıkçılık yapan A’nın balıkçı filesini denize atması ve bu fileye balık
olarak ne girerse, alıcı B’ye teslim etmesi oluşturmaktadır. Aşağıdaki
somları olaya göre yanıtlayınız.

a. Bu sözleşme konu yönünden geçerli midir? Neden?


Gelecekte var olacak şeyin, var olup olmayacağı kesin olarak belli değilse,
bu durumda sözleşmenin geçerli olup olamayacağını tartışmak gerekir.
A'nın denize attığı balıkçı filesine girecek olan balıkları satması talihe bağlı
bir sözleşmedir. Çünkü, filenin içine hiç balık girmemesi olasılığı vardır. Söz­
leşmenin konusunu, gelecekte mutlak surette var olmayacak bir şey değil,
bir umut ve şans oluşturduğu için talihe bağlı sözleşmeler geçerlidir. Bu sa­
tım sözleşmesinin konusunu umudun ve şansın kendisi oluşturmaktadır.
98 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

b. A’nın denize attığı fileye hiç balık girmese de. bu sözleşmede B. satım
bedelini A’ya ödemek zorunda mıdır? Neden?
A ile B arasındaki satım sözleşmesi geçerlidir. A'nın filesine hiç balık girme­
se bile, B, satım bedelini ödemekle yükümlüdür.

18. A. B‘ye gelecekte sahip olacağı miras haklarını satmıştır. Sözleşme


geçerli midir?
Bir sözleşmenin geçerli olması için, konusunun ahlaka aykırı olmaması gerekir.
Olayda, kişinin gelecekte sahip olacağı miras haklarının satımı ahlâka aykırı te­
lâkki edilebilir ve bu nedenle geçersiz olduğu ileri sürülebilir, lustinianus Dö­
nemi'nde, miras bırakanın bu sözleşmeye rıza göstermesi koşuluyla gelecekte
sahip olunacak miras haklarının satımı ahlaka aykırı değildir.
Sözleşmenin konusunun mümkün olup olmadığı yönünden ise, sözleşme­
nin geçerli olması için sözleşmenin konusunun mevcut olması gerekir. Bu
nedenle, mevcut olmayan bir şey sözleşmenin konusunu oluşturamaz.
Mevcut olmayan bir şey denildiğinde, gerçekte hiçbir zaman var olmayacak
bir şey kastedilir. Örneğin, sadece efsanelerde yaşayan bir denizkızının sa­
tımı sözleşmesi geçersizdir. Hiçbir zaman mevcut olmayacak bir miras hak­
larının satımı sözleşmesi geçersizdir. Her iki örnekte de hayali bir konunun
satımı söz konusudur. Olayda A, gelecekte kesin olarak sahip olacağı bir
miras hakkını satmıştır. Bu bağlamda, konu bellidir ve konu yönünden söz­
leşme geçerlidir.

19. A. B’ye gelecek yıl elde edeceği ürünü satmıştır. Sözleşme geçerli midir?
Gelecekte var olacak şeyler sözleşmenin konusunu oluşturabilir. Gelecek
yıl elde edilecek ürün, kesin olarak var olacağı için, sözleşme, konusunun
belli ve mevcut olması nedeniyle geçerlidir.

20. J. 20.000 Sesterz değerindeki evini 9000 Sesterz'e K’ya satmak üzere
onunla sözleşmiştir. Sözleşme her iki tarafça da ifa edilmiştir. Daha soma,
sözleşme şartlarını kendisi için uygun bulmayan J. 9000 Sesterz'! K’ya
aeri vermeyi teklif ederek, evinin kendisine seri verilmesini istemiştir. K.
bu teklife razı olmamış. J’ye 11.000 Sesterz daha ödeyerek satm aldığı evi
muhafaza etmek istemiştir. Aşağıdaki soruları, olayın lustinianus Döne­
mi'nde gerçekleşmiş olduğunu düşünerek çözümleyiniz.

a. J’nin sözleşmeden dönmesi hangi hukukî kavrama dayandırılabilir?


J'nin sözleşmeden dönmesi gabin kurumuna dayandırılabilir. Gabin, iki ta­
rafa borç yükleyen bir sözleşmenin kurulması sırasında bir tarafın darda
(müzayaka) kalmasından, düşüncesizliğinden (hiffetinden) ya da deneyim­
§ 3. Borçlar Hukuku 99

sizliğinden (tecrübesizliğinden) yararlanarak edimler arasında yaratılan


açık orantısızlıktır.

b. J. tek taraflı olarak sözleşmeden dönebilir mi?


Roma hukukunda taraflara sözleşmeden dönme hakkı tanınmamıştır. Bu­
nun istisnasını, gabin durumunda satıcının ve ayıp durumunda alıcının
dönme hakkı oluşturur.

c. J. 9000 Sesterz1 i K*ya geri vererek, ondan evini geri alabilme hakkına
sahip midir?
İmparator Diocletianus zamanında (M.S. 3.yy.) bir emirname ile taşınmazı­
nı, malın değerinin yarısından azına satmak zorunda kalan satıcının söz­
leşmeyi bozabileceği düzenlendi. J, taşınmazını değerinin yarısından azına
satmak zorunda kaldığı için bu Emirname gereğince evini geri alabilir.

d. K. J’ye 11.000 Sesterz daha ödeyerek J?nin sözleşmeyi bozmasını önle­


yebilir mi?
Alıcı, malı elinde tutmak istiyorsa, aradaki farkı ödeyerek, sözleşmenin fes­
hini önleyebilir.

21. Aşağıdaki metinde sözü edilen ve satım sözleşmesinde geçerli olan ilke
nedir? Açıklayınız.
Iustiniaunus Institutiones 3.23.3: “Eğer teslim edilmeden önce satılmış
köle ölmüş veya vücudunun bir kısmı zarar görmüşse, ev tamamen veya
kısmen yanmışsa; satılmış arazi, kısmen veya tamamen, sel tarafından
alınıp götürülmüşse, arazi su baskını ya da ağaçları söküp götüren bir
fırtına sonucunda küçülmüş ve değerinden kaybetmişse, bütün bu du­
rumlarda alıcı, malı elde edememekle birlikte semeni ödemekle yüküm­
lüdür. ”
Roma hukukunda geçerli olan “periculum emptoris est (hasara alıcı katla­
nır)" kuralı gereğince, satım konusu malda ortaya çıkabilecek hasar, satım
sözleşmesinin kurulmasıyla alıcıya geçer. Diğer bir deyişle, sözleşmenin ku­
rulması ve malın alıcıya teslimi sürecinde, taraflara atfedilemeyen bir ne­
denle mal yok olmuş veya değeri azalacak denli kötüleşmiş olsa dahi, alıcı
semeni ödemekle yükümlü tutulur. Ancak, bu kuralın uygulanabilmesi için,
satıcının kusurlu olmaması ve malın ayıplı olmaması gerekir.

22. A ile S. konusunu, satıcının kölelerinden B ya da C?yi seçerek, bunlar­


dan birini ifa edeceği seçimlik edimi içeren bir satım sözleşmesi yap­
mışlardır. Aşağıdaki metnin yardımıyla soruları olaya göre yanıtlayınız.
100 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Digesta 18.1.34.6 (Paulus): “Satım sözleşmesi “Stichus veya


Pamphilus ’u satıyorum ” şeklinde ifade edilmiş ise, bu durumda, satıcı­
nın isteğine göre, satıcı hangisini vermek isterse sözleşme ona göre var­
lık kazanır. Onlardan biri (kölelerden biri) ölürse, satıcı, geriye kalan
diğerinin naklini sağlamak zorundadır. Böylece, ilki için satıcı, İkincisi
için ise alıcı hasarı taşır. Her ikisi de aynı anda ölmüş olsa bile semen
ödenmek zorundadır: Çünkü her durumda alıcının hasarı varlığım sür­
dürür... ”

a. Seçimlik edimi konu edinen bir satım sözleşmesi kurulabilir mi?


Seçimlik edimi konu edinen bir satım sözleşmesi yapılabilir. Seçim hakkı
yapılıncaya kadar edim belli değildir, ama yapıldığı anda satımın konusu
belli olacağı için belirlilik ilkesine aykırı bir durum söz konusu değildir.

b. Seçimlik edimlerden birini oluşturan kölelerden biri ölürse, satıcının


edimi ifa etme borcu devam eder mi?
Seçim hakkının satıcıya ait olduğu ve seçimin henüz yapılmadığı dönemde,
edimlerden her ikisi de varlığını sürdürdüğü sürece (olay bağlamında her
iki köle de yaşadığı sürece), satımın konusu belirli değildir. Satılan köleler­
den birinin ölmesi üzerine, edim belirli hale gelir. Bu bağlamda, seçimlik
edimi içeren bir satım sözleşmesinde edimlerden birinin yok olması duru­
munda, satıcının edimi ifa etme borcu sona ermez, satıcı diğer edimi ifa
etmek zorundadır. Bu durumda, seçimlik edimi içeren satım sözleşmesi,
normal bir parça satımı haline gelir ve geriye kalan İkincisinin hasarını alıcı
taşır. Örneğin, yukarıdaki örnekte, satılan kölelerden birinin ölmesi üzeri­
ne, satıcının edimi ifa etme borcu sona ermez, satıcı diğer edimi ifa etmek
zorundadır. Mülkiyeti nakil işlemi gerçekleşmeden önce diğer köle de öle­
cek olursa satıcı edimi ifa etme borcundan kurtulur.

c. Mülkiyeti nakil işlemi yapılmadan önce her iki köle de büyük bir şehir
yangınında ölürse, hasara kim katlanır? Açıklayınız.
Seçimlik borcun söz konusu olduğu durumlarda ise, borçlu iki veya daha
fazla edimi borçlanır, ancak bunlardan birinin ifası ile borcundan kurtulmuş
olur. Örneğin S, satım sözleşmesi ile "kölelerimden Stichus veya
Pomphilus'u satıyorum" demiş olsun. Bu durumda seçimlik borç söz konu­
sudur. İfa edilecek olan edimi seçme hakkı, aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
borçluya aittir. Borçlunun iki veya daha fazla edimi borçlandığı, fakat ala­
caklının sadece birini elde edebileceği seçimlik borçlarda borçlanılan bütün
alternatif parçaların kusursuz sonraki imkânsızlık riskini, sadece biri kalın­
caya kadar borçlu taşır. Son parça için risk alacaklıya isabet eder. Çünkü
§ 3. Borçlar Hukuku 101

seçimlik edimi içeren bir satım sözleşmesinde, seçim hakkı kullanılıncaya


veya seçimlik edimlerden birisi yok oluncaya değin, satımın konusu belli
değildir. Bu bağlamda, hasar, ancak satım konusunun bireyselleştirilmesiy-
le alıcıya ait olur. Her iki kölenin birden ölmesi durumunda, ilk kölenin
(Stichus'un) ölümü seçimlik borcu ortadan kaldırır ve satımı normal bir
parça satımı haline getirir. İkinci kölenin (Pamphilus'un) de ölmesi üzerine
ise satıcı, karşı edimi (semeni) talep etme hakkını kaybetmeksizin borcun­
dan kurtulur. Çünkü Stichus'un ölümü ile birlikte hasar alıcıya geçmiş olur.

23. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Digesta 19.1.30.1 (Africanus): “Eğer sen bilerek bir başkasının malını bana
satarsan ve başkasının malı olduğundan benim haberim olmazsa; Julianus,
malın benden alınması nedeniyle, sana karşı, benim satım sözleşmesinden
doğan davayı açacağımı kabul eder. Ben, bu malın bana ait olmamasından
kaynaklanan menfaatim neyi gerektiriyorsa, bu davada onu talep edebili­
rim.''

a. Metinde söz konusu olan hukukî durum nedir? Açıklayınız.


Zapt söz konusudur. Alıcıya mülkiyeti nakledilen malın üçüncü bir kişi tara­
fından üstün bir hak iddiasına dayanılarak alınması ya da malı kullanmasına
engel olunması zapt olarak adlandırılır. Satıcının zapta karşı tekeffül, yani
başkalarının malda hak ileri süremeyeceklerini üstlenme borcu vardır.

b. Alıcının satıcıya karşı ileri sürebileceği hakları nelerdir? Gelişim aşama­


larıyla birlikte açıklayınız.
Roma hukukunda satıcının zapta karşı tekeffül borcu, malın mancipato ile
devredilip devredilmemesine göre farklı düzenlemelere tabiydi.
Malın mülkiyeti alıcıya mancipatio ile devredildikten ve semen ödendikten
sonra, bu mal asıl malik tarafından istihkak davasıyla (rei vindicatio) talep
edilmişse, alıcı satıcıya karşı actio auctoritatis davasını açarak, kendisine
karşı açılan davada yardım etmesini isterdi. Satıcı yardım etmez veya yar­
dıma rağmen, alıcı davayı kaybederse, bu durumda alıcı satıcıdan ödediği
semenin iki katını talep ederdi. Mancipatio ile devredilen mala ilişkin ola­
rak tanınan bu hakkın gerekçesini, mancipatio ile malı devreden kimsenin,
devralana, “malı elinde bulundurma hakkını (habere licere)" garanti etmiş
olarak kabul edilmesi oluşturmaktadır.
Satılan mal res nec mancipi ise veya res mancipi olduğu halde, mancipatio
yapılmayarak traditio ya da in iure cessio ile devredilmişse, Roma'nın ilk
dönemlerinde alıcıyı koruyan bir hüküm yoktu. Bu nedenle, alıcıyı zapta
karşı korumak amacıyla alıcı ile satıcı arasında stipulatio yapılmaya başlan­
102 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

dı. Bu usul, çarşı ve pazarları denetlemekle yetkili olan aedilis'\er\n


edictum'\arı ile hukuk hayatına girmiştir. Stipulatio ile satıcı ya malın rahat
zilyetliğini alıcıya taahhüd eder ya da malın zaptı halinde semeni veya iki
katını ödeyeceğini taahhüd ederdi.
Zamanla mancipatio'nun işlevini kaybetmesi ve satım sözleşmesinin bir
iyiniyet sözleşmesi olması nedeniyle, satım sözleşmesinden doğan davanın
zapt halinde de açılabileceği kabul edildi. Buna göre, satım sözleşmesinin
konusunu oluşturan malın üçüncü kişi tarafından tamamen ya da kısmen
zapt edilmesi halinde, alıcı, satım sözleşmesinden doğan davayı açarak uğ­
radığı zararların tazminini talep edebilirdi. Bu durumda, alıcı, interesse kav­
ramının hukuk hayatına girmesi nedeniyle müspet zararını da talep edebi­
lirdi.

24. Aşağıdaki metinde söz konusu olan hukukî durum nedir? Açıklayınız.
Alıcının satıcıya karşı ileri sürebileceği hakları nelerdir? Gelişim aşama­
larıyla birlikte açıklayınız.
Digesta 19.1.21.pr. (Paulus): “Doğurganlığı için satın alınan kadın kö­
le, doğurma yeteneğine sahip değilse, bu durumda satıcı sorumlu tutu­
lur. ”
Maddî ayıp söz konusudur. Satım sözleşmesine konu olan şeyin, satıcının
belirttiği, bildirdiği nitelikleri taşımaması ya da bu şeyin değerini veya söz­
leşme gereği ondan beklenen yararları azaltan ya da ortadan kaldıran nite­
likte olması (özellikte olması), eksikliklerinin bulunması ayıp olarak adlan­
dırılır.
Roma hukukunda satıcının malın ayıplarından sorumlu olacağı düşüncesine
birdenbire ulaşılmamış, bu alanı düzenleyen kurallar birçok kaynaktan bes­
lenerek gelişmiştir.
Eski Hukuk Dönemi özel bir durum için ayıptan sorumluluğu tanıyordu.
Oniki Levha Kanunu'nda da yer alan bu durum, mancipatio ile mülkiyeti
nakledilen bir taşınmazın yüzölçümüne ilişkin bir taahhüttü. Satıcı,
mancipatio'ya eklenen bir anlaşma (lex mancipio dicta) ile satılan taşınma­
zın belirli bir yüzölçümüne sahip olduğunu taahhüt etmiş ve mal bu
yüzölçümden daha düşük çıkmışsa, alıcı actio de modo agri (taşınmazın yü­
zölçümü nedeniyle dava) davasını açarak, yüzölçümüne göre ödediği fazla
paranın iki katını talep edebilirdi. Bu, satım sözleşmesine değil,
mancipatio'ya bağlı bir davadır.
Bunun dışında gene Eski Hukuk Dönemi'nde, mal ister res mancipi isterse
de res nec mancipi olsun, alıcı, satıcı ile stipulatio yaparak malın ayıplarına
karşı kendini güvence altına alabilme olanağına sahipti. Satım sözleşme­
§ 3. Borçlar Hukuku 103

sinden bağımsız olan bu stipulatio ile satıcı, malda belli ayıpların, eksiklikle­
rin bulunmadığını veya bazı özelliklerin varlığını taahhüt ederdi. Stipulatio
borçlusu olan satıcı, belli eksikliklerin varlığı ya da belli özelliklerin yokluğu
durumunda, stipulatio alacaklısı olan alıcının ifa menfaatini verdiği bu te­
minat gereğince karşılamakla yükümlüydü.
M.Ö. 2.yy.'da aedilis curulis-aedilis plebis olarak adlandırılan magistra'\ar tara­
fından çıkarılan Edictum gereğince, köle ve hayvan satıcıları, sattıkları köle ve
hayvanların ayıplarını alıcılara bildirmekle yükümlü tutuldular. Satıcı bu bildi­
rimi yapmamış ise, malda ortaya çıkan ayıptan sorumluydu. Ayrıca, ayıp
önemli ise satıcı bilmediği, gizli ayıplardan da sorumlu tutulmuştur. Bu gibi du­
rumlarda alıcının, satıcıya karşı ileri sürebileceği iki dava hakkı bulunuyordu:
Actio redhibitoria olarak adlandırılan dava ile alıcı, sözleşmenin yapılma­
sından itibaren 6 ay içinde malı -malda artmalar da varsa onlarla birlikte-
iade eder ve semeni de alarak sözleşmeden dönerdi.
Actio quanti minoris olarak adlandırılan semenin indirilmesi davası ile alıcı,
sözleşmenin yapılmasından itibaren bir yıl içinde semenin ayıp oranında
indirilmesini talep ederdi.
lustinianus Dönemi’nde aedilis'lenn sadece köle ve hayvan satışına ilişkin
olarak getirdikleri bu kurallar, konusu ne olursa olsun, bütün satım sözleş­
melerine uygulanmaya başlandı. Böylece bu iki dava gereğince satıcı, gizli
ya da görünen bütün ayıplardan sorumlu tutulmaya başlandı.

25. Doğum yapan karısına güzel bir hediye sunmak isteyen Seius, kendisine
ait bir miktar altından, belirli bir biçim ve ağırlıkta bir bilezik yaparak
teslim etmesi için sarraf Titius ile anlaşmıştır. Aşağıdaki somları olaya
göre yanıtlayınız.

a. Seius ile Titius arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde


hangi gruba girer? Açıklayınız.
Seius ile Titius arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi içinde rızaî
sözleşmeler grubuna girer ve istisna sözleşmesidir.

İstisna sözleşmesinde taraflardan biri, müteahhit (conductor), belirli bir üc­


ret karşılığında bir eser (opus) meydana borcu getirme altına girmekte, di­
ğer taraf, iş sahibi (locator) ise bu eser için belirlenen ücreti, yani bir miktar
parayı ödeme borcu altına girmektedir.

b. Olayda Seius. sarraf Titius’a ait olan altından bir bilezik meydana getir­
mesini istemiş ve taraflar bunun için bir ücret kararlaştırmış olsaydı,
sözleşmenin niteliği değişir miydi? Neden?
104 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Klasik Hukuk Dönemi'nde, müteahhidin (conductor) üzerinde çalışacağı


malzemenin veya hammaddenin iş sahibi (locator) tarafından getirilmesi
ile müteahhit tarafından verilmesi durumunda sözleşmenin niteliği husu­
sunda bir tartışma bulunmaktaydı. Sabinianus Hukuk Okulu, malzemenin
müteahhit tarafından verilmesi durumunda satım sözleşmesinin kurulacağı
görüşünde iken; Proculianus Hukuk Okulu, malzemenin müteahhit tarafın­
dan verilmesi durumunda da, istisna sözleşmesinin kurulacağı görüşünü
savunmuştur. Zamanla Sabinianus Hukuk Okulu'nun görüşü egemen ol­
muştur. Buna göre, lustinianus Dönemi'nde geçerli olan, istisna sözleşme­
sinde müteahhidin (conductor) üzerinde çalışacağı malzemenin veya
hammaddenin iş sahibi (locator) tarafından getirilmesi gerektiği; malzeme
müteahhit tarafından sağlanmış ise, bu durumda istisna değil, satım söz­
leşmesinin kurulmuş sayılacağıdır.

26. Bil’ Roma yurttaşı diğer bir Roma yurttaşına bir kölenin satm alınması
konusunda vekâlet verir. Vekil görevini yerine getirir ve köleyi satın
alır. Roma Hukuku’nda vekil ancak kendi adına ve müvekkili hesabına
işlem yapabileceğinden; kölenin satın alınması ve gerekli devir işlemi
sonucu kölenin mülkiyeti. Roma’da doğrudan temsilin tanınmamış ol­
ması nedeniyle, vekile geçer. Vekilin kölenin mülkiyetini kazandığı, an­
cak henüz müvekkile mülkiyeti nakletmediği ara dönemde, satın alman
köle, vekile ait bir malı çalar. Aşağıdaki metnin yardımıyla soruları ola­
ya göre yanıtlayınız.
Digesta 17.1.26.7 (Paulus): "Eğer benim vekâletimle satın almış ol­
duğun köle, senden bir şey çalmış olsa, Neratius, senin vekâlet söz­
leşmesinden doğan davayı açabileceğini söyler ve kölenin sana noxa
olarak verilmesi gerekir, bunun, senin kusurunun dışında olması ko­
şuluyla. Eğer ben böyle bir köle olduğunu bilseydim ve onun hırsızlı­
ğından korunabiîesin diye sana önceden söylememiş olsaydım, o za­
man senin menfaatin neyi gerektiriyorsa, sana o kadar ödenmesi ge­
rekir. "

a. Müvekkilin, satın alınması hususunda yetki verdiği kölenin vekile karşı


hırsızlık suçunu işlemesi durumunda, müvekkile karşı hırsızlıktan doğan
dava noxal dava olarak açılabilir mi?
Açılamaz. Kölenin satın alınması ve gerekli mülkiyeti devir işlemi sonucu
kölenin mülkiyeti, Roma’da doğrudan temsilin tanınmamış olması nedeniy­
le, vekile geçmektedir. Dolayısıyla, burada hırsızlık suçunun işlendiği anda
vekil maliktir ve hırsızlıktan doğan dava sadece malike karşı açılabildiği için,
müvekkile karşı yöneltilmesi mümkün değildir.
§ 3. Borçlar Hukuku 105

b. Müvekkilin, satın alınması hususunda yetki verdiği kölenin hırsız oldu­


ğunu bilmemesi durumunda hangi dava açılmaktadır? Davanın özelliği
nedir? Açıklayınız.
Müvekkil bu aşamada kölenin efendisi olmadığından noxal sorumluluk yo­
luyla vekilin zararı tazmin edilememektedir. Eğer bir vekâlet sözleşmesi söz
konusu olmasaydı ve köle efendisine karşı bir suç işleseydi, burada sorun
çıkmazdı. Çünkü efendinin, kölenin öldürülmesi de dâhil bütün cezalan­
dırma yöntemlerine başvurma hakkı vardı. Roma'da doğrudan doğruya
temsil kurumu kabul edilmiş olsaydı, gene böyle bir sorunla karşılaşılmazdı.
Çünkü, doğrudan doğruya temsil durumunda kölenin satın alınması ve ge­
rekli devir işlemi ile müvekkil kölenin maliki olurdu ve zarar noxal sorumlu­
luk hükümlerine göre karşılanabilirdi.
Bu sorunu çözmek ve menfaatleri dengelemek amacıyla, Klasikler, noxal
etkili sözleşmeden doğan davayı tanımışlardır. Satın alınması hususunda
yetki verilen kölenin vekile karşı hırsızlık suçunu işlemesi durumunda, vekil
vekâlet sözleşmesinden doğan davayı açma hakkına sahipti. Müvekkil ise,
vekilin kendisine karşı açtığı davada, köleyi zarar gören vekile bırakarak,
daha ağır bir sorumluluktan kendisini kurtarabilirdi.

c. Müvekkilin, satın alınması hususunda yetki verdiği kölenin hırsız oldu­


ğunu bilmesi durumu, culpa in contrahendo'ya. örnek oluşturur mu?
Neden?
Klasikler, formula'ları iyiniyete dayanan sözleşmelerde, sözleşme görüşme­
leri öncesindeki ya da sırasındaki kasıtlı davranışı, bona fides'e aykırı göre­
rek; iyiniyet davası içinde bağımsız talep edilen bir tazminat yükümlülüğü
kabul etmişlerdir. Örneğin, özgür bir insanın, dinsel ya da kutsal malın sa­
tımını konu edinen bir satım sözleşmesi başlangıçtaki imkânsızlık nedeniyle
hükümsüz olmakla birlikte, Klasikler, bu durumda alıcının satım sözleşme­
sine dayanan bir dava açarak ortaya çıkan zararının tazminine olanak ta­
nımışlardır. Keza, ariyet, vedia, rehin sözleşmelerinde tehlikeli bir malın
(örneğin hırsız kölenin) verilmesi durumunu da Klasikler, sözleşme görüş­
meleri sırasındaki açıklama yükümlülüğünün ihlali olarak değerlenmiştir.
Bu bağlamda, müvekkilin, satın alınması hususunda yetki verdiği kölenin
hırsız olduğunu bilmesi durumu, culpa in contrahendo'ya örnek oluşturur.

d. “Menfaat neyi gerektiriyorsa” ifadesini açıklayınız.


"Menfaat neyi gerektiriyorsa" yani interesse kavramı, zararın kapsamı be­
lirlenirken, alacaklıyı tatmin edecek olan, onun, borcun tam ve doğru ola­
rak ifa edilmesi durumunda beklemeye haklı olduğu tüm menfaatlerin dik­
kate alınacağını belirtmektedir. "Menfaat neyi gerektiriyorsa" ifadesi,
106 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

mahkûmiyetin belirlenmesinde hâkimin olayın durumuna göre hareket


edebileceği takdir alanını belirlemektedir. İnteresse kavramıyla, zararın be­
lirlenmesinde zarar görenin objektif değeri aşan diğer menfaatlerinin de
göz önüne alınabilmesi mümkün hale gelmiştir.

27. Homeros' a ait aşağıdaki metinde söz konusu olan sözleşme, satım söz­
leşmesi mi. yoksa trampa sözleşmesi midir? Her iki sözleşmenin tipik
edimlerini belirterek ve Hukuk okulları arasındaki görüş farklılıklarını
da yazarak, soruyu yanıtlayınız.
“Böytece saçlı Akyalılar şarap satın aldılar, bazıları bakır karşılı­
ğında, bazıları parlayan çelik, bazıları hayvan derileri, bazıları sığırlar,
bazıları da köleler karşılığında. ”
Metinde söz konusu olan sözleşme trampa sözleşmesidir. Satım sözleşme­
sinin tipik edimlerini, satıcının bir malın mülkiyetini alıcıya nakletme, alıcı­
nın ise bir miktar parayı satıcıya ödeme borcu altına girmesi oluşturur. Ma­
lın karşılığında karşı edim olarak başka bir malın verilmesi durumunda sa­
tım sözleşmesi değil, isimsiz sözleşmeler arasında yer alan trampa sözleş­
mesi kurulur. Klasik Hukuk Dönemi'nde trampanın hukukî niteliği tartışma­
lıydı. Sabinianus’\av mala karşılık mal verilmesini satım sözleşmesi olarak
nitelendirirken, Proculianus’lar, kimin alıcı kimin satıcı olduğu belirlene­
mediği için, bunun ayrı bir sözleşme olarak nitelendirilmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerdir, lustinianus Dönemi'nde Proculianus’lann görüşü kabul edile­
rek, trampa isimsiz sözleşmeler arasında yerini almıştır.

28. F ile G. F’nin G’ye bir binek atı vermesi. G’nin de F’ye bunun karşılı­
ğında onun portresini yapması doğrultusunda karşılıklı irade açıklama­
sında bulunmuşlardır. F. binek atmı G’ye geçerli mülkiyeti devir işle­
miyle devretmiş. G ise F’nin portresini yapmamıştır. Aşağıdaki soruları
olaya göre çözümleyiniz.

a. F ile G arasındaki anlaşma lus Civile tarafından tanınan sözleşmeler


(contractus') arasında yer alabilir mi? Neden?
F ile G arasındaki anlaşma, lus Civile tarafından tanınan karşılıklı sözleşme­
lerin (satım, kira, hizmet, istisna gibi) kapsamına girmemektedir.

b. F’nin binek atının mülkiyetini G’ye devretmesiyle F ile G arasında,


hukuk düzeni tarafından korunan bir hukukî ilişki kurulmuş mudur?
Açıklayınız.
Klasik Hukuk Dönemi'nde, karşılıklılık esasına dayanan ve lus Civile’nin ta­
nıdığı sözleşmelerin (satım, kira, hizmet, istisna gibi) kapsamına girmeyen
§ 3. Borçlar Hukuku 107

edimler üzerinde iki taraf karşılıklı olarak anlaşır ve taraflardan biri edimini
ifa ederse, bu durumda bir sözleşmenin kurulduğu kabul edilmiştir. Böyle
bir borç ilişkisinin kurulabilmesi, karşılıklı olarak edimler üzerinde uyuşan
taraflardan birinin kendi edimini ifa etmesi koşuluna bağlıdır.

c. F ile G arasında bir hukukî ilişkinin kurulduğunu kabul edersek. F port­


renin yapılmasını veya atın mülkiyetinin kendisine geri verilmesini talep
edebilir mi? Açıklayınız.
Sözleşmenin diğer tarafı edimini ifa etmezse, edimini ifa etmesi için, ona
karşı ya in factum (ius civile'nin tanıdığı bir hakka dayanmayan, olguya da­
yanan) dava; ya edimini ifa eden tarafa, verdiğini geri alması için bir sebep­
siz zenginleşme davası (condictio); ya da ifa edilen edim, bir işin yapılması
ise bir hile davası (actio doli) ile zararın tazminini talep hakkı tanınırdı.

29. Aşağıdaki metnin yardımıyla sorulan yanıtlayınız.


Digesta 12.5.2.pr. (Ulpianus): “Benim, sana, mabetten bir şey çalma­
man veya hırsızlık suçunu işlememen için ya da bir insanı öldürmemen
için bir şey verdiğim bir olayı düşünelim. Bu olayda Julianus, hırsızlık
yapmaman ve öldürmemen için verdiğim şeyi talep edeceğimi yazmak­
tadır. ”

a. Metinde söz konusu olan borç kaynağını hukuken nitelendiriniz.


Sebepsiz zenginleşmedir. Sebepsiz zenginleşme, hukuken geçerli bir sebep
(iusta causa) olmaksızın, bir tarafın malvarlığının artması, buna karşın diğer
tarafın malvarlığının eksilmesi, azalmasıdır. Somut olayda, bir edimin kabu­
lünün ahlaka veya hukuka aykırı olması durumuna giren bir sebepsiz zen­
ginleşme söz konusudur.

b. Mabetten bir şey çalmak, hırsızlık suçunu işlemek ya da adam öldürmek


üzere bir şey verilmesi durumunda, veren kişi verdiğini alma olanağına
sahip olur muydu? Neden? Açıklayınız.
Mabetten bir şey çalmak, hırsızlık suçunu işlemek ya da adam öldürmek
üzere bir miktar para ödenmesi ya da mal verilmesi durumunda, bunu ya­
panlar da ahlaka ve hukuka aykırı davrandıkları için, ödenen ve verilen se­
bepsiz zenginleşme davasıyla istenemez. Bu konuda iki ilkeye dayanılmak­
tadır. Birincisi Roma hukukundan beri gelen "karşılıklı ahlaka aykırılık ha­
linde zilyedin durumu daha iyidir (in pari turpitudine melior est causa
possidentis)" ilkesidir. İkincisi ise ortaçağ öğretisi tarafından geliştirilen "hiç
kimse kendi ahlaksızlığına dayanamaz (nemo turpitudinem şuam allegans
auditur) ilkesidir.
108 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

30. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. “Kölen Pamphilus’u azat etmen için, sana kölem Stichus’un mülkiyetini


devrettim.”
Taraflardan her ikisi de birbirine karşı verme borcu altına girdiği için isimsiz
sözleşme söz konusudur. Hukukta verme tabii ve lügat anlamında bir şeyi
vermek olarak anlaşıldığı gibi, irade açıklamasında bulunma da verme edi­
mine konu olur. Köleyi azat etme bir irade açıklamasıdır ve tek taraflı bir
hukukî işlemdir. Dolayısıyla verme edimine konu olur.

b. “A ile B. B’nin A’ya daha önce borçlanmış olduğu 100 altm yerine, bu
değerde tahıl vereceği hususunda anlaşıyorlar”.
Pactum'lar arasında yer alan borç ödeme vaadi söz konusudur.

c. “B. borçlu olmadığını bilmeyerek. A’ya 500 Sesterz ödüyor. A’da ala­
caklı olduğunu zannederek, bu parayı alıyor”.
Sözleşme benzerleri arasında yer alan sebepsiz zenginleşme söz konusu­
dur. Sebepsiz zenginleşme, hukuken geçerli bir sebep (iusta causa) olmak­
sızın, bir tarafın malvarlığının artması, buna karşın diğer tarafın ise malvar­
lığının eksilmesi, azalmasıdır.

d. “A. askerde olan arkadaşı B’nin. haberi olmaksızın. Roma’daki evini


tamir ettiriyor”.
Sözleşme benzerleri arasında yer alan vekâletsiz iş görme söz konusudur.
Vekâletsiz iş görme ya da vekâleti olmadan başkası hesabına tasarruf, bir
kimsenin vekâleti veya yetkisi olmaksızın, başkasına ait iş veya işleri yap­
ması veya yönetmesidir.

31. 30 yaşındaki özgür, baba egemenliği altında bulunmayan Roma yurttaşı


H. A’nın evindeki altınları çalmak üzere geceleyin A’nın evine giriyor.
Karanlıkta iyi göremeyen H evdeki canı vazoya çarpıyor. Vazonun kı­
rılması sesine uyanan A. H’yi yakalıyor ve öldürüyor. H’nin ölümü üze­
rine mirasçısı B. A’ya karşı özgür bir Roma yurttaşının ölümüne neden
olmaktan dolayı dava açıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyi­
niz.

a. H’nin fiilini hukuken nitelendiriniz.


H'nin A'nın evine girerek altınlarını almak istemesi suçüstü hırsızlıktır (fur­
tum manifestum). Bir malın kendisinin, malın kullanılmasının ya da malın
zilyetliğinin hileli bir şekilde ve kazanç sağlamak amacıyla elde edilmesi
§ 3. Borçlar Hukuku 109

olarak tanımlayabileceğimiz hırsızlık (futtum), lus Civile'nin tanıdığı en eski


haksız fiillerden birisidir.

b. Oniki Levha Kanunu’na göre bu fiilin yaptırımı nedir?


Hırsızlığın geceleyin yapılması suçu ağırlaştıran nedendir. Gece yapılan su­
çüstü hırsızlık fiilinin yaptırımı Oniki Levha Kanunu'na göre ölümdür. A
komşularını çağırarak, hırsızı öldürme hakkına sahiptir.

c. Özgür, baba egemenliği altında bulunmayan bir Roma yurttaşının öldü­


rülmesi durumunda sorumluluk neye göre belirlenir?
Özgür, baba egemenliği altında bulunmayan bir Roma yurttaşının öldürül­
mesi kamu suçunu oluşturur ve cezası ölümdür.

d. H?nin mirasçısı B'nin açtığı dava dinlenir mi?


A'nın geceleyin yapılan hırsızlıkta H'yi öldürme hakkı vardır. Bu nedenle,
B'nin, A'ya karşı açtığı dava reddedilir.

