Professional Documents
Culture Documents
Medikal İngilizce Medikal Çeviri (PDFDrive)
Medikal İngilizce Medikal Çeviri (PDFDrive)
MEDİKAL İN GİLİZCE
MEDİKAL ÇEVİRİ
Sedat Törel
Cumhuriyet Üniversitesi
Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi
Yabancı Diller Bölüm Başkanı
Genel Dağıtım :
Güneş Kitabevi
Cemal Gürsel Cad. 12/4
Sıhhiye - ANK AR A
Tel : 31 14 85
GÜNEŞ KİTABEVİ Y A Y IN I
SUNUŞ
M E D İK A L İ N G İ L İZ C E - M E D İK A L Ç E V İ R İ İn g ilizc e'd e n T ü rk çe 'y e çe viri alanında
duyulan bir gereksinim i etkin b ir şekild e karşılam ak üzere uzun süren çalışm alardan sonra
hazırlanm ıştır.
Kitapta biribirini tamamlayan beş ayn bölüme yer verilmiş, çeviri öğrencisi, öğretim
elemanı ve uygulayıcının kitabı rahatlıkla kullanarak çeviri sorununa kesin bir çözüm bula
bilmeleri yönünden özen gösterilmiştir. Kitapta yer alan bölümler sırasıyla şunlardır:
Son derece hayati bir öneme haiz olan tıp öğrenim ve öğretiminde çeviri'nin gün geç
tikçe daha da ağırlığını ortaya koyduğunu gözleyen bir öğretim elemanı olarak, bu çalışma
nın tıbbi alanda üzerine düşen görevi yapacağına dair inancımı tazelerken, bu çalışmayı
çocuklarımla birlikte Tıp öğrencilerime ithaf etmekten mutluluk duymaktayım.
Kitabın dizgisini hazırlayan Bizim Büro ile kitabı yayınlayan Güneş Kitabevi Ltd.
Şti.'ne, sayfa düzenlenmesi ve montaj işlerinde yardımcı olan Leylâ Aşıklar ve düzeltme
işlerinde benimle çalışan eşimHaserie Törel'e sonsuz teşekkürü borç sayanm.
Sayfa
SUNUŞ ................................................................................................................... V
BÖLÜM I
VII
1.1 ÖNSÖZ
İngilizce'den Türkçe’ye çeviri'de karşılaşılan zorluklara bir çözüm yolu aramak ama
cıyla başlatılan araştırmalar ve uygulamalar sonucu geliştirilen insan-aklına dayalı sistematik
yöntemi burada sunarken, ince bir sanat olduğu kadar teknik bir çaba da gerektiren çeviri
işlem ve süreçlerine karşı duyulan bir ihtiyacın giderilmesi yönünde sarfedilen çabalar ele
alınacaktır.
Genellikle ülkemizin birçok Tıp Fakültesinde (başta Hacettepe Tıp Fakültesi olmak
üzere, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anadolu üniversi
tesi Tıp Fakültesi, 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erciyes üniversitesi Tıp Fakültesi
Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hacettepe üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu,
Ankara Sosyal Sigortalar Hastanesi, Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi v.b.) geniş-çapta yürü
tülen uygulamalı çeviri araştırmalarımda geliştirilen bu sistematik yöntemin ilk denemele
rinin yapıldığı 1960lardan bu yana oldukça ilginç gelişmeler gösterdiği ve Standard mekanik
bir çeviri faaliyetini olanaklı kıldığı söylenebilir. Bugün eğitimden teknik bilime, haberleş
meden sanat olaylarına çeviri yerleşmiş bulunmaktadır. Araştırmaların, en son bulguların
yayınlanması, bunların hizmete sunulması çeviri yolu ile ülkeden ülkeye, insandan insana
mümkün olmaktadır. Burs kazanmak, uzmanlık çalışmaları, dış dünyaya açılmak, tebliğ
ve tez hazırlamak çeviriye ne denli bir gereksinim olduğunu açıkça göstermektedir. Bütün
bu gerçeklere ek olarak, belki de çok daha anlamlı bir şekilde, çeviri'nin tıp alanında oyna
dığı rol ve doğrudan doğruya insan hayatını, insan sağlık ve refahını etkilediği son derece
hayati yönüdür. Tıbbi çeviri yoluyla ülkemize kazandmlan birçok eser, yine tıbbi çeviri ile
en son yenilikleri, bulguları, insan hayatlarının kurtarılması için gereken hayati bilgileri il
gililerin hizmetine sunabilmektedir. Tıp alanında kesin, doğru ve süratli çeviri yapabilmemi}
dolayısıyla gerçekten çok ayn bir yeri vardır ve bu öncelik diğer bilim dallan ile tartışılma
yacak bir şekilde yerini korumaya devam edecektir. Zaten bu temel görüş ve inanca dayana
rak otuz yılı aşkın bir süre tıp alanında yoğun sayılabilecek çeviri deneme ve deneyleri yapıl
mış ve bu uygulamalarda elde edilen bulgularla kazanılan deneyim özellikle ve öncelikle
Tıp Dünyamızın,Türk Doktorunun hizmetine sunulmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada Giriş'ten sonra geliştirilen yönteme ait kısa genel bilgilere yer verilecek,
daha sonra da özgün bir sisteme dönüşen yöntemsel yaklaşım ayrıntılı olarak ele alınıp su
nulmaya çalışılacaktır. İnsan-akima dayalı bu sisteme ilişkin çeviri işlem ve süreçleri, izlenil
mesi gereken çeviri aşama ve safhaları sırasıyla ele alınarak uygulamada kullanılan yöntem
ve metodoloji sunulacaktır. Bu çeviri safhaları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir:
(a) İngilizce'den Türkçe'ye tıbbi çeviri'de analiz : İngilizce cümle’nin sisteme göre
parçalara ya da sözcük öbeklerine ayrılması ve kaynak dil olan İngilizce'den
hedef dilimiz Türkçe'ye geçiş için çeviri işlemine yönelme,
(h) Denklemsel formülasyon ve nihai mot-â-mot çeviri ürününün elde edilmesi, ve-
Bu çalışma içinde sunulacak çeviri işlemlerinde en ufak bir önyargı ihtimaline dahi
neden olmamak gayesiyle, burada yararlanılacak materyal, sistemin açıklanması amacıyla
özel olarak hazırlanmış birkaç cümle dışında, genellikle tıp dünyasında çok iyi tanınmış
yabancı eserlerden alınarak sistematik çeviri işlemine sokulacak, örnekleme yapıldıktan
sonra nihai çeviri ürünü sunulacaktır. Bu suretle, medikal çeviri işlemleri ve elde edilen so
nuçlarla geliştirilmiş bu sistematik yaklaşım bir kez daha işlenecek ve sağladığı pratik uygu
lama ile kolaylıklara ve başarılı olup olmadığına bu şekilde değinilmeye çalışılacaktır. Tek
düze kalıpsal bir çeviri olayının, belirli kriter ve kesin ölçütler kullanan bir çeviri sürecinin
hiçbir zaman insan düşüncesini yoketme ya da insanı robotlaştırma ile ilgili olmadığı, böyle
bir tehlike taşımadığı, aksine çeviri sürecinde serbesti, sürat ve kesin doğruluk sağladığı da
çeşitli örneklerle kanıtlanmaya çalışılacaktır. Başka bir deyişle, çeviri alanında uygulamalar,
her bilim dalında olduğu gibi uygulamalı dil ve dilbilim alanında da, bilimsel ve pozitif bir
yaklaşımla nasıl ve ne denli imkân dahilinde olup olmadığı yönünde kanıtlarıyla ortaya seril
meye çaba sarfedilecek ve belki de ileride doğrusal bir çeviri sisteminin bilgisayara yüklene
bilmesi yönünde de katkıları sergileyebilecektir. Medikal çeviri alanında geliştirilen, insan-
aklına dayalı bu sistematik yöntemin zamanla diğer bilim dallarında da daha yaygın uygula
malarla edinilecek deneyim sonucu aynı etkinlikle kullanılabileceği de söylenebüir.
XI
BÖLÜM I
TIBBİ ÇEVİRİYE SİSTEMATİK
BİR YAKLAŞIM
1.2 GİRİŞ
Çeviri sorununa çözüm arayan ilk yayınımda oldukça alçak gönüllü bir şekilde şöyle
yaklaşmaya çalışmıştım:
Çok geçmeden, aslında sekiz yıllık bir araştırma ve uygulamadan sonra, sorduğum
bu soruya diğer bir kitabımda şu cevabı vermeye çalışıyordum:
Aslında çeviri sürecinde üçlü bir gerçeğin varlığı da anlaşılması zorunlu bir etkendir.
Şöyle ki
3
Asgari bir gereksinim olarak kabul edilmesi gereken bu gerçek bazı dilbilimcilerce4 de
bir oranda dile getirilmiş olmasına rağmen, kimse, halk deyişi ile, "un var, şeker var, yağ
var ama helva yapmasını bilmek lâzım" demek yoluna gidememiş, hatta bazıları sadece söz
lüklerle, dil bilmekle, yöntemsiz tam-doğru bir çeviri yapılabileceğini iddia etmek yanıl
gısına düşmüşlerdir. Oysa çeviri'ye belirli bilimsel ve teknik kriterler ve işlemlerie yaklaşmak
sorunun çözümlenmesinde etkin olabilir, sürat ve sağlıklı verim kazanılabilir. Bu durum tıbbi
çeviri olayında daha da sorumluluk yükleyen bir gereksinim ve uygulama şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, çeviri’de uygulanabilecek, işlerliliği olabilecek ve sonuca götürebi
lecek kesin kriterlere, işlem ve sürece olan ihtiyaç apaçık ortadadır, öyle bir teknik ki, hem
doğruyu sağlayacak hem de insanı, insan düşüncesini robotlaştırmıyacak aksine serbest akı
mını, etkin bir fikir iletişimini sağlayacaktır. Daha önceki bir yayınımda da belirttiğim gibi,
çeviri'nin sistematik ve mekanik çeviri niteliğinde olması bekleniyorsa, bu şöyle olmalı:
4— Ozcan Başkan sözcüksel an lam 'dan bahsederken (Bkz. Ozcan Başkan, "Dilbilim de
Y o z -Y o ru m İş le m i" Türk D ili A ra ş tırm a Y ıllığ ı-B e lle te n 1975 - 1976 (Ankara: T D K ,
1976 s. 73) anlamsal an lam 'm sağladığı boyut ve kapsamı değerlendirememiştir,
örneğin, " h ıy a r " sözcüksel anlam'da sebze, "kaz " da kümes hayvanı olmasına karşın
anlamsal anlam '» başka bir kavram da getirebilmektedir. A y n ı şekilde Berke Vardar
zamansal anlam ı "dil'in bir süre içinde yer alıp, bir tarih içerdiği” görüşü ile (Bkz.
Berke Vardar, D ilb ilim in T e m e l K avram v e tik e le ri (Ankara:Türk D il Kurumu, 1982 ,
s.14) dilin uzayan doğrusal niteliğine, geçmiş-geniş-gelecek zaman boyutuna önem
vermemiş ve sınırlı bir kapsamı savunmaya çalışmıştır. Oysa bu ilişki yabancı aileye
ait dillerarası fikir iletişiminde son derece önem li bir etkendir. Bkz. Sedat Törel,
D oğru sal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, 1983.
5— Sedat Törel, "Bilgisayarlarla Mekanik Ç eviri” , D ünya, İstanbul, Mart, 1975 s.2 ve
Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s. 65.
6— Sentaktik kavram ve uygulamanın en başta gelen savunucularından biri de Noam
Chomsky'dir. Bkz. N. Chomsky, S yn tactic Structures, (th e Hague: M o u to n , 1957).
7— Matematiksel lojik İngiltere'de Cambridge Üniversitesi D il Araştırma Ünitesinde de
kullanılmıştır. Claude Shannon, A M ath em atical T h e o r y o f C o m m u n ic a tio n (Amerika,
1966)adlı yapıtında konuyu etraflı bir şekilde ele almaktadır.
8— İnsan-aklına dayalı, geliştirilen sistematik çeviri yaklaşımında çekimi yapılmış fiil,
tam-zamanlı fiil olarak kabul edilmekte ve sonsuzun sabit bir şekle sokulduğa varsayı
larak, (K im ? ), cevap alınmadığı takdirde (N e ? ) soruları ile başlangıç ya da ilk gerçek
değer saptanabilmektedir. Arada kalan boşluk geri sayımla, veya doğrusal kapsamda
sağdan-sola bir işaretleme ile, yani 2, 3, 4 v.b. gibi sayısal bir işaretleme ile doldurula
rak, çeviri süreci tam bir geçiş ve doğru dönüşümle sonlandırılabilmektedir. Elde
edilen nihai çeviri ürünü, dillerarası değişime rağmen, anlamsal, zamansal ve yapısal
bir bütünlükle gerçekleştirilmiş olur. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den
T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara : Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 14.
lam sayısı verilerek ortaya konulabilmektedir.9
İngilizce Cümleler
Birinci cümle'de "the patient" tümleç (object) olarak kullanılmaktadır. İkinci cümle'de
ise "the patient” özne (subject) olarak kullanılmaktadır. Her iki cümie’de de sözcük
ler sayısal ve biçimsel olarak aynıdır: "the patient” Şimdi iki İngilizce cümle'yi Türk
çe'ye çevirelim:
Türkçe birinci cümle'de "hastayı" (tümleç), ikinci cümle'de "hasta" (özne) olarak
gerçekleştirilebilmiştir. Dilbilgisel ve işlevsel açıdan ayrı olan sözcük Türkçe'ye çeviri'de
değişime uğramıştır.
Anadili İngilizce ve Türkçe olan kişilerin farklı kafa çalışmasını ve işlemleri aşağıdaki
örnekleme yeterince açıklayabilmektedir:
9— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara : Törel Yayını, 1979), s. 8.
10— Hint-Avrupa Dilleri ve Türkçe'de düşünme şekli, başka bir deyişle kafamızın çalışması,
çok farklı bir işlem göstermektedir. Bkz. Sedat Törel, K arşıla ştırm a lı İn g iliz c e D ilb il-
g ia (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 72
11— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara : Törel Yayını, 1964), s. 5
5
"Bu zorluk Türk öğrenciye aşılamıyan bir engel gibi görünür ve yabancı
dil uygulamasında kafa çalışması kanşır. Hiç alışılmamış bir işlem
gerçekten zor görünür.
"Şimdi aynı iki cümleyi Türkçemizdeki yapı modeline göre İngiliz öğ
renciye verirsek, aşağıdaki iki küçük cümle'de oluşmaları kolaylıkları
izleyebiliriz. Ama bu defa da İngiliz öğrenci güçlüklerle karşı karşıya
dır.
"Görülüyor ki gerek Türk gerekse İngiliz öğrenci dilden-dile geçişte iki dilin yapısal
niteliklerinden dolayı bir bocalama içine düşmektedir. Tiirkçemizde daha esnek cümle yapı
larını düşünsek bile, İngiliz öğrenci, bu cümleleri "Ben yedim elmayı" ve "o gitti/sinema/si
nemaya" şeklinde çevirmekten kendini kurtaramıyacaktır.
İşte böyb bir yaklaşımı sağlayabilmek için, İngilizce'den Türkçe'ye evvelâ belirli
kesme veya parçalama kriterleri geliştirilmiş 13 , daha sonra serbest parçalama ve kolay
lıklar geliştirilmiştir.14
6
iki dil ailesi arasında, dolayısıyla İngilizce-Tiirkçe arasında etkin ve kesin çözüme gidilmiştir.
Buna neden a-z'ye harfler sonsuz sözcüksel oluşumlara, 0-9'a sayılar sonsuz sayısal değerlere
gitmesine rağmen iki dil ailesindeki yapısal farklılaşmadan oluşan anlamsal farklılaşmanın
kontrol altına alınarak tek-düze bir çözümü sağlamaktı. Çizgisel işaretlemenin mekanik
çeviri'ye kazandırdığı bu boyut yeni bir katkı olup Hint-Avrupa dillerinde yapılan makine
çevirilerinde kullanılmamıştır. 15
Bügün ülkemizde çeviri faaliyeti yabancı dil öğrenimine, yabancı dil'de kazanılan dü
zeye bağlı olarak yapılmaya çalışılmakta ve çeviri'ye ne bir bilimsel statü ne de belirli teknik
kriterler tanınmamaktadır. Başka bir deyişle, kişi çevireceği yabancı dili, anadilini, dilbil
gisini ne denli iyi biliyorsa o denli iyi çeviri yapabileceği varsayımı ve görüşü noktasından
hareketle çeviri'nin gerçekleşebileceğini savunur durumdadır. Oysa bu görüş doğru olmuş
olsaydı, ülkemizde böylesine korkunç bir çeviri sorunu olmayacaktı. Ama Türk Dil Kurumu
gibi söz sahibi bir kuruluş çeviri sorunun varlığını yaptığı özel sayı ile yinelemiş bulunmak
tadır.17 Ancak bu özel sayıda sorunlar çeşitli güzel yazı ve makalelerle dile getirilmiş fakat
hiçbir çözüm, hiçbir kriter ve bilimsel yaklaşım maalesef ortaya konulamamıştır.
Yabancı dil bilgisi ile anadil bilgisine dayalı bir çalışma niteliğini geçmeyen çalışmala
ra örnek olarak Çeviri adlı Hacettepe Üniversitesi yayını18 da gösterilebilir. Aynı ekolün bir
temsilcisi olarak bu yapıtta birkaç çeviri, herhangi bir sisteme dayanmadan yapılmış ve çeviri
için alıştırma olarak birçok pasajlar öğrenci ve okurun serbest bir şekilde uygulayabilmesi
için sunulmuştur. Çeviri'ye bu yaklaşım, doğruyu söylemek gerekirse, sadece Hacettepe
Üniversitesinde çeviri ve çeviri ders veya kurslarına özgü bir uygulama değildir. Ama bu tür
uygulamanın da çeviri sorununu asla çözümleyemiyeceği, aksine sorunu daha bilinçli bir
düzeyde ağırlaştıracağı da aşikârdır.
Geleneksel çeviri örneklemesini bir başka yazarın özellikle tıp alanında ortaya koydu
ğu ve geleneksel çeviri uygulamasında diğerlerine oranla daha etkin bir karakter taşıyan
Medical English fo. Turks adlı kitaba19 bakalım. Alıştırmalarla dolu bu yapıt yine İngilizce
15— Labedev İngilizce'den Rusçaya çeviri'yi B E S M yüksek frekanslı elektronik beyinle
gerçekleştim iştir. Bu mekanik çeviri'de Baudot Telgraf Kodları’na Latince harflerle
işlem uygulanmıştır. Bkz. D. Yu Panov, A u to m a tic T ran slation (Londra : Pergamon
Press, 1960). L eon Döstert de "B reif History o f Machine Translation Research
(Am erika,1954) adlı çalışmasında lojik sistemler üzerinde durmuştur.
16— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978)ss. 1 0 - 11, 22 - 23 ve 75 -8 1 .
Bu tür çalışmalara paralel olarak birkaç kitap üzerinde daha durmakta yarar vardır.
Tıbbi İngilizce adı altında Dr. Charles J. Hirsh ve Dr. James C. Curtin'den Opr. Dr.
İlhan Bumin ve Opr. Dr. Fahri özdoğan tarafından dilimize çevirilip uyarlanan kitap ise
amacını şöyle açıklamaktadır:
Bu kitapta çeviri'ye herhangi bir yaklaşım yoktur. Çeşitli pratik alıştırmalar ve konuş
ma örnekleri ile bunların Türkçeleri, İngilizce öğrenciye yabancı dil öğretmekten öteye
gi dememektedir.
English for Medical Students adlı kitabında Clive Brassnett24 daha açıkça ve belki de
etkin bir tıp İngilizcesi öğretiyor denebilir. Yazar orijinal tıp pasajlarını ele alıp yine bunları
İngilizce olarak sadeleştiriyor ve tıbbi İngilizce'ye daha gerçekçi bir yaklaşımla eğiliyor.
English Through Pictures adlı kitapta yabancı dile simgesel bir yaklaşımla öğrenim
kolaylaştırılmak isteniyor. Şöyle deniyor birçok dilde yazılmış önsözünde,
Bu yaklaşımda bir seri mantık hatası vardır. İnsanın kendi anadilini "mümkün olduğu
kadar hatırdan çıkarması" demek, ayrılmaz bir benliğin parçalanması demektir. Sonra insan
istese de istemese de kendi dil ve kültür bazına bağımlıdır, kurtulamaz bilinçaltı etkiden.
"Tercüme etmek, öğrenimi güçleştirir" tablosu da büyük bir yanılgıdır. Çünkü resim aracılı
ğı ile öğrenme gerçekleştiğinde bile, bu resimleri aklımız "tercüme" ederek öğrenme işlevi-
ni yerine getirmektedir. Kanımızca yine sorun, etkin, standardize, sistematik bir çeviri yak
20— Bedia Avunduk, Medical Texts. Bu kitap klâsik bir alıştırma kitabından öteye git
memektedir.
21— Yılmaz Hasdemir, A Su m m ary o f English G ram m ar and T ra n slation M eth o d s (Izm ir :
Serhan Matbaacılık, 1983).
22— A h m e t Kocaman, Ismail Boztaş ve Ziya A k soy, İn g ilizc e T e s t ve Ç eviri K ılavu zu (A n
kara; A rdıç Yayınları, 1984).
23— Charles J. Hirsh ve James C. Curtin, T ıb b i İn g iliz c e , Çev. İlhan Bum in ve Fahri ö z d o
ğan (Ankara : A y yıldız Matbaası, 1970) s. iii.
24— CUve Brasnett, English fo r M edical Students (L o n d o n : Methuen Educational, 1976).
25— I. A . Richards ve Christine M . Gibson. English T h rou g h Pictures (N e w York :
Washington Square Press Inc., 1963), s. 83.
8
laşım sorunudur. Çünkü çeviri olayı sadece bir dilde iletişim değil, insanlararası, dillerarası
bir iletişim, bir anlatma, anlama ve anlaşma döngüsüdür. O zaman da etkin bir sistemle
a n a d i l i m i z i araç olarak kullanmak yeğlenmelidir. Bu bakımdan yabancı dil öğrenimini daha
esnek tutmakta sonsuz yarar vardır. Hele ülkemizde sonuç almak istiyorsak, klâsik ve modası
geçmiş yaklaşımlardan uzaklaşmakta sonsuz yarar vardır. Bakınız bu konudu bir dilbilimci
ne diyor:
Daha sonraları, genellikle Fransız ekolüne dayalı olarak2 7 dilbilimcilerin çeviri konu
suna salt bilimsel açıdan eğilmeleri, edebiyatçıların tepkisine yol açmış ve bütün dünya'da
olduğu gibi ülkemizde de gözlenen dilbilgisel-edebi tartışmalar çeviri sorununu çözümleye
bilmekten çok konuyu mandaları ve etki alanları altına almak isteyenlerin çıkar ve çekişme
leri ile yaratılan bir boşluğa doğru itmekten başka bir şeye hizmet edememiştir. Yapılan
söyleşi ve yayınlarda N. Chomsky, F. de Saussure, A. Martinet gibi ünlü adlann izlenim-bı-
rakıcı etkileri dahi ülkemizde çeviri sorununun çözümlenmesi yönünde en ufak bir katkıda
bulunamamış, İngilizce-Türkçe (Hint-Avrupa dil ailesi-Türk Altay dil ailesi) çeviri ilişki,
işlemlerine, değişim süreç ve fikir iletişimine somut bir teknik getirememiştir. Çeviri ülke
mizde, bu tutumla, bu uygulamalarla, bu pedagojik yaklaşım ve eğitim sistemi ile sorun ol
maya devam .etmiştir.
Kariyer içinde, kariyer yapanlar arasında bu bilimsel fakat sorunu çözümleme yete
neği olmayan faaliyetler sürdürülürken, kariyer dışında çeviri sorunuyla özgün bir çalışmanın
yazan da ilgileniyor, çeşitli deney ve denemelerini sessiz ve alçak gönüllü bir şekilde yürüt
meye çalışıyordu. Daha sonra kendi olanaklan ile yayınladığı konuyla ilgili ilk mütevazi
yayınının önsözünde yer alan aşağıdaki cümle not etmeye değer bir nitelikte idi:
9
"... Deneylerimi uygulayabilmeme fırsat veren Türk-İngiliz Kültür
Merkezine aynca teşekkür ederim."28
Sessiz bir çalışma içinde ilk kez Türkçe-îngilizce çeviri işlem ve ilişkileri araştırılıyor
ve beş yıl bir süreden sonra da Ingilizce-Türkçe çeviri işlemi ve ilişkileri üzerinde duruluyor
du.29 Daha sonra Çeviri El Kitabı (TÖREL, 1974), Tıp literatüründe İngilizce (TÖREL,
1976, 1982), Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (TÖREL, 1976), Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi (TÖREL, 1978), Çeviri Sözlüğü (TÖREL, 1978), Çeviri Araştırma Geliş
tirme (TÖREL, 1979) ve Çeviri Sanatı, genişletilmiş 2. baskı (TÖREL, 1981) kariyer dışı
çeviri alanında, çeviri sorununa çözüm arayan bir seri özgün araştırma ve çalışmaların ürün
leri oldu.
Çeviri Tekniği'ninönsözünde,
denirken, Îngilizce-Türkçe çeviri konusunda diğer bir yapıtında ise şunlar vurgulanıyordu:
Aynı gerçek Çeviri Araştırma Geliştirme adlı çalışmanın "Sunuş "unda şöyle dile
getiriliyordu:
Kariyer dışında kendi olanaklan ile yayın yapabilmesine katkıda bulunanlara ithaı
edilen bu ürün'de aşağıdaki sözler de ilginç ve açıklayıcı olsa gerek.
28— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Törel Yayını, 1964) s.3
29— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayım, 1969).
30— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) 8.6
31— Sedat Törel, H int-Avrupa D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi
Yayınlan, 1976) s. 6
32— Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. (V ).
10
çalışan bu saygıdeğer dostlanma içtenlikle teşekkür eder, çeviri bilimi
yönünde yayınladığım bu çalışmayı kendilerine ithaf ediyorum.’*33
Bu anlam ve yaklaşım çerçevesinde en zor çeviri türü olarak kabul edilen edebiyattan,
tngiİiz Edebiyatının en ünlü kaleminden, Hamlet'tdeıı 35 bir mısrayı ve birkaç çevirisini
ele alalım:
' < Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım , 1979) s. (I I ).
'■ ’ Ilülent R. Bozkurt ve ark., Ç eviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982),
s. 18.
:■') •• William Shakespeare, H am let—the C o m p lé té W orks, ed. Peter A lexander (Londra,
1951),
- O p .C it. 11
"Rüzgâr yelkenlerini şişirmiş" 37
Bülent Bozkurt'un çeviriri ise daha değişik. Belki kullanılan kelimelere daha sadık
kalma çabası içinde çevirmen.
öyle ya 'yelkene yerleşerek' ağırlık vermek şöyle dursun, burada rüzgâr yelkenlere
yardımcı. Denilebilir ki sadece anlamsal anlamla bu tür çevirileri gerçekleştirmek olanağı
var.
37— William Shakespeare, H am let, Çev. Orhan Burian (İstanbul: Milli Eğitim Basımevi,
1946)
38— William Shakespeare, H am let, Çev. Sabahettin Eyiipoğlu (İstanbul: R em zi Kitabevi,
1965).
39— William Shakespeare, H am let, Çev. Bülent Bozkurt (Çeviri, Ankara: Hacettepe Üniver
sitesi Yayınları, 1982, s. 36).
12
san öğesinin aradan çıkmasını kolaylaştırdığı gibi vakit ve paradan da
bir tasarruf sağlamakta. Edebiyat alanında da bu konuda girişimler
yapılmış olmakla birlikte, yakın bir gelecekte başarılı sonuç alınması
şimdilik beklenmiyor."40
Bir dilci kendi alanı dışında çeviri yapmaya zorlandığı taktirde, bu uygulamasını an
cak bir sistemle geliştirebileceği de ortadır, üstelik iyi bildiği bir konuda sistemle çeviri yap
manın çevirmene sürat ve kesin doğruluk sağlayabileceği gibi plânsız bir uygulamanın ver
diği zararlardan da çevirmen kurtulmuş olacaktır.
Ülkemizde gelişigüzel çeviri yerine güzel-gelişen bir çeviri ortamı, çeviri'nin ayn bilim
sel bir disiplin olarak, belirli kriterlerle oturtulmasına bağlıdır. Çeviri alanında kuramsal
ve uygulamalı araştırma faaliyetlerine bağlıdır. Bugünkü çeviri sorunlarının çözümlenmesi
ise hoş söyleşilerle asla bir yere varamaz. Bu nedenle, Türk Dili Çeviri Soranları özel Sayısın
da yer alan yazıların ülkemizdeki çeviri soranlarını dile getirmekten başka bir amaca hizmet
edebileceği söylenemez. Bunu örneklemek gerekirse özet olarak değinelim.
Nedim Gürsel çeviri'nin 'geçiş dönemindeki bir toplumun kendi dinamiğiyle yarata
madığı kültür dönüşümünü gerçekleştirebildiğinden' bahis açmakla, özcan Başkan çeviri
yolu ile 'gizlenmiş anlamlar panayırında gezinmekle,' Mehmet H. Doğan serbest çeviri'yi
savunurken bunun 'özgün yapıt yaratmak kadar yaratıcılık istediğine' dikkati çektikten son
ra 'serbest çeviri'nin bir yöntem olmadığını' kabullenmekle, Bedrettin Cömert 'yabancı dilde
okuduğunu Türkçe'ye çevirmek arzusundan' söz açtıktan sonra 'çeviri yapıtların dilimize
katkılarını' anlatmaya çalışmakla, Zeyyat Selimoğlu 'sevilerek yapılan çeviri'nin kolay ol
duğunu' söylemekle ancak hoş söyleşi örnekleri verebilmişlerdir.41 Asıl sorun, nasıl çeviri
yapabilmek, hangi bilimsel ve teknik kriterlerle bu sorunu çözmek, ülkemizde çeviri statü
sünü nasıl oturtmak, nasıl, hangi sistematik yaklaşımla meseleye eğilip çözüm bulmak,
somut ve işlerlikli bir yaklaşım meselesidir. İşte ülkemizde çeviri durumu, çeviri sorunu
budur. Güzel söyleşi yerine etkin bir sistem, elle tutulur bir çözüm meselenin özüdür. Ve bu
çalışma'da böyle bir yaklaşım sunulmaya çalışılmaktadır.
Günümüzde Tıp İngilizce'sinin önemini Mikrobiyoloji Anabilim Dalında bir bilim ada
mımız şöyle tanımlamaya çalışmaktadır:
40— Bülent Bozkurt ve ark., Çeviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982), s.9.
41— Türk D il Kurum u, Türk D ili Ç eviri Sorunları ö z e l S a y ıs ı, Ankara, Tem muz, 1978.
s. 26, 36, 52, 54, 162 ve 173.
13
ne gelmiştir. Biz bu eseri yayınlamakla insanımızın sağlığına, sağlık
araştırmalarının ve teknolojisinin ülkemize kazandırılmasına yardımcı
olacağımıza inanıyoruz!'42
Bu görüşe katılmamak imkânı gerçekten yoktur. Konuya bir dilci gözü ile bakıldığın
da Tıp İngilizcesi nin neden bu denli önemli olduğunun sebebi de ortaya çıkar. Çünkü,
"İki sözcük arasındaki en küçük bir anlam ayrıcalığı dahi insan haya
tını tehlikeye sokabileceğinden, anlatılanı yüzde yüz doğru olarak
kavramak zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkar. Oysa, birçok temel
bilimlerde biraz yanlış bir anlatım sonradan zarar vermeden düzeltile
bilmekte ve insanı dönülmez bir yola itmemektedir."44
Tıbbi çeviri'de anlamsal anlam'ın diğer alanlardaki çeviri uygulamalarına kıyasla daha
ağır bastığı bu açıklamalarla belli olsa gerek. Zamansal anlam ve yapısal anlamla üçlü bir
bütünü tam olarak sağlayabilmek Tıp İngilizce'sinden doğabilecek tehlikeleri karşılamaya
bağımlı olmasa bile, Tıp Ingilizcesi'ni yerinde kullanabilmek sistematik çeviri sistemi'nin
sonuçta gereksinim gösterebileceği estetik bir rötuşun peşinen yapılmasını sağlayabilecek
tir. Bu da kuşkusuz zaman kazandırıcı, dolayısıyla hız kazandırıcı bir etken olccaktır.
Tıbbi çeviri kitaplarının çoğunda çeviri ürünün gerçekten kaynak dildeki metinden
ciddi bir farklılaşma gösterdiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.45 Bir de bunlara
çeviri'de anlamsal anlamın kaybı sonucu yanlışıklar eklenirse veya çeviri saptırılırsa,46 ni
hai çeviri ürünü yarar yerine zarar getirebilir.
42— Cum huriyet Üniversitesi M ik robiyoloji Anabilim Dalı öğ retim Üyesi ve Sivas Kanser
Savaş Derneği Başkanı D o ç . Dr. Mustafa Gürel, Sedat T ö relin T ıp Literatüründe
İn g ilizc e (Sivas, 1982) adlı yapıtma yazdığı ö n s ö z 'd e Tıp İngilizce'sinin önemini
v urgulamak tad ır.
43— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi," C u m h u riyet ü n iversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4: 161-
163, 1982.
44— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi, " C u m h u riyet Üniversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4: 161-
163.
45— örneğin, Lange serilerinin çoğ u Türkçe'de ayrıcalık göstermekte, G u y to n 'u n fizyoloji
kitabı T ürk çe'ye kesin bir çeviri olarak ortaya konamamakta, N elson'un pediatri
kitabında şeker hastalıklı annelerden doğan çocuklar bahsi yer almamaktadır.
46— Selson'da genetik bölümünde yer alan "genetik inform ation" Türkçesinde "genetik
dayanışma" olarak sunulmuştur. "Genetik dan ışm a'nın" bir baskı hatası böyle olduğu
saLurmlamaz herhalde. B ir diğer tıp metininde "her 2 dakikada 3 c c ." n in " her 3
dakikada 2 c c " olarak çevirilmiş olduğu gözlenmiştir.
14
"Tıp metinlerinde sıklıkla rastlanılan normal, abnormal ve anormal söz
cüklerini ele alırsak, bunların çok kez yanlış bir şekilde anlaşıldığına
tanık olabiliriz. Normal sözcüğünün, Türkçe'de normal olmasına karşın,
İngilizce'nin anormal sözcüğü Türkçe'de anormal olarak anlaşılamaz.
Abnormal anormal demektir. Oysa, İngilizce'de gördüğümüz 'anormal'
sözcüğünün anlamı, Türkçe'de "alışılagelmişin dışında normal" anla
mında kullanılmaktadır. Şöyle ki:
"Kuşkusuz her iki cümleyi de, "Bu bulgular önemlidir." diye çevirmek
yanlış olur. Çünkü araştırıcı raporunu ya da tebliğini yazarken bunları
bilinçli olarak ayrı bir şekilde yazmış ve farklı şeyler anlatmak istemiş
tir. Şöyle ki:
47— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 — 2 ve
"Tıp İngilizce'si", C u m h u riyet ün iversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4:161 — 163, 1982.
15
“ Aynı doğrultuda bir de valuable, unvaluable ve invaluable sözcükle
rinden oluşan grup örnekleme için aydınlatıcı olsa gerek. 'Valuable'
değerli,'unvaluable' değersiz anlamını taşırken,'invaluable' "pahabiçi-
lemiyecek kadar değerli" anlamına gelmektedir. Bu nedenle de biraz
dikkatsizlik ya da bilgi yetersizliği 'invaluable' sözcüğünün "değersiz"
olarak anlaşılmasına ve çok ciddi yanlışlıklara yol açmasına neden ola
bilir.“48
Tıp İngilizce'si ve tıbbi çevri ilerideki bölümlerde daha da ayrıntılı bir şekilde kendi
liğinden ortaya çıkacağı için bu bölümü burada noktalayalım.
Geliştirilen sistematik çeviri sisteminde, her sistemin gereksinim sonucu ortaya koydu
ğu gibi, özel bir terimbilgisi kullanma ihtiyacı da doğal olarak ortaya çıkmış oldu. Aslında
kullanılan terimler ve işaretler, ya da işaretlere verilen bu isimler, İngilizce'den Türkçe'ye
sistematik çeviri'de harfsal, sayısal işaretleme yanında üçüncü bir boyıltu da çeviri işlemle
rinde etkin bir şekilde sağlamış oldu.
( ) İç Kesme
:> Açıcı)
n.C. Normal cümle
S. Sonuç /Sentez/Cümle
Marja yazılır/işlem dışı
48— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 ve "T ıp
İngilizce'si "C u m h u riy e t Üniversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4:1 6 1 - 163, 1982.
16
E.K.O.K. En Küçük Ortak Kat
(a) Parça
Parça terimi sistem kriterleri uyarınca ortaya konmuş sözcük öbeklerini anlatır.
Bunlar fiil içerebilir ya da içermeyebilir.
Çift - işaretleme aynı anda yapılan harfsal ve sayısal işaretlemedir. İnsan aklına
dayalı olarak yapılan bu işlem, parçalarda aşağıdan yukarıya doğru uygulanır. Her yeni fikir
harfsal bir işaretlemeye, aynı fikrin parça'dan parçaya ilerlemesi durumunda sayısal işaret-
leme'ye tâbi tutulur.
Ortak Parantezdeki üniteler arasında uygulanan ters mekanik işlem için kul
lanılan terimdir. Ters mekanik işlem, mekanikman yukarıdan aşağıya doğru yapılan işlem
dir.
En Küçük Ortak Kat, çift - işaretleme işlemlerinden sonra ortaya çıkan indirgen
miş alfabetik işaretlemenin yukarıdan aşağıya doğru yazılışı için kullanılan terimdir.
(j) Gösterge
Sistematik çeviri sisteminde gösterge terimi hudut taşı üzerinde yer alan tüm nok
talama ve bağlaçlar için kullanılır.Ortak Parantezi ve hudutları saptayan bu kullanım çok kez
kısaltılmış şekli (g.) ile belirtilir.
(K i) Rötuşu veya (Ki) Değişkenlik işlemi, kaynak metindeki fiil kullanımın hedef
dilbilim fiil kullanımına, değişim sürecine verilen terimdir.
Estetik Rötuş elde edilen nihai çeviri ürününde bazı sözcüklerin değiştirilmesi
gibi uygulamalar için kullanılan bir terimdir. "Mühim" önemli, "tedbir" önlem olarak tek
rar yapıldığında estetik rötuş yapılmış olur.
Normal cümle (n.c.) bir tek tam-zamanlı fiil içeren yalın cümleler için kullanılan
bir terimdir. Terim cümle birimlerinin, ortak Parantez varlığının açıklanmasında sıklıkla
kullandır.
(o ) Cümle Açıcıları
Cümle açıcıları terimi bir cümleyi sunan sözcük/ler için kullanılır. Bu tür cümle
açıcıları marja yazılır veya işlem dışı bırakılır.
(p) İç Kesme
İç Kesme terimi haddinden fazla uzayıp çeviri zorluğu gösteren bir parçanın
sistem kriterleri uyarınca kendi içinde de parçalanmaya tâbi tutulması işlemine verilen isim
dir. Bu terim genellikle (Ki) Rötuşu terimi ile bağlantılır.
Başka hiçbir dilbilim çalışması ve çeviri kitabında gözlenemiyecek bu terimbilgisine
ait bazı bilgiler daha önceki iki çalışmamda49 yer almış olmasına rağmen, ilk kez bu çahş-
ma'da dedenmiş olup yöntem ve yöntemsel uygulamaların daha iyi anlaşılmasına katkıda
bulunabilmesi için bir çaba sarfedilmiştir. Böylelikle bu çalışma'mn daha kolay anlaşıla
cağı umulmaktadır.
"(K Î) ve her zamandaki fiiller -en, -an, -ğı, -ği, -ğu, -ğü takılan verilerek
tekrar yazılır. (K İ) kaldmlır. "51
49— Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi
Yayınları, 1976) s. 9— 10 ve Ç ev iri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık
Ltd. Şti., 1981) s. 17.
50— '( K i ) ' Rötuşları'na daha sonra ( K i ) D e ğiş k e n lik İşle m le ri terimi de kullanılmıştır.
Bkz. Sedat Törel D oğrusal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, (Sivas: Törel Yayını, 1983)
s. 1 6 -1 8 .
51— Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 27. Aslında T ö r e l
Ç ev iri Sistem lerin de -en, -an ve -ğı, -ği, -ğu, -gü Anahtar N o . 12 diye bilinmektedir.
Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121..
19
etken durum -ğı, -ği, -ğu, -ğü ile ortaya çıkmaktadır. Yine birkaç örnek alalım:
(a) ki Ali gitti ■+ Ali'nin gittiği/ni/n
(b) ki onlar yapar -+ Onlann yaptığı/nı -*■ yaptıklan/nı/n
(c) ki aşın yemesi sebep oldu -►aşın yemesinin sebepolduğu
(d) ki gazeteler yazacak -*■ gazetelerin yazacağı
"Son günlerde anahtar fonksiyonlan konusunda elde ettiğimiz bazı bulgular gerçek
ten ilginç olup Sistemin daha da geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu bulgulan burada
rapor edelim.
(ii) isteriz/istiyoruz
ki bu sonuçlar belirtilsin
raporda
(iv) a g isteriz/istiyoruz □
&2 bu sonuçların belirtilmesini
a^ raporda
(b) Diğer bir bulgumuz da Yöntemimiz'deki Anahtar No. 25 ile ilgilidir. Ancak
bu durum İngilizce'de fiil ve bunu hemen izleyen mastar'la ortaya çıkmaktadır. Halbuki aynı
anahtar uygulaması Türkçe'de birbirinden aynlamıyan iki fiüin varlığı durumunda söz konu
su oluyordu, örneğin,
20
İyileştiği bildirilen hastayı gördüm.
1— (i) I read the news / / about the engineers / / employed to build / / the
bridge.
(iv) S=a
Sonuç : Köprüyü inşa etmek için istihdam edilen mühendisler hakkında/ki haberleri
okudum.
2— (i) The man / / reported to have been lost / / was’ found / / dead.
(ii) adam
ki rapor edildi kaybolmuş olmak
bulundu
ölü
b ®
(iv) S= b + a
a 3
Gözlemler
Anahtar No. 25 'i içeren bu işlemlerde not edilecek gözlemler veya yapılacak uygu
lamalar kısaca şu şekilde özetlenebilir :
(a) Mastar ve fiil Türkçe'ye geçişte yer değiştirmektedir. Mastar aslında bu deği
şim içinde fiile dönüşmektedir.
21
(b) Mastar ya kuvvetlenmekte (-тек - mak şeklinden -mek için veya -так için
hüviyetini kazanmakta) veya Yöntemimiz'de kullanılan Anahtar No. 1 fonksiyonunu benim
semektedir (-ğı, -ği, -ğu, -ğü).
öyleyse, fiil + mastar = (-тек / -так için + Anahtar No. 12) veya Anahtar
No.25 ®3
(K İ) çok kez bağlaç niteliğinde ortaya çıkmaktadır. İngilizce'de bunu ilgi zamiri
ile karıştırmamak gerekir. Evvelâ bağlaç durumunu görelim :
(i) He said / / (that) he is right. (Bu cümle'de that bağlaç olarak değerlen
dirilmiş ve çeviri işlemi buna göre başlatılmıştır.)
а Ш
(iy)
ь m
(v) S = (a) + (b) Sonuç : Dedi ki haklıdır.
Aym cümleyi yine ele alalım fakat bu kez bölmeyi değişik yaparak Yöntemimizi,
gene bilinen kriterler uyarınca, uygulayalım.
(iii) *2 söyledi □
aj haklı olduğunu
Görülüyor ki her iki durumda da sonuç doğrudur. Gerek analiz gerekse sentezin
değişik olmasına rağmen aym, doğru ve tek anlam Yöntemimizle elde edilmiştir. Bununla
beraber, "görülüyor ki" gibi bir kullanılışta "ki" bağlaç olarak çok ağır basmaktadır.
Konuyu ele almışken, bu işlem üzerine değişik açıdan yaklaşımda sonsuz yarar
vardır. Aslında (THAT/KÎ) Hint-Avrupa dillerinde fiilinden çok kez uzak düşebilmektedir.
53— Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121.
22
Böyle bir durumda (a) bağlaç olarak muamele görebilir veya (b) bağlı olduğu fiil ile ve de
fiilinin bulunduğu ilgili parçasının sırasına göre ele alınabilir. Buna ilişkin bir örnek
daha alalım :
(i) It has been observed, / / in fact, / / (that) the rabbits / / injected / / witf
streptococcus / / grown in certain media / / developed antibodies.
c El
(iv) .......... ------
b ( 0) 1
a H
(v) S = (c) + (b + a)
(i) It has been observed / /, in fact, / / that the rabbits / / injected / / with
streptococcus / /grown in certain media / / developed / /antibodies.
54— Bu daha sonra iç4cesm e olarak geliştirilmiş ve dinamik bir uygulama elde edilmiş
tir. Daha önce de belirtildiği gibi, iç-kesme 'de kesin kesme kriterlerini uygulamak
şarttır.
23
bj (ki belirli besiyerlerinde yetiştirildi) belidi besiyerlerinde yetiş*
tirilen
&2 (ki -onlar- geliştirmiş/tir/lerdir) geliştirdiği/geliştirdikleri
aj antikor
c SI
(iv)
b ( 0) 1
a 2 t
(v) S =b +a+c
(N ot) Bu cümle'de "aslında" sözcüğü, daha evvel belirttiğimiz gibi, "cümle'yi açıcı nitelik
te" değerlendirildiği takdirde, kriterlerimiz uyarınca cümlenin başına alınabilir.55
"III- İngilizce metinde yer alan anahtarlar Türkçe'ye çeviri'de Türkçe metin için
de en son yeri alırlar.
24
"V- (K İ) Anahtarından hemen önce gelen anahtar-sözcük, İngilizce'den Türkçe'ye
çeviri işleminde düşer. 56
örneğin, The house in which I live is not far from Kızılay; in which Türkçe'ye
(w tk h ) olarak geçer." 57
"En önemli anahtar olan (K İ), tam-zamanlı olmayan fiilleri de ortaya çıkardığından
işlevsel olarak En Küçük Ortak Kat uygulamasında son işaretlemenin yapılmasını sağlar.
"Anahtarlar, bileşik cümlelerin saptanmasında rol oynar. Çizilen hudut ile yöntem
sel uygulama kolaylaştırılır.
"Anahtarlar, mekanik hudut çizilmeksizin cümle içindeki sıra veya fikir öncelikle
rinin düşünmeden doğru olarak Türkçe cümle 'de yer almasını sağlar.
"Anahtarlar, Ortak Parantez'e yol açar. Başka bir deyişle, parçalar içinde iki veya
56— Burada belirtilen anahtar no.ları daha önceki bir çalışmadaki sıraları islemektedir.
Bkz. Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69, 95 ve 121.
"Birlikte ele alınan ilgi zamiri ve fiil parçalarında, ilgi zamirinden hem en önce yer
alan edat (örneğin, f o r whom , in which, u n der which v.s.) Türkçe'ye geçişte düşü
rülerek nazarı itibara alınmaz. "B k z . Sedat Törel, Hind A vru p a D illerin d en T ü r k ç e '
y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 16.
57— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 1 0 -1 1
58— Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69.
25
daha fazla aynı anahtar ve özellikler görüldüğü zaman, bu parçalar Ortak Parantez e alınarak
ters işaretleme, yani yukarıdan aşağıya doğru işaretleme uygulanır. Bu uygulamada çift
İşaretleme'nin ortaya koyduğu fikir üniteleri esas olarak kabul edilir. Başka bir deyişle,
parçalaması çift işaretleme her zaman olduğu gibi uygulanır. Çok kez Ortak P.ırantez’i,
En Küçük Ortak Kat uygulamasında işlemek kolaylık sağlar."5 9
Daha sonra yapılan uygulamalarda elde edilen ve yedinci işlev olarak belirtilebile
cek bir fonksiyon da, anahtarların uzayan parçalarda iç-kesme işleminde etkinlikle kutla
nımlandır. Ancak bu gibi durumlarda kesin kesme kriterlerine60 başvurmak zorunlu olu»
ayn düşen sözcüklerin (K İ) durumuna göre önceliklerinin saptanması ile mümkün olur. Bu
suretle (K İ) Değişkenlik İşlemi en etkin bir araç olarak kullanılıp zorlanan durumların ko
laylıkla çözümlenmesini sağlar. Bu işleve ait işlem bu çalışmada daha sonra ayrıntılı olarak
ele alınacaktır.
(a) "Doktor dedi ki hasta iyileşti" olarak çevirebiliriz, tşlem şöyle olurdu.
di doktorO d ®
c^ dedi O c
bj ki — hasta O b ®
a^ iyileşti □ a Sİ
S = (d + c) + (b + a)
bj doktor O
&2..... ........ dedi/söyledi — söyledi ö
ki hasta iyileşti -* hastanın iyileştiğini
b ® n
--- S= b+ a
a Sİ
59— Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 2 2 — 23.
60— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 13.
2b
"Çeviri alanında kazanılan tecrübe ve uygulamalardan elde edilen bulguların
ışığı altında, İngilizce'den Türkçe'ye analılar uygulamasında (KİjAnahtan'ııın
sonuca götüren en önemli rolü oynadığını kesinlikle ortaya koymuş bulun
maktadır... İşlevsel katkısını iyi değerlendirmek, tüm İngilizce - Türkçe çe
virilerde bir pasajın Türkçeleştirilmesi6 1 yerine metnin doğru ve eksiksiz
bir şekilde Türkçe'ye yansımasını sağlayabilmek için zorunludur..."62
Kim
"En son (sonsuz) + .................= 1 - Başlangıç”
Ne
Başka bir deyişle, örneğin parça adedi 501 olarak varsayılırsa, bu gerçek şöyle
belirtilebilir.
Kim
"5 0 1 + .................= 1 "
Ne
501 ....................................................... I 64
500 -e- «- 4 +- 3 -e 2
Hasta ki Dr. Ahmet tedavi etti -* Dr. Ahmet'in tedavi ettiği hasta
(ki + isim + fiil)
Çünkü (çünki) hemşire yardım etti ■+ hemşire yardım ettiği için/ yardım et
tiğinden ( ki + isim + fiil)
61— Bir pasajın Türkçeleştirilmesi, çeviri alanında en za yıf kategoride bir uygulamadır.
G erçi bazen, Türkçeleştirme sonucu ortaya Nurullah Ataç u.b. yazarların ve 'çevir
menlerin' ürünlerinde görüldüğü gibi akıcı ve hoş ürünler elde edilebilir; ancak, bun
ların çeviri olduğu iddia edilemez. Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e
(Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 6 —7.
62— Op. Cit. s. 7, 64.
63— Sedat Törel, D oğrusal (L in e e r ) Ç ev iri Sistem i (Sivas: Törel Yayını, 1983), s. 22.
64— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 17.
27
4— until the serum finished...
tâ ki serum bitti -> serum bitinceye /kadar/ bitene dek ( —ki + isim + fiil)
8— unless he is hospitalized...
ki onlar diyete tâbi tutuldular diyete tâbi tutuldukları (ki + zamir + fiil)
28
Çevirisi yapılacak materyali okuyup anladıktan, anlamsal anlamını67 kavradığımıza
emin olduktan sonra, dil mantığına68 karşı çıkmamak koşulu ile cümle'mizi parçalara
ayırıp çeviri sürecinde analiz işlemini gerçekleştiririz.
Çeviri işlemine başlamadan önce çevirisi yapılması düşünülen pasajı birkaç kez
okumak gerekir. Konuyu iyice anlamadan önce çeviri'ye kalkışmak başan oranını düşürecek,
belki de istenilen düzeyde bir sonuç alamamamıza neden olacaktır. Aslında daha önceki bir
çalışmamda da69 belirtmiş olduğum gibi değerlendirme başarıh bir çeviri için zorunludur.
Materyali değerlendirirken çevirmenin ya da uygulayıcının yaklaşımı şöyle olmalıdır:
67— A n lam sal anlam (Bkz. Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , Törel Yayını,Ankara,
1979, s. 10—11) sözcüksel anlam değildir. N e de buna sözliiksel anlam diyebiliriz:
Anlamsal anlamm boyutlarını her zaman metinsel çerçeve içinde aramak gerekir.
Dolayısıyla, bu yaklaşımla sadece Tıp pasajlarının değil son derece edebi pasajların
da çevirisi mümkün olmaktadır, örneğin, "E ve " derken, Türkeçesi'nin "H a vva " mı
yoksa 'akşam ' mı, yoksa "a re fe" m i olduğunu metin içindeki yeri uyarınca saptamak
anlamsal anlam 'dır. A y n ı şekilde 'bu t'm dilbilgisel işlevini de bu yolla saptayıp bunun
bağlaç, edat veya sıfat olduğunu söylemek mümkündür.
68— Bu sistematik çeviri yaklaşımında dil mantığına karşı çıkmamak, som ut olarak şöyle
tanımlanabilir: Parçalara ayırma işleminde sıfat + isim, yardımcı fiil + fiil, birlikte
işleme sokulur, bunları ayırmak olanaksızdır. D iğer taraftan edatlar ayrı alınabilir.
Yine dil mantığı çerçevesinde bu çalışmanın kapsamı dışında kalan bilgisayar yük
lemleri için birçok çeşitli kolaylıklar geliştirilmiş ve anlamsal anlam sıfıra indirgene-
bilmiştir.
69— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , (Ankara: Törel Yayını, 1979),s.10-15.
70— îb id ., s. 10.
71— Op. c it ., s. 1 0 -1 1 .
29
okuyup değerlendirirken, konu veya olayın hangi zaman boyutları için
de yer almakta olduğuna büyük bir önem verilmeli ve bu yön iyice anla
şılmalıdır..."72
"... Her dil süre içinde yer alır, bir tarih içerir. Evrim boyutunun işe
karışmasıyla dil olgusunun kapsamı da alabildiğine genişler. Her dil
hem tarihsel bir kalıt, çağlar boyunca oluşmuş bir ürün görünümü sunar;
hem de sürekli biçimde değişen, kullandıkça dönüşen, konuşuldukça
ayrımlaşan devirgeıı bir düzen, kırılgan bir düzlem, geçici bir denge ku
rumu, oluşum içinde bir etkinlik biçiminde algılanır..."
özcan Başkanın, bir dilin kavramlışma dair görüşleri ile, geliştirdiğimiz çeviri sis
tematiğinde ilk değerlendirmemize, biraz noksan da olsa, en fazla yaklaşan bir dilbilimci ol
duğunu belirtmek lâzım. 'Sözcüksel anlam' deyimi ile 'anlamsal anlam' boyutuna erişmeme
sine, 'zamansal anlamı' değerlendirmemesine karşın, ’yapısal anlam' ile görüşleri bu çalış
mayı yapan araştırıcının fikirlerine doğrusal bir ilişki göstermektedir. Bakınız bunu özcan
Başkan nasıl dile getiriyor:
30
rindeki sözcüklerin anlamlarının bir bir ve ardarda dizilmeleriyle çıkan
sözcüksel anlam'dan ayn olarak, tümcelerin bir de bu sözcüklerin birbi-
riyle olan bağlantılarından oluşan bir yapısal anlam'ı bulunmaktadır.."76
Görüldüğü gibi, çeviri işlemine tâbi tutulacak materyali okumak, anlamak ve değer
lendirmek üç-boyutlu bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu işlem materyalin etkin bir ana
lizini, son derece önemli ön-hazıriık safhasını oluşturmaktadır.
Cümle'yi parçalama işleminde dil mantığı ile tutarlı bir bölme aşağıdaki gibi ger
çekleştirilebilir.
b) Yardımcı fiil ile ana/kök fiiller her zaman birlikte işlem görür.80
31
In posterior uveitis, the retina is almost always secondarily affected.82
Bu basit ciimle'de, görüldüğü gibi bir açıcı (in poterior uveitis), bir de yardımcı
fiil (is) ile ana fiil (affected) araşma giren üç zarf (almost always secondarily) vardır.
Açıcı dışa/maıja yazılıp elde edilen denklemin başına gelecek, yardımcı fiil ile fiil
birbirinden ayrılamıyacaktır. Ancak fiil'i açıklayan zarfların da her zaman değişim süreci
içinde sırasal konumlarım koruyarak fiiller veya fiili içeren parçanın başına gelmesi zorun
ludur. Çeviri işlemini izleyelim.
Arka uveitis'te ( )
bj retina O
82 etkilenir tH
hemen hemen her zaman sekonder olarak
b (D
a (2J
S=b+ a
Çeviri ürünü
Arka uveitis'te, retina hemen hemen her zaman sekonder olarak etkilenir.
Parçalara ayrılan cümlenin her birimini, biraz önce yukarıda da gözlenildiği üzere,
parça sırasına bozmadan ve hiçbir sözcüğü atmadan, hudut taşı ( - ............. ) işaretini yaz
dıktan sonra çeviririz. Her parça ayrı satıra yazılıp, tüm parçalar altalta yazılır. İşlem tıp
bilimlerinden sosyal bilimlere, edebiyattan teknik bilimlere aynı şekilde hiçbir fark göster
meden uygulanabilir. Rastgele bir cümle alıp bu sistematik yaklaşımı açaklamakla yetine
lim, daha sonra da çeşitli örneklemeleri sunalım.
— yaralı askerler
— tedavi edildi(ler)
— Dr. Ahmet tarafından
32
Çift-işaretleme, terimbilgiânde de açıklandığı gibi parçalara alfabetik (harfsal) ve
nümerik (sayısal) işaretleme uygulamasıdır.
Harfsal işaretleme daima yeni bir fikri saptar; sayısal işaretleme ise, saptanan bir
fikrin devamlılığını gösterir.
bj yaralı askerler
&2 tedavi edildi (ler)
aj Dr. Ahmet tarafından
bj yaralı askerler
tedavi edildi(ler) □
a^ Dr. Ahmet tarafından
Tam - zamanlı fiil saptandıktan sonra, yukarıdan aşağı doğru en küçük ortak katı
saptayıp yazarız. Böylelikle çift-işaretleme asgari düzeye indirgenmiş olacaktır.
a
IV.7. Çeviri İşlemi - Safha V
En Küçük Ortak Katı yazarken, tam-zamanlı fiil 'i de işaretler, böylelikle nihai
33
işlem ya da senteze doğru işlem sürdürülmüş olur. Şimdi durum aşağıdaki gibidir:
a □
a El
b @
a ®
durumu ortaya çıkacak ve sentez, sonuç ve nihai çeviri ürünü için denklem aşağıdaki gibi
olacaktır:
S= b + a
Ancak, En Küçük Ortak Kat beş elemandan oluşmuş olsaydı, aşağıdaki işlemler
nasıl olacaktı? Bu varsayımı aşağıdaki gibi değerlendirelim:
d □ e'de
c 0 b'de
Geriye kalan parçalar bu taktirde mekanik işlem görür. Aşağıdan yukarıya doğru
düşünmeden işaretlenir. Bu durumda,
a 2 t
S=b+a+c+d+e
IV.8 . Birden Fazla Tam-Zarranlı Fiil İçeren Cümleler için Çeviri İşlemi
Şimdiye dek üzerinde durduğumuz tek bir tam-zamanlı içeren cümleler için uygula
nan çeviri işlemleri idi. Aslında bu uygulamanın temel çeviri uygulaması olduğu söylenebilir.
Senteze götüren çözüm ise, daha önce de belirtildiği gibi, basit bir denklemle ortaya kona-
biür. Şöyle ki,
En son Kim
+ ............ = B aşla n g ıç83
Sonsuz Ne
Bunun anlamı ise, parça sayısı örneğin 80 olsa, 80 en son rakam olarak kabul edil
dikten sonra, 'Kim/Ne?' sorusuna cevabla 1 saptanır ve geriye kalan 2-79 rakamları altan
yukarıya doğru mekanik bir işlemle halledilmiş olur. Bu basit, tek tam-zamanlı fıil'li cümle
ler için geçerlidir. Birden fazla tam-zamanlı olduğunda, işlemler nasıl uygulanır?
işlemler yine aynen uygulanacaktır. Ancak hudut taşı üzerinde gösterge ile sapta
nan yerde/yerlerde hudut çizilerek birimler bağımsız olarak aynı işleme tâbi tutulacaktır,
iki örnekle bu durumda yapılacak çeviri işlemlerini görelim.
(i) "The first result of perforation of the stomach due to peptic ulcer is chemical
peritonitis, but infection soon follows."84
35
(ii) The first result/ / of perforation of the stomach/ / due to peptic ulcer/ / is/ /
chemical peritonitis/ /but infection/ / soon follows.
e ®
I. d a
e 2 t
IL b G>
a a
(v) S = (e + c + d) + (b + a)
Peptik ülser yüzünden mide delinmesinin ilk sonucu kimyasal peritonittir fakat
enfeksiyon çok geçmeden bunu izler.
Şimdi diğer bir örnek alıp bileşik cümle üzerindeki işlemleri görelim.
(i) "Chronic mitral stenosis commonly causes atrial fibrillation, and the latter
may contribute to the development of atrial thrombi that can produce
arterial embolization."85
(ii) Chronic mitral stenosis/ / commonly causes/ / atrial fibrillation//, and the
latter/ I may contribute/ / to the development o f atrial thrombi/ / that can
produce/1 arterial embolization.
(iii)
her zaman d^ Kronik mitral stenoz
« k sık c2 - - -- - olur □
b j - -ve - İkincisi
«5 katk ıd a bulunabilir □
• i— C S i. *. 35-L
gelişmesine
ag atrial kan pıhtılan /thrombüslerinin
a2 ki oluşturabilir.......... oluşturabilen
l- ..d . ®
c II
M. b G>
a GO
(v) S = (d + c) + (b + a)
Kronik mitral stenoz, mutad olarak atrial fibrillasyona neden olur, ve İkincisi al-
teriyel tıkanmalar oluşturabilen atrial kan pıhtılarının gelişmesine katkıda bulunabilir.
İkiden daha çok fiil içeren cümlelerde işlem yine aynen uygulanmakta ve bu işlem
sonucu ortaya çıkan birimler önceliklerini korumaktadır.
özellikle tıp literatüründe sık sık rastlanılan bu tür cümlelere ait iki örnek aşağıda
bütün işlemleriyle sunulmaktadır.
37
Çeviri İşlemleri
1) Cj bu tümörler O
bj dır/di r/dur/dür □
a^ sadece hafifçe radyoduyarlı
. .c ®
b 0
a 2 t
S= c + a+ b
b 0
a 2 t
S —c + a + b
Birkaç yönlü tedavi, diğer over tümörleri (yeni oluşumları) için öne sürülen tedaviye
benzerdir -*• benzemektedir (E.R.).
Bağımsız (to be) kullanışı 'there is'/ there are' ile başlayan cümlelerde ise 'there'
sözcüğü ile 'vardır' kavramına dönüşmekte ve yine ayn bir antite oluşturmaktadır.
