Professional Documents
Culture Documents
Gelibolulu Mustafa Ali Riyazus Salikinpdf
Gelibolulu Mustafa Ali Riyazus Salikinpdf
www.kulturturizm.gov.tr-
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr
GELİBOLULU MUSTAFA ÂLÎ
RİYÂZÜ’S-SÂLİKÎN
Hazırlayanlar
Dr. Mehmet ARSLAN - Dr. İ. Hakkı AKSOYAK.
Ankara
2018
KISALTMALAR
civarından geçen padişah III. Murat’ın, yapılmakta olan bir evde üç yüz kadar yeniçeri
ve acemi oğlanının çalıştığını görmesi ve evin Âlî’nin olduğunu öğrenmesi üzerine
azledilir. Aynı yıl, Gelibolu’ya döner.
Daha sonra İstanbul’a gelerek III. Mehmet’in tahta çıkışını kasidelerle kutlar ve
Künhül- ahbâr adlı tarihini bitirebilmek için Mısır defterdarlığını talep eder. Ancak bazı
entrikaların karışması üzerine, yine istediğini elde edemez. Bunun üzerine İkinci kez
Sivas defterdarlığı, Amasya (1595) ve Kayseri sancak beyliğine atanır. Bundan sonra
Cidde sancak beyliğine atanıp 1600 yılında bu görevindeyken vefat eder. Cidde’de
defnedildiğinden söz ediliyorsa da mezarı şimdiye kadar bulunamamıştır. Nerede ve
kiminle evlendiği hakkında bilinmiyor; bir kıtasında 984 (1577) yılında bir oğlu
olduğunu ve ismini Fazlullah koyduğunu anlatıyor.
tarihidir.
Hilyetü’r-ricâl: Mutasavvıfları anlatır.
Hulâsatü’l-ahvâl: Sosyal konulu bir tercibenttir.
İstidânâme: Sultan III. Murat adına kaleme alınmıştır.
İzzetü’l-asr fi-Tefsîri Sûretü’n-nasr: Nasr Suresi’nin tefsidir.
Kavâidü’l-mecâlis: Görgüye dair bir eserdir.
Künhü’l-ahbâr: Eser, dünya tarihidir.
Maâlimü’t-tevhîd: III. Murat’ın bir gazelinin şerhidir.
Manzum Kırk Hadis Tercümesi
Mecmau’l-bahreyn: Âlî’nin İran şairi Hafız’a nazirelerinden oluşur.
Mehâsinü’l-âdâb: Bir tür siyaset name ve görgü kitabıdır.
Menâkıb-ı Halil Paşa
Menâkıb-ı Hünerverân: Hat tarihinden, ünlü hattatlar, nakkaşlar ve diğer
sanatkârlardan bahseder.
Menakıb-ı Şeyh Mehmedü’d-Dagî
Menşeü’l-inşa: Mektuplardan oluşur.
Mevâidü’n-nefâis Fi-kavâidil-mecâlis
Mihr ü Mâh: Klasik mesnevi konularından biridir.
Mihr ü Vefâ: Mesnevidir.
Mirâtü’l-avâlim: Dünyanın yaratılmasına dairdir.
Mirkâtü’l-cihâd: Danişmend Gazî’den bahseden destanî bir tarihtir.
Münşeat: Türkçe mektup örnekleridir.
Nâdirü’l-mehârib: II. Selim ile Bayezıt’ın Konya savaşını anlatan bir eserdir.
Nasîhatü’s-selâtin: Padişahlara yol gösterici ahlâk ve siyaset kitabıdır.
Nevâdirü’l-hikem: Her asırda yetişmiş olan bazı bilgin ve mutasavvıflardan,
halifeler ve hilâfet meselesinden bahseder.
Nikâtü’l-hâl: III. Murat’ın bir gazelinin şerhidir.
Nusret-nâme: Azerbaycan ve Şirvan seferlerinin tarihidir.
Rahatü’n-nüfûs: Tifaşî’nin eserinin değişik ve ilâveli tercümesidir. Bah ile
ilgilidir.
Risale: III. Murat’ın 120 yıl yaşayacağına dair bir risale.
Risâle-i Zâtü’l-kürsî
Risâle-i Zırgamiyye: İbrahim Paşa’nın Arapların hayvanlarını öldüren bir arslanı
öldürmesi hakkındadır.