32. Aşağıdaki metnin ışığı altında. Lex Aquilia’nm. praetor ve klasik


dönem hukukçuları tarafından değiştirilen ve geliştirilen hükümlerini
açıklayınız.
"Bilmez değilsin ki, kanunların uygunluğu ve getirdiği önlemler, her devrin
geleneklerine, kamu düzenine, o anın gereksinimlerine (zorunluluklarına),
tedavisi gereken hastalıkların şiddetine göre değişir; kanunlar ebedî olarak
sabit kalamazlar..." (Gellius).
Lex Aquilia’nin birinci bölümüne göre, zararın bedenden bedene (corpore
corpori) verilmiş olması gerekiyordu. PraetoıAar ve Klasik Hukuk Dönemi
hukukçuları, Lex Aquilia'da düzenlenmeyen durumlara dava olanağı tanı­
yarak, ölüme neden olma ve zarar nedenini hazırlama durumlarını kapsa­
yacak şekilde sorumluluğun kapsamını genişleterek zararın "corpore
corperi" verilmiş olması koşulunu hafiflettiler ve böylece de tazmin edilebi­
lirliğin kapsamını genişlettiler.
Le/in üçüncü bölümünde, birinci bölümün dışında kalan menkul mallara, yak­
mak (ürere), kırmak (frangere) ve koparmak (rumpere) yoluyla verilen zararlar
düzenlenmiştir. Hukukçular tarafından, rumpere (koparmak) sözcüğü,
corrumpere (tahrip etmek) olarak yorumlandı. Böylece, kesme, yırtma, çizilme,
dökülme, zedeleme, herhangi bir biçimde bozma veya tahrip etme gibi fiiller so­
nucunda oluşan maddî zararların her türü bu bölümün kapsamına alındı.
Birinci bölümde yer alan türden bir zarara neden olan kişi, zarara uğrattığı
malın son bir yıl içindeki en yüksek değerini ödemekle yükümlüydü. Üçün-
110 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

cü bölüme göre, hukuka aykırı olarak bir zarar veren kimse, o malın zarar­
dan önceki son 30 gün içindeki değerini malike ödemek zorundaydı. Klâsik
Hukuk Dönemi'nden başlayarak ise, zarar veren, sadece zarara uğrattığı
eşyanın belli bir dönem içerisindeki en yüksek değerini değil, malik için bu
eşyanın malvarlığında arz ettiği değeri de (interesse) ödemekle yükümlü
tutuldu.
Lex Aquilia'da kusur unsuruna yer verilmemiş ve bu dönemde kusur kav­
ramı tam ve açık olarak geliştirilememiş olduğu için, hukuka aykırılık ve
nedensellik bağı ile birlikte ele alınmıştır. Klâsik Dönem hukukçuları tara­
fından culpa yani kusur, sorumluluğun bir unsuru olarak geliştirildi.

33. Gaius Institutiones 3.212: “Bu kanunun tanıdığı davada yalnız zarara
uğrayan şeyin maddî değeri takdir edilmez, fakat kölenin öldürülmesiyle
efendisi kölenin değerinden daha fazla bir zarara uğramış ise o da göz
önünde tutulur. Örneğin, benim kölem başkası tarafından mirasçı ola­
rak belirlenmiş ve benim iznimle daha mirası kabul etmeden öldürülmüş
ise yalnız onun değeri değil, fakat aynı zamanda kaybedilen mirasın de­
ğeri de takdir edilir.”

a. Yukarıdaki metin hangi haksız fiile ilişkindir? Açıklayınız.


Metin, mala verilen zarar (damnum iniuria datum), haksız fiiline ilişkindir.
Bu haksız fiil Lex Aquilia ile düzenlenmiştir. Lex Aquilia’nin birinci bölü­
münde bir başkasının kölesinin veya pecudes sınıfında yer alan dört ayaklı
hayvanının hukuka aykırı olarak öldürülmesi düzenlenmiştir.

b. Metinde zararın belirlenmesinde hangi ölçüt esas alınmıştır? Açıklayı­


nız.
Birinci bölümde yer alan türden bir zarara neden olan kişi, diğer bir deyişle,
başkasına ait bir köleyi veya pecudes grubu içinde yer alan dört ayaklı hay­
vanı öldüren kimse, Lex Aquilia’ya göre zarara uğrattığı malın son bir yıl için­
deki en yüksek değerini ödemekle yükümlüydü. Klâsik Hukuk Dönemi'nden
başlayarak ise, cezalandırma yanında mala verilen zarar sonucunda ortaya
çıkan malikin menfaat kaybı da dikkate alınmaya başlandı. Böylece, zarar ve­
ren, para cezası olarak, sadece zarara uğrattığı eşyanın belli bir dönem içeri­
sindeki en yüksek değerini değil, malik için bu eşyanın arz ettiği değeri öde­
mekle yükümlüydü. Dolayısıyla, interesse (menfaat) ölçütü esas alınmıştır.

34. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


lustinianus Institutiones 4.3.4: “Eğer bir kimse cirit talimi yaparken
veya bu suretle eğlenirken, oradan geçen kölene cirit saplanacak ve kö­
§ 3. Borçlar Hukuku m

len ölecek olursa bakılır: Eğer, olay, bu gibi eğitimlerin yapılması âdet
olan bir saha içerisinde bir asker tarafından vukua getirilmişse, hiçbir
ihmali olmadığı kabul edilir; asker değilse ihmalinden sorumludur.
Olay, askerî eğitimlere ayrılan yer dışında meydana gelmişse, asker için
de sorumluluk esası kabul edilir.”

a. Metin hangi haksız fiile ilişkindir? Açıklayınız.


lus Civile'nin tanıdığı dört haksız fiilden biri olan damnum iniuria datum's,
yani başkasına ait taşınır eşyaya hukuka aykırı olarak verilen zarara, mala
verilen zarara ilişkindir. Lex Aquilia’n\n birinci bölümünde bir başkasının
kölesinin veya pecudes sınıfında yer alan dört ayaklı hayvanının hukuka ay­
kırı olarak öldürülmesi düzenlenmiştir. Birinci bölümde yer alan türden bir
zarara neden olan kişi, diğer bir deyişle, başkasına ait bir köleyi veya
pecudes grubu içinde yer alan dört ayaklı hayvanı öldüren kimse, zarara
uğrattığı malın son bir yıl içindeki en yüksek değerini ödemekle yükümlüy­
dü.

b. Metin ilgili haksız fiilin hangi unsuruna ilişkindir?


Haksız fiilin kusur unsuruna ilişkindir. Hafif ihmalin varlığını saptamak ama­
cıyla çeşitli ölçüler geliştirilmiştir. Gerekli özenin (diligentia) gösterilmeme­
si, yeteneksizlik, beceriksizlik (imperitia), muziplik, fiziksel olarak güçsüzlük
(infirmitas) ve vahşilik (saevitia) örnek olarak verilebilir. Buna göre, cirit
atan kimse dikkatli bir kişi olarak, o esnada bir kişinin yoldan geçebileceğini
öngörmesi ya da yoldan geçenleri uyarması gerekmekteydi. Bu şekilde
davranmadığı sürece ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulurdu.

35. Aşağıdaki metne göre somları yanıtlayınız.


Digesta 9.2.9.2 (Ulpianus): “Eğer birisi bir başkasının kölesini aç bıra­
karak ölümüne neden olmuşsa, Neratius, ölüme sebebiyet verenin actio
in factum ’dan sorumlu olacağını belirtir. ”

a. Metinde sözü edilen haksız fiili açıklayınız.


Damnum iniuria datum'dur. Başkasına ait taşınır eşyaya hukuka aykırı ola­
rak verilen zarar, mala verilen zarardır.

b. Bu haksız fiili düzenleyen kanunun, sadece ilgili bölümü hakkında kısa­


ca bilgi veriniz.
Lex Aquilia1 nin birinci bölümünde bir başkasının kölesinin veya pecudes sı­
nıfında yer alan dört ayaklı hayvanının hukuka aykırı olarak öldürülmesi
düzenlenmiştir.
112 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

c. Metinde ilgili haksız fiilin hangi unsuru hakkında bilgi verilmektedir?


Açıklayınız.
Lex Aquilia'nin birinci bölümüne göre, zararın bedenden bedene (corpore
corpori) verilmiş olması unsuruna ilişkindir. Buna göre, malın kendisine
(corpori) failin vücudu (corpore) ile zarar verilmiş olmalı; fail, zarara, "biz­
zat kendi bedeni ile" ya da elindeki bir silahla (kılıç, sopa, hançer vb.) sebep
olmuş olmalıdır.
Bu soru şu şekilde de yanıtlanabilir:
Haksız fiilin hukuka aykırı fiil unsuruna ilişkindir. Lex Aquilia gereğince so­
rumluluğun doğması için hukuka aykırı fiilin yapma suretiyle gerçekleşmiş
olması gerekirdi. Bir şeyin yapılmaması suretiyle doğan zarar sorumluluk
için yetmemekteydi.
Bu soru şu şekilde de yanıtlanabilir:
Haksız fiilin nedensellik bağı unsuruna ilişkindir. Yapma veya bedenden
bedene temas suretiyle doğan zararlardan Lex Aquilia sorumlu tutmuş,
bunların dışında kalan zararlarda Lex Aquilia'dan doğan davanın açılmasına
olanak vermemiştir.

d. Bu unsur, hangi davalarla ve nasıl esnetilmiştir? Açıklayınız.


Lex Aquilia'mn birinci bölümünden kaynaklanan davadan sorumlu olunma­
sı için, zarar veren eylemin failin doğrudan fiziksel bir hareketi neticesinde
meydana gelmiş olması ya da olumlu, yapma fiili gerekir. Praetor'lar, Lex
Aquilia’da düzenlenmeyen durumlara actio in factum (olguya dayanan da­
va) ya da actio utilis (kıyas dava) şeklinde dava olanakları tanıyarak, ölüme
neden olma ve zarar nedenini hazırlama durumlarını kapsayacak şekilde
sorumluluğun kapsamını genişleterek, zararın "corpore corperi" verilmiş
olması koşulunu hafiflettiler.

36. Aşağıdaki metin, sizce hangi kanuna ve hangi haksız fiile ilişkindir?
Açıklayınız.
“Eğer bir uzuv koparılırsa, taraflar arasında diyet konusunda bir an­
laşma yapılamazsa kısas uygulansın. ”
Oniki Levha Kanunu'na ve İniuria suçuna ilişkindir. İniuria olarak adlandırı­
lan özel suç (haksız fiil), hem özgür bir insanın bedensel bütünlüğüne, fizik
bütünlüğüne yönelik saldırıları (iniuria realis), hem de kişinin adı, şeref ve
haysiyeti gibi kişilik hakkını oluşturan değerlerine sözle yönelik saldırıları
(iniuria verbalis) içermektedir. Oniki Levha Kanunu'nda bir insanın bedeni­
ne yönelik üç farklı saldırı düzenlenmiştir. Bunlar, bir organın koparılması
§ 3. Borçlar Hukuku 113

membrum ruptum, kemiğin kırılması veya çatlatılması os fractum ve iz bı­


rakmayan fiziksel saldırılar basit iniura'dır. Oniki Levha Kanunu'na göre (XII
Levha, 8.2), bir organın koparılması ya da çıkarılması (membrum ruptum)
halinde, taraflar, pactum yaparak bir miktar paranın ödeneceği hususunda
anlaşamazlarsa kısas yöntemi uygulanırdı.

37. A. kölesi B’ye yumruk atmak isterken, hata sonucunda onun yanında
bulunan C’nin kölesi D’ye yumruk atıyor. A. bu durumda iniuria'dan
sorumlu tutulabilir mi? C’nin kölesinin yumruklanması fiili durumunda
A. damnum iniuria datum'dan sorumlu tutulabilir mi? Tartışınız.
İniuria fiili kasıtlı ve hukuka aykırı olarak işlenmesi gereken bir fiildir. A,
kendi kölesi B'ye yumruk atabilir. Hukuk düzeni malike bu hakkı tanımıştır.
A'nın hata sonucu başkasının kölesi D'ye yumruk atmasında kasıt yoktur. O
nedenle iniuria'dan doğan dava A'ya karşı açılamaz. Yumruk atma fiili köle
D'nin yaralanmasına ve değer kaybına yol açmışsa, yani maddî bir zarar or­
taya çıkmışsa, bu durumda A, mala verilen zarardan sorumlu tutulur.

38. E’nin kölesi C. A’nm evindeki çok değerli antika vazoyu çalıyor ve
kaçarken kendisini yakalamaya çalışan A’nm kölesi D’nin başına vuru­
yor ve D*yi kör ediyor. Aşağıdaki sorulan olaya göre çözümleyiniz.

a. C’nin vazoyu alma fiilini hukuken nitelendiriniz.


C'nin fiili haksız fiildir {delicta privata) ve furtum suçuna (hırsızlık) girer.
Roma hukukunda hırsızlık (furtum), bir malın kendisinin, malın kullanılma­
sının ya da malın zilyetliğinin hileli bir şekilde ve kazanç sağlamak amacıyla
elde edilmesidir.

b. C’nin bu fiilinden dolayı kime, hanai nedenle dava açılabilir?


C bir köledir ve kölelerin haksız fiil ehliyeti vardır. Köle haksız fiilinden so­
rumludur. Bu fiillerinden doğan borçları obligatio civilis olarak kabul edil­
mekle birlikte, patria potestas altında bulundukları sürece
c/e//ctum'larından dolayı şahıslarının elde edilebilmesi, vücutlarına el konu­
labilmesi mümkün değildir. Çünkü pater families, köle üzerinde mutlak bir
egemenliğe (patria potestas'a) sahiptir ve onun şahsına el konulması, bu
egemenliği zedelerdi. Ayrıca, egemenlik altında bulunması nedeniyle hak
ehliyetine ve dolayısıyla malvarlığına sahip değildi ve haksız fiil için belir­
lenmiş olan para cezasını ödeme imkânı yoktu. Kölenin haksız fiil işlemesi
durumunda zarar görene, kölenin efendisine karşı açılabilecek bir dava
hakkı tanındı. Kölenin haksız fiili ile zarara uğrayan kişinin, bu zararını gi­
dermek amacıyla, efendiye açabileceği bu dava actio noxalis olarak adlan­
dırılmıştı. Actio noxalis herhangi bir haksız fiil davası (ex delicto) değil,
114 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

egemenlik altında bulunanın işlediği bir haksız fiilden (suçtan) dolayı açılan
ve egemenlik hakkı sahibine, ya suç için belirlenen para cezasını ödeme ya
da köleyi zarar görene teslim etme (noxae datio veya noxae dedere) şek­
linde seçimlik hak tanıyan bir davaydı.

c. Köle D‘nin yaralanması fiilini hukuken nitelendiriniz. C’nin bu fiilinden


dolayı kime, hangi nedenle dava açılabilir?
Roma hukukunda köleler mal olarak kabul edilir. Köle D'nin başına vurula­
rak, gözünün kör edilmesi mala verilen zarar (damnum iniuria datum) su­
çunun kapsamına girer. Bu suç. Lex Aquilia olarak adlandırılan bir kanun ile
düzenlenmiştir. Kanunun 3. bölümüne göre, bir başkasının kölesini haksız
olarak yaralayan kişi, yaraladığı kölenin son 30 gün içindeki en yüksek de­
ğerini ödemekle yükümlüdür. Köle C'nin efendisi E'ye karşı, Lex Aquilia'dan
doğan dava, actio noxaJis olarak açılır. Bu dava gereğince, E, ya yaralanan
kölenin son 30 gün içerisindeki en yüksek değerini köle D'nin efendisi A'ya
öder, ya da kölesi C'yi, A'ya teslim eder.

d. C kaçarken aile babası E’yi öldürseydi. sorumluluk neye göre belirle­


nirdi?
Roma hukukunda suçlar, özel suçlar (delicta privata) ve kamu suçlar
(delicta publica) biçiminde ikiye ayrılmaktadır. Aile babasının öldürülmesi,
bir kamu suçudur. Kamu suçunu işleyen, köle veya özgür ayırımı yapılmak­
sızın, Devlet organları tarafından yargılanır ve cezası ölümdür.

e. E Kölesi C’nin. A’nın evindeki vazoyu çalmaya gittiğini bilmesine


rağmen, bu durumu engellemeye çalışmamışss. bu durumda kim. neye
göre sorumlu olur?
Bu durumda E, haksız fiili kendisi işlemiş gibi hırsızlık fiilinden sorumlu tu­
tulur ve hırsızlıktan doğan dava doğrudan E'ye karşı açılır.

39. Aşağıdaki olayda hile haksız fiili gerçekleşmiş midir? Tartışınız. Ger­
çekleşmişse dava kime karşı açılacaktır? Neden?
Digesta 4.3.7.pr. (Ulpianus): “...25 yaşın altındaki bir küçük, kölesinin
tavsiyesiyle kandırılarak kölesinin özel malvarlığıyla (peculium ’u) bir­
likte kölesini satar. Küçük, köleyi satmak istemektedir, fakat peculium ’u
değil. Peculium’u da satmaya yönelik iradesi kölenin yanıltıcı beyanla­
rıyla oluşmuştur. Köleyi satın alan alıcı köleyi azat eder. Köle tarafın­
dan yapılan bu aldatmadan alıcının bilgisi yoktur... ”
Hile yapılmak istenilen hukukî işleme değil, yan bir unsura yani
peculium'un satılmasına ilişkindir. Üçüncü kişinin hilesi ve fer'i hile söz ko­
§ 3. Borçlar Hukuku 115

nusudur. Çünkü, taraf, hileye uğratılmasaydı sözleşmeyi bu koşullarda


yapmayacaktı. Hile hükümlerine dayanarak sözleşmenin iptalini sağlaya­
bilmek için üçüncü kişinin hilesinden tarafın haberdar olması gerekir. Alıcı,
durumdan haberdar olmadığı için alıcının hilesinden, yani taraf hilesinden
söz edilemez. Bu durumda alıcıya karşı hileye dayanılarak dava açılamaz.
Klasik Hukuk Dönemi hukukçusu lulianus'a göre, bu olayda azat edilen kö­
leye karşı haksız fiil temelli hileye dayanılarak dava açılabilir.

40. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. B. aile babası A’nın kolunu koparıyor. Özgür bir insanın bir uzvunun
koparılması Roma’da kamu suçlan arasında yer alır.
Yanlış. Özgür bir insanın bedensel bütünlüğüne yönelik fiziksel saldırılar,
özel suçlar arasında yer alır ve iniuria suçunu oluşturur. Özgür bir insanın
öldürülmesi Roma hukukunda kamu suçudur.

b. Hırsızlık suçunun konusunu özel mülkiyete tabi taşınır mallar oluşturur.


Tapmakta bulunan mallar kutsal mallar olduğu için, bunların çalınması
durumunda hırsızlıktan doğan dava açılamaz; kutsal mallarının çalınma­
sı kamu suçu olarak değerlendirilir ve yargılanması Devlet adına
magistra tarafından yapılır.
Doğru.

c. Aile evladı (E), aile babası (B)’nin izniyle ödünç para almış ve bu para
(B)’nin harap olan evini tamir ettirmek için harcanmıştır. Aile evladı
(E)’ye karşı Senato Kararı gereğince almış aldığı bu ödünç paranın ia­
desi için dava açılamaz, çünkü, bu. eksik borçtur. Eksik borç olduğu için
aile babası (B)’ye karşı da dava açılamaz.
Yanlış. Aile evladı (E), aile babası (B)'nin izniyle ödünç para almış olduğu
için, bu durumda eksik borçtan söz edilemez. Bu borç, aile babasının izniyle
alındığı ve onun malvarlığına harcandığı için eksik borç değil, tam borçtur.
Alınan ödünç paranın iadesi için aile babasına karşı ek dava açılır.

d. (S), satım sözleşmesinden önce yandığını bildiği evini, evin yandığını


bilmeyen (A)’ya satıyor. Satım sözleşmesinin kurulmasından önce satı­
ma konu olan mal yok olduğu için, başlangıçtaki fiili imkânsızlık nede­
niyle satım sözleşmesi kurulmamıştır. Satım sözleşmesinin kurulmasm­
dan önce evin yandığını satıcı bildiği için, kurulamayan sözleşme nede­
116 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

niyle uğramış olduğu müspet zararı alıcı (A), satıcı (S)’den talep edebi­
lir.
Yanlış. Alıcı (A), satıcı (S)'den menfi zararını talep edebilir. Bir sözleşmenin
geçerli olmamasından, sözleşmenin gerçekleşeceğine duyulan güvenden
kaynaklanan zarar menfi zarardır. Satım sözleşmesinde sözleşmenin konu­
sunu oluşturan malın sözleşmenin kuruluş aşamasında var olması gerekir.
Aksi durumda, başlangıçtaki imkânsızlıktan söz edilir. Satıcı satım sözleş­
mesi kurulurken sözleşmenin konusunu oluşturan malın yok olduğunu bili­
yorsa bu durumda alıcının sözleşmenin kurulacağına ilişkin güvenden kay­
naklanan zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Böyle bir durumda söz ko­
nusu olan zarar menfi zarardır.

e. Komşu evde çıkan yangının kendi evine sıçramasını önlemek için kom­
şu evi yıkan kimse, hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alan zaruret
hali (zorda kalma) nedeniyle sorumlu tutulmaz.
Doğru.
§ 3. Borçlar Hukuku 117

II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

A. Bilgi Soruları

1. Borç (pbligatid) kavramını tanımlayınız.

2. Edim nedir? Edimin özellikleri nelerdir? Açıklayınız.

3. Roma hukukundaki başlıca edim tiplerinin Latince isimlerini de yazarak


açıklayınız.

4. “Eksik borç’’ nedir? Açıklayınız. Roma hukukunda ve Türk hukukunda


eksik borca birer örnek veriniz.

5. “-ile Sorumluluk” kavramını ve türlerini. Roma hukukundaki gelişimini


de dikkate alarak açıklayınız.

6. “-den Sorumluluk” kavramını. Roma hukukundaki gelişimini de dikkate


alarak açıklayınız.

7. Kusur (culpa) kavramını açıklayınız ve culpa türlerini yazınız.

8. Roma Klasik Hukuk Dönemi’nde sözleşmeler alanında geçerli olan


custodia (gözetim) sorumluluğunu, bir örnek ile açıklayınız.

9. Sözleşmeler alanında geçerli olan utilitas (fayda) ilkesini bir örnek üze­
rinde açıklayınız. Bu ilkenin istisnasını hangi sözleşme oluşturur? Sade­
ce belirtiniz.

10. Mücbir neden (vis maior) kavramını tanımlayarak, iade borcu yükleyen
sözleşmelerde sözleşmeye konu olan kölenin kaçmasının. Klasik Hukuk
Dönemi hukukçuları tarafından mücbir neden olarak kabul edilmesinin
gerekçesini açıklayınız.

11. Takasın şartlarını yazınız.

12. Takasın çeşitlerini yazınız.

13. Borçların iradî olmayan sona erme nedenlerini açıklayınız.

14. Mora debitoris'in. koşullarını yazınız.

15. Kaynakları açısından borçlar genel olarak kaça ayrılır, yazınız.


118 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

16. “Sözleşme serbestisi ilkesi” ile “sözleşmelerin rızailiği ilkesi”ni açıkla­


yınız. Roma hukukunda bu ilkelerin gelişmemiş olmasının nedeni sizce
ne olabilir? Açıklayınız.

17. Contractus (sözleşme) kavramını tanımlayınız.

18. Satım sözleşmesinde zapt nedir? Roma hukukunda satıcının zapta karşı
tekeffül yükümlülüğünü gelişim aşamalarıyla birlikte açıklayınız.

19. Satım sözleşmesinde ayıp nedir? Roma hukukunda satıcının ayıba karşı
tekeffül yükümlülüğünü gelişim aşamalarıyla birlikte açıklayınız.

20. Sözleşme benzerleri nelerdir? Sadece isimlerini yazınız.

21. Borcu hafifleten (azaltan) pactum’\ar hangi müeyyide ile müeyyideye


bağlanmışlardır?

22. “Özgür bir insanın bedenine değer biçilemez” kuralı. Roma hukukunda
hangi zararın gelişimini engellemiştir? Açıklayınız. Bu kural, kısmen de
olsa, hangi istisna ile aşılmaya çalışılmıştır? Açıklayınız.

24. Roma hukukunda özgür bir insanın ölümü ve beden bütünlüğünün ihlâli
halinde manevî zararın talep edilememesinin nedenini hangi ilke oluş­
turmaktadır? Açıklayınız.

B. Test Soruları

• Aşağıdaki ifadelerden yanlış bulduklarınızın neden yanlış olduklarını gerekçeli


olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece doğru demeniz yeterlidir.

25. Praestare edimler, yapma edimleri olarak tanımlanır.

26. S. satım sözleşmesine konu olan atı öldürmüştür. Bu durumda A. kusur­


lu ifa imkânsızlığına dayanarak ikincil edim olan tazminat ödenmesini
isteme hakkına sahip olur.

27. Sel sularına kapılarak ölen köleyi iade etme borcunu yerine getiremeyen
ariyet alan custodia sorumluluğu gereğince Klasik Hukuk Dönemi’nde
sorumlu tutulur.

28. Günümüz hukukunda geçerli olan “irade özerkliği” ve “sözleşme ser­


bestisi” ilkeleri Roma hukuku tarafından geliştirilen ve günümüzde da
kabul edilen ilkelerdir.
§ 3. Borçlar Hukuku 119

29. Roma hukukunda borçların belli başlı kaynakları şöyle belirlenebilir: -


Obligationes ex contractu. -Obligationes ex delicto. -Obligationes ex
quasi contractu. -Obligationes ex lege.

30. Litteris (yazılı) sözleşmeler soyut sözleşmelerdir.

31. N ile O. N’nin O‘ya 50 Sesterz karşılığında bir çuval un teslim edeceği­
ne dair sözleşmişlerdir. Daha sonra, bir su baskını yüzünden N’nin bü­
tün unu kullanılamaz hale gelmiştir. O. söz konusu bir çuval unu N’den
talep edebilir.

32. Dar hukuk sözleşmelerinde borçlu hem aktif, hem pasif davranışıyla
işlediği kusurdan dolayı sorumludur.

33. Roma hukukuna göre, bir şeyi vedia (depositum) olarak teslim alan kişi,
o şeyin possessor’udur.

34. A. B‘ye atını commodatum (ariyet) olarak veriyor. Fakat B. hayvana


yiyecek vermeyerek ölmesine neden oluyor. Pasif davranışı ile atın
ölümüne sebep olan B sorumlu tutulamaz.

35. Hırsızlık Klasik Hukuk Dönemimde mücbir neden olarak kabul edilir.
Bu nedenle ariyet aldığı malı hırsızlık nedeniyle iade edemeyen ariyet
alan sorumlu tutulmaz.

36. Tertius ile Titus, bir satım sözleşmesi (emptio venditio) yapmışlar ve bu
sözleşmede merces’in (ücretin) alıcı (emptor) tarafından belirleneceğini
kararlaştırmışlardır. Söz konusu satım sözleşmesi geçerli bir biçimde
kurulmuştur.

37. Emptio venditio'da semenin geçerli olması, onun verum. cerium ve


iustum olmasına bağlı değildir.
38. D. C’ye ait bulunan bir atı E’ye satmış bulunmaktadır. E. bu sözleşmeye
dayanarak C’den atın teslimini isteyemez. Zira, bu hukukî işlem onun
yönünden bir tür “res inter alios acta” oluşturmakta, contractus 1ar yal­
nız onu yapanlar hakkında borç ve alacak doğurabilmektedir.

39. M ile N. M’nin binek atını N’ye 3 (üç) ay süreyle kullanmak üzere tes­
lim etmesi ve N’nin de bunun karşılığında 15 Sesterz ödemesi hususla­
rında anlaşmışlar; karşılıklı olarak rızalarını açıklamışlardır. Bu
contractus, bir locatio conductio operis (istisna sözleşmesi) olarak nite­
lendirilmelidir.
120 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

40. F ile G. F’nin G’ye biı* binek atı vermesi. G’nin de F’ye bunun karşılı­
ğında onun portresini yapması doğrultusunda karşılıklı irade açıklama­
sında bulunmuşlardır. Olayda lus Civile'ye göre sözleşme (contractus)
kurulmuştur.

41. Pactum '1ar (pacta) kural olarak hiçbir dava hakkı vermezler. Zira, hu­
kuken bağlayıcı sayılmaz ve dolayısıyla hukukî sonuç doğulmazlar.

42. Condictio ob turpem causam, gerçekleşmeyen sebep davasıdır.

43. G. H’nin yokluğunda, sırf ona iyilikte bulunma amacıyla ve iradesiyle


H’nin yıkılmakta olan ev duvarını onarmış ve bunun için bir taknn mas­
raflar da yapmıştır. G. H’den yapmış olduğu masrafları vekâletsiz iş
görme (negotorium gestio) hükümlerine göre talep edebilir.

44. E’nin kölesi C. A’nm evindeki çok değerli antika vazoyu çalıyor ve
kaçarken kendisini yakalamaya çalışan A’nm kölesi D‘nin başına vuru­
yor ve D’yi kör ediyor. D’nin kör olması fiilinden E. noxal sorumluluk
hükümleri gereğince sorumlu tutulur.

• Aşağıdaki sorularda doğru bulduğunuz şıkkı işaretleyiniz.

45. Roma hukukunda köleler; a. Bir cins (genus) borcuna konu olabilirler,
b. Biı* parça (corpus) borcuna konu olabilirler, c. Hem cins hem de par­
ça borcuna konu olabilirler, d. Köleler borcun konusu olamazlar.
46. a. Misli mallar bir hukukî işleme konu olduklarında bu hukukî işlemden
doğan borç bir parça borcudur, b. Gayri mislî mallar bir hukukî işleme
konu olduklarında bu hukukî işlemden doğan borç mutlaka cins borcu­
dur. c. Gayri mislî mallar bir hukukî işleme konu olduklarmda bu huku­
kî işlemden doğan borç mutlaka bir parça borcudur, d. Hem mislî hem
de gayri mislî malların, hem cins hem de parça borcu içeren sözleşmele­
re konu olması mümkündür.
47. Satıcı G. alıcı H’ye gelecekte kendisine düşeceğini beyan ettiği, ama
gerçekte hiç mi hiç var olmayan, tamamen hayali bir miras paymı sat­
mış bulunmaktadır. Bu satım sözleşmesi a. konu yönünden geçersiz bir
sözleşmedir, b. konu yönünden geçerli bir sözleşmedir.
48. D ile E bir satım sözleşmesi yapmışlar ve bu sözleşme uyarınca D. E’ye
gelecek yılın ürününü satmıştır. Ne var ki “don” nedeniyle D hiç ürün
elde edememiştir. Bu satım sözleşmesi a. konu yönünden geçersiz bir
sözleşmedir, b. konu yönünden geçerli bir sözleşmedir.
§ 3. Borçlar Hukuku 121

49. Biı- sonraki yılın hasadı ya da doğacak olan koyununun yavruları a.


Umut ve şans satımı b. Ürün satımı c. Konu olmadığı için geçersiz sa­
tım d. Vadeli satımdır.

50. Primus ile Secundus arasında yapılmış bulunan bir emptio venditio
(alım-satım) sözleşmesinde, merces’in (bedelin) belirlenmesi emptor’a
bırakılmıştır. Bu emptio venditio a. geçerli olarak oluşmuş olur. b. ge­
çerli şekilde oluşmuş olmaz, c. geçerliği tartışılabilir bir sözleşmedir.

51. Özgür bir insanın köle olma ihtimalinin gerçekleşmesi durumunda biı- satım
sözleşmesinin konusunu oluşturarak satımı a. geçerlidir. b. geçersizdir.

52. Ş ile T'nin yapmış oldukları bir satım sözleşmesinde, alıcı T. satıcı Ş’den
yeni bir elbise satm aldığını sanarak eski elbise satm ahnış olursa, alıcı T.
bu sözleşme ile bağlı olmadığını a. ileri sürebilir, b. ileri süremez.

53. A. B’ye 10.000 Sesterz değerindeki antika bir vazoyu satıyor. B. bu


vazoyu 3 gün içinde bizzat gelip teslim alacağını söylüyor ve vazonun
bu zamana kadar A’nın yanında kalmasını istiyor. Ancak aradan 10 gün
geçtiği halde gelip teslim almıyor. Daha sonra vazo. A’nın evinde kırılı­
yor ve tamamen telef oluyor. Buna göre hangisi doğrudur? a. A. eğer
vazonun kırılmasında bir kastı varsa ortaya çıkan zarardan sorumludur,
b. A. hem kastından hem de ihmalinden sorumludur, c. A. sadece ihmali
varsa sorumlu tutulabilir, d. A. mücbir nedenlerden ve beklenmeyen
hallerden dolayı ortaya çıkan zarardan dahi sorumludur.

54. J ile K bir sözleşme yapmışlar ve bu sözleşmede J. sahibi bulunduğu bir


araziyi komşusu K’nın rızası olmaksızın hiç kimseye satmayacağına da­
ir ona söz vermiştir. Bu sözleşme a. konu yönünden geçersiz bir söz­
leşmedir. b. konu yönünden geçerli bir sözleşmedir.

55. Hangisi haksız fiil benzeri değildir, a. Hakimin davayı kendi davası
haline getirmesi, b. Bir kimsenin, bir başkasmm zararına haksız olarak
zenginleşmesi, c. Bir evden bir şey dökühnesi ya da atılması sonucu,
yoldan geçenlerin zarara uğraması, d. Gemi sahiplerinin çalıştırdıkları
kişilerin yolculara karşı hırsızlık fiilini işlemesi.

56. A. B’ye. bahçesinin etrafına bir duvar çekmesini söylemiş ve seyahate


çıkmıştır. B de bunu kabul etmiştir. A seyahatte iken şiddetli yağan
yağmurlar sonucu A’nın evi sel basma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış­
tır. Bunu gören B. kendisinin sadece bahçe duvarı çekmekle yükümlü
olduğunu bildiği halde, evin önüne bir de set yapmış ve daha soma se­
122 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

yahatten dönen A'dan yaptığı işin bedelini talep etmiştir. Buna göre
hangisi doğrudur? a. Bu olayda. B’nin yaptığı set. A ile yaptığı sözleş­
menin bir gereğidir, b. B’nin yaptığı set. vekâletsiz iş görme hükümleri­
ne tâbidir, c. Burada borç olunmayan bir şeyin ödenmesi söz konusudur,
d. B’nin yaptığı set bağışlama hükümlerine tâbidir.

• Aşağıdaki sorularda boşlukları doldurunuz.

57. Borcun öğeleri: a........................................ b........................................


c.................................... d................................. dir.

58. Roma hukukunda kusurun dereceleri şunlardır:


a. ............................................. b. ................................
c..............................................

59. Roma hukukunda borçların kaynak ve ayırımları şöylediı*.


a. Obligationes............................... b. Obligationes......................
c. Obligationes........................ d. Obligationes..........................

60. G. H’ye saklaması için bir fıçı teslim etmiştir. Fıçıya ihtiyacı olan H ise
imal ettiği şarabın bir kısmını dinlendirmek üzere bu fıçıya koyarak
bekletmiştir. H’nin fiili bir........................
61. Pignus sözleşmesinde rehinli alacaklının borçları..................................
ile müeyyideye bağlanmıştır.

62. Emptio venditio’da merces’in geçerli olarak kabul edilebilmesi için sa­
hip ohnası gereken özellikler şunlardır:
a. ..................................... b. .................................................
c.............................................

63. Roma hukukunda emptio venditio sözleşmesi yapılır yapılmaz hasarın


emptor’a geçmesi ilkesine ..........................................
........................................................................ denmektedir.

64. D ile E. D’nin binek atını E’nin iki ay süre ile kullanıp sonra D’ye geri
vermesi ve E’nin de bunun için D’ye 50 Sesterz ödemesi hususlarında
anlaşmışlardır. Bu sözleşme bir.................sözleşmesidir.
65. Locatio conductio rei’de kiraya verene (Latince).....................................
denilmektedir. Locatio conductio operarum’da işçiye (hizmetliye vb.)
(Latince) .......................... ismi verilmektedir. Locatio conductio
operis’de bir eser (yapıt vb.) ortaya koyan kişiye (Latince)
................................................................ denilmektedir.
§ 3. Borçlar Hukuku 123

66. A ile B arasında yapılan bir locatio conductio rei üçüncü kişiler hakkın­
da ne borçlar ve ne de alacaklar doğurabilir. Zira, iki kişi arasında yapı­
lan herhangi bir contractus üçüncü kişiler için bir

67. P. temizleyici S’ye. merces’i henüz belirlenmeksizin. temizlemesi için


elbisesini teslim etmiş, ayrıca her ikisi de merces'in daha sonra kararlaş­
tırılacağı hususunda da anlaşmışlardır. S. P’nin elbisesini fiilen temiz­
lemiştir. a. Olayda, bir ...................................................... contractus'u
oluşmuştur, b. Bu contractus aa. oluşmuştur bb. oluşmamıştır, c. Zira
d. Söz konusu contractus'un oluşmadığı kabul
edilirse. şu contractus'\ın oluştuğu kabul edilmelidir:
.................................................... e. Bu sonuncu contractus'un
............................................................. ile oluştuğunu da kabul edebiliriz.
Zira, bu tür cowfracte’lar .................................................... olup, ancak
.................................... oluşabilirler, f. S’nin. P’nin elbisesini temizlemesi
olayı hangi hukukî fiili oluşturmaktadır?
g. Temizleme fiilinden sonra.
S. P’den. aralarında d alia sonra belirledikleri merces'i talep ve tahsil
etmek üzere hangi..............davaya başvurmalıdır?
..................................................................................... h. P. kararlaştırılan merces’i
yine de S’ye ödemeyecek olursa. S artık hangi davayı açarak uğradığı
zarardan kurtulabilir?.................................................................... i. Bu so­
nuncu dava ile. ........................................... mümkün bulunmadığından.
S. P’den sadece..................................................... alabilir.

68. Soczetas’ta. ortakların ortak bir amaca yönelik kayıtsız şartsız irade
açıklamalarına (Latince) .................................................. ismi verilmek­
tedir.

69. Mandatum......................................................... bir sözleşme olduğundan.


procurator'™ ölümü ile sona erer.

70. Sebepsiz zenginleşme ve vesayet ilişkisinden doğan borçlar, borcun


kaynakları açısından.......................................................sınıfından borçlara
girerler.

71. J. K’ya. ona borçlu olmadığı halde, borçlu olmadığmı bile bile 50
Sesterz ödemiş bulunmaktadır. Olayda borç olunmayan bir ödenmesi
söz konusu değildir............................. Zi­
ra:
124 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

72. A. B’ye karşı 150 Sesterz borçlu bulunmaktadır. A’nın bu borcunu


ödemeye pek hevesli olmadığını gören B. A’nın borcunu ifa etmesini
sağlamak amacıyla ona 25 Sesterz ödemiş bulunmaktadır. B. ödediği 25
Sesterz'i A’dan geri alabilmek için; ona karşı.............................. davasını
açmalıdır.

