Professional Documents
Culture Documents
Temel Britannica Cilt 09 İlk - Kan
Temel Britannica Cilt 09 İlk - Kan
TEMEL
BRITANNICA
TEM EL EĞ İT İM VE KÜLTÜR ANSİKLOPEDİSİ
Encyclopaedia Britannica, Inc. (Chicago) Ana Yayıncılık A .Ş. (İstanbul)
R o b e rt P. G w inn N azar B üyüm
Y ö n etim K urulu B aşkam Y ön etim K uru lu B aşkanı
P e te r B. N orton S adun Sönm ez
B aşkan G enel M ü d ü r
F red H . Figge, Jr. D r. C ih an B elen
B aşkan B aşyardım cısı G enel M ü d ü r Yardım cısı
Children’s Britannica
First E d ition 1960
Second E d itio n 1969
T hird E d itio n 1973
F o rth E d itio n 1988
© 1988,1989, 1990,1991, 1992 Encyclopaedia B ritan n ica, Inc.
Temel Britannica
© 1988, 1989, 1990,1991,1 9 9 2 A n a Y ayıncılık A .Ş .
ISB N 975-7760-02-01
92.3 4 .Y .0012.3
B a s k ı: H ürriy et O fset
M art 1993
TI-MKI
BRİTANNİCA
T E M E L EĞİTİM VE KÜLTÜR ANSİKLOPEDİSİ
CİLT 9
m
H ÜRRİYETİN OKURLARINA ARMAĞANIDIR.
A N A Y A Y I N C I L I K A. Ş. V E
E N C Y C L O P A E D İA B R İT A N N İC A , IN C
İ Ş B İ R L İ Ğ İ İ L E
Y A Y I M L A N M A K T A D I R
TEMEL BRITANNICA’NIN
1993 BASKISINA İLİŞKİN NOT
Temel Britannica9nm 9. Cildinin Ekinde Yer Alan Bilgilerin İlgili Olduğu Maddeler
İngiltere İzlanda
İran İzmir
İrlanda Cumhuriyeti Jamaika
İspanya Japonya
İsrail Kahramanmaraş
İstanbul Kamboçya
İsveç Kamerun
İsviçre Kampuçya
İtalya Kanada
İLKYARDIM 7
bir lokma, yutulan yabancı bir cisim ya da ğınızın arasında sıkıştırarak tıkayın ve derin
solunan zehirli gazlar insanın havasızlıktan bir soluk alarak ağzından içeriye kuvvetlice
ölmesine yol açabilir. En sık rastlanan neden hava verin. Aynı yöntemi, soluk alamayan
lerden biri de suda boğulmadır. kişinin ağzını elinizle sıkıca kapayıp soluğunu
Suda boğulma tehlikesi geçiren kişiyi ya zu burnundan vermekle de yapabilirsiniz;
vaşça karaya taşıdıktan sonra düz ve sert bir ama burun yolları daha dar olduğu için
yere sırtüstü yatırın. Ağzında yosun parçaları ağızdan hava vermek her zaman daha etkili
ya da herhangi bir yabancı m adde varsa dir. H er iki durum da da, dudaklarınızı kaza
elinizle temizleyin ve başını geriye doğru geçiren kişinin ağzına ya da burnuna iyice
yatırarak çenesini yukarı kaldırın. Böylece dayayıp dışarıya hava kaçırmamaya özen gös
dilin geriye kayıp soluk borusunu tıkamasını term eniz gerekir. Eğer boğulma tehlikesi
önlemiş olursunuz. D aha sonra, yutmuş oldu geçiren kişi küçük bir çocuksa, dudaklarınızı
ğu suyu boşaltmak için başını yana çevirin. aynı anda hem ağzına, hem burnuna dayaya
Akciğerlerdeki su boşalıp yerine hava dolun rak soluğunuzu iki yoldan verebilirsiniz.
ca solunumun normal olarak kendiliğinden Soluk verirken, üflediğiniz hava akciğerlere
başlaması gerekir. Eğer başlamazsa, hiç za dolacağı için, kaza geçiren kişinin göğsü
man yitirmeden yapay solunum uygulama şişecektir. Göğsü indiği anda başınızı yana
lıdır. çevirerek yeniden derin bir soluk alın. Baş
Akciğerlere hava üfleyerek solunumu yeni langıçta akciğerlere dört kez üst üste hava
den başlatmanın en iyi yolu, ağızdan ağza üfledikten sonra, erişkinlerde dakikada yak
uygulandığı için “hayat öpücüğü” denen ya laşık 12, çocuklarda 20 kez hava vererek bu
pay solunum yöntemidir. Bunu uygulamak işlemi sürdürün. Eğer göğsü inip kalkmıyorsa
için, kaza geçiren kişinin burnunu iki parm a ya verdiğiniz soluğun bir bölümü dışarı kaçı
Yan yatış. Hasta ve ya ra lıla r için en u yg u n yatış b iç im i b u d u r; bu konum dayken rahatça soluk a la b ilir, d ili
arkaya kayarak g ırtlağ ını tıkam az ve tü k ü rü ğ ü ya da kusm u ğu so lu k bo rusu na kaçmaz. 1. S o lu n u m
y o lla rın ın tıka nm a m ası için başını yana çevirin. 2. Size yakın olan kolun u kalçasının altına y e rle ş tirin ve aynı
yandaki bacağını d ü m d ü z uzattıktan sonra ö b ü r bacağını b u n u n üstü nde çaprazlayın. 3. Ö bü r yandaki
kolun u, p a rm a kla n karşı om za değecek b iç im d e g ö ğ sü n ü n üstü ne y e rle ş tirin . 4 . Hastayı yavaşça
kendinizden yana d e v irip başının ve üstteki ko lun un d u ru şu n u düzeltin. 5. Ü stteki bacağı ve alttaki kolu da
rahat edeceği ko n u m a g e tird ik te n sonra so lu n u m yo lla rın ın açık o lu p o lm a d ığ ın ı b ir kez daha de ne tleyin .
Hastayı yavaşça sarsarak g e riye d e vrilm e ye ce ğ in d e n ve 6'da ki do ğ ru yatış b iç im in in bo zulm ayaca ğınd an
iyice e m in olun .
İLKYARDIM 9
yor dem ektir ya da solunum yolları hâlâ ren belirtilerden biridir. Bazen yaradan içeri
tıkalıdır. Omuzların arasındaki bölgeye bir girmiş olan m ikroplar kan dolaşımına karışa
kaç kez sertçe vurmakla soluk borusundaki rak kan zehirlenmesine (septisemiye) yol
tıkanıklık giderilebilir. Böylece normal solu açabilir. Bu nedenle, ne kadar küçük olursa
num başlayınca yapay solunumu kesebilirsi olsun hiçbir yarayı hafife almamak gerekir.
niz. Gene de, boğulma tehlikesi atlatan kişiyi En iyisi, açık yaraların üstünü temiz bir
m utlaka doktorun görmesi gerekir. Çünkü sargı beziyle kapatm aktır. Yaraların daha
solunumun bir an bile durması beynin oksi çabuk kapanması için çeşitli m erhem ler ya da
jensiz kalmasına ve bilinç yitimine yol aça yara tozları kullanma alışkanlığı oldukça yay
bilir. gındır; ama günümüzde uzmanlar küçük ke
Boğazına yabancı bir cisim kaçtığı için sik ve sıyrıkların kendi kendine iyileşmesini
soluk alamayan kişilerde ise bu cismin hemen yeterli görüyorlar. Önemli olan yarayı temiz
çıkarılarak tıkanan soluk borusunun açılması tutm aktır; bunun için de mikrop girmeyecek
gerekir. Bunun için, solunumu durmuş olan biçimde kapatılması yeterlidir. Hazır yara
kişiyi öne doğru eğerek başının olabildiğince bantları mikropsuz (steril) olduğu için güven
aşağıya sarkmasını sağlayın. Bir yandan da le kullanılabilir.
kürekkem iklerinin arasına yumruğunuzla hız Kanamalar. Şiddetli kanamaların hiç za
la vurun. Böylece, soluk borusunu tıkayan man yitirmeden durdurulması ve hastanın en
cisim yukarıya doğru çıkarak bazen kendili kısa sürede hastaneye ulaştırılması çok önem
ğinden dışarı atılabilir. Eğer gırtlaktaki cisim lidir. Kanın dışarı akmasını önlemek için
ağızdan bakıldığında görülebilecek bir yerdey kanayan yere parm akla ya da avuç içiyle
se, ilkyardımı yapan kişi işaret parmağını kuvvetlice bastırm ak gerekir. Eğer olanak
sokarak cismi çekip alabilir. varsa, yaranın üstüne önce temiz bir sargı bezi
Soluk borusunu tıkayan cismin yerinden koyup sonra elle bastırmalıdır. Böylece yara
oynayarak ağza doğru ilerlemesi için küçük nın mikrop kapmasını önlemiş olursunuz.
çocukları başaşağı tutm ak çoğu zaman yeterli Bu basıncın etkisiyle kan sızıntısı durunca,
olur. Eğer kolayca çıkmıyorsa gene kürekke yaranın üzerine birkaç kat sargı beziyle kap
miklerinin arasına hafifçe vurmak gerekir. lanmış pam uk yerleştirip sıkıca sarın. Eğer bu
Karna basınç uygulama tekniği, bu yolla bez de kanlanırsa üzerine yeniden sargı bezli
çıkmayan cisimleri soluk borusundan dışarı pam uk koyup biraz daha sıkarak sarın. Ama
atm ak için başvurulacak son çare olmalıdır; hiçbir zaman sargıyı açıp kanlanan bezi ve
çünkü iç organlara zarar verebilir. Büyükler pamuğu değiştirmeye kalkışmayın; çünkü bu
de bu tekniği uygulamak için, soluğu tıkanmış hareket kanın pıhtılaşmasını ve kanamanın
olan kişinin arkasına geçip bir elinizi tam durmasını geciktirecektir.
midesinin üstüne yerleştirin. Ö bür elinizi Bazı kişilerde burun kanaması dam arlarda
bunun üstüne koyup içeriye ve yukarıya ki yüksek kan basıncına karşı doğal bir
doğru dört kez hızla bastırın. Soluk borusunu savunma yoludur. Bu nedenle, bazen kana
tıkayan cisim yerinden oynayıncaya kadar mayı bir iki dakika kadar engellememek daha
aynı hareketi sırtına da uygulayın. Çocukların doğru olur. Am a dakikalar geçtiği halde
yalnızca midesine tek elle bastırm ak gerekir. kanam a duracağa benzemiyorsa önlem almak
Bebeklerde ise uygulanacak yöntem farklıdır. gerekir. H asta, genzine kan dolmaması için
Bebeği sırtüstü yatırın ve göbeği ile göğüs yatırılmaz, dik olarak oturtulur. Bu arada
kemiğinin arasına iki parmağınızla dört kez kanı yutmamalı, burnunu boşaltmak için ken
sertçe bastınn. dini zorlamamalı ve yalnızca ağzından soluk
Yaralar. Derideki yaralardan, hatta küçük alıp vermelidir. İlkyardım uygulayan kişi de
bir çizikten bile kolayca mikrop girebildiği hastanın burnunu kemiğin hemen altından
için yaranın çevresinde iltihaplanm a başlar; o parm aklarıyla sıkıştırarak kanayan damara
bölge kızarır, şişer ve ağrı yapar. İrin ya da basınç yapmaya çalışmalıdır. Soğuk suya batı
cerahat denen beyazımsı ya da sarımsı yeşil rılmış bir bezi burun kemerinin üstüne bastı
renkli akıntı da yaranın iltihaplandığını göste rarak soğuk kompres yapmak da kanamanın
10 İLKYARDIM
Şok. 1. Şoka g irm iş olan kişiyi düz b ir yere sırtü stü yatırın. K ustuğu zam an so lu k b o ru su n u n tıkanm am ası
için başını yana d o ğ ru çevirin. K em iklerd e b ir kırık o lm a d ığ ın d a n em inseniz, ayaklarının altına b ir destek
koyarak bacaklarını yükseğe kaldırın. 2. Y aralıyı ya da hastayı b ir b a tta n iye yle ö rte re k sıcak tu tu n . 3. Kanın
vü cu tta rahatça do la şa b ilm e si için g iy s ile rin in sıkan y e rle rin i gevşetin. A S LA b ir şey içirm e ye çalışm ayın,
hastayı gereksiz yere kıpırda tm a yın ve daha çok ısınm ası için ö rtü n ü n altına sıcak su torba sı koym ayın.
durmasını kolaylaştırabilir. Eğer yarım saat lar derinin büyük bir bölümünü kaplıyorsa
içinde kanama hâlâ durmamışsa hemen dok tehlikelidir; özellikle çocuklarda ve yaşlılarda
tor çağırmalıdır. ağır sonuçlar doğurabilir. Önemli yanıklarda
Şok. Kazaların birçoğu ve birdenbire ağır alınacak ilk önlem, yanmış olan bölgeyi soğuk
laşan bazı hastalıklar şokla sonuçlanır. Bu, suya daldırarak ya da musluktan akan suyun
baygınlıkla karıştırılmaması gereken tehlikeli altında tutarak soğutmaktır. D aha sonra has
bir durum dur. H asta baygın gibi gözükür; tayı, şok durum unda belirtilen ilkyardım yön
ama çoğu kez bilinci yerindedir, yalnız büyük temleriyle rahat ettirm ek ve hiç zaman yitir
bir huzursuzluğa ve korkuya kapılmıştır. Yü meden hastaneye götürm ek gerekir. Bu arada
zü solmuş, dudakları ve yanakları m orarmış yanığın üstü çok temiz bir örtüyle, örneğin bir
tır. Derisi soğuk ve nemli, nabzı hızlı ve çarşaf ya da bir mendille örtülmelidir.
zayıftır. Ağzı ve dudakları kuruduğu için sık Yanık çok geniş değilse, üzerini temiz ve
sık susar. Şoka giren hastayı rahatça soluk kuru bir örtüyle örtüp hafifçe sarmak yeterli
alabileceği biçimde yatırmak, kan dolaşımının dir. Am a yanıklara hiçbir zaman merhem
aksamamasını sağlamak ve sıcak tutm ak gere sürmemeli ve yapışkan yara bantları kullan
kir (bak. çizim). mamalıdır.
Elektrik Çarpması. Elektrik çarpan kişiyi Eğer yardımına koştuğunuz kişinin elbise
tehlikeden kurtarm ak için yapılacak ilk iş leri tutuşmuşsa, kazaya uğrayan kişiyi yere
hemen akımı kesmektir. Eğer bu yapılamı yatırın ve üstüne bir kilim, bir battaniye ya da
yorsa, kazaya uğrayan kişiyi elektrikten uzak kalın bir ceket atarak önce alevleri söndürün,
laştırmak gerekir. Am a bunu yaparken çok sonra yanıkları için gerekeni yapın.
dikkatli olmalıdır, çünkü akım yardıma gelen Kırık ve Çıkıklar. Kemiklerdeki kırıklar
kişinin vücuduna geçerek onu da çarpabilir. çok değişik biçimlerde olabilir, ama en önem
Bu tehlikeyi önlemek için, elektrik çarpmış lileri kapalı ve açık kırıklardır. Kapalı ya da
olan kişiye asla çıplak elle değil, süpürge basit bir kırıkta, kemiğin ucu deriyi delerek
sopası ya da tahta iskemle gibi iletken olm a dışarı çıkmadığı için gözle görülür bir yara ya
yan bir eşyayla dokunmalıdır. İkinci bir ko da bere yoktur. Açık kırıklarda ise kırılan
runm a yolu da kalın bir lastik paspasın üstüne kemiğin ucu dışarı fırlayarak deriyi deldiği
basmak, lastik pabuçlar ya da kalın lastik için yalnız kırık değil ciddi bir yara da söz
eldivenler giymektir. konusudur; m ikroplar bu yaradan içeri gire
Yanıklar. Doğrudan ateşe değmekten ya da rek kan zehirlenmesine yol açabilir.
kaynar suyla haşlanm aktan ileri gelen yanık Kırıkların başlıca belirtileri ağrı ve şoktur.
İLKYARDIM 11
Kemiği kırılmış olan kol ya da bacak genellik kaslarının aşırı zorlanmasından ileri gelir. Kas
le şişer, biçimi bozulur ve dokunulduğunda liflerinin gerilerek koptuğu bu durum da da in
çok acı verir. Genel kural olarak, kaza cinen kastaki şişliği ve ağrıyı azaltmak için so
geçiren kişinin vücudunu elinizle yoklarken ğuk kompres uygulanmalıdır.
dokunulmayacak kadar duyarlı bir bölge keş Baygınlık ve Nöbet. Baygınlık kısa süreli
federseniz, başka hiçbir belirti olmasa bile o bir bilinç kaybıdır ve çok çeşitli durum larda
bölgede bir kırıktan kuşkulanmanız gerekir. ortaya çıkabilir. Örneğin insanlar sıcaktan,
Bu durum da hem en bir doktor ya da am bu korkudan, heyecandan ya da yalnızca kan
lans çağırmalı ve yangın ya da zehirli gaz gibi gördükleri için bayılabilirler. Bu durum bey
önemli bir tehlike söz konusu olmadıkça ne giden kan akımının bir an kesilmesinden
yaralıyı kesinlikle kıpırdatmamalıdır. kaynaklandığı için, bayılmak üzere olan kişiyi
Çıkık, bir eklemdeki kemiklerin yerinden bir iskemleye oturtup başını dizlerine değecek
oynayarak birbirinden ayrılması demektir. kadar öne eğerek beyne yeniden kan gitmesi
Belirtileri kırıktakiyle hemen hemen aynıdır; sağlanırsa bayılması önlenebilir. Eğer gene de
yalnız eklem kilitlenmiş gibidir, hiç hareket bayılmışsa, sırtüstü yere yatırıp bacaklarını
etmez. Eklemin üstüne soğuk kompres uygu yüksekte tutmalıdır.
layarak ağrıyı biraz hafiflettikten sonra teda Bazı hastalık nöbetlerinde de bilinç kaybı
viyi doktora bırakm ak gerekir. olabilir. Örneğin sara nöbetinde hasta yere
Burkulm a ve İncinme. Burkulma eklem düşer, bilincini yitirir, bütün vücudu kaskatı
bağlarının, incinme ise kas liflerinin aşırı zor kesilir ve şiddetli kasılmalarla sarsılır. Sara
lanmasından ileri gelir. Eklem ler çok sert bir nöbetleri tehlikeli değildir ve birkaç dakika
hareketle zorlanarak büküldüğünde (burkul- içinde kendiliğinden geçer. Hastaya yardımcı
duğunda), kemikleri bir arada tutan bağlar olmak için yapılacak tek şey sert bir yere ya
iyice gerilerek kopabilir. E n çok el ve ayak da mobilyaların köşelerine çarparak yaralan
bileklerinde, diz, dirsek ve parm ak eklemle masına engel olmaktır.
rinde görülen burkulm anın başlıca belirtileri G öz Örselenmesi. Çoğu kez göze kaçan
de birdenbire duyulan şiddetli bir ağrı, şişme, kum tanecikleri, tozlar ya da küçük sinekler
duyarlılık ve çoğu kez kan sızıntısından ileri buradaki duyarlı dokuları örseleyerek ağrı ya
gelen m orarm adır. Ağrıyı hafifletmek için, par. Bu yabancı cisimler hemen çıkarılmalı ve
burkulan kolu ya da bacağı altına bir destek göz kesinlikle ovuşturulmamalıdır; çünkü elle
koyarak yüksekte tutmalı ve eklemin üstüne ya da parm akla bastırarak ovmak göze çok
bol pam uk yerleştirerek sıkıca sarmalıdır. zarar verebilir.
Kas incinmesi genellikle sırt, kol ve baldır Eğer göze kaçan cisim görünür bir yerde
Yanıklar. 1. D erinin yanık y e rle rin i m usluktan akan soğuk suyu n altında tu ta ra k ağrıyı ve yanm a du yg u su n u
h a fifle tm e y e çalışın. 2. Yanık bö lg e şişm eye başlam adan önce bilezik, saat, yüzük g ib i eşyalarını çıkarın.
3. Yanığın üstü nü, tü y lü o lm a ya n , m ikro psuz (steril) b ir sargıyla kapatın. Yapışkan yara bandı, m erh em ya
da he rha ngi b ir ilaç KU LLA N M A Y IN ve su to p la m ış kabarcıkları PATLATM AYIN.
12 İLYADA
değilse önce tam yerini saptam ak gerekir. yı unutmamalıdır. Bu arada iğneyi çıkarmaya
Gözünden yakman kişiyi bir yere oturtup ba uğraşırken çevresindeki dokuları sıkıştırma-
şını geriye doğru eğdikten sonra önce alt göz- maya da özen göstermelidir; yoksa iğnenin
kapağını dışa döndürerek içini araştırın. Ya battığı yerdeki zehir yaranın içine iyice da
bancı cisim hâlâ görülmüyorsa, karşınızdaki ğılır.
kişiye aşağıya doğru bakmasını söyleyin ve üst Böceğin soktuğu yerin çevresindeki ağrı,
gözkapağım kirpiklerinden tutarak alt gözka kızarıklık ve şişlik, karbonatlı su (bir bardak
pağının üstüne doğru çekin. Bu hareket de suya iki çay kaşığı karbonat), amonyak ve tu
yabancı cismi yerinden oynatamamışsa, ılık su valet ispirtosu karışımıyla pansuman yapıldı
doldurulmuş bir göz kadehinin ya da fincanın ğında ya da böcek sokmasına karşı hazırlan
içinde gözkapaklarını açıp kapatmasını söyle mış m erhem ler sürüldüğünde kısa sürede
yin. Yabancı cisim gözün görülebilen bir bö geçer.
lümüne doğru kaymışsa, temiz bir mendilin Köpek ısırmasında yarayı iyice yıkadıktan
ıslatılmış ucunu hafifçe değdirerek dışarı çıka sonra üstünü temiz bir bezle sarmak yeterli-
rabilirsiniz. dir; ama kuduz tehlikesine karşı m utlaka bir
Eğer yabancı cisim gözün ön bölümündeki doktora başvurmak gerekir. Bazı zehirli yı
saydam kornea katm anına yapışıp kalmışsa, o lanların ısırması da çok tehlikeli olduğundan,
zaman cismi çıkarmaya kalkışmadan gözü te ışınlan kişiyi hemen bir doktora götürmelidir.
miz bir sargı beziyle kapatıp hem en doktora Zehirlenmeler. Zehirli bir gazı solumak,
başvurmalıdır. yanlışlıkla tarım ilaçlarını içmek, bozulmuş yi
Başka Kaza ve Yaralanmalar. Bazen küçük yecekleri, zehirli bitkileri ya da m antarları ye
çocuklar fasulye, bilye gibi küçük ve sert ci mek, aşırı dozda uyku hapı ya da başka bir
simleri burun ya da kulak deliklerinden içeri ilaç almak en sık karşılaşılan zehirlenme ne
iterler. Bu durum da en iyisi hiçbir girişimde denleridir. Bazı zehirler doğrudan kalbi ve so
bulunm adan çocuğu hemen bir doktora gö lunum sistemini etkiler, bazıları da sinir siste
türm ektir; çünkü cismi çıkarmaya uğraşırken mine zarar verir. Zehirlenm enin başlıca belir
daha ileriye itebilirsiniz. tileri kusma, sancı ve ağızdan mideye kadar
Deriye batmış bir kıymığı ya da cam parça olan sindirim yolundaki yanma duygusudur.
cığını çıkarmak da büyük bir özen ister. Eğer Zehirlenm enin farkına varılır varılmaz he
cımbızla sımsıkı tutup kuvvetlice çekemezse men bir doktor ya da ambulans çağırmalı, bu
niz ucu kopar ve parçası derinin içinde kalır. arada kesinlikle hastayı kusturm aya çalışma-
Tırnağın altına girmiş olan kıymıkları çıkar malıdır. Çünkü doktorun hiç zaman yitirm e
mak çok daha güçtür ve yapılacak en iyi şey den doğru tedavi uygulayabilmesi için zehir
hastayı doğrudan bir doktora götürm ektir. lenme nedenini bilmesi gerekir. D oktor gelin
Sokm a ve Isırmalar. Böcek sokmasından ceye kadar yapacağınız tek şey zehirlenm e ne
ileri gelen ağrı ve rahatsızlık duygusu genel denini araştırm ak (örneğin çevredeki bir ilaç
likle kısa sürede geçer, ama her zaman ilti şişesi ya da tanımadığınız bir bitki ipucu olabi
haplanm a tehlikesi vardır. M ikropların bulaş lir) ve hastanın dudaklarında ya da ağzında
masını ve iltihaplanmayı önlemek için yarayı yanık belirtileri varsa içmesi için biraz süt ya
kesinlikle kaşımamalı ve üstünü bir sargı be da su verm ektir. Eğer hasta bilincini yitirmiş
ziyle örtm elidir. Bazı böceklerin sokması vü se, çizimdeki gibi yan yatırarak rahatça soluk
cutta bir alerji tepkisi başlatarak hastayı şoka almasını sağlamanız gerekir. (Ayrıca bak. ZE
sokabilir. Bu durum da hemen bir doktor ça HİR VE ZEHİRLENME.)
ğırmak ve hastanın şoku atlatabilmesi için
doktor gelinceye kadar ilkyardım önlemlerini ILYADA, Eski Y unan’da, şair H om eros’un
almak gerekir. (bak. HOMEROS) yazdığı varsayılan büyük bir
A rının iğnesi soktuğu yerde kaldığı için bu destandır. Bir başka Hom eros destanı olan
nu bir cımbızla çıkarmak gerekir. A m a cımbı Odysseia ile birlikte, batı edebiyatının en eski
zı kullanmadan önce antiseptik bir sıvıya batı örneği ve tüm zamanların en güzel şiirlerin
rarak ya da kaynatarak m ikroptan arındırm a den sayılır.
İLYADA 13
Michael Holford
Hem İlyada hem de Odysseia, Truva Savaşı vermeye razı olan Agam em non, onun yerine
ve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili söylenAşil’in sevdiği Briseis’i istiyordu. Agam em
celeri dile getiren, koşukla yazılmış destanlarnon’a boyun eğmek zorunda kalan Aşil, kızı
dır (bak. Destan). Tarihçiler Yunanistan’daki ona verdi. Ne var ki, hırsını alam ayarak
A khalar (Akalar) ile Batı A nadolu’da yaşa savaştan çekildi. A gam em non’u cezalandır
mış olan Truvalılar arasındaki bu savaşın ması için, deniz tanrıçası olan annesi T hetis’i
yaklaşık İÖ 1199’da geçtiği görüşündedir. çağırdı. Thetis, tanrıların kralı Z eus’tan yar
A khalar’ın Truva’yı kuşatmalarının ise 10 yıl dım istedi. Böylece çok geçmeden yalnızca
sürdüğü sanılmaktadır. Bu konuda o kadar Aşil ve Agam emnon değil, tanrı ve tanrıçalar
çok öykü ve söylence vardır ki, hangisinin da bu kavgaya karıştı.
gerçek hangisinin uydurma olduğunu bilme Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini
olanağı yoktur (bak. T ruva Savaşi). telaşlandırdı. Agam em non, gördüğü bir düşe
Yunanca’da Truva’nın bir adının da İlios aldanarak, ordusuna artık Yunanistan’a dö
olmasından dolayı H om eros’un destanı îlyada nüleceğini bildirdi. Askerlerin Truva’yı ele
adını aldı. Hom eros, yaşadığı dönemde her geçirmeden dönm ek istemeyeceklerini sanar-
kesin bu öyküyü bildiğini düşünerek, Truva ken, onların gitmeye can attıklarını görmek
kuşatmasını baştan sona anlatmaz; savaşın onu düş kırıklığına uğrattı. Yunanlı kom utan
10. yılında sadece dört gün içinde geçen lar orduyu yeniden savaş düzenine sokmakta
olayları anlatır. Savaş nerdeyse bitmek üzere güçlük çektiler. Bütün bu olaylar Yunan
dir. Truva efsanesinin bu bölümü “Aşil’in ordusunun savaş gücünü ve birliğini zayıflat
Öfkesi” olarak bilinir. mıştı.
İki ordu arasında savaş yeniden başlarken,
İlyada'nın Öyküsü Paris’in kardeşi H ektor, savaşın nedeni Pa
Kral Agam emnon, Truva Savaşı sırasında ris’in Sparta Kralı Menelaos’un kansı Helen’i
A khalar’ın (ya da Yunanlılar’ın) başkom uta kaçırması olduğuna göre, anlaşmazlığın
nıydı. Kralın en yiğit ve başına buyruk savaş Paris ile M enelaos arasında dövüşle çözüm
çısı olan Aşil, kimseye boyun eğmeden, kendi lenmesini önerdi. Bu dövüşte tam Paris yeni
bildiğince hareket ediyordu. Aşil’in savaşta lecekken, annesi olan tanrıça A frodit onu son
kaçırdığı Briseis adında Truvalı bir kız yüzün anda kaçırarak kurtardı. Böylece ordular
den Aşil ile Agam emnon arasında anlaşmaz arasında bir kez daha savaş başladı.
lık çıktı. Tutsağı olan bir kızı babasına geri Truva alanında her iki tarafın savaşçıları
14 İNCİ
göğüs göğüse, yiğitçe çarpıştılar. Ne var ki, roklos’un cenaze töreniyle ve Truva’da yaşlı
asıl kahram anlar ortada yoktu. Aşil savaşa Kral Priam os’un, oğlu H ektor’un ölüsünü
katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Pa fidye karşılığı geri alışıyla son bulur. İlyada
ris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyor böylece sona erse de H om eros’un okuyucula
du. Truvalılar’ın en yiğit savaşçısı H ektor, rı, Paris’in sonradan Aşil’i öldüreceğini ve
kardeşi Paris’ten hesap sormak ve karısını Truva’nın öyküsünün kentin yerlebir olmasıy
görmek için geri çekilmişti. H ektor ve Paris la son bulacağını bildikleri için, yüreklerinde
sonunda savaş alanına döndükleri zaman, gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını
Truvalılar A khalar’dan biraz daha güçlü du duyarlar.
rumdaydı. Cesareti kırılan Agam emnon,
Aşil’in savaşa dönmesini sağlamaya karar Destanın Yazılışı
verdi. Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek Günümüze ulaşan en eski yapıt olsa da,
amacıyla ona bir m ektup gönderdiyse de Aşil H om eros’un büyük Truva efsanesinin yalnız
onun isteğini reddetti. ca bir bölümünü anlatmış olması ve sonrasını
Aşil olmasa da Yunanlılar savaşı sürdür okuyucuların bildiğini varsayması, İlyada'nın
mek zorundaydı. Durum iyice kötüye gidiyor Yunanca yazılmış ilk edebiyat ürünü olmadı
du. A gam em non’la birlikte birçok savaşçı ğını gösterir. H om eros’un bu destanından
yaralanmıştı. Truvalılar’ın kıyıdaki Yunan yıllarca önce, Truva Savaşı’na ilişkin pek çok
gemilerine ulaşması an meselesiydi. Tam bu öykünün anlatıldığı sanılmaktadır. Bu konuy
sırada Y unanlılar’ı koruyan tanrılar işe karı la ilgilenen bazı uzmanlar İlyada'nın yetenekli
şarak onları engelledi. Bunlardan yılmayan bir yazarın derlediği bir baladlar ya da destan
Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe lar bütünü olduğunu ileri sürer. Hom eros
vermeyi başardılar. Aşil’in çok sevdiği dostu diye birinin hiçbir zaman yaşamadığı, H om e
Patroklos olağanüstü bir cesaretle Truvalılar’ ros adının, destanda yer alan baladları söyle
m, gemilerin tüm ünü yakmasını engelledi. yen, adı belli olmayan kişiler için kullanıldığı
Bunun üzerine Aşil kendi zırhını Patroklos’a kanısında olanlar da vardır. Ne var ki, yapıtın
vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını tamamını okuyanlar bunu yazanın yalnızca
önerdi. Geri çekileceklerini düşündüğü Tru- bir kişi olabileceğini kavram akta güçlük çek
valılar’ı izlememesi için arkadaşını uyardı. Ne mezler.
var ki, Patroklos savaş heyecanıyla onların Yaklaşık olarak İÖ 8. yüzyılda yazılan 24
peşine düştü ve H ektor, insanların yazgısını bölümlük İlyada destanı altılı ölçüyle yazılmış
belirleyen tanrıların yardımıyla, onu öldürdü. toplam 15 bin dizeden oluşur.
Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos’un
zırhını kentte dolaştırdılar. Yunanlılar, Pat İNCİ bak. İNCİ VE İNCİ AVCILIĞI.
roklos’un ölüsünü onların elinden almayı ba
şardı. İNCİL bak. K u t s a l K îtap .
Patroklos’un ölümünden çok acı duyan
Aşil, bunun hesabını Truvalılar’a ödetm eye in c ir , insanın ilk yetiştirdiği meyve ağaçla
kararlıydı. O nu avutmak için gelen annesi rından biridir. Dutgiller familyasının bir üyesi
Thetis, Aşil’e yeni bir zırh arm ağan etti ve olan bu ağacın (Ficus earica) sarı, yeşil, m or
öcünü almasına yardım edeceğine söz verdi. ya da morumsu siyah renkli meyvelerle ayırt
Aşil vakit geçirmeden savaşa katıldı. Bu edilen pek çok çeşidi vardır.
amansız savaşa bütün tanrılar karışmıştı. Aşil İncir A nadolu’dan Kuzey Hindistan’a ka
çok sayıda düşmanını öldürdükten sonra so dar uzanan bölgelerde yetişir. Eskidünya’nın
nunda, Truva surlarının dibinde H ektor’la sıcak kesimlerinde binlerce yıl öncesinde baş
karşı karşıya geldi. Bu son vuruşm ada H ektor lanan incir tarımı özellikle Ege ve Akdeniz
yenilerek öldürüldü. Aşil, H ektor’un ölüsünü çevresinde yaygınlaşmıştı. Nitekim, bitki bi
arkasında sürükleyerek, arabasıyla Truva’nın limsel tür adını (Carica) da bugünkü Muğla ve
çevresinde üç kez dolaştı. Aydın illerini kapsayan eski Karya bölgesin
H om eros’un öyküsü, Yunan tarafında Pat den almıştır. Günümüzde de başta Türkiye
İNCİRKUŞU 15
olmak üzere çeşitli Akdeniz ülkelerinde incir İNCİRKUŞU. İncirkuşları birbirlerine olduk
yaygın olarak yetiştirilir. Ayrıca, A B D ’nin ça benzemekle kalmaz, toygarla da kolayca
güney kesimlerinde, Güney A frika’da ve karıştırılabilir. Koyu çizgilerle bezenmiş, kar
A sya’nın bazı bölümlerinde de yetiştirilir. na doğru rengi giderek açılan kahverengi
İncir, 1 m etre ile 10-12 m etre arasında tüyleri toygarmkinden pek farklı değildir.
boylanan çalı ya da küçük ağaç görünümünde Am a biraz dikkat edilirse incirkuşlarının daha
bir bitkidir. Yüzeyi pürtüklü ve derin parçalı ince gövdeli ve daha uzun kuyruklu oldukları
kalın yaprakları vardır. İncir ağaçları en iyi, görülebilir. Ayrıca kuyruklarının yanlarında
yazların sıcak ve kurak, kışların kısa olduğu yer alan beyaz renkli telekler uçuş sırasında
bölgelerde yetişir; çeşitli toprak tiplerine ko belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Uzunlukları
laylıkla uyum sağlayabilir. genellikle 15 cm dolayındadır ve başlıca be
İncirin erkek ve dişi çiçekleri ayrı ağaçlar sinleri böceklerdir.
üzerinde açar yani ikievciklidir. Alışıldık bir İncirkuşları tüm kıtalarda ve adaların ço
biçimde olmayan incir çiçekleri, çanak biçi ğunda görülebilir. Güney Georgia A dası’nda
minde etli ve kapalı bir yapının içinde yer alır. yaşayan A ntarktika incirkuşu (Anthus arıtarc-
Bu nedenle, çiçeklerin öbür bitkilerin büyük ticus) Güney K utbu’na en çok yaklaşan incir
bir bölümünde olduğu gibi rüzgâr ya da kuşu türüdür.
büyük böcekler aracılığıyla tozlaşması ola A vrupa’da çok yaygın olan türlerden çayır
naksızdır. Bu görevi yaklaşık 1,5 mm uzun incirkuşu (Anthus pratensis) göç sırasında
lukta, oldukça minik bir böcek olan, bazen Türkiye’ye de uğrar. Bu kuşların bir bölümü
“ileksineği” olarak da adlandırılan incir ya- kışı Akdeniz ve Ege kıyılarında geçirir. O r
banarısı (Blastophaga) üstlenmiştir. Dişi incir man incirkuşunun (Anthus trivialis) A vrupa’
yabanarıları yumurtalarını bırakm ak için uy nın büyük bölümüne yayılmış ürem e bölgesi,
gun bir çiçek ararken, ağaçtan ağaca dolaşa Türkiye’nin kuzeybatı ve kuzeydoğu kesimle
rak erkek incirden getirdikleri çiçektozlarını rine kadar iner. Kır incirkuşunu (Anthus
dişi çiçeklere bulaştırır ve döllenmeyi sağlar. campestris) yazın Türkiye’nin birçok yerinde
Döllenmenin ardından çanaksı yapı, içinde yuva kurarken görmek olasıdır. Türkiye’nin
barındırdığı dişi çiçeklerle birlikte etlenip, kuzeydoğusu dere incirkuşunun (Anthus spi-
kalınlaşarak meyveyi oluşturur. İncir meyvesi noletta) ürem e, güneydoğusu kışlama bölgele
16 İNCİ VE İNCİ AVCILIĞI
Soldan sağa: Çayır in cirkuşu ; o rm a n in cirkuşu ; dere incirkuşu. O rm an incirkuşu öterken kanatlarını açarak
aşağı d o ğ ru süzülür.
ri içinde kalır. Bu kuşlar tür adlarını özellikle ama en değerli inciler çoğu kez genç istiridye
ürem e mevsimlerinde yaşamayı yeğledikleri lerin içindedir. İnci üreten tatlı su yumuşakça-
ortam lardan almıştır. A vrupa’nın en kuzeyin ları Unio cinsinden midye türleridir (bak.
de ve A sya’da ağaçların yetişmediği soğuk İSTİRİDYE; MİDYE; YUMUŞAKÇALAR).
yerlerde üreyen pasgerdan incirkuşu (Anthus İnciler damla ve yum urta biçiminde, yassı
cervinus) çayır incirkuşu gibi yalnız göç sıra ya da yuvarlak olabilir. Düzgün bir biçimde
sında ve kışın Türkiye’de görülür. Yazın gelişmemiş olanlara barok inci denir. Bazı
gerdanları ve göğüs bölümleri pas kızılı bir
renk aldığından tüm incirkuşlarından ayırt
edilmeleri kolaydır.
İncirkuşları yuvalarını genellikle yere yapar
ve çalı çırpıyla döşer. Büyük ölçüde uçarken
öter, öterken alçala yüksele uçar. Orm an
incirkuşu kısa bir şakıma uçuşu sırasında önce
yukarı yükselir, sonra aşağı süzülür. Yukarı
doğru uçarken çıkardığı ses, süzülürken çıkar
dığı sesten çok daha yüksek ve titrektir.
inciler kabuğa yapışık durum da geliştiğinden en değerli incilerin büyük bölümü Basra
yarım küre biçiminde olur. İncinin değeri Körfezi ve Um m an Körfezi’nden çıkarılır.
ağırlığıyla birlikte artar. Ağırlık birimi ola Hindistan ile Sri Lanka (Seylan) arasındaki
rak miskal (1 m iskal=4,80 gr) ya da kırat M anar Körfezi’nde de zengin yataklar bulu
(1 kırat=0,2 gr) kullanılır. İncinin değeri nur. Buradaki inci avcıları kayıklarla denize
yalnız ağırlığına değil, parlaklığına ve rengine açılır, dibe dalmalarını kolaylaştıran ipe bağlı
de bağlıdır. ağır bir taşla denize atlarlar. Yanlarına aldık
İnci çok eski tarihlerden bu yana değerli ları zıpkınlar köpekbalıklarına karşı kendile
sayılmış, bazen elmastan bile üstün tutulm uş rini savunmaya yarar. İnci avcısı görebildiği
tur. Üstelik değerli taşlar arasındaki bu yerini tüm istiridyeleri toplayıp bir sepete doldurur
dış etkenlere karşı oldukça dirençsiz olmasına ve sepet iplerle yukarıya çekilir. İnciler yuvar
karşın kazanmıştır. Bilinen en güzel inciler laksa, kolye ve benzeri süs eşyalarının yapı
den biri, 1917’de Batı A vustralya’da Broome mında kullanılmak üzere ortalarından deline
yakınlarında çıkarılan “Batı Yıldızı” adlı rek yeryüzünün dört bir yanına gönderilir.
damla biçimli ve serçe yumurtası iriliğindeki Beyaz incileriyle ünlü Avustralya çevresinde
incidir. Ünlü inciler arasında daha iri olan ki inci yatakları, günümüzde en önemli inci
lar ve 20 miskal ağırlığına ulaşanlar da var merkezleri arasındadır. Burada genişliği 30
dır. santimetreyi bulan istiridyelerin oluşturduğu
İnci istiridyelerinin bol bulunduğu yerler inciler çok iri olmakla birlikte, Doğu incileri
inci yatakları olarak bilinir. En önemli inci kadar güzel değildir. Bu istiridyelerin sedefle
yataklarından bazıları Ateşkes Kıyısı açıkla ri, incilerinden daha değerlidir.
rında ve Basra Körfezi’ndeki Bahreyn Adası Güney Çin Denizi ve B orneo’nun kuzeydo
çevresinde yer alır. Doğu incisi adıyla tanınan ğusundaki Sulu Denizi’nden, Filipin Adaları,
Tahiti ve öbür Büyük Okyanus adaları çevre
Barnaby's sinden yeşilimsi ya da pembemsi beyaz renkte
inciler çıkar. Panama Körfezi’ndeki İnci A da
ları çevresinde ve California Körfezi’nde de
inci yatakları vardır.
Tatlı su midyelerinin oluşturduğu inciler
daha beyaz olmakla birlikte, deniz incilerinin
parlaklığından yoksundur. Bu incileri gelişti
ren midyelere A B D , İskoçya, Almanya ve
SSCB’deki ırmak yataklarında rastlanmak-
tadır.
Yeryüzünün birçok yerinde inci veren yu
muşakçalar yaşar. Am a inci avcılığı son dere
ce güç, midye ve istiridyelerden elde edilen
inci sayısı çok sınırlıdır. Bu nedenlerle çok
eski yıllardan bu yana, inci midyeleri ve
istiridyeleri sığ sularda özel olarak yetiştiril
miş, çeşitli yöntemlerle içlerinde kültür incile
rinin gelişmesi sağlanmıştır.
Kültür incileri, istiridyenin içine bir tanecik
yerleştirilerek elde edilir. 1900’lerin başında
Japonya’da geliştirilen bir yöntem sayesinde
çok başarılı kültür incileri üretilmiştir. Bu
yöntemde istiridyenin içine bir sedef tanesi
yerleştirilirken başka bir istiridyeden alınmış
Ja p on ya'da ü re tile n k ü ltü r in cile ri renklerine ve canlı dokusu da aşılanır. Aşılanan canlı doku,
b iç im le rin e gö re ayrılır. taneciğin çevresinde gelişerek, onu bir kılıf
18 İNDUS IRMAĞI
güzel ve anlam lan kadar sesleri için de öyküler ve şiirlerle ilgili hiçbir kayıt olmadığı
seçilmiş incelikli sözcüklerle dile getirmişler için bu konuda pek az şey biliyoruz. En eski
dir. Edebiyat şiir, oyun, denem e, roman, edebiyat örneklerine büyük bir olasılıkla 10.
m ektup gibi birçok değişik yazı türünden yüzyılda yazılmış olan elyazmalarında rastlan-
oluşur. Am a bu türlerin hepsinde önemli maktadır. Bu yazmalardaki şiirler de 7. ve 8.
olan, anlamı en açık seçik, en yetkin sözcük yüzyıllardan kalmış örneklerdir. Bunların en
lerle dile getirme sanatıdır. Büyük bir yazarı, önemlisi uzun bir şiir olan Beow ulf destanıy
iyi bir yazardan ayıran da düş gücü, sezgi ve dı. Ö bür şiirler arasında efendisini yitiren bir
özgünlük olduğu kadar işte bu ustalıktır. adamın yalnızlığını anlatan The Wanderer
ED E B İY A T maddesinde gerek alegori ve (“Gezgin”) ile denizciliğin zorluklarını dile
ağıt gibi terimleri açıklayan, gerek yaşamöy- getiren The Seafarer (“Gemici”) sayılabilir.
küsü, rom an, günlük, deneme ve yergi gibi Bunların dışında, Northum berland m anastır
yazı türlerini anlatan ayrı ayrı m addelerin bir larında yazılmış bazı dinsel şiirler de vardır.
listesi yer almaktadır. Bu m adde ise başlangı Adı bilinen ilk İngiliz şairi Caedm on 7.
cından içinde yaşadığımız yüzyıla kadar İngi yüzyılda yaşamış, kuzeyli, kendi halinde bir
liz edebiyat tarihindeki en önemli yazarları sığırtmaçtı. Onun yapıtlarından kalan tek
tanıtm akta, onları etkileyen olaylara ve dü örnek, düşünde gördüğü bir meleğin isteği
şünce akım larına yer verm ektedir. üzerine yazdığı “Hymn of C reation” (“Y aratı
lış İlahisi”) adlı kısa şiirdir.
İlk ve Ortaçağlar B ütün bu şiirler günümüz İngilizce’sinden
İngilizce olarak anlatılan ve söylenen ilk çok farklı ve bugün İngilizler’e yabancı bir dil
Mansell Collection
•i-
H
X ö n l ıj f i ç u m l>&>y u Ljr f c y l i m ç a k
lecA c^Mınş ioırşe- jjjıa^e- p?Ictım 5 ep|u'«*
elio|v lıpeajıp oliap, openjtie-
ojTphm ep<r onpoc henJı îıeüîp. bene-
I }e n ie n I f f b e - ş î r t ^ f cyj •
imgof pdOrt pbyep kaa.pi "■
yojtoli yocım ptojıo iti j-utfp lie o n o & ifı-ı
- j l a l $ a c ıl h y jı b e te « sL u ı <0<i
(a lp n ş ^ f \ıy x Ç k
şape- fpei. prpen pçef ,j?a>ftîrmyxıfk%\ |
ine m azot Wı div B e o w u lfa d \\
A ng lo sakson ş iirin in tek
•öre m liz m c e i J§ i elyazm ası b ü yü k b ir
...... “ MT olasılıkla 10. yüzyıldan
kalm adır. Ş iirin
. t> e J | t n j* l/mi- n.eeaâ, Ltcaft başlangıcına yakın b ir
yerd en alınan bu b ö lü m
* Kral B eo vvulf un,
S c y ld in g 'le r denilen b ir
D anim arka to p lu lu ğ u
*
üzerindeki e g e m e n liğ in i
an latm aktadır.
20 İNGİLİZ EDEBİYATI
Elizabeth Dönem i
RÖNESANS maddesinde anlatıldığı gibi, 15.
yüzyıl sonunda İngiltere’ye birçok yeni dü
şünce girmiş, edebiyat ve sanat kiliseden çok,
sarayla bağ kurmaya başlamıştı. Uyaksız ko
şuk ve sone (bak. So n e ) gibi yeni şiir biçimle
rini kullanan, Sir Thomas Wyat ve Surrey
Dükü Henry Howard saraylıydılar. Bu iki
şairin 1557’de Songs and Sonnets (“Şarkılar
ve Soneler”) ya da TotteVs Miscellany (“Tot-
tel’in Derlem esi”) başlığıyla basılan şiirleri Sir P hilip S idney b ir başkası ile evlenen Penelope
yeni ve oldukça yaygın bir okur kitlesi bul D evereux için yazdığı aşk ş iirle rin i "S te lla 'ya
S o n e le r" başlığıyla kalem e aldı.
muştu. Protestanlık’ın doğmasıyla Katolik
Kilisesi’nden ayrılma da bu dönemde dindışı
konularda oyunlar yazma olanağını yaratmıştı öykülerinde kullanılıyordu. Ayrıca bir dizi
(bak. R efo rm ). kitapçıkta L ondra’nın yeraltı dünyasındaki
1579-1603 arasındaki Elizabeth döneminde yasadışı insanlarla ilgili daha gerçekçi öyküler
yeni görüşlerin etkisi doruğuna ulaştı. Bu kaleme alındı. 1580’ler ve 1590’larda Richard
yıllar İngiliz edebiyatının altın çağı oldu. Bu H akluyt’un, dünyanın çeşitli bölgelerine yol
başarının esin kaynağı Kraliçe I. Elizabeth ve culuklar yapan serüvenci İngiliz denizcileriyle
çevresindeki saraylılardı. Kraliçenin kendisi ilgili yazıları da İngiltere’deki okurlar için
de şiir yazıyor, saray çevresindeki birçok genç yepyeni ufuklar açtı.
de şiirleriyle aşk ve yaşamın tadını sınırsızca Elizabeth dönemi tiyatrosu çağın coşku ve
çıkarmanın önemini dile getiriyordu. Bunlar serüven dolu ruhunu yansıtan bir tiyatroydu.
dan biri Sir Philip Sidney’di. Aynı zamanda Thomas Kyd’in The Spanish Tragedy (1592;
bilgin, diplomat,, asker ve saray adamı olan “İspanyol Trajedisi”) adlı oyunu öç almayla
Sidney, 108 sone ve 11 şarkıdan oluşan ilgili oyunlar modasını başlattı. Christopher
Astrophel and Stella (1591) adlı şiir dizisinde Marlowe ise acımasız kahram anlarla ilgili
mutsuz bir aşkı anlatır. Çoğu zaman dilde oyunlar yazdı ve uyaksız koşuk dilini trajedi
büyük bir müzik duygusuna sahip olduğu ve türünün görkemli, müzik tadı veren diline
öbür şairleri etkilediği için “şairlerin şairi” dönüştürdü. Onu bu yolda izleyen ve aşan
olarak anılan Edm und Spenser de, Sidney’in çağdaşı, İngiltere’nin en ünlü, en büyük şa
etkisinde kaldı. Spenser ülkesini ve kraliçeyi ir ve oyun yazarı William Shakespeare’di.
yüceltmek için yazdığı The Faerie Queen Shakespeare On İkinci Gece (Twelfth Night;
(1590; “Periler Kraliçesi”) adlı uzun şiirinde 1599-1600) ve Beğendiğiniz Gibi (As You Like
Kral A rthur’la ilgili söylenceleri alegorik bir I t; 1599-1600) adlı romantik kom ediler,
anlatımla bir araya getirdi. Othello (1604-05), Macbeth (1605-06) ve Kral
Düzyazı artık Sidney’in Arcadia'sı ve John Lear (King Lear; 1605-06) gibi güçlü trajedi
Lyly’nin özentili ve süslü bir dille kaleme ler ve İngiliz dilindeki en yurtsever dizeleri
almış olduğu Euphues gibi sevgiyi konu alan içeren V. Henry (1598-09) gibi tarihsel oyun
22 İNGİLİZ EDEBİYATI
lar yazdı. Shakespeare, insanların duygularını dönemin yazarlarınca da ele alındı. Püriten
ve düşüncelerini olağanüstü bir anlayışla yan olan John M ilton bir yandan siyasal yazılar,
sıttı. A rkadaşı Ben Johnson ise çok daha bir yandan da görkemli şiirler yazıyordu.
değişik yapıtlarında, yaşadığı topluma karşı Adem ile Havva’nın cennette şeytana uym a
çıkarak Volpone (1607) ve The Alchemist larını, şeytanın sonunda Tanrı’ya yenilerek
(1610; “Simyacı”) adlı oyunlarında insanları cennetten kovuluşunu anlatan Paradise Lost
kendini beğenmiş, açgözlü ve kolayca alda (“Kayıp C ennet”) 1667’de yayımlandı.
nan kimseler olarak gösterdi. Buna karşılık, Püritenler, tiyatroları 18 yıl süreyle kapalı
Francis Beaum ont ve John Fletcher The tuttular, ama krallığın 1660’ta yeniden kurul
Knight o f the Burning Pestle (1613; “Tutuş masıyla eğlence düşkünü Kral II. Charles ve
muş Havaneli Şövalyesi”) gibi birçok hafif saray çevresindeki soylular, tiyatroların açıla
komedi yazdılar. rak yeniden canlanmasını sağladılar. R esto
rasyon döneminde ortaya çıkan töre kom edi
Dinsel Etkiler ve İç Savaş Yılları sinin özellikleri, aşk ve cinsellik konularını
Elizabeth dönemi kendine güvenen, serüven hafife alması, aşırı alaycılığı ve yeni zenginleri
seven insanlar toplumuydu. Bunu izleyen taşlamasıydı. Sir G eorge E therege’in The
dönem de ise siyasal, dinsel kaygı ve bölünm e M an o f M ode (1676; “Prensip Sahibi”) ve
lerle ilgili sorunlar ortaya çıktı. Kutsal Ki- William Congreve’in başyapıtı The Way o f the
tap’ın 1611’deki “Kral James Baskısı” adıy World (1700; “Dünyanın Gidişi”) gibi oyunla
la anılan ilk resmi çevirisi İngiliz edebiyatını rı kıvrak bir oyun diliyle toplum u alaya
uzun süre etkileyen bir kaynak oluşturdu. alıyordu. Abartılı romanslarıyla trajedilerin
Yalın ve canlı diliyle hem aydınların, hem de de epik şiire özgü beyitler kullanma ustası
sıradan insanların ilgi ve sevgiyle okudukları olan John Dryden da değişik türlerde oyunlar
bu çeviri günümüzde konuşulan İngilizce’ye yazdı. Tiyatro konusunda bazı önemli dene
de katkıda bulundu. Kutsal K itap’ı okuyup m eler de yazan D ryden, aynı zam anda bu
inceleyen yazarlardan biri de B edfordshire’li dönemin önemli şairlerinden biriydi. Güncel
bir lehimci olan John Bünyan’dı. 1678’de olaylardan esinlenerek oldukça sert yergiler
yayımlanan Hac Yolunda ( The Pilgrim’s yazdı.
Progress) adlı ünlü yapıtı, Kutsal Kitap’ın onu Düzyazının kullanımı 17. yüzyılda önemli
ne ölçüde etkilediğini gösterir. ölçüde arttı. Bu dönemin yetenekli düzyazı
17. yüzyıl şairleri dinsel şiirler yazmaktan ustaları arasında din ile bilimin ilişkisine deği
hoşlanıyorlardı. L ondra’daki St. Paul K ated nen Norfolk’lu hekim Sir Thomas Browne ve
ralin in başpapazı John D onne, aralarında şairler ile din adamlarının yaşamöykülerini
George H erbert ve Henry V aughan’nm da içeren bir kitabın yanı sıra balıkçılıkla ilgili
olduğu Metafizik Şairler diye bilinen bir grup eğlenceli bir kitap yazan Izaak W alton sayıla
yazarın önderiydi. Bu dönemde Sir Francis bilir. Gene bu dönemde yazılmış, ama ancak
Bacon’un denemeleri ve bilimsel yazıları ara 19. yüzyılda yayımlanmış iki ünlü günlükten
cılığıyla felsefe ve bilime duyulan ilgi artmıştı. de söz etm ek gerekir. Bunlar, John Evelyn ile
Dolayısıyla D onne gerek dinsel, gerek sevgiyi Samuel Pepys’in saray çevresindeki yaşamın
konu alan şiirlerinde bu yeni ilgiyi yansıtan ve 1666’daki Büyük Londra Yangım’mn ay
bir dil ve benzetm eler kullanmıştır. Oysa bu rıntılarını canlı bir dille anlatan günlükleridir.
olağandışı ve ince imge anlayışını R obert İç savaş sonunda I. Charles’ın 1649’da ida
Herrick paylaşmıyordu. Am a onun 1648’de mı, halkı hüküm etin ve kilisenin görevlerini
yayımlanan Hesperides (“H esperidler”) adlı düşünmeye ve ortaçağ felsefesini sorgulama
yapıtı İngiliz dilinin en güzel kısa, lirik şiirleri ya yöneltmişti. Thomas Hobbes, Leviathan
ni içerir. (1651) adlı yapıtında hüküm darların halkı yö
Oliver Cromwell’i tutan parlam ento yanlı netm e konusunda tanrısal bir yetki taşımadık
ları ve Püritenler ile Kral I. Charles’tan yana ları görüşünü savundu. H obbes’un matematik
olan Kralcılar arasındaki büyük kavga ve bilgisinin de etkisini taşıyan bu görüşlerine
bunun yol açtığı 1642-52 İngiliz İç Savaşı o özellikle kralı ve kiliseyi destekleyenler karşı
İNGİLİZ EDEBİYATI 23
çıkıyorlardı. Dönem in en önemli düşünceleri İlk sözü edilmeye değer İngiliz romancısı
ni dile getiren ve kendisinden sonraki yazarla Daniel Defoe gazeteciydi. Defoe, Robinson
rı etkileyen öbür büyük düşünür ise, en ünlü Crusoe (1719) romanında ıssız bir adadaki ya
yapıtı Essay Concerning Human Understand- şamı adeta bir muhabir gibi canlı bir anlatımla
ing (1690; “İnsanın Anlam a Yetisi Üzerine betimledi. Yosma, M oll Flanders ( The For-
Bir D enem e”) olan John Locke’tu. tunes and Misfortunes o f Moll Flanders; 1722)
ve Roxana (1724) adlı rom anlarında ise o dö
Akıl Çağı nemin yaşamını ayrıntılı bir biçimde sergiledi.
17. yüzyılın çalkantılarından sonra halk, so Rom an, o dönemdeki yeni orta sınıfın en çok
runların akıl ve düzenle çözüme kavuşabilece ilgi duyduğu edebiyat türü olmaya adaydı. Sa
ğini düşünmeye başladı. İngiltere zengin ve muel Richardson’un Pamela (1740) ve Clarissa
kendine güvenen bir ülkeydi. Sayıca çoğalan (1747-48) gibi m ektup biçiminde yazılmış
varlıklı insanların edebiyat ve güncel olaylarla uzun romanları da bu dönemde ilgi gördü.
ilgilenecek zamanları vardı. Bu durum ve Richardson’un ahlak sorunlarıyla ilgilenmesi
1694’te sansür yasalarının yumuşamasıyla ba ni, Henry Fielding Tom Jones (1749) adlı ro
sın özgürlüğünün artması, süreli yayınların, m anında erdemleri kadar kusurları da olan
özellikle de The Tatler (1709-11) ile The Spec- bir kahram an yaratarak alaya aldı. Tobias
tator (1711-12) gibi gazetelerin ortaya çıkma Smollett, yolculuk ve serüven konularını işle
sını sağladı. Joseph Addison ile Rıchard Steele yen, kaba ve şiddet olaylarına yer veren ro
bu gazetelerde ahlak ve töreler konusunda m anlar yazarken, Laurence Sterne olay örgü
kesin görüşleri olan birtakım düşsel kişilerle sünden çok, yazann görüşleri ve kişiliğinin ön
ilgili yazılar yazıyorlardı. plana çıktığı yeni bir roman türü yarattı. Bü
Toplumu yergi yoluyla değiştirme isteği, İr yük romanı Tristram Shandy'de (1760) zamanı,
landa’da yaşayan İngiliz yazan Jonathan Swift’ anlatıcının zihnindeki bir dizi geriye dönüşler
in kalemiyle çok daha güçlü bir biçimde ken olarak kullanması 20. yüzyıla kadar denenm e
dini duyurdu. O dönemin adaletsizliğini ve yen bir anlatım özelliğiydi.
çılgınlığını açığa çıkarmak için ince bir alay ve 18. yüzyılda Pope’un dediği gibi, “insanlı
yergiden yararlanan Swift en ünlü kitabı Gül- ğın incelenmeye değer konusu insandır” görü
liver’in Gezileri'nde (Gulliver’s Travels; 1726) şü genellikle benimsendiyse de, bazı şairler
insanlığı ahmaklık, aşırı gurur ve akıldışı dav esin kaynağı olarak doğayı seçti. Bunlar ara
ranışlarla suçladı. Alexander Pope koşuk diliy sında The Seasons'm (1726-30; “M evsimler”)
le yazdığı m ektuplarında ve uzun şiiri Dun- şairi James Thomson, ünlü “Elegy W ritten in
ciad'da (1728) beyitlerini etkili bir silah gibi a Country Churchyard” (1751; “Bir Köy M e
kullandı. Pope’un şiiri, nükteli düşünceleri in zarlığında Yazılan A ğıt”) şiirini yazan Tho
ce bir anlatımla dile getirdi. mas Gray de vardı. Pope’un üslubunu beğen
18. yüzyılın en ünlü edebiyatçısı sözcükle meyen ve yapay bulan bir başka şair de şiirle
rin yalnızca anlamlarını değil, kullanışlarını rinde büyük bir doğa ve insan sevgisini dile
da veren Dictionary o f the Erıglish Language getiren William Cow per’di. Romancı, oyun
(1755; “İngilizce Sözlük”) adlı yapıtıyla tanı yazan ve şair olarak ün yapan Oliver Gold-
nan Dr. Samuel Johnson’du. Dr. Johnson bu smith Wakefield Papazı ( The Vicar o f Wakefi-
kullanım örneklerini çok zengin bir okuma bi eld; 1766) adlı sevimli bir roman ile Yanlışlık
rikimine borçluydu. Kendisi ayrıca birçok de lar Gecesi (She Stoops to Conquer; 1773) adlı
neme, şiir ve bir de roman yazdı. Dr. Johnson’ eğlenceli güldürünün yazarıdır. The Rivals
un canlı ve eğlendirici konuşm alanyla ilgili (1775; “Rakipler”) ve The Schoolfor Scandal
birçok öykü vardır. Arkadaşı James Boswell (1777; “Skandal O kulu”) gibi güldürülerin ya
onun söylediği zekice sözlerin çoğunu kaydet zan Richard Brinsley Sheridan ise 18. yüzyılın
miş, daha sonra bunları dünyanın en ünlü ya- en yetenekli oyun yazarıdır. Bu oyunlar İn
şamöykülerinden biri olan Life o f Samuel giltere’de o dönemde olduğu gibi, günü
Johnson (1791; “Samuel Johnson’un Yaşa müzde de çok sevilen tiyatro yapıtları arasın
mı”) adlı kitabında yayımlamıştır. dadır.
24 İNGİLİZ EDEBİYATI
İskoç Edebiyatı
İskoç edebiyatının gücü şiir türünde görülür.
Günümüze ulaşan ilk örnekler 14. yüzyılda
yazılmıştır ve bunların arasında John Barbour’
un Bruce’u (1376) gibi şiirler vardır. İskoç-
ya’nın en büyük altı şairi de 1425 ile 1550 yıl
ları arasında ürün vermişlerdir. Bunlar R o
bert Henryson, William D unbar, Gavin Doug-
las ve Sir David Lyndsay ile The Kings is
Quair ve Schir William Wallace adlı yapıtların
Penguin Books
adları bilinmeyen şairleridir. Bu bilinmeyen
VVilliam B o yd 'u n m izahi rom a nla rı 20. yüzyılın son
d ö n e m le rin d e b ü yü k ilg i g ö rm ü ş ve övg ü yle
şairlerden birinin Kral I. James, öbürünün ise
karşılanm ıştır. halk ozanı Kör Harry olduğu sanılmaktadır.
İngiliz şairi Chaucer’ın yapıtlarından büyük
Çiftliği (Anim al Farm; 1945) adlı toplumsal ölçüde etkilenen bu altı şaire şiir yapıcılar an
yergisi ve 1984 adlı karam sar romanıyla; Al- lamına gelen m akar'lar adı verilmiştir. O dö
dous Huxley ise dünyanın geleceğine ilişkin nemdeki İngiliz şairleri gibi sıradan insanların
ürkütücü romanı Yeni D ünya’’yla (Brave New diliyle yazan m akarların şiirleri, yüzyıllar bo
World; 1932) büyük ilgi gördüler. Ayrıca yunca yazılmış öbür İskoç şiirleri gibi, genel
Ford Madox Ford, Somerset M augham, J. B likle yergi ve düş özellikleri taşır.
Priestly, Rebecca W est, Evelyn Waugh ve Dinsel yazılar 15. ve 16. yüzyıllarda İskoç-
Graham G reene de bu dönemin ünlü yazarla ya’da oldukça etkili olmuştur. John Ireland’ın
rıdır. (1435-1500) ve John Knox’un Historie o f the
20. yüzyılın daha sonraki dönem inde yazar Reformation o f Religion Within the Realm o f
lar kişise] duygulara ve yaşantılara ağırlık ve Scotland (1568; “İskoç Ülkesinde Dinsel R e
ren bir içedönüklük eğilimi göstermiş ve ka formun Tarihi”), güçlü düzyazı üslubuyla et
dın hakları hareketinden etkilenmişlerdir. kili bir yapıt olarak ün kazanmıştır.
Çağdaş İngiliz romancıları arasında William 1603’te I. Elizabeth’in ölümüyle İskoçya
Golding, John Fowles, iris M urdoch, Muriel Kralı IV. James İngiltere’de I. James olarak
Spark, J. T. Farrell, Kingsley Amis, Anthony tahta çıktıktan sonra, İskoç saray çevresi Lon
Burgess, William Boyd, V. S. Naipul ve Fay dra’ya taşınmış, İskoç edebiyatı da büyük öl
W eldon sayılabilir. çüde İngiliz edebiyatının etkisi altında kal
Önde gelen şairler arasında ise ABD asıllı mıştır.
İNGİLİZ ULUSLAR TOPLULUĞU 27
18. yüzyılda, İskoçya’nın siyasal yaşamı İnadlı trajedisi ile Henry M ackenzie’nin Man o f
giltere’ye daha sıkı bağlarla bağlandıktan son Feeling (1771; “Duygulu A dam ”) adlı rom a
ra, 1707’de her iki ülke yönetiminin resmen nını saymak gerekir.
birleşmesiyle, İskoç şairleri İskoç kültürünü 19. yüzyılda Sir W alter Scott’un heyecan
canlı tutm anın her zamankinden daha önemli verici rom anları, konularını İskoç tarihinden
olduğu görüşünde birleştiler. James W atson’ alan yapıtlardır. Scott romanlarını İngilizce
un Choice Collection o f Comic and Serious olarak yazmışsa da, bazı roman kişileri İskoç
Scots Poems (1706; “Hafif ve Ciddi İskoç Şiir lehçesiyle konuşur. 19. yüzyılın sonunda lan
lerinden Bir Seçme”) adlı yapıtı ile Allan Ram- M aclaren, S. R. Crockett ve James Barrie gi
say, David Herd, John Pinkerton, James John- bi yazarlar İskoç lehçesiyle, İskoç yaşamını
National Portrait Gallery, Londra
yansıtan duygusal rom anlar yazdılar.
20. yüzyılın en önemli İskoç yazarı şair
Hugh M acD iarm id’dir (1892-1978). M acDiar-
mid İskoç edebiyatına Robert B urns’ün etki
siyle elde ettiği dil duygusunu ve tarih bilinci
ni kazandırm ak için başarıyla çalışmıştır. 20.
yüzyılın öbür önemli İskoç yazarları arasında
James Barrie ve James Bridie gibi oyun yazar
ları ile John Buchan ve Eric Linklater gibi
romancıları, Edwin M uir ve lan Ham ilton
Finlay gibi şairleri sayabiliriz.
yerleşim yerleri ya da koloniler giderek büyü Hint A daları’nı, Akdeniz’deki M alta’yı, Mau-
dü ve kalabalıklaştı. 18. yüzyılın son çeyreği ritius ve Seyşel A daları’nı da İngilizler’e
ne gelindiğinde A m erika’da, İngiltere’nin yö bıraktılar. Fransa ile ittifak kurmuş olan
netiminden çıkmak isteyen İngiliz kolonileri Hollanda da Seylan’ı (bugün Sri Lanka) ve
ayaklandı ve 1783’te bağımsızlığını kazandı. A frika’da Üm it Burnu dolayındaki Kap Kolo-
17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere, Karayib nisi’ni İngiltere’ye vermek zorunda kaldı.
Denizi’nde Barbados (1625) ve Jamaika İngilizler ayrıca Avustralya ve Yeni Z elan
(1655) gibi birçok Batı Hint adasını da ele d a’yı da sömürgeleştirdiler. Avustralya, önce
geçirmişti. Buralara yerleşenler şekerkamışı leri, suçluların gönderildiği bir sürgün yeri
yetiştirmeye başladı. Şekerkamışı üretimi kö olarak kullanıldı. Ceza süresi dolan ve yerleş
le ticaretini körükledi. Binlerce Afrikalı yurt melerine izin verilen kadın ve erkek m ahkûm
larından koparıldı, köle olarak plantasyonlar lar daha sonra özgür göçmenlerle karıştılar.
da (büyük çiftlikler) çalıştırılmak üzere çok A vrupalılar’ın bölgeye gelmesi, Tasm anya’
kötü koşullarda Batı Hint Adaları ile Kuzey daki Y erliler’in yok olmasına yol açtı. Yeni
ve Güney A m erika’ya götürüldü. İngiliz İm Z elanda’nın M aoriler’i ise haklarını korum ak
p aratorluğunda köleliğin kaldırılması ancak için çetin bir mücadele verdiler ve 1850’ye
1833’te gerçekleştirilebildi. kadar beyazlara karşı direndiler.
18. yüzyıl boyunca girdiği savaşlarda H ol İngiltere son olarak A frika’da büyük sö
landa, İspanya ve Fransa’yı yenen İngiltere, m ürgeler ele geçirdi. AvrupalIlar, A frika’nın
bu devletlerin bazı sömürgelerini de ele geçir kıyı bölgelerini yüzyıllardır biliyordu; ama
di. Örneğin, 1759’da Fransızlar’dan Q uebec’i Afrika krallıklarının gücü iç kesimlere girme
alarak K anada’yı elde etti. lerini engellemişti. 19. yüzyılın ortalarında
H indistan’la ticaret 1600’de başladı ve ilk A frika, Avrupalı işgalcilere karşı daha fazla
koloni 1662’de Bom bay’da kuruldu. 1818’e direnemedi ve Berlin’de 1844’te yapılan kon
gelindiğinde H indistan’ın yarısı İngiltere’nin, feransta A vrupa’nın güçlü devletleri kıtayı
öbür yarısı ise gene İngiliz desteğindeki Hintli aralarında bölüştü.
prenslerin yönetimine girmişti. 19. yüzyılın sonunda dünyanın en uzak
N apolyon’un 1815 W aterloo yenilgisi İngil bölgelerini içine alan İngiliz İmparatorluğu
tere’nin gücünü artırdı. Fransızlar bazı Batı kuruluşunu tamamlamıştı. Avustralya, Yeni
İngiltere
Kanada
sjfr.Bahamaiar
.esotho
'eni Zefanda
• Falkland Adaları
İNGİLİZ ULUSLAR TOPLULUĞU 29
Zelanda ve Güney A frika’da İngiliz göçmen denmesi ve konferansın adının da “İm para
lerin yerleştiği koloniler ile Hindistan ve torluk Konferansı” olarak değiştirilmesi ka
Afrika krallıkları gibi sömürgeleri ele geçir rarlaştırıldı.
miş, birliklerine üsler ve gemilerine limanlar Dış ilişkiler söz konusu olduğunda dom in
sağlayan Cebelitarık, A den, Singapur gibi yonlar imparatorluğun bir parçası sayılıyordu.
dünyanın dört bir yanında “kale” koloniler Örneğin, 1914’te İngiltere’nin Alm anya’ya
kurarak güçlü bir imparatorluk olmuştu (bak. savaş açma kararı, tüm dominyonlarını ve
İNGİLTERE; SÖMÜRGECİLİK VE EMPERYALİZM). sömürgelerini de bağladı. Savaştan sonra ise
Beyazların yerleştiği kolonilerde kendi yö bütün dominyonlar, bağımsız ülkeler olarak
netimlerini kurm a istemleri ilk olarak Kana- barış antlaşmalarını ayrıca imzaladı ve Millet
da’da başladı. Burada, kararların İngiliz hü ler Cemiyeti’ne İngiltere ile eşit konum da üye
kümetince atanmış görevliler yerine, halkın oldular. 1931’de W estminster Tüzüğü ile İn
seçtiği bakanlarca verilmesini öngören bir giltere’nin dominyonlar üzerindeki son dene
özyönetim sistemi kabul edildi. Bakanlar timi de kalktı ve bunların her biri İngiliz
ülkenin içişlerinde kendi meclislerine karşı Uluslar Topluluğu’nun bağımsız üyeleri oldu.
sorumluydular. Am a dış ilişkiler ve savunma İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi ülkeler, iki
ya ilişkin kararlar İngiliz yönetimince alını dünya savaşı arasında, özellikle de ekonomik
yordu. 1847’de bu uygulama K anada’nın yanı bunalım yıllarında ekonomik işbirliğine girdi
sıra Avustralya kolonileri ile Yeni Z elanda’da ler ve kendi sınırları içinde başka ülkelerin
da yaygınlaştı. 1910’da ise Kap, Natal, Trans- malları yerine, öteki topluluk üyelerinin
vaal ve Oranj Bağımsız Devleti’nden oluşan ürünlerinin satılmasına öncelik tanıdılar. İn
Güney Afrika Birliği kuruldu. giltere, öteki üyelerden besin ve hammadde
İngiltere ve yarı bağımlı koloniler, ticaret satın almayı, karşılığında da sanayi malları
ve savunma konularını, ilki 1887’de toplanan satmayı sürdürdü. 1932’de Kanada’nın Ottawa
Koloni K onferanslarında tartışırlardı. 1907’ kentinde bir araya gelen topluluk üyeleri
deki toplantıda bu kolonilere “dom inyon” nin temsilcileri, aralarında uygulayacakları
30 İNGİLİZ ULUSLAR TOPLULUĞU
yeni ticaret kurallarını oluşturdular. İmpara rine topluluktan çekildi. Bangladeş topluluk
torluk ayrıcalığı denen bu sisteme göre İngil üyesi oldu.
tere, topluluk üyesi ülkelerden aldığı mallara,
başka ülkelerin mallarına uyguladığından da Yapısı
ha düşük bir gümrük vergisi uygulayacaktı. İngiliz Uluslar Topluluğu gönüllü birliğe da
Ö bür topluluk üyeleri de aynı ayrıcalığı İngil yalı bir örgüttür. Birleşmiş M illetler’den fark
tere’nin sanayi ürünlerine tanıyacaktı. Ne var lı olarak, topluluğun bir anayasası yani kural
ki, dominyonlar da kendi sanayilerini kurm a ları ve tanımlanmış bir amacı yoktur. Resmi
ya yöneldikleri için, bu uygulama tam anla bir dostluk antlaşması üzerine kurulmuş da
mıyla başarılı olamadı. değildir. Üyeler topluluktan ayrılmakta ve
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan’da kendi siyasetlerini izlemekte özgürdür. H er
yükselen bağımsızlık mücadelesi sonucu İngi- birinin kendi dış politikası vardır. Örneğin,
lizler Hindistan’ı terk etm ek zorunda kaldılar. topluluğun bazı üyeleri A BD ile askeri antlaş
D aha sonra M üslümanlar ile Budacılar ara malar yapmıştır. Buna karşılık Afrika ve
sındaki anlaşmazlık nedeniyle Hindistan ikiye A sya’daki birçok üye bağlantısız olmayı seç
ayrıldı. Böylece 1947’de Hindistan ve Pakis miştir.
tan olmak üzere iki bağımsız ülke kuruldu. Topluluğun tam üyeleri birbirleriyle eşit
II. Dünya Savaşı ve ardından 1945’te kurukonumdadır. İngiltere’nin sözleşmeden do
lan Birleşmiş M illetler, bağımsızlık düşüncesi ğan ayrıcalıklı bir durumu ya da gücü yoktur.
nin yaygınlaşmasını destekledi. Seylan ve Bir 1946’da İngiliz Uluslar Topluluğu’nun resmi
manya 1948’de bağımsızlıklarını kazandılar.
Birmanya, İngiliz Uluslar Topluluğu’na katıl Commonwealth Institute Library Sources—Compix
Ekonomi
İngiltere küçük olmakla birlikte hammadde
yönünden zengin bir ülkedir. Özellikle İngil
tere Bölgesi’nin kuzey ve orta bölümlerinden,
34 İNGİLTERE
Güney G aller’den ve İskoçya’dan elde edilen başta gelen sanayi m erkezlerindendir. Ö teki
köm ür oldukça önemlidir. Kuzey Denizi’nin m erkezler güneybatıda Bristol dolayları, gü
doğu bölümünde deniz dibinde değerli petrol ney kıyısında Southampton ve Kuzeydoğu
ve doğal gaz yatakları vardır. İskoçya’da A berdeen’dir.
Geniş ölçüde makine kullanılarak yapılan İngiltere’de uçak, uçak m otorları ve uzay
tarım m odern ve verimlidir. Am a elde edilen uyduları üreten çok büyük ve başarılı bir uzay
ürünler ülkenin kalabalık nüfusuna yetmez. sanayisi de vardır. Ayrıca elektronik, plastik,
Gıda maddeleri denizaşırı ülkelerden getirilir. ilaç, çömlek yapımı, cam, kitap ve değerli
Genel olarak, ülkenin batısında mandıracılık, m ücevherlerden iğneye kadar değişik malla
doğusunda tarım önemlidir. En çok arpa, rın üretildiği metal işleme alanlarında önemli
buğday, şekerpancarı ve patates üretilir. Gal- bir üreticidir.
ler’de ve İskoçya’daki tepelerde koyun bes
lenir. Nüfus ve Ulaşım
Bir adada yaşayan İngiliz halkı tarihlerinin İngiltere kalabalık bir ülkedir. Nüfus en
her döneminde deniz ve gemicilikle uğraşmış yoğun İngiltere Bölgesi’ndedir. Burada kilo
tır. Bunun yanında ülkenin gelişmiş ticareti m etrekareye düşen insan sayısı yaklaşık 361,
ve sanayisi başlıca gelir kaynağıdır. Bugün, İskoçya’da ise yaklaşık 66 kişidir. Londra 6
İngiltere’de çalışan nüfusun yüzde 2’sinden milyondan fazla nüfusuyla ülkenin en büyük
azı çiftçilik ve ormancılıkla uğraşır. H er 100 kentidir. Ö teki büyük kentler arasında Bir
kişiden 20’si sanayide çalışır. İngiltere’de iş mingham, Glasgow, Leeds, Sheffield, Liver
yaşamındaki 21 milyon kişinin 9 milyonu pool, Bradford, M anchester, Edinburgh,
kadındır. Bristol, Coventry ve Cardiff sayılabilir. Top
İngiltere’nin başlıca sanayileri, metal işle lam nüfusun yaklaşık yüzde 92’si kentlerde yaşar.
m e, makine, m etal eşya, elektrik, mühendis Demiryolları ülkenin büyük bölümünü bir
lik gereçleri, m otorlu taşıtlar, gemi yapımı, ağ gibi sarar. Hizmette olan demiryollarının
kimyasal m addeler, köm ür, petrol ürünleri, uzunluğu 16 bin kilometreyi aşar. İngiltere’de
gıda, içecek, dokum a ve giyimdir. Eski sana yaygın bir karayolu sistemi de vardır. Toplam
yilerden demir-çelik, gemi yapımı, dokuma ve 370 bin kilometrelik karayolunun ^yaklaşık
ağır sanayinin başlıca merkezleri Batı Mid- 3.000 kilometresi hızlı ulaşımı sağlayan oto
lands bölgesi, M anchester, Liverpool, New- yollardır. Ülkede 20 milyonun üzerinde mo
castle, Teesside, Glasgow, Güney Galler ve torlu taşıt vardır.
Kuzey İrlanda’da Belfast dolaylarıdır. Gıda, İngiltere’nin iç bölgelerinde suyolu taşıma
elektronik ve hafif sanayi gibi öbür sanayi cılığı da yapılır. 3.200 kilometrelik kanal yolu
kolları geniş bir alana dağılmıştır. Londra ve nun yalnızca 550 kilometresinde yük taşıyan
İngiltere Bölgesi’nin güneydoğusu ülkenin mavnalar çalışır. Geliştirme ve yenileme tasa
Celtic Picture Agency rılarıyla kanalların trafiğe açılmasına çalışıl
m aktadır.
İngiltere’nin birçok önemli limanı arasında
en işlek olanı Shetland A daları’ndaki Sullom
V oe’dur. Bu limandan Kuzey Denizi yoluyla
doğal gaz ve petrol taşınmaktadır. Başka
önemli limanları Londra, Milford Haven,
Tees, H artlepool, Forth ve Southam pton’dur.
L ondra’da H eathrow dünyanın en işlek
havalimanlarından biridir. M anchester, Glas-
gow, A berdeen, Luton, Birmingham ve Bel-
fast’da da büyük havalimanları bulunur.
İngiltere, ticaretinin büyük bir bölümünü
G üney G aller'de ki k ö m ü r yata kları, bölge A vrupa ülkeleriyle yapar. İngiliz Uluslar
sa n a yisin in g e lişm e sin i sağlam ıştır. Topluluğu’na bağlı ülkelerle de uluslararası
İNGİLTERE 35
Barnaby’s
Barrıabys
Barnaby’s
1. G lo u ce ste rsh ire 'd e b ir köy.
2. K ent'de ta rım alanları.
3. V V estm orland'den b ir g ö rü n ü m
4. T ham es Irm ağı.
5. C ornvvall'da balıkçı tekneleri.
6. Y o rk s h ire 'in kırsal kesim i.
Barnaby’s Barnaby’s
36 İNGİLTERE
Y önetim Tarih
İngiltere’de yönetim üç ayrı düzeyde örgüt İngiltere’nin tarihi, bir ada olmasından sonra
lenmiştir. En üstte aynı zam anda devlet baş başlar. Günüm üzden 8.000 yıl önce Buzul Ça-
kanı olan kral ya da kraliçe bulunur. A rdın ğı’nın son dönem inde, A vrupa’nın büyük
dan, Avam Kamarası ve Lordlar K am arasın bir bölüm ünü yüzyıllar boyunca kaplayan
dan oluşan parlam ento ile ülkenin merkezi buz tabakaları erimeye başladı ve denizler ge
hüküm eti gelir. Avam Kam arası’nın üyeleri nişleyip taştı. Kuzey Denizi giderek batıya,
seçimle işbaşına gelir; Lordlar Kamarası ise Avrupa kıtasını İngiltere’ye bağlayan ağaçlı
veraset ya da atam a yoluyla oluşur. Lordlar bataklıklarla kaplı düzlük topraklara doğru
K am arası’nın yasaları geçici olarak ertelem e akarak, günümüzde Manş Denizi olarak ad
hakkı vardır. Merkezi hükümet ülkenin bütü landırılan sularla birleşti; böylece İngiltere’
nünü ilgilendiren konulardan sorumludur. nin Avrupa kıtasıyla bağlantısı koptu (bak.
Üçüncü olarak da bölgelerde, illerde ve ilçe B u zu l Ç a ğ i ).
lerde halk hizmetlerini gören yerel yönetimler Buzul Çağı’nın son dönem inde, İngiltere’
vardır. Günümüzde kral ya da kraliçe siyasete nin buzla kaplı kıyılarının ötesinde, daha gü
karışmaz. Yönetim e ilişkin kararlar onun neydeki bölgeleri, çıplak düzlüklerdi. B ura
danışmanları tarafından alınır. Bu danışman larda ok, mızrak, olta ve ağ kullanm akta usta
ların başında başbakan ile hüküm ette görev olan küçük avcı ve balıkçı toplulukları bizon,
alan bakanlar gelir (bak. B a ka n la r K u r u l u ; rengeyiği, yabanıl at ve öbür hayvanları avlar
B aşbakan ). dı. İklimin yumuşamasıyla birlikte, hemen
Başbakan ve bakanlar iktidardaki siyasi hem en her yer ormanlarla kaplandı. Bunlar
partinin üyeleridir (bak. SİYASAL PARTİLER). önceleri, günümüzde A vrupa’nın kuzey böl
Hüküm et Avam Kam arası’nda oyçokluğuna gelerini kaplam akta olanlar gibi çam orm an
sahip olduğu sürece ülkeyi yönetebilir. Avam larıydı. Am a zaman içinde iklim daha nemli
Kamarası en az beş yılda bir seçildiği için, o olunca, çamların yerini meşe ve kara
dönemin hüküm eti ülke halkının desteğine ağaçlar aldı.
İNGİLTERE 37
egemenlikleri altına alan daha sonra gelenler ekini küçük tarlalarda yetiştirir ve toprak ve-
çoktan kaynaşıp, tek bir halk haline gelmiş rimsizleştiğinde yeni bir tarlaya geçerlerdi.
ken, İÖ 1000 yıllarında yeni istilalar başladı. Oysa Britonlar’la birlikte yerleşik tarım a ge
Bu tarihlerde A vrupa’daki pek çok halk baş çildi. Çiftlik yapıları görevi gören yuvarlak
ka istilacıların yurtlarını ele geçirmeleri yü kulübeler yapıldı. Bu yapılar çok basit bir bi
zünden yaşadıkları toprakları terk etmek zo çimde yapılmış olmalarına karşın yüzyıllar bo
runda kalıyordu. Keltler de bu tür yurtsuz yunca ayakta kalabilecek kadar dayanıklıydı
kalmış insanlardı. Keltler bazen yaşayacak (bak. DEMİR Ç a ğ i).
toprak elde edebilmek için savaşmak zorunda
kaldılar; bazen de yüzyıllardan beri o yöreler R om alılar Dönem i
de yaşayan insanların yanma barış içinde yer Roma ordusu İS 43’te İngiltere’ye saldırdığın
leştiler. Gal ve Kelt dillerinin ilk biçimlerini da Britonlar köylerde ve tepelerdeki kaleler-
onlar oluşturdular. D aha sonra Anglosakson-
lar’ın K eltler’in yerini aldıkları İngiltere’de British Museum
bugün bile pek çok ırm ak, kent, köy ve dağ
adı eski Kelt dilinden gelme sözcüklerdir.
İlk Kelt istilacılar alet ve silah yapımında
tunç kullanmayı sürdürürlerken, İÖ 500 yılla
rından sonra gelenler, beraberlerinde dem ir
den eşya yapma bilgi ve tekniğini de getirdi
ler. Britonlar olarak adlandırılan bu Keltler
savaşçı insanlardı. Kabileler sık sık birbiriyle
savaşıyor ve öbür kabilelerin sığırlarını kaçır
mak için gözü pek akınlar düzenliyordu. Bü
yük ve özenle yapılmış kaleleri, bunların üst
düzeyde örgütlenmiş topluluklar olduğunu
göstermektedir. Briton şeflerin en değerli hâ
zineleri, hepsi de güzel şekillerle süslenmiş
olan miğfer, kalkan ve kılıçlarıydı.
Britonlar, savaşçılıklarının yanı sıra çiftçi
likte de başarılıydılar. Öküzlerin çektiği sa
banlar ve ormanlık bölgede tarım alanı açabil
mek için balta, orak, tırpan gibi demirden ya
pılma yeni aletler kullanarak, eski tarım yön
Roma İm para toru H a d ria n u s'u n (İS 76-138) bu
temlerini bütünüyle değiştirdiler. Eski çiftçi tu n çta n yap ılm a büstü, İn g ilte re 'd e T ham es
ler, gereksinimlerini karşılayacak m iktarda Irm ağı'nd a b u lu n m u ştu r.
40 İNGİLTERE
A nglosaksonlar
Britonlar yeni istilalara karşı savunmalarının
Guildhall Museum
sağlanması için Saksonlar’ı paralı asker olarak
Londra, VValIbrook'taki M ith ra s T apın ağı'nd a tuttular ve bunların hizmetlerinin karşılığını
b u lu n a n Roma g ü m ü ş le ri gü n ü m ü zd e toprak vererek ödediler. Saksonlar bu yolla,
serg ile nm e kte dir. Kent, Essex, Doğu Anglia ve Doğu Lincoln-
shire’in büyük bölümünü ele geçirdiler. İS
de çiftçilik yapıyor ve savaşıyorlardı. Rom alı 600 yıllarına gelindiğinde, Güney ve O rta İn
lar Jül Sezar dönem inden beri İngiltere’yi im giltere’nin pek çok yöresi Angıl ve Saksonlar’ın
paratorluklarına katm ak istiyorlardı. Jül Se- eline geçmiş bulunuyordu.
zar’ın ordusu, bu olaydan 100 yıl önce adada Anglosaksonlar’ın döneminde İngiltere bir
savaşmıştı. İm parator Claudius’un dönem in kez daha her birini bir başka kabile önderinin
de Romalılar adayı güçlü bir ordu ile işgal yönettiği küçük devletlere bölündü. Bazı An-
ettiler; ülkenin güneyini ve orta bölgelerini gıllar’ın yerleştiği topraklar Doğu Anglia adı
birkaç yıl içinde ele geçirdiler. Birbirine düş nı aldı. Angıllar ayrıca ülkenin bütününe de
man olan Briton kabileleri, Rom alılar’a karşı adlarını verdiler. Halkın birçoğunun Hıristi
birleşemedi. G aller ve kuzeydeki kabileler yanlık dinini kabul etmesi de bu döneme
uzun bir süre direndilerse de sonunda boyun rastlar.
eğdiler. Tyne Irm ağı’nın ağzından Solway Kör- Zam anla bazı kabile başkanlan çevrelerin
fezi’ne doğru İngiltere’nin kuzeyinde uzanan de yaşayan öteki kabile başkanlanndan daha
Hadrianus D uvan adlı büyük taş duvar, güçlü bir durum a geldi ve daha az güçlü olan
R om alılar’ın İskoçya’daki kabilelere karşı sa komşu kabile devletleri üzerinde bir tür ege
vundukları sınırı günümüzde de belirlem ekte menlik kurdu. Mercia Kralı Offa (757-796) ve
dir (bak. H a dria n u s D u v a r i ). 802’de Wessex kralı olan Egbert, bütün öteki
Rom alılar, L ondra’yı eyalet merkezi yaptı İngiliz kralları üzerinde bir güç kazanan ilk
ve ülkenin öbür bölgelerini birbirine bağlayan krallar oldular. Am a ilk gerçek İngiliz kralı,
yolları Londra’dan geçirdiler. İngiltere’de 871 ’de Wessex kralı olan ve 886’da bütün İn
Rom a kentleri kuruldu. Önemli kentlerin giltere’nin kralı olduğu kabul edilen A lfred’
hepsinde düzenli bir pazaryeri, belediye sara dir (bak. A l fr e d ; A nglosa kso nlar ).
yı, genel hamam , oyun ve gösteriler için bir
amfitiyatro bulunuyordu. Danlar, Norveçliler ve N orm anlar
Bu dönemde kırsal bölgelerdeki eski kaba D anlar’ın ya da D anim arkalılar’ın istilası 8.
görünümlü ahşap çiftlik evleri, yerlerini zarif yüzyıl sonunda akınlar biçiminde başladı;
villalara ya da m alikânelere bıraktı. Bakımlı 865’te “Büyük O rdu” karaya çıktı; askerleri
tarım alanlarının ortasında yer alan villaların Kuzey ve Doğu İngiltere’ye yerleştiler. Yalnız
çoğunda merkezi ısıtma, cam pencereler, alçı ca Wessex, D anlar’m istilasından kendini ko
duvarlar vardı; evlerin zeminleri mozaikle ruyabildi. Kral Alfred bir donanma kurdu;
kaplıydı. Rom a egemenliği altında birkaç ku orduyu yeniden düzenledi ve sınırlarda kale
şak boyu yaşadıktan sonra Britonlar da bu ye ler kurarak yalnızca Wessex’i savunmakla
ni yaşam biçimini benimsediler. kalmadı, 886’da Londra’yı da geri aldı; Dan-
Tüm bu değişikliklere karşın daha yoksul lar’ı banş yapmak zorunda bıraktı. A lfred’
çiftçilerin yaşamı eskisi gibi sürdü. Romalılar den sonra gelen güçlü Wessex kralları da
İNGİLTERE 41
D anlar’ın elindeki toprakların büyük bölümü Zam anla Norm anlar ile İngilizler arasında
nü geri aldılar. Son büyük Batı Sakson Kralı ki farklılıklar kaybolmaya başladı. Norm anlar
Barışçı Edgar’ın 975’te ölümünden sonra, za İngilizler’le evlendiler ve iki halk tek bir İngi
yıf ve güvenilmez bir insan olan Kral Ethelred liz halkına dönüştü. Bazen krallar, büyük soy
yönetimindeki Wessex, yeni D an akınlarına lular ve kilise arasında siyasal güç elde etm ek
karşı koyamadı. Danlar tüm ülkeye egemen amacıyla m ücadeleler oldu. II. Henry gibi
oldular; Kral Canute (bak. C an u te ) aynı za güçlü krallar, baronlar üzerindeki denetim le
manda İngiltere, D anim arka ve Norveç kralı rini artırdı; ama kiliseye karşı başarılı olam a
oldu. Am a onun ölümünden sonra İngiltere dılar. 1215’te baronlar, Kral John’a Magna
yeniden Sakson yönetimine girdi. C arta adlı belgeyle haklarını kabul ettirdiler.