RİYÂZÜ’S-SÂLİKÎN 6
Sonuç
METİN
11 GELİBOLULU MUSTAFA ÂLÎ
1 Bismillâhirrahmânirrahîm
Devha-i bustân-ı Kelâm-ı Kadîm
vâdîsini dâyimâ ser-sebz ü sîr-âb ve kulûb-ı meslûb-ı vâsilîn sıfatında tarâvet ile şâd-âb
eyleyüp tehlîl ü tilâvet ve savm u salât ve hacc u cihâd ve tasadduk u zekât husûsa
kıyâm-fi’l-leyl ve ihyâ-i leyâlî ve hıfzu’l-lisân mine’l-menâhî ale’t- tevâlî on şecere-i
müsmire gibi ol ravza-i ûlânun neşv ü nemâsına ve bu gûne amâl-i zâhire-i tâhire ile
sülûk ihtiyâr iden ahyârun kadr ü rütbeleri itilasına sebeb oldugını beyân eyledükde
imâm-ı müşârün ileyh Rahmetu’llâhi Taâlâ Aleyh “Fe’l-vâsılûne bi-hâze’t- tarîk fi’z-
zamâni’t-tavîl ekallü mine’l-kalîl” deyu tahkîk buyurmuşdur. Fî-nefsi’l-emr havâss-ı
mukarrebîn-i ebrâr amâl-i zâhire ile ibâdeti ihtiyâr kılmazlar. Belki tamîr-i bâtın ve
tathîr-i kâmin meziyyetine müteallik olan ahvâl u efâl ve akvâl-i celîleye himmet
kılurlar. Tâ ki erâ’ik-i tevhîd ol melâ’ik-i evc-i tecrîd hazerâtına bi-tarîki’l-ahvâl marûz
ola ve mâh-ı pür-tâb-ı zâtları evc-i ufk-ı mübîne nûr-efzâ belki ufk-ı alâ rütbe-i
râtibesine bâis-i nûr-ı ziyâ olup alâ-vechi’l-ittisâl kat-ı merâtibleri tahakkuk bula
Hakkâ bu bir ravza-i dil-güşâdur ki her devhası mîve-i mesûbât ile mâl-â-mâldür. Gûyâ
ki silk-i rûşen- mesâlikün bâg u rag-ı amâli nümûdâr-ı cennet-i efâldür. Felâ-cerem
şüyûhun müşkil-güşâ-yı behre- perdâzı kitâb-ı “Mirsâdü’l-İbâd” mü’ellifi Necmü’d-
dîn İmâm Râzî, Rahmetullahi aleyh kitâb-ı mezbûrun ahirinde sülûk-i muhterife ve ehl-i
sanâyi mevâddını müstakil fasl idüp bâzı tahkîkat itmişlerdür ki tarîk- i ahyâr ol sülûkun
zirve-i ulyâsı idügi bî-reybdür. Farzâ ki ol zavâhir-i amâle göre savm u salât ve hacc u
cihâd u zekât mezâyâsı merâyâ-yı âlem-i gaybdur.
semeresi lezâyiz-i mesûbât ile şehd ü şeker-bâr olup ol bâgun nihâyetindeki cûy-bâr ki
matmah-ı enzâr-ı zevi’l- ebsâr ve mir’ât-ı tâb-nâk-i şevâhid ü âsârdur. Leyâlî vü nehâr
ol behişt-i berîni karîn-i bahâr ve hazân u bahâr ol firdevs-i illiyyîni envâ-ı envâr ve
esnâf-ı şükûfe vü simâr ile mâ-sadak-ı “Ünzur ilâ âsâri rahmetillâh keyfe yuhyi’l-
arza bade mevtihâ” dâ’iresine vâsıl kıldugı ma’lûm-ı kibâr u sıgâr ve mefhûm-ı her
sâlik-i râst-kâr idügi mukarrerdür.