73. F ile G aralarında H isimli bir geminin 1 (bir) yıl içinde Asya’dan otur­
dukları şehre gelmesi şartıyla bir contractus yapmışlardır. Gemi henüz
gelmeden ve bir yıllık süre de dolmadan F. G’ye contractus9 a uygun
olarak 600 Sesterz ödemiştir. F. ödemiş olduğu bu parayı G’den biı-
....................................................................... davasıyla geri alabilir.

74. Roma hukukunda haksız fiiller genel olarak ....................... ve


............................. haksız fiilleri olarak ikiye ayrılırlar. Furtum, iniuria
ve damnum iniuria datum .......................... haksız fiilleri, dolus, metus
ve fraus creditorum ise........................ haksız fiilleri grubuna girerler.

75. K’nin kölesi J. L’nin atını yaralamıştır. L.................................................


dava ile K’dan atın yaralanması nedeniyle oılaya çıkan zararının tazmin
edilmesini isteyebilir.

C. Metinler - Olaylar

76. Aşağıdaki olayda söz konusu olan zararın kaynağını, zararın türünü ve
zararın belirlenmesinde esas alman ölçütü açıklayınız.
Digesta 19.1.23 (Iulianus): “Peculium sahibi olan ve peculium’la birlik­
te sattığı kölesini, mülkiyetini nakletmeden önce azat eden kimse, sade­
ce, kölenin azat etme anında sahip olduğu peculium ’un değeriyle değil,
bu azatlının sonradan kazandıklarıyla da sorumludur. ”

77. Aşağıdaki metni, iyiniyet sözleşmelerinin yabancılar praetor'vl tarafın­


dan tanmması bağlamında değerlendiriniz.
“Hemen hemen bütün sözleşmeler, örneğin alım-satım, locatio
conductio, şirket ve birçokları, ius gentium tarafından geliştirmiştir. ”

78. Aşağıdaki metnin ışığı altmda ariyet verenin sorumluluğunu. Klasik


Hukuk Dönemi ve Iustinianus Dönemi’ne göre ayrı ayrı açıklayınız.
Digesta 13.6.18.3 (Gaius): “Kasıtlı olarak ayıplı fıçıları veren ve fıçıla­
ra konulan şarap veya yağın dökülmesine sebep olan ariyet veren so­
rumlu tutulur. ”
§ 3. Borçlar Hukuku 125

79. Stichus. vereceği davetin mükemmel geçmesini arzulayan karısı


Orta’nın isteği üzerine, komşusu Titus'un gümüş yemek takımını, sade­
ce o akşamki davet yemeğinde kullanmak üzere ister. Stichus'un ricası
üzerine Titus yemek takımını getirir ve Stichus'un evine bırakır. Davet
yemeğinin güzel geçmesi üzerine Atia. Napoli’deki yazlık evde vereceği
yemek davetinde de 77te’un yemek takımını kullanmak ister. Karısının
isteğini kıramayan Stichus. komşusu Titus'un iznini almadan, gümüş
yemek takımını Napoli’deki yazlık evine götürür. Napoli’deki yazlık
evinden dönerken eşkıyaların saldırısına uğrayan Stichus-un malları ile
birlikte 77te’un gümüş yemek takımı da eşkıyalar tarafından alınır.
Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. Stichus ile Titus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme, Ro­


ma sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. Stichus ile Titus arasındaki sözleşme, taraflar arasında hangi hak ve


yükümlülükleri doğurur? Açıklayınız.

c. Stichus. gümüş yemek takımını kullanmak üzere değil de, saklamak üzere
almış olsaydı, Stichus ile Titus arasındaki sözleşme değişil* miydi? Neden?

d. Stichus'un, komşusu 77te’un iznini almadan, gümüş yemek takımını


Napoli’deki yazlık evine götürmesi fiilini hukuken nitelendiriniz.

e. Eşkıyaların saldırısına uğraması nedeniyle, 77te’un gümüş yemek takı­


mını iade edemeyen Stichus sorumluluktan kurtulabilir mi? Açıklayınız.

80. Titus, komşusu Stichus'un atını, bahçesindeki kuyudan su çekmek ama­


cıyla ücretsiz olarak bir ay süre ile kullanmak üzere istiyor. Stichus.
Titus'un bu isteğini kabul ediyor ve atını Titus'a veriyor. Bir süre atı su
taşıma işinde kullanan Titus, atın çok güçlü olduğunu görerek, at ile
uzun bir yolculuğa çıkıyor. Bu uzun yolculuğa dayanamayan at yolda
ölüyor. Aşağıdaki sorulalı olaya göre yanıtlayınız.

a. Titus ile Stichus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme, Ro­


ma sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. Titus, atı bir ücret karşılığında kullanmak üzere almış olsa idi, sözleş­
menin niteliği değişir miydi? Neden? Açıklayınız.

c. Titus, su taşımak amacıyla aldığı atı yolculukta kullanabilir mi? Bu kul­


lanımdan dolayı Titus'a karşı hangi dava açılabilir? Açıklayınız.
126 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

d. Titus, atı geri verememekten dolayı sorumlu tutulabilir mi? Açıklayınız.

81. P ile R. bir satım sözleşmesi yapmışlardır. Bu sözleşme ile satıcı P alıcı
R‘ye tamamen ceviz (masif ceviz) bir masa satmıştır. Daha sonra, alıcı
R. masanın ceviz değil, meşe olduğunu öğrenmiştir. Aşağıdaki soruları
olaya göre yanıtlayınız.

a. Alıcı R. bu sözleşme ile bağlı olmadığını ileri sürebilir mi? Neden?

b. R’nin sözleşmenin geçersizliğini ileri sürebileceğini farz edersek. R.


bunu ileri sürmek için hangi hukukî nedene dayanmalıdır?

82. Efendisi tarafından bir köle satm alma hususunda yetkilendirilen köle A.
köle tüccarı S'den 10 altın karşılığında bir kadm köle satın alıyor. Parayı
ödüyor, köleyi ise 10 gün soma gelip alacağını söylüyor. Aşağıdaki so­
mları olaya göre yanıtlayınız.

a. A ile S arasındaki satım sözleşmesi Roma sözleşmeler sistemi içinde


hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. A ile S arasındaki satım sözleşmesi geçerli midir? Neden?

c. S’nin çiftliğinde kalan kadın köle, çiftlikte çıkan yangında ölüyor. Bu


durumu hukuken nitelendiriniz ve sonuçlarını belirtiniz.

d. Satın aldığı kölenin öldüğünü öğrenen A. kızgınlıkla S'nin kölesi K'nin


kolunu kırıyor. Bu durumu hukuken nitelendiriniz.

83. Aile babası A. 30 yaşındaki aile evladı O'ya. bir yemek odası takımı
yaptırtması hususunda yetki veriyor. Efendi E'nin mobilya mağazasına
gelen O ile bu mağazayı işleten köle K. 1000 Sesterz karşılığında O'nun
getireceği malzemeden bir yemek odası takımı yapılması hususunda an­
laşıyorlar. Aradaki anlaşma gereğince O. malzemeyi ve parayı hemen
verecek. K ise 40 gün sonra yemek odası takımını teslim edecektir. Ye­
mek odası takımı yapıldıktan sonra ve fakat teslimden önce B'nin kölesi
C tarafından çalınıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. O ile K arasında nasıl bir hukukî ilişki vardır? Roma sözleşmeler sistemi
içerisinde hangi gruba girer?

b. O. mağazada gördüğü yemek odası takımının aynısının K tarafından


sağlanan malzeme ile yapılmasını isteseydi. O ile K arasındaki sözleşme
değişir miydi? Neden?
§ 3. Borçlar Hukuku 127

c. O ile K arasındaki sözleşme geçerli midir? Neden?

d. Teslim edilemeyen yemek odası takımı nedeniyle K, herhangi bir kusu­


ru olmadığını kanıtlarsa sorumluluktan kurtulabilir mi? Dönemlere göre
belirtiniz. K’nın sorumluluktan kurtulamaması durumunda K'ya karşı
dava açılabilir mi? Neden?
e. Cnin fiilinden kim. hangi nedenle sorumludur? Açıklayınız.

84. Secundus, Primus' dan 150 altın istemiş. Primus da bunu kabul et­
miştir. Primus, evinde para bulunduğu zannıyla Secundus'a birlikte
evine gitmelerini teklif etmiştir. Evine vardıklarında, evinde de para
bulunmadığını gören Primus, Secundus'a ertesi gün gelmesini, o
zaman sorunu çözümleyeceğini söylemiştir. Aynı günün akşamı
kendi borçlusu Tertius ile bir görüşme yapan Primus, Tertius'daki
vadesi gelmiş bulunan 250 altınlık alacağına mahsuben, ondan,
Secundus'a 150 altın ödemesini talep etmiştir. Bunun üzerine,
Tertius'da Secundus'a 150 altını vermiştir. Aşağıdaki soruları olaya
göre yanıtlayınız.
a. Secundus ile Primus arasındaki sözleşme Roma sözleşmeler sistemi
içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
b. Secundus ile Primus arasındaki sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuş
mudur? Neden?
c. Primus ile Tertius arasında bir sözleşme söz konusu mudur? Bu sözleş­
me geçerli bir biçimde kurulmuş mudur?

d. Primus'xm isteği üzerine Tertius'wn Secundus'a 150 altın vermesini


hukuken nitelendiriniz.
85. lus Civile'nin uygulandığı Roma’nın ilk dönemlerinde, D isimli tüc­
car E isimli diğer bir tüccarın ad ve hesabına bir satım sözleşmesi
yapmış ve kendisine mülkiyeti nakledilen 5 (beş) atın bedeli olarak
da 40.000 Sesterz ödemiştir. Avantajlı bir alış veriş yaptığının daha
sonra farkına varan D, atları E’ye vermekten vazgeçmiş ve atların
bedeli olan 40.000 Sesterz'i de E’den talep etmemiştir. Diğer taraf­
tan, D ile satım sözleşmesi yapan F de, sattığı atların D tarafından
alıkonulduğunu D‘nin kölesi G’den öğrenince, at yetiştirme konu­
sunda öteden beri rekabet halinde bulunduğu D’nin bu atlara sahip
olmasını istemediğinden, sözleşme ile bağlı kalmamak için olayda
error (hata) bulunduğunu ileri sürerek, D’den 40.000 Sesterz karşılı­
128 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

ğında atları seri vermesini talep etmiştir. Aşağıdaki soruları olaya


göre yanıtlayınız.

a. D ile E arasındaki ilişkiyi hukuken nitelendiriniz.

b. D. E’nin ad ve hesabına satım sözleşmesi yapabilir mi? Açıklayınız.

c. Atların kendisine verilmemesi nedeniyle E’nin D’ye karşı ileri sürebile­


ceği bir talep hakkı var mıdır? Açıklayınız.

d. D ile F arasındaki satım sözleşmesi geçerli bir biçimde kurulmuş mu­


dur? Yoksa olayda error mu söz konusudur?

e. Eğer olayda error varsa, hangi tür error söz konusu olabilir? Açıklayınız.

f. Olayda error1 un varlığını kabul etmesek dahi, bu sözleşmeyi geçersiz


sayabilir miyiz?

g. E. D’ye 40.000 Sesterz1 i ödeyerek atların kendisine (E’ye) geri verilme­


sini sağlayabilir mi?

h. F. D’ye 40.000 Sesterz1! geri verip, atları geri alabilir mi?

86. B. zanaatkâr olan arkadaşı A’dan. kendisi için 10 Altın’a bir köle satın
almasını ve zanaatını da köleye öğretmesini ücretsiz olarak ister. A. bu
köleyi satın alır. Zanaatını öğretmek için bazı masraflar yapar. Zanaatını
köleye öğrettikten sonra da köleyi 20 Altın’a C’ye satar ve mülkiyetini
geçerli devir işlemiyle devreder. Bir süre soma kölenin doğuştan kalp
hastası olduau ortaya çıkar. A’nın bundan haberinin bulunmadığı anlası-
lir. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. B ile A arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler sistemi


içerisinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. A. kölenin eğitimi sırasında yapmış olduğu masrafları B’den talep ede­


bilir mi?

c. B. kölenin mülkiyetini kendisine nakletmek yerine C’ye nakleden A’ya


karşı hangi davayı açar ve hangi zararını talep edebilir? Açıklayınız.

d. Satım sözleşmesinde kölenin doğuştan kalp hastası çıkmasını hukuken


nitelendiriniz. C’nin. bu hastalık nedeniyle talebini kime ve hangi daya­
nakla yönelteceğini anlatınız.
§ 3. Borçlar Hukuku 129

87. A ile B. karşılıklı olarak kölelerinin mülkiyetini birbirlerine nakletmeyi


vaat ediyor ve A kölesinin mülkiyetini B’ye naklediyor. B. mülkiyetini
nakil borcu altına girdiği kölesini C’ye 50 Sesterz karşılığında satıyor ve
malın mülkiyetini C’ye nakletmeden önce, mal henüz B’nin elinde iken,
taraflara atfedilemeyen bir nedenle köle ölüyor. Aşağıdaki soruları olaya
göre yanıtlayınız.

a. A ile B arasındaki borç ilişkisini hukuken nitelendiriniz.

b. B ile C arasındaki borç ilişkisini hukuken nitelendiriniz.

c. B. mülkiyetini C’ye nakledemediği kölenin satım bedelini C’den talep


edebilir mi?

d. A. bu durumda B’ye karşı ileri sürebileceği bir talep hakkına sahip mi­
dir?

88. Aşağıdaki metinde hırsızlık suçu oluşmuş mudur? Neden? Açıklayınız.


Gaius institutiones 3.198: “Eğer Titius benim kölemi, benim bazı şeyle­
rimi çalıp kendisine götürmesi için teşvik etmiş, köle de bunu bana bil­
dirmiş, ben de Titius’u bu suçtan yakalamak istediğimden, köleye o şey­
leri götürmesine izin vermiş isem, Titius bana karşı hırsızlıktan dolayı
sorumlu mudur? ”

89. Aşağıdaki soruları metne göre yanıtlayınız.


Digesta 9.2.23.5 (Ulpianus): “Eğer iyi huylu bir köle, bu yıl içinde ka­
rakter değiştirmişse (kötü huylu olmuşsa) ve sonra öldürülmüşse, köle­
nin değeri onun karakterinin değişmesinden önceye göre belirlenir... ”

a. Metinde sözü edilen haksız fiili açıklayınız. Bu haksız fiil, hangi kanun­
da ve hangi amaçlar için düzenlenmiştir? Kanunun bölümlerini de dik­
kate alarak açıklayınız.

b. Metinde ilgili haksız fiilin hangi unsuru hakkında bilgi verilmektedir?


Açıklayınız.

90. Aşağıdaki soruları metne göre yanıtlayınız.


Iustinianus institutiones 4.3.8: “Bir katır çobanı, beceriksizliği yüzün­
den, katırların azgınlığına engel olamaz ve kölen ezilerek ölürse, katır
çobanı sorumludur. Eğer, güçsüzlüğü nedeniyle engel olamamış ve bu­
na karşılık, daha kuvvetli birisi engel olabilecek idiyse, yine kusurlu sa­
130 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

yılır. Ata binmiş olup da, kuvvetsizliği veya beceriksizliği yüzünden atın
azgınlığına engel olamamış olan kimse için de aynı şekilde karar veril­
miştir. ”

a. Metinde sözü edilen haksız fiili açıklayınız. Bu haksız fiil, hangi kanun­
da ve hangi amaçlar için düzenlenmiştir? Kanunun bölümlerini de dik­
kate alarak açıklayınız.

b. Metinde ilgili haksız fiilin hangi unsuru hakkında bilgi verilmektedir?


Açıklayınız.
EŞYA HUKUKU
UYGULAMALI ÇALIŞMALARI
§ 4. EŞYA HUKUKU UYGULAMALI ÇALIŞMALARI

I. ÇÖZÜMLÜ UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

1. Aynî haklara egemen olan sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesini açıklayı­
nız. Bu ilkeye neden gerek duyulduğunu gerekçesiyle belirtiniz.
Aynî hak, kişiye eşya üzerinde doğrudan egemenlik sağlayan, herkese karşı
ileri sürülebilen, herkes tarafından ihlal edilebilen mutlak haktır. Aynî hak,
kişiye eşya üzerinde doğrudan egemenlik sağladığına, herkese karşı ileri
sürülebildiğine ve herkes tarafından da ihlâl edilebildiğine göre, aynî hakla­
rın neler olduğunun ve hangi yetkileri sağladığının bilinmesi gerekir. Bunu
gerçekleştirecek olan ise sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkeleridir. Aynî hakların
neler olduğunu hukuk düzeni kendisi belirler. Bireyler, iradeleriyle hukuk
düzeninin öngörmediği bir aynî hak yaratamazlar. Burada, sözleşmeler
alanında olduğu gibi, irade serbestisi ilkesi geçerli değildir. Aksine, aynî
haklar alanında sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi geçerlidir. Tipe bağlılık
ilkesi ise bireylerin iradeleriyle var olan aynî hakkın içeriğini ya da sahibine
tanıdığı yetkileri değiştirememeleridir.

2. “Zex commissoria yasağı”nı açıklayınız. Bu yasağın aynî haklara ege­


men olan hangi ilkenin uygulaması olduğunu yazınız.
Lex commissoria, borç ödenmediği takdirde, rehinli malın mülkiyetinin ala­
caklıya geçeceğine ilişkin anlaşmadır. Alacaklı ile borçlu arasında rehinli
malın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin anlaşma geçersizdir. Bu,
"Lex commissoria yasağı” olarak adlandırılır. Bu yasak, aynî haklara ege­
men olan "sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesi"nin bir görünüm biçimidir.

3. Aşağıdaki metinde söz konusu olan eşyayı açıklayınız.


Digesta 1.8.1 (Marcianus): “Hava, akarsu, deniz ve sahil doğal hukuk
gereğince herkese ortak olan mallardır. ”
Metinde söz konusu olan mallar, herkesin ortak kullanımında olan mallar­
dır (res communes omnium). Bunlar, insan yaşamı için vazgeçilmez olmakla
birlikte, yeryüzünde insanların gereksiniminden çok daha fazla miktarda
olması nedeniyle, bütün insanların ortak kullanımına bırakılmış mallardır.
Bu mallar ne özel mülkiyete ne de Devletin mülkiyetine tâbidir.

4. Aşağıdaki metinde altı çizili sözcükler, eşya hukuku açısından hangi tür
mala girer? Açıklayınız.
“Bir yapıdaki kapı demirleri, kilit ve anahtarlar o yapının; bağdaki
sırıklar bağın parçası gibi sayılırlar. ”
134 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Kilit kapının kullanılması amacıyla ona monte edilen taşınır maldır, anahtar
kilidin işleyişine hizmet eden bir araçtır. Sırıklar ise bağdan yararlanılması
amacına hizmet eden taşınır maldır. Hepsinde de asıl malla içsel değil, dış­
sal bir bağlantı, dışşal bir özgülenme söz konusudur. Bu nedenle de kilit ve
anahtarlar ile bağdaki sırıklar eşya hukuku açısından teferruat olarak nite­
lendirilirler.
Teferruat, madden ve hukuken bağımsız olmakla birlikte, bölgesel örfe ya
da malikin iradesine göre, asıl malın işletilmesi, korunması, ondan yararla-
nılabilmesi ya da ekonomik işlevinin artırılması amacıyla takma, birleştirme
veya başka bir suretle asıl mala bağlanan, ona sürekli olarak özgülenen ta­
şınır maldır.

5. Bileşik eşya ve bütünleyici parça (mütemmim cüz) kavramlarını tanım­


layarak. “bütünleyici parçanın asla bağlılığı ilkesini ve bu ilkenin işle­
vini açıklayınız.
Bileşik (mürekkep, birleşik) eşya, birden çok eşyanın birbirinden ayrılama­
yacak bir biçimde bir araya getirilmesiyle oluşan, hukuken ve ekonomik
yönden bileşenlerinden ayrı bir varlık haline gelmiş olan maldır. Birleşerek
bileşik malı meydana getiren malların her biri mütemmim cüz (bütünleyici
parça) adını alır. Asıl şeyden ayrıldığında asıl şeyin bütünlüğünü bozan, ni­
teliğini değiştiren ve ekonomik değerini azaltan parça bütünleyici parçadır.
Bütünleyici parça ile asıl eşya arasında dışardan görülebilir bir bağlılık ya­
nında bir iç bağlılığın da olması; bütünleyici parçanın asıl şeyin sosyo­
ekonomik işlevini bölüşmesi gerekir. Diğer bir deyişle, asıl şeyle bütünleyici
parça, ekonomik açıdan bir bütün oluşturmalıdır. Bütünleyici parçalar bile­
şik malın hukukî yazgısına tâbidir. Bileşik malın maliki kimse, bütünleyici
parçanın maliki de odur. "Bütünleyici parçanın asla bağlılığı" olarak bilinen
bu ilkeyle hukuk düzeni, bileşik malın sosyo-ekonomik değerinin parça­
lanma suretiyle azalmasının önüne geçmek istemiştir.

6. Digesta 41.2.12. Tde yer alan “zilyetliğin mülkiyet ile hiçbir ortak nok­
tası yoktur-' ifadesini, zilyetlikten hareketle değerlendiriniz.
Zilyetlik, ne bir hak ne de hak benzeri bir "ara durum"dur. Zilyetlik, basit
bir durumu, fiilî bir durumu ifade eder. Zilyetlik, bir mal üzerindeki malikin
ya da malik olmayan kimsenin icra ettiği fiilî tasarruf ve egemenliğin; mül­
kiyet ise bir mal üzerindeki malikin icra ettiği hukukî tasarruf ve egemenli­
ğin ifadesidir. Bu cümleden olmak üzere, malik, eşyanın ait olduğu kimse, o
eşya üzerinde en güçlü hak olan mülkiyet hakkına sahip olan kimse iken;
zilyet, kendisine ya da bir başkasına ait olan eşya üzerinde fiilî güce sahip
olan kimsedir.
§ 4. Eşya Hukuku 135

7. Aşağıdaki metnin ışığı altında, zilyetliğin işlevlerini dikkate alarak, zil­


yetliğin hukuk düzeni tarafından neden korunduğunu açıklayınız.

“Zilyetlik hakkında ne daimi olarak ne de genel olarak tanım yapabili­


riz; zira zilyetlik sadece adalet sebebiyle tesis edilir ”,
• Zilyetlikte hukuken önemli olan, onun dış dünyaya yansıtılırken kazan­
dığı görünüm biçimidir. Bu görünüm korunarak toplumsal huzur ve sü­
kûnun sağlanması ve korunmasına hizmet edilmiş olur. Zilyetlik koruna­
rak, kişinin hakkını kaba güçle (ihkak-ı hak) elde etmesi önlenmiş olur.
Böylece, zilyetlik, toplumsal barışın korunmasına hizmet eder.
• Zilyetlik, taşınır eşya üzerindeki aynî hakkı alenileştirir. Çünkü, hayat
tecrübelerine göre, bir taşınırın zilyedi, kural olarak onun üzerinde aynî
ya da kişisel bir hak sahibi olandır.
• Zilyetlik, hakkın varlığına karine sayılıp hak sahibine ispat kolaylığı sağ­
lar. Bir taşınırı elinde bulunduranın kural olarak onun üzerinde aynî
hakka, özellikle de mülkiyet hakkına ya da kişisel bir hakka sahip olduğu
bir defa kabul edilince, artık zilyedin taşınırı niçin elinde bulundurduğu­
nu ispat yükü ortadan kalkar ve zilyedin korunması gereksinimi de böy­
lece anlaşılır.
• Zilyetliğe bağlanan mülkiyet karinesi, iyiniyet karinesi ile birleşerek aynî
hak kazandırır (kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyetin kazanılma­
sında olduğu gibi).

8. Aşağıdaki metnin yardımıyla zilyetliğin unsurlarını açıklayınız.


Digesta 41.2.3.1 (Paulus): “Zilyetlik, yalnız niyetle veya yalnız fiilî ege­
menlikle değil, her ikisiyle birden elde edilir. ”
Zilyetlik, fiilî egemenlik (corpus) ve zilyetlik iradesi (animus possidendi) ol­
mak üzere iki unsura sahiptir.
• Fiilî egemenlik, bir kişinin bir eşya üzerinde icra ettiği fiziksel (maddî)
egemenliktir. Fiilî egemenlik için mutlak bir yer yakınlığına gerek yoktur,
eşya ile kişi arasında nispeten yakın bir ilişki kurulmuş olması yeterlidir.
Fiilî egemenliğin zaman boyutunu da eklemek gerekir. Fiilî egemenliğin
zaman boyutu, bir eşya üzerinde kurulan fiilî egemenliğin az çok de­
vamlı bir ilişki görünümü arz etmesini ifade eder.
• Zilyetlik iradesi, kişinin eşya üzerinde bilerek ve isteyerek -ayırt etme
gücü yeterli- bir fiilî egemenlik kurması ve bunu sürdürmek istemesidir.
Roma hukukunda zilyetlik, sırf kendisi için elde bulundurmak niyetiyle
bir mal üzerinde kurulan fiilî egemenliktir. Dolayısıyla, Roma hukukunda
136 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

zilyetlik iradesi özel bir nitelik taşımaktaydı. Buna göre, bir kimsenin zil­
yet olarak kabul edilebilmesi için, mal üzerinde fiilî egemenlik kuran
kimse, o malı kendi mülkü imiş gibi, malik olma niyetiyle elinde bulun­
durmalıydı.

9. Digesta 41.2.1.3’te ergenliğe ermemiş 7-14 yaş aralığındaki küçüklerin


vasilerinin auctoritas’ı olmaksızın zilyetliği elde edebileceklerine ilişkin
bir açıklama yer almaktadır. Bu açıklamayı doğru bulup bulmadığınızı
gerekçesi ile belirtiniz.
Zilyetlik hukukî işlem değil, maddî bir fiildir. Bu nedenle zilyetliği kazanacak
olan kimsenin hukukî işlem ehliyetine sahip olması gerekli değildir. Sadece
zilyetlik iradesine sahip olması gerekir. Zilyetlik iradesinin varlığı için ayır­
tım gücü yeterlidir. Dolayısıyla, 7-14 yaş aralığındaki ayırtım gücüne sahip
küçükler, vasilerinin auctoritas’ı olmaksızın zilyetliği elde edebilirler.

10. Aşağıdaki metinde zilyetlik hangi yolla devredilmiştir? Açıklayınız.


Digesta 41.2.18.2 (Celsus): “Komşu bir taşınmazı bana satan kimse,
bana ait bir kule üzerinden o taşınmazı bana gösterir ve teslim ettiğini
söylerse, içine ayağımı koymuş gibi taşınmazın zilyetliğini kazanırım. ”
Zilyetlik fiziksel (fiilen) ya da araçların teslimi dışında, ayrıca eşyanın, kaza­
nanın rızasıyla ve fiilî egemenliği kullanabileceği bir yere koyulmasıyla da
devredilebilir. Bu, “uzak elden, uzaktan teslim" (longa mana traditio) ola­
rak da adlandırılan zilyetlik anlaşmasıdır. Bu gibi durumlarda, tarafların
iradeleri, fiilî durumda bir değişiklik yaratma konusunda uyuşmakta, en
azından bu değişikliğe karşı çıkmamaktadır. Bu uyuşumun yanı sıra, kaza­
nana eşya üzerinde fiili egemenlik kullanabilecek bir konumun sağlanması
da gerekmektedir. Roma hukuku kaynaklarında, arazinin yakınındaki bir
kuleden arazinin sınırlarının zilyetliği devralacak olana gösterilmesi bu du­
ruma örnek olarak verilmektedir.

11. Aşağıdaki metinde zilyetlik hangi yolla devredilmiştir? Açıklayınız.


Digesta 18.1.74 (Paulus): “Ardiyede depolanan malların zilyetliği, eğer
anahtarlar ardiyede teslim edilmiş ise ardiyenin anahtarının teslimi ile
nakledilir...”
Zilyetlik, malın fiilen zilyetliği devredilecek olanın eline verilmesiyle devre­
dilebileceği gibi, malı temsil eden, mala ulaşmayı sağlayan araçların teslim
edilmesiyle de devredilebilir. Fiilen teslimle eş değerde sayılan araçların
tesliminde (traditio symbolica), daha çok, doğası gereği fiilen ele alınama­
yacak, fiziksel olarak kolaylıkla taşınamayan şeyler için teslimi kolaylaştır­
mak üzere sadece araçların teslimi yeterli görülür.
§ 4. Eşya Hukuku 137

12. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. A. B’ye biı- depo içerisinde bulunan 150 çuval buğdayı satıyor ve B’ye
bu deponun anahtarlarını teslim ediyor. Deponun anahtarlarının teslimi
ile B. bu 150 çuval buğdayın zilyetliğini kazanmış mıdır? Neden?
Zilyetlik, malı temsil eden, mala ulaşmayı sağlayan araçların teslim edilme­
siyle de devredilebilir. Deponun anahtarının teslimi ile B, bu 150 çuval
buğdayın zilyetliğini kazanır.

b. A arkadaşı B’ye gideceği biı- partide takması için gümüş küpelerini veri­
yor. Küpeler B‘nin elinde iken. A doğum günü hediyesi olarak küpeleri
B’ye bağışlıyor. Bu olayda teslim işlemi nasıl gerçekleştirilir? Anlatınız.
Burada kısa elden teslim söz konusudur. Halen sınırlı bir aynî hak ya da ki­
şisel hakka dayanarak fer'i zilyet olan kimseye, hukukî bir işlem yoluyla eş­
yanın aslî zilyetliğinin kazandırılmasına "kısa elden teslim" denilmektedir.

c. A. B’ye evini satıyor ve geçerli devir işlemini yaparak evin mülkiyetini


B’ye geçiriyor. Mülkiyetin devir işleminden soma A ile B biı- kira söz­
leşmesi yapıyor. A ve B’nin hukukî durumlarını eşya hukuku açısından
nitelendiriniz.
Somut olayda hükmen teslim söz konusudur. Hükmen teslim, malın zilyet­
liğini nakleden kimsenin yeni zilyetle yaptığı anlaşma gereğince, malı başka
bir hukukî nedene dayanarak egemenliği altında tutmaya devam etmesi­
dir. A, mal üzerindeki aslî ve zilyetliğini devretmekte, o şeyin fer'i ve dolay­
sız zilyetliğini özel bir sebeple elinde tutmaya devam etmektedir.

13. A. B’ye Roma’daki evini kiralıyor. B bu evde oturmaya başlıyor. Aşa­


ğıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. A ve B’nin hukukî durumunu, eşya hukuku açısından nitelendiriniz.


Roma hukukuna göre, bir kimsenin zilyet olarak kabul edilebilmesi için, o
malı kendi mülkü imiş gibi, malik olma niyetiyle elinde bulundurması gere­
kir. B, bu anlamda Roma hukukuna göre zilyet değil, vazülyettir. Günümüz
hukukuna göre ise kiralayan A aslî, kiracı B ise fer'i zilyettir.

b. B. bu evde otururken. C evin kendisine ait olduğunu ileri sürerek, zorla


B’yi evden çıkartsa ve kendi oturmaya başlasa idi. B zilyetlik koruma­
sından yararlanabilir miydi? Neden?
Roma hukukunda zilyetlik korumasından (zilyetlik interdictum'laundarı)
sadece zilyet yararlanabilir. B, zilyet olarak kabul edilmediği için zilyetlik
korumasından yararlanamaz.
138 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

c. B ile A arasında uzun süreli kira sözleşmesi yapılmış olsaydı, b şıkkının


yanıtı değişir miydi? Neden?
Yanıtı değişirdi. Roma hukukunda zilyet olmamakla birlikte, 5 grup kişi, ta­
rihsel nedenlerle ve başka koruma olanağının olmaması nedeni ile zilyetlik
korumasından yararlandırılmışlardır. Bunlardan biri de, bir taşınmazı, yıllık
kira bedeli ödemek koşuluyla kullanan ve semerelerinden yararlanan uzun
süreli kiracıdır.

14. Hırsız H. A’nm evine girerek çok değerli altın yüzüğünü çalıyor. Aşağı­
daki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. H’nin hukukî durumunu, eşya hukuku açısından nitelendiriniz.


Hırsız H, malın fiilî egemenliğini eline geçirdiği andan itibaren kendisi için
zilyet olur. Kendisi için zilyetlik, kişinin sanki eşya kendisine aitmiş gibi, salt
kendisi için zilyet olma iradesiyle eşyayı elinde bulundurması demektir.

b. A. yüzüğünü almak için H’nin arkasından koşsa ve zor kullanarak yü­


züğü H’nin elinden alsa. A’nm bu fiili hukuken korunur mu?
A'nın bu fiili hukuken korunur. Hem Roma hem de günümüz hukukuna gö­
re, zilyet, tüm gasp (zorla veya gizlice zilyetliğin elden alınması) ve tecavüz
(zilyetliğe el atılması) fiillerine karşı, hem taşınır hem de taşınmazlarda zil­
yetliğini bizzat koruyabilir ve kurtarabilir. Diğer bir deyişle, zilyetliği zorla
veya gizlice elinden alınan ya da zilyetliğine el atılan zilyet, o anda kuvvet
kullanarak zilyetliğini bizzat koruyabilir.

15. Tatile giden A. saklaması için çok değerli kürkünü arkadaşı B’ye veri­
yor. B. bil’ süre sonra bu kürkü arkadaşı için değil, kendisi için saklama­
ya karar veriyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. B’nin kendisi için saklamaya karar vermesi yani niyetini değiştirmesi,


onun, eşya hukuku açısından, hukukî durumunu etkiler mi?
Roma hukukuna göre vedia alan zilyet değil, vazülyettir. Çünkü, bir başkası­
nın malını, onun hakkını tanıyarak, onun hakkına dayanarak elinde bulun­
durmaktadır. B'nin kendisi için saklamaya karar vermesi anından itibaren B,
önceki zilyedin zilyetliğini inkâr etmiş ve kendisi için zilyet haline gelmiş olur.

b. A tatilden döndüğünde kürkünü istiyor. B ise kürkün yandığını söyleye­


rek vermiyor. Bu durumda B. eşya hukukuna göre nasıl nitelendirilir?
B vazülyet sıfatı ile malı elinde bulundururken, malikin mülkiyet hakkını ta­
nımamakla artık malik sıfatıyla zilyet muamelesi görür. Ancak, bu,
§ 4. Eşya Hukuku 139

kötüniyetli zilyetliktir ve bu zilyetlik, kendisine zamanaşımı ile iktisap ede­


cek zilyet sıfatını veremez. Romalılar, bu durumu, "hiç kimse kendi iradesi
ile zilyetliğin hukukî sebebini değiştiremez = nemo sibi ipse causam
possessionis mutare potest" kuralı ile ifade etmişlerdir.

16. “Mülkiyetin elastikiyeti ilkesini açıklayınız.


Mülkiyet hakkı mutlak bir haktır, tekelcidir ve elâstikîdir. Malik mülkiyet
hakkının kendisine verdiği yetkiye dayanarak malını istediği gibi kullanır.
Mülkiyet hakkının kendisine verdiği yetkiye dayanarak, malik, isterse malı­
nı kendisi kullanabilir, isterse malı üzerinde, hukukî işlem aracılığıyla baş­
kası lehine çeşitli sınırlamalar getirebilir. Örneğin, intifa hakkı tesis edebilir,
malını rehnedebilir, kiraya verebilir. Diğer bir deyişle, malik, ya kullanma
hakkından iradesiyle feragat edebilir (non facere = yapmamak) ya da baş­
kasının yararlanmasına izin verebilir (pati = tahammül etmek, katlanmak).
Bu sınırlamalar ortadan kalkar kalkmaz, mülkiyet hakkının malike tanıdığı
bütün tasarruf yetkileri, sınırlamadan önceki haline hiçbir irade beyanına
gerek olmaksızın ipso iure geri döner. Bu, "mülkiyetin elastikiyeti ilkesi"
olarak adlandırılır.

17. “Çift mülkiyet” {duplex dominium) kavramını açıklayınız.