38
bj (Eğer /şayet) mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa
a2 çıkarılmalıdır □ O
aj cerrahi olarak
b İ t
a 0 O
S= b + a
Mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa, cerrahi olarak çıkarılmalıdır.
bj Tüple besleme(ler) O
a2 kullanılır □
» 1 ne zaman ki hasta gıdasını ağızdan alamaz veya almak istemez -*•
hasta gıdasını ağızdan alamadığından veya almak istemediğinde
b <2>
a d
S -b + a
Tüple besleme, hasta gıdasını ağızdan alamadığında veya almak istemediğinde kul
lanılır.
bj hasta O
a2 ameliyat edildi □
aj hastaneye yatırıldıktan sonra
_ b <3>
a d
S= b+ a
39
Who keeps the doctor's advice recovers soon (özel).
bl doktorun tavsiyesi/ne
a2 iyileşir □
al erken/çok geçmeden
b ©
a 121
S= b + c
(a) İç Kesme, şimdiye kadar yapılan uygulamalarda, çok uzayan ve çevirisi zor
laşan bir parça'yı daha da parçalayarak kolaylık sağlaması bakımından önemle üzerinde du
rulmaya değer bir nitelik ve nicelik taşımaktadır.
"The doctor said that the patient whom he had treated recovered" gibi bir cümleyi
ele aldığımızda, bunu sadece aşağıdaki gibi kesmek veya parçalamak olanağı vardır:
The doctor/ / said/ / that the patient whom he had treated recovered.
Kabul edileceği gibi bu kesme, cümle'yi parçalama açısından bir avantaj sağlayama
maktadır. üç parçanın ikisi çok kısa ( 1—2 sözcük), oysa son parça uzunca (8 sözcük) bir
nitelik taşımaktadır. Başka bir deyişle, bu durumda cümle'yi kesme ve kesmeme arasında
bir fark görünmemektedir. Yani böyle bir parçalama yerine cümle üzerinde ne gibi bir iş
lemle çözüme götürecek kolaylık sağlanabilir'?
Uzayan bir parça iç-kesme’ye tâbi tutularak, kesin kesme kriterleri89 uygulanır.
40
İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de (K İ) 'den ayrı düşmüş sözcük/ler (ki)'nin bulunduğu yere
ve sıraya göre düzenlenerek, parça öncelikleri bu yolla saptanır. Şimdi biraz önce verdiğimiz
cümle'yi iç -kesme ile tekrar yazalım.
The doctor/ / said/ / that the patient (whom he had treated) recovered.
Kesin kesme kriterleri, her ilgi zamirinden hemen önce ve her fiilden hemen sonra
bir bölme'yi öngördüğünden, 'whom' 'dan önce, 'treated' 'dan sonra parçalama uygulanmış
tır. Ancak 'recovered' cümle'nin en son sözcüğü olmasına karşın 'that' ile bağlantılı fiildir.
(Kİ) ile (fiil) aynlamıyacağına göre, bu cümle'de parça sıraları, iç-kesme işleminden sonra
aşağıdaki gibidir:
The doctor
said
- - - - that the patient recovered
whom he had treated
bj doktor
ag söyledi (dedi)
ki hasta iyileşti -»hastanın iyileştiği/ni
a^ ki o tedavi etmişti -> tedavi etmişolduğu/tedavi ettiği
b O
a m
S= b+ a
(b) Sistematik çeviri'de geliştirilen ikinci ve belki de çok daha önemli kolaylık
Ortak Parantez uygulamasıdır.90
Ortak Parantez, daha önce -de belirtilmiş olduğu, iki ya da daha fazla ayn anahtar,
veya bir listeleme özelliği ile karakterizedir. İngilizce cümle içinde, genellikle ya tam-zamanlı
fiil'e kadar iner, ya da çıkar.
Ortak Parantezde yer alan parçalar ünitelerarası ters, yani yukarıdan aşağıya doğru,
üniteleriçi elemanlarda ise normal yani aşağıdan yukarıya doğru çift-işaretlemeye tâbi tu
tularak sistematik çeviri'ye yüzde yüz mekanik bir işlem sağlar.
90— Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 20, 23;
Ç ev iri A raştırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s, 17-18;
Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981),
Genişletilmiş ikinci baskı„ s. 46.
41
D aha ile rid e ç e viri iş le m in e tâ b i tutulacak m a tery a ld e O rtak Parantez işlem i o ld u k
ç a gen iş-ça pta sergilen eceğin d en burada b ir örnek üzerinde uygu lam a ile m e t o d o lo jiy i a ç ık
layalım .
The bed rest given and the drugs taken were effective in this therapy
(ö z e l).
1 1
yatak istirahati
ki verildi -+ verilen
ilaçlar
ki alındı -► alınan
j
bl idi
a2 etkin
al bu tedavide
c G>
..b . m
a 2
S = c + a + b.
Yanlış bir fikir silsilesini otomatik olarak düzeltebilen, nihai çeviri ürününde estetik
rötuş gereksinimine yol açmayan Ortak Parantez uygulaması gerçekten bu çeviri sistemati
ğini en etkin bir şekilde ortaya koymaktadır. Peşinen gözlenemiyecek Ortak Parantez varlı
ğını, çift-işaretlemeden önce de mekanik olarak saptamak mümkündür. Çünkü parça için
deki fiil sayısının gerektirdiğinden çok hudut taşı üzerinde beliren göstergeler Ortak Paran
tez için bir işaret, bir semptomdur. Genellikle bileşik (2 □ ) cümleler için bir gösterge
(1 g) gerekli iken, 2 g.'nin varlığı, ele alınan cümlenin bir bileşik cümle olduğunu ve bu cümle
içinde bir Ortak Parantez varlığını kesinlikle ortaya koymaktadır. Bu nedenle normal cümle
(n. c.) her zaman aşağıdaki denklemin sonucudur.
42
□ — g =■ n.C.
öyleyse
□ + 1 g = 1 tijc. + I
ve
2 □ + 1 g = 2 n.c.
Bu anlatım ve açıklama ile materyal ve metot bölümümüze son vermeden önce, de
ğişik kaynaklardan elde edilen .birkaç materyalin bu sistematik yaklaşımla çevirisi ek örnek
leme olarak sunulmaktadır.
Bu cümle sistematik çeviri'ye tâbi tutulduğu zaman sonuç yanlış olarak çıkmakta
dır. Çeviri sistematiğinin işlemediği mi yoksa kaynak cümle'nin aslında yanlış olduğu mu
araştırıldığında, İngilizce cümle’nin yanlış olduğu kolaylıkla gözlenebilir. Kaynak cümle'nin
yanlış olması nedeniyle de mot-a-mot bir çeviri imkânı sağlayan sistemin yanlışlığı aynen
Türkçe'ye aktardığı görülür. Kaynak cümle'de yanlışlık nedir?
İngilizce cümle'ye bakıldığı zaman, ilgi zamiri olarak kullanılan "where" sözcü
ğünün fiil olan "exists" den sonra kullanıldığı görülür. Oysa İngiliz dilbilgisi kurallarına
göre bir ilgi zamiri bir isim, fiil-isim ve zamirden sonra kullanılabüir ve ilgi zamiri kendinden
hemen önce gelen o sözcüğü temsil eder, açıklar ve bağlayıcı etkinlik gösterilebilir.92 0 hal
de, anadili İngilizce olanlara özgü bu İngilizce cümle'yi İngilizce dilbilgisi kurallarına göre
tekrar yazıp çeviri sistemimizi uygulamakta yarar vardır. Cümle düzeltildiğinde şöyle olur:
91 — Teipner, William A . ve Mast, Jeffrey W., "Internai Fixation o f the Forearm Diaphyseal
Fractures: D ou ble Plating Versus Single Compression (Tension Band) P la tin g A
Comparative Study, " T h e O rth o p é d ie C linics o f N o r th A m e ric a , A m e rik a , 11:3,1980,
s. 381.
92— Sedat T Ö R E L , "İngilizce'de İlgi Zamirleri ile İbare ve Cüm lecikler," K a rşıla ştırm alı
İn g iliz c e D ilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 25 — 29.
43
Mamafih (*)
gri bir dar bölge
- ki sıklıkla dahili bir fiksasyon gereklidir dahili bir fiksasyonun
sıklıkla gerekli olduğu
l-b^ kadınlarda
12 ve 14 yaşları arasında
r b A ve — erkeklerde
Lb 14 ve 16 yaşları arasında
bj vardır □
b ©
a tl
S= b+ a
a7 vardır
Mamafih ( * )
12 ve 14 yaşları arasında
ve - - erkeklerde
14 ve 16 yaşları arasında
44
Nihai Çeviri ürünü
Her iki çeviri ürününde estetik bir rötuş yapmak zorunluluğu var: Söyleyiş olarak
iki sözcü ya da iki kavram Tiirkçemizde tam oturmuyor. Başka bir deyişle, "12—14 yaşlan
arası kadınlar" ve "14 - 16 yaşlar arası erkekler" biraz İngilizce kokuyor. Bunu nihai çeviri
ürününde 12 — 14 yaşları arası kızlar ve 14 — 16 yaşlan arası erkek çocukları olarak rötuşlar
sak, hedef-dildeki ürünümüz çok daha güzel olacaktır.
Devrik bir cümle niteliğinde olan bu İngilizce cümle'yi normal bir yapıya çevirip
tek-düze pattem sağlanıldığı takdirde, çevirisi kuşkusuz çok daha kolay olacak ve devrik
cümle uygulamalan normalleştirilmiş olacaktır. Ancak böyle bir yaklaşım, İngilizce devrik
cümle'nin aynı sistematik yaklaşımla Türkçe'ye otomatik bir şekilde çevirilemiyeceği an
lamında yorumlanmamalıdır. Bunu kanıtlamak için evvelâ tek-düze şekilde cümle'ye çevire
lim, sonra kaynak metindeki devre yapısı ile sistemimizi uygulayalım?
İngilizce devrik cümle'yi çeviri'de tek-düze pattem için hazırladığımız zaman, ma
teryal aşağıdaki gibi olur :
Sodium ions, potassium ions ete. are among the different substances
that are actively transported through celi membane.
c ®
b a
a 2 t
S= c + a +b
45
Çeviri Ürünü
Sodyum iyonları, potasyum iyonları v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman
değişik maddeler arasındadır.
c 2 t
b____a _ _
a G>
S= a+ c + b
Çeviri ürünü
Sodyum iyonlan, potasyum iyonlan v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman
değişik maddeler arasındadır.
Her iki nihai çeviri ürününde de yine aynı ve tek bir estetik rötuş uygulaması dü
şünüldüğü taktirde, "maddeler arasındadır" ifadesini, "maddelerdendir" şeklinde tekrar
yazmak olanağı vardır. Aslında böyle bir işleme editing de denebilir.
"It is the purpose of this chapter to explain how these differences are
brought about by the transport mechanisms in the cell membrane."94
Cj bu bölümün amacı O
bj -dır/-dir/-dur/-dür □
a^ açıklamak/izah etmek
ag ki nasıl bu farklar meydana getirilir -*• bu farkların nasıl mey
dana getirildiği/ni
&2 taşıma mekanizmaları tarafından
aj hücre zarında
c ©
b m
a 2 t
S= c+ a + b
Çeviri ürünü
-dir/-dir/-dur/-diir □
bu bölümün amacı O
açıklamak/izah etmek
ki nasıl bu farklar meydana getirilir -> bu farkların nasıl mey
dana getirildiği/ni
taşıma mekanizmaları tarafından
hücre zarında
47
d Lâ
e ®
..b . 3
a 2
S=c+a+b+d
Çeviri Ürünü
Bu nedenlerle ayrı uslupta veya edebi olan materyalin çevirisinin sistematik yakla
şımla yapılamıyacağı kabul edilemez. Edebi pasajlar için bir gereksinim belki sadece sözcuk-
sel ya da anlamsal açıdan ortaya çıkabilir. Ancak bu gereksinimi soyut kavramların bire
indirgenmesi ile giderilebileceğini söylemek hiç de iddia niteliğinde değildir. Yalnız bir
kılavuz çalışması ile bu gereksinim karşılanabilir. Çünkü sistematik çeviri'de anahtarlar
(anahtar sözçükler) bilimsel ve teknik literatür için geliştirilenlerden hiçbir ayrıcalık taşıma
maktadır. 95
Şimdi îngiliz Edebiyatında oldukça zor bir uslûbu ve derin kavramsal yaklaşımı
ile tanınan modern bir romancı dan bir örnek üzerinde duralım :
"It was done; it was finished. Yes, she mought, laying down her brus
in extreme fatigue, I have had my vision."96
95— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 24 — 78.
96— Virginia Woolf, T o the Lighth ouse (L ondra : Penguin M odern Classics, 1973), s. 236.
97— Bkz. Naciye Akseki öncül "un Virginia W o o lf'tan çeviri yapıtına: D en iz Fen eri (Istan
bul :C a n Yayınları, 1982), s. 259.
belki 'Deniz Fenerine1 ile yetinmeyip 'Deniz Fenerine Ulaşmak' Woolf'un simgesel düşün
cesini daha iyi açıklamış olacaktı. Sistematik çeviri'de kuşkusuz "to " atlanamıyacak ve
sonuçta 'ulaşmak' kavramını estetik bir gereksinim olarak ortaya koyacaktı. Şimdi aynı
pasajı sistematik yaklaşımla çevirerek nihai ürünümüze bakalım.
dj nihayet olmuştu □
Cj - - j -- gerçek olmuştu □
bg .- - : - - Evet, diye düşündü □
b2 fırçasını yerine koyarak
bj son derece bitkin bir şekilde
a^ - - î - - düşlediğim görüntü gerçek olmuştur □
i. d a
il . c ..es
m. b m
IV. a m
Çeviri ürünü
Nihayet olmuştu; gerçek olmuştu. Son derece bitkin bir şekilde fırçasını
yerine koyarak, 'Evet' diye düşündü, 'düşlediğim görüntü artık gerçek
olmuştu'.
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı ile son derece kesin ve doğru çeviri yap
mak olanağı sağjanıldjğı söylenebilir. Bununla beraber, 1969'da da belirtmiş ö?iîuğumuz
gözlem ve bulguların bugün için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Şöyle ki:
49
Klâsik dilbilgisi kurallarını savunanlarla salt dilbilimci anlayışı ile çeviri'ye yönelen
lerin bu reaksiyonu'nun kısa sürede kırılmasının nedenibulgularımıza göreuygulamalara
getirilen sonderece pratik kolaylıklar olmuştur. Çünkü, yabancı dilin bir sorun olduğu ülke
mizde yetişkin kişilere, özellikle üniversite mezunlarına, tekrar dilbilgisi öğretmek, bırakı
nız çeviri 'yi yabancı dilden de soğumalarını ve başarısızlığa uğramalarını sağlamaktan başka
bir şeye hizmet etmemektedir. Bu nedenle bu sistematik yaklaşım, çeviri yapmak isteyene,
ilgi zamiri, etken, edilgen ve bir sürü dilbilgisi kuralını öğretmek yerine araştırma sonucu bu
tür dilbilgisel kurallara dayanan (K İ) Değişkenlik Süreci'ni vermektedir. Ve,
1969'da da rapor edildiği gibi, bu sistematik yaklaşımda, "İngilizce ile Türkçe ara
sındaki dilbilgisi farklarının anlaşılması daha kolaylaştırılmıştır" 100
Elde ettiğimiz bulguların ışığı altında İngilizceden Türkçe'ye en büyük zorluk, dil
bilgisel zamanların çeviri'de geçirdikleri değişimdir. Zamansal anlam iyi değerlendirildiği
taktirde tngilizce’nin geniş zamanını çoğu kez Türkçe'de şimdiki zaman olarak kullandığı
mızı not etmek ve uygulamak çeviride kolaylık sağlar. Bu, geçmiş zamanlar uygulaması
için de söylenebilir.10 Bunları şöyle örnekleyebiliriz.
Diğer bir dilbilgisel zorluk da ilgi zamiri ve yardımcı fiil belirtilmeden İngilizce
metinlerde kullanılan present ve past participle (İngilizce fiil'in 3. şekli ve -ing'li şekli) so
runudur. 102
99— Sedat Törel, Çeviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) 8. 76.
100— Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 24.
101— Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 42—4 3 ; Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1978), s.31—32
102— Sedat Törel, Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayın-
lan. 1978),s. 6 3 -7 1
i 03— A y. es. s. 63.,
Şimdi bunu örneklemek için bir cümle'yi ele alalım.
"The patient operated was discharged from the hospital closed down
for financial reasons."104
The patient who was/had been operated was discharged from the hospital
which was closed down for financial reasons. 105
Bizim bulgulanmıza göre bu durumu (ki + fiil) ile çözümlemek basit bir şeküde ya
pılabilen bir işlem olup hangi zamanda olursa olsun doğru ve kesin nihai çeviri ürünü sağ
lamaktadır.
Aynı tür çeviri zorlukları isim/zamir/fiil -isimden sonra gelen present participle'lar
(fıillerin-ing şekilleri) için de sözkonusudur.
"The heart pumping blood" denildiğinde cümle’de isim (heart)'dan sonra gelen
pr-p, pumping etken bir duruma işaret etmektedir: that pumps blood... yine (ki + fiil) bu
kapalı ifadenin kolaylıkla çözümünü sağlayacaktır : 'kan pompalayan'...
İngilizce'de fiil'den önce gelen present ve past participle ise, kullanılan fiilleri sıfat
fonksiyonuna sokar. Şimdi bu gözlemler sonucu elde edilen bulgulara 106 ve bulguların
sağladığı pratik kolaylıklara bakalım.
1. The man eating fish (isimden sonra pr.p) (Balık yiyen adam)
2. The man-eating fish (isimden önce pr.p) (Adam / insan yiyen balık)
3. The solution used (isimden sonra p.p) Kullanılan çözelti (Taze solüsyon)
4. The used solution (isimden önce p.p.) Kullanılmış çözelti (Bayat solüsyon)
özellikle tıp dergilerinde sıklıkla karşılaşılan bu tür uygulamalara konacak tam ile
Belirgin özneyi fiille birlikte aynı parça içinde aldığımızda, kaynak dildeki fikir
iletişiminde yanlışlık yapılacaktır. Bir anlam farkının ortaya çıkması kaçınılmaz bir son ola
caktır. Şimdi yukarıda verilen aynı cümle'yi, özne belirgin olmasına rağmen, yanlış kesip
fiille birlikte değerlendirelim ve yanlışlığı birlikte izleyelim.
a2 Ali gitti
aj kliniğine S=a
Gözlenileceği gibi "A li kliniğine gitti" (doğru), "Kliniğime Ali gitti"(yanlış) olarak
gerçekleştirilebilmiş ve nihai çeviri ürünü de yanlış olmuştur.
2— özne belirgin değilse, yani bir zamir olarak belirirse, her zaman fiille aynı
parça içinde değerlendirilir, örneğin,
3— Cümle içinde fiilden hemen sonra mastar geliyorsa, ikisini birden aynı parça
içinde çeviri işlemine tâbi tutmak, çeviride kolaylık sağlayacak ve kesinlikle doğru sonuca
götürecektir. Çünkü bu gibi durumlarda mastar beş tür anahtara cevap verebilmekte fakat
bu işlemle kesin anahtar ortaya konabilmektedir. 107 Bu olasılıkları birlikte izleyelim.
Aynı şekilde bir isim, zarf ve sıfattan sonra gelen mastarları da bu dilbilgisel yapı
taşları ile birlikte almanın son derece kolaylık sağladığı çok önceden gözlenmiş olaylardan
dır. 108 Çünkü isimden sonra mastar genellikle -cak/ -cek, zarftan sonra -mak/ -mek için ve
sıfattan sonra da -sı/ -si/ -su/ -sü olarak çeviri ürününde yer alır; bu durumlarda mastar, tüm
sözlüklerde gözlenildiğinin aksine -mak/ -mek değildir. Bunları da gözleyerek bulgularımızı
not edelim.
4— Genellikle, mümkün olduğu her zaman, bir parça'nın edatla başlatılması çe
viri işleminde kolaylık sağlayacaktır.
isimden sonra gelen edatların çoğu kez -daki/ -deki olarak Türkçeleştiği de ilginç
bir bulgu olsa gerek, örneğin,
5— Çeviri uygulamalarında elde edilen bir diğer bulgu da isimden hemen sonra
gözlenen bir sıfatın ilgi zamiri ve yardımcı fiili kamufle ettiği olayıdır. Bir örnek verelim:
6— Buna benzer bir bulgu da isimden sonra gelen isim veya zamir durumudur, iki
örnekle bu gözlemimizi açıklayalım.
a) The patient the doctor treated recovered. The patient (whom) the doctor
treated recovered.
Doktorun tedavi ettiği hasta iyileşti.
7— Devrik cümle'yi çift işaretleme sürecinde fikir devamlılığı olarak kabul etme
diğimizi daha önce de belirtmiştik. Aynı gereksinim nedeniyle İngilizce'de beliren devrik
cümle'yi çeviri işleminden önce normal bir statüye kavuşturduğumuz taktirde, çeviri işlemle
rimizi daha kolay yapmak imkânı doğmuş olacaktır.
örneğin,
Never have I seen such a therapy gibi bir cümle İngilizce'de vurgulu bir cümle olma
sına rağmen bunu aynen çevirmek bazı güçlüklere neden olabilir. O zaman İngilizce cümleyi
S—V —O (Subject—Verb—Object) kahpsal çerçeve içinde işlemek, böyle bir cümleyi çevir
mek kuşkusuz daha kolay olacaktır. Bu durumda ortaya çıkan tablo şöyle olur:
s V 0
54
Bu cümle'yi şimdi parçalayıp Türkçe'ye çevirmek kolay olsa gerek. Şöyle ki
S- a
Böyle bir tedavi asla görmedim.
8— Soru cümlelerinin çeviri işlemi için paralel bir uygulamanın her çeviri uygula
masında kolaylık sağlayacağım da söylemek imkânı vardır. Yine olayı birlikte gözleyelim.
Şimdi soruyu normal bir cümle/olumlu bir cümle olarak ele alalım ve çeviri işlemini
gerçekleştirdikten sonra denklem'de belirecek fiil'in ses u y u m u n a göre mı/mi/mu/mü? ek
leyerek nihai ürünü elde edelim.
b^ hasta O
a2 iyileşti □
aj ameliyattan sonra
. b ©
a m S =b + c
Şimdi flil'in ses uyumuna göre (-mı/mi/ -mu/ -mü)ekleyelim ve soru şeklini elde
edelim.
9— Cümle açıcıian genellikle, bir cümle'nin yapısal bütünlüğü ile ilişkili olmadı
ğından bunları marja yazıp elde edilen denklemin başına getirmek kolaylık sağlayacaktır.
ömeğin :
In our country, this disease is encounteredj n the easter n proyinces.
55
ülkemizde (+)
bu hastalık / hastalığa
&2 rastlanır
a^ doğu illerinde
b ©
a d S = b + a -► b+a
b^ cerrahlar O
.b. ®
a © S =b+ ^ a
10— Gözlemlerimize ve bunlara dayalı olarak elde edilen bulgularımıza göre kay
nak bir cümle’de parçalama bazan, çok ender de olsa, işletilme'de ya da işlemlerin uygulan
masında zorluk yaratabilmektedir. Bu zorlukların estetik rötuşla giderilebilmesi olanağı
olmasına karşın, kaynak cümle'nin başka seçenekle kesilip denenmesinde yarar vardır.
Çünkü yapısal olarak peşinen görünemiyen bir özellik böylelikle açığa çıkarılmış olacak ve
çözüm rahatlıkla elde edilmiş olacaktır: Bunu basit bir örnekle burada açıklayalım.
bj toplantı O
a^ ertelendi □
b ©
r a S= b + a
; 56
Toplantı ertelendi
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda kaynak dildeki cümle'de iki nokta üstüste ile
ilginç gözlemlerimiz ve bulgularımız da olmuştur. tki nokta üstüste, cümle'de ikinci tam-
zamanlı bir fiil olmamasına rağmen kesinlikle bir hudut getirmektedir. Dolayısıyla iki nokta
üstüste hudut taşlan üzerinde açık bir şekilde belirtilmelidir. Yine durumu örnekleyelim.
This therapy included the following: bed rest, diet and change of
environment.
bu tedayi O
içeriyordu (içerdi) □
aşağıdakileri/ni
- -: - - yatak istirahati/ni
- -, - - diyet/perhiz/i
- -ve - çevre değişikliği/ni
Gözlenildiği gibi burada tek tam-zamanlı fiil vardır. Ancak hudut taşı üzerinde iki
nokta üstüste ( : ) bileşik bir duruma ya da ikiayn antiteye işaretetmektedir. Buna ek olarak
virgül ( , ) ve (ve) sözcüğünün hudut taşlan üzerinde varlığı dadaha önceaçıklanmış bulunan
ortak parantez durumuna işaret etmektedir. Nitekim gayret sarfetmeden duruma kritik
olarak bakıldığında, bir liste ya da listeleme durumu kolaylıkla gözlenebilir. Bu gözlem ve
bulgulara dayalı olarak, çeviri işlemleri aşağıdaki gibi uygulanarak doğru ve kesin çeviri'ye
kolaylıkla gidilebilir.
Cı bu tedavi O
t
b2 içeriyordu □
t bj aşağıdakilerini
I. c ®
b d
IL a I I
S —(c + b) + (a)
57
Elde edilen diğer bir bulgu da iki parantez ( ), iki çizgi........... ve bazan iki paran-
tezarası veya parantez-içi ağırlığında kullanılan iki virgül, , arasında beliren durumlarla ilgi
lidir. Böyle bir durum daha önce, Türkçe'den İngilizce'ye çeviri'de olduğu gibi 109 aynı
yaklaşımla çözüme bağlanır. Çünkü bu şekilde saptanan sözcüklerin kaynak dilde veya
hedef dilde cümle yapı bütünlüğü ya da yapısal devamlılığı ile hiçbir ilişkisi yoktur, öyleyse
bunlar ayrı çözümlenir ve işaretlenen yere, monte (edilmek suretiyle çeviri işlemi tamamlan
mış olur. Yine bunu da bir örnekle açıklayarak gözlem ve bulgumuzu sergileyelim.
Both doctorsI I (I mean/ / Dr. Ahmet and Dr. Ali) made a definite diagnosis/ /
about the onset/ / o f this insidious disease.
a^ bu sinsi hastalığın
..İ » . ®
a m
S=b()+a
S=a
S = b (a) + a
Her iki doktor (Dr. Ahmet ve Dr. Ali'yi demek istiyorum) bu sinsi ha lığın baş
langıcına ilişkin kesin bir tanı koydu.
He went to see the doctor and (to) ask his advice on some drugs.
He went/ /to see/ / the doctor/ / and ask his advice/ / on some drugs.
109— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. ti. Yayını,
1981) s. 46 — 47. 5Q
^ a6 gitti
f * ~ 1
görmek/ görmeye
al doktor/u
a4
tavsiyesi/ni
Estetik Rötuş
Gözlem ve Bulgular bölümüne son vermeden önce Tü .nizde sık sık kullanıp çe
viri süreç ve işleminde rol oynayan (K İ) lerin en etkin ve büyük bir bulgu olduğunu bir kez
daha belirtmekte yarar vardır.110 Bunlar üzerinde daha önceki ve bu çahşma'da yeterince
durulduğundan bunlan burada tekrar etmeye gerek kalmamıştır. Bununla birlikte ilgi zamiri
olarak beliren (K İ) lerin, hazan bağlaç ve hatta zarf olarak da işlev y a tığ ın ı gözlemekte
yarar vardır, örneğin:
"Dedi ki hasta iyileşecek" gibi bir cümle'de (Ki) bir bağlaç fonksiyonu gör
mektedir. Oysa (ki) Değişkenlik işlemi'ni uyguladığımızda bunu "Hastanın iyileşeceğini
söyledi" olarak gerçekleştirmek olanağı vardır.
"Yola çıkmıştık ki yağmur yağmaya başladı" gibi cümlede ise, (Ki) zarf
işlevini görmektedir. Bunu "yola çıktığımızda/ çıktıktan kısa bir süre geçince yağmur yağ
maya başladı" diye söyleyebiliriz.
Son olarak (that) anahtan'nın dilek kipi'ni İngilizce'den Türkçe'ye aynen aktar
makta yaradı olduğunu söyleyebiliriz. 111
110— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) ss. 75 — 79.
111— T ürkçe'ye tekil sayıda -sı/nı/n, -si/ni/n, -su/nu/n ve sü/nü/n, çoğ u l sayıda -lan/nı/
n ve -leri/ni/n olarak çevrilir. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den T ü rk ç e 'y e
Ç ev iri (Ankara:H acettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 18.
59
The doctor/ / asked/ / that the patient be hospitalized.
doktor O
b£ istedi □
aj ki hasta hastaneye yatırdır -*■ hastanın hastaneye yatınlmasını
. .b. . J®
a İD
S = b +c
Doğru ve olabileceği kadar kolaylıkla çeviri yapabilmek konuya her ilgi duyan gibi
bu çalışmayı yapam da ilgilendirmiş, bir arayış içine sokmuş, sonradan çeviri hocası olarak
öğrencilerinin "Her bilimde yol var yordam var, sistem var ycntem, çeviri'de yok mu?"
diye sorulan113 bu araştırmalarına hız vermesini sağlamıştır.
112— Cum huriyet üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yön etim K ürulu'nun 82—63/43
sayılı ve 25.11.1982 günlü karan uyarınca Türk Bilim adamlan arasında T ö r e l Ç e -
veri S is te m le ri'n e ilişkin Anket, bu sistematik yaklaşımın çeviri'ye getirdiği etkin
katkıyı doğrulamıştır.
113— Bkz. Sedat T örel'in Ç ev iri Sanatı ( Ankara: Törel Yayını, 1964) adlı yayınma, s.2
114— Ferdinand de Saussure, C ours d e L in g u is tiq u e G eneral (Paris:Payot, 1916), Türkçe
Çev. Berke Vardan G en el D ilb ilim D ersleri, C ilt I —I I (A n k : T .D .K . Yayınlan,
1978) ss. 2 9 -3 0 ,6 0 .
115— Noam Chomsky, Syntactic Structures (T h e Hague: M o u to n , 1975) ss. 35—36.
60
matik yaklaşımlar ne biçimselliğe, ne de semantik gelişimi de içeren bir yapısallığa karşı
değildi. Değildi çünkü bunlan da işlev ve işlemleri sırasında materyal ve harç olarak kulla
nabiliyordu...
İnsan düşüncesinin dil'den, sözden^ dilyetisinden ve daha bir sürü dilbilim gerçek
lerinden çok önce var olduğu, değil insanlarda hayvanlarda bile bir iletişim olduğu ortaya
konurken, insanlararası, dillerarası bir fikir iletişimin işleyiş tarzı, mekanizması da araştırıl
maya lâyık önemli bir husustu ve bu alanda çalışmalar yapüıyor, sonuçlar almıyordu. 116 Bu
nedenle salt dilbilim tartışmaları yavaş yavaş eski albenisi kaybediyor gibiydi. Çünkü günü
müz insanı pratik, sonuç veren sistemlere daha çok önem veriyordu, veriyor.
Ük ürünlerin ortaya konulduğu 1969'dan ancak yedi yıl sonra bu soruya, önemli
bir soruna cevap bulabildim ve bunu İngilizce'den Türkçe'ye çeviri için olduğu kadar tüm
Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye çeviride geçerli olabileceğini rapor ettim . 119 Gerçekten
bu ilk kaynak araştırmalan literatüre ilk kez geçiyordu ve özgün çalışmalar, derinliğine araş
tırmalar on beş yıllık bir uğraştan sonra çeviri sorunlanna bir çözüm olarak ortaya konuyor
du. İmkânsız gibi görünen bu sistematik yaklaşım ve yöntembilim, dilbilimi yanısıra modem
matematiksel ve mantıksal etkenlerle sonunda insan aklına dayalı kesin bir iletişimi uygula
yıcının yaranna, araştırıcının hizmetine sunuyordu, üç hedef nasıl tek hedef olabilmişti?
İletişim nasıl doğrusal bir nitelik kazanabilmişti?
116— Sedat Törel, "M e k a n ik Ç e v iri'n in sağlad ığı İm k â n la r ", D ünya Gazetesi, 9.10.1975,
s. 2
117— Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969).
118— Sedat Törel, Ç ev iri Sanatı (Ankara: Törel Yayını 1964).
119— Bkz. Sedat Törel, " Hindu-Avrupm Dillerden Türkçe'ye Çeviri yönünde geliştiril
miş sistematik bir y ö n te m ", B ilim ve T e k n ik , Ankara, 8 (8 7 ): 2 6 —28, 1975.
dcğruya tek harfli bir denkleme gidilmesi, en küçük ortak katın bire indirgenmesi ile niye
karşılaşılmaktadır? Bunun cevabı son derece basittir. Çünkü bazı matematiksel işlemlerle
aynı kurgusal olasılığa ender de olsa, varmak mümkündür .Başka bir deyişle İngilizce ile
Türkçe cümlelerin iki ayn dili temsil, etmelerine karşın fikirsel iletişimde benzer, hatta aym
dcğrusaDığa sahib olmaları da olasıdır. Bir örnek verip bu paralel doğrusallığı birlikte göz
leyelim.
It has been reported/ / that these tumors are benign / in most cases, (özel)
ag rapor edilmiştir.
82 ki bu tümörler iyicildir -> bu tümörlerin iyicil oldukları
a^ olguların çoğunda
S= a
Aynı gözlem birçok tıbbi çeviri kitapları içinde genellikle geçerli bir gözlemdir.
Bu konuda bir örnek verelim.
120— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981)
s. 291
121— Bkz. Prof. Dr. N .K . M enteş ve D o ç . Dr. G. M e nteş in R e v ie w o f P h ysiological
C hem istry (Am erika. Lange Medical Publications, 1973) adlı eserden Türkçe'ye
çevirisi
122— A y . es. s. 290—295 F iz y o lo jik K im y a 'y a B akış (İzm ir:, Ege Üniversitesi Yayını
1 9 7 6 ),s .l
122— .Allan A . Smith, "R ecen t Developm ents in Anesthesia", T h e Surgical C linics o f
N orth A m e ric a (A m erica: W.B. Saunders C o .) 55 (4 ) — 821.
124— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti.
V * ? r a , 1931) s. 2 9 6 — 300.
üstelik (+)
aşın hiperventilasyon O
ac oiuştumr □
al jEEG değişiklikleri
a2 hipoksemininkilerine
0
S =\b + a
b ®
S —b + a
Aynı İngilizce metin serbest bir çeviri ile konunun bilim adamlannca aşağıdaki
gibi çevrilmiştir:
Bu tür farklı çeviriler Nelson ve Guyton gibi yazarlardan yapılan çeviriler için de
söylenebilir. Çünkü çeviri yaparken sistem uygulamamak konuyu bilen bilim adamlannın
kendi deneyim ve gözlemlerini de eklemesi rizikosunu büyük çapta davet etmektedir. Dene
yimi daha az olanlar ise, sisteme dayalı çeviri yapmadıkları taktirde konuyu daha da zayıf
125— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti.
Yayım, 1981) s. 299.
126— Refik Paykoç ve ark.. Cerrahi K ilin ik le ri, A n es te zik M ad d elerin K a lb e E tkisi (A n k a
ra: Güven Kitabevi, 1977), ss (4 ), 895.
63
bir çeviri ürünü olarak gerçekleştirmekle karşı karşıyadır ve maalesef bu tür çeviriler tıp li
teratüründe tehlike yaratabilmektedir. Oysa geliştirdiğimiz çeviri sistemi, ele alman pasajın
anlamını aynen, anlamına eklemeden ve anlamını eksiltmeden, Türkçe'ye çevirebilmemize
olanak sağlamaktadır. Çeviri belirli kriterlerle gerçekleştirildiği için boşuna zaman kaybe
dilmemekte ve en kesin doğru sonuca tek-düze işlemlerle vanlabilmektedir.
Biyokimya anabilim dalında oldukça zor olan bu materyal içinde çevirmeni bekle
yen ne gibi zorluklar, hatta tuzaklar var? Bunları geliştirilen bu sistematik yaklaşımla nasıl
açığa, anlaşılabilir biı duruma çıkararak yanılgı payı sıfıra indirgenebilir? sıralayalım.
1— "There is" ayrı kesilip, ayrı bir antite olarak çift-işaretlemeye tâbi tutulmalı
dır. "There" sözcüğü İngilizce'de bu çerçevede deyimsel olarak kullanılmaktadır ve ancak
"to be'"nin bağımsız şekli ile anlam kazanmaktadır.
2— "Called” fiilin üçüncü şekli "past participle" olup birisim olan "peptides",
dan sonra geldiğine göre, "which are" sözcüklerini kamufle bir şekilde kullanmaktadır. Do
layısıyla, "called" tam-zamanlı bir fiil olmayıp (K i) Değişkenlik işlemi sonucu doğru bir
şekilde çözümlenebilir.
3— "Releasing" fiilin ing'li şekli (present participle) olup bir isim olan "factors"
sözcüğünden hemen önce kullanılmaktadır, öyleyse, fonksiyonu bir sıfat işlevi olup -rak/-rek
olarak çevirisi yapılamaz. Çevirisi ya -cı/-ci/ -cu/-cü veya Türkçe'ye uyumla -an/-en olarak
gerçekleştirilebilir.
4— "Releasing factors and inhibitory factors" bir liste halidir ve Ortak Parantez
uygulaması gerektirir.
127— A lbert L. Lehninger, B ioch em istry (N e w York : Worth Publishers, Inc., 1975), s.826.
64
6— "Or inhibits" parantez-içi olarak verildiğinden, sadece yeri işaretlenerek son
radan montaj yoluyla Türkçe'ye aktardır. Başka bir deyişle Ortak Parantez işlemini uygula
maya hiç de gerek yoktur.
8— "These" belirgin özne olduğu için ayrı bir parça olarak çeviri işlemi görme
lidir.
10— "Some (possibly all) of the hormones" sözcükleri içinde "possibly all'"in
parantez içi oluşu ve yam zamanda belirgin özne ünitesi "some o f the hormones'"un devam
lılığını parçalayışı not edilmelidir. "Possibly all" parantez-içi olduğundan cümle'nin yapısal
bütünlüğü ile ilgisi yoktur. Marj a yazılır ve işaretlenen yere çeviri sonunda montajı yapılır.
"Some of the hormones’ belirgin bir özne olarak, ayrılmaz bir bütün olarak bir parça şeklin
de işleme tâbi tutulur.
11— "Proteins” sözcüğü bir isimdir ve isim olan "receptors" sözcüğünden hemen
sonra yer almaktadır. Yine gözlem ve elde edilen bulgularımıza göre bu iki isim arasında
"which are" kamufle edilmiştir. Yani (Ki) Değişkenlik işlemine gereksinim vardır. Çünkü
aslında buradaki tam-bilgi, "which are proteins" dir.
12— "Located" sözcüğü fiil'in üçüncü şekli (past participle) olup bir isim olan
"proteins"'den hemen sonra gelmektedir, öyleyse, edilgen bir durum sözkonusu olup yine
ilgi zamiri ve yardımcı fiil kamufledir. Bu gizli ilişki ya da çevirmeni bekleyen tuzağı açıkça
yazdığımızda, bu "which are located " olarak belirtilir.
Bukadar kısa bir pasaj içinde bir düzineden fazla sorun abartılmış bir tablo suna
bilmek gayreti gibi bir çabanın ürünü değildir. Ne de çeviri'nin çok çetin bir uğraş olduğu
bir kez daha vurgulanmak istenmiştir. Sunulan açıklamalar, geliştirilen sistematik yaklaşı
mın ne denli etkin ve kolaylık sağlayıcı olduğunu somut bir şekilde desteklemek, hatta ka
nıtlamak içindir. Şimdi bu söylenenlerin de iddia ya da iddialı olmadığını sergilemek için
bu tıbbi pasajın bütün cümlelerini teker teker ele alıp, çeviri işlemlerini ve elde edilen sonuç
ları izleyelim.
a^ — vardır.
ag — bir hiyerarşi ^
&2 — düzenlenmesinde
— memeli hayvanların endokrin sisteminin
S= a
bj — hipotalam O
t a^2 — salgılar/ salgılamaktadır □
al l — pep tidier
t a^Q — ki adlandırılır -* adlandırılan /ki demir -»■ denen
I------------ 1
ag — salıcı etkenler
1_________ I
y a da ki f a^ — ki biri uyarır ( )
biri tarafın
-*■ biri tarafından uyarılan
dan inhibe
ed ilen a
âg — salınımı/nı/n
— ön-pitüiter hormonların birinin
a4 - - - gibi
ı---------- 1
a^ — adrenokortikotropik hormon
a2 - - tirotropik hormon
ag - ve - gonadotropik hormonlar
ı--------------- i
b ©
a m S =b + a
Daha önce açıklandığı ve burada açık bir şekilde gözlenildigi gibi 13 parçalık bir
cümlede tek □ olup hudut taşları üzerinde göstergeler gözlenildiğinden Ortak Parantez en-
dikasyonu vardır. Çift-işaretleme normal durumda aşağıdan yukarıya uygulanırken, Ortak
Parantez'de ünitelerarası yukarıdan aşağıya doğru uygulanmış ve oldukça büyük bir cümle
iki'ye indirgenebilmiştir. Burada "each o f which" Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla "biti
ile uyarılan (inhibe edilen)“ olarak çevrilmiş olmakla beraber, kaynak dile göre uygulanan
(K î) Değişkenlik işlemi sadece (which + fıil'e) dayanarak bu "uyaran (inhibe eden)" olarak
da gerçekleştirilebilir. Bu cümle'de, Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla estetik bir rötuş
66
"denen" yerine "olarak bilinen" şeklinde uygulanabilir. Ancak biitün bu uygulanan , göz-
lenildiği gibi, geliştirilen sistematik yaklaşım çerçevesinde yapılmakta ve zor bir cümle'de
azami kolaylık ve kesinlik sağlamaktadır.
Sırasıyla ^
b^ — bunlar O
a2 — etki yaparlar (etkilerler) □
a^ — belirgin hedef dokular üzerinde (belirgin hedef dokular/1)
. .b. ®
a 0 S = b -f a
Bunu sözcük sözcük çevirdiğimiz taktirde "on/üzerinde" gerek kaynak gerekse he
def dilde aynen kullanılabilir. Ancak İngilizce ve Türkçe'de fiillerin edat almaduruml ıda
değişkenliği öngören durumlarda her dilde gerekeni yapmak lâzım. Nasıl ki Ingilizce'd Ali
arrived in Sivas" denir, Türkçe'de de "Ali Sivas'a vasıl oldu demek" lâzım. Bu ise, çeviri ile
ilişkisi olmayan dilbilgisel bir rötuştur.
(hepsi
mümkün) b j - r- horm ani arın bazılan ( ) O
A ag bağlanır/lar □
ag — özgül hormon reseptörlerine /alıcılarına
— ki proteindir protein olan
ag — ki bulunur -*■ bulunan
I------- 1
aj - - ya - - hücre yüzeyinde
â H S =b + a
"Ki proteindir" sözcükleri Ki + isim + fıü olarak gözlenmesine rağmen, -an/-en ola
rak Türkçe’ye geçmektedir. Bunun nedeni ise, geliştirilen çeviri sisteminde (K i) Değişkenlik
İşlemi ya da (Ki)Rötuşunun daima kaynak-dildeki duruma göre yap'ıldığı gerçeğidir.Kaynak-
67
dildeki durum da (Ki + fiil) olduğuna göre, bu hedef - dile, Türkçe'ye -an/-en olarak geçer.
Şimdi eide edilen nihai çeviri ürününü tam-metin olarak verdim.
68
lendirilmesi ya da değerlendirilmek istenmesi, çeviri işlem ve süreçleri sırasında hiçbir rol
oynamamaktadır. Fikir iletişimi, değişkenlik ve geçişler tamamen geliştirilen kriterler uya
rınca mekaniktir ve çeviri sistematiği kaynak dilden hedef dile yansıma kadar üstün bir et
kinlikle, son derece pratik bir şekilde çeviri olanağı sağlayabilmektedir. Bütün mesele bu
sade ancak çok değişik mekanizma'ya, yeni bir düşünce ya da açı'ya alışabilip uygulayabil
me meselesidir. Çoğuna ters görünen soyut olan dilsel bîr olayın nasıl somut olarak gerçek
leştirilebilmesidir. Ancak cebirsel yaklaşım, modern matematik ve mantık etkenlerinin de
bu mekanizma'da rol oynadığı gözönünde bulundurulduğu takdirde, bunun karşı çıkılmak
istenildiği gibi imkânsız olmadığı kabul edilecektir. Kaldı ki bugün dünyamızda Hint-Avnıpa
Dilleri arasında mekanik çeviri sistemleri alanında bir hayli yol alınmış bulunmaktadır.
69
c ®
-t>.. □ (+) S = c + a + b
* 2 t
Elde edilen nihai çeviri ürünü yanlıştır. İlk akla gelen, çeviri sisteminin her zaman
işleyemiyeceği ya da bizim yanlış uygulama yapma ihtimalidir. Ancak her iki varsayım da
yanlıştır. Yani sistem yine etkinle işlemiş bulunuyor, öyleyse?
öyleyse, tekrar kaynak-dildeki materyala kritik bir gözle bakalım. İngilizce metin
yanlış olabilir ve geliştirilen bu sistem materyali bir yansıma gibi aktardığına göre, İngiliz
ce'deki yanlış aynen aktarılmış olabilir.
İngilizce metin tekrar incelendiğinde, önemli bir yanlışın varlığı hemen ortaya
konur: fiil "are initiated" dan hemen sonra ilgi zamiri "which" kullanılmıştır. Bu ise büyük
bir hatadır. Çünkü herkesin de bildiği İngilizce dilbilgisi kurallarına göre, bir ilgi zamiri an
cak bir i; îm/fiil - isim/ zamir'den sonra gelip bu sözcüğün yerini alarak anlamını açıklar.
b2 - intravasküler volümü
- -b - ® (+)
_ l+J-S = b + a
a m
70
Elde edilen nihai çeviri ürünü:
Şimdi İngilizce tıp literatüründe çok karışık bir şekilde gözlenebilen cümleler
arasından biri üzerinde duralım.
(i) "In 1936” aslında bir açıcıdır ve cümle başında yer alması gerekirdi. En azın
dan cümle'deki şekliyle iki virgül arasında olmalıydı.
(ii) "Which" ilgi zamiri olarak yanlış yerde kullanıldığı için yapısal ve anlamsal
bozukluklara yol açacak niteliktedir.
(iii) ergo prostaglandin" belki " ---------- - ergo prostaglandin" olarak yazıla
bilirdi. Aslında bu sözcüklerin "a lipid fraction" sözcüklerinden sonra gel
mesi hem dilbilgisel hem de yapısal bir zorunluluktu. Şayet bu şekilde yazıl
mış olsaydı, isimden sonra isim sıralamasında arada gizli bir yardmcı fiil +
ilgi zamiri olgusu da kolaylıkla ortaya konabilirdi.
Böylesine düşük bir cümle'yi çeviri işlemine tâbi tutmak hiç kuşkusuz biraz önceki
örnekte de gözlenildiği gibi aynı hata yansımaları ile bir çeviri ürününe yol açacaktır, öyley
se bu cümle'nin düzeltilmiş şeklini yazıp çeviri işlemlerimizi uygulayalım.
b ©
a m S= b + a
71
Alınan çeviri sonucu :
b ©
a E + S= b+ a
b ©
a S + S= b + a
Normal olmayan gözde, çok çeşitli olabilen optik bir bozukluk vardır.
72
"Even though the manner in which these preparations produce their
effects is not known, and although other agents have been found which
help to suppress rheumatoid disease, gold continues to have a favoured
place in the therapeutic program for rheumatoid arthritis in many
circumstances" 135
Even though the manner (in which these preparations produce their
effects) is not known, / / and although other agents (which help to
suppress rheumatoid disease) have been found,/ / gold/ / continues to
to have/ /a favoured place/ /in the therapeutic program/ /for rheumatoid
arthritis/1 in many circumstances.
Cümle 'nin başında Ortak Parantez için gerekçe vardır. Ancak parçalarımız oldukça
uzun olduğundan bunları iç-kesme’ye ( ) tâbi tutarak işlemlerimizi kolaylaştırmak olanağı
vardır. Yine sistem kriterleri uyarınca işlemlerimizi düzeltilmiş cümle üzerinde yaparak nasıl
kolaylıkla kesin doğru sonuca gidilebileceğini izleyelim.
a3 ■- - tedavi programında
al ■- - birçok durumlarda
c 2 t
b ©
a m
135— Joseph Lee Hollander ve Daniel J.MacCarty, Jr.,ed., Arthritis and Allied Conditions
(A Textbook of Rheumatology) (Philadelphia: Lea Febiger, 1976), s. 445.
73
toid hastalığı süprese etmek için yardım eden diğer etkenler bulunmuş olmasına rağmen,
birçok durumlarda römatoid artrit için tedavi programında favori bir yere sahip olmaya de
vam etmektedir.
74
1 .7 SONUÇ
Bu sistematik yaklaşımla çeviri olayına bilimsel olduğu kadar teknik bir tanım,
bir kavram getirildiği rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, "bilimsel çeviri, anlatılan fikir ve görüş
leri hiçbir şekilde değiştirmeden, sözcük ekleyip çıkarmadan bir dilden diğer bir düe geçir
mektir. Görüş 'aktarmak' bilimsel çeviri kavramının kesinlikle dışında bir olaydır. Başka bir
deyişle, anladığımızı yazmak bilimsel çeviri değildir. Bir pasajda anlatılanı iletmek bilimsel
çeviri kavramının başlıca ve tek nitelik ve niceliğidir."137 Bu sistematik yaklaşım da, verilen
örneklerden de kolaylıkla izlenebileceği gibi, kaynak dildeki bir pasajı hedef-dile bir yansıma,
bir fotokopi hassasiyeti ile geçirebilmektedir.
75
sözcükleri sıralamakla da çeviri yapıldığı iddia edilmeye kalkışılabilir ki böyle bir şey ola
maz. İşte bu nedenlerle, ne Saussure'ün tek-dil düzeyinde gözlediği ve ileri sürdüğü biçimsel
lik, semantik gelişim ne de Chomsky'nin semantik bağıntılı sınırlı hareket kuramını içeren
yapısalcılığı çeviri olayında sözkonusu olabilir. Dahası geliştirilen bu çeviri sistematiğinde
bütün dilbilimcilerin aşırı duyarlılık gösterdikİeri dilbilgisel kurallar ve ilkeler de pek önemli
değildir, önemli değildir, çünkü hiçbir dil ve düşünceyi taşıyan dil gramer'den sonra doğ
mamıştır. Doğamaz da zaten. Dilbilgisi, dilleri inceleyip elde edilen bilgidir. Dilbilim de
öyle.
Sonuç olarak, tıbbi çeviri için geliştirilen bu sistematik yaklaşımın çeviri alanında
kolajdık, güven, doğruluk ve sürat getirdiği, çeviri'yi gelişigüzel uygulama ve yakıştırmalar
dan kurtardığı ve bilimsel bir yaklaşımla bilime katkıda bulunduğu söylenebilir, özgün bir
ilk kaynak araştırmasına dayanan ve uygulamalarla etkinliğini kanıtlayan Törel Çeviri Sis
teminin geniş çapta benimsenmesi ve uygulanması sonucu çeviri sorunlarının çözümlenmesi
yönünde de etkili olacağı rahatlıkla belirtilebilir.
76
1 .8 ÖZET
Son olarak, bu araştırma insan akima dayalı otomatik bir çeviri sistemini kuvvetle
desteklemekte ve çeviri ile dilbilim arasında kesin sınırlar getirmektedir. Değişik dillerde
benzer düşünceler arasında bir etkileşimden sonuçlanan bir fikir iletişimi olan çeviri'de
sadece sözcük ve dil bilmenin yeterli olmadığı kesin bir şekilde vurgulanmaktadır. Bütün
alanlarda bilgisayarlarla çeviri'nin başarılı bir şekilde geliştirilebileceği görüşü de sunulmak
tadır
77
1.9 SUMMARY
78
BÖLÜM II
TIBBİ ÇEVİRİ UYGULAMASINA
GİRİŞ
Bu-Bölümde yer alan yaklaşık olarak 2500 deyiş, deyim ve kullanım temel ve uy
gulamalı tıp bilim dallarında sık sık rastlanılan metinsel uygulamalardır.
Burada sunulan tüm tıbbi deyiş, deyim ve kullanımlardan gerçekten etkin bir
alıştırma serisi olarak yararlanmak olanağı da vardır. Bu suretle ileride çeviri uygulamaların
da bunlardan ya da bunlara benzer kullanımlardan çeviri sürecinin gerçekleştirilmesinde
büyük bir kolaylık sağlamak ve istenilen hedefe varmak mümkün olacaktır.
Bu Bölüm'ün diğer bir avantajı da hiç kuşkusuz tıbbi İngilizce için sağladığı deği
şik ancak pratik ve işlerliliği olan bir sözlüksel nicelik ve niteliğidir. Bölümde yer alan söz
cüklerin sindirilmesi sonucu tıp alanında kompozisyon çabalarında da kolaylık sağlanabile
ceği rahatlıkla söylenebilir.
81
A
abréviations used : kullanılan kısaltma
lar acted on by pepsin : pepsinin üzerinde
abdominal viscera, the : kannsal organlar eiKt yaptığı
ability to form, the : oluşturma yetene acting as a limiting boundary : sınırlayı
ği, kabiliyeti cı bir sınır olarak işlev gören
ability to permeate : geçirgen olma ye acting in response to : a’ya/e'ye cevaben
teneği hareket eden/faaliyet gösteren
above and below these degrees of action o f uncoupleds : birleşmeyenlerin
temperatures : bu derecelerin üstün etkisi, işlevi
de ve altında activated by : tarafından harekete geçi
abscess : abse rilen, aktive edilen
abundant in freshwater fish : tatlı su actively engaged : aktif olarak rol oyna
balıklarında bol yan
accelerate chemical reactions : kimyasal acts as a coenzyme : bir koenzim gibi
reaKsiyonlan hızlandırırlar etki yapar/işlev görür
accompany, to : eşlik etmek; refakat et acts as a metabolic antagonist : metabo-
mek lik bir etki, nötralleştinci etken ola
accompanied by a secretion : bir salgı rak hareket eder; metabolik bir
nın eşlik ettiği karşıt - etken (antagonist) olarak
accomplished by : ile başarılan, ile ger etki gösterir
çekleştirilen acts as a potent agent : kuvvetli bir
accomplish the biosynthesis : biyosen- ajan olarak etkiler/davranır
tezi gerçekleştirir, başarırlar; biyo- acts as carrier : taşıyıcı olarak iş görür
sentez olabilir acute and chronic : akut ve kronik
accomplish these : bunları başarırlar adequate supply, an : yeterli levazım,
accounts for its chemical properties : erzak, yiyecek
Kimyasal özelliklerini açıklar adequate nutritional intake : yeterli be
accounts for such alterations : bu tür sin alınımı
değişiklikleri açıklar adhering to the culture dişli : kültür ku
account for, to : birşeyi açıklamak tusuna tutunan
accumulation of excesstluid, the : fazla/ adhesions to the other organs : diğer or
artık sıvının birikmesi ganlara yapışıklıklar, yapışmalar
accuracy of the assay : ölçmenin doğru adjacent : bitişik
luğu adjacent carbon, the : bitişik karbon
accurately determined : doğıu olarak tâ adjacent tissues : bitişik/komşu dokular
yin edilen adjacent to : -a/ -e bitişik
achieved via : yoluyla başarılmış/başarı adjoining carbon, an : bitişik bir karbon
lan adjustments brought about by : tarafm-
acid balance : asit - baz dengesi dan/ile meydana getirilen ayarlama
acid ■ ba.-ve butter, the : asit - baz tam lar
ponu adjusted to fit the requirements : gerek
acid - forming conditions : asit oluştu sinimlere uymak için ayarlanan
rucu/ oluşturan koşullar adjustment to pH changes : pH değişik
acdify the unknown solution : bilinmi- liklerine ayarlama
yen çözeltiyi asi t leş ti rir, asitleşti- administered by gastric intubation : gas-
rirter trik entübasyonla verilen/mideye
require the physiologic property : fizyo sokulan bir tüple verilen
lojik özellik kazanırlar administration o f the hormone : 1ormo-
acquired or inherited : edinsel ya da ka nun verilmesi
lıtsal adsorbed by leukocytes : akyuvarlar ta
rafından adsorbe olan
83
advanced by : tarafından ileri sürülen, altemativelv : alternatif olarak
tarafından geliştirilmiş alternative routes : alternatif yollar
advanced stage, ar : ilerlemiş bir evre alters the metabolic fate : metabolik so
advanced the views : görüşlerini ileri sür nucu değiştirir
dü alters the rate : hızı değiştirir
advances made : yapılan ilerlemeler although many analogies may be drawn :
adverse effects : kötü etkiler birçok benzer durumlar ortaya ko
affinity to : -a’ya/-e'ye afinite, yakınlık nabilmesine karşın
afflicted individuals : ıstırab çeken bi although there is no difference : fark ol
reyler mamasına ragmen, karşın
afflicted with various abnormalities : çe amazing specificty, the : şaşırtıcı özgül
şitle anormalliklerden muzdarip lüğü
after a few years o f ingesting : birkaç yıl
amelioration o f the signs and symptoms:
almadan/yemeden sonra
semptom ve işaretlerin iyileşmesi,
after antigenic stimulation : antijenik
iyiye doğru gitmesi
uyandan sonra
amelioration o f the symptoms : semp
after the name : adına izafeten
tomların iyileşmesi, iyileştirilmesi
against the delirious effects : çılgın/çok
ample Droof : bol delil
şiddetli etkilerine karşı
analogous to ADP : ADP'ye benzeyen,
agents grown, the : üretilen etkenler
ADP ile kıyaslanabilen
aeerecate and settle : toplanıp çökerler,
analogous to the flow : akımına benzer
biraraya gelip/kümeleşip dibe çö
anatomic lesions characteristics to : -a'ya
kerler
-e’ye karakteristik olan anatomik
aggregation o f all the enzymes, the : bü
lezyonlar
tün enzimlerin toplanması
and now : ve artık, ve şimdi
aggregatioh o f bile salts : safra tuzlanmn
anemia frequently occurs : kansızlık sık
birikimi
lıkla vukubulur
aggressiveness : saldırganlık
anemia occuring in infancv : okul - çağı
alert state, an : hazır, uyanık durum
öncesi çocuklukta vukubulan kan
alimentary system/tract, the : sindirim
sızlık
sistemi/kanalı
aliquot, an : bir kısım anucleated cells : çekirdeksiz hücreler
alleviated by : ile hafifletilmiş, ile gide antagonists such as : gibi karşıt-etkenler
rilmiş antibodies which react : tepkime göste
all forms o f life : bütün yaşam şekilleri ren antikorlar
all necessary end products : bütün gerek antibody producing areas : antikor yapı
li nihai ürünler cı/üretici alanlar
alljaf ^sudden : birdenbire, aniden antidotes developed : geliştirilen panze
allows_Iattv acids to form : yağ asitleri hirler
nin oluşmalanna müsaade eder, ola antigens extracted : çıkarılan antijenler
nak verir any given atom belirli herhangi bir
allows them to form : oluşmalarına/ atom
oluşturmalarına müsaade eder apart from changes in : de/ki değişiklik
ali posess : hepsi de sahiptir lerden başka
all that is known : bütün bilinen apart from these functions : bu işlevler
almost entirely : hümen hemen tamamen den başka/ayrı olarak
along the axes : eksenler boyunca apparent lack of, the : aşikâr yoksunlu
alterations m tension : tansiyonda/ba
ğu
sınçta değişiklikler
appear as : olarak ortaya çıkar, görünür
alterations in the blood pressure : kan
basıncında değişiklikler appeared normal : normal göründü/ler
84
appears to be carried out : yapıldığı/ol are o f concern : endişelidir, endişe veri-
duğu görünür cidir/ler
appears to be concerned with : -na/-ne are present in all proteins : bütün prote
ilişkin olduğu görünür inlerde vardır
appears to be formed : oluştuğu/oluştu are presumed to perform yaptıkları
rulduğu görünür zannedilir
appears to be related to : -a/-e bağlı ol are readily visualized : hemen görülür/ler
duğu görünür are reportedly influenced : rapor edildi
appears to be species • specific : türe öz ğine göre etkilenmişlerdir
gül olduğu (gibi) görünür are said to be subject to : -a' , -e'ye tâbi
appear to possess : sahip oldukları görü oldukları söylenir
nür are shown in fig. 2 : Şekil 2’de gösteril
appetite is depressed, the : iştah bastin- mektedir/gösterilmiştir
lır, iştah kesilir are somewhat dependent upon : bir ba
applies to the liver : karaciğer için geçer- kıma -a’ya/-e'ye bağlıdırlar
lidir are subject to a relatively rapid rate : nis-
approaches the final stages : son/nihaf beten süratli bir hıza tâbidirler
evrelerine yaklaşır are synthesized in the liver : karaciğerde
approach this problem, to : bu probleme sentezlenirler
yaklaşmak için, bu sorunu ele ala are transported with : ile taşınırlar
bilmek için are treated with : ile işlem/muamele gö
approximately equal to : yaklaşık olarak rürler
-a/ya -e'ye eşit are yet to be perfected : daha mükem-
approximately 20 ml/min : yaklaşık ola melleştirilecektir; henüz mükemmel
rak 20 ml/dak. değillerdir
aptly termed : pek yerinde/uygun olarak argued as : olarak iddia edilen
adlandırılan arising from : -dan/-den çıkan
aqueous environment, an : sulu bir çevre aiıanged in rows : sıra sıra düzenlenen
aqueous medium, an : sulu bir ortam artificial electron acceptors and donors :
arbitraray decisions : kayfı kararlar suni elektron alıcı ve vericileri
are anticipated : beklenir, öngörülür around the margins : kenarlar/ı etrafında
areas o f necrosis : nekroz alanları as above : yukarıdaki gibi
are believed to be related : ilişkili. iduk- as a broad generalization : geniş bir ge
larma inanılır nelleme olarak
are broken by reduction : redüksiyonla as a consequence : sonuç olarak; bir so
parçalanırlar nucu olarak
are derived from proteins : proteinlerden as a consequence o f administration : ve
elde edilir/ler rilmesi sonucu olarak, yapılması so
are early visualized : erken görülür/ler nucu olarak
are entirely confined to : tamamen as a consequence o f this : bunun bir so
-a'ya - e'ye sınırlıdır Дат nucu olarak
are envisaged : öngörülür/ler as a first approximation : ilk tahmin ola
are inconvertible : dönüştürülemezler rak
are independent, they : bağımsızdırlar as a general rule : genel bir kaide/kural
are т о й readily swollen : hemen/çok olarak
çabuk/kolaylıkla şişerler as a matter of fact : aslında
are nonetheless derivatives : herşeye rag as a result : sonuç olarak
men türevlerdir as a result o f ingestion : alınması, yenil
mesi sonucu olarak
85
as a result o f photosynthesis : fotosentez as new knowledge is acquired : yeni bilgi
sonucu kazanıldıkça
as a simple means : basit bir yol/araç as noted above : yukarıda not edildiği
olarak gibi
as a way o f expressing : bir anlatım yolu as proof : delil olarak
olarak assay o f the enzyme activity : enzim ak-
as below : aşağıdaki gibi tivitesinin ölçümü
as can be perceived : anlaşılabileceği gibi assessment o f the major discoveries : bü
as compared to : ile karşılaştırıldığında yük buluşların değerlendirilmesi
ascribed to an inherited inability : kalıt as shown above : yukarıda gösterildiği
sal bir yeteneksizliğe atfedilen/da gibi
yanan assist in the recognition q f : tanınmasın
as described above : yukarıda târif edil da yardımcı olurlar
diği gibi as small septic emboli : küçük septik em-
as described below : aşağıda târif edildi boliler halinde
ği gibi associated with : ile ilişkili; - a/-e'ye
as detected : izlendiği gibi ilişkin; ile birlikte
as determined in the ultra centrifuge : associated with clinical manifestations :
ultra santrifiıjda tâyin edildiği gibi kliniksel belirtilerle birlikte, klinik
as discussed : tartışıldığı gibi belirtilere ilişkin
as discussed above : yukarıda tartışıldığı associated ,with the structure : yapıyla il
gibi gili
as far as its activity is concerned : aktivi- as stated earlier : daha evvel belirtildiği
tesi sözkonusu edildiği sürece gibi
as far as renal mechanisms are concerned : as such : buna benzer; bu gibi; böyle bir
böbrek mekanizmaları sözkonusu durumda
olduğu sürece assume highly ordered arrangements :
as far as we know : bildiğimiz kadarıyla son derece yüksek intizamlı dizilim
as follows : aşağıdaki gibi ler gösterirler
as has been mentioned : belirtilmiş oldu assure conversion ; dönüşümü temin
ğu gibi ederler, dönüşümü sağlarlar
as in the case o f : durumunda olduğu gi as the axis : eksen olarak
bi as the fat content declines : yağ içeriği
as is clear : açık/belli olduğu gibi düştükçe, azaldıkça
as is the case : olduğu gibi as the name implies : adının da ima etti
as is the case with : -in durumunda oldu ği gibi; adından da anlaşılacağı gibi
ğu gibi as the turn of the century : yüz yıl biter
as is true : doğru olduğu gibi ken
as is well illustrated : iyi bir şekilde ör astrocytes : astrositler
nekle rie açıklandığı gibi as well as : olduğu gibi
as its name suggests : adımn da telkin et as with hemoglobin : hemoglobinde ol
tiği gibi duğu gibi
as many as possible : mümkün olduğu as with other compounds : diğer bileşik
kadar fazla sayıda lerde olduğu gibi
as might be expected : beklenebileceği as with the other syndromes : diğer sen-
gibi dromlarda olduğu gibi
as might be suspected : şüphe edilebile as would be expected : beklenilebileceği
ceği gibi gibi
as much as : olduğu kadar asymmetrical carbon atom ; asitmetrik
as much as possible : mümkün olduğu karbon atomu
kadar fazla miktarda
86
at a constant pressure : deŞışmiyen/sabit at the point o f origin : çıkış noktasında,
bir basınçta menşeinde
at a far slower rate : çok daha yavaş bir at the same time : aynı zamanda
hızda/oranda at the termination o f : sonunda, bitimin
at an appropriate pace : uygun bir hızla de
at any given decline : belidi herhangi bir at times : bazan, arasıra
düşmede /azaimada/i nişte attributable to the excess Vitamin A in
at any point within the stomach : mide take : aşın A vitamini alumna bağ-
içinde herhangi bir noktada ■i nan; aşın A vitamini almak yiiziin-
at any rate : herhangi bir oranda, her .1 meydana gelen
halükârda ittrib ted to : -a'ya/-e'ye atfedilen, bağ
at autopsy : otopside lanan
at least : en azından autoimmune response, an ; otoimmün ce
at necropsy : otopside vap
atoms attached : bağlı olan atomlar autopsy results displaying : gösteren
atoms attached to : a'ya/-e'ye bağh olan otopsi sonuçlan
atomlar autotrophic organisms : ototrofik orga
atoms numbered, the : sayı ile işaretlen nizmalar
miş atomlar, sayılan atomlar available options : mevcut seçmeler;
at one point in its development : geliş mümkün olan seçme sonuçlan
mesinin bir noktasında/aşamasında avoid drastic change : şiddetli değişiklik
at present : halihazırda, halen ten kaçınırlar
atrophy : bedenin zayıflayarak koruması avoid these undesirable side products, to :
nın şeklen bozulması arzu edilmiyen bir yan ürünlerden
at short intervals : kısa aralarla, fasılalar kaçınmak için
la
attached to : -a'ya/-e'ye bağlı B
attachment to : -a/-e bağlılık, bağlanma,
tutunma bacillus/bacilli described : tarif edilen
attains importance : önem kazanır basil/ler
attempts have been made : çabalar sarfe- bacteria classified as : olarak sınıflandırı
dilmiştir lan bakteriler
attempt to reestablish, an : yeniden tesis bacteria in the throat and mouth, the :
etme çabası, tekrar meydana getir boğaz ve ağızdaki bakteriler
mek için çaba bacterial counts, the : bakteri sayından;
attempts to regulate : ayarlamak için ça bakteriyel sayımlar
balar bacterial, parasitic or fungal diseases
attention was drawn : dikkat çekilmişti bakteriyel, paraziter ya da martU
at the expense of : pahasına hast alıklan
at the hairpin turn : karşıt yöne kıvrılan bacterium which has become resistant :
keskin dönemeçte dirençli hale gelen bakteri
at the junction between : arasındaki ke baffling enigma, a : çok şaşırtıcı bir mu-
siştiği noktada anjma
at the junction o f : kesişme noktasında, baffling question, a : şaşırtıcı bir sor in
kavşağında bands marked, the : işaretlenen şeritler,
at the most : en çok; en iyi şekilde bantlar
at the light microscopical level : ışık
mikroskopu düzeyinde
87
barrier to glucose : glukoza engel beyond our control : kontrolümüz dışın
baaed on : dayanan, esaana dayanan da/ötesinde
based on a aeries studied by : tarafından biliary ducts, the : safra yo&an
incelenen bir seriye dayanan biliary stasis ; safra durgunluğu
based on functional characteristics : iş bind in order to be translated : değişe
levsel özetiiKienne göre/bağlı olarak bilmek için bağlanırlar
basic living unit, the : temel /en küçük biochemists distinguish : biyokimyacı
camı Dinm, ünite lar ayırt ederler
beam.of elections, a : bir elektron demeti bioenergetics or biochemical thermody
bear a positive effect : olumlu bir etki namics : biyokimyasal reaksiyonlara eş
yaparlar lik eden enerji değişikliklerini ince
bear some resemblances : bazı benzerlik leyen bilim dalı; biyoenerjetik ya da
ler gösterirler biyokimyasal termodinamik
bear strong similiarities, they : kuvvetli biologically active f orm, the ; biyolojik.