ED-DEVHATÜ’T-TÂSİA FÎ-İHYÂ’İ’L-LEYÂLÎ
Ravza-i hamd ü niyâyiş envâ-ı zevk u ubûdiyyetle ser-sebz ü hurrem ve hadîka-i şükr ü
sitâyiş esnâf-ı şevk u mahabbetle şâd-âb u pür-niam kılınup zât-ı sütûde-sıfâtı serv-i ser-
87 GELİBOLULU MUSTAFA ÂLÎ
kavlince nesîm-i irâdât-ı Dâdâr riyâz-ı mütenevvia-i eşyâyı güzâr idüp anâdîl-i nihâl-ı
hakîkat ve kamârî-i dırahtistan-ı şerîat gâh vassâf-ı gülzâr-ı muhâzara vü müşâhede ve
gâh meddâh-ı mükâşefe vü muhâdese vâki olup ber-muktezâ-i “küllü yevmin hüve fî
şân” (?) niçesi makâmât-ı televvünîde nümâyân ve mükevvenât-ı temekkünîde
müşârün-ileyh bi’l-benân oldukça “et- turuku ilallâhi bi-adedi enfâsi’l-halâyık”
fehvâsınca kutb-ı dâ’ire-i ruûnet ve gavs-i mıstaba-i ubûdiyyet ü fehvâniyyet belki
varak-hân-ı resâ’il-i verkâ ve dânende-i zümürrüde vü dürre-i beyzâ Şeyh Râzî-i Kübrâ
kaddesallâhu sırrehu’l-alâ tahkîk-i idâd-ı tarîk ve tedkîk-i mesâlik-i inâyet-refîk
buyurdukları risâlede tarîk-i sânî ve meslek-i câvidânî ki sâlikîni makâm-ı enâniyyetden
berî ve bevâdî-i eniyye vü âliyyede serserî kılur. Ashâb-ı mücâhedât ve erbâb-ı
riyâzâtol tarîk-i ebrârı ihtiyâr ve tathîr-i ecsâmı Hazret-i Hallâk-ı Bî-çûn’a âyine-dâr
eylemişlerdür. Şecere-i behiyyeleri âlem-i vücûda sâye-güster ve semere-i seniyyeleri
nihâl-i hulletlerinde rûh-efzâ vü cân- perver oldukda ravza-i muravvaza-i ebrâr, devha-i
aşereye nümûdâr olup bülbülân-ı hoş-âvâzı tedânî-i irfânı nakkâl ve mürgân-ı nagme-
perdâzı telakkî-i bî- kerânı hallâl, siyyemâ her berg-i hadrâ-peykeri bevâde-i ilâhiyyeyi
muhbir ve nevâle-i nâ- mütenâhiyyeyi müşir ve her nev-ber-i şekker-perveri lezâ’iz-i
zevk ve şürb-i dürriyyeyi müstahzır oldugundan mâ-adâ çeşme-sâr-ı ayne’l-yakîn ve
cûy-bâr- ı ilme’l-yakîn bâg u râg-ı hakka’l-yakîne cârî belki bevâdî-i mahv u isbâta ve
sahv u vâridâta sârî oldugı mukarrerdür.
Bes est.......
Aleyke fazl.......
Pes sâlikîn-i tarîk-i ebrâr ve sâmiîn-i müsâfiret-i Dâdâr tavâli-i pûşîde ile münevver ve
RİYÂZÜ’S-SÂLİKÎN 88
levâmi-i nâ-dîde birle gün gibi enver olup, mugayyebât-ı sahk u tefrîd ve muhtecibât-ı
mahk u tecrîd belki gavâmız-ı hâcis ü makâm ve avârız-ı inziâc u ıstılâm hâme-i ukâb-ı
hulletlerine azher ve nâme-i gurâb-ı ragbetlerine musattar olup, tayy-ı turuk vehl-ehven
ü emken ü sehl ve mürde-i ehl ü nâ- ehl harrâkîn-i hırka-i cehl olmagla âfitâb-ı âlem-
tâb-ı ser “uravvizu nefsî fî makâmi’t-tevekkül” riyâzını ser-sebz ü bûyâ ve sehâb-ı
şehd-âb-ı ser-tâ- ser “ücevvilü hâlî ile’t-tevâcidi ve’t-tevessül” hiyâzını âyîne-i ziyâ
eylemek muhakkakdur.