Bir Romalının diğer bir Romalıya res mancipi bir malrn mülkiyetini
traditio ile devretmesi durumunda lus Civile mülkiyeti kazanılama-
makta, malın sadece zilyetliği elde edilebilmekteydi. Geçerli olmayan
bir devir işlemiyle malını devreden malik, lus Civile gözünde mülkiyet
hakkına sahip olduğu için rei vindicatio (istihkak davası) ile malını geri
alabilirdi. Bu duruma praetor müdahale etmiş ve geçerli olmayan de­
vir işlemiyle malı elinde bulunduranı korumuştur. GeçerJi olmayan bir
mülkiyeti devir işlemiyle malikten bir mal alan kimse ile malik olma­
yandan geçerli bir devir işlemiyle bir malı alan kimse praetor tarafın­
dan tanınan actio publiciana in rem davası ile kazandırıcı zamanaşımı
süresi dolunca değin korunmaktaydı. Zamanaşımı ile mülkiyeti elde
edebilecek konumda olan iyiniyetli zilyet herkese karşı aynî bir dava
olan actio publiciana in rem davasını açabildiği için, gerçek malik, lus
Civile mülkiyetine sahip olmaya devam etmekte; malı traditio ile dev­
ralmış olan ise praetor hukukuna göre malik muamelesi görmekteydi.
Böylece, aynı mal üzerinde hem lus Civile mülkiyeti, hem de praetor
mülkiyeti kurulmaktaydı. Bu durumu Gaius, "çift mülkiyet" (duplex
dominium) olarak adlandırmakta ve bunu, Roma mülkiyetinin bir özel­
liği olarak belirtmekteydi.
140 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

18. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. Mülkiyetin aslen ve devren kazanılması yolları biçimindeki sınıflandır­


ma. Roma hukukuna aittir ve günümüz hukukunda da bu sınıflandırma
benimsenmiştir.
Yanlış. Mülkiyetin aslen ve devren kazanılması biçimindeki sınıflandırma
günümüz hukukuna aittir. Roma'da yapılan sınıflandırma, lus Civile’ye ve
lus Naturale'ye (doğal hukuka) göre mülkiyetin kazanılması ayırımıdır.

b. A. gerçekte B?ye ait olan ve fakat miras malları arasında yer aldığı için,
kendisinin olduğunu zannettiği altm bileziği eritiyor ve kendi altınları
ile değerli taşlarını katarak bir altın taç yapıyor. Yeni ortaya çıkan bu
ıııalm mülkiyeti lustinianus Dönemi’ne göre B'ye aittir.
Yanlış. İşleme, başkasına ait bir malzemeden bir emek sarf ederek yeni bir
mal ortaya çıkarılmasıdır, lustinianus Dönemi'nde, yeni mal eski haline
döndürülebiliyorsa, yeni malın mülkiyetinin malzemenin malikine; döndü-
rülemiyorsa işleyene ait olacağı kabul edilmiştir. İşleyen iyiniyetli ise ve iş­
leme sırasında kendi malzemesini de kullanmışsa, bu durumda yeni mal -
eski haline döndürülüp döndürülmediğine bakılmaksızın, işleyene ait ola­
rak kabul ediliyordu. Somut olayda iyiniyet ve kendi malzemesini kullanma
söz konusu olduğu için yeni mal A'ya aittir.

c. Roma vatandaşı S. kölesi K’yi Roma vatandaşı A’ya 500 Sesterz'e satı­
yor. A. 500 Sesterz'i ödüyor. S de K’nin mülkiyetini traditio ile A’ya
devrediyor. A. lus Çivile maliki olmuştur, çünkü malı malikten almış­
tır.
Köle res mancipi bir maldır. Bir Roma vatandaşı, diğer bir Roma vatandaşı­
na res mancipi malın lus Civile mülkiyetini mancipatio ya da in iure cessio
ile devredebilir. Traditio işlemi ile mülkiyet nakledildiği için A, lus Civile ma­
liki olamaz, fakat praetor mülkiyetini elde eder.

d. Bütünleyici parçalar, birleşme sonucunda bağımsız mal olma özellikle­


rini kaybederler ve tek tek birleşen parçalar üzerinde aynî hak kurula­
maz. Bütünleyici parçalar bileşik malın hukukî yazgısına tâbidir. Bileşik
malın maliki kimse, bütünleyici parçanın maliki de odur.
Doğru.
§ 4. Eşya Hukuku 141

e. Kaçak köle, sahipsiz ya da terk edilmiş mal değildir. Sahibinin, kaçak


köle üzerindeki mülkiyet hakkı devam eder. Kaçak köle, elverişli mal
olmadığı için kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da kazanılamaz.
Doğru.

f. Arabanın tekerlekleri, arabaya zarar vermeden rahatlıkla yerinden çıka-


rılabildiği için teferruattır.
Yanlış. Arabanın tekerlekleri teferruat değil, bütünleyici parça (mütemmim
cüzdür). Arabanın tekerlekleri arabaya zarar vermeden yerinden çıkarılabi­
lir. Ancak, bu çıkarılma aracın bütünlüğünü bozar, kullanım olanağını azal­
tır veya ortadan kaldırır ya da ekonomik değerini azaltır. Bütünleyici parça
ile asıl eşya arasında dışardan görülebilir bir bağlılık yanında bir iç bağlılığın
da olması; bütünleyici parçanın asıl şeyin sosyo-ekonomik işlevini bölüş­
mesi gerekir. Diğer bir deyişle, asıl şeyle bütünleyici parça, ekonomik açı­
dan bir bütün oluşturmalıdır.

19. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. Denizde yaşamayı çok isteyen A. bir adaya giderek, kendisine bir ev


yapıyor ve orada yaşamaya başlıyor. A. ada ve ev üzerinde mülkiyet
hakkını elde etmiş midir? Neden?
Olayda sahiplenme suretiyle mülkiyetin aslen kazanılması söz konusudur.
Doğada bulunan ve üzerinde mülkiyet hakkı kurulmamış olan mallar sahip­
siz mal olarak kabul edilir. Mülkiyet hakkına konu oluşturabilecek, ancak
halen hiç kimsenin mülkiyetinde bulunmayan, yani sahipsiz (res nullius) bir
mala, bir kişi tarafından sahip olmak niyetiyle el konulması durumunda o
mal üzerinde mülkiyet hakkı kazanılır. A, adayı sahiplenmek suretiyle aslen
kazanmıştır. Ada üzerine yaptığı evin mülkiyeti de A'ya aittir. Superficies
solo cedit = üst arza/toprağa tâbidir kuralı gereğince, taşınmazın maliki
onun üzerindekilerinde malikidir.

b. A’nm bağını kiralayan B. bağı işlerken, tesadüfen bir sandık dolusu


altın buluyor. Bu durumu hukuken nitelendiriniz. Bu altınların mülkiyeti
kime aittir?
Malikinde hatırası kalmayacak kadar eski bir zamanda saklanmış, sahibinin
kim olduğu bilinemeyen ve sahipsiz hale gelmiş bulunan menkul ve kıy­
metli eşya olarak tanımlanan define (thesaurus), Cumhuriyet Dönemi'nde
içinde gömüldüğü veya saklandığı taşınır veya taşınmazın maliki kimse ona
ait olurdu. İmparatorluk Dönemi'nde İmparator Augustus zamanından İm­
parator Hadrianus'a değin, define Devletin hâzinesine ait olarak kabul
142 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

edildi. İmparator Hadrianus, kendi arazisinde define bulanı malik olarak


kabul etti. Başkasının arazisinde define bulana ise, definenin tesadüfen bu­
lunması kaydıyla, bulunulan definenin yarı mülkiyetini verdi, lustinianus
Dönemi'nde ise Hadrianus'un kuralları kabul edildi.

c. Şiddetli sel suları A'nın arazisinin büyük bir kısmını kopartıyor ve arazi
parçası B’nin toprağı ile birleşiyor. Bu durumu hukuken nitelendiriniz.
Bu eşyanm mülkiyeti kime aittir?
Nehir suyunun şiddetli akıntı ile bir araziden parça kopararak diğer bir ara­
ziyle bu parçayı birleştirmesi ve birleştirilen arazinin genişletilmesi duru­
munda taşınmazla taşınmazın birleşmesi söz konusudur. Genişleyen arazi­
nin maliki koparak birleşen toprağın da maliki olur.

d. A. B’nin arsasına ev yapıyor. Bu durumu hukuken nitelendiriniz. Evin


mülkiyeti kime aittir?
Başkasına ait taşınırlar, bir arazi üzerinde bina yapımında kullanılmış ise,
bina arazi sahibinin olur. Malları bina yapımında kullanılan kimse "kulla­
nılmış kirişler davası" (actio de tigno iuncto) ile mallarının iki katını talep
edebilirdi.

20. A. B’nin kumaşından bir elbise dikiyor ve elbiseyi altın iplikle işliyor.
Bu durumu hukuken nitelendiriniz. Bu eşyanm mülkiyeti kime aittir?
Bu konudaki görüşleri yazarak, konuyu açıklayınız.
Burada işleme (hukukî tağyir) söz konusudur. Başkasına ait bir malzemenin
işlenerek, bir emek sarf ederek, yeni bir eşya ortaya çıkarılmasıdır. Başka­
sına ait bir malzemeden bir emek sarf ederek yeni bir mal ortaya çıkarıl­
ması durumunda, ortaya çıkan yeni malın mülkiyetinin kime ait olacağı Kla­
sik Hukuk Dönemi'nde tartışmalıydı. Sabinianus'\ar malzemedeki mülkiyeti
esas alıyorlardı. Buna göre, malzemenin maliki kimse, işleme sonucu orta­
ya çıkan malın maliki de odur. Proculianus'lar ise emeği esas alıyorlardı ve
işleme suretiyle ortaya çıkarılan yeni malın mülkiyet hakkının onu işleyene
ait olduğu görüşünü savunuyorlardı.
lustinianus Dönemi'nde ise, yeni mal eski haline döndürülebiliyorsa, yeni
malın mülkiyetinin malzemenin malikine; döndürülemiyorsa işleyene ait
olacağı kabul edilmiştir. İşleyen iyiniyetliyse ve işleme sırasında kendi mal­
zemesini de kullanmışsa, bu durumda yeni mal -eski haline döndürülüp
döndürülmediğine bakılmaksızın-, işleyene ait olarak kabul ediliyordu.

21. A. ormanda avlanırken vahşi bir kurt buluyor ve hayvanı ehlileştirmek


amacıyla evine getiriyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.
§ 4. Eşya Hukuku 143

a. A. bu hayvanın maliki olmuş mudur? Neden?


Olayda sahiplenme suretiyle mülkiyetin aslen kazanılması söz konusudur.
Doğada yaşayan vahşi hayvanlar sahipsiz mal olarak kabul edilir. Mülkiyet
hakkına konu oluşturabilecek, ancak halen hiç kimsenin mülkiyetinde bu­
lunmayan, yani sahipsiz (res nullius) bir mala, bir kişi tarafından sahip ol­
mak niyetiyle el konulması durumunda o mal üzerinde mülkiyet hakkı ka­
zanılır.

b. A. ormanda efendisinden kaçan bir köle bulmuş olsaydı, kölenin mülki­


yetini kazanabilir miydi? Neden?
Köle sahipsiz mal değildir. Roma hukukuna özgü bir istisna, kaçak köle ka­
çak olarak kaldığı sürece, üzerindeki zilyetliğin devam etmesidir. Malik, ka­
çak köle üzerindeki fiilî egemenliğini kaybetmiş olmakla birlikte, zilyetliği
sadece irade (solo animo) ile devam ederdi. Bununla birlikte, kaçak köle
üzerinde bir başkası malik olma niyetiyle fiilî egemenlik kurarsa, bu du­
rumda malikin mülkiyet hakkı devam etmekle birlikte, zilyetliği sona ererdi.
Ancak, kaçak kölenin kendini çaldığı kabul edilerek, kaçak köle hırsızlık malı
olarak telakki edilirdi. Bu özel düzenlemeler gereğince, kaçak kölenin aslen
ya da kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanılması mümkün değildir.

22. Roma vatandaşı A kölesi K’yi Roma vatandaşı B’ye 50 altına satıyor ve
K’yi traditio ile devrediyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyi­
niz.

a. Traditio kavramını açıklayınız. Traditio ile K’yi devralan B. K’nin lus


Civile mülkiyetini elde edebilir mi? Neden?
Traditio, Roma hukukunda mülkiyeti devir yollarından birisidir. Res nec
mancipi’\er\n mülkiyeti devir işlemidir. Traditio ile herhangi bir şekle gerek
olmaksızın malın teslimi yoluyla mülkiyetin devri gerçekleşir. Res mancipi
bir malın mülkiyetinin traditio ile devredilmesi durumunda lus Civile mülki­
yeti karşı tarafa geçmez. Satım sözleşmesinin konusunu oluşturan kölenin
mülkiyetinin alıcıya geçmesi için satıcının mancipatio veya in iure cessio ile
mülkiyeti devretmesi gerekir. Köle traditio ile devredildiği için geçerli devir
işlemi yapılmamıştır, dolayısıyla kölenin mülkiyeti alıcıya geçmemiştir.

b. A bir süre sonra kölenin kendisine ait olduğunu, geçerli devir işleminin
yapılmadığını ileri sürerek B ‘ye istihkak davası açıyor ve köleyi istiyor.
Bu durumda B’nin ileri sürebileceği bir hak var mıdır? Açıklayınız.
Bir Romalının diğer bir Romalıya res mancipi bir malın mülkiyetini traditio
ile devretmesi durumunda lus Civile mülkiyeti kazanılamamakta, malın sa­
144 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

dece zilyetliği elde edilebilmekteydi. Geçerli olmayan bir devir işlemiyle


malını devreden malik, lus Civile gözünde mülkiyet hakkına sahip olduğu
için rei vindicatio (istihkak davası) ile malını geri alabilirdi. Bu duruma
praetor müdahale etmiş ve geçerli olmayan devir işlemi ile malı elinde bu­
lunduranı korumuştur. Buna göre, malikten res mancipi bir malı traditio ile
devralan alıcıya, kendisine karşı açılan rei vindications (istihkak davası)
karşı satılmış ve teslim edilmiş mal defini (exceptio rei venditae et
traditae) ileri sürme olanağı tanınmıştır.

c. B köleyi kazandırıcı zamanaşımı ile kazanabilir mi? Kazandırıcı zama­


naşımının koşullarını açıklayarak soruyu yanıtlayınız.
"Satılmış ve teslim edilmiş mal defi" ile satıcının mülkiyet davası etkisiz ha­
le getirilir ve alıcıyı kazandırıcı zamanaşımından yararlandırabilmek için
ona praetor mülkiyeti sağlanırdı. Hukuk düzeninin aradığı süre boyunca
malın zilyetliğini elinde bulunduran alıcı, diğer koşullarla birlikte sürenin de
dolmasıyla malın mülkiyetini kazandırıcı zamanaşımı yoluyla aslen kazanır­
dı. Kazandırıcı zamanaşımının koşulları, elverişli mal (res habilis), hukukî
neden (titulus), zilyetlik (possessio), iyiniyet (bonafides) ve süredir
(tempus).

23. A. B'ye ait olan İtalya arazisindeki zeytin bahçesini C’ye satıyor ve
teslim ediyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. Mülkiyetin devri işlemlerini açıklayınız.


Roma hukukunda mülkiyetin devren kazanılması yolları üç tanedir. Bunlar,
mancipatio, in iure cessio ve traditio'dur. Res mancipi malların mülkiyeti
mancipatio veya in iure cessio ile devredilebilir; res nec mancipi'ler ise in
iure cessio veya traditio ile devredilirdi.

b. C bu arazinin mülkiyetini elde etmiş midir? Neden?


C bu arazinin mülkiyetini elde edemez. Çünkü, İtalya arazisi res mancipi
maldır ve bu malların mülkiyeti nakil işlemleri mancipatio veya in iure
cessio'dur. Ayrıca mal, A’ya değil, B'ye aittir.

c. A. C’ye geçerli mülkiyeti devir işlemi yapılmadığını söyleyerek, malın


kendisine verilmesini sağlamak amacıyla istihkak davası (rei vindicatio)
açıyor. C’nin A’ya karşı ileri sürebileceği herhangi bir hakkı var mıdır?
Açıklayınız.
C kazandırıcı zamanaşımından yararlanan iyiniyetli zilyettir. Zamanaşımı ile
kazanmaya elverişli olan bir malı malik olmayandan devralan iyiniyetli zil­
§ 4. Eşya Hukuku 145

yet konumunda olan C, A'ya karşı "satılmış ve teslim edilmiş mal defini"
ileri sürme hakkına sahiptir. Bu def'i ile kendisine karşı açılan davayı etkisiz
hale getirir ve zilyet olmaya devam eder. Ancak, bu defi, gerçek malikten
yanlış devir işlemiyle mal alınmadığı için, gerçek malike karşı etkili değildir.

d. B bu arazi üzerinde herhangi bir hakka ve bu hakkını koruyan bir dava­


ya sahip midir? Açıklayınız.
B, lus Civile malikidir. Zeytin bahçesi üzerinde herkese karşı ileri sürülebi-
len, ayni hak olan mülkiyet hakkına sahiptir. B'nin mülkiyet hakkını koru­
yan davalardan biri re/ vindication dur (istihkak davasıdır). Rei vindicatio,
mülkiyet hakkının tam ihlâli durumunda açılan davadır. Haksız olarak baş­
kasına ait olan bir malı, malik imiş gibi elinde bulunduran zilyede karşı açı­
lan davadır. Bu dava, zilyet olmayan malikin, malik olmayan zilyede karşı
açtığı dava olarak da tanımlanabilir.

24. A. Napoli’deki zeytin bahçesi üzerinde B lehine intifa hakkı tesis edi­
yor. 10 yıl süre için tesis edilen bu intifa hakkı süresi içinde B. bu bah­
çeye 50 tane daha zeytin ağacı dikiyor. Bir yıl sonra olgunlaşan zeytin­
ler. ağaç üzerinde iken A tarafından C’ye satılıyor. Aşağıdaki soruları
olaya göre çözümleyiniz.

a. İntifa hakkı nasıl bir haktır? Açıklayınız.


İntifa hakkı, üzerinde intifa hakkı kurulan malı kullanma (usus) ve semere­
lerinden yararlanma hakkını (fructus) sağlayan, şahsa bağlı, sınırlı bir aynî
haktır. İntifa hakkı sahibi, üzerinde intifa hakkı kurulan malın tahsis edildiği
amacı değiştirmeksizin, o malı kullanma ve semerelerinden yararlanma
hakkına sahiptir. Şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için intifa hakkı sahi­
binin mirasçılarına geçmez.

b. B tarafından dikilen ağaçlar hukuken nasıl değerlendirilir? Mülkiyeti


kime aittir? Neden?
B tarafından A'nın arazisine dikilen ağaçlar, taşınırla taşınmazın birleşme­
sidir. Başkasının taşınmazı üzerine ağaç dikilmesi durumunda bu ağaçlar
toprağa kök salmakla arazi sahibinin mülkiyetine geçer. "Üst toprağa tâbi
olur" (superficies solo cedit) kuralı gereğince zeytin ağaçlarının maliki, zey­
tin bahçesinin maliki olan A'dır.

c. Zeytinler hukuken nasıl nitelendirilir? Mülkiyeti kime aittir? Neden?


Zeytinler hukuken semere olarak nitelendirilir. Semere, doğal ve hukukî
semere olarak ikiye ayrılır. Doğal semereler, bir maldan belli dönemler
146 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

içinde, doğadan dolayı elde edilen ürünlerdir. Asıl maldan ayrılmadıkları


sürece, asıl malın maliki kimse semerenin de maliki odur.

d. A zeytin ağaçları üzerindeki zeytinleri C’ye satabilir mi? Neden? C.


zeytinlerin maliki olabilir mi? Neden?
A, zeytin ağaçları üzerindeki zeytinleri C'ye satabilir. Çünkü, gelecekte el­
de edilebilecek bir ürün de satım sözleşmesinin konusunu oluşturabilir.
Fakat zeytinler, zeytin ağaçlarından ayrılmadıkları sürece üzerinde ayrı
bir mülkiyet hakkı kurulamaz. İntifa hakkı sahibinin bu zeytinler üzerinde
aynî hakkı vardır. İntifa hakkı sahibi -Roma hukukuna göre- zeytinleri
toplayıp, zeytinler üzerinde zilyetlik kurduğu anda zeytinlerin mülkiyetini
elde eder. İntifa hakkı sahibinden önce malik A, gelir ve zeytinleri topla­
yarak C'ye teslim ederse, bu durumda intifa hakkı sahibi semereler üze­
rindeki intifa hakkına dayanarak C'ye mülkiyet davası açar ve semereleri
geri alır.

25. A. Roma’daki üzüm bağını B’ye 5 yıl için kiralıyor. A. 1 yıl soma aynı
bağ üzerinde C lehine 10 yıl süre ile intifa hakkı tesis ediyor. 6 ay sonra
da bağı D’ye satıyor ve mancipatio ile devrediyor. Aşağıdaki soruları
olaya göre çözümleyiniz.

a. Üzüm bağı B tarafından kira sözleşmesi yoluyla kullanılırken, bu bağ


üzerinde kurulan intifa hakkı geçerli midir? Neden?
İntifa hakkı sınırlı aynî haktır. Aynî haklar şahsî haklardan önce gelir. Bu
nedenle intifa hakkının kurulması üzerine kira sözleşmesinden doğan şahsî
hak sona erer, intifa hakkı geçerli olarak kurulur.

b. Kira sözleşmesi ve intifa hakkının varlığına rağmen üzüm bağı satılabi­


lir mi? Neden?
Kira sözleşmesi ve intifa hakkının varlığına rağmen, üzüm bağı satılabilir.
Çünkü, şahsî hak sona erer, sınırlı aynî hak ise varlığını sürdürür.

c. D bu malın maliki olmuş mudur? Neden? Eğer D malik olmuş ise. kiracı
ve intifa hakkı sahipleri, üzüm bağı üzerindeki haklarını D‘ye karşı ileri
sürebilirler mi? Neden?
Geçerli devir işlemi yapılmıştır ve malı malikten devralmıştır. Dolayısıyla D,
bu malın maliki olmuştur. Kiracı şahsî hak sahibi olduğu için hakkını D'ye
karşı ileri süremez. C, sınırlı aynî hak sahibidir. Aynî haklarda öncelik ilkesi
gereğince, önce kurulan aynî hak varlığını sürdürür. Bu nedenle intifa hakkı
sahibi, intifa hakkını yeni malik D'ye karşı ileri sürebilir.
§ 4. Eşya Hukuku 147

26. L. Roma’daki evini, aylık 50 Sesterz kira bedeli karşılığında 5 yıl süre
ile C’ye kiralıyor. Aradan 2 yıl geçtikten sonra L. 20.000 Sesterz’e evi
E’ye satıyor ve traditio ile teslim ediyor. Olaya göre aşağıdaki sorulalı
yanıtlayınız.

a. L ile C arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme. Roma sözleş­


meler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
L ile C arasındaki sözleşme, belli bir maldan, belli bir süre ve belli bir ücret
karşılığında yararlanmayı sağlayan, kullandırma ve yararlandırma sözleş­
meleri arasında yer alan kira sözleşmesidir. Kira sözleşmesi. Roma sözleş­
meler sistemi içinde rızaî sözleşmeler grubuna girer.

b. C oturmak üzere aldığı evi. kiralayanın rızası olmaksızın işyeri haline


getirebilir mi? Neden? Açıklayınız.
Kiracı, kiraladığı şeyi kira sözleşmesinde belirlenen şekilde ve şeye zarar
vermeden kullanma yükümlülüğü altındadır. Kiralayanın rızası olmadan ki­
ralanan malın asıl halini değiştiren veya bozan kiracı, kira sözleşmesinden
doğan dava ile sorumlu tutulur.

c. L kira sözleşmesine konu olan evini, satım sözleşmesinin konusu yapa­


bilir mi? Neden? Açıklayınız. C. kira sözleşmesinden doğan hakkını
E’ye karşı ileri sürebilir- mi? Neden? Açıklayınız.
L maliktir ve mülkiyet hakkının kendisine tanıdığı malda tasarruf etme yet­
kisine dayanarak, kira sözleşmesine konu olan evini satım sözleşmesinin
konusu yapabilir ve mülkiyetini nakledebilir. Kiracı C'nin kiraladığı mal üze­
rinde şahsî hakkı vardır ve bu hakkını sadece kiralayana karşı ileri sürebilir.
Borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi gereğince C, kira sözleşmesine taraf olmayan
E'ye karşı şahsî hakkını ileri süremez.

d. Roma’daki ev. eşya hukukundaki mal ayırımları içinde hangi gruba


girer? Bu grupta yer alan malların mülkiyeti nakil işlemleri hangileridir?
Sadece sayınız.
Roma'daki ev, mal ayırımları içinde res mancipi'ye girer. Res mancipi'lerm
mülkiyeti nakil işlemleri mancipatio ya da in iure cess/o'dur.

e. E Roma’daki evin mülkiyetini traditio işlemi ile kazanabilir mi? Ceva­


bınız kazanamaz ise. herhangi bir yolla kazanması mümkün müdür?
Açıklayınız.
E, Roma'daki evin mülkiyetini yanlış devir işlemi (traditio) ile devraldığı için
anında kazanamaz. E praetor mülkiyeti ile korunur. Kazandırıcı zamanaşı-
148 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

minin koşulları dolduğu anda, E, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla malın mül­


kiyetini aslen kazanır.

27. Gaius kölesi Titus'n 1000 Sesterz karşılığında Pius'a satıyor ve mülki­
yetini traditio ile devrediyor. Üç ay soma Horatius malı .Pms’dan çalı­
yor ve iki ay sonra da köleyi Severus'a satarak, mülkiyetini mancipatio
ile devrediyor. Bir ay soma köle Titus kaçarak Gaius'nn çiftliğine geli­
yor. Olaya göre aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

a. Pius kölenin maliki olmuş mudur? Neden? Açıklayınız.


Köle res mancipi bir maldır. Mülkiyeti nakil işleminin mancipatio veya in
iure cessio olması gerekir. Olayda traditio (teslim) işlemi yapıldığı için, Pius
kölenin maliki olmamıştır.

b. Hırsız Horatius'dan malı satın alan Severus kölenin mülkiyetini kaza­


nabilir mi? Neden? Açıklayınız.
Hırsız Horatius malın maliki değildir ve mal üzerinde tasarruf yetkisine sa­
hip değildir. Roma'da geçerli olan "hiç kimse sahip olduğu maldan fazlasını
devredemez" kuralı gereğince Severus kölenin mülkiyetini kazanamaz.

c. Severus kölenin mülkiyetini kazandırıcı zamanaşımı ile kazanabilir mi?


Kazandırıcı zamanaşımının koşullarını belirterek açıklayınız.
Severus kölenin mülkiyetini kazandırıcı zamanaşımı ile de kazanamaz. Ka­
zandırıcı zamanaşımın koşulları elverişli mal, hukukî neden, zilyetlik,
iyiniyet ve süredir. Olayda mal elverişli mal değildir. Çünkü, Roma Hukuku­
na göre, çalınmış veya gasbedilmiş bir malı iyiniyetli olarak devralan da ka­
zandırıcı zamanaşımından yararlanamaz.

d. Pzas’un kölenin zilyetliğini elde etmek için Gaius'a karşı açabileceği bir
dava var mıdır? Açıklayınız.
Pius kazandırıcı zamanaşımından yararlanan iyiniyetli zilyettir. Malik olan­
dan malı alan, ancak şekil eksikliği nedeniyle hemen mülkiyeti elde ede­
meyen ve zilyetliği kaybeden iyiniyetli zilyet gerçek malike karşı actio
publiciana in rem davasını açardı. Asıl malik kendisine karşı açılan actio
publiciana in rem davasını etkisiz hale getirmek amacıyla "mülkiyet hakkı
def'ini" ileri sürerdi. Buna karşılık zilyet ise malike karşı "satılmış ve teslim
edilmiş mal def'ini" ileri sürer ve böylece malın zilyetliğini tekrar elde eder.

28. Roma vatandaşı Octavius'un çiftliğinde ev işlerinde yardım eden Atia,


tarlada çalıştırılmak üzere köye gönderilmesine kızarak çiftlikten kaçar.
Yolda köle tüccarı Gaius'a rastlar. Gaius. Atia'nm sahipsiz olduğunu
§ 4. Eşya Hukuku 149

düşünerek, sahiplenmek suretiyle mülkiyet hakkını kazanmak için


Orta’nın üzerinde zilyetlik tesis eder. Altı ay çiftliğinde Atia'ya bakan
Gaius. Atia'yı köle pazarına götürerek Roma vatandaşı Primus'a satar
ve mancipatio ile mülkiyetini nakleder. Kölesi Atia'nin Primus'un çift­
liğinde olduğunu öğrenen Octavius çiftliğe gelerek zorla Atia'yı almaya
kalkışır. Primus köleleri ile birlikte kuvvet kullanarak Jtaz’yı
Octavius’a vermez. Bunun üzerine Octavius çiftlikten uzaklaşır. Aşağı­
daki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. Atia üzerinde sahiplenme suretiyle zilyetlik kuran Gaius. Atia'nin mül­


kiyetini kazanabilir mi? Neden?
Sahiplenme suretiyle bir malın mülkiyetinin aslen kazanılabilmesi için ma­
lın gerçekten sahipsiz veya terk edilmiş olması gerekir. Olayda ise Atia sa­
hipsiz değil, kaçak köledir. Kaçak köle üzerinde efendinin mülkiyet hakkı
devam eder.

b. Primus Atia'nm mülkiyetini hemen elde edebilir mi? Neden? Kazandı­


rıcı zamanaşımı yolu ile elde etmesi mümkün müdür? Neden?
Roma hukukunda, emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetli olarak bir malı devralan
kişi, günümüz hukukunun aksine, o malın mülkiyetini anında kazanamaz.
Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla malın mülkiyetini kazanabilmesi için ka­
zandırıcı zamanaşımı koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Romalılar
kaçak kölenin kendisini çaldığını kabul ederek, kaçak köleyi hırsızlık malı
olarak nitelendirmişlerdir. Dolayısıyla Atia, kaçak köle olduğu için elverişli
mal değildir.

c. Primus, zorla elinden alınmaya kalkışılan köle Atia'yı vermemek için


kuvvet kullanabilir mi? Neden?
Primus zilyettir. Zilyet, tüm gasp (zorla veya gizlice zilyetliğin elden alınma­
sı) ve tecavüz (zilyetliğe el atılması) fiillerine karşı, hem taşınır hem de ta­
şınmazlarda zilyetliğini bizzat koruyabilir ve kurtarabilir.

d. Octavius köle Atia'yı almak için hangi davayı açabilir? Açıklayınız.


Octavius maliktir. Zilyet olmayan malikin malik olmayan zilyede karşı açtığı
dava olan rei vindicatio'yu (istihkak davası) açar.

29. Titus. Napoli'deki zeytin bahçesini 5 yıl süreyle yıllık 2000 Sesterz kira
bedeli karşılığında Stichus'a kiralıyor. Stichus. ilk yıl bahçeye 50 tane
zeytin ağacı dikiyor. Titus iki yıl sonra Pullo lehine 10 yıl süre ile intifa
hakkı tesis ediyor. İntifa hakkı tesisinden bir yıl soma ise bahçeyi
150 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Gaius'a satıyor ve mancipatio ile devrediyor. Aşağıdaki soruları olaya


göre çözümleyiniz.

a. Kira sözleşmesini tanımlayınız. Titus ile Stichus, kira bedeli olarak, her
yıl elde edilen zeytinlerin yarısı üzerinde anlaşmış olsalardı, bu kira söz­
leşmesi geçerli olur muydu?
Kira sözleşmesi bir malın bir ücret karşılığında kullanılmasıdır. Locatio
conductio olarak adlandırılan rızaî sözleşmeler grubuna girer. Titus ile
Stichus, kira bedeli olarak, her yıl elde edilen zeytinlerin yarısı üzerinde an­
laşmış olsalardı, bu durumda hâsılat kirası söz konusu olurdu. Semere geti­
ren bir malın kiraya verilmesi durumunda taraflar, ücret olarak semerenin
bir kısmının verileceği hususunda anlaşabilirler. Bu sözleşme geçerlidir,
çünkü hâsılat kirası, kira sözleşmesinde kira bedelinin mutlaka bir miktar
paraya ilişkin olacağı kuralının istisnasını oluşturur.

b. Stichus tarafından dikilen zeytin ağaçları hukuken ne olarak nitelendiri­


lir? Mülkiyeti kime aittir? Açıklayınız.
Stichus tarafından dikilen zeytin ağaçları, bahçenin bütünleyici parçasıdır
(mütemmim cüz). Bütünleyici parça, asıl mala bağlı olan, aslına, özüne za­
rar verilmeksizin asıl maldan ayrılamayan maldır. Bütünleyici parça, asıl
mal ile birleşmekle mal olma vasfını kaybeder ve asıl malın bir parçası hali­
ne gelir. Zeytin ağaçları, zeytin bahçesi ile birleştiği için, taşınır ile taşınma­
zın birleşmesi ortaya çıkar. Taşınmazın maliki kimse birleşen taşınırın mali­
ki de odur. Bu durumda, taşınmazın malik olan Titus, dikilen zeytin ağaçla­
rının da malikidir.

c. Zeytinler hukuken nasıl nitelendirilir? Mülkiyeti kime aittir? Açıklayı­


nız.
Zeytinler bütünleyici parçanın özel bir türünü oluşturan doğal semeredir.
Doğal semere, belirli dönemler içinde bir maldan doğal yollarla elde edilen
ürünlerdir. Semere, asıl maldan ayrılmadığı sürece asıl malın maliki kimse
semerenin de maliki odur. Bu durumda, taşınmazın malik olan Titus, ağaç
üzerindeki zeytinlerin malikidir. Zeytinler zeytin ağaçlarından ayrıldıkları
andan itibaren ancak bir başkası onlar üzerinde mülkiyet hakkı kurabilir.

d. Zeylin bahçesi Stichus tarafından kira sözleşmesi yoluyla kullanılırken,


bu bahçe üzerinde kumlan intifa hakkı geçerli midir? Neden?
Kira sözleşmesinden şahsî hak doğar. İntifa hakkı ise sınırlı bir aynî haktır.
"Aynî hak şahsî haktan önce gelir" kuralı gereğince kira sözleşmesinin var­
lığına rağmen, bahçe üzerinde intifa hakkı geçerli bir biçimde kurulur.
§ 4. Eşya Hukuku 151

e. Kira sözleşmesi ve intifa hakkının varlığına rağmen zeytin bahçesi satı­


labilir mi? Neden?
Titus maliktir ve malik malı üzerinde mülkiyet hakkının kendisine sağladığı
kullanma (usus), semerelerinden yararlanma (fructus) ve tasarruf etme
(abusus) yetkilerini kullanır. Gerekli devir işleminin yapılması ile kira söz­
leşmesi sona erer. İntifa hakkı ise sınırlı aynî hak olduğu için varlığını sürdü­
rür. Dolayısıyla, kira sözleşmesi ve intifa hakkının varlığına rağmen zeytin
bahçesi satılabilir ve mülkiyet devredilebilir.

L Mancipation tanımlayarak. Gaius'un bu işlemle bahçenin mülkiyetini


kazanıp kazanamayacağını tartışınız.
Mancipatio, Roma hukukunda res mancipi'lenn mülkiyetinde kullanılan
mülkiyeti devir işlemlerinden birisidir. Napoli'deki zeytin bahçesi İtalya
arazisinde olduğu için res mancipi bir maldır. Malikten geçerli devir işlemi
ile aldığı için Gaius malik olmuştur.

g. Gaius malik olmuş ise. kiracı ve intifa hakkı sahipleri, zeytin bahçesi
üzerindeki haklarını Gaius'a karşı ileri sürebilirler mi? Neden?
Kiracının hakkı şahsî haktır, intifa hakkı sahibinin hakkı ise aynî haktır. Kira­
cı, yani şahsî hak sahibi, sadece hukukî ilişkiye girdiği Titus’a karşı hakkını
ileri sürebilir ve kira sözleşmesinin ihlâli nedeniyle ortaya çıkan zararının
tazminini ister. İntifa hakkı sahibinin hakkı aynî haktır ve o mal üzerinde
mülkiyet hakkına sahip olan herkese karşı ileri sürebilir.

h. Pullo, intifa hakkına dayanarak malın semerelerini elde etmeye devam


edebilir mi? Gazus’un Titus'a karşı ileri sürebileceği bir hakkı var mı­
dır? Açıklayınız.
Pullo, intifa hakkına dayanarak malın semerelerini elde etmeye devam
eder. Böylece Gaius'un mülkiyet hakkını gereği gibi kullanmasını engelle­
yen bir üstün hak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda Gaius, zapta karşı tekef­
fül hükümlerinden yararlanır. Gaius, Titus'a karşı satım sözleşmesinden
doğan davayı açar ve zapt nedeniyle ortaya çıkan zararının tazminini ister.