10. yüzyılın başından başlayarak NorveçliBöylece kralın mutlak yönetimine bazı sınır
ler, İngiltere’yi istilaya giriştiler. Bu istilacılar lam alar getirilmiş oldu.
İrlanda’dan İngiltere’nin kuzeybatısına geldi Norman istilasından sonra 400 yıl boyunca
ler. D anlar İngiltere’ye geldiği sırada onlar da İngiltere, Fransa’ya karşı yapılan savaşlara
İrlanda’ya yerleşmişlerdi. Norveçli istilacılar, karşın, barış ve refah dönemleri yaşadı. Bü
İngiltere’de başkenti York olan bir krallık yük şatolar, m alikâneler, katedraller, manas
kurdular (bak. VİKİNGLER). tırlar yapıldı.
1066’da sonuncu istila oldu. Normandiya Bu dönem kentlerde, ticaret ve mal üreti
D ükü William ordusuyla birlikte güneydoğu mini denetimleri altında tutan loncalar çağıy
kıyısındaki Pevensey’e çıktı ve çok geçmeden dı (bak. L onca ). Avrupa’ya yün satılıp karşılı
İngiltere Kralı H arold’u Hastings Savaşı’nda ğında şarap ve öteki mallar alındığı için Avru
yendi. Topraklar İngiliz soylularından alına pa ile yakın bağlar kuruldu.
rak Norman lordlarına verildi. Bütün İngiliz 14. yüzyılın ortasında İngiltere halkının üç
halkı kendi ülkesinde ikinci sınıf insanlar te birini öldüren korkunç bir veba salgını olan
oldu. Kara Ölüm, zengini de yoksulu da aynı biçim
de etkiledi ve geriye toprağı işlemeye yetm e
Ortaçağ yecek kadar az insan bıraktı. Ansızın ortaya
William ve onu izleyenler İngiltere’yi, krala çıkan bu çalışacak insan kıtlığı, özgürlük ve
hizmet edeceklerine söz vermeleri karşılığın yaşamaları için gerekli olan geliri kazanmak
da kendilerine toprak verdikleri büyük lord amacıyla mücadele eden köylülerin isteklerini
lar eliyle yönettiler. Bu sistem feodalizm ola ortaya koymalarına yardımcı oldu. 1381 köylü
rak adlandırılır (bak. FEODALİZM). ayaklanması köylülerin ne kadar zor koşullar
Norm an istilasından 400 yıl sonra, yeni bir da yaşadıklarını gösterdi.
istila olmadığı halde birçok savaş yapılan bir 15. yüzyılda 30 yıl süren Güller Savaşı bo
dönem yaşandı. İngiltere Fransa’nın sorunla yunca Lancaster hanedanı ile York hanedanı
rına karıştı çünkü Norman istilasından sonra İngiltere tahtına geçmek için mücadele etti
ki İngiliz kralları aynı zamanda Fransa’daki (bak. G ü ller Savaşi). Savaşın sonunda,
Norm andiya’nın düküydüler. İngiltere kralla 1485’te Henry Tudor, VII. Henry olarak tah
rı 1204’te Norm andiya’yı yitirdiler; ama o sı ta çıktı. Ülkenin orta sınıflarının ve tüccarla
rada Fransa’nın güneybatısında başka toprak rın desteğini sağladı; kendi de büyük bir ser
lara sahip oldukları için Fransa’nın işlerine vet edindi. Soyluların gücünü sınırlandıran
karışmayı sürdürdüler. 1453’e gelindiğinde Henry, oğlu V III. H enry’ye güçlü bir krallık
Yüz Yıl Savaşları’nda İngiltere bir dizi zafer bıraktı.
kazanmış olmasına karşın Calais dışında
Fransa’daki bütün topraklarını kaybetti (bak. Reform Hareketi ve Elizabeth Dönem i
Yüz YIL Sava şla ri). Bu arada İngiltere, Gal- VIII. Henry ile birlikte İngiltere’nin A vrupa’
ler’i, İrlanda’yı ve İskoçya’yı işgal etmek için de nin etkili bir gücü olma dönemi başladı. Eski
savaşlara girişti. Am a bu ülkelerin İngiltere’y den İngiltere’nin A vrupa’daki gücünün bir
le bütünüyle birleşmeleri daha sonraki yıllar bölümü Fransa’da büyük topraklara sahip ol
da oldu. masından kaynaklanıyordu. V III. Henry dö
42 İNGİLTERE
neminde bu topraklar kaybedilmişti ama, İn parlam ento dışı bir yönetimi denediği za
giltere’nin gücü artık gelişmekte olan sanayi man büyük güçlüklerle karşılaştı. O sırada
sine ve ticaretine dayanıyordu. parlam ento eskiden olduğundan çok daha
16. yüzyıl boyunca Tudor hüküm darları güçlüydü ve onayı olmadan kralın vergi koya
Katolik Kilisesi’ne ve İspanya’ya karşı koya mayacağı geleneği yerleşmişti. Buna karşın I.
bilecek kadar güçlüydüler. Reform denen Charles 1629-40 arasında ülkeyi tek başına
altüst oluş A vrupa’yı sarsarken V III. Henry yönetti, gelişigüzel vergiler koydu. İskoçya’ya
de papa ile anlaşmazlık içindeydi (bak. Re karşı savaşabilmek için paraya gereksinimi
fo r m ). Kral bir veliaht sahibi olmak amacıyla olan Charles, yeni vergiler koyabilmek için
yeniden evlenmek üzere Kraliçe C atherine’ parlamentoyu toplam ak zorunda kaldı.
den boşanmak istiyordu. Papanın bunu onay 1641’de parlam ento, kralın yolsuzluklarını ve
lamaması üzerine Henry, İngiltere Kilisesi’ yeni bir yönetim biçiminin gerektiğini halka
nin başkanlığını kendi üzerine aldı. Çok geç açıkladı.
meden de manastırların topraklarına ve mal Kralı destekleyen Kralcılar ile parlam ento
larına el koydu. M anastır topraklarını taşra yu destekleyenler arasında 1642’de iç savaş
orta sınıfına ve tüccarlara sattı. başladı. Kralcılar’ı daha çok soylu büyük top
Dış ilişkilerinde, birbirine düşman olan rak sahipleri, parlam ento yanlılarını ise güç-
Fransa ile İspanya arasında bir denge siyaseti lenm ekte olan sanayiciler, tüccarlar ve öteki
güttü; bazen birini, bazen de ötekini destekle halk kesimleri destekliyordu. Oliver Crom-
di. Onların kendisine karşı birleşebilecekleri well’in önderliğindeki parlam ento ordusu sa
ni gördüğü zaman büyük gemiler yaptırarak vaşı 1648’de kazandı; ertesi yıl kral yargılandı
İngiltere’nin gücünü artırdı. Ondan sonra tah ve idam edildi (bak. C ro m w ell , O l iv er ).
ta geçen oğlu, 16 yaşında ölen VI. Edward Cromvvell 1649’da cumhuriyetin kurulduğunu
döneminde aşırı Protestanlar denetimi ele ge açıkladı. II. Charles, babasının ölümü üzerine
çirdiler. Am a onun yerine geçen Mary, Kato tahta geçmek için İskoçlar’m yardımıyla sa
lik inancının yaygınlaşmasını sağladı. vaşmayı sürdürdüyse de 1651’de kesin olarak
H enry’nin küçük kızı Elizabeth 1558’de yenilgiye uğradı ve Fransa’ya kaçmak zorun
tahta çıkınca, geçmiş yılların dinsel kavgaları da kaldı.
nı unutturm ak için bu konularda ılımlı bir yol Cromvvell ülkede düzeni sağladı, İrlanda’yı
izledi ve güçlü bir yönetim kurdu (bak. E liza yeniden fethetti ve İngiltere’nin gücünü ar
beth I). tırdı. O dönem de İngiltere’nin dünya ti
Bu dönemde İngiliz denizciler İspanyol caretinde başlıca rakibi H ollanda’ydı. Crom
kalyonlarını yağmaladılar. Karayib Denizi ve vvell yeni bir donanm a yaptırdı ve Hollandalı-
A m erika’daki İspanyol kolonilerine saldırdı lar’a karşı başarıyla savaşmanın yanı sıra de
lar; Kuzey A m erika’da İngiliz kolonileri kur nizlerde de Hollandalılar’ı yendi. Ne var ki,
maya çalıştılar. 1588’de İspanya Kralı Felipe, parlam entoda daha köktenci yenilikler getiril
İngiltere’yi işgal etm ek üzere büyük bir do mesini isteyenlere karşı, büyük tüccarlar ile
nanma gönderdiği zaman, daha küçük İngiliz toprak sahipleri birleşerek krallık yönetimini
donanması karşısında yenildi (bak. A r m a d a ). geri getirme kararı aldılar.
Elizabeth dönemi, yaratılan müzik ve edebi 29 Mayıs 1660’ta, yurtdışında sürgünde
yat yapıtlarıyla ve hepsinden çok da William olan II. Charles İngiltere’ye döndü ve taç giy
Shakespeare’in oyunlarıyla ünlüdür (bak. di. Bu olay restorasyon yani “eski duruma
Sh a k e spe a r e , W illiam ). dönm e” olarak bilinir. II. Charles ülkeyi par
lamentonun istekleriyle uyumlu bir biçimde
İç Savaş ve Restorasyon yönetmeye çalıştı. 1685’te Charles ölünce ye
I. Elizabeth 1603’te ölünce, çocuğu olmadığı rine II. James geçti. Jam es, İngiltere’yi parla
için kuzeni İskoçya Kralı VI. James, I. James m entonun karşı koymasına karşın Katolik bir
adıyla İngiltere ve İrlanda kralı oldu. O ve ülke yapma çabası sonucunda 1688’de İngilte
ondan sonra 1625’te tahta çıkan I. Charles par re’den kaçmak zorunda kaldı. 1689’da dam a
lam ento ile anlaşmazlığa düştüler ve Charles dı William ve kızı M ary tahta çıktı.
İNGİLTERE 43
Tahta Tahta
Doğum Çıkış Ö lüm D oğum Çıkış Ö lüm
H anedanlar T arihi T arih i T arih i H anedanlar T arih i T arih i T a rih i
Normandiya
1. VVilliam 1027 1066 1087 I. M ary 1516 1553 1558
II. VVilliam 1056 1087 1100 I. Elizabeth 1533 1558 1603
1. H enry 1068 1100 1135
1154 Stuart
S tephen 1097 1135
1. Jam es 1566 1603 1625
Plantagenet 1. Charles 1600 1625 1649
II. Henry 1133 1154 1189 11. Charles 1630 1660 1685
1. Richard 1157 1189 1199 II. Jam es 1633 1685 (1688'de 1701
John 1167 1199 1216 ta h tta n indi)
III. H enry 1207 1216 1272 III. VVilliam 1650 1689 1702
1. Edvvard 1239 1272 1307 II. M ary 1662 1689 1694
II. Edvvard 1284 1307 1327 Anne 1665 1702 1714
III. Edvvard 1312 1327 1377
1377 (1399'da 1400 Hanover
II. Richard 1367
ta h tta n in d i) 1. G eorge 1660 1714 1727
II. G eorge 1683 1727 1760
Lancaster III. G eorge 1738 1760 1820
IV. H enry 1367 1399 1413 IV. G eorge 1762 1820 1830
V. H enry 1387 1413 1422 IV. VVilliam 1765 1830 1837
VI. H enry 1421 1422(1461 'de 1471 V icto ria 1819 1837 1901
ta h tta n indi)
Saxe-Coburg-
York Gotha
IV. Edvvard 1422 1461 1483 VII. Edvvard 1841 1901 1910
V. Edvvard 1470 1483 1483
III. R ichard 1452 1483 1489 VVindsor
V. G eorge 1865 1910 1936
Tudor VIII. Edvvard 1894 1936 (1936'da 1972
VII. H enry 1457 1489 1509 ta h tta n çekildi)
VIII. H enry 1491 1509 1547 VI. G eorge 1895 1936 1952
VI. Edvvard 1537 1547 1553 II. Elizabeth 1926 1952
Jane 1537 1553(9 gün 1554
h ü kü m d a rlık
yaptı)
19. Yüzyıl
1793’ten beri Fransa ile sürm ekte olan savaş
1815’te sonuçlandıktan sonra (bak. NAPOLYON
SAVAŞLARI) İngiltere 1830’larda Sanayi Devri-
mi’nin ikinci büyük aşamasını gerçekleştirdi.
Demiryolu yapımına başlandı, köm ür, demir
In g ilte re 'n in bü yük b ir s ö m ü rg e im p a ra to rlu ğ u
ve çelik sanayileri hızla gelişti. kurm ası, ze n g in le rin yaşam b iç im le rin i de
1837-1901 arasındaki Kraliçe Victoria yö- e tkile m iştir.
İNGİLTERE 45
1851'de L o nd ra'da düzenlenen I. Dünya S e rg isi'n d e Ç a rtistler em ekçi halkın çıkarları için 1839-48
İn g ilte re 'n in yeni sanayi ü rü n le ri ve y ö n te m le ri arasında pa rla m e n to ya dilekçe le r v erm e ye ve bü yük
ta n ıtılm ış tır. yü rü yü şle re dayanan b ir m ücadele y ü rü tm ü ş tü r.
46 İNGİLTERE
to üyelerine maaş bağlanması; parlam ento zorunda kaldı (bak. BİRİNCİ DÜNYA Sa va şi ).
nun her yıl yenilenmesi. Alm anya’nın Belçika’yı istila etmesi üzerine
Çartistler parlam entoya 1839’da hazırladık İngiltere de Alm anya’ya karşı savaş ilan etti;
ları Charter'm yasalaştırılması istemiyle her çünkü Belçika’nın saldırıya uğraması duru
yıl bir dilekçe sundular. Parlam ento da dilek m unda, bu ülkeye yardım edeceğine söz ver
çeleri sürekli olarak geri çevirdi. Bunun üzeri mişti. Avusturya-M acaristan ve Türkiye, A l
ne Çartist hareket içerisinde şiddet kullan manya’nın; Fransa, İtalya, Rusya ve sonradan
m aktan yana gruplar ortaya çıktı; ama bu A B D , İngiltere’nin yanında yer aldı. 1918’de
gruplar fazla etkili olamadı. Güvenlik güçleri barış yapıldığında İngiltere yıkıma uğramıştı.
ise, şiddetten yana olmayan Çartistler’in ey İngiliz ticareti de büyük darbe yemişti. A B D ’
lemlerini zorbalıkla bastırmayı sürdürdü; bir den çok büyük m iktarlara ulaşan borç para ve
çok kişi öldürüldü ve önderleri hapse atıldı. yardım aldı.
1848’de, A vrupa’yı kaplayan devrim dalga Sonraki 20 yıl içinde savaşın etkileri sürdü,
sı sırasında Çartist hareket yeniden canlandı. uzun işsizlik dönemleri yaşandı. 1926’da işçi
2 milyon kişinin imzasını taşıyan bir dilekçeyi ler, kömür işçilerini desteklem ek amacıyla ge
sunmak üzere parlam ento binasına doğru nel greve gittiler (bak. G rev ).
yürüyüşe geçen Çartistler kolluk kuvvetlerin 1 9 2 0 ’le rd e İ r la n d a s o r u n u b a ğ ım sız b ir İ r
ce dağıtıldı. 1848’de Çartist hareketin etkisini la n d a C u m h u r iy e ti’n in (bak. İRLANDA CUMHU
yitirmesinden sonra nitelikli işçilerin kurduğu RİYETİ) k u r u lm a s ıy la ç ö z ü lm ü ş g ö r ü n ü y o r d u .
sendikalar ortaya çıktı. İngiltere I. Dünya Savaşı’nm sıkıntılı günle
rini tam atlatıyor gibiyken, Eylül 1939’da II.
20. Yüzyıl Dünya Savaşı başladı (bak. İKİNCİ DÜNYA SAVA
1914’te İngiltere I. Dünya Savaşı’na girmek ŞI). Bu savaş Alm anya’nın diktatörü A dolf
Mary Evans Picture Library
Hitler’in (bak. A lm anya ; H itle r , A dolf ) Avru
pa’yı egemenliği altına almak istemesi sonucu
çıkmıştı. Hitler Polonya’yı işgal edince, İngilte
re ile Fransa da Polonya’nın saldırıya uğraması
durumunda savaşa katılacaklarını bildirdikle
rinden Almanya’ya karşı savaş ilan ettiler. Bu
savaş 1945’e kadar sürdü. 1940’tan 1945’e
kadar başbakanlık yapan Winston Churchill’
in liderliği, savaşın kazanılmasında önem
li bir etkendi (bak. CHURCHİLL, Sir WlNS-
to n ).
Ülkeyi 1945-51 arasında İşçi Partisi yönetti.
Demiryolları, köm ür ocakları, gaz ve elektrik
sanayileri kamulaştırıldı ya da devlet denetimi
altına alındı. Devlet, hastaneleri ve sağlık hiz
metlerini de üstlenerek sosyal yardıma başla
dı ve çalışan herkesin çalışma sürelerinin so
nunda emeklilik parası alması için hazırlıklar
yaptı (bak. S osyal Y a rd im Hİ zm etler İ). Evsiz
liğin, işsizliğin ve yoksulluğun önlenmesi ge
rektiğini herkes anlamıştı, ama ne M uhafaza
kâr ne de İşçi Partisi hüküm etleri bu sorunla
ra tam anlamıyla bir çözüm getirebildi.
1947’de Hindistan ve Pakistan, 1970’lerde
de neredeyse bütün İngiliz Uluslar Topluluğu
İn g ilte re 'd e 1918'de seçm e ve seçilm e hakkını elde
eden kadınların, 20. yüzyıl boyunca siyasal ülkeleri İngiltere’den koparak bağımsızlıkla
e tkin likle ri daha da artm ıştır. rını ilan edince, İngiliz yönetiminde yalnızca
İNGİLTERE BÖLGESİ 47
birkaç bölge kaldı. Batı A vrupa’yla bağlarını lometreden daha uzakta yaşamaz. Kumsalla
sağlamlaştırmaya çalışan İngiltere 1973’te Av rı, kayalıkları ve mağaraları ile 2.900 kilom et
rupa Ekonom ik Topluluğu’na katıldı (bak. reyi aşan kıyı şeridi birçok koy ve akarsu hali
A vrupa T o plu lu k la ri ). ciyle bölünmüştür.
İngiltere’nin başlıca sorunları ekonomisinin İngiltere’deki en uzun ırm aklar Thames ve
durum undan kaynaklanıyordu. Sanayisinin Severn’dir. H er ikisinin uzunluğu da 320 kilo
gelişme hızı, öbür sanayileşmiş ülkelerden da metreyi aşar. Thames, Menway Irm ağı’yla
ha yavaştı. Dış ticareti büyük kazanç getirmi birleşerek Kuzey Denizi’ne dökülür, Severn
yordu. Eski teknolojiyle kurulmuş bulunan Irmağı batıda Bristol Kanalı’na bağlanır. B ü
fabrikaların yenilenmesi gerekiyordu. Nükle yük Ouse Irmağı doğu kıyısında The W ash’a
er enerji ve havacılık alanlarında olduğu gibi ulaşır. M idlands’in en önemli ırmağı olan
yeni teknolojilerin geliştirilmesine, Kuzey
ZEFA
Denizi’nde doğal gaz ve petrol gibi yeni kay
nakların bulunmasına karşın bunlar 1980’lerin
İngiltere’sinde işsizliğin ve ekonomik bunalı
mın giderilmesine yetmemiştir.
ğimizde, batıda kalan topraklar, Britanya İngiltere’de iklim ne çok soğuk, ne de çok
A dası’nın yüksek bölgeleridir. Çizginin doğu sıcaktır. Sıcaklık genellikle 29°C’nin üzerine
su ise genellikle düzlüktür. Yüksek bölge, te çıkmadığı gibi —4°C’nin altına da pek düş
peler, dağlar ve bozkırlardan oluşur. Bu böl mez. Güneybatıdan esen rüzgârlar Atlas Ok-
gede koyun yetiştirilir. İklim yağışlı olduğu yanusu’nun kuzey bölümlerinde Gulf Stream
için buradaki akarsular hızla akar. Düzlükler A kıntısı’nın ılık yüzey suları üzerinden ge
de yağış daha azdır. Çayırlar, m eralar ve mey çerken ısınır. K anada’nın Labrador yöresinde
ve bahçelerinin olduğu bu topraklarda ırm ak görülen şiddetli soğukların, aynı enlemde yer
lar daha ağır ve kıvrımlar çizerek akar. alan İngiltere’de olmamasının nedeni bu akın
İngiltere’deki en yüksek nokta 980 m etre tıdır. (.Ayrıca bak. G u lf St r e a m .) Bölgenin
yüksekliğindeki Scafell Pike’tır. Göller Böl güneybatısı kışın genellikle öteki bölgelerden
gesi olarak bilinen bütün bu bölgede İngilte daha ılıktır. Yazın ise doğu bölgeleri daha sı
re’nin en uzun ırmakları ve en büyük gölleri cak olur.
bulunur. Bölge, İngiltere’nin ulusal parkların Batı İngiltere, özellikle kuzey bölümündeki
dan biridir. İskoçya sınırı boyunca uzanan dağlık bölge çok yağış alır. Doğu bölgesi dı
Cheviot Dağları güneye doğru kıvrılarak Pen- şında İngiltere’de kar ve buz uzun süre yerde
nine Sıradağları’nı oluşturur. Sert kireçtaşı ve kalmaz.
kum taşından oluşan Pennine Sıradağlarında İngiltere Bölgesi’nin tarihi için İN G İL T E
köm ür yatakları vardır. R E maddesine bakabilirsiniz.
D aha alçak olan Costwold Tepeleri kireçta-
şıdır. İngiltere’de birçok kaya türü vardır ve İNKALAR, A nd Dağları’nın yüksek kesimle
bunlar büyük ölçüde birbirine karışmış du rindeki vadilerde yaşamış ve 12.-16. yüzyıllar
rumdadır. Sert kireçtaşının yanı sıra yumuşak da büyük bir imparatorluk kurmuş olan G ü
kireçtaşı ya da tebeşir bölgeleri de bulunur. ney Am erika Yerli halkıdır. 16. yüzyıldaki
Güney İngiltere’nin büyük bölümü tebeşir ta İspanyol istilasından önce, ortalama 5-10 mil
bakalarından oluşur. D over’in ünlü beyaz ka yon nüfuslu ve çok iyi örgütlü bu im parator
yalıklarının rengi tebeşirden gelir. luk, 14. ve 15. yüzyıllarda güçlenerek, toprak
larını bugünkü Bolivya, Peru, Ekvador ile
O rm anlar, Yabanıl Yaşam ve İklim A rjantin ve Şili’nin bazı bölümlerini içine
Korulukların yaygın olduğu İngiltere’de or alacak kadar genişletti.
manlar oldukça azdır. Eski krallık orm anla İnkalar’dan önce Güney A m erika’da başka
rından pek azı bugüne kalmıştır. Nottingham- uygarlıklar vardı. Bunlar Bolivya’nın yüksek
shire’de efsanevi Robin Hood ve arkadaşları dağlık bölgelerinde, Titicaca Gölü yakınında
nın yaşadığı söylenen Sherwood ormanlarının yaşayan Tiahuanacolar, And Dağları’nın Ek-
yalnızca bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır. vador’dan Bolivya’ya kadar uzanan yüksek
İngiltere’nin daha eski korularında daha çok yaylalarında yaşayan Keçuvalar, Peru’nun
meşe, karaağaç, kızılağaç ve huşağacı gö kuzeyindeki dağlarda yaşayan Çavinler, Peru’
rülür. nun güney kıyısındaki Nazkalar ve kuzeyde
Günüm üzde İngiltere’de yaşayan memeli kıyıda yaşayan Çim ular’dır. Bu eski uygarlık
ler arasında koypu, boz sincap, m ink, yarasa, ların doğuşu yaklaşık İÖ 200 tarihlerine kadar
kem e, tilki, kakım , tavşan ve susamuru sayı uzanır. Bu insanların nereden geldikleri bilin
labilir. İngiltere’ye özgü en büyük yabanıl m em ektedir, ama ağır kayaları biçimlendir
hayvan kızıl geyiktir. Bölgede yaşayan çayır medeki becerileri ve yapı tekniklerindeki us
yılanı, engerek ve taçlı yılandan yalnızca en talıkları düşünülürse, ne kadar yetenekli ol
gerek zehirlidir. dukları anlaşılır. Tiahuanaco’da, birbirine ke
E n çok görülen kuşlar kırlangıç, sığırcık, netlenecek biçimde dikkatle oyulmuş dev
ispinoz ve kara bakaldır. Kıyılarda ilkbaharda bloklardan yapılma büyük taş yapılar vardır.
ve sonbaharda yuvalarını kayalıklara yapan Çimu ve Nazka halkının ise yapı ve piram itle
m artı, denizpapağanı ve dalıcımartı gibi kıyı rinde kayadan çok kerpiçi yeğledikleri görül
kuşları yaşar. m ektedir.
İNKALAR 49
Varlığı Rom a İm paratorluğu’yla aynı döne Cuzco vadisinde yer alan ve İnka İm para
me rastlayan bu eski uygarlıklar R om a İm pa torluğumun başkenti olan Cuzco “Güneşin
ratorluğu gibi İS 200-400 yılları arasında Kutsal Kenti” olarak bilinirdi. İm paratora
çökmeye başladı ve İS 800’de çoğunun yerin tanrı gözüyle bakılır ve Güneş’in soyundan gel
de yalnızca yıkıntılar kaldı. Bundan ortalam a diğine inanılırdı. İmparatorun, yaşam ve ölüm
300 yıl sonra, İnka halkı Peru’nun ortaların konusunda tartışılmaz bir otoritesi vardı.
daki Cuzco vadisinden indi ve kendilerinden İnkalar da 10 ailelik gruplar kendilerine bir
önce başka halkların yaşamış olduğu bu böl önder seçer, önderler bir şefe karşı sorumlu
geye yerleşti. İnkalar dağlardan kıyılara doğ olurdu. H er şefin buyruğunda beş önder vardı
ru yayıldılar. 15. yüzyılda çevrelerindeki güç ve bu düzen, hepsinin önderi ve yöneticisi
lü kabilelere boyun eğdirdiler. Ele geçirdikle olan im paratora kadar uzanırdı.
ri topraklarda yaşayan insanların bir bölümü Halk belirli bir yaşama ve çalışma düzenine
nü başka bölgelere sürerek başkaldırm aları uymak zorundaydı. H er şey devletindi. Ço
nın önüne geçerken, bir bölümünü de tarım cuklar ve yaşlılar dışında herkesten çalışması
ve bayındırlık işlerinde zorla çalıştırdılar. beklenirdi. Tembellik ve insan onuruna aykırı
M açu Pikçu 15. yüzyılda b ir İnka kentiydi. K alıntıları Peru'da Cuzco bö lg e sin d e d ir.
50 İNKALAR
davranışlar ağır biçimde cezalandırılırdı. Halk bambudan flüt, toprak ve deniz kabukların
yoksul değildi; ama malı mülkü de yoktu, dan borazan, bakır ve tunçtan çanlar yaptılar.
özgürlükleriyse sınırlıydı. Ü rettiklerinin belir İnkalar düzgün ve geniş yollannı taşlarla
li bir oranını im paratora ve rahiplere verm ek döşediler. Kayaları oyarak kısa tüneller, tah
zorundaydı. tadan köprüler yaptılar. Gelişkin bir haber
İnkalar, çatıları tahta kirişler üzerine sa leşme sistemleri vardı. Belli aralıklarla kurulu
man örtülü, altın süslemeli büyük taş kaleler posta istasyonlarına ulaklar haber taşırdı.
ve tapm aklar yaptılar. Cuzco Kalesi’nin du Yollarda aynca dinlenme evleri de yapılmıştı.
varları tonlarca ağırlıkta taşlardan yapılmıştı Tekerlek bilinmediğinden yükleri lama sürü
ve yüksekliği 6 metreyi buluyordu. İspanyol leri taşırdı.
lar Cuzco’daki büyük Güneş tapmağını bastık Taş yontuculuğundaki üstün becerilerine
larında olağanüstü güzellikte altın ve değerli karşın İnkalar’m, M ayalar (bak. M a y a l a r )
taşlarla süslü eşyalann yanı sıra üzerinde gibi gelişkin araç gereçleri yoktu. Ne bir yazı
Güneş tanrısının resmi olan kocaman bir altın sistemleri, ne de paralan vardı. İplere düğüm
tabak buldular. Ay tapınağında ise her şey atarak hesap yaparlardı.
som gümüştendi. Başkentte yapılan büyük D ünyada ilk patates üreticileri İnka çiftçile
şenliklerde yağmur tanrısına lamalar ve insan ridir. Öbür ürünleri mısır, tatlı patates ve
lar kurban edilirdi. manyoktu. Domuz, ördek, köpek ve lama
İnkalar’m evleri kendilerinden önceki uy yetiştirirler, lama tüyünden dokum alar yapar
garlıklara oranla daha küçüktü. Köylülerin lardı.
evleri kerpiçten ve saman damlıydı. Eski 16. yüzyılda iki kardeş arasında çıkan taht
Mısırlılar gibi İnkalar da ölülerini mumyalar kavgası imparatorluğu zayıflattı. Tahtın vârisi
ya da başka yöntemlerle korurlardı. H uascar’ı üvey kardeşi A tahualpa hapse attır
İnka İmparatorluğum un kıyı halkı bakın dı. Francisco Pizarro yönetimindeki İspanyol
döverek kaplar yapar ya da eritilmiş metali, lar altın aram ak için Peru’ya ayak bastıkların
kalıplara dökerek biçimlendirirdi. Kıyının ku da tahtta A tahualpa vardı.
zey kesiminde yaşayan halk, değişik anlatımlı İspanyol kom utan Francisco Pizarro, Ata-
yüzleri olan insan başı biçiminde çanak çöm hualpa’yı tuzağa düşürerek tutsak aldı. A ta
lek yapıyordu. İnkalar basit tezgâhlarda çok hualpa hapisteyken H uascar’ın öldürülmesi
güzel duvar halıları ve yaygılar da dokurlardı. için emir verdi. Em ir yerine getirildi; ne var
Pamuklu dokumaları o kadar inceydi ki, ki, bunu gerekçe gösteren Pizarro, Atahual-
İspanyollar bunları ipek sanmıştı. Kemik ve pa’yı ida~n ettirdi. Başsız kalan ülkeye İspan-
Mrs. Branson de CoulJames Sawders (1); Urıiversity Museum, Philadelphia (2); James Sawders (3)
İNÖ N Ü 51
yıl Sivas Mülkiye İdadisi’nde (lise) okuduktan İsm et İnönü, T ü rkiye C u m h u riy e tin in ilk başbakanı
ve ikinci cum h urb aşkan ıdır.
sonra İstanbul’daki Topçu Harbiyesi’nin lise
bölümüne girdi ve iyi derece ile bu okulu
bitirdi. A rdından girdiği Topçu Harbiyesi’nde gizli İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. II.
de çok başarılı bir öğrenciydi. Bu okulu M eşrutiyet’in 1908’de ilanından sonra İttihat
birincilikle bitirdiği için o dönemde kurmay ve Terakki Cemiyeti’nin Edirne merkezinde
subay yetiştiren Erkân-ı Harbiye M ektebi’ne etkin bir üye oldu. Aynı yılın kasım ayında
girmeye hak kazandı. kolağalığına (önyüzbaşı) yükseltildi. 1909’da
İsmet İnönü öğrencilik yıllarında yalnızca 31 M art Olayı’nı bastıran H areket O rdusu’na
dersleriyle değil, ülke sorunlanyla da yakın Yeşilköy’de katılarak bir süre karargâhında
dan ilgileniyordu. D aha ortaokul döneminde çalıştı. D aha sonra toplanan İttihat ve T erak
Fransızca öğrenmeye başlayan İnönü, H arbi ki Cemiyeti’nin kongresinde 2. Ordu delegesi
ye M ektebi’nde de Almanca öğrendi. Bu iki olarak yer aldı. Kongrede ordunun siyaset
dilde askerlik ve siyasetle ilgili yayınlan ra dışında kalması gerektiğini savunan M ustafa
hatlıkla izleyecek durum a geldi. II. Abdülha- Kem al’le aynı düşünceyi paylaşarak birlikte
mid’in giderek artan baskıları ve Osmanlı davrandı. Bu görüş başka yandaşlar bulduysa
D evleti’nin dış siyaseti bu genç yurtseverde da azınlıkta kaldı. Kongreden sonra İsmet
tepkiler yaratıyordu. İnönü’nün okul arka Bey’in cemiyetle olan bağları koptu.
daşları da aynı kaygıları taşımaktaydılar. Sık Çalışkanlığı, disiplini ve yetenekleri hemen
sık bir araya gelerek ülkenin durum unu konu dikkati çekecek nitelikteydi. O dönemin G e
şuyorlardı. Bu nedenle iki kez ihtar aldı. Am a nelkurmay Başkanı Ahm ed İzzet Paşa
çevresi ve öğretm enleri arasında kazandığı 1910’da Yemen Ayaklanması’m bastırmakla
saygı nedeniyle okuldan atılması engellen görevlendirilince İsmet Bey’i kendine yardım
di. cı olarak seçti. 1912’de binbaşılığa yükselen
1906’da kurmay yüzbaşı olarak E dirne’de İsmet Bey 1913’e kadar Y em en’de kaldı.
2. O rdu’ya katılan İsmet Bey, 1907 sonlannda D aha sonra döndüğü İstanbul’da Enver Paşa’
52 İNÖNÜ
nin yanında, Harbiye Nezareti karargâhında askerlik yeteneğiyle yönettiği Türk ordusu
göreve başladı. Bu görevi sırasında 1914’te nun zaferiyle sonuçlandı. Bu savaşın ardından
kaymakamlığa (yarbay) yükselen İsmet Bey Çerkez Ethem ’in başını çektiği ayaklanmayı
ordunun yenileştirilmesi girişiminde etkin rol bastırdı.
oynadı. Cephe görevi isteğinde bulunması İsmet Bey, 1 M art 1921’de Türkiye Büyük
üzerine Ekim 1915’te 2. Ordu kurmay baş Millet Meclisi’nin kararıyla generalliğin ilk
kanlığına atandı ve aynı yıl miralay (albay) aşaması olan mirlivalığa yükseltildi ve bundan
oldu. böyle İsmet Paşa diye anılmaya başlandı. Bir
I. Dünya Savaşı boyunca gittiği her cephesüre sonra, güçlerini toparlayan Yunanlılar 23
de yetenekli ve başarılı bir asker olduğunu M art 1921’de I. İnönü Savaşı’nın yapıldığı
kanıtlayan, 2. Ordu kurmay başkanlığı, 20. ve yörede ikinci saldırıyı başlattılar. II. İnönü
3. kolordu komutanlığı yapan İsmet Bey’in Savaşı adıyla anılan bu savaş da Türkler’in
savaş sırasındaki son görevi albay rütbesi ile zaferiyle bitti ve Yunan ordusu çekilmeye
Harbiye Nezareti müsteşarlığı oldu. 1919’da başladı. Daha sonra 1921-22 yıllarında yapı
M evhibe Hanım ’la evlenen İsmet Bey savaş lan Sakarya Savaşı, Büyük Taarruz ve Başko
boyunca gösterdiği başarıları nedeniyle 11 mutanlık Meydan Savaşı’nda İsmet Paşa etkin
nişan ve madalya ile ödüllendirildi. görevler aldı. Bu savaşlardaki üstün başarısıy
İsmet Bey, Harbiye N ezareti’ndeki görevi la Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce İstiklal
sırasında Mustafa Kemal Paşa ile, paşanın Madalyası ile ödüllendirildi (bak. KURTULUŞ
Şişli’deki evinde sık sık buluşur ve yurdun SAVAŞI).
düşman işgalinden kurtarılması konusunda 11 Ekim 1922’de yapılan Mudanya Ateşkes
görüşürlerdi. M ustafa Kemal, A nadolu’ya Antlaşması ile barış dönemi başladı ve Türki
geçtiğinde de özel kuryeler aracılığıyla ilişki ye’nin bağımsızlığının tanınması uluslararası
leri sürdü. Ocak 1920’de Mustafa Kem al’in görüşmelerin gündemine girdi. M ustafa Ke
çağrısı üzerine gittiği A nkara’da ulusal ordu mal, İsmet Paşa’yı dışişleri bakanı olarak
nun kurulmasına ilişkin görüşmeler yaptı. Bu atadı ve Lozan Konferansı’na katılmasını
sırada harbiye nazırlığına atanan Fevzi Paşa’ sağladı.
nin (Çakmak) çağrısı üzerine İstanbul’a dön İsmet Paşa, askerlik yeteneği kadar, diplo
dü. 16 M art 1920’de İtilaf Devletleri’nin matlık yeteneğine de sahip olduğunu Lozan
İstanbul’u işgal etmesi üzerine M ustafa Ke Konferansı sırasında gösterdi. İsmet Paşa’nın
mal, İsm et Bey’in A nkara’ya gelmesi gerekti öncülüğünde Lozan barış görüşmeleri T ürk
ğini bildirdi. Hem en çağrıya uyan İsmet Bey, ler’in yeni bir zaferi oldu (bak. LOZAN B ariş
tanınmam ak için er giysisiyle yolculuk ederek ANTLAŞMASI).
9 Nisan 1920’de A nkara’ya vardı. 23 Nisan İsmet Paşa Türkiye Büyük Millet Meclisi’
1920’de açılan meclise İsmet Bey, Edirne nin ikinci dönem çalışmalarına gene dışişleri
milletvekili ve yeni kurulan kabineye genel bakanı olarak katıldı. Cum huriyet’in kurulu
kurmay temsilcisi olarak girdi. Görevi ulusal şunda ve yeni anayasanın hazırlanmasında
orduyu kurm ak ve yönetmekti. Bu arada M ustafa Kem al’in hep yanında yer aldı ve
M ustafa Kemal ve İsmet Bey hakkında İstan etkin oldu. Türkiye Cumhuriyeti ilan edildik
bul hüküm etince idam kararı verilmişti. ten hemen sonra başbakan olarak hükümeti
Ulusal ordunun kuruluş çalışmaları sürer kurma görevini üstlendi. 12 yıl süren başba
ken Yunanlılar Ege Bölgesi’ni işgal etmiş, kanlığı döneminde A tatürk’ün ilkelerinin uy
Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlamıştı. gulama alanına konması, Türk ekonomisinin
Batı cephesi en önemli ve tehlikeli cephe düzenlenmesi, dünya devletleri ile iyi ilişkiler
durumundaydı. İsmet Bey, 10 Kasım 1920’de kurulması konusunda çalışmalarda bulundu.
bu cephenin kuzey kesimi komutanlığına 1937’de başbakanlık görevinden alınmasını
atandı. Yunanlılar 6 Ocak 1921’de Bursa ile istedi ve isteği kabul edildi.
Eskişehir arasında kalan İnönü bölgesinde İsmet İnönü, 1938’de A tatürk’ün ölüm ün
Türk ordusuna saldırdı. I. İnönü Savaşı ola den sonra cumhurbaşkanlığına ve Cum huri
rak bilinen bu savaş, İsmet Bey’in üstün yet Halk Partisi genel başkanlığına seçildi. II.
İNSAN HAKLARI 53
1987'de Ş ili,
S a n tia g o 'd a insan
hakları savunucuları
ke n d ile rin i Kongre
bina sın ın kapısına
zin cirle yere k insan
haklarının
çiğ n e n m e m e sin i ve
ö lü m cezasının
kaldırılm asını istediler.
Amnestv International
çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin ön ların kurtarılması için çalışır ve her türden
lenmesi gibi istemler öne çıktı. işkenceye karşı çıkar. Ne var ki, özellikle bazı
II. Dünya Savaşı’nın (1939-45) ardından, azgelişmiş ülkelerde insan haklarına yönelen
10 A ralık 1948’de Birleşmiş Milletler oy- saldırılar bir ölçüde süreklilik kazanmış du
çokluğuyla İnsan H aklan Evrensel Bildirisi’ni rumdadır. Bu da söz konusu ülkelerin ulus
kabul etti. Bu bildiriyle devletler, yaş, cins, lararası saygınlığını zedelemektedir.
din, dil, ırk, milliyet ayrımı yapılmaksızın her
insanın, insan onurunu koruması için gerekli Çocuk Hakları
tüm haklarına saygılı davranmaya çağrıldı. Bu İlk kez Birleşmiş M illetler’in 1959’da yayımla
haklar yasa ve yargı önünde eşitlik, toplantı dığı Uluslararası Çocuk Hakları Bildirgesi ile'
ve gösteri hakkı, grev hakkı, sosyal güvenlik, uluslararası düzeyde gündeme gelen çocuk
öğrenim gibi ekonomik ve toplumsal hak ve hakları, 1979’un Dünya Çocuk Yılı ilan edil
özgürlükleri de kapsıyordu. Ne var ki, İnsan mesiyle hemen her ülkede sıcak bir tartışma
Hakları Evrensel Bildirisi’nde yer alan m ad konusu yarattı. Dünyamızda hâlâ milyonlarca
delere devletlerin uymaması durum unda ya çocuk eğitim olanaklarından yararlanamıyor,
pılacak bir şey yoktu. Bu eksiklik göz önüne ağır çalışma koşullarında sömürülüyor, aile
alınarak 1976’da 35 devletin imzasıyla Ekono içinde hırpalanıyor, çeşitli hastalıklardan kü
mik Sosyal ve Kültürel H aklara İlişkin Ulus çük yaşta yaşamını yitiriyor ya da savaşlarda
lararası Sözleşme ile Yurttaşlık ve Siyasal ölüyor. Birleşmiş M illetler’in 20 Kasım
H aklara İlişkin A na Sözleşme yürürlüğe gir 1989’da oybirliğiyle kabul ettiği Uluslararası
di. Ayrıca bir İnsan Hakları Komisyonu Çocuk Hakları Anlaşması 18 yaşından küçük
oluşturuldu. Devletler üstü bir organ olan bu herkesin sahip olduğu hakları ve devletlerin
komisyonun üyeleri, bağımsız birer yargıç çocuklara karşı yerine getirmesi gereken gö
konum undadır. Dünyada her yıl 10 Aralık revleri saptadı. Anlaşmanın yürürlüğe girebil
günü İnsan Hakları Günü olarak kutlanır. mesi için en az 20 devletin imzası gerekiyor.
1961’de Londra’da kurulan Uluslararası Af 20 imzanın tamamlanmasından sonra ulus
Örgütü de dünyanın neresinde olursa olsun, lararası hukukun temel ilkeleri arasına gire
insan haklarını hiçe sayarak ırkı, dini ya da cek olan bu anlaşmadan her çocuk yararlana
siyasal görüşleri nedeniyle tutuklanan insan bilecek.
İN SAN IN KÖKENİ 55
İNSANIN KÖKENİ. İnsan, kendisine bütün ları, yerde yaşayan iri insansımaymunlarda
öbür canlılar arasında önemli bir ayrıcalık işlevini yitirdiği için zamanla körelip yok
kazandıran gelişmiş zihinsel yetilerine, konuş oldu. İnsansımaymunlarda ve insanda om ur
ma yeteneğine ve yarattığı kültür ürünlerine ganın alt ucunda bulunan ve kuyruksokumu
karşılık, biyolojik özellikleriyle hayvanlar âle denen ince kemik bu kuyruğun kalıntısıdır.
minin bir üyesidir. Nitekim bilim adamları Kısacası, bütün bu prim atların izlediği evrim
insanı, memeli hayvanların en gelişmiş grubu ve gelişme çizgisi, iki ayağı üzerinde dik
olan prim atlar (Primates) takımı içinde may duran ve alet kullanan insanın ortaya çıkma
munlarla birlikte sınıflandırırlar. Bu takımın sıyla sonuçlandı (bak. E v r İm ).
üyeleri iki alttakım a ayrılır. İlkinde, Eski- Ö bür gelişmiş prim atlar gibi insanın da en
dünya’nın tropik bölgelerinde ağaçlar üzerin ayırt edici özellikleri zekâsı ve toplumsal
de yaşayan ve maymunlara benzeyen makiler, örgütlenme yeteneğidir. Belki de bu iki özel
cadımakiler, lorisler, galagolar gibi küçük lik birbiriyle doğrudan bağlantılıdır. Çünkü
yapılı, gececi hayvanlar yer alır. İkinci altta- zekânın temeli, bir canlının yaşadıkça öğren
kım ise Eskidünya ile Yenidünya’da dağılmış me ve öğrendikleriyle sorunların üstesinden
gerçek maymunları, Eskidünya’nın tropik gelebilme yeteneğine dayanır. Hayvanların
bölgelerinde yaşayan gibon, şempanze, goril, çoğunda öğrenme yeteneği yoktur; karşılaş
orangutan gibi insansımaymunları ve insanı tıkları her durum da, ana babalarından kendi
içerir. (.Ayrıca bak. MAYMUN; MEMELİLER.) lerine kalıtım yoluyla aktarılmış olan içgüdü
Primatların bugünkü ayırt edici özellikle lerine göre davranırlar (bak. H ayvan D a v r a -
rinden birçoğu, bu hayvanların ağaçlarda NlŞl). Böylece, içgüdülerinin yardımıyla kısa
yaşamaya başlamasından sonra gelişmiştir. sürede ana babalarından ayrı yaşamaya başla
Bu yeni yaşam ortam ına uyum sağlarken yabilirler. Oysa öğrenmek çok uzun zaman
koku duyularını daha az kullandıkları için alır. Bu yüzden, prim atların yavruları öbür
prim atların burunları giderek kısaldı. Dallara hayvanların yavrularından daha geç büyür ve
tutunup sallanırken ya da ağaçtan ağaca yaşaması için gerekli bilgileri öğrenip kendi
atlarken uzaklığı daha iyi kestirebilmeleri için başının çaresine bakacak durum a gelinceye
gözleri yüzün ön bölümüne doğru yaklaştı; kadar bir topluluk içinde yaşamak zorun
böylece iki gözün görme alanlarının üst üste dadır.
binmesiyle nesneleri üçboyutlu olarak görm e Toplu yaşamanın gereklerinden biri iletişim
ye başladılar. Başparmağın öbür parm aklarla kurmaktır. Bu nedenle, yavrularını topluluk
karşı karşıya gelebilecek biçimde esnek ve içinde büyüten ve her an birbirleriyle dayanı
bükülgen bir yapıya kavuşması da ağaç dalla şarak bir arada yaşamayı seçen gelişmiş pri
rını sıkıca kavramalarını sağladı. Ağaçlara m atlar da mimikler ve ses aracılığıyla anlaşır
tırmanırken ya da daldan dala atlayıp zıplar lar. Şempanzelerin, ayrı ayrı anlam lara gelen
ken gövdelerini dik tutuyorlardı. Bütün bu 35 değişik ses çıkarabildikleri, hatta eğitildik
grubun içinde insanın en yakın akrabası olan lerinde sağır-dilsizlerinkine benzeyen basit bir
insansımaymunlar ağaçlardan yere indiklerin işaret diliyle aralarında iletişim kurabildikleri
de gövdelerini arka ayaklarının üzerinde den biliniyor. Bireyler arasındaki iletişimin en üst
geleyerek birkaç adım atmayı öğrendiler. aşaması ise yalnızca insana özgü olan dildir.
Ağaçlardan ayrılıp sürekli yerde yaşamaya Böylece bütün bilgi ve düşünceler kuşaktan
başladıklarında da gövdelerini dik tutarak kuşağa aktarılabilmiş, ayrı ayrı toplum larda
yalnızca arka ayakları üzerinde yürümeye değişik dillerin ve inançların gelişmesi de
alıştılar. Böylece elleri serbest kaldı ve bir yeryüzünde çeşitli kültürlerin doğmasına yol
zamanlar dallara tutunm alarına yardımcı olan açmıştır. (Ayrıca bak. KÜLTÜR.)
kavrayıcı başparmaklarıyla tuttukları taşları
ya da sopaları gerektiğinde araç ya da silah İlk İnsana İlişkin Kanıtlar
olarak kullanmayı öğrendiler. Bu arada, kü Bugün bütün yeryüzünde, bilimsel adı H om o
çük ve hareketli maymunların ağaçlarda den sapiens olan tek bir insan türü yaşamaktadır.
gelerini sağlamalarına yardımcı olan kuyruk Çünkü, insanın ilkel atalarından bu türe
56 İN SAN IN KÖKENİ
kadar uzanan evrim sürecinin ara basam akla 22 milyon yıllık kayaçların arasında bulun
rındaki öbür türler geçen zaman içinde yeryü muştur. O dönemde Afrika kıtası, Tetis
zünden silinmiştir. Yalnızca fosillerinden ta Denizi denen büyük bir denizle Avrupa ve
nıdığımız bu ilk insan türleri ile bugünün Asya kıtalarından ayrılmıştı. Yaklaşık 16
insanı, insangiller (Hominidae) adıyla tek bir milyon yıl önce, A rabistan Yarımadası yoluy
familyada toplanır. Bütün prim atlar takımı la A frika’yı A sya’ya bağlayan bir kara “köp
içinde bu familyanın en yakın akrabası insan- rüsü” oluştu ve Dryopithecus A frika’dan İs
sımaymunlardır. Bu akrabalık, insanın goril, panya ile Çin’e doğru yayıldı.
şempanze ya da orangutan gibi bir insansı- İnsangillerin bilinen en eski fosili yaklaşık
maymundan türediğini göstermez; yalnızca 16 milyon yıllıktır ve H indistan’da bulunmuş
bu iki grubun evrim sürecinin ortak bir ataya tur. Ramapithecus cinsinden olan bu fosilin
dayandığı anlamına gelir. Pakistan, Çin, Macaristan ve A frika’da bulu
İnsan ilk kez doğu yarıkürede ortaya çık nan benzerleri de 14 ile 8 milyon yıl öncesine
mış, batı yarıküreye yayılması oldukça uzun tarihlendirilir. Ne yazık ki Ramapithecus’’un
bir zaman almıştır. Dryopithecus cinsinden ilk yalnızca fosilleşmiş çene kemikleri ile dişleri
insansımaymunların fosilleri Doğu A frika’da, bulunduğu için bu ilk insangillerin yaşamı
İnsan tü rle rin in 3 m ily o n yıllık e v rim i. Beyin b ü yü klü ğ ü n ü karşıla ştıra bilm ek için g o ril ve şem panzenin
kafatası da e kle n m iştir.
İNŞAAT SANAYİSİ 57
konusunda fazla bir şey söylenemiyor. Am a sık bir kafatası, gözlerinin üzerinde de insan-
3,5 milyon yıl öncesine dayanan daha ayrıntılı sımaymunlardaki gibi belirgin bir kaş kemeri
kalıntılar insanlık tarihinin başlangıcına iliş vardı. Bu insan, kendisinden öncekilerden
kin bilgi verm ektedir. Bu kalıntılar Hom o çok daha değişik aletler kullanmaya başladı
cinsinin, yani gerçek insanın atası sayılan (bak. T a r İ h ö n c e s İ A l e t l e r ) . Buzul Çağı’nın
Australopithecus'a aittir. başlangıcında Avrupa ve Asya’da yaşayan
Yaklaşık 1,40 m etre boyunda olduğu anla H om o erectus ateşten nasıl yararlanacağını bi
şılan Australopithecus'un en eski kalıntıları liyordu ve usta bir avcıydı. H om o erectus'un
Kenya ve Etiyopya’da (eski adıyla Habeşis en yakın tarihli kalıntısı, 1921’de bugünkü
tan’da) bulunmuştur. Kenya’daki ayak izle Zam bia’da bulunan hemen hemen hiç parça
rinden anlaşıldığı kadarıyla insanın bu atası lanmamış bir kafatasıdır. Aşağı yukarı 40 bin
insansımaymunlar gibi dört ayağı üzerinde yıllık olduğu sanılan bu kafatasının sahibi
değil, bugünkü insan gibi iki ayağı üzerinde “Rodezya insanı” olarak bilinir.
yürüyordu. Am a beyni çağdaş insanınkinden Yaklaşık 200 ile 500 bin yıl önce H om o
daha küçük, çene ve diş yapısı da farklıydı. erectus yerini H om o sapiens'e (“düşünen
Günüm üzden aşağı yukarı 2 milyon yıl ka adam ”) bırakarak yeryüzünden silindi. Bu ta
dar önce A frika’da insangillerin iki ayrı türü rihi kesin olarak söyleyebilmek çok güçtür.
yaşıyordu. Türlerden birinin çenesi çok güçlü Çünkü, beyninin daha büyük olmasına karşı
ve dişleri çok iriydi; bu yüzden, cins adına lık, H om o sapiens'in en eski tarihli örnekleri
“gürbüz ve güçlü” anlamındaki Latince ro- nin kafatası H om o erectus'un kafatasıyla ge
bustus sözcüğü eklenerek Australopithecus nel olarak aynı yapıdadır. Özellikle, bundan
robustus olarak adlandırıldı. Bu türün yakla aşağı yukarı 70-40 bin yıl önce A vrupa’da ya
şık 700 bin yıl önce yeryüzünden silindiği sanı şamış olan N eanderthal insanının kafatasında
lıyor. Ö bürü ise daha ince yapılıydı ve vücut bu benzerlik açıkça görülür. Neanderthal in
orantısı, diş ve çene yapısıyla bugünkü insana sanı başlangıçta H om o neanderthalensis adıy
daha yakındı. Üstelik beyni daha büyüktü ve la ayrı bir tür olarak sınıflandırılmıştı. Oysa
taştan aletler yapıp kullanabiliyordu. Bu türe bugün bu insan, Buzul Çağı’nın son dönem in
de “becerikli insan” anlamında H om o habilis deki çok soğuk hava koşullarına uyum sağla
dendi. H om o habilis belki de bugünkü insa mış ve sonradan soyu tükenmiş bir H om o sa-
nın doğrudan atasıdır. Güney ve Doğu Afri piens alttürü olarak kabul edilir. (Ayrıca bak.
ka’da bu iki türe ait pek çok kalıntı bulunmuş M A Ğ A R A İN SA N LA R I.)
tur. Özellikle Kenyalı antropolog Louis Lea- Neanderthal insanıyla hemen hemen aynı
key’in Tanzanya’daki Olduvai Boğazı’nda ve zamanda, H om o sapiens'in başka örnekleri
oğlu Richard Leakey’in Kenya’daki Koobi de A frika’da, Yakındoğu’da, O rtadoğu’da ve
Fora’da buldukları fosil parçaları insan soyu Asya’da belirdi. Özellikle Yakm doğu’dakile-
nun evrimine ışık tutan çok önemli buluntu rin kafatasları Neanderthal insanınkinden da
lardır (bak. L e a k e y A İL E S İ). ha kısadır ve çağdaş insanınkine daha çok
Bu ilk insandan daha gelişmiş bir türün 1,5 benzer; bu nedenle de genel olarak bugünkü
milyon yıl öncesine ait kalıntıları ise Avrupa, insanın doğrudan atası sayılır. Am a bugünün
Afrika, Çin ve Cava’da bulunmuştur. “Dik insanına tam anlamıyla benzeyen ilk tipler,
duran insan*’ anlamında H om o erectus adıyla bilindiği kadarıyla günümüzden 30 bin yıl ön
anılan bu türün ilk örnekleri 1891-92’de Cava’ ce Avrupa ve Asya’da ortaya çıkmıştır.
da bulunduğu için “Cava insanı” olarak ad
landırılmıştı. Pithecanthropus ya da “Pekin İNSAN VÜCUDU b a k . V ücut
insanı” da bu türün artık kullanılmayan eski
adıdır. (Fosilleşmiş kalıntıları Çin’de, Pekin ya İNŞAAT SANAYİSİ. İnşaat sözcüğü, yapı
kınlarında bir mağarada bulunmuştu.) Austra tasarımı sanatı olan mimarlıktan farklı olarak,
lopithecus' tan yaklaşık 30 cm daha uzun, akla gelen her türlü yapım sürecini anlatır
beyni de hemen hemen iki kat daha büyük (bak. M İM A R L IK ). İlkçağlarda, doğada bulu
olan H om o erectus'un daha uzun, kalın ve ba nan gereçleri kullanarak basit korunaklar
58 İNŞAAT SANAYİSİ
Üstte solda: Bir yapıya başlarken ilk aşam a gereçlerin inşaat alanına g e tirilm e s i ve te m e lin atılm asıdır.
Resim de hazır beton taşıyan b ir kam yon g ö rü lü y o r. Altta solda: T em ele y e rle ş tirile n çelik ç u b u kla r iskeletin
te m e le ba ğlanm asını sağlar. Ortada: Yapının iskeleti çıktıktan sonra ahşap, cam , su tesisatı ve e le ktrik işleri
yapılır. Sağda: T am a m la n a n yapı artık ye rle şim e hazırdır.
İNŞAAT SANAYİSİ 59
açıklıkları sağlamak için büyük betonarm e örülmeye başlanır. Betonarm e yapılarda sü
kirişler ya da makas denen çelik taşıyıcılar tunların içindeki çelik donanım temelin içinde
kullanılır. Geçen yüzyıl içinde geliştirilen devam ederek iskeletin tem ele bağlanmasını
donanımlı beton yapı teknolojisi, bugün inşa sağlar. Birinci kat ya da giriş katı döşemesi,
at sanayisinde yaygın olarak kullanılm akta toprak içindeki suyun yürümesini önlemek
dır. Geniş m ekân yaratmak için eski mimari için, temel duvarları arasına konan çakıl
nin vazgeçilmez öğesi olan kubbe ve kem er dolgunun üzerine dökülen betonla oluşturu
lerden de yararlanılm aktadır. Bugün bunlar lur. Temelin yapımı sırasında ortak kanali
bazen güzel görünüm elde etm ek için, bazen zasyona bağlanacak atık su boruları da döşen-
de çatıdan ışık almak gibi işlevsel amaçlarla melidir.
kullanılmaktadır. Duvarların Örülmesi. Evlerin ve küçük
yapıların duvarları, ahşap sütunlar ve kirişler
Ev Yapım ı den oluşan bir iskeletin boşlukları tuğlayla
Bir evin nasıl yapıldığını öğrenm ek için inşaat örülerek yapılır. Başka bir yöntem ise daha
sürecini izlemek gerekir. Bir konut belli bir kalın taş ya da tuğla taşıyıcı duvarlar üzerine
sıra izlenerek yapılır: Temel atılıp, hazırlan oturtulan yapılardır. Günümüzde yaygın olan
dıktan sonra yapının taşıyıcı iskeleti tam am la yöntem, donanımlı beton kullanarak yapının
nır. Bundan sonra duvarlar örülmeye başla iskeletini oluşturduktan sonra, bunun boşluk
nır. Dış duvarlar bitince çatı kapatılır ve iç larını delikli tuğla, briket ve buna benzer yük
duvarların örülmesine geçilir. Bu sırada temiz taşıma niteliği yüksek olmayan, buna karşılık
su ve atık su tesisatı, kalorifer boruları ve ısı kaybını önleyen yalıtkan gereçlerle örterek
elektrik kabloları döşenir. Sıva yapılması, yer yapılan konutlardır. Bu sayede kış aylarında
döşemeleri, pencere ve kapıların takılması ve evin içindeki ısının duvarlardan kaçması önle
boya işleriyle yapı tamamlanır. nir. Yapı yükseldikçe, işçilerin üzerinde çalı
Evi yapacak m üteahhitin ilk işi yapım şacağı iş iskelelerine gerek duyulur. Bu iske
alanını incelemek ve bir program oluşturm ak leler, çelik boruların arasına kalaslar yerleşti
tır. Yukarda anlatılan işlerin gerçekleşebilme rilerek yapılır. İşçilerin iskeleye çıkıp inebil
si için duvarcılar, sıvacılar, marangozlar, tesi mesi için merdivenler ve gereçleri yukarıya
satçılar, elektrikçiler, boyacılar ve çatı ustala çekmek için küçük vinçler kullanılır.
rı ile onlara yardımcı olacak işçiler gerekir. Çatı Yapımı. Evlerin çatıları düz ya da
Bu kadar çok insan küçük bir alanda çalışır eğimli olabilir. Eğimli çatılarda ahşap bir
ken birbirinin işini engellememesi ve işin taşıyıcı sistem üzerine tahta kaplama, bunun
zamanında bitmesi için iyi bir örgütlenme üzerine de kiremit döşenir. Eğimli çatıların
gereklidir. kaplanmasında kiremitin yanı sıra yassı tahta
Temel. Bir yapıda ilk adım toprağın düzel parçalar, oluklu sac ya da alüminyum kullanı
tilmesi ve yapı çevresince kazılan çukurların labilir. Bunlar birbiri üzerine, suyu aşağıya
içine beton dökülerek temelin atılmasıdır. akıtacak biçimde döşenir. Yaygın bir çatı
Temel, bir yapının üst katlardan gelen yükü örtüsü olan oluklu asbest-çimento levhaların
nü taşımaya yarar. Yapının yüksekliği ve kullanımı, asbestin insan sağlığına zararları
toprağın taşıma gücüne bağlı olarak, yüzeysel nın keşfedilmesinden sonra bazı ülkelerde
ya da derin tem eller kazılır. Topraktaki ne yasaklanmıştır. Isı kaybını önlemek için çatı
min binanın içine ve duvarlarına işlememesi örtüsünün altında da camyünü benzeri yalıtım
için tem el duvarlarının üstü toprak yüzeyinin gereçleri kullanılmalıdır.
bir m iktar üstüne çıkacak biçimde örülür. Düz çatılar bitüm denen bir petrol ürünü
Temel duvarının bu bölümüne su basman emdirilmiş keçe tabakaları ile örtülebilir. Bu
denir. Ahşap iskeletli bir yapıda tem eller taş çatı örtüsü yağmur suyunun geçmesini önler.
duvar ya da beton olabilir. Ahşap sütunlar Ülkemizde özellikle kırsal kesimde yaygın
temel duvarına sıkıca bağlanmalıdır. Taşıyıcı olarak kullanılan bir yöntem de evin tavanına
duvarları olan bir yapıda tuğla ya da başka yerleştirilen ahşap kirişlerin aralarını kamış
duvar blokları, temel duvarının üzerinden ya da dallarla kapattıktan sonra, kille sıva
60 İNŞAAT SANAYİSİ
merleri ve yollar yapıldı. Çelik gibi yeni yapım makas sistemi ile sağlanmıştı. Bu sistem daire
gereçleri kullanılmaya başlandı. Bilim alanın kesitli dökme demir borudan kolonlara otur
daki gelişmeler sonucu deneme-yanılma yön tulmuştu.
temi bir kenara bırakılarak, yapıların sağlam Bu dönemde A vrupa’dan yabancı uzmanlar
lığını güvence altına almak için önceden, getirtilerek onların çağdaş yapım teknikleri
gerekli hesaplamaların yapılmasına gidildi. konusundaki bilgilerinden ve deneyim lerin
Eskiden deneme-yanılma yöntemiyle kazanıl den yararlanıldı. Demirin kullanımıyla ilgili
mış deneyimlere dayanarak yapılan yapılar, yeni teknikler geliştirmiş olan ünlü İngiliz
artık bu hesaplara göre tasarımlanıyordu. inşaat mühendisi Sir William Fairbairn liman
19. yüzyılın sonlarındaki yeni teknolojik lar, doklar ve sanayinin modernleştirilmesi
gelişmeler, inşaat sanayisini de etkiledi. konularında önerilerde bulunmak üzere İs
A B D ’de Chicago’da gökdelenin ortaya çıkışı, tanbul’a davet edildi.
yalnızca çelik iskelet kullanımının değil, asan A nadolu’da ilk iki demiryolunu İngilizler
sör, telefon ve havalandırma sistemleri gibi kurmuş ve 1866-67 yıllarında İzmir limanını iç
yeni buluşların da bir sonucudur. kesimlere bağlamışlardı. Osmanlı İm parator
Kent yönetimleri, yapıların sağlam ve kalıcı luğu döneminde demiryollarının yapımı ve
olmalarını, çevrelerinden yeterince güneş ışığı işletilmesi yabancı şirketlerce yürütüldü. Ya
ve hava alabilecek gibi yapılmalarını sağla pım için gerekli teknoloji, Osmanlılar’da he
mak için çeşitli kurallar geliştirdi. Batı ülkele nüz böyle bir gelişme olmadığı için, A vrupa’
rinin çoğunda inşaat sanayisi bugünkü biçimi dan sağlandı.
ni 19. yüzyılın sonlarında aldı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bir yandan
yıkıma uğramış kentler onarılırken, öte yan
Türkiye'de İnşaat Sanayisi dan yeni başkent A nkara’nın yapımına girişil
Osm anlılar’da temel olarak Tanzim at’la baş di. Cum huriyet’in ilk bayındırlık hareketi
layan batılılaşma hareketleri inşaat alanına da demiryollarıyla başladı.
yansıdı. Genelde, sanayileşmenin ve ülkeye 1947’de karayolları yapımı için ilk girişim
yabancı sermaye girişinin hızlandığı; ulaştır ler, stabilize yol yapımıyla başlatıldı. Bu, çok
ma, haberleşme ve dış ticaretin geliştiği bu dayanıklı olmayan, doğal toprağa bir miktar
dönem de, yapım çalışmaları da çeşitlendi ve çimento ya da bitümlü bağlayıcı katılarak
yeni alanlara yöneldi. Bayındırlık ve yapım gerçekleştirilen yollar sıkıştırıldığı için, yağ
işlerini düzenleyen birçok yasa çıkarıldı. Baş m ur yağınca çamur olmuyor, yazın ise dağıl
ta İstanbul olmak üzere birçok kent m erkezi mıyordu. D aha sonraki yıllarda, bu yollar
nin görünüm ünü etkileyecek çeşitli yapı yatı genişletilerek asfaltlandı.
rımlarına girişildi. Devlet işlerinin yürütüldü II. Dünya Savaşı sonrası gelişen sanayileş
ğü yapılar ve hüküm et konakları, ticaretin meye bağlı olarak, çeşitli altyapı yatırımları
gelişmesiyle birlikte sayıları artan banka ve önem kazandı. Kamu yatırımları arasında
işhanları kent merkezlerinde odaklaştı. So başta karayolları olmak üzere, limanlar, ha
kaklar genişletildi. Yangınlardan korunmak valimanları, enerji ve sulama tesislerinin yapı
için yapılarda ahşap yerine tuğla ve beton mı ön sırayı aldı. Cum huriyet’in kurulduğu
kullanılmaya başlandı. tarihte dalgakıranı olan büyük limanlar yok
Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi’nin tu. Gemiler açıkta demirler, köm ür, fındık
kullandığı M açka Silahhanesi ve Taşkışla bu gibi mallar iyi hava koşullarında mavnalarla
dönemin önemli anıtsal yapılarındandır. Maç taşınırdı. 1940’ların ortalarında Ereğli’yle
ka Silahhanesi’nin tümü çelikten, son derece başlayarak, Karadeniz’de bir dizi liman yapıl
ilginç bir yapı sistemine sahip olduğu bilin dı. Haydarpaşa, İzmir, Mersin ve İskenderun
m ektedir. Tanzim at’la birlikte hastane ve limanları bunları izledi. Yapımı 1953’te başla
okul yapımı da hızlandı ve İstanbul’daki ilk yan Seyhan ve Hirfanlı barajları ile büyük
tiyatro yapıları bu dönemde ortaya çıktı. baraj yapımına geçildi. Bundan sonra büyük
1833’te Feshane Fabrika-i Hüm ayunu kurul lü küçüklü pek çok baraj yapıldı.
du. Yapının yüksek iç m ekânı, çelik bir 1965 dolaylarında yapımı başlatılan tarım
62 İNTEGRAL HESAP
İpekböcekçiliğinin Gelişim i
İÖ 2640 dolayında yaşamış bir Çin imparato-
riçesinin kendini ipekböceği yetiştiriciliğine
adadığı ve ipek dokum ak için bir tezgâh icat
ettiği söylenir. Çin’de saygın bir uğraş olarak
yüzyıllar boyunca, büyük bir gizlilik içinde
yürütülen ipekböcekçiliği yavaş yavaş ülke
sınırlarının dışına taşar. İS 300 dolayında
Japonya’da daha sonra da Hindistan’da ipek
böceği yetiştirilmeye başlanır. Am a bu sır,
Bruce Coleman batıya ulaşana kadar Asya’yı boydan boya
Kozasında pupa evresine g irm e k üzere olan bir aşıp Türkiye üstünden A vrupa’ya uzanan
ipekböceği tırtılı.
gelmiş geçmiş en önemli kervan yoluna unu
tulmaz adını vermiştir: İpek Yolu (bak. İPEK
Bu süre içinde tükettiği yaprağın ağırlığı, Y o lu ).
vücut ağırlığını kat kat aşar. Tırtıl dört kez Roma İm paratorluğu’nun gücünün Kons-
deri değiştirdikten sonra olgunlaşır. Koza tantinopolis’e (İstanbul) kaymasından sonra
örmeye hazırlanan bu tırtıllar için sekilere dal İm parator Jüstinyen ipek elde etm ek hakkı
parçaları yerleştirilir. Tırtıllar da dallara çı nın yalnızca kendi tekelinde olduğunu belir
kar, kendilerini ipek iplikleriyle askıya alarak ten bir yasa çıkarmıştı. Uzun yıllar Çin'de
kozalarını örmeye başlarlar. İpek bir çift ipek yaşamış iki din adamı yaklaşık İS 550’de
bezinden salgılanır ve tırtılın altdudağındaki Konstantinopolis’e döndüklerinde, beraber
meme denen çok küçük deliklerden dışarı lerinde ipekböceği yumurtaları da getirdiler.
sızar. Yum urtalar, kamış bastonların içine saklan
Kozanın dışındaki iplikler gevşek ve dola mıştı. Daha o yıllar Bursa yöresi kozacılık
şık, içindeki iplikler düzgündür. Oluşan koza Victoria & Albert M useum . Londra
ların küçük bir bölümü kelebeklerin çıkıp
yumurta vermesi için bekletilir. Öbürlerinde
ipekböceği kozayı delerek çıktığında ipeğe
zarar vereceğinden, boğma denen bir işlemle
koza içinde öldürülür. Kozaların boğulması
buhar ya da sıcak, kuru hava püskürtülerek
sağlanır. Bu işlemden sonra ipek ipliğinin
liflerini yapıştıran ipek zamkının (serisin)
yumuşatılması gerekir. Yumuşatma için koza
lar kaynar suya atılır. İplik çekmeye elverişsiz
olan dıştaki ipek elendikten sonra, içteki
iplikler çekilerek çile haline getirilir. Bir koza
900 m etre uzunluğunda kesiksiz tek bir iplik
verebilir. Genellikle daha sağlam iplikler elde
etm ek için, birkaç değişik kozanın iplikleri
birlikte çekilip bükülür.
Dut ipeğinin dışında ticari üretimi yapılan
birkaç çeşit ipekten söz edilebilir. Bunlardan
beyaz ya da krem renkli eri ipeğini üreten 18. yüzyılda İn g ilte re 'd e g iy ile n b ir ip ekli giysi.
İPEKKUYRUK 65
cilla garrulus) tepeliği, vücudunun büyük sahipleri süs eşyalarının doymak bilmez alıcı
bölümü gibi grimsi kahverengidir. Am a kuy larıydılar. İpeğin bu süs eşyaları arasında çok
ruk ucu sarı, gerdanı ve tepeliğinin altında özel bir yeri vardı. İpeğe karşı isteğin fazlalığı
gözlerini de çevreleyen bir kuşak siyahtır. karşısında Rom a Senatosu aldığı bir kararla
Kanatlarında kırmızı, sarı ve beyaz tüyler İS 1. yüzyılın hemen başlarında ipeğin erkek
bulunur. Uzunlukları yaklaşık 20 cm, ötüşleri ler tarafından kullanılmasını yasakladı. Ro-
tiz ve güçlüdür. Genellikle küçük sürüler m alılar’ın bu kumaşın üretimi ya da nerede
halinde görülürler. Kuzey yarıkürenin kuze yapıldığı konusunda herhangi bir bilgisi
yindeki iğneyapraklı orm anlar başlıca ürem e yoktu.
yerlerini oluşturur. Bazı yıllar kış yaklaşırken Ticareti büyük kazançlar sağlayan ipek
büyük sürüler halinde bir araya gelir, güneye çeşitli baharatla birlikte Batı Asya ve A kde
doğru uzun göç yollarını aşarlar. Göç ettikleri niz’e 6.400 km uzunluğundaki İpek Yolu’nu
yerlerde üzümsü meyveleri yiyerek kışı geçi aşan kervanlarla gelirdi. Yolun tüm ünü baş
ren bu güzel kuşlar, onları görmeye alışık tan sona aşabilmek çok zordu. Mallar belir
olmayan insanları oldukça şaşırtır. li konaklam a yerlerinde tüccarlar arasında
Ardıç ipekkuyruğu (Bombycilla cedrorum) el değiştirerek taşınırdı. Batı ucu Doğu A k
daha küçük yapılı ve daha kırmızımsı bir deniz kıyılarından başlayan İpek Yolu,
kuştur. Yalnız Kuzey A m erika’da yaşar ve İran ve Afganistan’ın kuzeyinden geçerek
oldukça yaygındır. Beslenmek için genellikle Pamir bölgesine ulaşırdı. Burada Taşkule adı
ardıçların etli mevyelerini yeğler, ama uçan verilen yerde doğudan ve batıdan gelen ker
böcekleri de avlar. Uzakdoğu orm anlarında vanlar arasında alışveriş yapılırdı. Bundan
yaşayan Japon ipekkuyruğunun (Bombycilla sonra yol ikiye ayrılır bir kol H indistan’a
japonicum) kanatlan yerine kuyruk ucu kır inerken başka bir kol da Batı Türkistan’ın
mızıdır. güneyine uzanırdı. Doğu Türkistan’a ulaşmak
içinse iki yol izlenirdi. Bu yollardan biri Takla
İPEK Y O L U , O rta Asya’nın büyük çöllerin M akan Çölü’nün güneyinden, öbürü kuzeyin
den, yüksek dağlarından, uçsuz bucaksız boz den geçerdi. D aha sonra iki yol birleşerek
kırlarından geçerek Çin ile Akdeniz kıyılarını Çin’in Luoyang bölgesine ulaşırdı.
birleştiren çok eski bir kervan yoludur. Adını Batıyı Uzakdoğu’ya, H indistan’ı Çin’e bağ
Çin’de üretilen ve çok değer verilen ipekten layan İpek Yolu sayısız tehlikelerle doluydu.
alan bu yolla başta Rom a olmak üzere batı Yol boyunca karşılaşılacak acımasız eşkıyala
ülkelerine baharat da gelirdi. ra, yabanıl hayvanlara, bitmez tükenm ez kum
Söylenceye göre ipek Çin’de Nuh Tufanı’n- çöllerine, saldırgan kabilelere karşı hazırlıklı
dan 400 yıl önce bulunmuştu. İÖ 206’da olmak, böylesi tehlikelere karşı koymak gere
başlayan Han hanedanı döneminde ipek Çin kiyordu. Pamir Dağları’nm karlı geçitlerinden
uygarlığının önemli öğelerinden ve simgele yük taşıyan yaklar uçurumları umursamadan
rinden biri oldu. Bazı ödem elerde ve devlete yol alırlar, bazı güç geçitlerde tüccarlar malla
hizmet edenlerin ödüllendirilmesinde değerli rını kendileri taşırlardı. Zam an zaman kar
bir ödeme aracı olarak kullanılmaktaydı. A l fırtınaları kervan yollarını kapatır, hayvanla
tın gibi ipek de tasarruf amacıyla saklanıyor rın ve insanların hastalanıp ölmelerine yol
ve yabancı ülkelerle ticarette para yerine açardı. Aşılan dağların ardından çöller başlar
kullanılıyordu. Çin’e büyük zenginlik getiren dı. Kervanlar yakıcı güneşten korunm ak için
ipek üretiminin yabancı ellere geçmesini en geceleri yol alırdı. Soygunculara karşı güvenli
gellemek amacıyla ipekböceğini geliştirme ve olması için toplu yolculuk edilir, 50-100 bazen
yetiştirme yöntemleri çok gizli tutulur kozala de 1.000 deveye ulaşan kervanlar oluşurdu.
rı Çin dışına çıkartmak ölümle cezalandırı Bu ticaretten yalnız tüccarlar değil kervan
lırdı. yollarının geçtiği ülkeler ve yerleşim yerleri
Batıda özellikle R om a’da da ipek son de kazanç sağlardı. Bu nedenle İpek Yolu
derece değerli bir maldı. Büyük servet sahibi aracılığıyla yapılan ticaretin aksam adan yürü
olan soylular, yüksek m em urlar ve toprak mesinde çıkarları vardı. Bu yol üzerinde
İRAN 67
Tarih
Pers İm paratorluğu’nun yükselişi ve çöküşü
M ED L ER VE PER SLER maddesinde anla
tılmaktadır. Bugün İran olarak adlandırdığı
mız ülke, ortaçağda, önce Selçuklular’ın daha
sonra ise Cengiz H an’ın önderliğinde Moğol-
lar’ın egemenliğine girdi (bak. C E N G İZ H a n ) .
1227’de Cengiz H an’ın ölümünden sonra İran
toprakları Hülagu ve onun soyundan gelen ZEFA
İlhanlılar’m oldu (bak. İ l h a n l I l a r ; T î m u r İ m Ş iile r'in im am ı A li Rıza'nın kız kardeşi Fatma için 17.
yüzyılda yap tırıla n Kum kentindeki tü rb e , İslam
p a r a t o r l u ğ u ) . 14. yüzyılda İlhanlılar’ın zayıf
araştırm aları m erkezi olarak kullanılan ve
ladığı sırada Timur ülkeyi fethetti. Tim ur’un M ü slü m a n la r'ca ziyaret ed ile n kutsal b ir yerdir.
ölümünden sonra oğulları ancak İran ’ın orta
kesimlerinde varlıklarını koruyabildiler. rulu bir İran alayı ile darbe yaparak yeni bir
Azerbaycan yöresini denetimi altında tutan hüküm et kurdu. 1926’da kendini “Şah” ilan
Safeviler’den Şah İsmail, Irak ’tan H orasan’a ederek tahta çıktı. Ülkeyi çağdaşlaştırmak
ve B akû’den B asra’ya kadar olan toprakları amacıyla bazı reformlar yaptı. Nazi Almanya’
ele geçirerek geniş bir im paratorluk kurdu ve sıyla kurduğu işbirliği II. Dünya Savaşı’nda
böylece İran’da Safeviler dönemi başlamış İngiliz ve SSCB birliklerinin İran’ı işgaline yol
oldu (bak. SA FEV İL ER ). açtı ve Rıza Şah Pehlevi 1941’de tahtı bırak
Safeviler’in son şahı III. A bbas’ı deviren mak zorunda kaldı. 1945’te oğlu M uhammed
Nadir, Horasan sınırında bir çete reisiydi. Rıza Şah tahta geçti. 1946’da İngiliz ve SSCB
Kendini İran şahı ilan ederek bölgede hızlı bir birlikleri İran’dan çekildi.
saldırıya geçti ve topraklarını genişletti ama 1951-de başbakan olan Musaddık aynı yıl
öldürüldükten sonra devleti de çöktü. 18. İran’ın en büyük zenginlik kaynağı olan pet
yüzyıl boyunca İran, Rusya ile İngiltere ara rolü kamulaştırdı. İngiliz karşıtı bir siyaset
sında anlaşmazlık nedeni oldu. Rusya güneye uygulayan M usaddık, demokratikleşme yo
doğru genişlemek istiyor, İngiltere ise Rus- lunda da girişimlerde bulundu. Bunun üzeri
lar’ın etkisini Basra Körfezi’nden uzak tuta ne şah, M usaddık’ı görevden aldı. Ne var ki,
rak, Hindistan ve öbür sömürgelerindeki ege halktan gelen tepkiler yüzünden kendi de
menliğini korum ak istiyordu. 1907’de imzala ülkeyi terk etm ek zorunda kaldı. Geri dön
nan bir anlaşmayla İran’ın kuzeybatısı Rusya’ dükten sonra da M usaddık’ı tutuklattı. Bun
nin, güneydoğusu ise İngiltere’nin denetimi dan sonra petrol sanayisini kimin yöneteceği
altına girdi. Ülkenin ortası ve batısı tarafsız konusundaki anlaşmazlık bitene kadar, üç yıl
bölge ilan edildi. Dış ülkelerden alman büyük petrol üretimi durakladı. 1954’te İngiliz,
borçlar, çıkarcı ve zayıf hüküm etlerce boşa Fransız, Hollanda ve ABD şirketlerinden
harcandı. 1909’da milliyetçi bir devrimle m eş oluşan uluslararası bir ortaklık kuruldu.
rutiyet ilan edildi. Ne var ki, ülkede gerçek İran’ın petrol üretimi üzerindeki hakkı yüzde
anlamda siyasal ve ekonomik bir gelişme 50 olarak belirlendi. Şah 1963’te “Beyaz
olmadı. 1921’de Rıza H an, K azaklar’dan ku- Devrim ”i başlattığını ilan etti. Bu bir modern-
70 İRAN EDEBİYATI
leşme programıydı. Toprak reform u, petrol lar) herhangi bir edebiyat örneği günümüze
den elde edilen büyük gelirle yeni yatırımlar, ulaşmamıştır. Am a eldeki yazıtlardan gelişkin
barajlar, elektrik santralları, fabrikalar ve bir edebiyat dilinin var olduğu anlaşılmakta
yollar yapıldı. İran ordusu gelişkin silahlarla dır. O rta Farsça dönem inden (İÖ 4.-İS 7.
donatıldı. Ne var ki, şahın her türlü dem okra yüzyıllar) kalan en önemli yapıt ise Zerdüşt-
tikleşmeye karşı baskıcı tutum u yüzünden ler’in kutsal kitabı olan Avesta'du. Ayrıca bu
ülkede büyük bir hoşnutsuzluk vardı. D e dönemden kalma Mani dininin kutsal m etin
mokrasi için yapılan gösteriler acımasızca leri vardır. Sasaniler döneminde (İS 2.-7.
bastırılıyor, hapishaneler insan almıyordu. yüzyıllar) yazılmış olmakla birlikte ancak 9.
G erek aydınlar, işçiler ve öğrenciler, gerek yüzyılda yazıya geçirilebilen Hudayrıame de
İran’ın dinsel önderleri bu baskılara karşı İran mitolojisini yansıtan önemli bir yapıttır.
çıktılar. İran aylarca protesto gösterilerine 7. yüzyılda İslam dininin İran’da hızla
sahne oldu. 8 Eylül 1978’de sıkıyönetim ilan yayılması dil ve edebiyat üzerinde de büyük
edildi. Ne var ki gösterilerin önü alınamıyor- etkiler yaptı. Zerdüşt dini ile birlikte Orta
du. Şah Rıza Pehlevi 16 Ocak 1979’da ülke Farsça da yavaş yavaş unutuldu, yerini hızla
sinden kaçmak zorunda kaldı. Tüm m uhalefe yeni dinin kutsal kitabının dili olan Arapça
ti bir araya toplamayı başaran dinsel çevreler, aldı. Bunun sonucu olarak 9. yüzyıl başlarına
şahın gitmesinden üç gün sonra bir İslam kadar Farsça yazılmış herhangi bir edebiyat
cumhuriyetinin kurulması ve Paris’te sürgün ürününe rastlanmaz. Bu yüzyılda A rap ege
de bulunan önderleri Ayetullah Hum eyni’nin menliğinin zayıflaması, yerel hanedanların
İran’a gelmesi için görkemli bir gösteri düzen ortaya çıkması yeni bir edebiyatın doğuşuna
ledi. Humeyni Tahran’a geldikten sonra şah, ortam hazırladı. Bu hanedanların en önemli
yokluğunda ölüme mahkûm edildi. 1 Nisan leri Samaniler (819-1005) ve Saffariler’dir
1979’da da referandum la, Humeyni önderli (867-1495). Samani ve Saffari hüküm darları
ğinde İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. Farsça yazan şairleri, yazarları koruyarak
İran ile A BD arasındaki gerginlik şahın A rapça’nın egemenliğini büyük ölçüde kır
yargılanmak üzere ülkeye dönmesini sağla mışlardır. Gazneliler dönemi (963-1186) de
mak için 53 A B D ’linin rehin alınmasıyla İran edebiyatı için gelişme ortam ı yarattı.
doruk noktasına çıktı. İran’ın yeni önderleri İranlılar’ın büyük destanı Şehname'nin yazarı
batıya, A B D ’ye ve SSCB’ye karşıydılar. İs Firdevsi bu dönemde yetişti. Büyük Selçuklu
lam dininin tem el yasalarını ve geleneklerini lar da İran edebiyatının gelişmesine hizmet
geri getirmeye çalıştılar (bak. İSLAM). Batılı ettiler. Bu dönemde şiirin yanı sıra düzyazı
devletlerce ekonomik ve siyasal açıdan yalnız alanında da önemli atılımlar gerçekleşti.
bırakılan İran’ın ekonomik durumu Eylül Ö m er Hayyam, H akani, Enveri, Genceli
1980’de başlayan İran-Irak Savaşı’yla ciddi Nizami bu dönemin en ünlü şairleridir. Düz
biçimde sarsıldı. yazıda da Ö m er Raduyani, Abdullah Ensari,
Ayetullah Hum eyni’nin 4 Haziran 1989’da Nizamülmülk, Ferideddin A ttar, Nizami Aru-
ölmesinden sonra 28 Ağustos’ta meclis baş zi önemli yapıtlar vermişlerdir.
kanı Haşimi Rafsancani ezici bir çoğunlukla 13. yüzyılda İran’ın Moğol istilasına uğra
cumhurbaşkanı seçildi. Aynı seçimde İranlı- ması edebiyatta bir duraklamaya yol açtı.
lar’ın, 1979 Anayasası’nda yapılacak bir deği Am a zamanla Moğollar İran kültürüyle kay
şikliği de onaylamalarıyla başbakanlık kuru naştılar. Dünyaca ünlü Bostan ve Gülistan
mu ortadan kaldırıldı. Böylece tüm yetkiler kitaplarının yazarı Sadi bu dönemde yetişti.
cumhurbaşkanında toplandı. Nasıreddin Tusi, Cüveyni, Reşideddin gibi
bilginler Moğol (İlhanlı) sarayında görev ala
İR A N ED E B İYA TI, İranlılar’ın konuştuğu dil rak şairleri, yazarları korudu, kendileri de
olan Farsça ile oluşan edebiyattır. İran edebi önemli yapıtlar verdiler. M oğollar’ı izleyen
yatı Farsça’nın tarihsel gelişimine bağlı olarak Celayirliler ve Timurlular döneminde İran
bazı özellikler gösterir. (Ayrıca bak. F a r s ç a .) edebiyatı gelişmesini sürdürdü. Hacuy-i Kir-
Eski Farsça dönem inden (İÖ 9.-4. yüzyıl mani, Selman-ı Saveci, Ubeyd Zakânî ve İran
İRAN SANATI 71
D a rius'u n yaklaşık İÖ
520'de başkent yaptığı
P erse po lis'in kalıntıları.
İRAN SANATI 73
A B C Ajansı
İrlanda Cum huriyeti’nin 1973’te Avrupa E ko Rom a İm paratorluğu’nun çöküşünden son
nomik Topluluğu’na (bak. A v r u p a T o p l u l u k - ra göçebe kabilelerin istilasına uğrayan Avru
L A R l) katılmasından sonra çiftçilikte ve domuz pa, bir karışıklık dönemine girdi. İstila edil
üretiminde önemli gelişmeler oldu. İrlan meyen İrlanda, bütün Batı A vrupa’da bir
da’da kullanılan şekerin büyük bölümü üret Hıristiyanlık m erkezi, “azizlerin ve bilginlerin
tikleri şekerpancarından elde edilir. 1847’de ülkesi” olarak tanınmaya başladı.
bir bitki hastalığı bütün ürünün yok olmasına 8. yüzyılda İrlanda’yı istila eden Vikingler
ve korkunç bir açlığa yol açıncaya kadar, ülkenin başlıca limanları olan Dublin, W ater-
patates İrlanda’nın en önemli tarımsal ürü ford, Cork ve Limerick’ten başka daha batı
nüydü. Patates üretimi daha sonra düştü. daki limanları da ele geçirdiler. Yıllarca süren
Hem avcılıkta, hem de yarış atı olarak m ücadelelerden sonra İrlandalılar’ı birleştir
kullanılan İrlanda atları çok ünlüdür. Yetişti meyi başaran Kral Brian Boru, 1014’teki
rilen tazı ve atlar dışarıya da satılır. Clontarf Savaşı sonucunda Vikingler’i ülke
İrlanda Cum huriyeti’nin sanayisi daha çok den çıkardı.
Dublin, Cork ve Limerick kentleri çevresinde
yoğunlaşmıştır. İrlanda siyah bira ve viski İrlanda'da İngiliz Egem enliği
yapımında dünyaca ünlü bir ülkedir. İrlanda’da İngiliz egemenliğinin açtığı derin
İrlanda’da bakır, kurşun ve çinko gibi yara İngiltere Kralı II. H enry’nin 12. yüzyılda
önemli m ineraller vardır. Son yıllarda güney İrlanda’yı ele geçirmek için bir ordu gönder
kıyısı açıklarında doğal gaz ve sınırlı m iktarda mesiyle başladı. İngiltere’den ve İskoçya’dan
petrol bulundu. Köm ür ve demir cevheri az gelip İrlanda’ya yerleşenlere İrlandalılar’ın
olduğu için ülkenin elektrik enerjisi büyük öl toprakları dağıtıldı. İrlandalılar’a göre ayrıca
çüde Shannon Irmağı üzerindeki hidroelek lıkları olan İngiliz göçmenler onlarla ilişkiye
trik santrallardan elde edilir. Yakıt olarak girmekten kaçındılar.
turba köm ürü kullanılan santrallardan da Tudor kralları dönemine kadar, İngilizler
elektrik üretim inde yararlanılır. yalnızca Dublin çevresindeki küçük bir bölge
de yaşayan İrlandalIlar üzerinde egemenlik
Tarih kurabilmişlerdi. Daha sonra bu egemenlik
İrlanda tarih boyunca, Rom alılar’ın dışında, alanı genişledi. T udor krallarının ilki olan
pek çok kavmin istilasına uğradı. Bunların VII. H enry’nin 1492’de çıkardığı bir yasaya
arasında Anadolu ve M ısır’dan İspanya’ya, göre İrlanda parlam entosunun toplanabilmesi
oradan da İrlanda’ya geçtikleri söylenen Mi- ve tartışacağı konular İngiltere kralının onayı
letliler de vardır. Eski Yunanlı coğrafyacı na bağlandı. VIII. Henry, papa ile arası
Batlamyus (İS 2. yüzyıl) İrlanda’daki kabile açıldıktan sonra İrlanda’daki kilise m ülkleri
leri sayarken bunlardan biri için Iverni adını ne el koydu; ama İrlanda Katolik olarak
kullanır. Romalılar da İrlandalılar’a Hiberno- kaldı. D aha sonra I. Elizabeth, İrlanda’ya bir
lar, İrlanda’ya da Hibernia adını veriyorlardı. ordu göndererek, İngiltere’ye başkaldıran İr
Erin diye de adlandırılan Eski İrlanda İS 1. landalIlar’ı sindirmek istedi. Elizabeth ve
yüzyılda en güçlüleri M eath, Ulster, Con- ardından gelen I. James döneminde İngiliz ve
naught, Leinster ve M unster olan kabile İskoç göçmenler özellikle U lster’deki toprak
krallıkları arasında bölüşülmüştü. M erkez ları ele geçirdiler.
olarak kabul edilen M eath’in kralı öbür eya 1642’de İngiltere’de iç savaş çıkınca İrlan-
letler üzerinde güç sahibiydi. dalılar’m çoğunluğu I. Charles’ı destekledi.