benzerlikler taşırlar, son derece biri- olarak aktif olan şekil
birine benzerler biological nature, the : biyolojik dav
because o f binding : bağlanma yüzün ranışı/tabiatı
den, bağlanma nedeniyle biopsy to be diagnostic : tanısaı olacak
because of the restrictions imposed : em bir biyopsi; tanısal olması için bl-
poze edilen sınırlamalar yüzünden, yop'rSi
nedeniyle black spots : siyah noktalar, lekeler
become apparent on careful examination : block to absorption : emilime engel
dikkatli bir inceleme üzerine aşikâr blood is collected : kan toplanır
olan blood perfusing the lungs, the : akciğer
beccme carcinogenous, to : kanserleş lere giren/akan kan
mek blood serum/sera, the : kan serumu/se-
becomes exitus : ölür lumian
becomes visible ; göze çarpar, görünür, blood suckling insects/parasites ; kan
görünebilir emici böcekler/parazitler
before expectorating sputum : balgam blood vessels being affected particularly ;
çıkarmadan once özellikle etkilenen kan damadan;
before lo r« : çok geçmeden kan damarlan özellikle etkilendiğin
before terminating : soıılanmadan/son- den
Iandırılmadan önce bodies observed in : -da/-de gözlenen ci
behave in a highly distinctive manner : simler
hayli belirgin bir tarzda davranır bold solid lines : kesiksiz düz çizgiler
lar, davranış gösterirler bond-breaking mechanisms operating in
believed to be caused by pesticides : biologic systems : biyolojik sistem
pestisidlerin (haşere ilâçlarının) ne lerde işlev gören bağ - parçalayıcı
den olduğuna inanılan mekanizmalar
belonging to series : seriye/serilere ait bond dissociation energy : bir bağ oluş
olan tuğunda mol başma salınan efterji
belong to a phylem, to : köke bağlı ol miktarı
mak borders are .prominent, the : hudutlar
below the projection plane : projeksiyon bellidir; sınırlar belirgindir
düzeyinin altında both atoms and molecules : gerek atom
lar gerekse moleküller; hem atomlar
benign in character : iyicil; iyi huylu/
hem de moleküller
Karakterde
both molecules ; her iki molekül de
both molecules and other substances :
better • documented changes : daha iyi
gerek (hem) molekül gerekse (hem
kesin delillere dayanan değişiklikler
de) diğer maddeler'
bound to the matrix : matrikse bağlı/ by evaluating the equation : denklemi
bağlı olan değendirerek
brain stem, the : beyin sapı bv iar : çok ötesinde
break a hydrogen bond, to : bir hidrojen by far the largest portion : mukayese ka
bağım parçalamak (için) bul etmiyecek kadar en büyük kısım
break down into molecules : moleküllere by heating under acid conditions : asit
parçalanırlar, aynlııl ar şartlarda ısıtarak
breakdown of, the : parçalanışı, yıkımı by mass action : kütle etkisiyle
breakdown o f phosphates : fosfotlann bv mean&of : yoluyla
yıkımı, parçalanışı by means of a cytotoxicity assay : bir
breast cancer : meme kanseri sitoksisite ölçümü/tâyini yoluyia
bridges have been broken, the : köprüler bv no means ; asla, hiç de
yıkılmıştır by 1935 : 1935 yılına gelindiğinde;
brief consideration, a : kısa bir inceleme, 1 9 3 5 'de artık; 1 9 3 5 'e kadar
bakış bvDassimr the loops : halkaların yanın
bring about a loss of energy : bir enerji dan geçerek/geçen
kaybı meydana getirirler by placing : koyarak, yerleştirerek
brings about chronic hypertension : kro by reference to : koyarak, yerleştirerek
nik hipertansiyon meydana getirir/ b v refe ren c e to : -a'ye atıfta bulunarak;
oluşturur ile ilgili olarak
broadlv speaking : genelleme yaparsak; by traumatic impact o f a solid : kati/sert
genelde bir cismin travmatik etkisiyle
broad subject area, the : geniş konu ala by two different pathways : iki ayrı
nı yolla
brought about gradually : tedricen/yavaş by vein invasion : venöz envazyon ile
yavaş meydana getirilen by virtue of : niteliklerinden dolayı
brought about by : tarafjndan meydana by way o f the bile : safra yoluyla
getirilen
brought up : yetiştirilen, büyütülen C
buffering : tamponlama
buffering power o f a buffer system, the : calcification in the lung : akciğerde kal-
bir tampon sisteminin tamponlama sifikasyon
gücü calculated as : olarak hesaplanan
buffers as well as alterations in tempera calculate the pH of a solution : bir çö
ture : tamponlar olduğu kadar sı zeltinin pH'ını hesaplayınız
caklıkta değişiklikler calculus/tci1- u.li : taş/lar
built-in mechanism for biologie control, calculus/ciik .:1: in the iirine : Mrarda
a : biyolojik kontrol için yapısal taş/1.:
bir mekanizma calibration lec'uiiques : ayarlama/kalib-
bulk of material : materyal kitlesi rasyon teknikleri
bulk of. the : özü, tümü can bind in oniy one way : sadece bir
bulk, the : büyük kısmı, kitle/si şekilde bağlar, bağlanır
bundle of. a : demeti, bir demet/i cancer of the maxilla, the : maksilla
by charring : ısıttıktan sonra sülfürük asit kanseri
püskürterek canned fond ; konserve yiyecek
bv chemical linkage : kimyasal bağlantı/ capable of bringing about : meydana
bağlanma ile getirme yeteneğine sahip olan
bv contrast : karşıt bir mukayese ile capable of effecting : yapmaya yetenek
by convention : konvansiyonel olarak, li
alışılagelmiş uygulama ile
89
capable o f inducing tumours : tümör cells o f the reticuloendothelial system,
başlatabılen, tümör indükte etme the : retiküloendoteyial sistem
yeteneği olan hücreleri
capable o f sustained activity : devamlı cessation of growth, the : büyümenin
aktive yetenekli duıması
capillaries located, the : bulunan/olan chain elongation : zincir uzaması, uzan
kapillerler tısı
captured in the form o f : şeklinde ya chain is folded, the : zincir katlanır
kala nır/zaptedi lir/yakalanan challenge faced, the : karşılaşılan kritik
carcinomas o f the head and neck region : durum; göğüslenen riziko, tehlike
baş ve boyun bölgesi kanserleri change probably takes place, the : de
cardinal sign, a : başta gelen bir işaret; ğişiklik muhtemelen vukubulur
önemli bir işaret characteristic o f a snecies : bir türe
careful balance studies in man : insanlar ilişkin karakteristik
üzerinde yapılan dikkatli denge ça characterized by thickened capsules : ka
lışmaları lınlaşmış kapsüllerle karakterize
careful examination, a : dikkatli bir tet chemical coupling : kimyasal çiftlenme/
kik bağlanma
carried out on glass plates : cam tabak chemical mediator, a : kimyasal bir aracı
lar üzerinde uygulanan/yapılan circulation o f blood, the : kan dolaşımı
carriers, the : portörler, taşıyıcılar circumstances occur in situations : du
cartilage : kıkırdak rumlarda haller vukubulur
caseation : peynirleşerek bozulma, de circumvented in the case o f : durumun
jenere olma, peynirleşme da atlatılan/saptınlan/uğratılan de
cases o f gastric ulcers : mide ülserleri ğişme
vakaları clarify, to : açıklamak; açıklığa kavuş
caseous degeneration : peynirimsi bozul turmak
ma clarify the nature, to : niteliğini açık
catalyzed by specific enzymes : özgül/ lamak için
enzimlerle katalize olan classical manifestation, the : klâsik be
catalyzing enzymes, the : katalize edici lirti '
enzimler classified according to : göre sınıflandı
catalytic efficiency, the : katalitik etkinlik rılmış
cation exchange with protons : katyon cleared from the circulation : dolaşım
proton mübadelesi, protonlarla kat dan temizlenen/atılan
yon mübadelesi clinical course, the : klinik seyir
causal fact zs : nedensel faktörler, etken clinical picture, the : klinik tablo
ler . clinical stage, the : klinik durum
causative agents : neden olucu etkenler close association, the : yakın ilişki
causative agents reported, the : bildirilen/ closed system, a : kapalı bir sistem
rapor edilen hastalık etkenleri close examination, a : dikkatli bir te-
causative agent, the : neden olucu etken kik/incleme
causing it to accumulate : yığılmasına/ closely associated with : ile yakinen
birikmesine neden olarak/olan ilişkili
caution : dikkat closely linked to production : üretime
ceıı maturation, the : hücre olgunlaşma sıkı bir şekilde bağlı olan
ması clues to the cause : sebebe ilişkin ipuç
cell membranes ; hücre zarları ları
cell pattern blending with, a : ile karış coagulation time, the : pıhtılaşma zama
tırılan hücre şekli nı
90
coated with : ile kaplı, ile kaplanmış composition, its : terkibi
cobweb : örümcek ağı compositions of, the : terkipleri, yapılış
coiüng : spiral şeklinde dönen şekilleri
coincide with : -na/-ne tesadüf eder compounds o f diverse structures : farklı
coincided with the appearance of tumor : yapılı bileşikler
tümörün ortaya çıkışıyla aynı zama compounds represented here : burada
na rastladı/tesadüf etti/ler temsil edilen bileşikler
collagenous fibres, the : kollajen lifler compounds yielding these derivatives :
collecting tubuli, the : toplayıcı tübeller bu türevleri Veren bileşikler
collectively designated as : topluca... ola- comprehend the chemistry o f proteins,
raıc kabul edilirler/tamamlanır! ar/ıa- to : protein kimyasını anlamak
rif edilirler için
combine in various ways : çeşitli ş -kilde compress the bond angles slightly : hafif
birleşirler çe bağ açılarını sıkıştırır, ba'kılar
combusted in : içinde tutuşturulan, ya- comprise all the cells : bütün hücreleri
Kiıan içerir, içine alır
commences with the formation of : olu comprised solely (of) : sadece içeren :
şuınu ile başlar sadece dan/den oluşan
commencing at this level : bu seviyede comprises the cleavage system : bölünme/
oaşıayarak ayrılma sistemini içerir
common pathways diverge : mişterek comprises the combination : birleşimini
yollar ayrılır kapsar, birleşiminden oluşur
common to all ; hepsinde görülen, tü comprise the water - soluble group : su
münde müşterek/varolan da eriyen grubu içerir/kapsar
common to many tissues : birçok do- conceive o f a deficiency, to : noksan
uya özgül; birçok dokuda müşte lığı kavramak, noksanlığa anlam
reken bulunan vermek
comparatively little is know : karşılaş concentrated fluids : özleştirilmiş sıvı
tırmalı olarak az şey bilinmekte lar
dir, oldukça az şeyler bilinmekte concentration of proteins, the : protein
dir lerin birikimi
comparatively unimportant : karşılaştır concentration of this fluid : bu sıvının
malı olarak önemsiz; kıyasla önem yoğunluğu
siz concepts outlined, the : anahatlan ile
compared to/with : kıyasla belirtilen kavramlar
complete entity, the : tam antite concerning the primary structure : pri
complete cessation, a : tam bir durma mer yapıya ilişkin/ait
complete removal of the kidney : böbre conclusive evidence, a : kati/kesin delil
ğin tamamen çıkarılması concomitant influence, a : birlikte/eşlik
complex interaction o f enzymes, the eden bir etki; aynı anda vukubulan
enzimlerin karışık etkileşimi bir etki
complex loops o f feedback : kompleks/ concomitant reduction, a : eşlik eden
karışık geri itilim luplan, yol dir azalma, birlikte seyreden bir azalış
sekleri concomitant rise, a : eşlik eden bir yük
complex mixture, a : karışık bir karışım seliş, artış
complications attendant upon this utiliza concomitant with this : buna eşlik eden
tion : bu kullanımdan doğabilecek concrete evidence : kesin delil
komplikasyonlar conditions favouring breaking : parça
complications observed : gözlenilen lanmaya müsait olan şartlar
komplikasyonlar conditions o f equilibrium, the : denge
koşullan
91
conditions prevailing, the : varolan şart akıllı deli/kanıt
lar; mevcut şartlar considerable information adamakıllı
confer some degree of order, to : bir de bilgi
receye kadar düzen getirmek için considerable logic, a : adamakıllı mantık
confer structures : yapılar verirler/oluş considerable loss of free energy : adam
tururlar akıllı serbest enerji kaybı
configuration of loops : halkaların şekil considering : düşünerek; nazarı itibara
lenmesi, biçimlenmesi alarak
confined to only a single gene : sadece consistency being compatible with : ile
tek bir gene sınırlı olan bağdaşan kıvamı, -na/-ne uygun
confirmatory or sueeestive diagnostic olan kıvamı
consistency of, the : kıvamı; yoğunluğu
evidence : tey id edici y a da telkin consistency, their : kıvamları, yapılan;
edici tanısal delil yoğunlukları
confirmed reports about : hakkında te- consisting o f chains : zincirlerden ibaret
yid edilmiş raporlar olan
confluence of the major metabolic path consists of : -dan/-dcn ibarettir, oluşur
ways' : başlıca metabolik yolların constantly flowing stream of an inert
birlikte akışı gas, a : devamlı bir şekilde akan
conformation o f the structure, the yapı kimyasal etkisi olmayan bir gaz
nın şekillenmesi, biçimlenmesi akıntısı
conform to this model : bu m odele uyar- constant revision : sürekli gözden geçir
lat me
confused with cysts : kisitlerle karıştırı constituents of the saliva : tükrüğün yapı
lan; kist oldukları zannedilen taşları
confusion arises : (zihinsel) karışıklık constitutes the major route : başlıca y o
çıkar lu teşkil eder
confusion in terminology : terminoloji consitutes the skeleton of the, villus : vil
karışıklığı: terimbilgisinde karışık lus iskeletini teşkil eder
lık/karmaşa consumed by means o f oxidation : yakı
congenital anomalies : konjenital/do- lıp sarf olunan
ğumsai anomaliler consuming about 50 g. o f protein : tak
conical space, a : konik bir boşluk riben 50 gram protein kullanan/
conjugate bases : kuvvetli bazlar kullanarak
connected by a peduncle : bir sapla bağlı contain : ihtiva eder; içerir
olan contain a few atoms : birkaç atom içe
connected by bilateral pathways : bila rirler, ihtiva ederler
teral yollarla bağlı container : kap
connected with each other : biribirine containing an amino group : hir amino
bağlı gnıbunu içeren
connecting the rings : halkaları birleşti contains as much as 6 %... : % 6 kadar
ren çok.... içerir/ihtiva eder
connective tissue covers, the : bağ doku contains tubular remnants : tübüler ka
su Kapsar/kaplar lıntıları ihtiva eder/ıçerir
conseauences of the asymmetrical action: continually undergoing : devamlı bir şe
asimetrik etkinin sonuçları kilde geçiren
conseauentlv : sonuç olarak continuous electrocardiographic monitor
conservation o f energy : enerji korunu ing ; devamlı elektrokardiyografik
izleme
mu
conserved in the evolution : evrimde ko continuously or intermittently : devamlı
runan/muhafaza edilen ya da fasıl alı/aralıklı olarak
considerable body of evidence, a : adam- continuum, a : bir devamlılık
92
contracted kidney results, a : buruşuk
böbrek sonuç olarak ortaya çıkar
contraction o f the muscles : kaslânn ka counted a minimum o f 300 cells per
sılması slide : lam başına/her lamda asga
contribute, they : a'ya/e'ye katkıda bulu ri 300 hücre saydılar
nurlar counteract _ cellular degeneration, to :
control may be exerted : kontrol uygula nucre bozulmasına karşı koymak
nabilir için
control o f these regulating factors : bu coupled with an increase : bir artışın
ayarlayıcı faktörlerin/etkenlerin eşliğiyle, bir artışla beraber
kontrolü course of, the : seyri, sırası
convenience dictates : uygun işlem ge covalently bound sugar residues : çift
rektirir; uygunluk zorunlu kılar bağlanmış şeker kalıntıları
convention, a : usul, adet; alışılagelmiş covered with a brown crust : kahverengi
uygulama bir Kabuk ile örtülü (olan)
conversely : bunun aksi olarak criteria applied, the : uygulanan/izlenen
conversion into : a'ya/-e'ye dönüşen Kriterler
conversion to' Vitamin C : C Vitaminine cross - sections prepared using various
dönüşüm staining methods, the : çeşitli bo
converted into/to : -a'ya/-e'ye dönüştü yama yöntemleri kullanarak hazırla
rülen/dönüştü nan enine kesitler
copper - containing enzymes : bakır içe crystallization may be achieved : kristal
ren enzimler leştirme başarılabilir
core temperature monitoring : merkezi cultivated in solid media : katı besi yer
ısı ölçülmesi lerine eKiien/yetiştirilen
cultures obtained, the : elde edilen kül
corpuscles : yapı taşları
türler
corrected by : ile düzeltilen cumbersome : hantal, ağır; havaleli
correct this imbalance, to : bu dengesiz curability : kür şansı, tedavi edilebilirii-
liği düzeltmek UK
correlated with the intake : alınımla kar curative and preventive purposes : sağı-
şılıklı olarak ilişkili olan uın/tedavi amaçlan ve koruyucu
correlation between, the : arasında karşı amaçlar
lıklı /birbiriyle ilişki, arasındaki ko curing or preventing rickets, : raşitizimi
relasyon iyileştirerek/iyileştiren ya da önle
correlation with/between, the : birbiriy- yerek/önleyen
le ilişki; arasındaki karşılıklı ilişki current evidence : halihazırdaki delil/ler
correspond in function : işlevde tekabül current interest in. a : halihazırdaki ilgi;
ederler, işlevsel olarak aynıdır günümüzde -a'ya/-e'ye karşı bir ilgi
correspondigly : uygun olarak, karşılıklı currently recommended methods, the
olarak halihazırda tavsiye edilen yöntem
corresponding motor cranial nerves, the : ler
tekabül eden/eşdeğer motor kranial current view, a : halihazırdaki/günümüz
sinirler deki bir görüş
corresponding nerves, the : eşdeğerler/ cut surface o f the kidney, the : böbre
tekabül eden sinirler ğin kesit yüzü/yüzeyi
corresponding to : -a/-e tekabül eden cysts of the kidney : böbrek kistleri
corresponding to coupling sites : eşlen cytology : hücre bilimi, sitoloji
me yerlerine tekabül eden cytophotometric investigation, a : sito-
correspond to reactions : tepkimelere fotometrik bir inceleme/araştırma
tekabül ederler
93
D depicted in Fig. 2 : Şekil 2'de gösterilen
depicts a situation : bir durumu gösterir
daily intake : günlük alınım depleted of glycogen : glikojenden tü
dates back to : -a'ya/-e'ye kadar uzanır, kenmiş, glikojeni hiç kalmamış
genye gider depletes the body fluids rapidly : süratle
deals exclusively with : özellikle ele al vücut sıvılarım boşaltır/tüketir
maktadır o depletion of body stores : vücut depola
debatable : tartışmalı, tartışılabilir rının boşalması
aebuifating illness, a : halsiz bırakan bir derivatives o f seafoods : deniz ürünleri
hastalık nin türevleri
decibitus ulcers : yatak yaraları derived from : -dan/den türetilen, elde
decline in production : üretimde düşüş edilen
decomposes to form : oluşturmak için described as : olarak târif edilen
dekompoze olur deserve retention : alıkonmayı/tutut
dereased. production, a : azaltılmış/azal mayı /retansiyonu hakeder
mış üretim designated as : olarak görevlendirilmiş,
defective blood supply : bozuk kan akı olarak tâyin edilmiş, olarak işlevi
mı belirlenmiş; sıfatlandırılmış
defence against infection : enfeksiyona designates a fact : bir gerçeği tâyin eder
karşı koruma/korunma designed to detect : bulup ortaya çıkar
defence against inf ectious agents : enfek- mak için geliştiren
te edici etkenlere karşı savunma detailed discussion : ayrıntılı tartışma
defence mechanism, a : bir savunma me detached from : -dan,/-den ayılan
kanizması detected ir the tissues : dokularda izle
defence system, the : savunma sistemi nen/ortaya çıkarılan
deficiencies seldom occur : noksanlıklar detect the presence of protein, to : pro
pek nâdiren vukubulur tein varlığını ortaya çıkarmak için
defined single sinapses : tek sinapslan determination by : ile tâyin
tanımladı/lar determination o f the bacilia, the : basil
orm the sh’ape : şekli bozarlar lerin tâyini
degeneration of the glomeruli, the : glo- determined after sufficient time : yeter
merüllerdeki bozukluklar li zamandan sonra tâyin edilen
degree of deficiency, the : noksanlık de determined as extinction values ; söndür
recesi me değerleri olarak saptanan
deliverv of oxygen to tissues, the : do developed cirrhosis : siroz geliştirdi
kulara oksijen sağlanıbnası/temini developing from : -dan -den gelişen
de novo synthesis, the : yeniden sentezi developed spontaneously : kendi kendi
dependent upon : -a/-e bağlı ne geliş ti/ler
depending on their degree of malignancy : devoid o f : -dan -den yoksun
malignite düzeyle rine'derecelerine diagnostic and prognostic purposes : ta-
göre/bağlı olarak nısaı ve gelişime ilişkin amaçlar;
depending on the pH : pH a bağlı olarak diagnostik ve prognostik gayeler
depending on the structural nature : ya diagnostic tool, a : tamsal bir araç
pısal niteliğe bağlı olarak diagram ■ şekil, sema
depe îding upon : -a/-e ye bağlı olarak diagrammatic representation : diyagram
depicted as patterns obtained ' elde edi olarak temsili, gösterilişi
len örnekler olarak gösterilen
94
diagrammed in figure 5: Şekil 5'de şema disposing factors: hastalığa yol acıcı
halinde verilen etkenler/faktörler
dietarv intake, the: diyetsel alınım: diyet dissect, to: parçalara ayırmak
olarak yenen dissipate the energy acquired edini
difference in sex : cins farkı, ayrı cinsi len/kazanılan enerjiyi boş yere har-
yette carlar/ısraf ederler
different features: ayrı özellikler distinct from: -dan/-den belirgin bir
differentiation in this phase: bu safha şekilde farklı
da farklılaşma distinguish, to : ayrt etmek, tefrik et
differentiation observed, the: gözleni men
len farklılaşma distributed more widely: daha geniş
different vital activdms ; farklı hayati çapta dağıtılan/dağılmış
faaliyetler distributed throughout the body: vü-
differ İq size: boyutta/u iyüklükte de dun baştan başa her tarafına da
ğişirler ğılan
differ in spatial configuration:: uzay-
sal biçimde farklılık gösterirler distribution o f body fluids, the: vü
differ only in the wav: sadece tarzında cut sıvılarının dağılımı
farklıdırlar disturbances in metabolism: metaboliz
differs in that1 bakımından ayrılır/ madaki bozukluklar
farklıdır diverse and heterogenous : değişik ve çe
diffuse : yaygın şitli ve heterojen
diffuse into: içine yayılırlar diversification o f the components: yapı
ilinse uniformly in the cells: aynı taşlarının çeşitli oluşu
biçimde hücrelerde yayılırlar diverting the course: seyrini/yolunu de-
diffusion uf ions: iyonların diffizyo- ğiştirerek/değiştireıı
nıt/yayılması divided into 2 ,major groups : iki ana/
digestion normally: normal olarak sin büyük gruba ayrılmış
dirim domestic animals: evcil hayvanlar
digesti’ve tract, the : sindirim kanalı dominate the histological picture: his
diminished binding, a: azalmış bir bağ tolojik tabloya hakim olurlar
lanma donates proton: proton verir, proton
deminishes in intensity : şiddeti azalır katkısında bulunur
directly proportional: doğrudan doğ dormant: faal/aktif olmayan
ruya orantılı dosage and doses: dosaj ve dozlar
disappear after reduction in inkate: dotted lines reflect: noktalı çizgiler
ahnimdaki azalmadan sonra kay yansıtırlar
bolurlar double bonds shift: çift bağlar yer de
disintegı : ion of the naturally oc ğiştirir
curring foodstuffs: doğal olarak double-stranded structure, a: çift-kollu
oluşan gıdaların küçük parçalara bir yapı
ayrılması drop by drop: damla damla
dispersed droplets: d ğınık/dağılmış dam mops to minumum value: asgari değere
lacıklar düşer
displaced from: -dan -den yeri oynatılan/ drugs that inhibit enzyme action: enzim
değiştirilen etkisini iııhibe eden ilaçlar
displaces this: bunu yerinden çıkarır, due to coiii-diniraüon: i:ir! y "-"r-
oynatır den
displacement o f it from Wood, the: due to the structure: yapı-. dolayı,
bunun kandar çıkarılması ... n i-iw d '-ie
95
dumb • bell shape, a : her bir ucu ağır elongations which reach : ulaşan uzantı
lıklı kısa çubukumsu bir şekil lar
duplicate test wells : çift test kuyulan/ elsewhere in this text : bu metinin başkı
Kuyucukları yerlerinde
during depletion ; boşalma sırasında elucidated by : ile/tarafından aydınlatı
dyes emlploved, the : kulamlan boyalar lan, -nm ışık tuttuğu; ile daha iyi
anlaşılan
E elucidated by chemical means : kimya
sal yollarla açıklığa kavuşmuş
early attempts to devise a system : bir embedded in the membrane : zara gö
sistem geliştirmek için ilk/başlan mülmüş
gıçtaki çabalar/girişimler embedded in the solution : solüsyona/
early stages : erken evreler çözeltiye yatırılan
edema/s : ödem/ler embolic purulent inflammation : embo-
edible vegetable oils : yenebilir/yemek lik irinli yangı/iltihab
lik nebati yağlar embolization of smaller pulmonary
effect a response in a patient : bir hasta vessels : daha küçük pulmoner da
da bir cevabı meydana getirir marların embolizasyonu
effected by : tarafından yapılan, ile embryonated egg, an : embriyolu yu
gerçekleştirilen murta
effect is attributed to ; etki -a'ya/-e'ye emphasize relationships, to ilişkileri
atfediler, bağlıdır vurgulamak
effective in vitro ; yapay olarak etkin emphasizes the importance : önemini
effective surgical intervention, an : etkin vurgalar
cerrahi bir girişim/müdahale employed with : ile kullanilir/lar, ile
effectively prevents : etkin bir şekilde kullanılan
u ıııe r emotional movements : emosyenel /duy
effect o f acid • base balance, the : asit- gusal hareketler
baz dengesinin etkisi enabling them to join : katılmalarını
egg hatchability : yumurtadan civciv sağlayan
çıkabilme/çıkabilirlik encountered clinically : klinik /sel olarak
elaborated by certain microorganisms rastalanan
bazı mikroorganizmalarla daha da encountered in all age groups : bütün yaş
iyi açıklanan gruplarında rastlanan; her yaş gru
elaborate in appearance : çok açık bir bunda rastlanan
görünümde encroach on other structures : diğer ya-
electrons of like spin : benzer dönüşlü puaıa tecavüz ederler, diğer yapıla-
elektronlar n envaze ederler
elements numbered according to : göre endergonic reaction : serbest enerji sağ
numaralanmış elementler lanmasının eşlik ettiği süreçteki
elevated above normal values : normal reaksiyon
değerler üstüne yükselmiş, çıkmış endoenzyme : hücreleriçi enzim, fagosi-
elevated levels o f serum : yükselmiş se tîk hücrelerden elde edilen enzim
rum seviyeleri endotoxins inactivated : inaktive edilen
elevated severaifold : birkaç misli yük endotcksinler
selen/artan, yükseltilen/artırılan end products o f catabolism : yıkımın
elevation in fever, an : ateşin yüksel son/sonuçlanan ürünleri
mesi energy expenditure o f the body : vücu
eliminated from the body : vücuttan atı dun enerji harcaması
lan, yokedilen energ>. generated : oluşturulan enerji,
cruse : *wd«*nl kaldırdı lar meydana getirilen enerji
u n p ' required : gereken enerji enzymes in question: sözkonusu enzim
eaeıgy-requiring biologic process, a :eneı ler
ji gereksinimli biyolojik bir süreç enzymes o f clinical interest: klinik açı
energy • reguiring systems : enerji gerek dan ilginç olan enzimler
tiren sistemler epithelial cells displaying: gösteren epi-
enhances estérification: esterifıkasyonu tel hücreleri
kuvvetlendirir, artınr equations involving reactions : reaksi-
enlarges sufficiently: yeterince genişler/ yonlan içeren denklemler
büyür equilibrated with: ile dengelenir; ile
enormous gap, an: çok büyük bir açık- dengelenen
bk, uçurum equilibrium reactions: denge tepkimeleri
enriched media: zenginleştirilmiş ortam equipped with an active mechanism: ak-
lar tif/faal bir mekanizma ile donanmış
enrichment o f foods, the: gıdaların zen equivalent to:a'ya/~«'ye eşit
ginleştirilmesi essential for the normal growth: normal
en route: yolunda, giderken büyüme için temel, elzem
ensuing situation, an: ortaya çıkan durum essential prerequisite, an: temel bir ön
ensuring the completion: tamamlayışı gereksinim, elzem olan ön ihtiyaç
garanti eden/ederek ya da şart
entail many basic physical principles : essential to metabolism: metabolizma
birçok fiziksel kuralları kapsarlar, için elzem olan
prensiplerin gereğini öngörürler essentiality for the maintenance o f
enters the body dermally and by inhala integrity: bütünlüğünün idamesi için
tion: deri ve soluma yoluyla vücuta elzem oluşu
girer essentiallv the same : aslında aynı
enthalpy: ısı içeriği; E'nin sistemin da eventually it is distributed: sonunda da
hili enerjisi, P'nin basınç ve V'nin vo ğılır/dağıtılır
lüm olduğu E -f- PV olarak tanımla eventually pass: en sonunda geçer/ler
nan termodinamik bir fonksiyon every other week: her hafta aşın; iki
entity o f disease, an: hastalık birimi haftada bir
entire metabolism, the: tüm metabolizma evidence points to: delil ~a'ya/-e’ye
entry into the body: vücuda giriş işaret eder
enumerate a few, to: birkaçını saymak,
evidently : aşikâr olarak .
birkaçını sıralamak evident on inspection : tetkik sonucu
environmental effects: çevresel etkenler, aşikâr
dış etkenler evolution: evrim
envisaged as: olarak öngörülen, olarak evolve from : -dan/den gelişir, çıkar
düşünülen exactly the opposite is true: tam zıddı/
enzyme-catalyzed transformations: en aksi geçerlidir/doğrudur
zimle katalize olmuş dönüşümler exact nature of, the: tam/kesin doğası,
enzyme-containing extracts: enzim içe niteliği
ren ekstreler exact sequence o f events, the: olaylann
enzyme content o f human serum the :
kesin silsilesi
insan serumunun enzim içeriği examined under the light microscope:
enzyme is inhibited, the: enzim înmoe ışık mikroskobu altında incelenen
olur examples include alcohols: örnekler alkol
enzyme purification: enzim arıtılması, leri içermektedir; alkoller örneklere
enzim saflaştırılması dahildir
97
exceeded the dietary intake: diyetsei exorgenic process, an : denge sağlayıcı
alınımi aştı, geçti bir süreç
except for this: bu hariç, bunun dışında exothermic and endothermic: dışarıya
except primates: en yüksek düzeydeki enerji veren ve enerji alan/kazanan
memeliler hariç expanded all the more: gittikçe daha
exceptions to the rule: kaideye istisnala çok genişledi/yayıldı
excess amounts o f vitamins: aşın miktar expand very much: çok genişlerler
da vitaminler expectorated first: ilk çıkarılan; ilk
excessively high intake, an: aşın derece (balgamla) çıkarılan
de yüksek alınım expended for additional activities: ek
excessive storage of iron: aşın miktarda aktiviteler/faaliyetler için harcanan
demir depolanması experimental evidence: deneysel delil
exchange of gases: gaz alışverişi, gaz experiments have been carried out: de
mübadelesi neyler yapılmıştır, icra edilmiştir
excited considerable interest: adamakıllı explore, to: bilinmeyeni bulmaya çahş-
heyecanlı ilgi uyandırdı mak, araştırmak
excites secretion: salgılamaya neden olur; exposed most:' en çok maruz kalan, açık
salgılamayı tahrik eder/başlatır olan
excluding : hariç, dışında exposed to : -a'ya/-'ye maruz, açık olan
exclusively for the biosynthesis: sadece exposure to: —a'ya/-e'ye maruz kalma,
biyosentez için özel olarak açık olma
excrement : ifrazat, gaita exposure to aquous environment: sulu
excritio.. substances- maddelerin itrahı bir çevreye maruz kalma, açık olma
exemplified <.y: ile örneklenen, açıkla exposure to toxic levels: toksik düzeyle
nan re açık olma/maruz kalma
exercise activities, to: faaliyet göstermek expressed as a unit o f heat: ısı derecesi
exercise caution, to: dikkatli olmak, olarak ifade edilen
ihtiyatlı olmak extending into: içine uzanan
exergonic reaction: serbest enerji kaybı extends along: boyunca uzanır
ile kendiliğinden/spontan olarak ge extensive: yaygın
lişen reaksiyon extensive studies o f antibody: structures:
exerts an osmotic pressure: ozmotik bir antikor yapılarına ilişkin şumullü
oasmç yapar çalışmalar, incelemeler
exhibit a rapid rate: süratli bir hız göste external effects : dış etkiler
rirler extracellular fluid: hücredışı sıvı
exhibit a variation: bir değişkenlik teş extracellular environment, the: hiicre-
hir ederler, gösterirler dışı çevre
exhibit diversity: değişiklik ve farklılık extraction of the plasma lipids: plazma
gösterirler lipidlerinin ekstre dilişi aktanlışı
exhibiting optical activity: optik faaliyet extremely rare disorders: son derece na
gösteren teşhir eden dir bozukluklar
exhibits alterations: değişiklikler teşhir extraodinary measures: olağanüstü ön
eder, gösterir lemler
exhibit these: bunları teşhir ederler, extraodinary patience: olağanüstü sabır
gösterirler extraterrestrial life: dünya dışındaki ha
existence of, the: varlığını yat
exists in both charged and uncharged extravasation: damardışı kanama
forms: gerek yüklenmiş, gerekse extrusion of ions: iyonların dışarıya
yüklenmemiş şekillerde mevcuttur atılışı
exoenzyme: hücredışı enzim exuding from a small cut: küçük bir kesik
ten akan
98
F flatter patches : daha yassı yamalar
flecked and streaked : noktalanmış ve
teed with : karşı ktrşıya kalınan; karşı
çizgi çizgi olmuş
laşılan
fluctuates : kararsızdır, değişir
teiütated by : ile kolaylaştırılan
fluctuates with the load : yükle değişir,
t e ü u t e learning, to ; öğrenmeyi kolay
dalgalanır
laştırmak
fiow of, the : akımı
teâ iU te the transfer : geçişini/taşını-
fluid medium, a : sıvı bir ortam
mını kolaylaştırırlar
focused attention on ; üzerine dikkati
tetors affecting the induction : başlatıl
odaklaştırdı; bütün dikkati üzerine
masını etkileyen faktörler
çekti
tetors affecting the rates : hızlan et
folded into loops : halkalara katlanır/
kileyen faktörler
katlanmış
t e t that, the : gerçeği ki
follicle • stimulating hormone : folikiil
fâied tf crease : artıramadı/lar
uyancı honnan
fail to react : reaksiyon gösteremezler
following the administration o f drugs :
failure o f calcification : kireçlenme ye
ilâçların verilmesini müteakiben
tersizliği
foods o f animal origip : hayvansal kö
(■lure to convent : dönüştiirememe
kenli yiyecekler/gıdalar
failure to secrete : salgılayamanıa
for a cell to divide : bir hücrenin parça
fairly volatile liquids : cidukça uçucu
lanması için
sıvılar
for curative purposes : tedavi amaçlarıy
fasting individuals ; aç bırakılmış birey
la
ler
foregoing observations : daha önceki
fatality is expected : ölüm beklenir
gözlemler
fat stores depleted : boşalan yağ depo
foreigtt bodies : yabancı cisimler/cisim
lan
cikler
favours such a synthesis : böyle bir
foreign to the host : konakçıya yabancı-
sentez eğilimindedir
konağa yabancı
feature o f early lit;.-, the : erken yaşlar
for example : mesela, örn, 4)0
da özeüik
for instance : örneğin
feedback mechanism, a : geri besleme
for many years : birçok yıl, yıllarca
mekanizması; geri itilim mekaniz
formation o f complexes : birleşim ya da
ması
kümeleşmelerin oluşumu
fermentation and putrefaction : maya
formation o f stones : taş oluşumu
lanma ve çüriime
formed as a result of condensation : yo
ferment, to : fermente etmek, mayala
ğunlaşma sonucu oluşan
mak
formed by interaction : etkileşimle olu
fibres : lifler
şan
fibrous wall o f the cyst, the : kistin fib-
former described, the : târif edilen üki/
röz duvan
birincisi
filaments observed : gözlenilen iplikim-
formulas introduced by : tarafından or
si yapılar
taya atılan/kullanılmaya başlanan
findings point to an evidence, the : bul
formüller
gular bir delile işaret eder
for prolonged periods : uzayan süreler
first half o f the fetal life, the : fetal ha
için
yatın ilk yansı
for the ffloâi nart : çoğunluk!;
first step, the ; ilk adım, ilk aşama
for the orientation and binding o f g
fixations made, the ; yapılan fiksasyon-
teme! grupların yönlendirilip bağ
lar/tesbitler
lanması için
fixed in Formalin : Formalin’de tesbit
for the same reasons ; aynı neden!'rie
edilmiş (ol an)
99
for this and other reasons : bu ve başka gains momentum; hız kazaMt, artar
nedenlerle gains weight: kilo ahr
for this purpose/aim : bu amaçla, gaye ile gases and water vapour that collect: top
for this reason : bu nedenle lanan gazlar ve su buharı
forward and reverse actions, the : ileri gas Introduced into a chamber, bir kısma/
ye ve geriye doğru etkiler bölmeye verilen gaz
for years • yıllarca general considerations: genel mülahazalar;
fragment in the spleen : dalakta parça genel görüş ve düşünceler
lanırlar generally: genellikle, genel olarak
frank active tuberculosis : aşikâr/açık generally considered: genellikle kabul
faal verem, belli/aktif tüberküloz edilen, benimsenen
frequently called upon : sıklıkla -a'ye/ geıerafly desirable: genellikle arzu edilir
•e'ye başvurulan general view, a: genel bir bakış, genel
frequently observed : sıklıkla gözlenilen görünüş
frequently quite different : sıklıkla ta generate stimuli: uyarılan husule getirir
mamen. farklı ler
from a rtnainlV chemical vieewooint.. : generation: nesil, kuşak
tamamen Kimyasal açıdan genetic information: genetik danışma,
from its inception : başlangıcından beri bilgi
from evidence gathered : toplanan delil gene to be transcribed: aynen kopye edi
lerden lecek gen
from examination o f models : modelle jrenus or species: cins ya da tür
rin incelenmesi sonucu get an idea o f what is meant by, to: ile
from now and on : bundan sonra ne demek istenildiğini a im ak
from the aspect o f : yönünden give little clue to:-a'yp~e’ye az ipucu ve
from the causative standooint : neden
rirler
sel açıdan /bakımdan given enzyme present in a cell, a: bir hüc
from the preceding discussion daha
rede mevcut belirgin bir enzim
önceki, bir evvelki tartışmadan given immediately and at frequent in
fulfill a structural role : yapısal bir rolü tervals: derhal ve sık aralarla veri
gerçekleştirirler len
fullness : dolgunluk given into a sterile Petri dish: steril bir
full width, the : tüm eni petri kutusuna çıkanlan/konan
function as major carriers : başlıca/ given pair of chromosomes, a: belirgin
önemli taşıyıcılar olarak işlev görür bir kromozom çifti
ler given parenterally: parenteral olarak ve
functional disorders, the : fonksiyon bo rilen; derialtma, damar içine vs. en-
zuklukları jekte edilen
fungal infections : mantar enfeksiyonları give rise to: a'ya/e'ye neden olurlar,
further elucidation : daha da açıklığa ka ı yi /i 'yi meydana getirirler
vuşturulması gives no colour: renk vermez
further handicap, a : bir başka gengel given that: varsayalım ki, farzedelim ki
furthermore : bundan başka, dahası, glandular arrangement, a: gandüler bir
üstelik dizilim
further on : daha ileride glioma: glioma, giiom
glomeruli are swollen, the: glomerulus-
G lar şişerler
glucose residues joined by: tarafından
gain immunity, to : bağışıklık kazanmak katılan/bağlanan/birleşen glukoz ka
gain importance : önem kazanırlar lıntıları
100
Auppeannce : tedrici/yavaş ya- hemorrhage may be progressive : kana
« 4 kaybolma ma ilerleyici olabıur
p ^ M ı - «b ite poorly deJiniated area, a : lienee, it is evident : dolayısıyla, aşikâr
|wfnı« . beyaz silik sınırlan olan bir dır
te hence, there are : öyleyse, vardır
p a effects on metabolism : metaboliz hepatic cirrhosis ; karaciğer sirozu
e s üzerindeki gözle görünür /aşikâr hereditary fructose intolerance : kalıtım
etkiler sal fruktoz dokunması
paedy : makroskopik olarak, gözle gö heritable diseases : kalıtımsal hastalıklar,
rüldüğünde kalıtımla gelişebilen hastalıklar
grossly bloody : gözle görülür şekilde high - density lipoproteins : yüksek yo
kanlı ğunluklu lipoproteinler
around well : iyi öğütülmüş high-energy potential, a : yüksek eneqi/
grown on media containing amino acids : li potansiyel
amino asit içeren ortamlarda çoğa highly significant finding, a : hayli
lan/üretilen önemli bir bulgu
guinea pigs employed : kullanılan ko highly purified ; hayli saflaştırılmış
baylar histological examination : histolojik in
H celeme
haemorrhage : kanama historical review, a : tarihsek olarak göz
half • life in tbe circulation : dolaşımda den geçirme; tarihî bir bakış
yan ilftmür holding water in the interstitial spaces :
half - life times in day ; gün olarak yan - interstisiyel aralarda suyu tutan/tu
ömür zamanlan tarak
hard lipid tissue, a : sert bir yağ dokusu hormonally initiated responses ; hormo
hard to study ; incelenmesi zor nal olarak başlatılmış cevaplar
harmful effects ; zararlı etkiler hosted by : -da/-de konaklayan; tarafın
harmful to health : sağlığa zararlı dan barındırılan
has given rise to : ortaya çıkmasına yol hot compress, a : sıcak kompres
açmıştır however, it can be stored : mamafih,
has been shown experimentally : deney- depolanabilir
şel olarak gösterilmiştir however small it may be ; nekadar kü
has been shown to increase : artırdığı çük olursa olsun
gösterilmiştir human being ; insan, insanoğlu
have been disappointing : hayalkmci human brain, the : insan beyni
olmuşlardır husbandry of animals : hayvan ıslâhı
have been reported in the sera : serum hybridized character, o f a : karışık nite
larda rapor edilmişlerdir likte
have largely dealt with this problem : bu hybridization techniques ; melezleştir
sorunu büyük çapta ele almışlardır me teknikleri
have long served : uzun zamandan beri hypersensitivity : aşınduyadık
hizmet etmişlerdir, uzun bir süre iş hypotheses have been advanced : hipo
lev görmüşlerdir tezler ileri sürülmüştür,
have revealed : ortaya koymuş/açıkla hypothetical example, a : varsayımsal
mışlardır bir örnek
heated with : ile ısıtılmış
help to explain : açıklamaya yardım I
ederler
hematogenous invasion, a : hematojen ideas supported by observation, the :
bir yayılma gözlemle desteklenen fikirler
hemophilic bacteria : kan seven (hemo identification of sugars, the : şekerlerin
fil) bakteriler saptanması, belirlenmesi
10 1
idehtifi&rf aıfi olarak belirlenen, oıarak inadequate food to take: yetersiz gıdyalı
nitelikle fi ortaya konan nımı
if any: varsa, olduğu takdirde in a diffuse manner: yaygın bir şekikle.