30. Aşağıdaki metinlerin ışığı altında, köle kadının çocuğunun neden seme­
re sayılmadığını açıklayınız.
Cicero, de fînibus 1.4.12: “Devletimizin önde gelen şahsiyetleri
arasında yer alan Scaevola ile Manilius, köle kadının çocuğunun
semere olarak kabul edilmesi gerektiği görüşünde iken; bu
şahsiyetlerden Brutus aksi görüştedir... ”
152 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Digesta 7.1.68.pr. (Ulpianus): “İntifa hakkına konu olan kadın kölenin


çocuğunun, intifa hakkı sahibine ait olup olmayacağı eski bir
ihtiloftı.Takip edilen Brutus'un görüşüne göre, intifa hakkı sahibinin
hakkı bu kadar genişietilemez: Çünkü, bir insana, başka bir insandan
meydana gelmiş semere gözü ile bakılamaz. Bu nedenle, intifa hakkı
sahibi, böyle bir çocuk üzerinde intifa hakkına sahip değildir...”
Digesta 22.1.28.1 (Gaius): “Kadın kölenin çocuğu semere değildir, bu
nedenle, çocuk köle anne kölenin malikine aittir. Doğası gereği bütün
semereler insanın yararlanması için yaratıldığından, insanı semereler
arasında görmek anlamsızdır
Digesta 5.3.27.pr. (Ulpianus): “Köle kadınların çocukları ve çocukların
çocukları, semere olarak telakki edilemezler. Çünkü köle kadınlar,
üretkenlikleri ve doğurganlıkları nedeniyle elde tutulmazlar... ”
İntifa hakkı (ususfructus), başkasının malını, malın aslına zarar vermeksizin,
kullanma ve semerelerinden yararlanma yetkisini sağlayan sınırlı aynî bir
haktır. İntifa hakkının konusunu köleler oluşturabildiği için, bu tartışmanın
esasını da, intifa hakkına konu olan kadın kölenin bu esnada doğurduğu
çocuğun semere sayılıp sayılmayacağı oluşturmaktadır. Cicero'ya ait metin
Eski Hukuk Dönemi'ne aittir ve burada isimleri zikredilen hukukçular
veteres'lerdir. Özel hukuku yeniden biçimlendiren hukukçular arasında
sayılan Brutus, stoacı felsefenin insalcıllık değerini özel hukuka taşıyan
hukukçulardan birisidir. Stoacı felsefeye göre, toprağın bütün yemişleri ve
ürünleri insanlar için vardır.
Bu felsefenin etkisi altında kalan Klasik Dönem hukukçuları tarafından
Brutus'un görüşü benimsenmiş, intifa hakkına konu olan kadın kölenin
çocuğu, bu dönemden başlayarak onu takip eden diğer dönemlerde de,
bütünleyici parçanın özel bir türünü oluşturan semere olarak kabul edil­
memiş ve çocuğun doğumla birlikte intifa hakkı sahibine değil, annenin
efendisine ait olacağı esası benimsenmiştir
Klasik Hukuk Dönemi hukukçularına göre, insanı semereler arasında say­
mak anlamsızdır, çünkü, doğa, bütün semereleri insan için üretmektedir.
İnsan, insan için semere olarak addedilemez.
İntifa hakkı bağlamında ele alındığında, köle kadının çocuğu, intifa hakkı
kapsamına dahil edilemez, çünkü yeni bir insandır. Köle çocuğun yerine,
diğer bir köle çocuk ikame edilemeyeceğine göre semere olarak değerlen­
dirilemez. Semere, hak sahibi tarafından dönemsel olarak elde edilen
üründür. İnsan yavrusu, dönemsel olarak, malın doğası gereği elde edilen
ürün kapsamına giremez.
§ 4. Eşya Hukuku 153

Köleler intifa hakkının konusunu oluşturabilirler. Ancak, burada intifa hak­


kının konusunu oluşturan kölenin işgücüdür. Bu, kaynaklarda şöyle
açıklanmaktadır: İnsanın yararına özgülenen şeyler semeredir. Stoacı
felsefeye göre, bir insanın bir başkası için yararı, sadece işgücü aracılığı ile
olabilir. Dolayısıyla, intifa hakkına konu olan kölenin kendi hizmetleri (ex
operis suis), emeği ve intifa hakkı sahibine ait mallar (ex re fructuarii)
vesilesiyle elde ettikleri üzerinde intifa hakkından söz edilebilir. Kölenin
kendi hizmetleri veya intifa hakkı sahibine ait mallar aracılığıyla elde
ettiklerinin dışında kalan kazanımlar ise -örneğin kölenin mirasçı
nasbedilmesi veya köleye muayyen bir mal vasiyet edilmesi gibi- malike ait
olur. Konumuz bağlamında ise intifa hakkının konusunu oluşturan kadın
kölenin çocuğu (partus ancillae), onun işgücü arasında yer alamayacağı için
semere değildir.
154 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN UYGULAMALI ÇALIŞMALAR

A. Bilgi Soruları

1. Aynî hak-şahsî hak ayırımını açıklayınız.

2. Aynî haklara egemen olan ilkeleri yazınız.

3. Aynî hakkın "olumlu yönü’- ve "olumsuz yönü” kavramlarını açıklayı­


nız.

4. Aynî haklarda geçerli olan “prior tempore, petior iure (zamanda önce
olan, hakta da öncedir) kuralını, bir örnek üzerinde açıklayınız.

5. “Lex commissorisa yasağı”nı açıklayınız.

6. “Lex commissorisa yasağı”nın aynî haklara egemen olan hangi ilkenin


uygulaması olduğunu yazınız.

7. Fizikî eşya ile hukukî eşya arasındaki farkı, bir örnek üzerinde açıklayı­
nız.

8. Roma hukukundaki res corporales ve res incorporates ayırımını açıkla­


yınız.

9. Teferruat ve bütünleyici parça kavramlarını açıklayınız.

10. “Bütünleyici parçanın asla bağlılığı” ilkesini açıklayınız.

11. Res Mancipi-Res nec Mancipi ayırımını açıklayınız.

12. Taşınır mal-Taşmmaz mal ayırımını açıklayınız.

13. “Çift mülkiyet” (duplex dominium) kavramını açıklayınız.

14. “Mülkiyetin elâstikîyeti ilkesi”ni açıklayınız.

15. Mülkiyetin aslen kazanılması yollarını sayınız ve bunlardan sadece biri­


ni açıklayınız.

16. Roma hukukunda mülkiyet hakkının özel hukuk kökenli sınırlamalarını


genel hatlarıyla açıklayınız.
§ 4. Eşya Hukuku 155

17. Roma hukukunda mülkiyet hakkının kamu hukuku kökenli sınırlamala­


rını genel hatlarıyla açıklayınız.

18. Kazandırıcı zamanaşımının koşullarını sayınız.

19. “Hiç kimse sahip olduğu haktan fazlasını devredemez” kuralını açıkla­
yınız. Bu kuralın istisnasmı hangi hukukî kurum oluşturur? Sadece be­
lirtiniz.

B.Test Soruları
• Aşağıdaki ifadelerden yanlış bulduklarınızın neden yanlış olduklarını gerekçeli
olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece doğru demeniz yeterlidir.

20. Roma’da Cumhuriyet Dönemi’nin sonlarına değin borç ödenmediği


durumda, alacaklının rehin konusu malın mülkiyetini elde edebileceğine
ilişkin olan ve lex commissoria olarak adlandırılan anlaşmayı yapmak
mümkündü.

21. Res sanctae ölülere tahsis edilmiş (özgülenmiş) olan mallardır.

22. Roma hukukunda bir şeyi fiilen elinde bulunduran kişi daima o şeyin
/?ossessor’udur.

23. Zilyet, tüm gasp (zorla veya gizlice zilyetliğin elden alınması) ve teca­
vüz (zilyetliğe el atılması) fiillerine karşı, hem taşınır hem de taşınmaz­
larda zilyetliğini bizzat koruyabilir ve kurtarabilir. Ancak, bunu yapa­
bilmesi için gasp ve tecavüz fiilini işleyenin malik olmaması gerekir.

24. Interdictum yargılamasında zilyetliği ihlâl edilen praetor'z başvurarak,


tecavüzde bulunanın fiiline bir yasak çıkarılmasını isterdi. Praetor, zil­
yetliğin arkasındaki muhtemel hak durumunu araştırmazdı. Sadece.
interdictum talep eden kimsenin, korunmasını istediği zilyetliği dava
etmek istediği kimseden gizlice, cebren veya precarium yolu ile elde
edip etmediğine bakardı.

25. “Nemo plus iuris ad alium transferre potest quam ipse habet”, Roma
hukukunun genel ilkelerinden birisidir.

26. Hypoteca ile temin edilmiş olan bir borç ödenmediği zaman, creditor
(alacakly ius possidendi hakkını kullanarak teminat gösterilmiş şeyin
possessio'sunun kendisine geçirilmesi talebinde bulunabilir.
156 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

• Aşağıdaki sorularda doğru bulduğunuz şıkkı işaretleyiniz.

27. a. Interdictum usulüne başvurularak anlaşmazlıkların çözümlenmesi,


geçici bir usul olup, ilgililer isterlerse, yine de hakime başvurabilirler, b.
Interdictum usulüne başvurularak anlaşmazlıkların çözümlenmesi, geçi­
ci bir usul olmayıp, ilgililerin hakime başvurma haklarını kesin olarak
ortadan kaldırır, c Interdictum usulüne başvurularak anlaşmazlıkların
çözümlenmesi, ilgililerin ileri sürdükleri tüm hukukî nedenler magistra
tarafından incelenmeden bu yola gidildiğinden hakime başvurma hakkı­
nı vermeyen bir usuldür.

28. a. Res mancipi malvarlığı değerleri in patrimonio malvarlığı değerlerin­


dendir. b. Res mancipi malvarlığı değerleri extra patrimonio malvarlığı
değerlerindendir, c. Res mancipi malvarlığı değerleri hem in patrimonio
hem de extra patrimonio malvarlığı değerlerinden olabilirler.

29. Aynî hak salıibi kişi, bu hakkı dolayısıyla tercih hakkına sahiptir, b.
Aynî hak sahibi kişi, bu hakkı dolayısıyla takip hakkına sahiptir, c. Aynî
hak sahibi kişi, bu hakkı dolayısıyla hem takip hakkına hem de tercih
hakkına sahiptir, d. Aynî hak sahibi kişi, bu hakkı dolayısıyla ne takip
hakkına ne de tercih hakkına sahiptir.

30. a. Aynî haktan önce kurulan şahsî hak üstündür, b. Zamanda önce olan
hakta öncedir kuralı şahsî haklarda geçerlidir. c. Önce kurulan aynî hak
kendisinden sonra kurulan aynî haklar karşısında üstündür, d. Tapu sici­
line şerh verilen alacak hakları aynî hak vasfını elde eder.

31. A. babasından miras kaldığını zannettiği, ama gerçekte D’ye ait olan
köle B’yi C’ye satar ve mancipatio ile mülkiyetini nakleder, a. Köle mi­
ras arasında yer aldığı için A’ya aittir ve D’nin mülkiyet iddiası dinlen­
mez. b. A. kazandırıcı zamanaşımından yararlanan iyiniyetli zilyettir, c.
D. C’ye karşı mülkiyet davasını açtığında C de “satılmış ve teslim edil­
miş mal defini” ileri sürür.

32. A. taşınmazını B’ye satmış ve B’ye ait bir kule üzerinden o taşınmazı
B’ye teslim ettiğini söylemiştir. Bu durumda taşınmazın zilyetliği hangi
yolla teslim edilmiştir? a. Fiilen teslim b. Uzun elden teslim c. Kısa el­
den teslim d. Hükmen teslim
§ 4. Eşya Hukuku 157

C. Olaylar ■ Metinler

33. A. Roma şehrindeki üzüm bağını yıllık 5000 Sesterz kira bedeli
karşığında beş yıllığına B’ye kiralıyor. A. ikinci yılın sonunda üzüm ba­
ğı üzerinde C lehine bir intifa hakkı tesis ediyor. İntifa hakkı tesis ettik­
ten bir yıl soma da üzüm bağını D’ye satıyor ve mancipatio ile mülkiye­
ti devrediyor. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. A ile B arasındaki kira sözleşmesi. Roma sözleşmeler sistemi içinde


hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. A ile B. bağdan elde edilecek ürünün yarısını kira bedeli olarak karar-
laştırabilirler mi? Açıklayınız.

c. A. kira sözleşmesine konu olan üzüm bağı üzerinde C lehine intifa hak­
kı kurabilir mi? Açıklayınız.

d. C lehine tesis edilen intifa hakkı nasıl bir haktır? Sahibine hangi yetkile­
ri sağlar? C. intifa hakkından doğan hakkını kimlere karşı ileri sürebilir?
Açıklayınız.

e. Üzerinde intifa hakkı kurulan üzüm bağını B kullanmaya devanı edebilir


mi? B. üzüm bağmı kullanamaz ise. kullanamamaktan doğan zararını
kimden, hangi dava ile talep edebilir? Açıklayınız.

34. A. Roma'daki üzüm bağını. 5 yıl süre ile üzümlerinden yararlanması


için B'ye bırakıyor. Karşılığında B. A’ya üzümlerin yarısını verecektir.
A. bir yıl sonra. C’ye olan 5000 Seferilik borcu için bu bağ üzerinde
rehin hakkı tesis ediyor. C’ye olan borcunun vadesi dolmadan, aynı bağı
D'ye satıyor ve devir için gerekli işlemleri yapıyor. Aşağıdaki soruları
olaya göre çözümleyiniz.

a. A ile B arasındaki hukukî ilişki. Roma Hukuku’nda hangi gruba girer?


Nasıl bir hak doğurur? Bu hukukî ilişki olayımıza göre ne zaman sona
erer?

b. C yararına kumlan rehin hakkı nasıl bir haktır? Bu hak geçerli midir?
Neden? Vadesinde borç ödenmediği takdirde C. kime, hangi davayı
açar?

c. A ile D arasındaki satış işlemi geçerli midir? Neden? Burada devir için
hangi işlemin yapılması gerekir? Mülkiyet D'ye geçer mi? Neden?
158 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

d. A. üzüm bağını sattığını karısından gizlemek için D ile aralarında bir


kira sözleşmesi yapsa, burada nasıl bir hukukî durum oluşur? Bu işlem­
ler geçerli midir? Neden?

e. A üzüm bağını D yerine, daha önce kullanması için kendisine bıraktığı


B’ye satsaydı. nasıl bir devir işlemi yapılması gerekirdi? Neden?

35. A. Napoli'deki üzüm bağını üç yıl süreyle, bağdan elde edilecek olan
üzümlerin yarısı karşılığında B’ye bırakıyor. A. bir yıl sonra C'ye olan
10000 Sesterz'lik borcu için, üzüm bağı üzerinde C lehine bir rehin hak­
kı tesis ediyor. Rehin hakkının kurulmasından sonra ise D'ye üzüm ba­
ğını satıyor ve traditio ile mülkiyetini devrediyor. Aşağıdaki somları
olaya göre çözümleyiniz.

a. A ile B arasındaki hukukî ilişkiyi açıklayınız. Bu hukukî ilişki geçerli


midir? Neden?

b. C lehine tesis edilen rehin hakkı nasıl bir haktır? Bu hak geçerli midir?
Neden?

c. Üzüm bağı üzerinde B ve C’nin haklarının varlığına rağmen üzüm bağı


satılabilir mi? Neden?

d. A üzüm basını serekli devir işlemi yapılmadığı serekcesiyle rei


vindicatio davası ile D’den geri isterse. D’nin bu durumda A'ya karşı ile­
ri sürebileceği bir hakkı var mıdır? Açıklayınız.
KARMA SEÇİLMİŞ SINAV SORULARI
§ 5. SEÇİLMİŞ KARMA SINAV SORULARI

I. ÇÖZÜMLÜ SORULAR

1. Aşağıdaki metinde yer alan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıkla­


yınız.
lustinianus Institutiones 1.2.9: “Her gün tekrarlanan âdetler, onlara,
rızaları ile uyanların benimsemeleri sonucunda, kanunlara benzer olur­
lar. ”
Gelenek hukukudur (örf ve âdet hukukudur). Ne zaman ortaya çıktığı bi­
linmeyen, toplumsal yaşamı kolaylaştırdığı düşüncesi ile sürekli uygulanan,
kendisine uyulması gerektiği hususunda toplumda ortak bir inanç oluşan,
akla dayalı olmayan ve yazısız olan hukuk kurallarıdır.

Bu soru lus Civile esas alınarak da yanıtlanabilir.


lus C/v/'/e'dir. Romalıların geleneklerine dayanır, tarım toplumunun gerek­
sinimlerini karşılar, Roma vatandaşlarına uygulanır, şekle bağlıdır ve yazılı
değildir.

2. Klasik dönem hukukçusu Pomponius'a ait aşağıdaki metinde söz konu­


su olan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıklayınız.
Digesta 50.7.18 (Pomponius): “Düşmanımızın elçisini vuran kimse,
kavimler hukukuna karşı işlenmiş bir fiilin suçlusu olarak kabul edilir;
çünkü, elçiler, hukuken kutsal olarak telakki edilirler. ”
lus Gentium'dvr. Bu metinde lus Gentium'un uluslararası hukuk anlamında
kullanıldığını görmekteyiz. Çok yönlü zengin bir anlama sahip olan lus
Gentium'un bir anlamını, yabancı kavimlerle Romalılar ya da farklı kavimle-
re mensup yabancılar arasındaki hukukî ilişkilere uygulanması açısından
uluslararası hukuk oluşturur.
Bunun dışındaki anlamları ise, Romalılarla yabancılar arasındaki uyuşmaz­
lıklara uygulandığı için pozitif hukuk; Roma vatandaşı ve Roma vatandaşı
olmayan ayırımı yapılmaksızın bütün insanlara uygulanabilen, her zaman
ve her yerde geçerli olan, akla dayanan, insan doğasına uygun, pozitif hu­
kukun dışında kalan değerlere dayandığı için pozitif hukukun karşısında yer
alan olması gereken hukuk; iyiniyetin geniş bir uygulama alanı bulduğu, ta­
rafların iradelerinin esas alındığı, lus Civile'nin şekilciliği ve sertliğinin ber­
taraf edildiği hakkaniyet hukukudur (lus Aequum).
162 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

3. Aşağıdaki metinde boşlukta yer alması gereken kavramı tanımlayınız ve


unsurlarını sayınız.
“------------- yazılı değil, doğuştan beri var olan bir kanundur; onu
öğrenmey iz, okumayız, fakat tabiattan doğrudan alırız. Silahlar arasın­
da kanunlar susar” (Cicero).
Meşru müdafaadır (haklı savunma). Meşru müdafaa (haklı savunma), bir
kişinin kendisinin ya da üçüncü bir kişinin mal veya şahıs varlığına yönelik
ve sürmekte olan hukuka aykırı/haksız bir saldırı ya da saldırı tehlikesini
kovmak zorunluluğu içinde yaptığı savunmadır.
Unsurları:
• Kişinin kendisinin ya da üçüncü kişinin mal ya da şahıs varlığına yönelik
bir saldırı veya yakın saldırı tehlikesi bulunmalıdır. Savunmada bulunan,
savunma fiilini saldırıda bulunana karşı yapmalıdır (karşılıklılık).

• Savunma saldırı sırasında yapılmış olmalıdır. Saldırı ile savunma arasın­


da zamansal uygunluk bulunmalıdır.
• Haksız saldırıya karşı savunma - Saldırı hukuka aykırı olmalıdır. Bu hu­
kuka aykırı, haksız saldırıya karşı savunma fiilinde bulunulmalıdır (huku­
ka aykırılık).
• Savunma saldırıyı durdurma amacıyla sınırlı olarak yapılmış olmalıdır
(amaca bağlılık).
• Savunmada kullanılan araç ya da güç saldırganınkiyle orantılı olmalıdır
(orantılı lı k / ölçülülük).

4. Aşağıdaki metinde yer alan hukuka uygunluk nedenini, unsurlarını belirterek


açıklayınız.
Digesta 9.2.29.3 (Ulpiaııus): “Aynı şekilde Labeo, bir geminin fırtınanın
etkisiyle başka bir geminin çıpa halatına dolanması ve gemicinin halatı
kesmesi olayında, halatın kesilmesinden başka bir yolla geminin serbest
kalmasının olanaklı olmadığı durumda halatı kesen gemiciye karşı dava
açılmayacağını söyler... ”
Bu metinde, hukuka uygunluk nedenlerinden ıztırar (zaruret hali, zorda
kalma) hali söz konusudur. Zorda kalma, kişinin kendisinin yol açmadığı bir
tehlikeden kendisini veya başkasını kurtarmak amacıyla, bu tehlike ile ilgisi
olmayan üçüncü kişinin şahısvarlığına veya malvarlığına zarar vermedir.
Ceza hukukunda hem şahısvarlığı hem de malvarlığı değerine zarar verile­
bilir; medeni hukukta sadece malvarlığı değerine zarar verilebilir.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 163

Unsurları:
• Failin kendisinin ya da üçüncü bir kişinin kişi veya malvarlığı değerlerine
yönelmiş zarar ya da zarar tehlikesi derhal meydana gelecek nitelikte
olmalıdır (yakın tehlike).
• Karşılaşılan saldırı ya da tehlikeyle ilgisiz üçüncü kişinin malına yönelen
bir saldırı olmalıdır.
• Önlenmek istenen zarar ya da tehlikenin verilen zarardan daha üstün
olması gerekir (üstün değer).
• Zarar ya da tehlikeden korunmak için üçüncü kişinin malına zarar ver­
mek kaçınılmaz olmalıdır (kaçınılmazlık).
• Zarar ya da zarar tehlikesi ile denk / ölçülü araç ya da güçle karşı koyma
(orantılı lı k / ölçülülük).

5. Aşağıdaki metin. Roma'nın hangi siyasal dönemine aittir? Metinde han­


gi yargılama sisteminden söz edilmektedir? Nedenleriyle anlatınız.
Codex Iustinianus 2.10.1: “Şüphe yok ki, tarafların eksik söylemiş ol­
duklarım kanunların ve kamu hukukunun koyduğuna uygun olarak ilave
ederek söylemek hâkimin görevidir. ”
Bu metin Son İmparatorluk Dönemi'ne aittir. Söz konusu edilen yargılama,
Sistem Dışı Yargılamadır. Çünkü bu sistemde adaleti dağıtma işi özel yar­
gıçlardan alınarak imparatora bağlı devlet memuru sıfatını taşıyan yargıçla­
ra verilmiştir. Adaletin dağıtılması işinin Devlete ait olduğu düşüncesinin iz­
lerini taşıyan Sistem Dışı Yargılamada artık yargıç, yetkisi tarafların anlaş­
masıyla asla sınırlandırılmadan, yürürlükteki hukuku uygulayarak adaleti
gerçekleştirmekle yükümlüydü. Adaleti dağıtma görevinin başından sonu­
na değin tamamen devlet tarafından yerine getirilmesi durumunda, impa­
ratorun kendi hukuk politikasını uygulamaya koyabilmesi kolaylaşacak ve
bu yolla merkezî yönetim gücünü daha iyi duyurabilecekti.

6. 13 yaşındaki sui iuris erkek E. vasisinin auctoritas’ı olmaksızın çok


değerli bir altm gerdanlık satın alıyor ve parasını daha sonra ödeyeceği­
ni söylüyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. E’nin yaptığı bu işlem geçerli midir?


7-14 yaş aralığında bulunan küçükler sınırlı hukukî işlem ehliyetine sahip­
tirler. Malvarlıklarını hem azaltan hem de çoğaltan hukukî işlemlerin hak
kazandıran kısmı geçerlidir, borç yükleyen kısmının geçerli olması için ise
vasinin auctoritas'ı (küçüğe yardım etmek üzere hukukî işlem sırasında
164 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

vasinin hazır bulunması, küçüğün eksik olan iradesinin tamamlanması)


gereklidir. Olayda, küçük, bu malın mülkiyetini elde eder. Çünkü, satım
sözleşmesi, hem alacak hem de borç doğuran bir sözleşme olduğu için,
lehine sonuç doğuran kısmı geçerli, aleyhine sonuç doğuran kısmı ise ge­
çersizdir. Ancak, satıcı, gerdanlığın bedelini talep edemez. Satıcının ger­
danlığın bedelini talep edebilmesi için, vasinin onamı gerekir. Bunlara to­
pal hukukî işlemler (negotium claudicans) denilmektedir. Burada ortaya
çıkan haksız durum, küçüğün kendi alacağını talep edebilmesi için, aynı
hukukî işlemden doğan borcunu yerine getirmiş olması kuralı ile gideril­
meye çalışılmıştır. Ancak küçüğün borcunu ödemesi hususunda vasinin
onamı gerekiyordu. Eğer, küçük, kendi edimini yerine getirmeden önce
hukukî işlemin diğer tarafı borcunu ifa etmiş ve vasi de küçüğün borcunu
ifa etmesi hususunda onam vermemiş ise, bu durumda borcunu ifa eden
taraf sebepsiz zenginleşme davasıyla bunun iadesini talep etmekteydi.
Sebepsiz zenginleşme davasının açılabileceği, M.S. 200'lerde Principatus
Dönemi'nde kabul edilmiştir.

b. Bu altın gerdanlık, amcası tarafından E’ye bağışlanmış olsaydı, durum


değişir miydi?
7-14 yaş aralığında bulunan küçükler sınırlı hukukî işlem ehliyetine sahiptir­
ler. Kendilerine hak kazandıran hukukî işlemleri tek başlarına yapabiliyor­
lar. Bağış, küçüğün malvarlığında artışa yol açtığı için vasinin katılmasına
gerek olmaksızın tek başına bu hukukî işlemi yapabilir.

c. E. akıl hastası olsaydı, durum değişir miydi?


Bir kimsenin hukukî işlem ehliyetine sahip olup olmadığını belirleyen diğer
bir koşul akıl hastalığıdır. Akıl hastaları açıkladıkları iradeyi anlayabilme ve
iradenin sonuçlarını değerlendirebilme yeteneğine sahip olmadıkları için,
hukukî işlem ehliyetleri de yoktur. Eğer baba egemenliği altında değillerse
akıl hastalarına kayyım atanmakta ve malvarlıkları kayyım tarafından yöne­
tilmekteydi. Bu bağlamda, işlem gene geçersiz olurdu, ancak E, akıl hastası
olduğu için vasi değil, kayyım atanırdı. İşlemin, malvarlığını yönetmekle yü­
kümlü olan kayyım tarafından yapılması gerekmekteydi.

7. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Gaius Institutiones 3.107: “Vesayet altındaki küçük, bütün hukukî işlem­
leri geçerli olarak yapabilir, ancak vasinin auctoritas ’inin zorunlu ol­
duğu yerlerde bunun bulunması şartıyla -yani kendisinin borç altına
girmesi halinde-, çünkü, küçük, vasinin auctoritas ’ı olmadan başkasını
kendisine karşı borçlandırabilir. ”
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 165

a. Metin, hangi yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir?


Neden?
Metin, 7-12 (14) yaş aralığındaki küçüklerin hukukî işlemlerine ilişkindir.
Çünkü, bu yaş aralığındaki küçüklere vasi atanır ve sadece bu yaş aralığın­
daki küçükler vasinin auctoritas'ı olmaksızın bazı hukukî işlemleri yapabilir­
ler.

b. Bu yaş aralığındaki küçüklerin vasinin auctoritas’ı olmaksızın yapabile­


cekleri hukukî işlemler hangileridir? Açıklayınız.
Bu yaş aralığındaki küçükler, vasinin auctoritas'ı olmaksızın, sadece kendi­
lerine hak kazandıran, malvarlıklarının aktiflerini artıran veya malvarlıkları­
nın pasiflerini azaltan hukukî işlemleri yapabilirler.

c. Bu yaş aralığındaki küçüklerin vasinin auctoritas’ı olsa dahi yapamaya­


cakları hukukî işlemler hangileridir? Açıklayınız.
Bu yaş aralığındaki küçükler, vasinin auctoritas'ı olsa dahi evlenemez ve
vasiyetname düzenleyemezler.

d. Bu yaş aralığındaki küçükler, hangi hukukî işlemler için vasinin


auctoritas’ma gereksinim duyarlar? Açıklayınız.
Bu yaş aralığındaki küçükler, sadece malvarlıklarının aktifini azaltan veya
pasifini çoğaltan ya da aynı anda hem aktifini hem de pasifini etkileyen hu­
kukî işlemler için vasinin auctoritas'ına gereksinim duyarlar. Malvarlıklarını
hem azaltan hem de çoğaltan hukukî işlemlerin hak kazandıran kısmı ge­
çerlidir, borç yükleyen kısmının geçerli olması için ise vasinin auctoritas'ı
gereklidir.

8. 16 yaşındaki sui iuris erkek A. arkadaşına doğum günü hediyesi olarak


bir altın küpe satm alıyor ve parasını ödüyor. Ancak, bir süre soma al­
tm zannettiği küpenin altm suyuna batırılmış olduğunu anlıyor. Bu
sözleşme geçerli midir? A’nm satıcıya karşı ileri sürebileceği hakları
nelerdir?
16 yaşındaki sui iuris erkek A, 14-25 yaş aralığındaki küçüklere (puberes
minores/ergen küçükler) girmektedir. Bu yaş aralığındaki küçükler, yaş kü­
çüklüğü nedeniyle aldatıldığını ileri sürerek Lex Plaetoriae'nm kendisine
sağladığı korumadan yararlanır, satıcıya karşı ceza davası açarak (actio
legis plaetoria) zararını tazmin ettirebilir; defi (exceptio legis plaetoria) ile­
ri sürerek, kendisine karşı açılan davayı etkisiz hale getirebilir veya eski ha­
le getirme (restitutio in integrum) talep edebilir.
166 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

9. Efendisinin kuyumcu dükkânını işleten köle K. 30 yaşındaki aile evladı


E’ye 1000 Sesterz'e altın gerdanlık satıyor. E. 1000 Sesterz'i ödüyor ve
gerdanlığı alıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. Bu satım sözleşmesi geçerli midir? Neden?


Roma hukukunda hukukî işlem ehliyetine sahip olunup olunmadığının be­
lirlenebilmesi için yaş (25 yaşın bitirilmiş olması), akıl hastalığı (akıl hastası
olmamak), israf (müsrif olmamak) ve cinsiyet (kadın olmamak) olmak üze­
re dört durumun incelenmesi gerekir. Bu unsurlar arasında köle ve aile ev­
ladı olmamak yer almamaktadır. Dolayısıyla her ikisi de hukukî işlem ehli­
yetine sahiptir ve geçerli hukukî işlemler yapabilirler.

b. Aile evladı E. bu gerdanlığın maliki olmuş mudur? Neden?


Aile evladı E, bu gerdanlığın maliki olmamıştır. Çünkü, hak ehliyetine sahip
değildir. Gerdanlığın maliki E'nin aile babasıdır.

c. Aile evladı E. 15 yaşında olsaydı, satım sözleşmesi geçerli olur muydu?


Neden?
15 yaşındaki sui iuris E, yaş küçüklüğü nedeniyle aldatıldığını ileri sürerek
Lex Plaetoriae'nin kendisine sağladığı korumadan yararlanır, dava, defi
veya eski hale getirme talep edebilir.

10. Aşağıdaki metinde yer alan hukukî işlem ehliyetini sınırlayan neden
hakkında bilgi veriniz.
“Atalarımız, karar vermedeki zayıflıkları nedeniyle bütün kadınların
vasi hâkimiyeti altında olmasını istediler. ” (Cicero)
Hukukî işlem ehliyetini sınırlayan nedenlerden biri de kadın olmamaktır.
Oniki Levha Kanunu'ndan beri, baba egemenliği ve monus altında bulun­
mayan sui iuris kadınlara, yaşları ne olursa olsun, vasi atanmıştır. Ancak,
Roma'nın eski hukuk döneminden başlayarak, baba egemenliği altında ol­
mayan, yetişkin ve özgür Romalı kadın üzerindeki vesayet, küçükler üze­
rindeki vesayetten farklı değerlendirilmiştir. Kadınlar, kendilerine vasi ata­
nan küçüklere göre, daha geniş hukukî yetkilere sahiptiler. Kadınlar, mal­
varlıklarını bizzat kendileri yönetirdi, küçüğün malvarlığı ise vasi tarafından
yönetilirdi. Kadın, res nec mancipi bir malın mülkiyetini devredebilir, ken­
disine yapılan bir ödemeyi kabul edebilir, praetor hukukuna ve yabancılar
hukukuna ait olan hukukî işlemleri tek başlarına yapabilirlerdi. Kadınların
şekle bağlı lus Civile işlemlerinin geçerli olması için vasinin auctoritas^
(yardımı) aranmıştır.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 167

11. A. kölesi K’ye 50 Sesterz veriyor ve kuyumcu B'den altın biı- yüzük
satın almasını istiyor. K. kuyumcudan altın yüzüğü satın alıyor ve yüzü­
ğün bedelinin ertesi gün efendisi tarafından getirileceğini söylüyor. K.
dalıa sonra efendisi tarafından verilen 50 Sesterz'e bir at satm alıyor ve
parasını ödüyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. K ile B arasındaki satım sözleşmesi geçerli midir? Neden?


Köleler hak ehliyetine sahip olmamakla birlikte, hukukî işlem ehliyetinin
koşullarını taşıyor iseler, geçerli hukukî işlemler yapabilirler. Dolayısıyla,
köle K ile kuyumcu B arasında yapılan satım sözleşmesi geçerlidir.

b. Altın yüzüğün maliki kimdir? Neden?


"Egemenliğimiz altında bulunanlar aracılığı ile hak elde edebiliriz, fakat
borç altına girmeyiz" kuralı gereğince, altın yüzüğün maliki, hak ehliyetine
sahip olan efendi A'dır.

c. B. ödenmeyen altm yüzüğün bedeli için. kime, hangi nedene dayanarak


dava açabilir?
B, ödenmeyen altın yüzüğün bedeli için efendi A'ya dava açarak yüzüğün
bedelini talep edebilir. Çünkü, efendi A, kölesine hukukî işlem yapması
doğrultusunda yetki vermiştir. Olayda, actio quod iussu olarak adlandırılan
ek dava açılır ve yüzüğün bedeli efendiden talep edilir.

d. A kölesi K’nin. kendisinden habersiz bir at satm almasına çok sinirleni­


yor ve K’yi döverek kolunu kırıyor. A’nm bu fiilini hukuken nitelendi­
riniz. K. efendisine karşı dava açabilir mi? Neden?
Köleler, özgür insanların hizmetinde, mal gibi kullanılan insanlardır. Köle­
ler, hakkın sahibi değil, ancak hakkın konusu olabilirlerdi. Köleler mal sta­
tüsünde oldukları için, şahıs olarak kabul edilmiyorlardı. Köleler hukuken
şahıs sayamadıkları için, hak sahibi olamazlar, borç altına giremezler, davalı
ve davacı olamazlardı. Hukuken şahıs olarak kabul edilmeyen köleler, ge­
rek eşya hukukunda gerekse borçlar hukukunda mal olarak görülürdü. Bu
nedenle kölenin sahibi (efend\=dominus) köle üzerinde her türlü hukukî iş­
lemi (satım, kira, bağışlama, rehin, sınırlı aynî hak kurma vb.) yapabilirdi.
Aynı şekilde, efendi, kölenin şahsı üzerinde de mutlak bir tasarruf yetkisine
sahipti. Diğer bir deyişle, köleyi dövebilir, işkence edebilir ve öldürebilirdi.
Olayımız bağlamında, efendinin kölenin kolunu kırması, sadece malını kul­
lanma olarak değerlendirilebilir ve haksız fiil olarak nitelendirilemez. Köle,
şahıs olmadığı, davalı ve davacı sıfatını taşıyamadığı için efendisine karşı
dava açması söz konusu olamaz.
168 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

12. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Gaius Institutiones 1.52: “Köle tarafından kazanılan, efendisi için kaza­
nılmıştır. ”

a. Metinde sözü edilen kuralı açıklayınız.


Egemenlik altında bulunan köle, hukukî işlem ehliyetinin koş-ullarını taşıyor
ise geçerli hukukî işlemler yapabiliyordu. Ancak, hak ehliyetine sahip ol­
madığı için, bu hukukî işlemlerden doğan haklar, kazandığı her şey ipso
iure (kendiliğinden, hukuk gereği) efendiye (dominus'a) ait oluyordu. Borç­
lardan ise efendi sorumlu tutulmuyordu. Aksine bu borçlar, egemenlik al­
tında bulunana ait olarak kabul ediliyordu. Çünkü köle, efendinin malvarlı­
ğını artırabilir, fakat azaltamazdı (condicio nostra per servos et filios
deterior fieri non potest). Diğer bir deyişle de, "egemenliğimiz altında bu­
lunanlar aracılığı ile hak elde edebiliriz, fakat borç altına giremeyiz" kuralı
geçerliydi.

b. Bu kural, hangi hukukî sorunların doğumuna yol açmıştır? Anlatınız.


Bu kural, kölelerin ticarî ilişkilere girmesini güçleştirmiştir. Çünkü, kölelerin
borcu, bunlara karşı dava açılamadığı için eksik borç (obligatio naturalis)
olarak kabul ediliyordu. Dolayısıyla, köle ile bir hukukî işleme giren kişi,
borcunu yerine getirmek zorunda iken, alacağını elde edemiyordu.

c. Bu kuralın yarattığı hukukî sorun, hangi organ tarafından, hangi yolla


aşılmıştır?
Bu kuralın yarattığı hukukî sorun, praetor'lar tarafından, ek davalar yoluyla
aşılmıştır.

13. Aşağıdaki metinlerde ver alan kesin hükümsüzlük nedenlerini acık-


lavınız.

a. lustinianus Institutiones 3.19.11: “Eğer, borçlara, imkânsız bir şart ila­


ve edilmişse, stipulatio batıldır. İmkânsız şart, vukuuna tabiatın imkân
vermediği zaman mevcut olur, örneğin bir kimse şöyle söylerse: ‘Par­
mağımla göğe dokunursam vermeyi taahhüt ediyor musun?'. Fakat bi­
lakis stipulatio şöyle yapılmışsa: ‘Göğe parmağımla dokunmazsam
vermeyi taahhüt ediyor musun?’, borcun şartsız olarak teşekkül ettiği ve
ifanın derhal istenebileceği anlaşılır.”
Doğanın izin vermediği bir durum, sözleşmeye şart olarak eklenmiş ise,
şartın gerçekleşmesi fiziksel olarak imkânsız olduğu için, bu durumda baş­
langıçtaki imkânsızlık nedeniyle hukukî işlem geçersizdir.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 169

Metnin ikinci bölümünde yer alan "göğe parmağımla dokunmazsam ver­


meyi taahhüt ediyor musun? İfadesinde ise, fiziksel olarak imkânsız olan
durumun gerçekleşmemesi şart olarak sözleşmede yer almaktadır. Bu du­
rumda, şartın kendisi dikkate alınmaksızın, hukukî işlem geçerli olarak ku­
rulur, hüküm ve sonuçlarını doğurur.

b. Digesta 45.1.61 (Iulianus): “Eğer beni mirasçın olarak atamazsan, bana


bir miktar para ödemeyi vaat ediyor musun? şeklinde biçimlendirilen
bir stipulatio genel ahlâka aykırıdır?9
Taraflar, konusu ahlâka aykırı bir hukukî işlem yapmış iseler veya hukukî iş­
lem ile elde edilmek istenen amaç ahlâka aykırı ise, bu hukukî işlemler, hu­
kuk düzeni tarafından geçersiz sayılmıştır. Roma'da kişilik hakkı kavramı ve
kişilik hakkını sınırlayan hukukî işlemlerin geçerli olmayacağı gibi bir kural
yer almadığı için, kişilik hakkını ihlal eden hukukî işlemler, genel ahlâk kap­
samında korunmuştur. Somut olayda korunan kişilik hakkıdır. Çünkü, ölü­
me bağlı tasarrufta bulunma hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haktır. Bu, tama­
men miras bırakana bırakılmış bir özgürlük alanıdır. Bu özgürlük herhangi
bir biçimde kısıtlanamaz.

c. Gaius institutiones 3. 158: “Bir kimse ölümümden sonra yapılacak bir iş


için bana vekâlet verirse, bu vekâlet hükümsüzdür; çünkü genellikle bir
borcun mirasçının şahsında doğamayacağı kabul edilmektedir?9
Roma hukukunda geçerli olan "borç ilişkisi mirasçının şahsında başlaya­
maz" (obligatio ab heredis persona incipere non potest) kuralı gereğince
bir kimseye ölümünden sonra ifa edilmek üzere vekâlet verilemezdi. Bu
şekilde yapılan bir vekâlet sözleşmesi, hukuka aykırı olarak nitelendirilir ve
butlan yaptırımına tâbi tutulurdu.