İrlanda halkı İS 5. yüzyıla kadar putlara Bu yüzden, krala karşı ayaklanan parlam ento
tapıyordu. Bu yüzyılda adaya giren Hıristi yanlılarının önderi olan general Oliver Crom-
yanlık, özellikle Aziz Patrick’in etkisiyle ada well büyük bir ordu ile İrlanda’ya çıktı ve
nın bütününe yayıldı. Pek çok kişiyi Hıristi ülkeyi yakıp yıktı. İç kesimlerdeki ve güney
yan yapan Aziz Patrick’in ardından başka deki Katolik İrlandalılar’ın mülklerine el
misyonerler de İrlanda’da kiliseler ve manas koydu.
tırlar kurdu. İrlandalIlar 1688’de tah ttan indirilen K ato
İRLANDA CUMHURİYETİ 77
lik Kral II. Jam es’in tahtı yeniden ele geçir bağımsız bir cumhuriyet olmasını isteyen Fe-
mek için yaptığı girişimleri desteklediler. nianlar ya da İrlanda Cumhuriyetçi K ar
1690’da İrlanda’daki Boyne Savaşı’nda III. deşlik Birliği yeni bir hareket başlattı.
William’a yenilen II. James, savaştan kaçarak İrlanda dilini ve kültürünü canlandırma çaba
ülkeyi terk etti. III. William ve Kraliçe Anne ları yoğunlaştı. Ayrıca, İrlanda için yönetim
Katolikler’in topraklarını ellerinden aldılar, de özerklik yani ülke sorunlarına çözüm
toprak satın almalarını ve Protestanlar’a tanı getirecek bir parlam ento istemiyle bir parti
nan seçme, seçilme ve eğitim gibi haklardan kuruldu.
yararlanmalarını engelleyici yasalar çıkardı
lar. Katolik rahipler yasadışı ilan edildi. Özerklik M ücadeleleri
Toprak sahipleri, hayvanlarıyla kerpiç kulü Özerklik için çalışan İrlandalı parlam ento
belerini bölüşen yoksul köylüleri küçük ve üyelerinin önderi Charles Stewart Parnell’di.
verimsiz toprakları için yüksek kiralaı ödem e İngiltere Başbakanı Gladstone da Parnell gibi
ye zorladı. Oysa kendileri koskocaman ko İrlanda’ya özerklik verilmesinden yanaydı;
naklarda yaşıyorlardı. Bu dönemde Dublin, ama kendi partisi olan Liberal Parti ve Lord
pek çoğu günümüze kadar gelen yapılarıyla lar Kamarası bunu istemiyordu. 19. yüzyılın
gösterişli bir kent oldu. sonunda yönetime gelen M uhafazakâr Parti
Katolik ailelerin bir bölümü özellikle Fran kiracıların toprak sahiplerinden çiftliklerini
sa ve İspanya ile ticaret yaparak yeniden satın alabilmelerine olanak sağladı.
zenginleşti. 1782’de, İrlanda parlamentosu D aha sonra, Liberaller’in kurduğu hükü
İngiltere’ye başkaldırarak, bağımsız yasa çı m et, 1910’da İrlanda’ya özerklik verme kararı
karm a hakkını ilan etti ve adaletsiz yasalara aldı. İngiltere’yle birliği savunan Protestan-
karşı ayaklanma başladı. Katolikler’in oy lar, Kuzey İrlanda’daki Ulster bölgesinde ve
kullanmasına 1793’te izin verildi; ama haksız İngiltere’de bu karara şiddetle karşı çıktı.
uygulamalar hâlâ sürüyordu. Bundan beş yıl Halkın çoğunluğu İskoçya’dan gelen İskoç-
sonra Katolikler yeniden ayaklandı. Bu baş lar’ın soyundan olduğu için Kuzey İrlanda
kaldırma şiddetle bastırıldı; 1801’de İngiliz büyük ölçüde Protestan’dı. Tam bu sırada I.
hükümeti İrlanda parlam entosunu dağıttı ve Dünya Savaşı’nın (1914-18) çıkması nedeniyle
İrlandalI Protestan üyelerin İngiltere parla özerklik konusu bir süre için zorunlu olarak
m entosuna girmesini sağlayan Birleşme Yasa- ertelendi.
sı’m çıkardı. Nisan 1916’da İrlanda Cumhuriyetçi K ar
1828’de ise Katolik İrlandalılar’dan Daniel deşlik Birliği önderliğindeki bir grup D ub
O ’Connell İngiliz parlam entosuna üye seçildi. lin’de Paskalya Ayaklanması’m başlattı. Ayak-
Katolik İrlandalılar’ın önderi O ’Connell, bu
A B C Ajansı
nun yeterli olmadığına, İrlanda’nın kendi
parlam entosu olması gerektiğine inanıyordu.
İngiltere Katolikler’in özgürlüğünü tanıyan
bir yasa çıkarmak zorunda kaldı.
O dönemde İrlandalılar’ın başlıca besini
patatesti. 1845’te ortaya çıkan bir bitki hasta
lığı bütün patatesleri yok etti ve büyük bir
kıtlık baş gösterdi. Binlerce insan açlıktan ve
hastalıktan öldü. Pek çok kişi İngiltere ve
A B D ’de iş bulmak umuduyla İrlanda’dan
ayrıldı. 1845’te nüfusu 8,5 milyon olan İrlan
da’da 1855’te 5,5 milyon kişi kalmıştı.
1 8 7 6 ’d a k i b ir a y a k la n m a İn g iliz le r ’c e k ıs a
s ü r e d e b a s tırıld ı. 1 8 8 0 ’d e İ rla n d a lI k ö y lü le r in
Sinn Fein adlı c u m h u riy e tç i hareket, İrlan da 'n ın
to p r a k s o r u n la r ın ı iy ile ştiric i b a z ı y a s a la r ç ı bağım sızlığı için m ücadele etm e n in yanı sıra yaşam
k a rıld ı. İ r la n d a ’n ın İ n g ilte r e ’d e n b ü tü n ü y le koşullarının d ü ze ltilm e si için de çalışm ıştır.
78 İRLANDA CUMHURİYETİ
lanma bir hafta süren sokak çatışmalarının ya A yaklanm asının yaşayan önderlerinden
sonunda bastırıldı; ama İrlanda halkı, pek biri olan De Valera, İrlanda’nın bir bütün
çoğu İngiliz cezaevlerine atılan ulusal önder olarak İngiliz Uluslar Topluluğu dışında kal
lere ilgi duymaya başladı. Bu yüzden Sinn masını istiyordu. Am a Güney İrlanda parla
Fein (Biz, Kendimiz) adlı cumhuriyetçi hare m entosu durumundaki Dâil Eireann’m ant
ket kısa zamanda destek topladı ve savaş laşmayı kabul etmesi sonucunda hüküm ete
sonunda yapılan İrlanda seçimlerinde Uls- ters düşen bir partinin önderi durumuna
ter’in doğusu dışındaki hemen hemen tüm geldi. Sinn Fein, Kuzey İrlanda’da ayrı bir
parlam ento üyeliklerini kazandı. Ocak hüküm et ve parlam ento bulunmasına ve İr
1919’da D ublin’de toplanan Sinn Fein üyeleri landa’da İngiltere kralını temsil eden bir
bağımsız İrlanda Cum huriyeti’nin parlam en genel vali olmasına karşı çıkıyor, ülkenin
tosu Dâil Eireann’m kurulduğunu duyurdu bağımsız bir cumhuriyet olmasını istiyordu.
lar. Bundan sonra İrlandalIlar İngiliz yasaları A dadaki İngiliz deniz üslerinin kaldırılması
na ve m ahkem e kararlarına uymayı reddetti da Sinn Fein’in amaçları arasındaydı.
ler. 1919’da Sinn Fein’in askeri kanadı olarak De V alera yeni hüküm etle anlaşmazlık
kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IR A ) içinde olduğu için istifa etti; yerine A rthur
İngiliz askerlerine ve polislerine karşı hareke Griffith başkan oldu. D aha sonra yapılan
te geçti. İngiliz silahlı kuvvetleri de birçok seçimi de aym hüküm et kazandı. 1922’de
kenti ateşe verdi. hüküm etle İrlanda Cumhuriyet Ordusu ara
Çatışmaların sonunda 1921’de bir antlaşma sında savaş çıktı. Griffith’in ani ölümü, 10 gün
imzalandı. Bu antlaşma uyarınca kurulan sonra da Savunma Bakanı Michael Collins’in
Serbest İrlanda Devleti, İngiliz Uluslar Top- pusuya düşürülerek öldürülmesi çatışmaları
luluğu’ndaki öbür devletlerle aynı haklara şiddetlendirdi. Collins İngilizler’e karşı yılma
sahip bir dominyon oldu. Ne var ki, İrlan dan savaşmış ulusal bir kahram andı. Sonunda
da’nın kuzeydoğu kesimi İngiltere’nin bir Serbest İrlanda D evleti’nin yeni başkanı Wil-
parçası olarak kaldı. Aynı yıl Kuzey İrlan liam Cosgrave oldu. 1923’ün sonlarında barış
d a’da da bir parlam ento kuruldu. sağlandı ve hüküm et ülke yaşamını yeniden
düzene sokmayı başardı.
Serbest İrlanda Devleti Bu arada De Valera ve Cumhuriyetçiler
O dönem de İrlanda’daki siyasal partilerin en hüküm ete katılmayı reddettiler. 1926’da ken
büyüğü olan Sinn Fein’in başkanı Eam on De di aralarında anlaşmazlıklar çıktı, bir yıl sonra
Valera’ydı (bak. D e V a l e r a , E a m o n ) . Paskal da Fianna Fail adıyla bilinen cumhuriyetçi bir
A B C Ajansı
L im erick kenti
İrlan da 'n ın ö n e m li bir
sanayi b ö lg esin in
m erkezindedir.
İRLANDA CUMHURİYETİ 79
İrlanda C um huriyeti
1932’nin başında başbakan olan De Valera,
genel valiyi çekilmeye zorladı ve İngiltere
tahtına bağlılık yeminini kaldırdı. Serbest
İrlanda Devleti 1937’de İrlanda (Eire) adlı bir
devlet oldu.
Ne var ki, bu yeni kararlar İrlanda’nın
İngiltere’yle olan ticaretini altüst etti; İrlan
dalI çiftçiler daha da yoksullaştı. Sonuçta De
Valera 1938’de İngiltere Başbakanı Neville
Cham berlain ile görüşerek İrlanda’nın İngil
tere’ye olan borçlarını ödemeyi kabul etti. İr
landa İngiltere’nin düşmanlarına yardım et
meyecek, bunun karşılığında, İrlanda’daki İn B ord Fâilte Photo
giliz deniz üsleri kapatılacaktı. II. Dünya Sa A v ru p a 'n ın en korunaklı lim a n la rın d a n b iri olan
Cork'ta dünyadaki ilk yatçılık k u lü p le rin d e n biri
vaşı çıktığı zaman İrlanda tarafsız kalarak sa vardır.
vaşa katılmadı. İrlandalI çiftçiler de yiyecek
ürünleri satarak İngiltere’ye yardımcı oldular. nüfus sürekli olarak azalmaktadır. Nüfusun
Ayrıca pek çok İrlandalI İngiliz silahlı kuvvet yüzde 5’ini oluşturan Protestanlar, çoğunluk
lerinde savaştı. la Leinster’ın doğusunda ve özellikle Dublin’
De Valera 1948’de seçimleri kaybetti ve de yaşar. İrlanda Cumhuriyeti, A vrupa’da
yerine John Costello başbakan oldu. Costel- Katolik mezhebinin en güçlü olduğu ülkeler
lo’nun yönetimi sırasında cumhuriyet olan den biridir.
İrlanda, 1949’da İrlanda Cumhuriyeti adını 1840’lardaki büyük kıtlık ve onu izleyen
aldı ve İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ayrıldı. sürekli göçlerden bu yana yalnızca Leinster
eyaletinin nüfusunda çok az bir artış oldu. Bu
G ünüm üzde İrlanda eyaletin 1,5 milyonu geçen nüfusunun yarıya
İrlanda Cumhuriyeti İngiliz Uluslar Toplulu yakını Dublin kenti ve çevresinde yaşar.
ğu üyesi olmamakla birlikte, ülkenin yurttaş İkinci büyük kent C ork’un nüfusu 402 bin
ları İngiltere’ye ya da topluluk ülkelerine kadardır. Daha sonra Limerick ve Dun Laog-
gittiklerinde kendilerine pek çok konuda İn haire gelir. Küçük kentlerin çoğunun nüfusu
giliz yurttaşlarından farksız davranılır. Ö rne göçler ya da büyük kentlere akın nedeniyle
ğin İngiltere’de yaşayan İrlanda yurttaşları azalmıştır.
oradaki seçimlerde oy kullanabilir. İrlanda Cum huriyeti’nin bölgeleri arasında
İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere arasındaki önemli lehçe farklılıkları vardır. Günümüzde
ilişkiler, 1968’de Kuzey İrlanda’da başlayan İrlanda dili yalnızca çoğu batıda olan bazı
şiddet eylemlerinin sonucunda yeniden ger küçük bölgelerde sürekli olarak konuşulur.
ginleşti. Bu eylemlerde pek çok insan öldü. Am a İrlanda dilindeki tonlama ve vurgulama
İrlanda hükümeti IR A ’ya karşı katı bir tavır özellikleri İrlandalılar’ın İngilizce’sine de yer
aldı ve kuzeydeki sorunlara barışçı bir çözüm leşmiştir.
getirmek için İngiltere’yle güç birliği yaptı. İrlanda’da ilkokullar parasız ve zorunludur.
İrlanda Cumhuriyeti’nde yüzyıllardır bü Ortaöğretim de çoğu rahipler ve rahibelerce
yük bir Katolik çoğunluk vardı. İngiltere’yle yönetilen, devlet desteğindeki özel okullar
ilişkinin kesilmesinden bu yana Protestan ağırlıktadır. Özellikle küçük yaştaki çocukla-
80 İSA
n n okuduğu sınıflarda eğitim İrlanda diliyle bebeğe “İsa” adını vermesini söylediğine ina
yapılmaktadır. İrlanda’daki en eski üniversite nırlar. Bu olay “M eryem ’e m üjde” olarak
Kraliçe I. Elizabeth’in Trinity College adıyla bilinir.
kurduğu Dublin Üniversitesi’dir. 1908’de de D ört İncU'e göre İsa’nın babası dünyalı bir
İrlanda Ulusal Üniversitesi kurulmuştur. insan değildir. İsa, Tanrı’nın bir mucizesi
İrlanda halkı geçmişte iç savaş ve kıtlık gibi olarak Kutsal Ruh aracılığıyla dünyaya gel
nedenlerle A B D , K anada, Avustralya ve miştir. Bu nedenle Hıristiyanlar İsa’yı Tan-
İngiltere’ye gitmek için İrlanda’yı terk etmiş rı’nın oğlu ya da kendisi olarak da nitelerler.
ti. Bununla birlikte, İrlanda sanayisinin son İsa 30 yaşma kadar marangozluk yaptı.
zamanlardaki gelişimiyle nüfus kaybı sorunu Yoksul ama rahat bir evde büyüdü. Çocukluk
azaldı. 1959-77 yılları arasındaki başarılı hü ve delikanlılık dönemine ilişkin çok az şey
küm etler döneminde İrlanda oldukça zengin bilinir. 30 yaşlarında Vaftizci Yahya ile karşı
leşti. 1973’te Avrupa Ekonom ik Toplulu laştı. Vaftizci Yahya, Şeria Irmağı kıyılarında
ğu’na katıldıktan sonra İrlanda’nın ekonomisi vaazlar verir ve Y ahudiler’in beklediği kurta
gelişti. Son yıllarda ise işsizlikte artış görül rıcının (M esih’in) gelmesinin yakın olduğunu
m ektedir. anlatırdı. Bu nedenle Yahya, çoğunlukla
İrlanda Parlam entosu ( Oireachtas) iki mec İsa’nın “müjdecisi” olarak nitelenir. Yahya,
listen oluşur: Temsilciler Meclisi (Dâil) ve tövbe ederek, M esih’in gelişini bekleyenleri
Senato (Seanad). Temsilciler Meclisi’nin 166, Şeria Irm ağı’nın sularıyla vaftiz eder, ruhları
Senato’nunsa 60 üyesi vardır. Devletin başı nı arındınrdı. Bu nedenle, Vaftizci Yahya
olan cumhurbaşkanını yedi yılda bir halk olarak anılagelmiştir.
seçer. İsa da Vaftizci Yahya tarafından Şeria
Irm ağı’nda vaftiz edildi. Çok geçmeden izle
İS A , H z. (yaklaşık İÖ 6 - İS 30). Bundan yicilerinden küçük bir grupla birlikte dolaşa
yaklaşık 2.000 yıl önce A nadolu’nun ve Y una rak vaaz vermeye başladı. Kendisi de bir
nistan’ın bazı büyük kentlerinde gecenin geç Yahudi olduğu için bazen Y ahudiler’in ibadet
saatlerinde ya da gün doğmadan kapalı kapı yeri olan sinagoglarda ama genellikle açık
lar ardında toplanan küçük gizli dernekler havada vaaz verirdi. Vaazlarında T anrı’nın
vardı. D ernek üyeleri kendilerini “Hıristiyan- egemenliğinin yakın olduğunu, insanların bu
lar” ya da “İsa’yı izleyenler” olarak adlandırı m üjdeye inanmalarını söylüyordu.
yordu (bak. H IR İSTİY A N L IK ). İsa’nın Yahudi Bu çağrı yüzyıllardır Tanrı’nın bir kurtarıcı
izleyicileri ona “kutsanm ış” anlamında “M e göndermesini bekleyen Yahudiler üzerinde
sih” derlerdi. Yunanlılar bu sözcüğü kendi etkili oldu. Yahudiler, topraklarını yitirmiş,
dillerine çevirerek İsa’ya “Hristos” adını verdi ezilmiş ve kendi yurtlarından sürgün edilmiş
ler. “Hıristiyan” sözcüğü de buradan gelir. lerdi ama T anrı’nın onları kurtarm ak üzere
İsa’nın öğretileri, Hıristiyanlık dininin te N ezih Başgelen
melidir. Ona ilişkin bilgilerin hemen hemen
tüm ü, Kutsal K itap’ın Yeni Ahit bölümünde
yer alan dört İncir den kaynaklanır. Kesin
doğum tarihi bilinmemekle birlikte, İsa’nın,
başlangıçta tarihçilerin öne sürdüğünden bir
kaç yıl önce yani, İÖ 6’da doğduğu sanılmak
tadır.
İsa, Şeria Irm ağı’nın batı yakasındaki Beyt-
lehem kentinde Yusuf adlı bir marangozla
nişanlı olan Meryem adlı bir genç kızdan
dünyaya geldi. Hıristiyanlar, M eryem ile Yu
suf evlenmeden bir süre önce, Cebrail adında
ki meleğin M eryem ’i ziyaret ettiğine ve ona, G örem e, Karanlık K ilise'd e Hz. İsa'nın çarm ıha
çok özel bir bebek dünyaya getireceğini, bu g e riliş in i gösteren freskler.
İSA 81
Selçuklu sanatının izleri görülm ektedir. Sara Bakanlığı’ysa, T ürk’üm , M ehm et’sin, T ürki
yın hemen her yerinde görülen süslemelerde ye Büyük Millet Meclisi’dir; Ali’yle, Suat'
de bir üslup birliği bulunmamaktadır. Bitki lar.
motiflerinin ağır bastığı bezemeler İran, A na Cins ism i: Aynı türden varlıkların tümüne
dolu Selçuklu, Kafkasya, Gürcistan, Bizans birden verilmiş isimlerdir. Yanlış olarak “cins
sanatlarının taş işçiliği üsluplarından etkiler isim” biçiminde kullanılmaktadır. Cins isimle
taşımaktadır. ri kendi türleri içinde yer alan tüm varlıkları
kapsadıkları gibi o cins içindeki varlıkları tek
IS IM . Canlı ya da cansız, somut ya da soyut tek de kapsar.
tüm varlıklara birer isim verilmiştir. İsimler Çocuk ağlıyor (bilinen, görülen bir çocuk).
varlıkları tanımak ve tanıtm ak için kullanılan Çocuk ilgi bekler (tüm çocuklar).
sözcüklerdir. Varlıklara isim verilmeseydi on
ları kolayca tanıma ve tanıtm a, birbirlerinden Varlıkların Oluşlarına Göre İsim ler
ayırma olanağı bulamazdık. Fiil her türlü Som ut isim: Duyularımızla kavradığımız,
eylemi bildiren bir sözcük olarak ne kadar uzayda bir yer kaplayan varlıklara verilen
önemliyse isim de varlıkları ayırt etmemiz isimlerdir. Bu yüzden somut isimlere “madde
açısından o kadar önemlidir. ismi” de denilmektedir.
"Ali bahçede top oynuyor” cümlesinde Okulun bulunduğu sokakta geçit yok.
"Ali" insan ismi; "bahçe" bir yerin ismi; "top" Okul, sokak, geçit sözcükleri birer somut
bir oyun aracının ismi olarak yer alır. isimdir.
Varlıkların birçok temel özellikleri oldu Soyut isim : Duyularımızla değil düşünce ya
ğundan onların isimleri de bu özelliklere göre da inanç yoluyla kavradığımız, uzayda bir yer
birçok çeşide ayrılır. kaplamayan varlıklara verilen bu isimlere
“m ana ismi” de denilmektedir.
Varlıklara Verilişlerine Göre İsim ler İnsanı, coşku, sevgi, umut ve dostluk ya
Özel isim : Varlıklara tek tek verilmiş isimler şatır.
dir. Başka bir deyişle özel isim bir tek varlığa Coşku, sevgi, um ut, dostluk sözcükleri bi
verilmiş isimdir. İnsanlara takılan isimler rer soyut isimdir.
(Ali, Ayşe, Um ut, Sevinç); hayvanlara takı
lan isimler (Boncuk, Kocabaş, Kılkuyruk); Varlıkların Sayılarına ve Bir Yerde Bulu
kıta, ülke, bölge, kent, köy, kasaba, dağ, ova. nuşlarına Göre İsimler
yol, akarsu, yıldız ve yıldız kümeleri, ulus, dil Tekil isim : Sayı bakımından bir tek varlığı
isimleri (Asya, Afganistan, İç Anadolu, anlatan isim biçimidir.
Konya, Kırkgöz, Ekinözü, Ağrı, Çukurova, Pazar taze ve ucuz sebze, meyve alabilece
İstiklal Caddesi, Ceyhan, Merih, Küçükayı, ğimiz en uygun yerdir.
Türk, Türkçe); her türlü kurum, kuruluş Pazar, sebze, meyve, yer sözcükleri birer
isimleri (Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstan tekil isimdir.
bul Üniversitesi, Yardımsevenler Derneği); Çoğul isim: Sayı bakımından birden çok
gazete, dergi, kitap isimleri (Cumhuriyet, varlığı anlatan isim biçimidir. Türkçe’de tekil
Nokta, İnce Memed) özel isim sayılır. Özel isimler -ler (-lar) ekiyle çoğul duruma geti
isimlerin ilk harfi büyük yazılır. Birkaç söz rilir.
cükten oluşan isimlerde bağlaçlar dışında tüm Bahçeler, parklar kurumuş yapraklarla
sözcükler büyük harfle başlar. Ayrıca özel doldu.
isimlerin aldığı “-i,-e,-de,-den (hal ekleri), Bahçeler, parklar, yapraklar sözcükleri bi
-in,-i (tamlayan ve tam lanan ekleri); -di,- rer çoğul isimdir.
miş,-se,-im, -sin,-dir (ek fiiller); -le (bağlaç); Topluluk ism i: Biçimce tekil olmalarına
-ler (çoğul eki) ekleri kesme işaretiyle (’) karşılık aynı türden varlıkların yer aldığı
ayrılır: O rhan’ı, A nkara’ya, Türkiye’de, Ka- topluluğu anlatan isimlerdir.
palıçarşı’dan, İstanbul’un iki yakası, Atatürk Bir alayda tabur, bölük ve takım gibi
Türkiye’si, A hm et’ti, Sivas’mış, Milli Eğitim birimler bulunur.
84 İSİM
Alay, tabur, bölük, takım sözcükleri birer denir. G ö z, bal, taş; kelebek, deniz, kadın
topluluk ismidir. isimleri kök durum undadır. Bu sözcükler ya
tek heceli olduklarından parçalanam azlar ya
Küçültm e İsim leri da anlam ve yapılarını bozmadan parçalanma
Bir varlığın benzerlerine göre küçük olduğu olanakları yoktur. Sözcükleri hecelere ayırdı
nu belirtmek istediğimiz zaman başına küçük, ğımızda ortaya anlamlı ya da anlamsız parça
ufak, m inik gibi tamamlayıcı sözcükler geti lar çıkar. Ke-le-bek, de-niz, ka-dın. Bu parça
ririz. lardan (hecelerden) hiçbirinin sözcüklerin an
K üçük pencere den bir m inik serçe girdi. lamıyla ilgisi yoktur.
Bunu küçültme ekleriyle de anlatabiliriz. Türemiş isimler: İsim ve fiil soyundan
Küçük pencere yerine pencere-cik, minik sözcüklerle yansıma türünden sözcüklere ya
serçe yerine serçe-cik diyebiliriz. Küçültme pım ekleri getirilerek oluşturulan isimlerdir.
ekleri -cik, -cek ve -ceğiz’dir. Bunlar büyük Yapım ekleri ulandıkları sözcükten apayrı bir
ünlü uyumuna göre eklenir: Bahçe-cik, yavru sözcük türetir.
cak, adam-cağız. Bu ekler isimlere küçültme, Belli başlı isim türetme ekleri:
azaltma ve küçümseme anlamlarıyla birlikte -lik (taş-lık, göz-lük, anne-lik, güzel-lik,
acıma ve sevme anlamı da katar. dem okrat-lık, halkçı-lık)
Ayşe-cik (sevimli ya da zavallı); ablacığım -deş (arka-daş, meslek-taş, yurt-taş)
(sevgi); kadın-cağız (zavallı). -ce, -çe (Türk-çe, Alman-ca, Arap-ça; kara
ca, kaynar-ca)
İsmin Halleri -me (gör-me, kaz-ma, dondur-ma)
İsimler cümle içindeki görevlerine ve genel -mek (ara-m ak, gör-mek; ye-mek, kay
likle de yüklemle olan ilgilerine göre ek mak)
almadan ya da büyük ünlü uyumuna göre -i, -iş (yar-ış, kurtul-uş; söyle-yiş, gül-üş)
-e, -de, -den çekim ekleri alarak beş halde -i (yap-ı, gez-i, ölç-ü, çat-ı; kork-u, doğ-u)
bulunur. -ti (belir-ti, ağar-tı, karar-tı; ürper-ti)
Bahçe sulanacak (bahçe: YALIN H A LD E , -(i)nti (üz-üntü, kur-untu; kır-ıntı; yığ-ıntı)
eksiz). -gi,-ki (sil-gi, as-kı, at-kı; çiz-gi, ver-gi,
Okulu özledim (okul-u: -i H A L İN D E , -i sev-gi, bil-gi)
(-u) eki almış). -(i)m (biç-im, bak-ım; dön-üm, kes-im;
Çarşıya çıkacağız (çarşı-(y)a: -E H A LİN dil-im, yar-ım; tak-ım, koş-um; doğ-um, seç
D E , -e (-a) eki almış). im; uçur-um, kaldır-ım; anla-m, kavra-m)
Evde bekleseydin (ev-de: -DE H A LİN D E, -(e)k (tara-k, ölç-ek; sığın-ak, kon-ak; di-
-de eki almış). le-k, iste-k)
Sinemadan geliyorum (sinema-dan: -DEN ~(i)k (öksür-ük, piş-ik; kat-ık, böl-ük;
H A LİN D E, -den (-dan) eki almış). sar-ık, kaz-ık)
Yalın halde bulunan isimler cümlede genel -gin,-kin (soy-gun, bas-kın; yan-gın; diz-gin)
likle özne ya da belirtisiz nesne; -i halinde -in (gel-in, yığ-ın, ak-ın)
bulunanlar belirtili nesne; -e, -de ve -den (-ili-ir)ti (gür-ültü, pat-ırtı, fıs-ıltı, gıc-ırtı).
halinde bulunanlar ise dolaylı tümleç görevini Bileşik isimler: İki ya da daha fazla sözcü
yapar, -i hali “belirtm e” , -e hali “yönel ğün aralarına herhangi bir ek giremeyecek
m e” , -de hali “bulunm a” , -den hali ise “çık biçimde birleşip kalıplaşmasından oluşan ve
ma, başlama” anlamı taşır. yeni bir anlam kazanan isimlerdir: Kara
fatma, ana-yasa; aslan-ağzı, kuş-palazı; bin
Yapılarına G öre İsim ler dallı, çifte-telli; atar-damar, can-kurtaran;
İsimler yapılarına göre üç ayrı özellik gös alış-veriş, uyur-gezer; beşi-bir-yerde, beş-
terir. parmak-otu.
Basit (kö k durum unda) isimler: Anlamı ve
yapısı bozulmadan daha küçük parçalara ayrı İsim Tam lam aları
lamayacak tek ya da birkaç heceli isimlere İki isim arasında çeşitli yönlerden anlam
İSKANDİNAV EFSANELERİ 85
ilgileri kurmak amacıyla oluşturulan sözcük şaktan kuşağa aktardığı zengin bir öykü ve
öbeğine isim tamlaması denilir. İsim tam la masal dağarcığı vardır. Saga denen ve kahra
ması iki öğeden oluşur. İlk öğe tamlayan (ya m anların, haydutların, hayaletlerin, canavar
da belirten) ikinci öğe ise tam lanan (ya da ların, deniz krallarının, köylülerin, cücelerin
belirtilen) adını alır. aşk ve serüvenlerinin anlatıldığı bu öykülerin
yanı sıra, bir de İskandinavya’da tapılan
Okulun kapısı tanrılara ilişkin efsaneler vardır.
ta m la y a n ta m la n a n Eski zamanlarda aralarında İngiliz ve A l
man halklarının ataları da olmak üzere, çeşitli
Anlamları ve kuruluş biçimlerine göre dört halklar değişik adlar altında aynı tanrılara
çeşit isim tamlaması vardır: tapıyordu. Ne var ki, İngiltere ve A lm anya’da
Belirtili isim tamlaması: Tamlayanla tam la bu efsanelerden günümüze yalnızca bölük
nan arasında iyelik (ait olma) ilgisi bulunan pörçük öyküler kalmıştır. Hıristiyanlık’ın İs
tam lam alardır. Tamlayan -in, tam lanan -i eki kandinavya’ya, özellikle uzak İzlanda A dası’
alır: Ev-in iç-i, çocuğ-un kalem-i. na girmesinin gecikmesi ve ancak 1100’den
sonra kurumlaşması, efsanelerin, anlatıla an-
Orfıan-ın ayakkabı-sı latıla belleklere iyice yerleşmesine yol açtı.
ta m la y a n ta m la n a n İskandinav tanrılarıyla ilgili öyküler eski İz
landa edebiyatı örneklerini içeren Edda adlı
Belirtisiz isim tamlaması: Tamlayanı tam la iki kitapta ayrıntılı ve eksiksiz bir biçimde yer
nanın türünü gösteren isim tamlamalarıdır. almaktadır.
Tamlayan ek almaz, tamlanan -i eki alır.
Belirtisiz isim tamlamaları dilimize çok geniş İskandinav Tanrıları
bir anlam zenginliği katar. İskandinav tanrıları insana benzemekle birlik
te dev boyutluydu. Bu tanrılar, yer, uyur,
Çiçek kokusu doğar, ölür, sever, nefret eder, korkar ve
ta m la y a n ta m la n a n kederlenirdi. A rkadan vurmayı kınar, başarılı
olduğu kadar başarısızlık da gösterebilir, sa
E ksiz isim tamlaması: Tamlayanı da tam la vaşta yenilebilirlerdi.
nanı da ek almamış olan isim tamlamalarıdır. İçlerinde en başta gelenler Aesir tanrılarıy
Bu tür tam lam alarda tamlayan tamlananın dı. Gökyüzünde Asgardr denen gizemli bir
neden yapıldığını ya da neye benzediğini yerde yaşarlardı. Baş tanrı O din’di; tüm
gösterir. Eksiz isim tamlamaları sıfat tam la tanrıların ve insanların babası, gökyüzünün
malarına benzer {bak. S i f a t ) .
M ichael H olford
ta m la n a n
efendisi, ölüler dünyasının kralıydı. Büyük aile tanrıçası Sif’ti. Önemli tanrıların üçüncü -
sarayı Valhalla’da, ölen savaşçıları yargılardı. sü savaşan erkeklerin koruyucusu savaş tanrı
Şairlere esin veren oydu. Büyücülükte ustay sı Tyr’di.
dı. O din, ak sakalı, gökyüzü gibi renk değişti O din’in erkek kardeşi Loki de önemli
ren peleriniyle, görmüş geçirmiş, yaşlı bir olduğu kadar ilginç bir tanrıydı. Başlangıçta
adam olarak resmedilirdi. Yalnızca tek gözü ateş tanrısı olan Loki, EddcCda tanrıların
vardı, çünkü öbürünü, tanrı M imir’in bilgelik bazen dostu, bazen düşmanı olarak anlatılır.
kuyusuna, akıl karşılığı kurban vermişti. Odin’ Düzenbazlığı ve huysuzluğu yüzünden pek
in ayaklarının dibinde iki kurt yata:, bir sevilmezse de, kurnazlığı zaman zaman işe
omzunda Düşünce öbüründe Bellek adlı iki yarardı. Canı istediği zaman biçim değiştire
kuzgun tünerdi. Sekiz ayaklı, güçlü atı Sleip- rek insan ya da hayvan kılığına girebilirdi.
nir, rüzgârdan daha hızlı koşar, suda yüzer, Cinsiyetini değiştirdiği de olurdu. Loki’nin
havada uçardı. Karısı bereket tanrıçası Frigg’ canavar ruhlu üç çocuğu vardı: Ölüm tanrıçası
di. O din’in başka tanrıçalarla ya da ölümlü Hel, Tyr’in sağ elini ısırıp kopardıktan sonra
kadınlarla aşk ilişkilerini anlatan öyküler de tanrıların zincire vurduğu korkunç kurt Fenrir
vardı. ve denizin derinliklerinde yaşayan, kuyruğuy
O din’in sayısı belirsiz oğullarından en güç- la fırtınalar çıkaran yılan Jörmungand.
lüsü kızıl sakallı T hor’du. Kendisine güç Loki’nin yaptığı en büyük kötülük, O din’in
veren sihirli bir kemer takar, ellerine demir oğlu, çok sevilen genç gün ışığı tanrısı Balder’
eldivenler giyer, çekicini vurmasıyla şimşek in ölümüne neden olmasıydı. Annesi Frigg,
ler yağdırır, arabasının tekerlekleri döndük tüm yaratıklardan ona zarar vermemeleri için
çe, gök gürültüsü oluşurdu. Kötü devlere söz almış, ama ökseotunu gözden kaçırmıştı.
karşı savaşan tanrıların ve insanların önderiy Loki sonradan ökseotundan bir ok yaptı ve bu
di. Devler ülkesinde birçok savaş ve serüven Balder’in ölümüne neden oldu. Tüm canlılar
yaşayan T hor’un karısı altın saçlı, hasat ve Balder için yas tuttu ve öfkeli tanrılar Loki’yi
Michael H olford sonsuza kadar bir kayaya zincire vurarak
cezalandırdılar.
Öbürlerine göre daha az önemli tanrılar
arasında bilge Mimir, gözcü Heimdall, deniz
tanrısı N jörd, gençlik tanrıçası Idun ve şarkıcı
Bragi sayılabilir. N jörd’un iki çocuğu yaşam
tanrısı Freyr ve aşk tanrıçası Freyja’ydı. Gün
ve gece, Ay ve Güneş, ateş ve rüzgâr,
gündoğumu ve günbatımı, kar ve sis tanrıları
ya da tanrıçalarından başka, ayaz ve dağ
devleri, m ağarada yaşayan cüceler, cinler,
geceleri evlerin çatılarında gezen düşsel yara
tıklar ve rüzgârda uluyan ruhlar vardı.
Dünya, büyük dişbudak ağacı Yggdrasil’in biçim veren bir iskelet bulunmaz. Buna karşı
üzerinde duruyordu. Bu ağacın en üst dalları lık bazı omurgasızların iskeleti vardır, ama
Asgardr’a değiyor, yeraltındaki kökleri Mimir’ vücudun dışındadır. Midye, istiridye, salyan
in kuyusundan ya da insanların yazgılarını goz gibi yumuşakçaların, yengeç, karides gibi
belirleyen N orniar’ın pınarından sulanıyordu. kabukluların ve böceklerin vücudunu dıştan
İnsan ırkı, tanrıların ağaç kütüklerinden bi sararak içerideki yumuşak bölümleri koruyan
çimlendirdiği A skr ve Em bla’dan türemişti. az ya da çok sert kabukları bu tür bir dış
Ragnarök, yani “tanrıların alacakaranlığı” iskelet9tir. Bu sert kabuklu hayvanlar büyür-
dünyanın sonuna ilişkin bir öyküydü. Loki ve
kurt Fenrir zincirlerinden kurtulacak, devler İNSAN İSKELETİNDEKİ KEMİKLER a l in
YAN KAFA '— ■
v ____ - KEMİĞİ
A sgardr’a saldıracak, ölüm gemisi dehşet KEMİĞİ ~ -- BURUN
KAM AM SI _ \ - \T — KEMİ Ğİ
salacak, Jörm ungand yılanı denizden çıkacak, KEMİK ...
şakak |£ ^ L _ --- --E l m a c ik k e m iğ i
dağlar titreyecekti. Tanrılar ve düşmanları KEMİĞİ ÜSTÇENE
arasındaki son savaşta, herkes birbirini öldü A R T K A F A -------- --
KEMİĞİ
V KEMİĞİ
İS K A N D İN A V Y A , Avrupa’mn kuzeybatısın
da, Norveç ve İsveç’in yer aldığı büyük bir
yarım adadır (bak. İSVEÇ; N o r v e ç ) . İskandi
navya adı dar Skagerrak ve Kattegat boğazla
rının ayırdığı D anim arka’yı da kapsar (bak.
D a n i m a r k a ) . Coğrafyası ve ekonomik bağları
bakımından Finlandiya da bu bölge kapsa
mında düşünülür. İzlanda ve Far Ö er (Fae-
roe) A daları’nın ise yarımadayla kültür ve dil
yakınlığı vardır (bak. İ z l a n d a ) . Kuzey D eni
zi, Baltık Denizi ve Atlas Okyanusu bölgeyi
çevreleyen denizlerdir.
Ayrıca bak. A t l a s OKYANUSU: BALTIK D E N İZ İ;
K uzey D e n iz i.
Bazı o m u rg a lıla rın iskeleti: 1 A ğaçlarda yaşam aya u ya rla nm ış küçük b ir keseli m e m e li olan opossum .
2 İnsa nsım aym un la rd an şem panze, vü cu d u n u n ağırlığını arka ayaklarına vererek yarı yarıya dik yürü r.
3 Sıçram a anında g ö s te rilm iş b ir Rus ku rt köpeği. 4 B ir şem panze yavru su ile b ir çocuk iskeleti. 5 Erişkin b ir
insanın iskeleti.
İSKELET 89
verişini sağlayan omurilik geçer (bak. S İN İR ait olduğunu söyleyebilirler. Çünkü kadınla
LER VE SİN İR SİST EM İ). Bu nedenle omurganın rın leğen kemikleri ve aradaki leğen boşluğu
görevlerinden biri de sinir sisteminin en bir erkeğinkinden daha geniştir. Doğum sıra
önemli bölümlerinden biri olan omuriliği ko sında leğen kemikleri biraz daha açılarak
rumaktır. bebeğin çıkışını kolaylaştırır.
Sırtın tam ortasında, küçük çıkıntılardan Kafatası. İskeletin beyni koruyan ve yüzün
oluşan düğümlü bir çizgi boydan boya uzanır. kemik yapısını oluşturan bölümüne kafatası
Bu düğüm ler, omurların dışarıya doğru taşan denir. İnsan doğduğu zaman kafatasındaki
çıkıntılarıdır; bu çıkıntılara bağlanmış olan kemikler henüz gelişmesini tam amlamamış
kaslar om urganın eğilip bükülmesini sağlar. tır. Bu yüzden bebeklerin kafatasındaki ke
Om urga boynun içinden geçerek kafatasına miklerin arasında, yalnızca deri ve ince bir
bağlanır ve başa destek olur; ensede, boynun zarla örtülü olan bir açıklık vardır. Bıngıldak
sırta bağlandığı yerde belirgin bir om ur çıkın denen bu açıklık, ancak kemikler gelişmesini
tısı vardır. Omurganın alt ucunda ise, içe tamamlayıp kafatası gerçek boyutlarına ulaş
doğru kıvrılarak kasların arasına gömülmüş tığında kapanır.
olan kuyruksokumu kemiği bulunur. Bu ke Parmağınızı üstçenenizin üstüne koyup ağ
mik, insanın ilk atalarında var olan ve evrim zınızı açarsanız üstçenenin oynamadığını, yal
sürecinde körelen kuyruğun tek kalıntısıdır. nızca altçenenin hareket ettiğini fark edebilir
Gövde iskeletinin om urga dışındaki temel siniz. Çünkü üstçene doğrudan kafatasına
bölümleri, yukarıdan aşağıya doğru om uz bağlı olan sabit bir parçadır; oysa altçene
kemeri, göğüs kafesi ve leğen olarak adlandırı kafatasına hareketli bir eklemle bağlanmıştır.
lır. Köprücükkemiği ile kürekkemiğinden Kollar ve Bacaklar. Kollardan her biri üç
oluşan omuz kemeri kolların gövdeyle bağ uzun kemikten yapılmıştır. Kolun dirseğin
lantısını sağlar. Göğüs kafesi ise arkada üstünde kalan bölümünde üstkol kemiği, al
omurgaya, önde göğüs kemiğine bağlanmış tındaki bölümünde ise döner kemik ile dirsek
olan kaburgaların oluşturduğu kemikten bir kemiği yer alır. Üstkol kemiğinin ucu yuvar
kafes gibidir. Bu sağlam kafes, göğüs boşlu laktır ve arkada, üçgen biçiminde düz ve yassı
ğundaki kalp ve akciğerler gibi organlar için bir kemik olan kürekkemiğine bağlanır. Bu
çok korunaklı bir yapı oluşturur. İnsanda 12 bağlantı yerinin önünde de omuz kem erleri
çift kaburga vardır. D ar, yassı ve yay gibi eğik nin öbür parçası olan köprücükkemiği bu
olan bu kemiklerin yalnızca ilk yedi çifti lunur.
kıkırdaklarla doğrudan göğüs kemiğine bağla Üstkol kemiğinin alt ucu ise dışta döner
nır. Geri kalan beş çiftten üçü yedinci kabur kemikle, içte dirsek kemiğiyle eklemlenmiş-
ga kemiğiyle birleşir; daha kısa olan son iki tir. Kolun alt bölümündeki bu kemiklerin
çiftin ucu ise serbesttir. Am a hepsinin sırtta ucunda sekiz bilek kemiği, el ayasını oluştu
om urlarla bağlantısı vardır. Kaburgaların kı- ran beş tarak kemiği ve en uçta küçük parm ak
kırdaksı eklemleri bu kemik kafesin genişle kemikleri bulunur.
mesine yardımcı olarak solunumu kolaylaş Bacak ve ayaklardaki kemiklerin yerleşme
tırır. düzeni de kol ve el kemiklerininki gibidir.
Gövde iskeletinin alt bölümündeki leğen Bacağın dizin yukarısındaki üst bölümünde
denen kemik yapı da hem bacakların om ur (uylukta) yer alan uylukkemiği vücudun ağır
gayla bağlantısını sağlar, hem de karın boşlu lığını taşıdığı için bütün iskeletin en uzun ve
ğundaki organları korur. Bacakları bir köprü en güçlü kemiğidir. Bu kemiğin üst ucu top
gibi omurgaya bağladığı için kalça kemeri gibi yuvarlaktır ve kalça kemiğindeki çukur
denen bu yapı birkaç kemikten oluşur. Önde yuvaya oturarak çok hareketli bir eklem
ve yanlarda kalça, oturga ve çatı kemikleri oluşturur. Alt ucu ise diz eklemiyle kamışke-
nin, arkada sağrı kemiğinin sınırladığı bu miğine ve kavalkemiğine bağlanır. Bacakların
yapının biçimi gerçekten de bir leğeni andırır. birbirine bakan iç yanındaki kavalkemiği dış
D oktorlar leğen kemiklerinin yapısına baka taki kamışkemiğinden daha kalındır. Dizin
rak bir iskeletin kadına mı, yoksa erkeğe mi altındaki bu iki kemiğin alt ucunda sırayla
İSKENDERİYE 91
Kentteki anıtlardan K leopatra’nın İğneleri figürler yer alır. İskit sanatı daha sonra bütün
olarak adlandırılan iki dikilitaş 1878’de Lon Avrasya bozkır sanatını etkilemiştir.
dra’ya götürülmüştür. Nüfusu yaklaşık
2.893.000 (1986) olan İskenderiye, M ısır’ın İS K O Ç Y A , Büyük Britanya Adası’nın kuze
ikinci büyük kentidir. yinde bir bölgedir. Bir anakara ve yaklaşık
780 adadan oluşan İskoçya, Britanya Adaları’
İSKİTLER, İÖ 7.-4. yüzyıllarda Güney Rusya nin dörtte birini kaplar. Nüfusu yaklaşık
bozkırlarında ileri bir uygarlık yaratan kavim 5.228.000 olan İskoçya’nın en önemli kentleri
dir. Sakalar olarak da anılan (bazı tarihçiler Glasgow, Edinburgh, A berdeen ve D undee’
İskitler’in önce A ral Gölü ile Hazar Denizi dir (bak. EDİNBURGH; G la s g o w ) . Toplam
arasındaki bölgeye yerleşen, sonra İran’a yüzölçümü 78.772 k n r ’dir.
doğru sarkan koluna Sakalar adını verir) Uzun süre bağımsız kaldıktan sonra
İskitler’in anayurtlarının Tanrı Dağları-Fer- 1707’de Birleşme Yasası'yla İngiltere’ye bağ
gana-Kaşgar bölgesi olması ve dilleri bazı lanan İskoçya, egemenlik haklarının bir bölü
tarihçilere bu kavmin T ürkler’in ataları olabi münü korumuştur. Kendine özgü bir hukuk
leceğini düşündürtm üştür. ve eğitim sistemi ile ayrı bir kilisesi vardır.
İskitler’e ilişkin bilgiler büyük ölçüde ünlü
tarihçi H erodot’un anlattıklarına dayanır. Doğal Yapı
Uygarlıkları ise 20. yüzyılda yapılan kazılar İskoçya’nın kıyılarında çok sayıda koy ve
sonunda ortaya çıkarılmıştır. haliç vardır. Güneydoğuda Forth, kuzeydo
İskitler’in bir bölümü İÖ 8. yüzyılda Aral ğuda M oray, güneybatıda Solvvay ve onun
Gölü ile Hazar Denizi arasındaki bölgeye göç kuzeyinde Clyde körfezleri yer alır. Kaledon-
etti. Bir bölümü de Hazar Denizi’nin kuzeyin ya Kanalı, Moray ile Lorne körfezlerini birleş
den geçerek Rusya bozkırlarına yerleşti ve tirir. İskoçya doğal yapısı bakımından üçe
burada bulunan Kim merler’i Kafkasya üze ayrılır. Kuzeyde Glen M ore vadisiyle ikiye
rinden güneye sürdü. Savaşçı bir kavim olan bölünen dağlık Highlands, ortada engebeli bir
İskitler İÖ 7.-6. yüzyıllarda M edler ile Asur- yapısı olan ve 600 metreye ulaşan tepelerle,
lular’ın yıkılmasında önemli rol oynadılar. kıyılardaki alçak ovalardan oluşan Lowlarıds
Daha sonra da Persler’le mücadele ettiler. En ve güneyde Kuzey İskoçya kadar yüksek
parlak dönemlerini İÖ 6.-4. yüzyıllarda yaşa ZEFA
Batı H ighlan ds
yö re sin d e b ir balıkçı
köyü olan T a rb e rt'te n
b ir g ö rü n ü m .
ZEFA
İskoçya’da binlerce kişiye, özellikle kadınlara adını İrlanda’dan göçen Scotia (İskoç) kabile
iş alanı sağlayan geleneksel bir sanayidir. sinden aldı. İskoçlar, yaklaşık İS 5. yüzyılın
Yünlü dokumacılığın çok ileri olduğu İs sonlarında, İrlanda’dan, Britanya A dası’nın
koçya, pamuklu dokumalarıyla da tanınır. kuzeyine geçtiler ve Dalriada adında bir
Shetland’ın el örgüsü atkıları, kazakları ve krallık kurdular. 850’den önce, daha doğuda
eldivenleri ile geniş kareli desenleriyle İskoç yaşayan Piktler’le (Kuzey Britonlar) birleşe-
etekleri çok ünlüdür. İskoçya jüt sanayisinin rek, İskoçya’nın büyük bölümünü kaplayan
de gelişkin olduğu bir bölgedir. Alba Krallığı’m kurdular. 11. yüzyılda, İskoç
kralları Lothian ve Strathclyde’ı alarak krallı
Çiftçilik, Balıkçılık ve Turizm ğın sınırlarını genişlettiler. İskoçya’ya Hıristi
Çiftçiliğe en uygun toprak ve iklim koşulları yanlık 4. yüzyılda girdi.
İskoçya’nın doğusundadır. Bu bölgede arpa, İskoçya Kralı I. David (1124-53), savaşta
buğday, şekerpancarı ve patates, kışın hay yanında yer alan soylulara toprak bağışlaya
vanları beslemek için yulaf yetiştirilir. Bunlar rak feodal düzeni getirdi (bak. F E O D A L İZ M ).
dan başka çilek ve ahududu da yetiştirilmek Kral II. Alexander (1214-49) İngiltere’yle
tedir. Güneybatıdaki otlaklarda mandıracılık ülkesi arasında barışı sağladı ve egemenliğini
gelişkindir. Ayrıca kümes hayvanlarının yetiş güçlendirdi. Oğlu III. Alexander (1249-86)
tirilmesine de önem verilir. Norveçliler’in elinde bulunan Hebrid Adala-
Ormancılık ve balıkçılık önemli bir yan rı’m alarak topraklarını daha da genişletti. Bu
gelir kaynağıdır. Kuzey Denizi’nde ringa, dönem de İskoçya bağımsız, birleşik ve zengin
m orina ve dilbalığı, H ebridler’in kayalık kıyı bir krallık oldu.
larında ıstakoz avlanır. Irm aklarda ve ırmak A lexander’ın ölümünden sonra 13 kişi İs
ağızlarında ağla sombalığı tutulur. koçya tahtı üzerinde hak iddia etti. İngiltere
İskoçya’nın önemli bir gelir kaynağı da Kralı I. Edw ard’ın seçtiği John de Balliol
turizmdir. Turistlerin bir bölümünü, birkaç 1292’de taç giydi. I. Edw ard’ın, İskoçya kralı
kuşak önce A B D ya da K anada’ya göç et üzerinde egemenlik kurm ak istemesi üzerine
miş olan İskoçyalılar’ın torunları oluşturur. John, 1295’te buna başkaldırdı. Edward onu
Dünyanın her yerinden gelen müzisyen ve tahttan indirerek, İskoçya’yı egemenliği altı
sanatçıların katıldığı geleneksel Edinburgh na aldı. İskoçlar, William Wallace adlı genç
Uluslararası Müzik ve Tiyatro Festivali önem bir önderin öncülüğünde ayaklandılar ve İngi-
li bir sanat olayıdır. lizler’i ülkelerinden çıkardılar. 1305’te E d
vvard, W allace’ı yakalatarak idam ettirdi ama,
Tarih ne o, ne de oğlu II. Edvvard, İskoçya’yı
Eski adı Kaledonya olan İskoçya, bugünkü denetim altında tutabildi. Carrick Kontu
İSKOÇYA 95
R obert de Bruce, 1306’da İskoç Kralı I. arasında ikiye bölündü. Tahttan indirilen
Robert olarak taç giydi. 1314’te İngilizler’i Mary, 1568’de İngiltere’ye kaçtı; 1587’ye ka
ağır bir yenilgiye uğrattı ve krallığın denetim i dar M ary’yi İngiltere’de tutuklatan İngiltere
ni ele geçirmeyi başardı. Kraliçesi Elizabeth, kendisine karşı yapılan
I. Robert, soylular ve baronlardan başka bir suikaste karıştığı gerekçesiyle onu idam
kent temsilcilerini de parlam entoya katılmaya ettirdi.
çağırdı. I. R obert’in torunu II. R obert’ten İngiltere ile bundan sonra hiç savaşılmadı.
başlayarak, Steward (daha sonra Stuart) ha 1603’te Elizabeth ölünce, M ary’nin Protestan
nedanı yönetime geldi. olarak yetiştirilen oğlu James, Kral I. James
1424-1542 yılları arasında, İskoçya’da top sanıyla İngiltere kralı oldu (bak. J a m e s ) .
raktan iyi ürün alındı. Kentlerin önemi arttı İskoçya ile İngiltere, krallarının aynı olm a
ve dış ticaret gelişti. 15. yüzyılda kurulan St. sına karşın, ayrı parlam entolara sahip olmayı
Andrews, Glasgow ve Aberdeen üniversitelerin bir yüzyıl daha sürdürdüler. Am a James,
den başka, 1583’te Edinburgh Üniversitesi İskoç Parlam entosu’nun ve kilisesinin, V.
kuruldu. İngiltere’nin kuzeyinde konuşulan James döneminde kazandığı özgürlüğe izin
dile yakın olan ama Latince, Fransızca ve vermedi.
Galce sözcüklerle zenginleşen İskoç dili, bu I. Jam es’in oğlu, I. Charles önceleri İs
dönemde önemli bir gelişme gösterdi. İlk koçya Kilisesi’ne karşı çıktı. Bu İskoç soylula
İskoç basımevleri, 1507’de Edinburgh’da ça rının ve din adamlarının tepkisine neden
lışmaya başladı. O dönem de, mimarlık, oy oldu. Uzun süren bir mücadele döneminden
macılık ve şiir çok gelişti. sonra Charles, 1641’de İskoçlar’ın yapmış
1513’te İskoçya Kralı IV. Jam es, Fransa olduğu değişiklikleri kabul etti ve İskoç Parla-
kralının yandaşı olarak, İngiltere’yi istila etti. m entosu’na daha fazla özgürlük tanıdı.
Ne var ki, yenilgiye uğradı ve savaşta öldü. İskoçlar, İngiltere’de I. Charles’ın iç sava
Bundan sonra İskoçya Krallığı hiçbir zaman şın sonunda idam edilmesinin hemen ardın
gerçek anlamda yeniden güçlenemedi. Ülke dan Charles’ın oğlunu, II. Charles adıyla kral
yeniden soyluların kavgalarına ve İngiliz entri ilan ederek taç giydirdiler. Bu dönemde
kalarına sahne oldu. Çocuk Kral V. James bü İngiltere’nin başında Oliver Cromwell vardı.
yüdükten sonra, yetenekli bir yönetici olduğunu Cromwell kuzeye, İskoçya üzerine yürüdü.
kanıtladı. İskoçya’da 1532’de bugün de yürür İskoçya ordusunu bozguna uğratarak İskoç-
lükte olan en yüksek yargı organını oluşturdu. ya’yı 10 yıl sürecek İngiliz yönetimi altına aldı
1542’de, çok genç yaşta öldü ve bir haftalık (bak. C r o m w e l l , O l i v e r ) .
olan kızı M ary, onun yerine tahta geçirildi II. Charles birtakım sorunlara karşın, İs-
(bak. M a r y ) . Bu sırada ülkede Reform diye koçya’yı 25 yıl süreyle yönetti. Presbiteryen-
bilinen büyük dinsel değişiklikler oldu (bak. ler, ona karşı birçok kez ayaklandılar.
R e f o r m ). 1681’de bir yasa çıkartarak, hem dinsel, hem
İskoçya’daki Katolik Kilisesi’nin gelişimi de yasal alanda en üstün güç olarak tüm
durmuştu. M anastırların zenginliğine karşı, uyruklarının kendisini tanıması zorunluluğu
kiliseler yoksullaşmıştı. Halk değişimden ya nu getirince, en ılımlı kişiler bile ona tepki
na olan ilerici din adamlarını destekledi. gösterdiler.
1560’ta parlam ento, kilisenin reform ilkeleri Charles’ın 1685’te ölümünden sonra yerine
ni kabul etti. İskoçya’da, papanın dinsel bir Katolik olan kardeşi VII. James (İngilte
otoritesine son verildi. Katolik ayinleri yasak re’de II. James) geçti. 1688’de, İngilizler
landı. Bunu izleyen yıl, genç kraliçe Mary, Jam es’i yurtdışma kaçmak zorunda bıraktılar
yetiştirilmekte olduğu Fransa’dan İskoçya’ya ve sonraki yıl, Protestan olan kız kardeşi
geldi. Bir Katolik olmasına karşın, kilise Mary ile kocası William’ı onun yerine tahta
topraklarını soylulara ve baronlara vererek çağırdılar. İskoçlar da, İskoçya Kilisesi’nin
onların desteğini sağlamaya çalıştı. İskoçya, yeniden Presbiteryen olması koşuluyla, İs
Protestan İngiltere’ye yandaş olmak isteyen koçya tahtını VVilliam ve M ary’ye bırakmaya
Reformcular ile Fransa yanlısı Katolikler razı oldular. 1690’da çıkan bir yasayla İskoç-
96 İSKORPİT
Bunlar arasında İslamcılık önemli bir yer İslam abat’ın nüfusu 204.364’tür (1981). Bu
tutar (bak. İSLA M CILIK ). 20. yüzyıl ise bütün rakam , İslam abat dışındaki birkaç kentin
dünyada olduğu gibi İslam dünyasında da sö 1 milyonun üzerindeki nüfusuna göre çok
mürgeciliğe karşı mücadelenin yoğunlaştığı, düşüktür.
milliyetçiliğin güçlendiği ve milli devletlerin
doğduğu bir dönem oldu. İSLAMCILIK, 19. yüzyılın ortasında ortaya
çıkan ve İslam dünyasını batı egemenliğinden
İslam Fırkaları ve Mezhepleri ve geri kalmışlıktan kurtarm ayı amaçlayan bir
İslam ’ın yayılmasıyla birlikte ortaya çıkan düşünce akımıdır.
siyasal çekişmeler özellikle halifelik sorunun İslamcılık Akımı, İslam dünyasında daha
da (bak. H A L İFE LİK ) odaklanmıştı. Bunun önce de var olmuş yenileme-yenilenme (tec-
sonucunda M üslümanlar birbirlerine düşman dit-teceddüt) düşüncesine dayanan hareket
topluluklara ayrıldılar. Fırka (bölük, parti) lerden modernleşmeyi öngören yönüyle ayrı
olarak adlandırılan bu toplulukların başlıcala- lır. D aha önceki hareketler İslam dünyasında
n Sünniler, Şiiler ve Hariciler’di. Bu ayrılık ki bozulmaları İslam’ın özüne dönerek düzelt
aynı zam anda İslam ’ın tem el ilkelerini yorum meyi amaçlarken İslamcılık A kım ı’nda batıya
lama konusunda da farklılıklara yol açtı. Bu yetişme, batı dünyası gibi olma özlemi ağır
farklı yorum lardan da m ezhepler doğdu. Z a basar. A m a bu amaca dinin tem el ilkelerin
m anla bu ana kolların içinden de yeni mez den ödün verm eden ve İslam dünyasını tek
hepler çıktı. Bunların çoğu kısa sürede yan bir siyasal otorite altında birleştirerek ulaşm a
daşlarını yitirip ortadan kalktı. Bir bölümü de yı amaçlar.
küçük topluluklar halinde varlığını günümüze İslamcılar özellikle batının bilim ve tekno
kadar sürdürdü. Bugün İslam dünyasında loji alanındaki yeniliklerini İslam dünyasının
yaşayan en büyük mezhepler Sünnilik ve da m utlaka benimsemesi gerektiğini, İslam ’ın
Şiilik’tir (bak. SÜNNİLİK; Ş İİL İK ). bunu engellemediğini savunmuşlardır. İslam
ülkelerinin tek kişinin otoritesine dayanan
İSLAMABAT, Pakistan’ın başkentidir. 1947’ yönetim düzenlerinin değişmesini, eğitim sis
de Pakistan kurulduğunda bir liman kenti tem lerinin yenileşmesini ve yeni bir yaşam
olan Karaçi başkent seçilmişti. Sonradan Pa biçimi benimsenmesinin gerekli olduğunu ile
kistan’ın kuzeyinde, Ravalpindi’nin yaklaşık ri sürmüşlerdir. Dinin bu değişmelere uyumu
15 km güneydoğusunda, dünyaca ünlü mi sorununun da içtihatla (din bilginlerinin yeni
marların katılımıyla yeni bir kentin tasarımına bir durum karşısında bu durumun dine uygun
geçildi. 1960’ta buraya İslam abat adı verildi. olup olmadığı konusundaki yorumu) aşılabi
Sonraki yıl kentin yapımına başlandı. 1969’a leceğini ortaya atmışlardır.
gelindiğinde tüm bakanlıklar İslam abat’a ta İslamcılık A kım ı’nm kurucusu Cemaleddin
şınmıştı. K entteki yapılar, çağdaş, işlevsel Afgani’dir (1839-97). Afgani’nin M ısır’da
batı mimarisi ile geleneksel İslam mimarisinin başlattığı bu akım orada M uhamm ed Abduh
bir bireşimidir. (1845-1905) ve Reşid Rıza (1863-1935) tara
İslam abat’ın deniz düzeyinden yüksekliği fından sürdürülmüştür. İslamcılık A kım ı’nın
yaklaşık 610 m etredir. İndus’un bir kolu olan Hindistan’daki başlıca temsilcileri Seyyid Ah-
Kurang Irm ağı’nca akaçlanır ve bu ırmak med Han (1817-98) ve Seyyid Em ir Ali
üzerindeki baraj, ulusal park olarak aynlan (1849-1928) olmuştur. Osmanlı aydınlarının
alanda bir göl oluşturur. K ent, geniş çayırlar da ilgisini çeken bu akım özellikle II. M eşruti
ve sekilerle çevrilidir. yet dönem inde (1908-18) bir hayli yandaş
Resmi yapılar ile ulusal kurum lar için toplamıştır. Bu dönemde Şehbenderzade Ah-
aynlan alanlar dışında İslam abat, her biri med Hilmi (1865-1914), Said Halim Paşa
kendi içinde yeterli konut, sanayi ve ticaret (1863-1921) ve M ehmet Akif Ersoy (1873-
bölgelerine ayrılmıştır. K entte iki üniversite, 1936) bu akımın öncülüğünü yapmışlardır.
A tom A raştırm a Enstitüsü, Ulu Cami, meclis A m a I. Dünya Savaşı sonunda İslam dünyası
binası ve başkanlık sarayı vardır. nın iyice parçalanması milliyetçilik akımları-
98 İSLAM HUKUKU
nin güçlenmesine yol açmıştır. 1960’larda lerarası hukuk demek olan siyer; ahlak ve
İslam dünyasında yeniden tartışm a alanına toplumsal görgü kurallarıyla ilgili konuları
çıkan İslamcılık, günümüzde daha değişik kapsayan âdab’tır. Kaynakları doğru yorum
yönelimler kazanarak varlığını sürdürm ek layarak yargılara varmanın yollarını gösteren
tedir. dala da usulü’l-fıkıh adı verilir.
niz kıyısındadır. Portakal ve limon ağaçlarıyla İspanya’da oldukça gelişkin bir ulaşım sis
çevrelenmiş olan bu kent, beyaz badanalı temi vardır. Demiryolları ve karayollarının
evleri, kubbe ve kuleleriyle, daha çok A rap çıkış noktası M adrid’dir. Denizyolu ve deniz
kentlerinin özelliklerini taşır. Güneybatı İspan taşımacılığı dış ticarette önemli rol oynar.
ya’da Sevilla ve G ranada kentleri tarihsel Başlıca limanlar kuzeyde G ijon, Aviles, El
yapılarıyla ünlüdür (bak. E l h a m r a Sa r a y i ; Ferrol, Vigo, La Çoruna, Santander ve Bil
G ranada ; Se v îl l a ) . bao, güneybatıda Câdiz ve Sevilla, Akdeniz
kıyısında C artagena, Valencia ve Barselo
Tarım ve Sanayi na’dır. İspanya’nın dünyanın birçok ülkesiyle
İspanya, sanayisi gelişmekte olan bir tarım havayolu bağlantısı vardır. Başlıca havali
ülkesidir. Ne var ki, iklimin sert, toprağın m anları M adrid, Barselona ve Sevilla’dadır.
verimsiz, uygulanan yöntem lerin eski oluşu Turizmin ülke ekonomisine katkısı büyük
tarımsal ürünü olumsuz yönde etkilem ekte tür. İspanya’ya her yıl 30-40 milyon turist
dir. Başlıca ürünler buğday, arpa, patates, gelir. Kıyılarda çekici oteller ve dinlence
soğan, şekerpancarı; Valencia ve M urcia’nın yerleri vardır.
kıyı düzlüklerinde pirinç ve ülkenin kuzeybatı
bölgesi dışında tüm bölgelerde yetişen zeytin Tarih
dir. Güneyde ve doğudaki kıyı şeritlerinde İber Yarım adası’nda, İÖ yaklaşık 25-10 bin
yetiştirilen portakal ve dom ates büyük ölçüde yıl öncesinden kalan A ltam ira M ağarası gibi
dışarıya satılır. Hayvancılığın ülke ekonomisi m ağaralarda, duvarlara çizilmiş bizon ve at
ne katkısı önemlidir. En çok koyun ve keçi resimlerine rastlanm ıştır (bak. M a ğ a r a S a n a -
beslenir. İspanya özellikle postundan iyi cins T l) . İÖ 1100’lerde Fenikeliler İspanya kıyıla
yün elde edilen merinos koyunuyla ünlüdür. rında balıkçılığa ve ticarete dayalı koloniler
Kırsal kesimlerde ulaşımda eşek kullanılır. kurdular. İÖ 9. yüzyıldan sonra Yunanlılar’ın
İspanya şarap üretim inde A vrupa’nın üçün kurduğu koloniler ise Doğu A kdeniz’le tica
cü önemli ülkesidir. Ayrıca Endülüs, Kata- retin gelişmesini sağladı. D aha sonra bu
lonya ve batıda Estrem adura’da yetişen m an kolonileri Kartacalılar ele geçirdi. İspanya,
tar meşesinden m antar elde edilir. İÖ 8. yüzyılda, Pireneler üzerinden gelen
İspanya, A vrupa’nın önde gelen köm ür K eltler’in istilasına uğradı. İÖ yaklaşık 6.-5.
üretim m erkezlerinden biridir. Köm ür en çok yüzyıllarda İberler adı verilen halk İspanya’
Kantabriya D ağlarindan çıkarılır. Yaygın nin güney ve doğu kesimlerine yerleşti.
olarak bulunan demir yataklarından başka, Yunanlılar’ın etkisiyle özgün bir uygarlık
güneybatıda Huelva yöresinde pirit vardır. geliştiren İberler’in bir yazı sistemleri vardı.
Ayrıca kurşun, bakır, çinko, tungsten ve cıva Tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. El
bulunur. sanatlarında çok ileri gitmişlerdi. K eltler’in
İspanya’da sanayileşme oldukça geç başla İberler’le karışarak kaynaşmasından Kelti-
dı. Bilbao, Valencia, Sevilla ve Câdiz’de gemi berler olarak bilinen halk ortaya çıktı (bak.
yapımcılığı, Barselona, Bilbao ve M adrid’de K el tl er ).
m otor, makine ve elektrikli ev aletleri üreti I. K artaca Savaşı’ndan sonra (bak. K a r t a -
lir. M adrid’de bir de uçak fabrikası vardır. K artacalılar’ın İber Yarımadası
CA S a v a ş l a r i )
Ö teki önemli sanayi dalları demir-çelik, oto üzerindeki egemenliği sona erdi. İÖ 19’da
mobil, kimyasal m addelerdir. D okum a sana tüm yarım ada Rom a İm paratorluğu’nun de
yisinin merkezi B arselona’dır. İspanya ayrıca netimine girdi. Yaklaşık 400 yıl süren Rom a
denizcilikte de çok ileridir. Bask yöresinde egemenliği sırasında İber Yarımadası, Rom a
yapılan tabanca ve tüfekler çok ünlüdür. uygarlığının etkisiyle gelişti. İber ve Kelt
Ülkede bulunan uranyum kaynaklarından dilleri yerini Latince’ye bıraktı.
yararlanacak bir nükleer enerji santralı tasarı Rom a İm paratorluğu’nun yıkılmasından
mı varsa da, İspanya’da elektrik üretimi sonra İspanya, G erm en halklarının istilasına
büyük ölçüde petrole ve hidroelektrik enerji uğradı. Vizigotlar yarım adanın büyük bir
santrallarına dayalıdır. bölümünü kapsayan güçlü bir krallık kurdu-
104 İSPANYA
Üstte solda: K astilya b ö lg esin de , ge çm işte R o m alıla r'ın savu nm a m erkezi olan S egovia kentinde, o
d ö n e m d e n kalm a El Puente s u ke m e rle ri. Üstte sağda: Kuzeybatı İspanya'da, K an tabriya D a ğla rı'n ın
ete kle rin d e k u ru lm u ş b ir m anastır. Solda: H uelva'da b ir g e çit tö re n i. İspanya'da at b u g ü n de yayg ın olara k
ku lla n ılm a kta d ır. Sağda: Ş en liklerd e, tö re n le rd e ve tu ris tle r için yap ılan eğ lencelerde g iy ile n İspanyol
ulusal g iy s ile ri son derece göz alıcıdır.
İSPANYA 105
lar. İS 711’de, Kuzey A frika’daki Emevi İspanya, Osm anlılar’la ve Fransızlar’la yaptığı
valisinin kom utanlarından Tarık bin Ziyad, savaşlarda gücünü iyice yitirdi.
Cebelitarık Boğazı’m geçerek, İspanya’nın İspanya Kralı II. Carlos ölüm döşeğinde
nerdeyse tamamını ele geçirdi (bak. ENDÜLÜS tahtı Fransa Kralı XIV. Louis’nin torununa
E m ev İler İ) . M üslüm anlar’ın kendi aralarında bıraktı. Yeni kral 1701’de V. Felipe adıyla
ki çatışmalardan yararlanan Vizigotlar 8. tahta geçti. Böylece İspanya’da Bourbon
yüzyılda kuzeyde Asturias Krallığı’m, ardın kralları dönemi başlamış oldu. V. Felipe etkili
dan güneye doğru yayılarak Leön, Kastilya, bir yönetim kurdu ve birtakım reform lara gi
Navarra ve Aragon krallıklarım kurdular. rişti. Bask ve Navarra dışında bütün topraklar
13. yüzyıl başlarında kentlerin önem kazan doğrudan krallık yönetimine bağlandı. Ne var
masıyla Cortes adı verilen meclisler ortaya ki, H ollanda ve İtalya toprakları yitirildikten
çıktı. Bu meclisler soylulardan, din adam la başka Cebelitarık da İngiltere’ye bağlandı.
rından ve kent temsilcilerinden oluşuyordu. Fransız Devrim i’nden sonra Fransız ordula
Kral canı istediği zaman bu meclisleri toplan rı İspanya’ya girdi. 1805’teki Trafalgar Sava-
tıya çağırırdı. şı’nda İspanyol donanması yok edildi. Bunu
Hıristiyan krallıkların M üslüm anlarla sa fırsat bilen Fransa İm paratoru Napolyon, kar
vaşı yaklaşık 700 yıl sürdü. M üslümanlar deşi Joseph B onapart’ı İspanya tahtına o turt
yarım adadan çıkarıldıktan sonra Aragon ve tu. 1808’de İspanyollar Fransa’ya karşı ayak
Kastilya’nın Katolik kralları dinsel ve siyasal landılar. Yarım ada Savaşı (1808-14) olarak da
birliği güçlendirmek gerekçesiyle Yahudi- bilinen İspanya Bağımsızlık Savaşı’nda Fran-
ler’e, M üslüm anlar’a ve başka dinsel gruplara sızlar’ı ülkelerinden sürdüler. Bu gelişmelerin
baskı uygulamak için 1478’de papanın izniyle ardından İspanyol A m erika’sında ayaklanma
İspanyol Engizisyonu’nu kurdular. Böylece lar başladı. 1824’te İspanyol birliklerinin Pe
on binlerce insana işkence edildi. Binlercesi ru ’da yenilgiye uğramasıyla, sömürgelerin ço
yakılarak öldürüldü. ğu bağımsızlığını ilan etti.
1479’da Aragon Kralı Fernando’nun Kas Bourbon kralları dönem inde belirli bir eko
tilya Kraliçesi Isabella ile evlenmesiyle, İspan- nomik canlanma olduysa da bu uzun sürmedi.
ya’nın en güçlü iki krallığı birleşti. 1492’de 1812’de Câdiz’de toplanan Cortes ilk liberal
Kastilya ve Aragon orduları G ırnata’yı ele anayasayı kabul etti. Bu sırada alman önemli
geçirerek M agripliler’i denetim altına aldı. kararlardan biri de engizisyonun kaldırılması
Aynı yıl Kraliçe Isabella’nın desteğiyle denize oldu.
açılan Kristof Kolom b’un A m erika’yı keşfiyle İspanya 19. yüzyıl boyunca yeteneksiz yö
İspanyol sömürgeciliği başlamış oldu. neticilerden ve iç savaşlardan çok zarar gör
İspanya, Fernando ve Isabella’dan sonraki dü. 1898’de İspanya-Am erika Savaşı büyük
dönem lerde de A vrupa’daki güçlü konum unu bir yenilgiyle sona erdi. İspanya, Küba, Porto
korudu. D ah a sonraki yıllarda Felem enk top Riko ve Filipinler’i yitirdi (bak. İSPAN YA-AM E
raklarını, İtalya’yı ve Portekiz’i egemenliği RİKA S a v a ş i ) . Bu olay İspanya tarihinde önem
altına aldı. Aynı zam anda denizaşırı yayılma li bir dönüm noktası oldu.
cılığını da sürdürerek M eksika’yı, O rta ve İspanya, I. Dünya Savaşı’nda (1914-18) ta
Güney A m erika’nın büyük bir bölüm ünü ve rafsız kaldı. 1923’te G eneral Primo de Rivera
Filipinler’i im paratorluk topraklarına kattı. bir darbeyle yönetime el koydu. İspanya’nın
Bundan sonra İspanya’nın gücü giderek çeşitli halklardan oluşan yapısına duyarlı ol
azalmaya başladı. Bunun nedenlerinden biri mayan Rivera, baskıcı bir yönetim kurdu. Bu
imparatorluğun değerli kaynaklarının büyük na karşı gerek halktan, gerek ordudan gelen
ölçüde denizaşırı topraklarda siyasal üstünlük tepkiler üzerine 1930’da istifa etti. Yapılan se
kurm ak amacıyla kullanılmış olmasıydı. çimlerde cumhuriyet yanlıları büyük bir ço
1588’de İspanyol A rm adası, İngilizler karşı ğunluk sağladı. Yeni cumhuriyetçi hüküm et
sında ağır bir yenilgiye uğradı (bak. A r m a d a ). ilerici bir anayasa çıkarttı. İşçi hakları başta
HollandalIlar İspanyol egemenliğine başkal olmak üzere bir dizi reform yürürlüğe kondu.
dırdı. Çok geçmeden Portekiz’i de yitiren Ne var ki, Cum huriyetçiler’in Katolik kurum
106 İSPANYA
lan karşılarına almaları ve çıkarcı çevrelerin sı dışında İspanya’ya ait olan topraklar yalnız
öngörülen toplumsal değişmelerden tedirgin ca Kanarya ve Balear adalarıdır.
lik duyması, gerici çevreleri harekete geçirdi.
Silahlı faşist bir örgüt olan Falanj, Francisco İspanyol Sanatı
Franco önderliğinde Cum huriyetçiler’e karşı O rtaçağda doğu ve batı kültürlerinin buluştu
çıktı. Yaklaşık 1 milyon kişinin öldüğü İspan ğu bir kavşak olan İspanya, yüzyıllardan beri
ya İç Savaşinm (1936-39) ardından Franco sanata beşiklik etmiş bir ülkedir. Roma ege
devlet başkanı oldu (bak. F r a n c o . F rancisco ). menliğinden kalma çok sayıda heykelin yanı
II. Dünya Savaşı’nda (1939-45) Franco, ta sıra 8. yüzyılda başlayan İslam istilası, İspan-
rafsızlık siyaseti izlediğini söylemekle birlikte, yol-Magrip sanatının doğmasına yol açmıştır.
iç savaş sırasında Franco’ya yardım etmiş olan Bu sanattan günümüze K urtuba Camisi ve El-
H itler ve M ussolini’yi destekledi Bu yüzden ham ra Sarayı gibi eşsiz yapılar ile ustalıkla iş
batılı ülkelerce dışlanarak 1955'e kadar Bir lenmiş fildişi eşya, ahşap oyma panolar, kab
leşmiş M illetler’e alınmadı. Franco 1975’te öl zaları işlemeli silahlar ve seram ikler kalmıştır.
dü. Juan Carlos kral oldu. 1976’da başbakan Tuğla duvar örm ekte, oymalı alçıdan ve sırlı
lığa getirilen Adolfo Suarez Gonzales’in kur topraktan mozaik duvar süslemeleri yapm ak
duğu hüküm et yeni yasal düzenlemeler yaptı. ta usta olan Müslüman işçiler yapı işlerinde
Falanj’ın kapatılm asından ve İspanya Komü çalışarak, yeni yapılara damgalarını vurdular.
nist Partisi’nin yasallaşmasından sonra Bunlardan başka yontma taştan yapılma ve
1979’da yapılan serbest seçimlerle dem okrasi anıtsal heykellerle bezeli yapılar da ortaya
ye geçildi. çıktı. İspanyol sanatçılar ahşap oymacılıkta ve
İspanya’nın dem okratik yönetime dönüşü kuyumculukta da çok zarif ürünler verdiler.
1986’da A vrupa Ekonom ik Topluluğu’na ka 12. yüzyılın ikinci yarısından sonra İspanya’ya
bul edilmesini sağladı. Bugün İber Yarım ada yerleşen gotik üslup Hıristiyanlık’la bütünle
İSPANYA-AMERİKA SAVAŞI 107
lar arasındadır. U sta piyanist Jose Iturbi, gi 1 Ispanya-A m erika Savaşı sırasında atların çektiği
b ir a m b u la n s on arılırken . 2 M a in e 'in Havana
tarcı A ndres Segovia ve soprano Victoria de lim a n ın d a batırılışı.
los Angeles de İspanya’nın yetiştirdiği değerli
sanatçılardır. (Ayrıca bak. M İM ARLIK; R ESİM S A vay a uçuruldu ve denizcilerden 266’sı öldü.
N A T I.) A BD bu olaydan İspanya’yı sorumlu tuttu. 20
Nisan’da A B D Kongresi, İspanya’nm Kü
İS P A N Y A -A M E R İK A S A V A Ş I, A B D tarihi b a’dan çekilmesini istedi. 24 Nisan’da ise
nin en kısa savaşıdır. 1898’de başlayan ve 114 İspanya, A B D ’ye savaş ilan etti.
gün süren bu savaş, her iki ülkenin tarihinde A B D ’nin büyük gücü karşısında, yetersiz
bir dönüm noktasıdır. Savaşın sonunda İs donanımıyla İspanyol ordusu çok zayıftı. İlk
panya, Am erika ve A sya’daki sömürgelerini çatışma K üba’da değil, başka bir İspanyol
yitirirken, A BD ilk sömürgelerini kazanmış sömürgesi olan Filipinler’de oldu. Bu savaşta
oldu. İspanyol filosu batırıldı. K üba’nın Santiago
Küba çok uzun bir süreden beri İspanyol limanındaki başka bir İspanyol filosunun tüm
egemenliğinden kurtulm ak ve bağımsızlığına gemileri de batırıldı. 17 Tem m uz’da Santiago
kavuşmak çabasındaydı. En sonuncusu teslim oldu. 21 Tem m uz’da A B D ordusu
1895’te gerçekleşen ayaklanm alar, acımasızca Porto R iko’ya çıktı ve bu ülkeyi kolayca ele
bastırılmıştı. Birçok Kübalı toplam a kam pla geçirdi. 12 A ğustos’ta anlaşmaya varılarak
rına gönderilmiş, bu kam plarda açlık ve savaşa son verildi. Uzakdoğu’da savaşan
hastalıktan ölmüştü. A BD halkı Kübalılar’ı ABD güçlerinin ateşkesten haberi olmadığı
destekliyordu. G azetelerde de İspanya’yı ye için Filipinler’de altı saatlik bir savaştan sonra
ren yazılar yayımlanıyordu. Manila da ele geçirildi.
15 Şubat 1898’de A B D savaş gemisi Maine A B D savaş süresince 400 ölü verdi. H asta
K üba’nın H avana limanında demirliyken ha- lıktan ölenlerin sayısıysa 5.000’di. 10 Aralık
108 İSPANYOL EDEBİYATI
görkemli dönemidir. Dönem in başlangıcında adlı düzyazı yapıtı ile Jose Francisco’nun Fray
yazan bilinmeyen Comedia de Calixto y Meli- Gerundio (1758) adlı yergisi sayılabilir. Diego
bea (1499; “Calixto ve M elibea’nın Komedi Gonzales ile Juan M elendez Valdes gibi
si”) adlı rom an bir başyapıt niteliği taşıyordu. şairler ise şiir türüne bir ölçüde canlılık
Halkın uzun bir süre beğendiği şövalye ro- getirdiler.
m anslannın yerini bir yandan İtalyan edebi 19. yüzyılda A vrupa’da yaygınlık kazanan
yatından etkilenen ve kırsal yaşamı yücelten Romantizm A kim inin etkileri İspanyol ede
pastoral roman, bir yandan da kökeni İspan biyatında ancak 1830’larda görülmeye başladı
ya’da olan pikaresk roman aldı. Şövalye roman ve kısa süreli oldu. İspanya’da Rom antizm ’in
sına tepki olarak doğan ve sevimli bir serseri önde gelen adları arasında D on Alvaro, o la
nin yaşamöyküsünü konu alan pikaresk rom a fuerza del sino (1835; “D on Alvaro ya da
nın ünlü örneği yazarı bilinmeyen Lazarillo Yazgının Gücü”) adlı oyunuyla şair ve oyun
de Tormes'ûv (1554). G ene de, bu çağın en yazan Angel de Saavedra ve D on Juan
ünlü romanı Miguel de Cervantes’in (bak. Tenorio (1844) adlı oyunuyla yazar Jose
C e r v a n t e s Sa a v e d r a ,M ig u e l D e ) kaleme aldı Zorilla sayılabilir.
ğı ve yarattığı D on Kişot ile uşağı Sanço Pan- 1850’den sonra ise şiir türünde rom antik
za karakterleriyle çağdaş romanın ilk örnekle duyarlılık korunm akla birlikte, bu akımın
rinden sayılan Don K işo fiu ı (D on Quijote; biçimselliğinden kaçman Gustavo Adolfo
1605-15). Becquer, Ram on de Cam poam or y Campoo-
O rtaçağ kilise oyunlarından esinlenerek sorio ve G aspar Nünez de Arce gibi yeni
gelişen İspanyol tiyatrosu bu dönemde Lope şairler ortaya çıktı.
de Vega’nın oyunlarıyla sanatsal doruğa ulaş İspanyol rom anı 19. yüzyılın ikinci yarısın
tı. Sayısı 1.800’ü aşan oyunları ustalıklı bir da önemli bir gelişme göstererek yerel gözlem
sahne tekniği sergiliyor ve çapraşık olay ve betim lem elere yer veren bir bölgesel ro
örgüleri içeriyordu. Lope de Vega’yı izleyen man niteliğine büründü. Pedro Antonio de
başarılı oyun yazarları arasında Tirso de A larcon’un Üç Köşeli Şapkacı (El sombrero
M olina ve Pedro Calderon de la Barca sayıla de tres picos; 1874), Jose M aria de Pereda’nın
bilir. Penas arriba'sı (1893; “Dağlara D oğru”) böl
Bu dönem de şiir türünde de önemli geliş gesel romanın önde gelen örnekleri arasın
m eler oldu. Şair Garcilaso de la Vega İtalyan dadır.
şiirinde kullanılan ölçüleri Kastilya lehçesiyle
yazdığı şiirlere uygulayarak İspanyol lirik şiir Çağdaş Dönem
geleneğini başlattı. Ünlü gizemci şairlerden 19. yüzyılın sonlarından başlayarak baş göste
San Juan de la Cruz, Aziz Juan de Yepes y ren siyasal ve toplumsal sorunlar yazarları
Alvarez ile Avilalı Azize Teresa dinsel konu birtakım değerleri gözden geçirmeye yöneltti.
ları işlerken, Luis de Göngora y A rgote çok Bunun sonucunda İspanyol romanı daha ciddi
süslü bir dille, yoğun imgeler ve karmaşık biramaçlı boyutlar kazanırken, eleştirel, psikolo
sözdizimi içeren şiirler kaleme aldı. jik ve felsefi denem eler de önem kazandı.
Rom an ve deneme yazarlarından oluşan bu
18. ve 19. Yüzyıllar “98 Kuşağı” İspanyol edebiyatının dünya
18. yüzyılda İspanyol edebiyatında Fransız çapında saygınlık kazanmasını sağladı. Bunlar
edebiyatının etkisi sürdü ve Yeniklasikçilik arasında en ünlüsü olan Miguel de Unam uno
A kım ı’na bağlı kalındı. Edebiyat yönünden denem elerinde ulusal sorunları ele alırken,
bir önceki yüzyıla göre sönük geçen bu Sis (Niebla; 1914) gibi rom anlarında kişiliğin
dönem de, ortaçağ İspanyol kültürüne yönelik temellerini irdeledi. Takm a adı Azorin olan
araştırm alar sonucunda doğan eski-yeni tar Jose M artinez Ruiz ise eski edebiyat kuralla
tışmaları edebiyatta eleştirel bir yaklaşımın rına ve İspanyol kırsal yaşamına yeni bir
doğmasını sağladı. Dönem in önemli yapıtları yorum getirdi.
arasında Jose de Cadalso y Vasquez’in Noc- 20. yüzyılın başlarında önde gelen adlar
hes lugubres (1789-90; “Kasvetli G eceler”) arasında romancı Ram on Perez de Ayala ile
110 İSPİNOZGİLLER
lirik şair Juan Ramon Jimenez sayılabilir. k a’nın kuzeyine, A sya’nın orta kesimlerine
Jim enez’in izinden giden ve “ 1927 Kuşağı” kadar yayılmıştır. Erkeklerin renkleri parlak,
adıyla bilinen şairler arasında ise çağdaş tepeleri mavimsi bozdur. Hem erkeklerin,
akımlardan etkilenen, karmaşık imge ve sim hem de dişilerin kanatlarında enine beyaz
gelerle yüklü şiirler yazan A ntonio M achado, bantlar vardır. Çmıltılı, şakrak ötüşleri içinde
Jorge Guillen, Federico Garcia Lorca, Pedro vurgulu bir “pink pink” sesi sık sık duyulur.