if iivailnhle: varsa, mevcutsa in agreement with- ile uyumlu, ile tu
if possible: mümkünse tam
if reuuircti: gerekirse in ail forms of life : tian yaşam şekil
if studies were to be carried on: çalışma lerinde
lar devanı ettirilmiş olsaydı in an alert state : hazır ol bir durumda;
if the equation is evaluated: denklem de uyanık durumda
ğerlendirilirse m a narrrow sense: dar bir anlamda, çer
ill-defined foci o f exudate: belirsiz çeveae
exsuua odaklan in and out of cells: hücrelerin içinde ve
illustrate the true shape: gerçek şeklini dışında, içine ve dışına
gösterir in an entirely analoguous way: tamamen
illustrating the catalytic role: katalitik benzer şekilde
rolünü gösteren/göstererek in an orderly fashion: muntazam bir şe
immersed in fixative : fıksative batırılan, kilde
immune reactions: bağışıklık reaksiyon- in a normal subject: normal bir kişide,
lan bireyde
immune system, the: bağışıklık sistemi in anv case : her halükârda
impacting itself in the surrounding in a population, bir nüfusta, bir popülas
tissues: çevre dokulannda etkisini yonda
göstererek; çevre dokulannı doldu in a precise and concise .manner: kesin
rarak ve kısa bir şekilde
impaired hepatic function: bozulmuş (bo in a single ceil: tek bir hücrede
zuk) karaciğer fonksiyonu inborn error o f metabolism, an: doğum
impairs it: onu bozar sal metabolizma hatası
impermeable to ions: iyonlara karşı ge in certain cases: belirli durumlarda,
çirgenliği olmayan bazan; bazı vakalarda
implantation o f the bacilli: basillerin ekil inciden^: sıklık, ensidans
mesi i n c i d e n c e has declined, the: sıklık azal
m
in polluted air: kirli havada interaction which takes places, the: mey
in practice:uygulamada dana gelen etkileşim
in preservation o f red blood cells: kırmızı intercellular supporting structures : hücre
kan hücrelerinin korunmasında lerarası destekleyici yapılar
in principle: kural olarak; ilke olarak interconnecting capillaries: biribirine bağ
Tn proper proportions: uygun miktarda, lantılı kapillerler
uygun oranlarda interconversion, the: karşılıklı dönüşüm
in prophylaxis: hastalıktan korunmada, interconvertible coenzymes: karşılıklı ola
hastalığın önlenmesinde rak dönüşebilir koenzimler
in lecent years: son yıllarda interdependency o f these mechanisms:
in relation to liver function: karaciğer bu mekanizmaların birbirine bağım
fonksiyonu ile ilgili olarak lılığı
in response to changes of: değişikliklerine interesting observation, an: ilginç bir göz
cevaben lem
in response to spinal cord reflexes: medul interference with the penetration o f
la spinalis reflekslerine cevaben ultraviolet light: ultraviyole ışının
in response to the presence: varlığına ce geçip girmesine müdahale/engel
vaben interferes with carriage o f oxygen: oksi
in reversible combination: tersinir bir bir jen taşınmasına karışır
leşimde intermediate compound, an: ara bileşik
in rodents: kemiricilerde intermediate stage: ara safha, evre
in ruminant animals: geviş getiren hayvan intermittent: aralıklı, fasılalı
larda intermittently introduced during diges
insecticides may produce toxic effects: tion: sindirim sırasında fasılalarla ve
böcek öldürücü ilaçlar zehirli etkiler rilen
oluşturabilirler in terms of: olarak, şeklinde
insidious in character : sinsi özellikte in terms of the prevalent ionic species:
instead o f adds: asitler yerine bol sayıdaki iyonik türler olarak/
instead o f formalin: formalin yerine açısından
in such an array: böyle bir dizilimde internal and external environment: iç ve
in sufficient quantity: yeterli miktarda diş çevre
insulin release after a glucose load: bir internal milieu, the: iç/dahili ortam
glukoz yükünden sonra insulin sali internlav between, the: arasındaki kar
mini şılıklı etki; arasındaki etkileşim
insult occurs, an: travma vukupulur interpreted as: olarak yorumlanan
intact: sağlam, bozulmamış interrelationships exist: karşılıklı ilişki
intact mitochrondria: bozulmamış mito- ler mevcuttur
kondria interstitial fluids: dokulararası sıvılar
intact molecule: kalitesi bozulmamış mo interwoven: içice dokunmuş; dokunmuş
lekül intestinal mucosa, the: barsak mukozası
intact or disrupted cells: bozulmamış/ intestines, liberating: serbest bırakan bar-
sağlam ya da patlak hücreler saklar
in tap water: musluk suyunda in the A band: A şerifinde
integral part, the: tamamlayıcı kısmı in the abbreviated formula, kısaltılmış
integrated with: ile bütünleşmiş formülde
integumentary system, the: deri sistemi in the absence o f: yokluğunda
intensive: yoğun in the advanced stages: ilerlemiş evrelerde
intensive care: yoğun bakım in the agar block: agar blokta
intensive oxygen therapy: yoğun oksijen in the broadest sense: en geniş anlamda
tedavisi in the case o f acids: asitler durumunda,
asit durumunda
104
in the compoeition of: —in terkibinde intracellular concentrations: hücreiçi bi
in the course of: sırasında rikimler
in the cource o f bottling: şişeleme sıra intracellular fluid: hücreiçi sıvı
sında intrinsic property, an: özgül bir karak
in the course of metabolic breakdown: teristik, kendine özgü bir (»ellik
metabolik parçalanma/yıkım sırasın introduced into the diet: diyete katılan,
da diyete konan
in the direction of: yönünde introduce problems in determining: tâyin
in the first instance:evvelâ etmede sorun getirirler
in the following account: aşağıdaki introduction o f these methods: bu yön
açucıamaaa, aşağıdaki anlatımda temlerin uygulama alanının konuluşu
in the form of: şeklinde in turn:sırasıyla
in the form o f heat: ısı şeklinde invade the tissues: dokuları envaze eder
in the free state: serbest durumda ler, dokuları istilâ ederler; dokulara
in the growing animal: büyümekte olan yayılırlar
hayvanda ijıvasiı» carcinoma: yayılan/istilâ eden
in the gut : barsakta, barsaklarda kanser
in the light o f recent researches: son araş inversely proportional: ters orantılı
tırmaların ışığı altında '.n view o f these factors: bu etkenler kar
in the medium/media: ortamda/ortam şısında
larda in view o f these similarities: bu benzer-
in the one known insta n ce :h ilin e n tek bir UKier Karşısında
durumda invoke the production of: üretimini davet
in the past: eskiden, geçmişte -ederler; meydana gelişini davet eder
in the periphery: etrafta, çevresinde ler
in the presence of: varlığında involved as HoterminnntR: tayin ediciler
in the nrime o f her vouth: gençliğinin ba olarak rol oynayan
harında involved the tissues, it: dokutan sardı,
in the resting state: dinlenme durumunda tuttu, musabetti
in the sense:anlamında involves the mucosa: mukozayı tutar/
in the vicinity of: civarındaki sarar/musabeder
in these circumstances: bu durumlarda, irrespective of factors: etkenlere bakıl
bu koşullarda, bu ^artlarda maksızın
in this and subseauent chapters : bu ve irreversible şfep, an: tersinmez bir aşama
leamp uoıurruerae irritating substances: irritan/rahatsız edi
in this clasifıcation: bu sınıflandırmada, ci/tahriş edici maddeler
bu ayırımda is bound to the plasma: plazmaya bağ
in this connection: bununla ilgili olarak, lanır, bağlıdır
bu bağlantıda is characterized by/with: ile karakterize
in this coupled reaction: bu çiftlenmiş is concerned solely: tamamen ilgilenir/
reaksiyonda ilgilenmektedir
in this medium/ these media : bu ortam/ is considered to reflect changes: değişik
larda likleri yansıttığı düşünülür
in this particular instance: bu özel du islets of. the : adacıktan
rumda is liberated to participate in : -a’ya/-e'ye
in this respect: bu yönde, bu konuda; bu katılmak için serbest bırakılır
nunla ilgili olarak tılmak için serbest bırakılır
m this way: bu şekilde, bu yolla is made avaüable: sağlanılır; sağlanır
intoxications: entoksikasyonlar, zehirlen
meler
105
is needed tor assay : tayin etme /ölçme/ it induces transport: taşınmayı başlatır
deneme için gerekir İt is advised: tavsiye edilir, önerilir
L-omers: benzer nitelikte elemental terkip it is apparent: bellidir, ortadır, aşikârdır
leri olan kimyasal bileşikler, izomer it is applicable to: —a/—e uygulanabilir;
ler içi.ı geçerlidir
isotopic tracer studies: izotopik izleme it is appropriate: uygundur
it is assumed that: varsayılır ki
çalışmaları
it is believed that: inanılmaktadır ki
is realeased: sakınır
is recorded: kaydedilir it is believed to consist of: —den ibaret
is recovered in the droppings: damlalar olduğuna inanılmaktadır
it is clear that: açıktır ki
dan tekrar elde edilir
it is conceivable: makuldur, düşünülebilir
is thought to involve : içerdiği, karıştı
it is convenient: uygundur
ğı düşünülür
it is convenient to discuss: tartışmak uv-
is usually coincident ıth: mutad olarak
gundur, tartışılması uygundur
birlikte buiunur, nellikle aynı an
da rastlanır it is customary: adettir, olağandır
it is customary to distinguish: ayırt et
is profoundly influenced: derin bir şekl-
de etkilenir mek adettir, olağandır
it appears to be very similar: çok ben it is difficult to fix a rule: bir kural koy
zer olduğu göriinür mak zordur
it attests to the fact : gerçeğini onaylar, it is essental: elzemdir
it is estimated that: tahmin edilmektedir
doğrular
ki
it can be appreciated that: takdir edile
it is expressed as: olarak ifade edilir, be
bilir ki
it closely parallels: yakmen paraıeldir, lirtilir
eşittir. it is facilitated by: ile kolaylaştırılır
it consists of: —den ibarettir it is held that: inanılmaktadır ki, kabul
it constitutes the great majority: büyük edilmektedir ki
it is indicated/indicative; endikedir; yapıl
çoğunluğu teşkil eder
ması gerekir
it does not apply to this: bunun için ge
it is helpful: yardımcıdır
çerli değildir
it follows that: anlamı çıkarılır ki, anla it is likely: muhtemeldir
mına gelir ki it is maintained by : ile idame ettirilir
it has become commonplace: her yerde it is mandatory: zorunludur
it is much concerned with: ile yakından/
güncel kullanılış kazanmıştır
çok ilgilidir
it has been concluded that: sonucuna va
it is necessary : lâz ım d ır, lüzumludur
rılmıştır ki
it is necessary to comprehend: anlamak
it has been customary: adet olmuştur,
gerekir
adet haline gelmiştir
it is noteworthy that: dikkadedeğer/kay-
it has been established : tesbit edilmiştir
dadeğerdir ki
it has been investigated: araşcırnmıştır
it has been observed: gözlenmiştir; müşa- it is not surprising that : şaşırtıcı değil
hade edilmiştir dir ki
it has increased enormously: çok büyük it is not possible: mümkün değildir, olana
çapta artmıştır ğı yoktur
it is now proposed: şimdi/artık öneril
it has not been well defined: iyi tanımlan-
mektedir
mamıştır
it has now been decided: artık kararma it is possible that: mümkündür ki
varılmıştır, kararlaştırılmıştır it is probable that: muhtemeldir ki
it holds true: geçerlidir, doğrudur it is proposed that: önerilmektedir ki
it implies that: demek olur ki, anlamına
gelir ki 106
ft ■ recommended: tavsiye edilmektedir key enzyme, a: kilit enzim, önemli bir
it ii regarded as: olarak kabul edilir enzim
it is said to be between: arasında olduğu key role in biochemical reactions, a: biyo
söylenir kimyasal reaksiyonlarda kilit bir rol,
a ia qiontaneous: kendiliğinden oluşur; başlıca rol
spontandır kteks separating, the: ayıran bükülmeler
it is obvious: aşikârdır known as : olarak bilinen
it is of interest: ilginçtir; ilginç olma ni known to be capable o f : yeteneğinde
teliğine haizdir olduğu bilinen
it is therefore essential: dolayısıyla el L
zemdir labelled as: olarak etiketlenen
it is unlikely to occur: vukubulması muh laboratory findings, the: laboratuvar bul
temel/olası değildir gulan
it is viewed as: olarak görünür; olarak lack factors: faktörlerden yoksundurlar
kabul edilir lack o f immune response: immün cevap-
it may be concluded that: sonucuna va sızlık
rılabilir ki lack o f knowledge: bilgi yetersizliği
it may coincide with: ile rastgele olabi last few decades, the: son birkaç onyil/da
lir; —na/—ne tesadüf edebilir lasting for an hour: bir saat süren
it may be forgotten that: unutulabilir ki latent period, the: kuluçka süresi; gizli
it may be overlooked: gözden kaçabilir/ olarak varolduğu süre
kaçınlabilir lateral pain, a: yan ağnsı
it may be that: olabilir ki; muhtemelen latter is by far the predominant, the:
it occurred to us: aklımıza geldi ikincisi/sonuncusu çok daha fazla
it seems doubTTTU: şüpheli görünmektedir hâkimdir/yaygındır
it seems likely: muhtemel görünmektedir layer: tabaka
it seems prudent: basiretli, ihtiyatlı gö layers o f various thickness: çeşitli ka
rünmektedir lınlıkta tabakalar
it should be borne in mind: hatırda tu leading to biosynthesis: biyosenteze yol
tulmalıdır açan/yol açarak
it takes place in the dark:karanlıkta mey leading to death: ölüme yol açan
dana gelir, vukubulur leakage: sızıntı
it undoubtedly makes it desirable: kuşku leak in through: arasından içeriye sızar
suz onu arzu edilir duruma sokar leaks through the capillary membrane:
it was pnce thought: bir zamanlar düşü kapiller zar/membran yoluyla sizar
nülüyordu; eskiden zannediliyordu leave a scar: bir nedbe bırakırlar
it was relieved by oral therapy: ağız yolu lesions and specified tissue samples
tedavisi ile giderildi ya da hafif from all organs: bütün organlardan
letildi lezyonlar ve özel/belirli doku örnek
it would be expected •: beklenilebilir/di leri
lesions to be caused: oluşturulacak lez
J
yonlar
jeopardize : tehlikeye sokarlar
lesser degree, a : daha az derecede
junctions or junction like areas : kavşak
less sharply defined: daha az belirgin
lar ya da kavşakımsı alanlar
şekilde görülen, daha az kesin sınır
juxtaposed residues : bitişik artıklar/
lı
kalıntılar
liberated as heat: ısı olarak serbest bıra
kılırlar; ısı şeklinde salınan
K
liberation o f energy: enerjinin serbest
kept in the refrigeration : buzdolabında bırakılması/bırakılışı
bekletilen/muhafaza edilen/tutulan like many other processes:tıpkı diğer bir
çok süreçler gibi
107
likewise, this: aynı şekilde, bu loop o f Henie, the : Henle halkası
limiting agents: sınırlayıcı etkenler loose structure, a:gevşek bir yapı, sağlam
linear sequence, the:lineer silsile olmayan bir yapı
lined with a greenish membrane: yeşi lowering the content: içeriği azaltan,
limsi /yeşilimtırak bir zarla döşenmiş içerik miktarını düşüren
olan low in activity: düşük/zayıf aktiviteü
line of demarcation, the: demarkasyon low in protein: proteinden zayıf, düşük
çizgisi; gangrenü alan sınırında olu proteinli
şan kırmızı çizgi lubricant in the joints: eklemlerde yağla
line o f reasoning, this: bu düşünce doğrul yıcı
tusu lubricated to facilitate: kolaylaştırmak
line up along: boyunca sıralanırlar için yağlanan
linkage between: arasındaki bağıntı lying parallel to each other: biribirine
linkage of rings: halkaların bağlanışı, paralel olan
bağlantısı lying side - by - side: yanyana bulunan
linked as coenzymes: koenzim olarak bağ lymphatic ganglions exerting pressure,
lantılı (olan) the: bası yapan lemf ganglionlan
liquid - gas interface, a : bir sıvı - gaz sı lymph nodes: lenf düğümleri
nırlayıcı ara yüzeyi M
little or no biologic activity: az ya da hiç
made more assimilable: daha sindirilebilir
bir biyolojik aktivite
şekle sokulan
little purpose would be served : az gaye
made o f a skeleton: iskeletten yapılan/
ye hizmet edilir/di
oluşan
lived outdoors: açıkhavada yaşadılar
made up o f small papules : küçük papül-
living tissues, the: yaşayan/canlı dokular
lerden oluşan/meydana gelen
located at he cell surface: hücre yüzeyinde
magnified under the microscope : mik
bulunan, yer alan
roskop altında büyütülen
located in:-^de bulunan;—da olan
magnitude o f the energy Darner: enerji
lock and key model, the: anahtar ve kilit
barajının büyüklüğü
modeli magnitude of the incoming stimulus, the:
locomation: yer değiştirme gelen uyarının büyüklüğü
locus (loci) : yer (yerler): sitogenetikte,
main points, the: the ana noktalar
genin işgal ettiği komozom alanı maintained on a chemically defined diet,
locus of specific receptor sites, the: özgül
kimyasal tanımlı bir diyetle idame
reseptör alanlarının yeri
ettirilen
long before this: bundan çok evvel/önce
maintained under such conditions; bu tür
long chain fatty acids: uzun zincirli yağ
koşullar altında idame ettirilen
asitleri
maintain living processes:yaşam süreçleri
long - chain ketones : uzun zincirli ke
ni idame ettirirler
tonlar
maintain the acid-base balance: asit-baz
long chain saturated fatty acids : uzun
dengesini idame ettirirler
zincirli doymuş yağ asitleri major aspects of, the: başlıca yönleri
long - term planning : uzun - süreli plân-
major metabolic fuel, a : başlıca metabolik
. lama
bir yakıt
look like the mesenchymal tissues: me-
major reservation, one: büyük/önemli bir
zenşimal dokulara benzerler
itirazı kayıd; başlıca dikkat edilecek
loosely attached to the intima: intimaya
bir nokta; büyük bir sakınca
gevşek bir şekilde bağlı olan
major salivary glands, the: büyük tükriik
loses selective permeability: seçici geçir bezleri
genliğini kaybeder major scientific achievement, a: büyük
bilimsel başarı
makeup/structure o f RNA, the: RN A ya may mask: gizleyebilir
pısı may prove (to bejtrue: doğru, geçerli ola
maka up the cell: hücxeyi oluştururlar/ bilir; doğru olduğu ortaya çıkabilir
meydana getirirler may relate to: ile ilişkili olabilir
making it poedble: buna imkân/olanak ve may result in the deposition of yellow
ren pigment in the skin : deride san
malignant in nature: kötücül, habis ta pigment birikimi ile sonuçlanabilir
biatta may serve as a means of: vasıtası/aracı
mammalians: memeliler olarak işlev görebilir
mammalian species: memeli tüni/türleri may undergo: geçirebilir
manifestations o f portal cirrhosis: portal mean concentration : ortalama birikim,
siroz belirtileri yoğunluk
manifested in childhood: çocuklukta be mean lipid content: ortalama lipid içe
lirtileri ortaya çıkan riği
manifesting itself: kendini gösteren mean temperature, the: ortalama sıcak
marked insolubüity, the: belirgin çözün- lık
mezlik mean value, the: ortalama değer
markedly different: belirgin bir şekilde measurement o f levels: seviyelerin ölçü
farklı mü/ölçülmesi
markedly retarded: belirgin bir şekilde measures taken: alman önlemler
gecikmiş measure their rates, to: hızlarını ölçmek
massive: kitlesel, masif mechanical ring, a: mekanik bir halka
masive bodies of information: kitlesel mechanism may account for, the: meka
enformasyon, çığ gibi büyümüş en nizma açıklayabilir
formasyon mechanism of toxic action: toksik etki
massive haemorrhage: masif/çok bol ka mekanizması
nama mechanism o f transport, the: taşınma me
matrix calculi, the: matriks taşlan kanizması
mature lymphocytes: erişkin/olgun lem- medium, media: besi yeri, besi yerleri
fositler medium/media favourable for the growth
may be appreciated: takdir edilebilir o f microorganisms: mikroorganizma
may be confined to: a'ya/—ıe'ye sınırlı ların üremelerine uygun ortam/lar
olabilir meeting the energy demands: enerji taleb-
may be defined chemically: kimyasal lerini karşılayan/karşılayarak
olarak tanımlanabilirler meet the needs: ihtiyaçları karşılarlar
may be differentiated by immunologic melting points: erime noktalan
criteria : immünolojik kriterlerle merely by measuring : sadece ölçerek
ayırt edilebilirler merely synthesis: sadece sentez
may be dispended with: —sız/—siz/—süz mere traces: sadece izleri
de yapılabilir merges at several points: birçok noktalar
may be divided into: —a/—e aynlabilir, da birleşir
bölünebilir metastasis/metastases: metastaz/metastaz
may be hazardous: tehlikeli olabilir lar
may be involved in the physiologic func metastasis through the blood stream:
tion: fizyolojik fonksiyonda rol oy kan akımı yoluyla metastaz
nayabilir metastasizing squamous carcinoma: me
may be restored: rester edilebilir, tekrar tastaz yapıcı çok - tabanlı kanser
elde edilebilir metastatic abscesses: metastatik abseler
may be transformed into: —a'ya/—e ’ye methods developed by: tarafından geliş
dönüşebilir tirilen yöntemler
may mark işaretleyebilir methods to distinguish easily: kolayca
ayıracak yöntemler
methods work equally well: yöntemler özellikler; morfolojik nicelik ve ni-
eşit derecede de iyi uygulanabilir/ler teükler
meticulous attention: çok dikkatlı/titiz morphological structure, the: morfolojik
dikkat yapı
meticulous explanation, a: çok dikkatli most commonly encountered, the : en
ayrıntılı ve kesin açıklama sıklıkla rastlanılan
microbes as the real agent : gerçek etken most favoured, the: en fazla tercih edi
olarak mikroplar len
might be defined as diseased: hastalanmış most highly developed: son derece geliş
olarak tanımlanabilir miş
migration o f the eharged particles, the : most striking characteristic, the: en çeki
yüklü/yüklenmiş partiküllerin göçü ci karakteristik
milky • white in appearance : sütümsü - motor functions o f the spinal cord : me
beyaz görünümde dulla spinalisin motor fonksiyonları
mineral intake: madensel alınım move readily: hemen hareket ederler
minimize tht e'fects: etkileri asgariye in move toward the anode: önada doğru ha
dirirler reket ederier/giderier
minute concentration of a substance, a: most common methods, the: en yaygın
bir maddenin çok küçücük bir bi yöntemler, ençok uygulanan yön
rikimi temler
misleading in diagnosis: tanı’da yanıltıcı much less common: çok daha az yaygın
olan/olarak mocoid connective tissue, the : mukaid
mixed tumour: mikst tümör, kanşık bir bağ dokusu
tümör mud - like parts : çamur gibi olan kısım
mix up with the sputum: balgamla karışır lar
lar m ul ti cell u! or animals: çok hücreli hayvan
models examined to date: bu güne kadar lar
incelenen modeller multitude of qietabolic processes, a: me-
mode of action: etki şekli/tarzı tabolik süreçlerin büyük bir çoğun
modified to include: içermek için tadil luğu
eririmi; must be remembered : hatırlanmalıdır
modify the methods: yöntemleri tnodifi-
myriad of autoregulatory processes, the:
ye ederler/tadil ederler
kendi kendini ayarlayan süreçlerin
moieties of Vitamin B 6 : Vitamin B 6‘niri
bolluğu/çokluğu; çok bol kendi
kısımian/paylan/parçalan/ögeleri
kendini ayarlayan proçesler
moistened with buffer: tamponla" nem
lendirilmiş N
monitoring, izleme, ölçme: dinleme name about one example, to : bir misal
morbidity and 'mortality: morbid ite ve vermek
mortalite; hastalık ve ölüm natu rally occurring form, the : doğal
more commonly: daha sıklıkla olarak vukubulan şekil/şekli
more marked: daha belirgin
more or less: aşağı yukarı, az çok natural resources: doğal kaynaklar
more pronounced:daha belirgin nature and result of the lesion, the: lez-
more recently: çok daha yakm zaman yonun yapısı/niteliği ve sonucu
nature o f the site they are localized:
larda
more striking: daha da dikkat çekici yerleştikleri yerin özelliği
morphological characteristics, the : mor nearly all the iron released: salman he
folojik özellikler men hemen bütün demir
morphological properties: morfolojik
110
nearly always accompany: hemen hemen note that: not ediniz ki
her zaman refakat/eşlik ederler note the analogies: benzerlikleri not edi
near • solid network, a : yakınen - katı niz
birağ noted in leukemia: lösemide not edilen
necessary to overcome : hakkından gel noteworthy to observe: gözlemeye/göz
mek için gerekli/lâzım; üstesinden lenmeye kaydadeğer
gelinmesi gerekli noticed in the early phase: erken safhada
necessitates careful control: dikkatli farkedilen
kontrol gerektirir notice that: dikkat ediniz ki; farkına ba
necrosis: nekroz kın ki; farkına varınız ki
need not be considered as: olarak kabul not necessarily: şart değil, ille de
edilmesi gerekmez not unifonnly distributed about the
neglect and represent: nazan itibara al water molecule: su molekülü etra
mazlar ve temsil ederler fında eşit olarak/aynı şekilde da
neighbouring tissues, the: komşu dokular ğılmamış
neonatal life, the: yenidoğnaıım yaşamı not very much accepted: pek kabul edil-
neoplasm: yeni oluşum miyen
neoplasma detected: izlenen yeni olu nucleolus /nudeoli: ç ekirdekçik /ç ekirdek-
şumlar cikler
neoplastic proliferation: yeni oluşumla nucleus/nuclei: çekirdek/çekirdekler
çoğalma number o f chromosomes and chromo
nerve branch the: sinir dalı somal anomalies, the: kromozom sa
not constant but declines with age: yıları ile kromozom anomalileri
sabit değil fakat yaşla azalır number o f reports, a: bazı raporlar, bir
no correlation has yet been established: kaç rapor
henüz hiçbir bağıntı kurulamamış number of substances, a: bir seri madde
tır ler, bazı maddeler
no longer: artık nutritional goals, the: beslenme hedefleri
no longer measurable: artık ölçülebiline- nutritional problems: beslenme sorunlar:
miyen
nomenclature in wide use: geniş çapta O
kullanılan nomenklatür/terminoloji/
terimbilgisi objections to measurements: ölçümlere
nonetheless, the tact that : herşeye rağ itirazlar
men, gerçek ki obligatory intermediate, aa. zorunlu bir
nonetheless they develop symptoms : aracı; zorunlu bir ara madde
herşeye rağmen semptom gelişti obscure effects: etkileri belirsizieştirler;
rirler/gösterirler belirgin olmayan etkiler
nonlethai poisonings: öldürücü olmayan occasionally: arasıra, bazen
zehirlenmeler occasioned by diets: diyetle zaman za
nonproductive coughing, a: kuru öksürük man ortaya çıkan
nonvişcid watery fluid, a: yapışkan ol occupying : yerini alan, işgal eden
mayan sulu bir sıvı occurrence o f toxic effects, th t: zehir
normal and pathologic patterns: normal lenme etkilerinin vukubuluşu, mey
ve patolojik durumlar, örnekler dana gelişi
normal link,, a: normal bir bağlantı, bağ occurring simultaneously: peşpeşe, bir
notably in tlinical laboratories: özellik likte vukubulan/vukubularak
le klinik laboratuvarlarda occur in nature: doğada vukubulur, var
note further that: daha da not ediniz ki dır
111
occurs in reverse: tersine vukuhuiur; on standing: durumda, dizilimde; haliha
aksi oluşur zırdaki durumda
occurs simultaneously: peşpeşe vukubu- on the average: ortalama olarak
lur - on the basis of: esasına göre, esasına daya
occurs in starvation: aç bırakmada vuku- narak
bulur; aç kalmada oluşur on the basis o f their difference: farkları
occurs transiently: geçici olarak vukubu- esasına göre
lur on the basis o f these studies: bu çalışma
occurs in tropical climates: tropikal ik lar esasına dayanarak
limlerde vukub ulur/olur on the other hand: diğer taraftan; diğer
occur under physiologic conditions: fiz bakımdan
yolojik koşullar altında vukubulur/ on the x-ray : röntgende
meydana gelir open question, an: açık bir soru, cevap
odour o f this, the: bunun kokusu bekleyen bir soru/n
o f considerable interest in medicine: tıpta operate independently in this process: bu
kaydadeğer şekilde ilgi çekici bir ni süreçte bağımsız olarak çalışırlar,
teliğe haiz hareket ederler
offsprings of rats, the: sıçan dölleri, operates under these conditions: bu ko
sıçan yavrulan şullar altında çalışır
of further significance: daha da önemli, opposing pressures, the: karşıt basınç
daha da anlamlı; daha da öneme haiz lar
o f low molecular weight: düşük molekü- optional: seçmeli
ler ağırlıklı orbital: bir elektronun en muhtemelen bu
of origin: kökenli lunacağı uzaydaki bölge, yörünge,
of these cases: bu vakalardan/olgulardan yörüngemsi çevre yolu
often spectacularly: çok kez gösterişli ordered arrays: intizamlı sulanmalar,
bir şekilde, hayret verici olarak dizilimler
on a large extent : büyük çapta ordinarily leads to death: olağan olarak
on a wide scale : geniş çapta ölüme yol açar
on alternate weeks: her hafta aşırı; iki ordinary chemical determination, an:
haftada bir olağan kimyasal bir tâyin
once a decision has been reached: bir ka ordinary cooking procedures: olağan pi
rara varıldı mı, bir karara varıldık şirme işlemleri
tan sonra oral administration, the: ağızdan verilmesi
one consequence o f increase: artışın bir organs which are in contact, the: temasta
sonucu bulunan organlar
ongoing: devam eden; yürüdükte olan originally named as: daha önce/başlangıç
ongoing activities: devam eden aktivite- ta/ilkin olarak isimlendirilen/de
ler nen
on irradiation with : ile ışınlama sonucu originate from the cellular mesenclyme:
only instances, the: yegâne durumlar hücresel mezenşimden neşet ederler/
only when lung damage is severe: sadece kaynak alırlar
akciğer haşan ağır/şiddetli olduğun originating from: —dan/—den kaynakla
da nan ya da çıkan
on many occasions: birçok defa other aspects: diğer yönler
one may think: insan düşünebilir; kişi other than: —dan/—den başka; —ın/—in
zannedebilir —un/—ün dışında
on occasion ; arasıra; bazı bazı other than these hormones: bu hormon
on one hand: bir taraftan; bir bakıma lardan başka; bu hormonların dışında
onset and the initial stage, the: başlangıç outbred Sprague-Dawley rats: Sprague-
ve ilk devri
Dawley sıçan dölleri
112
outcome o f the interaction, the: etkile participating in the cycle: siklusa katılan/
şimin sonucu katılarak
outline of, an: anahatti
particularly noteworthy: özellikle kayda-
outlining rib markings: kosta izlerini
değer, bilhassa dikkatedeğer
anahatian ile ayıran/belirleyen
particularly striking: özellikle ilgi çekici
overall activity, the: toplam/tüm aktivite,
olan
faaliyet
passage across the membrane: membran-
overall metabolic processes: tüm metabo-
dan geçiş
11k süreçler
pathogenic: patojen
overall reaction: tüm tepkiler, reaksiyon
pathologies: patolojiler
lar
pathways o f metabolism: metabolik yol
over a long period: uzun bir süre boyunca
lar; metabolizma yollan
over a period o f : bir süre üstünde, bir süre
peculiar and unique feature of, the: özel
boyunca
ve eşsiz bir özelliği
overcome objection, to: itirazların üste
penetrance o f the disease, the: hastalık
sinden gelmek, itirazları bertaraf et
etkilerinin belirtisi; hastalığın orta
mek
ya çıkışı
overcome the difficulty: zorluğun üste
penetrates the blood - brain - barrier :
sinden gelirler
kan - beyin - şeddini aşar, kan - be
overcome the energy barrier, they: enerji
yin barajım geçer
barajını aşarlar
penetrate the lipid membrane lipid
overlaps: taşar, sınırından öteye gider
membranı delip geçer, penetre eder
overlying the gangrene: gangrenin üs
peptic ulceration : peptik ülserasyon
tünde olan
perforations reported: rapor ediien delin-
overt evidence: açık delil ya da kanıt
meler/perforasyonlar
overtfy subjected to antigen stimula
perform a physiologic function: fizyolo
tion: açık bir şekilde antijen uyarısı
jik bir işlev yapar, fonksiyon görür
na tâbi tutulan
performing the function: işlevini yapar/
overview o f their metabolic interrela
gören
tionship: karşılıklı metabolik iliş
performs a role: bir rol ifa eder, oynar
kilerine kuş bakışı
perfused organs are affected: içine sıvı
overwhelming activity: ezici bir aktivite
dolmuş organlar etkilenirler
oxygen-dissociation curves, the: oksijen-
peripheral arterial narrowing: periferal
aynşürma eğrileri
arteriyel daralma
P permeability of the membranes: zarların
painful joints: ağırlı eıdemler geçirkenliği
pain relieving narcotics: ağrı kesici/ permissive role, a: müsaade edici bir rol
giderici narkotikler permit synthesis: senteze müsaade eder
palliative: palyatif, sonuç vermeyen ler, senteze yol açarlar
palmar erythema: palmer eritem persist long after the asays: ölçmeler
palpable tumour: elle dokunulduğunda den sonra uzun süre sebat ederler
varlığı anlaşılan tümör, palpabıl tü per unit of time: her zaman birimi ba
mör; ele gelen tümör şına/için
paper may be sprayed, the: kağıda püs- phagocytic capacity o f macrophages, the:
kiirtiilebilir makrofajlann fagositik kapasitesi
parallel to: —a/-e paralel olarak/doğrul phenomenon: açıklanması güç doğal bir
tusunda olay; fenomen
partially: kısmen photoreception: görme duyusu
particles: partikiiller, küçük parçalar photosynthesis: fotosentez
paiticipate in a wide variety o f biochemi physically distinct forms'^ fiziksel belir
cal processes: çok çeşitli biyokimya gin şekiller
sal süreçlere katılırlar
physical properties: fiziksel özellikler precipitation with varying salt concetra-
physiological processes: fizyolojik süreç tions: değişik tuz konsantrasyonları
ler ile presipitasyon, dibe çökme
physiologic chemistry is concerned: fiz precision in: —da/—de kesin doğruluk
yolojik kimya ele almaktadır, ince precludes simultaneous transcription and
lemektedir translation: peşpeşe kopya etme ve
play an important role: önemli bir rol aktarmayı önler
oynarlar predilection for, a: için bir eğilim, yat
play a part: rol oynarlar kınlık
pleomorphic adenoma: pleomorfik ade- predispose to : -a'ya/-'ye eğilimli olurlar
nom predisposing physical and chemical fac
plus sign, a: artı işareti tors : hazırlayıcı fizik ve şimik
points of dissimilarity: benzer olmayan faktörler
noktalar predominant factors, the : hâkim olan
print to an extremely important func faktörler, etkenler
tion: son derece önemli bir fonk predominantly : üstün çoğunlukla
siyona işaret ederler predominantly involves : hâkim olarak
polymorphous nuclear/segmented cells: sarar/tutar/musabeder
poiimorf çekirdekli/bölünmüş hüc pregnancy toxemia of ewes: koyunlann
reler/akyuvarlar gebelik sırasındaki kan zehirlenmesi
poor in fat: yağdan fakir pregnant and nursing women: gebe ve
poor in ribosomes: ribozomlardan fakir emzikte olan kadınlar
poor intestinal absorption: zayıf bar- preludes loss of vision: görme kaybından
saksal emilim önce gelir
populations studied: incelenen populas- premalignant changes: kötücül oimadan
yonlar, halk, insanlar önceki değişiklikler
portion of the molecule, the: molekülün preparations stained: boyanan preparatlar
kısmı prepared for histolojic exam ir. .ion: his
pose problems: sorunlar yaratırlar, arze- tolojik tetkik/inceleme için hazırla
derler nan
possess a heterocyclic ring structure: preponderance of foods, a: başlıca kul
bir heterosiklik halka yapısına sahip lanılan gıdalar
tirler prerequisites for : için ön gereksinimler;
possesses two chains: iki zincire sahiptir, için ön şartlar
iki zinciri vardır presence o f an antigen, the: bir antijen
possibility of error, a: hata ihtimali, varlığı
yanlışlık olasılığı presence of, the: varlığını, mevcudiye
potency ranges, its: kuweti/etkisi....ara tini
sında değişir presenting symptoms such as: gibi semp
potential value: aslında mevcut olan de tomlar veren, arzeden, gösteren
ğer, potansiyel değer presenting with widespread edema: çok
poured onto glass slide: lam/iamel üzeri yaygın ödem gösteren, çok yaygın
ne dökülen ödemi olan
powerful oxydlzing agent, a: kuvvetli presents no problem: sorun yaratmamak
oksitize edici bir ajan ya da etken tadır
preceding these procedures: bu işlemler presents the matter: meseleyi sunar, tak
den önce gelen/gelerek dim eder
precipitating factor, a: hızlandırıcı bir
preservation o f acid - base balance, the :
etken
asit - baz dengeânin korunması
precipitating in a solution: bir çözeltide
preMmably the effect : muhtemelen etki
dibe çöken/çökerek
prevent by infusion: damara ya da deri
altı dokuya sıvı verilmekle önlerler
preventing clotting : pıhtılaşmayı önle prognosis o f the disease, the: hastalığın
yen/ önleyerek prognozu
preventive : önlevici progressive: ilerleyici
prevents complete oxidation.: ram/amen progress rapidly, to: hızla ilerlemek
oksidasyonu önler projection: çıkıntı
prevkıuıly dormant: daha önce faaliyet project, to: çıkıntı yapmak
göstermiyen proliferation: proliferasyon, çoğalma
primarily concerned with: en başta/ilk prolonged deficiency, a: uzayan bir nok
olarak ile ilgilenen/üzerinde duran sanlık
primary response, the: primer cevap prolonged standing: daha uzun süreli du
primitive animals: ilkel hayvanlar rum; uzun süre varolan
principal direct pathways, the: başlıca promiment feature, a: belli başlı bir özel
dolaysız/direkt yollar lik, belirgin bir karakteristik
principal symptoms, the: başlıca semp promising agent, a: cesaret veren bir fak
tomlar tör, ajan; istikbal vadeden bir etken
prior to hospitalization: hastaneye yatır promote carbon flow: karbon akımını
tm a d a n önce teşvik ederler
prior to sampling: örneklemeden hemen promoted by; tarafından teşvik edilen
önce promote oxidative reactions: oksidatif
prior to the entrance: girişinden önce reaksiyonları/tepkimeleri teşvik e-
probable etiological agents/factors, the: derler
muhtemel etiyolojik faktörler promote oxygen transport: oksijen taşı
procedures: işlemler mınım teşvik ederler/artınrlar
proceed rapidly, they: süratle ilerlerler promotes lowering: azalmayı teşvik eder,
processes are not identical: süreçler bi- azalmaya yardımcı olur
ribirine benzemez/ler promptly and spontaneously: anında ve
processes during this process: bu süreç kendiliğinden
sırasmda/ki uzantılar/çıkıntılar promptly excreted: anında itrah edilirler
processes which generate: yaratan/başla prone to: a'ya/e'ye meyilli, eğilimli, açık
tan/ortaya koyan/jenere eden süreç prone to early embolization: erken em-
ler bolizasyona yatkın olan
prodromal stage, the: prodrom devri; pronounced alterations, the: belirgin de
ön/cü belirtileri gösteren hastalık ğişikler
devri proper balancing, the: uygun dengeleme
produce an impressive variety (of): iz proper weight is reached, the: uygun ağır
lenim bırakıcı çeşitler husule geti lığa ulaşılır/erişilir
rirler proportionate to: —''ya/—e'ye orantilı
produced experimentally: deneysel ola proportion of free to bound hormones,
rak üretilmiş olan; deneysel bir şe the: serbest hormonların bağlı hor
kilde oluşturdular monlara oranı
production of the high-energy carrier: protective: koruyucu
yüksek eneıji taşıyıcılarının oluşumu protective factor against, a: karşı koruyu
product of metabolism: metabolizma ürü cu bir faktör
nü protective system o f the body, the: vücu
profound effects oıyupon: üzerinde derin dun koruyucu sistemi
etkiler proteins containing amino acids: amino
profuse: bol asit içeren/ihtiva eden proteinler
progeny of the cell: hücre nesli protrusions described: tarif edilen çıkın
prognosis is doubtful, the: prognoz şüp tılar
helidir
115
provide certain guidelines, to: belirli bazı rational basis for designing, a: planlamak
anahatlan sağlamak için rasyonel bir esas; tasarım için
provided by reactions: reaksiyonların sağ sağduyusal bir esas
ladığı, reaksiyonlarca sağlanan rational classification, a: rasyonel/mantık
provide detailed structures: ayrıntılı yapı lı bir sınıflandırma
lar sağlarlar reach to midpoint: orta noktaya ulaşırlar
provided that: şartı ile, koşulu ile(ki) react chemically, to: reaksiyona girmek,
provided that it is available: bulunması/ kimyasal olarak tepkime göstermek
olması koşulu ile reaction, however little: reaksiyon ne ka
provided that the liver function is dar az olursa olsun
adequate: karaciğer fonksiyonunun reaction is preceded by the synthesis,
yeterli olması şartıyla the: sentez reaksiyondan önce gelir
providing transport o f substances: madde reactions for catabolism : yıkım için tep
lerin taşınımını sağlayan/sağlayarak kimeler
public health problem, a: bir kamu sağlığı reactions specific to: —a'ya/—e'ye özgül
sorunu tepkimeler/reaksiyonlar
pulmonary complications o f several reacts to form ATP: ATP oluşturmak
systemic diseases, the: birçok siste- için tepkime gösterir
mik hastalığın akciğer komplikas reacts with: ile reaksiyon gösterir
yonları readers may convince: okuyucular ikna
pulmonary gangrenesakciğer gangreni edebilirler
pulmonary tuberculosis: akciğer tüberkü- readily reversible reaction: hemen/kolay-
lozu/veremi lıkla tensinir bir reaksiyon
purpose o f this chapter, the: bu bölümün readily secreted by: ile hemen kolayca
amacı salınan
purifed for: için saflaştırılan readily understood: kolayca hemen anla
purulent or mucopurulent: pürülan ya da şılmış ya da anlaşılan; hemen anladı
mukopUrulan recalling the fluids: sıvıları hatırlayarak
purulent phlegm, a: cerahatli balgam recall that:hatırlayınız ki
pyrogenecity: pirojenlik recent advances: son gelişmeler; son iler
R lemeler
recent evidence suggests: son delliller
ramifications of the bronchial tree, the: telkin etmektedir
bronşial ağacın daha -küçük dallan recently: son zamanlarda, geçenlerde
randomness of the system: sistemin ge- reciprocal relationship, the: karşılıklı
lişigüzelliği ilişki; karşılık veren ilişki
ranging from .....to:......arasında değişen recommended daily dietary allowance,
ranks as the leading cause: başta gelen the: tavsiye edilmiş günlük diyet
nedendir miktarı
rapid migration, a: süratli bir göç recommended dosage, the: tavsiye edilen
rate o f accretion, the: gelişerek birleşme dosaj
hızı recurrence : nüks
rational basis, a: mantıksal bir esas, reduction in the amonut (of) : —in/—in/
rasyonel bir esas —un/—ün miktarında azalma
rather hardens: oldukça sertleşir reduction in total serum protein: total
rather rapid: oldukça süratli serum proteininde azalma
rather remarkable: oldukça kaydadeğer reference has already been made: daha
rather than: -dan/—den ziyade/çok önce de zaten değinilmiştir, atıfta
rather than by increasing: artırmasından bulunulmuştur
ziyade; artırmak yerine
rather, they act: daha doğrusu, etkilerler
116
reference will be made: atıfta bulunula relatively constant: nisbeten değişmez,
cak;—a/ya, —e /ye değinilecektir nisbeten sabit
referred to as : olarak bilinen, olarak relatively flat portion, tire: nisbeten yas
atıfta bulunulan sı kısmı
refer to equivalent stages: eşdeğer aşama relatively toxic: nisbeten zehirli, oldukça
lara atfeder toksik
refinement o f analytical techniques: ana released by a "releasing enzyme": "ser
litik tekniklerin gelişmesi/geliştiril best bırakıcı" bir enzim tarafından
mesi serbest bırakılan; "salıcı enzim” ce
reflect the cholinergic stimulation : koli- salınan
genetik kalıtımları yansıtırlar relevant to: ile ilgili; ile tutarlı olan
reflect the cholinengic stimulation: kali- relatively unshielded: oldukça korunma
neıjik uyarıyı yansıtırlar mış
refolded by raising the pH: pH‘ı artıra remained intact: bozulmadan kaldı/lar;
rak tekrar katlandırılan saklı kaldı
re—forms glucose: tekrar glukoz oluş remaining corners, the: geriye kalan kö
turur şeler
regarded as: olarak kabul edilen remaining oxygen, the: geriye kalan ok
regardless o f the type o f compound b ile sijen
şik tipine bakılmaksızın remains a controversial matter: bir pole
regardless o f their origin: kökenlerine mik konusu olarak kalmaktadır
bakılmaksızın remains in dispute: tartışmalıdır; tartış
regeneration process, the: tamir süreci ma konusu olarak sürmekte,dir
regular and irregular arrangements: düzen remains intact: niteliği ve niceliği bo
li ve düzensiz dizilimler zulmadan kalır
regularly provides: düzenli bir şekilde remains to be elucidated: henüz açık
sağlar lanmamıştır; henüz aydınlanmamış
regulate the nutritional influx: içe yöne olarak kalmaktadır; aydınlatılması
lik beslenme akımını ayarlarlar gerekmektedir
regulating mechanism, the: düzenleyici remains unknown: henüz bilinmemekte
mekanizma, işlerge dir, daha bilinmemektedir; henüz çö-
regulation o f add - base balance: asit - baz zümlenememiştir
dengesi d üzenle nmesi /ayarlanması remain the same, they: aynı kalırlar;
regulation o f the body fluids: vücut sı değişmezler
vılarının ayarlanması remedy fo r : için çare
regulation of the overall flux along a remembering that: hatırlandığı taktirde,
metabolic pathway: metabolik bir hatırlanırsa/hatırlayarak ki
yol boyunca tüm akımın ayarlanışı remission: iyiye doğru gidiş; hastalık
regulatory process, the: düzenleyici süreç semptomlarının yatışması
relapses occur: nüksler vukubulur; nüks remission is introduced, a: hastalık semp
ederler tomlarının yatışması başlatılır; has
relate to its necessary role: lüzumlu/'gerek talık şiddetinin azalması sağlanır .
li rolü ile ilişkilidirler remnants are taken up, the: geriye kalan
related compounds: ilgili bileşikler; biri- lar alınırlar/ele alınırlar
biriyle ilişkili bileşikler remnants o f inflammatory exudate: ilti
related to the iron present: mevcut olan hap eksudasınm kalıntılan
demirle ilişkili removal o f these : bunların çıkarılması;
relationship to: —a/—e ilişkisi bunlann cerrahî olarak tamamen çı-
relationship to the metabolism: meta- kanlmalan
bolizm ile ilişki removed from the medium: ortamdan çı
karılan; ortamdan çıkardı/lar
117
»moving the toxin from the body: zehi- responding to:—a'ya/—e'ye cevap veren/
tin vücuttan atılması/giderilmek; vü vererek
cuttan zehirin çıkarılması respond to. a'ya/e'ye cevap verirler
renal cancer metastases: böbrek kanseri resting blood levels: dinlenme şuasın
metaztazlan daki kan düzeyleri; istirahatta kan
renal inflammation: böbrek yangısı; böb seviyeleri
rek iltihabı restricted to effects: etkilere sınırlı (olan)
renal insufficiency : böbrek yetmezliği restricted to more than one atom: bir
rendered useful: yaralı hale getirilen; atomdan daha fazlasına sınırlı
yararlı şekle sokulan; yararlı duruma resulting bonds, the: sonuç olarak orta
soktu/lar ya çıkan bağlar
repeated daily oral doses: tekrarlanan resulting derivatives, the: sonuçlanan
günlük oral dozlar türevler
replaces: yerine geçer, yerini alır; tekrar resulting mixture, the: sonuçlanan karı
yerine koyar şım
replaces sweat loss: ter kaybınm yerini results from just such random motions :
alır; terle kaybolanı telifi eder böyle rastgele hareketlerden sonuç
replenish the store: depoyu tekrar dol lanırlar
durur/tazeler results in loss o f activity: aktivite kaybı
replication o f molecules: moleküllerin bö ile sonuçlanır
lünerek çoğalması results lack precision : sonuçlar kesin
represent active forms: faal şekilleri tem doğruluktan yoksundurlar
sil ederler results obtained: elde edilen sonuçlar
represented as a carbon: karbon olarak results of degeneration, the: dejeneras
temsil edilen yon sonuçlan
required for the maintenance of: idamesi retained by the formation of: —mn/-nin,
için gerekli olan; bakımı için gerekti —nun/—nün oluşumu tarafından tu
li tulur/tutulan
requirements specified, the: spesifik bir retained for some time: bir süre tutulan,
şekilde belirtilmiş gereksinimler yakalanıp alıkonan
requires energy: enerji gerektirir retained in the body: vücutta tutulan
requisite chemical events, the: gereki retain some immunologic activity: bazı
kimyasal olaylar bağışıklık aktivitesini alikoyarlar
resemblance to mechanisms, a: mekaniz retarded activity: geçikmiş/geciken faa
malara benzeyiş liyet
resembles that o f a monosacharide : bir retention o f water: su retansiyonu; suyu-
monosakkaridinkine benzer tutulup alikonmasi
resides in: —da/—de bulunur, yerleşik reticular activating system in wakefuln«a.
tir, oturur the: uyanıklıkta retiküler aktive ec -
residues responsible for: için sorumlu sistem
kalıntılar return to normal, to: normale dönmek
resist a change, to : bir değişikli ğe di reveals a composition: bir terkibi ora
renç göstermek ya koyar
resistant strains: dirençli suşlar reversed or inverted: aksi ya da tersi oar
resistant to removal: çıkarmaya/giderme reverse is true, the: aksi de doğrudur
ye karşı dirençli; çıkarılmaya karşı reverts to : -a'ya/-e'ye döner
dirençli olan reverts to its original state: ilk durumtra
respectively: sırasıyla döner; orijinal/başlangıçtaki ş e tü *
respective target cells, the: ilgili hedef döner
hücreleri
118
reviewing the literature: literatürü göz same configuration, the: aynı biçimlen
den geçirerek me; aynı şekil/lenme
review the subject, to: konuyu gözden ge samples examined: incelenen numuneler,
çirmek muayene maddeleri
review certain aspects, to: bazı yönieri/ni sampling : örnekleme
gözden geçirmek sampling at random: rastgele örnekleme
review o f the role, a: rolünün gözden ge sample is measured, the: numune ölçülür
çirilişi, rolüne bakış sanctioned by usage: kullanımın haklı
ribosomes in the golgi complex: golgi kıldığı
cihazındaki/aygıtındaki ribozomlar satisfactory knowledge: tatminkâr bilgi
ribosomal assembly: ribosomal birikme, satisfactory representation, a: tatmin
biraraya geliş kâr bir temsil
rich in fine-walled vessels : ince duvarlı scanned first: ewelà röntgende izlenmiş,
damarlardan zengin taranmış
rich in vitamins: vitaminden zengin scanty: kıt, çok az
rigid localization o f function: katı fonk schedule was continued at 2 -week in
siyon yerleşimi tervals, the: program 2-haftalık ara
rise in pressure: basınçta yükselme/ar larla/fasılalarla devam ettirildi
tış scheme, the: şema, plân
rises to maximum value: azami değere sclerotic areas: sklerotik/kuruyup sertleş
yükselir/çıkar miş alanlar
risk of overdosage, the: gerektiğindeki scope o f regulation, the: ayarlamanın a-
fazla dosaj rizikosu: aşın dosaj teh- maci
ükesi screening for: için röntgenle târama/izle-
rounded laminated bodies: yuvarlak la- me
mellöz cisimler screening test, a: tarama testi, röntgende
rounding of the contours: konturlann izleme testi
yuvarlaklaşması seat o f the disease, the: hastalığın yer
ruled out the possibility: ihtimalini sar leşme yeri
fınazar etti; olasılığına ihtimal ver- sections dealing with convention: dönüşü
medi;olasılığını ekarte etti/ler mü ele alan bölümler
ruminants virtually ferment all: geviş sections prepared, the: hazırlanan kesit
getiriciler hemen hemen hepsini de ler
fermente ederler sections stained: boyanan kesitler
see the chapter concerned: ilgili bölüme
S bakınız
see Chapter XX : Bölüm XX'ye bakınız
safety margin, a: bir emniyet payı seem to have evolved: evrimsel olarak ge
said to be metabolic in origin: metabolik liştirdikleri görünür
orijinli/kökenli olduğu söylenilen seem to provide: sağladıktan görünür
salient features, the: göre çarpıcı özellik segment o f a structure, a: bir yapının par
ler çası
saliva: tükrük selection o f material, the: materyalin
saliva acts as a lubricant, the: tükrük seçilmesi, seçimi
kaygan bir madde olarak işlev gö sensation o f cold: soğuğu duyma, soğuk
rür, kayganlığı sağlar duygusu
salivary glands, the: tükrük bezleri sense organs: duyu organlan
salvage is carried out, the: kurtarılması sensitivie against/to chemical stimuli: şi-
icra edilir; kurtarılır mik stimul uslara karşı hassas/duyar
lı
119
sena tire to product inhibition: ürün in- shorthand formula, a: kısa yazılmış bir
hibisyonuna hassas/duyarlı formül
sensory: duyusal short link of RNA, a: kısa RNA bağı /
separates from die periphery: çevreden bağlantısı
ayrılır shortly after the discovery of: bulunuşun
septic: sepsis ateşi; septik; lohusahk hum- dan sonra çok geçmeden; bulunuşun
masrna ilişkin dan ya da icadından, hemen sonra
sequence of reactions: tepkime silsilesi, short-term application: kısa-süreli uygu
sırası; peşpeşe reaksiyon dizisindeki lama
sıra should be pointed out: işaret edilmelidir
series o f cases a: bir seri vaka show similarities: benzerlik/ler gösterir
series o f sputal smears, a: bir seri balgam ler
yayması shown to be o f great importance: büyük
series of reactions: reaksiyonlar serisi/ öneme haiz olduğu gösterilmiş olan
serileri; tepkime dizisi/dizileri shrinkage observed: gözlenilen büzülme,
series o f stages, a: bir seri safha/evre/aşa- çekme
ma shuffling o f proteins: proteinlerin karış
serious course, a: ciddi bir gidiş, seyir tırılması, yerlerinin değiştirilmesi
serological experiments: serolojik deney shuttle: mekik
ler shuttle system, the: karşılıklı gidiş geliş
serum supplement: serum ilâvesi sistemi; mekik sistemi
serve as sources: kaynaklannı oluşturur side chain, a: yan bağ
lar; kaynaklar/ı olarak işlev görürler significant role, a: önemli bir rol
serves as: olarak hizmet eder, işlev görür signify a true deficiency: gerçek bir
serves as a precursor: öncül/ilk madde/ha noksanlığı delalet ederler
berci olarak işlev görür signs and symptoms: işaretler ve semp
serving as: olarak çalışan; şeklinde işlev tomlar; semptom ve işaretler
gören signs o f cirrhosis: siroz işaretleri
serving the tissues: dokuian besliyen, do simüarly: benzer şekilde; buna benzer
kulara sağlayan, hizmet eden olarak
settle to the bottom: dibe çökerler simüar to that of: —inkine benzer şekil
several-fold increase, a: bir kaç misli de/benzeyen
artış similar to that o f an atom: atomunkine
several Hypotheses have been advanced : benzeyen
birçok varsayımlar ileri sürülmüştür similar to that reported by: tarafından
severe salt loâng from, a: şiddetli tuz rapor edileninkine benzer/benzeyen
kaybedici şekil similar to those described: tarif edilen
sheath/s : kılıf Aar lere benzer/benzeyen
shift to the right: sağ tarafa doğru bir simplify evaluation, to: değerlendirmeyi
değişim, taşınma, hareket; sağ tara basitleştirmek
fa doğru yer değiştirme simulated: taklit etti/ler
shivering controlled, the: kontrol edilen simulate in appearance: görünümde tak
titreme lit ederler
shortage o f energy -yielding foods: ener since ions are continuously recombining:
ji verici gıda darlığı, eksikliği iyonlar devamlı olarak tekrar tekrar
short and medium chains: kısa ve orta birleştiğinden
zincirler
since the protein-bound fraction cannot source o f sustained HC1, a : devamlı ar
be filtered: proteine-bağlanmış tan birhidroklorik asit kaynağı
fonksiyon/kısım filtre edilemediğin Source o f the fuel, the: yakıtın kaynağı
den sparingly soluble: çok az çözünen
since these are known: bunlar bilindi spatial arrangement: uzaysal dizilim
ğine göre, bilindiğinden spatial relationship: uzaysal ilişki
sites o f scars: nedbe yerleri speaking of: söz açılmışken; derken
situated in: —de olan; —da bulunan special carrier for: için özel taşıyıcı
skeletal muscles, the: iskelet kaslan species, types and kinds: tüller, tipler
■nail enough to be overlooked: gözden ve çeşitler
kaçacak kadar ufak specificity for particular steroids: özel/
skin pigmentation, the: deri pigmentas- belirgin steroidler için özgüllük
yonu specificity to antigen: antijene öz
small intestines, the: ince barsaklar güllük
smears prepared, the: yapılan/hazırlanan specific antibody synthesis: özgül anti
yayma preparatlar kor sentezi
smouth external surface, a: düz bir dış specific for D-amino acids: D-amino asit
yüz lere özgül
smooth muscle fibres: düz kas lifleri specific gravity, the: özgül ağırlık
snapses between afferent and efferent specific identification, the: belirgin sap
neurons, th e: afferent/çıkan ve effe- tama, belirli tanımlama
rent/inen nöronlar arasındaki sinaps- specific immunologic response, the: öz
lar/' uyanlar gül bağışıklık cevabı
so-called: diye bilinen; sözüm ona specific sensory relay, the: spesifik du
so-called fatty acids: diye bilinen yağ yusal iletim; özgül duyusal iletiş
asitleri, olarak söylenen yağ asit spider angioma: spider anjioma
leri spontaneous recovery, a: spontan şifa,
socalled third factor, the: üçüncü faktör/ kendiliğinden ani iyileşme
etken diye bilinen spots larger then lentils: mercimekten
solely on this process: tamamen sadece büyük noktalar
bu süreç üzerinde spreads further afield: alana daha da ya
sole source, the: yegâne/tek kaynak yılır
solitary or multiple: tek ya da birkaç sputum/sputa: balgam/lar
tane/çok sputum/sputa 1-2 days old: 1-2 günlük
somatic sensory mechanisms, the: duyu balgam/lar
mekanizmalan; vücudun duyu meka- stabilized by interaction: etkileşimle
nizmalan dengelenen, stabilize olan
somehow toxic: bir kakım toksik stabilizing: dengeleyen, denge sağlayan
somewhat ambiguous •. oldukça muğlâk staining the section: kesiti boyayan
somewhat elevated levels: oldukça yük stained for enzyme: enzim için boyan
selmiş düzeyler/seviyeler mış
somewhat less: oldukça daha az standard free energy change: standart
sophisticated approach, a: kanşık bir serbest enerji değişikliği
yaklaşım, sofistike bir yaklaşım staphylococcal pneumonia: stafilokok
sound understanding, a : sağlam bir anla- pnömonisi
yış star-like formations: yızdızımsı olu
source o f energy: enerji kaynağı şumlar
source o f molecules, a: bir molekül kay starting material, the: başlangıç/ilk ma
nağı teryal; ilk kullanılan materyal
121
startling news: şaşırtıcı haberler substances seen: görülen maddeler
stasis o f the secretions : salınlm(lann) substances which undergo conversion: dö
durgunluğu nüşüme uğrayan maddeler
stated another way: başka bir şekilde substantiated by: tarafından iyice kanıt
söylendiğinde; başka bir deyişle lanmış olan
steady state, a: durgun/değişmiyen/den- substantial degree, a: kaydadeğer bir de
geü durum rece
stepwise procedures, the: adım adım iş substantial progress has been made: kay
lemler dadeğer bir ilerleme kaydedilmiştir
stimulation of gastric secretion: gastrik substitution shows, the, birşeyi başka
mide salgılamasının uyarılması bir şeyin yerine konulması/kullanıl
stirred or shaken: karıştırılmış ya da çal ması göstermektedir,
kalanmış subtle changes in the environment: çevre
stored in the body: vücutta depolanan deki karmaşık, anlaşılması zor deği
straightened out: düzleştirilmiş olan şiklikler
strains o f bacteria: bakteri suşlan such as: gibi
strengthens the bond: bağı kuvvetlen sudden onset, a: anı başlangıç; birden
dirir başlama
stressed the ability: yeteneğini vurguladı/ suggest their unique suitability: eşsiz uy
lar gunluklarını telkin ederler
strictures in the major bronchi, the: bü summary o f the reactions, a: tepkimele
yük bronşlardaki daralmalar rin bir özeti
striking decrease, a: çok belirgin bir summary of the steps, a: aşamaların bir
azalma, şaşırtıcı bir düşme özeti
striking features: çarpıcı/çok dikkat çeki superimpose one structure on the other:
ci özellikler bir yapıyı diğerinin üstüne koyunuz/
structures and properties: yapılar ve kim koyarlar; bir yapıyı diğeri üzerine
yasal özellikler bindirirler
structures in common: müşterek yapılar supernatant contains, the: sıvı yüzeyinde
study o f function in living matter, the: kalanlar içerir, ihtiva eder
canlılarda fonksiyonların etüdü/ince supplemented with: takviye edilmiş, kuv
lenmesi vetlendirilmiş, eklenmiş
subjacent : bir kısmın aşağısında ya da supplied in the diet: diyet içinde temin
altında edilen
subdivided into : -a/-e olarak alt gruplara supporting evidence: destekleyici delil
ayrılmış ya da kanıt
subject is engaged in, the: konu ele alın supports the view: göriişünü destekler
maktadır, üzerinde durulmaktadır surprisingly true: şaşırtıcı olarak doğru
subject matter, the: esas konu surrounding the granulation tissue: granü-
subjects treated: tedavi edilen hastalar/ lasyon dokusunu çevreleyen/etrafını
kişiler; ele alınan konular çevirerek
subject to attack : saldınya tâbi/açık surrounding the tissue: dokuyu çevre
subject to frequent compromise : sık sık leyen/çevreleyerek
uzlaşmaya tâbi/açık survived more than a year: bir yıldan da
subject to inhibition : inhibisyona ba ha çok yaşayabildi/hayatta kalabildi
ğımlı, tâbi survival value, the: hayatta kalabilme/ya-
subsiding o f this disease : bu hastalığın şayabilme değeri
yatışması, iyiye doğru gidişi susceptible to: —atya/—e'ye istidatlı, ko
subsisting on a protein diet : bir protein layca maruz kalan ya da açık olan
diyeti ile yaşayan, geçinen
12 2
susceptibe to such deficiencies: bu tür that is to say: yani
noksanlıklara duyarlı ya da kolayca that it triggers: tetiklediği; birden başlat
açık olan tığı
suspended in a liquid medium: sıvı bir that serve as: olarak hizmet eden, işlev
ortamda bütünlüğünü koruyan, eri gören
meden duran that the group undergoes: grubun geçir
sustain life, to: yaşamı sürdürmek; hayatı diği
idame ettirmek the greater the area, the greater the diffu
synthetically poduced compounds: sente sion: alan nekadar büyükse, yayılım
tik olarak üretilen bileşikler da o kadar daha büyük (olur)
synthesis is impaired: sentez bozulmuş theory and practice: kuram ve uygulama
tur; sentez zarar görmüştür/görür therapeutic method, the : tedavi yöntemi
synthesis mechanism, the: sentez meka there appears to be: olduğu görünür
nizması thereby exert regulatory control: bu su
systems of classifications: sınıflandırma retle düzenleyici kontrol uygularlar
sistemleri there follows: izler, takibeder
there is no evidence: delil yoktur
T thickening of the mucosal layer, the:
mukoza tabakasının kalınlaşması
this appears to be the case: durumun bu
tables list values: tablolar diğerleri liste olduğu görünür
olarak vermektedir/ler this is because: olduğundandır; nedeniy
takes 2-3 days to appear: ortaya çıkması ledir; yüzündendir
2-3 gün alır this is particularly true: bu özellikle
taken together: biklikte alındıklarında, doğrudur
birlikte ele alındığında this relates mainly to : bu özellikle -a/-e
task o f determining, the: tâyin etme ça ile ilgilidir
bası, zahmeti thorough understanding, a : tam bir an
temporary or permanent: geçici ya da layış
kalıcı/devamlı though rare: nadir olmakla beraber
tendency: eğilim thought to occur: vukubulduğu düşünü
tenderness in the liver: karaciğerde has len
sasiyet thought to span: uzandığı/uzatıldığı dü
tend to be much lower: daha düşük olma şünülen
eğilimindedirler threshold for this, the: bunun için eşik,
tend to be suppurative: supuratif olma bunun eşiği
eğilimindedirler through liberation: serbest bırakma yo
tend to diffuse: yapılma eğilimdedirler luyla
tenfold: on misli throughout the book: kitabm başından
tensile: gerilip uzama yetenekli sonuna kadar
tentative: geçici, kesin değil throughout the gland: salgı bezinin bir
terminate in the interior: dahüde sonla- tarafından diğerine; salgı bezinde
nırlar, biterler baştanbaşa
terms and concepts: terimler ve kavram thus taken up: bu suretle kayda alınan;
lar böylece ele alman
terrestrial life: dünyadaki hayat/yaşam tightly controlled: sıkı şekilde kontrol
that arrest by: ile....tutan edilen
that compromise functional groups: fonk time'honoured qualitative tests: zama
siyonel gruplan uzlaştıran nın doğru çıkardığı kalitatif testler
123
tiny particles: küçük tanecikler transporting systems: taşıyıcı sistemler,
tissue slicing machine, a: doku delici taşıma sistemleri
makina transport o f fuels about the body: vücu-
tissue vitality: doku canlılığı tun etrafına yakıtların taşınımı
titreş were expressed as : titreler... ola transverse: eğri, eğik
rak ifade edildi/belirtildi traversing the membrane: membranın bir
to a large/great extent: büyük çapta tarafından diğerine geçerek
to a lesser extent: daha az çapta, derecede treated with ozone: ozonla işlem yapılan,
together with: ile birlikte işleme sokulan
tolerance curve, the: tahammiil/tolere et- treatment and care: bakım ve tedavi
me-eğrisi; tolerans eğrisi tubes passed into the stomach: mideye
topics o f medical interest: tıpta ilgi çeki sokulan tüpler
ci güncel konular tumour: tümör
to some degree: bir dereceye kadar tumoral formations: tümoral oluşumlar
to some extent: bir dereceye kadar turnover of erythrocytes, the: eritrosit
total energy requirement : toplam enerji lerin yeniden üremesi, oluşumu
gereksinimi turnover o f phospholipids: belirli bir süre
total entropy o f a system, the: bir sistem sonra dönen/kazanılan fosfolipidler
de atom ya da moleküllerin gelişigü turnover rate, the: devir hızı
zel hareketini artırdığı için başka bir turns over at a different rate: farklı bir
işlemde kullanılmayan total enerji hızla devredilir, döner ya da tekrar
fraksiyonu elde edilir
to the extent of: miktarına, derecesine, twice as great: iki kez daha büyük/çok/
kadarına fazla
toxicity in adults: erişkinlerde/yetişkin twice as much: iki misli
lerde zehirlenme two to three patients: iki Uç hasta
toxin from the mushroom: mantardan ze typical results: tipik sonuçlar
hir
trace elements to be discussed: tartışıla ü
cak iz elementler
transcription and translation: kopya ve
yer değişimi ubiquitous deficiency, the: her yerde/
transference of free energy, a: serbest durumda/kişide bulunan noksanlık
enerji iletimi, taşınması ultimately form : en sonunda oluştururlar,
transient in nature: geçici nitelikte meydana getirirler
transition from one period to another, ultimately transferred: en sonunda taşı
the: bir devreden diğerine geçiş nan
translated less efficiently: daha az etkin ultrastructure: ince yapı
şekilde yer değiştiren, aktarılan ultrastructure o f the neuromuscular
translocation: yer değiştirme, yer deği spindles, the: kas iğciklerinin ince
şimi yapısı
translucent nodules: şeffaf/saydam no- ultraviolet illumination: morötesi ışıklan
düller dırma/aydınlatma
transmission of nerve impulses, the: si umblically: umblikal yolla
nirsel uyanların iletimi uncontrollable hemorrhage: kontrol edi-
transmute: şeklini değiştirir/ler lemiyen kanama
transportation of substances: maddele under a light microscope: bir ışık mik
rin taşınımı roskobu altında
transported to: a'ya/e'ye taşman, nakle under appropriate conditions: uygun şart
dilen lar altında
124
under certain conditions: belirli koşul uptake of, an: alınımı/nı
lar altında uptake o f oxygen, the: oksijen alınımı
undergo limited alterations: sınırlı deği upper range o f intake, the: daha üst sevi
şiklikler geçirirler yede alınım
undergoes an irreversible decomposition: up to a certain point: belirli bir noktaya
tersinmez bir dekompozisyon/kalite kadar
bozulması/çürüme geçirir upon its participation: iştiraki/katılması
undergoes a series o f reactions: bir seri üzerine
reaksiyon geçirir urinary drainage: idrar drenajı
undergoes physical change: fiziksel deği used to bring about : meydana getirirlerdi
şiklik geçirir useful for diagnostic purposes: tamsal
underlying cause, the: altta yatan neden amaçlar için yararlı
underlying the scar: nedbenin altında useful in structural analysis: yapısal ana
olan/bulunan lizde faydalı
under medical supervision: doktor neza- useful means o f preparing, a: faydalı bir
reti/kontrolü altında hazırlama yolu/şekli
under normal conditions : normal şartlar use in using these dyes, the: bu boyalann
kullanılmasındaki yarar
altında
use is made of: —dan/—den yararlanılır
under the influence o f : etkisi altında
usually low: mutad olarak düşük, alışı
under these conditions: bu şartlar altında
lagelmiş derecede düşük
under utraviolet illumination: ultraviyole
ışık altında utility of: faydası, kullanılışı
undoubtedly gneralized throughout the utility o f these pharmacologic high doses:
bu farmokolojik yüksek dozlann
body: vücutta baştan başa kuşkusuz
kullanılışı
genelleştirilmiş durumda; kuşkusuz
vücudun her tarafına yayılmış olarak utilized as: olarak kullanılan
unequivocally connected to the necessity: utilized in connection with: ile ilgili ola
rak kullanılmış, yararlanılmış olan
açıkça ihtiyacına bağlı olan
unfolded by: ile katlantısızlaştırılan; ile utilize these substances: bu maddeleri
açığa çıkarılan kullanırlar
unfortunately: maalesef V
uniformity in nomenclature : terminolo-
variable diet, a: değişken bir diyet
birliği, aynı terminoloji kullanılışı;
varielty of a: çeşitler; çeşitli
terim bilgisi birliği
varies greatly: büyük çapta değişir
uniform pattern, a: aynı tek şekil/biçim
varies inversely: ters orantılı olarak deği
unique feature, a eşsiz bir özellik
şir
unless proper precautions are taken:
various congenital defects: çeşitli doğum
uygun önlemler alınmadıkça,
sal bozukluklar
unlike the subacute form: subakut şeklin
various in size: çeşitli büyüklükte
aksine
various organelles discussed: tartışılan çe
unlike this: bunun aksine
şitli organeller
unidirectional: tek yönlü
various side-chains: çeşitli yan zincirler
unique to a particular biosynthetic
vary according to constitution: bünyeye
sequence: özel bir biyosentetik sil
göre değişirler
sileye has/özgü
vary from pin -point to disc size: toplu
unilateral or bilateral: bir veya iki taraflı
iğne başından disk büyüklüğüne ka
unlike most enzymes: enzimlerin çoğu
dar değişirler
nun aksine
varying between: arasında değişen
unseparated cell population, the: ayrıl
varying from...to: —dan/—den....—a/—e
mamış hücre topluluğu
değişen
until recently: son zamanlara kadar; ge
çenlere dek
125
vary somewhat with: ile oldukça değişir vitamins stored are virtually exhausted:
ler depolanan vitaminler aslında hemen
vascular degenerations: damar bozukluk hemen tükenmiştir
tan vulnerable appendages o f the body: vücu
vast field, the: çok geniş alan dun açık kalan kısımları
vast majority, the : büyük çoğunluğu vulnerable to danger: tehlikeye açık(he-
vegetations breaking o ff : kopan veje def)
tasyonlar
vertebrates other than mammals: memeli W
lerden başka omurgalılar
walls, the resistance o f which have
vestiges o f this approach: bu yaklaşımın
weakened: direnci zayıflamış duvar
geriye kalmış izleri
lar/cidarlar
very contagious: çok bulaşıcı; çok bulaş
warm - blooded animals: sıcak kanlı hay
kan
vanlar
very fact, the: gerçeğin kendisi, en gerçek
warning: uyan
olan
was soon discovered: çok geçmeden bu
via synthesis: sentez yoluyla
lundu
vicious cycle, the: kısır döngü, fasit daire
water-soluble form, a: suda-çözünür bir
viewed as an organ: bir organ olarak kabul
şekil
edilen
water-soluble vitamins: suda eriyen vita
viewed as a physiologic control mecha
minler
nism: fizyolojik bir kontrol mekaniz
weakening o f resistance: direncin zayıf
ması olarak ele alındığında
laması, kırılması
vigorously explored: enerjik bir şeküde
well-defined contours: iyi belirlenmiş
araştırılan
konturlar
vüli small and big, the: küçük ve büyük
well - documented reports: iyi doküman
vüluslar
tasyon içeren raporlar
viruses carry their own DNA polymerase
we refer to : -a’ya/-'ye atıfta bulunuyo
molecules: virüsler kendi DNA poli-
ruz
meraz moleküllerini taşırlar
were it not for catalysts: katalistlerden
virutic infection, a: virutik bir enfeksiyon
dolayı olmasaydı
visible to the naked eye: gözle ya da mak-
were it to be induced: başlatılmış ol
roskopik olarak görülebilen
saydı
viscosity measured, the: ölçülen yapış
what has been referred to as: olarak atıf
kanlık, viskozite
ta bulunulan
viscosity o f which increases all the more,
what is termed as: olarak isimlendirilen
the : gittikçe daha yoğunlaşan ya
what is used more: daha çok kullanılan
pışkanlığı
viscosity o f which increases all the more, when added: ilâve edildiğinde, aklenil-
the: gittikçe daha yoğunlaşan diğinde
vitality in blood: kanda hayatiyet when administered to humans: insanlara
vital processes, the: hayatî süreçler verildiğinde; insanlara zerkedildiğin-
vitamin A stored in the liver: karaciğerde de
depolanmış A vitamini when avaüable: mevcut olduğunda, piya
vitamin C deficiency: C vitamini noksanlı sada bulunduğunda; mevcut olduğu
ğı/eksikliği zaman
when carried out : uygulandığında
vitamin deficiency: vitamin noksanlığı/
eksikliği when compared to/with: ile karşılaştırıl
vitamin preparations prescribed: yazılan dığında
when contrasted with: ile karşıt yanla
(reçeteye yazılan) vitamin preparat-
lan rı mukayese edildiğinde
126
when convenient: uygun olduğunda; with regard to: üe ilgili olarak
müsait olduğu zaman with respect to: ile ilgili olarak
whenever possible: mümkün olduğu her with respect to the effect: etkiyle ilgili
zaman olarak, etki açısından
when histoplaanosis is suspected: histop- with respect to reactions: reaksiyonlarla
lazmos şüphelenildiği; histoplaz- ilgili olarak
mostan şüphelenildiği zaman
withstanding forces: kuvvetlere day anarak,
when inhaled into the nostrils: burun karşı koyarak; kuvvetlere dayanan/
deliklerine çekildiğinde, nefes içe karşı koyan
çeküdiğinde with the advent o f understanding: anlayı
when nothing was known: hiçbir şey bi şın ilerlemesiyle /gelişmesiyle
linmediği zaman with the delivery of: sağlanılması, alınıp
whereas ali : oysa hepsi, herkes verilmesi ile; doğumu ile
whereas it occurs: oysa/halbuki vukubu- with the exception of: —in dışında, hariç;
lur istisnası ile
where coenzymes are required: koenzim with the exception o f alterations in the
lerin gerektiği durumlarda/yerlerde urine: idrardaki değişiklikler hariç/
where posible: mümkün olduğu yerde/ dışında
durumda with the passage of time: zamanın geçme
which combines with: ile birleşen siyle
while the slides are still moist: lamlar word o f caution, a: bir uyan
henüz nemli iken work output: ortaya çıkan iş, iş çıktısı,
which in tum proceeds to: bundan sonra verim
(şurasıyla) —a.'y&l—e’ye ilerleyen worldwide : dünya çapında, dünyamn
widely distributed: geniş çapta dağıtıl her tarafında
mış/dağılmış (olan) would rather iyisi mi, daha doğrusu
widely held concept: geniş çapta kabul wrapped and protected : sanlıp korunan
edilmiş kavram wrinkled kidney, a : buruşuk bir böbrek
widely varying conditions: geniş-çapta written in the form o f a straight line :
değişen şartlar/koşullar doğru bir çizgi olarak yazılan/ya
wide range o f literature reviewed, the: zıldığında
gözden geçirilen/taranan geniş çapta
literatür X
widespread: çok yaygın
will not exceed the amount: miktarı geç- xerasis in one case : bir vaka'da saçlann
miyecektir büyümesini durduran saç kuruluğu
will readily split: hemen (ikiye)ayıracak- hastalığı
tır xerotic characte-, the : kumluk özelliği
with a single exception: tek istisna ile x-ray data obtained : elde edilen ront-
with increasing temperature: artan sıcak gensei teknik bilgiler
lıkla x-ray diffractions : röntgen ışık kırıl
within the stated limitations: belirtilen ması
sınırlar içinde/çerçevesinde
Y
with or without pus: irinli ya da irinsiz
without having to postulate: varsaymaya yields these plus adenosine : bunlara ilâ-
gerek kalmadan yields corresponding values: uygun/para
without producing gas: gaz yapmadan/ lel değerler verir
oluşturmadan
yields these plus adenosine: bunlara ilâ
without question: kuşkusuz
veten/ ek olarak adenosin verir
with reference to: atfen, atıfta bulunarak;
yields o f final product: nihai ürün verim
ilgi leri
Z
yield these derivatives on hydrolysis:
hidroliz üzerine bu türevleri verir zones in this area: bu alandaki dar böl
ler geler, şeritler
128
bölüm m
SİSTEMATİK TIBBİ ÇEVİRİ’YE
GEÇİŞ
Bu Bölümde sunulan 130 örnek ya da model tıbbi cümle sistematik tıbbi çeviri'ye
geçiş için uygulayıcıya son derece yaradı bir örnekleme serisi sunmak için hazıdanmış ger
çekten zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Bölümde yer alan bu model cümleler ya özel
olarak hazırlanmış ya da rastgele tıp literatürlerinden seçilmiştir. Sistematik çeviri yakla
şanında, 'kolay cümle', 'zor cümle', kısa cümle' ya da uzun cümle* tanımlarına yer veril
mediğinden, başka bir deyişle her cümle bölünerek yapıldığından, ciimlelerarası bir derece
lendirmeye bilinçli olarak gidilmemiştir.