İle’l-ân makâmât-ı sülûkda nümâyân olan ebrâr ve muhdi-i vücûd-ı meslûbda bî-nişân
olan aktâb-ı ahyâr bu tarîk-i hidâyet-refîka sâlikân ve zevâyâ-yı tahayyülâtı bu âfitâbla
şeâşi-nişân eyleyüp, müşârün- ileyh-i sâbık Hazret-i Şeyh-i Kübrâ-i muhakkık teşrîh- i
tarîk-i sânî ve tavzîh-i meslek-i riyâzet-keşânîde “fe’l-vâsılûne bi-hâze’t-tarîk ekserü
min zâlike’l- ferîk” anî, erbâb-ı muâmelât ve ashâb-ı tâât, sâlik oldukları tarîk-i
evvelden işbu tarîk-i sânî mükemmel ve anun vâsılîni bundan ekalldür deyu beyân
buyurmuşlardur. Zîrâ amâl-i bâtıne efâl-i zâhireden akvâ ve ahvâl-i mestûre akvâl-i
mesmûadan ercâ olup, imârât-ı bütûn pây-pest-i riyâya dûr ve ibâdât-ı meknûn destâ-
dest-i ahfâ ile mamûr olmagın vâsılîni mütekâsir ve mahrûmîni kalîl ü nâdir olur.
LATÎFE-İ MÜNÂSİB-İ ÂN
ED-DEVHATÜ’S-SÂNİYE FÎ-KEYFİYYETİ’S-SÜLÛK
ED-DEVHATÜ’S-SÂLİSE FÎ-TEBDÎLİ’L-AHLÂK
LATÎFE-İ MATBÛA
ED-DEVHATÜ’R-RÂBİA FÎ-TEZKİYETİ’N-NEFS
LATÎFE-İ MAKBÛLE
ED-DEVHATÜ’L-HÂMİSE FÎ-TASFİYETİ’L-KALB
LATÎFE-İ SAHÎHA
ED-DEVHATÜ’S-SÂDİSE FÎ-TAHLİYETİ’R-RÛH
ED-DEVHATÜ’S-SÂBİA Fİ’R-RİYÂZETİ
LATÎFE-İ GARÎBE
ED-DEVHATÜ’S-SÂMİNE Fİ’L-MÜCÂHEDE
LATÎFE-İ ÂCÎBE
ED-DEVHATÜ’T-TÂSİA Fİ’L-MÜŞÂHEDE
LATÎFE-İ HASENE
ED-DEVHATÜ’L-ÂŞİRE Fİ’L-MAHABBETİ’L-İLÂHİYYE
İmdi marifetullâha mevsil olan turuk-ı nâ- mütenâhiyyeden biri ki tarîk-i yegâne-i
sâniye-i meslek-i ebrâr ve sâlise-i tarîk-i ahyârdır. Zinhâr- sad-zinhâr binâsı deh sütûn
ile ber-karâr ve sakf-ı mukarnas u ferşi fart-ı teveccüh ve mahz-ı taallukla üstüvâr
oldugından gayri levâyıh u hâtıresi kevâkib-i semâdan füzûn ve fütûh-ı mütekâsiresi
halâvet-i bâtınaya makrûn, vâridâtı nâ-mahsûs, hasenâtı gayr-i makûl u mahrûs olup,
ashâb-ı gurbeti gayret ü himmetle kâm-kâr ve erbâb-ı hakîkati rehbet ü hürriyyet ile
ragbet-şiâr eyledükden mâ-adâ bî- zevâyid-i avâyık ve zevâyid-i bî-alâyık, her harf-i
hidâyet-zarfı, sübha-i hüviyyeti gerdân ve vâkıa-i gayr-i mahsûseyi ayân ü nümâyân
itmesi mukarrerdür.
Hakkâ bir râh-ı celîl ve sebîl-i hidâyet-delîldür ki ednâ gubârı hicâb-ı hilkati ber-tarâf,
belki sürâdikât-ı enâniyyeti tana tîrlerine hedef ve hebâ-i rûzgârı, ehass-ı kelâmı medlûl-
i edille-i “men-aref” kılup, hiç bir âferîde bu vâdîde ser-gerdân ve menâzil-i marifete
baîd olan bevâdîde nâ-tüvân u dermân olmayup, serâ-perde-i hestîde şâhid-i vücûdı
ayân ve ufk-ı eşbâhîde şümûs-ı maârifi nümayân bilmişlerdür.
SEMERETÜHA’L-LATÎFE MİNE’L-HİKÂYÂT
HİKÂYET-İ MÜNÂSİB