Salinas ve Rafael Alberti gibi şairler vardı. Nisandan başlayarak çalılara ve ağaç dalların
Lorca yoğun bir şiirsellik taşıyan Kanlı Düğün daki çatallara yaptıkları yosunla döşenmiş
(Bodas de Sangre; 1933) ve Bernarda Al- özenli yuvalarına dişiler 4-5 yum urta bırakır.
ba’nın Evi (La Casa de Bernarda A lb a ; 1936) Kahverengimsi olan bu yum urtaların üstünde
gibi oyunlarında yarattığı karakterlerin tutku koyu m or ile kahverengi karışımı benekler ve
larını hem geleneksel çerçevede, hem de çizgiler vardır. Kışın oluşturdukları geniş top
evrensel boyutta sergiledi (bak. A lb er ti , R a - luluklarda, dağ ispinozuna (Fringilla montif-
fa e l ; G a r c ia L o r c a , F e d e r ic o ). ringilla), öbür ispinozgillere ve serçelere rast
İspanya İç Savaşı (1936-39) sırasında birçok lanabilir. Dağ ispinozunun kuyruksokumu
yazann yurtdışına gitmesi, İspanyol edebiya beyaz, sırtı ve başı koyu renktir. Avrupa ve
tının gelişmesinde bir duraklam a yaratırken, A sya’nın kuzey kesimlerinde ürer. Türki
savaş deneyimi edebiyata değişik gerçekçilik ye’de göç sırasında ve kışın görülür.
anlayışları getirdi. Örneğin Camilo Jose Mavi ispinoz (Fringilla teydea) Kanarya
C ela’nm Pascual Duarte’nin Ailesi (La Fami- A d alan ’nın yüksek kesimlerinde yaşar. Dişi
lia de Pascual Duarte; 1942) şiddet öğeleri lerin tüyleri erkeklerinki gibi parlak mavi
içeren bir gerçekçilik akımını başlattı. değil, sırtta kahverengimsi yeşil, altta kül
1950’lerde ise Toplumsal Gerçekçilik anlayışıy rengidir.
la rom anlar yazıldı (bak. G E R Ç E K Ç İL İK ). Aynı familyanın Galâpagos A dalarin d a
İç savaş sonrasında ise Gabriel Celaya, Blas yaşayan 14 türü ünlü bilgin Charles Darw in’e
de O tero ve Claudio Rodriguez gibi şairler düşüncelerini kanıtlam a olanağı vermiştir.
salt şiirsellikten uzaklaşarak daha yalın bir Sonradan Danvin ispinozu ya da Galâpagos
dille, toplumsal içeriğe de yer vererek şiirler ispinozu adıyla tanınan bu kuşlar üç cins
yazdılar. altında toplanan koyu ya da kara renkli yakın
akraba türlerdir. Am a evrim süreçleri boyun
İS P İN O Z G İL L E R , yeryüzüne dağılmış en ge ca çevrenin zorlamasıyla farklılaşan beslenme
niş kuş familyalarından biridir (Fringillidae) . tercihleri, davranış ve yapılarını etkilemiş,
Sayısı 120’yi aşan türünden biri ya da birkaçı beslenme yöntem lerinden gaga yapılarına ka
hemen her ülkede görülebilir. Çeşit çeşit dar birbiriyle ilintisiz türler ortaya çıkmıştır.
renklerle alacalanan, güzel ötüşleriyle doğayı Serçeden biraz daha küçük olan saka (Car-
şenlendiren bu kuşlar çok eskiden beri insan duelis carduelis) çok güzel öter. Erkek ve
ların dikkatini çekmiştir. Birbirine yakın tür dişinin yüzü kırmızı, yüzünün yanları ve
ler için bile verilen değişik adlar ispinozgillere kuyruksokum u beyaz, tepesi ve kuyruğu si
duyulan ilgiyi ve gösterilen dikkati açıkça yahtır. Siyah renkli kanatlarındaki geniş ve
ortaya koyar. G erçekten bu gruptaki kuşların parlak sarı renkli birer bant uçarken belirgin
yalnız birkaçı ispinoz adıyla tanınırken, öbür bir biçimde görülür. Dişiler mayıs ya da
leri çeşitli adlar almıştır. Özellikle iskete, haziranda, genellikle meyve ağaçlarına bayağı
saka, florya ve kanarya gibi kuşlar yaygın ispinozunkinden daha özenli bir yuva yapar.
biçimde tanınırlar. Çoğu serçe iriliğinde, ga Yosun, ot ve yünlerin, örümcek ağlarıyla
gaları kısa ama güçlüdür. Gaga yapıları to birbirine bağlandığı yuva, kıllar ve meyve
humları kırıp yiyebilmelerini sağlar. Birçoğu artıklarıyla döşenir. Yuvaya bırakılan yum ur
tohum ların yanı sıra böceklerle de beslenir. talar 3-4 tane kirli beyaz renkli ve az sayıda
A vrupa’da çok bol bulunan, bazı yerlerde kahverengi beneklidir. Bunlar Türkiye’nin
serçeden bile daha sık rastlanan bayağı ispi bütün bölgelerinde ürer.
nozun (Fringilla coelebs) ürem e bölgesi A fri D aha küçük yapılı ve 12 cm uzunluğunda
İSPİNOZGİLLER 111
Kocabaş
Bayağı İspinoz
İskete
olan iskete (Carduelis spinus) Asya’nın doğu neydoğu kesimleri dışında Türkiye’nin tüm
su ile A vrupa’da yaşar. Türkiye’de yalnız yörelerinde ürem ektedir. E rkek, dişiden da
Karadeniz Bölgesi’nde ürem ektedir. Erkeğin ha iri ve daha parlak renkli, alt bölümleri
tepesi, alnı ve gaga altı siyah, göğsü, kanat sarımsı yeşil, üst bölümleri daha koyu renkli
bantları, yüzünün ve kuyruğunun yanları sarı olmasıyla dikkat çeker. Zengin ve cıvıltılı
dır. Dişinin kanatlarında benzer desenler ötüşü uçarken ve tünem işken başka başkadır.
görülürse de başı ve gövdesi daha soluk Ketenkuşu (Acanthis cannabirıa) Türkiye’
renklidir. Özellikle iğneyapraklı orm anlarda nin her yerinde görülen oldukça soluk renkli
yaşar, tohum la beslenirler. Cıvıltılı sesleri bir türdür. A m a baharda ürem e mevsimi
kışın ve göç sırasında Türkiye’nin hem en her yaklaşırken erkeğin tepe ve göğüs tüyleri
yerinde duyulabilir. kızarır, melodik sesi duyulmaya başlar.
Şakrakkuşu (Pyrrhula pyrrhula) 16 cm Ç a p r a z g a g a la r ( Loxia cin si) iğ n e y a p r a k lı
uzunluğunda ve tombul görünüşlüdür. Islığa a ğ a ç la r a y u v a la n ır v e b u a ğ a ç la r ın to h u m l a
benzer bir sesle öter. Üst bölümleri siyah ve rıy la b e s le n ir . U ç la r ı b ir b ir le r in e d o ğ r u k ıv r ı
boz, kuyruksokum ları beyaz, alt bölümleri la r a k ç a p r a z o lu ş tu r a n g ü ç lü g a g a la rı k o z a la k
erkeklerde kırmızı, dişilerde soluk kahveren la rın aç ılıp to h u m la r ın ç ık a r tılm a s ın ı k o la y la ş
gidir. İskete gibi Türkiye’de yalnız Karadeniz tır ır {bak. Ç a pr a z g a g a ).
Bölgesi’nde ürer, ama kışın isketeden farklı K u ş m e r a k lıla r ın ın g ö z d e s i o la n k a n a r y a
olarak Karadeniz, M arm ara ve Ege bölgeleri (Serirıus canaria) 4 0 0 yıl k a d a r ö n c e e v c ille ş ti
dışında görülmez. Ürem e mevsiminin dışında r ilm e y e b a ş la n m ış , g ü n ü m ü z d e r e n k v e ö tü ş
küçük sürüler halinde bir araya gelebilirler. ö z e llik le ri f a r k lı b ir ç o k k a n a r y a so y u e ld e
Coğrafi dağılımı Asya’nın bir bölüm ünden e d ilm iş tir (bak. K a n a r y a ).
A vrupa’ya ve Kuzey A frika’ya uzanan florya Kocabaş (Coccothraustes coccothraustes)
(Carduelis chloris) A nadolu’nun doğu ve gü 18 cm uzunluğuyla ispinozgillerin büyükleri
112 İSRAİL
arasındadır. Çok iri olan gagası özellikle 200 bin dolayında A rap yaşadığından Arapça
dikkat çeker. Bu güçlü gaganın kıramayacağı da konuşulur. A raplar’ın çoğu M üslüm an’dır.
tohum kabuğu yok gibidir. Avrasya ve Kuzey Arapça konuşan küçük Hıristiyan toplulukla
A frika’da oldukça yaygındır. Türkiye’de rı da vardır. A rap halk genellikle dağ yamaç
M arm ara Bölgesi’nde ürer, göç sırasında ve larındaki köylerde yaşar ve çiftçilikle geçinir.
kışın A nadolu’nun batısında görülebilir. Avrupa, SSCB ve Kuzey A m erika’dan göçen
O rta Am erika ülkeleri, M eksika ve A B D ’ Yahudiler’in arasında çok sayıda teknisyen ve
nin yerli kuşlarından olan kardinalkuşunun bilim adamı bulunmaktadır.
(Cardinalis cardinalis) erkeği tepeliğinden İsrail parlam enter sistemle yönetilen de
kuyruk ucuna kadar parlak kırmızı tüylüdür. m okratik bir cumhuriyettir. Halkın seçtiği
Yalnız yüzünde siyah bir leke görülür. Dişile üyelerden oluşan Krıesset adlı meclis yasama
rin tüyleri soluk ve kahverengimsidir. organıdır. Cum hurbaşkanı devleti temsil
eder, başbakan ise hüküm eti yönetir. Eğitim
İSRAİL. A kdeniz’in güneydoğu kıyısında yer ve öğretim parasızdır. En eski üniversiteler,
alan İsrail Devleti 1948’de kuruldu. İsrail kuruluştan önce var olan Kudüs İbrani Ü ni
kuzeyde Lübnan, doğuda Suriye ve Ü rdün, versitesi (1925) ve Hayfa’daki İsrail Teknoloji
güneyde Mısır ile çevrilidir. Güneydeki ucu Enstitüsü’dür (1924). 1948’den sonra kurulan
A kabe Körfezi’ne kadar uzandığı için Kızılde-
niz’de de dar bir kıyı şeridi vardır.
Ülkenin en dağlık yöresi Celile Tepeleri’
nin bulunduğu kuzey kesimidir. O rtasında ise
Yahuda Tepeleri’ni ve Kudüs’ü içine alan
hafif bir yükselti vardır. Batı kıyısındaki
düzlükler içe doğru genişleyerek bereketli
Esdrailon ve Şaron ovalarını oluşturur. Ü lke
nin güney yarısını kaplayan üçgen biçiminde
ki Necef bölgesinde kum ullar vardır. İsrail’in
doğu sınırı boyunca uzanan Lût Gölü 401
m etre derinliğiyle dünyanın deniz yüzeyinden
en alçaktaki noktasıdır (bak. LÛT GÖLÜ). En
önemli akarsuyu Şeria Irmağı’dır.
İsrail’de yazlar kuru ve sıcak, kışlar ise
yağışlı geçer. İlkbaharda yemyeşil kırlar ren
gârenk çiçeklerle bezenir. Turunçgillerin ye
tiştirildiği kıyılardan mis gibi portakal çiçeği
kokusu yayılır. Bir zamanlar ülkenin büyük
bölümünde çam ve meşe orm anları varken,
bunlar kereste elde etm ek amacıyla bütünüy
le yok edilmiştir. Buna karşılık kurulduğu
günden beri İsrail Devleti’nin yoğun bir ağaç
landırma çabası içinde olduğu gözlenm ekte
dir. Bölgede yaşayan yabanıl hayvanlar ara
sında ceylan, yaban domuzu ve sakangur
vardır.
Halk ve Ekonom i
İsrail’de yaşayanların çoğu Y ahudi’dir.
1948’den bu yana tüm dünyadan 1 milyonun
üzerinde Yahudi ülkeye gelerek yerleşmiştir.
Resmi dil olan İbranice’nin yanı sıra İsrail’de
İSRAİL 113
T a b e r i y e G ö lü k ıy ıla r ın d a b ir k ib u tz .
114 İSTANBUL
petrol boruhattı vardır. Son yıllarda hızla ve Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal eden
gelişen sanayi dallarının başlıcaları hazır yiye İsrail’in toprakları, bu savaşların sonunda
cek, kesilmiş ve tıraşlanmış elmas, dokum a, 18.000 km2 daha arttı. Çok sayıda Filistinli
giyim eşyası, çimento, kimyasal m addeler ve evlerini bırakıp göçmen kamplarında yaşa
askeri donanımdır. Bir başka önemli gelir mak zorunda kaldı ve Filistinli gerillalar
kaynağı ise turizmdir. Ülkeye yılda 1 milyo topraklarını geri almak için İsrail’e karşı
nun üzerinde turist gelir. sürekli saldırılar düzenlediler.
1973’teki savaştan sonra İsrail ile Mısır
Tarih arasında ilişkiler düzelmeye başladı. İsrail,
İsrail Devleti 14 Mayıs 1948’de kuruldu. Mısır’dan aldığı toprakları geri verdi. Ne var
Y ahudiler’in bu tarihten önceki uzun geçmiş ki, bir yandan da işgal etmiş olduğu topraklar
leri Y A H U D İL E R ve M USEVİLİK m adde da yeni yerleşme yerleri kurm aktan geri
sinde anlatılmıştır. 6 milyondan fazla Y ahu kalmıyordu. 1947’de Birleşmiş M illetler’in
di’nin Naziler tarafından öldürüldüğü II. D ün Kudüs’ün uluslararası bir kent olması kararı
ya Savaşı’ndan sonra Yahudi halkı bir ülke na karşın, Kudüs’ü başkent ilan etti. İsrail
ye sahip olmak için büyük çaba harcadı. yayılmacı siyasetini sürdürürken Filistinliler
1947’de Birleşmiş M illetler, Filistin toprakla de yaşamları pahasına bir yurt sahibi olabil
rının A rap ve Yahudi devleti olarak ikiye mek için mücadelelerini 40 yılı aşkın bir
bölünmesine ve İngiliz yönetiminin son bul süredir kesintisiz sürdürüyorlar. Bölgenin so
ması gerektiğine karar verdi (bak. F İL İST İN ). runlarla dolu tarihine ilişkin daha fazla bilgi
Y ahudiler’e bölgedeki nüfuslarına oranla çok için O R T A D O Ğ U maddesine bakınız.
daha fazla toprak sağlayan bu kararı, bölge
deki A rap önderler tepkiyle karşıladı. Y ahu İS T A N B U L , Türkiye’nin en kalabalık ilidir
diler ise kendilerine ayrılan topraklarla da ve M arm ara Bölgesi’nde yer alır. Kendi
yetinmeyip, A rap köylerine baskınlar düzen adıyla anılan boğazın iki yakasında kurulmuş
leyerek daha fazla toprak ele geçirdiler. olan ilin kapladığı toprakların bir bölümü
Filistin’den büyük bir göç başladı. Asya, bir bölümü ise Avrupa kıtasındadır.
Mayıs 1948’de İngiliz yönetimi sona erince İlin bir özelliği de dört parçalı olmasıdır.
İsrail bağımsızlığını ilan etti. İlk İsrail Cum Çatalca Y arım adasinın doğusunda yer alan
hurbaşkanı Chaim W eizmann, ilk başbakan ve ilin batı kesimini oluşturan topraklar ile
ise David Ben-G urion’du. İsrail Devleti ku Kocaeli Y arım adasinın batısında yer alan ve
rulduktan hemen sonra komşu A rap devletle ilin doğu kesimini oluşturan toprakları İstan
ri, Lübnan, Suriye, Irak, Ü rdün ve Mısır, bul Boğazı ayırır. Prens Adaları ilin A dalar
henüz Y ahudiler’in girmediği Filistin’in güney ilçesidir. İzmit K örfezinin güneybatısında yer
İSTANBUL 115
Byzantion’un geçirdiği en önemli tehlike Konstantiniye diye anmış, Osm anlılar’m ken
lerden biri M akedonya Kralı II. Philippos’un ti fethinden sonra da bu ad özellikle paralar
İÖ 340’taki kuşatmasıdır. Bir söylenceye göre üzerinde kullanılmıştır. Halk kente Estanbul,
fırtınalı ve karanlık bir geceden yararlanarak Stimbol, İstambol ve İstanbul demiş, 17. ve
kente baskın yapmaya hazırlanan M akedon 18. yüzyıllarda İslambol adı kullanılmıştır. Bu
yalIlar, A y’ın birden bulutların arasından sıyrı ad günlük konuşm alarda kullanılan Yunanca
larak ortalığı aydınlatması üzerine saldırıdan “kente doğru” anlamında eis ten polirı sözcük
vazgeçmek zorunda kalmışlar ve böylece kent lerinden türem iştir. Osmanlılar döneminde
işgalden kurtulm uştur. Büyük İskender döne resmi dilde kentin adı D ersaadet, Deraliyye,
minde bağımsız kalabilen kent daha sonra Darülhilafe ve Asitane olarak geçer.
K eltler’rn akınlarıyla güç durum a düştü ve 395’te Bizans İm paratorluğu’nun başkenti
yıllık haraç vererek kendini koruyabildi. olan Konstantinopolis, daha sonra da O rto
Byzantion Rom alılar’m doğuya doğru ya doks H ıristiyanların merkezi oldu. Kent H aç
yılmaları sırasında önceleri bağımsızlığını sür lı Seferleri sırasında kısa bir süre Latin
dürebilmişse de İS 73’te Rom a İmparatorlu- İmparatorluğu’nun da başkenti oldu. 14. yüz
ğu’na katıldı. Bu dönemde Byzantion güçlü yılda kent dışında tüm yöre Osm anlılar’ın
surlarla çevriliydi. Balıkçılık, dış ticaretten denetimindeydi. Osmanlı ordularınca birkaç
alman gümrük vergileri ve çevresindeki ve kez kuşatıldığı halde alınamayan kent, ancak
rimli topraklardan elde edilen ürünlerle zen Padişah Fatih Sultan M ehmed tarafından 29
ginleşmiş bir kentti. Ne var ki, İS 193’te Mayıs 1453’te fethedildi ve Osmanlı Devleti’
Rom a İm paratorluğu’ndaki iç çatışmalarda nin başkenti E dirne’den buraya taşındı. O s
karşısında yer aldığı Septimius Severus’un manlI dönem inde Ayasofya ve öteki bazı
üstün gelmesi üzerine surları yıktırılan kent kiliseler camiye çevrildiyse de kent, O rtodoks
yağmalandı. A m a çok geçmeden Septimius Hıristiyanlık’ın merkezi olarak kaldı. Yavuz
Severus kentte bayındırlık işlerini başlattı ve Sultan Selim’in 1517’de Mısır Seferi’nden
kenti yeni surlarla çevirdi. sonra kent hilafet merkezi niteliği de kazandı.
Kentin asıl gelişimi İm parator I. Constanti- I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İm para
nus (bak. CONSTANTINUS I) dönemine rastlar. torluğu’nun yenik düşmesi üzerine İtilaf Dev
Byzantion, 330’da Rom a İm paratorluğu’nun letleri büyük bir donanmayı 13 Kasım 1918’de
başkenti yapıldı. Kentin adı da bu tarihte İstanbul Boğazı’na demirledi. Kente asker
“Constantinus’un kenti” anlam ında Konstan- çıkaran İtilaf Devletleri kısa sürede İstanbul’u
tinopolis olarak değiştirildi. A raplar kenti ve Osmanlı hüküm etini denetim altına aldı.
Ara Güler
1980'lerin o rta la rın d a T aksim A lanı ve çevresi. B ugün eski yap ılarla çağdaş ya p ıla rın ilg in ç b ir g ö rü n ü m
kazandırdığı T aksim , 18. yüzyıl so n la rın da tek tü k e vle rin b u lu n d u ğ u kırlık b ir yerd i.
İzm ir’in ve A nadolu’nun işgaline karşı çeşitli dir. Türkiye’de çalışan nüfusun yaklaşık yüz
gösterilerin yapıldığı İstanbul’u 14-15 M art de 10’u 1985’te İstanbul ilinde yaşıyordu.
1920’de İtilaf Devletleri tümüyle işgal etti. 6 Önem sırasına göre ele alındığında il sanayisi
Ekim 1923’te işgalden kurtulan İstanbul, 3 nin madeni eşya, m akine, otomotiv ve gemi
M art 1924’te halifeliğin kaldırılmasıyla İslam yapımı; kimya; pam uklu ve yünlü dokum a,
dünyası için bir dinsel merkez olma durum un konfeksiyon; besin; cam, porselen ve çimento
dan da çıktı. dallarında yoğunlaştığı görülür. Ayrıca Türki
ye’deki küçük sanayi işyerlerinden yüzde
Ekonomi 20’yi aşkın bir bölümü de İstanbul ilindedir.
Nüfusunun çok küçük bir bölüm ü kırsal Coğrafi konum u İstanbul’un ilkçağdan beri
kesimde yaşayan ilde, halk geçimini genellik önemli bir ticaret merkezi olmasına yol açmış
le sanayi, ticaret ve ulaşım ile öteki alanlarda tır. Günüm üzde İstanbul, başta sanayi ürün
ki etkinliklerden sağlar. Türkiye’nin en büyük leri olmak üzere, her türlü mal ve hizmetin
sanayi kuruluşlarından başlıcaları İstanbul alınıp satıldığı bir merkezdir. Ayrıca Türki
ilindedir. Eskiden daha çok Haliç çevresinde ye’nin başka ülkelerden satın aldığı ürünlerin
yer alan fabrikaların 1960’lardan sonra E-5 yaklaşık yüzde 35’i ve dış satışlarının yüzde
Karayolu boyunca yaygınlaşması, kent alanı 25’i İstanbul’dan gerçekleştirilir.
nın hızla gelişmesinin başlıca nedenlerinden- İstanbul’un ekonom ik açıdan Türkiye dü
İSTANBUL 119
zeyinde bir başka özelliği de ülkenin en büyük bir kent olan İstanbul’da yılın her mevsiminde
banka, holding, sigorta, pazarlam a ve reklam yabancı turistlere rastlanır.
şirketi merkezlerinin burada bulunmasıdır. Eskiden çevresinde tarla, bağ, bahçe ve
Ayrıca yabancı sermayeli şirketlerin de çok bostanlar bulunan İstanbul’un tarım alanları
büyük bir bölümü İstanbul’dadır. nın önemli bir bölümü kentleşme ve sanayi
Türkiye basın yayın sanayisinin merkezi de leşme nedeniyle yok olmuştur. İstanbul halkı
İstanbul’dur. Türkiye ölçeğinde yayın yapan Türkiye’nin çeşitli yörelerinden ve yurtdışın-
önemli gazetelerin tüm ü İstanbul’da yayıma dan gelen tarımsal ürünlerle beslenir. K ent
hazırlanır. Ayrıca Türkiye’deki yayınevleri leşme alanları dışında kalan ilçelerde yetiştiri
nin de hemen hemen tümüne yakını İstanbul’ len başlıca ürünler buğday, ayçiçeği, soğan,
dadır. yulaf, mısır, başta dom ates ve elma olmak
Türkiye’nin en kalabalık ve en önemli üzere çeşitli sebze ve meyveler ile çiçektir.
sanayi ve ticaret merkezi olan İstanbul hem Bunun yanı sıra sığır besiciliği, tavukçuluk ve
ülkenin öbür m erkezlerine, hem de dış ülke balıkçılık önemli gelir kaynakları arasındadır.
lere çeşitli ulaşım yollarıyla bağlıdır. Bu A dalarda, Boğaziçi’nde, boğaz sırtlarında
ulaşım yolları arasında en önemlisi aynı za eşsiz güzellikler sunan koru, park ve orm anla
m anda Avrupa ile O rtadoğu’yu da birbirine rı olan İstanbul’da yaşayan halk hızlı nüfus
bağlayan E-5 Karayolu’dur. İstanbul Boğazı’ artışı ve kentleşme nedeniyle bu yeşil dinlen
na yapılan iki köprü bu yolun işlekliğini daha me alanlarından bir bölümünü yitirme, yeni1
da artırmıştır. Deniz ulaşımının Türkiye’nin lerine de kavuşamama tehlikesiyle karşı karşı
en büyük dış ticaret limanı olan kentin bağ yadır. Ayrıca yoğun deniz kirlenmesi nede
lantılarında ağırlıklı bir yeri vardır. Hava niyle il kıyılarında denize girilebilecek yerler
ulaşımında ise A tatürk Havalimanı Türkiye’ son derece azalmış durumdadır.
nin en yoğun hava trafiği olan havalimanıdır. Yeraltı kaynakları bakım ından oldukça
Bu özelliğini ona, hem yurtiçi ve yurtdışı zengin sayılan İstanbul ili topraklarında m an
ulaşımında varış ve kalkış yeri olması, hem de ganez ve linyit yataklan vardır. Eyüp ilçesine
uluslararası hava ulaşımındaki transit liman bağlı Ağaçlı köyü çevresinden çıkarılan linyit
konum u kazandırır. İstanbul kentinin kışlık yakıt gereksinmesinin
Tarihsel ve doğal değerleri kadar alışveriş bir bölüm ünü karşılar.
ve konaklam a yerleri bakım ından da zengin
olan kent, turizm açısından ilgi çeken önemli İl Merkezi: İstanbul
bir m erkezdir. Turistik ticaret açısından canlı Byzantion kentinin akropolü, bugün Topkapı
Ara Güler
Sykai de sur dışına taşarak Pera (bugün G ala liç çevresi ile Boğaziçi sanayi alanı olarak ay
tasaray) yönüne doğru büyüdü. rılınca 1940 sonlarından başlayarak bu alanlar
19. yüzyılda G alata önemli gelişmeler gösfabrika ve işyerleriyle doldu. 1950’lerde T ür
terdi. Bu kesim, ticaret merkezi olma özelliği kiye çapında başlayan büyük kentlere yerleş
ni korurken yabancı elçiliklerin yerleştiği ve me hareketlerinin yanı, sıra Balkan ülkelerin
gene yabancı banker, komisyoncu, banka ve den gelen göçler sonucunda bu sanayi alanla
sigorta şirketlerinin yoğunlaştığı, bunun yanı rının çevresi birçok gecekondu mahallesiyle
sıra eğlence yerlerinin bulunduğu bir Avrupa doldu. Aynı durum Kadıköy yakasında M al
kenti görünümü kazanmaya başladı. Osmanlı tepe, Kartal ve Pendik yörelerinde de ya
padişahlarının Topkapı Sarayı’ndan çıkarak şandı.
G alata yakınındaki Dolm abahçe Sarayı’na ta Sanayi ve yerleşme alanlarının yaygınlaş
şınmaları da bu yüzyıla rastlar. D aha sonra bu ması İstanbul’un görünüm ünü son 30 yılda
kesimde ve Boğaziçi’nde başka saraylar da büyük ölçüde değiştirdi. Nüfusun hızla artm a
yapıldı. Bu sırada Kadıköy ve Ü sküdar yöre sı ve yerleşme alanları sınırlarının kısa zam an
lerinde de yeni yerleşme alanları kuruldu. da değişime uğraması nedeniyle birçok yeni
İlk önemli sanayi kuruluşu olan Feshane’ ilçe kurm a zorunluluğu ortaya çıktı. Yoğun
nin H aliç’te işletmeye açıldığı 19. yüzyılda bir ticaret merkezi durum una gelmesi ve ko
kent demiryolu, tramvay, tünel gibi kent içi nut alanı olma niteliğini yitirmesi sonucunda
ve kent dışı ulaşım olanaklarına kavuştu. Bir gece ve gündüz nüfusları arasında inanılması
yandan liman, çağdaş bir durum a getirilirken güç farklar olan M erkez ilçe yönetim açısın
öte yandan, Boğaziçi’nde vapur seferleri baş dan özelliğini yitirdi. Bu nedenle günümüzde
latıldı. İzmit ve E dirne’yle demiryolu bağlan A nkara ve İzm ir’de olduğu gibi İstanbul’da
tısı kurulan kentin yakın çevresiyle ulaşımını da M erkez ilçe yoktur.
sağlamak amacıyla banliyö seferleri düzenlen İstanbul’daki başlıca eğitim ve kültür ku
di. Haliç’in iki yakasını birleştiren köprüler rum lan Boğaziçi, İstanbul, İstanbul Teknik,
de bu yüzyılda yapıldı. İstanbul Belediyesi M arm ara, M imar Sinan ve Yıldız üniversite
1854’te kuruldu. leridir. Uluslararası çapta bir kültür merkezi
İstanbul’daki hızlı kentleşme göz önünde olan İstanbul’da her yıl festival ve sinema şen
tutularak Cum huriyet döneminde birkaç kez liği düzenlenir ve konserler verilir.
kent planlaması yapıldı. Bu planlara göre H a K ent içi ulaşımda Türkiye’nin ve hatta
Bayram D alay/ARTLİN K
İsta n b u l'u n A na do lu
yakası kıyısında y e r alan
H aydarpaşa Garı T ürkiye
ve A sya ü lke le rin in
batıyla bağlantısını
sağlayan ö n e m li b ir
ulaşım m erkezidir.
122 İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ
dünyanın bazı kentlerinde uygulanan “dol layarak Topkapı Sarayı bahçesini çevreleyen
muş” tipi taşımacılığın beşiği de İstanbul’ surların içinde bulunan Aya İrini Kilisesi’nde
dur. toplanmaya başlanan tarihsel değeri olan ya
pıtlar oluşturur. Bu yapıtlar 1891’de mimar
A N S İK L O P E D İN İN İS T A N B U L İLE İLGİLİ Alexandre Vallaury’nin tasarladığı yeni müze
Ö B Ü R M ADDELERİ binasına taşındı. 1917’de müzenin yanındaki
Sanayi-i Nefise M ektebi’nin (bugün M imar
ANADOLU VE RUMELİ İSTANBUL BOĞAZI
HİSARLARI İYONYA
Sinan Üniversitesi) Cağaloğlu’ndaki yeni bi
AYASOFYA KAPALI ÇARŞI nasına taşınmasıyla bu yapı da Eski Şark
BAYEZİD CAMİSİ KIZ KULESİ Eserleri Müzesi olarak düzenlendi. 1875’te
BEYAZIT KULESİ KURTULUŞ SAVAŞI
BEYLERBEYİ SARAYI LALE DEVRİ müze haline getirilen Çinili Köşk, 1967’de
BEYOĞLU MİMAR SİNAN Türk Çini ve Seramikleri Müzesi adını aldı.
BİZANS İMPARATORLUĞU OSMANLI İMPARATOR Bu müzede Türk seramik ve çini sanatının
BOĞAZLAR SORUNU LUĞU
DOLMABAHÇE SARAYI PRENS ADALARI çok çeşitli ve seçkin örnekleri sergilenm ek
DOLMUŞ SULTAN AHMED CAMİSİ tedir.
ESKİ YUNAN SÜLEYMANİYE CAMİSİ
FATİH SULTAN MEHMED YEREBATAN SARAYI İstanbul A rkeoloji M ü zesi , yalnızca A nado
GALATA KULESİ YILDIZ SARAYI lu’dan değil, kurulduğu dönem de Osmanlı
İm paratorluğu sınırları içinde kalan Yunanis
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ, T ür tan, Ege A daları, Kıbrıs, Libya, Suriye ve
kiye’deki Eski Yunan ve Rom a yapıtlarının Lübnan’dan getirilmiş yapıtları da içeren zen
sergilendiği İstanbul A rkeoloji Müzesi; Sü gin bir koleksiyona sahiptir. M üzenin alt kat
m er, A kad, Babil, A sur, Hitit uygarlıklarına salonlarında Yunan, Helenistik, R om a, Bi
ilişkin bulguların sergilendiği Eski Şark E ser zans dönemlerinden kalma yapı parçalan, hey
leri Müzesi ile Türk Çini ve Seramikleri Mü- keller, lahitler, mezar taşları sergilenm ekte
zesi’nden oluşur. A rkeoloji Müzesi ve onun dir. Dönem lerine ve geldikleri yerlere göre
yanında bulunan Eski Şark Eserleri Müzesi, düzenlenen bu bölümdeki yapıtların en
Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı arasında önemlileri arasında Sisam (Samos) A dası’nda
yer alır. Arkeoloji Müzesi kendi alamnda dün bulunan m erm erden yapılma genç adam başı;
yanın önde gelen m üzelerinden olmasının müze m üdürlerinden Osman Hamdi Bey’in
yanı sıra yapısı ve düzenlenişiyle Türkiye’nin günümüzde Lübnan sınırları içinde kalan Say-
çağdaş anlam da ilk müzesidir. da’daki (Sidon) kral mezarlarında yaptığı ka
M üzenin çekirdeğini, Tophane Müşiri Ah- zılarda bulduğu satrap, Ağlayan Kadınlar,
med Fethi Paşa’nm girişimiyle 1846’dan baş Likya, İskender lahitleri; Bergam a’dan geti
İSTANBUL BOĞAZI 123
rilmiş m erm er İskender başı; M anisa’dan ge M üzede, İslam öncesi ve İslam dönem lerin
tirilen m erm er İskender heykeli; A ydın’ den zengin bir sikke (para) koleksiyonu da
dan getirilen Ephebos heykeli de denen D in vardır. M üzenin bahçesinde heykel, lahit, ya
lenen Genç A tlet heykeli sayılabilir. Assos pılarla ilgili parçalar ve başka yapıtlar sergi
A thena Tapınağı’ndan, M enderes M agnesia’ lenm ektedir. Bunların yanı sıra müzede tarih,
sındaki Artem is Tapınağı’ndan ve Afrodisi- arkeoloji, güzel sanatlarla ilgili çok sayıda ya
as’tan elde edilen yapı parçaları da bu bölüm pıtın bulunduğu bir kitaplık, bakım, onarım
de sergilenen önemli örnekler arasındadır. ve fotoğraf bölümleri bulunm aktadır.
M üzenin üst kat salonlarındaki vitrinlerde E ski Şark Eserleri M üzesi 'nde ise Osmanlı
tarihöncesinden Bizans’a kadar uzanan dö İm paratorluğu dönem inde Yakındoğu’dan
nem lerden kalma çanak çömlek, süs eşyası, getirilen buluntular yer alır. Babil, Sümer,
heykelcikler gibi küçük buluntular sergilen A sur ve Hitit dönemlerine ilişkin son derece
m ektedir. İlgi çekici çanak çömlek örnekleri değerli heykel, kabartm a ve çanak çömlekler
arasında A nadolu’nun Hacılar, Fikirtepe, M ezopotam ya’nın gelişimini belgeleyecek bi
Y ortan, Truva gibi tarihöncesi kültürlerinden çimde tarih sırasına göre sergilenm ektedir.
getirilenlerin yanı sıra, Filistin, Kıbrıs gibi Mısır Hıdivi A bbas Hilmi Paşa tarafından
A nadolu dışındaki kültürlerin çeşitli dönem 1894’te arm ağan edilen Mısır sanat yapıtları
lerinden örnekler de bulunm aktadır. Toprak da müzenin ilgiyle izlenen bölüm üdür. Y apıt
heykelciklerin en önemlileri R odos’taki Lin- lar arasında tunç heykelcikler, ağaç lahitler
dos ile İstanbul, Samsun ve Priene’den (Ay gibi buluntular vardır. Ayrıca A rabistan’ın İs
dın) getirilmiştir. Takı koleksiyonu içinde en lam öncesi dönemlerine ilişkin m ezar tâşı ola
dikkat çekici örnekler Efes Artem is Tapmağı rak kullanılan heykeller de bulunm aktadır.
ve Truva kazılarından elde edilenlerdir. Eski Şark Eserleri M üzesi’nin bir başka
Ara Güler çarpıcı yanı da on binlerce parçadan oluşan
pişmiş topraktan çiviyazılı tabletlere sahip ol
masıdır. Dünyanın en önemli koleksiyonla
rından biri olan bu tabletler Süm er, A kad ve
Hitit dönem lerine ışık tutm uştur.
M üzenin en değerli yapıtları arasında Asur
Kralı II. Şalmanezer’in heykeli, H itit Kralı
IV. Tuthalya’nın kanatlı sfenks heykeli, mız
raklı A sur askerlerini gösteren kabartm a, İÖ
10. yüzyıla ilişkin bir mumya ve Sümer Kralı
G udea’nm heykeli sayılabilir.
Bir uçtan bir uca 30 km kadar olan uzunlu sırada koylardaki ters akıntıların yönü de de
ğu, karadan ölçüldüğü zaman A nadolu yaka ğişir. Orkoz denen bu olaya İstanbul Boğa-
sında 35 kilom etreyi, Rumeli yakasında ise 55 zı’nda her yıl birkaç kez rastlanır.
kilometreyi bulur. Kıyıları oldukça girintili çı A kdeniz’in derindeki tuzlu ve yoğun suları
kıntılı olan İstanbul Boğazı uzunluk bakım ın bir alt akıntı biçiminde Ege Denizi’ni, daha
dan Çanakkale B oğazinın yarısı kadardır. İs sonra da Çanakkale Boğazı’nı geçerek M ar
tanbul B oğazinın en dar yeri 700 metreyle mara Denizi’ne ulaşır. Bu alt akıntı İstanbul
Anadolu H isan ile Rumeli Hisarı arasındadır. Boğazı’m izleyerek K aradeniz’e geçer. Ku
En geniş yeri ise Anadolu Feneri ile Rumeli zeyden gelen rüzgârların şiddetli olarak esme
Feneri arasında 3.600 m etreye ulaşır. Boğazın si sonucunda üst akıntının hızı saatte 10 kilo
sualtındaki bölümü, ortalam a 50 m etre derin m etreye ulaşır ve kabararak boğazı kaplayan
liğinde bir oluk biçimindedir. E n derin yeri Karadeniz suları, alt akıntının M arm ara’dan
Rumeli H isan önlerinde 110 metreyi bulur. kuzeye geçmesine engel olur. Alt akıntıyla
M arm ara Denizi’nin su düzeyi, K arade Karadeniz’e geçen su m iktarı, üst akıntıyla
niz’den biraz daha alçaktadır. İki deniz ara M arm ara Denizi’ne geçen su miktarının yarısı
sındaki düzey, tuzluluk ve yoğunluk farkları kadardır.
nedeniyle Çanakkale Boğazı’nda olduğu gibi K aradeniz’in üst akıntıyla M arm ara D eni
İstanbul Boğazı’nda da alt ve üst akıntılar zi’ne geçen oksijen ve besin açısından zengin
oluşmuştur. Karadeniz’in suları üst akıntı bi suları, sualtı canlılarının yaşaması için çok el
çiminde M arm ara’ya geçer; oradan da Çanak verişli bir ortam oluşturur. İstanbul Boğazı’
kale Boğazı yoluyla Ege ve A kdeniz’e ulaşır. nin sulan balıklann izlediği göç yolu üzerinde
Derinliği K aradeniz’den girişte 40 m etre, olduğu için balıkçılık açısından çok verimli bir
M arm ara Denizi’ne çıkışta ise 20 m etre olan sudur. Ne var ki, Boğaziçi’nde gerçekleşen
üst akıntının Kanlıca açıklarındaki ortalam a plansız yapılanma ve tersane, fabrika gibi iş
hızı saatte 5 kilometreyi aşar. Kuzey-güney yerlerinin atıklarını yoğun biçimde denize at
doğrultulu üst akıntı, önüne çıkan burunların ması boğaz kıyılarının kirlenmesine yol aç
gerisinde yer alan koyların içinde ters akıntı m aktadır. Bu nedenle artık bu sularda eskisi
lar oluşturur. Üst akıntının bu durum u, şid kadar çok balık yaşam amakta ve göç amacıyla
detli güney rüzgârlan estiğinde tersine döner. buraya gelmemektedir.
Bu rüzgârlarla M arm ara Denizi’nin kabaran Tarih boyunca önemini koruyan İstanbul
sulan boğaza girer ve üst akıntı, alt akıntıyla Boğazı, günümüzde de uluslararası çapta
birleşerek güney-kuzey doğrultusunu alır. Bu önem taşıyan bir suyoludur. İstanbul Boğa
İSTATİSTİK 125
zı’ndan Karadeniz’e ve M arm ara Denizi’ne eğilimleri araştırılacak olan kümeye nüfus ,
geçiş Türkiye’nin denetim indedir (bak. BO onun içinden seçilen altkümeye örneklem
ĞAZLAR S o r u n u ) . denir. Kamuoyu yoklaması için istatistikçiler
Boğaz kıyılarındaki semtler ve kent m erke önce bir “rasgele örneklem ” seçer. Nüfusun
zi arasında Şehir H atları’na bağlı küçük yolcu her öğesinin örneklem e girme olasılığının eşif
vapurlarıyla, özel olarak çalıştırılan çeşitli kü olduğu bu rasgele örneklem , yeterince büyük
çük gemiler ve teknelerle ulaşım sağlanır. İs se toplum un bütün kesimlerini temsil eder.
tanbul Boğazı’nın Anadolu ve Rumeli yakala Kamuoyu yoklaması sonuçlarının ne kadar
rı biri 1973’te, öteki ise 1988’de hizmete açı doğru çıkacağını, başka bir deyişle doğru
lan iki asma köprüyle birbirine bağlanır. çıkma olasılığını saptamaya yarayan istatis
İlkçağda Karadeniz kıyısında kurulan tica tik yöntemleri vardır (bak. OLASILIK KURA
ret kolonilerine ulaşma açısından önemli bir MI).
suyolu olan İstanbul Boğazı’nın kıyılarında İstatistikçilerin ellerindeki verileri nasıl çö
önemli bir yerleşme yoktu. Bizans döneminde zümlediğini bir örnekle görelim. 25 öğrenci
Boğaziçi’ndeki birkaç küçük köyde balıkçılık bulunan bir sınıfta m atem atik ve İngilizce sı
ve tarımla uğraşılırdı. A nadolu ve Rumeli hi navlarında alınan notlar aşağıda gösterilmiş
sarlarının kurulduğu sırada askeri açıdan da tir. H er öğrencinin notlarını gösteren rakam
önem kazanan Boğaziçi’ndeki eski Rum köy çiftinden ilki m atem atik, İkincisi İngilizce no
lerinden başka yeni köyler kuruldu. 17. yüz tunu göstermektedir.
yıldan başlayarak Boğaziçi’nde köşkler ve ya
lılar yapılmaya başlandı. 19. yüzyılda gelişme 2, 3 4, 4 5, 4 6, 4 7, 6
ye başlayan Boğaziçi yerleşmelerinin arasında 2, 4 4, 5 5, 5 6, 5 7, 7
ve ardında bostanlar ile mesire yerleri vardı. 2, 4 4, 6 5, 5 6, 6 8, 7
V apur seferlerinin başlamasıyla birlikte B o 3, 3 4, 7 5, 5 7, 5 8, 7
ğaziçi’ndeki semtlerde sürekli oturulan yerle 3, 7 5, 4 5, 6 7, 6 10, 6
şim yerleri yaygınlaştı. Cumhuriyet dönemin
de yolların yapılması Boğaziçi’nde yapılaşma Bu bilgileri grafikle gösterebiliriz. M atem a
yı özendiren bir etken oldu. 1950’den sonra tik notlarının sıklık grafiğini çizelim. G rafik
bazı sanayi kuruluşlarının yaygınlaşması, B o teki her sütunun uzunluğu, belirli bir notu
ğaziçi’nde gecekondulaşmanın başlamasına alan öğrenci sayısını gösterir. Örneğin iki
neden oldu. Sırtları çeşitli site, blok apartm an öğrencinin 3 aldığı, altı öğrencinin notunun
ve villalarla dolan Boğaziçi, günümüzde eşsiz da 5 olduğu grafikte görülm ektedir.
doğal güzelliğini önemli ölçüde yitirmiş du
rumdadır.
Eğer sınıfın bütünüyle ilgileniyorsak, sınıfın alınarak bulunur. Standart sapma ise varyan
genel durum undan çok farklı bir öğrencinin sın kareköküdür.
notunu dikkate almamız gerekmez. Öğrenci Eğer her öğrencinin bu iki dersteki duru
lerin büyük çoğunluğunun notlarının nasıl munu karşılaştırmak ve bir derste iyi olan
dağıldığını incelemenin bir yolu notların belir öğrencinin ötekinde de iyi olup olmadığını
li bir değerden farkına bakm aktır. Bu farka incelemek istersek, başka bir istatistik yönte
sapm a diyoruz. Çeşitli ortalam alar olduğu mi kullanırız. İki değişkenin karşılıklı ilişkile
gibi, farklı yollardan bulunan değişik sapm a rinin bulunmasına yarayan bu yöntem e kore
lar da vardır. En basit yollardan biri aritmetik lasyon diyoruz. Bu yöntemi uygulamanın en
ortalam adan sapmaların aritm etik ortalaması basit yolu bir korelasyon grafiği çizmektir.
olan ortalama sapm ayı bulmaktır. M atem atik Örneğimizin korelasyon grafiğini çizelim.
notlarındaki ortalam a sapmayı bulmak için
önce, alman notları ve her birinin karşısına, 10
alman notların aritm etik ortalam ası olan 5,2
9
ile farkını yazarız:
8
2 3,2 6 0,8 7 • • •
•
•
3 2,2 7 1,8 CQ • •
6 d #
4 1,2 8 2,8 • •
O
5 • • 9
5 0,2 10 4,8 CD
7 9 9 9
O 9 9
4 • 9
ÖT • 9
O rtalam adan farkların toplamını bulmak için,
3 • •
her notun ortalam adan farkını o notu alan
öğrenci sayısı ile çarpar, bulduğumuz değerle 2
ri toplarız. 1
3 x 3,2 = 9,6 0
2 x 2,2 = 4,4 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
4 x 1 ,2 = 4,8 M atem atik Notları
6 x 0,2 = 1,2
3 x 0,8 = 2,4
4 x 1,8 = 7,2 İki sınavda alınan n o tla rın karşılıklı iliş k is in i gö steren
kore la syon g ra fiğ i.
2 x 2,8 = 5,6
1 x 4,8 = 4,8 H er öğrencinin iki sınavdan aldığı notlar
grafikteki noktaların koordinatlarını oluştu
40,0 rur. Herhangi bir öğrencinin m atem atik ve
B ütün öğrencilerin aldıkları notların ortala İngilizce’den aldığı notlar birbirine yakın ya
m adan farklarının toplamı 40, öğrenci sayısı da aynı olduğunda, bu öğrencinin notlarını
da 25 olduğuna göre ortalam a sapma kolayca gösteren nokta sol alt köşeden sağ üst köşeye
bulunur: uzanan köşegende ya da yakın çevresinde yer
alan kareler içinde gösterilir. N oktalar bu
40 kareler içinde ne kadar fazla yoğunlaşmışsa,
------------ = 1,6
öğrencilerin m atem atik ve İngilizce’deki ba
25 şarıları arasındaki ilişkinin de o kadar güçlü
İngilizce notlarındaki ortalam a sapmayı da olduğunu söyleyebiliriz.
aynı biçimde hesaplarsak 1,064 buluruz. Korelasyon yöntemini dikkatle kullanmak
O rtalam a çevresindeki dağılımı incelem ek gerekir. Örneğin sigara içmekle akciğer kan
te çok kullanılan ölçülerden biri de varyans ve seri arasında yüksek bir korelasyon yani güçlü
standart sapm a hesaplamaktır. Varyans, orta bir ilişki olduğu ortaya konm uştur. Am a
lam adan sapmaların karelerinin ortalaması sigara içmenin akciğer kanserine neden oldu
128 İSTAVRİT
ğunu söyleyebilmemiz başka tıbbi kanıtlara ayrım yapabilirler. G erçekte ise türleri tanı
dayanm aktadır. Eğer yalnızca korelasyona m ak için deneyimli olmak gerekmez. Yalnız
bakarak bir sonuç çıkarmak istersek, sigara istavritlere özgü olan ve türe göre değişen bir
içmenin akciğer kanserine neden olduğu so özellik, her am atör balıkçıya yakaladığı istav
nucuna varabileceğimiz gibi, akciğer kanseri ritin bilimsel kesinlikte tür tanımı yapmasına
nin sigara içmeye yol açtığı sonucuna da olanak verir. Söz konusu özellik sırta yakın ve
varabilirdik. Görüldüğü gibi korelasyon yön sırt çizgisine paralel uzanan bir yalancı yanal
temi ilişkiyi ortaya koyar, ama ilişkinin yönü çizgidir. Gerçek yanal çizgi kadar belirgin
nü, hangi olayın hangisine yol açtığını gös olmayan bu çizginin uzunluğu türden türe
termez. değişir.
Sarıkuyruk ya da sarıkanat istavrit ( Trachu -
İSTAVRİT, Türkiye’de ticari olarak hamsi rus mediterraneus) Türkiye’yi çevreleyen
den sonra en çok avlanan balıktır. Bol bulun tüm denizlerde en bol bulunan istavrit türü
ması ve yapay yemli basit bir oltaya bile dür. Bir bölümü kışı İstanbul Boğazı ve
atlaması nedeniyle, balıkçılığa yeni başlayan M arm ara D enizi’nde geçirir, yaz gelince Ka
am atörlerin denizden çektiği ilk balık da çoğu radeniz’deki ürem e ve beslenme bölgelerine
kez bir istavrit olmuştur. Tüm okyanusların döner. Uzunluğu M arm ara’da 30 santimetreyi
tropik ve ılıman bölge sularına dağılmış olan pek aşmaz; ama K aradeniz’in doğusunda 50
bu balıklar genellikle kıyıya yakın, yüzeyden santimetreyi, okyanuslarda 60 santimetreyi
200 metreyi geçmeyen derinliklere kadar ya aşabilir. Kuyruk yüzgeci sarımsı, sırtı yeşilim
şarlar. Vücutları yanlardan az basık bir mekik si mavi menevişlidir. Yalancı yanal çizgisi
biçimindedir. Ağız körük gibi açılarak öne birinci sırt yüzgecinin sonunda kesilir ya da en
doğru uzar. Dişleri yumuşak, gözleri iri, çok ikinci sırt yüzgecinin önden dördüncü
pulları küçüktür. Am a gövdenin orta yerinde ışınına kadar uzanır.
bir kıvrım yaparak kuyruğa doğru uzayan Patlakgöz ya da karagöz istavrit ( Trachurus
yanal çizgiyi iri ve kabarık pullar örter. İki sırt trachurus) K aradeniz’de seyrek olmak üzere
Ana Yayıncılık Arşivi
Türkiye’yi çevreleyen tüm denizlerde görü
lür. Yalancı yanal çizgisi ikinci sırt yüzgecinin
arka ucuna ulaşır. Bilimsel adı Trachurus
picturatus olan türün yalancı yanal çizgisi
ikinci sırt yüzgecinin ortasına kadardır. M ar
m ara Denizi’nde bulunmayan, Ege ve A kde
niz kıyılarında seyrek olarak rastlanan bu
türün özel bir adı yoktur.
E ge’de balıkçılar denizden bazen tombul
gövdeli, istavrite benzer balıklar çeker. İstav
S arıkuyruk is ta v rit T ü rk iy e 'y i çevreleyen sularda en
çok avlanan balıklardan b irid ir.
rit azmanı ( Caranx cinsi) adıyla tanınan bu
balıklar istavritin akrabasıdır. Yanal çizgileri
yüzgecinden öndeki üçgen biçimindedir. nin yalnız arka bölümünde istavritteki gibi iri
Uzun olan ikinci sırt yüzgeci ve anüs yüzgeci, pullar bulunması bu balıkların ayırt edici
kuyruk sapının hem en önünde, aynı hizada ortak özelliğidir.
sona erer. Kuyrukları derin çatallı, renkleri
sırtta lacivert ya da yeşilimsi, alt bölümlerde İSTİKLAL MARŞI bak. U l u s a l M a r ş l a r .
gümüşsü beyazdır. Uzunlukları ortalam a 15-
30 cm, en çok 60 santim etredir. Küçükleri is tir id y e , yaşamını denizin dibine bağlı
kıraça adıyla tanınır. geçiren bir yum uşakçadır (bak. YUMUŞAKÇA
Üç türden oluşan istavritleri birbirinden LAR). Kabuğunun birbirine benzem eyen iki
ayırt etm ek oldukça zordur. A ncak yıllarını çenetinden alttaki iyice çukurlaşmış ve çok
denize vermiş deneyimli balıkçılar, yakaladık sert, üstteki daha ince ve hem en hemen
ları istavritler arasında kolayca ve doğru bir düzdür. Kabuğun aralanması ince çenetin
İSVEÇ 129
hareketine bağlıdır. Güçlü bir kasın sıkıca aynlan yavrular suya dağılır. Çenetleri geliş
kapattığı bu çenetleri açmak ise son derece meye başlamış olan bu larvalar dibe yerleşme
zordur. den önce 2-3 hafta kadar yüzerler.
İstiridyenin yumuşak bölümü çenetlerin Birçok türü olan istiridyelerin yalnız birkaç
içine bir kitabın sayfalan gibi yerleşmiştir. cinsi ticari amaçla üretilm ektedir. Bunlar
Çenetlerin iç yüzeyini döşeyen bu etli katm a arasında Am erika istiridyesi ( Crassostrea vir-
na örtenek (m anto) denir. Ö rtenek içindeki ginica ), Sydney kaya istiridyesi ( Crassostrea
ince solungaç yapraklarının oluşturduğu su commercialis) ve bayağı istiridye (Ostrea edu-
akımı, solunum için gerekli taze suyu ve suyla lis) sayılabilir.
sürüklenen, beslenmeleri için gerekli küçük İstiridyeler çiğ olarak ya da pişirilerek
canlıları getirir. A lt çenetin deniz dibine yenebildiği gibi sonradan tüketilm ek üzere
yapışmasını istiridyenin salgıladığı çimento konservesi yapılır ya da dondurularak sakla
nır. İnsanların istiridyeleri yüzyıllardan beri
yemekte olduğunu kıyı bölgelerindeki yerle
şim alanlarında bulunan kabuk yığınlarından
anlıyoruz. Örneğin, bulunan bazı Avustralya
istiridyesi kabukları, yörede yaşamış Yerli
halkın 6.000 yıl önce istiridye yediğini göster
m ektedir.
İstiridye kabuklarının iç yüzeyi sedefle kap
lıdır. Bu m addenin küçük topaklar halinde
birikmesi inciyi oluşturur. En değerli inciler
Basra Körfezi’nde gelişen istiridyelerden elde
edilir (bak. İNCİ VE İNCİ AVCILIĞI).
İsveç Toplumu
İsveç, ekonomik büyüme ve gelişme sonucu
gelir düzeyi en yüksek ülkelerden biridir. I.
ve II. Dünya savaşlarında tarafsız kalmayı
başaran İsveç, toplum sal ilerlemede de büyük
başarı gösterdi. Örneğin 1919’da pek çok
Avrupa ülkesinden önce kadınlara oy hakkı
tanındı.
II. Dünya Savaşı sırasında Naziler’in saldı
rısından kaçan DanimarkalI ve Norveçli göç
m enlere İsveç kapısını açtı. 1940’ların sonuna
doğru çıkartılan yasalarla emeklilik, çocuk
yardımı, eğitim ve işsizlik sosyal yardım kap
samına alındı. İsveç halkı eğitim, çevre sorun
ları, yaşlıların bakımı gibi konularda, resmi
yetkililerden izin almaya gerek olmaksızın,
bağımsız çalışma grupları oluşturarak, sorunu
çözme yoluna gider. Bu gibi konularda sosyal
hizmet görevlilerinin çalışmalarından da ya
rarlanılır.
Ülkede nüfusun yüzde 91’i İsveçli’dir. Geri
kalanını Finliler ve çeşitli göçmen azınlıklar
oluşturur. İsveçliler’in büyük çoğunluğu Lu-
İSVEÇ 131
teran (Protestan) İsveç Kilisesi’nin üyesidir. gümüş, bakır, kurşun, çinko ve sülfürik asit
Eğitime büyük önem verilen İsveç’te beden üretim inde kullanılan pirit de çıkarılır. 13.
sel ve zihinsel özürlüler için özel okullar yüzyıldan beri Falun’da bakır çıkarılmakta
vardır. Ayrıca yetişkin eğitimine de önem ve dır. Bütün ülkenin köy ve çiftlik duvarlarını
rilir. 18 yaşından büyükler için, halk yüksek renklendiren koyu kırmızı boyanın yapımında
okulları vardır. İsveç’in kuzeyinde ve N or kullanılan bu yataklardaki bakır cevheri tü
veç’te yaşayan Laponlar hem İsveççe, hem de kenm ektedir. Çok sayıda gölleri ve ırmakları
Laponca eğitim görürler (bak. LAPONYA). olan İsveç’te, elektrik hidroleketrik santral
Atletizm yaygın bir spordur. İsveçliler’in lardan sağlanır. Fabrikalarda yüksek nitelikte
m odern jimnastiğe katkıları büyüktür (bak. çelik, bilyeli rulm an, elektrikli m akineler,
JİMNASTİK). Kış sporları, tenis ve yaz aylarında silah, taşıt ve dünya pazannda büyük ölçüde
yelken sporu çok yaygındır. alıcı bulan çeşitli sanayi ürünleri üretilir.
İsveçliler’in başta ringa olmak üzere çeşitli Gemi yapımında dünyanın önde gelen ül
balıkların, peynirlerin, salatalann sıcak ve kelerinden biri olan İsveç, büyük bir ticaret
soğuk yemeklerin sunulduğu “ekm ek ve tere filosuna sahiptir. Çok iyi düzenlenmiş olan
yağı sofrası” diye bilinen ünlü smörgâsborcT demiryolu sistemindeki trenlerin çoğu elek
lan zengin bir büfe görünümündedir. triklidir. İsveç’te otomobil sayısı nüfusa oran
la başka A vrupa ülkelerindekinden daha yük
Kentler, Tarım ve Sanayi sektir. K entler arasında otobüs seferleri var
İsveç’te büyük kent sayısı azdır. Bunların en dır. İsveç, D anim arka ve Norveç’in ortak
büyüğü başkent Stockholm’dür (bak. STOCK havayolu şirketi, Avrupa ile A B D arasında
H O L M ). 1621’de G ustaf A dolf’un kurduğu Kuzey Kutbu üzerinden yapılan seferlerin
Göteborg ikinci büyük kenttir. Burada deniz öncüsü olmuştur.
ticareti ve gemi yapımının gelişmesiyle kent
büyük bir ticaret limanı durum una geldi. Tarih
Üçüncü büyük kent olan M almö, hem İs İÖ 12000 yıllarında avcı kabileler karayolu ile
veç’in güneyindeki en önemli kent, hem de A vrupa’dan İsveç’e göç ettiler. Bunları topla
D anim arka ve A vrupa ile yapılan ticarette bir yıcılıkla geçinenler, çiftçiler ve sığır çobanları
bağlantı noktasıdır. izledi. İÖ 1500 yıllarında A vrupa’yla ticaret
İsveç’te devletçe desteklenen tarım da ileri başladı. D aha sonra Rom a İm paratorluğu ile
bir teknoloji kullanılır. Başlıca tarım alanları ticaret bağları kuruldu. Çeşitli Viking kabile
güneydedir. Tarım ürünleri gereksiniminin lerinin egemen olduğu bu bölgede onların
yaklaşık yüzde 80’i ülke içinden sağlanır. nasıl tek bir ülkede toplandığına ilişkin bir
Başlıca ürünler şekerpancarı, patates ve tahıl bilgi yoktur. B eow ulf adlı eski Anglosakson
dır. Süt ürünleri önemlidir. İsveç hüküm eti destanı, İsveç’in tarihine ilişkin en eski kay
küçük çiftçileri tarım m akinelerini ortaklaşa naktır.
kullanmaya özendirm ektedir. Bu çiftçilerin 1397’de Pom eranyalı Erik, Kalmar Birli-
çoğu ürünlerini kooperatifler aracılığıyla satar ği’ni kurarak İsveç, D anim arka ve Norveç
(bak. KOOPERATİF). kralı oldu. Kalmar Birliği Baltık Denizi’ni
İsveç’te orm anlardan elde edilen kereste çevreleyen büyük bir im paratorluk durum una
den yalnızca odun olarak değil, aynı zamanda geldi. 1520’lerde çeşitli ülkelerin Baltık D eni
kâğıt, karton, yapay ipek, alkol, boya ve zi’ne egemen olmak için giriştikleri savaşlar
başka m addelerin yapımında da yararlanılır. yüzünden Kalmar Birliği dağıldı. D aha sonra
Dünyanın en zengin demir cevheri yatakları Kral G ustaf Adolf, İsveç egemenliğini Baltık
İsveç’tedir. İç bölgelerdeki m adenlerden ve bölgesinde sağladı ve ordusuyla A lm anya’ya
kuzeydeki Kiruna ve Gâllivare bölgelerinden geçerek Otuz Yıl Savaşlarina (1618-48) ka
demir cevheri çıkarılır. Dem ir cevherinin tıldı.
eritilmesi için gereken m iktarda köm ür çık Önemli İsveç krallarından biri de XII.
madığından demirin büyük bölümü dış ülke K arid ir. Ülkesinin kaynaklarını savaş uğruna
lere satılır (bak. DEMİR v e Ç e l İk ) . Ayrıca tüketen ve sonuçta Rus Çarı I. Petro’ya karşı
İSVİÇRE 133
açtığı savaşta yenik düşen Kari, 1718’de dem okrat bir insan olduğu için ölümü dünya
Norveç’e karşı giriştiği bir sefer sırasında da büyük üzüntü yarattı.
öldürüldü ve böylece İsveç topraklarının bü İsveç’in oldukça güçlü bir kara, deniz ve
yük bir bölümünü kaybetti. 1809’da da 600 hava gücü vardır. Nükleer enerjiye dayanan
yıldır İsveç’in bir parçası olan Finlandiya bütün program lar, halkın bu konudaki güven
Napolyon Savaşlan’nda Rusya’nın egemenliği lik kaygısı nedeniyle durdurulm uştur.
altına girdi.
Bir yıl sonra ülkenin yönetimi veliaht ola İSVİÇRE, O rta A vrupa’da denize kıyısı olm a
rak seçilen, Napolyon’un generallerinden yan bir ülkedir. Kuzeyinde Alm anya Fede
M areşal Jean B ernadotte’ya geçti. Bernadot- ral Cum huriyeti, doğusunda Liechtenstein
te barışı amaçlamakla birlikte, öncelikle N a Prensliği ve Avusturya, güneyinde İtalya,
polyon’un ülke üzerindeki etkisine son ver batısında ise Fransa vardır. Ü lkenin doğu ve
mek ve uzun süreden beri D anim arka yöneti güneydoğu bölgelerinde karla kaplı dorukla
mindeki Norveç’i geri almak istedi. İsveç, rı, buzulları, derin vadileri ve orm anlarla
Napolyon’a karşı İngiltere, Rusya, Prusya ve örtülü yamaçlarıyla Alp D ağlan (bak. Alp
Avusturya ittifakına katıldı. Bernadotte D a D a Ğl a r i ) yer alır. B unlann içinde yüksekliği
nim arka’yı yenerek Norveç’i İsveç Krallığı’na 3.650 m etreyi aşan 50’nin üstünde dağ vardır.
kattı. 1905’te Norveç’in bağımsızlığını kazan 4.634 m etre yüksekliğindeki Dufourspitze ile
masına kadar bu birlik sürdü. 4.478 m etreye ulaşan M atterhorn Tepesi İs
I. ve I I . Dünya savaşlarında tarafsızlığını viçre’nin en yüksek noktalarıdır. 13. yüzyılda
ilan eden İsveç, M illetler Cemiyeti çalışmala Alpler’de açılan St. Gotthard Geçidi, İsviçre’
rında barışın korunm asında önemli bir rol yi güneye bağlayan en kısa ve en eski geçittir.
oynadı. I I . Dünya Savaşı’ndan sonra Birleş D ört ana ırm aktan R höne’un batıya,
miş M illetler’e katıldı. 1948’de D anim arka ve R en’in doğuya, Ticino’nun güneye ve A are’nin
Norveç’le bir savunma ittifakı oluşturmaya kuzeye yöneldiği Valais Alpleri görünüm ü
çalıştı. Ne var ki, bu ülkelerin daha büyük bir nün güzelliğiyle ünlüdür. A lpler’in güneyin
savunma örgütü olan N A T O ’ya (Kuzey A t deki Ticino bölgesinde İtalyanca konuşulur.
lantik Antlaşması Örgütü) katılmaları üzeri Burası orm anlan ve gölleriyle olağanüstü
ne, N A TO dışında kalarak askeri ittifaklar güzelliktedir. A lpler’in kuzeyindeki uzun ve
dışı bir politika sürdürdü. dar düzlükte İsviçre’nin en önemli kentleri ve
İsveç, seçimle işbaşına gelen üyelerden
oluşan bir parlam entoyla yönetilir. Bir krallık
İ S V İ Ç R E 'Y E İL İŞ K İN B İL G İL E R
olmasından dolayı yüzyıllar boyunca ülkede
siyasal güç soyluların elinde kalmıştı. 20. YÜZÖLÇÜMÜ: 41.293 km 2.
yüzyılda parlam entoya dayalı bir hüküm et NÜFUS: 6.586.000 (1987).
kuruldu. Bugün tümüyle simgesel konum da YÖNETİM: Bağımsız cum huriyet.
olan kral, yalnızca devletin başkam dir ve BAŞKENT: Bern.
hüküm ette hiçbir yetkisi yoktur. Parlam ento DOĞAL YAPI: Ülkenin kuzeybatısında Jura Dağları, gü
neyinde ve doğusunda A lp le r yer alır. A lpler ile Jura
nun ( R iksdâg ) 500 yıldan uzun bir geçmişi Dağları'nın arasında geniş bir yayla vardır. Ülkenin
vardır. 1866’ya kadar parlam entoda soylula ırmakları: Rhöne, Ren ve Aare'dir. Çok sayıda derin
rın, rahiplerin, kentlilerin ve çiftçilerin ayrı vadi ve büyük göl bulunur. Bunların en büyüğü, bir
bölüm ü Fransa'da olan Cenevre G ölü'dür. En yüksek
meclisleri vardı. 1866’dan sonra iki, 1971’den dağı İtalya sınırında yer alan 4.634 metre yüksekli
sonra ise yalnızca bir meclis kaldı. 1976’ya ğindeki Dufourspitze'dir.
kadar 44 yıl boyunca iktidarda kalan Sosyal BAŞLICA ÜRÜNLER: Buğday, patates, meyve, yulaf, ar
pa, çavdar, şekerpancarı, üzüm, çiftlik hayvanları,
D em okrat Parti, İsveç’te birçok sosyal refah süt ürünleri ve kereste.
yasası çıkardı. Altı yıllık bir aradan sonra DIŞARIYA SATILAN ÜRÜNLER: Saat, makine, ayakkabı,
1982’de Başbakan Olof Palm e’nin önderliğin dokum a ürünleri ve kimyasal ürünler.
ÖNEMLİ KENTLER: Bern, Zürich, Basel, Cenevre ve
de, Sosyal D em okratlar yeniden iktidara gel Lozan.
di. İsveç halkınca çok sevilen Olof Palme EĞİTİM: 7-14 yaş arasında zorunludur.
1986’da vurularak öldürüldü. Barıştan yana,
134 İSVİÇRE
sanayi m erkezleri yer alır. Ülkenin kuzeybatı ancak uzak ve ıssız yerlerde görmek m üm
sında, yüksekliği 1.500 m etreye yaklaşan Jura kündür. Batıda meşe ve kayın, doğuda gür
Dağları uzanır. Kuzeyde, Alm anya Federal gen ve melez ağaçlar, kuzeyde ladin, güneyde
Cumhuriyeti ile sınırın bir bölümünü Kons- kestane koruları vardır. İsviçre’de yabanıl
tanz G ölü, geri kalanını ise bu gölü akaçlayan hayvanlar yasayla korum a altına alınmıştır.
Ren Irmağı oluşturur. İsviçre’nin başlıca göl Dağların yüksekliklerinde keçiye çok benze
leri Cenevre, Neuchâtel, M aggiore, Luzern, yen elikler yaşar. Ağaç kovuklarında sincaba
Zürich ve Thun’dur. benzeyen m arm otlara rastlanır (bak. E l İK;
Ticino dışındaki bölgelerde kışlar soğuk M a r m o t ) . Bundan başka dağkeçisi, tavşan,
geçer. Batıdan doğuya gidildikçe kar yağışın tilki, porsuk ve çeşitli kuşlar vardır. Göl ve
da artış görülür. R höne vadisi hem en hemen ırm aklarında alabalıklar yaşar.
hiç yağış almaz. Yüksek kent ve kasabalarda
hava genellikle pırıl pırıl güneşlidir. Buralar Halk ve Ekonomi
da sis, pus ve nem yoktur. Ne var ki, Alp İsviçre halkı birçok farklı ırk ve dinden
vadileri ve Jura D ağlan’nm çevresinde gün insanlardan oluşur. Nüfusun yarısı Katolik,
lerce sis kalkmaz. İlkbahar ve yaz aylarında öbür yarısı ise Protestan’dır. Halkın yaklaşık
A lpler’deki çayırlar çiçeklerle örtülür (bak. yüzde 70’i Alm anca, batı bölgelerinde yüzde
Alp BİTKİLERİ) . Çiğdem, dağlalesi, nergis, m e 19’u Fransızca, Ticino yöresinde yüzde 9’u
nekşe ve koyu mavi renkli centiyanlar çayırla İtalyanca, doğuda yaşayan ve nüfusun yakla
rı süsler. A lpler’in kireçtaşından sarp yamaç şık yüzde l ’ini oluşturan kesim de Romanş
larında ormangülü yetişir. G ene A lpler’e dili konuşur. Bir olasılıkla çok eskiden R om a
özgü küçük, beyaz, yıldız çiçekli edelvays lı askerlerin konuştuğu Latince’den türeyen
kümeleri çok güzeldir. Am a bu çiçekleri artık Rom anş, bir çeşit köylü Latince’si olarak
/ \-A S \ V \
\
/'**?
— vV
*K o n s ta n z G ö lü \ \ V , \ Z ' V _
St. Gailen
Zürich
I AVUSTURYA
Luzern
BERNE Luzern
FRANSA Gölü
Fribourg Davos
Neuchâtel Gölü
Interlaken
Lozan W St. M oritz
Jungfrau
/ Cenevre St. Gotthard Geçidi
{ G ö lü /'
Rhöhe
V ’
»Cenevre
Simplon Geçidi Locarno
Maggiore Gölü
Matter Dc
| St. Bernard
Lugano
^Geçidi Gölü
İTALYA
İSVİÇRE 135
lan genişletilmiş ve ulusçuluk duygulan güç denizde kalan tayfalar huzursuzlaşıyor, buna
lenmişti. 1848’de hazırlanan yeni bir anaya bir de gemideki ağır yaşam ve çalışma koşul
sayla İsviçre, kantonlar ya da bölgelerden ları eklenince isyanlar kaçınılmaz oluyordu.
oluşan gevşek bir birlik yerine, tek bir devlet 1520’de Ferdinand Macellan, dünya çevresini
durum una geldi. Bern başkent oldu. Bu dolaşmak için çıktığı keşif gezisinde, Am erika
devlet, 20 tam kanton ile 6 yan kantondan açıklarındayken gemisinde çıkan isyanı zorla
oluşuyordu. Bunlardan her birinin önemli bastırdı. İsyancılardan birini idam etti, öbürü
ölçüde özyönetim yetkileri vardı. İsviçre, nü de kıyıda bıraktı.
kadınlara üniversite eğitimi olanağı sağlayan 20. yüzyılın başında, Haziran 1905’te Rus
ilk ülkelerden biriydi. 1864’te kadınlara kapı donanmasının Potemkin zırhlısında çıkan
sını açan Zürich Üniversitesi’ne dünyanın her ayaklanma, yiyecek ve yakıt bulamayan tay
yanından kız öğrenciler akın etti. A m a İsviç faların teslim olmasıyla sonuçlandı. Bu olay
re ’de kadınlar oy hakkını ancak 1971’de elde ünlü yönetm en Sergey Ayzenştayn’ın Potem
edebildi. kin Zırhlısı adlı filmine de konu olmuştur
İsviçre tarafsız bir ülkedir, uluslararası ça (bak. A y z e n ş t a y n , Se r g e y ) .
tışm alarda yan tutm az. 1815’ten beri bu taraf Toplumsal eşitsizliklerin yol açtığı isyanlar
sız tutum unu sürdüren İsviçre her iki dünya tarihte önemli bir yer tutar. İÖ 73’te İtalya’da
savaşının da dışında kaldı. M erkezi Cenev Spartaküs önderliğindeki ayaklanma köle is
re ’de bulunan ve savaşta yaralananlara, dep yanlarının en büyüklerindendir. Spartaküs’ün
rem , su baskını gibi yıkımlara uğrayanlara kölelerden oluşan büyük ordusu, düzenli R o
gönüllü yardım sağlayan Kızılhaç örgütü ma ordusuna İÖ 71’de yenildi. Spartaküs
(bak. Kizilhaç) 1859’da H enri D unant adında öldürüldü ve binlerce izleyicisi Romalılar
bir İsviçreli tarafından kurulm uştur. İsviçre tarafından çarm ıha gerilerek idam edildi
Birleşmiş M illetler’e üye değildir. (bak. Spa rta k ü s).
İsviçre’de halk sanatları, resim, şiir ve 14. yüzyılda İngiltere’de büyük köylü ayak
müzikte olduğu kadar, ağaç oymacılığında da lanmaları oldu. Köylüler daha fazla özgürlük
kendini gösterir. İsviçre kentlerinde şato, ve toprak isteyerek feodal beylere karşı ayak
katedral ve ev mimarisinde 12. yüzyıldan bu landılar. 1524’te Alm anya’da da Reform h a
yana A vrupa’yı etkileyen çeşitli sanat akım la reketinin başlatıcısı Luther’in düşüncelerin
rının ürünlerini görmek m üm kündür. Çağdaş den etkilenen ve dinsel özgürlük isteyen
mimarlığın en önemli adlarından Le Corbu- köylüler, ayaklanarak m anastırları ve feodal
sier İsviçreli’dir (bak. Le CORBUSIER). beylerin malikânelerini yıktılar.
1773’te İngiltere’ye bağlı Am erikan koloni
İSYAN ya da ayaklanma, insanların devlet lerinde yaşayan halkın, çaydan alman vergiye
yönetimine ya da herhangi bir otoriteye karşı, karşı İngiltere’den gelen çayları denize döke
toplu olarak ve genellikle zora başvurarak rek başlattığı isyan, A m erikan Bağımsızlık
başkaldırmasıdır. Askerlerin kom utanlarına, Savaşı ile sonuçlandı. 1773’te Yemelyan İva-
tayfaların kaptanlarına, kölelerin efendilerine noviç Pugaçov önderliğinde Rusya’da
ya da halkın yönetime başkaldırısı isyandır. serfliğin kaldınlması amacıyla büyük bir köy
Askerlerin kom utanlarının emrine uymayı lü ayaklanması başladı (bak. FEODALİZM ) . Serf
reddetm esi askeri isyandır ve tarihte birçok ordusu çeşitli yörelerden köylülerin katılımıy
örneği vardır. İÖ 327’de M akedonya Kralı la kısa sürede güçlendi ve Rusya’da 18.
Büyük İskender ordusuyla H indistan’ın içleri yüzyılın en büyük köylü ayaklanmalarından
ne girmek üzereyken, savaştan bitkin düşmüş biri yaşandı. Pugaçov’un ordusu 1774’te çarlık
askerler ilerlemeyi reddettiler. Bu isyan karşı ordusuna yenildi ve ayaklanma bastırıldı. Bu
sında Büyük İskender geri dönm ek zorunda isyan Rusya’nın birçok bölgesinde çıkan köy
kaldı. lü ayaklanmaları için bir kıvılcım olmuştur.
Tayfaların kaptana karşı ayaklanmalarına 19. yüzyılda Avrupa halk ayaklanmalarıyla
eski keşif gezileri dönem inde sıkça rastlanır- sarsıldı. 1830’da Alm anya, Fransa, İtalya gibi
dı. Aylarca, hatta yıllarca evlerinden uzak, birçok Avrupa ülkesinde çıkan ayaklanmalar
138 İŞARETLEŞME
milliyetçi ve dem okratik isteklerden kaynak İşaretleşm enin bazı basit biçimlerinde, doğ
lanmıştır. 1848 ayaklanmaları ise, sanayide rudan gözle görülebilecek ya da kulakla
artan makine kullanımının yarattığı işsizlik işitilebilecek işaretlerden yararlanılır. Bu tür
gibi ekonomik nedenler ile halkın ülke yöne işaretler çok eski zam anlardan beri kullanıla-
timinde söz hakkı istemesi gibi siyasal neden gelmiştir. Gözle görülebilen işaretler arasında
lere dayanır. Fransa’da yoksul halkın başlattı bayrak, işaret lambası, fener, ateş, dum an,
ğı isyan 1848-49 yıllarında tüm A vrupa’yı işaret fişeği, semafor ve helyograf sayılabilir.
sarsmıştır. Kulakla işitilebilecek işaretler arasında da
19. yüzyılın en önemli ayaklanmalarından ateşli silahlar, boru, düdük, davul, çan ve zil
biri de 1871’de Fransa’da yaşandı. Fransa- vardır. Islık da bu tür bir işarettir. İşaretlerin
Prusya Savaşı’ndan yenik çıkan Fransa’da çok uzak mesafelere gönderilmesinde ise tele
hüküm et çok ağır bir antlaşmaya imza atm ak vizyon ve radyo gibi araçlar kullanılır; bu
zorunda kaldı. Bu antlaşmaya karşı olan Paris amaçla D ünya’nın çevresinde yörüngeye
halkı 16 M art 1871 ’de ekonom ik, siyasal ve oturtulan haberleşm e uydularından yararlanı
yönetsel alanlarda birçok yenilik isteyerek lır. Telefon ve telgraf da çağdaş haberleşme
ayaklandı; kentin önemli bölümlerini ele geçir araçlarıdır.
di ve Paris Komünü’nü kurarak kenti iki ay
süreyle yönetti (bak. F r a n s a -Pr u s y a Sa v a ş i ) . Bayrakla İşaretleşme
20. yüzyılın önemli isyanlan arasında M ek Bayrak, gemiler arasında işaretleşmede yüz
sika köylü ayaklanm alan da vardır. Bu ayak yıllardan beri kullanılan bir araçtır. 9. yüzyıl
lanm alar Emiliano Zapata ve Pancho Villa da Bizans İm paratoru VI. Leon döneminde
gibi ünlü önderler yaratmıştır (bak. Pa n c h o hangi işaretlerin ne anlama geldiğini belirten
V i l l a ; Z a p a t a , E m il ia n o ) . Rusya’da 1905’te bir sistem hazırlandığını biliyoruz. Bu tür
Petersburg kentinde işçilerin üzerine ateş işaret sistemlerine “kod” , bazen de alfabe
açılmasıyla başlayan işçi ayaklanması, Rusya denir. Denizcilik alanında ise kayıtlara geçen
çapında yaygınlaştı. Sonunda yenilgiye uğra- ilk bayraklı işaret yöntemi 1337’de kullanıldı;
dıysa da bu ayaklanma, 1917 Ekim Devri- bu yöntem de, gemideki bütün kaptanların
mi’nin kilom etre taşlanndan biri oldu. güvertede toplanmasını sağlamak amacıyla
A nadolu da tarih boyunca birçok isyana direğe özel bir sancak çekilirdi. Am a, bayrak
sahne olmuştur. Anadolu Selçukluları döne la işaretleşme yönteminde 17. yüzyılın ortala
minde Baba İlyas yanlısı Türkm enler’in rına kadar fazlaca bir gelişme olmadı. 1780’de
1239’da başlattığı başkaldın dinsel amaçlı bir ise bu alanda büyük bir ilerleme gerçekleşti
isyandı. Bu isyan Bektaşilik gibi tarikatların rildi. Bu tarihte amiral Lord Howe ve kaptan
kurulmasını da etkilemiştir (bak. B a b a İ A y a k - Richard Kem penfelt, numaralandırılmış işa
LANMASl). A nadolu’daki önemli isyanlar ara retlere dayalı bir sistem geliştirdiler ve İngiliz
sında, 16.-17. yüzyıllarda, ekonomik ve top donanması için bir işaretler kitabı hazırla
lumsal yapının bozulması sonucu çıkan Celali dılar.
A yaklanmaları da sayılabilir (bak. C e l a l İ 1803’te İngiliz amirali Sir Hom e Popham ,
AYAKLANMALARI). A ynca, Osmanlı İm para harfleri ya da sözcükleri bayraklarla belirtm e
torluğum da Lale D evri’ni sona erdiren Patro ye yarayan bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem
na Halil ile 1807’de Kabakçı M ustafa ayaklan de, tek tek ya da gruplar halinde çekilen
m alan öbür önemli isyanlardır (bak. L a l e değişik biçim ve renklerdeki bayraklar, deği
DEVRİ; OSMANLI İMPARATORLUĞU). şik sayıları, her sayı da bir harfi ya da sözcüğü
belirtiyordu. Çok kullanılan sözcüklerin her
İŞARETLEŞME, in s a n la n n b ir b irle rin e ha birinin ayrı bir sayısı vardı; ama daha az
ber ve b ilg i ile tm e k te y a ra rla n d ık la n b ir kullanılan sözcüklerin her harfinin ayrı ayrı
y ö n te m d ir (bak. İLETİŞİM). Ö t e k i i l e t i ş i m y ö n sayılarla yazdırılması gerekiyordu.
t e m l e r i n d e n f a r k l ı o l a r a k i ş a r e t l e ş m e d e b ilg i Değişik ülkelerin ticaret gemileri arasında
ve h a b e rle r k a rş ıd a k i k işiy e s ö z le ya da kullanılmak üzere hazırlanan ilk uluslararası
y a z ıy la d e ğ il b a z ı ö z e l i ş a r e t l e r l e g ö n d e r ilir . işaret kitabı 1817’de yayımlandı. Bu kitap
İŞARETLEŞME 139
I
♦ J" t
>r<
DÖRT ALTI
İ l »
SIFIR KOD VE YANIT
FLAMASI
UÇUNCU
YİNELEME
G em ilerde kullanılan U luslararası K od'da acil m esa jla r, ikili bayrak g ru p la rıyla ile tilir; bu nlarda her bayrak
b ir h a rfin karşılığıdır. D ireğin ucundaki RY- "M ü re tte b a t isyan e tti" anla m ın a g e lir. D irekteki öteki ha rfle rin
an la m ları da ş ö y le d ir: NC- "T e h lik e d e y im acil ya rd ım g e re k li"; KA- "T ekn em çok ağır yara a ld ı"; KT- "H a la t
fırla tm a aygıtınız v a r m ı? "; IX- "Ç arpışm ad a ağır hasar g ö rd ü m "; CG- "O la b ild iğ in c e bana
y a n a şm a lısın ız"; AD - "T ekn eyi te rk e tm e k z o ru n d a y ım ".
140 İŞARETLEŞME
ci
□
A
•-A L F A 0 1 — * * BRAVO
^ CHARLIE
□ DELTA ^
i H * ^E C H O H * ” "F O XT R O T
<>v # a a
r»
0 --» G O L F
m ▼
0 ****H O T E L
*■ <£> *
Ü IN D I/V ^ r
_ fcu Al
■
Q . -------- JULİETT □ - KİLO Q
M
S r ’ “ * * LİMA
A
I--M IK E
Â
(-•NOVEMBER 0 - - - O S C A R 0 * - — PAPA 0 -
.<►
QUEBEC 0 — • ROMEO
a -
“A «I V
•SİERRA Ü -T A N G O □ • — UNİFORM □
tl «â
v Îc t o r
»î r•'*
^ EB—- v v h is k e y H " ray^
lebilir. İki elinde birer bayrak tutan bir bırakmasına yol açıyordu. H areket eden ka
semaforcu, kollarını çeşitli konum larda tuta lem döner bir kâğıt şerit üzerinde izler bırakı
rak, sözcükleri harf harf yazdırabilir. Am a yordu. Böylece devreye uzun ya da kısa süreli
semaforla gizli mesaj gönderm ek olanaksız akım verilerek kâğıt üzerinde uzun ya da kısa
dır, herkes görebilir. çizgiler oluşturulabiliyordu. M orse, işte bu
telgraf sisteminde kullanmak amacıyla kendi
Mors Alfabesi adıyla anılan alfabeyi geliştirmişti.
İşaretleşm e sistemlerinin çoğunda, A B D ’li 1850’lere gelindiğinde artık kentler birbiri
Samuel M orse’un bulduğu işaret kodundan ya ne elektrikli telgrafla bağlanmıştı. 1850’de
da alfabeden yararlanılır (bak. MORSE, SAMU- İngiltere ile Fransa arasında Manş Denizi’nin
e l ) . Mors alfabesinde her harf ve rakam , kısa altından geçen bir telgraf kablosu döşendi.
(nokta) ve uzun (çizgi) sinyallerden oluşan 1866’da da Atlas Okyanusu’nun kuzeyinden
işaret gruplarıyla belirtilir. Örneğin B harfi geçen bir denizaltı telgraf kablosuyla A BD ile
bir çizgi ve üç noktayla (---- ), M harfi ise iki Avrupa birbirine bağlandı. Mors alfabesiyle
çizgiyle (— ) belirtilir. Bu nokta ve çizgi işaret gönderm e ya da telgraf çekme hızı
grupları, kısa ve uzun süreli ışık çakmalarıyla, m ekanik yöntemlerle artırıldı, ama gene de
ses darbeleriyle ya da bir bayrağın belirli sinyallerin insan kulağının algılayabileceğin
biçimlerde sallanmasıyla oluşturulabilir ve den daha hızlı olmaması gerekliydi. Sistemin
alıcıya iletilebilir. Mors alfabesindeki bir işa başka bir kusuru da, değişik harflerin işaretle
reti hem en hem en herkes bilir: Bu, tehlikede rinin farklı sürelerde gönderilebilmesiydi. Bu
ki bir geminin gönderdiği SOS işaretidir. nedenle “Beş Birimli” kod olarak bilinen, eşit
Aslında SOS harflerinin özel bir anlamı yok süreli işaretlerden oluşan başka bir alfabe
tur; mors alfabesinde “nokta nokta nokta, geliştirildi.
çizgi çizgi çizgi, nokta nokta nokta” biçiminde Özellikle gazete, dergi gibi büyük basın
belirtilen bu işaret, kolayca akılda kalacağı organlarında kullanılan, gelişkin bir haber
için seçilmiştir. Mors alfabesiyle işaretleşme yollama ve alma aracı olan teleprinter, yazı
de dakikada 10-12 sözcük iletilebilir. makinesine benzer. Aygıtın vericisinin klav
Günüm üzde ender olarak kullanılan hel yesiyle yazılan yazı, belirli bir koda uygun
yografta ise işaret göndermek için Güneş elektrik sinyalleri olarak alıcı aygıta ulaşır;
ışığından yararlanılır. Bu aygıt bir sehpa burada sinyaller yeniden harflere dönüşerek
üzerine oturtulm uş olan ve bir eksen üzerinde kâğıt üzerine geçirilir. Şirketler arası haber
döndürülerek istenilen noktaya yöneltilebilen leşmede kullanılan teleks sistemi de, telefon
bir aynadan oluşur. Böylece işaretçi helyogra aracılığıyla birbirine bağlanmış teleprinter ay
fı kullanarak Güneş ışığını aralıklarla kısa ya gıtlarından oluşur. Bir başka gelişmiş mesaj
da uzun süreli olarak yansıtıp, mors alfabesi gönderme yöntemi de elektronik faksimile
ne uygun işaretleri kilom etrelerce uzaktaki sistemidir. (A yrıca bak. TELEKOMÜNİKASYON.)
bir başka işaretçiye gönderebilir.
Telsiz Telgraf
Elektrikli Telgraf Radyo ya da başlangıçtaki adıyla telsiz tel
1837’de Sir Charles W heatstone ve William F. graf, İskoç bilim adamı James Clerk Max-
Cooke, Londra’da elektrikle çalışan telgraf well’in kuram ından yararlanılarak geliştiril
sistemini kurdular. Kullandıkları ilk aygıt bir miştir. Maxwell, uzayda ışık hızıyla yol alan
tel bobinin içine yerleştirilmiş m agnetik iğne elektrom agnetik dalgaların üretilebileceğini
lerden oluşuyordu; bobine elektrik akımı gösterdi. Alman bilim adamı Heinrich Rudolf
bağlandığında iğneler hareketlenerek sapma H ertz, Maxwell’in bu kuramını doğruladı ve
ya uğruyordu. H em en hemen aynı sıralarda 19. yüzyılın sonlarına doğru İtalyan Gugliel-
A B D ’de Samuel Morse da bir telgraf sistemi mo M arconi elektrom agnetik dalgalar ü rete
geliştirmişti. Bu sistemde bir kablo aracılığıy rek gönderm e ve alma yöntemlerini geliştirdi.
la gönderilen kesikli elektrik akımı, karşı Kablo hattına gerek olm adan, elektrom agne
uçtaki bir elektrom ıknatısın bir kalemi çekip tik dalgalar yoluyla çok uzak yerlere mesaj
142 İŞARETLEŞME
(Üstte solda) T. E. Stimson/FPG, (üstte sağda) Ed Newak/FPG, (ortada solda) Emily Bush/Shostal,
ZEFA, (altta solda) Horace Bristol/Photo Researchers, (altta sağda) H y Peskirı/FPG
gönderilebilmesi, işaretleşmede köklü bir de da trenler renkli işaret ışıklarından oluşan
ğişikliğe yol açtı. Telsiz telgraf bulunmadan sistemlerle denetlenir (bak. DEMİRYOLU VE
önce, açıktaki gemilere mesaj gönderebilmek T r en ).
için geminin rotası üzerindeki ilk limana Yaklaşm akta olan bir fırtınanın uyarısı
gelmesini beklem ek gerekirdi. Savaş gemileri gemilere ve küçük teknelere çeşitli yollarla
de bir kez görüş uzaklığının dışına çıkınca iletilir. Bu amaçla özel bayraklar, flamalar ya
karayla olan bütün haberleşme olanaklarını da renkli ışıklar kullanılır. Örneğin kasırga
yitirirdi; bu nedenle de açıktayken karadan uyarısı gündüzleri ortaları siyah iki kırmızı
emir alamaz, rapor gönderemezdi. Telsiz bayrakla, geceleri de kırmızı, beyaz ve kırmızı
telgraf bu durumu değiştirdi ve açık denizdeki renkli ışıklarla gönderilir.
gemilerle radyotelefon görüşmeleri yapmak E n eski işaretleşme yöntemi, elle işaretleş
olanaklı durum a geldi (bak. R a d y o ) . medir. Günümüzde birçok sanayi kuruluşu
insanların birbirini işitmesine olanak verm e
Öteki İşaretleşme Türleri yecek kadar gürültülüdür, bu nedenle de
Günüm üzde birçok işaretleşme yöntemi var çalışanlar arasında elle işaretleşme büyük
dır. Gem ilerde acil durum işareti olarak önem taşır. Tersanelerde ya da demir-çelik
roketler ve renkli işaret fişekleri kullanılır. fabrikalarında vinç operatörleri kom utları el
Okyanusların üzerinden geçen yolcu uçakla işaretleriyle alırlar. Uçak pilotları ile yer
rında, acil durum da işaret verebilmek için personeli arasında da elle işaretleşme sistem
işaret fişekleri, dum an bombaları ya da aram a leri vardır. Futbol, basketbol ve beyzbol gibi
ekiplerine işaret gönderecek radyo vericile spor dallarında da hakem ler el işaretlerinden
riyle donatılmış cankurtaran botları bulunur. yararlanarak sporcuları denetlerler.
Gene bu botlarda, Güneş ışığını yansıtmakta
kullanılan ve helyografın geliştirilmiş bir türü İŞGÜCÜ bak. ÇALIŞMA VE İŞGÜCÜ.
olan aynalar vardır.
Bazı ülkelerde karayollarmdaki toprak İŞİTME bak. K ulak.
kaymalarını ya da kazaları duyurmak için yol
devriyeleri kırmızı işaret fişekleri kullanır. İŞSİZLİK bak. ÇALIŞMA VE İŞGÜCÜ.
Dem iryollarında yolda kalan bir trenin yerini
belirtm ek için işaret fişeği ya da fener kullanı İTALYA, O rta A vrupa’nın güneyinde, A kde
lır. İtfaiye, polis ve cankurtaran arabalarında niz’e bir çizme biçiminde uzanan bir yarım
ki yanıp sönen ışıklar, yolu açmaları için öbür adanın üstünde yer alan ülkedir. Bu çizmenin
sürücülere verilen işaretlerdir. Aynı amaçla hem en burnunda yer alan Sardinya ile batıda
kullanılan sirenlerden, sivil savunmada da Tiren Denizi’ndeki Sicilya Adası ülke sınırları
yararlanılır. içindedir (bak. SARDİNYA; SİCİLYA). Kuzeyde
Günüm üzde trafiğin düzenlenmesinde bir bir yay çizen Alp Dağları İtalya ile Fransa,
çok işaret türünden yararlanılır. B ütün dün İsviçre, Avusturya ve Yugoslavya arasındaki
yada D U R , D İK K A T ve G EÇ anlamına doğal sının oluşturur (bak. A l p DAĞLARI). İtal
gelen kırmızı, turuncu ve yeşil renkli trafik ya doğuda Yugoslavya, A rnavutluk ve Y una
ışıkları kullanılır. M otorlu taşıtlarda dönüş nistan’dan Adriya Denizi’yle, güneybatısına
sinyalleri, fren lambaları, uzun ve kısa far düşen Tunus’tan, A kdeniz’le ayrılır.