14. Postglossator Bartolus'un önüne gelen olay şöyledir: Vasiyetname yap­


tıktan sonra kişi bu vasiyetnamesini değiştirmeyeceğine dair yemin eder
ve dalıa sonra da vasiyetnamesini değiştirir. Bu durumda hangi vasiyet­
name geçerli olacaktır sorunu ortaya çıkar. Kanonik hukukçulara göre,
yemin ölümsüz ruhu bağladığı için üstündür; yemini bozmak günah ol­
duğu için hukuka aykırıdır, o nedenle ilk vasiyetname geçerlidir.
Bartolus ise ilk vasiyetnamenin geçersiz olacağını belirtmiştir. Sizce.
Bartolus. hangi kesin hükümsüzlük nedenine dayanarak ilk vasiyetna­
menin geçersiz olacağı sonucuna ulaşmıştır?
Ahlaka aykırılığın kişilik hakkına ve irade serbestine yönelik hukukî işlem­
lerde bir geçerlik nedeni olarak kullanılması olgusuna Ortaçağ'da da rastlı­
yoruz. Kanonik hukukçulara göre, yemin ölümsüz ruhu bağladığı için üs­
170 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

tündür; yemini bozmak günah olduğu için hukuka aykırıdır, o nedenle ilk
vasiyetname geçerlidir. Sivil hukukçulara göre ise vasiyet serbestisine da­
yanarak vasiyetname değiştirilebilir, dolayısıyla ikinci vasiyetname geçerli­
dir. Bartolus'a göre, vasiyet edenin vasiyet serbestisinden yoksun bırakıl­
ması ahlaka aykırıdır. O, hukuk otoritesince onaylanmayanın, yemin gücüy­
le kabul edilemeyeceği sözleriyle görüşünü bildirmiştir. Hukukun genel bir
ilkesi olan irade serbestisi, daha alt bir kategori olan yemin ile sınırlana­
maz, sınırlama ahlaka uygun olmalıdır.

15. Oniki Levha Kanunu’nda yer alan “Z)z7 nasıl söylemişse, öylece hukuk
olsun (ona uymak zorunlu olsun/' ifadesini dikkate alarak, hile altında
yapılan hukukî işlemin neden ius civile tarafından geçerli sayıldığını
açıklayınız.
Roma hukukunun ilk çağlarında yer alan şekilcilik gereğince, ius civile'ye
göre beyan edilen irade geçerliydi. Hukukun öngördüğü belli törenlere, bi­
çimlere uyulduktan, belli sözler, belli cümleler kullanıldıktan sonra artık ki­
şilerin gerçek iradelerini araştırma gereği duyulmaksızın bu hukukî işlemle­
rin hukukî sonuçlar doğurduğu kabul ediliyordu, lus C/v//e'nin aradığı şekle
bağlı olarak hukukî işlemin yapılmış olması, hukukî işlemin varlığı için ye-
terliydi. Bu bağlamda, irade ile beyan arasında bir uygunsuzluk olabileceği
olgusu, lus Civile'ye yabancıydı. Hile irade ile beyan arasındaki uygunsuzluk
hallerinden birisi olduğu için hile altında yapılan hukukî işlem lus Civile ta­
rafından geçerli sayılmıştır.

16. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. A ile B arasında bir kira sözleşmesi yapılıyor. Kiralayan A. kiracı B'ye


kira bedeli olarak “ne kadar istersen onu verirsin” diyor. İradeler edim­
ler üzerinde uyuştuğu için sözleşme geçerli bir biçimde kurulmuştur.
Yanlış. Sözleşmenin kurulabilmesi için borcun konusunu oluşturan edimin
belirlenmiş ya da en azından belirlenebilir olması gerekir. Örnekte edim
belli ve belirlenebilir olmadığı için sözleşme geçerli bir biçimde kurulma­
mıştır.

b. A. Napoli’deki üzüm bağını beş yıllığına B'ye kiralamış ve kira bedeli


olarak da her yıl elde edilecek ürünün yarısının kendisine verilmesini is­
temiş; B de bunu kabul etmiştir. Her yıl ne kadar ürün elde edileceği bi­
linemeyeceği için edim belli değildir; dolayısıyla sözleşme kurulmamış­
tır.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 171

Yanlış. Edimin belli ya da en azından belirlenebilir olması gerekir. Örnekte


edim, sözleşme kurulurken belli olmamakla birlikte, ilerde objektif olarak
belirlenmesi mümkün olduğu için, sözleşmenin geçerli bir biçimde kurul­
masına engel değildir.

c. A. B’ye. Napoli’deki şarap mahzeninde bulunan bütün şarapları. 5000


Sesterz karşılığında satıyor. A’nın borcu cins borcudur.
Yanlış. Borç ilişkisinin konusunu oluşturan edim, taraflarca bireysel, somut
özellikleriyle belirlenmiş ve seçilmişse bu durumda parça borcundan söz
edilir. A'nın Napoli'de bulunan şarap mahzenindeki şarapların satımı, top­
lam bir semen üzerinde anlaşma sağlanarak, belirli bir yığının, stoktaki ma­
lın tamamının satımıdır. Bu yolla mal, bireyselleştirilmekte, somutlaştırıl-
maktadır. Dolayısıyla, A'nın borcu parça borcudur.

d. Sözleşme serbestisi ilkesi. Roma hukuku tarafından bulunmuş, doğal


hukukça geliştirilmiş ve günümüz hukuk düzenlerinde de yerini almıştır.
Yanlış. Sözleşme serbestisi ilkesi Roma hukuku tarafından bulunmamıştır.
Roma hukukunda bu ilke yoktu, sadece belli sözleşme tipleri vardı. Mümkün
olabilen borç ilişkilerinin sayısı sınırlıydı. Bu, lus Civile'r\\n şekle bağlılığının ve
irade özerkliği düşüncesinin bilinmiyor olmasından kaynaklanmaktadır.

e. Ödünç sözleşmesine faiz eklenecek ise bunun stipulatio ile yapılması


gerekir. Stipulatio biçiminde yapılmamış, şekilden bağımsız bir faiz va­
adi. Iustinianus Dönemi’nde eksik borç olarak kabul edilmiştir.
Doğru.

f. A. B’ye ait köleyi satıyor. Köle B’ye ait olduğu için satıcı A mülkiyeti
nakil borcunu yerine getiremiyor. Satıcı A’nm mülkiyeti nakil borcunu
yerine getirememesi, başlangıçtaki kusursuz imkânsızlık değil, borca
aykırılıktır ve A. B’nin zararını tazminle yükümlüdür.
Doğru.

17. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zararı açıklayınız.


Gaius institutiones 3.212: “...Keza köle ikizlerden veya birlikte çalışan
köle artist veya çalgıcılardan biri öldürülmüş ise, yalnız öldürülenin
değeri takdir edilmez, daha ileri gidilerek geri kalanların değerinde bu
yüzden ortaya çıkan azalma da dikkate alınır... ”
Malvarlığı değerlerinin ihlali sonucunda ortaya çıkan maddî (malvarlıksal)
zarar söz konusudur. Somut olayda zarar, maddî zararın bir türünü oluştu­
172 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

ran yoksun kalınan kazanç (kâr) şeklinde geçekleşmiştir. Yoksun kalınan ka­
zanç, olayların olağan akışına veya durumun gereklerine göre malvarlığın­
da meydana gelebilecek bir artışın önlenmesidir.
Bu soru şöyle de yanıtlanabilir:
Somut olayda zararın belirlenmesinde, malikin menfaati {interesse) esas
alınarak malın objektif değerini aşan bir değerlendirme yapılmıştır.
İnteresse kavramı yoksun kalınan kazanç kavramının gelişimini sağlamıştır.
Somut olayda zarar, maddî zararın bir türünü oluşturan yoksun kalınan ka­
zanç (kâr) şeklinde geçekleşmiştir. Yoksun kalınan kazanç, olayların olağan
akışına veya durumun gereklerine göre malvarlığında meydana gelebilecek
bir artışın önlenmesidir.

18. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zararın kaynağını, zararın türünü ve
zararın belirlenmesinde esas alman ölçütü açıklayınız.
Digesta 17.1.54.pr. (Papinianus): "Eğer bir köle, kendisini azat etmek
üzere efendisinin izniyle bir vekâlet sözleşmesi yaparsa vekâlet sözleş­
mesi kurulmuş olur. Alıcı, azat etmek üzere satın aldığı köleyi azat et­
mezse, malik, hem satıcı olarak satım bedelini, hem de vekâlet sözleşme­
sinden kaynaklanan duygulanım zararım -eğer köle, satıcı malikin ka­
dın köleden olma oğlu ya da kardeşi ise- talep edebilir. ”
Somut olayda zararın kaynağını sözleşme, sözleşmeden doğan edimin ifa
edilmemesi oluşturmaktadır. Somut olayda köle kendisini, azat etmesi
koşuluyla satın almak üzere efendisinin izni ile bir vekâlet sözleşmesi ya­
pıyor. Vekil, efendisi tarafından köleye verilen yetkiye dayanarak, köleyi
azat etmek üzere efendisinden satın alıyor. Ancak, köleyi azat etmiyor.
Satım sözleşmesinde satıcı malikin ifa menfaati satın alınan kölenin azat
edilmesidir. Alıcı bu ifa menfaatini gerçekleştirmediği için satım sözleş­
mesinden doğan maddi zararı (ya da müspet zararı) tazmin etmekle yü­
kümlüdür. Ayrıca, vekil, vekâlet sözleşmesinden doğan edimini de yerine
getirmiyor. Çünkü, vekilin borcu, satım sözleşmesi ile mülkiyetini elde et­
tiği köleyi azat etme yükümlülüğüdür. Papinianus, bu durumda vekâlet
sözleşmesinden doğan duygulanım zararının ortaya çıkacağı görüşünde­
dir. Papinianus'a göre, köle, satıcı efendinin oğlu veya kardeşi ise, satıcı
efendi, vekâlet sözleşmesinden doğan duygulanım zararını da talep ede­
bilir.

19. Aşağıdaki metinde söz konusu olan sorumluluk ölçütünü açıklayınız.


Gaius Institutiones 3.206: "...Ariyet aldığı şeyi kullanmasındaki menfa­
ati nedeniyle, aynı şekilde gözetimle yükümlüdür. ”
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 173

Metinde sözleşmeler alanında geçerli olan iki sorumluluk ölçütünün de kul­


lanıldığını görmekteyiz.
Fayda ve menfaat ilkesi (utilitas) gereğince, bazı sözleşmelerde, sözleşme­
den daha fazla yarar elde eden tarafın sorumluluğu daha ağır takdir edilir.
Ariyet sözleşmesinde ariyet alan, ücretsiz olarak bir malı kullanmak üzere al­
dığı için sözleşmeden yararı vardır ve Klasik Hukuk Dönemi'nde gözetimden
sorumlu tutulmuştur. Metinde söz konusu olan diğer sorumluluk ölçütü gö­
zetim (custodia) sorumluluğudur. Roma sözleşmeler hukukunda Klasik Hu­
kuk Dönemi'nin sonuna değin uygulanan gözetim sorumluluğu, kusursuz so­
rumluluğun sözleşmeler alanındaki görünüm biçimidir. Çünkü, custodia so­
rumluluğu, kast ve ihmal yanında, beklenmeyen hallerden de borçluyu so­
rumlu tutan, mücbir nedeni ise dışarıda bırakan bir sorumluluk ölçütüdür.

20. Aşağıdaki metinde boşlukta yer alması gereken kavramı açıklayarak,


sorumluluk hukukundaki işlevini belininiz.
Digesta 4.2.2 (Paulus): “————— öyle öngörülemeyen bir güçtür ki,
ona karşı konulması mümkün değildir. ”
Boşlukta yer alması gereken kavram mücbir nedendir. Mücbir neden, önü­
ne geçilemeyen, öngörülemeyen, önlem alınması mümkün olamayan, karşı
konulamaz bir şiddette ortaya çıkan, sorumlu şahsın işletmesi ya da faali­
yet alanı dışında meydana gelen ve borcun ihlaline mutlak surette yol açan
olağanüstü olaylardır. Kendisi ve işletmesi dışında gelişen, önüne geçile­
meyen, önlem alınması mümkün olmayan olaylar sonucunda edimini ifa
edemeyen borçlu sorumluluktan kurtulur. Vis maior durumunda borçlunun
sorumluluktan kurtulmasının nedenini, karşı konulamaması ve öngörüle-
memesi oluşturmaktadır.

21. Aşağıdaki metinde hile hangi anlamda kullanılmıştır? Açıklayınız.


Digesta 11.7.14.2 (Ulpianus): “Mirasbırakan, mezarının bakımı için
birine vekâlet veriyor. Müvekkil, bu iş için bir miktar para da vermiş
olmasına rağmen, vekil bu görevi yerine getirmiyor. Mela 'nin yazdığı
gibi, bu durumda ona karşı (vekile karşı) açılmak üzere hile nedeniyle
bir dava hakkı tanınır. "
Açıklama: Roma hukukunda ölümden somaya etkili bir vekâlet söz­
leşmesi (mandatum post mortem) hükümsüzdür.
Roma hukukuna göre, ölümden sonraya etkili bir vekâlet sözleşmesi hü­
kümsüzdür. Bu durumda bir vekâlet sözleşmesi kurulmamıştır. Bu bağlam­
da, vekâlet sözleşmesine dayanılarak ifaya zorlama söz konusu olamaz. En
geniş anlamıyla dolus malus, bona fides'e aykırı bütün fiilleri kapsamına
174 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

alır. Her sözleşme için belli dava olanakları tanıyan Roma yargılamasında,
dava hakkı tanınmayan hukukî ilişkilerin ihlali bona fides'e aykırı görülerek
hile davasıyla (actio doli) bu alandaki boşluk doldurulmaya çalışılmıştır.

22. Aşağıdaki metinde satımın konusu nedir? Açıklayınız.


Digesta 18.1.8.1 (Pomponius): “Bazen satım bir mal olmaksızın da dü­
şünülebilir... Bunlar, yakalanacak balıkların veya vurulacak kuşların
satın alınması ya da halk arasına atılan hediyelerden ele geçirilecek
(tutulacak) olanların satın alınması gibi olaylardır. ”
Metinde satımın konusunu umut ve şans satımı oluşturmaktadır. Umut ve
şans satımlarında satım sözleşmesinin konusu maddî anlamda bir mal de­
ğil, kazanma şansıdır. Balıkçı ile bir semen kararlaştırılarak, bir atışta ağa
takılacak olan bütün balıkların satın alınması ya da avcı ile bir semen karar­
laştırılarak, bir atışta vurulacak bütün kuşların satın alınması durumları,
umut ve şans satımlarına örnek oluşturmaktadır. Umut ve şans satımları
şarta bağlı satım olmadığı için, kazanma şansı gerçekleşmediğinde ve hayal
kırıklığına uğranıldığında da satıcı semene hak kazanmaktadır.

23. Asaaıdaki metinde satımın konusu nedir? Açıklayınız.


Digesta 18.1.8.pr. (Pomponius): “Satılacak mal olmadan, ne alıcı açı­
sından ne de satıcı açısından bir satım sözleşmesi düşünülebilir. Fakat
buna rağmen, müstakbel semerelerin ve kölenin beklenen çocuklarının
satımı, geçerlidir... ”
Metinde satımın konusunu gelecekte elde edilecek olan ürün (res futura)
oluşturmaktadır. Örneğin, yazın elde edilecek yıllık ürün kıştan, bir otlağın
kurutulacak tüm otu ya da hayvanın doğacak yavruları, belirli bir bedel
saptanarak önceden satılabilirdi. Bu durumlarda satım sözleşmesi, yıllık
ürünün veya otun elde edilmesi ya da yavruların doğması şartına bağlan­
mıştır, dolayısıyla, gelecekte elde edilecek ürünün satımı şarta bağlı bir sa­
tımdır, çünkü ürün yoksa satım da yoktur.

24. Primus. Secundus’a 1000 Sesterz karşılığında Pegasus isimli yarış atını
satıyor. Primus, mülkiyeti nakil işlemini yapmadan önce. Primus'\ın. ka­
pısının önünde bağlı olan atı Horatius çalıyor ve yakındaki ormana gö­
türüyor. Ormanda yıldırım çarpması sonucu Pegasus ölüyor. Aşağıdaki
somları olaya göre yanıtlayınız.
a. Satım sözleşmesinde hasar nedir? Açıklayınız.
Satımda hasar, sözleşmenin yapılması ile malın teslimi arasındaki zaman
aralığında, taraflara atfedilmeyen bir nedenle malın satıcının elinde iken
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 175

yok olması veya kötüleşmesi, çalınması, gasbedilmesi ya da zarara uğratıl­


ması durumudur. Roma hukukunda geçerli olan “periculum emptoris est
(hasara alıcı katlanır)" kuralı gereğince, satım konusu malda ortaya çıkabi­
lecek olan hasar, satım sözleşmesinin kurulmasıyla alıcıya geçer. Diğer bir
deyişle, mal yok olmuş veya değeri azalacak denli kötüleşmiş olsa dahi, alı­
cı semeni ödemekle yükümlü tutulur.

b. Olayda hasar sorunu mu. yoksa sözleşme sorumluluğu mu söz konusu­


dur? Neden? Açıklayınız.
Olayda hasar sorunu yoktur, satıcı, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ye­
rine getirmemiştir. Satım sözleşmesi ile mülkiyet alıcıya geçmediği için sa­
tıcı, mülkiyeti alıcıya nakledinceye değin malı korumakla yükümlüdür. Satı­
cı, Klasik Hukuk Dönemi'nde custodia'dan, lustinianus Dönemi'nde ise
diligentia’yı (özen yükümü) kapsamına alan bütün kusurlarından (omnis
culpa) sorumludur. Satıcı, malın çalınmasından Klasik Hukuk Dönemi'nde
custodia, lustinianus Dönemi'nde ise diligentia gereğince sorumlu tutulur.
Dolayısıyla, satıcı, alıcıdan semeni isteyemez.

25. A. kölesi P’yi ücretsiz olarak 6 ay süreyle Roma’daki çiftlik evinde kul­
lanmak üzere B’ye veriyor. B. köle P’yi Roma’daki çiftliğinde ev işle­
rinde kullanırken, köle P’nin çok iyi Yunanca bildiğini öğrenince, onu.
kendisinin de ortak olduğu, dil öğretmek amacıyla kurulan şirketinde
çalıştırmaya başlıyor. Köle P. alınmasından bir ay sonra hastalanıyor ve
B. kölenin iyileşmesi için gerekli tedavi masrafını üstlenerek, iyileşme­
sini sağlıyor. Üç ay sonra B. kölenin dil yeteneğinden daha iyi yararla­
nabilmek amacıyla, onu. bir aylığına eğitim için gemiyle Yunanistan’a
gönderiyor. Gemi yolda fırtına nedeniyle batıyor ve köle P ölüyor. Ola­
ya göre aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

a. Metinde söz konusu olan sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler


sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
A ile B arasındaki sözleşme ariyet sözleşmesidir. Kullanım ödüncü olarak da
adlandırılan ariyet sözleşmesi, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade
beyanları yanında, taraflardan birinin (yani ariyet verenin) misli olmayan
ve tüketilebilen mal kategorisine de girmeyen bir malı ücretsiz olarak kul­
lanmak üzere diğer tarafa (yani ariyet alana) vermesiyle oluşur. Roma söz­
leşmeler sistemi içerisinde real sözleşmeler grubuna girer. Çünkü, sözleş­
menin kurulabilmesi için birbirine uygun irade beyanı yetmez, malın ariyet
alana teslimi gerekir (consensus + res).
176 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

b. B. A'nın rızasını almaksızın P’yi dil öğretmeni olarak şirketinde çalıştı­


rabilir mi? B’nin bu fiili, bir haksız fiil oluşturur mu? Neden? Açıklayı­
nız.

B, A'nın rızasını almaksızın P'yi dil öğretmeni olarak şirketinde çalıştıramaz.


Ariyet alan, aldığı şeyi ariyet verenle uzlaştıkları alanda kullanabilir. Bunun
dışında farklı bir amaçla kullanamaz. Ariyet alan kasıtlı olarak kullanım
amacının dışına çıkmış ise bu fiili, Roma hukukunda haksız fiiller arasında
yer alan kullanma hırsızlığı suçunu oluşturur.

c. Masraf kavramım ve türlerini açıklayınız. B. köle P’nin tedavi masrafını


A’dan isteyebilir mi? Neden? Açıklayınız.

Masraf, bir mala sarf edilen veya onun için kullanılan paradır. Masraflar zo­
runlu, faydalı ve lüks masraflar olmak üzere üçe ayrılır. Zorunlu masraflar,
şeyin varlığını ve değerini korumak için yapılması gerekli olan zorunlu har­
camalardır. Faydalı masraflar, şeyin değerini, üretkenliğini ve verimini art­
tırmak için yapılan harcamalardır. Lüks masraflar, bu iki masraf dışında ka­
lan, maldan ekonomik bir yarar teminine yönelik olmayıp; kişinin zevkine
göre şeyin güzelleşmesi için, sırf süslemek amacıyla yapılmış olan harcama­
lardır. Ariyet alan ariyet konusu mala, kullanım amacının dışında kalan,
olağanın dışında kalan olağanüstü masraflar (örneğin tedavi giderleri, ka­
çan köleyi bulmak için yapılan masraflar gibi) yapmış ise bu masrafların
ariyet veren tarafından ödenmesi gerekir. B, köle P'nin tedavi masrafını
A'dan isteyebilir.

d. Köle P’yi iade etme borcunu yerine getiremeyen B. sorumlu tutulabilir


mi? Açıklayınız.

Ariyet alan Klasik Hukuk Dönemi'nde custodia'dan, lustinianus Döne­


mi'nde bütün kusurlarından sorumludur. Somut olayda ariyet alan kasıtlı
olarak sözleşmeyi ihlal etmiş ve bu ihlal fiiline bağlı olarak onunla neden­
sellik bağı içerisinde sözleşmenin edimini imkânsız hale getirmiştir. Ariyet
alan, kasıtlı olarak kullanım amacının dışına çıkmış ya da kullanım amacını
aşmış ve bu kullanım sırasında da mal yok olmuş ise, mücbir nedenle mal
yok olsa dahi sorumludur.

Bu soru şu şekilde de yanıtlanabilir:

Ariyet alan kullanma hırsızlığı suçunu işlemiştir. Hırsız her zaman için te­
merrüt halindedir. Temerrüde düşen borçlunun sorumluluğu ağırlaşır.
Mücbir nedenle malın yok olmasından dahi sorumlu tutulur.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 177

26. Karısına bir yüzük hediye etmek isteyen A. evdeki yakut taşı ve altını
kuyumcu K’ya götürür ve bu yakut parçasıyla altını kullanarak karısına
bir yüzük yapmasını ister. Kuyumcu K. taşı yontma işlemini yanında ça­
lıştırdığı kölesi B’ye verir. Köle B. taşı yontarken taşı kırar. Olaya göre
aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

a. A ile K arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler sistemi


içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
A ile K arasındaki sözleşme istisna sözleşmesidir. İstisna sözleşmesinde ta­
raflardan biri, müteahhit (conductor), belirli bir ücret karşılığında bir eser
(opus) meydana getirme ya da bir sonuç ortaya çıkarma borcu altına girer,
diğer taraf, iş sahibi (locator) ise bu eser için belirlenen ücreti, yani bir mik­
tar parayı ödeme borcu altına girer. Roma sözleşmeler sistemi içinde rızaî
sözleşmeler grubuna girer. Tarafların iradelerinin edimler üzerinde uyuş­
muş olması, sözleşmenin kurulması için yeterlidir.

b. A. kuyumcu K’daki yakut taş ve altm kullanılarak bir yüzük yapılmasını


isteseydi, sözleşme değişir miydi?
Roma hukukuna göre, istisna sözleşmesinden söz edebilmek için müteah­
hidin üzerinde çalışacağı malzemenin veya hammaddenin iş sahibi tarafın­
dan getirilmesi gerekir. Eğer malzeme müteahhit tarafından sağlanmışsa,
bu durumda istisna değil, satım sözleşmesi söz konusu olur.

c. Kuyumcu K. taşı yontma işini kölesi B’ye verebilir mi? Kölesi B’ye bu
işi bırakması kusur olarak addedilir mi?
Sözleşmede açıkça kararlaştırılmışsa veya işin niteliği gereği o eser sadece
müteahhit tarafından ortaya çıkarılabilecek bir eser ise; bunun müteahhit
tarafından yapılmaması veya başkaları ile birlikte yapılması durumu kusur
olarak addedilir. Somut olayda kölesi B'ye bazı işlerin yapılmasını bırakması
kusur olarak addedilemez. Çünkü, istisna sözleşmesinde müteahhit, iş sa­
hibiyle bağımlılık ilişkisi içerisinde değildir.

d. Kuyumcu K. taşı bizzat kendisi yontarken, beceriksizliği nedeniyle kır­


mış olsa idi kusurlu sayılır mıydı?
Yeteneksizlik, bilgisizlik ve beceriksizliği ifade eden imperitia, culpa'nın özel
bir türünü oluşturmaktadır. Roma hukukuna göre, zanaatkar (artifex) belli
bir bilgi düzeyine, tecrübeye ve beceriye sahip olmalıdır. Müteahhidin
meslekî tecrübesizliği ve beceriksizliği (imperitia) kusur olarak nitelendirilir
ve böyle bir durumda ortaya çıkan zarardan müteahhit sorumlu tutulur.
Somut olayda müteahhit beceriksizlik nedeniyle kusurlu sayılır.
178 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

e. Kuyumcu K. taşı yontarken kıran kölesi B'nin fiilinden sorumlu tutula­


bilir mi? Neden?
Kuyumcu K, kölesinin fiilinden sorumlu tutulur. Roma hukukunda, yardımcı
şahıs kullanan borçlunun sorumluluğu, kendi kusuruna dayandırılmıştır.
Bazı sözleşmesel ilişkilerde borçlu, yardımcılarının zararı verip vermedikle­
rine bakılmaksızın, ya yardımcılarının seçiminde kusurlu (culpa in eligendo)
davranması ya da yardımcılarının gözetiminde kusurlu davranması (causa
illicita) nedeniyle bizzat kendisi kusurlu olarak nitelendirilerek sorumlu tu­
tulmuştur.

27. Aşağıdaki metinde, klasik dönem hukukçusu, hırsızlıktan doğan davayı


mı. yoksa sözleşmeden doğan davayı mı tanımıştır? Neden? Açıklayı­
nız.
Digesta 13.6.2l.pr. (Pomponius): “Sen bana ariyet olarak verdiğin ma­
lım, gizlice benden geri aldın. Daha sonra, malı iade etmem için ariyet
sözleşmesinden doğan davayı bana karşı açtığında, ben malın senin ta­
rafından alındığım bilmediğim için yargıç tarafından mahkûm edildim
ve parayı ödedim. Daha sonra malın gizlice senin tarafından alındığım
öğrendim. Sana karşı açılmak üzere bana hangi davanın verileceği so­
ruldu ...”
Olayda söz konusu olan sözleşme ariyet sözleşmesidir. Ariyet alan, üc­
retsiz olarak kullanmak üzere aldığı malı iade etmemişse. Klasik Hukuk
Dönemi'nde custodia'dan, lustinianus Dönemi'nde bütün kusurlarından
sorumludur. Ariyet veren ise sözleşmeden bir menfaati olmadığı için,
Klasik Hukuk Dönemi'nde kastından, lustinianus Dönemi'nde ise kastın­
dan ve ağır ihmalinden sorumludur. Furtum, başkasına ait bir malın,
malın kullanılmasının ya da malın zilyetliğinin hileli bir şekilde ve kazanç
sağlamak amacıyla elde edilmesidir. Malın kendisinin çalınması duru­
munda furtum rei (malın kendisi); malın kullanımının haksız yere elde
edilmesi halinde furtum usus (kullanma hırsızlığı); zilyetliğinin haksız
yere elde edilmesi hafinde furtum possessionis’den (zilyetlik hırsızlığı)
söz edilir.

Somut olayda, ariyet konusu mal, ariyet alandan ariyet veren tarafından
çalınıyor. Aynen iade etme borcu altına giren ariyet alan, zilyet değil,
vazülyettir (detentor). Ariyet alan zilyet olsa idi zilyetlik hırsızlığından dola­
yı ariyet verene dava açabilirdi. Dolayısıyla, zilyetlik hırsızlığından söz edi­
lemez. Ariyet veren kasıtlı olarak sözleşmeyi ihlâl ettiği için sözleşmeden
doğan dava açılır.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 179

28. Hırsız H. aile evladı E’den aile babası B?nin malını çalıyor ve bu malın
B?ye ait olduğunu bilmeden B ile vedia sözleşmesi yaparak, malı B‘ye
emanet olarak veriyor. Bu durumda Hırsız H ile aile babası B arasında
vedia sözleşmesi kurulmuş mudur? Tartışınız.
Açıklama: Hırsızlık malı vedia sözleşmesine konu olabilir ve vedia
sözleşmesinde iyiniyet gereğince vedia alanın aldığı malı iade etme bor­
cu mutlak bir borçtur.
Hırsız H ile aile babası B arasında vedia sözleşmesi kurulmamıştır. Çünkü,
vedia sözleşmesinin doğasına (natura contractus) aykırıdır. Vedia sözleş­
mesinin amacı, bir şeyi başkasına emanet etmektir; başkasına aitmiş gibi,
kendi malını elinde bulundurmak değildir.

29. Aşağıdaki olayları hukuken nitelendiriniz.

a. A. antika vazosuna 1000 Sesterz değer takdir ederek, o değerden aşağı­


sına satmamak kaydıyla. satılmak üzere B'ye veriyor. A ile B arasındaki
sözleşme. Roma sözleşmeler sistemi içerisinde hangi gruba girer? Ne­
den?
A ile B arasındaki sözleşme, Roma sözleşmeler sistemi içerisinde real söz­
leşmeler arasında yer alan isimsiz sözleşmeler grubuna girer (satım için bı­
rakma sözleşmesi).

b. G. H’ye ait değerli bir vazoyu ele geçirerek, o civardaki bir göle atmış­
tır. Olayda furtum (hırsızlık) söz konusu mudur? Klasik ve lustinianus
Dönemlerine göre açıklayınız.
Klasik Hukuk Dönemi'nde malın hırsızlık yapma niyetiyle alınması hırsızlık
suçunun oluşması için yeterliydi. lustinianus Dönemi'nde ise furtum'un
oluşabilmesi için, başkasına ait bir şeyi onun iradesi olmaksızın ele geçiren
kişinin çıkar amacı ile (animus lucrandi) o şeyi ele geçirmiş olması şarttır.
Burada değerli vazonun ele geçirilmesi ve göle atılması durumu, Klasik Hu­
kuk Dönemi'ne göre hırsızlık suçunu oluştururken; lustinianus Dönemi'ne
göre hırsızlık suçunu değil, mala zarar verme suçunu oluşturur.

30. Aşağıdaki metne göre soruları yanıtlayınız.


Digesta 9.2.9.pr. (Ulpianus): “Eğer ebe bir ilaç verir ve bu nedenle ka­
dın köle ölürse; Labeo, eğer gerçekten ilacı ebe kendi elleriyle içirdiyse
kadım öldürmüş olduğunun kabul edileceği; ancak kadın kendisi ilacı
içmişse, actio in factum verileceğini belirtir. Bu görüş doğrudur, çünkü
ikinci durumda kadın kendisi ölüme neden olmuştur, öldürülmemiştir. ”
180 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

a. Metin hangi haksız fiile ilişkindir? Açıklayınız.


lus Civile'nin tanıdığı dört haksız fiilden biri olan damnum iniuria datum's,
yani başkasına ait taşınır eşyaya hukuka aykırı olarak verilen zarara, mala
verilen zarara ilişkindir.

b. Bu haksız fiili düzenleyen kanunun çıkarılma nedeni hakkında kısaca


bilgi veriniz.
Bu kanun (Lex Aquilia), Pleb meclisi tarafından çıkarılmıştır. Şehri kenarın­
da yaşayan ve sürekli taşınır malvarlıkları yağmalanan P/eb'lerin malvarlı­
ğını korumak amacıyla çıkarılmıştır.

c. Bu haksız fiili düzenleyen kanunun, sadece ilgili haksız fiile ilişkin bö­
lümleri hakkında kısaca bilgi veriniz.
Lex Aquilia'nin birinci bölümünde bir başkasının kölesinin veya pecudes sı­
nıfında yer alan dört ayaklı hayvanının hukuka aykırı olarak öldürülmesi
düzenlenmiştir.
Lex'in üçüncü bölümünde, birinci bölümün dışında kalan menkul mallara
hukuka aykırı olarak verilen zararlar düzenlenmiştir.

d. Metin ilgili haksız fiilin hangi unsuruna ilişkindir? Bu unsur, hangi da­
valarla ve nasıl esnetilmiştir? Açıklayınız.
Metin, zararın bedenden bedene (corpore corpori) verilmiş olması unsuru­
na ilişkindir. Bu unsura göre, malın kendisine, failin vücudu ile zarar veril­
miş olması gerekiyordu.
Praetor'lar, Lex Aquilia'da düzenlenmeyen durumlara actio in factum ya da
actio utilis şeklinde dava olanakları tanıyarak, ölüme neden olma ve zarar
nedenini hazırlama durumlarını kapsayacak şekilde sorumluluğun kapsa­
mını genişleterek, zararın "corpore corperi" verilmiş olması koşulunu hafif­
lettiler.

31. Aşağıdaki metnin yardımıyla zilyetliğin hukukî niteliği hakkında genel


hatlarıyla bilgi veriniz.
Digesta 47.41.15 (Ulpianus): “Zilyetlik hakka değil, olgulara ilişkin­
dir. ”
Zilyetlik, ne bir hak ne de hak benzeri bir "ara durum"dur. Zilyetlik, basit
bir durumu, fiilî bir durumu ifade eder. Çünkü zilyetlik için fiilî egemenlik
ve zilyetlik iradesi yeterlidir. Hukuk düzeni bu fiilî durumu, temelinde bir
hak olup olmadığına bakmaksızın korur. Zilyetliğin ardında birtakım haklar
bulunabilir ve zilyetliğe birtakım hukukî sonuçlar bağlanmış olabilir. Ancak,
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 181

bu, onun hak niteliğinde olduğunu göstermez. Hukukun zilyetliği korumak­


taki amacı, zilyedin menfaatini değil; zilyetlik yoluyla ortaya çıkan fiilî du­
rumun yaratmış olduğu toplumsal huzur, sükûn ve güven ortamını koru­
maktır.

32. A. eyalet arazisi üzerinde bulunan bağını B’ye kiralamak istiyor. Fakat
gidiş yolu sıkıntılı olduğu için, bir tepeye çıkarak B'ye bağı gösteriyor.
Bu duıumda teslim işlemi yapılmış mıdır? Neden?
Burada "uzun elden teslim" söz konusudur. Zilyetlik fiziksel (fiilen) ya da
araçların teslimi dışında, ayrıca eşyanın, kazananın rızasıyla ve fiilî egemen­
liği kullanabileceği bir yere koyulmasıyla da devredilebilir. Bu, "uzak elden,
uzaktan teslim" (longa manu traditio) olarak da adlandırılan zilyetlik an­
laşmasıdır.

33. A ile B. bir köle satımı üzerinde anlaşıyorlar. A kölenin bedelini hemen
ödüyor ve traditio işlemi ile B'den köleyi teslim alıyor. 6 ay sonra köle
kaçarak eski sahibi B'ye geri geliyor. A. bunun üzerine B'ye karşı köle­
yi geri almak için dava açıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümle­
yiniz.

a. lus Civile'ye göre kölenin mülkiyeti kime aittir? Neden?