Her örnek model cümle'de gözlenebileceği gibi, son derece homojen bir öriintü
içinde, sırasıyla İngilizce cümle, bölme ya da İngilizce cümle'nin parçalara aynlışı, ayrılan
parçaların Türkçe'ye çevirisi ve parçalar üzerinde yapılan tüm işlem, rötuş ve değerlendimıe-
ler verilmekte, EKOK (En Küçük Ortak Kat) ve bunun değerlendirilmesi ile sentez sunul
makta, en sonunda da sonuçlanan çeviri ürünü, ve gerekirse, estetik rötuş ve editing belir
tilmektedir. Böylelikle, Törel Çeviri Sistemini okuyup değerlendirdikten sonra bu sistemle
nasıl çözüme gidilebileceği, belki de ilk kez, bukadar açık ve ayrıntılı bir şekilde sergilenmek
te, uygulayıcıların tüm som ve sorunlanna yanıt verilmeye çaba sarfedilmektedir.
Bölme
Parçaların Çevirisi
S=b+ a
İ2 1
İngilizce Cümle
The medicines given should be taken every day to keep the blood pressure under
control.
Bölme
The medicines / given / should be taken / every day / to keep the blood pressure
under control.
Parçaların Çevirisi
ilâçlar
ki verilir
alınmalıdır
her gün
kan basıncını kontrol altında tutmak için
133
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
b2 -- - - ilâçlar O
bj - -- verilen
-- alınmalıdır □
a3 ••
a2 -- • - her gün
EKOK b Değerlendirme b ®
a a (D
S= b + a
Verilen ilâçlar kan basıncını kontrol altında tutmak için her gün alınmalıdır.
EH
İngilizce Cümle
Proteins, contrary to carbohydrates and fats, cannot be stored in the hulnan body
for future use.
Bölme
Parçaların Çevirisi
proteinler
karbohidratlar ve yağların aksine
depolananı az/lar
insan vücudunda
ileride kullanılmak üzere
b2 --- proteinler O
S= b + a
134
Sonuçlanan Çeviri Üriinii
E
İngilizce Cümle
Products o f digestion are absorbed through the wall o f the small intestine which
has minute hair-like projections on its inner surface.
Bölme
Products of digestion / are absorbed / through the wall o f the small intestine /
which has /minute hair - like projections /on its inner surface.
Parçaların Çevirisi ~
sindirim ürünleri
absorbe olur/lar
ince barsak duvan yoluyla .
ki sahiptir
küçücük saç-gibi uzantılar/a
iç yüzeyinde
bi — sindirim ürünleri O
a3 sahiboian
al --- iç yüzeyinde
O
İngilizce Cümle .
' 135
Bölm e
Parçaların Çevirisi
sıvılar
ki salgılanır
mide tarafından
yardım eder /yardımcı olur
sindirim sürecine/sürecinde
bg ----- sıvılar O
b£ ----- salgılanan
bj ----- mide tarafından
yardım eder / yardımcı olur □
a^ ----- sindirim sürecine/sürecinde
EKOK b Değerlendirme b (D
a
S= b + a
Mide tarafından salgılanan sıvılar sindirim sürecine yardım eder. (Mide tarafından
salgılanan sıvılar sindirim sürecinde yardımcı olur.)
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
136
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
EKOK b Değerlendirme b ®
a a 51
S=b + a
Çeşitli tipte bağ dokusu içerdikleri kollajen ve elastik lif miktan ve oranı ile tefrik/
ayırt edilebilir.
Ingüizce Cümle
The electron microscope shows that a space separates the end o f an axon from the
cell to which the impulse is transmitted.
Bölme
The electron microscope / shows / that a space separates / the end o f an axon
from the cell / to which the impulse is transmitted.
Parçaların Çevirisi
elektron mikroskop
gö steri r/göstermek tedi r
ki bir ara/boşluk ayınr
hücreden bir aksonun ucunu
ki uyarı iletilir
a4 ----- gösterir/göstermektedir □
Elektron mikroskop uyarının iletildiği hücreden bir aksonun ucunu bir aranın/
boşluğun ayırdığını gösterir/göstermektedir.
O
İngilizce Cümle
The skull films are being done now and will be studied by the specialists before
diagnosis.
Bölme
The skull films / are being done / now I and will be studied / by the specialists /
before diagnosis.
Parçaların Çevirisi
kafa/kafatası filmleri
çekilmektedir /hazırlanmaktadır
şimdi
- ve - incelenecektir
uzmanlar tarafından
tanıdan ikice
C1 - - - - kafa/kafatası filmleri O
b2 ----- çekilmektedir/hazırlanmak tadır □
c Değerlendirme c
b b
a a □
S —( c + b ) + ( a )
138
ÖL
İngilizce Cümle
The neurone that is the nerve cell is the basic unit o f the nervous system and is
made o f a cell body and processes.
Bölme
The neurone / that is / the nerve cell / is / the basic unit / o f the nervous system /
and is made / o f a cell body and processes
Parçaların Çevirisi
— noron
— ki dir
— bir sinir hücresi
— -dır/-dir/-dur/-dür
— temel ünite/si
— sinir sisteminin
ve - oluşur
— bir hücre gövdesinden ve uzantılarından
d3 ----- nöron O
d2 ----- olan
EKOK d Değerlendirme d .9
c c m
b b 2 i
a Q ~
S = (d + c + b ) + ( a )
Bir sinir hücresi olan nöron sinir sisteminin temel ünitesidir ve bir hücre gövdesi ve
uzantılarından oluşur.
139
E]
İngilizce Cümle
The heart is a hollow and cone-shaped organ that is about 230 g. in weight and
serves as the pump o f the body.
Bölme
The heart / is / a hollow and cone-shaped organ / that is / about 230 g. in weight /
and serves / as the pump / o f the body.
Parçaların Çevirisi
kalb
-dır/-dir/-dur/-dür
oyuk ve huni şeklinde bir organ
ki dir
yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında
- ve - işlev görür
pompa/sı olarak
vücudun
dj kalb O
Cj dır/-dir/-dur/-dür □
bg olan
b^ yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında
ag - ve - işlev görür □
&2 pompa/sı olarak
a^ vücudun
a a a
S —( d + c + b ) + ( a )
Kalb yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında olan oyuk ve huni şeklinde bir organdır
ve vücudun pompası olarak işlev görür.
140
El
tngilizce Q im le
The electron microscope makes use o f a beam o f electrons instead o f light waves
and the object magnified can be examined in detail.
Bolme
Parçaların Çevirisi
— elektron mikroskop
— kullanır
— bir elektron demeti/ni
—• - ışık dalgalan yerine
ve • obje
— ki büyütülür
—- - incelenebilir
— ayrıntılı olarak
d —- - elektron mikroskop O
U
c3 — kullanır □
EKOK d Değerlendirme d ©
c c m
b b ©
a a m
S = (d + c) + (b + a)
Elektron mikroskop ışık dalgalan yerine bir elektron demetini kullanır ve büyütü
len obje aynntılı olarak incelenebilir.
141
n o
İngilizce Cümle
In light microscopy, the image is formed as a result of the ability o f the object
examined — the object absorbs, reflects and refracts the light waves.
Bölme
In light microscopy) / the image / is formed / as a result o f the ability o f the object/
examined / — the object absorbs, / reflects / and refracts the light waves.
Parçaların Çevirisi
imaj/görüntü
oluşur
objenin yeteneği sonucu
ki incelenir
- obje (ışık dalgalarını) absorbe\eder/soğurur
(obje) (ışık dalgalarım) yansıtır
- ve - (obje) ışık dalgalarını kırınımını sağlar
el -----imaj /görüntü O
d3 -----oluşur □
dl -----incelenen
bl (obje) (ışıkdalgalarım)yansıtır □ O
e Değerlendirme e _ (2>
d d d
c c ® □
b b (D O
a a 0 O
S = +(e + d ) + ( c ) + ( b ) + ( a )
142
13
tngilizce Ciimle
Bolme
The study o f cell structure / called cytology /depends /on developed examination
techniques / that are rather sophisticated / since light and electron microscopy should be
used effectively.
Parçaların Çevirisi
EKOK Değerlendirme b (D
Sİ
S —b + a
143
E O
İngilizce Cümle
It is known that all spinal nerves contain both sensory and motor fibres.
Bölme
It is known / that all spinal nerves contain /both sensory and motor fibres.
Parçaların Çevirisi
bilinmektedir
ki tüm omuriliği sinirleri içerir/ler
hem/gerek duyu hem de / gerekse motor lifleri/ni
ag biünmektedir □
&2 -----tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri
a^ hem /gerek duyu hem de/gerekse motor lifleri/ni
EKOK a Değerlendirme a
S=a
Gerek duyu gerekse motor liflerini tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri bilinmek
tedir.
Şimdi aynı cümleyi (K İ)'yi bir gösterge (bağlaç) olarak işleme koyalım.
It is known / that all spinal nerves /contain /both sensory and motor fibres.
Parçaların Çevirisi
bilinmektedir
- ki - bütün omuriliği sinirieri
içermektedir
hem duyu hem de motor lifleri
Cj bilinmektedir Q
bj bütün omuriliği sinirleri O
144
&2 - - - - içermektedir □
hem duyu hem de motor lifleri
EKOK c Değerlendirme c Hl _
b b 0>
a a [D
S=(c)+(b+a)
Bilinmektedir ki bütün omuriliği sinirleri hem duyu hem de motor lifleri içermek
tedir.
15
İngilizce Cümle
Tissues fixed and stained after death are generally examined as sections or film
preparations.
Bölme
Tissues I fixed / and stained after death / are generally examined / as sections / or
film preparations.
Parçaların Çevirisi
dokular
- - - - ki (ölümden sonra) tesbit edilir
- ve - ki ölümden sonra boyanır
(genel- — - incelenir/ler
likle) - - - - kesit olarak
ya da film preparatlar (olarak)
^ bg dokular O
— kesit olarak
ölümden sonra tesbit edilen ve boyanan dokular, kesit ya da film preparatlar olı
rak incelenir/ler.
Ingilizce Ciimle
The central part o f the human body is the trunk having two main cavities know
as the thorax and the abdomen.
Bölme
The central part o f the human body / is / the trunk / having / two main cavities
known I as the thorax and the abdomen.
Parçaların Çevirisi
EKOK c Değerlendirme c ©
b b n
a a 2 t
S- c+ a+b
İnsan vücudunun merkezi kısmı, göğüs ve karın diye bilinen başlıca iki boşh^
sahiboian gövdedir.
[O
İngilizce Cümle
The fuels o f the body are carbohydrates, fats and proteins taken in the diet.
Bölme
The fuels o f the body / are / carbohydrates, fats and proteins / taken /in the diet.
Parçaların Çevirisi
vücudun yakıtlan
-dır/-dir/-dur/-dür
karbohidratlar, yağlar ve proteinler
ki alınır
diyette
C1 -----vücudun yakıttan O
bl — -dır/-dir/-dur/-dür □
a2 -----alınan
»1 ----- diyetle
c Değerlendirme c ®
b b 13
a a 2
S= c + a+ b
18
İngilizce Cümle
Epithelial tissue lining the body internally and covering it externally is attached to
a basement membrane o f fibrous tissue.
Bölme
147
Parçaların Çevirisi
epitelyal doku
ki döşer
içerden vücudu
- ve - ki dışardan bunu örter
bağlıdır
fıbröz dokudan oluşan baz bir membrana
epitelyal doku O
32 ----- bağlıdır □
EKOK b Değerlendirme b
a a m
S= b + a
İçerden vücudu döşeyen ve dışardan bunu örten epitelyal doku, fibröz bir dokudan
oluşan baz bir membrana bağlıdır.
İngüizce Cümle
The human body has three compartments which consist o f active tissue or mass
cell, supporting tissue and the energy reserve.
Bölme
The human body / has, / three compartmerts / which consist / o f active tissue or
cell mass /supporting tissue /and the energy reserve.
Parçaların Çevirisi
148
----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden
----- destek dokusundan
- ve - enerji rezervinden
bl ----- sahiptir/vardır □
a4 ----- üç bölüm/e/ü
a3 -----ibaret olan
)
aI 1 ----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden
4 a2 -----destek dokusundan
^ - ve - eneıji rezervinden
1 a3
EKOK c Değerlendirme c (D
b b _ ..J ? .
a a 2 t
S=c*a+b
İnsan vücudu aktif doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve eneıji rezervinden
ibaret olan Uç bölüme sahiptir.
İnsan vvücudunun faal doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve enerji rezervinden
ibaret olan Uç bölümü vardır.
ÜO
İngilizce Cümle
The energy reserve consists o f fat found round the main internal organs o f the
body as well as in the adipose tissue.
Bölme
TTie energy reserve / consists / o f fat / found / round the main internal organs of
the body I as well as in the adipose tissue.
Parçaların Çevirisi
eneıji rezervi
ibarettir
yağdan
ki bulunur
149
vücudun başlıca dahili organları etrafında
plduğu kadar adipoz dokuda
bl enerji rezervi O
ibarettir □
a5
a4 yağdan
a3 bulunan
EKQK b Değerlendirme b Q
a 0
S= b + a
Enerji rezervi vücudun başlıca dahili organları etrafında olduğu kadar adipoz do
kuda bulunan yağdan ibarettir.
HO
İngilizce Cümle
Corbohydrates which are the main source o f energy are absorbed into the blood
stream in the form o f glucose which Is partially converted into glycogen and stored in the
liver to be used when needed.
Böhne
Carbohydrates / which are the main source o f energy / are absorbed / into t a
blood stream / in the form o f glucose / which is partially converted into glycogen / aa|
stored I in the liver / to be used /when needed.
Parçaların Çevirisi
karbohidratlar
ki başlıca enerji kaynağıdır
absorbe olurlar /emilirler
kan akımına / akımında
glukoz şeklinde
ki kısmen glikojene dönüşürler
15 0
- karaciğerde
- kullanılmak üzere
- ne zaman ki gerekir
j b2 karbohidratlar O
başlıca enerji kaynağı dan
tg absorbe olurlar /emilirler □
- • kan akımına /akımında
- - glukoz şeklinde
T
al I Ikısmen glikojene dönüşen
a^ - ve -depolanan
a^ - -t - karaciğerde
ag - - t . kullanılmak üzere
t
ag - - - ■gerektiğinde /gerekince/gerektiği zaman
EKOK b Değerlendirme b @
a 11
S- b + a
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
— birçok hastalar
— ki nüks/lü ya da kronik fiziksel bozukluğu vardır
— geçirirler
151
depresyon /bunalım
ki sıklıkla daha da kötüleştirir
sakatlık / sakatlığı
- ve - ki oluşturur
kısır bir döngü
- - birçok hastalar O
a6 - - geçirirler □
a5 - - bunalım
- - sıklıkla daha da kötüleştiren
*2
al - - sakatlığı
a4 ve - oluşturan
EKOK Değerlendirme b ®
a 0
S= b + a
Nüks eden ya da kronik fiziksel bozukluğu olan birçok hastalar, sakatlığı sıklıkla
daha da kötüleştiren ve kısır bir döngü oluşturan bunalım geçirirler.
l u
İngilizce Cümle
There are two principal types of serologic tests which aid in the diagnosis of
syphilis.
Bölme
There are / two principal types of serologic tests / which aid / in the diagnosis qf
syphilis.
Parçaların Çevirisi
vardır
başlıca iki serolojik test tipi
ki yardımcı olur
frengi tanısında
152
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
vardır □
ag başlıca iki serolojik test tipi
a2 -----yardımcı olan
a^ frengi tanısında
EKOK a Değerlendirme a
S=a
Frengi tanısında yardımcı olan başlıca iki serolojik test tipi vardır.
İngilizce Cümle
If adequate treatment is given to the mother before the end o f the fourth month
of pregnancy , the fetus will not be infected.
Bölme
If adequate treatment is given / to the mother / before the end / o f the fourth
month of pregnancy, / the fetus /will not be infected.
Parçaların Çevirisi
- - - - eğer/ki yeterli tedavi yapılır/sa
anneye
sonundan evvel
gebeliğin dördüncü ayı/nın
- ,- - fetüs
— - enfekte olmayacaktır
EKOK c Değerlendirme c 2 t
b b 0)
a a E
S- b +c +a
153
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Gebeliğin dördüncü ayının sonundan evvel anneye yeterli tedavi yapılırsa, fetüs
enfekte olmayacaktır.
tngilizce Ciimle
Bölme
Parçaların Çevirisi
a^ histamin etkilerini
S= c + a+ b
154
Laçl izce Cümle
Ques as to the kind of poison that has been taken may come from the history
and from objects found in the immediate vicinity o f the patient such as remnants o f food,
a drinking glasses, bottles, or other containers.
Bobne
Ques I as to the kind o f poison / that has been taken / may come / from
uie history I and from objects / found / in the immediate vicinity [ o f the patient / such
as remnants of food, / or drinking glasses, / bottles, / or other containers.
Parçaların Çevirisi
- - ip uçlan
- - zehir türüne dair
• - ki alınmıştır
- - gelebilir / elde edilebilir
-t- öyküsünden
-- (hastanın)
ve - nesnelerden / şeylerden
- - ki bulunur
- - hemen yakınında
- - hastanın
-- gibi
- - gıda/yiyecek kalıntılan
ya da içki bardaklan
-, - - şişeler
ya da diğer kaplar
t D3
------ zehir türüne dair
b2
t
bl alınan
t
a12
------ elde edilebilir □
----- öyküsünden
a2
1. ....
al (hastanın)
‘ al l - ve - şeylerden
i . . t . bulunan
a10
. . t . ' hemen yakınında
a9
. . t . hastanın
a8
. . t . gibi
a7
155
ag yiyecek kalıntıları
ya da içki bardakları
35 - - - ■ şişeler
ya da diğer kaplar
S- b +a
tngilizce CUmle
Ultrasound has proved very promising for early tumor detection and evaluation,
but more refined techniques are needed which will accurately measure the ultrasonic
paramétrés of various tumors are needed.
Bölme
Ultrasound / has proved very promising / for early tumor detection / and
evaluation, / but more refined techniques / which will accurately measure / the ultrasonic
paramétrés / of various tumors /are needed.
Parçaların Çevirisi
- - - - ultrason
- - - - büyük bir gelecek v a d e ttiğ in i kan ıtlam ıştır
- - - - erken tüm ör izlenm esi için
- ve - (erken tü m ör) d eğerlen dirm esi (iç in )
fakat daha da g eliştirilm iş teknikler/e
- - - - ki kesin d oğru lu k la ö lç e c e k tir
- - ultrasonik param etreleri/ni
- - - - ç e ş itli tüm örlerin
ih tiy a ç vardır
d^ -— ultrason O
156
1 1-----erken tümör izlenmesi için
C1
1
c2 - ve - (erken tümör) değerlendirmesi (için)
I
b4 fakat daha da geliştirilmiş teknikler/e O
b2 -----ultrasonik parametreleri/ni
bl -----çeşitli tümörlerin
al -----ihtiyaç vardır □
E K °K d Değerlendirme d ©
c c m
b b ©
-(d+c)+(b+a)
Ultrason erken tümör izlenmesi ve değerlendirilmesi için büyük bir gelecek vadet-
tiğini kanıtlamıştır fakat çeşitli tümörlerin ultrasonik parametrelerini kesin doğrulukla ölçe
cek olan daha da geliştirilmiş tekniklere ihtiyaç vardır.
L28
------ J
İngilizce Cümle
The pregnancy can be visualized as early as the fifth week and fetal growth can
be followed until delivery.
Bölme
The pregnancy / can be visualized / as early as the fifth week / and fetal growth /
can be followed / until delivery.
Parçaların Çevirisi
gebelik
- - görüntülenebilir /görülebilir
beş hafta gibi erken bir zamanda
- ve - fetal büyüme
- - - - izlenebilir
doğuma kadar
d^ - - - - gebelik O
c2 görüntülenebilir □
Cj beş hafta gibi erken bir zamanda
bj - ve - fetal büyüme O
&2 -----izlenebilir □
a1 doğuma kadar
EKOK d Değerlendirme d ®
c c S!
b b.........®
a a m
S= (d+c) + (b+a)
Gebelik beş hafta gibi erken bir zamanda görüntülenebilir ve fetal büyüme doğuma
kadar izlenebilir.
29
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
a6 — konulmalıdır □
a5 — derhal
a3 — sağlayan
158
&2 -----yeterli bir fiksasyon
asgari doku şekil bozukluğuyla
EKOK b Değerlendirme b ®
S= b + a
Kesilip çıkarılan doku, asgari doku şekil bozukluğuyla yeterli bir fiksasyon sağla
yan tamponlarmış bir formalin solüsyonuna derhal konulmalıdır.
30
İngilizce Ciimie
The field o f medical laboratory has undergone many changes in the past decade.
Bölme
The field o f medical laboratory / has undergone / many changes / in the past
decade.
Parçaların Çevirisi
EKOK b Değerlendirme b ©
a a EH
S= b + a
159
Sonuçlanan Çeviri ürünü
[31__ |
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
deri bozuklukları
olabilir
belirtiler/i
sistemik hastalığın
ya da sonuçlanabilir
dl -----deri bozuklukları O
C1 ----- olabilir □
b2 -----belirtileri
bl -----sistemik hastalığın
a7 ya da sonuçlanabilir □
a5 — - neden olduğu
160
1 mikroorganizmaların
a2 •, - - alleıjenler(in)
a^ ya da travma(nın)
ı -----
EK OK d Değerlendirme d _ _@
c c m
b b 2 t
a a O)
S —( d + c + b ) + ( a )
32
Ingilizce Ciimle
Pain of urinary tract origin may be local or referred - - - in the former, discomfort
is felt at the site o f the lesion; in the latter, it is perceived away from the place o f origin.
Bolme
Pain I of urinary tract origin / may be / local / or reffered / - - - in the form er,)
discomfort I is felt / at the site o f the lesion; / in the latter,) it is perceived / away from the
place of origin.
Parçaların Çevirisi
ağrı
-— idrar yolu kaynaklı
olabilir
yerel
ya da başka kaynaklı
ilkinde/birinci rahatsızlık
durumda,
duyulur
lezyon yerinde
ikincisinde/ikinci -; - - algılanır
durumda uzaktan kaynak yerinden
161
İşlem ler : Ç ift İşaretlemeden Senteze
ağn O
bl - - - lezyon yerinde
(ikinci du a2 ; - - algılanır □
rumda) *
- • uzaktan kaynak yerinden
al -
EKOK f Değerlendirme f ©
e e S
d d 2 t
c c © ~
b b №
a a 0
S=(f+d+e)+(c+b)+(a)
İdrar yolu kaynaklı ağrı yerel ya da başka kaynaklı olabilir - - - birinci durumda,
rahatsızlık lezyon yerinde duyulur; ikinci durumda, uzaktan kaynak yerinden algılanır.
Ingilizce Ciimle
Bolme
Parçaların Çevirisi
tanı
kesinleştirilmiş olur
162
bulmakla
— yumurtalar
— vajenal salgı içinde
ya da yaymalarda
- - ki elde edilir
■■- anüs çevresindeki deriden
b’ 1 tanı O
a? kesinleştirilmiş olur □
a6 bulmakla
yumurtalar
a5
vajenal salgı içinde
ya da yaymalarda
t
elde edilen
"t
anüs çevresindeki deriden
S —b + a
Tanı, vajenal salgı içinde ya da anüs çevresindeki deriden elde edilen yaymalarda
yumurtalar bulmakla kesinleştirilmiş olur.
g o
İngilizce Cümle
Bölme
Except in extraordinary emergency ) (when more may be needed) , (+) two units
of matched blood / should be /at hand /before surgery.
163
Açıcı, Parantez-içi ve Parçaların Çevirisi
bl -----olmalıdır □
a2 -----el altmda
al -----ameliyattan önce
c Değerlendirme c
b b a
a a 2
^S=c+a+b
Olağanüstü âcil durum dışında (daha fazlaya ihtiyaç olabildiği zaman), iki ünite
uyumlu kan ameliyattan önce el altında olmalıdır.
u m
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
- - - - ultrasonik tarama/inceleme
arzu edilir
164
Sezaryen kesisinden/ameliyatından önce
tâyin etmek için
pozisyon/u/nu
- ve - büyükliiğü/nü
bebeğin
• ve - ekarte etmek için
herhangi bir anormalliği
----- pozisyonunu
I
9
I
- ve - büyüklüğünü
& - -t - bebeğin
al
- ve - ekarte etmek için
"6
D1 . . 5 ____ t
-----herhangi bir anormalliği
EKOK b Değerlendirme b ®
a a IH
S= b + a
Ü D
İngilizce Cümle
Bölme
165
Parçaların Çevirisi /
— hipertansiyon
— vukubulabilir ya da artabilir
— bazı kadınlarda
— ki östrojen tedavisindedir/tedaviâ görür
— ki neden olabilir
— meme kanseri/ne
ve • anjina pektoris/e
°1 — hipertansiyon O
a6 — vukubulabilir ya da artabilir □
a5 — bazı kadınlarda
a3 — neden olabilen
— meme kanserine
ve - anjina pektorise
EKOK b Değerlendirme b (D
a a [1
S= b + a
tu
tngilizce Ciimle
Bolme
166
P v ç atan n Çevirisi
birçok otoriteler
teşvik ettiler/ediyorlardı
kilo almanın sınıriandınlması/nı
gebelik sırasında
tavsiye etme noktasına kadar /tavsiye edecek kadar
kilo verme programlan
aşın şişman hastalar için
bj birçok otoriteler O
ag teşvik ediyorlardı □
ag kilo almanın smıriandınlmasım
&4 ----- gebelik sırasında
a tavsiye edecek kadar
3
82 ----- kilo verme programlan
aj aşın şişman hastalar için
EXOK b Değeriendimıe b ©
a a 0
+ S= b + a
Son zamanlara kadar, birçok otoriteler aşın şişman hastalar için kilo verme prog
ramlan tavsiye edecek kadar gebelik sırasında kilo almanın sınırlandırılmasını teşvik ediyor
lardı.
n o
İngilizce Ciimle
Bölme
167
Parçalann Çevirisi
EKOK c Değerlendirme c (D
b b........I I
a a 2 t
S= c+a+b
Annenin iyi beslenmesi, normal fetal büyüme ve gelişmesinin başlıca tâyin edici
bir faktörüdür.
tngiüzce Cümle
It has been observed that the resistance o f various microorganisms increased due
to an uncontrolled use of microbial drugs.
Bölme
Parçalann Çevirisi
168
işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
— gözlenilmiş tir □
ag çeşitli mikroorganizmalann direncinin arttığı
32 ----- kontrolsüz kullammı yüzünden
a^ antimikrobiyal ilâçların
EKOK a Değerlendirme a
S= a
İngilizce Cümle
Agglutination in two hundred sera was found to be negative but one serum
displayed a positive reaction.
Bölme
Agglutination I in two hundred sera / was found to be /negative / but one serum /
displayed / a positive reactiön.
Parçaların Çevirisi
aglutinasyon/u/n
ikiyüz serumda
— - olduğu bulundu
olumsuz
fakat bir serum
teşhir etti
olumlu bir reaksiyon
d2 aglutinasyon/u/n O
dj ikiyüz serumda
C2 olduğu bulundu □
Cj olumsuz
bj fakat bir serum O
169
-----teşhir etti □
a2
al -----olumlu bir reaksiyon
EKOK d Değerlendirme d 0)
c c m
b b
a a m
S —( d + c ) + ( b + a)
tkiyüz serumda aglutinasyonun olumsuz olduğu bulundu fakat bir serum olumlu
bir reaksiyon teşhir etti.
41
lngilizce Cümle
Of the neuromuscular spindles examined under the light microscope, those found
appropriate were produced in colour photographs.
Bolme
Parçalarin Çevirisi
— kas iğciklerinden
— ki incelendi
— ışık mikroskobu altında
,-- onlar ki uygun bulundu
— ortaya kondu
—- - renkli fotoğraf şeklinde
i b3
kas iğciklerinden
b2 incelenen
; b1 ışık mikroskobu altında
2] uygun bulunanlar O
b 4 |i
a2 - ortaya kondu □
al
- renkli fotoğraf şeklinde
170
EK OK b Değerlendirme b 9.
a a m
S —b + a
42
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
EKOK b Değerlendirme b ©
a m
S —b + a
171
Sonuçlanan Çeviri ürünü
43
İngilizce Cümle
In this paper, a small intestine volvulus leading to a massive necrosis o f the bowel
has been presented.
Bölme
Parçaların Çevirisi
( bu tebliğde,)+
( bu tebliğde,) +
EKOK b Değerlendirme b @
a a d
+ S= b + a
Bu tebliğde, masif barsak nekrozuna yol açan bir ince barsak volvulusu sunulmuş
tur.
172
« n
İngilizce Cümle
It has been attempted to review the relevant literature on head and neck burns
before presenting the cases admitted to our clinic.
Bolme
It has been admitted to review / the relevant literature / on head and neck bums /
before presenting / the cases / admitted / to our clinic.
Parçaların Çevirisi
a6 -----ilgili literatürün
H -----sunmadan önce
a3 -----olguları
a2 -----kabul edilen
al ----- kliniğimize
EKOK a Değerlendirme a
S= a
Kliniğimize kabul edilen olguları sunmadan önce baş ve boyun yanıklarına dair
ilgili literatürün gözden geçirilmesine çalışılmıştır.
[45 |
İngilizce Cümle
173
Bölme
Parçaların Çevirisi
c c □I
b b 2 t
a a 0
S=(d+b+c)+(a)
Ailevi Akdeniz ateşi, etiolojisi bilinmeyen kalıtsal ve familyal bir hastalıktır ve iyi
olmayan bir prognozu vardır.
İ46 |
İngilizce Cümle
Bölme
174
Parçaların Çevirisi
Tıbbi İngilizce
kurulmalıdır
özel/belirgin bir bilim dalı olarak
Tıp Tarihine paralel olarak
madem ki hayati öneme haiz olmuştur
izlenilmesinde
-- -- tıp literatürü/nü/n
bl — - Tıbbi İngilizce O
a6 ----- kurulmalıdır □
EKOK b Değerlendirme b (D
a a Hl
S= b + a
Tıbbi İngilizce tıp literatürünün izlenilmesinde hayati bir öneme haiz olduğuna
göre Tıp Tarihine paralel olarak özel bir bilim dalı olarak kurulmalıdır.
! ! □
İngilizce Cümle
The differential diagnosis o f the cause of low back pain my be difficult but the
mechanisms intensifying the pain are of considerable diagnostic significance.
Bölme
The differential diagnosis / of the cause o f low back pain / may be / difficult /
but the mechanisms / intensifying the pain / are / of considerable dianostic significance.
Parçaların Çevirisi
ayırıcı tanı/sı
alt sırt ağrısı nedeninin
175
olabilir
güç
fakat mekanizmalar
ki ağrıyı şiddetlendirir
........... dır/-dir/-dur/-dür
adamakıllı tanısal öneme haiz
ağrıyı şiddetlendiren
C1 - - - -
bl .... -dır/-dir/-dur/-dür □
aj ----- adamakıllı tanısal öneme haiz
f Değerlendirme f ©
e e m
d d 2 t
c c _©
b b 0
a a 2 t
S=(f+e+d)+(c+a+b)
Alt sırt ağrısı nedeninin ayırıcı tanısı güç olabilir fakat ağnyı şiddetlendiren meka
nizmalar adamakıllı tanısal öneme haizdir.
[48 1
İngilizce Cümle
Behavioral problems such as negativism, shyness and poor eating habits are common
in young children.
Bölme
Behavioral problems / such as /negativism, / shyness /and poor eating habits / are
common /in young children.
Parçaların Çevirisi
— davranış sorunları
t —- - gibi
— negativizm/aksilik
, -- utangaçlık
i ve - yemek yememek
— -dır/-dir/-dur/-dür
t yaygın
— genç /küçük çocuklarda
* eg - ve - yemek yememek
bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □
| a2 ---- yaygın
a^ ----- küçük çocuklarda
EKOK c Değerlendirme c ®
_ _b _ b........ 0
a a 2 t
S= c + a+b
[49
İngilizce Cümle
Clinical manifestations are entirely related to the type, severity and duration of
associated bacterial infection.
Bölme
Clinical manifestations / are entirely related /to the type, / severity / and duration/
of associated bacterial disease.
177
Parçaların Ç eviriş
— klinik beiertiler
(tamamen) — bağlıdır
— tipine
,-- şiddeti(ne)
ve - süresi (ne)
•-- ilgili bakteriye! esfekıiyamın
bl - klinik belirtiler O
(tamamen) bağlıdır □
a2 tipine
a3 şiddeti(ne)
i «4 ■ve süresi(ne)
Klinik belirtiler tamamen ilgili bakteriyel enfeksiyonun tipi, şiddeti ve süresine bağ
lıdır.
[sö~
Ingilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çeviriş
tedavi
(sadece)+ yapılmalıdır
eğer(ki) saptanırsa
ki bozukluk ilerleyicidir
178
ya da ki (o) bir noktaya erişmiştir
.... tedavi O
bl
(aadeee)+ ----- yapılmalıdır □
*5
----- saptanırsa
a4
r ~ *P
---- bozukluğun ilerleyici olduğu
ya da bir noktaya eriştiği
i *3
..t. klinik belirtilerin mevcut olduğu
. *2 ,
IK Ö K b Değerlendirme b O
a a ES
S = b + (+)a
51
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
mekanizma
........... dır/-dir/-dur/-dür
biri
ki biz daha önce târif ettik
mekanizma O
bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □
179
&2 ----- (biri)
daha önce târif ettiğimiz
EKOK c Değerlendirme c ®
b b..... a
a a 2
S= c + a+ b
52
İngilizce Cümle
The formation o f urea in the liver involves the conversion o f ornithine to arginin
as described in the chapter that follows.
Bölme
The formation of urea / in the liver / involves / the conversion o f ornithine t<
arginine /as described / in the chapter / that follows.
Parçaların Çevirisi
üre oluşumu
karaciğerde
gerektirir
ornithine’in arginine'e dönüşümü/nü
öyle ki târif ediliyor
bölümde
ki izler./takib eder
180
EKOK b Değerlendirme * b @
a a S
S= b + a
Karaciğerde üre oluşumu izleyen bölümde târif edildiği gibi omithine'in arginine'e
dönüşümünü gerektirir.
I
53
İngüizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
tartışma
prokaryotlar üzerine
hemen hemen -— yoğunlaşmıştır
özellikle(+) .... E.koli üzerinde
çünkü bulunmuştur/öğrenilmiştir/elde edilmiştir
incelemelerden
bu özel enterobakteriye ilişkin
-— çoğu ne ki bilinir
°2 ----- tartışma O
C1 prokaryotlar üzerine
hemen hemen b 2 - - - - yoğunlaşmıştır □
özellikle(+) E. koli üzerinde
a4 elde edildiğinden
a3 — incelemelerden
181
EKOK c Değerlendirme c (D
b .b a
a a 2 t
S = c + a + (+>b
•m u
İngilicce Ohmi e
Bölme
Parçaların Çevirisi
ilk deney
ki dramatik olarak gösteriri
ki yapmak mümkündür
laboratuvar araştırmaları
hayatın başlangıcına dair
yapıldı
Stanley Miller tarafından
ki o sırada çalışıyordu
mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak
Harold Urey'le
1S2
yapıldı □
b2
bj - - Stanley Miler tarafından
*3 ----- çalışırken
a2 ı ----- mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak
aı Harold Urey'le
EXOK c Değerlendirme c
b b m
a 2 t
S= c + a+ b
55
Misce Ciimle
Early cholecystectomy and peritoneal lavage via "sump drains" have been*
Joyed for surgical treatment o f the case.
Early cholecystectomy / and peritoneal lavage / via "sump drains" / have been
aaapioyed / for surgical treatment / of the case.
Parçaların Çevirisi
erken koiesistektomi
- ve - periton boşluğunu yıkama
"sump drenler" 'le
uygulanmıştır
cerrahi tedavid için
olgunun/vakanın
183
cerrahi tedavisi için
olgunun/vakanın
EKOK b Değerlendirme b 0
S= b+ a
tngilizce Ciimle
A case report about a patient with incontinentia pigmenti has been presented and
the symptoms and clinical course of the disease have been re-considered.
Bölme
A case report / about a patient with incontinentia pigmenti / has been presented
and the symptoms / and clinical course / of the disease / have been re-considered.
Parçaların Çevirisi
184
EKOK d Değerlendirme d (D
c c O
CT
©
b
a a H
S = ( d + c ) + (b + a )
tngilizce Ciimle
The survey carried out on congenital malformations in the newborn in the rural
areas showed that the congenital malformation rate was about three percent.
Bolme
Parçaların Çevirisi
tarama
ki yapıldı
doğumsal malformasyonlar konusunda
yenidoğanlarda
kırsal alanlarda
gösterdi/ortaya koydu
ki konjenital malformasyon oranı yaklaşık olarak yüzde üç idi
bc tarama O
yapılan
doğumsal malformasyonlar konusunda
yenidoğanlarda
kırsal alanlarda
185
EKOK b Değerlendirme b Q
a > a
S*b + a
S8 l
lagilizce Ciimle
Two cases who had applied to our clinic with the complaints o f sore throat,
dysphagia, high fever and dyspnea were hospitalized for observation and surgical treatment.
Bölme
Two cases / who had applied to our clinic / with the complaints o f sore throat,
dysphagia, high fever and dyspnea / were hospitalized / for observation / and surgical
treatment.
Parçaların Çevirisi
iki olgu
ki kliniğimize müracaat etmişti
boğaz ağnsı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüCü
şikâyetleri ile
hastaneye yatırıldılar
müşahade/gözlem için
- ve - cerrahi tedavi (için)
EKOK b Değerlendiıme b (5
a a
S= b + a
186
S o n ç ta M H Çeviri Üriimi
Boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüğü şikâyetleri ile klini
ğimize müracaat etmiş olan iki olgu müşahade ve cerrahi tedati için hastaneye yatırıldılar.
59
lagilizce Cfcmie
Bokne
Farçalann Çevirisi
bu çalışmada, (+)
bu çalışmada, ^
EKOK c Değerlendirme ©
2 t
(+ ) s
S=- c+a+b
18 7
|60 |
İngilizce Cümle
Bölme
It was considered / that Etomidate is a reliable induction agent / used /in patients/
having I circulatory and respiratory disorders / and in bronchial asthma and porphyria
Parçaların Çevirisi
kanısına varıldı □ O
ki Etomidate güvenilir bir indüksiyon ajanıdır
ki kullanılır
hastalarda
ki sahiptir / ki vardır
kan dolaşım ve solunum bozuklukları
- ve - bronşiyal astma ile porfıride
S= a
61
İngilizce Cümle
188
Bölme
Parçaların Çevirisi
saptandı
ki hiperkalsemi gelişti
on hastada
aktif pulmoner tüberkülozlu
tedavi sonucu
Vitamin D ile
a6 saptandı □
a5 hiperkalsemi geliştiği O
a4 on hastada
a2 tedavi sonucu
al Vitamin D ile
EKOK a Değerlendirme a
S= a
ingilizce Ciimle
It has recently been put forward by some authors that there is a close relationship
in between intestinal parasites and blood groups.
Bolme
It has (recently) been put forward / by some authors / that there is / a close
relationship /in between intestinal parasites and blood groups.
189
Parçaların Çevirisi
son zamanlar, ^
ileri sürülmüştür
bazı otorlerce /yazarlarca
4 ----- ki vardır
yakın bir ilişki
barsak parazitleri ve kan gruplan arasında
son zamanlar, ^
5 ileri sürülmüştür □
l3 olduğu O
EKOK a Değerlendirme a
Son zamanlarda, barsak parazitleri ve kan gruplan arasında yak m bir ilişki olduğu
bazı yazarlarca ileri sürülmüştür.
[« □
İngilizce Cümle
Helpful in their identification are the associated soft tissue masses which n a j
become quite large, particularly in patients with mild, long lived complaints.
Bölme
Helpful I in their identification / are / the associated soft tissue masses /which
become quite large, / particularly in patients with mild, long lived complaints.
Parçaların Çevirisi
yardımcı
-- -- belirlenmelerinde
-dır/-dir/-dur/-dür
ilgili yumuşak doku kütleleri
ki tamamen büyük olabilirler
özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda
190
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
c2 yardımcı
C1 belirlenmelerinde
bl -dır/-dir/-dur/-dür □
EKOK Değerlendirme 2 t
tu
0)
S- a+ c + b
özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda tamamen büyük olabilen
ilgili yumuşak doku kütleleri belirlenmelerinde yardımcıdır.
64
tngilizce Ciimle
Bdlme
Parçaların Çevirisi
röntgen/opafik özellikler/i
bu vakaların
adamakıllı değişmektedir
dramatik değişiklikler
görülebilir
hastalarda
lokalize hastalıklı /ki lokalize hastalığı vardır
ki bu sürede hiçbir belirti izlenemez
onlarda ki yaygın hastalık vardır
191
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
e2
röntgen/ografık özellikleri O
el bu vakaların
adamakıllı değişmektedir □
dl
C1 dramatik değişiklikler O
b3 görülebilir □
hastalarda
b2
bl lokalize hastalığı olan
EKOK Değerlendirme e O
c c ®
b b [1
a 2 t
S = (e + d) + (c + a + b)
IsO
tngilizce Ciimle
The spread o f these manifestations can best be understood by recalling the nature
and extent o f the plasma cell proliferation of the disease.
Bolme
Parçaların Çevirisi
yaygınlığı
bu belirtilerin
W
en iyi şekilde anlaşılabilir
hatırlayarak/gözönünde bulundurarak
plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygınlığı/nı
hastalığın
b2 yaygınlığı O
bı bu belirtilerin
a3 gözönünde bulundurarak
aı hastalığın
EKOK b Değerlendirme b ®
a a [g]
S=b +a
'65
İngilizce Cümle
The diagnosis which was made was not definite; other studies following
consultation will be made in a few days.
Bölme
The diagnosis / which was made / was not / definite; other studies / following
consultation I will be made / in a few days.
Parçaların Çevirisi
teşhis I tanı
ki konuldu
değildi
kesin
-; - - diğer çalışmalar
konsültasyonu müteakiben/konsültasyondan sonra
yapılacaktır
birkaç gün içinde
193
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
e2 teşhis / tanı O
el konulan
dl değildi □
C1 kesin
b2 diğer çalışmalar O
a2 yapılacaktır □
EKOK Değerlendirme
2 t
Q ~~
S = ( e + c + d ) + ( b + a]
66
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
röntgenolojik delil/ler
çoğu kez teşvik etmektedir
bu araştırma/yı
ki elzemdir
ayırıcı tanıda
194
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
röntgenolojik delil/ler O
çoğu kez „4 teşvik etmektedir □
bu araştırma/yı
elzem olan
ayırıcı tanıda
EKOK b Değerlendirme b ©
a a
S = b + (+)a
Röntgenolojik deliller çoğu kez ayırıcı tanıda elzem olan bu araştırmayı teşvik et-
mektedir.
ÜZ
İngilizce Cümle
Without going into the symptoms, it should be mentioned that pain in the bones is
a frequent complaint and should lead to the roentgenologic examination o f the skeleton.
Bölme
Without going into the symptoms,/ it should be mentioned /that pain in the bones
is a frequent complaint / and should lead / to the roentgenologic examination / o f the
skeleton.
Parçaların Çevirisi
195
röntgenolojik muayenesine
aj ----- iskeletin
EKOK c Değerlendirme c İ t
b b no
a a 13
S=(c+b)+(a)
Semptomları ele almaksızın, kemiklerdeki ağnnın sık bir şikâyet olduğu belirtil
melidir) ve (bu) iskeletin röntgenolojjjc muayenesine yol açmalıdır.
168 1
İngilizce Cümle
Since one cancer cell when it divides gives rise to two daughter cancer cells, there
must be such a fundamental change, and it must affect the genetic material o f the cell.
Bölme
Since one cancer cell (when it divides) gives to two daughter cancer cells / there
must be I such a fundamental change / and it must affect / the genetic material o f the cell.
Parçaların Çevirisi
1%
EKOK c Değerlendirme c İ t
b b 0 0
a a
S=(c+b)+(a)
Bölündüğü zaman kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olduğuna gö
re, böyle temel bir değişiklik olmalı(dır) ve hücrenin genetik materyalini etkilemelidir.
İngilizce Cümle
While it would be satisfying to find that the same cellular process, or even a group
of closely related processes, lead to the development o f neoplasia, there is no necessity
tc believe that such a common pathway exists, since cancer includes many diverse diseases,
the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of whichwill differ very
greatly.
Bölme
While it would be satisfying to find / that the same cellular process, or even a
group o f closely related processes, lead / to the development o f neoplasia, / there is no
necessity to believe / that such a common pathway exists, / since cancer includes / many
diverse diseases, the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of
which will differ very greatly.
Parçaların Çevirisi
197
yeni oluşumların gelişmesine
EKOK b Değerlendirme 1 t
tS O
S= b + a
70
tn gilizc e CXimle
The surgical intervention made saved the patient's life and, after a hospitalization
for six days, the patient who had returned to normal was discharged but had to come to
the hospital every other week for medical check-up.
Bolme
The surgical intervention / made / saved / the patient's life / and, after a
hospitalization for six days ) the patient / who had returned to normal / was discharged
but had to come / to the hospital / every other week / for madical check - up.
Parçaların Çevirisi
cerrahi müdahale
ki yapıldı
kurtardı
(+> hastanın hayatını
(altı gün için ve
hastaneye yatı- hasta
rıldıktan sonra) ki normale döndü
taburcu edildi
fakat gelmeye zorunluydu/gelmek zorundaydı
hastaneye
198
her hafta aşın /iki haftada bir
tıbbi kontrol için
----- hastaneye
a3
----- her hafta aşın/iki haftada bir
a2
----- tıbbi kontrol için
al
EKOK e Değerlendirme e
d d
c ®
b m
a s
S = ( e + d ) + ( +) ( c + b ) + ( a )
Yapılan cerrahi müdahale hastanın hayatını kurtardı ve altı gün içinde hastaneye
yatırıldıktan sonra, normale dönen hasta taburcu edildi fakat tıbbi kontrol için iki haftada
bir hastaneye gelmek zorundaydı.
İ71 1
İngilizce Cümle
While we are still a long way from having a complete picture o f the function o f
individual chromosomes, we are beginning to build up a knowledge o f gene localizations
so that when a particular chromosome region is involved in a tumor, it may be possible to
suggest that that particular gene or those groups o f genes may be important in bringing
about the observed changes.
199
While we are still a long way from having a complete picture / of the function o f
individual chromosomes, / we are beginning to build up / a knowledge o f gene localizations/
so that (when a a particular chromosome region is involved in a tumor) it may be possible
to suggest I that that particular gene or those groups of genes may be important / in bringing
about the observed changes.
Parçaların Çevirisi
a6 edinmeye başlıyoruz □
EKOK b Değerlendirme b İ t
a a H) O
S= b + a
200
Cixnle
The chief purpose o f this chapter will be to show that the chemical reactions which
te the living organism are basically those we have already discussed in the preceding
The chief purpose / o f this chapter / will be to show / that the chemical reactions
■ constitute the living organism ) are basically those / we have already discussed /
•preceding chapter.
Çevirisi
başlıca amacı
bu bölümün
göstermek olacaktır
ki esasen onlar kimyasal reaksiyonlardır
ki canlı organizmayı teşkil eder /oluşturur
ki biz zaten tartışmıştık
bir önceki bölümde
bl — ■ bu bölümün
»2 zaten tartıştığımız
EKOK b Değerlendirme b
a a
S= b + a
Bu bölümün başlıca amacı, bir önceki bölümde zaten tartıştığımız canlı organiz
mayı oluşturan esasen bu kimyasal reaksiyonların olduğunu göstermek olacaktır.
201
Iz O
tngilizce Ciimle
These data show that about a third o f children suffering from keratomalacia die
within a period o f 3 to 4 months, another third do not show any residual signs and are
indistinguishable from those without Vitamin A deficiency signs and the rest are often
diagnosed as stophyloma and phthisis buibi rather than as Vitamin A deficiency.
Bolme
These data / show / that about a third of children suffering from keratomalacia
die I within a period o f 3 to 4 months, / another third do not show any residual signs / and
are indistinguishable / from those without Vitamin A deficiency signs / and the rest are
often diagnosed / as stophyloma and phthisis bulbi / rather than as Vitamin A deficiency.
Parçaların Çevirisi
bu veriler
göstermektedir
ki keratomalasiyadan muzdarip (olan) çocukların iiçte biri ölür
3—4 aylık bir süre içinde
ki diğer bir üçte biri herhangi bir rezüdiel işaret göstermezler
ve ki ayırt edilemezler
Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan
ve ki geriye kalanlar çoğu kez teşhis edilirler
stofiloma ve ftisis bulbi olarak
Vitamin A eksikliğinden ziyade/çok
D1 bu veriler O
a9 göstermektedir □
1 a3L:-’.:. diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini
a5 - ve ayırt edilemedikleri/ni
aa
t Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan
1
•ve geriye kalanların çoğu kez teşhis edildikieri/ni
t
stofiloma ve ftisis bulbi olarak
202
EKOK b Değerlendirme b ®
a a E
S=b + a
Bu veriler 3—4 aylık bir süre içinde keratomalasiyadan muzdarip olan çocukların
üçte birinin öldüğünü, diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini ve
Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan ayırt edilemediklerini ve Vitamin A eksikliğinden
çok stofiloma ve ftisis bulbi olarak geriye kalanların çoğu kez teşhis edildiklerini göster
mektedir.
Iz L ]
İngilizce Cümle
Having examined the utilization o f food to produce energy in the last section,
we now turn to the reactions which synthesize molecules required by the cell.
Bölme
Having examined / the utilization of food / to produce energy / in the last section, /
we (now) turn I to the reactions / which synthesize / the necessary molecules / required by
the cell.
Parçaların Çevirisi
203
b 2 --- enerji oluşturacak (olan)
bl - en son bölümde
şimdi (+) dönüyoruz
a5
a4 reaksiyonlar/ı/a
a3 " ■ sentezleyen
a2 --- lüzumlu molekülleri
ÏÏU
îngilizce Cümle
It is important, however, to elaborate this basic view with a picture o f how the
membrane matrix changes the diffusional process from that which would be obtained in
the free liquid and further to relate these membrane contributions to the chemical and
physical nature o f the film.
Bölme
Parçaların Çeviriri
mamafih ^ önemlidir
ayrıntılı bir şekilde açıklamak
bu temel görüş /ü
(bir) tablo ile
nasıl ki membran matriksi değiştirir
yayılma sürecini/proçesini
ki elde edilebilecekti
serbest sıvı içinde
buna ek olarak bu membran katkılarım atfetmek / katkılarının iliş-
kisini göstermek
filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine
204
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
mama önemlidir
a10
fih,(+) ı— r —ı ayrıntılı bir şekilde açıklamak
7
..t. bu temel görüşü
«6
. -1 . (bir) tablo ile
a5
..t.. membran matriksinin nasıl değiştirdiğini/-ğine dair
a4
..t. yayılma sürecini /proçesini
a3
..t. elde edilebilecek yayılma sürecinden/olandan
a2
t serbest sıvı içinde
al
ve buna ek olarak bu membran katkılarını atfetmek/katkılannın ilişkisini
r “9
göstermek
t filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine/niteliği ite
L. a8
EKOK a Değerlendirme a
(+) s=1
Mamafih, serbest sıvı içinde elde edilebilecek olandan yayılma sürecini membran
matriksinin nasıl değiştirdiğine dair bir tablo ile bu temel görüşü ayrıntılı bir şekilde açık
lamak ve buna ek olarak filmin kimyasal ve fiziksel niteliği ile bu membran katkılarının
ilişkisini göstermek önemlidir.
[7 6 J
İngilizce Cümle
Onset is usually gradual and the typical course is one o f chronic remissions and
recurrences (or occasionally acute exacerbations), which vary in frequency and duration.
Bölme
Onset I is I usually gradual / and the typical course / is / one o f chronic remissions
and recurrences / (or occasionally acute exacerbations), which vary / in frequency and
duration.
Parçaların Çeviriri
başlangıç
-dır/-dir/-dur/-dür
205
mutad olarak tedrici
- ve - tipik seyir/seyri
-dır/-dir/-dur/-dür
kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü
şeklinde (+)
ki değişir
sıklık bakımından
- ve - süre (bakımından)
rl başlangıç O
e! -dır/-dir/-dur/-dür □
bl -dır/-dir/-dur/-dür □
e e m
d d 2 t
c c G >~
b b m
a a 2 t
S=(f+d+e)+(c+a+b)
206
Ingilizce Ciimle
Bolme
Parçaların Çevirisi
kaşıntı
eşlik/refakat edebilir
primer bir deri hastalığı/nı/na
ya da olabilir
bir semptom/u
sistemik bir hastalığın
dj ----- kaşıntı
C£ ----- eşlik/refakat edebilir
cj ----- primer bir deri hastalığına
b^ ya da olabilir
EKOK d Değerlendirme d
c c 0
b b 0
a a 1
S = (d + c ) + (a + b)
207
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kaşıntı primer bir deri hastalığına eşlik edebilir ya da sistemik bir hastalığın bir
semptomu bazen yegâne semptomu olabilir.
78
İngilizce Cümle
Paranoid tendencies are especially likely to develop among those who feel especially
inferior because o f a disfiguring defect or a facial deformity.
Bölme
Paranoid tendencies / are especially likely to develop / among those who feel
especially inferior / because o f / a disfiguring defect / or a facial deformity.
Parçaların Çevirisi
EKOK b Değerlendirme b ®
a a [1
S = b + (+ )a
Paranoid eğilimlerin özellikle vücut yapısın] bozan bir bozukluk ya da fasiyal bir
bozukluk nedeniyle özellikle aşağılık duygusu olanlar arasında gelişmesi muhtemeldir.
208
[79
Ingilizce Ciimle
Bölme
Parçaların Çevirisi
Farmasötik alanda, ^
— uyumsuzluk sorunu/nu
— gereksinim vardır
Farmasötik alanda,
|[[ b4
“ ı
--t - uyumsuzluk sorununu
aj ----- gereksinim vardır □
209
EKOK d Değerlendirme d ©
c m
b ©
a m
(+) s = (d + c ) + ( b + a )
fâö |
İngilizce Cümle
This is necessary for the transport o f IgA molecules into the lumens o f exocrine
glands.
Bölme
This / is I necessary / for the transport / o f IgA molecules / into the lumens / of
exocrine glands.
Parçaların Çevirisi
bu
........... dır/-dir/-dur/-dür
luzumlu
taşımmı için
IgA moleküllerinin
lümenler/i içine
eksokrin bezlerin
dı ---- bu O
Cj ---- -dır/-dir/-dur/-dür □
luzumlu
b3 —
b2 ----- taşımmı için
IgA moleküllerinin
bl — ■
210
&2 ----- lümenler/i içine
a^ ----- eksokrin bezlerin
EKOK d Değerlendirme d
c c a
b b 3 t
a a 2 t
S=d+a+b+c
Bu, eksokrin bezlerin tümenleri içine IgA moleküllerinin taş mimi için luzumludur.
m u
İngilizce Cümle
The specific interaction between antigens and IgE bound to the surface o f mast
cells results in the relase o f inflammatory mast cell products / such as serotonin and
histamine.
Bölme
The specific interaction / between antigens / and IgE / bound / to the surface o f
mast cells / results / in the release / of inflammatory mast cell products /such as serotonin
and histamine.
Parçaların Çevirisi
spesifik/özgül etkileşim
antijenler arasında
- ve - IgE (arasında)
ki bağbdır
mast hücrelerinin yüzeyine
sonlanır
salınımıyla/sahnımı ile
yangısal/iltihabi mast hücresi ürünlerinin
serotonin ve histamin gibi
211
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK b Değerlendirme b ®
a a El
S= b + a
Antijenler ve ırast hücrelerinin yüzeyine bağlı olan IgE arasında özgül etkileşim,
serotonin ve histamin gibi yangısal mast hücresi ürünlerinin salınımıyla sonlanır.
f82 ~ l
İngilizce Cümle
Shock can be defined as peripheral circulatory failure such that tissue perfusion
is inadequate to meet the nutritional requirements o f the cells and to remove the waste
products o f metabolism.
Bölme
Sıock I can be defined / as peripheral circulatory failure / such that tissue perfusion
is inadequate / to meet / the nutritional requirements o f the cells / and to remove / the
waste products o f metabolism.
Parçaların Çevirisi
şok
tanımlanabilir
periferik dolaşım yetersizliği olarak
öyle ki doku perfüzyonu yetersizdir
---- karşılamak (için)
212
hücrelerin beslenme gereksinimleri/ni
- ve • etmek (için)
metabolizmanın artık ürünlerini
----- şok
bl
a? ----- tanımlanabilir
----- periferik dolaşım yetersizliği olarak
a6
----- doku perfiizyonunun yetersiz olduğu1şeklinde
*>
----- karşılamak (için)
l_ a 21
..t. hücrelerin beslenme gereksinimlerini
1 al
-ve - atmak (için)
1 “4 t
metabolizmanın artık ürünlerini
. a3,
EKOK b Değerlendirme b ©
a a H
S=b + a
İD
İngilizce Cümle
A couple can be judged to be infertile if conception does not occur after 12 months
of adequate cohabitation.
Bölme
bir çift/in
olduğuna hükmedilebilir
enfertil /kısır
eğer ki döllenme vukubulmaz
12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra
213
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b bir çift/in O
a4 olduğuna hükmedilebilir □
enfertil / kısır
a3
döllenme vukubulmadığı taktirde
12 aybk yeterli bir cinsel ilişkiden sonra
EKOK Değerlendirme b
S =b + a
Bir çiftin 12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra döllenme vukubulmadığı taktir
de kısır olduğuna hükmedilebilir.
84
Ingilizce Ciimle
Bolme
Parçaların Çevirisi
— şarbon ( + )
— idi
— bir zamanlar yaygın bir hastalık
, -- özellikle Avrupa'da
fakat - dır/-dir/-dur/-dür
-- şimdi nâdir
214
C2------- bir zamanlar yaygın bir hastalık
Cj -, - - özellikle Avrupa'da
b j , fakat -dır/-dir/-dur/-dür □
EKOK e Değerlendirme e O
d d 0
c 2 t
b b II
a a İ t
S=(e+c+d)+(a+b)
Şarbon (yün ayırıcıları hastalığı, kötü huylu bir püstül ), özellikle Avrupa'da bir
zamanlar yaygın bir hastalıktı, fakat şimdi nâdirdir.
HT]
Ingüizce Cümle
Bölme
Parçalann Çevirisi
tartışma/sı
radyasyon / ışın tedavisinin
belirli hastalıkların
amacını taşımaktadır
sadece anahatları ile belirtmek
radyasyon tedavisinin yerini
yeterli yorumla
2 15
okuyucuya verecek
genel bir ânlayışı/anlamı/bilgiyi
doz düzeyleri hakkında
ki kullanıldı
alanlar ve hacimler (hakkında)
ki tedavi edildi
ve sonuçlar (hakkında)
ki elde edilebilir
tartışma/sı O
radyasyon/ışın tedavisinin
belirli hastalıklann
amacım t aşunaktadır □
sadece anahatlan ile belirtmek
radyasyan tedavisinin yerini
yeterli yorumla
okuyucuya verecek
genel bir anlayışı/anlamı/bilgiyi
doz değerleri hakkında
kullanılan
alanlar ve hacimler (hakkında)
tedavi edilen
sonuçlar (hakkında)
elde edilebilen
EKOK Değerlendirme b
a E
S= b + a
Belirli hastalıklann ışın tedavisinin tartışması, kullanılan doz değerleri, tedavi edilen
alanlar ve hacimler ve elde edilebilen sonuçlar hakkında genel bir bilgiyi okuyucuya verecek
yeterli yorumla, radyasyon tedavisinin yerini sadece anahatlan ile belirtmek amacım taşı
maktadır.