ışıkları, akü, yağ basıncı ya da yüksek hız İtalya dağlık bir ülkedir. A pennin Dağları
uyarı ışıkları gibi çeşitli işaret lambaları var ülkeyi boydan boya geçerek Sicilya A dası’nın
dır. Liman giriş çıkışlarında ve kanallarda batısında sona erer (bak. APENNİN D A ĞLARI).
gemi trafiğini düzenlemek için de ışık ya da Alpler doğu-batı doğrultusunda uzanan bir
özel şekillerden oluşan birçok işaret sistemi dizi sıradağdan oluşur. A lpler’in İtalya’daki
kullanılır (bak. ŞAMANDIRA). en yüksek noktası 4.634 metreyle Rosa Da-
H avaalanlarında ve uçak gemilerinin gü ğı’dır. Ü lkede çok sayıda sönmüş yanardağ
vertelerinde trafiğin denetimi için renkli ışık vardır. Pom pei’nin yıkımına neden olan Ve-
sistemlerinden yararlanılır. Demiryollarında züv bunların en ünlüsüdür. Sicilya A dası’nda-
144 İTALYA
AVUSTURYA
İSVİÇRE MACARİSTAN
/
/ VComo
-b
.Trento
Maggiore Gölü,
\AGm Garda Gölü
i
Brescia / / / ıTriyeste
FRANSA
Verona Venedik
Padova L*
ı Venedik
T Körfezi
Cenova
YUGOSLAVYA
S A N M A R İN O
Floransa
.Ancona
Trasimeno Gölü
A Pe ru g ia
Korsika
ROMA
aPo/, Brindisi
M 'V e z ü v Taranto
Sardinya
Taranto Körfezi
TİREN DENİZİ
Cagliari
Stromboli
Lipari Adaları
Messina'
Palerm o Reggio Calabria
Sicilya
Catania
CEZAYİR
ki E tna ise hâlâ etkinliğini sürdürm ektedir. önemlileri Alp D ağlan’mn eteklerindeki G ar
İtalya’da zaman zaman büyük yıkımlara yol da, M aggiore, Como ve Lugano’dur.
açan deprem ler olur. 1980’de N apoli’nin gü İtalya’da iklim çeşitlilik gösterir. Kuzeyde
neydoğusundaki deprem de 3 bin kişi yaşamını yazlar sıcak, kışlar soğuk ve bol yağışlıdır. İç
yitirdi. Ovalık alanlar ülkenin yaklaşık dörtte kesimlerin iklimi kıyılara göre daha serttir.
birini kaplar. Kuzeyde, A lpler ile Apennin- A penninler’in batı kıyıları doğu kıyılanna gö
ler’in etekleri arasında uzanan Po Ovası ülke re daha çok yağış alır. Sıcaklık kuzeyden gü
nin en geniş ve verimli ovasıdır. Öteki ovalık neye doğru inildikçe artar. N apoli’nin güne
alanlar çoğunlukla kıyılarda görülür. İtalya’ yinde iklim çok sıcak, kuru yaz aylan ve yağ
da akarsular genellikle kısadır. Po Irmağı ve murlu kışlanyla, Kuzey A frika’ya benzer.
kollan kuzeydeki büyük ovayı akaçlar (bak. A kdeniz’in çevrelediği Sicilya’da yazlar, öteki
Po I r m a ğ i ) . Ülkede çok sayıda göl vardır. En bölgelere göre daha kurak ve sıcak geçer.
İTALYA 145
Tarım
İtalya’da işçilerin yaklaşık dörtte biri tarım
alanında çalışır. Köylülerin çoğu işlediği top
rağın sahibi değildir; toprağı kiralayarak işler.
Kiracıların topraktan çıkarılmasına karşı ko
ruyucu yasalar vardır. Güney İtalya’da ve Si
cilya’da topraklarının başında bulunmayan
büyük toprak sahipleri mülklerini küçük par
sellere ayırarak köylülere kiralar ve m ülkleri
nin idaresini kâhyalarına bırakırlar. Yoksul
köylülerin çok ezildiği bu düzeni biraz olsun
değiştirmek amacıyla 1950’den sonra hükü
met pek çok büyük toprak sahibinin toprağını
kam ulaştırarak tarım işçilerine ve yoksul köy
lülere dağıtmıştır. İtalya’da tarımsal yöntem
ler yörelere göre değişiklik gösterir. Lombar-
diya yöresinde ve güneydoğuda büyük m o
EN İT, Roma
dern çiftlikler vardır. Buğday, mısır, şeker
M ila n o 'd a şık m ağazaların, pastane ve lo kan ta ların pancarı, tütün, kenevir, pirincin yanı sıra, ül
b u lu n d u ğ u G alleria alışve riş merkezi. kenin hemen her yerinde zeytinlikler ve üzüm
bağları vardır. İtalya meyve ve sebze üreti
sız bir devlettir (bak. ROMA; VATİKAN). Ü lke minde A vrupa’da ilk sıralarda yer alır. Başlı
nin öteki önemli kentleri kuzeyde Milano, ca ürünler kuzeyde elma, şeftali, çilek, kesta
Torino, Cenova, Triyeste, Venedik, güneyde ne, güneyde ve adalarda limon, portakal, in
Napoli, orta kesimlerde Bologna ve Floransa, cir, dom ates, badem ve cevizdir. Hayvancılı
Sicilya’da Palerm o’dur (bak. CENOVA; FLORAN ğa elverişli otlaklar kuzey bölgelerinde, Sardin-
SA; MİLANO; NAPOLİ; V e n e d İK ). R om a’da ve ku ya ve Sicilya adalarında bulunur. En çok sığır,
zeydeki kentlerde çağdaş yaşama uygun ko koyun ve keçi beslenir.
şullar varken, özellikle güneyde yaşam kuşak
lar boyunca hiç değişmemiş gibidir. Buralarda Sanayi ve Ulaşım
köy ve kasabaların çoğu eski dönem lerde sal İtalya’da sanayileşme, İngiltere’den 100 yıl
dırılardan, su baskınlarından ve salgın hasta sonra 1870’lerde başladı. Ülkede demir, kö
lıklardan korunm ak için tepelerde kurul mür ve öteki temel hamm addelerin bulunm a
muştur. masının yanı sıra siyasal birliğin de ancak o
İtalyan mutfağı çok çeşitli yemekleriyle ün tarihlerde gerçekleşebilmesi, sanayileşmeyi
lüdür. Rönesans dönem inde İtalya’da yemek geciktiren önemli bir etm endi. Günümüzde
yemek bir sanat haline getirilmişti. Ünlü V e ülkenin başlıca sanayi kolları çelik, büro eşya
nedik sürahi ve bardaklarının süslediği sofra sı, elektrikli ev araçları, metal eşya, m otorlu
larda görünüme özel önem verilirdi. İtalyan araçlar, demiryolu donanımı, çimento, tuğla,
mutfağı günümüzde de pasta denen m akarna deri eşya, yapay ipek, pamuklu ve yünlü do
çeşitleri, sıcak ve soğuk mezeleri, sosis ve sa kumadır. Çalışan halkın hemen hemen yarısı
lamları, dondurm aları, ünlü kahvesi espresso M ilano, Torino ve Cenova gibi kentlerde yo
ile çok çekicidir. ğunlaşan sanayi kesimindedir. Güneydeki en
Rom a uygarlığının ve R önesans’ın beşiği önemli sanayi merkezi T aranto’dur. Milano
sayılan İtalya zengin tarih, kültür ve sanat bi aynı zam anda dünyanın önde gelen moda
rikimiyle, kış sporlarına elverişli kuruluşlarıy m erkezlerinden biridir. Bölgede üretilen mo
la her yıl 40 milyonun üstünde turist çeker. bilya, aydınlatma gereçleri ve giysiler tüm dün
İtalyanlar futbola çok düşkündür. Sevdikleri ya ülkelerinden alıcı bulur. Venedik cam iş
sporlar arasında bisiklet ve otomobil yarışları leriyle, Toskana ve Um bria bölgeleri de sera
sayılabilir. mikleriyle ünlüdür.
İTALYA 147
Tarih
İtalya’ya İÖ 2000’lerde kuzeyden iki dalga ha
linde, Hint-A vrupa dillerini konuşan halklar
gelmeye başladı. Bu göç dalgası İÖ 1000’e ka
dar sürdü. İÖ 8. yüzyılda ortaya çıkan Etrüsk-
ler A rno ve Tiber ırmakları arasındaki bölge
ye yerleşerek parlak bir uygarlığın temellerini
attılar (bak. E t r O s k l e r ) . İÖ 6. yüzyılda Et-
rüsk egemenliğine son veren Rom alılar, R o
ma Cum huriyeti’ni kurdular. İÖ 264’te Alp
Dağları ile Apenninler arasındaki bölgenin
güneyindeki topraklar Rom a egemenliğine
girdi. Romalılar görkemli yapıları, yolları, ya
saları, alfabeleri ve sanat ürünleriyle izleri gü
nümüze kadar uzanan parlak bir uygarlık kur
dular (bak. R o m a İ m p a r a t o r l u ğ u ) . İtalya İÖ
476’da Batı Roma İm paratorluğu’nun yıkıl
masından sonra, önce G erm en halklarının,
Burt Glinn/Magnum ardından da Bizans (Doğu Roma) İm parator
G üney İta lya 'd aki S alerno K ö rfe zi'n de b ir ta til yeri luğu’nun egemenliği altına girdi.
olan P osita no 'd an b ir g ö rü n ü m . Ortaçağ boyunca Lom bardlar, Bizans İm
paratorluğu ve Papalık Devletleri arasındaki
Madenciliğin ülke ekonomisine katkısı az çekişmelere sahne olan İtalya, sonunda par
dır. Ülkede çıkarılan başlıca m adenler boksit, çalanarak M ilano, Pisa, Floransa, Cenova,
cıva, kurşun, çinko ve sülfürdür. Cenova, Ve Verona, Venedik, Bologna, Amalfi ve Peru-
nedik ve Triyeste’de gemi yapımcılığı geliş gia gibi kent devletlerine bölündü. Bu kent
miştir. İtalya petrol, köm ür, yağ, demir, ba devletleri Afrika, Asya ve A vrupa’yla ticaret
kır, kereste, yün, pam uk gibi hammaddelerin yapıyor, çıkarlarına olacağını kestirdikleri sa
çoğunu başka ülkelerden satın almak zorun vaşlarda taraf tutuyorlardı. G iderek zenginle
dadır. İtalya’nın büyük bir deniz ticaret filosu şen İtalyan kentleri zamanla mimarlık, resim,
vardır. Başlıca limanları Cenova, Triyeste, heykel ve edebiyata ilgi göstererek, Rönesans
T aranto, Napoli ve V enedik’tir. R om a’da ve hareketinin gelişimini hazırlayan sanat m er
M ilano’da uluslararası havalimanları vardır. kezleri durum una geldi (bak. RÖNESANS).
Ülkede kuzey-güney doğrultusunda dört 15. yüzyılın sonlarına doğru bu kent devlet
ana hattan oluşan, gelişkin bir demiryolu ağı lerinin gücü azalmaya başladı. Ö teden beri
vardır. Kuzeydeki demiryolu ağının merkezi İtalya’yla yakından ilgilenen Fransızlar bu du
M ilano'dur. Bunlar Torino-Rom a, Milano- rum dan yararlanarak M ilano, Venedik, Na
Napoli, Brenner-Rom a ve Tarvisio-Lecce poli, Floransa ve Papalık D evletleri’nin top
hatlarıdır. Palermo ve Sicilya’ya feribot sefer raklarını işgal ettiler. İtalya 17. ve 18. yüzyıl
148 İTALYA
T oskan a'da ki Floransa kenti, ülken in en ö n e m li sanat ve k ü ltü r m erkezlerinden b irid ir. Sağdaki kub be li yapı
Floransa K a te d ra li'd ir.
150 İTALYAN EDEBİYATI
nio Rossini, Giuseppe Verdi ve Giacomo d’Arezzo ve onu izleyen şairler Sicilya Okulu
Puccini gibi bestecilerle altın çağını yaşadı. tarzı şiirler yazdılar. Ne var ki, daha içten bir
Bu sanatçılara ilişkin daha ayrıntılı bilgiyi dille aşk şiirleri yazan ve dölce stil nuovo (tatlı
kendi m addelerinde bulabilirsiniz. (Ayrıca yeni üslup) şairleri olarak adlandırılan yeni
bak. İTALYAN EDEBİYATI; O PERA.) bir grup oluştu. Bolognalı Guido Guinizelli’
İtalya’dan birçok bilim adamı ve kâşif de nin başlattığı bu yeni akımın öbür önemli
çıkmıştır. Bilim adamları arasında teleskopu temsilcileri arasında Guido Cavalcanti, D ante
kullanan ilk astronomi bilgini Galilei (bak. Alighieri ve Cino da Pistoia sayılabilir. Bu
GALILEI, G a l i l e o ) , elektrikle ilgili buluşlarıyla şairler İtalyan edebiyat dilinin gelişimini baş
tanınan Luigi Galvani (1737-98) ve Alessan- lattılar. Öte yandan, Rustico di Filippo ve
dro Volta (1745-1827), radyonun mucidi Gug- Cecco Angiolieri gibi bazı şairler de aynı
lielmo Marconi (bak. M a r c o n i , G u g l i e l m o ) , dönem de bu ciddi aşk şiiri geleneğinin tam
kâşifler ve gezginler arasında ise Asya’da karşıtı olan ve aşk konusunu komik ve kaba
uzun yıllar süren gezisiyle tanınan M arko Po bir dille işleyen şiirler yazdılar.
lo (bak. M a r k o P o l o ) , A m erika kıtasını keşfe Assisili Aziz Francesco’nun ölçülü düzya
den Cenovalı denizci Kristof Kolomb ve zıyla U m bria lehçesinde kaleme aldığı Canti-
1926’da Roald Am undsen ile birlikte balonla co di frate sole (yaklaşık 1225; “ Güneş İlahi
Kuzey K utbu’nu aşan U m berto Nobile sayıla si”), İtalyan şiirinin en eski örneklerinden
bilir. 1945’te Karakurum Sıradağları üzerin biridir. Bu yüzyılda din, felsefe, hukuk, siya
de, dünyanın ikinci yüksek noktası olan “K2” set ve bilim konulu m etinlerde hâlâ Latince
adlı doruğa ilk ulaşan da İtalyan dağcılar ol kullanılmakla birlikte, yerel dille yazılmış
muştur. düzyazı edebiyatı da başlamıştı.
11 piacere (1889; “Zevk”) adlı rom anında İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ, 1908’de
üstün insan konusunu ele alan G abriele d’An- II. M eşrutiyet’in ilanında ve II. M eşrutiyet
nunzio, yeni toplum un gereksinimlerini karşı dönem inde (1908-18) Osmanlı Devleti’nin
layan yazarlardan biriydi. Bu arada Benedet- yönetiminde etkin bir rol oynamış siyasal
to Croce de yayımladığı La Critica adlı dernek ve partidir.
dergide çıkan yazılarıyla ve 70’ten fazla kita İttihat ve Terakki Cem iyeti’nin çekirdeğini
bıyla edebiyat eleştirisi alanında ün kazandı. 1889’da İstanbul’daki Askeri Tıbbiye’de beş
Poesia adlı derginin editörü olan Filippo öğrencinin gizli olarak kurduğu İttihad-ı Os-
Tommaso M arinetti ise, geleneksel sanat mani Cemiyeti oluşturur. II. A bdülham id’in
anlayışına şiddetle karşı çıkan Gelecekçilik baskıcı yönetimine karşı mücadeleyi amaçla
A kım ı’m başlattı. yan bu gizli dernek başlangıçta fazla bir
I. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden gele etkinlik gösteremedi. 1894’te Paris’te aynı
neksel sanat anlayışı egemen oldu. Bu dö amaçlar doğrultusunda mücadele eden Ah-
nemde İtalya’daki faşist yönetimin engelleyici med Rıza Bey’le ilişki kuruldu. 1895’te Ah-
etkisiyle yaratıcılık da durakladı. G ene de, med Rıza Bey’in önerisiyle adını Osmanlı
bazı yazarlar bu olumsuz koşulları aşarak İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak değiştiren
özgün yapıtlar vermeyi başardı. Bunlar ara dernek İstanbul’da bazı etkinliklere giriştiyse
sında Z en o ’nun Bilinci ( Coscienza di Zeno\ de üyelerinin bir bölümü tutuklandı. Bundan
1923) adlı yapıtıyla Italo Svevo ve Fontamara sonra etkinlikler yurtdışına kaydı. Yurtdışına
(1930) ile Ignazio Silone sayılabilir. kaçıp Paris, Cenevre, Londra, Berlin ve
Luigi Pirandello ise başlangıçta iletişim Kahire gibi kentlerde toplanan aydınlar dergi
kopukluğu, delilik ve akıllılık arasındaki sınır, ler, gazeteler, broşürler yayımlayarak batı
görünüş ile gerçeklik arasındaki ayrım gibi kamuoyunu etkilem eye, yurtiçindeki aydın
kavramları ele aldığı öykülerinden sonra, A ltı larla da bağlarını sürdürm eye çalıştılar. Ne
Şahıs Yazarını A rıyo r (Sei personaggi in cerca var ki, II. Abdülham id de boş durm uyor, hem
d ’autore\ 1921) ve IV. Hanri (Enrico IV ; aydınların bulunduğu ülkelerin yönetimlerine
1922) gibi birçok oyununda geleneksel oyun baskı yapıyor, hem de reform sözleri vererek
kurallarını da değiştirdi. aydınları kandırm aya çalışıyordu. Bu girişim
20. yüzyıl başlarında Fransa’daki Simgeciler bir ölçüde etkili oldu ve bazı aydınlar ya
lik A kım ı’nın etkisiyle sözdizimi kurallarına yurda döndü ya da etkinliklerine son vererek
uymaksızın şiirler yazılmaya başlandı. Bu yurtdışında resmi görevler aldı. Am a cemiye
akımın kurucusu Giuseppe U ngaretti’ydi. tin çalışmaları durmadı.
Gene bu anlayışı benim seyenlerden biri olan Yurtdışına kaçan yeni aydınlar cemiyete
Eugenio M ontale ise 1975’te Nobel Edebiyat canlılık kazandırdılar. Cemiyet 1902’de Pa
Ö dülü’nü aldı. ris’te bütün muhaliflerin katıldığı bir kongre
II. Dünya Savaşı ise edebiyatta yeniden düzenledi. Kongre Ahm ed Rıza Bey’in başını
gerçekçiliğe dönüşü başlattı. Bu dönemin çektiği grupla Prens Sebahaddin’in önderlik
ünlü adları arasında İsa Bu K öye Uğramadı ettiği grubun kesin olarak birbirlerinden kop
( Cristo si e ferm ato a E b o li ; 1945) adlı yapıtın malarıyla sonuçlandı. Bunun üzerine Ahm ed
yazarı Carlo Levi, Mahalle (II quartiere\ 1945) Rıza Bey Terakki ve İttihat Cemiyeti, Prens
adlı yapıtın yazarı Vasco Pratolini ile A y ve Sebahaddin de Osmanlı H ürriyetperveran
Şenlik Ateşleri (La luna e i fa lo ; 1950) adlı Cemiyeti adıyla birer dernek kurdular. G üç
romanın yanı sıra Yaşama Uğraşı (II mestiere lerin dağılması bir süre durgunluğa yol açtıysa
de Viviere; 1935-50) başlıklı günlüğüyle ta da Osmanlı H ürriyetperveran Cem iyeti’nin
nınan Cesare Pavese sayılabilir. Son yıllar dağılması, 1905’te yurtdışına kaçan bazı ay
da ün kazanan yazarlar arasında Tarih D evam dınların Ahm ed Rıza Bey’e katılması Terakki
E diyor' un (La storia ; 1974) yazarı Elsa Mo- ve İttihat Cem iyeti’ni yeniden canlandırdı.
rante ve Gülün A dı'm n (II nom e della rosa\ Yurtiçinde özellikle Rum eli’deki asker-sivil
1981) yazarı U m berto Eco vardır. aydınlara yönelik propagandalar yoğunlaştı.
Ayrıca bak. EDEBİYAT. 1906’da Selanik’te kurulmuş gizli bir dernek
IVES 153
olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti de 1907’de lu’da kalanların çoğu da Kurtuluş Savaşı’nın
Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşti. Aynı siyasal örgütlenmesinde görev aldı.
yıl gene Paris’te toplanan bir kongrede eylem İttihat ve Terakki başlangıçta yalnızca meş
lerin hızlandırılması kararı alındı. rutiyetin yeniden ilanını gerçekleştirmek
Haziran 1908’de Rus çarı ile İngiliz kralının amacıyla kurulm uşken, II. M eşrutiyet döne
Reval’de (bugün Estonya’da Tallinn) yaptık minde bir siyasal parti durum una gelince
ları görüşm ede Osmanlı D evleti’nin parçalan ülkenin toplumsal, ekonom ik, kültürel sorun
ması konusunu görüştükleri yolundaki haber larına ilişkin program lar oluşturdu. Parti için
ler özellikle askerler arasında tepki uyandırdı. de bulunan İslamcılık, Osmanlıcılık, Türkçü
Cemiyet de bu tepkinin eyleme dönüşmesi lük gibi akımlara bağlı gruplar arasındaki
için çaba harcadı. Temmuz 1908 başında mücadelede zamanla, özellikle Ziya G ökalp’
Yüzbaşı Niyazi Bey ile Binbaşı Enver Bey in etkisiyle Türkçülük ağır bastı; İttihat ve
asker ve sivillerden çeteler oluşturarak T erakki’nin programı da Türkçü bir nitelik
Rumeli’de ayaklanıp dağa çıktılar. Bunu Rum kazandı. (A yrıca bak. İSLAMCILIK; TÜRKÇÜLÜK;
eli’nin çeşitli yerlerinden meşrutiyet ilanı Z İ y a G ö k a l p .)
isteğiyle saraya çekilen telgraflar izledi. II.
A bdülham id’in olayları asker kullanarak bas İVA N bak. K o r k u n ç İv a n .
tırma girişimi başarısızlığa uğradı. Sonunda
23 Tem m uz’da M anastır kentini ele geçiren IVES, Charles Edvvard (1874-1954). A B D ’li
ayaklanmacılar meşrutiyeti ilan ettiler. Geliş besteci Charles Ives’ın müziği 20. yüzyılın en
m elerden ürken II. Abdülhamid de 24 Tem özgün besteleri arasında yer alır. Ives, çağdaş
muz 1908’de bütün ülkede meşrutiyeti ilan müzikteki gelişmelerin birçoğunun haberci
etm ek zorunda kaldı (bak. BİRİNCİ VE İKİNCİ sidir.
MEŞRUTİYET). İlk müzik derslerini bando şefi ve müzik
Y urda dönen Ahm ed Rıza Bey ve arkadaş öğretm eni olan babasından alan Ives, 12
ları büyük gösterilerle karşılandılar. Ülkedeki yaşındayken bir kilisede org çalmaya başladı.
tek örgütlü siyasal güç durum una gelen ve Yale Üniversitesi’nde ünlü besteci H oratio
yeniden İttihat ve Terakki adını alarak parti P arker’dan ders alan Ives, göreneklere aykırı
leşen cemiyet 1908’de yapılan seçimleri her besteleriyle P arker’ı şaşırttıysa da, dört yılda
yerde kazandı. Bu arada ülkede farklı görüş H u lto n P icture L ib ra ry
leri savunan başka siyasal partiler de kuruldu.
Kısa sürede iktidardaki İttihat ve Terakki ile
m uhalefet partileri arasında sert bir siyasal
mücadele başladı. 1908-13 arasındaki yoğun
iç ve dış gelişmeler sonucunda İttihat ve
Terakki birkaç kez yönetimden uzaklaşmak
durum unda kaldı. Balkan Savaşı yenilgisi
üzerine bir grup İttihat ve Terakki üyesi Ocak
1913’te Babıâli’yi basarak hükümeti devirdi
ve yönetime el koydu. M uhalefet partileri
kapatıldı. 1913-18 arasında İttihat ve Terakki
ülkeyi tek başına yönetti. Bu dönem de Cemal
Paşa, Enver Paşa ve Talat Paşa önde gelen
yöneticiler olarak sivrildiler (bak. CEMAL PAŞA;
E n v e r P a ş a ; T a l a t P a ş a ) . Osmanlı Devleti I.
Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğrayınca İttihat
ve Terakki de dağıldı. Önderleri yurtdışına
kaçtılar. İleri gelen üyelerinden bir bölümü
m ütareke dönem inde İstanbul’u işgal eden A B D 'li besteci Charles Ives'in yaşa m ın ın sonuna
İngilizler’ce M alta A dası’na sürüldü. A nado do ğ ru çe kilm iş b ir fo to ğ ra fı.
154 İVME
okulu bitirmeyi başardı. 1898’de bir sigorta yol almıştır. Eğer araç bu ivmeyle hızlanmaya
şirketine girdi. Boş zamanlarında org çalıyor devam ederse ikinci 10 saniyenin sonunda hızı
du. Çok geçmeden kendi şirketini kurdu. saatte 100 kilometreye ulaşır.
H afta boyunca sigorta şirketini yönetiyor, Eğer sürücü, saatte 50 km hızla giderken
hafta sonlarında da beste yapıyordu. Müzmin frene basarsa ve araç yavaşlayıp 5 saniye
şeker hastalığı ve ellerinin titrem esi nedeniyle sonra durursa, ivme (bu kez yavaşlama) her
1930’da önce işini, sonra da beste çalışmaları saniye için saatte 10 kilom etredir. Hızın
nı bırakm ak zorunda kaldı. Besteleri ancak azalmasına bazen eksi ya da negatif ivm e de
yaşamının sonlarına doğru tanındı. Öldüğün denir.
de yapıtlarından birçoğu basılmamıştı. Aynı şey bir bisiklet için de geçerlidir; ama
New England’da yetişen Ives, Am erikan bisikletlerin hızı biraz daha yavaş artar. Pe
halk şarkılarından ve ilahilerinden esinlendi. dallar hızla çevrilirse bisikletin hızı 5 saniye
Bundan başka bestelerinde Beethoven, sonra saatte yaklaşık 22 kilometreye ulaşabi
Brahms, Çaykovski gibi bestecilerin yapıtla lir. Bisikletin bu hıza ulaşması için her saniye
rından bazı bölümleri kullandı. Müziğe birçok 1,2 m etre daha hızlı yol alması gerekir.
yenilik getiren Ives değişik teknikler denediği Böylece birinci saniyenin sonunda hızı saniye
bestelerinde uyumsuz seslere ve çok tonlu de 1,2 m etreye, üçüncü saniyenin sonunda
arm onilere yer verdi. Bazı bölümlerinde aynı saniyede 1,2x3 yani 3,6 m etreye, beşinci
anda birkaç değişik anahtar ve ritim kullandı. saniyenin sonunda da saniyede 1,2x5 yani 6
Bu tarzın tipik bir örneği N ew England’da Üç m etreye ulaşmış dem ektir. Saniyede 6 m etre
Yer adlı bestesinin ikinci bölümüdür. Bu lik bir hız da yaklaşık olarak saatte 22 km hıza
besteyi dinleyen kişi, her biri ayrı bir anahtar, eşittir. Eğer bisiklet bu ivmeyle hızlanmaya
ritim ve hızda çalarak, birbirinin yanından devam edecek olursa 22. saniyenin sonunda
geçip giden iki bando işitir. saniyede 26,4 m etrelik bir hıza ulaşmış olur.
Ives’in öbür belli başlı besteleri arasında Bu da yaklaşık olarak saatte 100 km hız
Yanıtlanmamış Soru , solo flüte de yer veren demektir. Am a bu ancak bazı yarış bisikletle
C oncorde başlıklı piyano sonatı, dört kişi rinin ulaşabileceği kadar yüksek bir hızdır.
arasında geçen, bir tartışm a ve uzlaşma ola
rak tasarlanan, İkinci Yaylı Çalgılar Dörtlüsü İvme ve Kuvvet
vardır. Ives ayrıca senfoniler ve insan sesi içinBir otomobil ya da bisikletin hızını değiştir
besteler de yapmıştır. mek için belirli bir kuvvetin uygulanması
gerekir. Otomobili durdurm ak için sürücü
İVME, belirli bir yönde hareket etm ekte olan fren pedalına basınca, tekerleğin iç kesimin
bir cismin hızının belirli bir zaman aralığında deki fren pabuçları tekerleğe sıkıca yapışır;
ki değişim miktarıdır. Başka bir deyişle ivme, işte bu fren pabuçları ile tekerlek arasındaki
bir cismin hızının değişim hızıdır. H ız ise, sürtünm e kuvveti otomobili durdurur. Sür
hareketli bir cismin belirli bir zaman aralığın tünm e kuvveti ne kadar büyükse, otomobil o
da aldığı yolun uzunluğudur ve fizikte hız her kadar çabuk durur. Bunun tersine, eğer
zaman hareketin yönüyle birlikte belirtilir otomobil çok çabuk hızlandırılmak isteniyor
(bak. Hız). İvme genellikle hızın artması sa, sürücü gaz pedalına sertçe basar ve bunun
olarak düşünülür, ama fizikte ivme hızın sonucunda m otora daha çok yakıt gider.
azalması anlamına da gelir. Böylece m otora beslenen ek enerji daha
Bir m otorlu aracın, örneğin bir otomobilin büyük bir kuvvetin oluşmasına yol açarak
gaz pedalına basıldığında araç hızlanır. Hızın otomobilin daha kısa sürede hızlanmasını
belirli bir zaman aralığındaki bu artışı, aracın yani ivmelenmesini sağlar.
izlemekte olduğu yol doğrultusundaki ivmesi Bazı durum larda hızlanma çok daha çabuk
dir. Örneğin, eğer araç 10 saniyelik bir süre gerçekleşir, yani ivme daha büyük olur. Ö r
içinde saatte 50 km hıza ulaşmışsa, ortalam a neğin raketle vurulan bir top ya da silahtan
ivmesi her saniye için saatte 5 kilom etredir. ateşlenen bir mermi, kendisini iten kuvvet
Yani araç her saniye, saatte 5 km daha hızlı daha üzerinden kalkm adan çok çabuk ve çok
İVME 155
büyük bir ivme kazanır. Bu cisimlerin çok bilim adam ları, bir uyduyu ya da uzay aracını
büyük hızlara ulaşmaları için geçen süre çok D ünya’nın çevresindeki bir yörüngeye taşıya
kısadır ve saniyenin bindelik kesirleriyle ölçü cak roketin itme kuvvetinin ne kadar olması
lür. Bir cismin bu kadar büyük bir ivme gerektiğini bulmak için bu eşitlikten yararla
kazanabilmesi için o cisme etki eden kuvvetin nırlar. Roketin yerçekimi kuvvetini ve hava
de çok büyük olması gerekir. nın sürtünm e kuvvetini yenebilmesi için bü
yük bir itme kuvveti gerekir. Taşıdığı uydu ya
Hareket Yasası da uzay aracını gerekli yörünge yüksekliğine
Bir otomobilin çok hızlı kalkabilmesi için, ya ulaştırabilmesi için roketin yeterli yakıtı ol
küçük olması ya da m otorunun çok güçlü malıdır. Bu yükseklikte hava çok az olduğu
olması gerekir. Bir taşı çok hızlı fırlatabilmek için sürtünm e de çok azdır. Uydunun Dünya
ya da çok uzağa düşürebilm ek için, taşı atanın çevresindeki yörüngesinde dolanımını sürdü
oldukça kuvvetli olması gerekir. 17. yüzyılda rebilmesi için, aracın yerçekimi kuvvetini tam
İngiliz bilim adamı Sir Isaac Newton, ivme ile olarak dengeleyebileceği bir ivme kazanması
onu doğuran kuvvetin birbiriyle bağıntılı ol gerekir. Bu yapılmazsa uydu yerçekiminin
duğunu buldu. Newton, ağır bir cismin hızını etkisinden kurtulamaz ve yeryüzüne geri
değiştirmek için gerekli olan kuvvetin, daha döner.
hafif bir cisim için gerekli olandan daha Bir roketin taşıdığı uyduyu ya da uzay
büyük olduğunu ve kullanılan kuvvet ne aracını Dünya çevresinde bir yörüngeye otur
kadar büyükse ivmenin de o kadar büyük tabilmesi için saniyede 8 km hıza ulaşması
olacağını ortaya koydu. Bu bağıntı New ton’ın gerekir. Eğer roket saniyede 12 kilometrelik
“ikinci hareket yasası” olarak bilinir ve bir hıza ulaşırsa D ünya’nın çekiminden bütü
F = m x a denklemiyle gösterilir (bak. KUVVET nüyle kurtulabilir. Saniyede 8 kilometrelik bir
v e H a r e k e t ). D enklem de görüldüğü gibi kütle hıza 10 dakikalık bir zaman aralığı içinde
(m ) ya da ivme (a) ne kadar büyükse, kuvvet saniyede 13,4 m etre bölü saniyelik ya da
( F) de o kadar büyük olur. Eğer bisikletin kısaca 13,4 m/sn2’lik bir ivmeyle ulaşılabilir.
arkasına paten kayan bir çocuk tutunursa, R oket, ram pasından hareket ettiği anda he
bisiklete belirli bir ivme (a) kazandırabilmek men hemen hiç hareket etmiyormuş gibi
için öncekinden daha büyük bir kuvvet ( F) görünür. İlk saniye içinde yalnızca 6,7 m etre
kullanmanız gerekir; çünkü hareket ettirece yol alır; bu uzunluk roketin kendi uzunluğun
ğiniz kütle (ra) büyümüştür. dan çok daha azdır. Am a ikinci saniyede 20,1
m etre yol alır ve hızı saniyede 26,8 m etreye
Roketler ve İvme ulaşır. Sekizinci saniyenin sonunda yaklaşık
Kuvvet, kütle ile ivmenin çarpımına eşittir. olarak yarım kilometre yol almış ve hızı
Roketli fırlatma sistemleri üzerinde çalışan saniyede 107,2 m etreye ya da saatte 386
Y o lc u lu ğ u n sonunda
5 m e tre /s a n iy e
b is ik le tin hızı
o lu r;
Eğer b ir bisikle tçi hızla pedal çevirirse, geçen her saniye içinde saniyede 1 m etre daha fazla hız kazanır ve
beş saniye sonra saniyede 5 m e tre lik hıza u laşa bilir. Çizim de, bu ivm e yle hızlanan b ir b isikle tin hızının ve
kat e ttiğ i yo l u zu n lu ğ u n u n nasıl arttığı g ö rü lm e k te d ir.
156 İVME
Bu aracın hız rekoru kırabilm esi için çok bü yük b ir ivm e kazanması g e re kir; bunun için gerekli olan kuvve ti
de, g ü çlü özel m o to ru n d a n sağlar.
kilometreye ulaşmış olur. Bir dakikanın so larak düz bir çizgi üzerinde hareket etmeye
nunda roketin hızı yaklaşık olarak saatte çalışmasına yol açan kuvvet, o cismin eylem
2.894 kilometreye ya da saniyede 800 metreye sizliğinden kaynaklanan m erkezkaç kuvvettir
ve yerden yüksekliği 24 kilometreye ulaşır. (bak. M er k ez k a ç K u v v et).
Eğer roket normal biçimde çalışırsa, kalkıştan Dünya çevresinde dolanan bir uydu, bir
10 dakika sonra 2.400 km yol alarak istenen ipin ucuna bağlanarak havada döndürülen bir
yükseklikteki yörüngeye girer ve saniyede topa benzer. İpin ucundan tutup topu çevir
8 km hızla Dünya çevresinde dolanmaya meye başladığımızda, top kurtulup gitmek
başlar. ister, ama elimizle ipi “çekerek” , topun daire
R oket, Dünya çevresinde yerçekimi kuvve sel yörüngesinde kalmasını sağlarız. İpi bir
tini dengelemeye yeterli bir hızla dolanmaya anda bırakırsak ya da ip koparsa, top uçarak
başladıktan sonra artık roketin itme kuvveti düz bir çizgi üzerinde yol almaya başlar.
ne gerek kalmaz. Uyduyu yavaşlatacak her D ünya’nın çevresinde dolanan uydu örneğin
hangi bir kuvvet, örneğin atm osferin sürtün de, Dünya elimizin, yerçekimi de ipin işlevini
me kuvveti olmadığından araç yörüngedeki görür. Eylemsizlik kuvveti ile yerçekimi den
dolamınım sabit bir hızla sonsuza kadar sür gelendiğinde, uydu yörüngede kalır ve dolan
dürür (bak. YERÇEKİMİ). mayı sürdürür.
Bir gezegen ya da uydunun, daha büyük bir
gökcisminin çevresinde sabit bir hızla dolan Yerçekimi İvmesi
mayı sürdürmesi eylemsizlik adı verilen fizik Yerçekimi kuvveti, uyduları Dünya çevresin
ilkesinin bir sonucudur. Eylemsizlik, bir cis de yörüngede tutar ve onların yörüngeden
min yapm akta olduğu hareketi ya da hareket kurtularak uzayda uzaklaşıp gitmesini önler.
sizlik durum unu korum a özelliğidir (bak. Yerçekimi, cisimleri D ünya’ya doğru çektiği
EYLEMSİZLİK). H areket halindeki bir cismi, için başka bir kuvvetle dengelenmediği zaman
herhangi bir kuvvet etkilemediği sürece düz etkilediği cismin yeryüzüne düşmesine neden
bir çizgi üzerinde hareket eder. Yörüngede olur. Yerçekimi etkisiyle yeryüzüne doğru
dolanan bir cisim, düz bir çizgi boyunca değil düşmekte olan bir cisim gittikçe hızlanarak
bir çem ber ya da elips üzerinde yol alır. düşüşünü sürdürür. Cisim ne kadar yüksekten
Aslında cisim bu yörüngeden kurtularak düz düşerse, düşme hızı da o kadar artar. Serbest
bir çizgi üzerinde hareket etmeye çalışır, ama çe düşen bir cismin hızının artm asına yerçeki
kütleçekimi onun yörüngeden kurtulmasını m i ivm esi denir. Bir gökdelenin çatısından
engeller. Cismin, dairesel yörüngeden kurtu düşen bir topu tutm aya çalışırsanız bunun
İYON 157
hem en hemen olanaksız olduğunu görürsü İpin ucunda dönen top ya da yörüngedeki
nüz. Bu zorluğun nedeni yerçekimi ivmesidir. uydu sürekli olarak yön değiştirir. Topun ya
Topun düşmesi 5 saniye sürse, beşinci saniye da uydunun sabit bir hızla dairesel bir yörün
nin sonunda top yerçekiminin ivmesiyle hızla gede hareket etmesini sağlayan kuvvet, aslın
narak neredeyse saatte 175 km hıza ulaşır. da hareket halindeki cismi dairenin m erkezi
Topu tutacak kişi bir anda bu hızı sıfıra ne doğru ivmelendirmektedir. Başka bir de
düşürm ek zorundadır. İvme, hızın birim za yişle, cismin eylemsizliği onu düz bir çizgi
m andaki değişimi olduğuna göre, yakalama üzerinde hareket etmeye zorlar, ama çekme
anında topun hızının çok büyük bir ivmeyle kuvveti eylemsizliğe karşı çıkarak cismin yö
sıfıra indirilmesi gerekir. New ton’ın “ikinci nünü değiştirir. Bu yön değişikliği çekme
hareket yasası”na göre ivme ne kadar büyük kuvveti yönünde bir ivme doğurur. G örüldü
se, bu ivmeyi doğuran kuvvetin de o kadar ğü gibi ivme, yalnızca belli bir yöndeki hızın
büyük olması gerekir. Bu durum da hızla değişim hızı değil, bir hareketin yönündeki
düşen topu bir anda durdurm ak için çok değişimin hızı olarak da düşünülebilir. İvme,
büyük bir kuvvet kullanmak gerekecektir. kuvvet, enerji ve yerçekimi birçok yönden
Bir cismi etkileyen yerçekimi kuvveti, o birbiriyle bağıntılıdır ve birlikte etki yapar.
cismin D ünya’nm m erkezine olan uzaklığına
bağlı olarak değişir. Bu nedenle yerçekimi İYON. H er atom da belirli sayıda elektron
ivmesi de, yeryüzünde bulunulan yere göre vardır. Am a eğer atom bu elektronlardan bir
bir m iktar değişiklik gösterir; yerçekimi ivme ya da birkaçını kaybederse ya da dışardan bir
si kutuplarda saniyede 9,83 m etre bölü sani ya da birkaç elektron alırsa ve bunun sonu
ye, ekvatorda ise saniyede 9,78 m etre bölü cunda elektrik yüklü durum a gelirse, artık
saniyedir. Yerçekimi ivmesini ortalam a 9,81 iyon olmuş demektir. ATOM maddesinde,
m/sn2 olarak kabul edersek, serbestçe düşen her cismin ya da m addenin molekül denilen
top beş saniye sonra 5x9,81=49,05 m etre çok küçük parçacıklardan, m oleküllerin de
bölü saniyelik bir hıza ulaşmış olacaktır. atom lardan oluştuğu açıklanmıştır. H er ato
Yerçekimi kuvveti sabit olduğu için yerçekimi mun merkezinde artı elektrik yükü taşıyan bir
ivmesi de sabittir; yani düşen bir cismin çekirdek vardır. Çekirdeğin çevresinde eksi
hızının artış hızı hep aynı kalır ve cisim elektrik yükü taşıyan bir ya da daha çok
düştüğü sürece her geçen saniyede hızı aynı elektron dolanır. Genellikle çekirdeğin taşıdı
m iktarda artar. Tüy ya da kâğıt gibi bazı ğı artı elektrik yükü elektronların taşıdığı eksi
cisimlerin bir taş ya da demir parçasından elektrik yüküne eşittir ve bu iki yük birbirini
daha yavaş düştüğünü görürüz. Bunun nedeni dengeler. Böylece atom elektriksel olarak
havanın direncinin geniş yüzeyli cisimler üze yüksüz (nötr) durum da olur.
rindeki engelleyici etkisidir. Havasız bir or Eğer bir atom un en dış yörüngesinden bir
tam da ise bütün cisimler aynı hızla düşer. ya da birkaç elektron ayrılırsa elektron kay
Düz bir çizgi üzerindeki harekette ivmeyi beden atom artı elektrik yüklü bir durum a
anlam ak kolaydır, çünkü bu durum da açıkça gelir. Böylece artı yüklü bir iyon (katyon)
görülebilen bir hız değişikliği söz konusudur. oluşur. Eğer bir atom un en dış yörüngesine
Cisim ya hızlanır ya da yavaşlar. A m a, ipin dışardan bir ya da birkaç elektron katılırsa,
ucunda çevrilen ve bunun sonucunda sürekli yani atom elektron kazanırsa eksi yüklü bir
yön değiştiren topun durum u ne olacak? İpi iyon (anyon) oluşur. Kimyasal denklem ler
tutan kişi, topun dairesel yörüngede kalması yazılırken atom ya da atom grubunun simgesi
için bir kuvvet uygular. Bir uçağın havada bir nin sağ üst yanma iyonun elektrik yükünün
tur atması için de bir kuvvet uygulamak değeri ve işareti yazılır. Örneğin bir elektro
gerekir. Görülüyor ki, bu durum da hareket nunu kaybederek, artı elektrik yüklü bir
halindeki cismin yönünü değiştirmek için bir sodyum iyonu haline gelmiş olan bir sodyum
yöndeki hızını azaltıp, öteki yöndeki hızını atom u N a+ olarak yazılır. C a+2 olarak yazılan
artıracak biçimde bir kuvvet uygulamak ge bir kalsiyum iyonu, iki elektron kaybetmiş
rekir. olan bir kalsiyum atom udur. Eksi yüklü klor
158 İYON YA
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla rin arasında varlıklarını sürdürebilmek için
İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarım kentlerini surlarla çevirdiler. A rdından çevre
adalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni sindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları
kurdukları kentlere yerleştiler. H erodot’a gö belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devlet
re İyonlar burada başlıca 12 kent kurm uşlar leri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve
dı. Bu kentler Miletos (M ilet), Myus (Avşar ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük
Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) devletlerdi.
Efes, Kolophon (Değirm endere), Lebedos Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet bi
(G üm üldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, çimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında
Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi
(Çeşme) ve Samos’dur (Sisam). Batı Asya’nın olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın
ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız
bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni
A nadolu’nun gelişkin kültürleriyle bütünleşe olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi ola
rek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular. mazdı. Oysa İyonya’daki kent devletlerinde
Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yöneti
kıyılardan A nadolu içlerine doğru genişlemiş mine doğrudan katılabilmekteydi.
ti. Etki alanı İzm ir’e kadar uzanan Kolop Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan
hon süvarileriyle ünlüydü. Efes’in etki alanıy kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora,
sa Küçük M enderes vadisinin içlerine kadar spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatıl
uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir bu mıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan
run üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize olarak kabul edilir ve var olan düzeni boz
doğru kurulm uştu. Erythrai genişleyip zen mak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her
ginliklerine el koyacağı bir yarım ada üzerin kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları,
deydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve tapınm a biçimleri vardı. Kentin yurttaşı ol
Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavim mak dem ek, onun dininden olmak demekti.
ler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bula
Fikret Adanır
mayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.
İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion
adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı.
Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir
yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler
bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın
başlarında İyonlar’ca ele geçirilen Aiol kenti
Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birli
ği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5.
yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her
yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki,
bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi
İyonya’daki kent devletlerinin bir siyasal güç
olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiş
tir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında
yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar’a ve
Persler’e karşı direnememişlerdir.
Kent Devletleri
Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal
sonuçlar doğuran ilk kent devletleri İyon-
ya’da kuruldu. Yabancı topraklara gelen İyon Bir İyon yapısı olan B erg am a 'd aki A skle p ie io n İS 2.
lar kendilerine dost olmayan Yerli kavimle- yüzyılın ilk yarısında yap ılm ıştır.
160 İYONYA
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı A t yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan
değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye soylular en güçlü sınıftı.
uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zen
halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin ginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne
bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı. toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından
devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile top
devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yö rakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçi
netmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle ler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda
demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş eşit hakları vardı. Am a toprakların az sayıda
yönetimi olan tiranlık izledi. soylunun elinde toplanması onların egemenli
ğine yol açtı.
Toplumsal Yapı
Kent devletlerinde yaşayan halk farklı siyasal Kolonileştirme Dönemi
ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan Yarım ada
ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm sın d a birçok kentin nüfusu artmış, elde edi
haklara sahip özgür yurttaşlar; özgür olm ala len ürün yeterli olmamaya başlamıştı. Daha
rına karşın yurttaşlık haklarından yoksun fazla toprağa gereksinim vardı ama Yunan
yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka Y arım adasının doğal yapısı buna elverişli
sahip olmayan ve “konuşan hayvan” , “hare değildi. Bu nedenle birçok kent başka toprak
ket eden araç” olarak kabul edilen kölelerdi. larda koloniler kurmaya başladı.
Üretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de
sağlanırdı. kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileş
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört me hareketi İyonya’da yaklaşık 100 yıl sonra
sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar’ın
toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları
Yunan dünyasında ilk kez İyonlar’ca gerçek ticaret ilişkileriydi. Am a güçlü Lidya Krallı-
leştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zen ğı’nın Anadolu ile yapılan ticarete engel
ginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları olması İyonyalılar’ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında
borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı. kolonileştirme hareketine başlamalarını do
Fikret Adanır
ğurdu. İyonyahlar Kuzey Ege, Kuzey M arm a rini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan
ra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos İyonya kentleriyse Pers egemenliğine koşul
(Lapseki), Myrleia (M udanya), Kios (G em suz boyun eğmek zorunda kaldı.
lik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri
kurdular. Sart’ta (Salihli) öbürü ise D askleion’da kur
İyonya kolonileştirme hareketinin önde ge dukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu sat-
len kenti M ilet’ti. Miletliler Karadeniz’e açı raplar İyonya’daki kentlerin yönetimini ken
larak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke- dilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar
rasous (G iresun), Trapezus (Trabzon) gibi altında İyonya’daki kentlerin durumu kötü
liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla leşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler,
Doğu A kdeniz’de de koloniler kurdular. Ko İyonyalılar’ın kolonileriyle olan bağlantılarını
lonileştirme hareketine İyonya kentlerinden da kesmişlerdi. Bu durum a daha fazla daya
yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. A nado namayan İyonyalılar İÖ 500’de Milet Tiranı
lu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa
bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de sürede Kıbrıs’a kadar yayılan bu başkaldırı
iyi ilişkiler içindeydi. Yunan Yarım adası’ndan yardım gelmeyince
İÖ 494’te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele
Tiranlar Dönemi geçirdikleri M ilet’i yağmalayıp yakıp yıktılar.
Kolonileştirme hareketi sırasında İyonya’daki Daha sonra Persler’in eline geçen öbür İyon
kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar
ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kişiler bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da
yönetmeye başladı. Bazen soyluların arasın Pers istilasına uğradı.
dan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar,
kenti tek başına yöneten kişilerdi. Tiranların Delos Birliği
krallardan farkı yasalara ya da geleneklere Persler’in Yunan Yarım adası’nda yenilgiye
uygun olmayan biçimde yönetime el koymala uğram alarından sonra İyonya’daki kent dev
rıydı. Yunan dünyasında ilk defa İyonya’da letleri bir kez daha ayaklandılar. K entlerinde
ortaya çıkan tiranlığı doğuran neden gün ki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek
geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehli bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama
ke karşısında kentin ve ordunun yönetimi Pers tehlikesi de tümüyle geçmemişti. İyonya
üstün yetenekleri olduğuna inanılan tek kişi kentleri bu durum karşısında A tina’nın ön
nin elinde toplanmıştı. derliğinde Persler’e karşı oluşturulan Delos
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya Birliği’ne İÖ 478-477’de katıldı. Bu birlik
egemenliğine girdi (bak. LİDYA). B u dönemde Persler’e karşı başarılar elde ederek denizler
yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra de egemen durum a geldi. Ne var ki, A tina’da
Lidya’nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya Perikles’in yönetime gelmesiyle, birlik am a
egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısın cından sapmaya başladı. Birliğin hâzinesi
da, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Delos’tan A tina’ya taşınarak biriken paralar
Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve A tina’nın bayındırlığı için kullanıldı. A tina
Yunan Yarım adası’na yayıldı. İyon kentleri bağlaşıklarını egemenliği altına almaya çalışı
nin büyük bölümü aynı para birimini kullan yordu. Ayrıca A tina’nın egemenliği İyonya’yı
maya başladı. ekonomik yönden de olumsuz etkilem ekte,
Karadeniz’deki kolonileri yavaş yavaş A ti
Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı na’nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük
İÖ 545 yıllarında Batı A nadolu’nun tümü bir hoşnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer
Pers egemenliğine girdi. İyonya’daki kentler ayaklanarak birlikten ayrılmaya başladı. Bu
den yalnızca M ilet, Persler’le barış yaparak sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl
bağımsızlığını koruyabilmişti. Phokaia ve Te- süren savaştan A tina yenik çıktı, (bak. PELO-
os halkı ise Pers egemenliğine girmektense PONNESOS SAVAŞI).
başka ülkelere göç etmeyi yeğleyerek kentle Böylece İyonya’daki kentler A tina ege
162 İYOT
İzci Eğitimi
H er izci, önce izcilik ilkelerine bağlı kalacağı
na ilişkin bir ant içer. Eğitimde kişisel yoldan,
gözlem ve deney yaparak öğrenmeye önem
verilir. Eğitimin başka bir önemli öğesi de
The Scout Association
izcilerin küçük bir grubun üyesi olmalarıdır.
“O ba sistemi” adı verilen bu düzende 6-8
İzci o ym a kla rın d a bedensel özü rlü çocu kla rın da yeri
vardır. izciden oluşan gruplar vardır. Ast-üst ilişkile
rinin olduğu obalarda üyeler, aralarından
seçtikleri oba başının ve onun yardımcısının
nitelik kazandı; öbür ülkelerde de yaygınlaştı. buyruklarına uymak zorundadır. Obaların
İzci örgütleri genellikle 15 yaşına kadar olan birleşmesiyle oluşan oymaklar 16-32 kişilik
kız ve erkekleri kapsar. gruplardır.
Bazı bölgesel farklılıklar görülmesine kar Açık havada yapılan izcilik etkinlikleri ara
şın izcilik programları tüm dünyada aynıdır. sında kişiyi geliştirici oyun ve eğlenceler
Kız ve erkek izciler, her iki dünya savaşında önemli bir yer tutar.
da sorumluluk gerektiren işlerde çalıştılar. İlkyardım, ateş yakm a, düğüm atm a gibi
Mayın taram a çalışmalarına katıldılar ve yara çeşitli etkinliklerde bulunan izciler başarıları
lı askerlere yardım ettiler. Onların topluma oranında ödüllendirilirler.
yönelik olumlu davranışları izcilik örgütünün H er izci oymağının bir keşif kolu vardır.
saygınlık kazanmasında etkili oldu. G ruptaki yaşça en büyük çocuk önder olur;
önderin de yardımcıları vardır. Kamp kurm a
Türkiye'de İzcilik önemli bir izcilik etkinliğidir. Ayrıca uzun
Baden-Powell’in kurduğu izcilik örgütü II. yürüyüşler yapma, açık havada yemek pişir
M eşrutiyet döneminde bazı dergiler aracılı m e, çevrenin korunması gibi etkinlikler de
ğıyla Osmanlı toplum una tanıtıldıktan sonra yürütülür.
1912’de bazı okullarda “Keşşaf O cakları” adı Tüm dünyadaki erkek ve kız izci birlikleri
verilen örgütler kuruldu. 1913’ten sonra izci kendi ülkelerinin hüküm etlerinden aldıkları
lerin “başbuğu” seçilen Enver Paşa’nm, spor mali yardımın yanı sıra üyelerinden ufak bir
kulüplerini bu kuruluşa yardımcı olmaya çağı üyelik ödentisi de alır
ran bildirisinden sonra, hareket hız kazandı
ve 1915’te ,ilk izci kampı kuruldu. Ne var İZLANDA, Atlas O kyanusu’nun kuzeyinde
ki, I. Dünya Savaşı sırasında tüm bu etkinlik Kuzey Kutup D airesi’nin hemen dışında yer
ler sona erdi. Cumhuriyetin kurulmasından alan büyük bir adadır. G rönland’ın batısından
sonra izcilik yeniden canlandı ve 1920’de 300 km uzaklıktadır. Doğusunda İskandinav
İstanbul’da birçok izci oymağı kuruldu. Yarımadası vardır. Güney kıyıları dışında,
1926’da izciliğin devlet denetimine alınmasına adanın çevresinde fiyort adı verilen derin
ilişkin bir yasa çıkarıldı. 1933’te izcilik etkin koylar yer alır. Alçak kıyı ovaları dışında,
likleri Milli Eğitim Bakanlığı İzcilik Müdürlü- ülkenin büyük bir bölümünü hiç kimsenin
ğü’nün sorumluluğuna bırakıldı. 1950’de D ün yaşamadığı ve hiçbir bitkinin yetişmediği yük
ya İzcilik Örgütü’ne üye kabul edilen Türki sek bir yayla kaplar. Bu yaylada yükselen
ye izcileri 1955’te Türkiye İzcileri Birliği adı dağlardan bazıları hâlâ etkin olan yanardağ
altında örgütlendi. 1970’ten sonra Gençlik ve lardır. Bunlar zaman zaman lav püskürtür
Spor Bakanlığı’nın sorumluluğuna bırakılan (bak. Y a n a r d a ğ ) . 1963’te güney kıyılarının
bu kuruluş 1980 askeri m üdahalesinden sonra yaklaşık 20 km açığında denizden küçük bir
İZLANDA 165
Eric Kay
tin k e n d i ü lk e s iy le y a p ılm a s ın ı is te d i. B u n u n
s o n u c u n d a İ z la n d a lI la r d a h a b ü y ü k s ık ın tıla r
la k a rş ıla ş tı. 1 0 9 7 ’d e y a k la ş ık 75 b in o la n
n ü f u s , 1 7 0 3 ’e g e lin d iğ in d e 5 0 b in e d ü ş m ü ş tü .
18. y ü z y ıld a ü lk e d e ç iç e k h a s ta lığ ı, k ıtlık ,
k o y u n h a s ta lık la r ı v e ş id d e tli y a n a r d a ğ p a t l a
m a la r ı b a ş g ö s te rd i.
18. yüzyılda bu güçlükler ve olağandışı
soğuk geçen kışlar dolayısıyla birçok İzlandalı
yerleşmek üzere K anada’ya ve A B D ’ye gitti.
Geride kalan İzlandalIlar, büyük önderleri
Jon Sigurdsson’un çabasıyla yavaş yavaş yeni
den toparlanarak bazı özgürlükler kazandılar.
1874’te İzlanda parlam entosu kuruldu. Ne var
ki, 1903’te İzlanda’ya içişlerinde özerklik
verilinceye kadar ülkeyi K openhag’daki İz
landa Bakanlığı yönetti.
1918’de, 25 yıl sürecek bir antlaşmayla
İzlanda, Danim arka ile özel bir birlik içinde,
bağımsız bir devlet durum una geldi. 1944’te
parlam ento Danim arka ile yapılan antlaşma
nın sona erdiğini ilan etti ve bir halkoylaması
sonucunda İzlanda bağımsız bir cumhuriyet
Eric Kay
oldu. İzlanda Cumhuriyeti 1949’da N A T O ’ya
V ik in g le r'd e n kâşif Leif E riksson'un R eykjavik'te,
m e clisin ku ru lu şu n u n 100. y ıld ö n ü m ü nedeniyle (Kuzey A tlantik Antlaşması Örgütü) katıldı.
d ikile n heykeli. İki yıl sonra da A BD ile Reykjavik’in 56 km
güneybatısındaki Keflavik’te büyük bir hava
törenlerde önderlik yapan bir şef yönetiyor üssü kurulmasına ilişkin bir antlaşma yapıldı.
du. 930’da bu şefler, ulusal nitelikte bir meclis 11-12 Ekim 1986’da A BD Başkanı Ronald
oluşturdu. 10. yüzyılın sonlarına doğru yakla Reagan ile SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov
şık 500 İzlandalı Kızıl E rik’in (bak. K i z i l E r Î k ) Reykjavik’te, nükleer silahların sınırlandırıl
önderliğinde yerleşmek üzere G rönland’a ması görüşmelerinin başlatıldığı bir doruk
gitti. toplantısı yaptılar.
Anlaşmazlıklardan dolayı neredeyse sava İzlanda bugün parlam enter demokrasi ile
şın eşiğine gelindiği 1000 yılından sonra, yönetilm ektedir. Parlam ento 60 üyeden olu
meclis halkın Hıristiyan olması gerektiğine şur. H üküm ete başbakan başkanlık eder.
karar verdi. Ülke tahıl ve kereste karşılığında Devlet başkanı Vigdis Finnbogadottir, dünya
Norveç’e koyun eti ve yün satarak varlığını da cumhurbaşkanlığına seçilen ilk kadındır.
sürdürdü. 13. yüzyılda İzlandalı şefler arasın 1988’de üçüncü kez seçilen Vigdis Finnboga
da çatışmalar çıktı. 1262’de Norveç kralı, her dottir, 1980’den beri bu görevdedir.
yıl altı gemi yükü tahıl ve kereste gönderece
ğine söz vererek, İzlanda’yı denetimi altına Edebiyat Geleneği
aldı. Oysa Norveç ve daha sonra D anim arka İzlanda, A vrupa’nın nüfus yoğunluğu en az
kralları verdikleri sözü tutm adılar. 1380’den olan ülkesidir. Halkın hemen hemen tüm ü 9.
sonra Norveç ile Danim arka birleştiğinde, yüzyılda, genellikle Norveç’in batısından ge
İzlanda büyük ekonomik güçlükler ve salgın len Vikingler’in soyundandır (bak. VİKİNG-
hastalıklarla yüz yüzeydi. 1402-04 arasında LER). İzlandalılar’ın D anim arka ve Norveç
halkın çoğu vebadan öldü. Danim arka kralı, dillerinden farklı olan dilleri, yüzyıllar boyun
İzlandalılar’ın İngiliz ve Alm an tüccarlara ca çok az değişikliğe uğramıştır. Bu küçük
balık satmasına izin vermedi ve bütün ticare ülke, ortaçağda A vrupa’nın en gelişkin edebi-
168 İZLENİMCİLİK
G eorges S eu rat'nın Jatte Adası'nda B ir Pazar Günü , Öğleden Sonra adlı bu ta b lo su saf ren kle rin sayısız
küçük no ktala r b iç im in d e yan yana g e tirilm e s iy le o lu şm u ştu r.
170 İZMARİT
Üstte: Pierre-
A ug uste R enoir'ın
M oulin de la
Galette'teki Balo
adlı tab losu .
Ortada: Claude
M o n e t'n in Saint-
Lazare Garı
adlı tab losu .
Altta: Claude
M o n e t'n in
Günbatımında
Saman Yığınları
tab losu . Sanatçı
aynı nesnenin
re sm in i gü nü n ve
yılın değişik
zam anlarında
yaparak, ışığın
yara ttığı renk
d e ğ iş im le rin i
, .. ~ yakalam aya
'v * çalışm ıştır.
İZMİR 171
lıca yükseltiler ise M adra Dağı (1.344 m etre), uzanan U rla Yarım adası’dır. Bu çıkıntının
Dumanlıdağ (1.098 m etre), Yam anlar Dağı kuzey kesimine Karaburun Yarımadası, batı
(1.076 m etre), Nif Dağı da denen Kemalpaşa ya doğru uzanan bölümüne de Çeşme Ya
Dağı (1.506 m etre) ile Karaburun Y arım ada rımadası denir.
sındaki A kdağ’dır (1.218 m etre). İzmir ili kıyılarındaki başlıca girintiler Diki
Bu dağların ya da dağ dizilerinin birbirin li, Çandarlı, İzmir ve Kuşadası körfezleridir.
den ayırdığı akarsuların geniş tabanlı vadile Bu girintilerden kara içine en çok sokulanı
rinde yer alan verimli ovalar İzmir ilinin İzmir Körfezi’dir. Bu önemli girinti dik bir
başlıca tarım alanlarıdır. Bu düzlüklerin en açıyla birleşen dış ve iç körfezlerden oluşur.
önemlileri Kınık, Bakırçay, M enem en, Ke Körfezin korunaklı iç kesimi yüzünden İzmir
malpaşa (Nif) ve Küçük M enderes ovalarıdır. tarih boyunca önemli bir liman kenti olarak
İzmir ili topraklarının sularını toplayan kalmıştır. 19. yüzyıla kadar iç körfeze dökü
başlıca akarsular Bakırçay, Gediz ve Küçük len Gediz Irm ağı’nca taşman alüvyonların
M enderes ırmaklarıdır. Bu akarsular Ege İzmir limanını doldurm akta olduğu görülün
Denizi’ne dökülür. Başlangıç kolları M adra ce, 1886’da bu ırmağın akış yönü dış körfeze
Dağı’nın kuzey kesiminden kaynaklanan Ko- çevrildi. Eskiden dibi kumla kaplı ve suyu
caçay ise önce Manyas G ölü’ne, daha sonra temiz olan iç körfezde denize girilebilir, balık
da M arm ara Denizi’ne ulaşır. tutulabilirdi. 1960’lardan sonra sanayi ve kent
Karmaşık bir doğal yapısı olan İzmir ilinin atıklarıyla hızla kirlenen bu kesimde uzun
kıyıları da oldukça girintili çıkıntılıdır. Bu süredir ne denize girilebilmekte ve ne de balık
durum , eski jeolojik çağlarda yerkabuğunda yaşayabilmektedir.
oluşan kırılma, çökme ve kıvrılmalarla ilgili İzmir ilinde önemli bir göle rastlanmaz.
dir. Günüm üzde akarsu vadileri olarak görü Kıyıdaki akarsu deltalarında denizkulağı da
len kesimler, kırılmalar sonucunda çökmüş denen bazı küçük lagünler vardır. İl kıyıları
birer çöküntü alanıdır. Bu nedenle yörede sık açığındaki başlıca kara parçaları Uzunada ile
sık deprem ler olur. Bu çöküntü alanlarının Hekim Adası’dır.
aşağı kesimlerinin deniz suları altında kalması Akdeniz ikliminin etkisinde kalan İzmir
sonucu birçok körfez ve yarımada ortaya ilinde yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise ılık
çıkmıştır. İl kıyılarındaki başlıca çıkıntı, Ege ve yağışlı geçer. Alçak yerlere kar yağışı ise
Denizi’ne doğru bir çekici andırır biçimde yok denecek kadar azdır. 40 yılı aşkın bir
Tarih
Yontm a Taş D evri’ne ilişkin bazı buluntulara
Nezih Başgelerı
da rastlanan yörede yapılan çeşitli kazı ve
Son yılla rd a ya p ıla n kazılarda o rtaya çıkarılan Efes'te
araştırm a sonuçları il topraklarındaki ilk yer
Roma d ö n e m in d e n kalm a Yam aç Saraylar.
leşim yerinin İÖ 3000’lerde kurulduğunu gös
term ektedir. Lelegler ile Karyalılar’ın yaşadı
ğı bu yöre, Hitit kaynaklarında Assuva adıyla Büyük İskender tarafından M akedonya Kral-
geçen bölgenin sınırları içindeydi. Eski Yu lığı’nın topraklarına katıldı. D aha sonra Se-
nan kaynaklarındaki adı ise A sia’dır. İÖ levkos ve Bergama (Pergamon) krallıklarına
1200’lerden sonra D or istilasına uğrayan Yu bağlanan İzmir ve çevresi İÖ 133’te Rom a
nanistan’dan göç eden İyonlar’ın yoğun ola İmparatorluğu’nun egemenliği altına gir
rak yerleştiği bu bölge, İyonya (bak. İ y o n y a ) di. Roma İmparatorluğu’nun İS 395’te ikiye
adı verilen toprakların içindeydi. İyonlar İz bölünmesi üzerine yöre Doğu Rom a İm para
m ir’in bugünkü il sınırları içinde Phokaia torluğu’nun (Bizans) sınırları içinde kaldı.
(Foça), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (U r Bizans yönetimi 11. yüzyılın ikinci yarısına
la), Smyrna (İzmir, Bayraklı), Teos ve Ephe- kadar sürdü. 1076’da İzmir ve çevresi Kutal-
sos (Efes) kentlerini kurdular. İlin kuzeydeki mışoğlu Süleyman Şah tarafından yeni kurul
topraklarına gene Yunan Y arım adasından muş olan Anadolu Selçuklu Devleti’nin top
göçen Aioller yerleşmişti. raklarına katıldı. Kutalmışoğlu Süleyman
İÖ 7. yüzyılda Lidya, İÖ 6. yüzyılda da Şah’ın ölümünden sonra güçlü bir donanma
Pers egemenliğine giren yöre, İÖ 334’te kurarak Ege Denizi’ni denetimi altına alan
Çaka Bey’in yönetimine giren İzm ir/ 11.
Nezih Başgelerı
yüzyıl sonlarında gene Bizanslılar’ın eline
geçti. 1317’de yöreyi egemenliğine alan'Aydı-
noğulları 1329’da da İzm ir’i alarak başkentle
rini buraya taşıdılar (bak. A n a d o l u BEYLİK
LERİ).
1390’da Kadifekale’ye girip yöreyi Osmanlı
Devleti’ne bağlayan Yıldırım Bayezid liman
daki kaleyi alamadı. 1402’de yapılan A nkara
Savaşı’ndan sonra İzmir’i ve tüm yöreyi ege
menliği altına alan Timur bu toprakları yeni
den Aydınoğulları’nın yönetimine verdi.
1426’da Osmanlı topraklarına katılan İzmir
yöresi 19. yüzyıl sonlarında Aydın vilayetinin
sınırları içindeydi.
İÖ 5. yüzyılda K o lo p h o n 'u n (bu gü n D e ğirm endere) I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan
lim anı olarak kurulan N o tio n 'd a ilk kazılar
20. yüzyılın başlarında gerçekleşti. Resim de burada Mondros M ütarekesi’nden güç alan İtilaf
Devletleri, 1919’un ilk günlerinde büyük bir
174 İZMİR
İzm ir kentinde
K ad ifeka le'n in
ete klerinde ki A gora
İS 178'de yapılm ıştı.
Nezih Başgelerı
donanmayla İzmir Körfezi’ne girdi. Paris merkezi olan İzmir kenti, Türkiye’de dem ir
Barış K onferansının 12 Mayıs 1919’da verdiği yolu ulaşımı olanağına kavuşan ilk yerlerden
bir kararla İzmir yöresi Y unanistan’ın deneti biriydi. D aha 19. yüzyılda demiryolu ulaşımı
mine verildi. 15 Mayıs 1919’da Yunan asker sağlanarak liman, dış pazara açıldı. İç kesim
lerinin işgaline uğrayan İzmir ve yöresi, K ur lerden elde edilen tarımsal ürünler ile m aden
tuluş Savaşı’nın askeri açıdan sona erdiği 9 ler kolaylıkla İzmir limanına taşınmaya baş
Eylül 1922’de işgalden kurtuldu (bak. KURTU landı. İzmir’deki ilk sanayi kuruluşları ilin
LUŞ SAVAŞI). tarımsal ürünlerinin am balajlanm asında ya da
işlenmesinde hizmet veriyordu. Bu kuruluşla
Ekonomi rın yönetimi ile dış ticaret büyük ölçüde
Nüfusunun yüzde 22’si kırsal kesimde yaşa yabancıların elindeydi.
yan İzmir ilinde başlıca ekonomik etkinlikler Günüm üzde il sanayisi çeşitlenmiş ve T ür
sanayi, ticaret, tarım ve turizmdir. Verimli kiye çapında önem kazanmıştır. İldeki başlıca
topraklara, elverişli iklim koşullarına ve sula sanayi kuruluşları kimya, besin, yünlü ve
ma olanaklarına sahip olan İzmir ilinde kent pamuklu dokum a, konfeksiyon, m akine,
sel nüfusun çokluğuna karşın halkın önemli elektronik, otomotiv, gemi yapımı ve çimen
bir kesimi geçimini tarımsal etkinliklerde todur. Bugün ilin en büyük sanayi kuruluşları
bulunarak sağlar. İlin iç kesimlerine kadar Aliağa Rafinerisi ve Aliağa Petrokim ya Mü-
sokulan oluk biçimli ve oldukça geniş akarsu essesesi’dir. İzmir ilinin ayrıca oldukça canlı
vadilerinde yoğun olarak tarım yapılır. En bir küçük sanayisi vardır. H er yıl 26 Ağus-
çok yetiştirilen bitkisel ürünler karpuz, üzüm, tos’ta açılıp 20 Eylül’de kapanan Uluslararası
patates, buğday, zeytin, dom ates, çiğit, ka İzmir Fuarı son yıllarda İzmir kenti ve ili
vun, pam uk, incir, mısır ve arpadır. İzmir dışında çevre illerde de yaşamın hareketlen
kentinin gereksinmesinin karşılanması, tu mesini sağlamıştır.
rizm ve dış satış olanaklarının gelişmesine Zengin doğal ve arkeolojik değerlere sahip
bağlı olarak turfanda sebzecilik ile şeftali ve olan İzmir ili turizm açısından da önem taşır.
satsuma tipi m andalina başta olmak üzere Güm üldür, Çeşme, Foça ve Dikili kıyılarında
meyvecilik ve çiçekçilik giderek yaygınlaş birçok turistik tesis vardır. Bergam a’daki
m aktadır. Gediz ve Küçük M enderes vadile tarihsel yapı kalıntılarını ziyaret etm ek am a
rindeki bağlarda Sultaniye ve G üneş Damlası cıyla Ege A d alan ’ndan gelen yabancı turistler
adlarıyla anılan kurutulmaya elverişli çekir Dikili iskelesinden giriş yapar. Çeşme iskele
deksiz üzüm üretilir. Tütün üretimi ise eski siyle Sakız (Khios) arasında feribot seferleri
önemini yitirmiştir. Hayvancılığın büyük bo yapılır. Efes ve Meryem A na Evi’ni ziyaret
yutlara ulaşmadığı İzmir ilinde koyun yetiştiri etm ek için gelen turistleri taşıyan gemiler
lir; tavukçuluk, arıcılık ve balıkçılık yapılır. İzmir limanı ile il sınırları dışındaki Kuşadası
İzm ir’in çipura balığı ünlüdür. iskelesine yanaşır.
Ege Bölgesi’nin en önemli ticaret ve sanayi M aden cevheri ve sıcak madensuları bakı
İZMİR 175
mından oldukça zengin olan il topraklarında dolu ağaçların ve suları dizlerine kadar gelen
altın, gümüş, cıva, kurşun, çinko, demir, küçük bir gölün bulunduğu bir yere atılmış.
antim on, m erm er ve zım para taşı yatakları Su ve yiyecek bakım ından bu kadar uygun bir
vardır. Türkiye’nin başlıca tuz üretim tesisi ortam da bulunan Tantalos, susayıp içmek için
olan Çamaltı Tuzlası, Gediz Irmağı deltasın- göle eğildiğinde sular çekilir, meyvelerden ye
dadır. mek için elini uzattığında dallar uzaklaşırmış.
Bugün İzmir kentinin gecekondulaşma alanı
Toplum ve Kültür içindeki Yam anlar Dağı yamaçlarında bulu
İlkçağda bu yöredeki başlıca kentler, kıyıda nan ve büyük olasılıkla İÖ 7. yüzyıldan kalma
kurulan ticaret kolonileri ile iç kesimde yer bir mezarın Tantalos’un mezarı olduğu sanıl
alan ve önemli ulaşım merkezi olabilecek yer m aktadır.
lerde oluştu. Büyük ticaret gelirleriyle kısa İzmir kenti bir ticaret kolonisi olma özelli
sürede zenginleşen bu kentler giderek önemli ğini çok uzun süre taşımıştır. Kent halkının
birer kültür merkezi durum una da geldi. önemli bir bölümü yerli Rum lar, Türkm enler
Bugün İzmir ilinin çeşitli yörelerinde günü ve yabancı tüccarlardan oluşuyordu. Pers-
müzden 2.000, 2.500, hatta 4.000 yıl öncesine ler’den kaçan Erm eniler ile engizisyondan
ilişkin tarihsel yapı kalıntılarına rastlanabilir. (bak. ENGİZİSYON) kaçan Y ahudiler’in bir bö
Dünyanın Yedi H arikası’ndan dördüncüsü sa lümü kente yerleşti. D aha sonra Kafkasya,
yılan Efes’teki Artem is Tapınağı’nın bazı sü Kırım, Rumeli ve Ege A daları’ndan göç eden
tunları Ayasofya’nın yapımında kullanılmıştır Türkler ile Yunanistan ve Ege A daları’ndan
(bak. DÜNYANIN YEDİ HARİKASI). gelen R um lar’ın yerleşmesiyle kentin nüfusu
Zengin bir kültürel tarihe sahip olan İzmir, arttı. 19. yüzyılda içine kapalı bir yaşam süren
pek çok söylencenin de doğduğu yerdir. Bun Türkler genellikle tarım ve küçük üretimle;
lardan biri Yam anlar D ağı’nda oturan ve mi Rum lar bakkallık, eğlence yeri işletmeciliği,
tolojideki tanrıların sofrasına kabul edilen İz gemicilik ve değişik işkollarında işçilikle;
mir Kralı Tantalos’undur. Bir gün tanrıları zi Frenk ya da Levanten denen batılılar genel
yafete çağıran Tantalos, onlara kestirip pişirt likle sanayi, ticaret, komisyonculuk ve demir
tiği öz oğlu Pelops’un etini sunmuş. Durum u yolu işletmeciliğiyle; Erm eniler ticaret ve
anlayan Zeus, Pelops’u hem en yaşama dön bankacılıkla; Yahudiler de sarraflık ve ko
dürmüş ve Tantalos’u ağır biçimde cezalan misyonculukla uğraşıyordu.
dırmaya karar vermiş. Tantalos’a verilen ce Osmanlı Devleti sınırları içinde düzenli ola
za, eskiden beri “Tantalos İşkencesi” adıyla rak ilk gazete İzmir’de yayımlanmıştır. Ya
anılır. Söylenceye göre Tantalos meyvelerle bancılar tarafından 1824’te çıkartılan bu gaze
N ezih Başgelen
tenin adı “İzmirli” anlamına gelen Smyrneen’ kapınar yöresine yerleşerek Navlokhon adıyla
di. D aha sonra çeşitli dillerde ve Türkçe gazeanılan bir kent kurdular.
telerin de yayımlandığı İzm ir’de gene ülkede Kurulduğu dönem de Bayraklı, A nadolu’
ilk kez görülen spor etkinlikleri düzenlendi. daki bazı yerleşim yerleri gibi Smurne adıyla
İzm ir’de futbol ve yelken yarışmalarının yanı anılıyordu. D aha sonra İyonlar ile A ioller’in
sıra at yarışları da yapılırdı. yaşamaya başladığı kent, Eski Yunanca’da
İzmir yöresine özgü başlıca geleneksel el yazıldığı gibi Smyrna olarak adlandırıldı. İyon
sanatları dokumacılık, urgancılık, keçecilik, yazımında Smirni ya da Zmirni adı zamanla
iğne oyacılığı ve boncukçuluktur. Yörenin ha İzmir’e dönüştü.
lı, kilim ve cicimlerindeki motiflerle canlı Önemli bir ticaret kolonisi haline gelen İz
renkler, Türkm en yaşamının çizgilerini yansı mir, İÖ 4. yüzyıla gelindiğinde artan nüfusu
tır. İzmir yöresindeki Türkm en aşiretleri 20. nedeniyle surların dışına taştı. Bu sırada B ü
yüzyılın başına kadar yaygın biçimde doku yük İskender tarafından M akedonya Krallığı
macılıkla uğraşmışlardır. Bergama ve köyle topraklarına katılan kent, genişletilerek yeni
rinde hemen her evde bir dokum a tezgâhı bu den yapıldı. Bu kentten günümüze ulaşan
lunurdu. Kilim, halı, cicim, sili, heybe ve başlıca tarihsel yapı kalıntıları A thena Tapı
çuval başlıca dokum a ürünleridir. Kilimler nağı ile bazı konutlar, parke yol ve Tantalos’
yöreden yöreye, aşiretten aşirete farklı adlar un mezarıdır.
alır. Örneğin Yağcı-Bedir A şireti’nde sili tek Kentin sur dışına taştığı İÖ 300’lerde ise
niği ile “narınç kilim” dokunur. Sili tekniğin körfezin güney kesiminde yer alan Pagos D a
de kilim ters ve düz yüzleriyle ayrı ayrı görü ğı eteklerinde yeni bir kent kuruldu. Yüksek
nüm dedir. Aynı teknikle dokunan cicim ve kesiminde Kadifekale’nin bulunduğu Yeni İz
silide m otifler farklıdır. Silide m otifler bütün
mir, kentin ikinci tarihsel çekirdeğini oluştu
zemini kaplar ve aralıksız bir biçimde tüm yü rur. İÖ 370’teki şiddetli bir deprem de önemli
zeye yayılır. Cicimde ise motifler sık olmayan ölçüde yıkıma uğrayan kentin yeni bölümü
bir dizi içinde sıralanır. Rom alılar tarafından imar edildi. Kentin bu
bölümünden günümüze ulaşan başlıca tarihsel
İl Merkezi: İzmir yapı kalıntıları ise tiyatro, stadion, Kızılçullu
İzmir kentinin tarihsel çekirdeği iki kesimden sukem erleri, gymnasion, agora, bazilika ve
oluşur. Bunlardan ilki, daha eski olan Bay stoalardır.
raklı Höyüğü’dür. İlk kez İÖ 3000’lerde yer- K ent, iki parçalı yapısını yüzyıllarca koru
leşildiği sanılan Bayraklımda İÖ 2000’lerde Le- du. Pagos’taki yeni kent küçük bir yerleşmey
legler yaşıyordu. H ititler’den etkilendiğine ken, Bizans döneminde bir tersane yapılan
ilişkin bilgiler bulunan kent, o dönem de taş Eski İzmir, gelişen ve canlı bir ticaret m erke
tem eller üstünde yükselen kerpiçten bir surla ziydi. 11. yüzyıl sonlarında Paleia Smyrna
çevriliydi. İÖ 12. yüzyılda Efes’ten gelen adıyla anılan eski liman kenti Cenevizliler’in,
İyonlar Bayraklı’nın güneyinde bugünkü Hal- Kadifekale ise BizanslIlar’ın yönetimindeydi.
N ezih Başgelerı
İzm ir kentinin
K adifekale'den g ö rü n ü m ü .
İZNİK GÖLÜ 177
Paleia Smyrna, 13. yüzyılda uluslararası bir A nkara ve İstanbul’da olduğu gibi İzm ir’de
liman kenti durum una geldi. Yıldırım Baye- de M erkez ilçe yoktur. Yoğun bir iş merkezi
zid 1390’da Kadifekale’yi aldı, ama eski kenti haline gelen ve eskiden M erkez ilçe olarak
ele geçiremedi. Aydınoğulları döneminde yönetilen alanda 1987’de yapılan bir düzenle
Türkm enler Kadifekale’ye yerleşmeye başla meyle Buca, Konak ve M enderes ilçeleri ku
dı. Türkler, Tim ur döneminden sonra Kadife- rulmuştur. Kuzeyde Bostanlı’dan Bornova’
kale’nin eteklerine de yerleşmeye başladılar. nın güneydoğusuna, güneyde Buca’nın doğu
Tarihi boyunca çeşitli deprem ve yangınlarda sundan Güzelbahçe’nin batısına kadar uzanan
birçok kez yıkılan kent yeniden yapıldı. O s İzmir, Ege Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin
manlI döneminde kentin asıl gelişimi ise üçüncü büyük kentidir. E-23 ve E-24 kara
19. yüzyıla rastlar. yollarının kesişme noktasında yer alan İzmir
19. yüzyılda ülkenin savaşlarda yitirilen çe kenti, M enderes’teki uluslararası havalimanı
şitli bölgelerinden gelen göçlerle nüfusu artan ve önemli limanıyla Türkiye’nin başlıca ula
kentin Kadifekale ve etekleri ile Basmane yö şım m erkezlerindendir.
relerinde Türkler’in, kıyı kesimiyle yakın çev G ünüm üzde İzmir’deki başlıca eğitim ve
resinde de A vrupalılar’ın, Rum lar’ın ve öteki kültür kurum lan Ege ve Dokuz Eylül üniver
etnik toplulukların oturduğu m ahalleler yer siteleri ile İzmir Devlet Tiyatrosu, Devlet
alıyordu. Nüfus artışının yanı sıra rıhtımın ya O pera ve Balesi’dir. Son yıllarda İzmir’de dü
pılıp limanın geliştirilmesi, Alsancak-Aydın, zenlenen uluslararası düzeydeki festival et
Basm ane-Kasaba (Turgutlu) demiryollarının kinliklerinin bazı gösterileri Efes Antik Tiyat-
açılması, kent içinde tramvay seferlerinin baş rosu’nda yapılır.
laması kentin aşağı ve yukarı kesimlerinin de Kentin nüfusu 1.489.772’dir (1985).
birleşmesine yol açtı. İzm ir’in ünlü K ordon’u
da bu dönem de yapıldı. Elektrik ve havagazı İZMİT bak. K o c a e li.
olanaklarına da kavuşan kentin karşı kıyısın
da kurulan yerleşme alanı ise önce Kordelia İZNİK GOLU, M arm ara Bölgesi’nin en bü
diye anıldı; sonra da Karşıyaka adını aldı. yük gölüdür. G örünüm ü bir elipsi andıran
Körfezin çevresine yayılmaya başlayan İzmir’ göl, bölgenin Güney M arm ara bölümünde
in kıyı semtleri vapur seferleriyle birbirine yer alır. Uzunluğu 30 kilometreyi, genişliği ise
bağlandı. Bazı sanayi tesislerinin de kurulm a 10 kilometreyi aşan gölün yüzölçümü 298
ya başlandığı İzm ir’de kentsel hizmetlerin he km2’dir. En çukur yerinin derinliği ise 65 m et
men hemen tüm ü yabancıların yönetimindey redir.
di. İzmir Belediyesi’nin kuruluşu da 1871’e İznik Gölü yerkabuğunun çökmesi sonu
rastlar. 18. yüzyıl başlarında ancak 30 bin ka cunda ortaya çıkan çukurlardan birinin sular
dar olan kent nüfusu 20. yüzyıl başlarında 200 la dolmasıyla oluşmuştur. Kuzeyinde Samanlı
bini aşıyordu. Dağları, güneyinde ise Avdan Dağı’nın yük
I. Dünya Savaşı’ndan sonra yaklaşık 3,5 yıl seldiği göl, yağmur ve kaynak suları ile Kara-
süren Yunan işgalinden kurtulmasının hemen dere ve Kocadere (Sölöz Deresi) tarafından
ardından çıkan büyük bir yangın başta Alsan- beslenir. Deniz düzeyinden 85 m etre yüksek
cak olmak üzere Kordon ile çevresindeki liğinde olan gölün batı kesiminden sızan sula
semtleri yıkıma uğrattı. D aha sonra bu ala rın oluşturduğu G arsak (Karsak) Suyu, G em
nın bir bölümüne Uluslararası İzmir Fuarı lik Körfezi’ne dökülür.
kuruldu. Lozan Barış Antlaşm ası’nın imza Suları tatlı olan İznik Gölü ile çevresi doğal
lanmasından sonra İzm ir’den Y unanistan’a güzellikleri ve tarihsel zenginlikleriyle ilgi çe
giden Rum lar’ın yerine Ege Adaları ve Y una kici bir yöremizdir. Gölde balık ve kerevit av
nistan’dan gelen Türkler yerleştirildi. K entte cılığı yapılır. İznik G ölü’nde avlanan kerevit
ki öteki önemli nüfus hareketi ise 1950’lerden ler yurtdışına satılır. Göl kıyıları bağlar, bah
sonra yaşandı. Bu sırada Türkiye çapında baş çeler ve zeytinliklerle çevrilidir. Yazın suları
layan kırsal kesimden kentlere göçlerin bir nın sıcaklığı 25°C’yi bulan göl kıyılarında tu
bölümü de İzmir’e yöneldi. ristik tesisler vardır.
178 JAGUAR
Füsun Yaraş
Gölün doğu kıyısında 14.-17. yüzyıllar ara olarak önemini korudu. İznik 17. yüzyıl so
sında önemli bir çinicilik merkezi olan İznik nunda çini imalathaneleri kapanıncaya kadar
kenti yer alır. Göle adını veren bu kentin İÖ Osmanlı çiniciliğinin de önde gelen m erkezle
4. yüzyıl sonlarında kurulduğu sanılmaktadır. rinden biriydi. Kent ile çevresinde yapılan ka
Kurucusu olan A ntigonos’un adıyla Antigo- zı ve araştırm alar sonucunda ele geçen çeşitli
neia diye anılan kente, daha sonra yöreyi ele buluntular İznik M üzesi’nde sergilenmek
geçiren Lysimakhos, karısının Nikaia olan tedir.
adını verdi. Nikaia, Rom a döneminde önemli Yörenin doğal ve tarihsel zenginliklerini
bir yerleşim yeriydi. Bu dönemde yapılan ve geniş çapta duyurup tanıtm ak amacıyla
uzunluğu 4 kilometreyi aşan surlar ile üç kapı 1989’da “İznik ve Çinicilik Yılı” etkinlikleri
sı bugün hâlâ ayaktadır. düzenlenmiştir.
Nikaia, Rom a ve Bizans dönemlerinde Hı-
ristiyanlar’ın önemli bir dinsel merkeziydi.
11. yüzyılda T ürkler’in akınlarına uğrayan İz-
nik’i 1075’te Kutalmışoğlu Süleyman Şah ala
rak, kurduğu Anadolu Selçuklu D evleti’nin
başkenti yaptı. Kent 1097’de Haçlılar’ca geri
alınarak Bizans’a verildi. 13. yüzyıl başında
Konstantinopolis (İstanbul) Haçlılar’ca ele
geçirilince buraya gelen BizanslIlar İznik (Ni JAGUAR (Panthera onca), kedigillerin A m e
kaia) Rum İm paratorluğu’nu kurdular. Bir rika’da yaşayan en yırtıcı ve iri üyesidir.
çok kilise ile sukemerleri ve bugün gölün sula Büyük bölümü Güney A m erika’daki orm an
rı altında kalmış bir saray kentteki başlıca Bi larda ve A rjantin’in pam palarında yaşar. Es
zans yapılarıdır. kiden A m erika’nın daha kuzeyinde de olduk
1331’de İznik, O rhan Bey tarafından Os ça sık rastlanm akla birlikte, artık buralarda
manlI topraklarına katıldı. Osmanlı Beyliği’ sayıları çok azalmıştır.
nin başkenti bir süre için Bursa’dan buraya Jaguar yaklaşık 60 santimetrelik çizgili kuy
taşındı. Osmanlı döneminde de İznik’de bir ruğu dışında 2 m etreye yaklaşan uzunluğuyla
çok m edrese, cami, hamam ve türbe yapıldı. parstan (bak. PARS) daha iri yapılı bir hayvan
İstanbul’dan A nadolu’ya uzanan yol üzerinde dır. Yakın akrabası olan parsa oldukça ben
bulunan İznik uzun süre bir konaklam a yeri zer. Am a bacakları daha kısa ve çok güçlü,
JAMAİKA 179
1966 İng iliz U lu sla r T o p lu lu ğ u O yunları için Jam a ika 'n ın başkenti K in g sto n 'd a yap ılan m od ern stadyum .
JAMAİKA 181
1866’da İngiliz sömürgesi durum una gelen mayı başardı. Kilise bile krala boyun eğmek
Jam aika, 1884’ten sonra giderek artan bir zorunda kaldı. James, İskoçya’da sanayinin
özerklik elde etti. 1944’ten beri adada halkın geliştirilmesine çalıştı ve başkaldıran baronlar
seçtiği iki meclisli bir parlam ento bulunm ak arasında barışı sağladı. 1603’te I. Elizabeth’in
tadır. 1950’lerde anayasa, parlamentoya Ja ölümü üzerine İngiltere kralı olduktan sonra
m aika’nın kendi işleri üzerinde daha çok da İskoç Parlam entosu’nu denetimi altında
denetim yetkisi verecek biçimde değiştirildi. tutmayı başardı.
Jamaika İngiltere’nin 1958’de kurduğu kısa İngiliz gemileri bu dönemde denizaşırı top
ömürlü Batı Hint Adaları Federasyonu’nun raklara seferler düzenliyordu. James hem
önde gelen ülkelerinden biriydi. Federasyon Katolikler’i, hem de Protestanlar’ı hoşnut
31 Mayıs 1962’de dağıldı ve 6 Ağustos’ta etmeye çalışırken, iki tarafın da tepkisine yol
Jamaika bağımsız bir ülke oldu. 1970’lerde açtı. I. James öldükten sonra yerine I. Charles
toprak reformu yapıldı. geçti.
Jam aika’nın devlet başkanı genel valinin James II (1633-1701). II. James, I. James’
temsil ettiği İngiliz hükümdarıdır. Başbakan in torunu ve II. Charles’ın kardeşidir. II.
beş yılda bir yapılan genel seçimle işbaşına Charles’ın tahta geçmesinden sonra, York dü
gelir. kü sanını taşıyan James, cesareti ve çalışkanlı
ğıyla tanındı. 1665’te Hollandalılar’ı yendi.
JAMES (İngiltere Kralları). Tarihte, İngil Jam es’in Katoliklik’i benimsemesi ve bir Ka
tere ve İskoçya’yı yöneten James adında iki tolik prensesle evlenmesi bütün ülkede tepki
kral vardır. İkisi de Stuart hanedanındandır. yarattı. Parlam ento, daha önce Katolikler’in
Kral ile parlam ento arasındaki mücadele I. resmi görev almasını yasaklayan bir yasa çı
James döneminde başlamış, 1688’de parla karmıştı. James, bütün resmi görevlerini bıra
mentonun zaferiyle II. James tahttan indiril karak İngiltere’den ayrıldı.
miştir. 1685’te İngiliz tahtına geri çağrıldı. Protes
James I (1566-1625). I. James, İskoçya tan M onmouth dükü ile İskoçya’da Argyll dü
Kraliçesi Mary ile onun ikinci kocası Henry kü kendisine karşı iki ayrı ayaklanma başlattı
Stuart’ın oğludur. 1567’de annesinin tahttan lar. Am a, James bu ayaklanmaları bastırmayı
çekilmesi üzerine henüz bir yaşındayken VI. başardı.