Bir Romalının diğer bir Romalıya res mancipi bir malın mülkiyetini traditio
ile devretmesi durumunda lus Civile mülkiyeti kazanılamamakta, malın sa­
dece zilyetliği elde edilebilmekteydi. Geçerli olmayan bir devir işlemi ile
malını devreden malik B, lus Civile nezdinde mülkiyet hakkına sahip olarak
kabul edilmektedir.

b. A, B’ye hangi davayı açabilir? Neden? Bu dava sonucunda karşılıklı


talep hakları neler olabilir? Bu davanın sonucunda A’nın elde edebile­
ceği bir talep hakkı var mıdır? Var ise bu hakkı nitelendiriniz.
Malik olandan malı alan, ancak şekil eksikliği nedeniyle hemen mülkiyeti
elde edemeyen ve zilyetliği kaybeden iyiniyetli zilyet A, gerçek malik B'ye
karşı actio publiciana in rem davasını açardı. Asıl malik B, kendisine karşı
açılan actio publiciana in rem davasını etkisiz hale getirmek amacıyla "mül­
kiyet hakkı def'ini" ileri sürerdi. Buna karşılık kazandırıcı zamanaşımından
yararlanan zilyet A ise, malike karşı "satılmış ve teslim edilmiş mal defini"
ileri sürer ve böylece malın zilyetliğini tekrar elde ederdi.

34. Roma vatandaşı A. babasından miras kaldığını düşündüğü, fakat gerçek­


te Ü’ye ait olan iki köleyi. Roma vatandaşı olan köle tüccarı B’ye satar
ve gerekli mülkiyeti nakil işlemi ile de kölelerin mülkiyetini nakleder.
182 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Kölelerinin köle tüccarı B’de olduğunu öğrenen Ü. B’ye istihkak davası


(rei vindicatiö) açarak kölelerini ister. Aşağıdaki soruları olaya göre çö­
zümleyiniz.

a. A ile B arasında, başkasma ait biı- malın satımını konu edinen satım
sözleşmesi geçerli midir? Açıklayınız.
Hem Roma hukukunda hem de Türk-İsviçre hukuklarında satım sözleşmesi
taahhüt işlemidir. Taahhüt işlemi ile sadece bir borç üstlenme söz konusu
olur. Bir kişinin üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığı bir mal ya da hak­
ka ilişkin taahhüt işlemi (borçlandığı bir hukukî işlem) yapması mümkün
iken; o, bu işlemden doğan borcunu, tasarruf yetkisini elde etmedikçe ifa
edemez. Bu açıklamaların ışığı altında başkasının malını konu edinen satım
sözleşmesi taahhüt işlemi olduğu için geçerlidir.

b. Ü’nün açtığı mülkiyet davasına karşı. B “satılmış ve teslim edilmiş mal


def i”ni ileri sürebilir mi? Neden? Açıklayınız.
Ü'nün açtığı mülkiyet davasına karşı B "satılmış ve teslim edilmiş mal
def'i"ni ileri süremez. Bu def'i, gerçek malikten geçerli olmayan devir işle­
mi ile satın alındığında ileri sürülebilir. Somut olayda mal gerçek malikten
satın alınmamıştır.

c. B. kölelerin mülkiyetini kaybedecek olursa, ortaya çıkan zararını kim­


den. hangi dava ile talep edebilir? Açıklayınız.
B kölelerin mülkiyetini kaybedecektir. Çünkü gerçek malik Ü, mülkiyet da­
vası ile mallarını alma hakkına sahiptir. Bu durumda B, ortaya çıkan zararını
A'dan zapt hükümlerine dayanarak satım sözleşmesinden doğan dava ile
isteyebilir.

35. Roma vatandaşı A. kendisine ait olan 10 Altını Roma vatandaşı B'ye
vererek. B’den bu altınları eritmesini ve doğum yapacak olan karısına
hediye etmek üzere. 500 Sesterz karşılığında bir altm gerdanlık yapma­
sını ve gerdanlığı iki ay sonra teslim etmesini ister. B. bu teklifi kabul
eder, altınları alır ve işi yapmaya başlar. B. gerdanlığı, sözleşme ile be­
lirlenen teslim tarihinden önce bitirir ve gerdanlığı C’ye satarak, geçerli
devir işlemiyle mülkiyetini nakleder. A. gerdanlığı teslim almak üzere
teslim talihinde B’nin yanma gelir. B. gerdanlığı tamamladığını, ancak
bir başkasına sattığını ve gerekli mülkiyeti devir işlemini yaptığını söy­
ler. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. A ile B arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız.


§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 183

Müteahhid B'nin üzerinde çalışacağı malzeme iş sahibi A tarafından getiril­


diği ve bir ücret karşılığında bir eser ortaya çıkarma söz konusu olduğu için
A ile B arasındaki sözleşme istisna sözleşmesidir.

b. Gerdanlığın mülkiyeti C’ye geçmiş midir? Neden? Eğer mülkiyet geç­


memiş ise kazandırıcı zamanaşımı yolu ile C’nin kazanması mümkün
müdür? Neden?
Gerdanlığın mülkiyeti C’ye geçmemiştir. Çünkü, B başkasına ait olan mal­
zemeyi kullanarak bu gerdanlığı yapmıştır. Başkasına ait olduğunu bildiği
için kötüniyetlidir ve bu malzeme hırsızlık malı olarak nitelendirilir. Kazan­
dırıcı zamanaşımı yoluyla malın mülkiyetini kazanabilmesi için kazandırıcı
zamanaşımı koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Hırsızlık malı elverişli
mal olmadığı için, C kazandırıcı zamanaşımı yolu ile elde edemez.

36. B. C’nin Roma’daki arazisini A’ya 100.000 Sesterz-e satıyor ve


mancipatio ile mülkiyetini devrediyor. A. bu arazi üzerine bir ev yapıyor
ve evin duvarlarını mozaikle süslüyor. C. A’ya karşı mülkiyet davası aça­
rak arazisini A’dan alıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. A’nm elinden arazinin malik C tarafından alınmasını, satım sözleşmesi


bağlamında nitelendiriniz. A’nın satıcı B’ye karşı ileri sürebileceği bir
talep hakkı var mıdır?
A’nın elinden arazinin malik C tarafından alınması, satım sözleşmesi bağ­
lamında tam zapttır. Tam zapt, mülkiyeti alıcıya nakledilen malın üçüncü
bir kişi tarafından mülkiyet iddiasına (malikin mülkiyet davası ile alıcının
elinden malı alması) dayanılarak alıcının elinden alınmasıdır. Malın mülki­
yeti alıcıya mancipatio ile devredildikten ve semen ödendikten sonra, bu
mal asıl malik tarafından istihkak davasıyla (rei vindicatio) talep edilmişse,
alıcı satıcıya karşı dava açarak, kendisine karşı açılan davada yardım etme­
sini isterdi. Satıcı yardım etmez veya yardıma rağmen, alıcı davayı kaybe­
derse, bu durumda alıcı satıcıdan ödediği semenin iki katını talep ederdi.

b. Roma’daki arazi. lustinianus Dönemi’ne değin geçerli olan temel mal


ayırımı içinde hangi mal grubuna girer? Bu malların mülkiyetinin nakli
işlemlerini sadece sayınız.
Roma’daki arazi, lustinianus Dönemi’ne değin geçerli olan temel mal ayı­
rımını belirten res mancipi - res nec mancipi ayırımı içerisinde, res mancipi
mal grubuna girer. Bu malların mülkiyeti nakil işlemleri mancipatio (terazi
ve maden külçesi eşliğinde tanıklar huzurunda) ya da in iure cessio'dur
(magistra huzurunda kurgusal dava biçiminde).
184 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

c. A’nın C’nin arazisi üzerine yaptığı evin mülkiyeti kime aittir? Bu konu­
da geçerli olan ilkeyi de yazarak açıklayınız.
A’nın C’nin arazisi üzerinde yaptığı evin mülkiyeti C’ye aittir. Taşınırın ta­
şınmazla birleşmesi söz konusudur. Bu durumda taşınmaz her daim ana
mal olarak kabul edilir ve taşınmazın maliki kimse, "superficies solo cedit
= üst arza/toprağa tâbidir" ilkesi gereğince birleşen taşınırın maliki de o
olur.

d. A’nm evin duvarlarını mozaikle süslemesi, hangi masraf kategorisine


girer? Açıklayınız.
A’nın evin duvarlarını mozaikle süslemesi lüks masraf kategorisine girer.
Lüks masraf, zorunlu ve faydalı masraf dışında kalan, maldan ekonomik bir
yarar teminine yönelik olmayıp; kişinin zevkine göre şeyin güzelleşmesi
için, sırf süslemek amacıyla yapılmış olan harcamalardır.

e. A. evin duvarlarındaki mozaiği söküp alma hakkına sahip midir?


A, iyiniyetli zilyettir. İyiniyetli zilyet, lüks masrafları maldan söküp alma
hakkına (ius tollendi) sahiptir.

f. A. kendisine hiçbir yarar sağlamadığı halde, sırf C’ye zarar vermek için
mozaikleri söküp alabilir ıııi? Bu durumda A’ya karşı hangi yasak ileri
sürülebilir? Açıklayınız.
Roma hukuku, lüks masraflar maldan sökülüp alınırken asıl malın zarar
görmesi ve sökmenin sökene hiçbir yarar sağlamaması, sadece asıl malın
sahibine bir zarar verilmesi durumunda, sökme hakkının kullanılmasını ya­
saklamıştır. Bu koşulların varlığı durumunda A’ya karşı "hakkın kötüye kul­
lanılması yasağı" ileri sürülebilir.

37. Yolculuğa çıkacak olan Titus. çalınmasından korktuğu için, altm saatini
saklamak üzere arkadaşı Pius'a veriyor. Pius, bu saati bir süre saklıyor,
dalıa sonra ise takmaya başlıyor. Efendisinin kuyumcu dükkânını işleten
köle Pullo, Pius'w. kolunda bu saati görüyor ve 300 Sesterz’e kendisine
satmasını teklif ediyor. Pius, bu teklifi kabul ediyor. 300 Sesterz'l alıyor
ve saati Pullo'ya teslim ediyor. Yolculuktan dönen Titus, çarşıda gezer­
ken kuyumcu dükkânında saatini görüyor. Kuyumcu dükkânına girerek,
zorla saati almaya kalkışıyor ve saati vermeyen Pullo'nun kolunu kırı­
yor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözümleyiniz.

a. Titus ile Pius arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme. Roma


sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer?
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 185

Menkul bir malın ücretsiz olarak saklanmasını konu edindiği için Titus ile
Pius arasındaki sözleşme vedia sözleşmesidir. Real sözleşmeler içinde yer
alır. Vedia sözleşmesinin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirine uy­
gun irade beyanları yanında, sözleşmenin konusunu oluşturan malın vedia
alana teslimi gerekir.

b. Pius. saklanmak üzere kendisine verilen bu saati kullanabilir mi? Saati


kullanmaktan dolayı Pius sorumlu olur mu? Neden?
Vedia sözleşmesinde vedia alan, saklamak üzere aldığı şeyi, aldığı haliyle
korumak, kullanmamak ve istenildiği zaman iade etmek borcu altına girer.
Vedia alan, aldığı şeyi kullanamaz, kullanması durumunda, kullanma hırsız­
lığı suçunu (furtum usus) işlemiş sayılır. Kullanmasından dolayı Pius'a karşı
hırsızlıktan doğan dava açılır.

c. Pzus'un altm saati iade etmemesi halinde Titus. Pius'a karşı hangi davayı
açabilir?
Vedia alan, aldığı şeyi iade edemiyorsa, Klasik Hukuk Dönemi'nde kastın­
dan, lustinianus Dönemi'nde ise kastından ve ağır ihmalinden sorumludur.
Pius, altın saati sattığı için kasıtlıdır. Her iki dönemde de Pius'a vedia söz­
leşmesinden doğan dava açılır ve aldığı şeyin bedelini ödemeye mahkûm
edilir. Ayrca, vedia sözleşmesinin güvene dayanan bir sözleşme olması ne­
deniyle Pius şerefsiz sayılır.

d. Pius. bu saati saklamanın karşılığı olarak 7'zte'dan bir ücret alsa idi.
sözleşmenin niteliği değişir miydi? Neden?
Vedia sözleşmesi ücretsiz bir sözleşmedir. Saklama karşılığında bir ücret
kararlaştırılmış olsaydı, sözleşmenin niteliği değişir ve rızaî sözleşmeler
arasında yer alan istisna sözleşmesi söz konusu olurdu.

e. Korunmak üzere verilen eşya, saat değil de. bir zeytin bahçesi olsa idi.
sözleşmenin niteliği değişir miydi? Neden?
Vedia sözleşmesinin konusunu sadece menkul (taşınır) mallar oluşturabilir.
Zeytin bahçesi gayrimenkul (taşınmaz) olduğu için, vedia sözleşmesine ko­
nu olamaz. Ücretsiz olarak bir gayrimenkulün korunması, vekâlet sözleş­
mesinin konusunu oluşturabilir.

f. Kuyumcu dükkanını işleten Pullo ile Pius arasındaki satım sözleşmesi


geçerli midir?
Roma'da hukukî işlem ehliyetinin koşulları arasında "özgür olmak" yer al­
madığı için, köleler hukukî işlem ehliyetine sahiptirler. Başkasına ait bir mal
186 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

satım sözleşmesinin konusunu oluşturabilir. Bu nedenle, Pu/lo ile Pius ara­


sındaki satım sözleşmesi geçerlidir.

g. Titus, kuyumcu dükkanına girerek, saati zorla alabilir mi? Neden?


Titus, kuyumcu dükkânına girerek, saati zorla alamaz. Çünkü, Pullo saatin
zilyedidir ve saatin zorla alınması durumunda zilyetlik korumalarından ya­
rarlanır. Titus, malik olduğu için rei vindicatio (istihkak davası) davasını açar
ve saatini geri alır.

h. Titus’un Pullo’nun kolunu kırması fiilini hukuken nitelendiriniz.


Titus'un Pullo' nun kolunu kırması, haksız fiildir ve Pullo köle olduğu için
mala verilen zarardır (damnum iniuria datum). Titus, Pullo'nun efendisine,
Pullo'nun zarar verici fiilden önceki son 30 gün içindeki en yüksek değerini
actio legis Aquiliae gereğince ödemeye mahkûm edilir.

38. Aşağıdaki metne göre somları yanıtlayınız.


Digesta 16.3.31.1 (Tryponin): “...Örneğin bir yankesici tarafından gasp
edilen malım, Seius’a vedia olarak verilir ve Seius’un o malın
gasbedilmiş olduğundan haberi olmaz ve fakat daha sonra öğrenir.
Seius, bu malı, malik olarak bana mı, yoksa vedia veren olarak
gasbedene mi iade etmekle yükümlüdür9 Biz yalnızca vedia verene ve
alana bakacak olursak, doğruluk ve dürüstlük kuralına (sözleşme)'e sa­
dakat ilkesine yani bona fıdes 'e) uygun olanın, başkasına tevdi edilmiş
eşyanın onu verene geri verilmesidir. Fakat, bu süreçle ilgili tüm şahıs­
ları da kapsayan bütün olayın adaletine bakacak olursak, bu durumda,
suç sayılan bir fiille benden alınmış olan malın bana verilmiş olması ge­
rekir. Ben (Tryponin), herkese hakkını veren; hiçbir kimsede daha adil
bir iade davası hakkım zedelediği duygusunu yaratmayan gerçek adaleti
isabetli sayarım... ”
Bir açıklama: Vedia sözleşmesinde iyiniyet gereğince vedia alanın
aldığı malı iade etme o kadar mutlak bir borçtur ki. vedia konusu mal
için yaptığı masraflar ödeninceye değin mal üzerinde hapis hakkına dahi
sahip değildir.

a. Metinde söz konusu olan sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler


sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
Vedia sözleşmesi, taraflardan birinin (vedia verenin) menkul bir malı ücret­
siz olarak saklanmak üzere diğer tarafa (vedia alana) vermesiyle kurulur.
Vedia sözleşmesi Roma sözleşmeler sistemi içinde real sözleşmeler gru­
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 187

bunda yer alır. Çünkü, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları
yanında, sözleşmeye konu olan malın da teslimi gerekir (consensus + res).

b. Roma sözleşmeler hukukuna egemen olan bona fldes hakkında genel


hatlarıyla bilgi veriniz.
Praetor edictum'launda fides, Roma vatandaşı veya yabancı ayırımı yapıl­
maksızın, hukukî ilişkiye giren insanlar arasındaki samimiyeti, sadakati ve
söze bağlılığı ifade etmektedir. Fides'in sözleşmeler alanındaki görünüm
biçimi bona fides' dir. Praetor edictum'lan'nda bona fides, doğruluk ve dü­
rüstlük kuralları, objektif iyiniyet, güvene aykırı hareket etmeme, namuslu­
ca hareket etme anlamlarını taşımaktadır. Formula'lan, praetor'lar tarafın­
dan bona fides'e dayanılarak biçimlendirilen iyiniyet davaları ile korunan
iyiniyet sözleşmelerinde, borçlunun edim yükümlülüğünün esasını ne ka­
nun ne de ius civile oluşturur, aksine, sadece ve sadece "bona fides'e göre
vermesi veya yapması gereken ne ise o" oluşturur.

c. Metinde söz konusu olan adalet, dağıtıcı adalet midir, yoksa düzeltici
adalet midir? Hiçbir açıklama yapmadan sadece hangisi olduğunu yazı­
nız.
Düzeltici adalettir.

d. Metinde hangi ilkeler karşı karşıya gelmekte ve Tryponin bu ilkelerden


hangisini tercih etmektedir? Hiçbir açıklama yapmadan sadece ilkelerin
hangileri olduğunu ve hukukçunun hangi ilkeyi tercih ettiğini yazınız.
Mülkiyet hakkının korunması ilkesi ile sözleşmeye sadakat ilkesi (bona
fides) karşı karşıya gelmektedir. Tryponin mülkiyet hakkının korunması il­
kesine öncelik tanımaktadır.
Roma hukukçularına göre, eşya hukukunda hukukçunun asıl işlevi, ihtilaf
içerisinde bulunan herkese kendisine ait olanı vermektir. Borçlar hukukun­
da ise hukukçunun asıl görevi, tarafların edim yükümlülüklerini sadakat il­
kesine göre belirlemektir.

39. Octavius, dostlarına vereceği yemek davetinde ücretsiz olarak kullan­


mak üzere komşusu Titus'un gümüş yemek takımını istiyor. Gümüş
yemek takımını verdiği yemek davetinde kullanan Octavius, yemek ta­
kımının dostları tarafından çok beğenilmesi üzerine, takımı yazlık evine
götürüyor ve orada verdiği yemek davetinde de kullanıyor. Octavius’un
evde bulunmadığı bir anda, yazlık evine giren Marcius’un kölesi Pullo
gümüş yemek takımını çalıyor ve onu Gaius'a satarak, traditio (teslim)
ile mülkiyetini naklediyor. Aşağıdaki sorulalı olaya göre yanıtlayınız.
188 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

a. Octavius ile Titus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşme­


ler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.
Olayda ariyet sözleşmesi söz konusudur. Ariyet sözleşmesi, tarafların karşı­
lıklı ve birbirine uygun irade beyanları yanında, taraflardan birinin (yani
ariyet verenin) misli olmayan ve tüketilebilen mal kategorisine de girme­
yen bir malı ücretsiz olarak kullanmak üzere diğer tarafa (yani ariyet alana)
vermesiyle oluşur. Ariyet sözleşmesi, Roma sözleşmeler sistemi içinde real
sözleşmeler grubuna girer.

b. Octavius ile Titus, yemek takımının kullanımı karşılığında bir ücret ka-
rarlaştırmış olsalardı. Octavius ile Titus arasındaki sözleşme değişil’
miydi? Neden? Açıklayınız.
Ariyet sözleşmesi Roma'da ücretsiz yapılan bir sözleşmedir. Ücret kararlaş­
tırılmış olsaydı, Octavius ile Titus arasındaki sözleşme değişir ve kira söz­
leşmesi olurdu.

c. Octavius. Titus'un rızasını almaksızın, yemek takımını yazlık evine


götürebilir mi? Octavius'un bu fiili, bir haksız fiil oluşturur mu? Neden?
Açıklayınız.
Ariyet alan, aldığı şeyi ariyet verenle uzlaştıkları alanda kullanabilir. Eğer kasıtlı
olarak anlaştıkları amaç dışında kullanırsa, bu durum kullanma hırsızlığı suçu­
nu (futtum usus) oluşturacağı için, ariyet alana hırsızlıktan doğan dava açılır.

d. Marcius'un kölesi Pullo'n\ın fiili hangi haksız fiili oluşturur? Bu fiilden


dolayı kime karşı, hangi dava açılır? Açıklayınız.
Marcius’un kölesi Pullo'nun fiili hırsızlık (futtum) suçunu oluşturur. Futtum,
bir malın kendisinin, malın kullanılmasının ya da malın zilyetliğinin hileli bir
şekilde ve kazanç sağlamak amacıyla elde edilmesidir. Bu fiilden dolayı
Marcius’a (efendiye) hırsızlıktan doğan dava noxal dava (actio furti noxalis)
biçiminde açılır.

e. Pullo'dan gümüş yemek takımını satm alan ve mal kendisine teslim edi­
len Gaius mülkiyeti anında kazanabilir mi? Neden? Açıklayınız. Zaman
içerisinde mülkiyeti kazanması mümkün müdür? Neden? Açıklayınız.
Roma hukukunda, malik olmayan bir kimseden iyiniyetli olarak bir malı
devralan kişi o malın mülkiyetini anında kazanamazdı. Sadece, malik zan­
nettiği kimseden geçerli bir devir işlemiyle mülkiyeti devralan kişinin, belli
koşulların gerçekleşmesiyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla malik olmasına
olanak tanınmıştır. Ancak, Gaius, kazandırıcı zamanaşımı ile de malın mül­
kiyetini elde edemez. Çünkü, mal hırsızlık malıdır ve elverişli mal değildir.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 189

40. Digesta 9.2.39. pr. (Pomponius): “Quintus Mucius şöyle yazar: Gebe bir
kısrak başkasının arazisinde otlarken, kovulduğu sırada düşük yaparsa,
sahibi kovalayana karşı, Lex Aquilia ’ya dayanarak dava açabilir mi so­
rusu yöneltilir. Çünkü düşüğe neden olmak suretiyle zarar vermiştir.
Ona şiddetle vurduysa ya da vahşi bir şekilde kovaladıysa, Lex
Aquilia’ya dayanarak dava açılacağı kabul edilir.” Aşağıdaki somları
metne göre yanıtlayınız.

a. Metinde sözü edilen haksız fiili açıklayınız.


Metinde sözü edilen haksız fiil, başkasına ait taşınır eşyaya hukuka aykırı ola­
rak verilen zararı düzenleyen mala verilen zarardır {damnum iniuria datum).

b. Metinde sözü edilen haksız fiili düzenleyen Lex Aquilia’nin ilgili bölü­
mü hakkında bilgi veriniz.
Buradaki fiil Lex Aquilia'nm üçüncü bölümüne girmektedir. Bu bölümde,
köle ve pecudes sınıfında yer alan dört ayaklı hayvanların yararlanması ile
bunların dışında kalan diğer taşınır mallara, yakmak, kırmak ve kopar-
mak/tahrip etmek suretiyle verilen hukuka aykırı zararlar düzenlenmiştir.

c. Metinde ilgili haksız fiilin hangi unsuru hakkında bilgi verilmektedir?


Açıklayınız.
Haksız fiilin kusur unsuruna ilişkindir. Hafif ihmalin varlığını saptamak ama­
cıyla çeşitli ölçütler geliştirilmiştir. Gerekli özenin gösterilmemesi, yetenek­
sizlik, beceriksizlik, muziplik, fiziksel olarak güçsüzlük ve vahşilik örnek ola­
rak verilebilir. Burada vahşilik ölçütü gereğince fiilin kusurlu olarak sayıl­
ması söz konusudur.

d. Gebe kısrağm başkasının arazisinde otlarken doğum yapmış olduğunu


varsayarsak, bu durumda.

aa. Kısrağın yavrusu, hukuken hangi mal ayırımı içerisinde yer alır?
Kısrağın yavrusu doğal semeredir. Doğal semereler, bir maldan doğal
yapısı gereği, özüne zarar vermeksizin, belli dönemler içinde elde edi­
len ürünlerdir.

bb. Kısrağın yavrusunun mülkiyeti kime ait olur?


Semerenin kazanılması ya esas mal üzerindeki bir hakka ya da seme­
reyi iktisap etmeye hakkı olan kimseyle yapılan bir sözleşmeye daya­
nır. Asıl malın maliki, semerenin mülkiyetini, semere asıl maldan ayrıl­
dığı ve bağımsız bir nitelik kazandığı anda, aslen kazanır.
190 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

II. ÇÖZÜMÜ ÖĞRENCİYE BIRAKILAN SINAV SORULARI

1. Aşağıdaki metinde yer alan hukuku ve bu hukukun özelliklerini açıkla­


yınız.

“Hatırlayamayacağınız kadar eskiden, geleneksel davranışlar ileri ge­


lenlerini çekip kendilerine bağlarlarmış; yüksek ahlâklı kişiler de, eski
davranışlara, atalarının kuruluşlarına sımsıkı sarılırmış" (Cicero).

2. “Akıl hastası vasiyet yapamaz, çünkü ifade edebilecek bir iradesi yok­
tur-' (Ulpianus Regula. 20.13) ifadesini, hukukî işlem kavramını ve hu­
kukî işlem ehliyetinin koşullarını esas alarak değerlendiriniz.

3. Aşağıdaki metinlerdeki geçersizlik durumlarını açıklayınız.

a. Codex lustinianus 4.38.3 (Diocletianus): “Bzr bağış sebebiyle gösterme­


lik olarak bir satım sözleşmesi yapılmışsa, satımın önemli bir unsuru
yok demektir."

b. Digesta 18.1.41.1 (Iulianus): “Bana bilmeden gümüşle kaplanmış bir


masayı, safgümüş diye sattın. Ben de bunu anlamadım. Bu durumda sa­
tım sözleşmesi gerçekleşmemiştir. Ödenen para da geri istenebilir"

c. Digesta 4.2.22 (Paulus): “Herhangi bir kimse şantajla bir şey almak için
birisini zindana atarsa, bu durumda yapılan işlemin hiçbir hükmü yok­
tur. ”

d. Digesta 18.1.9.1 (Ulpianus): “Eğer ben, Cornelianus’un toprağını satın


aldığıma inanıyorsam, buna karşın sen, bana Sempronianus ’un topra­
ğını satma iradesine sahipsen, bu durumda satım sözleşmesi geçersiz­
dir, çünkü konu üzerinde tarafların iradeleri uyuşmamıştır."

4. Primus. Secundus'a. düşecek olan miras paymın çok az olduğu konu­


sunda onu inandırarak. Secwidas’dan miras payını satm alıyor. Olaya
göre aşağıdaki somları yanıtlayınız.

a. Olayı hukuken nitelendiriniz.

b. Praetor olsaydınız. Secundus'a hangi hukukî korunma olanaklarını ta­


nırdınız?
c. Praetor, bu hukukî korunma olanaklarını hangi yargılama sisteminde
tanımıştır? Açıklayınız.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 191

5. Aşağıdaki metinde söz konusu olan zararın kaynağını, zararın türünü ve


tazminatm belirlenmesinde esas alınan ölçütü açıklayınız.

Digesta 9.2.23.3 (Ulpianus): “...Öldürülen kölenin değeri, o yılın içinde


sahip olduğu en yüksek değere göre belirlenir. Değerli bir ressamın
(ressam kölenin) başparmağı kesildiyse ve o yılın içinde öldürüldüyse,
malik Lex Aquilia’dan doğan davayı açabilir. Kölenin değeri, becerisini
kaybetmeden önceki başparmağıyla sahip olduğu değere göre takdir
edilmelidir

6. Aşağıdaki metinde hangi hak tanımlanmaktadır? Nedenleriyle açıklayı­


nız.

Gaius Institutiones 4.2: “Bize karşı bir sözleşmeden veya bir haksız fiil­
den dolayı borçlu olan bir kimseye karşı yönelttiğimiz, ya bir şey verme­
sini, ya bir şey yapmasını ya da bir edada bulunmasını talep ettiğimiz
vakit ——————vardır.”

7. Aşağıdaki metinde hangi hak tanımlanmaktadır? Nedenleriyle açıklayı­


nız.

Gaius Institutiones 4.2: "---------------- ile maddî bir şeyin bize ait oldu­
ğunu ya da üzerinde bîr intifa, kullanma, geçme, su geçirme veya belirli
bir yüksekliğe kadar inşaat yapma haklarını iddia ederiz..-”

8. Aşağıdaki metinde vekâlet sözleşmesinin kurulmamasının gerekçesini


açıklayınız.

Gaius Institutiones 3.156: “...Evinde duran paranı faizle işletmen için


seni teşvik etmişsem, o parayı geri alamayacağın birine ödünç olarak
vermiş olsan bile, bana karşı vekâlet ilişkisinden doğan davayı açamaz­
sın...”

9. Aşağıdaki metinde söz konusu olan kuralı açıklayınız.


Codex lustinianus 4.48.6: “Satıma konu olan kadın kölenin ölmesinden
doğan kaybı, satıcı değil, alıcı üstlenir. Satıcının kusurlu olmaması şar­
tıyla, ölüm teslimden önce gerçekleşmiş olsa bile ve köle halen devam
etmekte olan bir ayıp sebebiyle ölmemiş ise, alıcı hukuken bedeli öde­
mekten kaçınamaz.”

10. B. arkadaşı A’dan. su taşımak üzere katırını bir ay süreyle ücretsiz ola­
rak kullanmak üzere istiyor. A da katırını arkadaşı B’ye veriyor. B. hay­
192 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

vanın ayasının aksadığını görüyor ve onu iyileştirmek için bir harcama


yapıyor. Katırın iyileşmesi üzerine B. katırın güçlü kuvvetli olması ne­
deniyle onu maden ocağına götürüyor ve maden ocağından kömür taşı­
yor. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. A ile B arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme. Roma söz­


leşmeler sistemi içerisinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. A ile B arasında kullanma karşılığında ücret kararlaştınlsaydı. sözleş­


menin niteliği değişir miydi?

c. B’nin hayvanın ayağını iyileştirmek için yaptığı harcamayı hukuken


nitelendiriniz. B. bu harcamayı A’dan talep edebilir mi?

d. A bu harcamayı B’ye vermediğinde B hayvanı alıkoyabilir mi? B’nin


alıkoyma hakkını hukuken nitelendiriniz.

e. B. su taşımak üzere aldığı katırla maden taşıyabilir mi? Bu durumda


B’ye karşı bir dava açılabilir mi?

11. Stichus, Titus1 dan iyi biı- aşçı olduğu söylenen A tia isimli kadın köleyi,
yemek yaptırmak üzere 500 Sesterz'e satm alıyor. Titus. 500 Sesterz1!
alıyor ve ^rzn’nın mülkiyetini mancipatio ile devrediyor, zltafya yemek
yaptırmak isteyen Stichus. Atia'nın yemek yapmasını hiç bilmediğini
fark ediyor. Bu duruma sinirlenen Stichus. Atia'yı dövüyor ve kolunu
kırıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. Stichus ile Titus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Roma sözleşmeler


sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. Roma hukukunda mülkiyetin nakil yollarını açıklayarak, kadın köle


Jtaz’nın mülkiyetinin Stichus'a geçip geçmediğini belirleyiniz.

c. Jtaz’nın yemek yapmasmı hiç bilmemesi durumunu hukuken nitelendi­


riniz. Stichus1 w Titus1 a karşı ileri sürebileceği bir hakkı var mıdır? Ge­
lişim aşamalarıyla birlikte açıklayınız.

d. Stichus'w Atia'yı döverek kolunu kırması olaymı hukuken nitelendiri­


niz. Jtaz. Stichus1 a karşı dava açabilir mi? Neden?

12. Stichus, Titus'™ kölelerinden olan Atia'yı 500 Sesterz, Pullo'yu ise
1000 Sesterz karşılığında satm alıyor. Titus, Atia'yı traditio ile. Pullo'yv
ise mancipatio ile devrediyor. Köleleri kullanmaya başlayan Stichus, biı-
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 193

süre sonra Pullo'nun gözlerinin iyi görmediğini ve bu nedenle işleri ya­


pamadığını fark ediyor. Bu duruma sinirlenen Stichus. Atia'ya eziyet
ediyor, bu eziyete dayanamayan Atia ise Titus'un çiftliğine kaçıyor.
Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. Stichus ile Titus arasındaki satım sözleşmesini tanımlayınız. Roma söz­


leşmeler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. Roma hukukunda mülkiyetin devren kazanılma yollarını açıklayarak,


kadın köle Orta’nın ve erkek köle Pullo'nun mülkiyetlerinin Stichus'a
geçip geçmediğini belirleyiniz.

c. Pullo'nun gözlerinin iyi görmemesi nedeniyle işlerini yapamamasını


hukuken nitelendiriniz. Stichus'un Titus'a karşı ileri sürebileceği bir
hakkı var mıdır? Gelişim aşamalarıyla birlikte açıklayınız.

d. Stichus. Titus'un çiftliğine kaçan Orta’yı alabilmek için bir dava hakkına
sahip midir? Açıklayınız?

13. Altın saatini temizletmek isteyen Octavius, kuyumcu Pullo'nun dükkâ­


nına saati bırakıyor ve 15 gün sonra gelip alacağını söylüyor. Kuyumcu
Pullo, altın saati eritiyor, kendi altınından da katarak bir altın gerdanlık
yapıyor. Kuyumcuda altm gerdanlığı gören Livius, 500 Sesterz'e satın
alıyor, parasını hemen ödüyor, karısına sürpriz yapmak istediği için de
gerdanlığın bir hafta sonra evine getirilmesini istiyor. O akşam kuyum­
cu dükkânına giren köle Horatius, gerdanlığı çalıyor. 700 Sesterz'e
Gaius'a satıyor ve teslim ediyor. Aşağıdaki soruları olaya göre çözüm­
leyiniz.

a. Octavius ile Pullo arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme.


Roma sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer?

b. Kuyumcu Pullo'nun altm saati eritip, kendi altınından da katarak bir


altm gerdanlık yapması fiilini hukuken nitelendiriniz. Altm gerdanlığın
maliki kimdir? Dönemlere göre belirtiniz.

c. Livius, altm gerdanlığın maliki olmuş mudur? Neden?

d. Altm Gaerdanlıaın
G çalınması
i durumunu hukuken nitelendiriniz. Pullo.•
herhangi bir kusuru olmadığını kanıtlarsa sorumluluktan kurtulabilir mi?
Dönemlere göre belirtiniz.
194 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

e. Horatius’un fiilini hukuken nitelendirerek, unsurlarını belirtiniz.


Horatius’^ karşı dava açılabilir mi? Neden? Horatius'vn. fiilinden kim
sorumludur?

f. Gaius, altm gerdanlığın maliki olmuş mudur? Gaıus’un herhangi bir


yolla malik olması düşünülebilir mi? Neden?

14. Uzun bir yolculuğa çıkmak üzere olan A. çok değerli altın saatini, ken­
disi yolculuktan dönünceye kadar kullanmak üzere, arkadaşı B'ye veri­
yor. Efendisinin kuyumcu dükkânını işleten Köle K. B’nin kolundaki
saati çok beğeniyor ve 300 Sesterz'e kendisine satmasını teklif ediyor.
B. bu teklifi kabul ediyor. 300 Sesterz’i alıyor ve saati K’ye teslim edi­
yor. Bir süre saati vitrinde sergileyen K. satılmadığını görünce altın saa­
ti eritiyor ve kendi altınından da katarak bir altın gerdanlık yapıyor. Ku­
yumcuda altm gerdanlığı gören D. 500 Sesterz’e satın alıyor, parasını
hemen ödüyor ve gerdanlığı bir hafta sonra alacağını söylüyor. O akşam
kuyumcu dükkânına giren hırsız E. gerdanlığı çalıyor ve 700 Sesterz’e
F'ye satıyor ve teslim ediyor. Bir hafta sonra altm gerdanlığı almak için
kuyumcu dükkânına gelen D. altm gerdanlığın çalındığını öğrenince çok
sinirleniyor ve K’nin efendisini yaralıyor. Aşağıdaki soruları olaya göre
çözümleyiniz.

a. A ile B arasındaki sözleşme. Roma sözleşmeler sistemi içerisinde hangi


gruba girer? Neden?

b. B. bu saati kullanmalım karşılığı olarak A'dan bir ücret alsa idi. hukukî
ilişkinin niteliği değişir miydi? Neden?

c. Kuyumcu K’nin altm saati eritip, kendi altınından da katarak bir altm
gerdanlık yapması fiilini hukuken nitelendiriniz. Altm gerdanlığın mali­
ki kimdir? Dönemlere göre belirtiniz.

d. D ile K arasındaki satım sözleşmesi geçerli midir? D. altm gerdanlığın


maliki olmuş mudur? Neden?

e. Altm gerdanlığın çalınması halinde K. herhangi bir kusuru olmadığını


kanıtlarsa sorumluluktan kurtulur mu? Dönemlere göre belirtiniz.

f. F. bu bileziğin maliki olmuş mudur? F’nin herhangi bir yolla malik ol­
ması düşünülebilir mi? Neden?

g. D*nin fiilini hukuken nitelendiriniz. Unsurlarını belirtiniz.