216
Ingilizce CiimJe
Intestinal gas comes from air swallowed unavoidably during eating and drinking
(aerophagia), from gases in food, disaccharidase deficiency, and frol action o f colonic
bacteria.
Bölme
Intestinal gas / comes / from air / swallowed / unavoidably [ during eating and
drinking (aerophagia), / from gases in food, / disaccharidase deficiency, / and from action
of colonic bacteria.
Parçaların Çevirisi
barsak gazı
gelir -► meydana gelir
havadan
ki yutulur
kaçınılmaz bir şekilde
yeme ve içme sırasında (+)
gıdalardaki gazlardan
disakkarida eksikliğinden
ve kolonik bakterilerin faaliyetinden
(+) aerofaji'den
D1 barsak gazı
»8 meydana gelir
a4 havadan
l a3 yutulan
4. “6 E disakkaridaz eksikliğinden
t + ) aerofaji'den
EKOK b Değerlendintae _©
a m
S=b+ a
2 17
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Barsak gazı yeme ve içme sırasında kaçınılmaz bir şekilde yutulan havadan
(aerofaji'den), gıdalardaki gazlardan, disakkaridaz eksikliğinden, ve kolonik bakterilerin
faaliyetinden meydana gelir.
87
Ingflizce Ciimle
Single and nulliparous women have a slightly higher incidence o f breast cancer
than married and parous women.
Bolme
Single and nulliparous women / have / a blightly higher incidence o f breast cancer /
than married and parous women.
Parçaların Çevirisi
a a H
S= b + a
Bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar evli ve doğum yapmış kadınlardan biraz
daha yüksek sıklıkla meme kanseri olurlar.
2 18
88
Ingilizce Ciimle
Surgical treatment is imperative, since the patient may bleed to death if internal
hemorrhage is not promptly brought under control.
Boime
Parçaların Çevirisi
carrahi tedavi
-dır/-dir/-dur/-dür
zorunlu
madem ki / çünkü hasta kanama ile ölebilir
eğer ki kanama hemen kontrol altına alınmaz/sa
cerrahi tedavi O
-dır/-dir/-dur/-dür □
a3 zorunlu
EKOK c Değerlendimıe c 0
b m
a 2 t
S= c + b + a
Cerrahi tedavi, iç kanama hemen kontrol altına alınmadığı taktirde hasta kanama
ile ölebileceğinden zorunludur.
[89 1
İngilizce Cümle
There is no specific treatment except for syphilis or for heavy metal poisoning,
but bed rest is indicated for patients with severe edema or those who have infections.
2 19
Bölm e
There is no specific treatment /except / for syphilis /or for heavy metal poisoning/
but bed rest / is indicated / for patients / with severe edema / or those who have infections.
Parçaların Çevirisi
endikedir
hastalar için
şiddetli ödemli
ya da onlar (için) ki enfeksiyonlan vardır
a^ ----- endikedir □
hastalar (için)
..t. şiddetli ödemli
b b <2>
a a d
S=(c)+(b+a)
Frengi ya da ağır metal zehirlenmesi tedavisi hariç belirgin tedavi yoktur, fakat
yatak istirahati şiddetli ödemli hastalar ya da enfeksiyonu olanlar için endikedir.
220
90
tnglizce Cümle
There are two soruces o f kidneys for transplantation : (1) living related donors
and ( 2) cadaver donors.
Bölme
Hi ere are / two sources o f kidneys / for transplantation : / ( 1) living related donors/
and ( 2) cadaver donors.
Parçaların Çevirisi
vardır
iki böbrek kaynağı
transplantasyon için
( 1 ) hayatta bulunan akraba vericiler
- ve - ( 2) kadavra vericilen
b 3 ----- vardır
b2 ----- iki böbrek kaynağı
bl .. . . transplantasyon için
a a Q)
S= ( b ) + ( a )
Transplantasyon için iki böbrek kaynağı vardır : (1) hayatta bulunan akraba verici
ler ve ( 2) kadavra vericileri.
jO
İngilizce Cünle
Most hernias produce no symptoms until the patient notices a lump or swelling
in the groin.
221
Bölm e
Parçaların Çevirisi
çoğu fıtık
semptom oIuşturmaz/vermez(ler}
tâ ki hasta farkeder
bir toprak/yumru ya da şişkinlik
kasıkta
bi — çoğu fıtık O
a4 - - - semptom oluşturmaz/vermez □
al kasıkta
EKOK b Değerlendirme b (D
a a H
S=b + a
i
Sonuçlanan Çeviri Ürünii
Çoğu fıtık kasıkta hasta bir topak ya da şişkinlik faıkedinceye dek semptom ver
mez.
92 1
İngilizce Cümle
The simplest and often the most effective procedure for an abscess is merely to
open it and drain it to the outside.
Bölme
The simplest and often the most effective procedure / for an abscess / is / merely
to open it I and drain it / to the outside.
Parçaların Çevirisi
222
............dır/-dir/-dur/-dür
sadece onu açmak
- ve - onu boşaltmak /akıtmak
dışarıya
EKOK c Değerlendirme c @
b b m
2 t
S —c + a + b
Bir abse için en basit ve çoğu kez en etkin işlem sadece onu açmak ve dışarıya bo
şaltmaktır.
[93
İngilizce Cümle
The most frequent complications following surgery o f the parotid gland are those
resulting from temporary or permanent injudy to the facial nerve and a peculiar set of
symptoms grouped under the name o f auriculotemporal nerve syndrome (Frey's syndrome).
Bölme
The most frequent complications / following surgery / o f the parotid gland /are /
those resulting / from temporary or permanent injury / to the facial nerve / and a peculiar
set o f symptoms / grouped / under the name of auriculotemporal nerve syndrome (Frey's
syndrome).
Parçaların Çevirisi
en sık komplikasyonlar
ameliyatı/nı izleyen /ameliyatından sonra
223
parotid bezinin
-dır/-dir/-dur/-dür
onlar ki sonuçlanır
geçici ya da kalıcı yaralanma(sm)dan
yüz sinirine/fasiyal sinire -► yüz siniri/nin/fasiyal siniri/n
ve özel bir set semptomlar
ki gruplamr / toplanır
orikulotemporal sinir sendromu (Frey sendromu) adı altındr
EKOK Değerlendirme G)
m
2 t
S- c + b + a
H O
Ingilizce Ciimle
224
Bölm e
Parçaların Çevirisi
patogenezde
kabul edilmektedir
venöz trombüsler/damar içinde oluşan pıhtılar
gelişebilir
normal endoteliyum üzerinde
Q1 patogenezde
C1 kabul edilmektedir □
a2 gelişebilir □
d d
c c m
b b
a a m
225
(+) S = ( f + e ) + ( d + c ) + (b + a )
Belidi bir hastada, venöz tromboz nedeninin üzerine parmak, basılması zor olabi
lir, fakat patogenezde aşağıdaki genel faktörler kabul edilmektedir : Venöz trombüsler nor
mal endoteliyum üzerinde gelişebilir.
H E ]
lngiUzce Ciimle
Bölme
Parçaların Çevirisi
tendon bozukluktan
en sıklıkla (+) nedeniyledir
travma
ya da iltihabi/yangısal ya da dejeneratif koşullar
ve - sınırlı olabilir
bir veya daha çok tendona
ya da olabilir
a4 ya da olabüir □
226
a3 ----------- jeneralize bir bozukluğun bir kısmı/parçası
a2 ----- tutan/saran/musabeden
- - - - diğer dokuları ve yapıları
EKOK d Değerlendirme d ®
c c m
b b □
a a □
S = ( d + (+)c ) + ( b ) + ( a )
96
tngilizce Ciimle
The patients admitted admitted that they had had drugs proscribed instead o f the
prescribed drugs.
Bolme
The patients / admitted /admitted /that they had had /drugs / proscribed / instead
o f the prescribed drugs.
Parçaların Çevirisi
hastalar
ki hastaneye kabul edildi
itiraf ettiler
ki onlar almışlardı
ilâçlar/ı
ki yasaklanmıştı
reçete ile verilen ilâçlar yerine
227
a4 ----- almış olduklanm
a3 ----- ilâçları
&2 ----- yasaklanmış olan
verilen ilâçlar yerine
a a 0
S= b + a
Hastaneye kabul edilen hastalar, verilen ilâçlar yerine yasaklanmış olan ilâçlan
almış olduklarını itiraf ettiler.
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
tıbbi tedavi
gelişmiştir / çıkmıştır
ilâçsal uygulamalardan
ki târif edilmektedir
tıp tarihinde
ki çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağıdır
ki ışık tutar /ki rehberlik yapar
bütün tıp doktorlanna
zamanımızın/günümüzün/çağdaş
228
arj ----- ilâçsal uygulamalardan
ag ----- târif edilen
a3 — ışık tutan
EKOK b Değerlendirme b O
a a 0
S= b + a
Tıbbi tedavi, zamanımızın bütün tıp doktorlarına ışık tutan, çok geniş ayrıntılı bir
bilgi kaynağı olan tıp tarihinde târif edilen ilâçsal uygulamalardan gelişmiştir.
İ98 I
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
olgular/vakalar
ki taburcu edilir/ler
'haliyle' diye bir raporla
değildir
ihmal edilme) ecek kadar az
tababet icraatında/tıbbi alanında tedavi
229
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
c3 ---- olgular/vakalar
bl - — değildir
a2 ----- ihmal edilmeyecek kadar az
aı ----- tababet icraatında/tıbbi tedavi alanında
EKOK c Değerlendirme c
b b m
a a 2 t
(+) S - c + a + b
Tedavi imkânları normale dönüşü kolaylaştırmasına rağmen, 'haliyle' diye bir ra
porla taburcu edilen olgular tıbbi tedavi alanında ihmal edilmeyecek kadar az değildir.
İ99 |
İngilizce Cümle
Endemic foci o f diseases now and then constitute a concern to those engaged in
community health and primary medical care.
Bölme
Endemic foci o f diseases / now and then constitute / a concern / to those engaged /
in community health / an primary medical care.
Parçaların Çevirisi
230
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK b Değeriendirme b ©
a a Cü
Endemik hastalık odaklan zaman zaman toplum/halk sağlığı ve primer tıbbi bakım
alanlannda çalışanlara bir endişe teşkil etmektedir.
100
İngilizce Cümle
In essence, the Dick-Read thesis considers that fear, tendon and pain which
constitute a vicious cycle can be broken only by eliminating the fear that starts the cycle.
Bölme
In essence, ) the Dick-Read thesis / considers / that fear, tension and pain (which
constitute a vicious cycle) can be broken / only by eliminating / the fear / that starts the
cycle.
Parçaların Çevirisi
esasta,
Dick-Read tezi
kabul etmektedir
ki korku, gerginlik ve ağn kırılabilir/yokedilebilir/giderilebilir
ki fasit bir daireyi teşkil eder / ki kısır bir döngü oluşturur
sadece dimine ederek /yokederek
korku/yu
ki fasit daireyi/kısır döngüyü başlatır.
2 31
tşlemler : (K i) R ötuşundan Senteze ^
i,«
„! .. .. Dick-Read tezi O
a6 ----- kabul etmektedir □
ag .... korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini
a2 korkuyu
EK OK b Değerlendirme b (D
S= b + a
Esasta, Dick-Read tezi kısır döngüyü başlatan korkuyu sadece elimine ederek fasit
bir daireyi teşkil eden korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini kabul etmektedir.
|101 1
İngilizce Cümle
Although many monitoring devices have been introduced in recent years, the simple
recording o f pulse, blood pressure, and respiration by palpation, observation and
auscultation are still o f paramount importance.
Bölme
Although many monitoring devices have been introduced / in recent years / the
simple recording / o f pulse, / blood pressure, / and respiration / by palpation, observation
and auscultation / are / still of paramount importance.
Parçaların Çevirisi
232
-dır/-dir/-dur/-dür
hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz
bl -dır/-dir/-dur/-dür □
hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz
al
EKOK c Değerlendirme
b m
a 2 t
s = c + a+ b
(+ ) S
Son yıllarda birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da, palpasyon, gözlem
ve dinleme ile nabzın, kan basıncının ve solunumun basit bir şekilde kaydı hâlâ daha çok
büyük bir öneme haizdir.
İl 02
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
elektrokardiyograf
değildir
233
kesin bir alternatif/kesinlikle yerine geçerli
elle palpasyon/u için
nabzın
çünkü elektriksel aktivite/si kaydedilebilir
kalbten
hemekadar da bile periferik nabız palpe edilemez
dl - elektrokardiyograf O
C1 değildir □
b3 nabzın
bl kalbten
EKOK d Değerlendirme d ©
c 0
b 3
a 2
S=d+a+b+c
103
Ingilizce Ciimle
With experience, one can soon learn to appreciate small changes in the character
o f the pulse which may not be detected by electronic devices.
Bolme
With experience, / one / can (soon) leam to appreciate / small changes / in the
character /o f the pulse /which may not be detected / by electronic devices.
234
Parçaların Çevirisi
insan/kişi
çok geçme takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir
den (++) küçük değişiklikler/i
nabzın nicelik ve niteliğindeki
ki izlenebilemez
elektronik araçlarla
insan/kişi O
°1
çok geçme takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir □
a5
den (+ +) küçük değişiklikler/i
a4
a3 nabzın nicelik ve niteliğindeki
izlenebilemiyen
a2
elektronik araçlarla
al
EK OK b Değerlendirme b
a a
(+) S = b + +) a
Tecrübe ile, insan çok geçmeden elektronik araçlarla izlenebilemiyen nabzın nice
lik ve niteliğindeki küçük değişiklikleri ayırmayı öğrenebilir.
[104 1
İngilizce Cümle
Care must be taken in the application o f the cuff to the arm and in the positioning
o f the stethoscope to ensure reliable recordings.
Bölme
Care must be taken / in the application / of the cuff / to the arm / and in the
positioning o f the stethoscope /to ensure reliable recordings.
235
Parçaların Çevirisi
dikkat edilmelidir □
uygulanmasında uygulanmasına
manşetin/tansiyon manşetinin
kola
ve - stetoskoppozisyonunun ayarlanmasına
güvenilir kayıtlan / ölçümleri garanti etmek için
dikkat edilmelidir
uygulanmasına -*■ takılmasına
i *
a3 manşetin/tansiyon manşetinin
ao kola
a5 ve -I stetoskop pozisyonunun ayarlanmasına
aı ----- güvenilir kayıtlan /ölçümleri garanti etmek için
EKOK a Değerlendirme
Li o l ]
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çerisi
236
- ve - yapar
bu metodu arzu edilmeyen (bir yöntem)
vasat hasta için /hemen hemen her hasta için
EKOK c Değerlendirme c ©
b b [1
a a Q)
(+) S = ( c + b ) + ( a )
Bir artere sokulan kateterden basıncın doğrudan doğruya kaydının biraz daha doğ
ru olmasına karşın, kesin bir tromboz rizikosu vardır ve hemen hemen her hasta için bu me
todu arzu edilmeyen bir yöntem yapar.
106
İngilizce Cümle
Bölme
Parçalann Çevirisi
237
- ve - ventilasyon saati/nin
ki birleştirilir/ki eklenir
anestetik dolaşımda/akımda -*■ dolaş ima/ak una
EKOK Değerlendirme a
(+) S - (++) a
Buna ek olarak, çoğu kez anastetik akıma eklenen bir basınç göstergesi ve ventilas
yon saatinin bulunması yararlıdır.
m
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
primidon
süratle dönüştürülür
aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale
zerkedilmiş / enjekte edilmiş dozun yaklaşık olarak üçte biriyle
ki biyolojik olarak dönüşür
fenobarbitale
238
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
C1 primidon O
süratle^+) b2 dönüştürülür □
al fenobarbitale
EKOK Değerlendirme c
b □
a 2 t
S = c + a + (+)t
108
Ingilizce Ciimle
Bolrne
Parçalann Çevirisi
239
da müsaade etmektedir/imkân sağlamaktadır
yüksek dozlar/a
yatma zamanı verilecek
gece nöbetlerini kontrol etmek için
fenobarbitalle
ki koruma sağlar
gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında
a3 > fenobarbitalle
----- koruma sağlayan
a2
----- gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında
al
EKOK d Değerlendirme d
c
S-(d+c)+(b+a)
Primidon gibi kısa yanlanma zamanı bütün gün boyunca tedavi düzeylerini idame
ettirecek sık dozlar gerektirir, fakat bu gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında koru
ma sağlayan fenobarbitalle, gece nöbetlerini kontrol etmek için yatma zamanı verilecek
yüksek dozlara da imkân vermektedir.
240
İngilizce Cümle
Failure to observe this precaution may well result in such a profound sedation that
the patient will refuse to take this medication.
Bölme
Parçaların Çevirisi
bu önlemin alınamaması
pekâlâ sonuçlanabilir
gibi derin bir seriasyonla
ki hasta bu ilâcı aımayı reddedecektir
bu önlemin alınamaması O
pekâlâ^+)) ag sonuçlanabilir □
EKOK b Değerlendirme b ©
a H
Bu önlemin alınamaması pekâlâ hastanın bu ilâcı almayı reddetmesi gibi derip bir
sedasyonla sonuçlanabilir.
110
İngilizce Cümle
Absorption from the gastrointestinal tract is rapid, with peak plasma levels
occurring at 5 hours during chronic administration, but the amount o f absorption is variable.
Bölme
Absorption I from the gastrointestinal tract / is / rapid, /with peak plasma levels I
occuring I at 5 hours / during chronic administration, / but the amount o f absorption / is /
variable.
Parçaların Çevirisi
emilim
gastroentestinal yoldan
........... dır/-dir/-dur/-dür
süratli/hızlı
- plazma pik seviyeleri ile
ki vukubulur
beş saatte
kronik zerk/ilâç alığımı sırasında
, fakat emilim miktarı
-dır/-dir/-dur/-dür
değişken
*2 ----- emilim O
h ----- -dır/-dir/-dur/-dür □
el ----- süratli/hızlı
d3 ----- vukubulan
bl ----- -dır/-dir/-dur/-diir □
al ----- değişken
g _ Değerlendirme g (D
f f H
e e 3 t
d d 2 t
c c G >~
b b m
a a 2 t
242
S - ( g + d + e + f ) + (c + a + b)
Gastroentestinal yoldan emilim kronik ilâç alinımı sırasında beş saatte vukubulan
plazma pik seviyeleri ile, hızlıdır, fakat emilim miktarı değişkendir -*■ değişkenlik gösterir.
E D
İngilizce Cümle
The principal importance o f rubella lies in Qie devastating effect this virus has on
the fetus in utero, producing teratogenic effects and a continuing congenital infection.
Bölme
The principal importance / of rubella / lies / in the devastating effect / this virus
has I on the fetus / in utero /, producing / teratogenic effects / and a continuing congenital
infection.
Parçaların Çevirisi
başlıca önemi
kızamıkçığın
bulunmkktadır
harabedici etkisinde
- - - - ki bu virüs sahiptir
fetüs üzerinde
uterustaki
- , - - oluşturarak
teratojenik etkiler
- ve - devamlı konjenital bir enfeksiyon
dl --- kızamıkçığın
C1 bulunmaktadır □
b4 - - - harabedici etkisinde
b3 bu virüsün sahibolduğu
b 2 ----- fetüs üzerinde
bj - - uterustaki
a3 oluşturarak
teratojenik etkiler
a2 - ve- devamlı konjenital bir enfeksiyon
ı ı
243
EKOK d Değerlendirme d O
c c 0
b b 3 t
a a 2 t
S=d+a+b+c
(l 12 |
İngilizce Cümle
The manner in which the history is taken is important not only because it affects
success in eleciting pertinent data but also because it may be of therapeutic value in itself.
Bölme
The manner / in which the history is taken / is / important /not only because it
affects success /ineliciting / pertinent data / but also because itmay be / o f therapeutic
value I in itself.
Parçaların Çeviriri
tarz
ki öykü/anamnez alınır
dır/-dir/-dur/-dür
önemli
sadece değil ki çünkü o başarıyı etkiler
244
önemli
a2
.. t . ortaya çıkarmaktaki/açıklamaktaki
..t. uygun verileri
al
a6 fakat aynı zamanda olabilmesi nedeniyle
..t. tedavisel değere haiz
a5
*4
..t . başlı başına /haddi zatında
2 t
S —c + a + b
Anamnez alma tarzı sadece uygun verileri ortaya çıkarmaktaki başarıyı etkilemesiy
le değil fakat aynı zamanda başlı başına tedavisel değere haiz olabilmesi nedaliyle önemli
dir.
Ingilizce Ciimle
Bolme
Parçaların Çevirisi
hastanın cevabı
heparine
gözlenmelidir
yakinen
bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle
245
çünkü heparin dozu adamakıllı değişebilir
ki tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gerekir
bireylerle -> bireylere göre
ya da aynı hastayla bile aynı hastaya göre
değişik zamanlarda
tedavi süresi sırasında
b2
---- hastanın cevabı
---- heparine
bl
*9
---- gözlenmelidir
---- yakinen
a8
a7
.... bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle
---- heparin dozu adamakıllı değiştiğinden
•6
a5
.... bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gereken
... bireylere göre
al '
I a4 yada aynı hastaya göre bile
a a 0
S * b+a
Heparine hastanın cevabı bireylere göre ya da tedavi süresi sırasında değişik zaman
larda aynı hastaya göre bile bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gereken heparin dozu adamakıllı değiştiğinden, bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle yaki-
nen gözlenmelidir.
[î 14 |
İngilizce Cümle
However, this type of cell change is not only non-specific but may also be
artefactual, if only because it is hardly ever seen in comparable regions o f hypoxic change
in the brains o f experimental primates fixed by perfusion in vivo.
246
Bölme
However,) this type o f cell change / is not only non-specific but may also be
artefactual /, if only/because it is hardly ever seen / in comparable regions o f hypoxic
change /in the brains o f experimental primates / fixed / by perfusion in vivo.
Parçaların Çevirisi
mamafih ((+)
bu tip hücre değişikliği
sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt/ka-
lıntı ya da artıkla ortaya çıkan ancak doğru olmayan bir oluşum
şeklinde de olabilir
eğer ki o sadece dir
çünkü o son derece nâdir görül Ur
kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde
deney/sel -* deneysel olarak kullanılan memelilerin beyinle
rinde/ki
ki tesbit edilir
canlıda perfüzyonla/doku içine sıvı verilerek
mamafih
a2 tesbit edilen
a (S
S= b + a
Mamafih, bu tip hücre değişikliği canlıda perfüzyonla tesbit edilen deneysel (olarak
kullanılan) memelilerin beyinlerindeki kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde son
derece nâdir görüldüğü için olsa bile sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir ar-
tefakt şeklinde de olabilir.
247
115
İngilizce Cümle
While the extent of neuronal destruction and that o f astrocytic proliferation are
usually proportional, it must be borne in mind that when hypoxic damage attains the level
o f infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels, the associated
astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region.
Bplme
While thé extent o f neuronal destruction and that of astrocytic proliferation are
usually proportional, / it must be borne in mind / that, (when hypoxic damage attains the
level of infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels) the
associated astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region.
Parçaların Çevirisi
EKOK b Değerlendirme b İ t
a a d O
S=b + a
Nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma miktarı mutad olarak orantılı iken, hi
poksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damarlarının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine
çıktığı zaman, ilişkili astrositik çoğalmanın o zaman nekrotik bölgenin çevresine sınırlı oldu
ğu hatırda tutulmalıdır.
248
116
İngilizce Cümle
This is believed to be due to the fact that the series of transformations applied to
a sample containing a large proportion of identical values yields a large proportion o f zeros.
Bölme
This I is believed to be /due to tha fact /that the series of transformations (applied
to a sample) (containing a large proportion of identical values ) yields a large proportion
o f zeros.
Parçaların Çevirisi
bu/nu/n
olduğuna inanılmaktadır
gerçeği nedeniyle/yüzünden
ki transformasyonlar serisi büyük oranda sıfıdar verir
ki bir numuneye uygulanır
ki büyük oranda idantik değerler içerir
bu/nu/n
°1
olduğuna inanılmaktadır
a5
a4 gerçeği nedeniyle/yüzünden
transformasyonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği
a3
bir numuneye uygulanan
a2
al büyük oranda idantik değerler içeren
EKOK Değerlendirme b ©
S= b + a
Bunun büyük oranda idantik değerler içeren bir numuneye uygulanan transformas
yonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği gerçeği yüzünden olduğuna inanılmaktadır.
249
tngilizce Ciimle
Bolme
Parçaların Çevirisi
a a İH O
S=b+a
İnotropik cevap glikogenolitik yanıttan önce geldiğine göre, artan enerji metabo
lizmasının artmış kardiyak çalışmanın bir sonucu olduğu ve neden olucu bir etken olmadığı
aşikârdır.
118
Ingilizce Ciimle
The available data suggest that increased tissue cyclic AMP levels resulting from
catecholamine stimulation o f adenyl cycmase activity alter Catdiac mechanics by modulation
of the basic calcium flux cycle o f the heart.
250
Bölme
The available data / suggest / that increased tissue cyclic levels (resulting from
catecholamine stimulation o f adenyl cyclase) alter cardiac mechanics / by modulation /
of the basic calcium flux cycle / o f the heart.
Parçaların Çevirisi
a a IH
S = b +a
Mevcut veriler, kalbin temel kalsiyum akış siklusunun modülasyonu yoluyla adenil
siklaz aktivitesinin kateşolaminlerle uyarılmasından sonuçlanan artmış doku siklik AMP
düzeylerinin kardiyak mekanizmayı değiştirdiğini ortaya koymaktadır.
119
lngilizce Ciimle
251
9+
be caused by an increased rate o f Ca influx across the sarcolemma during the plateau
phase o f the action potential, whereas the increased rate of relaxation is probably
attributable to an increased rate o f sequestration o f intracellular Ca by the sarcoplasmic
reticulum.
Bolme
Parçaların Çevirisi
D1 kateşolaminlerle
EKOK b Değerlendirme b (S
a a [D
S=b+a
252
Sonuçlanan Çeviri ürünü
120
İngilizce Cümle
Incest refers to sexual activity or coitus between members o f the same family.
Bölme
Incest I refers / to sexual activity or coitus / between members of the same family.
1
Parçaların Çevirisi
akraba aşkı
atfeder/denir
cinsel faaliyete ya da koitusa/cinsi münasebete
aynı ailenin üyeleri arasında
EKOK b Değerlendirme b ®
a a İH
S=b + a
253
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Akraba aşkı aynı ailenin üyeleri arasında cinsel faaliyete ya da cinsi münasebete de-
nır.
121
İngilizce Cümle
It usually refers to coitus between father and daughter, mother and son, or between
siblings, but it may involve other close relatives such as stepchildren or uncles.
Bölme
It usually refers / to coitus / between father and daughter, / mother and son, /or
between siblings, / but it may involve / other close relatives /such as stepchildren or uncles.
Parçaların Çevirisi
atfeder/denir
cinsel birleşime/koitusa
baba kız arasında
-, - - ana ve oğul (arasında)
ya da kız-erkek kardeşler arasında
fakat içerebilir/kapsayabilir
— atfeder/denir O
— cinsel birleşime/koitusa □
— baba kız arasında
,-- ana ve oğul (arasında)
4- bg ya da kız-erkek kardeşler arasında
ı 1 ........
I ag fakat içerebilir/kapsayabilir □
EKOK b Değerlendirme b [2 0
a a GÖ O
254
(+ ) S = b + a
Mutad olarak, baba kız, ana ve oğul ya da kız-erkek kardeşler arasında cinsel
birleşime atfeder fakat üvey evlât veya amca, dayı, enişte gibi diğer yakın akrabaları da
kapsayabilir.
1122
İngilizce Cümle
Hie ban against incest is one o f the most stringent o f sexual prohibitions in all
cultures.
Bölme
The ban / against incest / is / one of the most stringent o f sexual prohibitions /
in all cultures.
Parçaların Çevirisi
yasaklama
akraba aşkına karşı
-dır/-dir/-dur/-dür
en sert cinsel yasaklamalardan biri
bütün kültürel toplumlarda
c2 ----- yasaklama O
bl -dır/-dir/-dur/-dür □
a2 ----- en sert cinsel yasaklamalardan biri
ax bütün kültürel toplumlarda
EKOK c Değerlendirme c ©
b b 0
a a 2t
S = c +a +b
255
Sonuçlanan Çeviri üriinii
Akraba aşkına karşı yasaklama, bütün kültürel toplumlarda en sert cinsel yasakl
malardan biridir.
fÎ23~]
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
cerrahi / ameüyat/ı
- -- - izlenir
ışın tedavisi ile
- ve - bazan da ek kemoterapi /kimyasal tedavi ile
(Not : İngilizce'den Türkçe'ye çeviri de 'is followed' da 'is caused' gibi passive voice (edilp
çatı) yerine active voice (etken çatı) ile anlam kazanır. Bu farklılaşmaya neden iki dil ama
daki ayrıcalıktır.)
EKOK b Değerlendirme b ^
a a d
S= b + a
256
M ü
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
S= b + a
125
Ingilizce Ciimle
257
Bölm e
Parçaların Çevirisi
karmaşıklıkları nedeniyle
ki atfedilebilir
-— adamakıllı sayıda hücre tiplerine
ki neoplazide/yeni oluşumda rol oynar
ve aynı zamanda varyasyonlara/değişkenliklere
ki bulunur
gerek başlıca gliom sınıflarında
gerekse çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlarında
sorunlar
ki karşı karşıya kalınır
sınıflandırılmalarında
tahrik/provoke etmiştir
kaydadeğer/adamakıllı/hatırı sayılır bir polemik
karmaşıklıkları nedeniyle
atfedilebilen
adamakıllı sayıda hücre tiplerine
neoplazide/yeni oluşumda rol oynayan
ve aym'zamanda varyasyonlara/değişkenliklere
bulunan
gerek başlıca gliom sınıflarında
çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlannda
sorunlar O
karşı karşıya kalınan
sınıflandırılmalarında
, bl
t a2 tahrik/provoke etmiştir □
EKOK c Değerlendirme c 2 t
b b ©
a a □
258
S= b + c+ a
2 — Bu cümleyi daha akıcı bir Türkçe ile noktalamak olanağı vardır : " .......... adamakıl
lı bir polemik için tahrik /provokasyon olmuştur."
ÎÎ2 6 ~
İngilizce Cümle
They then attempted to classifiy the tumours observed in terms o f the different
morphological stages through which these cells pass in ontogenesis, using various metallic
techniques to supplement ordinary staining methods.
Bölme
Parçaların Çeviriri
daha sonra
sınıflandırmaya çalıştılar
tümörler/i
ki gözlenirler)
değişik morfolojik evreleri esas alarak
ki ontogenezde bu hücreler geçirirler
-, - - kullanarak
çeşitli metallik teknikler
takviye etmek için
olağan boyama teknikleri/ni
259
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
daha sonra ^
c3 sınıflandırmaya çalıştılar □ O
c2 bu tümörleri
C1 gözlenen
değişik morfolojik evreleri esas alarak
ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri
kullanarak
çeşitli metallik teknikler
a3
a2 takviye etmek için
EKOK Değerlendirme c [3 O
2 t
1 t
(+) S
s== a+b+ c
Daha sonra, olağan boyama yöntemlerini takviye etmek için çeşitli metallik tek
nikler kullanarak, ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri değişik morfolojik evreleri esas
alarak gözlenen tümörleri sınıflandırmaya çalıştılar.
M 2
İngilizce Cümle
Often it is the deeper parts o f the growth that show malignant change; this may be
obvious to the naked eye but in some it is only demonstrated by the microscope.
Bölme
Often ) it is I the deeper parts o f the growth / that show malignant change;
this I may be obvious / to the naked eye j but in some ) it is only demonstrated / by the
microscope.
Parçaların Çevirisi
çoğu kez ( +)
-dır/-dir/-dur/-dür
büyümenin/oluşumun daha derin kısımlan
260
ki kötücül/habis bir değişiklik gösterir
bu
aşikâr olabilir
çıplak göze/makroskopik olarak
fakat bazıla
rında (++)
sadece (+++) gösterilmektedir
mikroskopla
çoğu kez
e -dır/-dir/-dur/-dür □
büyümenin/oluşumun daha derin kısımları O
C1 bu O
aşikâr olabilir □
çıplak göze/makroskopik olarak
fakat bazıla
rında (++)
sadece (+++) a2 gösterilmektedir □
al mikroskopla
EKOK e Değerlendirme e d
d i'T<iM
c c ©
b b d
Çoğu kez kötücül bir değişiklik gösteren oluşumun daha derin kısımlarıdır,
bu makroskopik olarak aşikâr olabilir fakat bazılarında sadece mikroskopla gösterilmek
tedir.
1 — Daha iyi anlaşılması için Türkçe'de bunu, "gösteren kısımlar" olarak açmakta yarar
vardır. Sözcük eklemediğimiz takdirde, gösteren'den sonra bir virgül kullanılmalıdır.
261
128
İngilizce Cümle
Bölme
Parçaların Çevirisi
uyguladı
bir ameliyat
ki etkisi etkiledi
tüm cerrahi yöntemleri
ki kullanıldı
bu alanda
şimdiye dek
a7 ----- uyguladı
ag bir ameliyat
a5 ----- etkisi altına alan
a3 — kullanılan
a2 ----- bu alanda
aj ---- şimdiye dek
EKOK a Değerlendirme a
S=a
Şimdiye dek bu alanda kullanılan tüm cerrahi yöntemleri etkisi altına alan bir ame
liyat uyguladı.
129
İngilizce Cümle
The better preserved parts are composed o f rather evenly distrubeted cells separated
by a considerable amount o f eosinophil matrix which resembles a fine cobweb and is devoid
o f glial Gbrüs.
Boıme
The better preserved parts / are composed / o f rathar evenly distributed cells /
separated /by a considerable amount o f eosinophil matrix /which resembles / a fine cobweb/
and is devoid of glial fibrils.
Parçaların Çevirisi
a2 benzeyen
\ al
..t ince bir örümcek ağına
-ve glial hücrelerden yoksun olan
a3,
EKOK Değerlendirme
S= b + a
Daha iyi korunmuş kısımlar ince bir örümcek ağına benzeyen ve $ial hücrelerden
yoksun olan adamakıllı miktarda eosinofil matriksle aynlan oldukça düzenli bir şekilde
dağılmış hücrelerden oluşmaktadır.
130
tngilizce Ciimle
263
Bölme
Parçaların Çevirisi
EKOK b Değerlendirme b ©
a a IH
S= b + a
Bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar, tiroid sentezini azaltarak hipertiroidizmi tedavi
etmek için klinik olarak kullanılmaktadır.
264
BÖLÜM IV
AÇIK LAM ALI VE UYGULAM ALI
TIBBİ ÇEVİRİ
Bu Bölümde çeviri işlem lerinde en son uğraşı oluşturan pasaj çevirilerine yer veril
miş bulunmaktadır. Artık elde ettiğim iz sistematoloji ve çeviri teknikleriyle bir metni başa
rı ile çevirm ek olanağı vardır. Çünkü elde ettiğim iz teknik bilgi ve sistematik yaklaşım ,
oerhangi bir metni çevirebilm em iz için etkin bir araç olarak hizm etim izdedir.
Bölümde kısa ve kolay metinlerden başlayıp oldukça zor yirm ibeş pasaja y e r veril
miş, sunulan pasaj ve çevirileriyle yetinilm em iş, gözden kaçan bazı hususları anımsamak ya
ia tekrarlamak amacıyla dilbilgisi notlarıyla çeviri notlarının verilmesi de uygun görülmüş
tür. Bölümde y e r alan sözcük dağarcıkları ise, tıbbi İngilizce'nin geliştirilmesi için ek bir
olanak sağlamak amacıyla sunulmuş bulunmaktadır. B öylelikle metin içinde anlam farkı
yaratabilecek sözcükler üzerinde de durularak, çeviri boyutuna katkıda bulunulmuştur.
Sonuçlanan tam-metin çeviri ürünleri ise, sisteme-dayalı çeviri faaliyetinin kesin doğruluğu
nu göstermekle kalmayıp aynı zamanda çevirinin de bir bilim ve sanat dalı olarak yabancı
(S öğrenim ve öğretim inde yerleştirilmesinin ne denli yararlı olabileceğine en büyük ka-
a t ı, hatta delili sağlamaktadır. Dahası, ülkemizde bir çeviri enstitüsünün, Bilimsellik 139
adlı çalışmamda da belirtildiği gibi, kurularak Büyük Atatürk'ün ışık tuttuğu yön de çeviri
faaliyetlerinin yönlendirilm esi, bir bakıma denetlenmesi ve çeviri eserlerin sağlıklı bir şe
kilde kazandırılması gibi düşünceleri yeniden gündeme getirir nicelik ve niteliğinde görün
mektedir.
139— Sedat Törel, Bilimsellik (Sivas : Törel Yayını, 1983), s. 107 — 110
PASAJ BlR
Chills are a mechanism for raising body temperature to a new level set by the
"thermostat" in the hypothalamus. Shaking chills are seen in many acute bacterial
infections, but are by no means specific for them. Pneumococcal pneumonia and gram-
negative bacteremia are two conditions characteristically associated with chills... In a febrile
patient, ingestion o f aspirin may cause chills.
I- SÖZCÜK DAGARCILIĞI
(a) For raising kullanımında, for edat olduğu için bunu izleyen sözcük fiil-isim etike
tini taşımaktadır. Çünkü İngilizce'de her edatın, fillerin olduğu gibi, tümleçleri
vardır, öyleyse, edatlardan sonra fiil kullanımı gerekiyorsa, bu her zaman -ing’li
şekli, yani fiil-isim (verbal noun) olmahdır.
(b) Set by isim olan level'den sonra past participle (p.p.) kullanımıdır. Dolayısıyla,
arada which is saklı durumdadır. Oysa bu kullanım dilbilgisel olarak yanlıştır.
Çünkü ayarlanan vücut ısısıdır, öyleyse p.p. olarak kullanılan set ve bunu izleyen
sözcükler, body temperature’dan sonra doğru anlamı verebilir.
(c) The hypothalamus kullanımında da olduğu gibi İngilizce’de bütün organların isim
lerinden önce the kullanılır. Hastalık ve ilâç isimlerinden önce ise, the kullanılmaz.
269
(d) Shaking chills'de shaking isimden önce present participle (pr.p.) olup her zaman ol
duğu gibi bir sıfat işlevini görmektedir.
(e) Characteristically associated with, isim olan conditions'dan sonra kullanılmış zarf
ve p.p.dır. öyleyse arada gizli kalan sözcükleri de ortaya koyarak bunu, conditions
which are characteristically associated with olarak değerlendirmek gerekir.
(f) May cause, neden ya da sebep olabilir anlamındadır; ancak bunu can cause ya da
might cause ile kanştırmamak gerek. Çünkü can cause'da yetenek, might cause da
zayıf bir olasılık var.
(a) Kaynak metinde yer alan set by ile accociated with kullanımları, Türkçe'ye -an/-en
olarak dönüşecektir. Bununla birlikte, set by yukanda açıklandığı doğrultuda
değerlendirildiği taktirde doğru çeviri ürünü elde edilebilir.
(b) Shaking chills'i, titretici nöbetler yerine titreme yapan nöbetler olarak Türkçe'ye
çevirmek daha iyi.
(c) In a febrile patient, bir cümle açıcısı olduğu için, Türkçe'de cümlenin başına gel
melidir.
TAM METİN ç e v ir i
270
PASAJ IKI
I. SÖZCÜK DAĞARCIĞI
II - GRAMER NOTLARI
(a ) Until after kullanımı peşpeşe kullanılan iki edat (preposition) görünümünde olması
na karşın, zarfsal bir işlevi de yerine getirmekte ve zaman faktörünü açıklamaktadır.
271
(b) Gramatik olarak onset yerine the onset demek daha iyi olurdu. Çünkü burada belir
gin bir hastalığın başlangıcından söz edilmekte, genel bir anlatım ya da genel bic
hastalık konumuzun dışında kalmaktadır.
(c) Weight loss kullanımı yerine tıp literatüründe loss o f weight! izlemek mümkündür
(d) Burada reaches 3. şahıs, tekil olarak kullanılmıştır: the mass of o f antigens kullan-
minda the mass (öznemiz) 3. şahıs, tekil olup kullanılan fiille tam bir uyum için
dedir.
(a) Kaynak metindeki until after'in Türkçe'ye çevirisi sonrasına kadar/dek olarak ger
çekleştirilebilir.
(b) Türkçe'ye çeviri'de when the mass o f antigens reaches sufficient size zarf cümle
ciği çeviri ürünün başına getirilerek doğru yorumlamayı yansıtabilir.
272
PASAJ ÜÇ
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
leprosy: cüzzam
worldwide : dünyânın bir ucundan diğerine, bütün dünyada, dünyanın her tarafında
major distribution: başlıca dağılım
broad : geniş
equatorial band: ekvator şeridi
include, to: içermek, dahil etmek
Af ri ca: Afrika
Southeast Asia: Güneydoğu Asya
South America: Güney Amerika
of the estimated: tahmin edilenlerden
case: vak'a, olgu
continental U.S.A.: kıta A.B.D.
endemic: endemik, bölgesel olup tekrarlayan
foci: odaklar
exist, to: varolmak; bulunmak
(a) ilk cümle'de is found edilgen olarak kullanılmış, oysa cümlenin ikinci kısmı çatı de-
değiştirerek etken olarak devam etmektedir. Dolayısıyla birinci is yardımcı fiil
işlevini görürken ikinci is tam - zamanlı bir fiil, ana fiildir. Ayrıca, is found (bulu
nur) daha çok is encountered (rastlanır) esprisini taşımaktadır.
(b) Of the estimated devrik bir kullanış olup bu kullanımda of, out o f anlamındadır.
Estimated sözcüğü ise fiil değil, cases sözcüğünden önce kullanılmış bir past
participle yani sıfat etiketi taşıyan ve bu işlevi gören bir sözcüktür.
273
(c) Foci Lâtince bir sözcük olup, çoğuldur. Latince'de focus'un foci olduğu gibi,
—us ile sonlanan tekil isimle'' çoğul şekillerini -us'u —i’ye dönüştürerek oluştu
rurlar.
(d) Exist ftili burada there are ile anlamdaştır.
(a) Leprosy is found worldwide cümlesini Cüzzam dünyanın her tarafında bulunur
olarak çevirmek İngilizce'den Türkçe'ye geçerken anlamda fire vermek olur. Bunu
Cüzzama dünyanın bir ucundan diğerine rastlanır ya da Bütün dünyada cüzzama
rastlanır ya da dünyanın her tarafında cüzzama rastlanır olarak çevirmek lâzım.
(b) Its major distribution'un Türkçe'ye çevirisi başlıca dağılımı olarak gerçekleştiri
lebilir. Bu arada çoğu yerde majörün büyük, distribution'nın da dağıtım anlamına
da geldiğini de not etmekte yarar vardır.
(c) Of the estimated 12 to 20 million cases'm Türkçe'ye çevirisi tahmin edilen 12-2C
milyon vakadan olarak gerçekleştirilebilir.
(d) Kaynak metinde kullanılan exist fiili en iyi şekilde Türkçe'ye vardır olarak geçebi
lir.
TAM m e t in ç e v ir i
Dünyanın bir ucundan diğerine cüzzama rastlanır, fakat başlıca dağılımı Afrika,
Güneydoğu Asya ve Güney Amerika'yı içeren geniş bir ekvator şeridi içindedir. Tahmin
edilen 12-20 müyon vakadan yaklaşık olarak 2000'i kıta AJBD.'dir. Teksas, Lousiana vs
Hawaii 'de endemik odaklar vardır.
274
PASAJ DÖRT
incubation : kuluçka
p erio d :süre
1 t o 3 :1 ilâ/ile 3; 1-3
cholera: kolera
subclinical: belirgin k linik b elirtiler/işaretler g österm eyen ; h a fif seyirli
m ild: h a fif
u n com p licated : karışık olm ayan ; a ç ık , açık ça
ep isode: n ö b et
diarrhea : d iya re, ishal
fu lm inan t: aniden bütün şid deti ile oluşan
ra p id ly : süratli b ir şek ild e, süratle
lethal: öldürücü
abrupt: ani, birden
painless: ağrısız
vom itin g : kusma
usually : a lış ıla g e lm iş (o la ra k ), m utad olarak
initial: ilk ; b aşlangıçtaki
fin d in g: bulgu
s to o l: gaita
loss: kayıp
exceed , to : aşm ak, g e ç m e k
much less: ç o k daha az
resultant: sonuçlanan
severe: a ğ ır, şid detli
d e p le tio n : boşalm a; kayıp
lead, t o : —a'ya/—e 'y e y o l açm ak
275
intense th irst: kuvvetli/şiddetli susama
oliguria: o lig u ri; böb rek lerin yetersiz çalışm ası sonucu günlük idrar volümünün azalması
m uscle cramps: kas kram pları
w eakness: halsizlik
m arked: belirgin
tissue tu rg or: doku gerg in liğ i, d ok u dolgu nlu ğu
sunken eyes: çök ü k g ö zle r
w rin k led skin: kırışık deri
(a ) Can b e subclinical kullan ım ı kuvvetli bir ifa d e tarzı olu p hastalığın ola b ilm e yeten e
ğ i y a da iktid arın ı yansıtm aktadır. Başka bir d e y iş le , k lin ik dışm da y a da klinik
b elirti verm eden o la b ile c e ğ i burada vurgulanm aktadır.
(b ) W ith ile 'd e n ziy a d e to g e th er w ith yan i ile b irlik te anlam ını g etirm ekted ir.
(c ) M a y e x c e e d " g e ç e b ilir " anlamına gelm ek ted ir. A n cak bu kullanım ı ş ö y le açıklam ak
lâ zım : bu g eç e b ilm e , ilk % 50 olasılığa yani kuvvetli b ir olasılığa sahiptir. D iğer
taraftan , bu kullanılış can'den ç o k z a y ıftır . Y a za r bunun aksi d e ola b ile c e ğin i b *
kullanışı ile b elirtm iş o lu y o r. N ite k im , m etin d e hem en sonra açık lam a bu kulla
nışı izle m ek te d ir.
(d ) M arked isim den ö n ce bir p.p k u llan ışı old u ğu iç in s ıfat e tik e t ve işlevin e sahiptir.
(e ) W rin k led y in e isim den ön ce kullanılan past p a rtic ip le 'dır. D o la y ıs ıy la e tik e t w
fo n k s iy o n bakım ından b ir sıfattır.
276
PASAJ BEŞ
T h e m ost c o m m o n cause o f serum sickness is n o t serum , b u t p en icillin and related
drugs. R eaction s fro m horse serum an titoxin s o c cu r in a t least 5 % o f persons given the
serum fo r the first tim e. T h e in je c te d serum o r drug is s lo w ly e x creted , so th at it remains
in the circu la tion lo n g enough to stim ulate the p ro d u c tio n o f sp ecific IgG antibodies w h ich
form soluble com p lexes w ith the antigen to cause a T y p e I I I rea ction ; IgE antibodies and
con sequ en tly a Type I rea ction are also p rodu ced. B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly
con trib u te to sym ptom s.
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
277
a T y p e I I I rea ctio n : bir T ip I I I reaksiyonu
con sequ en tly: bunun sonucu olarak, sonunda
b oth ty p es o f rea ction : her ik i tip reaksiyon
p ro b a b ly : m u htem elen ; olasılıkla
con trib u te, t o : katkıda bulunm ak
(a ) R e la te d isim den ö n c e gelen bir past p a rticip le old u ğu iç in sıfat fon ksiyon u n u gör
m ek ted ir.
(b ) Persons given kullanım ında given isim olan persons sözcüğünden sonra gelen be
p .p .'d ır. D o la yıs ıy la , ik i sözcük arasında w h o are saklıdır. Başka bir deyişle
persons w h o are given d en ilm ek ted ir.
(c ) In je c te d isim den ön ce (serum , drug) bir past p articiple olarak kullanılm akta «
s ıfa t işlevin i g örm ek ted ir. F iil d e ğ ild ir.
(d ) Serum, Lâtin ce bir sözcüktür, tek ild ir. L â tin c e 'd e —um ile sonlanan sözcükler
—um son eklerini —a 'y a dönüştürerek ç o ğ u l olurlar. Serum 'u n ç o ğ u lu , örneğin
sera'dır.
(e ) L o n g enough to stim ulate kullanım ında, to stim ulate, bir mastar (in fin itiv e ) ola
rak, sıfattan sonra k u llan ıldığı için T ü rk ç e 'd e gen ellikle - s ı/ - s i/ —su/—sü olaral
belirtilm esine karşın, burada lon g en ou gh 'ı izle d iğ i iç in —cak/—c e k tarzd a ile an
lam kazanm aktadır. B k z. Ç eviri N o tla n ( f ) .
(f) T o cause isim den sonra gelen bir m astardır. G en ellik le isim den sonra kullanılsa
m astarlar —cak/—cek anlam ını taşım akta, en d er olarak —mak/—m ek iç in (in orda
t o ) anlam ını verm ekted ir.
(g ) B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly c on trib u te kullanım ında, şahıs ve sayı bakım ındaı
ö z n e - f i i l uyuşm asını n o t etm ek te yarar vardır. 3. şahıs ç o ğ u l olan con tribu lı
fiilin in hem en 3. şahıs tek il reaction 'd an sonra gelm esi yan lış d e ğ ild ir; çü n k i
fiilin öznesi y in e 3. şahıs ç o ğ u l olarak kullanılan both typ es'tır.
(a ) K ayn ak m etin d eki ilk cüm le'de is ilk kısım da k u llan ılm aktadır; oysa T ü rk çe'yi
ç e virid e fiil is son kısım da y e r alacaktır. Bu uygu lam a birden fazla ö z n e iç in a y «
tek fiil uygulam alannda geçerlid ir. Başka bir d e y iş le , İn g iliz c e ’d e en başta g e la
fiil, T ü rk ç e 'd e en sonda ola ca k tır. A y n ı düzen ed atlar(p rep ositio n s) iç in de g e ç e d
bir ç e viri uygulam asıdır.
(b ) İn g iliz c e 'd e 5 % T ü r k ç e 'y e g eçerk en % 5 olm ak tad ır. A y n ı şek ild e, İn g ilizc e'm i
5.3'ü T ü rk ç e 'd e 5,3 olm ak tad ır.
(c ) Persons given, verilen şahıslar ya da k işiler olarak çevirilir.
(d ) The in jected serum o r drug kullanım ının çevirisi, e n jek te edilm iş/zerk edilmiş
serum y a da d ro g şeklin de gerçek leşir. Bu kullanım ı e n jek te e d ilen olarak ç e v »
m ek ya n lış olur.
(e ) So th at it rem ains kullanım ını sistem atik çeviri (y ö n tem s e l y a da lin e e r) ile g erç e k
leştirirsek, ki d e ğiş k e n lik işlem i ya da rötuşu sonucu bu, kalacak tarzda olaral
e ld e ed ilir. A y n ı kullanım serbest çeviri uygu lam alannda ş ö y le ki kalır olaral
orta y a çıkar.
278
(f) Long enough to stimulate Türkçe'ye uyaracak kadar uzun süre olarak çevirilir.
Bkz. Gramer Notlan (e).
(g) To cause burada neden olmak için olarak Türkçe'ye çevirilir. Bkz. Gramer Not
lan (f).
TAM m e t in ç e v ir i
Serum hastalığının en sık nedeni serum değil, fakat penisilin ve buna ilişkin drog-
lardır. At serumu antitoksinlerinden reaksiyonlar ilk kez olarak serum verilen kişilerin en
azından % 5'inde vukubuhır. Enjekte edilmiş serum ya da drog, bir Tip III reaksiyonuna
neden olmak için antijenlerle çözünür kompleksler oluşturan özgül IgG antikorları oluşumu
nu uyaracak kadar uzun süre dolaşımda kalacak tarzda yavaş yavaş itrah edilir; IgE antikor
ları ve bunun sonucu bir Tip I reaksiyonu da oluşturulur. Her iki tip reaksiyon da muhteme
len semptomlara katkıda bulunur.
279
PASAJ ALTI
M any tum ors release antigenic substances in to the circulation. These antigenic
m acrom olecules m ay even tu ally p ro v id e sensitive in dicators o f the presence o f a v a riety o f
m alignancies, y ie ld in g a valuable im m u n olo gic appproach to the early diagnosis o f neoplastic
disease, p articularly if detectab le b y technics app rop riate fo r mass screening programs.
T h e y can also aid in m o n ito rin g patients f o r tu m or recurrence a fte r therapy.
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
280
recurrence : nüks
rh era p y : tedavi
281
TAM ÇEVIRÎ METNİ
282
PASAJ YEDİ
The carbohydrates, or saccharides, are m ost sim p ly d e fin e d as p o ly h y d r o x y
aldehydes or keton es and th eir derivatives. M a n y have the em p irical form u la (C H 0 ) n ,2
w h ich origin ally suggested th ey w ere "h y d r a te s " o f carbon. M on osaccharides, also called
sim ple sugars, consist o f a single p o ly h y d r o x y ald eh yd e o r k e to n e unit. T h e m ost abundant
m onosaccharide is the six - carbon D - glucose; it is the paren t m onosacch aride fro m w hich
m ost others are derived. D -g lu c o s e is th e m ajor fu e l fo r m ost organisms and the basic
b uilding b lo c k o f th e m ost abundant polysacch arides, such as starch and cellulose.
O ligosaccharides (G ree k o lig o , " f e w " ) con tain fro m tw o to ten m onosacch aride
units jo in e d in glyk osid ic linkage. Polysacch arides contain m any m onosacch aride units
jo in e d in lo n g linear o r branched chains. M o s t polysaccharides contain recurring m onosaccha
ride units o f o n ly a single k in d o r tw o alternating kinds.
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
283
t o con ta in : ih tiva e tm ek , içerm ek
recurring: tekrarlayan, m ükerrer
o n ly a single....alternating kinds: sadece tek tip y a da b irib iriyle y e r d e ğiş tire n ik i tip tek
rarlayan m onosakkarid üniteleri iç e rirle r
GRAMER NOTLARI
ÇEVİRİ NOTLARI
t a m m e t in Tü r k ç e ç e v ir i ü r ü n ü
K arbon h idratlar, y a da sakkaridler, en basit şek ild e p olih id rok si ald ehid leri y a da
keton ları ve türevleri olarak tanım lanırlar. B irçoğ u n u n başlangıçta bunların k arbon "h id ra :
la n " old u ğu n u telk in eden am pirik bir form ülü (C H 0 ) n 2 vardır. Basit şekerler d iy e de ad
landırılan m on osak karitler te k p o lih id rok si aldehid y a da k e to n ünitesinden ib arettir. En bo 1
m onosakkarit a ltı - karbonlu D - glu k ozd u r; b irç o k d iğerlerin in eld e e d ild iğ i ana m o n o s a k k t
rittir. D - g lu k o z organizm aların büyük çoğ u n lu ğu iç in başlıca y a k ıt o lu p 1 nişasta ve sellü-
lo z g ib i en b o l p olisakkaritlerin te m el y a p ı taşıdır.
284
O ligosak k aritler (G r e k ç e o lig o " b ir k a ç " 2 ) glik o sid ik b ir b a ğla bağlanm ış iki ile o n
arasında m ukosakkarit ünite ih tiva ederler. P olisak k aritler uzun doğru sal y a da d a lla n m ış 1*
zin cirlerle bağlanm ış b irç o k m ukosakkarit üniteler içerirler. Polisak k aritlerin ç o ğ u tek tip
y a da b irib iriy le y e r d e ğ iş tire n ik i tip tekrarlayan m onosak karit üniteleri iç e rirle r.
285
PASAJ SEKİZ
Iso la tio n in ce ll culture. In p ra ctice, cell cultures w h ich are susceptible to the broadest rang«
o f viruses should be used. Since th e y are m ost lik e ly to d e te c t the greatest v a riety o f viruses
in clinical m aterials.
C ells used in the v ir o lo g y la b ora to ry are designated b y th eir sources and b y then
characteristics. P rim ary cell cultures are ou tgrow th s o f cells ob ta in ed d ire c tly fro m tissue
fragm ents w h ich have been treated w ith tripsin to disperse cells e n zy m a tic a lly in to a cel
suspension. T h e suspension is p laced in a n u trien t g ro w th m ed iu m and th e cells are perm it
ted to attach to th e w alls o f th e tube. P rim ary m o n k e y k id n e y cells, hum an am n ion cells
o r human e m b ryo n ic k id n e y cells are representative ty p es e m p lo y e d f o r isola tion o f virus
th e y are susceptible to a w ftfe v a riety o f viruses. P rim a ry cell cultures can be subcultured
as secondary cell cultures f o r o n ly a fe w generations. On the o th e r hand, semicontinuous
cell lines, e.g.. W I - 38 cells and hum an d ip lo id fib ro b la st cells, d erived fro m an outgrow th
o f cells fr o m fe ta l lung tissue, can be subcultured fo r m an y generations. C ontinuous cell
lines are tran sform ed o r neoplastic cells, w h ich have been derived fro m cancer tissue, e.g.
H ep - 2 cells, w h ich w ere d erived fro m a hum an laryngeal carcinom a. C ontinu ou s cell lines
can be subcultured fo r an in d e fin ite num ber o f generations.
(Y ou m a n s — Paterson — Sommers.
T h e B iolog ic and C linical Bases oi
In fe c tio u s Diseases, Philadelphia: W.B.
Saunders Co., 1975, s. 143.)
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
286
the greatest variety: en büyiik/çok çeşitler/i
clinical materials: klinik materyaller
cells used: kullanılan hücreler
virology laboratory: viroloji laboratuvan
are designated: tâyin edilirler
by their sources: kaynaklarına göre
characteristics: karakteristikler, özellikler features: özellikler
outgrowths o f cells: hücrelerin dışa - büyümüş kısımları
to obtain: elde etmek
tissue fragments: doku parçalan
which have been treated: işleme tâbi tutulan/tutulmuş olan
to disperse: dağıtmak
enzymatically: enzimatik olarak
cell suspension: hücre süspansiyonu
is placed: konur/konulur
a nutrient growth medium: besleyici bir üreme besiyeri
to permit: müsaade etmek
to attach: yapışmak, tutunmak
walls o f the tube: tübün duvarlan
primary monkey kidney cells: primer maymun böbrek hücreleri
human amnion cells: insan amnion hücreleri
embryonic: embriyonik
representative types: temsili tipler
employed: kullandı; kullanılan
a wide variety: çok çeşitli
can be subcultured: başka bir besiyerine nakledilebilirler
secondary cell cultures: ikincil hücre kültürleri
a few generations: birkaç nesil/kuşak
on the other hand: diğer taraftan
semicontinuous cell lines: yarı - devamlı hücre dizileri
derived: elde etti; elde edilen, derive edilen
fetal lung tissue: fetal akciğer dokusu
continuous cell lines: devamlı hücre dizileri
transformed or neoplastic cells: şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler
cancer tissue: kanser dokusu
e.g.; exampli gratia: meselâ, örneğin
human laryngeal carcinoma: insan larenks karsinomu
an indefinite number: sonsuz sayı/da; sınırsız
(i) uygulamada
b3 hücre kültürleri O
b2 ki duyarbdır -► duyarlı olan
b! en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine
287
84---- ----- kullanılmalıdır □
a3 ----- madem ki büyük bir olasılıkla saptayabilirler -*• büyük bir
olasılıkla saptayabildiklerine göre
a2 ----- en büyük virüs çeşitlerini
aı ----- klinik materyellerde
b ®
a 0
^S=b+a
(ii)
b2 ----- hücreler O
b! ----- ki kullanılırlar -> kullanılan
a2 ----- tâyin edilirler □
a, ----- kaynaklan ve karakterlerine göre
b (D
a m
S= b+a
c ®
b sı
a 2t
S = c + a + b
288
dji ----- süspansiyon O
c2 ----- konulur □
-v e — hücreler/i/n O
d (D
c SI
b ©
a SI
S = (d + c) + (b + a)
—dır/—dir/—dur/—dür □
temsilî tipler
duyarlıdırlar □
d (D
c 3
b 2t .
— —- i
a E
S = (d + b + c) + (a)
289
(V i)
b $
a m
S —b + a
(Vü)
diğer taraftan(+)
b ®
a ta
(+ )e = b + a
(vüi)
—dır/—dir/—dur/—dür □
D1
şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler
a5
ki elde edilmişlerdir — >elde edilmiş olan
290
al ----- bir insan larenks karsinomundan
c ®
b a
a 2t
S= c+a+b
(ix)
b ®
a m
S=b + a
Hücre Kültüründe izolasyon. Uygulamada, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı o-
lan hücre kültürleri klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkla sapta
yabildiklerine göre kullanılmalıdır.11
Kullanılan hücreler kaynaklan ve karakteristiklerine göre tâyin edilirler. Primer hüc
re kültürleri bir hücre süspansiyonuna enzimatik olarak hücreleri dağıtmak için tripsinle işle
me tâbi tutulan doku parçalanndan doğrudan doğruya elde edilen hücrelerin dışa-büyümüş
kısımlandır. Süspansiyon besleyici bir üreme besiyerine konulur ve hücrelerin tüb(ün) duvar
larına yapışmalanna müsaade edilir. Primer maymun böbrek hücreleri, insan amnion hücre
leri veya embriyonik böbrek hücreleri ve virüs izolasyonu için kullanılan temsilî tiplerdir;
çok çeşitli virüslere duyarlıdırlar. Primer hücre kültürleri sadece birkaç nesil için ikincil hücre
kültürleri olarak başka bir besiyerine nakledilebilirler.2' Diğer taraftan, fetal akciğer doku
sunun hücrelerinin dışa-büyüyen kısımlarından elde edilen yan-devamh hücre dizileri,
örneğin, W I-38 hücreleri ve insan diploid fibroblast hücreleri birçok nesil için başka besi
yerierine nakledilebilirler.31 Devamh hücre dizileri bir insan larenks karsinomundan elde
edilen kanser dokusundan, örneğin, Hep-2 hücrelerinden Side edilmiş olan şekil değiştir
miş41 ya da neoplastik hücrelerdir. Devamh hücre dizileri sınırlı olmayan nesiller için başka
besiyerierine nakledilebilirler.51
291
ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING
Bu cümlenin çevirisi doğru olmasına karşın, sistematik çeviri ürünü olarak Türkçe'
de kolay- anlaşılır ya da akıcı bir nitelik göstermemektedir. Estetik rötuş ve editıg
sonucu, hiçbir sözcüğü metin-dışı bırakmadan, cümlenin sunuluşunda biraz de£-
şiklik yaparak, bu cümle'yi aşağıdaki gibi sunmak gerekir.
Uygulamada, klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkta
saptayabüdiklerine göre, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı olan hüoı
kültürleri kullanılmalıdır.
Tekrar kültüılenebilirler şeklinde de çevirisi yapılabilir.
Tekrar kültüılenebilirler.