James adıyla İskoçya kralı oldu. Parlam entonun muhalefetine karşın koyu
İngiltere’ye sığınan M ary, 1587’de Kraliçe bir Katolik yanlısı politika uygulamaya başla
Elizabeth'in buyruğuyla idam edilince, ülkeyi yan James 1688’de İngiltere’den kaçmak zo
İskoç baronlar yönetti. runda kaldı. Parlam ento, Jam es’in kızı Mary
D aha sonra James güçlü bir yönetim kur ile kocası William’ı Jam es’in yerine tahta
geçmeleri için İngiltere’ye çağırdı. (Ayrıca yerleşti. 20 yıldan daha uzun bir süre Lon
bak. İNGİLTERE.) dra’da yaşadı, sonra Manş Denizi’nde eski bir
liman kenti olan Rye’e taşındı.
JAMES, Henry (1843-1916). Sonradan İngi Jam es, 50 yıldan daha uzun süren yazarlık
liz uyruğuna geçen A B D ’li yazar Henry yaşamında 100 kısa öykü, ikisi tam am lanm a
James romanları, kısa öyküleri, gezi,ve eleşti mış 23 roman, çok başarılı olmayan 12 oyun,
ri yazılarıyla, yaşadığı dönem de ün kazanmış derlendiğinde 10 ciltten fazla tutacak edebiyat
ve 20. yüzyıl düzyazı edebiyatının gelişmesine eleştirisi, 7 gezi kitabı, 3 özyaşamöyküsü, 2
önemli katkılarda bulunmuştur. yaşamöyküsü ve edebi değeri olan 15 binden
H enry James dinsel yazılar yazan varlıklı ve fazla m ektup yazdı. Romanları arasında ilk
saygın bir yazarın oğlu olarak New Y ork’ta romanı olan Roderick Hudson (1876), The
doğdu. Çocukluğunda A vrupa’ya sık sık yol- American (1877; “Am erikalı”), The Euro-
H ulton Picture Library peans (1878; “A vrupalılar”), Daisy Miller
(1878), The Portrait o f a Lady (1881; “Bir
Kadının Portresi”) ve What Maisie Knew
(1897; “M aisie’nin Bildiği”) sayılabilir. The
Wings o f the Dove (1902; “Güvercinin K anat
ları”), Ambassadors (1903; “Elçiler”) ve The
Golden Bowl (1904; “Altın Kâse”) adlı üç
romanı en değerli yapıtları sayılmaktadır.
Washington Meydanı (Washington Square;
1880), Yürek Burgusu (The Turn o f the
Screw; 1898) ve Daisy Miller dilimize çevrilen
yapıtlarıdır.
zer. Am a sazanın vücudu daha iridir ve ağız lir. Bazılarının vücudu çeşitli renklerle alaca-
kenarlarında bıyık denen etli uzantılar vardır lanmıştır. A vrupa’nın doğu, Asya’nın batı
(bak. Sa z a n ). kesimlerine dağılmış olan Carassius carassius
Japonbalığınm anayurdu gerçekte Çin’in türü de havuzbalığı adıyla tanınır. Türkiye’
güney kesimleridir. Bu bölgedeki tatlı sular nin M arm ara Bölgesi’ndeki göl ve akarsular
da, kahverengimsi yeşil renkli doğal örnekleri da doğal olarak yaşayan bu tür, japonbalığına
günümüze kadar yaşamını sürdürm üştür. İÖ çok benzer. Birçok kentteki parkların ve özel
4. yüzyıldan kalma Çin belgelerinde kırmızı bahçelerin havuzlarını süsleyen balıklar da bu
renkli balıklardan söz edilmektedir. Bu ayrık türdendir. Bütün havuzbalıkları ilkbahar ve
sı örnekler yakalanarak kendi aralarında üre yaz başlarında ürer. Havuzların su bitkileriyle
tilmiş, elde edilen yeni kuşaklar yıllar boyu zenginleştirilmesi ya da havuzların dibine
sabırla ayıklanarak renk, desen ve biçim bitkisel m addelerin konması dişilerin yumurta
özelliklerini yavrularına geçirebilen soylar ge dökmesi için uygun bir ortam yaratır.
liştirilmiştir. Çin’de başlatılan daha sonra Japonbalığınm akvaryumlarda yetiştirilen
Japonya’da sürdürülen seçmeye dayalı üretim çok güzel birçok soyu vardır. Bu balıklar
çalışmaları sonucu görünüşleri çok farklı bir genellikle 5-10 cm uzunluğundadır. Am a ba
çok soy ortaya çıkmıştır. Japonbalıklarının zılarının uzunluğu 3 santimetreyi aşmaz. H a
A vrupa’ya girişi ise 17. yüzyıldan sonraki vuzlarda yetiştirilemeyecek ölçüde narin yapı
tarihlere rastlar. lı olmakla birlikte oda içindeki akvaryumlar
Yıllar geçtikçe yetiştirildikleri havuzlardan da bir ısıtıcıya gereksinim duymadan yaşaya
ve gölcüklerden çevredeki göllere ve akarsu bilirler. “Tülkuyruk” , “aslanbaş” ve “teles
lara yayılan bu balıklar yırtıcı hayvanlar kop” , akvaryum meraklılarının iyi bildiği
karşısında korunmasız kalmışlardır. İnsanla soylar arasındadır. Tülkuyruk suda dalgala
rın istekleri doğrultusunda geliştirilen renk ve nan çok gelişmiş yüzgeçleriyle, aslanbaş iri
başı ve başının gerisinde yeleye benzer şişkin
ARDEA
bölümle, teleskop dışarıya doğru çıkık gözle
riyle dikkat çeker. Renkleri genellikle kırmı
zıdır. Ama bazı teleskop gözlü japonbalıkları-
nın vücudu kapkaradır.
Japonbalıklarının biçim ve renk farklarına
karşın beslenme alışkanlıkları birbirlerine
benzer. Yiyecek olarak sumercimeği ya da
ince kıyılmış ıspanak gibi bitkisel besinlerin
yanı sıra solucan gibi hayvansal besinlerin
verilmesi de gereklidir. Akvaryum balıkları
için hazırlanmış her çeşit kuru yem japonba-
lıklarına da verilebilir.
Jap on ba lıkları renk, biçim ve b o y u t bakım ından çok
çe şitlidir. JAPONYA, Büyük Okyanus’un kuzeyinde,
bir adalar ülkesidir. Asya kıyısından, Japon
desenleri doğal ortam larda gizlenmelerini Denizi ile ayrılır. Japonya’yı oluşturan adalar
güçleştirdiği için daha iri balıklar, balıkla zincirinin güneybatı ucu, K ore’den yaklaşık
beslenen kuşlar ve memeliler için kolay birer 175 km, Çin’den de yaklaşık 800 km uzaklık
avdırlar. tadır. En kuzeydeki Japon adasının,
Japonbalığınm havuz ve göllerde yetiştiri SSCB’nin Sibirya kıyılarına uzaklığı 300 kilo
len, havuzbalığı adıyla tanınmış birçok soyu m etreden azdır.
vardır. Uzunlukları genellikle 15-30 cm dola Japonya, dört büyük ve yüzlerce küçük
yında olan bu balıklar yabanıl örneklerine adadan oluşmuştur. Bunlardan en büyük ve
benzer biçimde ve iriliktedir. Am a renkleri en önemli olanı Honşu (H ondo) A dası’dır.
parlak kırmızı, altın sarısı ya da beyaz olabi Japonya’nın Tokyo, Yokoham a, Nagoya,
186 JAPONYA
SS C B
TAYVAN
/ kuzey
KORE
JAPON DENİZİ
sıcak su kaynakları olan volkanik bir ülkedir. Japonya’da, böcekler de çok çeşitlidir. Ke
Deprem ler zaman zaman büyük yıkımlara lebekler ve kınkanatlılar çok boldur. Yazın
neden olur. 1923’te, Tokyo’nun ve Yokoha ateşböceği, sonbaharda da kızböceği görülür.
m a’nın büyük bölümünü yerlebir eden ve 100 Ayrıca cırcırböceği, çekirge, kene gibi çeşitli
binden fazla insanın ölümüne yol açan dep böceklere rastlanır. Zehirli yılanlar ile tehli
rem bilinen en büyük deprem dir. Çoğunlukla keli böcekler oldukça azdır.
tahtadan yapılan hafif Japon evleri, deprem Japonya, çiçekli krallık diye de anılır.
lerin daha dayanıklı yapıları yıkabildiği bu Doğayı çok seven Japonlar, çiçek düzenleme
bölge için çok elverişlidir, ama bunlar da sanatı olan ikebana’yı geliştirme ve öğretm e
kolayca yanabilir. Kentlerdeki, büyük mo nin yanı sıra yüzlerce çiçekli çalı ve ağacı da
dern yapılar, deprem lere dayanabilecek bi dünyaya tanıtmışlardır. İlkbaharda en çok
çimde, özel olarak tasarlanmış; çelik ve be rastlanan çiçekler, morsalkım, açalya, süsen-
tondan yapılmıştır. Ne var ki, dar sokaklar giller ve şakayıktır. Yazın göllerde, kırmızı ve
boyunca uzanan eski yapıların, sıkışık olarak beyaz lotüsler açar. Sonbaharda kırları kapla
bulunduğu bölgeler, deprem ler sırasında çok yan kasım patılar, Japonya’nın ulusal çiçe
tehlikeli olmaktadır. Sonbaharda, tayfun de ğidir.
nen zorlu fırtınalar görülür.
Halk ve Yaşam Biçimi
Kırsal Bölgeler ve Yabanıl Yaşam Düz siyah ya da koyu kahverengi saçlı, sarı ya
Kiraz, erik ve şeftali ağaçlarının çiçek açtığı da açık kahverengi tenli, çekik kahverengi
ilkbahar, Japonya’nın en güzel mevsimidir. gözlü ve yuvarlak yüzlü olan Japonlar, Moğol
Dağların yamaçları, çam, servi, ladin, sedir, ırkındandır (bak. Irk). Kuzeydoğu Asya’daki
köknar, kayın, meşe, huşağacı ve bambulardan komşuları Çinliler ve Koreliler ile yakın
oluşan, sık bir bitki örtüsü ile kaplıdır. Güney benzerlikleri vardır ama, tüm öteki halklar
deki alçak düzlüklerde, yaprağını dökmeyen gibi, Japonlar da başka ırklarla karışmış
ağaçlar ve palmiyeler yetişir. lardır.
Japon adaları, kuzey güney doğrultusunda, Japonlar’ın, anakaradan adalara yaklaşık
çok uzun bir dizi biçiminde uzandığı için, 3.000 yıl önce geldiklerine inanılır. Gelenler,
ülkede çok değişik hayvan ve bitkiler bulu burada, adaların Y erliler’i olan A ynular’la
nur. Çok sayıda tilki, porsuk, susamuru, karşılaştı. Beyaz ırktan olan Aynular, açık
sansar, gelincik ve mink vardır. O rm anlarda, tenli ve oldukça tüylü insanlardı. Erkeklerin,
şebek denen pembe yüzlü küçük maymunlar sık sakalları vardı ve kadınlar evlendiklerin
ve dağlardaki ırm aklarda, dev sem enderler de, ağızlarının üstüne, bıyığa benzer bir döv
yaşar. Günümüzde büyük yabanıl hayvanlar me yaparlardı. Aynular, göç eden Asyalılar
oldukça azalmıştır, ama adalarda hâlâ ayı ve tarafından yavaş yavaş kuzeye, H okkaido’ya
kurta rastlanır. Çevredeki okyanus akıntıları sürüldüler ve daha sonra çoğu, yeni Japon
kıyılara çok sayıda balık getirir ve götürür. toplum u içinde eridi. Günümüzde yalnızca,
Japonya’nın denizleri kabuklu deniz hayvan 15 bin kadar Aynu bulunmaktadır.
ları açısından da zengindir. Batı kıyısında Japonlar, güzelliğe ve sanata çok düşkün
kolları arasındaki uzaklığın 3 m etreye ulaştığı dür. Yaşamlarını toplum içindeki davranışla
dev yengeçler yaşar. Ayrıca, balina, fok ve rını belirleyen katı kurallar düzenler; insanın
mors da vardır. kendi kendini denetlem esine çok önem veri
D ört büyük adadaki 450 tür kuşun üçte lir. Görev her şeyden önce gelir. Son yıllar
birini su kuşları oluşturur. Bu kuşların arasın da, Japonlar’ın birçoğu için işverene bağlı
da pek çok eski Japon resminde görülen zarif lık, ulusal bağlılık kadar önemli sayılmakta
ve ender rastlanır beyaz boyunlu Japon turna dır.
sı da vardır. Ilık bir kış geçirmek için kuzeyde Yakın bir dönem e kadar Japonya’da genç
SSCB’den ve yazı geçirmek için güneyde Çin lerin hangi mesleği seçeceklerine ve kiminle
ve A sya’dan akın eden kuşlar yıl boyunca evleneceklerine, geniş bir akraba topluluğu
Japonya’ya gelirler. biçimindeki aileler karar verirdi. Japon evli
188 JAPONYA
liklerinin yarısından çoğu hâlâ, anne ve baba ayakkabılarını kapının dışında çıkarır. Evler
ların kararıyla olur. Çocukların çok sevildiği de ocak yeri ve baca yoktur. Kışın odalar
ve toplum içinde çok ender olarak azarlandı taşınabilen gaz sobalarıyla ısıtılır.
ğı Japonya’da evlerde katı bir düzen egemen Kentlerde yaşayan Japonlar, işlerine gider
dir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra batı etkisiyle ken, Avrupalı gibi giyinir ve öğle yemekleri
katı davranış kuralları gevşemeye başlamış ve ni, çoğu zaman batı türü lokantalarda yerler.
günümüzde yaşam, Japon erkekleri için oldu Kentlerde konutlar, yüksek apartm anların bir
ğu kadar, Japon kadınları için de daha özgür- dairesi ya da şirketlere ait lojm anlardır. Bazı
leşmiştir. Japonlar, evde giysilerini değiştirerek kim ono
Japonya’da “bağlılık” en çok ödüllendirilen giyer. Kimono, büyük ve süslü bir kemerle
erdem dir. G erek eski, gerek çağdaş oyunlar belden bağlanan bol bir giysidir. Bu gelenek
da kahram anlar, bağlılığı, her şeyin üstünde sel giyim biçiminde, düz tahta ayakkabılar
tutar. Japonlar, II. Dünya Savaşı’nın sonuna kullanılır. Am a gençlerin çoğu ve çocuklar
kadar, im paratorlarını bir tür tanrı sayarlardı. gün boyu, pantolon, gömlek ve elbise giyer
Hiç kimse im paratordan daha yüksek bir ler. Özellikle giyim konusunda giderek batılı -
yerde durarak ona yukarıdan bakamazdı. laşan Japonlar’ın arasından, günümüzün en
Evlerin üst katları im parator geçmeden önce önde gelen modacıları çıkmıştır.
boşaltılırdı. İm paratorları için ölmeye hazır Televizyon, mobilya ve m odern gereçlerle
olan Japonlar, II. Dünya Savaşı’nda impara döşenmiş, çağdaş Japon oturm a odası ve
tor, Japonya’nın teslim olduğunu açıklayınca- mutfağı, daha çok herhangi bir batı evine
ya kadar, kahram anca savaştılar. Savaştan benzer. Am a yatak odasında, tatami adı
sonra im paratorluk, anayasal krallık (bak. verilen döşeme vardır ve yatak yoktur. Japon
KRALLIK) oldu ve kral oldukça sıradan bir ailesi akşam yemeğinde, kotatsu denen elek
insan gibi yaşamaya başladı. trikle ısıtılan bir masanın çevresinde toplanır.
Japonya’da kentlerin çoğunda batıya ben Sıcak tutan bir kumaşla kaplı olan bu masanın
zeyen bir yaşam biçimi görülür, ama kırsal altında aile bireyleri ayaklarını ısıtır.
bölgelerde halk hâlâ geleneksel Japon yaşam Japon yemeklerinde çok az et, tereyağı ve
biçimine sıkı sıkıya bağlıdır. Kırsal yaşam, peynir vardır. En önemli yemekleri bir kâse
yüzyıllardır çok az değişmiştir. Küçük ahşap içinde sunulan ve çubuklarla yenen pirinçtir.
evlerin, güneş alan yanları boyunca, odaların Balık, çok fazla ve bazen de çiğ olarak yenir.
açıldığı dar bir veranda bulunur. Odaları Ö bür yemekleri arasında salamura sebzeler,
birbirinden, ahşap çerçevelere kâğıt kaplana bambu filizi, fasulye çorbası, tatlıpatates ve
rak yapılan sürmeli paravanalar ayırır. Evle meyve sayılabilir.
rin büyük odasında her zam an, bir vazo içinde Japonlar süt ve şeker katılm adan içilen
çiçek ya da bodur bir ağaç ve resimlerle yeşil çay, kahve ve hafif içkiler içerler. Bir
süslenmiş özel bir bölüm bulunur. başka yerel içki de pirinçten yapılan sakVdir.
Japonlar, bahçeleri severler ve hem en her Alkollü bir içki olan saki genellikle sıcak
evde küçük de olsa bir bahçe bulunur. Y apra olarak içilir. Özellikle sıcak yaz günlerinde
ğını dökmeyen m inyatür ağaçlar, çiçekli çalı bira çok yaygın bir içecektir.
lar, havuzlar, akarsular ve köprüler kullanıla Japonlar her gün, ya evlerindeki geniş,
rak düzenlenen bahçeler, yapay dağları ve derin küvetlerde ya da genel ham am larda
gölleriyle, tam bir kır görüntüsü verir ve evin banyo yaparlar. Çiftçi aileleri için ham am lar,
bir parçasıymış gibi görünür. çoğu kez toplumsal yaşamlarının merkezidir.
Evlerde mobilya azdır. O turm ak ve uyu Komşularıyla bir araya toplanır, konuşur ve
mak için m inderler ve katlanan büyük şilteler buharlar çıkan sıcak suda dinlenirler. K ükürt
kullanılır. Yorgan ve yastıklar, gündüzleri lü, sıcak kaynak sularında banyo yapmanın,
dolaplara kaldırılır. Döşem eler, samandan sağlık için yararlı olduğuna inanılır.
yapılmış, kalın ve yumuşak hasırlarla kaplı
dır. Evdeki güzel tahta işlerini korum ak ve Spor ve Şenlikler
yerdeki hasırları temiz tutm ak için herkes Kayak ve bovlingin yanı sıra, masatenisi,
JAPONYA 189
tenis, golf, beyzbol, futbol ve yüzme sporları de, bazıları yüzlerce yıllık olan çok sayıda Şin
çok yaygındır. Bir tür güreş olan sum o, özel to ve ünlü Buda tapınakları bulunur. H er din
olarak eğitilmiş çok şişman ve güçlü adam la den insanlar, bu tarihi anıtları görmeye ge
rın, birbirlerini ringden atmaya çalıştıkları bir lirler.
spordur. Bir başka güreş türü olan ju d o 'yu
profesyonellerin yanı sıra am atörler de yapar Sanat, Kültür ve Dil
{bak. JUDO). Okçuluk da sevilen bir spordur. Japon sanatı, Çin sanatına çok şey borçlu ol
Japonya’da pek çok şenlik vardır. Bunların makla birlikte bu sanatın bir kopyası değildir.
en önemlisi olan yeni yıl şenliklerinde, evlerin A vrupa’da en iyi bilinen Japon sanatı renkli
dışı, bambu ve çam dallarıyla süslenir; insan ağaçbaskılardır (bak. A ğ a ç b a s k i ). 18. ve 19.
lar birbirine konuk olur, armağanlar ve kart yüzyıllarda çok yaygın olan bu sanat, sanatı
lar verirler. Özel yiyecekler ve tören içecekle sıradan insanlara ulaştırmıştır. Ağaçbaskının
ri sunulur. Yeni yıl herkesin doğum günü ola büyük ustaları arasında, 18. yüzılda Suziki
rak kabul edilir. 3 M art kızlar şenliğinde im H arunobu ve Kitagava U tam aro ile 19. yüz
parator ve çevresindekileri gösteren özel be yılda Katsuşika Hokusai sayılabilir. Japon
bekler yapılır ve bunlara büyük saygı gösteri ağaçbaskıları batılı sanatçıları özellikle de İz
lir. Bebek ya da Şeftali Çiçeği Şenliği, küçük lenimcilik A kım ı’na bağlı Fransız ressamlarını
kızlara, şeftali çiçekleri kadar huzurlu ve zarif büyük ölçüde etkilemiştir.
olmaları gerektiğini anımsatır. Japon çanakları, fildişi oymaları, tunç, pi
E rkek çocukların şenliği olan 5 Mayıs’ta ço rinç ve lake işleri yüzyıllardan beri ünlüdür.
cuklar, eski Japon savaşçılarını temsil eden Japon mimarları yalın ve doğal güzelliğe tu t
oyuncaklar taşırlar ve evlerinin üstüne, turna- kundurlar. Geleneksel yapılar ve evler kırsal
balığı resimleriyle süslü kâğıt bayraklar çeker alanla uyum sağlayacak biçimde tasarlanmış
ler. Akıntıya karşı, ırmağın yukarısına doğru tır. Japonya’nın geleneksel mimarisi çoğun
yüzen turnabalığı, erkek çocukların gelecek lukla Çin tasarım larına göre yapılmış Buda ta
te zorluklarla karşılaştıkları zaman gösterme pınaklarından etkilenmiştir. Şinto tapınakla
leri gereken kararlılığı anlatır. Bugün bu şen rının torii denen girişlerinde ise geleneksel Ja
lik Bayraklar Şenliği olarak bilinir. pon mimarisi görülür. Japonya’da, m odern
yapılarda batı tarzı izlenir ve Japon mimarları
Din çalışmaları ile Japonya’da olduğu kadar yurt-
Japonya’daki başlıca dinler olan Şinto dini ve dışında da ün kazanmışlardır.
Budacılık kendi m addelerinde ayrıntılı biçim M odern oyunların sahnelendiği tiyatroların
de anlatılmıştır (bak. B u d a VE BUDACILIK; ŞİNTO ve kentlerdeki, pek çok sinema salonunun ya
DİNİ). Japonlar, Çin filozofu Konfüçyüs’ün nı sıra, iki tür geleneksel Japon tiyatrosu var
öğretisinden de çok etkilenmişlerdir (bak. dır. Kabuki tiyatrolarında, eski Japon savaşçı
K o n f ü ç y ü s v e K o n f ü ç y ü s ç ü l ü k ) . Bir Japon larıyla ilgili efsane ve öykülere dayalı oyunlar
atasözüne göre genç bir Japon, önce Şinto di oynanır. Japonya’nın derebeylik döneminde,
nine bağlanır, biraz yaşlanınca Konfüçyüsçü, soylular ve savaşçı sınıflar için bir eğlence
yaşamının sonuna yaklaştığı zaman da Budacı olan No oyunları 14. yüzyıldan kalmadır. Bu
olur. Japonlar’ın özgün dinleri olan Şinto dini oyunlardaki tüm roller, maskeli oyuncularca
insanlara doğayı sevmeyi ve atalarına saygılı oynanır. Sembolik dansların ve müziğin ko
olmayı öğütler. 1868’de devlet dini olarak ka nuşmalara eşlik ettiği No oyunları oldukça kı
bul edilen Şinto dini II. Dünya Savaşı’ndan sadır ve bir temsilde, birden fazla No oyunu
sonra, devlet dini olm aktan çıkarıldı. İÖ yak sergilenir. Çin kökenli kukla tiyatrosunda, Ja
laşık 6. yüzyılda, Çin’den alınmış olan Buda- pon müziği ve dram atik baladlar büyük kuk
cılık ise bugün Japonya’nın önde gelen dini lalarla oynanan oyuna eşlik eder.
dir. Japonya’da, 700 bin kadar da Hıristiyan Geleneksel Japon müziği, batı müziğinden
Japon yaşar. Genellikle her Japon evinde, çok farklıdır. Bu müzik, klasik danslar ve ti
kutsal günlerdeki törenler için m inyatür Şin yatro oyunlarıyla şenliklerde sürdürülm ekte
to ve Buda tapınakları vardır. Kırsal bölgeler dir. Japon çalgılarının çoğu, Çin, Kore ve
190 JAPONYA
H indistan’dan gelmiştir. En yaygını gitara sek düzlüklerde, çay ise H onşu’nun güneyin
benzer üç telli bir çalgı olan samisen’dir. Ja de yetiştirilir. D aha önceleri Japonlar’ın et ve
ponya’da, caz, dans müziği ve popüler müzik süt ürünleri tüketimi oldukça azdı. Bu neden
de sevilir; büyük kentlerin, senfoni orkestra le Hokkaido dışında, çok az sığır ve koyun
ları ve opera toplulukları vardır. Saçlarına bulunurdu. Japonya’da günümüzde, hayvan
özenle biçim verilmiş geyşa kızlarının, ipekli cılık daha yaygın olarak yapılmaktadır.
kimonolar içinde dans ettiği, samisen çaldığı, Bazı Japon çiftçileri, ipekböceği yetiştirir.
şarkı söylediği, şiirler okuduğu ve konuklarla İpekböceği, verimsiz toprakta ve sarp yamaç
sohbet ettiği çayevleri hâlâ zengin Japon er larda yetişebilen dut ağacının yapraklarıyla
keklerinin gittiği eğlence yerlerindendir. beslenir (bak. İPEK). Bir zamanlar, Japon-
Japon dili, yabancılar için zor bir dildir. lar’ın en değerli ürünlerinden biri, ham ipek
Sözcükler kolay söylenebilmekte ama Çin ti, ama, yapay ipliklerin bulunmasından bu
ce’den alman yazı karakterleri kullanıldığı yana önemi azaldı.
için, karmaşık bir biçimde yazılmaktadır. Sı Japonya dünyanın en büyük ve en gelişmiş
radan bir kitabı okuyabilmek için, sesleri ya balıkçılık sanayilerinden birine sahiptir. Kon
da kavramları gösteren bu karakterlerden bir serve edilmiş ve dondurulmuş balık ile kabuk
kaç bin tanesini bilmek gerekir. Am a ustala- lu deniz ürünleri, değerli dışsatım ürünleriıi-
şıldığında Japonca, çok hızlı okunabilen bir dendir. Kıyı sularından sardalye, ringa, mü-
dildir. Japonya’da el yazısı, bir sanat dalı ola rekkepbalığı, sombalığı gibi balıklar avlanır.
rak kabul edilir ve genellikle fırça kullanıla Deniz yosunundan besin, gübre ve yem ola
rak yazılır. Güzel yazıların sergilendiği parşö rak yararlanılır. Derin deniz balıkçı filoları,
m enler, evlerin özel bölümlerine asılır. m orina, palam ut, köpekbalığı, uskumru ve
6-15 yaşları arasında eğitimin parasız oldu orkinos avlamak için uzun seferlere çıkar. İs
ğu okullarda, tüm Japon çocukları İngilizce tiridye çiftliklerinde yemek ve inci elde etmek
öğrenir. Ortaöğretim in paralı olmasına kar için istiridye üretilir.
şın, çocukların büyük çoğunluğu, çok sayıda
lise, teknikokul ve üniversiteye hazırlık okul Sanayi ve Ulaştırma
larına gider. Yaklaşık 1 milyon Japon öğren Japonya dünyanın en büyük sanayi güçlerin
ci, 300’den fazla yüksekokul ve üniversitede den biridir. Birçok hamm addenin eksikliğine
okum aktadır. karşın, sanayi şaşırtıcı bir gelişme göstermiş
tir. Özellikle 19. yüzyılda devlet desteğiyle sa
Çiftçilik ve Balıkçılık nayileşmede önemli adımlar atılmıştır.
Toprak kıt olduğundan, Japon çiftçileri küçük Bugünkü Japon sanayisi ağır ve hafif maki
topraklarını işlemek için çok çalışmak zorun neler, elektrikli araçlar, dokum a ve çelik üre
dadır. Çiftliklerin çoğu çok küçüktür. Yaygın tir. Japon tersaneleri ve fabrikaları, en büyük
olarak sulama yapılır. Sıcak ve yağışlı yazlar gemileri ve gemi m otorlarını yapar. Japonya
ile ılık kışlar, çok ürün yetiştirmeye olanak ayrıca, lokomotif, otomobil, motosiklet, dikiş
sağlar ve bazı yörelerde, bir mevsimde dört makinesi, fotoğraf makinesi, televizyon, vi
kez ürün elde edilir. Tarımın m odern yöntem deo, müzik seti, saat, oyuncak ve çanak çöm
lerle yapılmasına ve iyi hasat elde edilmesine lek üretir. İşçiler ile yöneticilerin, bir ekip an
karşın, Japonya kendi yiyecek gereksinimi layışı içinde istekle çalışmaları üzerine kurul
nin ancak yüzde 80’ini üretebilm ektedir. Ta muş olan Japon işletmecilik yöntemleri başa
rım işçileri, kentlere gitmek için çiftlikleri rılı olmuştur.
terk etm ekte ve günümüzde, Japonlar’ın yüz Japonya’da elektrik, su gücünden elde edi
de 10’undan azı toprakta çalışmaktadır. lir. Bakır, çinko ve altın m adenleri vardır;
Toprakların yarısından çoğunda pirinç eki ama Japonya, demiri, alüminyum cevherleri
lir, Ekim de uygulanan çağdaş yöntem lerle Ja ni ve kullandığı petrolün çoğunu dışarıdan al
ponya’da herhangi bir Asya ülkesinden çok mak zorundadır. Bunlara ek olarak köm ür,
daha fazla pirinç üretilebilm ektedir. Buğday, pam uk, yün ve kauçuk da dışarıdan satın
arpa, patates, darı, sebze ve meyveler, yük alınır.
JAPONYA 191
Japonlar sanayi mallarını, öbür sanayileş mun huzuru ve sanayi artıklarının temizlen
miş ülkelerden daha ucuza ürettikleri için mesi gibi konulara daha dikkatle eğilmekte
dünya ticaretindeki paylarını artırmayı başar dir.
dılar. M etal, kimyasal m addeler, mühendis D ört büyük Japon adası, gelişmiş demiryol
lik, elektronik, bilgisayar ve öbür yüksek tek larına sahiptir. Honşu ve Kiyuşiyu’daki de
noloji gerektiren sanayiler de çok hızlı bir ge miryolları, denizaltından geçen bir tünelle
lişme gösterdi. Sanayileşmiş öbür uluslar gibi birbirine bağlanmıştır. Tokyo-Osaka arasında
Japonya’da da, dum an, kirlilik ve aşırı nüfus çalışan trenler, dünyanın en hızlı trenlerin-
yoğunluğu gibi sanayileşmenin yarattığı sı dendir. Hatların çoğu elektriklidir ve bazıla
kıntılar yaşanm aktadır. Yönetim artık, toplu rında, güvenlik için otom atik denetim sistem
192 JAPONYA
leri bulunur. Honşu ve Kiyuşiyu adaları ara mektedir. Çin yazı karakterleri ile birlikte
sında, bir karayolu tüneli de vardır. Honşu ve Budacılık ve Çin düşünce biçimi yavaş yavaş
Şikoku arasına iki katlı bir karayolu ve demir Japonya’ya girdi. O dönemin en zengin ve
yolu köprüsü yapılmaktadır. Bu köprü ta güçlü ülkesi olan Çin’in etkisiyle bütün ülke
mamlandığında, dünyanın en uzun asma köp topraklarının tek bir hüküm dara bağlı, m er
rüsü olacaktır. kezi bir hüküm et tarafından yönetilmesi ge
Kentlerde ulaşım otobüs, taksi ve metroyla rektiğine inanılmıştı. Japon im paratorlarının
sağlanır; özel otomobil sayısı da sürekli art güçlü merkezi bir yönetim kurabilmek için çı
m aktadır. Japonya, dünyanın en büyük tica kardıkları yasalara çoğu zaman eyaletlerdeki
ret gemisi filosuna sahiptir ve dünyadaki de- soylular karşı çıktı ve uymadı. Özellikle 10.
nizyoluyla yük taşımacılığının, yaklaşık dörtte yüzyıldan sonra soylu ailelerin gücü arttı. Ka
birini yürütm ektedir. Başlıca limanları Kobe, mu mülkiyetindeki topraklar yavaş yavaş-dev
Tokyo, Yokoham a ve O saka’dır. Hava yolcu letteki yüksek görevlilerin ve soylu ailelerin
luğu da önemlidir ve Uluslararası Tokyo H a eline geçti. Küçük soylular, ele geçirdikleri
valimanı, dünyanın en işlek havalimanların mülkleri korumak için silahlı birlikler oluştur
dan biridir. dular. Bu küçük soylulara samur ay (savaşçı)
dendi (bak. Sa m u r a y ) . 12. yüzyılda iktidar,
Tarih şogun diye adlandırılan ve ülkeyi im parator
İÖ 7. yüzyıldan önce Japonlar bir kabile yaşa adına yöneten askeri yöneticilerin eline geçti.
mı sürüyorlardı. Bu dönemde Güneş tanrıça Böylece im paratorlar yüzyıllar boyunca sa
sının soyundan geldiğine inanılan im parator ray soyluları ile birlikte, N ara’dan sonra ikinci
ailesi ile önemli başka soylu aileler arasında başkent olan Kyoto’da silik ve güçsüz simge
sürekli bir iktidar çekişmesinin olduğu bilin ler olarak yaşadılar.
The M useum o f Fine Arts, Boston
13. yüzyıl ru lo resm inde n alınan bu ayrıntı, 1159'daki b ir ayaklanm ada S anjo S arayı'nın yanışını g ö ste riyo r.
Jap on ressam ları bö yle b irço k ru lo resim yaparak dinsel ve ta rih se l o layla rı işlediler.
JAPONYA 193
A vrupa’da ortaçağda feodal dönem hüküm kurulacak sanayilerin ürünlerini satın alacağı
sürerken (bak. FEODALİZM) Japonya’da sık sık na söz verdi. Çağdaş bir yönetim sistemi be
rakip soylular ve onlara bağlı samuraylar ara nimsendi; başkent Kyoto’dan, E do’ya taşındı.
sında savaşlar oldu. Şogun unvanı, bir aile Batılı ülkeler örnek alınarak, bir kara ve de
den, öbürüne geçiyordu. 16. yüzyılın ikinci niz kuvvetleri kuruldu. Batı teknolojisi te
yarısında, birbiri ardı sıra gelen üç büyük ön mel alınarak sanayi ve ulaşım alanlarında bü
der ülkeyi birleştirmeyi başardı. 17. yüzyılın yük işyerleri açıldı. Avrupalı ve A B D ’li danış
başında, bunların üçüncüsü, Tokugava Aile- manlar çağrıldı; yurtdışına gezi ve ticaret
si’nden gelen Ieyasu şogun oldu ve onun yö özendirildi. Yeni bir eğitim sistemi benimsen
netimi, ülkeye uzun bir barış dönemi getirdi. di ve siyasal partiler kuruldu.
Daimyo ya da feodal beyler, kendi toprakları 1894’te, A sya’nın Japonya’ya en yakın bö
nı yönetmeyi sürdürdüler. Am a tüm ü de T o lümü olan K ore’nin yönetimi konusunda çı
kugava Ailesi’nden gelen şogunu önder ola kan anlaşmazlık, Çin ile Japonya arasında bir
rak tanıdı. Şogun, feodal beylerin kendisine savaşa yol açtı. Japonlar karada ve denizde,
olan bağlılıklarını denetlem ek için, onların önemli zaferler kazandılar ve Çin, Tayvan
her iki yıldan birini, başkent E do’da (bu Adası’m (bak. T a y v a n ) Japonya’ya bıraktı.
günkü Tokyo) geçirmelerini emretti. Kore, kısa bir süre için bağımsız oldu. A rdın
17. yüzyılın başlarında, Hıristiyanlık’ın ya dan, Rusya’nın Çin’in kuzeyindeki Mançur-
yılmasını önlemek ve dış ticareti denetlem ek ya’yı işgal etmesiyle başlayan anlaşmazlık, ye
isteyen Japon yöneticiler, ülkelerinin kapıla ni bir savaşa yol açtı. Japonya, kazandığı za
rını dış dünyaya kapadılar. Japon yurttaşları fer ve 1905’te yapılan barış antlaşması ile Ko
nın yurtdışına çıkmasına izin verilmedi, hatta re ve Güney Mançurya ile ilgili isteklerini ka
okyanusu geçecek büyüklükte gemi yapımı bul ettirdi. 1910’da Kore, Japon yönetimine
yasaklandı. HollandalIlar dışındaki yabancıla girdi (bak. K o r e C u m h u r İy e t İ; K o r e D e m o k r a
rın, Japonya’ya yerleşmeleri ya da Japon hal t ik H a l k C u m h u r İy e t İ).
kı ile herhangi bir ilişki kurmaları yasaktı. 17. I. Dünya Savaşı süresince Japonya, A l
yüzyılın ortalarına doğru H ıristiyanların çı m anya’ya karşı İngiltere’nin yanında yer aldı
kardığı ayaklanmanın ardından, Japonya’ya ve bunun sonucu olarak, önceleri Alman sö
16. yüzyılda giren bu din hemen hemen tümüy mürgesi olan Büyük Okyanus’taki bazı adala
le yasaklandı. Şogunluk 18. yüzyıldan sonra rı elde etti.
giderek zayıflamaya başladı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, hemen tüm Ja
Bu sisteminin çökmekte olduğu 19. yüzyılın pon erkeklerine oy hakkı verildi ve parlam en
ortalarında Japonlar kapılarını bir kez daha tonun gücü artırıldı.
dünyaya açmak zorunda kaldılar. 1853’te 1929 Dünya Bunalımı sırasında Japon sana
Matthew Perry komutasındaki A B D savaş ge yisi Ve tarımı da büyük zarar gördü. Ülkede,
mileri şoguna dış ticaretin serbestleştirilmesi bunalımı aşmak için askeri fetihlere girişmek
ni kabul ettirm ek için Japonya’ya geldi. A r gerektiği yolundaki aşırı milliyetçi düşünceler
dından öbür uluslar da bu örneği izleyerek güç kazandı. Ordu kom utanları da Japon
baskı yaptılar ve zayıflayan Japon yönetimi ya’nın, Asya anakarası üzerindeki gücünü ar
bu baskılara karşı koyamadı. tırmak istiyorlardı. 1931’de ordu, hüküm etin
1867’de im parator, ülkenin yöneticisi ola buyruklarına karşı gelerek, M ançurya’daki
rak konum unu yeniden güçlendirdi. Hemen Çin askerlerine saldırdı ve kısa sürede, bu ül
ardından, tahta yeni bir im parator geçti ve kenin tüm ünü ele geçirerek burada kukla bir
1868-1912 arasındaki Meiji döneminde anaya devlet kurdu. Tayvan’da ve K ore’de olduğu
sal krallık kuruldu. Feodal baskılara ek ola gibi, Japonlar sanayi malları karşılığında,
rak merkezi yönetim de köylüleri ağır bir bi M ançurya’dan elde edilen hammaddeleri ül
çimde vergilendirdi. Devlet gelirlerinin yüzde kelerine gönderirken, kendi sanayi mallarını
80’ini oluşturan bu vergilerle sanayi yatırımla da buralarda sattılar. 1932’de askerler yöneti
rına girişildi. Tüccarların sanayiye yatırım mi ele geçirdi ve 1933’te Japonya, M illetler
yapmalarını özendirmek amacıyla devlet yeni Cemiyeti’nden ayrıldı.
194 JAPONYA
1937’de Japonya, Çin’e saldırdı ve Çinliler, yaptı. 1956’da Birleşmiş M illetler’e kabul
direnm elerine karşın, hemen hemen her yer edildi.
de yenildiler. 1938 sonlarında Japonlar, Çin’ 1960’ta, ABD ile imzalanan bir güvenlik
deki büyük kent ve limanların çoğunu ele ge antlaşmasının koruyuculuğunda, Japonya
çirmişti. Japonya, Çin’e saldırmadan önce, kendisini sanayileşmiş ülkeler arasında ABD
Almanya ve İtalya ile bir antlaşma imzalaya ve SSCB’den sonra üçüncü ülke durum una
rak eski düşmanı ve komşusu SSCB’ye karşı, getiren bir gelişme programını başlattı ve
bu ülkeler ile birleşmişti. 1939’da, II. Dünya 1970’lerde A sya’nın ekonomik olarak en güç
Savaşı çıktığında Japonya’nın, İngiltere ve lü devleti oldu. Japon malları, dünyanın her
ABD ile ilişkisi giderek gerginleşmişti (bak. yerinde satıldı ve bunun yarattığı zenginlik,
İKİNCİ D ü n y a S a v a ş i ). ülkede ve Japon halkının yaşam biçiminde
7 Aralık 1941’de, Japon uçak gemilerinden hızlı değişikliklere yol açtı. 1980’lerde de Ja
havalanan uçaklar A B D ’nin Honolulu’daki, ponya, dünya pazarlarında en güçlü sanayi ül
Pearl H arbor deniz üssüne saldırdı. ABD do keleri arasında olmayı sürdürdü. Tanınmış Ja
nanması önemli kayıplara uğradı. Japonya ay pon şirketleri, yalnızca bütün dünya ülkeleri
nı zamanda, Filipin A daları’na, Hollanda D o ne mal satm akla kalmadı, ayrıca bu ülkelerin
ğu Hint A daları’na (bugün Endonezya) ve o çoğunda yatırımlar yaparak fabrikalar kur
zaman, tümü İngiliz yönetimi altında olan dular.
Hong Kong, Birmanya ve Malaya’ya da sal
dırdı. Bu toprakların tümü bir yıl içinde işgal JASANA, çok uzun parmakları ve tırnakla
edildi; Japonlar kısa bir süre için gereksin rıyla dikkati çeken bir tropik bölge kuşudur.
dikleri petrol, köm ür, yiyecek ve ham m adde Su bitkileriyle kaplı kıyılarda ya da bataklık
lere kavuştular. Am a durum yavaş yavaş de larda yaşar, böcekler ve öbür küçük hayvan
ğişti ve Alm anya’nın teslim olduğu 1945 Ma- larla beslenir. Uzun parm akları ve tırnakları
yıs’ında Japonlar’ın gücü artık kırılmıştı. sayesinde geniş bir yüzeye yayılan pençeleri
Ağustos 1945’te ABD uçakları, H onşu’nun nilüfer gibi su bitkileri üstünde güçlük çekme
güneybatısındaki Hiroşim a’ya ve Kiyuşiyu’ den dolaşmasını sağlar. Batı dillerine Porte
daki Nagasaki’ye atom bombası attı. İki ken kizce’den giren “j asana” adının kökeni Brezil
tin hemen hemen tümüyle yok olmasından ve ya’da yaşayan bir Yerli halkın diline dayanır.
100 binden fazla insanın ölmesinden sonra Ja Jasananın tropik ve astropik bölgelerde
ponya koşulsuz teslim oldu. yaşayan yedi türü vardır. Am erika jasanası
Birkaç yıl boyunca Japonya, General Doug- (Jacana spinosa) O rta A m erika’dan kuzeye
las M acA rthur yönetimindeki işgal kuvvet doğru, Texas içlerine kadar uzanan bölgede
lerince yönetildi. Bu dönemde kadınlara oy görülür. Uzunluğu yaklaşık 23 cm, tüyleri
hakkı verildi, düşünce ve tartışma özgürlüğü genel olarak siyah ya da kızılımsıdır. K anatla
desteklendi. Soyluluk unvanları kaldırıldı ve rında parlak sarı renkli tüyler, alnında tüysüz,
feodalizmin kalıntıları temizlendi. İm paratora sarımsı turuncu bir bölge bulunur. Kanat
ve atalarına tapınmayı özendiren Şinto dini kıvrımlarında sivri uçlu birer mahmuz vardır.
yasaklandı ve halkın, Japon ulusal kahram an Çıkardıkları sesler keskin ve kulak tırmalayı
larının savaşçılıklarını yüceltmesini önlemeye cıdır.
yönelik çalışmalar yapıldı. Japonya, tüm de Bu kuşlar ürem e mevsiminde eşleşip yüzen
nizaşırı topraklarını yitirdi ve ülke, dört ana bitkiler üzerinde çanak biçimli yuvalar yapar.
Japon adası ile sınırlandırıldı. Dişi yuvaya kahverengimsi renkte ve koyu
1951’de 48 M üttefik devlet Japonya ile bir lekeli dört yum urta bırakır. Kuluçkaya yatma
barış antlaşması imzaladı. Ülke bir yıldan da ve yavrulara bakma işini büyük ölçüde erkek
ha kısa sürede, yeniden tam egemenliğini ka üstlenir.
zandı. 1954’ten sonra yabancı sermaye ve Avustralya jasanası (îrediparra gallinacea)
banka kredileriyle Japonya’nın çelik ve ağır nilüferkuşu adıyla da tanınır. Ö bür akrabala
sanayi üretimi hızla gelişti ve sonraki 10 yıl rının tersine kuyruğu çok kısadır. Uzun ba
içinde tüm öbür ülkelerden daha çok gemi cakları ve parm akları uçarken dümen işlevi
196 JEANNE d'ARC
Bugün jeofizik çalışmalarında, örneğin yer rinde yaşadığımız dış kabuğunun yüzde
çekimi ve magnetik alan ölçüm lerinde, at 99’undan fazlasını, bu 92 elem entten 12’si
mosferin ve okyanusların incelenmesinde uy oluşturur (bak. KİMYASAL E l e m e n t l e r ).
dulardan yararlanılm aktadır. Ayrıca, uçakla
ra takılan çeşitli aygıtların yardımıyla da Element Kimyasal Dünya yüzeyinde
gözlemler yapılmaktadır. Am a jeofizikçiler simgesi ağırlık olarak yüzdesi
çalışmalarının büyük bölümünü gene de yer Oksijen 0 46,6
de, açık alanlarda sürdürürler. Pek çok çalış Silisyum Si 27,7
ma, güç ve tehlikeli koşullarda gerçekleşti A lüm inyum Al 8,1
Demir Fe 5,0
rilir. Kalsiyum Ca 3,6
ABD ve SSCB 1957-58 Uluslararası Jeofi Sodyum Na 2,8
zik Yılı’nda uzaya araştırm a uyduları gönde Potasyum Magnezyum Mg
K 2,6
2,1
receklerini açıkladılar. Uluslararası Jeofizik Titan Ti 0,4
Yılı’nda 70 ülkenin bilim adamları görüş ve Hidrojen H 0,1
Fosfor P 0,1
bilgi alışverişinde bulundu; uzaya Sputnik ve Manganez Mn 0,1
Explorer araştırm a uyduları fırlatıldı.
Jeokim ya tarihinin en önemli bilim adam la
JEO K İM YA , Dünya’nın kimyasal yapısını rından biri Norveçli jeokimyacı Victor M.
inceleyen bilim dalıdır. Dünya kayaçlardan, Goldschmidt’tir (1888-1947). Goldschmidt,
kayaçlar m inerallerden, m ineraller de kimya yalnızca mineral ve kayaçların kimyasal çö
sal elem entlerden ya da bu elem entlerin zümlemesini yapmakla yetinmedi. Bazı m ine
karışım ya da bileşimlerinden oluşur. M ine rallerde, o minerali oluşturan asıl kimyasal
raller, D ünya’da çok uzun dönem ler boyunca elem entlerin yanı sıra, her zaman, az m iktar
gerçekleşen kimyasal tepkim elerin sonucunda larda da olsa belirli bazı başka elem entlerin
oluşmuştur. Jeokimyacılar, m inerallerin ve de bulunduğunu saptadı. Bir m ineralde az
kayaçların kimyasal bileşimlerini araştırırlar m iktarlarda bulunan bu yabancı elem ent ya
ve çözümlerler. Bu çözümlemelerden elde da bileşiklere katışkı denir. İşte Goldschmidt
edilen bilgilere dayanarak, m inerallerin olu bu sorunu araştırmaya yöneldi ve değişik
şumu sırasında ne tür değişikliklerin gerçek elem entlerin atom larının değişik boyutlarda
leştiğini ve kimyasal elem entlerin D ünya’yı olduğunu saptadı. Ayrıca bir elem entin atom
oluşturan kayaçlarda nasıl bir dağılım göster larının başka elem entlerin atomlarıyla birleş
diğini saptarlar. Bu araştırmalarıyla D ünya’ me değerlerinin de farklı olduğunu belirledi.
nın ve onun içinde yer aldığı Güneş sisteminin Katışkıların varlığını da bu iki olgunun yardı
oluşum tarihini aydınlatmaya çalışırlar (bak. mıyla açıkladı.
G ü n e ş S îstem î; K a y a ç ; M î n e r a l ) . Örneğin olivin minerali magnezyum, de
K ıy ıl a r d a v e d e n i z l e r i n d i b i n d e k i k u m mir, silisyum ve oksijen elem entlerinden olu
v e ç a m u r t o r t u l l a r ı n ı n k im y a s a l b il e ş i m i n in şan bir bileşiktir. Am a olivinde hemen her
i n c e l e n m e s i d e j e o k i m y a n ı n k a p s a m ı i ç i n d e zaman yaklaşık 0,3 oranında nikel bulunur.
d ir . B u ç a l ı ş m a l a r , t o r t u l k a y a ç l a r o l u ş u r k e n Nikel atom ları, büyüklük ve birleşme değe
g e r ç e k l e ş e n k im y a s a l d e ğ i ş i k l i k l e r i n a n l a ş ı l ri açısından demir atom larına benzer. E ri
m a s ın ı s a ğ l a r (bak. K u m VE Ç a k il ). miş haldeki kayacın katılaşması sırasında oli
Jeokimyacılar ayrıca, deniz, akarsu, göl, vin minerali oluşurken, bazı demir atom la
bataklık, kaynarca ve kuyu sularının kimyasal rının yerini nikel atom ları kolayca alabilir.
çözümlemesini de yaparlar. Bütün bu doğal Am a bazı başka atom lar, örneğin krom ato
sular, erimiş halde çeşitli kimyasal bileşikler mu, büyüklük ve birleşme değeri açısından
içerir; örneğin tuz, deniz suyunda çözünmüş demir atom undan çok farklıdır. Bu nedenle
halde bulunan bir bileşiktir (bak. DENİZLER VE krom atomları olivin mineralinin içine gire
O k y a n u s l a r ). mez. Buna karşılık bazı m inerallerde, örne
D oğada yalın ya da bileşik halde bulunan ğin piroksenlerde katışkı halinde bulunabi
92 kimyasal elem ent vardır. D ünya’nm üze lir.
202 JEOKİMYA
Prekambriyen Zaman
Bugün artık soyları tükenm iş olan sert kabuk
lu hayvanların fosillerini içeren en yaşlı ka-
yaçlara Kambriyen kayaçlar denir. Am a,
dünyanın pek çok yerinde bu Kambriyen
kayaçların altında, yani onlardan daha önce
oluşmuş ve fosil içermeyen kalın kayaç kat
manları yer alır. Bu katm anlara Prekam bri
yen kayaçlar denir (“p re” öneki, “öncesi”
anlamına gelir). Birkaç yerde, Prekam briyen
kayaçların içinde de bazı canlı izlerine rastlan
mıştır; bu en eski canlı kalıntıları üzerinde
Kıtaların kayması kuram ına göre, kıtalar b ir yapılan incelemeler, bunların yaklaşık 3 mil
zam anlar yukarıda g ö rü ld ü ğ ü g ib i b ir arada yar yıl öncesine ait olduğunu ortaya çıkar
b u lu n u yo rd u . Kıtaların b irb irin e b itiş m iş sahanlık mıştır.
b ö lg e le ri sarıyla, üst üste bin d ikle ri ye rle r ise
kırm ızıyla g ö s te rilm iş tir. Kanada, Güney Afrika, Hindistan, İskan
dinavya ve Sibirya’da çok geniş Prekam briyen
kalıntılarına rastlanır. Böylece, içerdikleri fo kayaç alanları vardır. Bu alanlara çoğunlukla
sillere bakılarak kayaç katm anlarının yaşı “kalkan” denir. Bunlar, kıtaların en kararlı
saptanabilir. çekirdek bölümleridir (bak. KITALAR). Kıta
D ünya’nın jeolojik tarihi, milyonlarca yıl kalkanları, kıvam lanarak ve sıkışarak sıra
süren ve her birinde çok önemli gelişmelerin dağları oluşturan, ama daha sonraları zam an
olduğu çeşitli “zam an”lara ayrılır. Zam anlar la aşınarak düzleşen çok eski kayaçlardan
ise kendi içlerinde çeşitli “dönem ”lere ayrılır; oluşur. Kalın ve sert katm anlar oluşturan bu
her dönemin öbüründen farklı ve kendine kayaçlar, çevrelerindeki daha genç kayaçların
özgü bir tarihi vardır. tersine, kolayca biçim değiştirmez. Dünya
Bu m addede zamanlar ve dönem ler anlatıl nın bazı yerlerinde Prekam briyen kayaçlar
m akta ve her biri sırasında D ünya’da nelerin iyice dibe gömülmüş ve üstleri genç kayaçlar-
olup bittiği açıklanm aktadır. D ünya’ya ilişkin la örtülm üştür; bu biçimiyle Prekambriyen
öteki jeolojik olgular, örneğin D ünya’nın kayaçların genç kayaçlara “zemin” oluşturdu
nasıl oluştuğu, kaç yaşında olduğu, yeryüzün- ğu söylenir. Bu genç kayaçların tümüyle
deki sıradağların nasıl ortaya çıktığı, yerküre aşındığı yerlerde ise alttaki Prekambriyen
nin büyüklüğü gibi konular D Ü N Y A m adde kayaçlar açığa çıkmış durum dadır.
sinde açıklanmıştır. Başlıca kayaç türleri olan Aslında üst üste katm anlar halinde çökel-
korkayaçların, tortul kayaçların ve başkala miş pek çok Prekam briyen kayaç türü vardır.
şım kayaçlarının nasıl oluştuğu KA YA Ç m ad Bunların en altında A rkayen kayaçlar yer
desinde; bu kayaçların su ve rüzgârın etkisiyle alır; en yaşlı Prekam briyen kayaç türü olan
nasıl aşındıkları AŞINM A m addesinde; ka- A rkayen kayaçlar başkalaşıma uğramış ve
JEOLOJİ 205
nem ’de yanardağ püskürmeleri sonucunda Karbonifer Dönem. Kuzey Am erika ile
oluşan volkanik kayaçlar bazı bölgelerde bu Avrupa kıtaları birbirlerine iyice yapışarak
gün de görülebilir. Avrupa ve Kuzey Am eri Lavrasya denen tek ve büyük bir kıta oluştur
ka’da en yaygın bulunan Ordovisiyen kayaç du. Kaledoniyen Dağlar da bu kıta boyunca
lar, eski okyanusların dibindeki çamurların uzanan dev bir sıradağ durum una geldi. K ar
zamanla yapışıp katılaşmasıyla oluşan siyah bonifer Dönem boyunca deniz düzeyleri yük
şeyllerdir. Ordovisiyen D önem ’de okyanus seldi ve kıtaların kenar bölümlerinde yeni sığ
larda pek çok graptolit ve çeşitli türden deniz denizler oluştu. Dönem in başlarında birçok
kabukluları yaşıyordu. yerde kalın kireçtaşı katmanları çökeldi.
Silüriyen Dönem. Kuzey Am erika ve A vru Dönem in ilerleyen evrelerinde aşınma so
pa kıtaları Silüriyen Dönem sırasında da nucu dağlardan taşman kum ve çam urlar sığ
birbirlerine yaklaşmayı ve aralarındaki okya denizlerde birikerek geniş deltalar oluşturdu.
nusu daraltmayı sürdürdü. Denizler yeniden Bu deltalarda ve bataklıklarda büyük orm an
yükseldi ve daha sonraları Kuzey A frika’yı lar yetişti; milyonlarca yıl sonra bu orm anlar
oluşturacak olan kara parçası (o dönemde derinlere gömüldü ve kömüre dönüştü (bak.
G ondvana kıtasının Güney K utbu’na yakın KÖMÜR). Karbonifer D önem ’in daha geç evre
bir bölümüydü) sığ bir denizle kaplandı. lerinde, pek çok başka kayaç türü de oluş
Bugün A frika’nın kuzey bölgelerinde yer alan muştur.
petrol yataklarının oluşmasına yol açan da bu Karbonifer D önem ’in sonlarında dev
sığ denizdir. Suyla örtülen kara parçalarının Gondvana kıtası kuzeye doğru kayarak Lav
ekvatora yakın kesimlerinde resifler (deniz rasya kıtasıyla çarpıştı. Bu çarpışma sonucun
düzeyinin üstüne ya da hemen altına kadar da iki kıtanın birleşme hattı boyunca Varis-
yükselen kaya dizileri) ortaya çıktı. Bu resif kan Dağlar denen yeni bir sıradağ ortaya çık
ler büyük ölçüde kireçtaşından oluşuyordu. tı. Gondvana kıtasının öteki ucu hâlâ Güney
Silüriyen D önem ’in en önemli özelliklerinden Kutbu’nun yakınlarındaydı ve buzullarla kaplıy
biri, karaların üzerinde ilk bitki türlerinin dı. Gerçekten de bu dönemde kıtanın güney
yetişmeye başlaması ve bitki örtüsünün kıyı kesimlerinde oluşan ve sonraları buzullarca sü
lardan iç kesimlere doğru yayılmasıdır. rüklenerek Güney Amerika, Afrika, Hindistan
Devoniyen Dönem. Bu dönemin başlarında ve Avustralya’ya taşman kayaçların yüzeyi bu
Kuzey Am erika ve Avrupa kara kütleleri zul çizikleriyle doludur. Hemen hemen aynı sı
birbirleriyle çarpıştı. Aralarındaki okyanus ralarda Asya kıtası da Avrupa’ya çarptı ve ara
artık kapanmıştı; bunun sonucunda okyanus daki kayaçlar sıkışarak yükseldi; böylece Ural
taki bütün tortullar sıkıştı, büzüldü ve kıvam Dağlan ortaya çıktı. Kısacası Dünya yüzeyin
lanarak yükseldi. Böylece bugünkü Himala- deki bütün kıtalar birleşerek yapıştı ve sonuçta
yalar’a benzeyen ve Kaledoniyen Dağlar de Pangaea denen tek bir dev kıta oluştu.
nen dev sıradağlar ortaya çıktı. Devoniyen Permiyen Dönem. Birinci Z am an’ın bu son
D önem ’e özgü kayaçlar, çöl kumtaşları ile dönemi 225 milyon yıl öncesine kadar sür
akarsu çökellerinden oluşur. Irm akların genç müştür. Devoniyen D önem ’de olduğu gibi,
dağlardan aşındırarak kopardığı kum ve çakıl bu dönemde de dağlar ve çöller oluştu. Dev
lar vadilerde ve karaların iç kesimlerindeki Pangaea kıtasında bir uçtan bir uca uzanan
havzalarda toplandı ve bunlar zamanla yapı dağ dizileri arasında kıraç düzlükler ve tuzlu
şıp pekişerek çöl kum taşlarına ve akarsu sığ denizler yer alıyordu. Bu dönem de özel
çökellerine dönüştü. Devoniyen D önem ’de likle kumtaşları ve tuz yatakları oluştu. K ara
denizlerde ve ırm aklarda balık türleri yaygın larda amfibyumlar yaygınlaştı, ayrıca ilk sü
laştı. Ayrıca bazı balık türleri evrime uğradı rüngen türleri ortaya çıktı.
ve hem karada, hem de denizde yaşayan
amfibyumlara dönüştü; amfibyumlar zamanla İkinci Zaman (Mezozoyik)
sudan çıkarak, ırmak ağızlarındaki ve göl Yaklaşık 160 milyon yıl süren İkinci Z am an’ın
kenarlarındaki ormanlık bataklıklarda yaşa bir adı da “orta yaşam” anlamındaki Yunanca
maya başladılar. sözcüklerden türetilmiş olan Mezozoyik Za-
JEOLOJİ 207
m an'dır. Ama İkinci Z am an’ın bir adı daha çökellerin içinde yer alır. Bugün hem A m eri
vardır: Sürüngenler Çağı. O çağlarda yaşamış k a’nın ortabatı kesimlerinde, hem de Afri
olan sürüngenler, bugünkü balinalar dışında ka’nın doğusunda Jura D önem i’nde oluşmuş
ki bütün canlılardan daha büyüktü ve yürüye akarsu çökellerinin içinde birbirinin aynı olan
biliyor, yüzebiliyor hatta uçabiliyorlardı. Bu dinozor fosilleri bulunmuştur. Bu da, o dö
zamanda denizlerde, Birinci Z am an’ın trilo- nemdeki koşulların Pangaea’nm hemen he
bitleri ile graptolitleri yok oldu. Onların yeri men her yerinde büyük ölçüde benzer olduğu
ni sarmal yapılı ammonitler ile mürekkepbalı- nu gösterir. Jura D önem i’nin sonuna doğru
ğına benzer olağanüstü hayvanlar olan belem- Pangaea ikiye ayrılmaya başladı. İlk çatlak
nitler aldı. Karalarda Birinci Z am an’ın garip Kuzey Am erika ile Avrupa arasında ortaya
bitkileri de yerlerini kozalaklı ağaçlara, pal çıktı. Bugünkü Atlas Okyanusu artık oluşma
miye benzeri bitkilere ve eğreltiotlarına bıra ya başlamıştı.
karak yeryüzünden silindi. Kretase Dönemi. A rtık Kuzey Am erika kı
Jeologlar Mezozoyik Z am an’ı üç döneme tası, hem Avrupa ve A frika’dan, hem de G ü
ayırırlar: ney A m erika’dan uzaklaşıyordu. Bir zam an
1) Triyas (A lm anya’da bu dönem e özgü üç ların G ondvana’sı ikiye ayrılmıştı. Bu parça
tür kayaç vardır ve Latince trias sözcüğü, “üç lardan biri Güney Am erika ve A frika’yı, öte
lü” anlamına gelir). ki ise A ntarktika ve Avustralya’yı kapsıyor
2) Jura (İsviçre’deki Jura Dağları’ndan). du. Hindistan ise küçük bir kara parçası halin
3) Kretase ya da Tebeşir (bu döneme özgü de ikisinin arasında kalmıştı. Deniz düzeyi Ju
en yaygın kayaç türü tebeşirdir ve Latince cre- ra D önem i’nde yeniden yükseldi ve A vrupa’
ta sözcüğü de “tebeşir” anlamına gelir). nın büyük bölümü sular altında kaldı. Kuzey
Triyas Dönemi. Bu dönemde Pangaea tek A m erika’da da kıtayı kuzeyden güneye kuşak
bir dev kıta halinde varlığını sürdürdü. Y er biçiminde kesen sığ bir deniz oluşmuştu; bu
yüzünün geri kalan kesimleri ise Panthalassa deniz batıdaki genç Kayalık D ağlar’ı doğuda
denen dev bir okyanusla kaplıydı. Pangaea’ ki eski kalkan bölgesinden ayırıyordu. D ün
nın doğu kesiminde, körfez biçiminde içeri yanın pek çok yerindeki petrol yatakları bu dö
doğru uzanan Tetis Denizi vardı. Permiyen nemde katm anlaşan çökellerde oluştu. Bu ka-
Dönem’in çöl koşullan Triyas Dönem ’de de yaçların üst katm anları, denizlerde yaşayan
egemenliğini sürdürdü ve çöl kumtaşları ile küçük canlıların kabuklarının taşlaşmasıyla
kayatuzu oluşmaya devam etti. Sürüngenler oluşan tebeşir yataklarıyla kaplıdır {bak. TE
yeryüzüne gerçekten egemen olmaya başla BEŞİR). Kretase D önem i’nin sonlarına doğru
mışlardı; ama evrim sonucu ilk memeliler de Güney Am erika da A frika’dan koparak ay
bu dönemde ortaya çıktı. rıldı.
Jura Dönemi. Bu dönemin başlarında deniz
düzeyi yükseldi ve Pangaea kıtasının alçak ke Yakın Zaman (Senozoyik)
simleri sular altında kaldı. Bu durum , bugün İkinci Z am an’ın sonunda belki değişen ikli
sığ denizlerin oluşmasına ve iklimin daha da min etkisiyle, belki de bir göktaşının Dünya’
nemli bir hale gelmesine yol açtı. Pangaea’nm ya çarpması sonucunda dev sürüngenler yok
birçok kesimlerinde bataklıklar ve orm anlar oldu. Bu hayvanların yerini, yavrularını sütle
ortaya çıktı, yeryüzünü dev sürüngenler sardı. riyle besleyen ve sıcakkanlı canlılar olan m e
Bu dönemde kara parçaları birçok kez deniz meliler aldı. Denizlerde de bazı memeli türle
basmasına uğradı; denizlerin sürekli olarak ri, örneğin balinalar ve foklar ortaya çıktı.
taşıp geri çekilmesi, çok değişik türden sığ su Am m onitler ile belemnitlerin de soyu tükendi
kayaçlarmm oluşmasına yol açtı. Bunların ve yerlerini günümüzdekilere daha çok ben
başlıcaları şeyller, killer ve kireçtaşlarıdır. zeyen deniz kabukluları aldı.
Kara parçalarının üstünde ise, akarsu aşındır 65 milyon yıl önce başlayan bu son büyük
ması sonucunda kayaçlardan kopan parçalar zaman diliminde, bugünkülere daha çok ben
birikerek kalın çökeller oluşturdu; günümüz zeyen canlı türleri ortaya çıkmıştır. Yakın Za-
de bulunan en büyük dinozor fosilleri, işte bu m an’ın bir başka adı da, memeli hayvanların
JEOLOJİ 209
FreemanlPublix
gerçek anlam da bu çağda yaygınlaşmış olma benzeyen bitki ve hayvan fosilleri ege
sından ötürü M emeliler Çağı’dır. mendir).
Yakın Z am an’ın iki dönemi vardır: Üçüncü 4) Miyosen (günümüzdekilere biraz daha
Dönem (ya da Tersiyer) ve D ördüncü Dönem çok benzeyen bitki ve hayvan fosilleri ege
(ya da Kuvaterner). Eskiden jeologlar bu dö m endir).
nemlerin her birini, Birinci ve İkinci zam anla 5) Pliyosen (günümüzdekilere en çok ben
rı izleyen ayrı birer jeolojik zaman olarak ka zeyen bitki ve hayvan fosilleri egemendir).
bul etmiş ve Üçüncü Zam an, D ördüncü Z a Üçüncü D önem ’de kıtalar günümüzdeki
man olarak adlandırmışlardı. Sonradan ikisi konum larına yaklaşmaya başladı. Am a baş
birden Yakın Zam an adı altında toplanınca, langıçta, yani Paleosen ve Eosen bölümlerde,
bu zaman dilimleri de Yakın Z am an’ın dö Avustralya hâlâ A ntarktika’ya yapışıktı. H in
nemleri olarak tanımlandı. D ördüncü Dönem distan ise hâlâ Hint Okyanusu’nda ayrı bir kı
çok kısadır, ama bu döneme ilişkin çok şey taydı. Atlas O kyanusu’nun açılması yanardağ
bilinmektedir. Son büyük Buzul Çağı bu dö etkinliklerine neden oldu.
nemde yaşanmış ve insan ilk kez bu dönemde Oligosen bölümün sonlarına doğru ve M i
yeryüzünde belirmiştir. yosen bölümde, A vrupa’daki son büyük dağ
Üçüncü D önem , “bölüm ” olarak adlandırı oluşum süreci gerçekleşti. Afrika kıtası A vru
lan daha kısa beş jeolojik zaman dilimine ay pa ile Asya’ya dayandı ve bunun yarattığı ba
rılır. H er bölümün adı, o bölümde oluşan ka- sınç, bu kıtaların belirli kesimlerinin sıkışıp
yaçlardaki en yaygın fosil türünden gelir. Bu kıvrımlanarak sıradağlar halinde yükselmesi
bölüm ler şunlardır: ne yol açtı. Pireneler ve A lpler böylece
1) Paleosen (günümüzdeki bitki ve hayvan oluştu.
ların ilk ve en eski türleri egemendir). Üçüncü D önem ’in ortalarında, yani Miyo
2) Eosen (ilk kez günümüzdekileri andır sen bölüme doğru Avustralya, A ntarktika’
maya başlayan bitki ve hayvan fosilleri ege dan kopup ayrılarak kuzeye süreklendi. Öte
mendir). yandan Hindistan Asya ile çarpıştı ve arada
3) Oligosen (günümüzdekilere daha çok kalan katm anlar sıkışarak iki kıtanın birleşme
210 JEOTERMAL ENERJİ
Yeni Z elanda'daki bu
je o te rm a l enerji
santralında, sıcak
kayaçlarca ısıtılan
yeraltı sularından
yara rlan ılm aktad ır.
Santraldan yükselen
bu ha r b u lu tla rı yavaş
yavaş çevreye yayılır.
(bak. DİNAMO; TÜRBİN). İlk jeoterm al enerji sine eşit büyüklükte ama ters yönde bir tepki
santralı 1931’de İtalya’daki Larderello’ doğurur. Dem ek ki, bir pervanenin suyu ya
da kuruldu. Bugün Larderello’da toplam gü da havayı geriye doğru itme etkisi yani
cü 351 megavvatt olan ve yaklaşık 600 bin nü kuvveti, pervanenin üzerinde bu kez onu ileri
fuslu bir kenti beslemeye yeterli elektrik üre doğru sürükleyen bir tepki kuvvetinin doğm a
ten bir grup jeoterm al enerji santralı bulun sına yol açar (bak. K u v v e t v e H a r e k e t ).
m aktadır. Pervane üzerindeki tepki, pervanenin bağlı
olduğu gemiyi ya da uçağı hareket ettirir.
JET M O TO R U , uçakların ve uzaya gönderi Tepki kuvvetinin büyüklüğü iki öğeye bağ
len roketlerin havada yüksek hızla hareket lıdır: Bunlar, arkaya doğru itilen akışkanın
etmesini sağlar. Tepkili m otor olarak da miktarı ile bu akışkana kazandırılan ivmedir
bilinen jet m otorunun çalışma ilkesini tam (bak. İVME). Pervaneler genellikle çok m iktar
olarak anlam ak için önce cisimlerin gaz ya da da hava ya da su üzerinde etki yapar ama bun
sıvı gibi bir akışkan içinde nasıl yol aldığına ları ancak düşük bir hızla geriye doğru iter. Daha
ilişkin genel kuralları bilmek gerekir. az miktarda akışkanı daha yüksek bir hızla
Herhangi bir cismin, bir gazın ya da sıvının hareket ettirerek de aynı etki elde edilebilir.
içinde hareket edebilmesi için, içinde bulun Çok güçlü püskürm e sonucu oluşan şiddetli
duğu akışkanı gitmek istediği yönün tersine hava ya da su akımına jet, bu püskürm e
doğru itmesi gerekir. Örneğin suda yüzerken sonucu doğan tepki kuvvetinin geriye doğru
ya da sandalla giderken, suyu kol ve bacakla itme etkisine jet itmesi ve bu ilkeye dayalı
rımızla ya da kürekle geriye doğru iteriz; olarak çalışan m otorlara da jet m otoru denir.
kuşlar, havada durabilmek ve ileri doğru Jet itmesine doğada da rastlanır. Kalamar
uçabilmek için çevrelerindeki havayı kanatla ve m ürekkepbalığı gibi yumuşakçalar içlerine
rıyla aşağıya ve arkaya doğru iterler. Gem ile çektikleri suyu geriye doğru hızla püskürterek
rin ya da uçakların pervaneleri de m otorun yer değiştirirler. Jet itmesinden ilk yararlanan
gücünü, suyu ya da havayı geriye doğru iten kişi, İS 1. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı
bir kuvvete dönüştürür. 17. yüzyılda bilim bilgin İskenderiyeli H eron’dur. H eron ilginç
adamı Sir Isaac Newton temel bir fizik yasası bir oyuncak yapmıştı; aeolipil denilen bu
keşfetti; buna göre doğadaki her etki, kendi aygıt, bir buhar kazanı ile bu kazandan çıkan
212 JET MOTORU
iki borunun ortasına yerleştirilmiş bir küre çıkmıştı. Gerçi o dönem de 2.000 kilowatt güç
den oluşuyordu. Borulara serbestçe dönebile üretebilen pistonlu m otorlar yapılabiliyordu,
cek biçimde tutturulm uş olan küreden ayrıca am a 3 ton ağırlığındaki bu m otorlar son
iki küçük, daha dar ve kıvrık boru çıkıyordu. derece büyük ve karmaşıktı; uçakların gide
Kazanın içindeki su, alttaki ateşin ısısıyla rek hantallaşmasına neden oluyordu. Artık
kaynayarak buharlaşıyor, buhar boruların daha küçük ve daha hafif, ama daha etkili ve
içinden akarak küreye geçiyor ve buradan da daha büyük güç üreten m otorlara gereksinim
küçük borulardan dışarı püskürüyordu. Püs vardı.
kürme sonucu oluşan hava jeti de kürenin ters Bu gereksinmeyi karşılamak için gaz tü r
yönde dönmesini sağlıyordu (bak. B u h a r binleri yapılmaya başlandı. 1930’ların başın
K a z a n i ) . Günüm üzde çimenleri sulamak için dan beri İngiltere ve A lm anya’da uçak tasa
kullanılan döner fıskiyeler de aynı biçimde rımcıları bu tür m otorlar üzerinde çalışmak
çalışır. taydılar. İngiliz mucit Frank W hittle 1930’da
Jet itmesini yararlı biçimde kullanan ilk bir gaz türbini geliştirmiş ve patentini almıştı;
mucit ise A B D ’li James Rumsey oldu. Rum- bu tür bir m otor takılmış ilk uçak 1941’de
sey, 1787’de yüksek basınçla su fışkırtan bir yapıldı (bak. W h it t l e , S ir F r a n k ) . W hittle’den
yangın söndürm e hortum unun büyük bir kuv kısa bir süre sonra çalışmaya başlayan Alman
vetle geriye, hortum u tutan itfaiyeciye doğru tasarımcı Hans von Ohain ise, gerekli mali
itildiğine dikkat etmişti. Bu gözleminden ya desteği daha kısa sürede buldu ve ilk uçağını
rarlanan Rumsey, bir tekneye bir buhar Ağustos 1930’da uçurdu (bak. HAVACILIK TA
makinesi ile bir pom pa yerleştirdi; buhar RİHİ).
makinesinin çalıştırdığı pom pa teknenin altın
dan su emiyor ve bunu gene suyun içinde Jet Motorunun Çalışma İlkesi
geriye doğru püskürtüyordu. Rumsey tekne W hittle ile O hain’in m otorları aynı ilkeye
sini Potomac Irm ağı’nda başarıyla yüzdürdü. göre çalışıyordu (bu ilke İÇTEN YANM ALI
Rum sey’in bu buluşu çok uzun süre ilgi M O TO R maddesinde anlatılmıştır). Kısaca
görmedi, ama günümüzde aynı bu ilkeye türbo jet denilen türbinli jet m otorları, aynı
dayalı olarak çalışan pek çok deniz m otoru döner mil üzerine oturtulm uş bir kom presör
vardır. Bu tür teknelerde suyu püskürten ile bunun arkasındaki bir türbin çarkından
m em eler sağa sola döndürülerek tekne isteni oluşur. Şaft ya da rotor denilen bu mil
len yönde hareket ettirilebilir. dönerken kom presör m otorun ön tarafından
içeri hava çeker ve bu havayı iyice sıkıştırır.
Jet İlkesinin Uçaklara Uygulanması Sıkışmış hava daha sonra yanma odasına
Uçaklarda jet itmesi ilkesinden 1940’larda gönderilir ve buraya püskürtülen gazyağına
yararlanılmaya başlandı. II. Dünya Savaşı benzer bir sıvı yakıt olan jet yakıtıyla karıştırı
sırasında, pistonlu m otorla çalışan uçakların larak sürekli olarak yakılır. Yanma sırasında
artık daha fazla geliştirilemeyeceği ortaya kızgın gazlar oluşur. Bu gazların yanma odası
nın arkasından hızla kaçmasına olanak tanı
nır. Gazlar dışarı püskürürken bu arada
yatm a püskürmesi
türbinin kanatlarına çarparak çarkın ve onun
bağlı olduğu milin dönmesini sağlar. Mil
döndükçe, öndeki kom presörü çalıştırır. Böy
yunuslam a
lece, sıcak gazların itme kuvvetinin bir bölü
münden türbin çarklarının döndürülmesi ve
kom presörün çalıştırılmasında yararlanılır;
ama gazların asıl büyük kütlesi m otorun
yatma arkasından dışarı hızla püskürür. İşte bu hızlı
püskürm esi kaldırm a jeti
geri püskürm enin yol açtığı tepki kuvveti
H arrier je t uçağının y ö n le n d irilm iş te p k ili m o to rla rı, uçağı ileri doğru iter.
uçuş açısını küçük hava p ü skü rm e le riyle denetler. Jet m otoru büyük yükseltilerde oldukça
JET MOTORU 213
Ç IKIŞ AĞZI
KOM PRESOR
YA N M A O D ALARI
Y A K IC ILA R
RAM JET
‘ H AVA
Y A K IT YAK IC ILA R I
John Nicolas
figürle yere iner. D uruşlar sırasında halkala izleyenlere çok kolay yapılıyormuş duygusu
rın sallanmaması gereklidir. nu veren, kendilerine güvenen sporculardır.
Kadın jimnastikçiler ise üç çeşit alet kulla 1976 M ontreal O lim piyatlarında 14 yaşınday
nır. Bunlar denge, asimetrik bar ve atlama ken, yedi kez 10 tam puan kazanan Rom anya
beygiridir. lI Nadia Comaneci böyle bir jimnastikçiydi.
Denge, 10 cm genişliğinde, 5 m etre uzunlu
ğunda ve yerden 110 cm yüksekliktedir. Türkiye'de Jimnastik
Denge hareketleri yer hareketlerindeki figür Ülkemizde çağdaş anlam da jim nastik çalış
lerin hemen hem en hepsini içerir. Alete maları Galatasaray Lisesi’nde başlamıştır.
genellikle sıçrama tahtası yardımıyla ve eller 1868’de M ekteb-i Sultani adıyla kurulan bu
kullanılarak uçtan ya da yandan çıkılır. okuldan yetişen Ali Faik Üstünidm an, okul
Asim etrik bar paralel barda olduğu gibi daki görevi dışında da jim nastikle ilgileniyor
birbirine paralel iki çubuktan oluşur. Çubuk du. 1889’da yayımladığı Jimnastik yahut Riya-
ların yüksekliği birbirinden farklıdır. Çubuk ziyat-ı Bedeniye, aynı zamanda Türk sporu
ların aralığı sporcunun isteğine göre değiştiri nun ilk kitabıdır. Bir yandan da açtığı özel bir
lebilir. Çubukların farklı yüksekliklerde oluşu jim nastikhanede sporcu yetiştiren Ali Faik
hareketlerin yumuşak ve kesintisiz olmasını Bey daha sonra M azhar Kazancı ile birlikte
zorlaştırır. çalışmaya başladı. M azhar Kazancı askeri
Atlam a beygiri'nin boyutları erkeklerinkiy- okullarda beden eğitimi öğretmenliği yapan
le aynıdır. Am a, yüksekliği farklıdır ve uzun bir subaydı. Böylece jim nastik hem sivil, hem
lamasına değil de enlemesine kullanılır. Bu de askeri okullarda yaygınlaşmaya başladı.
yüzden yan beygir adıyla da bilinir. Olimpiyat O yunları’nın 10’uncu yıldönümü
dolayısıyla 1906’da A tina’da yapılan A ra
Aletsiz Jimnastik O lim piyatlar’da Yorgo ve Niko Alibranti
Halıyla ya da plastik bir maddeyle kaplı olan kardeşler Türkiye’yi temsil ettiler. Yorgo
12x12 m etrelik bir alanda yapılan ve alet Alibranti 11,4 saniyelik bir dünya ve olimpi
kullanılmayan yer hareketleri, bir güç ve yat rekoruyla “iki elle 10 metrelik halata
denge gösterisi niteliğindedir. H areketlerin tırm anm a” yarışmasını kazandı.
birbirine bağlanmasında göze çarpacak kesin M ekteb-i Sultani’de Ali Faik Bey’in öğren
tiler bulunmaz ve sporcu bütün alanı kulla cisi olan Selim Sırrı Tarcan İsveç’te öğrendiği
nır. aletsiz jimnastiği 1910 yıllarında Türkiye’de
Kadınların yer hareketlerinde bazen müzik yaygınlaştırdı. Böylece Türk jim nastik spo
eşliğinde yapılan hareketler dans özellikleri runda yıllarca süren bir tartışm a başladı.
de gösterir. M azhar Bey aletli jimnastiği, Selim Sırrı Bey
ise aletsiz jimnastiği savunuyordu. Aletsiz
Ritmik Jimnastik jim nastik daha çok tutuluyordu; ama küçük
İlk kez 1984 Seul O lim piyatlarında resmi bir grubun çabalarıyla sürdürülen aletli jim
yarışmalar arasına giren ritmik jim nastikte ip, nastik çalışmaları 1960’ta Jimnastik Federas-
çem ber, top, lobut ve kurdele kullanılır. yonu’nun kurulmasıyla yoğunluk kazandı.
H areketler çoğunlukla piyanoda çalman bir G ene de, Balkan şampiyonalarında kazanılan
müzik eşliğinde yapılır. Sporcu tek aletle birkaç madalya dışında bugüne kadar önemli
yarışır. Jimnastik hareketleriyle dansın uyum bir başarı elde edilemedi.
lu bir birleşimi olan ritmik jim nastikte, öbür
dallarda olduğu gibi zorunlu hareketler yok JOHANNESBURG, Güney A frika’nın en
tur. Am a en az iki (olimpiyatlarda üç) zor büyük kenti ve dünyanın en zengin altın
hareket yapılması gerekir. Puan kazanm ada madenciliği merkezidir. Bazen “altın kent”
akrobasi yeteneğinden çok özgünlük, jestler, olarak da adlandırılan Johannesburg’un A fri
mimikler ve gösterinin akıcılığı rol oynar. ka dilindeki adı, altın bölgesi anlamına ge
Başarılı jimnastikçiler dengelerini asla yitir len egoirdir. Güney Afrika Cum huriyeti’
meyen, en zor hareketleri yaparken bile nin Transvaal eyaletindedir. Burada ilk kez
JOHNSON 219
Türkiye'de Judo
Ülkemizde ilk kez askeri okullarda öğretilen
Keystone judo 1960’larda yaygınlık kazandı. Özellikle
Ju d o d a te m e l tekn ikle rden b iri rakibin de ng esin i subay öğretm enlerin öncülüğünde yürütülen
bozarak ü stü n lü k sağlam aktır. judo çalışmaları önce Güreş Federasyonu’na
bağlandı; 1966’da ise Judo Federasyonu ku
Judocuların yetenekleri olağandışı görünse ruldu. İlk Türkiye şampiyonası 1967’de yapıl
de bu sporda gizemli bir yan yoktur. Aynı dı. HollandalI, Japon ve Koreli antrenörlerin
becerileri edinmiş iki kişiden güçlü olan zayıfı katkısıyla 1970’te kurulan ulusal judo takımı
yener. Am a zayıf olan daha ustaysa dövüşü aynı yıl Uluslararası Judo Şam piyonasına
kazanma şansı yüksektir. Judoda beceri, an katıldı. 1983’e kadar özellikle Balkan şampi
cak sürekli eğitim ve çalışmayla kazanılır. yonalarında önemli başarılar elde eden Türk
Judoda ilk önce “düşüş” öğrenilir. Bunun judocular o yıldan sonra gerilediler. Am a
için bedenin yere çarpmasından hem en önce, 1988 Balkan Judo Şam piyonasında 4 altın,
kolun parm ak uçlarından koltuk altına kadar 3 bronz madalya kazanarak yeniden başarılı
olan iç yanı üzerine düşülür. Böylece düşüşün oldular.
şoku bütün vücut yerine, kola kaydırılır ve acı
duyulmaz. JUNG, Cari (1875-1961). Cari Jung ünlü bir
Judo eğitimi üç basam aktan oluşur. İlk İsviçreli psikiyatrist ve psikologdur. Çağdaş
basam akta, öğrenilen atm a teknikleri, rakibi psikiyatriye önemli katkılarda bulunan Jung,
gerçekten fırlatmadan geliştirilir. İkinci aşa İsviçre’de Kesswil’de doğdu. Babası papazdı.
m ada judocular öğrendikleri çeşitli atm a, Yalnız bir çocukluk geçirirken, gördüğü düş
tutm a ve kilitleme tekniklerini kullanarak lerden etkilenir, kafasında bir sürü soru can
birbirlerini yenmeye çalışırlar. Gerçek karşı lanırdı. Bilim, özellikle eskiçağ insanları ve
laşmalar üçüncü aşam ada başlar. din Jung’un büyük ölçüde ilgisini çekiyordu.
Judo karşılaşmalarında kullanılan minder Hem gözleme dayanan, hem de ruhsal nitelik
16x16 m etredir; ortasında 10x10 metrelik teki olayları incelemeye yöneldi.
bir dövüş alanı bulunur. Judoka adı verilen Jung, Basel Üniversitesi’nde tıp öğrenimi
judocular, ikisi de dayanıklı beyaz kumaştan görerek 1900’de bu okulu bitirdi. Başlangıçta,
yapılmış pantolon ve önü açık bol ceketten o dönemde önemi anlaşılmamış olan psikiyat
oluşan bir giysi giyerler. Judogi denen bu riye (bak PSİKİYATRİ) ilgi duymuyordu. Ne var
giysinin beline bir kuşak bağlanır. Judocular ki, bu konuda okuduğu bir kitap onda büyük
dövüşe başlam adan önce birbirlerini Japon bir heyecan ve m erak uyandırdı. Zürich
geleneklerine göre eğilerek selamlarlar. Sırtı yakınlarındaki bir akıl hastanesinde görev
nı yere getirdiği rakibini 30 saniye öylece alarak, akıl hastalıklarının nedenlerini çözme
tutan ya da boğma ve kilitleme gibi yöntem ye ve bir akıl hastasının zihninde neler olup
lerle pes ettiren judocu maçı kazanır. İppon bittiğini anlamaya çalıştı.
denen tuş durum unun gerçekleşmemesi ya da Jung 1907’de AvusturyalI psikiyatrist Sig-
226 JUNO
J U N O bak. H e ra .
uzanır. Bunlar ilkbaharda ve yağmurlu yaz us’la evlendirerek bu birliği sağlama aldı. Bu
mevsimi boyunca yemyeşildir. Dik, kayalık anlaşma tarihte “Birinci Trium virlik” olarak
yamaçlara tırmanılarak ulaşılan bu çayırlarda anılır. “Üçler meclisi” anlamına gelen trium
yazın sığırlar otlatılır. Geniş vadilerde yer virlik sözcüğü Latince’dir. Buna “birinci”
alan köylerde meyve, sebze ve patates yetişti denmesinin nedeni, sonradan kurulan bir
rilir, peynir yapılır. başka üçlü meclisten ayırmak içimdir. Sezar,
Jura Dağları’nda kışlar uzun ve serttir. Crassus ve Pom peius’la bu anlaşmayı yapar
Buralarda yaşayan insanların çoğu uzun kış yapmaz konsül oldu. Roma devletini yönet
günlerini evlerinde masa saatleri, pipolar ve meleri için her yıl, bir yıl süreli iki konsül
müzik kutuları yaparak geçirir. Dağlardaki seçilirdi. Sezar’ın konsül seçilmesi, kendisinin
yüksek bayırlarda yetişen şimşir oyuncak ve iki arkadaşının tasarılarını gerçekleştirme
yapımına çok elverişlidir. Bölge, A vrupa’nın sine olanak sağladı.
en büyük saatçilik merkezidir. Bazen yılda 20 Sezar R om a’daki siyasal çatışmaların gü
milyon kadar saat ve binlerce saat yedek nün birinde gerçek bir savaşa dönüşeceğini ve
parçası üretilir. Kereste kesimi önemli bir hazır bir ordu bulundurm anın yararlı olacağı
uğraştır. Sanayide su enerjisinden giderek nı fark etmişti. Bu nedenle önce Gallia
daha çok yararlanılm aktadır.