§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 195

15. 26 yaşındaki pater familias (aile babası) Secundus, 36 yaşındaki pater


familias (aile babası) Fnwws’tan. Atılgan isimli dom renkli yarış atını 4
(dört) ay süreyle kullanmak ve sonra da geri vermek üzere kendisine bırak­
masını istemiştir. Primus ise. aynı yarış atım kullanmak üzere Secundus'a
bırakmaya razı olmuş, fakat kullanım süresinin 4 (döıt) ay değil de 3 (üç) ay
olarak belirlenmesini teklif etmiştir. Secundus da Primus'un bu karşı teklifi­
ne razı olmuştur. Primus ve Secundus, belirlenen süre içinde yarış atının
Secundus tarafından kullanılması karşılığında. Secundus'un Primus'a her­
hangi biı- ücret (bedel) ödemesi gerekmediği hususunda da ayrıca anlaşmış­
lardır. Dalıa sonra da. Primus söz konusu yarış atım kullanması için
Secundus'a teslim etmiştir. Aşağıdaki somları olaya göre yanıtlayınız.

a. Olayda hangi sözleşme söz konusudur? Neden? Söz konusu sözleşme


kurulmuş mudur? Neden?

b. Primus Secundus'a anılan yarış atını teslim etmemiş olsaydı, söz konusu
sözleşme kurulabilir miydi? Neden?

c. Primus ile Secundus, anılan yarış atının belirlenen süreyle Secundus


tarafından kullanılması için belirli bir ücret (bedel) kararlaştırmış olsa­
lardı. yine aynı sözleşme mi söz konusu olurdu, yoksa diğer bir sözleş­
me tüm mü söz konusu olurdu? Söz konusu olacak olan bu diğer söz­
leşme. hangi sözleşme olurdu? Neden?

d. Primus ile Secundus'un fiilen yapmış oldukları sözleşme gereği yarış


atmın Primus tarafından Secnzıdus’a teslimi nedeniyle Secundus yarış
atmın zilyedi (possessor's) olmuş mudur? Neden? Olmamışsa.
Secundus'un yarış atını elinde bulundurması nasıl (hangi hukukî kavram
aracılığıyla) nitelenebilir?

16. Titus, komşusu Marcus'sn kölesi Stichus's, altı ay süreyle ev işlerinde


ücretsiz olarak çalıştırmak üzere alıyor. Bir süre ev işlerinde kullanan Titus,
Stichus'sn güçlü biı- köle olduğunu görerek İtalya'daki maden ocağma gö­
türüyor ve orada çalıştırıyor. İki ay maden ocağında çalıştırdıktan sonra
Titus, Stichus's eve getiriyor. Bir süre soma köle Stichus, eve giren hırsız
Horatius tarafından çalmıyor. Aşağıdaki somları olaya göre çözümleyiniz.

a. Olayda hangi sözleşme söz konusudur? Bu sözleşme. Roma sözleşmeler


sistemi içinde hangi gruba girer? Söz konusu sözleşmenin geçerli bir bi­
çimde kurulabilmesi için gerekli olan unsurlar somut olayda gerçekleş­
miş midir? Neden?
196 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

b. Titus, köleyi maden ocağında çalıştırabilir mi? Çalıştırmaktan dolayı


Marcus. Titus'a karşı hangi davayı açabilir? Neden?

c. Titus, bu köleyi kullanmanın karşılığı olarak Marcus'a bil’ ücret ödeme


borcu altına girseydi, hukukî ilişkinin niteliği değişir miydi? Neden?

d. Köleyi iade etme borcunu yerine getiremeyen Titus sorumlu tutulabilir


mi? Klasik Hukuk Dönemi ve lustinianus Dönemi’ne göre ayrı ayrı
açıklayınız.

17. Vasisinden izin alan 30 yaşındaki Atia, babasının terzi dükkânını işleten
35 yaşındaki aile evladı Titus'a ipek kumaşını götürüyor ve bir elbise
dikmesini istiyor. Jria ve Titus, elbisenin 50 Sesterz karşılığında dikile­
ceği. elbisenin 15 gün sonra teslim edileceği ve 50 Sesterz’in teslim sıra­
sında ödeneceği noktalarında anlaşıyorlar. Elbise dikildikten soma ve
fakat teslimden önce köle Horatius tarafından çalınıyor. Horatius bu el­
biseyi 100 Sesterz karşılığında Octavia'ya satıyor ve teslim ediyor. Git­
tiği yemekte Octavia'nm üzerinde elbiseyi gören Atia. sinirlenerek
Octavia'yı hırsızlıkla suçluyor ve ona tokat atıyor. Aşağıdaki somları
olaya göre çözümleyiniz.

a. Atia ile Titus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme. Roma


sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer?

b. Atia ile Titus arasındaki sözleşme geçerli midir? Neden?

c. Atia, terzi dükkânında bulunan bir kumaştan elbise dikilmesini istesey­


di. Atia ile Titus arasındaki sözleşme değişir miydi? Neden?

d. Atia, dikiş parası olan 50 Sesterz yerine Titus'a başka bir kumaş versey­
di. Atia ile Titus arasındaki sözleşme değişir miydi? Neden?

e. Elbisenin çalınması durumunda. Titus elbiseyi teslim edemediği halde


yiritf'dan dikiş parası olan 50 Sesterz'i isteyebilir mi? Neden?

f. Horatius'nn fiilini hukuken nitelendiriniz ve unsurlarını belirtiniz.


Horatius'a karşı dava açılabilir mi? Neden? Horatius'nn fiilinden kim
sorumludur? Açıklayınız.

g. Octavia, elbisenin maliki olmuş mudur? Neden?

h. Jtaf nin. Octavia'yı hırsızlıkla suçlaması ve tokat atması fiilini hukuken


nitelendiriniz.
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 197

18. Baba egemenliği altında bulunan 11 yaşındaki aile evladı Titus, ayakka­
bı tamircisi Stichus'un yanma çırak olarak veriliyor. Bir süre sonra.
Stichus. işi iyi öğrenemediğini söyleyerek Titus'u azarlıyor ve elindeki
ayakkabı kalıbıyla başına vuruyor. Bu vurmanın etkisiyle çırak Titus'un
gözü çıkıyor. Aşağıdaki sorulan olaya göre yanıtlayınız.

a. Titus'un hak ve hukukî işlem ehliyeti bakımından hukukî konumunu


belirleyiniz.

b. Titus'un gözünün çıkarılması olayını hukuken nitelendiriniz.

c. Titus, gözünün çıkarılması nedeniyle Stichus's karşı dava açabilir mi?


Neden?

d. Titus. Stichus's karşı dava açamıyorsa. kim. hangi nedene dayanarak


Stichus's karşı dava açabilir? Açıklayınız.

e. Stichus's karşı açılan davada, tedavi masrafları ve bir gözün olmaması


yüzünden doğacak kazanç kaybı talep edilebilir mi? Neden?

19. Roma’da oturan Octavius. Napoli’deki yazlık evinin onaranını arkadaşı


Tfto’dan rica eder. Arkadaşının ricasını kabul eden Titus, ücretsiz ola­
rak Octavius'un evinin onarımını üstlenir. Titus, evin onarımmı yapa­
bilmek için 500 Sesterz'lik malzeme satm alır. Evin onarımı bittikten
sonra Octavius. Roma’daki işlerini bitiremediğini yazlık eve gelemeye­
ceğini Titus's bildirir. Bunun üzerine Titus, Octavius'un yazlık evini
1000 Sesterz kira bedeli karşılığında üç aylığına Stichus's kiraya verir.
Aşağıdaki soruları olaya göre yanıtlayınız.

a. Octavius ile Titus arasındaki sözleşmeyi tanımlayınız. Bu sözleşme.


Roma sözleşmeler sistemi içinde hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. Octavius ile Titus evin onarımı için bir ücret kararlaştırmış olsalardı.
Octavius ile Titus arasındaki sözleşme değişir miydi? Neden?

c. Octavius, evinin onarımı karşılığında. Tzte’un resmini yapsaydı.


Octavius ile Titus arasındaki sözleşme değişir miydi? Neden?

d. Titus, evin onarımı için yaptığı 500 Sesterz değerindeki masrafı


Octavius'dsn isteyebilir mi? Neden?

e. Titus ile Stichus arasındaki kira sözleşmesi geçerli midir? Neden? Kira
sözleşmesinden ne tür bir hak doğar? Stichus, bu kira sözleşmesinden
doğan hakkını Octavius's karşı ileri sürebilir mi? Neden?
198 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

20. A ile B. konusu 10 (on) sepet üzümün ödünç olarak verilmesi olan bir
sözleşme yapmışlar ve A. B'ye 10 (on) sepet üzümü teslim etmiştir.
Teslim aldığı üzüm sepetlerini evine götüren B. sepetleri boşalttığında,
üzümlerin ezik, bozuk ve de küflenmiş olduklarmı görmüştür. Aşağıda­
ki soruları olaya göre yanıtlayınız.
a. A ile B arasındaki ödünç sözleşmesi Roma sözleşmeler sistemi içinde
hangi gruba girer? Açıklayınız.

b. A ile B arasındaki ödünç sözleşmesi, geçerli bir biçimde kurulmuş mu­


dur? Neden?
c. B. A’dan hangi hukukî nedene dayanarak bir talepte bulunabilir?

21. Secundus kızını Tertius ile evlendireceği ümidiyle. Tertius'z cihaz (dos)
olarak bir ev ve bir miktar para vermiştir. Ancak daha sonra bu evlilik ger­
çekleşmemiştir. Secundus, Tertius9 a verdiği şeyleri aynî bir dava olan rei
vindicatio (istihkak davası) ile geri alabilir mi? Secundus, bu dava ile ala­
mazsa. Tertius'z karşı başka bir dava olanağına sahip midir? Açıklayınız.

22. Aşağıdaki metne göre somları yanıtlayınız.


Digesta 9.2.9.3 (Ulpianus): “Eğer üzerine kölemin bindiği atı ürküttüy-
sen ve bu nedenle kölem nehre düşüp öldüyse, Ofilius, actio in factum
(olguya dayalı dava) verileceğim söyler...”

a. Metinde sözü edilen haksız fiili açıklayınız.

b. Bu haksız fiili düzenleyen kanunun (Lex Aquilia), sadece ilgili bölümü


hakkında kısaca bilgi veriniz.

c. Metinde ilgili haksız fiilin hangi unsuru hakkmda bilgi verilmektedir?


Açıklayınız

d. Bu unsurun olmadığı ve fakat zararm ortaya çıktığı durumlarda


praetor’lar ve hukukçular, bu unsuru, hangi davalarla ve nasıl esnetmiş-
lerdir? Açıklayınız.

23. Aşağıdaki metin hangi mal ayırımına ilişkindir? Açıklayınız. Bu mal


ayırımının borçlar hukukunda özel önem taşıdığı iki sözleşmeyi neden­
leriyle yazınız.
Digesta 12.1.2.1 (Paulus): “...Ki bunlar, sayı, ölçü, tartı ile belirlenebi­
len mallardır...”
§ 5. Seçilmiş Karma Sınav Soruları 199

24. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. S. B’ye ait olan malı A’ya satıyor. Başkasına ait olan malın mülkiyeti
nakledilemeyeceği için S’nin mülkiyeti devredememesi başlangıçtaki
hukukî imkânsızlıktır.

b. Roma hukukunda, aynı baba egemenliği altında bulunan aile evlatlarının


kendi aralarında ve aile babası ile yapmış oldukları hukukî işlemlerden
doğan borçları obligatio naturalis (eksik borç) olarak kabul edilmiştir.

c. Çatıda çalışma yapan kimse, çatıdaki bir kiremidi yola düşürür ve bu


kiremit yoldan geçen kölenin ölmesine yol açarsa, bu durumda kasttan
sorumlu tutulur.

d. Ödünç sözleşmesinden doğan borç cins borcu olduğu için, “cins yok
olmaz” (genus non pent) kuralı gereğince ödünç alan hiçbir zaman bor­
cundan kurtulmaz.

25. Aşağıdaki ifadelerden vanlıs bulduklarınızın neden vanlıs oldukla-


rını gerekçeli olarak yazınız. Doğru bulduğunuz seçeneğe sadece
doğru demeniz yeterlidir.

a. A’nm B’ye sattığı evin bahçesinde yaptığı çardak, evin bütünleyici par­
çası (mütemmim cüz) olarak kabul edilir.

b. Gemi fizikî olarak bölünemeyen bir mal olduğu için. A ve B. gemi üze­
rinde aynı anda mülkiyet hakkına sahip olamaz.

c. Terzi B’nin. meslektaşı A’dan kiralamış ve böylelikle ondan fer’i zilyet­


liğini kazanmış olduğu dikiş makinesini, bir zaman sonra satm alarak
aslî zilyet olması kısa elden teslimdir.
Kaynakça

Abramenko, A.: “Eine übersehene Stellungnahme des Trebatius zum Eigentumserwerb


am partus ancillae furtivae”, SZ 114 (1197). s. 423-434
Akıncı, Ş.: Roma Borçlar Hukuku, 818 Sayılı BK ve 6098 Sayılı TBK ile Mukayeseli.
Konya 2013
Akıncı, Ş.: Roma Hukuku Dersleri. 6. Basım. Konya 2013
Aksarav, B.: Roma Hukukunda Kadının Hak ve Fiil Ehliyeti. İstanbul 2012
Apathy, P.: “Sachgerechtigkeît und Systemdenken am Beispiel der Entwic-klung von
Sachmângelhaftung und Irrtum beim Kauf im klassischen römischen Recht, SZ 111
(1994). s.~95-154 ~
Arangio-Ruiz, V. (Çev. Türkan Rado): "'Klasik Roma Hukuku İlminde Şerhler Siste­
mi”, İÜHFM (1952), C. 18, Sa. 1-4, s. 459-466
Avorel-Tunca, K.: -^Negotiorum Gestio’nun Koşullan”, DokuzEUHFD (1987), C. III,
Sa. 14, s. 33-114
Beck, A.: 'Das Schadensersatzproblem in der Entwicklung des römischen Rechts”, SZ
83 (1964), s. 223-236
Behrends, O.: ''Die bona tides im mandatum. Die vorklassischen Grundlagen des
klassischen Konsensualvertrags Auftrag77, FS Waldstein zum 65. Geburtstag, Stutt­
gart 1993, s. 33-62
Belovsky, P.: “Usucapio of Stolen Things and Slave Children”, RIDA 49 (2002), s. 57-99
Berki, Ş.: “Roma7da Borçların Kaynaklan”, AÜHFD (1950), C. 7, Sa. 3-4, s. 378-413
Berki, Ş.: ''Roma7da Borçların Kaynaklan77, AÜHFD (1954), C. 11, Sa. 3-4, s. 134-173
Berki, Ş.: ''Romada Aile Hukuku” AÜHFD (1957), C. 14, Sa. 1-4, s. 111-121
Berki, Ş.: Roma Hukuku, Ankara 1949
Broggini, G.: Aus Ciceros Anwaltstatigkeit, Studi Biondi II (1965), s. 683-705
Bry, G./Bry. J.: Principes et Droit Romain, 6. ed., t. 2, Paris 1930
Buckland, W. W.: “Diligens Paterfamilias77. Studi in onore di Pietro Bonfante II. Mila­
no 1930, s. 87-108
Buckland, W. W.: A Text-Book of Roman Law from Augustus to Justinian, 2. Edit.,
Cambridge 1950
Buckland, W. W.: The Roman Law of Slavery, Cambridge 1908
Coing, H.: “Zum EinfluB der Philosophie des Aristoteles auf die Entwicklung des
römischen Rechts77, SZ 69 (1952), s. 24-59
Collinet, P. (Çev. Şemsettin Talip): “Pandekt Tedrisatının Daimi Ehemmiyeti”, İstan­
bul Barosu Dergisi (1937), s. 243-256
202 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Collinet, P. (Çev. Türkan Basman): “lustinianus Kodeksinin Orijinalliği”, İÜHFD


(1938), C. 4, Sa. 1-4, s. 229-345
Colognesi Capogrossi, L. (Çev. Özcan Karadeniz Çelebican): “Roma Egemenliği:
Yurttaşlık ve Kölelik”, AÜHFD (1993), C. 43, Sa. 1-4, s. 299-311
Colognesi Capogrossi, L. (Çev. Özcan Karadeniz Çelebican): “Toprakların Kiralan­
ması: Antik Çağ Roma’sında Hukuk ve Ekonomi”, AÜHFD (1993), C. 43, Sa. 1-4,
s. 337-357
Corbino, A. (Çev. Özcan Çelebican): “Roma:da Arkaik ve Cumhuriyet Dönemle­
ri'nde Anavasal-Politik Dengeler-Hukuksal Gelişim, Hukukçuların Hukuk Yaşa­
mındaki Rolleri” AÜHFD (1995), C. 44, Sa. 1-4, s. 61-78
Cosentini, C. (Çev. Kudret Ayiter): “Corpus Iuris Tetkiklerinde Tenkidi Çalışmaların
Yem İstikameti’', AÜHFD (*1954), C. 11, Sa. 1-2, s. 563-580
Couch, A. J. (Çev. İpek Sevda Söğüt): “Roma’nın Eski Hukuk Dönemi nde Kadın”,
Prof. Dr. Ali Güzel’e Armağan. İstanbul 2010, C. II, s. 1491-1504
Del Vecchio, G. (Çev. Şemseddin Talip): “Adalet ve Hukuk’’. İÜHFD (1937). C. 3. s.
432-441
Di Marzo, S. (Çev.: Umur, Z.): Roma Hukuku, 2. bası, İstanbul 1959
Emiroğlu, H.: “Roma Hukuku’nda Eksik Borç (Obligatio Naturalis) Olarak Doğan
Borçlar”, AÜHFD (2002) C., 51, Sa., 4, s. 74-82
Emiroğlu, H.: “Roma Hukuku'nun Bilgi Kaynaklarından Corpus Iuris Civilis ve Türki­
ye'de Hukuk Resepsiyonu”, AÜHFD (2002), C. 51, Sa. 2, s. 85-96
Emiroğlu, H.: lus Gentium - Kavimler Hukuku, İstanbul 2007
Erdoğmuş, B.: “Klasik Roma Hukuku’nda Kusursuz Sorumluluk Örneği: Custodia,
Prof. Dr. Rona Serozan’a Armağan, C. I, İstanbul 2010, s. 895-908
Eıdoğmuş, B.: Klasik Roma Hukukunda Actio Publiciana in Rem, İstanbul 1984
Eı doğmuş, B.: Roma Borçlar Hukuku Dersleri, 2. bası, İstanbul 2006
Erdoğmuş, B.: Roma Eşya Hukuku, İstanbul 2000
Erişgin, Ö.: “Klasik Dönem Hukukçularında Bir Açık Değer' Olarak Utilitas Publica”,
Prof. Dr. Bilge Öztan’a Armağan 2008, s. 369-389
Erişgin, Ö.: “Roma Hukukunda Hamile Kadm Kölenin Çocuğunun (Partus Ancillae)
Hukuksal Yazgısı Hakkında”, AÜHFD (2012), C. 61, Sa. 4, s. 1407-1436
Erişgin, Ö.: “Roma Toplumunda Kadının Konumu”, İnönüÜHFD (2013), C. 4, Sa. 2, s.
İ-31
Erişgin, Ö.: Tarihsel ve Dogmatik Açıdan Periculum Est Emptoris (Hasara Alıcı
Katlanır), Ankara 2010
Gaudemet, J. (Çev. Bülent Talıiroğlu): “Roma İmparatorluğunda Kadının Hukukî
Durumu”, MHAD (1972), C. 6, Sa. 9, s. 205-230
Kaynakça 203

Georgesco, A. (Çev. Tahiroğlu, B.): ’ Roma Hukuku ve Modem Dünya Düşüncesi’',


İÜHFM (1976), C. 47, Sa. 1-4, s, 585-601
Giffaıd, A. E.: Precis de Droit romain, t. 2 (obligations). 2. ed., Paris 1938
Girard, P. F.: Droit romain. Paris 1929
Gönenç, İ. F.: Roma Hukukunda Kadın. İstanbul 2010
Gönenç, î. F.: 'Haksız Fiil Sorumluluğunun Tarihsel Gelişimi”. Roma Hukukundan
Modem Hukuka Sorumluluk Sempozyum Özel Sayısı. MÜHF-HAD (2008), C. 14,
Sa. 4, s. 13-28
Günal, N.: "Roma Hukuku’nda Kazandırıcı Zamanaşımı ile Mülkiyetin İktisabının Yeri
ve Önemi”, AÜHFD (1998), C. 47, Sa. 1-4, s. 119-139
Güneş-Ceylan, S.: “lus Respondendi’ve İlişkin Bazı Görüşler”, İÜHFD (2006), C. 64,
Sa. 2, s*. 235-245
Güneş-Ceylan, S.: 'Roma Hukuku’nda Contractus (Sözleşme) Pactum (Anlaşma)
İlişkisi, GÜHFD (2005), C. 9, Sa. 1-2, s. 171-183
Güneş-Ceylan, S.: "Roma Hukuku’nda Kayyımlık (Cura) Müessesesine Genel Bir
Bakış”* AÜHFD (2004), C. 53, Sa. 1, s. 221-230
Güneş-Ceylan, S.: "Roma Hukukundan Günümüze İstihkak Davası (Rei Vindicatio)”,
GÜHFD (1999), C. 3, Sa. 1-2, s. 148-163
Güneş-Ceylan, S.: "Roma Hukukunun Günümüz Hukuk Düzenlerine Etkisi, GÜHFD
(2004),* C. 8, Sa. 1-2, s. 75-93
Güneş-Ceylan, S.: Roma Hukukunda Evlenme (Matrimonium), Ankara 2008
Güneş-Ceylan, S.: Roma Hukukundan Günümüze Velayet-Vesayet Hukuku, Ankara
2004
Güneş-Peschke, S.: Roma Hukukundan Günümüze Kişilik Haklarının Korunması
(iniuria), Ankara 2014
Güıten, K.: "Roma Hukuku’nda Sportif Faaliyetlerden Kaynaklanan Yaralanmalar ve
Ölümler Nedeniyle Hukuki Sorumluluk”, HacettepeHFD (2014), C. 4, Sa. 1, s. 175-
186
Güllen, K.: Roma Hukuku’nda Hakkaniyet, Ankara 2008
Honig, R. (Çev. Şemseddin Talip): Roma Hukuku Dersleri, İstanbul 1935
Honsell, H.: Römisches Recht, 6. Aufl., Zürich 2005
Işıktaç, Y.: Hukukun Kaynağı Olarak Örf ve Âdet Hukuku, İstanbul 1992
Işıktaş, Y.: Hukuk Başlangıcı, İstanbul 2010
Jörs, P..Kunkel, WJWenger, L. (neu beaı b. Honsell, H./Maver-Maiy, T./Selb, W.):
Römisches Recht, 4. Aufl., Berlin-Heidelberg-New York 1987
Karadeniz-Çelebican, Ö.: Roma Hukuku, Tarihî Giriş - Kaynaklar - Genel Kavramlar
- Kişiler Hukuku - Hakların Korunması, Yeni Medenî Kanun'a uyarlanmış 17. Ba­
sım, Ankara 2014
204 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Karadeniz-Ç’elebican, Ö.: Roma Eşya Hukuku. Yeni Medenî Kanun’a Uyarlanmış 5.


Basım: Ankara 2015
Karagöz, H.: Hukuk Kuralı (Regula Iuris) Kavramı. İstanbul 2010
Karakaş, F. T. / Erişgin, Ö.: “Tarihsel Açıdan Malvarlığı Zararı ve bu Zararın Belir­
lenmesi”, BATİDER2006, C. XXIII, Sa. 3, s. 155-181"
Kaser, AL/Knütel, R.: Römisches Privatrecht, 18. Aufl., München 2005
Kaser, AL: “lus honorarium und ius civile", SZ 101 (1984), s. 1-114
Kaser, AL: “Partus ancillae”, SZ 75 (1958), s. 156-200
Kaser, AL: “Zur Problematik der römischen Rechtsquellenlehre”. FS Flume I. Köln
1978, s. 101-123
Kaser, Al.: Das Römische Privatrecht (das altrömische, das vorklassische und
klassische Recht), 1. Absch., 2. Aufl.. München 1971
Kaser, AL: Das Römische Privatrecht (die nachklassischen Entwicklungen), 2. Absch.,
1. Aufl.. München 1959
Kaser, AL: Zur Methode der römischen Rechtsfındung, Tübingen 1962
Keskin, O. B.: “Modem Hukuki Sistemin Temelleri Üzerine Bir Giriş Çalışması: Geç
Ortaçağ’da Corpus Iuris Civilis’in Keşfi ve Etkileri”, İÜHFD (2014), C. 72, Sa. 1, s.
599-626
Keyman, S.: Hukuka Giriş, 4. baskı, Ankara 2010
Kııütel, R.: “Die Haftung fur Hilfspersonen im römischen Recht”. SZ 100 (1983). s.
340-443
Koçhisarlıoğlu, C. / Erişgin, Ö.: “Yasal Düzenlemenin Yorumu”, in Ankara Barosu
Uluslararası Hukuk Kurultayı (Ankara 11-15 Ocak 2010), I. Cilt, Ankara Barosu
Yayınları, Ankara 2011, s. 124-149
Koçhisarlıoğlu, C.. Erişgin, Ö.: “Hukukî Düşünme ve Gerekçelendirme Mantığı”, in
Ankara Hukuk Toplantıları - Norm Koyma ve Hüküm Verme Sempozyumu (Ankara
17-18 Nisan 2009), Ankara 2011, s. 195-231
Korkmaz-Sayın, B.: Roma Hukuku’nda Vekalet Sözleşmesi (Mandatum), Ankara
2014
Kosclıaker, P. (Yen. eld. geç. Ayiter, K.): Modem Özel Hukuka Giriş Olarak Roma
Özel Hukukunun Ana Hatları, 7. bası, Ankara 1983
Kunkel, AV.: “Das Wesen des ius respondendi”, SZ 66 (1948), s. 423-457
Kübler, B.: “Die Haftung fur Verschulden bei kontraktsâhnlichen und deliktsâhnlichen
Schuldverhaltnissen”, SZ 39 (1918), s. 172-223
Küçük, E.: “Roma Hukukunda Manius Curius Davasında (Causa Curiana) Vasiyetna­
menin Yorumu Meselesi”, Ankara Hukuk Toplantıları - Norm Koyma ve Hüküm
Verme Sempozyumu (Ankara 17-18 Nisan 2009), Ankara 2011, s. 411-426
Küçük, E.: “XII. Yüzyıl Rönesansı ve 'Yeniden Doğan’ Roma’yı Günümüze Bağlayan
Son Halka: Pandekt Hukuku”, AÜHFD (2007), C. 56, Sa. 4, s. 111-122
Kaynakça 205

Küçükgüngör, E./Emiroğlu, H.: 'Roma Hukukunda ve Bazı Çağdaş Hukuk Düzenle­


rinde Laesio Enormis (Gabin)”, AÜHFD (2004). C. 53, Sa. 1, s. 77-87
Küçükgüngör, E.: Roma Hukukunda İntifa Hakkı (Ususfructus), Ankara 1998
Küçükgüngör, E.: Roma Hukukunda Vasiyet (Testamentum). Ankara 2007
Küçükgüngör, E.: Roma Hukukunda Vedia Sözleşmesi (Depositum), Ankara 2002
Lepointe, G./Monier, R.: Les obligations en Droit romain et dans l’ancien Droit
français, Paris 1954
Mader, P.: “Mortuus redhibetur? Eine Untersuchung zum aedilizischen
Sachmângelrecht, SZ 101 (1984), s. 206-233
Martin, D. S.: “The Responsibility of Skilled Workers in Classical Roman Law”. AJP
(2001), Vol. 122, No. 1, s. 107-129
Mayer-Maty, T.: “Der Consens als Grundlage des Vertrages”, FS Seidl zum 70.
Geburtstag, Köln 1975, s. 118-129
Mayer-Maty, T.: “Höhere Gewalt: Falltypen und Begriffsbildung”, FS Steinwenter,
Graz-Köln 1958, s. 58-77
Mayer-MaK, T.: ‘VisMaior:; PW-REIX A1, Stuttgart 1961., s. 340-347
Mayer-Maty, T.: Römisches Recht, zweite, erweiterte Aufl., Wien-New York 1999
Molnar, L: “Die Ausgestaltung des Begriffes der vis maior im römischen Recht”,
IURA 32 (1981), s. 73-105
Molnâr, İ.: “Periculum emptoris im römischen Recht der klassischen Periode”,
Sodalitas, Şeritti in onore di Antonio Guarino, Vol. V (1984), s. 2227-2255
Molnar, L: “System der Verantwortung im römischen Recht der spâteren Republik”,
BIDR 92.93’(1989.90), s. 545-615
Molnar, İ.: “Verantwortung und Gefahrtrasune bei der locatio conductio zur Zeit des
Prmzipats”, ANRWII14, Berlin-New York 1982, s. 583-680
Monier, R.: Elementaire de Droit romain, t. II (les obligations), 4. ed., Paris 1948
Mosca, G. (Çev. M. Özyörük): “Roma ve Ortaçağ”, AÜHFD (1946), C. 3, Sa. 2-4, s.
532-564
Nörr, D.: “Probleme der Eviktionshaftung im klassischen römischen Recht”', SZ 121
(2004), s. 158-188
Okandan, R. G.: “Roma Hukukunun Kaynaklan Bakımından Vukua Gelen Tarihî
Gelişme”, İÜHFD (1952), C. 18, Sa. 1-2, s. 454-478
Öcal, B.: “Damnum iniuria Datum7da iniuria ve Culpa İlişkisi”, İnönüÜHFD (2011), C.
2, Sa. 1, s. 345-386
Öktem, N.: “Antik Yunan Felsefesi”, İÜHFD (1974), C. 39, Sa. 1-4, s. 353-413
Pölay, E.: “Iniuria-Tatbestânde im arehaisehen Zeitalter des antiken Rom”, SZ 101
(İ984), s. 142-189
206 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Pringsheim, F.: “Bonum et aequum”, SZ 52 (1932). s. 78-155


Rado, T.: ‘'Alım Satım Bahsinde Roma Hukuku Prensiplerinin Hukukumuza Tesiri",
Gönensav: a Armağan. İstanbul 1955
Rado, T.: “Gaius’a Göre Klasik Roma Hukukunda Furtum Suçu”, İÜHFM (1952), C.
18, Sa. 2, s. 479-519
Rado, T.: 'Roma Hukuku Sahasında Bazı Yeni Görüşler", İÜHFM (1963), C. 29, Sa. 4,
s. 1089-1101
Rado, T.: “Roma’da Senatus ve Teşrii Salahiyeti"; İÜHFM (1947), C. 13, Sa. 1, s. 239-
258
Rado, T.: Roma Hukuku Dersleri (Borçlar Hukuku), İstanbul 1983
Rado-Basnıan, T.: “Eski Roma Hukukunda Bazı Evlenme Şekilleri”, İÜHFM (1942),
C. 8, Sa. 3-4, s. 530-544
Rainer, M. J.: Einfuhrung in das römische Staatsrecht: Die Anfânge und die Republik,
Darmstadt 1997
Riccobono, S. (Çev. Ziya Umur): “Roma Doktrininde Hakkın Suistimali Nazariyesi”,
İÜHFD (1957), C. 22, Sa. 1-4, s. 350-397
Riccobono, S.: “İmperator lustinianus ve Roma Hukukunun Tedvini”, Capitolium, C. I,
Sa. 1, İstanbul 1934, s. 27-40
Schulz, F.: Classical Roman Law, Oxford 1961
Schwarz, A. B. (Çev. Basman (Rado), T.): Roma Hukuku Dersleri, Tarihî Kısım ve
Umumî Doktrinler, C. I, İstanbul 1943
Schwarz, A. B. (Çev. Bülent Davran.): Borçlar Hukuku Dersleri, 1. Cilt, İstanbul
1948
Schwarz, A. B. (Çev. Hıfzı Veldet): “Türkiye-İsviçre Medenî Hukuku ve Roma Huku­
ku", Prof. E>r. Cemil Bilsel’e Armağan, İstanbul 1939, s. 379-436
Seidl, E. (Çev. Erdoğmuş, B.): “Romalı Hukukçuların Metotlarına Dair", İÜHFD
(1969), C. 35, Sa. 1-4, s. 448-468
Seiler, H. H.: “Römisches deliktisches Schadensersatzrecht in der obergerichtlichen
Rechtsprechung des 19. Jahrhunderts”, FS Lange, 1992, s. 245-264
Selb, W.: “Kausalitât in der dogmengeschichtlichen Betrachtuns”. FG Herdlitczka
1972,8.215-222
Sevig, V. R.: “Borçlar Hukukunun Hakiki Kaynaklan", AÜHFD 4 (1947), Sa. 1-4, s.
262-347
Somer, P.: 100 Soru - 100 Cevap Roma Borçlar Hukuku, İstanbul 2010
Somer, P.: Roma Hukukunda İstisna Akdi (Locatio Conductio Operis), İstanbul 2008
Somer, P.: Roma Hukukunda Mala Verilen Zarar, İstanbul 1999
Sungurtekin-Özkan, M./ Türkoğlu-Özdemir, G.: “Roma Hukukundan Günümüze
Medeni Yargılamalım Esasları, Ankara 2008
Kaynakça 207

Tahiroğlu, B. /Erdoğmuş, B.: Roma Hukuku Dersleri. Pax Romana, 12. bası. İstanbul
2012
Tahiroğlu, B.. Erdoğmuş, B.: Roma Usul Hukuku Dersleri. İstanbul 2001
Tahiroğlu, B.: “Roma Hukukunda Azad Etmenin Tahditleri”. İÜHFM (1973). C. 38,
Sa. 1-4, s. 521-545
Tahiroğlu, B.: Roma Borçlar Hukuku. İstanbul 2000
Tahiroğlu, B.: Roma Hukukunda iniuria. İstanbul 1969
Tahiroğlu, B.: Roma Hukukunda Mülkiyet Hakkının Sınırları. 3. basım. İstanbul 2001
Türkoğlu-Özdemir, G.: "Roma Medenî Usul Hukukunda Formula Yargılaması”,
DEÜHFD (2005). C. 7, Sa. 1, s. 167-212
Umur, Z.: Roma Hukuku Ders Notları. İstanbul 1997
Umur, Z.: Roma Hukuku Lügati. İstanbul 1983
Umur, Z.: Roma Hukuku. Eşya Hukuku, İstanbul 1983
Umur, Z.: Roma Hukuku, Tarihî Giriş ve Kaynaklar, İstanbul 1967
Ventura, M. (Çev. Şemsettin Talip): Roma Hukuku, C. I, İstanbul 1934
Villers, R. (Çev. Bülent Tahiroğlu): "Roma Hukukunda Cumhuriyet Devri Sonuna
Kadar Kadının Hukukî Durumu”, İÜHFM (1974), C. 39, s. 427-438
Villey, M. (Çev. Bülent Tahiroğlu), Roma Hukuku Güncelliği, İstanbul 1985
von Lübtou, U.: “Cicero und die Methode der römischen Jurisprudenz”, FS Wenger I
(1944), s. 224-235
von Lübtow, U.: “De iustitia et iure”, SZ 66 (1948), s. 458-565
Wacke, A.: “Circumscribere, gerechter Preis und die Arten der List”, SZ 94 (1977), s.
184-246
Wacke, A.: “Notwehr und Notstand bei der aquilischen Haftung”, SZ 106 (1989), s.
469-501
Wacke, A.: ''Zum dolus-Begriff der actio de dolo”, RIDA 27 (1980), s. 349-386
Waldstein, W./Rainer, M. J.: Römische Rechtsgeschichte, 10. neu bearbeitete Aufl.,
München 2005
Waldstein, W.: Entscheidungsgrundlagen der klassischen römischen Juristen”,
ANRW11/15 (1976), s. 4-10o'_ "
Waldstein, W.: “lus naturale im nachklassischen römischen Recht und bei Justinian”,
SZ 111 (1994), s. 1-65
Waldstein, W.: “Vorpositive Ordnungselemente im Römischen Recht”, Österreichi-
sche Zeitschrift fur öffentliches Recht 17 (1967). s. 1-26
Wieacker, F.: “Haftungsformen des römischen Gesellschaftsrechts”, SZ 54 (1934), s.
35-79
208 Roma Özel Hukuku Uygulamalı Çalışmaları

Wieacker, F.: “Offene Wertungen bei den römischen Juristen”, SZ 94 (1977). s. 1-42
Wieacker, F.: “Zum Ursprung der bonae fıdei iudicia”, SZ 80 (1963), s. 1-41
Wieacker, F: “Über das Verhâltnis der römischen Fachjurisprudenz zur griechisch-
hellenistischen Theorie”, RIDA 20 (1968), s. 448-477
Zilelioğlu, H.: “Roma Hukukundaki Sorumluluk Ölçütlerine Genel Bir Bakış”,
AÜHFD 1987. C. 39, Sa. 1-4, s. 241-264
Zimmermann, R.: The Law of Obligations: Roman Foundations of the Civilian
Tradition. Cape Town 1990

Latince Metinler için Yararlanılan Kaynaklar


Gordon, W. M. / Robinson, O. F.: The Institutes of Gaius, London 1988
Hausmaninger, H.: Casebook zum römischen Vertragsrecht. 3. erweiterte Aufl., Wien
1987
Mommsen, T. / Kriiger, P. / Watson, A.: The Digest of Justinian, Vol. 1-4,
Philadelphia 1985
Otto, E./Schilling, B. /Sintenis, F. F.: Das Corpus Iuris Civilis, 2. Aufl., Bd. 1-7, Leip­
zig 1831-1832
Rado, T.: Gaius Institutiones (Borçlai- Kısmı), Istanbul 1959
Umur, Z.: Iustinianus Institutiones, Istanbul 1968
http://web.upmf-grenoble.fr./Haiti/Cours/Ak
http://www.thelatinlibrary.com

You might also like