Buna, deforme ya da şekilleri bozuk da denebilir.
. . . yeniden kültürleri yapılabilir ya da tekrar kültüılenebilirler.
292
PASAJ DOKUZ
The knee depends for its stability upon its four main ligaments und upon the
quadriceps muscle. The importance o f the quadriceps cannot be over-emphasised. So
efficiently can a powerful quadriceps control the knee that it can maintain stability despite
considerable laxity o f the ligaments. In many injuries and diseases of the knee the quadriceps
wastes strikingly, and to some extent the condition o f the muscle is an index o f the state
of the knee: if it is wasted it is probable that there is an abnormality within the joint
Apart from its vulnerability to injury, the knee is also particularly prone to almost
every kind o f arthritis. Moreover, it is the joint most commonly affected by osteochondritis
dissecans and intra-articular loose body formation.
The region o f the knee is the zone o f most active bone growth in the lower limb
(contrast the upper limb, where most growth occurs towards the shoulder and wrist).
Perhaps partly for this reason the metaphyses near the knee are common sites o f
osteomyelitis and o f primary malignant bone tumours.
The knee is, in fact, a region where nearly every kind o f orthopaedic disorder
may be represented.
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
293
strikingly: çarpıcı bir şekilde
to some extent: bir dereceye kadar
an index o f the state:durumunu gösteren bir işaret/delil; durumunun göstergesi
if it is wasted: yıprandığı taktirde
it is probable that: olasıdır/muhtemeldir ki
abnormality: anormallik
within the joint: eklem/mafsal içinde
apart from: —dan/—den gayrı/başka
vulnerability to injury :indnmeve açık/açık hedef
particularly: özellikle
is prone to: eğilimindedir; çok yatkındır
every kind o f arthritis: her türlü artrit; her türlü eklem iltihabı
moreover: üstelik, dahası
is most commonly affected : en sıklıkla etkilenir
osteochondritis: osteokondrit; kemikle kemik kıkırdağının birlikte iltihabı
osteochondritis dissecans: osteokondroliz/i; eklem içinde 'serbest cisimler' 'e yol açan ta
kırdak çevresindeki kemiğin septik nekrozu ile karakterize du n a
intra • articular loose body formation : iç - eklemsel serbest/gevşek cisim oluşumu
zone: şeridimsi dar bölge
most active bone growth: en aktif kemik büyümesi/gelişmesi
the lower limb: bacak
contrast : karşılaştır/ınız; karşıt taraflarını mukayese ediniz
the upper limb: kol
the shoulder and wrist: omuz ve bilek
partly for this reason: kısmen bu nedenle
the metaphyses: metafızler; uzun kemikte diafizle epifiz arasındaki kısımlar
common sites: müşterek yerler/i
osteomyelitis: osteomiyelit; kemik iliği iltihabı
primary malignant bone tumours: primer kötücül kemik tümörleri
in fact: aslında
orthopaedic disorder: ortopedik bozukluk
may be represented: temsil edilebilir/ler
294
(e) Vulnerability, açık hedef oluşu, çok kolay etkilenişi dile getirmekte, oysa is prone
to kullanımı çok yatkın oluşu anlatmaktadır. Her iki sözcük de tendency/inclina
tion (eğilim) 'den kuvvetlidir.
(f) Contrast, compare ile kanştınlmamalıdır. Compare'ın anlamını açacak olursak,
bunun benzer tarafları karşılaştırmak olduğu görülür. Oysa, contrast karşıt ya da
benzemiyen yanlan karşılaştırmak demektir.
fg ----- yıpranır/yıpranmaktadır □
e^ , ve - kasm durumu O
d^ --- —dır/—dir/—dur/—dür □
bj - - yıprandığı taktirde
ag --- olasıdır □
EKOK g Değerlendirme g 0
f f H _
e e ©
d d 0
c c 2t
b b İt
a a S
295
kısmen bu nedenle^*)
metafizler O
—dır/—dir/—dur/—dür □
müşterek yerier/i
osteomiyelitin
EKOK c Değerlendirme c O
a a 2t
( +>S = c + a + b
Diz, değişmez pozisyonunu dört ana bağa ve dört başlı kasa borçludur. Dört başta
kasın önemi asla aşın jbir şekilde vurgulanamaz1. Güçlü dört başlı kas öylesine etkinlikle <&-
zi kontrol etmektedir ki bağlann adamakıllı gevşek olmalanna karşın değişmezliğini idame
ettirebilmektedir. Birçok diz incinmeleri2 ve hastalıklannda, dört başlı kas çarpıcı bir şeki-
de yıpranmaktadır3, ve bir dereceye kadar kasın durumu diz durumunun bir göstergesidir :
yıprandığı taktirde, eklem içinde bir anormallik olmasısolasıdır.
İncinmeye açık bir hedef olmasından gayriD, diz hemen hemen her tür eklem i-
tihabma7 çok yatkındır8. Üstelik, osteokondroliz ve iç - eklemsel serbest cisim oluşumu ik
en sıklıkla etkilenen eklemdir.
Diz bölgesi, bacakta en aktif kemik gelişim zonudur (Büyümenin çoğunun omuz w
bilekte olduğu kol ile bunun benzemiyen yanlannı mukayese ediniz9). Belki de kısmen ba
nedenle, diz yanmdaki metafizler osteomiyelit ve primer kötücül kemik tümörlerinin müşte
rek yerleridir.
Aslında, diz hemen hemen her türlü ortopedik bozukluğun temsil edik r,>Uo v i ! 1
bir bölgedir.
1— Bunu, aynı espriyi verebilmek için, şöyle çevirmekte yarar vardır: "Dört başta
kasın önemini nekadar vurgulasak azdır."
296
2— "Birçok diz yaralanmaları" da denebilir.
3— . . . çarpıcı bir şekilde harabolmaktadır.
4— . . . kadar kasın içinde bulunduğu durumun birgöstergesidir" demek daha iyi.
. . . eklem içinde bir anormalliğin varlığı olasıdır.
IO
297
PA SA J ON
NORMAL VALUES
Normal values for the cerebral hemodynamic and metabolic variables arc
summarized in Table 1. These vary with both age and functional state o f the brain. Mental
activity increases regional cerebral blood volume and presumably regional CBF (rCBF) is
active locations. For example, a visual task increases rCBF in the occipital areas. Mean CBF
o f healthy volunteers was increased during rapid—eye-movement sleep and decreased in
slow wave sleep. Oxygen uptake, or metabolic rate for oxygen (CMROz ) is not altered by
sleep. Increased CBF has also been observed in cats during both slow wave and rapid-eye -
movement sleep.
Mean CBF in a group o f children was found to be almost twice that o f young
adults, and CMRO^ about 25 per cent higher. However, old age by itself does not seem
to affect CBF. Arteriosclerotic patients often have reduced CBF, but if these are excluded,
there are no differences in CBF or CMROz among adults o f any age.
Spinal cord blood flow behaves much like CBF. It varies with Pa CO although
sensitivity is less than that o f brain. Spinal cord blood flow also autoregulates and the lower
limit is probably similar to that o f brain.
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
298
metabolism: metabolizma
a great deal (o f): bir hayli, epey, adamakıllı
clinically relevant information: klinik olarak tutarlı bilgi; klinik değeri olan bilgi
the cerebral (blood) circulation: beyin (kan) dolaşımı
has accumulated: birikmiştir
in the past decade: son/geçen on yılda
first: evvelâ
to consider: nazan itibara almak, incelemek
cerebral blood flow (CBF): beyin kan akımı (BKA)
normal unanesthetized state : normal, anastezi edilmemiş durum
then : sonra
to discuss: tartışmak
finally: en sonunda
to apply knowledge to: —a'ya/—e'ye bilgiyi uygulamak; to apply: müracaat etmek, başvurmak
clinical problems: klinik sorunlar
normal values: normal değerler
the cerebral hemodynamic and metabolic variables: serebral hemodinamik ve metabolik
to summarize : özetlemek değişkenler
Table 1 : Tablo 1
to vary : değiş(tir)mek
age and functional state : yaş ve fonksiyonel/işlevsel durum
mental activity : mental aktivite/faaliyet
increases : artırır
regional cerebral blood volume : bölgesel beyin kan volümü
presumably : tahminen, muhtemelen
regional cerebral blood flow (rCBF) : bölgesel beyin kan akımı (bBKA)
in active locations : aktif yerlerde
for example : örneğin, meselâ
a visual task : görsel bir çaba/iş '
occipital areas : oksipital alanlar
mean CBF : ortalama BKA
healthy volunteers : sağlıklı gönüllüler
rapid - eye - movement sleep : göz kapaklarının süratle haraket ettiği uyku
in slow wave sleep : hareketin yavaşladığı uykuda
oxygen uptake : oksijen alınımı
metabolic rate o f oxygen : oksijenin metabolik hızı
is not altered: değişmez
by sleep: uykuyla
was found to be: olduğu bulundu
almost twice: hemen hemen iki misli
that o f : —mkı/—inki/—unku/—ünkü
young adults :genç erişkinler
old age by itself: yalnız başma yaşlılık
does not seem: görünmemektedir
to affect: etkilemek
arteriosclerotic patients: arteriosklerotik hastalar
reduced CBF: azalmış BKA
to exclude: hariç tutmak
among adults: erişkinler arasında
of any age: herhangi bir yaşta
299
spinal cord blood flow: spinal kord kan akımı
behaves much like: çok benzer/benzeyen bir şekilde davranır
varies with Pa CO y arteriyel karbon dioksit parsiyel basıncı ile değişir
sensitivity: hassasiyet, duyarlılık
autoregulates: otoregülasyon yapar; kendi kendine ayarlama yapar
the lower limit: daha düşük olan limit
is probably similar: muhtemelen benzemektedir
Bu pasajda üç kez kullanılan "that of" 'a dikkat etmekte yarar var. Türkçe çeviri'de
—ınkı/inki/—unku/—ünkü Anahtarı olarak işlev yapan bu kullanımı kolaylıkla aktarmak ola
nağı vardır.
Gerek dilbilgisi gerekse çeviri açısından "increase'"‘decrease"ve "reduce" fiillerine
titizlikle eğilmek zorunludur. Bunun nedeni bu fiillerin hem aktif hem de pasif bir çerçeve
de anlam kazanabilmeleridir. Çeviri'de küçük bir ihmal, eylemin tam tersinin belirtilmesine
yol açabilir. Bu fiillerin Türkçe’ye çevirisi, metne göre, sırasıyla şöyle olabilir: "artmak
artırmak", "azalmak/azaltmak" ve "azalmak/azaltmak/düşmek/düşünnek". Hemen takdir
edilebileceği gibi tıpta bir serumun azalması' ile 'azaltılması' büyük bir ayrıcalık ve sorum
luluk olayma yol açabilecek niteliktedir.
(i)
anestetiklerin ve oksijen yoksunluğunun etkisi
S= a
(ü)
b2 ----- klinik olarak tutarlı bir hayli/epey/adamakılh bilgi O
b ®
a 0
S= b+ a
(iii)
a2 • °n geçireceğiz
bu materyali
S= a
300
(İV )
evvelâ ^
inceleyeceğiz □
b3 j-V-e- - tartışacağız □
anastezi etkilerini
a3 i ye en sonunda uygulayacağız □
c m
b s
a^ SI
(+ )S = (c) + (b) + (a)
Normal Değerler
(v)
\>2 ----- normal değerler O
a -•- özetlenmektedir □
Tablo l'd e
b ®
a m
S = b + a
(vi)
bj ----- bunlar O
a3 ----- değişmektedir □
301
»2 ----- gerek yaşı gerekse fonksiyonel/işlevsel durumu ile
aı ----- beynin
b ®
m S= b + a
(vü)
mental aktivite/faaliyet O
D1
artırır □
a4
bölgesel beyin kan volümünü
i a2 "
4 a , y? muhtemelen bölgesel beyin kan akımını
t _J
aktif yerlerde
aı ••
b ®
a H
b + a
(viii)
örneğin1
in (+ )
Ws=b+a
(lx)
302
**
ü a
a a
S - (c + b) + (a)
(X )
1 ----- oksijen alınımı O
bı '
i
ya da
oksijenin metabolik hızı
b2,
L-
değişmez □
a2
t
----- uykuyla
al
b ©
a m
S= b+a
(xi)
----- artmış beyin kan akımı O
bı
----- gözlenmiştir □
a3
----- kedilerde de
a2
----- hem yavaş hem de süratli göz hareketi olan uyku sırasında
al
b ©
a
S= b + a
(xii)
c 0
b ®
a a
S = (d +c) + (b + a)
(xüi) mamafih^
b 0
a 0
( +)s = b + a
(xiv)
d ®
c 0 ___
b İt
a 0 0
S = (d + (+) c) + (b + a)
304
(xv)
“1 spinal kord kan akımı O
davranır O
a2
b ©
a
S= b+ a
(xvi)
değişir/değişmektedir
S= a
(xvi)
muhtemelen^^Ü benzemektedir
a2
beyninkine
aı
d ©
c a
b ©
a s
S = (d + ^ c ) + (b + (++) a)
Beyin dolaşımı hakkında klinik olarak tutarlı bir hayli bilgi son on yılda birikmiş
bulunmaktadır. Bu materyali gözden geçireceğiz. Evvelâ normal, anestezi edilmemiş durum-
305
da beyin kan akımını (BKA) ve metabolizmayı inceleyeceğiz; ve sonra beyin kan aka
(BKA) üzerindeki anestezi etkilerini tartışacağız; ve en sonunda çeşitli klinik sorunlara t
bilgiyi uygulayacağız.
NORMAL DEĞERLER
306
PASAJ ONBİR
P R IM A R Y M A L I G N A N T T U M O R S O F T H E IN T R A O C U L A R S T R U C T U R E S
Malignant Melanoma
307
IV - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i) virüsler/i/n O
°1
gereksinimi/ihtiyacı vardır □
a3
âr canlı bir hücre/ye
çoğalmak için
a m
S= b+ a
(ii)
a E)
S - b+a
(üi)
viral nükleik asit O
bl
taşır
a5
genetik özelliği □
a4 ■•••
kodlanacak
a3
bütün virüse özgül makromoleküller için
a2
a. ---- hayli örgütlenmiş bir şekilde
b ©
S= b +a
308
The prognosis o f malignant melanoma is only fair. Removal o f the eye may appear
to have eradicated the primary lesion, but distant metastases have been reported 20 years
after removal of the primary tumor. Five - year survival (about 50 %) is thus of less long -
term prognostic significance in malignant melanoma than in other malignancies. The
prognosis for iris melanoma is far better than for*3) choroidal tumours.
I- S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
309
ocular symptoms: göz semptomları
glaucoma: glokom
as a late manifestation: geç bir belirti olarak
histologically: histolojik olarak
present a variable cellular picture: değişken selliiler bir tablo arzederler
spindle cells: iğ hücreleri
when properly catalogued: uygun bir şekilde smıflandırıldıklannda; catalogue: katalog:
classification: sınıflandırma
these features: bu özellikler
prognostic significance: prognostik önem
directly through the sclera: doğrudan doğruya sklera yoluyla
by metastasis: metastazla
clinical manifestations: klinik belirtiler; clinical findings: klinik bulgular; signs: işaretler
are usually absent: mutad olarak mevcut değil(ler)dir; generally: genel olarak, genellikle
unless the macula is involved: makula musab olmadıkça; tutulmadığı sürece
may lead to: —a'ya/- e ye yol açabilir/ler
retinal detachment: retinal aynlma
loos: kayıp
amount: miktar
visual field: görme alanı
located in the iris: iriste lokalize olan/bulunan
large enough to change: değişecek/değiştirecek kadar büyük
to deform: deforme etmek;şeklini bozmak
the pupil: gözbebeği
pain: ağrı; painful: ağnlı
absence: yokluk
the first step in diagnosis: tanıda/teşhiste ilk adım
to suspect the lesion: lezyondan şüphe etmek/kuşkulanmak
transillumination: transillüminasyon; göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık verme
of some value: biraz değere haiz
in differentiation from: —dan/—den tefrik etmede/ayırım yapmada; differentiation:farklılaşmı
serous retinal detachment: seröz retinal aynlma
a high incidence: yüksek ensidens; büyük sıklık
blind : kör; blindness: körlük
such eyes: bu tür gözler
contained: ihtiva etti/ediyordu; içerdi/içeriyordu
previously unsuspected: daha önce/den şüphe edilmeyen
enucleation: gözün çıkanlması; optik sinirin kesilerek gözün alınması; enükleasyon
it is indicated: endikedir; yapılması gerekir
within the eyeball: göz küresi içinde
evidence o f extraocular extension: göz dışına ilerlemeye/yayılmaya ilişkin delil/ler
exenteration of the orbit: göz kapaklan dahil olmak üzere orbita muhtevasının dışanya çı-
kanlması
distant: uzak; uzak mesafede
unsightly: göremez olma
to invade: istilâ etmek, tutmak; envaze etmek
the root: kök
can be successfully removed: başanlı bir şekilde çıkanlabilir/ler ya da ahnabilir/ler
have been excised: eksize edilmişlerdir; çıkanlmışlardır
310
m recent years: son yıllarda
by iridocylectomy: iridosiklektomi ile/yoluyla
only fair : sadece iyice
removal of the eye: gözün alınması/çıkarılması
may appear to have eradicated: kökünden çıkarmış gibi görünebilirler
five-year survival: beş yıllık hayatta kalabilme şansı; beş yıl ömür sürdürebilme
of less long • term prognostic significance: daha az uzun-süreli prognostik öneme haiz
thus:böylece
ıı is far better: çok daha iyidir
III - M E T İN Ü Z E R İN E N O T L A R
I — Metinde geçen 'eight-five percent' bir dizgi hatası olsa gerek. Bunun doğru şekli
'eighty—five percent' olmalı.
2— ... eyes, one writer reporting that ifadesinde virgül aslında "and" kuvvetinde olup
"reporting" sözcüğünün "reported" ile anlam kazanabildiğini not etmekte yarar
vardır.
3— Burada 'than for' yerine than that of/for kullanılmış olsaydı daha iyi ve doğru
olurdu.
IV - S İS T E M A T İK Ç E V İR İ İL E İ K İ Ö R N E K Ç Ö Z Ü M
1— Blood-bome metastases// may occur // at any time, // and death // may occur//
before local spread occurs // or ocular symptoms appear.
Cg ----- vukubulabilir □
b j v-e - ölüm O
ag ----- vukubulabilir □
b @
a 0
S = (d + c) + (b + a)
311
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kan yoluyla yayılmalar herhangi bir zaman/da vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılışı
vukubulmadan ya da göz semptomları ortaya çıkmadan önce vukubulabilir.
Yorum
Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde iki gösterge bulunmasına karşm, 2 Dnın bula»
ması ortaya bir bileşik cümle yapısı ve buna ek olarak bir Ortak Parantez varlığını ortaıa
koymuştur.
2— Removal ö f the eye // may appear to have eradicated // the primary lesioc. İ
but distant metastases // have been reported // 20 years after removal // of da
primary tumor.
EKOK d Değerlendirme d ®
e c S
b b ©
a a S
S = (d + c) + (b + a)
312
1 orum
Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde sadece tek bir göstergeye karşın 2 □ oluşu,
cümle yapısının bileşik olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü,
2 □ + 1 g = 2 n.c.
V - P A S A J IN T A M M E T lN Ç E V İR İS İ
G Ö Z lÇ l Y A P I L A R I N P R İM E R K Ö T Ü C Ü L T Ü M Ö R L E R İ
(Kötücül Melanom a, Retinoblastom a, D ik tiom a )
Göziçi kötü huylu melanomanın toplam göz hastası popülasyonun % 0,02 — 0,06'
sında vukubulduğu tahmin edilmiştir. Sadece uveal kanalda görülmekte, ve (1) en yaygın
göziçi kötücül bir tümördür. Bu bozukluğa sahip hasların ortalama yaşı ellidir. Hemen
hemen her zaman tek taraflıdır. Yüzde seksenbeşi koroidde, % 9'u siliyer cisimde ve % 6’sı
(2)
inste gorunur. Koroidal tümörlerin çoğu, özellikle temporal tarafta olmak üzere gözün arka
kısmmdadır. İriste, çoğu kez alt yansı etkilenir, üveal nevüslerin yaygın olmalanna karşm,
göziçi kötücül melanoma zencilerde nâdirdir.
Bu tümör rutin oftalmoskopik tetkik sırasında ya da maküler yayılma yüzünden
bulanıklık nedeniyle sadece bir tesadüf eseri olarak erken evrelerinde görülebilir. Kan yoluyla
yayılmalar herhangi bir zamanda vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılma vukubulmadan ya da
göz semptomlan ortaya çıkmadan önce meydana gelebilir. Glokom geç bir belirti olarak
\ukubulabilir.
Histolojik olarak, bu tümörler iğ hücrelerine, epitelioid hücreler, ve retikuluma
ilişkin değişken sellüler bir tablo arzederler. Uygun bir şekilde sınıflandmldıklannda,
bu özelliklerin prognostik önemi vardır.
Göziçi kötücül melanomalan doğrudan doğruya sklera yoluyla göziçi yapıların
yerel envazyonu ile ya da metastazlarla yayılabilir.
Klinik belirtiler makula tutulmadıkça mutad olarak mevcut değildir. Daha sonraki
evrelerde, tümörün büyümesi büyük miktarda3 görme alanı kaybıyla retinal ayrılmaya yol
açabilir. İris'te bulunan bir tümör irisin rengini değiştirecek ve4 gözbebeğinin şeklini bo
zacak kadar büyük olabilir. Glokom yokluğunda ağrı vukubulmaz.
Tanıda ilk adım lezyondan kuşkulanmaktır. Göziçi kötücül melanomalann çoğu
oftalmoskopik olarak görülebilir. Göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık vermek,
seröz retinal ayrılmadan ayırım yapmada5 biraz değere haizdir.
Göziçi tümörlerin büyük sıklığı kör, ağrılı ve atrofık gözlerin incelenmesinde bu
lunmuştur ve6 bir yazar bu tür gözlerin % 10'unun daha önceden şüphe edilmeyen kötücül
melanomalar içerdiğini rapor etmiştir.
Tümörün göz küresi içinde bulunması halinde optik sinirin kesilerek gözün alınması
endikedir. Göz dışına yayılmaya ilişkin delil varsa, mutad olarak göz kapakları dahil olmak
üzere orbita muhtevasının7 dışarıya çıkarılması endikedir. Şayet uzak metastazlar vukubul-
muşsa, göz ağrılı ve göremez olmadığı sürece enükleasyon endike değildir. Kökü envaze et
meyen irisin küçük melanomalan iridektomi ile başanlı bir şekilde çıkanlabilir. Son yıllar
da, iris kökünü tutan lezyonlar iridosiklektomi ile eksize edilmişlerdir8.
313
Kötücül, melanomalann prognozu sadece iyicedir9. Gözün çıkarılması primer lez-
yonu kökünden çıkarmış gibi görünebilir, fakat uzak mesafede metastazlar primer tümörün
çıkarılmasından 20 yıl sonra rapor edilmiştir. Böylece, beş yıl ömür sürdürebilme (yaklaş*
olarak % 50) diğer kötücül durumlardan^ kötücül melanomada daha az uzun - süreli prog-
nostik öneme haizdir. İris melanoması için prognoz koroidal tümörlerinkinden çok daha
iyidir.
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G
314
PASAJ ON lKl
R E P L IC A T IO N O F V IR U S E S
Viruses require a living cell to multiply. The host cell must provide not only the
energy and synthetic machinery but also the low molecular weight precursors for the
synthesis o f viral proteins and nucleic acids. The viral nucleic acid carries the genetic
^ecificity to code for all the vims - specific macromolecules in a highly organized fashion.
Is many instances, as soon as the viral nucleic acid enters the host cell, the cellular
metabolism is redirected exclusively toward the synthesis o f new virus particles. In other
esses, however, the metabolic processes o f the host cell are not altered significantly,
although the cell synthesizes viral proteins and nucleic acids. The ability o f a virus to control
a host's metabolic processes depends both upon the nature o f the virus and type o f the
host cell.
During the replicative cycle, viruses use several different methods to transfer
feoetic information from one generation to another. The essential theme, however, is that
specific mRNAs must be transcribed from the viral nucleic acid for successful expression
aod duplication o f genetic information. Once this is accomplished, viruses use cell
components to translate the mNRA. Various classes o f viruses use different pathways to
synthesize the mRNAs depending upon the structure o f the viral nucleic acid.
D- S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
replication: replikasyon, hücre içinde oluşan virüs partikiillerinin aynı atasal yapıda yeni
virüsleri meydana getirme olayı
Tnuses: virüsler
require: gerektirmek, ihtiyacı olmak
a living celi: canlı bir hücre
to multiply: çoğalmak
the host cell: konakçı hücre
must provide: sağlamalıdır
not only...but also: —la/—le + —yip/—yip/—yup/—yüp...(fakat) aynı zamanda
energy and synthetic machinery :eneıji ve sentetik mekanizma
low molecular weight: düşük moleküler ağırlık
315
precursor/s: ön madde/ler; öncü/ler
synthesis: sentez
viral proteins: viral proteinler
nucleic acids: nükleik asitler
carries: taşır
genetic specificity: genetik özellik
code:kod, şifre
to code: kodlamak;kodlanacak; şifrelemek, şifrelenecek
the virus - specific macrompiecules : virüse - özgül makromoleküller
in a highly organized fashion: hayli örgütlenmiş bir şekilde/tarzda
in many instances: birçok durumlarda
as soon as it enters: girer girmez
the cellular metabolism: sellüler/hücresel metabolizma
is redirected: tekrar/yeniden yönlendirilir
exclusively: kendine has/özgü bir şekilde
toward: —a/—e doğru
new virus particles: yeni virüs partikülleri
the metabolic processes : metabolic proçesler/i; metabolik süreçler
are not altered:değişmez, değişmemektedir
significantly: anlamlı/önemli olarak
ability: yetenek
depends upon: —a/—e bağlıdır/dayanmaktadır
the nature (o f): tabiatı; nicelik ve niteliği
during the replicative cycle: replikatif siklüs sırasında; aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu
siklüsü sırasmda
several different methods: çeşitli farklı yöntemler
to transfer: iletmek
genetic information: genetik bilgi
from one generation to another: bir nesilden diğerine
the essential theme: temel tema/düşünce/yaklaşım; thought: düşünce; approach : yaklaşım
specific mRNAs : spesifik mRNA lar
must be transcribed: geçiştirilmelidir; yazılmalıdır, aktarılmalıdır
successful expression: başarılı ifade/belirtiliş
duplication: duplikasyon
once this is accomplished: bu başarıldı mı; bu başarılmaya görsün
cell components : hücre komponentleri/bileşenleri
to translate: yer değiştirmek; bir yerden diğerine geçmek
III - Ç E V İR İ N O T L A R I
(a) Replication için Türkçemizde tek bir sözcük olmadığından genellikle replikasyon
kullanılmaktadır.
(b) İngilizce'den Türkçe'ye host sözcüğünü çevirirken, buna konak ya da evsahibi
demek gerekir. Bir paraziti barındıran host olduğuna göre, konakçı kullanımı
yanlıştır. Nevarki bu kavram Türkçe literatüre böyle yerleşmiş bulunmakta ve
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Oysa bir virüs en iyi niyetle konuk olabilirdi!
316
I V - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
b _ _®
a 0
S=b +a
(ü)
f bj — - konakçı hücre O
4 sağlamalıdır □
I-----
al 1sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil
fakat aynı zamanda
a3 ..............................düşük moleküler ağırlıklı
ön maddeleri de
(üi)
b . ,®.
â’ " ’ [İl’ ’
S=b + a
317
sellüler/hücresel mekanizma O
bl ---
tekrar/yeniden yönlendirilir □
a3
kendine has/özgü bir şekilde
a2 — '
c 2t
b ©
a S
(+ )S = b + c + a
b2 - - - - değişmez/değişmemektedir □
anlamlı/önemli olarak
bl
hücrenin viral proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağ
al — ■
men
c ©
b B
a 2t
(+ >S = c + a + b
(vi)
b2 kontrol edecek
bağlıdır/dayanmaktadır □
a2 — *
b ©
a m
S= b+a
bx ■* ■■ virüsler O
318
kullanır/lar □
a5 -----
çeşitli farklı yöntemler
a4
iletmek için
a3
genetik bilgi
a2
bir nesilden diğerine
aı
b G>
a m
=b+a
(viii) mamafih(+)
temel tema/düşünce/yaklaşım O
C1
bl .... —dir/—dir/—dur/—dür □
c ©
b m
a 2t
S= c + a+ b
(ix)
virüsler 0
bı ■■■■
kullanır/lar □
a3 ■ " *
hücre komponentlerini/bileşenlerini
a2
mRNA'yı bir yerden diğerine geçirmek için/mRNA’nın yer deği
al
şimini sağlamak için
c 2t
b ©
a 0 S=b+ c+ a
319
V - E L D E E D İL E N T A M M E T lN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
V İR Ü S / L E R lN R E P L İK A S Y O N U
Virüslerin çoğalmak için canlı bir hücreye ihtiyacı vardır. Konakçı hücre1 sadece
enerji ve sentetik mekanizmayı değil fakat aym zamanda viral proteinlerin ve nükleik asit
lerin sentezi için düşük moleküler ağırlıklı ön maddeleri de sağlamalıdır. Viral nükleik aat
hayli örgütlenmiş bir şekilde bütün virüse özgül makromoleküller için kodlanacak genetik
özelliği taşır. Birçok durumlarda, hücresel mekanizma viral nükleik asit konakçı hücreye2
girer girmez yeni virüs partiküllerinin sentezine doğru3 kendine özgü bir şekilde tekrar yön
lendirilir. Mamafih, diğer olgularda, konakçı hücrenin4 metabolik süreçleri hücrenin vinl
proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağmen5 önemli olarak değişmemekteds.
Bir virüsün yeteneği gerek virüsün nicelik ve niteliğine gerekse konakçı6 hücrenin tipine
bağlıdır.
Replikatif siklüs sırasında7, virüsler bir nesilden diğerine genetik bilgi iletmek için
çeşitli farklı yöntemler kullanırlar. Mamafih, temel tema8, genetik bilginin başarılı belirti
li şi ve duplikasyonu için viral nükleik asitten spesifik mRNAlann aktarılmalarının gerekti-
ğidir9.
Virüsler, bu başarıldı mı, mRNA mn yer değişimini sağlamak için hücre bileşenlen-
ni kullanırlar.
V I- E S T E T lK R Ö T U Ş V E E D ÎT ÎN G
1- Çeviri Notlan (b)'de de belirtildiği gibi konakçı hücre deyimi doğru değildir. Bun^
konak hücre ya da konak olarak işlev gören hücre demek gerekir.
2 - . . . konak hücreye...
3 - " . . . sentezi yönünde" demek daha iyi.
4 - . . . konak hücrenin...
5 - . . . sentez etmekle beraber.. .
6 - . . . konak__
7 - Bu kullanımı açıp, "Aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu siklüsü sırasında,” &-
yebiliriz.
8- "Esas görüş" demek daha yerinde olur.
9 - \ . . . asitten spesifik mRNAlann aktarılmalannın gerekli olduğudur."
320
PASAJ ONÜÇ
Essential drugs are those that satisfy the health care needs o f the majority o f the
Mpulation; they should therefore be available at all times in adequate amounts and in the
ippropriate dosage forms.
The choice o f such drugs depends on many factors, sucn as the pattern o f prevalent
diseases; the treatment facilities; the training and experience o f the available personnel; the
financial resources; and genetic, demographic, and environmental factors.
Only those drugs should be selected for which sound and adequate data on efficacy
and safety are available from adequate clinical studies and for which evidence o f
performance in general use in a variety o f medical settings has been obtained.
Each selected drug must be available in a form in which adequate quality, including
bioavailability, can.be assured; its stability under the anticipated conditions o f storage and
jse must be established.
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
321
available personnel: mevcut personel
financial resources: man kaynaklar
genetic, demographic and environmental factors: genetik, demografik ve çevre faktöıla
only should be selected: sadece o droglar seçilmelidir
sound and adequate data: sağlam ve yeterli veriler
efficacy and safety: etkinlik ve emniyet
clinical studies: kliniksel incelemeler
evidence o f performance: kullanılabilirlik delili ya da kanıtı
general use: genel kullanım
a variety o f medical settings: çeşitli tıbbî durumlar
to obtain: elde etmek
quality: kalite
including bioavailability: biyolojik yararlılık dahil
to aşure: garanti etmek; temin etmek
stability: dayanıklılık
anticipated: beklenilen
conditions o f storage: depolama koşullan
must be established: tesbit edilmelidir
322
ONDÖRT
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
323
for example: örneğin, meselâ
to reduce: azaltmak
the dead air space: öKi hava alanı/mesafesi
chronic pulmonary disease: kronik akciğer hastalığı
a convenient and safe method: uygun/ kolay ve emin bir yöntem
administering positive pressure ventilation: pozitif basınçlı havalandırma uygu laması/uygı
layarak
comatose or unconscious: komatoz ya da şuuru kapalı
obstruction: obstrükâyon, tıkanma, engel
at or above the level: seviyesinde ya da seviyesi üstünde
is caused by: ile sebebiyet verilir
conditions: durumlar, koşullar
such as: gibi
carcinoma o f the larynx: larenks karsinomu
foreigh bodies: yabancı cisimler
angioneurotic edema: anjionörotik ödem
severe infections: şiddetli/ciddi enfeksiyonlar
the neck, larynx, and oral cavity: boyun, larenks ve oral kavite
trauma: travma
the mandible or tongue: mandibula ya da dil
tracheal stenosis: trakeal stenoz/darlik
tracheoesophageal fistula: trakeoösofageal fistül
in danger o f atphyxia: asfîksi tehlikesinde
sağlar/sağlamaktadır □
EKOK b Değerlendirme b 0
a a S
S= b +a
b^ ----- trakeotomi O
Sj j yapılır □
324
z l" * 'l ^'^e r hastalarda
— örneğ
a6 ' - azaltmak için
t
ölü hava alanmı/mesafesini
a5
t
bir hastada
a4
t
krgnik akciğer hastalıklı
a3
ya da
sağlamak (için)
a10|
t
uygun/kolay ve emin bir yöntem
t
pozitif basınçlı hava/landırma uygulamasında
t
komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada
ı a7İl
EKOK b Değerlendirme b ©
a a Ci
W s = b+a
IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
Trakeotomi trakeaya geçici bir delik oluşturmak1 için yapılır. Trakeanın cilde
getirilip getirildiği yere dikildiği trakeostomi devamlı bir açıklık2 sağlamaktadır. Mutad
olarak, trakeostomi latengektomi ile bağlantılı olarak yapılır.
Temel olarak, trakeotomi gerektiren3 iki grup hasta vardır. Arasıra, trakeotomi
oldukça özel nedenlerle ------ örneğin kronik akciğer hastalıklı bir hastada ölü hava ala
nını4 azaltmak ya da komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada pozitif basınçlı havalandırma
uygulamasında uygun5 ve emin bir yöntem sağlamak için yapılır.
tik gruptaki hastaların larenks seviyesinde ya da üstünde bir obstrüksiyonlan vardır.
Obstrüksiyona larenks karsinomu (Şekil 9—1), larenkste yabancı cisimler, larenksin anjio-
nörotik ödemi, boynun, larenksin ve oral kavitenin şiddetli5 enfeksiyonu, ve mandibula ya
da dil travmaları gibi durumlar neden olur6. Trakeal stenoz ya da trakeoösofageal fıstülü olan
hastalar da trakeotomiye ihtiyaç gösterebilirler. Bu hastalar asfıksi tehlikesindedirler7.
Hava yolunun restore edilmesi8 için gereken tüm uygulama, obstrüksiyon noktası altında
trakea içine doğru9 bir açıklık sağlamaktır.
325
V - ESTETİK RÖTUŞ VE EDİTiNG
Cause fiili, her zaman olduğu gibi Türkçe'ye geçişte çatı değiştirerek anlam kazan
mıştır.
7— Bu cümle Türkçe'de, "Bu hastalar asfiksi tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır"
şeklinde daha güzel bir ifade ile belirtilebilir.
8— "Restore edilmesi" yerine "düzeltilmesi" kullanılabilir.
9— Sadece, "trakea'ya" da denebilir.
326
PA SA J ONBEŞ
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
327
to excrete: itrah etmek; at(il)mak
therefore: dolayısıyla
residual effects: kalıntısal etkiler
immediate postoperative period: ameliyat sonrası sürenin hemen sonrası
the medulla: ilik
respiration : solunum
as a result: bunun bir sonucu olarak
the respiratory drive: solunum çabası
responsive: cevap verici
as it is: olduğu kadar
unanesthetized patient: anestezi olmamış hasta
varying degrees: değişen dereceler
alveolar hypoventilation: alveolar hipoventilasyon
to occur: vukubulmak
can also result from: —dan/—den da/de sonuçlanabilir/olabilir
muscle relaxants: kas gevşeticileri
are commonly used: yaygın bir şekilde kullanırlar
in conjunction with: ile bağıntılı olarak; ile birlikte
to affect: etkilemek; to effect: uygulamak; an effect: bir etki
contraction: kasılma
the neuromuscular junction: nöromüsküler kavşak, kesişme/bitişme noktası
III - G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
(a) Kaynak metinde "whether" ile başlayan cümlecik aslında dilek kipi espn ■.'inde
dir. Bunu çevirirken, "ister . . . isterse” kullanımından ya da —sı - sı --su-sü
Anahtarından yararlanmakta yarar vardır.
(b) İngilizce'deki ". . . .by depressing ,altering . . . and interfering., kullanımına
dikkat etmek gerekir. Bu cümle'de "by" edatı üç yerde de geçerli olup tekrarlanma
sı çeviri işlemlerinde Ortak Parantez işlemine işaret etmektedir.
(c) ". . . the medulla, the central control o f respiration" denirken isiu.o^n sonra sıfat
durumunu gözlemek ve bunun aslında ". .. the medulla which is the central control
o f respiration” olduğunu not etmek, çeviriyi buna göre yapmak gerekir.
(d) " . . . as responsive as it is" kullanımı birinci derecede iyelik durumunu örnekle
mektedir. Aynı cümle de "is not" bağımsız tam - zamanlı bir fiil işlevini görmek
tedir.
IV - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
0)
c„ - — - ister genel anestetik enhalasyon/içe soluma isterse veri içine yapıl
sın
Cj -.>-- arzulanan etki O
V ----- —dır/dir/—dur/—dür □
9 — - şuur kaybı
328
salim ve k on tro llü bir hızla -»■ hızda
aı
c ®
b [1
a 21
S = c + a+ b
(ü)
anestetik O
ve
kanşarak
t
“ norm al gaz d e ğiş im i m ekanizm asına"
a
S = b + a
( iü )
dj — - an estetikler O
S = (d + c) + (b + a)
329
(iv ) bunun sonucu o l a r a k ^
solunum çabası O
C1
d e ğ ild ir □
dl
a yn ı oranda k a rb o n d iy ok site cevap verici
c3
o ld u ğu kadar
c2
anestezi olm am ış hastada
C1
.ve
d e ğ iş e n d erecelerd e alveolar h ip ova n tilasyon O
bl
vukubulacaktır □
al
e ©
d S
c 2t
b ©
a a
( + ) s = (c + a + b ) + (b + a)
(v )
h ip ova n tilasyon O
bl
de son u çlanabilir □
a4
gibi
a2
sukk inilk olin k lorid , tubokurarin k lorid , pan k u ron yu m b rom id
al
ve gallam in
b ©
a a
S= b + a
(v i)
bunlar O
(+)
yaygın olarak b9 kullanılmaktadır □
kas kasılması/nı
a2
330
a-^ ----- nörömüsküler kavşakta
c <D
b m
a Sİ ı+ \
V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V lR l Ü R Ü N Ü
Arzulan etki, ister genel anestetik enhalasyon isterse ven içine yapılsın1 > salim ve
kontrollü bir hızda şuur kaybıdır. Anestetik merkezî sinir sistemini baskılayarak ve bunun
sonucu "normal solunum şeklini" değiştirerek ve "normal gaz değişimi mekanizmasına"
karışarak2 bunu gerçekleştirir.
Anestetikler hemen dışa solunmaz ya da atılmaz; dolayısıyla ameliyat sonrasını
hemen izleyen süre içinde kahntısal etkileri merkezî solunum kontrolü olan iliği adamakıllı
baskılarlar. Bunun sonucu olarak, solunum çabası anestezi olmamış hastada olduğu kadar
aynı oranda3 karbondiyoksite cevap verici değildir ve değişen derecelerde alveolar hipovan-
tilasyon vukubulaçaktır.
Hipovantilasyon sukkinilkolin klorid, tubokurarin klorid, pankuronyum bromid
ve gaHamin gibi kas gevşeticilerinin kalıntısal etkilerinden de sonuçlanabilir. Bunlar yaygın
olarak genel anestetiklerle birlikte kullanılmaktadır ve nörömüsküler kavşakta kas kasılma
sını etkilerler.
VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT iN G
1— Bu cümleciği bir açıcı olarak değerlendirmek ve daha da akıcı bir şekilde ifade et
mek olanağı gerek çeviri sistemimiz gerekse dilsel açıdan çeviri ürünümüze etkinlik
kazandırabilir. O zaman cümle'yi şöyle sunarız: "Genel anestetik ister iç e solunum
isterse ven içine uygulama tarzında olsun, arzulanan etki..."
2— Bu sözcük anlamsal karışıklığa neden olabilir. Bunun yerine, 1'müdahelede buluna
rak" demekte yarar vardır.
3— "Aynı oranda" demeye gerek yok. "Olduğu kadar" bu anlamı da kapsamaktadır.
331
PASA J ONALTI
Fractures o f the spine may involve the vertebral bodies or the posterior elements—
transverse processes and spinous processes. Injuries o f the vertebral bodies tend to occur
from compression, flexion or twisting forces, whereas the posterior elements are more
likely to be damaged by direct violence.
Many spinal injuries are benign and cause little or no permanent disability. The
important exception, o f course, is a major vertebral fracture or displacement in which the
spinal cord or cauda equina is damaged. These are grave injuries, often resulting in
permanent paralysis.
Fractures of the thoracic cage may be relatively minor injuries, as for instance
when a single rib is fractured. But chest injuries must never be regarded lightly because
complications are common and often serious. Indeed, a major crushing injury o f the chest
is one o f the most lethal emergencies in the whole relam o f accident surgery.
II- S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
spine: omurga
thorax : toraks, gögüs
fracture/s: kink/lar
may involve: iç erebilir/ler; etkileyebilir/ler
vertebral bodies: vertebral/omura ilişkin cisimler
posterior elements: arka elemanlar
transverse processes: spinal laminalann ekleminden çıkan arkaya - doğru yönlenen çıkın
tılar; dikensi çıkıntılar
injuries: incinmeler, zedelenmeler; wounds: yaralar
tend to occur: vukubulma eğilimindedirler
compression: sıkış(tır)ma; baskılama; baskı altında kalma
flexion: fleksiyon; bükülme; burkulma
twisting forces: bükücü kuvvetler
whereas: oysa, halbuki
more likely: daha olası/muhtemel; daha ziyade
to be damaged: hasar görmek; hasara uğramak
332
direct violence: direkt şiddet
spinal injuries: spinal incinmeler; omurga incinmeleri
to cause: sebep/neden olmak
little or no permanent disability: az ya da hiçbir kalıcı sakatlık
exception: istisna
of course: tabii
major vertebral fracture: büyük/önemli vertebral bir kırık
displacement: normal yerinden çıkma; çıkık; dislocation: çıkık
spinal cord: medulla spinalis; omurilik
cauda equina: omurilikte lumbar ve sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demet
grave injuries: vahim/çok ciddî incinmeler/yaralar
result in: ile sonuçlanırlar
permanent paralysis: kalıcı paralizi; devamlı felç
the thoracic cage: göğüs kafesi
relatively: nisbeten
minor injuries: küçük incinmeler/yaralar
as for instance: durumundaki gibi; as: gibi; for instance: örneğin
indeed: gerçekten
crushing injury: ezici yara
' the chest: göğüs
a single rib: tek bir kaburga kemiği
must never be regarded lightly: asla hafife alınmamalıdır
common: olağan, yaygın
serious: ciddî
lethal emergencies: ölüme yol açan hayatı âcil durumlar/tehlikeler
the whole realm: bütün dünya
accident surgery: kaza cerrahisi
III - G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
333
IV - s is t e m a t ik ç e v ir i il e ik i ö r n e k c ü m l e
(i)
birçok omuriliği incinmeleri O
—dır/—dir/—dur/—dür □
iyicil
ve
neden olurlar □
EKOK e Değerlendirme e 0
d d 51
2t
0
0
S = (e + c + d) + (b) + (a)
(ü)
bunlar O
—dır/—dir/—dur/—dür □
EKOK c Değerlendirme c 0
b b [1
a a 2' î
S= c+ a + b
V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
O M U R G A V E GÖGÜS
334
tebral cisimlerin incinmesi sıkışma, fleksiyon ya da bükücü kuvvetlerden1 vukubulma eği
limindedir, oysa2 arka elemanlar daha ziyade direkt şiddetle3 hasara uğrarlar.
Birçok omurga incinmeleri iyicil olup az bir sakatlığa4 neden olurlar ya da hiçbir
kalıcı sakatlığa neden olmazlar. Tabii önemli istisna, omuriliğin ya da omurilikte lumbar ve
sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demetin hasar gördüğü önemli vertebral kırık ya da
yerinden oynamadır5. Bunlar çoğu kez kalıcı bir paralizi ile sonuçlanan vahim6 incinmeler
dir7.
Göğüs kafesi kırıklan, tek bir kaburga kemiğinin kırıldığı8 durumunda olduğu gibi,
nisbeten küçük incinmeler9 olabilir. Fakat göğüs yaralan, komplikasyonlar yaygın ve çoğu
kez ciddî olduğundan asla hafife alınmamalıdır1'0. Gerçekten, göğüsün ciddî bir şekilde
eziklik göstererek yaralanması bütün kaza cerrahisi dünyasında en çok ölüme yol açan âcil
durumlardan biridir11.
VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G
1— . . . bükücü darbelerden...
2— " . . . bükcü darbeler sonucu oluşma eğilimine karşılık . . . " demek daha akıcı olur.
3— . . . doğrudan doğruya bir darbeyle.. .
4— Burada denilmek istenen, "önemsiz bir sakatlığa" ya da "hafif bir sakatlığa"
olsa gerek.
5— . . . ya da çıkıktır.
6— . . . son derece ciddi...
7— . . . yaralardır.
8— Burada, 'kırılması' demek daha doğru olur.
9— küçük yaralar...
10— Bunu olumlu bir şekilde belirtmek anlamı daha iyi iletilebilir: " . . . . olduğundan,
her zaman gereken ciddiyetle ele alınmalıdır."
11 — Cümleyi, ". . . ölüme yol açan hayatî tehlikelerden biridir" şeklinde noktalamak
belki daha anlamlı olur.
335
PASAJ ONYEDİ
There are 2 major networks o f nerve fibers that are intrinsic to the gastrointestinal
tract: the myenteric nerve plexus (Auerbach’s plexus), between the outer longitudinal and
middle circular muscle layers; and the submucous plexus (Meissner's plexus), between the
middle circular layer and the mucosa (Fig. 26—1). The plexuses contain nerve cells with
processes that originate in receptors in the wall of the gut or the mucosa. The mucosal
receptors are probably chemoreceptors that sense the composition of the intestinal contents
or mechanoreceptors sensitive to stretch o f the intestinal wall. The nerve cells innervate
hormone-secreting cells and all the muscle layers in the mucosa. The plexuses are responsible
for peristaltic and other contractions, and coordinated motor activity occurs in the total
absence o f extrinsic innervation.
The intestine receives a dual innervation from the autonomic nervous system,
with parasympathetic cholinergic activity generally increasing the activity of intestinal
smooth muscle and sympathetic adrenergic activity generally decreasing it. The parasym
pathetic fibers are preganglionic and generally end on the nerve cells o f the myenteric and
submucous plexuses. The sympathetic fibers are postganglionic, and most of them also end
on the nerve cells, although some innervate blood vessels and others appear to end directly
on intestinal smooth muscle cells.
I - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
336
ııddle: orta
circular muscle layers: dairesel kas tabakaları
contain: ihtiva eder; iç erir/ler
processes: çıkıntılar; uzantılar; protrusion: çıkıntı; elongation: uzantı
originate: kaynaklanmak; çıkmak; köken almak
receptor: reseptör, alıcı
the wall o f the gut : barsak duvarı, cidan
probably: muhtemelen
chemoreceptors: kemoreseptörier; kimyasal alıcılar
sense, to: algılamak
composition: terkip
content: içerik
mechanoreceptors: mekanoreseptörier; mekanik alıcılar
sensitive: hassas; duyarlı
strech/ing: gerilim; to stretch: germek
hormone - secreting : hormon - salgılayıcı
are responsible fon için sorumludurlar
contraction: kasılma
coordinated motor activity: koordine ya da uyumlu motor faaliyeti
occür^to :vukubulmak
total absence: total/tam yokluk ya da bulunmayış
extrinsic: ekstrensik; dış kökenli
dual: çifte, ikili
increase: art(ır)mak
decrease: azal(t)mak
end, to: sonlanmak; sona ermek
blood vessels: kan damarları
appear to end: sonlanır gibi görünür/ler
directly: doğrudan doğruya
smooth muscle cells: düz kas hücreleri
II - GRAMER N O TLARI
(a) Nerve cells with processes burada nerve cells having ya da which have processes
anlamında kullanılmaktadır.
(b) . . . mechanoreceptors sensitive kullanım! isimden sonra sıfat uygulaması olup iki
sözcük arasında which/that are saklı tutulmaktadır.
(c) . . . sensitive to stretch kullanımında stretch fiil değil to edatından sonra kullanı
lan bir isimdir.
(u) . . . hormone - secreting kullanımı isim olan cells'den önce kullanılan bir present
participle'dır. Dolayısıyla bu, sıfat etiketi ve fonksiyonunu taşımaktadır.
(e) The plexuses are responsible............. . and coordinated motor activity elimle
rinde, and sözcüğünden önce bir virgül kullanıldığı için bileşik cümle yapısında ol
duğunu vurgulamaktadır.
(f) The intestine receives , with decreasing it cümlesinde with sözcüğü as a
result o f which ağırlığını taşımaktadır.
337
III- Ç E V İR İ N O T L A R I
III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V lR l
0)
vardır □
( ): (Şekil 26-1)
b
En Küçük Ortak Kat (EKOK) : ----
a
b . ®
Değerlendirme: a ti
Sentez/Sentence/Sonuç ( S ) : S= b + a
(ü)
sinir ağlan O
338
iç erir/ler □
“4
uzantılı sinir hücrelerini
a3
ki çıkar ->■ çıkan
a2
EKOK b Değerlendirme: b (D
■• • • • •■■■■■
a a İ£İ
S= b + a
(iii) muhtemelen ( +)
b ----- —dır/—dir/—dur/—dür □
a3 kimyasal alıcılar
ya da
mekanik alıcılar
t
ki duyarlıdır -*■ duyarlı olan
i 35
blarsak duvannın gerilimine
EKOK c Değerlendirme: c ®
b b Ql
a a 21
(+)S = c + a + b
(iv)
D1 sinir hücreleri O
339
EKOK b Değerlendirme: b ©
a a S
S= b + a
(v)
sinir ağlan O
U1
sorumludur/lar □
c2
peristaltik ve diğer kasılmalar için ->• kasılmalardan
C1
koordine/uyumlu motor faaliyeti O
bl
vukubulur O
a2
dış kökenli ennervasyonun total yokluğunda
al
EKOK d Değerlendirme d 0
I
c c 0
b b ©
a a 0
S = (d + c) + (b + a)
(vi)
barsak O
alır □
EKOK b Değerlendirme b ©
a a 0
S= b+ a
340
(vü)
parasempatetik lifler O
—dir/—dir/—dur/—dür □
preganglionik
ve genellikle , „
- - - ..............sonlanır/lar U
“3
sinir hücrelerinde/hücreleri üzerinde
a2
miyenterik ve submukoz sinir ağlarının
al
EKOK d Değerlendirme d 0
c c
b 'b 2 t
a 01
S = (d + b + c) + (a)
(vüi)
sempatetik lifler O
—dır/—dir/—dur/—dür □
postganglionik
ve
bunların çoğu/nluğu da O
1
sinir hücrelerinde sonlanır/lar □
a3
hernekadar da ki bazıları kan damarlarını ennerve eder bazı
larının kan damarlarını ennerve etmelerine rağmen
i 2 ve hernekadar da ki diğerleri doğrudan doğruya barsak düz kası
ı 1 hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünür -*■ diğerlerinin doğrudan
doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünme
lerine rağmen
EKOK e Değerlendirme e ®
d d 0
c c 2t
b b 0
a a 0
S = (e + c + d) + (b + a)
341
T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
G A S T R O E N T E S T İN A L Y O L U N E N N E R V A S Y O N U / S İN İR L E D Ö Ş E N M E S İ
Gastroentestinal yolun yapısında varolan başlıca iki sinir lifi ağı vardır: dış boylam
sal ve orta dairesel kas tabakaları arasında, miyenterik sinir ağı (Auerbach pleksusu); ve orta
dairesel tabaka ve mukoza arasında, submukoz sinir ağı (Meissner pleksusu) (Şekil 26—l ) . 11
Sinir ağlan barsak ya da mukoza duvarının içindeki alıcılardan çıkan uzantılı sinir hücrele
rini içerirler. Muhtemelen mukozal alıcılar barsaksal içeriklerin terkibini algılayan kimyasal
alıcılar ya da barsak duvarının gerilimine duyarlı olan mekanik alıcılardır. Sinir hücreleri
mukozadaki hormon - salgılayıcı hücreleri ve tüm; kas tabakalannı ennerve ederler. Sinir ağ
lan peristaltik ve diğer kasılmalardan sorumludurlar ve2 uyumlu motor faaliyeti dış kökenli
ennervasyonun total yokluğunda vukubulur.
Barsak parasempatetik kolineıjik aktivitenin genellikle barsak düz kasının faaliye
tini artırması ve sempatetik adrenerjik faaliyetin bunu genellikle azaltması sonucu otonomik
sinir sisteminden ikili bir ennervasyon alır. Parasempatetik lifler preganglioniktir ve3> genel
likle miyenterik ve submukoz sinir ağlannın sinir hücreleri üzerinde sonlanırlar. Sempatetik
lifler postganglioniktir ve bunların çoğunluğu da, bazılannm kan damarlannı ennerve etme
sine ve diğerlerinin doğrudan doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görün
melerine rağmen, sinir hücrelerinde sonlanırlar.41
E S T E T İK R Ö T U Ş
342
PASA J ONSEKlZ
The magnitude o f the problem o f trauma in the United States is probably not
adequately appreciated. In this country trauma is the leading cause o f death in the first
three decades o f life. It ranks overall as the fourth leading cause o f death in file United
States today; if arteriosclerosis is considered as a single entity, trauma is the third
leading cause o f death. Fifty million injuries occur annually in the United States, over ten
million o f them being disabling. Over 100,000 deaths occur each year from accidents.
Automobile accidents alone kill more Americans each year than were lost during the entire
Korean conflict. Unlike many serious disease entities in the United States, the incidence
o f and mortality from injuries are increasing each year.
Accident patients take up to 22 million hospital bed days a year in the United
States — more than ara needed to take care o f the delivery o f all the babies in a given year,
more than are needed by all the heart patients, and four times more than are needed by all
cancer patients. Even during wartime, deaths from accidents always exceed battle deaths.
In World War II, United States battle deaths were 292,000; accidental civilian deaths during
the same period in the United States alone were 450,000. And more military personnel die
from accidents than from combat during a period o f national involvement.
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
trauma: travma
magnitude: büyüklük; önem
is not adequately appreciated: yeterince takdir edilmemektedir
the leading cause : en önde/başta gelen neden
the first three decades o f life: hayatın ilk otuz yılı
it ranks overall: tümünün başmda gelmektedir; tümü içinde ilk/ şurayı almaktadır; toplam
olarak sırayı almaktadır.
arteriosclerosis: arteryoskleroz; arterlerin sertleşip kalınlaşarak esnekliklerini kaybetmesi
is considered as: olarak kabul edilmektedir
a single entity: tek bir antite; kendine özgü belirtileri olan tek bir hastalık
injuries: incinmeler, zedelenmeler, yaralar; wounds: yaralar
to occur: vukubulmak
annually: yılda; yıllık (olarak)
over ten million: on milyondan fazla
to disable: sakat bırakmak
accidents: kazalar
automobile accidents alone: sadece otomobil kazalan
to kill: öldürmek
than were lost: hayatını kaybedenlerden; ölenlerden
the entire Korean conflict: bütün Kore savaşında; conflict: mücadele; war: savaş
unlike: aksine
serioııs disease entities : ciddî hastalık antiteleri
incidence: ensidans, sıklık
mortality: ölüm
each year: her yıl
accident patients: kaza hastalan
take up to: —a/—e kadar almaktadır/tutmaktadır
22 million hospital bed days: 22 milyon ıastane yatak/gün
a year: yılda; bir yıl
to need: ihtiyaç duymak, gerekmek
to take care: bakım sağlamak; icab etmek
delivery: doğum; doğum yap(tır)ma
in a given year: belirli bir yılda
heart patients: kalb hastalan
cancer patients: kanser hastalan
wartime: savaş sırası/nda
to exceed: aşmak, geçmek
battle deaths: savaş ölümleri
accidental civilian deaths:kaza sonucu ölen halk
the same period: ay m süre
military personnel, asken personel
combat: savaş
national involvement: millî seferberlik
III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
b2 ----- travma problemininbüyüklüğü/önemi O
A.B.D.'de
b (D
S = b + ( +) a
(ii) bu ülkedi+)
c^ ----- travma O
b^ ----- —dır/—dir/—dur/—dür □
344
en başta/en önde gelen ölüm nedeni
a2
hayatın ilk otuz yılında
aı
c ®
b □
a 2t
(+>S = c + a + b
(W)
yer almaktadır O
d3 - -
bugün A.B.D.'de
di ;■■■
eğer arteryoskleroz bir antite olarak kabul ediliyorsa - - - - arter-
c2 " "
yoskleroz bir antite olarak kabul edildiği taktirde
travma O
cı ----
—dır/—dir/—dur/—dür O
bl •■■■
üçüncü başta gelen ölüm nedeni
al ■■■■
d m
c ®
b a
a 2t
S = (d) + (c + a + b)
(iv)
elli milyon yara/lanma
cı ■■■■
vukubulmaktadır
bl ■■■■
yılda -*■ her yıl
a3 ■■■■
A.B.D.'de
a2
on milyondan çoğu sakat bırakıcı olmak üzere
ai " "
b a
a 2t
S= c+a+ b
345
(V)
bl
100.000'nin üstünde ölüm
a3 - - -- vukubulmaktadır □
her yıl
a2 .......
kazalardan
ai
b ®
a 0
S= b+ a
(vi)
sadece otomobil kazaları O
C1
b3 - - -- öldürmektedir □
c 2>
b [1
a 21
S= c + a+ b
1bg ve
----- yaralanmadan ölüm
°
artmaktadır □
b (D
a E
(+ )S * b + a
(vüi)
c. ----- kaza hastalan O
t
b^ ----- tutmaktadır □
346
22 milyon hastane yatak/gün
yılda
A.B.D.'de
S= c + a+ b
kazalardan ölümler O
her zaman (++) aşmaktadır/geçmektedir □
a2
savaş ölümleri/ni
al
b ©
a s
(+)s =b + (++);
sadece A.B.D.'de
C1 •••■
347
idi □
450.000
f G>
e m
d 2t
c <3>
b m
a 2t
(+)s = (f + d + e ) + ( c + a + b )
M v e (+ )
ölmektedir □
a4
kazalardan
a3 " "
savaştan -»■ savaştakine kıyasla
a2
ulusal bir mücadele/seferberlik süresi içinde
al
a E
(+)s = b + a
I V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü
"Bugün A.B.D.'de bütün ölüm nedenleri arasında, dördüncü başta gelen ölüm
nedenidir" demek daha iyi.
Cümle'yi şu şekilde sunmak daha akıcı olur: Her yıl A.B.D.'de on milyondan çoğu
sakat bırakıcı/sakatlığa neden olucu olmak üzere, elli milyon yaralanma vukubul-
maktadır.
"Her yıl kaza sonucu 100.0OO'nin üstünde insan hayatlarını kaybetmektedir"
daha anlamlı olur.
"Her yıl, daha çok sayıda Amerikalı'nın ölümüne neden olmaktadır"
Türkçe'de daha akıcı olur.
Bu cümle'yi, çizgileri kaldırmak istediğimiz taktirde, şu şekilde de ifade etmek
mümkündür: "Belirli bir yılda .... olan kaza hastalan, A.B.D.'de yılda........
yatak/gün işgal etmektedir."
. . . can kayıplan...
. . . kazalarda hayatlannı kaybedenlerin sayısı.. .
Ve daha çok sayıda.. .
349
PASAJ ONDOKUZ
C A T SCRATCH FE V E R
(Benign Lym phoreticulosis)
II - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
350
frequently: sıklıkla, sık sık, sık olarak
suppuration: süpürasyon, cerahat
regional lymph nodes: bölgesel lenf bezleri
may persist: ısrarla devam edebilir
or longer: ya da daha uzun bir süre (için)
ocular manifestation: göz belirtisi
takes the form: şeklini alır
oculoglandular symptom complex: okuloglandüler semptom kompleksi
similar: benzer
to that: —inkine vi).
nocardiosis, tularemia, and tuberculosis: nokardiyozis, tu İaremi ve tüberküloz/verem
tıeat • inactivated suspensions : ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonlar
infected lymph nodes: etkilenmiş/enfekte lenf bezleri
pus from a bubo: bubon irini
serve as: olarak hizmet eder/ler; işlev görür/ler
skin • test antigen : deri - testi antijeni
to yield: vermek; to yield a reaction: reaksiyon oluşturmak
tuberculin type of erythematous reaction: tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon
inoculation: inökülasyon; aşılama
convalescents: nekahat dönemindeki kişiler
to belong: ait olmak
the Chlamydiae: Klamid yalar
stained sections: boyanmış/boyalı kesitler
to contain: ihtiva etmek, içermek
elementary bodies: elemanter cisimler
furthermore: bundan başka; dahası
convalescent sera : nekahat serumları
fix complement: kompleman bağlar/lar
in presence of: varlığında
III - G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
Bu metinde biri complex, diğeri bodies den sonra kullanılan similar sözcüğü,
isimden sonra sıfat işlevini gördüğü için, arada sırası ile (which is) ve (which are) sözcükle
rini saklı tutmaktadır. Çeviri uygulamasında her iki durum da —an/—en şekline dönüşüp
bir cümlecik niteliğini ortaya koyacaktır.
Pasajın birinci paragrafında to that ile sonuncu paragrafında to those kullanım
larını da not etmek gereldr. Sırası ile tekil ve çoğul olarak beliren bu kullanımların Türkçe'ye
çevirisi —ınkı/—inki/—unku/—ünkü Anahtarı ile olanaklıdır.
Birinci paragraftaki, followed by kullanımında çatı değişimi de not edilecek önemli
bir husustur. Edilgen olarak ifade edilen bu kullanımı kaynak metinden hedef metin olan
Türkçe'ye çevirirken etken duruma dönüştürmek (en azından yapısal olarak) zorunludur.