Jura Dağları doğal güzelliklerinden ötürü M ansell Collection
Sezar İspanya’ya başarılı bir sefer düzenle Rom a, Sezar’dan yanaydı. Bu yüzden Pom-
mişti; Gallia Transalpina’yı seçerken de peius’la arkadaşları Y unanistan’a kaçarak bir
A lpler’in ötesindeki bu bilinmeyen ülkenin ordu topladılar. Sezar peşlerine düştü ve İÖ
ona M akedonya Kralı Büyük İskender’le boy 48’de onları Pharsalus’ta kesin bir yenilgiye
ölçüşme fırsatını vereceğini düşünmüş olmalıy uğrattı. Pompeius M ısır’a kaçtı ve orada
dı (bak. BÜYÜK İSKENDER). 42 yaşında, çıplak öldürüldü. Sezar onu Mısır’a kadar izledi ve
kafalı, sıradan bir görünüşü olan Sezar, yol Mısır tahtına yeniden çıkmasını sağladığı gü
yapımından, seferberliğin planlanmasına ya zel K leopatra’nın büyüsü altında kalarak bu
da bir saldırının yönetilmesine kadar, giriştiği rada bir yıl geçirdi (bak. K l e o p a t r a ). Sonraki
her işi olağanüstü bir enerji ve tutkuyla üç yıl boyunca mutlak üstünlük elde etmek
gerçekleştiren bir önderdi. Sezar’a hayranlık için savaşlara girişti. A nadolu’nun kuzeyinde
la bağlı olan askerleri, onun R om a’da sürdü kazandığı bir zaferden sonra Veni, vidi, vici
ğü lüks yaşamdan kolayca vazgeçerek kendi (“ Geldim, gördüm, yendim ”) deyişi ünlüdür.
sini zorlu bir savaşın çetin koşullarına atm ası Sezar İÖ 45’te R om a’ya yerleşti. Kente ve
na şaşıyorlardı. im paratorluğa barış ve düzen sağlama niyetiy
Sezar, İÖ 58’de başladığı fetihleriyle 10 le Pom peius’un bütün yandaşlarını bağışladı.
yıldan daha az bir sürede bugünkü Fransa ve Yabancı halklara Roma yurttaşlığı hakkı tanı
Belçika’yla birlikte Hollanda, Almanya ve dı. Senatonun üye sayısını artırdı. Böylece
İsviçre’nin bulunduğu bölgenin büyük bir daha geniş kesimlerin temsil edilmesini sağla
bölümünü egemenliği altına aldı. Bu ülkeleri dı. Kartaca ve Korint (Korinthos) gibi kentle
yalnızca fethetm ekle kalmayıp, buralardaki ri yeniden canlandırdı. İşsizler ile terhis edil
insanların düzensiz ve yasa tanımaz yaşamla miş askerleri bu kentlere yerleştirdi. D iktatör
rını değiştirdi. Aralarındaki savaşlara son sanı alan Sezar’a halk bir tanrı gözüyle
verdi ve İtalya’daki gibi güzel kentler kura bakıyordu. Rom a tapınaklarından birine hey
rak, insanlara daha uygar alışkanlıklar ve keli dikilerek, altına “Yenilmez Tanrı” söz
gelenekler kazandırdı. Ren Irmağı üzerine bir cükleri yazıldı. Bütün bunlar, imparatorluğu
köprü yaptırdı ve Germ en kabilelerini korku bir kişinin değil, eskisi gibi soylular meclisinin
tarak barışı sağladı. İÖ 55 ve 54’te İngiltere’yi yönetmesini isteyen, Sezar’ın başarısını kıska
istila ettiyse de yeterli sayıda askeri olmadığı nan soyluların hoşuna gitmiyordu. Bir grup
için adayı fethedem edi. Savaşlarını ve yapıp soylu Sezar’ı devirmek için bir plan hazırladı.
ettiklerini not etm e alışkanlığı vardı. Galyalı- Dürüstlüğü ve onurluluğuyla tanınan Bru-
lar’ın, G erm enler’in ve B ritonlar’ın yaşayışla tus’u da kendilerine önder olarak seçtiler.
rı, dinler, ülkeler, hatta ormanlardaki hay Böylece İÖ 15 M art 44’te bir senato toplantı
vanlarla ilgili bilgilerimizin çoğunu Sezar’m sında, tarihin en büyük hüküm darlarından
yazdığı bu yazılara borçluyuz. biri olan Sezar’ı bıçaklayarak öldürme görevi,
Bu arada Crassus’un A nadolu’da savaşır dost bildiği ve güvendiği Brutus’a düştü.
ken öldürülmesi, Pompeius ile Sezar’ı iktidar İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’in
için rakip durum una getirdi. Pompeius, İÖ ünlü Jül Sezar (1599) trajedisi bu olaydan
49’da Sezar’dan yetkilerini bırakıp R om a’ya esinlenilerek yazılmıştır.
dönmesini istemesi için senatoyu zorladı. D ört kez evlenen Sezar’m ilk karısı ile ilgili
Sezar, yetkilerini bırakmanın askerlerinden çok az şey bilinmektedir. İkinci karısı ve
vazgeçmek demek olacağını anladı ve buna Julia’nın annesi Cornelia İÖ 68’de öldü.
yanaşmayarak ordusunun başında İtalya’ya Üçüncü karısı Pom peia’dan boşandıktan son
doğru yürüdü. Kendi eyaleti plan Gallia ra İÖ 59’da yaşamının sonuna kadar birlikte
Cisalpina’yı İtalya’nın geri kalan bölümünden olduğu Calpurnia ile evlendi.
ayıran Rubico Irmağı kıyısında, ırmağı geçip
geçmeme konusunda kararsızlığa düştü. Ç ün JÜPİTER bak. Z e u s
kü askerleriyle burayı geçmenin İtalya’da bir
iç savaşa neden olacağını biliyordu. Sonunda JÜPİTER, Güneş ’in çevresinde dolanan do
sınırı geçti. kuz gezegenden en büyüğüdür. Yörüngesi
JÜPİTER 229
Jüpiter'in Yapısı
Jüpiter, “yerbenzeri gezegenler” denen M er
kür, Venüs, Dünya ve M ars’tan çok farklı
yapıdadır ve gerek yüzey biçimleri, gerek
atmosferinin bileşimiyle canlıların yaşamasına
hiç de elverişli gözükmez. Katılaşmış kayaç
yapısında olan yerbenzeri gezegenlere karşı
lık Jüpiter büyük ölçüde akışkanlardan (sıvı
ve gazlardan) oluşmuştur. Bilim adamları
Jüpiter’in hemen hemen Dünya büyüklüğün
de katı bir çekirdeği olduğu, bunun çevresini
de bir sıvı hidrojen bölgesinin kuşattığı kanı-
sındadırlar. Bu sıvı hidrojen ise olağanüstü
kalın bir atmosferle çevrilidir. Jüpiter’in bi
NASA zim görebildiğimiz tek bölümü bu atmosferin
Jü p ite r, G üneş s is te m in in en b ü yü k gezegenidir. Bu dış katmanlarıdır.
gezegenin en b e lirg in öze lliği olan ayd ınlık ve
karanlık kuşaklar ile fo to ğ ra fın en altında Büyük Kızıl
Jüpiter’in atmosferi büyük ölçüde hidrojen
Benek g ö rü le b iliy o r. den oluşmuştur; ayrıca az m iktarda helyum,
m etan, amonyak, etan, su, karbon monoksit,
M ars’ın yörüngesinin ve küçük gezegenler asetilen ve hidrojen siyanür içerir. Bu atm os
kuşağının ötesinde yer alır; G üneş’ten ortala ferin en dış bölgeleri, üst üste sırayla dizilmiş
ma uzaklığı 777 milyon kilom etredir. Jüpiter, karanlık ve aydınlık kuşaklarıyla yeryüzün
Güneş çevresindeki bir tam dolamımın 11,86 den çok güzel görünür. Basit bir teleskopla
yılda, kendi ekseni çevresindeki bir tam bile kolayca ayırt edilebilen bu kuşakların
dönüşünü de 9 saat 55 dakika 29 saniyede nedeni, amonyak kristallerinden ya da amon
tamamlar. yak, hidrojen ve kükürt bileşiklerinden olu
Dünya’dan bakıldığında parlak bir disk şan bulutlar ile çok büyük çaplı m eteoroloji
biçiminde görünen Jüpiter Venüs’ten sonra olaylarıdır. Jüpiter’in atmosferinde dolanan
en parlak gezegendir. Eski astronom lar bu dev fırtınaların ya da antisiklonların yol açtığı
gezegene, Eski Roma mitolojisinde tanrıların bu m eteoroloji olayları Dünya atmosferinde
tanrısı olan ve Eski Y unan’ın en büyük tanrısı gelişen hava olaylarına benzer; ama bunlar
Zeus ile bir tutulan Jüpiter’in adını vermişler dan çok daha güçlü ve karşılaştırılamayacak
dir (bak. Z e u s ) . Kuşkusuz o zamanlar bu adın kadar büyük çaptadır. (Ayrıca bak. METEORO
bu gezegene ne kadar uygun düştüğünü bilmi LOJİ.)
yorlardı. Gerçekten de, bütün gezegenler bir Jüpiter’in atmosferindeki hava sistemleri
araya gelse gene de Jüpiter’in büyüklüğüne nin çoğu sürekli hareket halindedir ve genel
ulaşamaz. Bu dev gezegenin kütlesi D ünya’ likle birkaç gün içinde yerini başka bir sisteme
nın kütlesinin yaklaşık 318 katıdır; çapı da bırakır. Am a bazı atmosfer olayları çok daha
143.800 km, yani D ünya’nınkinin 11 katından uzun süreli ve kalıcıdır. Jüpiter’in güney
biraz fazladır. Jüpiter’in yüzeyindeki kütlesel yarıküresinde, bulutların arasından seçilen ve
çekim kuvveti de D ünya’nm yüzeyindeki yer 17. yüzyıldan beri gözlemlenen oval biçimli
çekiminin neredeyse üç katını bulur. Hacmi büyük bir leke vardır. Büyük Kızıl Benek
ise D ünya’nınkinin 1.323 katıdır; yani Jüpi denen bu leke o kadar büyüktür ki, kapladığı
ter’in kapladığı uzay boşluğuna 1.323 tane alana Dünya kolayca sığabilir. Bilim adamları
Dünya sığabilir. Buna karşılık Dünya ile bu lekenin bir antisiklon ya da yüksek basınç
karşılaştırıldığında oldukça hafif bir gezegen merkezi olduğunu sanıyorlar. O nlara göre bu
230 JÜPİTER
leke, çevresinde saatte 290 km hıza ulaşan iyonlar gibi elektrik yüklü parçacıklardır. Gene
rüzgârların dolandığı bir dinginlik ya da dur bu parçacıklar nedeniyle gezegenin çevresin
gunluk bölgesidir. de, Dünya’nın çevresindeki Van Ailen Ku-
Böylesine çalkantılı bir atmosferle kuşatıl şakları’na (bak. V a n A l l e n K u ş a k l a r i ) benze
mış olan gezegenin dış katm anları çok soğuk yen ışınım kuşakları, kutuplarında da kutup
tur. Ama bu kesimde —130°C dolayında olan ışıkları ile elektrik fırtınaları oluşur (bak.
sıcaklık iç katm anlara doğru giderek yükselir K u t u p I ş ik l a r i ).
ve gezegenin m erkezine yaklaştıkça tahm inen
25.000°C’yi aşar. Bu sıcaklıkta ve çok yüksek Jüpiter'in Uzay Sondalarıyla Keşfi
atm osfer basıncı altında hidrojenin bir metal Solunuma elverişli olmayan yoğun ve zehirli
özelliği kazanarak çok iyi bir elektrik iletkeni
atmosferi, sık sık yinelenen son derece şiddet
ne dönüştüğü biliniyor. Nitekim bu bölgedeki li fırtınaları, ezici kütlesel çekim kuvveti ve
elektrik akımlarının Jüpiter’in atmosferinde öldürücü ışınım patlamalarıyla Jüpiter, bildi
büyük çaplı gök gürültülerine ve şimşekle ğimiz türden canlıların yaşayabileceği gibi bir
re yol açtığı sanılmaktadır. Üstelik Jüpiter yer değildir. A m a, Güneş sisteminin kökenini
büyük bir hızla döndüğü için çevresinde çok ve bugünkü özelliklerini anlayabilmek için bu
güçlü bir magnetik alan oluşur. Magnetosfer gezegene yönelik astronomi ve uzay araştır
denen bu magnetik alan gezegenin çevresinde maları sürdürülmektedir.
7 milyon kilom etreden daha ötelere kadar 1970’lerde A B D , Jüpiter’in yakınından ge
uzanır. çen bir dizi uzay aracı göndermiş ve bunların
D ünya’ya ilettiği verilerle bu gezegene ilişkin
Jüpiter'in Gönderdiği Sinyaller bilgilerimiz büyük ölçüde artmıştır. 1973’te
Jüpiter, G üneş’ten aldığı enerjinin neredeyse Pioneer 10, 1974’te de Pioneer 11 Jüpiter’in
iki katı kadar enerji yayar. Bu enerjinin yakınından geçerek gezegenin magnetik ala
büyük ölçüde gezegenin iç kesimlerinde olu nının varlığını ortaya koydu. Voyager 1 ile
şan ve konveksiyon akımlarıyla atmosfere Voyager 2 ise 1979’da gezegenin çevresindeki
taşm an ısıdan kaynaklandığı sanılıyor. Jüpiter halka sisteminin ilk görüntülerini D ünya’ya
ayrıca radyo dalgaları da salar. Bu radyo gönderdi. D aha önceleri bilinmeyen bu hal
dalgalarının kaynağı, gezegenin magnetik ala kalar yaklaşık 1 km kalınlığındaydı ve m ikros
nına yakalanan protonlar, elektronlar ve kobik m adde parçacıklarından oluşmuştu.
NASA
Ju t bitki nin lifle rin d e n çok çeşitli alanlarda yara rlan ılır.
Elektrik kablolarının
Jüt tarlası Sicim yalıtım ı Giyim eşyası Halı tabanı
Başta gelen jüt üreticisi ülkeler Bangladeş, rak çiçek ve meyve verdikten sonra ölürler.
Hindistan ve Çin’dir. Brezilya da önemli Kabakgillerin çoğu üyesi gibi bu bitkilerin de
üreticilerden biri olmasına karşılık ürünün gövdeleri sürünücüdür, ama dik olarak büyü
tümü iç pazarda değerlendirilir, ülke dışına yen çeşitlerine de rastlanır. Kenarları geniş
satılmaz. Japonya, Alm anya Federal Cum hu dilimli, iri yapraklarının yanı sıra, yaprak sapı
riyeti, İngiltere, Belçika ve Fransa en çok ve gövdeleri de dokunulduğunda batıcı bir his
ham jüt alan ülkelerdir. Jüt ipliği üreten ilk veren sert tüylerle kaplıdır. Çan biçimindeki,
fabrika 1820’lerde İskoçya’daki D undee ken sarı renkli iri çiçekleri bireşeylidir; yani erkek
tinde kurulmuştur. ve dişi ürem e organları ayrı çiçeklerde bulu
nur. Dişi çiçekler erkek çiçeklerden gelen
çiçektozlarıyla döllenerek meyveleri oluştu
rur; çiçeğin taçyaprakları uzunca bir süre
dökülm eden meyve üzerinde kalır. Kabak
meyvelerinin biçimi, büyüklüğü ve rengi türe
bağlı olarak değişir.
Sebze olarak kullanılan kabak türlerinin
başlıcalarından biri olan sakız kabağının ( Cu
KABAK. Bazıları sebze bazıları da süs olarak curbita pepo) hıyarı andıran hafif oluklu ve
yetiştirilen pek çok kabak türü vardır. Hepsi silindir biçimli meyveleri vardır. Meyvelerin
de kabakgiller ( Cucurbitaceae) familyasında körpeyken sarımsı ya da beyazımsı yeşil
yer alan bu türlerin çoğu Cucurbita cinsinden- renkli yumuşak kabuğu olgunlaştıkça sertleşir
dir. Anayurtları Am erika ve Asya olan bu ve tohumları (çekirdekleri) irileşir. Bu haliyle
bitkiler çok çeşitli amaçlarla kullanılan mey yemek yapmaya uygun olmadığından körpey
veleri için dünyanın pek çok yerinde yetişti ken toplanır. Ülkemizde çok üretilen ve
rilir. tüketilen sebzelerden biri olan sakız kabağı
K abaklar biryıllık bitkilerdir; yani gelişme yazın açık alanlarda, kışınsa seralarda yetişti
lerini bir büyüme mevsimi içinde tam amlaya rilir. Bunun bir de Girit kabağı adı verilen,
KABAK 233
re yüksekliğinde, siyah taştan yapılmış bir ya BABÜR; HİNT-TÜRK İMPARATORLUĞU). Kent,
pıdır. Doğu köşesine yakın bir yerde Hac için 1738’de İran Hüküm darı Nadir Şah ele geçi-
tavafın başlangıç noktasını gösteren Ha- rinceye kadar Hint-Türk İm paratorluğu’nun
cerü’l-Esved adlı kutsal taş bulunur. K âbe’nin egemenliğinde kaldı. 1747’de Ahm ed Şah
üstü siyah bir örtüyle kapatılmıştır. H er yıl Abdali bölgede ilk bağımsız Afgan Devleti’ni
yenilenen bu örtü Osmanlılar döneminde kurdu. Kâbil 19. yüzyılda iki kez İngilizler’in
önceleri Mısır’da dokutulurdu. 17. yüzyıldan eline geçti.
başlayarak İstanbul’da hazırlanan örtü, özel Bugün kentin başlıca sanayileri pamuklu,
törenlerle yola çıkarılan ve Surre Alayı deni yünlü dokum a, besin ürünleri ve m erm er
len bir kervanla M ekke’ye götürülürdü. Kâbe işlemedir. Kâbil’de çok sayıda tarihsel yapı
İslam dönem inde birkaç kez iç savaşlar ya da vardır. B abür’ün mezarını barındıran ve onun
doğal afetler sonucu yıkıldı ve yeniden yapıl adını taşıyan bahçeden başka birçok park ve
dı. En son 1621’de sel yüzünden büyük bahçe kenti süsler.
bölümü yıkıma uğrayınca IV. M urad’ın gö 1979’da SSCB askerleri Afganistan’a girdi
revlendirdiği mimar Rıdvan A ğa, K âbe’yi (bak. AFGANİSTAN). 1988’de çekilmeye başla
yeniledi. yan SSCB birlikleri, öngörülenden daha kısa
bir zaman içinde kenti boşalttı.
KABİL, Afganistan’m başkenti ve en büyük Nüfusu 1.297.000’dir (1987).
yerleşim yeridir. Deniz düzeyinden yaklaşık
1.800 m etre yüksekte bulunan kent, Pakistan KABİNE bak. B a k a n la r K u r u lu .
sınırının 160 km kuzeyinde yer alır. Kâbil’in
önemi, kuzeyde Hindukuş Dağları’ndaki ge KABLO. Elektriğin bir yerden bir başka yere
çitlere bağlanan yolları ve güneyde Pakistan’a iletilmesinde, direkler arasına çekilen ya da
uzanan Hayber Geçidi’ni denetlem esine ola yeraltına ve denizaltına döşenen tel kablolar
nak veren elverişli konum undan gelir. Köklü dan yararlanılır. Tellerden geçirilen elektrik
bir geçmişe dayanan kent aynı zamanda akımıyla, çeşitli m esajlar da iletilebilir (bak.
önemli bir ticaret merkezidir. T e l e k o m ü n i k a s y o n ) . Ülke içi ve denizaşırı
Kâbil’in tarihi zamanımızdan 3.000 yıl önce teleks ve telefon mesajlarının en azından bir
sine kadar uzanır. İS 6. ve 7. yüzyıllarda bölümü de kablolar aracılığıyla iletilir.
bölgenin en önemli kenti olan Kâbil’i, 13. Telgrafın keşfinden sonra uzak yerler ara
yüzyılda Moğol Hüküm darı Cengiz Han ele sında telgrafla haberleşmeye yönelik çalışma
geçirdi. 1504’te Hint-Türk İm paratorluğu’nun lara girişildi. Karada direkler dikildi ve bunla
kurucusu Babür, Kâbil’i başkent yaptı (bak. rın arasına havai hat denen çıplak teller
çekildi; ama denizaşırı kentler arasında bu
B arnaby’s
yolla bağıntı kurulması olanaksızdı. Önce
tellerin, elektrik kaçağını önleyecek yalıtkan
bir gereçle kaplanması; kabloların gerilme
durum unda kopmayacak biçimde sağlamlaştı
rılması, aşınmaya ve paslanmaya karşı daya
nıklı hale getirilmesi gerekiyordu.
Kabloların içindeki teller, elektriği çok iyi
ileten m etallerden, özellikle bakırdan yapılır.
Eğer kabloda yalnızca tek bir tel varsa, bu
telin çok iyi yalıtılması gerekir; çünkü telin
içinden geçen elektrik akımı, telin değdiği
yerden toprağa, deniz suyuna ya da herhangi
bir başka yere kaçabilir. Öte yandan kabloda
birden çok tel de bulunabilir; örneğin evimiz
Kâbil kenti A fg a n ista n 'ın do ğu sun da, sıradağların deki lam balarda, elektrikli aygıtlarda iki telli
ete klerinde ku ru lm u ştu r. kablolar kullanılır. Eğer kablodaki teller bir
236 KABLO
C E G B , UK
birinden yalıtılmazsa iki tel birbirine değerek mesi yönteminin bulunarak dayanıklılığının
kısa devreye yol açabilir. Denizaltına döşenen artırılması, ayrıca kabloyu bir kurşun zırhla
kabloların ayrıca dış etkenlere çok dayanıklı (bükülgen metal kılıf) sıkıca kaplayan bir
olması ve çok daha iyi korunması gerekir. makinenin geliştirilmesi, kablo yapımında bü
Örneğin, çok sert m addelerde bile delik yük ilerleme sağladı.
açabilen tekne kurtları (oyucu midyeler) kab
loya zarar verebilir. Eğer kablonun kılıfında İletişim Kabloları
çok küçük bir çatlak varsa, buradan deniz su 1850’de İngiltere ile Fransa arasında Manş
yu sızabilir ve bir süre sonra kablonun yalıtımı Denizi’nin altından bir denizaltı telgraf kablo
tümüyle bozulabilir. su döşendi. Bundan kısa bir süre sonra da
19. yüzyılın başlarında kabloların yalıtılma İskoçya ile İrlanda arasında benzer bir hat
sında kauçuk, ağaçtan bir koruyucuyla kap kuruldu. Samuel M orse ile birlikte çalışan
lanmış cam borular, M alezya’da yetişen bazı A B D ’li Cyrus W. Field ise 1856’da, Kana-
ağaçlardan elde edilen ve kauçuğa benzer bir d a’daki Nova Scotia ile Newfoundland arasın
m adde olan gütaperka ve zift emdirilmiş iplik da bir denizaltı telgraf kablosu döşedi. Ertesi
kullanılırdı. Kauçuğun kükürtle sertleştiril yıl Field ile İngiliz bilim adamı Lord Kelvin,
KABLO 237
A m erika ile A vrupa’yı Atlas Okyanusu’nun Kablonun yalıtımında bir bozukluk olduğu
altından birbirine bağlama çabasına giriştiler; zaman ya da bazen deprem sonucu kablo
İrlanda’nın batısındaki Valentia Adası ile kopunca, hattın iki ucundan yapılan elektrik
Kanada’daki Newfoundland arasına döşen sel ölçümlerle arızanın yeri belirlenebilir. Bir
mesi düşünülen denizaltı kablosunun yerleşti onarım gemisi belirlenen noktaya gider; derin
rilmesi çalışmalarında İngiltere’nin Agam em denizde kullanılmaya uygun mekanik bir kıs
non ve A B D ’nin Nlagara savaş gemilerinden kaçla kopan uçları yukarı alarak gerekli ona-
yararlanıldı. H er biri, döşenecek kablonun rımı yapar. Derin denizde ya da kötü havada
yarısını yüklenen iki gemi Atlas Okyanusu’ bu onarım aylarca sürebilir.
nun ortasında bir araya geldi. İki kablonun Günüm üzde yerel telefon hatları dışındaki
ucu birleştirildikten sonra gemiler kabloyu bütün hatlarda artık bakırdan yapılmış tel
deniz dibine bıraka bıraka karşıt yönlerde yol kabloların yerine optik elyaftan yapılmış kab
almaya başladı. Döşeme işlemi sırasında kab lolar kullanılır. Cam elyafından yapılmış kab
lo birçok kez koptu; ama sonunda 13 Ağustos lolarda m esajlar elektrik akımı biçiminde
1858’de iki kıta arasındaki ilk telgraf bağlantı değil, laser ışını biçiminde iletilir ve bu
sı kuruldu. Yaklaşık üç ay sonra kablonun nedenle de yalıtım gerekmez; ama kabloyu
yalıtımı bozuldu. 1865’te Field ve Kelvin yeni dış darbelere karşı koruyucu önlemlerin alın
bir çabaya giriştiler. Field yeni bir kablo hattı ması gerekir {bak. L A SER; L İF O P T İĞ İ). Tek bir
için gerekli parayı toplamış, Kelvin de daha lifle, çok büyük sayıda mesaj aynı anda
düşük bir akımla çalışacak ve dolayısıyla iletilebilir. Lif optiği yöntemiyle mesaj ileten
yalıtımı daha az zorlayacak bir telgraf aygıtı ilk denizaltı kablosu İngiltere ile Belçika
geliştirmişti. O dönemde dünyanın en büyük arasında döşenmiştir. Uydular aracılığıyla ha
gemisi olan Great Eastern, kablo döşeyecek berleşme oldukça pahalı bir tekniktir; bu
biçimde donatıldı ve yeni hattın döşenmesi nedenle günümüzde, daha ucuz bir sistem
1866’da tamamlandı. olan optik elyaf kablolardan daha yaygın
Dünyanın en uzun kesintisiz denizaltı kab biçimde yararlanm anın yolları araştırılm ak
losu, K anada’nın güneybatısındaki Vancou- tadır.
ver Adası ile Hawaii A daları’nın güneyindeki
Fanning Adası arasında, Büyük Okyanus Enerji İletim Kabloları
tabanına döşenen 5.800 km uzunluğundaki Y ü k s e k g e r i li m l i e l e k t r i ğ i n e n u c u z y a lı tı m
kablodur. İki ülke arasındaki en uzun kablo m a d d e s i h a v a d ır v e b u n e d e n le e le k trik e n e r
bağlantısı ise K anada’daki İngiliz Kolumbiya- jis i i l e t i m i n d e d a h a ç o k h a v a i h a t l a r d a n y a r a r
sı ile Avustralya arasındadır ve 12.900 km la n ı lı r (bak. ELEKTRİK ENERJİSİ). H a v a i h a t l a r
uzunluğundadır. Bu kablo, bir arıza olduğun d a k u lla n ıla n k a b lo la r , m e r k e z d e k i b u ru lm u ş
da arızanın yerinin kolayca bulunabilmesi için b i r ç e lik t e l i n ç e v r e s in e s a r ılm ış a l ü m in y u m
bölümlere ayrılmıştır ve yol boyunca yer alan t e l l e r d e n o l u ş u r ; k a b l o n u n k a lın lığ ı 4,5 m m
çeşitli adalarda, mesajı alıp sonraki bölüme ile 45 m m a r a s ı n d a d e ğ iş ir . E l e k t r i ğ i a s ıl
aktaran tekrarlayıcı istasyonlar kurulm uştur. i l e t e n a l ü m i n y u m d u r ; ç e li k ç e k i r d e k is e k a b
Uzak kentler arasındaki kablolarda da aynı lo y a g e r e k l i s a ğ la m lığ ı s a ğ l a r . A l ü m i n y u m ,
sistem uygulanır. e l e k t r i ğ i b a k ı r k a d a r iy i i l e t m e z , b u n e d e n l e
19. yüzyıl boyunca dünyanın her yerinde a y n ı m i k t a r d a a k ım i l e t m e k iç in d a h a k a l ı n b ir
döşenen telgraf kablolarında yalıtım maddesi a lü m in y u m k a b lo k u lla n m a k g e r e k ir ; a m a
olarak gütaperka kullanıldı. Kıtalar arasında g e n e d e a l ü m i n y u m k a b l o , a y n ı iş i g ö r e b i l e
telefon kabloları döşenmesine 20. yüzyılın c e k b i r b a k ı r k a b l o d a n d a h a h a f i f ti r . B e li r li
ortalarında başlandı. Bunların ilki 1956’da a r a l ı k l a r l a d ik ilm iş ç e li k k u l e l e r ( p i l o n l a r )
İngiltere ile Kuzey Am erika arasında döşen a r a s ın a g e rile n k a b lo , p ilo n la r d a k i y a lıtk a n
di. Bu tarihte polietilen gibi plastikler gelişti p o r s e l e n b a ş l ı k l a r ü z e r i n e a s ılır . B u k a b l o l a r
rilmiş ve yalıtım maddesi olarak kullanılmaya ç ıp l a k o l d u ğ u n d a n a t m o s f e r i n e tk i s i y le p a s l a
başlanmıştı. Bu yalıtkanlar günümüzde de n a b ilir y a d a y e n im e u ğ ra y a b ilir; b u tü r
denizaltı ve yeraltı kablolarında kullanılır. e t k e n l e r i n g ü ç lü o l d u ğ u o r t a m l a r d a a l ü m i n
238 KABLO
yum yerine çıplak bakır kablolar kullanılır. kez çelik şerit ya da telden bir zırh geçirilir.
Küçük yerleşim birimlerinde elektriğin evlere Kablonun en dışına da, hem kılıfı, hem de
dağıtımı da havai hatlarla yapılır; ama bu zırhı yenime karşı koruyan, bitümlü bileşikler
kablolarda gerilim çok daha düşüktür. Alçak emdirilmiş kenevir ya da jüt katm anları sa
gerilimli enerji iletim kabloları genellikle rılır.
tahta direkler arasına gerilir ve kauçuk ya da Kablo, üzerine zırh geçirilmiş olsa bile,
plastik bir kaplamayla yalıtılır. Havai hatlar, döşenirken ya da daha sonra zarar görebilir.
yeraltı kablo sisteminden daha ucuzdur, ama O zaman kılıfın içine işleyen su, yalıtımı
büyük kentlerde bu sistem kullanılamaz. G ü bozar. Ayrıca eğer iletkenden çok fazla akım
nüm üzde, yalnızca elektrik kabloları değil, geçerse kablo aşırı derecede ısınabilir ve
telefon hatları da artık yeraltına döşenm ek bunun sonucunda iletken kopabilir ya da
tedir. yalıtkan kılıf yanabilir. Bunu önlemek için,
Yeraltı kablolarının birçok türü vardır. 30.000 volt ya da daha yüksek gerilimlerde
Akımı taşıyan iletkenler bakırdan ya da daha kullanılan yeraltı kabloları belli aralıklarla
sık görüldüğü gibi alüminyumdan yapılır. basınçlı yağ tanklarına bağlanır. Kablo ısınıp
Kabloya esneklik vermek için iletken teller soğuduğunda tanklardaki yağ kabloya aka
sarmal bir biçimde bükülerek birbirine sarılır. rak, bozulmasını önler.
İletkeni tek bir kalın alüminyum telden olu Yüksek gerilim kablolarında kullanılan bir
şan bazı elektrik kabloları da vardır. başka yöntem de, kabloyu yüksek basınçlı
En yaygın kullanılan yalıtım maddesi, çeşit azot gazıyla doldurm aktır. Bu tür bir kablo
li sıvılar emdirilmiş kâğıttır. İzole bant de da, yalıtkana zarar verm eden, atmosferde
nen bu kâğıt şerit, kablodan geçecek olan olduğundan, 10 kat fazla akım geçirilebilir.
akımın gerilime bağlı olarak belirli bir kalın Bazen kablo, çelik bir boru içine yerleştirilir
lıkta iletkenin çevresine sarılır. Eğer kabloda ve boru yüksek basınçlı yağ ya da azotla
birden çok iletken varsa, bunların her biri ayrı doldurulur. Yağın ya da gazın boruda dolaşı
ayrı yalıtılır ve daha sonra birlikte bükülerek mı sağlanarak kablo soğutulur. Böylece, kab
hepsinin çevresine izole bant sarılır. Yalıtıl lonun taşıyabileceği akım artırılır.
mış iletkenler ve bunların çevresine sarılan Kablo yapımcıları, nemden kolay etkilen
kâğıt bant bir emdirme kabı içinde ısıtılarak meyen ve ısıya karşı daha dayanıklı kablo
kurutulur ve ardından “emdirme m addesi” yalıtım malzemeleri geliştirmeye çalışmış ve
denen yalıtkan bir akışkana daldırılır. Kâğıt yeni yalıtkanlar bulmuşlardır. PVC (polivinil
bantın yalıtkan akışkanı iyice emebilmesi için klorür) bu tür m addelerden biridir ve 11.000
kuru kalması gerekir. D aha sonra kablo, volta kadar olan gerilimleri taşıyan kabloların
topraktaki nemden etkilenmemesi için, kur yalıtılmasında yaygın olarak kullanılır. PVC
şun bir kılıfla kaplanır. Bazen kurşun yerine neme karşı çok dayanıklı olduğundan, bu
alüminyum kılıf kullanılır; ama o zaman maddeyle yalıtılmış kabloların ayrıca ağır
alüminyumu yenime karşı korum ak için ge kurşun kılıfla kaplanmasına gerek kalmaz.
rekli önlem ler alınmalıdır. Kurşun ya da 1.000 volttan 132.000 volta kadar olan geri
alüminyum kılıflı kablonun çevresine çoğu limleri taşıyan kablolarda ise kâğıt yalıtkanla
KABUK 239
rın yerini XLPE (çapraz-bağlı polietilen) al mının geliştirilmesine yönelik araştırm alarda
mıştır. Ne var ki, hem PVC, hem de polietilen birçok bilim adamı çalışmaktadır.
ısıya karşı pek dayanıklı değildir ve ayrıca
PVC yandığında zehirli bir gaz çıkarır. Bu KABUK. Ağaç ve çalıların gövde, dal ve
nedenle yangın tehlikesi olan ya da sıcak kökleri aynı insan vücudunu saran deri kat
yerlerde, fazla dum an çıkarmadan yanan ya manı gibi kabuk denen bir örtüyle kaplıdır.
lıtkan m inerallerden yararlanılır. Yalıtkan Odunsu bitkilerde koruyucu bir rol oynayan
mineral olarak kullanılan magnezyum oksit bu kalınca katm ana otsu bitkilerde rastlan
tozu, bakır iletken ile dıştaki bakır boru maz; onun yerini ince, zarsı bir örtü almıştır.
arasına doldurulur. Tozun dökülmesini ve Kabuk ağacın su geçirgenliğini ortadan
ıslanmasını önlem ek için borunun uçları özel kaldırmasına karşılık, iç dokular ile atmosfer
bir maddeyle tıkanır. arasındaki gaz alışverişini (solunumu) engel
Döşenecek kablo, tahta ya da metal dev lemez. Nitekim bir ağacın kabuğuna, örneğin
m akaralara sarılı olarak taşınır. 75 mm çapın m antar meşesinin kabuğundan koparılan bir
daki bir boy kablo, bir bağlantı kutusundan parçaya dikkatlice bakarsanız koyu renkli
öbürüne ancak güçlü bir vinçle çekilebilecek çizgiler halinde dizilmiş solunum kanallarını
kadar ağırdır. Hem elektrik, hem de telefon görebilirsiniz.
kablolarında bağlantıların yapılması ustalık Ağaçlar büyüdükçe kabukları kalınlaşır.
isteyen bir iştir; bağlantının tam yapılmaması Am a bu arada, özellikle yaşlandıkça gövdesi
arızalara yol açar. de genişlediği için gövdeyi saran kabuk bu
M odern kentlerde sokakların altında geniş gerilime dayanamayıp çeşitli yerlerinden çat
bir kablo ağı vardır. Telgraf ve telefon hiz lar ve ilginç bir doku oluşturur. Ağaçtan
m etleri, ısıtma, havalandırma,, aydınlatma gi ağaca değişiklik gösteren bu doku ağaçların
bi her türlü elektrikli sistem için gerekli enerji tanınmasında çok önemli bir rol oynar. Ö rne
bu kablo ağıyla sağlanır. Demiryollarındaki ğin saplı meşenin kabuğu derin çatlaklıdır,
sinyal sistemleri ve elektrikli trenler için buna karşılık pırnal meşesinin gençken düz
gerekli olan elektriğin iletiminde binlerce gün kabuğu, ağaç yaşlandıkça levhalar halin
kilometre uzunluğunda kablolar kullanılır. de çatlar.
M adenler ve taşocakları, gemiler ve tersane Bir ağacın dalı yaralandığında yaranın üze
ler için gerekli elektrik enerjisi de kablolarla rinde hemen yeni bir kabuk oluşur. Bu aynı
iletilir. Evlerdeki elektrikli aygıtlarda, bilgisa parmağımızdaki bir kesiğin üzerinde yeni deri
yarlarda, telefonlarda ve birçok başka alanda oluşmasına benzer. H er iki olayda da oluşan
kablo kullanılır. Kablo yapım sanayisi büyük yeni katm an yardımıyla yaraya mikropların
sanayi kollarından biridir. Yalıtım m addeleri girmesi önlenir. A m a, eğer bir ağacın yarası
nin denendiği laboratuvarlarda ve kablo yapı bu biçimde kapanam ayacak kadar büyükse
Tüm bu kabuklular tatlı ya da tuzlu sularda yer. Böylece kabuklular, denizlerin ve kıyıla
yaşayan hayvanlardır. Kabuklulardan yalnız rın temiz kalmasında önemli katkılarda bulu
tespihböcekleri yaşamları boyunca karada ka nurlar. Örneğin kum pireleri, dalgaların kıyı
lır. Tropik bölgelerde yaşayan palmiye yenge lara fırlattığı ölü deniz yosunlarını yer. Y en
ci (Birgus latro) yaşamının büyük bölümünü geçler karmaşık ağız yapıları sayesinde kum
karada geçirir ve ağaçlara tırm anır; ama ve çamurdan küçük besin parçalarını ayıklar.
denizde ürer. Kabuklular sofraları süsleyen en değerli ve
lezzetli su ürünleri arasındadır. Yengeçler,
Kabukluların Yapısı ıstakozlar, kerevitler ve karidesler yeryüzü
Kabukluların gövdesi böcekler, örümcekler nün hemen her yerinde sevilerek yenir (bak.
ve öbür eklembacaklılardaki gibi bölütlüdür. ISTAKOZ; KEREVİT; KRİL; TESPİHBÖCEĞİ; Y E N G E Ç ).
Bölütlerin her birine eklemlenmiş bir çift
uzantı vardır. Bu uzantılar yüzme ayakları, KABUK VE KABUK KOLEKSİYONCULU
yürüme ayakları, ucu kıskaçlı ayaklar ya da ĞU . Kabuk çeşitli hayvanların gövdesini kap
ağız parçaları biçiminde olabilir. Bazıları ise layan koruyucu, az ya da çok sertleşmiş bir
solungaç işlevi görür. Sülükayakliların bölütlü örtüdür. Pek az omurgalı hayvanın kabuğu
gövdesi dıştan görülmez. Ancak çok dikkatli vardır. Bu hayvanlar arasında en tanınmışı
bakıldığında, sert kabuğunun içeri doğru, olan kaplumbağanın sert ve kalın kabuğu
bölütlere uygun biçimde kıvrım yaptığı ortaya bağa adıyla tanınır.
çıkar. Sülükay akliların küçük bir supiresine Omurgasız hayvanların kabukları temel
benzeyen larvalarında gövde bölütleri çok olarak salgıladıkları m addelerden oluşmuş
daha belirgindir. tur. Bu m adde ıstakoz, böcek, örümcek ve
Genellikle suda yaşamaları, solungaçlarıyla öbür eklem bacaklılarda kitin'dir. Adlarını yu
solumaları, iki çift duyargalarının olması, muşak ve peltemsi gövdelerinden alan yumu
kabukluları öbür eklem bacaklılardan ayırır. şakçalar, genellikle kalsiyum karbonatlı bir
Birçoklarında gözler başın üstünde çıkıntı kabukla korunmuştur. Gövde ile kabuk ara
yapan saplar üzerindedir. sında örtenek (manto) adı verilen bir doku
Kabuklular genellikle suya bırakılan ya da katm anı vardır. Kabuğu oluşturan maddeyi
dişilerin çeşitli bölümlerinde taşman yum urta örtenek salgılar.
lardan çıkar. Hayvan büyüdükçe içine sığa- Yumuşakçaların kabuklarına bazen kavkı
maz durum a geldiği kabuğunu atarak yeni ve denir. Midye ve istiridye gibi kabukları iki
daha geniş bir kabuk oluşturur. Bu olaya parçadan oluşan yumuşakçaların her bir ka
kabuk ya da deri değiştirme denir. Kabuk buk parçası kapak ya da çenet adıyla tanınır.
değiştirme sırasında, düşm anlarından kaçar Denizde yaşayan yumuşakçaların kabukları,
larken ya da kavgada ayaklarından ve kıskaç değişik biçim, renk ve desenleriyle dikkat
larından birini yitirseler bile yerlerine yenileri çeker. Bu kabuklar topluca denizkabuğu
çıkar. adıyla tanınır. Denizkabuklarına ilgi duyan ve
Kabukluların 30 bini aşkın türü vardır. bunları biriktiren birçok insan vardır. Filipin
Bunlardan birçoğu oldukça az tanınır. Ö rne ler’de denizden çıkarılan ve 1960’a kadar
ğin balıkbitleri, balıkların gövdesine yapışa başka bir örneği bulunamayan bir deniz sal
rak yaşayan asalak kabuklulardır. Bazı türler yangozunun kabuğu büyük değer ve ün ka
yengeçlerin içine girerek etiyle beslenir. Kari zanmıştır.
desi andıran nalkaridesleri ilk kez 1955’te,
Kuzey A m erika’nın çamurlu kıyılarında bu Kıyılardaki Kabuklar
lunmuştur. Dalgalar kumsallara hergün binlerce denizka
buğu getirir. Bu kabukların çoğu ya boştur ya
Yararlı Çöpçüler da kumla doludur. Am a bazılarının içinde
Kabukluların çoğu tuzlu sularda yaşar ve hâlâ yaşayan yumuşakçalar vardır. Kayalık ya
bunların da çoğu organik artıkları, ölmüş ya da hem kayalık, hem kumluk bir kıyıda,
da ölmek üzere olan hayvanları ve bitkileri kayalara tutunm uş ya da su birikintilerine
242 KABUK VE KABUK KOLEKSİYONCULUĞU
yerleşmiş pek çok canlı yumuşakça bulunabi kabuklar da genellikle buradan çıkarılır. Am a
lir. Yalnız çakıllı bir kıyıda denizkabuğu kabuk koleksiyonu için Güneydoğu A sya’ya
aram ak yararsızdır. Çünkü en dayanıklıları gitmek gerekmez. Rastgele bir deniz kıyısın
dışında hepsi, dalgalarla çakıllara çarpa çarpa da geçireceğiniz bir yaz tatili sizi denizkabuk-
parçalanırlar. larının büyüleyici dünyasına sokabilir.
Deniz kıyısında bir gezinti, kumsaldan ka
buk toplamak için iyi bir fırsattır. Denizka- Denizkabuklarının Temizlenip Saklanması
bukları kıyıdan dalınarak çıkarılabildiği gibi İçinde deniz salyangozlarının bulunduğu ka
bazen balıkçıların ağlarına ve dibi tarayan buklar beş dakika kadar kaynatılmalı, daha
trollerine takılır. Özellikle lodos fırtınasının sonra içindeki hayvan topluiğne ya da cımbız
kabarttığı dalgalar kıyılara çok güzel denizka- la çıkarılmalıdır. Boş bulduğunuz ya da bo
buklarım da fırlatabilir. şalttığınız kabukları temizlemek için sabunlu
Güneydoğu Asya kıyıları denizkabukları sıcak suda iyice yıkamak, temiz suda uzun
bakımından en zengin bölgedir. En göz alıcı süre çalkalamak gerekir.
KABUK VE KABUK KOLEKSİYONCULUĞU 243
Percy A . Morris
•it.-
İM«« ı « *
tttiVVı Denizkabukları arasında
b iç im le ri, desenleri ve
fitil re n kle riyle çok ilg in ç
örn eklere rastlanır.
N itekim bu kabuklar
öteden beri insanların
ilg is in i çekm iş ve çok
d e ğ e rli kabuk
koleksiyonları
d e rle n m iş tir.
244 KAÇAKÇILIK
Kayseri kadısı Şemseddin M ehm ed’in oğlu daki Arapça kitapları yanında Türkçe, A rap
olan Kadı Burhaneddin babası gibi medrese ça ve Farsça şiirler de yazmıştı. Azeri ağzıyla
öğrenimi gördü. Kahire, Şam ve H alep’te kaleme aldığı Türkçe şiirlerinden oluşan D i
okudu. 1364’te Kayseri’ye dönünce Eretna van*\ (1980) 14. yüzyıl Türkçe’sinin özellikle
Beyi Gıyaseddin M ehmed tarafından kentin rini ayrıntılarıyla yansıtması bakımından
kadılığına getirildi. Gıyaseddin M ehm ed’in önemli bir kaynaktır.
1365’te ölümünden sonra başa geçen Alaed-
din Ali döneminde E retna Beyliği komşu KADIN HAKLARI. Kadınlar 18. yüzyıldan bu
devletlerin yoğun baskılarına ve saldırılarına yana gerek siyasal ve hukuksal alanda, gerek
uğradı. Kadı Burhaneddin bu dönemde Kay- toplumsal işbölümü, eğitim ve üretim alanın
seri’yi Karamanoğulları’nın saldırısından ko da cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin kaldı
rudu ve kent yönetiminde başarılı işler yapa rılması için mücadele ediyor. Kadın erkek
rak kendisini gösterdi. 1378’de vezirliğe geti ayrımı gözetilmeksizin eşitlik sağlanması yo
rildi. 1380’de Alaeddin A li’nin ölümü üzerine lundaki bu mücadelenin başlangıcı Fransız
baş gösteren karışıklıklardan yararlanarak Devrim i’nin gerçekleştiği yıllara dayanır
karşıtlarını beylik merkezi Sivas’tan uzaklaş (bak. FRANSIZ D E V R İM İ) . Fransa’da erkeklerle
tırdı. Önce saltanat naibi oldu. Bir süre sonra omuz omuza devrimci kavgaya katılan kadın
da E retna Beyliği’ne son vererek 1381 ’de lar, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” belgisinin,
hükümdarlığını ilan etti. durumlarında önemli bir değişiklik yaratm a
Kadı B urhaneddin’in hükümdarlığı sürekli dığını görmekte gecikmediler. 1791’de Kadın
savaşmakla geçti. Komşu beyliklere karşı ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisinin yazarı
hayli başarılar kazandı. Doğudaki güçlü kom Olympe de Gouges, bir yazısından dolayı
şusu A kkoyunlular’la 1388’den sonra iyi iliş tutuklanarak giyotinle idam edildi. Kadınlar
kiler kurdu. Kadı Burhaneddin 1389’da Os- 1789’dan, örgütlenme özgürlüklerinin ellerin
m anlılar’ın Rum eli’de fetihlerle uğraşmasın den alındığı 1793’e kadar gazete çıkararak,
dan yararlanarak beyliğinin sınırlarını batıya dernek kurarak içine itildikleri edilgen ko
doğru genişletmeye girişti. Bu yüzden Os num dan kurtulm ak, siyasal ve toplumsal ya
manlI Devleti’yle arası açıldı. 1392’de üzerine şama katılm ak, seçme ve seçilme hakkına
gönderilen Osmanlı ordusunu bozguna uğrat sahip olmak için yoğun bir mücadele yürüt
tı. İki devlet arasındaki ilişkiler ancak 1394’te tüler.
Tim ur’un A nadolu’ya gireceği haberlerinin Bu düşünceler kısa zamanda Fransa’dan
yayılması üstüne düzeldi. Osmanlı Devleti, başka A vrupa’nın öteki ülkelerinde ve A m e
M emlûklar, Akkoyunlular ve Kadı B urha rika’da da filizlenmeye başladı. Mary Woll-
neddin beliren Timur tehlikesine karşı birleş stonecraft İngiltere’de, 1792’d e A Vindication
me kararı aldılar. Am a Tim ur’un A nadolu’ya o f the Rights o f W om en’i (“Kadın Haklarının
girmeyip Kafkasya’ya yönelmesi üzerine bir Bir Savunusu”) yazdı. Kendi gözlem ve dene
lik dağıldı. yimlerinden hareketle, kızların da erkekler
Kadı Burhaneddin, K aram anoğullarinın gibi eğitim görme olanağı bulunmayışına ve
eline geçen Kayseri’yi geri almak için 1396’da eve bağımlı yetiştirilişlerine tepki gösterdi.
A kkoyunlular’la birlikte harekete geçti. K en Kadınlara boyun eğmek öğretiliyor, cinsiyeti
tin alınmasından sonra bağışlayacağına ilişkin ne bakılarak farklı ahlak ölçüleri uygulanıyor
söz vermesine karşın Kayseri valisini öldür- du. İnsanların kadın olduğu için ezilen yarısı
tünce A kkoyunlular’la arası açıldı. 1398’de nın fiziksel güçsüzlüğü, eğitim ve kültürden
Sivas yakınlarındaki savaşta A kkoyunlular’a yoksun bırakılmakla daha da artıyordu. Ka
yenilen Kadı Burhaneddin, Akkoyunlu H ü dınların da erkekler gibi istedikleri konuda
kümdarı Kara Yülük Osman Bey tarafından eğitim görme, açık havada vücutlarını gelişti
öldürtüldü. Beyliği de kısa bir süre sonra rebilme ve siyasete katılm a hakları olmalıydı.
Osm anlılar’ın eline geçti. W ollstonecraft’a göre, ancak kadınlar özgür
Kadı Burhaneddin iyi bir yönetici, bilgin ve leştiği zaman tüm toplum özgürleşebilirdi.
şair bir kişi olarak tanınmıştı. Dinsel konular Olympe de Gouges ve Mary Wollstonecraft’
KADIN HAKLARI 247
ın dünyaya kadın bakış açısından bakarak relerde yeni bir toplum biçimi tartışılıyor,
öne sürdüğü düşünceler bugün bile geçerliliği kadını köleleştiren ev işlerinin toplumsallaştı
ni koruyan ilk fem inist istemlerdi. Bu kadın rılması, üretimin eşit paylaşımı isteniyordu.
lar, ezilen cins olarak kadınların durumlarının Buna karşı yıkıcı bir rekabetin var olduğu
değiştirilmesi mücadelesi olan fem inizm ’in ön kapitalist toplum düzeninde, kadınların öz
cüleridir. Başlangıçta çok geniş bir toplumsal gürlüğünün bir hayal olduğu, siyasal ve m ede
eleştiriden yola çıkan ve kadınların ezilmesine ni haklara sahip olsalar da, var olan koşullar
yol açan ekonom ik, kültürel ve psikolojik da onlardan yararlanamayacakları öne sürü
etkenleri ortaya çıkarmaya çalışan kadın öz lüyordu.
gürlüğü hareketi içinde yer alan kadınlar, 1800’lerin ortalarında baş gösteren toplum
çeşitli eylemler ve direnişler sonucu bazı sal hareketlerde kadınlar hak isteminde hep
alanlarda bazı haklar elde etmeyi başardılar. en önde mücadele etti. İşçi kadınlar düşük
ücretlere, işsizliğe, yapmak zorunda kaldıkla
Eğitimde Eşitlik rı ağır işlere, öteki kadınlar ise ekonomik ve
18. yüzyılda okuma yazma olanağı bulan siyasal haklardan yoksun bırakılmaya başkal-
kadınlar, içinde bulundukları eşitsiz durumu dırdılar. İlk sosyalistlerden ve feministlerden
sorgulamaya başladılar. Toplumsal etkinlik Flora Tristan (1803-44) kadının özgürleşmesi
lerden uzak tutulm alarından, dünyalarının nin tüm emekçilerin özgürleşmesinden ba
evle sınırlandırılmasından kim sorumluydu? ğımsız olamayacağını savundu.
Aydınlanma Çağı’nın ünlü düşünürlerinden Kari Marx ve “m odern çekirdek aile kadı
Jean Jacques Rousseau’nun “doğayla uyumlu nın evcil köleliği üzerine kuruludur” , diyen
bir yaşam” önerisi, doğurgan olan kadının Friedrich Engels, elde bulunan antropolojik
doğal olarak çocuğuna bakması, onu yetiştir verilerle, tarihsel değişim içinde ailenin yapı
mesi gerektiği sonucunu getiriyordu. Rousseau’ sını incelediler. Sanayi Devrim i’yle birlikte
ya göre kadının yeri eviydi. Rousseau gibi dü üretim ilişkilerindeki değişim, cinsler arasın
şünmeyen ve kadınların erkeklerle eşit hakla daki, ana baba ve çocuklar arasındaki ilişkile
ra sahip olduğu bir toplum önerisi sunan İngi re de yansımıştı. Kadınların ucuz emekçiler
liz düşünürü William Thom pson, kadının eve olarak fabrikalarda çalışmaya başlaması baş
hapsedilmesine ve evlenmekten başka seçe langıçta erkek işçilerin direnişiyle karşılaştı.
neği olmayışına karşıydı. Sosyalist Charles Kadınların üretim de yer almasının aileyi yıkı
Fourier ise kadının eğitiminin salt eve yönelik ma götüreceği savı öne sürüldü. Sosyalist
değil, siyasal ve toplumsal yaşama katılmak düşünürlerden Proudhon, kadının yerinin evi
için hazırlayıcı olmasını öneriyordu. olduğunu, iyi bir eş ve ana olm aktan öte bir
19. yüzyılda Fransa’da kızların ortaöğrenim amacı olamayacağını savundu. Oysa 19. yüz
hakkı zorlu m ücadeleler sonunda elde edildi. yılın önde gelen düşünürleri ve sosyalistleri,
Üniversiteye ise ancak yüzyılın sonunda gire kadınların ezilmişliğini yaratan koşulları orta
bildiler. Buna erkek öğrenciler büyük tepki dan kaldırmak istiyordu. Alm an sosyalist
gösterdi. A B D ’de, New Y ork’ta 1865’te ilk önderlerinden Kari Liebknecht ve August
kez kadınlar için bir tıp fakültesi açıldı. Ünlü Bebel 20 yaşın üzerindeki tüm Alm an yurttaş
İngiliz yazarı Virginia W oolf Kendine A it Bir larına, kadın erkek farkı gözetilmeksizin ge
Oda (A Room o f O ne’s Own; 1928) adlı nel, eşit ve gizli oy hakkı tanınması ve
denemesinde bir kadının üniversite kitaplığı hukuksal açıdan kadınlara karşı ayrımcı yasa
na bile ancak bir tavsiye m ektubuyla ya da ların kaldırılmasını Sosyalist Parti program ına
saygın bir erkeğin yanında girebildiğinden aldırmayı başardı. Bebel, 1883’te yayımlanan
yakınırken, kitaplıklara kilit vuranların öz Kadın ve Sosyalizm (Die Frau und der Sozia-
gürce düşünmesine engel olamayacağını be lismus) adlı kitabında kadın sorununu ilkçağ
lirtir. lardan alarak çeşitli yönleriyle inceledi ve
çözüm önerileri getirdi.
Çalışma Yaşamında Eşitlik 1890’larda A lm anya’da, işçi hareketi içinde
19. yüzyılın başlarında İngiltere’de ilerici çev bir kadın hareketi de gelişmeye başladı.
248 KADIN HAKLARI
Kadınların üretim e katılmasının sosyalist ha olması, bu konudaki ilgi ve coşkunun göster
reketin gelişmesine yardımcı olacağı görüşü gesiydi. Ne var ki, 1934’te çıkarılan yasalarla,
yaygınlaştı. Bu görüşün savunucularından kadınların özgürleşmesini öngören 1917 yasa
Clara Z etkin’in yönetiminde adı Gleicheit ları yürürlükten kaldırıldı. Aileyi güçlendirici,
(“Eşitlik”) olan bir kadın gazetesi yayımlan evlenmeyi özendirici ve doğurganlığı körükle-
maya başlandı. Rusya’da aynı dönemde Alek- yici yeni yasalar getirildi.
sandra Kollontay, sosyalizm ve kadın hakları Bugün sosyalist ülkelerde eşit haklar çerçe
mücadelesinin birlikte yürütüleceği görüşünü vesinde çok olumlu adımlar atılmış olmasına,
savunuyordu. Birçok ülkede erkeklerin kur kapitalist ülkelerle karşılaştırıldığında devle
muş olduğu işçi sendikalarında kadınlar hak tin işlettiği çok sayıda kreş ve çocuk bakımevi
larını savunmak için kollar oluşturdular. İlk bulunmasına karşın, ev işleri ve aile içinde
kez 1860’ta A B D ’de sendikalar, kadınların çocuk bakımı, çalışsın çalışmasın hâlâ kadın
baskısıyla “eşit işe eşit ücret” isteminde bu ların üzerindedir.
lundu. 1857’de New Y ork’lu kadın işçilerin
topluca greve gittikleri gün olan 8 M art, Kadınlara Oy Hakkı
1910’da Clara Z etkin’in önerisiyle, “Uluslar 20. yüzyılın başında feministler oy hakkı
arası Kadınlar G ünü” ilan edildi. mücadelesini eylemlerinin temel ekseni duru
SSCB’de Ekim Devrim i’yle birlikte kadın m una getirdiler. Oy hakkının elde edilmesiyle
lara hukuk, siyaset ve eğitim alanında eşitlik öteki sorunların büyük ölçüde çözüleceğini
sağlandı. Fabrikalarda eşit haklarla çalışmaya sandılar. Parlam ento seçimlerinde kadınlara
başladıkları gibi, çalışmayı olanaklı kılacak oy verme hakkını tanıyan ilk ülke 1893’te
ortak m utfaklar, kreş ve çocuk bakımevleri Yeni Zelanda oldu. O nu 1902’de Avustralya,
nin kuruluşuna geçildi. Böylece ev işi toplum 1906’da Finlandiya ve 1913’de Norveç izledi.
sallaşacak, ailenin dar duvarları yıkılacaktı. Buna karşılık İngiltere’de 1918’e gelinceye
Evlenme ve boşanma işlemleri kolaylaştırıldı. kadar hiçbir kadın parlam ento seçimlerinde
Çocukların bakımından babanın da anne ka oy kullanamadı. Yasaların kadınların oy ver
dar sorumlu olması gibi paylaşımcı öneriler mesini sağlayacak biçimde değiştirilmesi için
geliştirildi. SSCB hükümetinin kuruluşunun en çetin mücadeleyi süfrajef ler olarak anılan
daha ilk haftasında Aleksandra Kollontay’ın bir grup aydın kadın yürüttü. Amaçlarına
başkanlığında yapılan Çalışan Kadınlar Kon- ulaşmak için her yolu denemeye kararlı olan
feransı’na 50 binin üstünde kadının katılmış süfrajetler, bu kavgacı yanlarıyla oy hakkının
Stichting International A rc h ie f
Voor de Vrouwenbeweging
Kadınlara Oy Hakkı
B irliğ i ü ye le rin in
A m ste rd a m 'd a ki
uluslararası kongresi
(1908).
KADIN HAKLARI 249
kazandı. Sonunda, 1920’de bir anayasa deği re’de, A B D ’de kadınlar erkeklerden boşalan
şikliğiyle A B D ’deki tüm kadınlara oy hakkı iş alanlarında çalışmaya başladılar. Kadın
tanındı. işgücüne gereksinmenin artması kadınlara
Batıda, kadın hakları için verilen mücadele yardımcı olacak kreş, çocuk bakımevi gibi
oy hakkının elde edilmesiyle 1920‘lerde sona kolaylıkların sağlanmasına yol açtı. Erkekle
erdi. Böylece feminizmin ilk mücadele döne rin cepheden dönmesiyle kadınlar işlerini
mi kapanmış oluyordu. 1930’larda faşist re kaybetm ek durumuyla karşı karşıya kaldılar.
jimlerin egemen olduğu ülkelerde kadınların A B D ’de kadınların evlerine dönmesi için
kazanılmış hakları ellerinden alındı. Kadın kam panyalar yürütüldü; kreşler de kapatıldı.
lar ev işlerine ve çocuk doğurmaya özendi 1945’ten sonra gelişmiş kapitalist ülkelerde
rildi. eskisine oranla çok sayıda kadın yükseköğre
Kadınların özgürlük mücadelelerinin başla nim görme olanağı buldu. Ne var ki, erkekler
dığı ülke olan Fransa’da ancak II. Dünya le aynı eğitim düzeyinde olan bu kadınlar iş
Savaşı’nm sonunda, 1946’da oy hakkı elde yaşamında daha yorucu işlerde çalıştırılıyor,
edildi. Japonya’da 1943’te, İtalya’da ise erkeklere göre daha az ücret alıyor ve kolay
1946’da kadınlar oy hakkına kavuştu. II. kolay yükselemiyorlardı. Çoğu evli ve çocuk
Dünya Savaşı sonrasında bağımsızlığını kaza sahibiydi. Çocukların bakımı ve ev işleri de
nan ülkelerin anayasalarının hemen tüm ün üzerlerinde olduğu için iki kat emek harcıyor
de kadınlarla erkeklere eşit oy hakkı yer al lardı.
dı. 1949’da Fransa’da İkinci Cins, Kadın (Le
7 Temmuz 1954’te yürürlüğe giren Birleş Deuxieme Sexe) adında bir kitap yayımlandı.
miş M illetler’in Kadınların Siyasal Hakları Yazarı ünlü düşünür ve edebiyatçı Simone de
Sözleşmesi’ne göre kadınların bütün seçimler Beauvoir’dı. Simon de Beauvoir bağımsız ve
de erkeklerle eşit koşullarda oy kullanma, özgür olunabileceğini kanıtlamış bir kadındı.
seçilme ve kamu hizmetlerine girme hakları Feminist edebiyatın klasikleri arasına giren
düzenlendi. İsviçreli kadınlar oy hakkını bu yapıtında de Beauvoir, erkeklerin egemen
1971’de elde edebildi. 1980’lere gelindiğinde olduğu bir dünyada kadın olmanın tarihsel,
kadınların yaşamın birçok alanında hâlâ baskı psikolojik ve felsefi boyutlarını inceledi. Ona
altında tutulduğu bazı A rap ülkeleri ile Liech- göre insan “kadın doğmaz” çeşitli toplumsal
tenstein dışında, kadınlara oy hakkı tanım a etkiler ve baskılar sonucu “kadın olur”du.
yan pek az ülke kalmıştı. Kadınların içinde bulunduğu durum u aydınla
tıcı kuram ların yer aldığı bu kitap kısa zam an
Çağdaş Kadın Hareketi ve Feminizm da birçok dile çevrildi ve kadınlar için bir yol
II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’da, İngilte gösterici oldu.
Kadınca
17 M ayıs 1987'de
İsta n b u l'd a kadınlar
"D ayağa Karşı" bir
kam panya başlattılar.
Yapılan b ir dizi to p la n tı
ve y ü rü y ü ş te kadınlar
üzerindeki baskılara
karşı çıkıldı.
252 KADINTUZLUĞU
oluşur. Bu özelliği nedeniyle metallerin pas Çek asıllı A vu stu rya lI yazar Franz Kafka, insan
lanmaya ve çürümeye karşı korunmasında yaşam ındaki kaygıları sim g e le rle d ile g e tirm iş tir.
kaplama maddesi olarak kullanılır; kadmi
yum, öteki metallerin yüzeyine, elektrikli ya da gördükten sonra, özel yaşamı ve yazarlığı için
elektrolitik kaplama denen bir yöntemle kapla daha çok zaman ayırabileceği düşüncesiyle,
nır (bak. ELEKTROLİZ). Kadmiyum bileşikleri hukuk mesleğini seçti. Prag’da doktorasını
zehirli olduğu için yiyecek kaplarında kullanıl verdikten sonra bir sigorta şirketinde çalışma
maz. Kadmiyum, ağır metallerle karıştırılarak ya başladı. Yazmak için ancak geceleri zaman
alaşım haline getirilebilir (bak. ALAŞIM). Bu bulabiliyordu. Bir süre sonra yaşamını kazan
elementten ayrıca uzun ömürlü nikel-kadmi- mak için katlandığı bu sıkıcı iş taşıyamayacağı
yumlu pillerin yapımında ve nötron soğurucu bir yük haline geldi. Hastalığı yüzünden
olarak nükleer reaktörlerde yararlanılır (bak. işinden ayrılınca, kendini bütünüyle yaratıcı
NÜKLEER E n e r j İ). Kadmiyum bileşikleri pig çalışmalarına verme olanağı bulabildi.
ment (renk verici madde) olarak seramik sırla Doğayı, uzun yürüyüşleri, yüzmeyi, kürek
rında, boyalarda ve plastiklerde kullanılır. Pek çekmeyi seven Kafka, bilimdeki gelişmelerle
çok fotoğraf makinesinde de kadmiyum sülfür- de yakından ilgiliydi. Klasik Alm an felsefesi
lü fotosellerden yararlanılır (bak. ÇİNKO). ve psikanaliz ilgi duyduğu konular arasınday
dı. 1914’te nişanlandıysa da, evliliğin yaşamı
KAFİYE bak. U y a k nı kısıtlayacağını düşündüğü için nişanı boz
du. Daha sonraki yıllarda bir kez daha evlen
KAFKA, Franz (1883-1924). Çekoslovak me girişiminde bulundu.
ya’nın başkenti Prag’da doğan Franz Kafka, Kafka Almanca yazdığı yapıtlarında insan
varlıklı bir Çek Yahudisi’nin oğluydu. Top yaşamındaki belirsizlikleri ve kaygıları bir
lumda kendine bir yer edinmenin yolunun karabasana benzer biçimde dile getirir. Bu
çok para kazanm aktan geçtiğini savunan ba nun için simgelere ve alegoriye başvurur
bası, Kafka’nm yazarlığa olan eğilimini hoş (bak. ALEGORİ). Öykülerinde mantıklı bir
karşılamıyordu. O toriter, bencil, başarılı ve kurgu vardır. Dili kolay anlaşılır, betimleme
çevresinde ürküntü yaratan baba imgesi Kaf- lerinde ayrıntıya önem verir. En ilginç ve en
ka’yı öm rü boyunca etkiledi. Korkutucu kişi çok yankı uyandıran öykülerinden biri olan
liğiyle babası yaşamının hep merkezinde Değişini'de (Die Vervandlung; 1912) sıradan
oldu. bir memur olan Gregor Samsa bir sabah
Kısa bir süre edebiyat ve tıp öğrenimi yatağında uyandığında, dehşet içinde kosko
254 KAFKAS DAĞLARI
caman bir böceğe dönüştüğünü fark eder. kaplıdır. Bölgede pars, ayı, kurt, vaşak, tilki,
Çevresindeki her şey eskisi gibidir. Değişime bizon, dağkeçisi ve geyik gibi hayvanların
uğrayan yalnızca kendisidir. yanı sıra, yalnızca bu yöreye özgü hayvanlar
Kafka’nm öykülerinin çoğunda kişiler ken ve bitkiler de vardır. Ilıman iklimin egemen
dilerini böyle beklenm edik ve içinden kolay olduğu Güney Kafkasya bölgesi çay, pamuk
kolay çıkılamayacak durum larda, yalnız ve ve portakal yetiştirmeye elverişlidir. Kafkas
savunmasız bulurlar. Böcek simgesi belki de Dağları köm ür, demir cevheri, çinko, gümüş
yaşamın ne denli sıkıcı olduğunu, insanlığa ve bakır bakımından zengindir. En önemli
yabancılaşmayı ve kendi kendinden tiksinme yeraltı kaynağı petroldür; Bakû yakınlarında
yi ifade etm ek içindir. K afka’nm kahram anla geniş bir petrol yatağı vardır. Gürcistan’da
rının çağdaş dünyada yaşarken duyduğu kay Ç iatura’da dünyanın en nitelikli manganezi
gı, yabancılaşma ya da yitiklik okuru yadır çıkarılır.
gatmaz; kendi de derinden derine bunları
duyumsar ve rom an ya da öykü kahramanıyla KAFUR ya da kâfuru, kendine özgü keskin
kendini özdeşleştirir. kokusu ve acı tadıyla kolayca tanınabilen,
1917’de vereme yakalandığını öğrenen Kaf- kristal yapısında beyaz bir katıdır. Doğada
ka, kısa bir süre Berlin’de yaşadıktan sonra birçok bitkinin, özellikle Japonya ve Tayvan’
sağlığının iyice bozulması üzerine Prag’a dön da yetişen kâfurağacının (Cinnamomum
dü. Yaşamı sırasında çok azının yayımlandığı camphora) yapısında bulunur. Doğal kâfur
yapıtlarının ölümünden sonra yakılmasını is elde etm ek için bu ağacın yaprakları, gövde
tedi. En yakın dostu Max Brod, Kafka’nm kabuğu ve odunu ince yonga haline getirildik
sözünü tutm ayarak yapıtlarını yayımlamakla ten sonra içinden buhar geçirilir. Bitkinin
20. yüzyıl edebiyatının zenginleşmesine katkı dokularındaki kâfur yağı sıcak buharın etki
da bulundu. Ayrıca Kafka’nm yaşamöyküsü- siyle ısınarak buharlaşır; bu buharlar bir
nü yazdı ve yapıtlarını yorumladı. kapta toplanıp yoğunlaştırıldığında da kâfur
Yaşarken yayımlanan öykülerinden Das kristallerine dönüşür. Am a günümüzde, çam
Urteil (1912; “Yargı”) ve Ceza Sömürgesi'ni reçinesinden özütlenen ve yağlı bir sıvı olan
(in der Strafkolonie; 1914) sayabiliriz. Dava terebentinden bireşim (sentez) yoluyla yapay
(Der Prozess; 1924), Şato (Der Schloss; 1922) kâfur üretimi çok daha yaygındır.
ve Am erika (1927) adlı üç romanı, çok sayıda Kâfur çok eskiçağlardan beri tıpta çeşitli
m ektubu ve günceleri ölümünden sonra ya amaçlarla kullanılagelmiştir. Örneğin baygın
yımlandı. lık geçirenlere sinir sistemini uyarıcı bir m ad
de olan kâfur yağı koklatılır. Bu yağ göğse
KAFKAS DAĞLARI, SSCB’nin A vrupa’daki sürüldüğünde bronşite iyi gelir; deriye sürül
topraklarının güneybatısında, Karadeniz ile düğünde de romatizma ağrılarına, kaşıntıya
H azar Denizi arasında, uzunluğu 1.200 kilo ve çeşitli deri hastalıklarına karşı etkilidir.
metreyi bulan bir alanı kaplar. Kafkas Dağla- Ayrıca, keskin kokusu böcekleri uzaklaştırdı
rı’nın en yüksek tepesi olan Elbruz 5.633 ğı için sinek kovucu losyonların ve güvelere
m etredir. Kafkas Dağları derin vadiler ve karşı kullanılan ilaçların bileşiminde de kâfur
akarsularla kesilir. Başlıca ırm aklar Rioni, vardır. 1865’te İngiliz kimyacı Alexander
Kura ve Sulak’tır. Dağların kuzey etekleri Parkes, gevrek ve kırılgan maddelerin kâfurla
tahıl ekimine ve hayvancılığa elverişlidir. yumuşatılıp plastikleştirilebileceğini bulmuş
Doğu-batı doğrultusunda uzanan demiryo tu. G erçekten de bugün bu madde daha çok
lu, Karadeniz ile Hazar Denizi’nin kıyı bölge sanayide selüloz türevlerini plastikleştirmek
lerini birbirine bağlar. Mamison ve Kluhor için kullanılır.
geçitlerinin yanı sıra dağları yararak kuzey ve Ayrıca bak. PLASTİKLER.
güney bölgelerini birbirine bağlayan biri 19.
yüzyıldan kalma, iki karayolu vardır. KÂĞIT bak. KÂĞIT VE KÂĞIT YAPIMI.
Dağların batı kesimi meşe, dişbudak, ka
yın, kestane, çam ve ıhlamur ormanlarıyla KÂĞIT KATLAMA SANATI bak. ORİGAMİ.
KAĞIT OYUNLARI 255
nır. Oyun kâğıdı yapımında artık plastik de ların çeşitli biçimlerde gruplandırılmasına da
kullanılmaktadır. yanır. Remi, blum, konken, ellibir gibi oyun
lar kâğıtların gruplandırılmasıyla oynanır.
Kâğıt Oyunu Çeşitleri Oyuncular aynı değerde üç ya da daha fazla
En yaygın kâğıt oyunları, kâğıtların büyüklük kâğıdı (karo 5’i, kupa 5’i, maça 5’i gibi) ya da
sırasına göre dizilmesiyle oynanan oyunlardır. aynı diziden birbirini izleyen üç ya da daha
Kâğıtlar, astan başlayarak iki, üç, dört ya da fazla kâğıdı (karo 4’ü, 5’i, 6’sı gibi) bir araya
geriye giderek papaz, dam, vale olarak dizilir. getirmeye çalışırlar. Yerden çekilen ya da
Briç ve benzeri oyunlar bu türdendir. Bazen kendinden bir önceki oyuncu tarafından orta
bu oyunlarda iki oyuncu ortak hareket eder ya atılan kâğıtlardan yararlanarak elindeki
tüm kâğıtları gruplayan ilk oyuncu oyunu
kazanır. Kâğıt oyunlarının para kazanmak
için oynandığı kum arhanelerde bakara, şi
mendifer ve yirmibir en yaygın oyunlardır.
Oyuncular ellerindeki kâğıtların toplam de
ğerlerinin bakarada 9’un, yirmibirde ise 21’in
altında kalmasını sağlamaya çalışırlar.
Çocukların oynadığı kâğıt oyunlarının ku
ralları daha basittir. Bunlardan bazıları çok
sayıda oyuncuyla da oynanabilir. En iyi bili
nen örneklerden biri papazkaçtıdır. Bu oyun
da 52’lik bir desteden üç papaz çıkarılır ve
O yun kâğıtları kolayca g ö rü le b ils in diye elde yelpaze
b iç im in d e tu tu lu r. kalan kâğıtların tümü oyuncular arasında
dağıtılır. Oyuncular ellerinde aynı değerde
ve rakiplerinden daha fazla el almaya çalışır. olan çift kâğıtları ayırarak yere açarlar. H er
El almak için, oynanan turda en güçlü kâğıdı oyuncu sırayla yanındakinin elinden bir kâğıt
atm ak gereklidir. Bu güçlü kâğıt bazen koz çeker ve elindeki tek kalan kâğıtları çiftleme-
olur. Hangi dizinin ko z olacağı ya oyunun ye çalışır. Oyunun sonunda elinde papaz
kuralı gereği bellidir ya da eşler aralarında kalan oyuncu oyunu kaybeder. Yenilen oyun
anlaşarak herhangi bir diziyi koz olarak seçer cuya bir ceza verilir. Çocuklar arasında yay
ler. Koz olan kâğıt, öbür dizilerdeki kâğıtların gın olarak oynanan öbür kâğıt oyunları ara
tüm ünü, değeri ne olursa olsun alabilir. sında pişti, kaptıkaçtı, eşek, pis yedili gibi
Örneğin briçte, körler (kupa) ve pikler (ma oyunlar sayılabilir.
ça) değer açısından daha yüksektir ama, koz
olarak belirlenen dizideki herhangi bir kâğıt KÂĞIT VE KÂĞIT YAPIMI. K â ğ ıt, y a ln ı z c a
bunlardan üstündür. y azı y a z m a k ta v e b a s ım s a n a y i s in d e d e ğ il ,
Briç tüm dünyada oynanan eşli bir oyun p a k e tle m e v e a m b a la jla m a d a d a ç o k k u lla n ı
dur. Yerel kulüplerden dünya şampiyonlukla lır. B a z ı p l a s t i k ü r ü n l e r i n te m e l m a d d e s i o l a n
rına kadar birçok düzeyde briç turnuvaları k â ğ ı t t a n , e l e k t r i k k a b l o l a r ı n d a y a lı tı m m a l z e
yapılır. D ört oyuncuyla ve 13’er kâğıt dağıtı m e s i o l a r a k d a y a r a r l a n ı l ı r (bak. K a b l o ) .
larak oynanan briçte eşler karşılıklı oturur. K â ğ ıt a y r ı c a , s ıv ıla r i ç i n d e k i k a t ı ş k ı l a r ı n s ü -
Oyuncular sırayla ve briçin kendine özgü z ü lm e s i n d e f i l t r e o l a r a k k u ll a n ıl ır .
kuralları içinde konuşurlar. Bu konuşmalar Kâğıdın ilk olarak İS 105 dolayında Çin’de
sonucu eşlerin kozları belirlenir ve en fazla el yapıldığı sanılmaktadır. A raplar, kâğıt yap
alacağını açıklayan çift oyuna başlar. Kozu mayı 751’de Sem erkant’ta ele geçirdikleri
belirleyen çift, oyunun başında söylediği sayı Çinli tutsaklardan öğrendiler. M agripliler’in
da el almaya çalışır. Oyunu başlatan eşlerden Sicilya ve İspanya’ya taşıdığı bu bilgi, yaklaşık
biri elini yere açar ve oyun öbür eş tarafından 1276’da İtalya’ya geçti. Türkiye’de kâğıt üre
yürütülür. Rakipler ise ellerini saklı tutar. timi Osmanlı döneminde İstanbul ve Bursa’da
Kâğıt oyunlarının başka bir türü de, kâğıt kurulan kâğıthanelerde 1453’te başladı. İngil
KÂĞIT VE KÂĞIT YAPIMI 257
tere’de kâğıt üreten ilk atölye 1490’larda sürdürülürdü. Kuşeleme denen bu işlemden
H ertfordshire, Stevenage’de açıldı. İlk kâğıt sonra, katlardan oluşan yığın bir preste sıkış
üretim atölyelerinin hemen hemen hepsi, tırılarak suyu akıtılır, ardından kâğıt yaprak
ırmak kıyılarındaki kullanılmayan eski un lar ayrılarak asılır ve kurutulurdu. Sonra bu
değirmenlerinde kuruldu. Çünkü buralarda yapraklar, m ürekkebi çok fazla emmesin diye
kâğıt yapımı için gerekli olan su vardı ve o bir jelatin banyosuna yatırılır ve böylece
zamanki basit makineleri çalıştırmak için ge yüzeyleri parlatılırdı; bu işleme de aharlama
reken güç değirmenin su çarkından sağlanı denir.
yordu. Kâğıt yapım makinesini 1799’da Fransız
Bir kâğıt parçasını yırtar ve dikkatle ince Nicolas-Louis Robert buldu. Henry ve Sealy
lersek yırtık kenarlardan ince, tüy gibi liflerin Fourdrinier kardeşler ile İngiliz mühendis
çıktığını görürüz. Bunlar, bitkilerin ve ağaçla Bryan Donkin de benzer bir makineyi 1804’te
rın hücre duvarlarını oluşturan selüloz lifleri İngiltere’de yaptılar. Bu m akinede, teknedeki
dir (bak. S e l ü l o z ) . Kâğıt yapmak için ağaçlar kâğıt ham uru bant biçimindeki bir eleğin
ya da bitkiler iyice dövülerek lif lif ayrılmaları üzerine akıyor, bant hareket ederken ham u
sağlanır ve daha sonra bu lifler suyla karıştırı run suyu elekten aşağı süzülüyor ve daha
larak ham ur haline getirilir. sonra ham ur iki m erdanenin arasına besleni
19. yüzyıl başlarına kadar kâğıt elle yapılır yordu. D aha sonraları bu makineye kâğıt
dı. Bunun için, kâğıt hamuru bir teknenin ham uru hazırlamak için yeni m akineler geliş
içine doldurulur, daha sonra telden ince bir tirildi. Günümüzde kâğıt, ağaçların selüloz
elek biçimindeki düz bir kalıp ham ura daldırı liflerinden elde edilen odun ham urundan
lıp çıkartılırdı. Sonra kalıp silkelenerek suyu üretilir. Odun ham uru m ekanik ya da kimya
süzülür, böylece eleğin üstünde ıslak liflerden sal işlemle hazırlanır. H er iki yöntemde de
oluşan düzgün bir katm an kalırdı. Bu ıslak tom ruklar (ağaç kütükleri) önce döner tam
katm an bir yün keçe üstüne konur ve bu burlarda kabuklarından ayrılır, sonra dilimle
işlem, bir kat keçe bir kat kâğıt konarak nir ve yaklaşık olarak 12 m etre yüksekliğinde
AĞARTM A
2L . YOĞUNLAŞTIRMA
KÂĞIT
HAMURU
d ö v ü lm ü ş )
KÂĞIT “ 1 /
HAMURU v
~7 KURUTM A SİLİNDİRLERİ
HAMUR EMME
TEL ELEK
YAPIMI BİTMİŞ
IS LAK UÇ K U R U UÇ KÂĞIT
258 KÂĞIT VE KÂĞIT YAPIMI
kapalı kaplarda kaynatılır. M ekanik yöntem Islak uçta, hollenderden gelen ham urun ka
de tom ruklar daha sonra kum taşından yapıl rıştırıldığı bir tekne vardır. Bu aşamada,
mış aşındırıcılar içinde suyun altında öğütüle karışım yaklaşık olarak 99 birim su ve 1 birim
rek ham ur haline getirilir. Kimyasal yöntem liften oluşur. Süte benzer bu karışım, elek
de ise odun yongaları kimyasal çözeltilerle denen ve dakikada 650 m etreye ulaşabilen bir
yüksek sıcaklık ve basınç altında pişirilir. hızla hareket eden ince telden örülmüş bir
Eğer beyaz kâğıt yapmak isteniyorsa hamura bant üzerine dökülür. Silindirler üzerinde
ağartıcı m addeler katılır. H am urun yapıldığı sarsılarak hareket eden eleğin üzerinde lifler
m akine, kâğıt makinesine yakınsa sıvı ham ur düzenli bir biçimde dağılır ve karışımın suyu
doğrudan doğruya kâğıt makinesine pom pala süzülür. D aha sonra elek, suyun daha çok
nır. Eğer uzaktaki bir kâğıt fabrikasına gön emildiği vakumlu (havası emilen) kutulardan
derilecekse, ham ur süzülüp kurutularak, lev geçer. H am ur eleğin sonuna geldiği zaman
halar halinde kesilir ve yaklaşık olarak 200 yeterince su kaybetmiş ve bir kâğıt yaprağı
kilogramlık balyalar halinde paketlenir. O r haline gelmiştir.
manların çok olduğu Kanada, A B D , İskandi Keçeleşmiş selüloz liflerinden oluşan ıslak
nav ülkeleri ve SSCB’de üretilen odun ham u kâğıt yaprağı, elekten sonra yün ya da naylon
ru başka ülkelere de satılır. Türkiye’de kâğıt keçeden yapılmış hareketli bir bantın üstün
sanayisi için gerekli olan odun ham uru ülke den geçer ve bu bantın üzerinden kurutucu
içinde üretilm ektedir. silindirlerin arasına girer. Sayıları 50’yi bula
bilen bu büyük sıcak silindirlerde kâğıt yapra
Kâğıt Fabrikası ğı, suyunun büyük bölümünü kaybeder. M a
Kâğıt fabrikasına gelen kâğıt ham uru, hollen- kinenin kuru ucuna gelen kâğıt yaklaşık
der denilen bir makinede dövülür. Bu maki olarak 93 birim lif ve 7 birim sudan oluşur.
ne, su dolu büyük bir kazan içindeki bir yatak Bu noktada kâğıt yapımı sona ermiştir; ama
üzerinde hareket eden ve üstünde döner bu kâğıdı çeşitli kullanım amaçlarına uygun
bıçaklar bulunan bir m erdaneden oluşur. duruma getirmek için bazı bitirme işlemleri
M erdane döndükçe ham ur dilimlenerek selü daha yapılır. Bu işlemlerden biri, aharlam a ya
loz lifler birbirinden ayrılır, ezilip saçaklanır da tutkallamadır. Kâğıdın yüzeyini iyileştiren
ve yapılacak kâğıdın türüne uygun boyda bu işlem ya kâğıt ham uruna reçine, nişasta ve
kesilir. Günümüzde çoğu fabrikada, hollen- kil gibi m addeler eklenerek ham urun hazır
derin yerini incelticiler almıştır. İncelticide lanması aşamasında yapılan iç tutkallam a ya
m erdane yerine üzerinde kesici bıçaklar olan da yaprak aşamasında kâğıt yapma m akine
bir döner koni vardır. sinde yapılan yüzey tutkallam a biçiminde
Dövme ya da inceltme sırasında kâğıt olur. Başka bir işlem de, kâğıdı kaolinle kap
ham uruna aharlam a (tutkallam a) m addeleri, lamak ve sonra yüzeyi cilalı m erdanelerin
boya ve kâğıdın dayanıklılığını artıracak katkı arasından hızla geçirerek cilalamaktır {bak.
m addeleri katılır. Aharlam a maddesi olarak K a o l in ) . B u yöntemle elde edilen parlak
kullanılan nişasta ve reçine gibi maddelerin kâğıtlar, resim baskılarında kullanılır.
küçük parçaları liflere yapışarak kâğıt üzerin M akineden çıkan kâğıt bobinlere sarılır. Bu
de düz bir yüzey oluşturur ve kâğıdın m ürek bobinlere 6,6 m etre genişliğinde 28 km uzun
kebi yaymasını önler. Boya katılmazsa kâğıt luğunda kâğıt sarılabilir. İstendiği takdirde
sarımsı kirli bir renkte olur; bunun için kâğıt, tabakalar halinde de kesilebilir.
ham ura boya katılarak kâğıdın beyaz ya da Odun hamurunun yanı sıra, pamuk, keten,
istenen başka bir renkte olması sağlanır. alfa otu ve şekerkamışı gibi m addeler kullanı
Hazırlanan ham ur artık kâğıt yapma maki larak da kâğıt yapılabilir. Ayrıca yapay elyaf
nesine (Fourdrinier makinesine) beslenmeye tan da kâğıda benzer m addeler yapılmakta
hazırdır. Kâğıdın sürekli bir şerit ya da bobin dır. Kâğıt ham uru yapımında, kullanılmış
halinde üretildiği bu makinenin uzunluğu 120 kâğıtlardan da yararlanılır. Kullanılmış kâğıt
metreyi, genişliği 10 metreyi bulabilir. M aki lar önce m ekanik yöntem lerle ham ur haline
nede bir “ıslak uç” , bir de “kuru uç” vardır. getirilir, sonra içindeki mürekkep ve öbür
KAHİRE 259
K ah ire 'd e Eski Y unan, Roma, A ra p ve O sm anlı m im a rlığ ın ın ö rn ekleri çağdaş M ısır ya p ıla rıyla yan yanadır,
B üyük Nil Irm ağı kenti ikiye böler.
260 KAHKAHAÇİÇEĞİ
yükseldiği, Libya Çölü uzanır (bak. ESKİ en eski yapılarındandır (bak. S e l a h a d d in Ey-
M lSIR ; N İL IR M A Ğ I). Y U B İ).
Yaz günleri çölden gelen kuru ve sıcak II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla artan
havanın etkisinde kalan kent, geceleri Nil’den kent nüfusunun yüzde 90’ını M üslümanlar,
gelen esintilerle serinler. Kısa süren kış ayla geri kalanının çoğunu Kıpti denen Kopt
rında gündüzler ılık, geceler serin ve nem Kilisesi’ne bağlı Mısırlı Hıristiyanlar, Katolik-
lidir. ler, Protestanlar ve Yahudiler oluşturur.
Kahire batı ile doğu kültürlerinin, zengin Başlıca sanayi kolları dokumacılık, besin,
ve yoksul mahallelerin iç içe bulunduğu son tütün, demir-çelik, otomobil ve soğutma m a
derece canlı ve ilginç bir kenttir. Tarihi kineleridir. El emeğine dayanan gelenek
kentlerde genel olarak eski kent merkezde sel sanayi kolları da önemini korum akta
yer alırken, K ahire’de bunun tam tersine dır. Kent aynı zamanda A vrupa, O rtadoğu ve
rastlanır. M odern Kahire geniş caddeleri, Kuzey Afrika arasındaki ticaret yollarının
lüks otelleri, lokantaları, eğlence yerleri, alış merkezindedir. Ülkenin öteki kentlerine de
veriş m erkezleri, çok katlı yapılarıyla merkez miryolları ve havayollarıyla bağlanır. Helio-
de, yüzyıllar boyunca süren çabalarla denetim polis yakınlarında uluslararası bir havalimanı
altına alman Nil Irmağı kıyılarında yer alır. vardır.
Kral Tutanham on’un hâzinelerinin sergilendi Nüfusu 6.325.000’dir (1986).
ği görkemli Mısır Müzesi de Nil kıyısındadır
(bak. TUTANHAM ON). KAHKAHAÇİÇEĞİ. Duvar ya da çitlere sar
İstasyon binasının önünde Kral II. Ram- dırılarak yetiştirilen kahkahaçiçeği (Ipomoea
ses’in Eski Mısır uygarlığının başkenti Men- purpurea) çok sevilen bir bahçe bitkisidir.
fis’ten getirilen, dev boyutlu heykeli yükselir. Kahkahaçiçeğigiller (Convolvulaceae) famil
Halkın bir bölümü Nil Irmağı’nın üzerinde yasında yer alan ve tatlıpatatesle (bak. T a t l i -
bulunan adalarda yaşar. Bu adalardan birinde PATATES) yakın akraba olan bu tırmanıcı bitki
Nil’in yükselişini ve alçalışını ölçmek ve ürün nin anayurdu O rta ve Güney A m erika’dır.
miktarını önceden kestirmek amacıyla İS Biryıllık bir bitki olduğu için aynı yıl içinde
716’da yapılmış, Nilölçer denen bir kuyu gelişir, çiçeklenir ve tohum verdikten sonra
vardır. K ahire’nin yanı sıra tüm M ısır’ın yıllık ölür. Yetiştiği alanda sık bir örtü oluşturan
ürünü Nil’e bağlı olduğundan ve vergiler de parlak yeşil renkli yaprakları yürek biçimin
ürüne göre belirlendiğinden böyle bir ölçüm dedir ve üzeri küçük tüylerle kaplıdır. Kahka-
aracının yaşamsal önemi vardı. Kent m erkezi haçiçeğinin sabah güneşin doğuşuyla birlikte
nin doğusunda M emlûk sultanlarına ait m e açan, öğleden sonra kapanan çok kısa ömürlü
zarların bulunduğu “Ölüler K enti” adı verilen çiçekleri vardır. Açıldığında huniye benzeyen
yörede halkın en yoksul kesimi yaşar (bak. bu narin ve alımlı çiçekler kendiliğinden
M e m l û k l a r ) . Kenti çevreleyen eski m ahalle N H P A /J. Carmichael
Tarih
Kahramanmaraş ilinin çeşitli kesimlerinde
KAHRAMANMARAŞ 263
Toplum ve Kültür
Kahramanmaraş ve çevresindeki kültürün bi
çimlenmesinde yörenin coğrafi konum unun
önemli bir yeri vardır. İlk uygarlıkların yeşer
diği Anadolu ve M ezopotamya kültürleri
birbirleriyle bu topraklarda karşılaşmışlardı.
D aha sonra Persler, H elenler, Romalılar ve
BizanslIlar tarafından etkilenen yöre kültürü
A raplar ve Türkler ile en son biçimini al
mıştır.
19. yüzyılın sonlarında nüfusunun çoğunlu
ğunu Müslüman Türkler’in oluşturduğu Ma-
raş’ta batılı güçler de kendi çıkarları doğrultu
sunda kültürel çalışmalara giriştiler. Azınlık
kültürlerini canlandırma biçiminde gerçekle
şen bu çabalar sonunda M araş’ta 20. yüzyılın K ahram anm araş, d ö vm e d o n d u rm a sıyla ün lü d ü r.
KAHVE 265
İl Merkezi: Kahramanmaraş
Eski bir konaklam a merkezi olan M arkasi,
Geç Hitit Devletleri’nden biri olan Gurgum’
un merkeziydi. Bugünkü kentin güneydo
ğusunda yer alan M arkasi, Rom a döneminde
Karasu kıyısına taşındı ve Germ anikeia adıyla
anıldı. D aha sonra da Kara M araş yöresine ZE F A
taşm an bu kenti BizanslIlar, M arasion olarak O lgu nlaştığ ın da kızaran kahve m e y v e le rin in her
adlandırdı. Bu kent Arap kaynaklarında M a b irin d e ikişer çekirdek b u lu n u r.
raş olarak geçer. Sonraları bugünkü yerinde
gelişmeye başlayan kente 14. yüzyılda Dulka- efsaneye göre de kahve çekirdeğinin değerini
dıroğulları yerleşti. Zam anla önem kazanan ilk kez İS 9. yüzyılda A rabistan’da bir çoban
bu yerleşim yeri de Maraş adıyla anıldı. ortaya çıkarmıştır. Gerçekten kahvenin ilk
M ondros M ütarekesi’nin imzalanmasının ar yetiştirildiği yer A rabistan’dır. 15. yüzyılda
dından İngilizler’e daha sonra da Fransızlar’aA rabistan’ın güney kesimlerinde ve Y em en’
karşı yiğitçe direnişin anısına kentin adı 7 de başlayan kahve tarımıyla birlikte kahve
Şubat 1973’te Kahramanmaraş olarak değişti içme alışkanlığı öylesine arttı ki, batıya doğru
rildi. hızla yayılarak 16. yüzyılda Türkiye’ye, 17.
yüzyılda da Avrupa ülkelerine ulaştı.
Çevresi bağ ve bahçelerle çevrili olan kent,
Ahır Dağı’nın güney eteğinde ovaya doğru Önceleri yalnızca Y em en’de üretilip dünya
inen eğimli bir alanda kurulm uştur. Yukarı ya dağıtılan kahve çekirdekleri sonraları tüke
kesimde çoğu iki katlı kerpiç dolgu yapılar timin aşırı derecede artması üzerine Hollan
bulunur. Evler, dar, dolambaçlı yokuşlu so dalIlar tarafından bugünkü adı Sri Lanka olan
Seylan’a, Endonezya’nın Cava A dası’na ve
kaklara sıralanmıştır. Önemli bir ticaret m er
ayrıca Am erika kıtasına götürülerek buralar
kezi olan kentte canlı bir küçük sanayi etkinli
da da yetiştirilmeye başlandı. Daha sonra
ği göze çarpar. İlin tarım ürünlerinin işlendiği
birçok fabrikanın bulunduğu kentin demiryo O rta ve Güney Am erika dünyada en çok
lu bağlantısı vardır. Kayseri’yi Gaziantep ilekahve üreten bölgeler durum una geldi.