III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I
(S elim Len foretikü loz)
0)
b^ ------- keditırmığıhastalığı O
351
a2 ----- karakterizedir □
b ©
a a
S= b + a
(ü)
bir kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas O
bı — ■
genellikle (+) vukubulur/meydana gelir □
a2
başlangıçtan birkaç gün önce
al
b ©
a a
s = b + ( +) a
(iü)
primer/başlıca reaksiyon O
bl
olabilir □
bl
a3 ---- kütanöz ya da veziküler bir lezyon
a2 tırmalama yerinde
tırmalama yerinde
al
bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla süpürasyonunun
al
izlediği
c ©
b d
a 2t
S= c + a+ b
(iv)
lenfadenetis O
bl
ısrarla devam edebilir □
a2 " "
1 - 3 hafta ya da daha uzun bir süre (için)
al
b ©
a 0
S= b + a
352
bir göz belirtisi O
abr □
ki benzer -* benzeyen
S= b+ a
S= b+ a
bunlar O
verirler/oluştururlar □
tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon
nekahat dönemindeki kişilere inokülasyondan yaklaşık olarak
24 saat sonra
S- b + a
353
(v İİU
a^------- klamidyalara
b ®
a [1
S= b + a
(ix)
ag -- - • elemanter cisimler
b ®
a E
S= b+ a
(x ) bundan başka
nekahat serumları O
b2
kedi tırmığı hastalıklı/hastalığı olan hastaların
bl
bazan(++) a2 - - - - kompleman bağlar □
b ®
a a
354
IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I
(S elim Len foretikü loz)
Kedi tırmığı hastalığı kırıklık, ateş ve bölgesel lenfadenitis ile karakterizedir. Bir
kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas genellikle başlangıçtan birkaç
gün önce vukubulur. Primer reaksiyon bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla
süpürasyonunun izlediği tırmalama yerinde kütanöz ya da veziküler bir lezyon olabilir.
Lenfadenitis 1-3 hafta ya da daha uzun bir süre ısrarla devam edebilir. Bir göz belirtisi
nokardiyozis, tularemi ve tüberkülozda vukubulanınkine1 benzeyen okuloglandüler semptom
kompleksi şeklini alır.
Enfekte lenf bezlerinin ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonları ya da ısı ile inaktive
edilmiş bubon irini2 cilt-testi antijeni olarak işlev göriir.3 Bunlar nekahat dönemindeki
kişilere inokülasyondan4 yaklaşık olarak 24 saat sonra tüberkülin tipi eritematöz bir reak
siyon oluştururlar.
Etkin Klamidyalara ait olabilir5. Bazı olgularda enfekte lenf bezlerinin boyalı
kesitlerinin Psittakozisinkilerine şeklen benzeyen elemanter cisimler içerdikleri bildirildi6.
Bundan başka, kedi tırmığı hastalığı olan hastaların nekahat serumları bazan Psittakozis-
LGV grubu antijeni varlığında kompleman bağlar7
V - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G
355
I' A S A ! f IK M İ
D R U G D E L I V E R Y R A T E F R O M T H E D O SA G E F O R M
A basic assum ption in formulating a sustained action product is that the calculated
delivery and maintenance o f drug at the receptor site can be achieved by controlling the
rate ai which drug moves from the dosage form to the d e p o t (see Fig. 14 - 2). This can
be acm nipiished for m an y but not ail drugs.
For sustained action, multiples o f what is required for single dose therapy m u st
be cr.e:i. and when the form ulation adjuvants are included, drugs with required single
dosages i ! ) * ) o f 2 0 0 mg. or more begin to present problem s with regard to the volume that
e ist bi. swallowed by the patient at each dosing interval. This can be and has been overcome
somev. hat by the preparation o f liquid forms where large dosing volumes are somew hat more
acceptable. It would appear that dry sustained action dosage form s containing drugs with
single dose requirements o f 1 mg. or more are inadvisable.
II SÖZCÜK DAĞARCI ĞI
fst,
of what is required: gerekenin/gerekli olanın
single dose: tek doz
therapy: tedavi
formulation adjuvants: formülasyon yardımcı maddeleri
to include: dahil etmek, eklemek; içermek
200 mg. or more: 200 mg. ya da daha fazlası
to present problems:problem arz etmek/çıkarmak
with regard to: ile ilgili olarak
volume: hacim
to swallow:yutmak
at each dosing interval:her doz arasında; her ilâç almışı sırasında
to overcome: üstesinden gelmek; gidermek
somewhat: oldukça, bir dereceye kadar, bir bakıma
preparation of liquid forms: sıvı şekillerinin hazırlanışı
large dosing volumes: büyük dozaj hacimleri
more acceptable: daha fazla/çok kabul edilebilir
it would appear that: öyle görünüyor ki
dry sustained action dosage forms: katı sürekli etkili dozaj şekilleri
containing: ihtiva eden/ederek; iç eren/iç ererek
are inadvisable: tavsiye edilemez/ler
III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
Cg ---- formülasyonunda temel bir varsayım O
c ©
b ti
a 2 t
S = c+ a + b
e.| -- - - bu O
b.; -- - - başarılabilir □
İS7
fakat
bütün il&çlar için başanlonaz □
al
c ©
b 0
a m
S = (c + b) + (a)
e ©
d 0
c 2t
b ©
a m
(+)s = (e + d) + (b + c + a)
(IV)
.... bu O
cı
----- giderilebilir □
bl
ve
giderilebilmiştir □
a4
35X
bit' dereceye kadar o ld u k ça
b 0
a 0
S = (c + b) + (a)
(v)
32 -- ki katı sürekli etkili dozaj şekilleri tavsiye edilemez -*■ katı sürekli
dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği
aj^ -- ki 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eder -*
1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden
S=a
IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
D O Z A J Ş E K L İN D E N İL Â C IN Ç I K I Ş H IZ I
Sürekli etkili bir ürünün formülasyonunda temel bir varsayım, ilâcın dozaj şeklinden
depoya (bkz. Şekil 14-2) hareket ettiği hızı kontrol ederek reseptördeki ilâcın hesaplanmış
çıkışı ve devamının başanlabildiğidir1. Bu birçok ilaçlar için2 başarılabilir fakat bütün
ilâçlar için 3 başarılamaz4.
Sürekli etki için5, tek doz tedavisi için gerekenden birçok kat daha fazla dozaj6
verilmelidir, ve 200 mg. ya da daha fazla tek dozajlan (D *) gerektiren ilâçlar, formülasyon
yardımcı maddeleri eklendiğinde, her ilâç almışı sırasında hasta tarafından yutulması gereken
hacimle ilgili olarak problem çıkarmaya başlar7. Bu giderilebilir8 ve büyük dozaj hacimleri
nin birbakıma daha fazla kabul edildiği sıvı şekillerinin hazırlanışı ile bir dereceye kadar9
giderilebilmiştir10. 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden11 katı
sürekli dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği gibi görünmektedir12.
V - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D iT İN G
359
lammına bağlı kalabilmek cümlenin yapısal şeklini değiştirmekle olanaklıdır. Böy
le bir durumda Türkçe cümlemiz, "Bütün ilâçlarda değilse bile, bu birçok ilâc.
larda başarılabilir." şeklinde gerçekleştirilir.
5— "Sürekli etki amacıyla," demek daha iyi.
6— Buna sadece, "gerekenden fazla/çok dozlar" demek yeterli.
7— " . . . problem yaratmaya başlar" demek daha güzel.
8— Bunun üstesinden gelinebilir...
9— " . . . kadar da" daha etkin olur.
10 — . . . . üstesinden gelinebilmiştir.
11 — " . . . . ilâçları içeren" de denebilir.
360
PASA J YlRMİBİR
Th e liver is the largest organ in the adult human body, weighing approxim ately
1.5 kg. It lies, as shown in Fig. 10-1, a b o u t level with and to the right o f the stomach. This
reddish brown organ is covered with a capsule com posed o f connective tissue. On the under
side—the visceral su rface—there is a deep transverse fissure—the p orta—where the supporting
connective tissue enters into the substance o f the liver. This connective tissue branches
extensively, and the portal vein, the hepatic artery, the bile duct, and one or more lymphatic
vessels acc o m p an y these branches, providing path w ays fo r the m ovem ent o f materials to
and from the liver. B loo d from the intestines is brought to the liver by the portal vein, and
blood from the arterial circulation is brought by the hepatic artery; it is carried away by
hepatic veins draining into the vena cava.
The human liver is a m ass o f parenchymal cells arranged into plates one cell thick,
as shown in Fig. 21-1. These plates form walls around the continuous spaces, or lacunae,
that pervade the liver. Suspended within the lacunae are the specialized capillaries o f the
liver known as sinusoids. The size o f the sinusoids is a function o f the am o u n t o f blood
within them. T h ey differ from other capillaries in having a greater permeability for
m acrom olecules, especially protein. Reticuloendothelial c e l l s - K u p f f e r cells—line the walls
o f the sinusoids and by the increase in their size apparently assist in the passage o f large
molecules through the sinusoidal walls.
I - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
liver: karaciğer
largest: en büyük
a du lt: yetişkin, erişkin
human b o d y : insan vücudu
weigh: tartm ak, ağırlığında olmak
a pp roxim a te ly : y ak laşık olarak, takriben
it lies: bulunur, —dır/—dir/—du r/—dür
a s shown: gösterildiği gibi üzere veçhile
fig. (figure): şekil
a b o u t : y aklaşık olarak, hemen hemen
level: düzey, seviye
stom ach: mide
36!
reddıslı: kırmızımsı, kırmızımtırak
covered with: ile örtülü, ile sarılı
composed of: —dan —den mürekkep, —dan/—den oluşan, yapılı, içeren
connective tissue: bağ dokusu
underside: alt taraf
the visceral surface: viseral yüzey
deep: derin
transverse fissure: transvers fıssür/yank
porta: porta, giriş
to support: desteklemek
substance: madde
to branch: dallanmak, dallara ayrılmak
branch/es: dal/lar
extensively: yaygın bir şekilde, yaygın olarak
the portal vein: portal ven
the hepatic artery: hepatik arter
the bile duct: safra kanalı
one or more: bir ya da daha çok/fazla
lymphatic vessels, lenfatik damarlar
to accompany: eşlik etmek, refakat etmek
to provide: sağlamak
pathways: yollar
movement of materials: materyallerin hareketi
to and from the liver: karaciğere ve karaciğerden
blood: kan
intestines: barsaklar
is brought: getirilir, taşınır
the arterial circulation: arteryal dolaşım
to carry away: götürmek, taşımak
to drain: drene etmek ya da olmak, boşalmak, boşaltmak
parenchymal cells: parenşimal hücreler
arranged into plates: plakalar halinde dizilmiş, tabakalar şeklinde düzenlenmiş
one cell thick: bir hücre kalınlığında
to form: oluşturmak
continuous spaces: devamb aralıklar/boşluklar
lacunae: lakünler, devamb boşluklar
to pervade: yayılmak, istilâ etmek
suspended: asıb, asılı duran
specialized capillaries: özelleşmiş kapillerler ya da kılcal damarlar
known as: olarak bilinen
sinusoids: sinuzoidler
size: büyüklük, boyut, hacim
function: fonksiyon, işlev
amount: miktar
to differ: farkb olmak, ayrıcalık göstermek
permeability: geçirgenlik
macromolecules: makromoleküller
especially: özellikle
reticuloendothelial cells: retikuloendotelyal hücreler
Kupffer cells: Kupffer hücreleri
362
to line:döşemek
wall/s: duvar/lar
increase in size: boyutta artış
apparently: aşikâr bir şekilde
to assist: yardım etmek, yardımcı olmak
passage: geçiş
through: arasından, —dan/—den; yoluyla
II - GRAMER N O TLARI
(a) Weighing sözcüğünün aslında the liver'den sonra gelmesi gerekirdi. Çünkü isimden
sonra kullanılan bir present participle işlevindedir ve which weighs yapı ve anla
mındadır. Başka bir deyişle, bu cümle The liver weighing approximately 1.5 kg. is
the largest organ. . . şeklinde doğru bir kurgu olurdu. Anlamsal olarak vücudun
1,5 kg. olamıyacağı hususu yanlışlık olasılığını oldukça azaltmaktadır.
(b) As shown, as + p.p. (past participle) kullanımı olup gösterildiği gibi/üzere/veç
hile anlamındadır.
(c) It lies burada it is anlamında kullanılmaktadır.
(d) Composed o f isimden sonra gelen bir past participle'dır. Metin içinde which is
composed o f olarak değerlendirilmelidir.
(e) Providing kullanımı metinde bağımlı bir present participle fonksiyonunu ve dola
yısıyla fiile yakın bir işlevi göstermektedir. Bu sözcükten hemen önce virgül kulla
nılmış olması bu işleve ışık tutmaktadır.
(f) To and from the liver daha açık yazıldığı taktirde, to the liver and from the liver
olarak belirtilir.
(g) Draining isimden sonra kullanılan bir present participle'dır, aktiftir. Tam olarak
belirtildiğinde, which drain olur.
(h) Arranged sözcüğü isimden sonra kullanılan bir past participle'dır. Tam yazıldığında,
which are arranged olur.
(i) One cell thick, belki one-cell burada sıfat fonksiyonunda kullanılmıştır. Aynca
sıfat olarak isim plates'den hemen sonra geldiği için, ilgi zamiri ve fiili gizlemiştir:
which are bu kullanımda saklıdır. Tam olarak belirtilmiş olsaydı, plates which
are one-cell thick.. . demek gerekecekti.
(j) Suspended within.. . ile başlayan bu cümle, devrik bir cümle yapısında olup vurgu
lu bir ifade tarzıdır. Aslında bu cümleyi normal gramatik kurgu ile The specialized
capilleries o f the liver suspended within the lacunae are known as sinusoids olarak
ifade edilmemesinin olası nedeni, pasajın ilk cümlesindeki yanlış gramatik kurguya
düşmemekten kaynak almaktadır. Çünkü past participle olarak suspended isimden
sonra kullanılmalı ve yeri de capillaries sözcüğünden sonra olmalıdır. Oysa
cappilleries o f the liver'i başka türlü ifade etmek olanağı yoktur. Bu nedenle devrik
kurgu bu sorunu çözümlemede ve suspended sözcüğünün isim olan liver'den sonra
gelmemesinde tek çıkış yoludur. Bkz. Gramer Notlan (a).
(k) In having. . . edat (prepostion)'dan sonra fiil - isim (verbal noun) kullanımıdır.
Olmada ya da sahib olmada anlamına gelir. Aynı gramatik kullanım by the increase'
de edattan sonra isim olarak gözlenebilmektedir.
363
Ill — Ç E V İR İ N O T L A R I
(a) Pasajın ilk cümlesindeki the liver . . . weighing. . . "ağırlığında olan karaciğer" ola
rak çevirilecektir. Bkz. Gramer Notlan (a).
(b) It lies about level . . . Türkçe'ye yaklaşık olarak düzeyindedir ya da seviyesinde
bulunur olarak çevirilir.
(c) As shown in Fig. 19-1 bir cümle açıcısıdır ve Şekil 19-1 'de gösterildiği gibi/üzere/
veçhile olarak Türkçe çeviri'de cümle başında yer alır. Bazan cümle açıcısını öz
neden sonra da kullanıp çeviri'ye çeşni katmak olanağı vardır. Nitekim Şekil 21-1
için böyle bir varyasyon uygulanmıştır.
(d) . . . is covered with a capsule composed o f connective tissue Türkçe'ye bağ doku
sundan meydana gelen/oluşan ya da bağ dokusu içeren bir kapsülle sanlıdır/örtülü
dür olarak çevrilir.
(e) On the underside the visceral surface kullanımı bir bir cümle acısıdır.
Türkçe cümle'de cümle başında yer alır. Metindeki çizgilerin metnin yapısal
bütünlüğü ile bir ilişkisi yoktur. Çizgilerarası sözcüklerin çevirisi sonradan yapılıp
yerine monte edilir ve açıklama aynı şekilde Türkçe'de de sağlanmış olur. Türkçe
ürün, Alt tarafta — viseral yüzeyde — olur. Bu sözcükleri izleyen a deep
transverse fissure ---- the p o rta kullanımı için de işlem aynıdır. Ancak bu
kullanım cümle açıcısı değildir. Tüıkçe'ye derin transvers bir yan k porta----
olarak geçer. Porta'yı giriş olarak da çevirmek olanağı vardır.
(f) Where the supporting............... enters kullanımı sistematik çeviri'de (ki) Rötuşu
ya da Değişkenlik İşlemini gerektirmektedir. Hirkçesi destekleyici bağ dokusunun
karaciğer maddesi içine girdiği (—ği Anahtarı) olur.
(g) Providing sözcüğünü tam fiil forsunda çevirmekte yarar vardır. Bkz. Tam Çeviri
Metni'ne.
(h) Draining Türkçeye drene olan ya da boşalan olarak çevirilir.
(i) Arranged into plates one cell thick kullanımını Türkçe'ye çevirirken üstüste iki
(K i) Değişkenlik İşlemi uygulamasına gerek vardır. Sonuçta elde edilen ürün,
her hücre kalınlığında olan plaklar/tabakalar halinde düzenlenmiş/dizilmiş olan
olur.
(j) Suspended. . . ile başlayan devrik cümleyi normal cümle şeklinde çevirmek çevi
ri'de kolaylık sağlayacaktır. Sonuç, Lakünler içinde asılı karaciğerin özelleşmiş
kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir olur.
(k) In having . . . edattan sonra bir fiil-isim kullanımı (Bkz. Gramer Notlan (k)) ol
masına karşın, in'i Türkçe'ye bakımından olarak daha etkin bir şekilde çevirebi
liriz.
IV - T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü
Yaklaşık olarak 1,5 kg. ağırlığında olan karaciğer erişkin insan vücudunda en
büyük organdır. Şekil 19-1'de gösterildiği gibi, yaklaşık olarak mide ile aynı düzeyde mide
nin sağ tarafmdadır. Bu kırmızımsı kahverengi organ bağ dokusundan oluşan bir kapsülle
sanlıdır. Alt tarafta — viseral yüzeyde destekleyici bağ dokusunun karaciğer maddesi
içine girdiği derin tansvers bir yank — porta (giriş) — vardır. Bu bağ dokusu yaygın bir
şekilde dallara aynlır, ve portal ven, hepatik arter, safra kanalı, ve bir ya da daha çok len
fatik damar bu dallara eşlik ederek karaciğere ve karaciğerden materyallerin hareketi için
yollar sağlar. Barsaklardan kan portal venle karaciğere getirilir, ve arteryal dolaşımdan kan
hepatik arterle taşınır; kan vena kavaya boşalan hepatik venlerle taşınır.
364
İnsan karaciğeri, Şekil 21-1'de gösterildiği gibi, bir hücre kalınlığında olan plaklar
halinde düzenlenmiş olan parenşimal bir hücreler kitlesidir. Bu plaklar, karaciğere yayılan
devamlı boşluklar, ya da lakünler, etrafında duvarlar oluşturur. Lakünler içinde asılı karaci
ğerin özelleşmiş kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir. Sinuzoidlerin büyüklüğü içlerin
deki kan miktarının bir fonksiyonudur. Makromoleküller, özellikle protein, için daha büyük
bir geçirgenliğe sahib olmak bakımından diğer kılcal damarlardan ayrıcalık gösterirler.
Retikuloendotelyal hücreler — Kupffer hücreleri — sinuzoid duvarlarını döşerler ve boyut
larındaki artışla sinuzoid duvarlarından büyük moleküllerin geçişinde aşikâr bir şekilde yar
dımcı olurlar.
365
PA SA J YİRM İlKt
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
366
sequential: biribirini izleyen; pespeşe; ardışık olarak; sırasal
removal: çıkarılış
identification: belirleniş/belirlenme
successive amino acid residues: biribirini izleyen amino asit kalıntıları
free terminals:serbest terminaller/uçlar
however, in reality: mamafih, aslında
extremely: son derece
to get the required specific cleavage reaction: gerekli özgül aynlma tepkimesini elde etmek
desired products: arzu edilen ürünler
to go with: sağlanabilmesi; uyum sağlamak
yield: verim
raises problems: problemler/sorunlar arzeder
when sequencing: silsile içinde sıralandığında
fraction: fraksiyon; parça, kısım
total material: total/toplam materyal
minimum : minimum; asgari ya da en düşük düzeyde
constantly: devamlı bir şekilde
becomes smaller: daha küçük olur; küçülür
proceeds: devam eder; ilerler
conversely: aksine
released: serbest bırakıldı/bıraktı; serbest bırakılan/salman
becomes increasingly contaminated: gittikçe/artan bir şekilde kontamine olur ya da kirlenir
previously unreacted chains: daha önce reaksiyona girmemiş zincirler
fundamental chemical limitation: temel kimyasal sınırlama
strategy: strateji
breaking down into: —a'ya/—e'ye parçala(n)ma
short enough: yeterince kısa; short enough.. . to: —cak/—cek kadar kısa
to produce results: sonuçlar vermek ya da ortaya koymak
reliable: güvenilir
to obtain: elde etmek; to g e t : almak
overall: toplam, tam
(a) Developed sözcüğü isim olan methods'tan sonra kullanılan bir past paticiple'dır.
Dolayısıyla arada which were sözcüklerini saklı tutmaktadır.
(b) Used da aynı kullanımı ve işlevi görmektedir; which were used olarak değerlendi
rilmelidir.
(c) . . . difficult to get burada difficult to obtain anlamında kullanılmaktadır, üstelik
bu fiil kullanımı get . . . go with ile yeni bir boyut kazanmakta ve ettirgen bir ey
leme yol açmakla kalmayıp dilek kipi özellikleri göstermektedir Bir başka deyiş
le, bu kullanımı bir açıdan have them perform gibi bir kullanımla kıyaslayabiliriz.
(d) When sequencing kullanımında sequence bir fiil forsunda kullanılmaktadır.
(e) Released sözcükleri her iki durumda da isimden sonra kullanılan p.p. (fiilin üçüncü
şekli)'dir. Bununla birlikte birincisinin tekil, İkincisinin ise çoğul olduğu not edi
lerek bunlann sırasıyla which is ve which are olarak değerlendirilmeleri gerekir.
(f) Burada to. break down, to break into pieces (parçalara ayırmak) anlamında kullanıl
maktadır.
367
(g) Short enough isim olan sequences’dan sonra geldiği için isimden sonra gelen sıfat
kullanımıdır ve arada which are sözcüklerini saklı tutmaktadır.
(h) Metinde kullanılan to produce, to give forsundadır.
IV - ÇEVİRİ NOTLARI
(a) . . . developed . . . and used iki aynı anahtar olduğu için Törel Çeviri Sistemi'nin
târif ettiği Ortak Paranteze yol açmaktadır. Buna göre, ünitelerarası işaretleme ters,
yani yukarıdan aşağıya doğru uygulanmalıdır. Ancak ikinci ünitede 4 eleman vardır.
Bu da üniteleriçi işaretlemenin normal, yani aşağıdan yukarıya doğru yapılmasını
gerekli kılmaktadır.
(b) Fundamentally tam-zamanlı fiil olan involves ile birlikte kullanıldığından, marja
yazılıp fiil En Küçük Ortak Katta hangi harf içinde yer alıyorsa bunun başına ge
tirilmelidir.
(c) However, in reality sözcükleri açıcı olarak metinde yer almaktadır. Bu nedenle
marja yazılıp S'in başma getirilirler.
■(d) . . . extremely difficult to get'i elde etmek son derece zor olarak çevirirken ettir
genlik eylemine yol açan (Bkz. Gramer Notlan (c)) go with a 100 % yield'in
Türkçe'ye çevirisi ancak % 100 bir verimin sağlanabilmesi için olarak gerçekleşti
rilebilir. Belki de bunu kısaca % 100 bir verimle olarak çevirmek en iyi olur. Dikkat
edilecek diğer bir husus da İngilizce'nin 100 %'ünün Türkçe'de % 100 olduğudur.
Bu husus 17.70‘i Türkçe’de 17,70 yazmamızla da kıyaslanabilir.
(e) Conversely bir açıcıdır ve buna göre işlem görür.
(f) What determines bir (Ki) Rötuşu ya da (K i) Değişkenlik işlemi gerektirir. Ancak
elde edilen sonucun yine de estetik rötuş ve editing'e gereksinimi olduğu rahatlıkla
söylenebilir (Bkz. Estetik Rötuş ve Editing (9)).
(g) . . . . short enough. . . to .kullanımını çevirirken —cak/—cek kadar anahtannı kullan
mak gerekir. Çevirimiz —cak/—cek kadar ya da yeterince kısa olabilir.
(h) Involves burada gerektirir olarak çevirilebilir.
(i) . . . breaking down . . . to produce and then reassembling.. . toobtain iki aynı anah
tarlı bir kullanım sergilemektedir. Bu nedenle Ortak Parantez uygulaması yine endi-
kedir. Cümle cümle yapılan sistematik çeviri uygulamasında da gözleneceği gibi
çok - elemanlı ünitelerde, ünitelerarası çift işaretleme ters, üniteleriçi çift işaretleme
ise normal olarak uygulanmakta ve tam sonuç alınabilmektedir.
(i)
bj ----- bir proteinin en önemli özellikleri O
poüpeptid zincirinde
b ®
S= b + a
368
(ü)
mmmm biliyoruz □
----- sekanstan O
a8
----- yüzlerce peptid ve proteine ait/ilişkin
a7
----- yöntemlerin büyük ölçüde/geniş çapta kullanılmasıyla
a6
1 a1'|.---.J ki F.Sanger'in laboratuvannda geliştirildi — > F. Sangerin labora
tuvannda geliştirilen
.ve
... ki ilk kez kullanıldı — > ilk kez kullanılan
a5
.t.. tâyin etmek için
a4
t.
peptid hormon insulin sekansım
/3
.t . . . 1953'de
a2
S= a
(üi)
tâyini O
S= b + a
(+> S -
369
(V)
bu O
arzeder □
sorunlar
c ©
b m
a 2t
S= c + a+ b
amino asit O
b3 "
ki salınır — ^ salman
b2 "
-- minimum uzunluktaki zincirden
bl "
gittikçe kontamine olur/artan bir şekilde kirlenir □
a4 ••
amino asitlerle
a3 --
-- ki salınırlar — ^ salman
a2 "
daha önce reaksiyona girmemiş zincirlerden
al "
b © •
a a
=b+a
(vü)
bl - —dır/- -dir/—dur/—dür □
370
ne ki tayin eder — > tayin eden (husus)
a2
amino asit sekans tâyini stratejisini
al
c <3>
b 51
a 21
S= c + a+ b
(vüi)
gerektirir □
a7
ı — ı1
a polipeptid zincirin parçalanması/m
a4
sekanslara
a3
S= a
371
V I- ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING
1— "Sequence"'! sekans olarak çevirmek belki de en kısa ve yerinde bir çeviri olur.
Türkçe’de bu sözcüğün çoğu kez sıra, dizi ya da silsile olarak çevirildiği gözleniyor
sa da aslında sequence'in getirdiği kavram bir silsile ya da dizilim içindeki sura ya da
sıralanma'dır.
2— Burada, kullanılmaları sonucu ya da kullanıldıklarından demek daha iyi olur.
3— Metne sadık kalarak yapılan böyle bir çeviri Türkçe'de istenileni verememektedir:
"için" yerine "ile ilgili" demek gerek.
4— Tâyini sözcüğü yerine saptanmasını kullanmak yanlış olur. Bununla birlikte, burada
bunu belki amino asit sekans saptaması şeklinde de belirtmek olanağı vardır. Ke
sinlikle söylenecek şey, tâyin sözcüğünün bir laboratuvar deyimi olduğu ve ancak
tâyinden sonra saptamanın (establishment/establishing) mümkün olduğudur. Böy
le bir seçimde eski-yeni kullanım asla sözkonusu edilemez.
5— . . . % 100 bir verimin sağlanabilmesi için yerine kısaca % 100 bir verimle demek
daha iyi.
CO C— CO c *
372
PA SA J YIRMİÜÇ
Man's physical and mental health depends on the genetic and environmental factors
that influence it. How the genes will manifest themselves will depend to a considerable
extent on the human genetic constitution as a whole and on a variety o f changing
environmental factors. It is understandable, therefore, that human behaviour must be
considered as a complex product o f the interaction between these factors.
From the time o f conception, individuals are exposed not only to a physical and
chemical environment, and variations in climate, nutrition, and somatic health, but also
to a series o f social, psychological, and cultural phenomena that influence and enrich the
process o f learning and determine individual experience, character, and responses.
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
373
climate, nutrition and somatic health: iklim, beslenme ve vücut sağlığı
social, psychological and cultural phenomena: sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenler
to enrich: zenginleştirmek, artırmak
the process o f learning: öğrenme/öğrenim sürecini
to determine: tâyin etmek
experience, tecrübe, deneyim
character and responses: karakter ve yanıtlar/cevaplar
(a) . . that influence it" kulllanımı içinde it sözcüğünü Türkçe'ye çevirirken, "bunu"
dememiz gerek. Genellikle İngilizce’den Türkçe'ye çeviri'de 'these' 'onlar' ve
'those' 'bunlar' olarak ters orantılı bir uygulama ile anlam kazanmaktadır.
(b) Bir tek cümle halinde kaleme alman ikinci paragrafın çözümünde Ortak Parantez
kullanımı zorunlu bir uygulamadır. Üstelik aşağıdaki sistematik çeviri örnekleme
sinde de gözleneceği gibi, bu paragraf Ortak Parantez içinde Ortak Parantez işlemi
ni gerekli kılmaktadır.
b^ ----- bireyler O
öğrenme/öğrenim sürecini
ve
ki tâyin eder -* tâyin eden
t kişisel deneyimi, karakter, ve cevaplan/yanıtlan
ı_ ^ 5
EKOK b Değerlendirme b 0
s =
(+ ) S = b+ a
374
V - ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ
375
PASAJ YlRMlDÖRT
ETIOLOGY OF BURNS
Bums are caused by the application of heat to the body. The depth of the resulting
bum injury will be dependent on the intensity and duration o f heat application and the
conductivity o f the tissues involved. The most common heat sources are an open flame
and hot liquid. In addition, thermal injury is frequently observed in patients who have
been exposed to direct contact with hot metal, toxic chemicals, or high-voltage electric
current. Damage as a result o f heat rarely occurs below 45°C. Between 45 and 50°C. grada
tions o f cell injury may occur; and above 50°C. denaturation o f protein elements o f the cell
becomes apparent.
Laboratory accidents, civilian asssaults, industrial mishaps, and inexpert application
o f agents used for medical purposes account for most o f the chemical bums in the civilian
population. A principal difference between thermal and chemical injury is the length o f time
during which tissue destruction continues, since the chemical agent causes progressive
damage until inactivated by reaction with tissue, while thermal injury ceases shortly after
removal o f the heat source. Tissue destruction associated with exposure to chemicals may be
limited by the application o f neutralizing agents or by dilution with water. When compared
to thermal injury, the severe, full-thickness chemical bum may appear deceptively
superficial, with only mild bronze discoloration o f intact skin during the first few postbum
days.
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
376
conductivity: iletkenlik
the tissues involved: etkilenen/etkilenmiş olan dokular
the most common: en sık, en yaygın, en çok karşılaşılan
an open flame: açık bir alev
hot liquid: sıcak sıvı
in addition: ilâveten; ek olarak, buna ek olarak
thermal injury: ısıdan kaynaklanan yara; yanık yarası
is frequently observed: sıklıkla gözlenir
to be exposed to: —a'ya/—e'ye maruz kalmak/açık olmak
direct contact: direkt/doğrudan doğruya temas
hot metal: sıcak metal
toxic chemicals: toksik kimyasallar
high - voltage electric current: yüksek voltajlı elektrik akımı
damage: hasar
gradations of cell injury : hücre yaraları dereceleri; derece derece hücre yaralan
dénaturation: doğasının ya da nicelik ve niteliğinin bozulması
becomes apparent: aşikâr olur
laboratory accidents: laboratuvar kazalan
civilian assaults: sivil saldırılar; halka karşı saldınlardan sonuçlanan yaralanmalar; patlama
sonucu yanıklar
industrial mishaps : beklenmedik endüstriyel kazalar; beklenmedik iş kazalan
inexpert application o f agents used: kullanılan etkenlerin beceriksiz uygulanması/uygulanışı
for medical purposes: tıbbi amaçlar için
account for: tutarlar, açıklarlar
chemical bums: kimyasal yanıklar
the civilian population: sivü halk, halk
a principal difference: başlıca bir fark; ana fark
the length o f time: zaman süresi; length: uzunluk; period: süre
tissue destruction: doku harabiyeti
progressive damage: gittikçe artan hasar
until inactivated: inaktive olana kadar
reaction : reaksiyon, tepkime
ceases: durur
shortly after: hemen sonra; shortly: pek yakında
removal: giderilme, gideriliş
heat source: ısı kaynağı
associated with: ile ilgili
may be limited to: —a'ya/—e'ye sınırlı olabilir
neutralizing agents: nötralize edici ajaniar/etkenler
by dilution: seyreltme ile
when compared with: ile kıyaslandığında
severe: ağır, çok ciddî; şiddetli
full - thickness chemical burn : üçüncü derecede ağır kimyasal yanık : full : tam, dolu;
thickness : kalınlık
deceptively superficial: aldatıcı tarzda yüzey (s) el
mild bronze discoloration: orta derecede tunç renginde renk bozulması
intact: bozulmamış, sağlam, sağlıklı
skin: deri
the first few postbum days: ilk birkaç yanık sonrası günler
377
II- GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI
(a) Edilgen olarak kullanılan 'cause' fiilini aynı şekilde, edilgen olarak Türkçe'ye çe
virmek mümkündür. Ancak bunun çatısını değiştirerek active, etken bir şekilde
çevirmek Türkçe bakımından daha etkin ve akıcı olur.
(b) 'Application' sözcüğünde pasif bir hava olmamasına karşın, Türkçe’ye çeviri'de
pasif olarak gerçekleştirilmesinde yarar vardır. Başka bir deyişle, uygulama yerine
uygulanma demek gerekmektedir.
(c) "Civilian assaults” kullanımı son derece muğlaktır. Sözcüksel anlamı 'sivil saldırı
lar' olmasına karşın, 'kimyasal yanıklar’ la ne ilişkisi olabileceği yoruma açıktır.
Muhtemelen, bu kullanımla 'patlama sonucu olan yanıklar' ya da 'kavga sırasında
meydana gelen yanıklar’ anlatılmak isteniyor.
(d) "The length o f time" ve "full - thickness chemical bum" kullanımlarını çevirirken
uyarlamaya gereksinim ortadır. Bunlar sırasıyla, 'zaman süresi' ve '3. derecede ağır
kimyasal yanık' ya da 'kası da içeren ağır derin yanık' olarak çevirilebilir.
(e) ". . . may appear deceptively superfıcial" kullanımını çevirirken, fiilden sonra an
laşılmış olan to be'yi not etmekte yarar vardır. " . . . . olduğu görülebilir" denilmesi
gerek.
(i)
----- yanıklar/a O
bl
----- neden olunur □
a3
----- ısı uygulamasıyla
a2
----- vücuda
aı
b ®
a
S= b+ a
(ü)
sonuçlanan yanık yarasının derinliği O
bl
----- bağımlı -*■ bağlı olacaktır □
H
r 1
----- ısı uygula(n)masınm şiddeti ve süresine
al
ve
dokuların iletkenliğine
a3
t
a2 , ki etkilenir ->• etkilenen
b ®
a 0
S= b+
378
UHJ
1a ve
sıcak sıvı
ı 2
c ©
b 0
a 2t
S= c + a+ b
a 0
(+)s = b + (++)a
(v)
----- hasar
b2
----- ısı sonucu olacak
bl
nâdiren +) ----- vukubulur
a2
----- 45 derece Santigradın altında
al
b ©
0
S = b + (+ + )
379
(vi)
vukubulabilir
Q1
hücrenin
— aşikâr olur
al
e S>
d m
c 2t
a a
S = (e+ d) + (b + c + a)
(vü)
ve
b5 etkenlerin beceriksiz bir şekilde kullanılışı
b ©
a a
S=b+ a
380
(viii)
—dır/—dir/—dur/—dür □
b| ----- ki doku harabiyeti devam eder -+• doku harabiyetinin devam et
tiği
ag ----- tâ ki doku ile reaksiyonla inaktive edilir -*■ doku ile reaksiyonla
inaktive edilene kadar
aj ----- ki bu sırada ısı sonucu meydana gelen yara durur/son bulur -*■ ısı
sonucu meydana gelen yara son bulurken
d (D
c 0
b 31
a 21
S=d+a+b+c
(ix)
doku harabiyeti O
b2
b j ----- kimyasallara maruz kalma ile ilgili
sınırlı olabilir □
a3
nötralize edici etkenlerin uygula(n)ması ile
a 0
S= b + a
(x)
Cj ----- ne zaman ki ısı yarası ile mukayese edilir -►ısı yarası ile muka
yese edildiğinde
bj ----- ağır» 3. derecede ağır kimyasal yanık O
381
görülebilir □
a5
aldatıcı bir şekilde yüzey(s)el (olduğu)
a4
sadece orta derecede tunç renginde bir renk değişimi ile/bozuk
a3
luğu ile
bozulmamış/sağlıklı derinin
a2
yanık sonrasının ilk birkaç günü sırasında
al
c 2t
b © S= b + c + a
a m
YANIK/LARIN ETİOLOJİSİ
1— Sistematik çeviri ile her sözcüğün ve cümle yapısının tamamen doğru olarak değer
lendirildiği bu cümle, Türkçe’de 'cause* un edilgenden etkene dönüşümü gerektiğin
den en azmdan kulağımızı tırmalamaktadır. Cümle, "Vücuda ısı uygulanması
yanıklara neden olur" ya da "Vücuda ısı uygulanması sonucu yanıklar oluşur"
şeklinde ortaya konulmalıdır.
382
"Yanık yarasının derecesi" demek daha iyi.
CO to
Bunlara ek olarak,...
. . . hastalarda da. . .
Oî CJi 4^
383
P A SA J YlRM İBEŞ
The world would be saner place if, at this moment, its chief worries were th*
functioning o f a new urban water and sanitation system in this city or the spread o f runl
water supplies in that country. Amid today's political and ideological upheavals, how many
people remember that; in many Third World countries, between three or four out o f every
five children die before they reach the end o f childhood, and that a prime cause o f this
mortality is polluted water.
Nor is this the only risk. So long as parents experience the death o f their first
children, they continue to bring more into the world not out o f folly or ignorance, but
to maintain the family work force and against old age. By a paradox, proved not only in
the industrialized world but also in many parts o f the Third World, when primary health
care, the start o f education, clean water, and hope and work are introduced the birth - rate
begins to stabilize. And with this change begins to fade the nightmare of a world which can
no longer, without repeated famine, carry its population.
These perceptions o f life and death make, so far, very little impression among the
rich the rich North, the rich minorities in the South. The figures tell the tale. For
military spending, the world is approaching US 500.000 million a year. Even the most
ambitious schemes for clean water and sanitation approach that figure only over a whole
decade o f work and involvement. Yet the deaths from contamination and pollution go on
and the risks grow.
I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI
384
spread o f rural water supplies: kırsal su imkânlarının dağılımı
amid: arasında
political and ideological upheavals: siyasi ve ideolojik karışıklıklar
Third World countries -.üçüncü Dünya ülkeleri
out o f every five children: her beş çocuktan
to die: ölmek
before they reach the end: sonuna gelmeden önce
childhood: çocukluk çağı
prime cause: başlıca neden
mortality: mortalite, ölüm
polluted water: kirli su
no r : ne de
the only risk: yegâne/tek riziko/tehlike
so long as: —ğı/—ği/—ğu/—ğü sürece
experience: deneyim, tecrübe; to experience: tecrübe edinmek, geçirmek
parents experience the death o f their first children: ebeveyn/anne ve babalar ilk çocuk
larının ölümlerini görürler
to bring more into the world: dünyaya daha çok çocuk getirmek/getirmeye; doğumları ar-
artırmak/artırmaya
not out of folly: çapkınlık/zevk nedeniyle değil
ignorance: cehalet
to maintain: idame ettirmek, devamını sağlamak
family work force: aile iş gücü
against old age: yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı
paradox: paradoks; çelişkili görünmesine karşı gerçek
industrialized world: endüstrileşmiş dünya
in many parts: birçok yerlerde/ülkelerde
primary health care: primer sağlık bakımı
start of education: eğitimin başla(tıl)ması
clean water : temiz su
hope and work : umut ve iş
are introduced: sağlanılır/lar; olmaya başlar/lar
birth-rate: doğum oranı/hızı
begins to stabilize: degelenmeye başlar
with this change: bu değişiklikle
to fade: solmak: sönmek
neightmare: kâbus, korkulu düş
no longer: artık
without repeated famine: tekrar tekrar/tekrarlayan kıtlık olmadan
to carry: taşımak
population: nüfus
these perceptions: bu kavramlar, anlayışlar, görüşler
life and death: yaşam ve ölüm
so far: şimdiye dek/kadar
impression: izlenim
the rich: zenginler
rich minorities: zengin/varlıklı azınlıklar
figures: rakamlar
tell the tale: öyküyü/durumu/olayı anlatırlar
for military spending: asken harcama/lar için
to approach: yaklaşmak
385
even the most ambitious schemes:en ihtiraslı plânlar bile
only over a whole decade: sadece tam on yıldan fazla (bir sürede); sadece on yılın üstünde
work and involvement: iş ve uğraş; çalışma ve angajman
yet: buna rağmen
from contamination and pollution: kirlenme ve kirlilikten; su ve hava kirliliğinden
to go on: devam etmek
risks grow: tehlikeler büyümektedir/artmaktadır
i
(a) Birinci cümle, aşağıda işlenmekte olan sistematik çeviri'de de rahatlıkla gözlenebile
ceği gibi, devrik bir cümledir. Dolayısıyla parçaların sırası normal düzene sokul
duktan sonra çeviri işlemine sokulmasında yarar vardır. Gramatik açıdan, esas ana
cümlecik, ve cümlenin kendisi, The world would be a saner place'dir. Dilbilgisel
kurallara göre, if cümleciğinin öncelik gerektiren durumu da not edilmelidir. Çe
viri uygulamasında Ortak Parantez gereksinimi aşikârdır.
(b) tkin d cümle'yi çevirirken yine Ortak Parantez uygulamasına gereksinim vardır.
(c) Dördüncü cümle'nin çözümü yine Ortak Parantez uygulaması ile olanaklıdır.
(d) Beşind cümle'nin çevirisinde Ortak Parantez uygulamasını not ediniz.
(e) Altıncı cümlenin çevirisi için iç-kesme zorunlu olup, yapısal sıralama buna göre
yapılmalı ve çeviri gercekleştirilmelidir. Buna rağmen, cümle açıcısını daha etkir
kullanarak cümle devrik cümle niteliğinden arıtılıp daha kolay bir çözüme gidile
bilir. Her iki durumu da aşağıda sistematik işlemlerde verilmektedir.
0)
----- (şayet/eğer ki) olsaydı
t c6
rc? ----- başlıca endişeleri
şu anda(+) J . bu kentte
c2
ve
kırsal su imkânlarının dağılımı
C5
%•
A o ülkede
°4,
— dünya O
bl
î — daha akıllı/salim bir yer olacaktı □
al
c 2t
! = b + (+>c + a
386
(ii) günümüzde siyasi ve ideolojik karışıklar arasında, 1+)
( +) S = a
(iü) ne de (+)
bu O
—dır/—dir/—dur/—dür □
yegâne/tek riziko/tehlike
c ©
b m
a
(+ ) S - c + a + b
Bu cümle’yi 'ne de' kuUanımmm getirdiği olumsuz anlamı gözönünde bulundurarak, aşağı
daki işlemi daha kolaylıkla gerçekleştirebiliriz:
bu O
b^ ----- değildir de □
c O
a 2t
S= c + a+ b
(iv)
fakat -*■ve
idame ettirmeye
5 T
aile iş gücünü
A
ve
yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı (durumlarım)
L
1t
S= b + i
(v)
( ( t x 3- bir paradoksla
bı doğum oranı/hızı O
388
aı
dengelenmeye başlar □
c 2 '
b ®
a m
(+>S = b + c + a
(vi)
ve
bu değişiklikle
bı
sönmeye başlar □
a4
bir dünya kâbusu O
a3
ki nüfusunu artık taşıyamaz nüfusunu artık taşıyamayacak
a2
(olan)
b İt
O
S= b + a
ve bu değişik-
likle(+) b„ ----- bir dünya kâbusu O
al sönmeye başlar □
b ®
a E
Ws =b+a
(vü)
zenginler arasında
zengin Kuzey
a2
389
| ao - - Güneydeki zengin/varlıklı azınlıklar
“3
o (D
ı 0
s = b + ( +)
(viii)
bj ----- rakamlar O
anlatmaktadır/ortaya koymaktadır □
olayı/durumu
b <2>
a SI
S= b + a
(ix) A
askeri harcamalar için
bj ----- dünya O
yaklaşmaktadır □
c 21
b ©
a SI
S=c+a+b
(x)
b^ ----- temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile O
ag ----- yaklaşır □
a2 ° ^ u rakama
sadece on yılın üstünde bir çalışma ve uğraşla
b ©
S= b + a
dg ----- ölümler O
390
dj ----- kirlenme ve kirlilikten/su ve hava kirliliğinden
devam etmektedir □
V6 -
bj ----- tehlikeler O
büyümektedir □
d ®
c S
b ®
a E
(+>S = (d + c) + (b + a)
V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
S A Ğ L IK K O R U M A E V R İM İ
Dünya, şu anda, başkca endişeleri ve bu1 kentte yeni bir kent suyu ve sağbk ko
ruma sisteminin işleyişi ve o 2 ülkede kırsal su imkânlarının dağılımı olsaydı, daha salim bir
yer olacaktı. Günümüzde siyasi ve ideolojik kanşıkhklar arasında, birçok üçüncü Dünya ül
kelerinde beş çocuktan 3 4 ’ünün öldüğünü ve bu ölümün başlıca nedeninin kirli su olduğunu
kaç kişi hatırlamaktadır?
Bu tek tehlike değildir de3. Ebeveynler4 ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri
sürece, zevk ya da cehalete bağlı olmadan dünyaya daha çok çocuk getirmeye ve aile iş
gücünü ve yaşbbğa karşı durumlarını idame ettirmeye devam ederler5. Sadece endüstri
leşmiş dünyada kanıtlanmayıp6 aynı zamanda üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde kanıtlan
mış bir paradoksla, doğum oranı primer sağlık bakımı, eğitimin başlatılması, temiz su, ve
umut ve iş sağlanıldığında dengelenmeye7 başlar. Ve bu değişiklikle, tekrar tekrar kıtlık
olmadan nüfusunu artık taşıyamıyacak8 bir dünya kâbusu sönmeye başlar9.
Bu yaşam ve ölüm kavramları şimdiye dek zenginler arasında zengin Kuzey,
Güneydeki varlıkk azınhklar — 10 çok küçük bir izlenim bırakmaktadır. Rakamlar du
rumu anlatmaktadır. Dünya askeri harcamalar için yılda 500.000 milyon dolara yaklaşmak
tadır. Temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile sadece on yıbn üstünde bir
çahşma ve uğraşla bu rakama yaklaşır. Buna rağmen, kirlenme ve kirlilikten ölümler devam
etmektedir ve11 tehlikeler büyümektedir.
VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G
391
3— Aynı espriyi, 'Ne de bunun tek/yegâne tehlike olduğu söylenebilir' gibi bir cümk
ile ortaya koymak olanağı vardır.
4— Anne babalar demek daha iyi.
5— Bu cümleyi, sistematik çeviri işlemlerinde de gözlenildiği gibi, çevirmek anlamı
daha iyi yansıtabilir. Ana babalar ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri sürece,
çapkınlık ya da cehaletten değil fakat aile iş gücünü idame ettirmek ve yaşlılığa
karşı durumlarını korumak için dünyaya daha fazla çocuk getirmeye devam eder
ler.
6— . . . kanıtlanmakla kalmayıp...
7— . . . dengeli olmaya. . .
8— . . . taşıyamıyacak gibi. . .
9— . . . dünya kâbusu geçmeye başlar.
10— Bunu, "zenginler — zengin Kuzey ve Güneydeki varlıklı azınlıklar arasında" ifade
etmek daha iyi.
11 — Bunu, ya "devam etmekte olup" ya da "devam etmekte ve " olarak belirtmekte
yarar vardır.
392
BÖLÜM V
TIBBİ YAZIŞM A KILAVUZU
Adından da anlaşılabileceği gibi, bu Bölüm tıp öğrencisi ve hekiminin tıp alanında
duyduğu önemli bir gereksinimi hedef almaktadır. Amacı ihtiyaç duyulan konularda, sınırlı
da olsa, bir yazışma kılavuzunu hizmete sunmaktır.
Bölümde yer alan tüm mektup örneklerinin çevirilerine de yer verilmiş, böylelikle
ek bir çeviri alıştırma serisinden yararlanma olanağı yaratılmıştır.
Sadece bir örnekte verilen adres v.b yazı kuralları diğer mektup örnekleri için de
geçerli olabileceği düşüncesiyle tekrarına gerek görülmemiştir.
[O
Dr. A. S.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Turkey.
Ankara, lst/21st April, 1985.
Ankara, 2nd/22nd April, 1985.
Ankara 3rd/23rd April, 1985.
Ankara, 4th — 20th/24th — 30th April, 1985.
Ankara, 31st May, 1985.
Dr. X. Brown,
London,
United Kingdom.
Dear Dr. Brown,
I read your article/report on spleenomegaly in t h e ....................... Journal
with great interest and would like to have a reprint if possible.
Sincerely Yours,
A.S.H., M.D.
Dr. A. S. H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Türkiye.
Ankara, 1 Nisan 1985
Ankara, 2/22 Nisan 1985
Ankara, 3/23 Nisan 1985
Ankara, 4 2 0 / 24 — 30 Nisan 1985
Ankara, 31 Mayıs 1985
Dr. X. Brown,
Londra,
İngiltere.
Sincerely Yours,
Dr. A.S.H.
My address is :
Dr. AJS.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Turkey.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. A. S. H.
Adresim aşağıdadır :
Dr. A.S.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Türkiye.
398
Ankara, l l t h February, 1985
Dr. A. Z.
Lütfen uygun bir zamanınızda bana ücretsiz bir ayrı baskı gönderiniz. Teşek
kür ederim.
En iyi dileklerle,
Dr. A.Z.
399
E
H
Ankara, 17th January, 1985.
1 am writing to thank you for your reprint which I received a few days af
Sincerely Yours,
Dr. A.Z.
Birkaç gün önce aldığım ayn baskınız için size teşekkür etmek üzere yazıyı
rum.
Saygılarımla,
Dr. A.Z.
400
ED
A nkara, 3rd March, 1985.
Kindly, place my name on your mailing list for further publications. Thank
you very much.
Sincerely Yours,
Dr. A.Z.
Daha ilerideki yayınlar için lütfen adımı posta listenize koyunuz. Çok te
şekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. A .Z .
401
\ n
Dear D r. Sam,
I am writing to request once again that you send me a copy o f your wot
that I've not yet received.
I need this work very much as I'm carrying out some investigations in thi
field.
Sincerely Yours,
Dr. H. T.
Saygılarımla,
D r. H. T.
402
m
1 would like to remind you about my request for a reprint o f your article
on respiratory disorders, a subject o f great interest for me. It may be possible that you've
not received my letter. Please look into the matter and let me have a copy as soon
as possible.
Sincerely Yours,
Dr. H. T.
Çok ilgi duyduğum bir konu olan solunum bozu Mukİ an üzerine makalenizin
bir ayrı baskısı için ricamı size hatırlatmak istiyorum. Mektubumu almamış olmanız ola-
siliği olabilir. Lütfen meseleyi inceleyip mümkün olan en kısa zamanda bana bir nüsha gön
deriniz.
Saygüanmla,
Dr. H. T.
403
Ankara, 2nd October, 1986.
Dear Sir,
Kindly send me a proforma invoice so that I can forward to you the payment
required.
Thank you.
Sincerely Yours,
D r.M .O.
Efendim,
Gereken ödemenin size gönderilmesi için bana bir proforma fatura gönder
menizi rica ederim.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr.M .O .
404
ID
Ankara, November 1 ,1 9 8 6 .
Dear Sir,
Sencerely Yours,
Dr. M. 0.
Efendim,
Saygılarımla,
Dr. M. O.
405
ED
Ankara, 3rd December,1986.
Dear Sir,
I'D be pleased if you give me a reply by return o f mail and despatch the boot
as soon as possible.
Sincerely Yours,
Dr, M. O.
Sayın Bay,
Posta dönüşü ile bana bir cevap verip mümkün olan en kısa zamanda kitabı
sevkederseniz memnun olacağım.
Saygılarımla,
Dr. M. O.
406
ES
Gentlemen,
I would like to acknowledge receipt of your book and the invoice with
it with thanks.
Sincerely Yours,
Dr. T. 0.
Sayın Baylar,
Saygılarımla,
Dr. T. O.
407
Gentlemen,
I received your book a few days ago but unfortunately it had been damaged
during despatch. For this reason, I am returning it to you under separate cover. I will be
obliged if you change this with another copy.
Sincerely Yours,
Dr.T. 0.
Sayın Baylar,
Birkaç giin önce kitabınızı aldım fakat maalesef sevkiyat sırasmda hasar gör
müştü. Bu nedenle, bunu size ayn bir zarf içinde iade ediyorum. Bunu başka bir kitapla
değiştirirseniz minnettar kalacağım.
Saygılarımla,
Dr. T. O.
408
Dear Sirs,
My address is as follows :
Ankara,
Turkey.
Thank you.
Sincerely Yours,
A.BJN., M.D.
Sayın Baylar,
Abonelik ödemesi için size bir çek gönderebilmek amacıyla bana bir profor
ma fatura göndermenizi rica ederim.
Ankara,
Türkiye.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. A. B. N.
409
n±u
Gentlemen,
Sincerely Yours,
Encl. 1
Sayın Baylar,
Lütfen dergileri aşağıdaki /yukandaki adresime gönderip eski sayılar için si
pariş verip veremiyeceğimi bana bildiriniz.
Saygılarımla,
Ek. 1
410
ETİ
Dear Sir,
I am writing to inform you that I have not yet received the March and April
issues o f your journal.
Kindly give attention to this matter and forward the journals to my address
at your earliest convenience.
Thank you.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Derginizin Mart ve Nisan sayılarını henüz almadığımı size bildirmek için ya
zıyorum.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
411
D ear Sir,
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
412
HD
D ear Sir,
I have come across your advertisement in the Press and would like/intend
to attend the Congress to be held at the end of August this year.
I will also appreciate it very much if you can tell me about financial support
for participation.
Sincerely Yours,
Efendim,
Basındaki ilânınızı bir rastlantı sonucu okudum ve bu yılın Ağustos ayı so
nunda düzenlenecek Kongrenize katılmak istiyorum/niyetindeyim.
Giriş aidatı, yerleşim ve seyahat masrafları dahil tüm ilgili bilginin bana gön
derilmesini rica ediyorum.
Katılma için mali destek hakkında da bana bilgi verebilirseniz bu çok mak
bule geçecektir.
Saygılarımla,
413
ÜEU
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Efendim,
En iyi dileklerle.
Saygılarımla,
4 14
E
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Efendim,
tik giin orada olmayı tasarladığımdan, lütfen Konferans için benim için tek/
çift yataklı bir oda ayırınız.
Saygılarımla,
415
20
Dear Sir,
Thank you very much for your invitation to participate in the meeting on
congenital malformations to be held in Rome during the last week o f June.
Hoping that you can give them an opportunity and wishing you success,
I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
416
HO
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Saym Bay,
Saygılarımla,
417
22
Dear Secretary,
I am writing this letter to thank you for the kind hospitality shown during
my stay in your country and indeed efficient organization of all the programme.
I benefited very much from this participation as well as the visits arranged
to various clinics and hospitals. I hope a similar congress will soon be held in my country
to exchange views on several other aspects of this problem.
Sincerely Yours,
Sayın Sekreter,
Saygılarımla,
418
23
Sincerely Yours,
Saygılarımla,
419
24
Dear Sir,
I shall be pleased if you can supply me with these or tell me how I may
obtain them. All the items are given below in detail.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Saygılarımla,
420
25
Gentlemen,
Please let me know your copyright fees and any other terms. I wish to add
that this edition will be directed to medical students and the price will be reasonable.
Sincerely Yours,
Sayın Baylar,
Saygılarımla,
421
26
Dear Sir,
...................... into Turkish. I am prepared to pay a modest copyright fee but should prefer
permission to translate it without any obligation. The book in Turkish will mainly be used
by the students o f our newly • established university.
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
422
um '
Dear Sir,
I will send you five complimentary copies as soon as the book is published.
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
423
28
Dear Sir,
The copyright fees and terms you have offered are unfortunately too high
For this reason, unless you make a reduction, it will not be possible to realize this project
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Cevabınızı bekliyorum.
Saygılanmla,
424
29
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Ends. 18
Efendim,
Saygılarımla,
Ekler 18
425
30
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Ends. 3
Efendim,
Saygılarımla,
Ekler 3
426
31
Curriculum Vitae
Name and Surname : .................................
Date and Place of Birth : ...........................
Nationality: Turkish
Religion; Moslem
Marital Status: Single/Married
Permanent Address.:.................................
Education
Primary /Elementary School/s............ '........................
Secondary School/s...................................................
University Education.................................................
Postgraduate Studies...................................................
Employment . . . . ..............................................................
Publications.........................................................................
Memberships to Scientific Institutions....................................
Any Other Inform ation........................................................
Eğitimi
îlkokul/lar................................................................
Ortadereceli okul/lar...................................................
Üniversite eğitim i.......................................................
Mezuniyet sonrası eğitimi............................................
Akademik ünvanlar/Dereceler..............................................
Dil Bilgisi
Ana D ili ............................... ...................................
Yabancı D ille r............................................................
D r ............................ whom I have known since 19.. has been very laborious
and keenly interested in his career. He has been co-operative with his colleagues and ready to
help his patients. His social relations and understanding o f human nature have always
attracted my attention. I have never seen him refuse urgent cases, even if these were
referred to him during awkward times.
Dean/Rector
ilgililere
Dekan /Rektör
428
33
Dear Sir,
The University will pay my travel expenses but a room at the hospital will
be appreciated.
Kindly let me know if you can accept me and any other information you
deem beneficial for me. Thank you.
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
429
34
Dear Sir,
I have read your advertisement for a vacancy in internal diseases and wish
to apply for appointment as a medical doctor. My knowledge o f English is sufficient and
I have an experience o f ten years in internal diseases as pointed out in my curriculum vitae
enclosed herein.
Sincerely Yours,
Encl. 1
Saym Bay,
Saygılarımla,
Ek. 1
430
35
Dear Smith/Robert,
After a training o f three months (work for two years) ^n your country, I am
back at home safe and sound. And I am writing this letter to you for heartfelt thanks for
the kindness and warm hospitality shown to me. I hope I shall have the opportunity to have
you with us in Turkey soon.
I learned a lot and benefited very much during my work and, ask you to
thank D r .............................. and Mr. and Mrs...............................for everything they have
done for me. Please give my best regards to the Jones also.
With kindest regards and, sincere compliments to your wife, I say goodbye
for now. Let us keep in touch. Best wishes.
Sincerely Yours,
Sevgili Smith/Robert,
Ülkenizde Uç aylık hir staj'(iki yıUık bir çalışma)'dan sonra sağ salim yur-
dumdayım. Ve bana gösterilen iyilikle sıcak konukseverlik için içten/kalbten teşekkürlerim
için bu mektubu yazıyorum. Umanm çok geçmeden sîzleri Türkiye'de aramızda görme
fırsatı olacak.
Çalışmam sırasında çok şey öğrenip çok yararlandım ve, benim için yaptık
ları herşey için D r ile Bay veBayan.................... teşekkür etmenizi rica ederim.
Aynı zamanda Joneslara candan selâmlarımı söyleyiniz.
Saygılarımla,
431
Dear Sir,
I hope you will send me this without any delay as my promotion will b<
considered soon.
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygılarımla,
432
Dear Colleague,
C.K. has been treated at our hospital but had to be discharged as admitted.
Unfortunately, he has a little chance o f improvement. Nevertheless, I would like to refer
this case to you for a final chance. I believe that your facilities are numerous and, perhaps
a few years o f survival will bring happiness to the family.
Yours,
Sayın/Sevgili Meslektaşım,
Saygılarımla,
433
Dear Dr. K,
I will be pleased if you operate this patient at your hospital and let me know
the result.
Surgical facilities at your hospital have saved many such patients and 1
believe he too can recover and return to normal life.
Sincerely,
Sevgili Dr. K,
Saygılarımla,
434
39
Dear Dr. K,
I am writing this letter to thank you wholeheartedly for the care given to
my patient referred to you. He has now fully recovered and enjoys good health.
Please let me know if there is anything I can do for you. Kindest regards.
Sincerely,
Sevgili Dr.K,
Size havale edilen hastama bakımınız için size candan teşekkür etmek için
bu mektubu yazıyorum. Şimdi tamamen, iyileşmiş olup / tam şifa bulup sağlığı iyidir.
Sizin için yapabileceğim herhangi birşey varsa lütfen bana yazınız. Candan
selâmlar.
Saygılarımla,
435
The medical apparatus,.......................we bought from your company a few
months ago is not functioning as it should. Unfortunately, most o f results obtained seem
to be wrong.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Cevabınızı bekliyoruz.
Saygılarımla,
41
Dear Sir,
I will be very glad if you send me a free /complimentary copy which I can
recommend for consideration as a book for the students. If this is not possible, I will
appreciate a copy at a reduced price.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Saygılarımla,
437
ir « ı.J
Dear Sir,
I would like to quote the chapter on tissues and reproduce the electron
micrographs in our journal directed to our students at the University and, ask permission
to do so without payment o f any copyright fees.
Sincerely Yours,
Efendim,
Bu sadece bir eğitim faaliyeti olduğu için, böyle bir izni vermek iütftmda
bulunacağınızı gerçekten ümid ediyorum. Teşekkür ederim.
Saygılanmla,
438
43
Dear Sir,
I f you send me a formal invitation for 1986, 1 can get a leave from the
University and complete all the formalities for attendance next year. Meanwhile, I will be
happy to receive the abstract book and 1985 minutes. Thank you.
Sincerely Yours,
Efendim,
1986 yılı için bana resmi bir davetiye gönderirseniz, üniversiteden izin ala
bilir ve gelecek yıl katılmak için formaliteleri tamamlayabilirim. Bu arada, abstrakt kitabı
ile 1985 tutanaklarım almaktan mutluluk duyacağım. Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
439
SH
Dear Sir,
Sincerely Yours,
Efendim,
Deneysel test için basında reklâmı yapılan tıbbi cihaz numunelerinden bana
göndermenizi rica ederim.
Saygılarımla,
440
A s ........................ of the Faculty of Medicine, I am happy to invite you to
our traditional Medical Ball held on the 14th of March every year. We shall be very happy
to see you among us in Turkey
Sincerely Yours,
Efendim,
Saygü arımla,