A ntakya ve İskenderun’a bağlayan karayolla Dünya kahve üretiminde başta Brezilya
rı Kahramanmaraş kentinin güneyinde ke olmak üzere Kolombiya, Fildişi Kıyısı, U gan
sişir. da, Kam erun, Zaire, Meksika, Angola, G ua
Kentin nüfusu 210.371’dir (1985). tem ala, El Salvador, Endonezya ve Kosta
Rika ön sıraları paylaşır. Jamaika ve Kenya
KAHVE. Çok sevilen bir içecek olan kahve, ise az, ama üstün nitelikli kahve üretir.
dünyaya A frika’dan yayılan kahve ağaçlarının Kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyanın
öğütülmüş çekirdeklerinden (tohum larından) Coffea cinsinde yer alan kahve ağaçlarının
hazırlanır. Çekirdeklerin ilk olarak, kahve kendiliğinden yetişen pek çok türü vardır.
ağaçlarının kendiliğinden yetiştiği Etiyopya’ Ama bunlardan yalnızca Arabistan kahvesi
da kullanılmaya başlandığı sanılmaktadır. Bir (Coffea arabica) ve robusta (Coffea robusta)
266 KAHVE
adı verilen iki türün tarımı yapılır. Dünyada m etre uzunluktaki bir çalı boyunda tutulur.
kahveye ayrılan alanlarda en çok Arabistan Ağaçların budanması oldukça beceri ve dene
kahvesi yetiştirilir. Üstün nitelikli ürün veren yim isteyen bir iştir. Kahvenin defne yaprağı
bu tür, kahve pası denilen bir m antar hastalı nı andıran derimsi ve kenarları dalgalı yap
ğına ve zararlılara karşı çok duyarlıdır. Bu rakları kışın dökülmez. D em etler oluşturan
yüzden 19. yüzyılda Seylan’da ortaya çıkan kahve çiçekleri beyaz renkli ve çok güzel
kahve pası salgını yöredeki hemen hemen kokuludur. Olgunlaştığında kırmızıya dönen
tüm kahvelikleri etkilemiş ve çok büyük ve her biri bir tespih tanesini andıran meyve
kayıplara yol açmıştır. Robusta türü ise daha lerinin içinde bir ya da yarım küre biçiminde
dayanıklı olmasına ve daha çok ürün vermesi iki tane tohum bulunur. Meyvenin yumuşak
ne karşın niteliği düşük olduğundan öbürüne etli özü içine düzgün yüzeyleri birbirine değe
göre çok daha az yeğlenir. Bu tür en çok cek biçimde gömülmüş olan tohumlar son
Doğu A frika’da Uganda ve Cava’da yetişti derece serttir. Çekirdek kahve adıyla satılan
rilir. kavrulmuş taneler işte bu tohumlardır.
Kahve fideleri çekirdekten ya da sürgünler Kahve meyveleri elle toplanarak hasat edi
den kesilen dal parçacıklarından (çelik) fide lir. Çekirdeklerin meyvelerden çıkarılması
liklerde üretilir, sonra asıl yetişecekleri yerle için başlıca iki yöntem uygulanır. Büyük ve
re aktarılır. H aşata ekimden dört yıl sonra gelişmiş işletmelerde, meyveler yaşken maki
başlanır. Kahve ağaçları iyi bakıldığında 25 ile neler yardımıyla ezilip parçalanarak geniş
50 yıl arasında ürün vermeyi sürdürür. kazanlarda mayalanmaya bırakılır (bak. M a
Doğal haline bırakıldığında 8-10 metreye y a l a n m a ) . Mayalanmış ürün iyice yıkandık
kadar boylanabilen kahve ağaçları meyvelerin tan sonra iki üç hafta boyunca güneşte kuru
kolay toplanması için sürekli budanarak 4-5 tulur ve çekirdekler özel bir m akineden geçi-
ZEF A
G üney A m erika
ü lkele rin den
K o lo m b iy a 'd a yapıldığı
g ib i, kahve m eyve le ri
to p la n d ıkta n sonra
yıkan ır ve yere serilerek
güneşte kuru tu lu r.
KAJU 267
ilacı ve plastik yapımında kullanılır. Tohum güneydekilerden daha küçüktür. Yazın post
ların dış kabuğu genellikle yakılarak, iç kabu larının üst bölümleri kahverengi, alt bölümle
ğu ise kırılarak açılır. Kabukları ayıklanmış ri açık renktir. Soğuk bölgelerde yaşayanların
yağca zengin tohum içi başlıca kuruyemiş postu kış gelince beyaza döner. Yalnız kuy
olarak tüketilir ve çeşitli yemeklere katılır; ruklarının ucu her mevsim siyahtır. Postun
ayrıca sıkıştırılarak yemeklik yağ çıkarılır. rengi, eski tüylerin dökülüp yenilerinin çıktığı
Kaju ağacının yalnızca tohum larından değil, güz ve bahar aylarında değişir. Beyaz renkli
odunundan ve zamkından da yararlanılır. kış postlarından elde edilen kürkler çok de
Odunu sandık ve tekne, zamkı cila yapımında ğerlidir ve gelinciklerinki gibi “erm in” adıyla
kullanılır. tanınır.
D ünyada en çok kaju üreten ve satan ülke Kakımlar yaz aylarında çiftleşir. Dişiler
Hindistan, en çok satın alan ülke ise ertesi yılın baharında 3-13 yavru doğurur.
A B D ’dir. Yavruların gözleri doğumu izleyen yaklaşık
bir ay boyunca kapalı kalır. A nne ve baba
KAKAO bak. ÇİKOLATA VE KAKAO. uzunca bir süre yavrularını besler, koruyup
kollar. Bir kakım 7-8 yaşma geldiğinde artık
KAKIM. Sansargiller (Mustelidae) familyası yaşlanmış demektir.
nın bir türü olan kakım (Mustela erminea), Kakımlar Türkiye’nin İç ve Doğu Anadolu
kuzey yarıkürenin ormanlık ve çalılık kesim bölgeleri ile Karadeniz Bölgesi’nde bulunur.
lerinde yaşar. Yakın akrabalarından gelincik Eski kaynaklarda kakım yerine kullanılan
ler (bak. GELİNCİK) kadar yırtıcı olan bu küçük Farsça kökenli “as” adı, günümüzde artık
memeli hayvan genellikle kuşları ve küçük kullanılmaz olmuştur.
kemiricileri yer. Am a kendi ağırlığını 15-20
kat aşan bir tavşanı bile keskin dişleriyle KAKIRCA. Kakırcalar ilk bakışta bir sincap
boğazlayıp öldürebilir. En iri kakımların ya da fareye benzeyen küçük yapılı kemirici
uzunluğu kuyruklarıyla birlikte 40 santim etre memelilerdir. Bazen gövdeleri kadar uzun
yi biraz aşar. Ağırlıkları ise 300 gramı geç olan kuyrukları sık ve kabarık tüylüdür. Çoğu
mez. Dişiler erkeklerden, kuzeyde yaşayanlar ağaçlarda yaşar ve sincaplar gibi arka ayakları
N H P A IE . A . Janes
2.000’i aşkın türü vardır. Kaktüsgiller (Cacta- bilmek için iyice uzamıştır. Kaktüsler yağışlı
ceae) familyasını oluşturan bu türlerin hemen dönem lerde toprağın derinliklerinden aldıkla
hepsinin anayurdu O rta ve Güney Am erika rı suyu kurak mevsimlerde kullanmak üzere
ile Kuzey A m erika’nın güney kesimleridir. gövdelerinde biriktirirler. Bu gövdeler yalnız
A m a, bazı kaktüs türleri dünyanın başka ca su deposu olarak görev yapmaz, ayrıca
sıcak ve kurak bölgelerine, örneğin Güney hücrelerindeki klorofil denen yeşil renk m ad
Afrika ve Akdeniz Bölgesi’ne de yayılarak desinin yardımıyla besin de üretir. Öbür
oraların da yerli bitkisi haline gelmiştir. Kak bitkilerde besin üretm e işini temel olarak
tüsler iklimi uygun olmayan bölgelerde özen yapraklar üstlenmişken kaktüslerin çoğunun
le büyütülürken kendi doğal ortam larında son bildiğimiz anlamda yaprağı yoktur; yapraklar
derece arsızdır ve çabucak yayılırlar. Örneğin genellikle aşırı su kaybını önlemek üzere pul
A B D ’nin Arizona eyaletinde olduğu gibi bazı ya da diken haline dönüşmüştür. Birkaçı
bölgelerde geniş kaktüs ormanları oluş dışında çoğu dikenli bir yapıya sahip olan bu
muştur. bitkilerin bazılarında 50 binden çok diken
Kaktüslerin dikenli bir topu ya da kavunu, bulunabilir. Büyüklüğü, inceliği ve kalınlığı
bir ağacı, boruyu, fıçıyı, mumu, kalın bir türe göre değişen dikenler, bitkileri gövdeler
sicimi, hatta tüylü bir tırtılı andıran çok deki sudan yararlanm ak isteyen hayvanların
değişik biçimleri vardır. Boyutları da biçimle saldırılarından korur. Kaktüslerin sarı, mor,
ri kadar değişken olan bu bitkilerin bazısı bir kırmızı ya da pembe renkli, genellikle iri ve
parm ak, bazısı da bir ağaç büyüklüğündedir. alımlı çiçekleri vardır. Bazı türler her yıl,
Örneğin, dev saguaro kaktüsünün (Carnegiea bazıları ise çok uzun aralarla, örneğin, beş
gigantea) boyu 15 metreye ulaşır. yılda bir çiçek verir.
E n çok çöllerde ve kurak iklimli yerlerde Kaktüsler hem ilginç biçimleri, hem de
yetişen kaktüsler yağışın hemen hemen yok parlak renkli çiçekleri için dünyanın pek çok
denecek kadar az olduğu bu ortam lara uyum yerinde yaygın biçimde süs bitkisi olarak
sağlayabilmek için öbür bitkilerden çok farklı yetiştirilir. Çiçekçilikte ayrı renkli iki değişik
bir evrimleşme geçirmiştir. Örneğin, gövdele türün birbirine aşılanmasıyla elde edilen ol
rinin dışı sertleşip kalınlaşarak ve mumsu bir dukça ilginç görünümlü kaktüs çeşitleri geliş
katm anla kaplanarak su geçirmez bir yapıya tirilmiştir. Ülkemizde de “kaynanadili” denen
dönüşmüş, içi de ya tümüyle boşalarak ya da kaktüsler başta olmak üzere irili, ufaklı pek
süngersi bir özellik kazanarak su tutabilir hale çok kaktüs türü yetiştirilir. Çoğu kez diken
gelmiştir. Kökleri ise derinlerdeki suya ulaşa lerle kaplanmış etli yaprakları andıran yassı
K aktüsler çok ç eşitli b iç im le ri olan ilg in ç b itk ile rd ir. En solda, iyice yassılaşarak yap rak g ö rü n ü m ü alm ış
dikensiz gö vde si ve ola ğ a n ü stü gü zellikteki çiçe kle riyle çok sevilen yılba şıçiçeğ i; en sağda ise bir
kayn an ad ili tü rü g ö rü lm e kte d ir.
KALA 271
Füsun Yaraş
açan bu çiçekler ortasındaki “çomak” adı kurak dönemlerde su gereksinimlerini yum ru
verilen sarı renkli ve dilsi uzantılarıyla çok lu bitkilerle karşılarlar.
ilginç bir görünüm sergiler. Aslında botanik K alahari’de nüfusun büyük bir bölümünü
açısından bu dilsi uzantı yani çomak çok oluşturan Bantu, Buşman (San) ve H otanto
sayıda küçük çiçeğin oluşturduğu bir çiçek (Koikoi) toplulukları küçük köylerde ya da
başağı, onu çevreleyen ve saran beyaz renkli göçebe olarak yaşarlar; koyun, keçi, sığır
örtü de bir çiçek yaprağıdır. Çiçek yaprağının besleyerek ya da avcılık ve toplayıcılıkla
bu pürüzsüz beyaz renginden ötürü bitkiye geçinirler. Ayrıca yörede çiftçilikle geçinen,
“gelinçiçeği” de denir. Kalanın san ya da az sayıda Avrupalı yaşar. Büyük yerleşim
pembe çeşitleri de geliştirilmiştir. Kalaya bölgeleri arasında düzenli bir ulaşım ağı
yakın akraba olan Zantedeschia cinsinden bulunmakla birlikte yollar kesintili ve yeter
bazı türler de süs bitkisi olarak yetiştirilir. sizdir (bak. AFRİKA; AFRİKA DİLLERİ; AFRİKA
Kala gibi yılanyastığıgiller (Araceae) famil HALKLARI).
yasında yer alan başka bir türe (Calla palus-
tris) de yaygın olarak kala adı verilir. Aslında KALAMAR, ahtapot ve mürekkepbalığı ile
“kala” sözcüğü bu türün bilimsel cins adından akraba olan bir deniz hayvanıdır (bak. AHTA
türemiştir. Genel görünümü kalayı andıran, POT; MÜREKKEPBALIĞI). Bayağı kalam ar (Loligo
ama ondan farklı olarak nemli ve serin yerleri cinsi) Akdeniz’de, Avrupa ve Kuzey Am erika
seven bu tür en çok göl ve havuz kenarlarında kıyılarında yaygın biçimde görülür. İnce yapı
yetişir. Kıpkırmızı bir üzüm salkımını andıran lı ve geriye doğru sivrilen gövdesi 30-60 cm
meyveleri çok zehirlidir. uzunluğundadır. Başından çıkan 10 dokunaç,
genellikle kol adıyla tanınır. Bu kolların alt
KALAHARİ ÇÖLÜ A frika’nın güney kesi yüzü sıralar halinde dizilmiş boynuzsu halka
minde, 260.000 km2’den fazla bir alanı kaplar. ların çevrelediği emici çekmenlerle (vantuz
Botsvana’nın büyük bir bölümünü içine alır. lar) kaplıdır. Kollarının daha uzun ve daha
Güneyde Oranj Irmağı, doğuda Transvaal ve esnek olan bir çifti balıktan karidese kadar
Zimbabve yaylalarıyla çevrilidir. Batıda Na- değişen çeşitli deniz hayvanlarını yakalama
mib Çölü’yle birleşerek Atlas Okyanusu kıyı ya, öbürleri yakalanan avı ağzına taşımaya
sına uzanır. yarar. Kolların ortasında bulunan ağız bir
Kalahari kumluk olmakla birlikte tam anla papağanın gagasına benzer biçimde geliş
mıyla bir çöl değildir. Ağaç, bodur çalı ve miştir.
uzun otlardan oluşan yaygın bir bitki örtüsüne Kalamarın gözleri başın yanlarında yer alır.
sahiptir. Bölgede yaşayan başlıca hayvanlar Gözlerinin yapısı şaşırtıcı bir biçimde insan
zürafa, zebra, antilop ve fildir. Yağışlar dü gözüne benzer. Gövdenin içinde bulunan
zensiz, gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkı genellikle telek biçimli bir kabuk oldukça
çok yüksektir. K alahari’de yaşayan canlılar incedir ve m ürekkepbalığında görülenin tersi
ne kireç birikimiyle kalınlaşmamıştır. G övde
si genellikle uçuk renkli ve beneklidir. Am a
kalam arlar renklerini ve desenlerini değiştir
m ekte çok ustadırlar.
Suyun içinde bulunduğu yerden ok gibi
fırlayan kalamarın hareketi ile bir jet m otoru
nun çalışması arasında büyük bir benzerlik
vardır. Yalnız kalamarın itici gücü geriye
doğru püsküren gazlara değil, alınan deniz
suyuna bağlıdır. Solungaç boşluğuna doldur
duğu suyu öne doğru sivrilen huni biçimli
organından püskürterek, suyun çıkış doğrul
tusunda, ama ters yönde ve geriye doğru hızla
ilerler. Ayrıca düşmanlarından kaçarken ha
KALAY 273
N H P A /B ill W ood
reketlerini gizlemek için m ürekkebe benzer 0,03 milimetreden daha ince yapraklar haline
koyu renkli bir sıvı püskürtür. getirilebilir; bu metal yapraklara “kalay
Sıcak denizlerde yaşayan uçan kalamar folyo” denir. Kalayın insan vücudu üzerinde
(Oncychoteuthis cinsi), su yüzeyinde sıçraya zehirleyici herhangi bir etkisi yoktur, bu
sıçraya ilerleyebilir. Atlas Okyanusu’nun ku nedenle besin m addelerinin taşınmasında ve
zey kesimlerinde yaşayan dev kalam arlar korunmasında rahatlıkla kullanılabilir.
(Architeuthis cinsi) yaşayan en iri omurgasız İnce bir dökme kalay çubuk (döküm konu
hayvanlardır. Derin sularda yaşayan bu kala su, M ETA L maddesinde anlatılmıştır) bükül
m arların kol uçlarından gövdelerinin arka düğünde bir çıtırtı çıkarır; bu sesin, metalin
ucuna kadar olan uzunluğu bazen 20 metreye içindeki kristallerin birbirlerine sürtünerek
yaklaşır. D aha küçük yapılı birçok kalamar ezilmesinden kaynaklandığı sanılır. Katışıksız
ışıldama özellikleriyle dikkat çeker. O rta kalay uzun süre çok düşük sıcaklıklarda tutul
derinlikteki sularda yaşayan bu kalamarların duğunda, fiziksel biçimini değiştirerek gri
ışık organları ışık üreten maddelerin yanı sıra renkli bir toz haline dönüşür. Kalaya çok az
m ercekler, yansıtıcı katm anlar ve renk filtre m iktarda kurşun, bizmut ya da antimon katı
leri de içerebilir. lırsa bu tür bir dönüşüm gerçekleşmez. Kalay
Kalamarların sayısı çok kabarıktır. Bu hay 232°C’de erir; bu sıcaklık, pek çok başka
vanlar balıkların, deniz kuşlarının ve deniz katışıksız metalin erime noktasından oldukça
memelilerinin önemli bir besin kaynağıdır. düşüktür.
Ayrıca insanlar tarafından da yenen kalam ar Konserve kutularının yapımında kullanılan
lar özellikle Uzakdoğu ülkelerinde tüketil teneke denen metal levhalar, kalaylanmış,
m ektedir. Kalamar tüketim inde ön sırada yer yani kalay kaplanmış çelik saclardır. Çelik
alan Japonlar yılda 544 bin ton dolayında sacların, yani ince çelik levhaların kalaylan
kalam ar avlamaktadırlar. masında sac, ya erimiş kalay banyosuna daldı
rılır ya da EL E K T R O L İZ maddesinde anlatı
KALAY, beyaz renkli yumuşak bir metaldir. lan elektrolitik kaplam a yöntemiyle kaplanır.
Kimyasal simgesi Sn, atom numarası 50, atom Eskiden bakır kap ve tencereler, ısıtılarak
ağırlığı 118,69 olan bu elem entin en önemli üstlerine kalay tozu serpilir ve böylece kalay-
özelliği, asitli m addelere karşı çok dayanıklı lanırdı. Kalay, havayla temas etmediği zaman
olmasıdır. Katışıksız kalayın göz alıcı bir asitli maddelere karşı çok dayanıklıdır; bu
parıltısı vardır. Kolayca biçimlendirilebilir ve nedenle hava sızdırmayan yiyecek kapları ve
274 KALAY
ZEFA
konserve kutulan, kalay kaplı metal saclar yumuşaktır ve taşıdıkları makine parçası yeri
dan yapılır. ne kendileri aşınarak koruma işlevi görürler.
Kalay eskiden diş macunu ve merhem tüpü M atbaa harflerinin döküldüğü metal, çan
gibi elle sıkılabilen tüplerin yapımında, kalay metali ve kral madeni de kalay içerir (bak.
folyo ise tütün ve şeker gibi maddelerin A l a ş im ; K r a l M a d e n î) .
ambalajında kullanılırdı; ama bugün bu tür Yaklaşık İÖ 1000’de, Akdeniz’in doğusun
uygulamalarda kalayın yerini büyük ölçüde da yaşamakta olan Fenikeliler’in çeşitli ada
alüminyum ve plastikler almıştır. Aslında lardan kalay çıkardıkları bilinmektedir; bu
katışıksız kalay çok pahalı olduğundan, bazı adaların İngiltere’de Cornvvall açıklarındaki
nitelikli gereçlerin dışında hemen hemen hiç Scilly Adaları olduğu sanılmaktadır. Kalay
bir zaman tek başına kullanılmaz. Bunun için cevheri (kalay içeren taş ve topraklar) genel
ya kurşun ve kalay alaşımlarından ya da likle, granit ve başka kayaçların çatlaklarını
kalayla kaplanmış kurşun folyolardan yararla dolduran dam arlar halinde bulunur. Bu da
nılır. m arlarda kalay metal halinde değil, kimyasal
En önemli kalay alaşımları, tunç (bakır ve bir bileşik durum undadır; kalay oksit yapısın
kalay), top metali (bakır, kalay ve çinko) ve daki bu bileşiğe kasiterit denir.
lehimdir (kurşun ve kalay). Lehimin erime Dünyadaki en önemli kalay yatakları, M a
noktası, kendisini oluşturan kurşun ve kalayın lezya, SSCB, Bolivya, Tayland, Çin ve E ndo
erime noktalarından daha düşüktür. W ood nezya’dadır. Bolivya’da kalay, A nd D ağlan’
metali denen kalay alaşımının erim e noktası nın doruklarındaki yataklardan çıkarılır; ama
daha da düşüktür (71°C); balmumu da hemen öteki yerlerde genellikle, suların sürükleye
hemen aynı sıcaklıkta erir. W ood metali rek ırmak yataklarında ya da düzlüklerde
binalarda, yangın söndürme tesisatındaki su biriktirdiği çökellerden elde edilir. Alüvyon
püskürtm e memeleri için tıkaç olarak kullanı çökeli ya da plaser çökeli denen bu yataklar,
lır. Yangın başlarsa, bu tıkaçlar kolayca erir yüzeye oldukça yakındır.
ve su otom atik olarak püskürmeye başlar. Kalay üretim inde, önce cevher iyice kırılır
M otor yataklarının ve benzeri makine par ve üstüne su püskürtülerek içindeki kum ve
çalarının yapımında kullanılan Babbitt metali killerden arındırılır. Bu durumdaki cevhere,
ile öteki alaşımlara da kalay katılır. Yataklar, “derişki” ya da “konsantre” denir. D aha
makinenin yapıldığı malzemeye göre daha sonra cevher, köm ür ve kireçtaşı ile birlikte
KALEM 275
bir yüksek fırında eritilir. Metal eriyince, süre sonra İngiliz James Perry kalem ucunu
istenmeyen m addeler sıvının yüzeyine yükse uzunluğuna yararak ve bu yarığı bir küçük
lir; cüruf denen bu m addeler sıyrılıp alınır ya delikle genişleterek uca esneklik kazandırdı.
da erimiş kalay, fırının altından dışarı çekilir. Kalemi sürekli m ürekkebe batırm a zorun
Kalay daha sonra bir başka kazanda yeniden luluğu yazı yazmayı güçleştiriyordu. Bunu
eritilerek arılaştırılır. Bu işlemde karışım, ortadan kaldıran dolmakalemler sertleştiril
içine basınçlı hava ya da buhar püskürtülerek miş yapay kauçuğun elde edilmesinden sonra
çalkalanır ya da yeni kesilmiş ağaç sopalarla yapılabildi. Bu gibi m addeler içi boş silindir
karıştırılır. Bu işlem kalayın içinde nem oluş biçiminde parçaların yapımına elverişliydi. İlk
masına ve eriyiğin şiddetle kaynamasına yol dolmakalemlerin uçları m ürekkebin aşındır
açar; bunun sonucunda da içindeki geri kalan masına karşı altından yapılırdı. Öte yandan,
bütün istenmeyen m addeler, yani katışkılar kâğıda sürtünm enin yol açacağı aşınmayı ön
cüruflaşarak yüzeye çıkar, buradan da sıyrıla lemek için ucun kâğıda değen noktasının çok
rak alınır. Kalay daha da arılaştırılmak isteni sert bir m etalden olması gerekiyordu. Bunun
yorsa elektroliz işleminden geçirilir. için çoğunlukla iridyum kullanıldı. İlk dolm a
kalemlerin m ürekkeple doldurulabilmesi göz
KALEM yazı yazmaya ya da çizim yapmaya damlalığına benzeyen bir düzenekle sağlanı
yarayan araçların genel adıdır. M ürekkepli yordu. A B D ’li Lewis E. W aterm an 1884’te
kalemlerde iz bırakıcı m adde olarak m ürek mürekkebini kendi içinde taşıyan ilk dolmaka
kep kullanılır. Kurşunkalem ve boya kalemle lemi yaptı. Temel çalışma biçimi o tarihten
rinde ise ahşap bir çubuğun içine grafit beri pek fazla değişmeyen dolmakalemlerde
yerleştirilir (bak. G r a f Î t ) . havanın küçük m ürekkep deposundan dışarı
P arker Pen C om pany
Mürekkepli Kalemler
îlk insanlar sivriltilmiş çakmaktaşlarıyla hay
van kemiklerinin üstüne resim kazırlardı.
Eski Mısırlılar, Yunanlılar ve Romalılar bal
mumu tabletlerin üzerine sivri uçlu çubuklar
la, parşöm en ve papirüs üzerine ise saz ve
bambu gibi bitkilerin içi boş saplarından
yapılmış yarık uçlu kamış kalemlerle yazı
yazarlardı. Türkçe’ye A rapça’dan geçen ka
lem sözcüğünün kaynağı “kamış” anlamına
gelen Eski Yunanca kalamos sözcüğüdür. Üstte: T ü y kalem le yazılan yazıların m üre kkeb inin
Çinliler ve Japonlar ise yakın zamanlara çabuk kurum ası için yazının üzerine kum s e rp ilird i.
Altta: K urşunkalem yapım ı için, sedir od u n u n d a n
kadar yazılarını ince uçlu fırçalarla yazıyor hazırlanm ış parçalara önce y uva açılır. Parçalardan
lardı. b irin e g ra fit çub uk y e rle ş tirild ik te n sonra öb ü rü
Ortaçağda kâğıt üretilmeye başlandıktan üstüne kapatılarak y a p ış tırılır ve kalem e son b içim i
v e rilir.
sonra, daha eskiden de bilinen ve kullanılan
tüy kalemlerin kullanılması yaygınlaştı. Kaz, R o ya l Sovereigrı Pencil Co.
tü y kalem
tükenmezkalem
atılması ve ortaya çıkan boşluğu m ürekkebin verici m addelerle karıştırılmış kaolinden yapı
doldurması gerekir. Dolum düzeneği bir lır. Bazen bu karışım henüz sertleşmeden
pom palama kolu, bir piston ya da vida olabi çevresine kâğıt sarılır. Sarmal biçimde dolan
lir. D aha yakın zamanlarda geliştirilen yeni mış olan kâğıt şerit açıldıkça, kalemin ucu da
bir tip dolmakalemde depo yerine, mürekkep açılmış olur. Kopya kalemleri de anilin boya,
dolu olarak kaleme takılan ve boşalınca değiş grafit ve kaolin karışımından yapılır. M aran
tirilen kartuşlar kullanılır. gozların kullandığı türden işaretleme kalem
Tükenmezkalem ilk kez 19. yüzyıl sonların lerinde iz bırakan madde grafit, balmumu ya
da ortaya çıktı. Am a o zamanlar kâğıt üzerin da donyağıyla karıştırılarak elde edilir. İçine
de değil de kaba yüzeyler üzerinde kullanılı uç takılan kalemlerde ise dış silindirin içinde
yordu. Tükenm ezkalem e bugünkü biçimini küçük bir metal tüp bulunur. Bu tüpün için
1944’te Lazlo Biro adında bir M acar kazan deki kalem ucu, yaylı bir düzeneğin yardımıy
dırdı. Bilyeli rulman yapımındaki ilerlemeler la dışarı itilir ya da içeri çekilir.
bu kalemin de gelişmesine yardımcı oldu.
Tükenm ezkalem lerde m ürekkep kâğıda pi KALE VE TAHKİMAT. Kale, içinde bulunan
rinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş olan minik insanların olası bir saldırıya karşı savunulması
bir bilye aracılığıyla aktarılır. Bilye m ürekke ya da çevredeki toprakların korunması için
bin depodan dışarı çıkmasını önler, ama yapılmış kalın duvarlı, dayanıklı bir yapıdır.
yuvasında döndükçe yüzeyine sıvanan m ürek İki bölge arasında sınır oluşturmak amacıyla
kebi kâğıda verir. Tükenmezkalemlerin m ü yapılan duvar, tel örgü ve hendek gibi engel
rekkebi çabuk kuruyan türdendir. lere ise tahkim at denir.
Keçe uçlu kalemler ilk kez 1960’larda
Japonya’da yapıldı. Bu kalem lerde metal uç Eski Kaleler
ya da bilyenin yerini sert liflerden yapılmış Eskiçağda kale için, savunma açısından uygun
olan bir uç almıştır. Bu tür kalemlerden yüksekçe bir yer seçilir, kale duvarları sıkıştı
işaretlem e yapmak ve resim boyamak için de rılmış topraktan yapılarak, dayanıklı ağaçlar
yararlanılır. (Ayrıca bak. MÜREKKEP.) la sağlamlaştırılırdı. D aha sonraları kerpiç
duvarlı kaleler yapıldı. Taş bir altyapının
Kurşunkalemler ve Boya Kalemleri üzerine kerpiç bir duvar örülerek yapılan
Kurşunkalemin içindeki, kâğıda sürtüldüğü kaleler de çok yaygındı. Duvarlar yükseldikçe
zaman siyah bir iz bırakan ince çubuk, sanıldı payandalarla desteklenmesi gerekti. Taş örgü
ğı gibi kurşun değildir. Bu çubuk, kurşun gibi duvarlı kalelerin ise yapımı daha zor ve
iz bırakan bir mineral olan grafitten yapılır.
Peter N ew ark's Historical Pictures
Kurutulmuş ve toz haline getirilmiş grafit
kil ve suyla karıştırılır. Kurşunkalemin sertli
ği, içindeki kil oranına bağlıdır. Kil oranı
artırılınca sertleşir, grafit oranı artırılınca
yumuşar. Kurşunkalemlerin sertliği ya da
yumuşaklığı harf ve rakam larla belirtilir. H a
m ur kıvamına getirilen grafit ve kil karışımı
presten geçirilerek ip gibi inceltilir, eşit boy
larda kesildikten sonra fırınlanır. Bu işlemler
yapılırken, bir yandan da kalemin ahşap dış
bölümü hazırlanır. Sedir ya da çam odunun
dan iki yarı halinde biçimlendirilen ahşabın
içi, grafit çubuklarının yerleştirilmesi için
oyulur. Fırınlanmış çubuklar bu oyuğa yerleş
tirilir. İki yarı bir araya getirilerek tutkalla
I. Dünya S avaşı'nda askerler topçu
yapıştırılır. bo m b a rd ım a n la rın d a n la b ire n t g ibi karm aşık
Boya kalemleri balmumu, tutkal ve renk sip erle re sığınarak k o ru n u yo rla rd ı.
278 KALE VE TAHKİMAT
A r a Güler
pahalıydı. Dışa kapalı, korunaklı bir görünü Ortaçağa gelinceye kadar kentler çevrele
mü olan kaleler önemli geçitlerde, dar boğaz rindeki kalın taş duvarlarla korunurdu. Böyle
larda, düşmanın geleceği tahmin edilen yol bir tahkim at, taş duvarları yıkabilen top
larda yapılırdı. Savunma amacıyla bir yerleş güllelerine karşı dayanıklı değildi. Bu yüzden
me yerinin tüm ünü içine alan, burçlarla güç daha sonraları düşman toplarının kente saldı
lendirilmiş kaleler de vardı. Burçlar aynı racak kadar yakma gelmesini önlemek için
zamanda gözetleme için kullanılıyordu. tahkim at kent duvarlarının dışında yapıldı.
Romalılar genellikle düzgün yollar üzerin Zam an geçtikçe savunma daha da karmaşık
de aralıklarla kurdukları kaleleri askeri üs bir biçim aldı. İstihkâmcılar da denen askeri
olarak kullanırlardı. Dikdörtgen biçimindeki m ühendisler, düşmanın üç yönden ateş altın
bu kaleler, tepelere kurulan eski kaleler gibi da kalm adan topa tutamayacağı bir tahkimat
iç içe hendeklerle çevrili olurdu. Kalelerin tasarımını gerçekleştirdiler. Bu tepeden ba
çevresi surlarla güçlendirilir askeri barınak kıldığında yıldız biçiminde, zikzaklı bir tahki
lar, tahıl ambarları ve yönetim merkezleri gibi mat planıydı. Bunlardan bazıları iç içe tahki
önemli yapılar bu surların içinde yer alırdı. mat halkalarından oluşuyordu. Bu tür savun
Göç ya da işgal yoluyla yeni bir yere yerleşen ma çalışmaları çoğunlukla, XIV. Louis için
ler, eskiden ber,i o toprakların sahibi olanların tahkimat tasarımlan yapmış olan 17. yüzyılın
düşmanlıklarından korunmak için kaleler yap Fransız askeri mühendisi Sebastien Le Prestre
tılar. Başlangıçta savunmak için yapılmış olan de V auban’ın adıyla tanınır.
kaleler zamanla genişleyerek ticaret merkezle 19. yüzyılda toplar çok daha güçlü bir hale
rine, daha sonra da kentlere dönüştü. geldi. Bunlar daha uzun menzilli ve daha
yıkıcıydı ve eski tip içi dolu gülleler yerine,
Tahkimat hedefe çarpınca patlayan mermiler atıyordu
Çin Şeddi, iki ülke arasında engelleyici bir (bak. A teşli S il a h l a r ) . Bu güçlü patlayıcılara
tahkimattır. Bir başka örnek de İngiltere’nin karşı korunm ak için kalın beton duvarlar
kuzeyinde Eski Rom alılar’ca yapılmış olan ve yapıldı; toplar ağır çelik paravanların arkası
İngiltere ile İskoçya arasında sınır oluşturan na gizlendi.
H adrianus D u varidır (bak. Çİn S e d d İ; H a d r ia - Sahra tahkimatı I. Dünya Savaşı’nda (1914-
NUS D u v a r i ) . Böyle bir tahkim atı, savunma 18) geniş biçimde kullanıldı. İtilaf askerleri ile
hattı boyunca siperlere yerleşen askerler sa Alm an orduları batı cephesinde, bazı yerlerde
vunurdu aralarındaki uzaklık 100 metreyi bile bulma
KALIP VE KALIPLAMA 279
yan siperlerde çarpıştılar. Siperlerin önüne KALEYDOSKOP, içine bakıldığı zaman si
dikenli tellerden kalın engeller yerleştirilmiş, metrik desenler görülen bir optik aygıttır.
düşmanın siperleri topla dövmesi durum unda Görülen desenler kaleydoskop hareket ettiril
kullanılmak için yeraltı sığınakları yapılmıştı. dikçe sürekli olarak değişir. İskoç bilim adamı
Siper savaşı büyük can kaybına yol açtı. Sir David Brewster’in 1816’da bulduğu bu
Savaşın sonuna doğru tanklar devreye girin aygıtın adı “güzel” , “biçim” ve “seyretm ek”
ceye kadar, siper savunmasını kırarak, ilerle anlamlarındaki üç Yunanca sözcükten gelir.
meyi sağlayacak bir yöntem bulunamamıştı. Yaklaşık olarak 30 cm uzunluğunda bir tüp
Fransa, iki dünya savaşı arasında Almanya olan aygıtın içinde, birer kenarı birbirine
ile olan sınırları boyunca Maginot (Majino) değecek biçimde uzunlamasına yerleştirilmiş,
H attı adıyla bilinen bir tahkim at yaptı. Ne var aralarında genellikle 60° açı olan iki ya da üç
ki, güçlü beton yapısına, top tabyalarına ve düz ayna vardır. Bir ucunda gözetleme deliği
yeraltı tünellerine karşın Maginot H attı tank, olan tüpün öbür ucu buzlu camla kapatılmış
uçak ve zeplin gibi m odern savaş araçlarına tır. Buzlu camla kapatılmış olan uçta saydam
engel olamadı ve II. Dünya Savaşı’nın (1939- bir cam bölmenin arkasında serbestçe hareket
45) başlarında A lm anlar’ın Fransa’yı istila edebilen çok sayıda renkli cam parçası vardır.
etmesini önleyemedi. II. Dünya Savaşı’nda Gözetleme deliğinden bakıldığında, her renk
E ric Kay li cam parçasının birçok görüntüsü birden
görülür; çünkü her parçanın bir aynada olu
şan görüntüsünün öbür aynalarda da yansı
masıyla görüntü sayısı artar. Bu görüntülerin
il bir araya gelmesiyle simetrik bir desen oluşur.
~ 'l I î —■—
Tüpün sallanmasıyla cam parçaları yer değiş
tirince, oluşan desen de tümüyle değişir.
Böylece sayısız değişik desen oluşturulabilir.
Kaleydoskop yalnızca bir oyuncak değildir.
Duvar kâğıdı, hah ve kumaş desenlerinin ya
pılmasında kaleydoskop desenlerinden yarar
lanılır.
belirlenmiş olur. Çevresel etkenlere bağlı kod” denir. G erçekten de, DN A m olekülün
özellikler ise doğumdan sonra, birey ile yaşa deki birimlerin her diziliş biçiminde, hücrenin
dığı çevre arasındaki ilişkiler sonucunda orta hangi proteini üreteceğini bildiren bir şifre
ya çıkar. Bu tür özellikler kişinin beslenmesi gizlidir. Hücrenin kimyasal maddeleri üreten
ne, yetiştiriliş biçimine, yaşantısına ya da bölümü bu şifreyi çözerek canlı için gereken
geçirdiği bir hastalığa bağlı olabilir. İnsanların proteinleri yapabilir (bak. ENZİM; HÜCRE; PRO
çoğu hoşlanmadıkları bazı fiziksel ya da ruh TEİN).
sal özelliklerinin kalıtsal olduğunu düşünür; Am a bazı fiziksel ve kimyasal etkenler
oysa bu özelliklerin çoğu sonradan kazanıl D N A ’nın yapısındaki birimlerin diziliş sırası
mıştır ve doğrudan çevre koşullarının ya da nı, dolayısıyla genetik şifrenin anlamını değiş
yaşam biçiminin bir sonucudur. tirebilir. Bu durum da hücre, gereken protei
19. yüzyılın ortalarında AvusturyalI din nin yerine başka bir protein üreteceğinden
adamı Gregor Mendel bezelyeler üzerinde canlıda hiç beklenm edik bir değişiklik ortaya
yaptığı deneylerle çağdaş genetik biliminin çıkar. Üstelik değişinim ya da mutasyon
temellerini atmıştır. M endel, anaç bitkinin denen bu olgu kalıcıdır; yani değişinim geçi
tohum larında, bitkinin ayrı ayrı özelliklerini ren gen bir daha eski biçimine dönemez ve bu
belirleyen çok sayıda etken olduğunu fark biçimiyle gelecek kuşaklara aktarılır.
etmişti. Bugün, M endel’in sözünü ettiği bu Genlerin sorumlu oldukları özelliğe göre
kalıtım etkenlerinin genler olduğunu biliyo tanımlanması ve sözgelimi mavi göz geni,
ruz. Gene M endel’in bulgularına göre, to kıvırcık saç geni biçiminde adlandırılması
hum dan gelişen bir bitkinin hangi özellikleri yaygın bir alışkanlıktır. Oysa çok basit gibi
taşıyacağı bazı kurallara bağlıydı. Ne var ki, gözüken bir özellik bile genellikle bir tek
öbür bilim adamları bu çalışmaların ne kadar genin sorumluluğunda değildir. Örneğin insa
önemli olduğunu ancak 1900’de, M endel’in nın mavi gözlü doğması DN A molekülünün
ölümünden 16 yıl sonra fark ettiler. Bu değişik bölümlerindeki birkaç gen takımının
önemli bulgular bugün Mendel yasaları ola işbirliğine bağlıdır.
rak bilinir. Çok geçmeden bu kalıtım yasaları İnsan vücudundaki her hücrede 46 tane
nın bütün bitkiler, hayvanlar ve insan için de kromozom bulunur. Bir hücre ikiye bölüne
geçerli olduğu anlaşıldı. rek çoğaldığında da hücredeki kromozom
H er insanın yaşamı, erkekten gelen bir sayısı değişmez. Çünkü m itoz denen bu bö
sperma hücresinin kadının yum urta hücresini lünmede kromozomlar boylamasına ikiye ay
döllemesiyle başlar. Bu ürem e hücrelerinin rıldığı için sayıları önce 92’ye çıkar, sonra
her birinde 23 kromozom vardır. Kromozom bunlar hücrenin iki yarısı arasında eşit olarak
lar bir ipliğe dizilmiş peltemsi görünümlü bölüşülür. Oysa yum urta hücresi ve sperma
boncuklara benzer. Gen denen kalıtım etken gibi üreme hücreleri, kromozom sayısını yarı
lerini taşıyan işte bu “boncuklar”dır. ya indirgeyen m eyoz bölünmeyle çoğalır. Bu
H er kromozomun içinde uzun bir ip m erdi süreçte hücre çekirdeği art arda iki kez
veni andıran D N A (deoksiribonükleik asit) bölündüğü için, oluşan dört ürem e hücresinin
molekülü bulunur. Bu D N A m olekülü, bir her birinde 46 yerine yalnızca 23’er krom o
zincirin halkaları gibi birbirine bağlanan bin zom vardır. Böylece, döllenme sırasında er
lerce birimden oluşmuştur. Kalıtsal bilgi de keğin ve kadının ürem e hücrelerindeki kro
bu birimlerin özel diziliş biçiminde saklıdır. mozomlar birleştiği için döllenmiş yum urta
Bu dizilişe “genetik şifre” ya da “genetik daki (zigottaki) kromozom sayısı gene 46’ya
yükselir. Bu yum urta mitoz bölünmeyle çoğa çocuklardan biri babadan kahverengi göz
lacağından, döllenmiş yum urtadan gelişen be genini, öbürü mavi göz genini alabilir. Benzer
beğin vücut hücrelerindeki kromozom sayısı biçimde annede ya da babada hem kızıl hem
da ana babasınınkine eşittir. kahverengi saç, hem düz hem kıvırcık saç geni
Babanın sperma hücresi annenin yumurta bulunabilir ve çocuğa bunlardan yalnızca biri
hücresini döllediğinde, doğacak bebeğin bü aktarılır.
tün kalıtsal özelliklerini belirlemek üzere
babanın ve annenin genleri birleşir. Bu bin Mendel Yasaları
lerce genden her birinin özel bir işlevi vardır. Eğer bir çocuk aynı özellik için annesinden
Saç ve göz rengini, yüzün biçimini, iskelet ayrı, babasından ayrı gen alırsa, sözgelimi
çatısındaki, iç organlardaki, beyin, sinirler ve babasından kahverengi, annesinden mavi göz
kaslardaki sayısız ayrıntıyı belirleyen hep geni alırsa çocuğun gözleri ne renk olur? Bu
genlerdir. Öyleyse aynı ana babanın çocukla durum da M endel’in başat ve çekinik, yani
rında neden bütün kalıtsal özellikler aynı güçlü ve zayıf genlere ilişkin yasası geçerlidir.
değildir? Çünkü ana ve baba da dünyaya Söz konusu örnekte kahverengi göz geni
gelirken kendi ana babalarından 23’er krom o başat (baskın) olduğundan çocuğun gözleri
zom almışlardır. Bu yüzden gerek annede, nin rengini bu gen belirleyecek ve çekinik
gerek babada her özellik için ikişer gen olan mavi göz geni etkisiz kalacaktır. Demek
bulunur; ama bunlardan yalnızca biri çocuğa ki çocuğun mavi gözlü doğması için hem
geçer. Örneğin babada göz rengini belirleyen annesinden, hem babasından mavi göz geni
iki genden birinin kahverengi, öbürünün mavi alması gerekir. Bazen ana baba kahverengi
göz geni olduğunu varsayalım. Bu durumda gözlüdür, ama ikisinde de çekinik mavi göz
BÜYÜKANNE- 1.kuşak
BÜYÜKBABA
başat kahverengi
Her ikisinin üreme ya göz geni
da eşey hücreleri mavi goz kahverengi göz
birleştiğinde, çekinik mavi göz
çocuklarına iki ayrı göz geni
rengi geni geçiyor. <D> < Q >
l
□ 0
İkisi de kahverengi
gözlü, ama çekinik
(bastırılmış) bir mavi
göz geni taşıyorlar. Bir
yüzden hem ananın
hem babanın üreme
hücrelerinden
bazılarında mavi,
bazılarında kahverengi
göz geni bulunabilir.
ÇOCUKLAR 3 kuşak
geni vardır. Kahverengi gözlü ana babadan yerek doğacak çocuğun eşeyini isteğe göre
mavi gözlü bir çocuğun doğması böyle açıkla belirlemenin yolu henüz bulunamamıştır.
nır. Am a hem ana, hem baba mavi gözlü ise
demek ki ikisinde de kahverengi göz geni İkizler Nasıl Oluşur?
yoktur ve doğacak bütün çocukları mutlaka Oluşma süreçleri farklı olan iki tip ikiz vardır.
mavi gözlü olur. Tek yum urta ikizleri ya da gerçek ikizler
Başat ve çekinik genler daha pek çok birbirlerine öylesine benzerler ki, ikisini birbi
özelliğin kalıtımında rol oynar. Örneğin saç rinden ayırt etm ek çok güçtür. G erçekten de
renginde siyah ve kahverengi saç kızıl ve sarı bu tip ikizler sonradan ikiye ayrılmış tek bir
saça, ayrıca kızıl saç sarı saça baskındır. kişi sayılabilir. Çünkü döllenmiş yumurta
Beyaz ırkta kıvırcık ya da dalgalı saç geni düz embriyonu oluşturmak üzere gelişmeye başla
saç geninin, uzun burun geni de kısa burun mışken, bazen bilinmeyen bir nedenle tam
geninin etkisini bastırır. ortasından iki eşit parçaya ayrılır ve her
Anne ile babanın genleri birbirinden ne yarımdan ayrı bir bebek gelişir.
kadar farklıysa genlerin değişik biçimlerde Bu iki bebek aynı yum urta hücresinden ve
gruplaşma olasılığı da o kadar yüksektir. Bu aynı sperm adan geliştiği için doğal olarak
nedenle, böyle bir ana babadan doğacak bütün genleri birbirinin eşidir. Bu nedenle tek
çocukların birçok kalıtsal özelliği birbirle yum urta ikizleri mutlaka aynı cinstendir ve
rinden ve ana babalarından çok değişik ola bütün kalıtsal özellikleri aynıdır. Aralarında
bilir. herhangi bir farklılık varsa bu yalnızca yetiş
tikleri çevrenin ve yaşadıkları olayların deği
Kız mı. Erkek mi? şik olmasından kaynaklanabilir.
Bütün öbür özellikler gibi bebeğin hangi Oysa, doğum oranı tek yum urta ikizlerinin-
cinsten olacağına da genler karar verir. Hüc kinden iki üç kat daha yüksek olan çift
redeki 46 kromozomdan ikisi eşey kromozo yumurta ikizleri aynı ana babadan ayrı za
mudur ve insanın eşeyini, yani cinsiyetini m anlarda doğmuş iki kardeş kadar farklı
belirleyen genler bu kromozomların üzerinde olabilir. Çünkü bu durum da annenin yum ur
bulunur. Erkekteki eşey kromozomları birbi talıkları bir yerine iki yumurta hücresi üretmiş
rinden farklıdır; birinin biçimi X, öbürünün- ve bunlardan her biri ayrı bir sperma tarafın
kü Y harfini andırır. Bu yüzden, meyoz dan döllenmiştir. Bu nedenle çift yumurta
bölünme sırasında bir tek sperma hücresinden ikizlerinin kalıtsal özellikleri birbirinden fark
oluşan dört yeni sperma hücresinin ikisinde lıdır ve ikizlerden biri erkek, öbürü kız
X, ikisinde Y kromozomu bulunacaktır. Oysa olabilir. H atta aynı cinsten olsalar bile birbir
kadındaki eşey kromozomlarının her ikisi de lerine hiç benzemeyebilirler.
X ’tir ve yumurta hücresinin değişik bir eşey Üçüz, dördüz ve beşizlerin oluşumunda da
kromozomu taşıma olasılığı yoktur. Dem ek ki aynı biçimde tek ya da çift yum urta hücresinin
doğacak bebeğin hangi cinsten olacağını ba döllenmesi söz konusudur. Bazen anne aynı
banın sperma hücresindeki eşey kromozomu anda birden fazla yum urta hücresi üretir ve
belirler. Eğer bir annenin yum urta hücresini bunların hepsi ayrı bir spermayla döllenir.
Y kromozomlu bir sperma döllerse bebek Bazen de bir ya da daha çok döllenmiş
erkek, X kromozomlu bir sperma döllerse yum urta birkaç kez bölünür ve her parçadan
bebek kız olur (bak. CİNSELLİK VE E şe y ). ayrı bir embriyon gelişir. (Ayrıca bak. İKİZ.)
Yarısı X, yarısı Y kromozomu taşıyan
milyonlarca sperma arasından hangisinin an Kalıtsal Hastalıklar
nenin yum urta hücresini dölleyeceği tümüyle Bazen genler üstlerine düşen görevi eksiksiz
şansa bağlıdır. Bir ailede hep kız çocuk, bir olarak yerine getiremez ya da beklenenin tam
başkasında sürekli erkek çocuk dünyaya gel tersini yapar. Bu da bazı organlarda ya da
mesi de büyük ölçüde rastlantıdır. Bazı kalıt vücudun bir bölümünde bozukluğa yol açar.
sal etkenler kız ya da erkek çocuk doğurma Örneğin albinolarda renk genleri görevlerini
olasılığını artırabilir. Am a bu süreci denetle yerine getirmediği için saçlar, kirpikler, kaş
284 KALITSAL HASTALIKLAR
genlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasından olan trizomi 13 (Patav sendromu) ile trizomi
kaynaklanır. 18’de (Edvvard sendromu) bu fazla krom o
Bir canlının büyümesi, gelişmesi ve yaşamı zomlar 13. ve 18. kromozom çiftlerinde bulu
nı sürdürmesi için gerekli bilgileri taşıyan nur. H er iki hastalıkta da bebeklerde genel
kalıtım birimlerine gen denir. G enler D N A ’ likle fiziksel yapı bozuklukları, gelişme ve
dan (deoksiribonükleik asitten) yapılmıştır zekâ geriliği vardır. Hücredeki kromozom
ve hücrenin “yönetim m erkezi” olan çekirde sayısının normalden fazla ya da az olmasından
ğin içinde, kromozom denen incecik ipliksi kaynaklanan bütün kalıtsal hastalıklara kro
yapıların üzerinde minicik boncuklar gibi yan m ozom bozuklukları denir.
yana dizilmiştir. Bir insanın her hücresinde 46 Kalıtsal hastalıkların bir başka grubu olan
kromozom ve yüz binlerce değişik gen bulu tek gen bozuklukları'nda ise bütün bir krom o
nur. {Ayrıca bak. K a l it im v e G e n e t İK.) zom ya da kromozom çifti değil yalnızca bir
Yeni doğan bir bebek genlerini kalıtım tek gen kusurludur, ama gene de çok ciddi
yoluyla ana babasından alır. Eğer bütün sorunlar ortaya çıkabilir. Bu gruptaki hasta
genleri normalse, yani sağlıklı bir insanda lıkların en bilinen örneklerinden biri Hun-
bulunması gereken özellikleri taşıyor ve hepsi tington koresidir. H asta 35 yaşına kadar
üstüne düşen görevi eksiksiz yerine getirebili- sağlıklıdır; ama bu yaştan sonra birdenbire
yorsa bebek sağlıklı doğacaktır. Am a bazı kol, bacak ve yüz kaslarında denetlenem eyen
bebeklerde, anneden ya da babadan gelen istemsiz kasılmalar başlar. Tedavisi olmayan
genlerin biri ya da birkaçı kusurlu olabilir. Bu bu ölümcül hastalık beyni de etkilediğinden
durum da vücuttaki bazı etkinlikler bu bozuk hastanın belleği ve düşünme yetileri giderek
genlerin aktardığı yanlış bilgiye göre yönlen zayıflar.
dirileceğinden bebekte kalıtsal bir bozukluk Albinizm ve kas distrofisi denen kalıtsal
ya da hastalık ortaya çıkar. bozukluklar da bu gruptandır. Albinizmde
Birçok ülkede yaklaşık her 30 bebekten deriye, saçlara ve öbür kıllara renk veren bir
birinde kalıtsal bir hastalık ya da bozukluk pigmentin yapımından sorumlu olan gen ku
söz konusudur ve bu hastalıkların tam anla surludur {bak. A lb İNO). Kas distrofisinde ise,
mıyla tedavisi bugün için olanaksızdır. Ama, kasların gelişmesini denetleyen gendeki bo
bu alanda çalışan genetik mühendisleri bozuk zukluk özellikle kol ve bacak kaslarının gide
genleri normal genlerle değiştirmenin yolları rek güçsüzleşip incelmesiyle sonuçlanır. Bu
nı arıyorlar {bak. GENETİK MÜHENDİSLİĞİ). Bu hastalığın bazı tipleri yalnız erkek çocuklarda
arada kalıtsal hastalıklardan birçoğu ameli görülür ve hastanın yürümesini tümüyle en
yatla, ilaçlarla ve çeşitli uygulamalarla denetim geller. Hemofili de genellikle yalnızca erkek
altına alınarak hasta çocukların yaşamlarını lerde görülen ve kanın pıhtılaşmasını sağlayan
normal olarak sürdürmeleri sağlanabiliyor. madde vücutta üretilemediği için aşırı kana
ma eğilimine yol açan kalıtsal bir hastalıktır.
Başlıca Kalıtsal Hastalıklar Talasemi ve orak hücreli kansızlık denen
Genetik yapıdaki çeşitli bozukluklardan ileri kalıtsal kan hastalıkları da tek gen bozukluk-
gelen yüzlerce kalıtsal hastalık vardır. Bunlar larındandır ve hemoglobin yapımındaki dü
dan birçoğu çok ender görülür. Am a mongo- zensizliklerle ortaya çıkar. Talaseminin bir
lizm ya da Down sendromu denen kalıtsal tipi Akdeniz çevresinde yaygın olduğu için
hastalık oldukça yaygındır ve her hücredeki Akdeniz kansızlığı olarak bilinir.
21. kromozom çiftinde fazladan bir kromo Erken çocukluk çağında ölümle sonuçlanan
zom bulunmasından ileri gelir {bak. MONGO- Tay-Sachs hastalığı, metabolizma için gerekli
LİZM). Herhangi bir kromozom çiftine üçüncü bazı enzimlerin eksikliğinden ileri gelen ga-
bir kromozomun tutunmasına tıpta trizomi laktozemi ve fenilketonüri ile akciğerleri etki
denir ve fazla kromozomu barındıran çiftin leyerek solunum güçlüğüne yol açan kistik
numarasıyla adlandırılır. Bu nedenle mongo- fibroz da bir tek genin eksik ya da kusurlu
lizm hastalığının tıptaki bir adı da trizomi olmasından ileri gelir.
21’dir. Aynı tipte kromozom bozuklukları Kalıtsal hastalıkların üçüncü grubu olan
286 KALITSAL HASTALIKLAR
çok gen bozuklukları'nın en sık rastlanan çocuklarında değil torunlarında ortaya çıkar.
örnekleri yumru ayak, tavşan dudağı ve da Bazı kalıtsal hastalıklar ise ailenin yalnızca
mak yarıklığıdır. Gene bu gruptan olan omur erkek ya da kız çocuklarında görülür.
ilik kanalı yarıklığı ya da tıptaki adıyla spina Kalıtsal hastalıklarla uğraşan tıp ve genetik
bifida7da ise, genellikle bel bölgesindeki uzmanları tek gen ve kromozom bozuklukla
om urlarda gelişme bozukluğu olduğundan rına bağlı bir hastalığın bebekte ortaya çıkma
omurilik kanalının arka duvarında açıklık olasılığını saptayabilirler. Bunun için, anne,
vardır. Bu nedenle, sinir sisteminin can da baba, büyükanne, büyükbaba, amca, hala,
marlarından biri olan omurilik korumasız teyze ve dayılarla birlikte bütün ailede hangi
kalır. Çok gen bozukluklarından biri olan kalıtsal hastalığın hangi bireylerde görüldüğü
pilor darlığında, midenin onikiparmakbağır- nü araştırmaları gerekir.
sağına açılan ağzı dar olduğundan yiyecekler Günümüzde mongolizmden başlayarak 40
mideden bağırsaklara geçemez. Bu kalıtsal kadar kalıtsal hastalık, bebek doğmadan önce
bozuklukların çoğu ameliyatla düzeltilebilir. yapılacak testlerle saptanabiliyor. Birçok ül
Şeker hastalığı gibi bazı hastalıklar da kede, herhangi bir kalıtsal hastalığı taşıma
kalıtsaldır, ama bu hastalıkların oltaya çıkma olasılığı bulunan çiftlerin bebeği olacağı za
sında çevresel etkenler önemli bir rol oynar. man bu testler gebelik sırasında yapılır ve
hastalığın bebeğe geçmesi bekleniyorsa ana
Kalıtsal Hastalıkların Kalıtımı babanın izniyle gebeliğe son verilebilir. Ama
Bir “aile hastalığı” , yani aynı ailenin bireyleri birçok genin bozukluğuna bağlı hastalıkların
arasında kuşaklar boyunca birkaç kez ortaya kalıtımı çok daha karmaşık olduğundan, aynı
çıkan bir hastalık ya çevresel etkenlere ya da hastalığın çocukta görülüp görülmeyeceğini
kusurlu genlere bağlıdır. Bu genler ana baba söylemek güçtür.
dan çocuklara geçer, ama hastalık bütün Bazen, daha önceki kuşaklarda hiç görül
çocuklarda görülmez. Çünkü kalıtım karm a meyen genetik bir bozukluk ailenin herhangi
şık bir olaydır. Bazen annede ve babada bir bireyinde birdenbire ortaya çıkabilir. Bu
kalıtsal bir hastalık olmadığı halde çocukları nun nedeni genlerdeki bir değişinim (mutas-
genetik açıdan kusurlu olarak doğar. Bazen yon) olayıdır. Değişinimin nedenleri tam ola
ana babadan birinde kalıtsal bir hastalık rak bilinmiyor, ama bilim adamları bazı kim
vardır, ama çocukları sağlıklıdır. Bazen de yasal maddelerin ve ışınımların (radyasyonun)
hastalık bir kuşak atlar; büyükanne ve büyük bu ani değişiklikte etkili olduğunu sanıyorlar.
babada görülen genetik bir bozukluk bunların Değişinimi engelleme olanağı bulunmadığın
KALP 287
dan, kalıtsal hastalıkların önünü almak da jüt ürünlerinin yanı sıra, öteki sanayiler be
olanaksız gibi gözüküyor. sin, dokum a, ayakkabı, araba, kimya, demir-
çelik ve elektrikli araçlardır.
KALKANBÂLIĞI bak. Y a s s i b a l i k l a r . 1947’de Pakistan Devleti’nin kurulması
K alküta’yı olumsuz yönde etkiledi. Hindistan
KALKÜTA, Hindistan ’ın başlıca limanı ve ile Doğu Pakistan (bugünkü Bangladeş) ara
Batı Bengal eyaletinin başkentidir. G anj’ın sındaki yeni sınır, jüt ve pirinç işleme m erkez
bir kolu olan Hugli Irm ağı’nın kıyısında ve lerini, başlıca üretim bölgesi olan Ganj-Brah-
ırmağın ağzından 150 km kadar içeride yer m aputra deltasından ayırdı. Pek çok M üslü
alır. Irm ak kıyıları bataklık olduğu için sağlı man Pakistan’a göç ederken Müslüman olma
ğa ve yerleşime elverişli değildir. İklim sıcak yan topluluklar da Kalküta’ya geldi.
ve nemlidir. Kentteki üç üniversiteden biri olan ve
Üç köyün birleşip gelişmesiyle oluşan Kal- 1857’de kurulan Kalküta Üniversitesi Hindis
küta’nın adının bu köylerden biri olan Kalika- tan’ın en eski üniversitesidir. 1784’te kurulan
ta ’dan geldiği sanılmaktadır. 1690’da Kalikata Bengal Asya Derneği de dünyada, kendi
köyünde Doğu Hint K um panyasının bir şu türündeki araştırm a enstitüleri arasında ilktir.
besi kuruldu {bak. DOĞU HİNT KUMPANYASI). Ulusal tiyatronun geçmişi 1876’ya dayanır.
Kısa zamanda gelişen kent, önce İngilizler’in Hint Müzesi’nde arkeoloji ve eski para kolek
egemenliğindeydi. 1756’da Bengal’in yöneti siyonları, Ulusal Kütüphane’de ise Hindistan’
cisi Sirac’üd-Devle’nin eline geçtikten bir yıl m en büyük kitap koleksiyonları bulunur.
Kentteki yapılar arasında İngiliz, İtalyan ve
Picturepoint
Magrip mimarlığının özgün örneklerine rast
lanır.
Kalküta çok hızlı büyüyen bir kenttir.
Doğum oranının yüksekliği, sağlık hizmetleri
nin yetersizliği, konut açığı, yoksulluk ve iş
aramak için kente gelen insanların sürekli
artışı gibi önemli sorunları vardır.
Nüfusu 3.305.306’dır (1981).
hiçbir yerinde rastlanmayan özel bir kastan lır, her dallanışında biraz daha incelir ve
yapılmıştır. Bu kas dokusuna kalp kası ya da sonunda kılcal dam arlara dönüşür. Kılcal
m iyokart, kalbin iç yüzünü döşeyen ince zara damarların duvarları öylesine incedir ki, kan
erıdokart, organı dıştan saran daha kalınca daki besin maddeleri ile oksijen bu duvarlar
zara da perikart denir. Kalp kasının düzenli dan kolayca geçerek hücrelere girebilir. H üc
biçimde kasılıp gevşeme özelliği bu organın relerin atık ürünleri de aynı biçimde kılcal
bir pom pa gibi çalışmasını sağlar. Kası hare damarlarda kana karışarak böbreklere ulaşır.
kete geçiren de kalbin duvarlarında hızla Am a bu alışveriş sırasında kan hiçbir zaman
dolaşan çok zayıf bir elektrik akımıdır. damarların dışına çıkmaz.
İçi boş bir organ olan kalp dört odacığa Kılcal dam arlar birleşerek toplardam ar de
bölünmüştür. Üstteki ince duvarlı odacıklara nen daha kalın damarları oluşturur. Toplar
kulakçık, alttaki kalın duvarlı odacıklara da damarlara gelinceye kadar kanın oksijeni
karıncık denir. Bir kulakçık ile bir karıncık iyice azalmış ve rengi koyulaşmıştır. Toplar
sağda, öbür kulakçık ile karıncık da soldadır. dam arlar kalbe yaklaştıkça kalınlaşır ve en
Kalbin sağ ve sol yanı arasında doğrudan sonunda kalbin sağ kulakçığına açılan anatop-
bağlantı yoktur; bu yüzden kalbin iki yanı lardam arlara dönüşür.
birbirine sıkıca yapışmış iki ayrı organ sayıla Sağ kulakçığa gelen oksijensiz kan, aradaki
bilir. Buna karşılık sol ve sağ kalpteki kulak kapakçığı iterek sağ karıncığa dolar. Buradan
çıklar ile karıncıklar arasında, kanın yalnızca akciğer atardam arına geçerek, temizlenmek
kulakçıktan karıncığa doğru akmasını sağla üzere akciğerlere ulaşır. Bu organların içinde
yan birer kapakçık bulunur. Bu kapakçıkların ki kılcal dam arlarda dolaşırken havanın oksi
tek yöne doğru açılması, karıncığa dolan jenini alır ve rengi yeniden açık kırmızı olur.
kanın geri dönmesini engeller. Sol kalp akci Oksijenli kan önce sol kulakçığa, oradan sol
ğerlerden gelen kanı bütün vücuda pom palar, karıncığa dolar ve bütün vücudu bir kez da
sağ kalp ise dokuları dolaşarak gelen kanı ha dolaşmak üzere yeniden aorta pom pala
akciğerlere gönderir. Burada kan, dokular nır.
dan getirmiş olduğu karbon dioksidi bırakıp
havanın oksijenini alır. Kana karışan oksijen Kalbin Çalışma Hızı
çözünerek alyuvarlardaki hemoglobine bağla Erişkin bir insanın vücudunda toplam 5 litre
nır. D aha sonra bu oksijenli kan sol kalbe kadar kan vardır. Kalbin her atımında dam ar
döner ve buradan bütün vücuda pompalanır. lara yaklaşık 70 mililitre kan basıldığı ve
Böylece kanın dokulara taşıdığı oksijen, hüc dakikadaki atım sayısı ortalam a 70 olduğuna
relerin bütün etkinlikleri için gerekli olan göre, demek ki her dakika yaklaşık 5 litre kan
enerjiyi sağlar. Kanın ikinci bir görevi de pompalanır. Büyük ölçüde kan kaybı oldu
dokularda birikmiş olan atık maddeleri topla ğunda, dokuların oksijensiz kalmaması için
maktır. Vücuda zararlı olan bu atıklar böb kalp daha hızlı çalışmaya başlar. Am a yarım
reklerde kandan süzülerek idrarla birlikte litre kadar kan kaybı vücutta önemli bir
dışarı atılır (bak. BÖ B R EK ). Aynı zamanda değişiklik yaratmaz. Bu yüzden, hasta ve
bağırsaklardaki sindirim ürünlerini alarak, yaralılara kan nakli için insanın bu kadar kan
enerji üretiminde kullanılmak ya da depolan vermesinde bir sakınca yoktur.
mak üzere karaciğere ve öbür organlara İnsan dinlenme halindeyken kalp atımları
taşıyan da gene kandır. genellikle düzenlidir ve dakikada 70 dolayın
Yaşam için böylesine önemli olan kan dadır. Am a bazı kişilerde atım hızı daha
dolaşımının sürüp gitmesini sağlayan kalp yüksek ya da daha düşük olabilir. Çocuklarda
nasıl çalışır? Sol karıncık kasıldığında, akci genellikle erişkinlerdekinden daha- hızlıdır.
ğerlerde oksijen yüklenmiş olan açık kırmızı Çeşitli sinirler kalbin atım hızını vücudun
renkli kan bir kapakçıktan geçerek vücudun gereksinimine göre azaltılır ya da artırır.
en büyük ve en önemli atardam arı olan aorta Örneğin koşarken ya da jimnastik yaparken
dolar. A orttan dallanan daha ince atardam ar kaslara daha çok oksijen ve besin gerektiğin
lar kalpten uzaklaştıkça çok sayıda dala ayrı den atım hızı normalin üç katm a çıkabilir.
KALP 289
Aşırı fiziksel çaba dışında, özellikle heyecan, ner atardam arların genellikle yaşlılığa bağlı
korku ve öfke gibi bazı duygular da kalp olarak daralıp tıkanmasından ileri gelir. Kalp
atımlarını hızlandırır. Kalbin duyguların oda kasma yeterince kan gitmesini engelleyen
ğı olarak kabul edilmesi büyük olasılıkla koroner darlığı, özellikle koşmak, merdiven
bundandır. Ayrıca yüksek ateş ve bazı hasta çıkmak gibi yorucu hareketlerde, göğüs anjini
lıklar da kalbin daha hızlı atmasına neden (anjina pektoris) denen şiddetli göğüs ağrıla
olabilir. Bunu anlamanın en kolay yolu bilek rına yol açar. Eğer küçük bir kan pıhtısı
ten nabzı saymaktır. El bileğinin iç yüzünde, koroner atardam arlardan birini tümüyle tı
başparmağın dibindeki atardam ara parmak karsa, oksijenle beslenemeyen kalp kasında
uçlarıyla hafifçe bastırıldığında nabız, yani doku ölümü başlar. Koroner tıkanıklığından
kalbin her kasılmasında kanın atardam arlar doğan bu kalp hastalığına tıpta miyokart
dan dalga dalga geçişi hissedilebilir. D oktor enfarktüsü, günlük konuşma dilinde ise kısa
lar yüzyıllardır kalbin atım hızını, gücünü ve ca enfarktüs ya da "kalp krizi” denir. Kalpte
çalışma düzenini saptayabilmek için önce ki doku ölümü çok geniş bir alana yayılmıyor-
hastaların nabzını sayarlar. sa organ gene de işlevini sürdürebilir. Ama
Kalp kapakçıklarının kapanmasından ileri tıkanıklık giderilmezse bu doku ölümü kalp
gelen “lup-dup” sesini dinlemek de doktorla yetmezliğiyle sonuçlanır. Kalp yetmezliğinin
ra bu konuda çok yardımcı olur. Kulağı başlıca belirtileri soluk darlığı ve bacaklarda
doğrudan göğse, kalbin bulunduğu yere daya sıvı toplanmasına bağlı şişliklerdir (ödem).
makla bu ses duyulabilir. Am a doktorlar Am a başka hastalıkların da aynı belirtilere
bunun için stetoskop denen özel bir araç yol açabileceğini göz önünde bulundurm ak
kullanırlar {bak. STETOSKOP). Ayrıca X ışınla gerekir.
rıyla kalbin röntgen filmi çekilebilir; elektro- Koroner atardam ar hastalıkları gelişmiş ül
kardiyograf denen bir araçla kalbi uyaran kelerde çok yaygındır. Buna karşılık Afrika
elektrik akımı kaydedilebilir. Kalp odacıkla ülkelerinde çok seyrek görülür. Bunun nede
rındaki basıncı ölçmek için de bir dam ardan ni tam olarak bilinmiyor. Am a yorucu yaşam
içeri sokularak kalbe kadar ilerletilen ince koşullarının ve kötü beslenme alışkanlıkları
plastik borular kullanılır. Kateter ya da sonda nın bu tip kalp-damar hastalıklarına ortam
denen bu borulardan X ışınlarını geçirmeyen hazırladığı sanılıyor. Koroner atardam arlar
özel bir boya akıtıldığında da hem kalp daki daralma ve tıkanıklıktan ileri gelen kalp
odacıkları, hem de aorttan dallanarak kalp hastalıklarına kadınlardan çok erkeklerde ve
kasma oksijenli kan taşıyan koroner atarda gençlerden çok yaşlılarda rastlanır. Kalp kası
m arlar röntgen filminde görülebilir duruma nı zorlayan yüksek kan basıncı (yüksek tansi
gelir. Bu inceleme yönteminin adı koroner yon) ile fazla sigara içme alışkanlığı da bu tip
anjiy o grafV dir. kalp hastalıklarını hazırlayıcı nedenlerdendir.
Bir insan yaşadığı sürece kalbi bir an bile Kalp kapakçıklarındaki işlev bozuklukları
ara verm eden çarpmaya devam eder. Eğer bazen ateşli romatizmadan yıllar sonra, bazen
kalp durursa insan birkaç dakika içinde ölür. de doğrudan kapakçıkları tutan mikroplu
Çünkü oksijeni ve besin maddelerini taşıyan hastalıklardan sonra ortaya çıkar. H er iki
kan dokulara, özellikle beyne ulaşamaz. Ama durum da da kalp kapakçıkları ya yeterince
doktorlar ve özel ilkyardım eğitimi görmüş açılmadığı için kanın akışını engeller ya da
kişiler dıştan masaj yaparak ya da bir elektrik iyice gevşediği için kanın ters yönde akarak
akımıyla uyararak duran kalbi yeniden çalıştı kulakçıklara geri dönmesini durduram az. So
rabilirler. nuçta kalp kası çok zorlanacağı için zamanla
işlevini aksatmaya başlar ve hastada kalp
Kalp Hastalıkları yetmezliği ortaya çıkar.
Kalp kasında, koroner atardam arlarda ya da
kalp kapakçıklarında bir sorun varsa kalp Kalp Hastalıklarının Tedavisi
düzenli biçimde çalışamaz. Bazı kalp hastalıklarının tedavisinde kullanı
En sık karşılaşılan kalp hastalıkları, koro lan çok etkili ilaçlar vardır. Bunlardan en
290 KALP
suları, bazı kayaçlardaki kalsiyum tuzlarını K am e lya lar alım lı çiçe kleriyle çok s evilen süs
b itk ile rid ir.
eritebilir; kalsiyum tuzları içeren sulara sert su
denir. Sert su sabunu köpürtm ez ve kapların
ya da boruların içinde sert bir katmanın ya da ağaççık boyutunda bir süs bitkisidir.
oluşmasına yol açar. A sya’da kendiliğinden yetişir; dünyaya, yüz
Bitki ve hayvanların sağlıklı olarak gelişe yıllardan beri özenle yetiştirildiği Çin’den
bilmeleri için kalsiyuma gereksinimleri var yayılmıştır. Çaygiller {Theaceae) familyasında
dır. Kemiklerin sert bölümleri büyük ölçüde yer alan bu bitkilerin bilimsel cins adı {Camel-
kalsiyum fosfattan oluşur. Kalsiyum kanın lia) 17. yüzyılda kamelyaları ilk kez Avrupa'
pıhtılaşmasında, kasların kasılmasında ve si ya götüren Cizvit misyoneri Georg Joseph
nir sisteminde uyarıların taşınmasında rol Kam el’in onuruna verilmiştir.
oynar. Vücut için gerekli olan kalsiyum, süt, Kamelyalar parlak, koyu yeşil renkli yap
meyve, sebze ve sudan sağlanır. rakların arasında çok hoş bir görünüm sergile
Soğuk suya kalsiyum parçaları atılırsa, he yen alımlı çiçekler açar. Bu beyaz, pembe ya
men hidrojen kabarcıklarının çıktığı görülür. da kırmızı çiçekler ilk bakışta gardenya çiçek
Kalsiyum, oksijen içinde parlak bir alevle lerini andırır {bak. G a r d e n y a ) . Alacalı ya da
yanar. Bir kalsiyum tuzu örneği mavi ya da katmerli çiçekli pek çok çeşidi de geliştirilmiş
yeşil renkli bir gaz alevine tutulacak olursa tir. E n çok yetiştirilen kamelya türlerinden
alev tuğla kırmızısı bir renk alır. biri {Camellia japonica) doğal haline bırakıl
dığında 8-10 metreye kadar boylanabilen bir
KAMBİYO bak. B o r s a v e K a m b îy o . ağaççıktır; ama park ve bahçelerde yetiştiril
diğinde budanarak daha alçak boylu bir çalı
KAMELYA, kışın yapraklarını dökmeyen çalı halinde tutulur. Kamelyaların çok sevilen iki
292 KAMERA
KAMERUN, A frika’nın batısında yer alan bir aldığından çok sıcak bir iklimi vardır. Yıllık
ülkedir. Gine K örfezinde yaklaşık 325 kilo ortalam a sıcaklık 21°C ile 28°C arasında
metrelik dar bir kıyısı vardır. Kuzeybatı sınırı değişir. Kıyı şeridi dışında ülke bir yayla
boyunca sarp sıradağlar uzanır. Kuzeyinde görünümündedir.
Çad Gölü vardır. Sıradağlardaki bir geçitten Kam erun'daki yağmur orm anlarında goril,
batıya, Nijerya içlerine doğru akan Benue şempanze, mandril ve duiker adı verilen
Irmağı orada Nijer Irmağı ile birleşir. Öbür antiloplar yaşar. Zengin bir bitki örtüsüyle
önemli ırmağı Sanaga ise Atlas Okyanusu’na kaplı orm anlarda fil ve babunlar vardır. En
dökülür. Denize doğru uzanan sıradağların kuzeyde ise az sayıda zürafa, kara gergedan
sonunda etkin bir yanardağ olan Kamerun ve boğa antilopuna rastlanır. K am erun’da
Dağı yükselir; 4.070 m etrelik doruğuyla Batı ayrıca zehirli yılanlar ve dev kurbağalar görü
A frika’nın en yüksek dağıdır. Kam erun Da- lür. Ülkenin kuzeyi dışında kalan bölgelerde
ğı’nın batı yamaçları dünyada en çok yağış çeçe sineği sığır yetiştiriciliğini büyük ölçüde
alan yerlerden biridir. engellemektedir.
Kamerun bütünüyle tropik bölgede yer Kam erun’da Bantu dilleri konuşan 100’den
fazla değişik insan grubu yaşar (bak. A f r i k a
DİLLE R İ). Güneydeki orm anlarda Pigmeler
bulunmaktadır.
Başlıca tarım ürünleri darı, mısır ve tatlıpa-
tates olan K am erun’daki büyük çiftliklerde
muz, kauçuk, palmiye yağı, kakao, kahve ve
pamuk üretilir. Boksit ülkenin en önemli
maden kaynağıdır. Ülke ekonomisinde tarım
kadar önemli olmayan sanayi, daha çok pet
rol, kereste ve kauçuk gibi hammaddelerin
işlenmesine dayalıdır. Bundan başka kâğıt,
taşıt lastiği ve yapay gübre fabrikaları vardır.
Edea yakınlarında hidroelektrik santrallar ve
alüminyum işleme tesisleri bulunmaktadır.
Kam erun’un başkenti Y aunde’dir, ama ülke
nin en kalabalık kenti Kamerun Irmağı üze
rindeki başlıca liman olan 852.700 (1985)
nüfuslu D uala’dır.
15. yüzyıl sonlarında K am erun’a gelen ilk
KAMIŞÇIN 293
Avrupalılar Portekizliler'di. Şeker plantas na göre daha kırmızıya çalan açık kahverengi
yonları kuran Portekizliler köle ticaretine dir. Üç ya da dört kamış sapma tutturarak çalı
başladılar. 1884’te Alman sömürgesi olan çırpıdan ustaca ördükleri yuvalarına sık sık
Kam erun, I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngil guguklar da yumurtalarını bırakır {bak.
tere ve Fransa arasında paylaşıldı. 1961’de iki G u g u k ).
bölgeli bağımsız bir federal cumhuriyet oldu. En iri kamışçınlardan biri olan büyük ka
1972’de ise federal yönetime son verildi ve mışçın (Acrocephalus arundinaceus) 19 cm
ülke merkezi bir yönetim altında birleştirildi.
The H am lyn G roup
uzunluğundadır. Bayağı kamışçın gibi A vru yadan olan bambuların gövdesi tipik bir kamış
pa, A sya’nın ılıman bölgeleri ve Kuzey A fri görünümündedir (bak. B a m b u ). Gene buğday
ka’yı içeren geniş bir coğrafi bölgede ürer; gillerin bir üyesi olan şekerkamışı (Saccha-
kışın daha güneye doğru göç eder. rum officinarum) da çok ince, uzun ve bo
Batak kamışçım (Locustella luscinioides) ve ğumlu gövdesiyle bu adı almıştır (bak. ŞEKER
ırmak kamışçım (Locustella fluviatilis), 14 cm v e Ş e k e r Y a p im i ) . B u familyanın, kamış dendi
uzunluğundadır. Locustella cinsinin Türkiye’ ğinde ilk akla gelen, en yaygın türü Kuzey
de rastlanan bu iki türü öbür cins üyeleri gibi K utbu'ndan tropik bölgelere kadar bütün
cırcırböceğininkine benzer bir sesle öter. sulak yerlerde, dere ve göl kıyılarında kendili
ğinden yetişen adi kamıştır (Phragmites aus-
K AM IŞ VE SAZ. Sulak yerlerde yetişen pek tralis ya da A rundo phragmites). Süpürge
çok otsu bitkiye halk arasında, çoğu kez kamışı da denen bu türe çok benzeyen bir
ayrım yapmaksızın, kamış ya da saz denir. başka tür ise suya çok bağımlı olmadığı için çit
Sazlık dendiğinde de bu tip ince uzun gövdeli oluşturmak üzere tarla kenarlarına dikilen kar
otsu bitkilerle kaplı durgun su kıyıları ya da gı ya da masura kamışıdır (Arundo donax).
bataklık yerler akla gelir. Kamış ve saz Kamış adı altında toplanan bitkilerin ortak
sözcükleri botanik açısından da çok genel özellikleri durgun ve tatlı su kenarlarında
adlardır. Kamış sözcüğü daha çok sulak yer yetişen çok uzun boylu, borumsu gövdeli otsu
lerde bulunan bitkilerin boğumlu ya da bo- bitkiler olmalarıdır. Gövde yüksekliği adi
ğumsuz, silindir biçimindeki gövdesinden kamışta 5 metreyi, kargıda 7 metreyi bulabi
kaynaklanmıştır. Bu gövde yapısına özelikle lir. Genellikle sert ve odunsu yapıda olan bu
buğdaygillerde rastlanır. Örneğin, bu famil- gövdelerin çapı da adi kamışta yaklaşık 1,5
cm, kargıda 3,5 cm dolayındadır. Yaprakları
Vesile B uket
şerit ya da mızrak biçimindedir, çiçekleri ise
genellikle bileşik salkım ya da başak biçimin
de açar. Kamışlar köksap (rizom) denen
toprakaltı gövdeleriyle çoğalan, çokyıllık bit
kilerdir. Kamışların borumsu gövdesinden
kaval, ney ve flüt gibi üflemeli çalgılar, olta
kamışı, baston, kalem, tropik bölgelerde ev
ve kulübe yapılır. Yaprakları ile gövde
kabuklarından ise sepet, şapka, koltuk ve
sandalye altlığı örülür. Ayrıca, bazı ülkelerde
kamış gövdeleri ve yaprakları kâğıt yapımın
da hamm adde olarak kullanılır.
Kapsamı daha da belirsiz olan saz sözcüğü
ise çoğu kez kamıştan daha ince ve otsu
gövdeli, daha kısa boylu su ya da bataklık
bitkilerini adlandırm ak için kullanılır. Halk
arasında kamış ve saz sözcüklerinin birbiri
yerine kullanılabilecek kadar iç içe geçmiş
olmasının nedeni belki de yalnızca bu bitkile
rin sulak yerlerde yetişmesidir. Typha cinsin
den, su kamışı ya da ak saz denen bitkiler bu
karışıklığa iyi bir örnektir. Özellikle göl kıyı
larında yoğun bir örtü oluşturan bu bitkiler
uzun, şeritsi yapraklan ve gövdelerinin ucunda
oluşan silindir biçimli, kahverengi çiçek ba
Ç oğu nlu kla ta rla kenarlarında y e tiş tirile n kargının en şaklarıyla tanınır. Bunlara, kurutulmuş yap
h a fif b ir esintid e sallanan püskülsü çiçekleri vardır. raklarından hasır yapıldığı için “hasırotu” da
KAMPÇILIK 295
N H P A lA d ria n Davies
Tarih
Kampuçya’nın çeşitli uygarlıklara sahne ol
muş, köklü bir tarihi vardır. İS 7. yüzyılda
bütün Çinhindi Yarımadası’nı egemenlikleri A B C Ajansı
altına alan Khm erler bölgede parlak bir uy K a m p uçya 'n ın başkenti Pnöm -Penh.
zey Am erika orm anlarında dövüşürken açık sanayi ve eğitim kuruluşları, siyasal partiler
hedefler durumundaydı. Daha sonra toprağa ya da gazeteler zaman zaman kamuoyunun
uyumlu bir renk olan haki, kara askerlerinin belli konularla ilgili düşüncelerini öğrenmek
üniformalarının genel rengi oldu. isterler. Kamuoyu araştırması, bu bilgiyi
Kamuflaj, bir askerlik terimi olarak ilk kez edinmenin bir yoludur. Örneğin, ürünlerini
I. Dünya Savaşı sırasında yaygınlık kazandı. öğretm enlere satmayı tasarlayan bir şirket,
Özellikle II. Dünya Savaşfnda etkili olan onların kazanç durumlarını ve gelirlerini ne
hava saldırılarına karşı askeri üniformalar, gibi yerlere harcadıklarını öğrenmek isteye
kasklar, toplar, tank ve kamyonlar boyanarak bilir.
ya da yaprak ve çalılarla kaplanarak görün 19. yüzyılda, biri Fransa’da öbürü İngilte
mez durum a getiriliyordu. Bunun yanı sıra re’de yapılan iki araştırm a en eski kamuoyu
gelişen teknolojinin olanaklarını kullanan sa araştırmalarıdır. Bunlardan Fransa’da yapıla
vaş uzmanları, yapay gereçlerle sahte liman nın amacı işçi sınıfının, öbürü ise Londra’da
lar, tersaneler ve kentler kurarak düşmanı yaşayan yoksul halkın yaşam koşullarına iliş
şaşırtma yoluna gittiler. Günüm üzde ileri kin bilgi edinm ekti. O dönem de, her iki
teknoloji ürünlerinden elektronik, kızılötesi araştırm a da söz konusu gruplardaki herkesle
ve ısıya duyarlı aygıtlarla kamuflaj saptana görüşülerek yürütülmeye çalışıldı. Bu yön
rak, sahte ya da gizlenmiş nesneler ayırt temle bilgi toplama pahalıya mal oluyor ve
edilebilmektedir (bak. R a d a r ). çok zaman alıyordu. G iderek kamu yoklama
İnsanların çeşitli araç ve gereçlerle, önce larında örneklem yöntem i geliştirildi. Böylece
den tasarlayarak, bilinçli bir biçimde yaptığı grubun sayısal olarak yalnızca belli bir oranıy
işi, hayvanlar korunm a içgüdüsüyle ve kalı la görüşülüyor, çok daha az zaman ve para
tımsal olarak yaparlar. Sözgelimi bukalem un harcanmış oluyordu.
lar ışığın şiddetine bağlı olarak ya da korku, Kamuoyu araştırmalarının yürütülmesinde
heyecan gibi duyguların doğrudan sinir siste ilk adım örnek alınacak grubun kapsamının
mini etkilemesiyle renk değiştirirler. Bazı belirlenmesidir. Güvenilir bilgi elde edebil
kuşlar, sürüngenler ve böcekler, düşmanla mek için seçilen örnek grubun, tüm grubun
rından korunm ak ya da avlarını yakalamak özelliklerini yansıtması gerekir. Bu yönteme
amacıyla renk ya da biçim değiştirir. rasgele örneklem adı verilir. Örneğin, telefon
rehberinde sıralanan her beş öğretm enden
K A M U O YU ARAŞTIRM ASI. H üküm etler, biriyle görüşülerek A ’dan Z ’ye kadar bütün
KAN 299
adlarla ilgili bilgi edinilir. Bu örneklem yönte üretilen besin maddelerini öbür dokulara
miyle elde edilen bilgi tüm grup için genelleş ileten bu taşıyıcı sıvıya “besisuyu” denir.
tirilir. Tüm grubu yansıtması gerekirken, İnsanda ve gelişmiş hayvanlarda bu taşıma
örneğin, yalnızca yüksek gelirli kişileri kapsa görevini üstlenen kan, sindirim sisteminden
yan bir örneklem ana kitleden sapar ve aldığı besin m addeleri ile akciğerlerden aldığı
yanılgıya yol açar. Kamuoyu araştırmaları, oksijeni vücuttaki milyonlarca hücreye götü
biri kam uoyu yoklam ası , öbürü p a za r araştır rür. H er hücre, gelişmesi ve işlevlerini yerine
ması olmak üzere iki ana grupta toplanır. getirmesi için hangi m addelere gereksinimi
Genellikle seçimlerden önce halkın kime varsa yalnızca o maddeleri seçerek gerektiği
oy vereceğini araştırm ak amacıyla kamuoyu kadarını kandan alır. Bu maddelerin özüm-
yoklaması yapılır. Siyasal partiler bu gibi senmesi sırasında açığa çıkan ve vücuttan
yoklamalardan yararlanarak seçmenlerin eği uzaklaştırılması gereken zararlı atıkları, kar
limlerini öğrenir. bon dioksidi ve fazla suyu da gene kana
Pazar araştırmaları ise halkın tüketim mal boşaltır. Kan bu kez yüklenmiş olduğu bu
larına ilişkin görüş ve tutum unu saptamaya m addeleri böbreklere ve akciğerlere taşıyarak
yarar. Bu türden araştırm alara günümüzde vücuttan dışarı atılm alarına yardımcı olur. Bu
çok sık başvurulmaktadır. Yeni bir ürün, arada kandan hücrelerarası boşluklara sızan
ancak tüketicilerin söz konusu ürüne ilişkin sıvıları ve besin m addelerini toplayarak yeni
tutum larının araştırm alar sonucu belirlenmesi den kana aktarm ak üzere vücutta ikinci bir
ve değerlendirilmesinden sonra piyasaya sü sıvı dolaşır. Renksiz olduğu için “akkan” da
rülür. denen bu sıvının adı le n f tir (bak. L e n f SİS
Kamuoyu araştırmaları anketçiler aracılı TEMİ).
ğıyla yürütülür. Anketçi araştırılmak istenen
eğilimle ilgili önceden hazırlanmış yazılı soru Kan Hücreleri
ları görüşü alınacak kişilere yöneltir. Anketçi-İnsan kanı plazm a denen sarımsı renkte bir
lerin, anket uyguladıkları kimseleri kendi sıvı ile bu sıvının içinde yüzen kan hücrelerin
görüşleriyle yönlendirmeye çalışmamaları ge den oluşur. Plazmanın yaklaşık yüzde 90’ı su,
rekir. geri kalan bölümü suda erimiş m addelerdir:
A B D ’li George Gallup 1930’larda örnek Albüm in, fibrinojen ve globülinler gibi plaz
lem yöntemiyle ilk yaygın kamuoyu yoklama ma proteinleri; glikoz, aminoasitler, yağlar,
sını gerçekleştirdi. 1936’da ayrı ayrı yapılan mineral tuzları ve vitaminler gibi besin m ad
üç kamuoyu yoklamasında da Franklin D. deleri; karbon dioksit ve üre gibi atık m adde
Roosevelt’in seçileceği sonucu çıktı. Bu tah ler; horm onlar; antikorlar. Bu sıvının içinde,
minin doğrulanması, kamuoyu yoklamaları değişik görevleri olan üç tip hücre bulunur:
na halkın güven duymasını sağladı. Alyuvarlar (eritrositler), akyuvarlar (lökosit-
ler) ve trom bositler (kan pulcukları).
K A M YO N bak. M o t o r l u T a ş i t l a r . A lyuvarlar m sayısı öbür kan hücrelerinin
hepsinden daha fazladır. 1 mm3 kanda yakla
KAN, insanda ve üstün yapılı hayvanlarda şık 4-5 milyon alyuvar, buna karşılık yalnızca
yaşamın sürmesini sağlayan en önemli vücut 7 ya da 8.000 kadar akyuvar bulunur. Kanın
sıvısıdır. Dolaşım sistemini oluşturan kalp ve kırmızı gözükmesinin nedeni de plazmanın
kan damarları aracılığıyla bütün vücudu dola içinde yüzen milyonlarca alyuvardır.
şarak dokular arasındaki madde alışverişine Ancak bir mikroskopla görülebilen alyu
yardımcı olur. Bütün çokhücreli gelişmiş can varlar, tıpkı bir tavla pulu gibi kenarları daha
lılarda, bir yandan hücrelere gerekli olan kalın, ortası hafifçe çukur olan yuvarlak ve
besin m addeleri ile solunum gazlarını, öte yassı, çekirdeksiz hücrelerdir. Bir alyuvarın
yandan hücre etkinliklerinin yan ürünü olan yaklaşık üçte biri, demirli bir bileşik olan ve
atık m addeleri taşıyan böyle bir sıvı vardır. kana kırmızı rengini veren hem oglobin' den
Bitkilerde, köklerin emdiği suyu ve mineral oluşur. Ö bür omurgalıların alyuvarlarında da
tuzlarını yapraklara, yapraklarda fotosentezle aynı bileşik bulunduğu için hepsinin kanı
300 KAN
İnsanda Kan
Dolaşımı ve Başlıca
AKCİĞERLER Kan Damarları
KALP
şahdamarı
akciğer atardamarı
KARACİĞER
BAĞIRSAK akciğer toplardamar»,
kol atardamarı
akciğer
BÖBREK
aort
karaciğer
anatoplardam ar
böbrek
m id e /
Bütün vücuda
dağılan kan bağırsaklar
dam arları ağı
kılcal dam arlar
bacak iç atardamarı
Kan do la şım ı vü c u d u n b ü tün o rg an larına ve
dokularına ulaşan b ir enerji ile tim siste m id ir.
Kalp, içinde bol oksijen bu lu nan açık kırmızı renkli bacak iç toplardam arı
kanı aorta p o m pa lar. Bu a n aa ta rda m arda n ayrılan
daha küçük ata rd a m a rla r ve kılcal da m a rla r
aracılığıyla kan b ü tü n vücu da dağılır. Kanın
taşıdığı oksijen ve besin m a d d e le ri kılcal
d a m a rla rın incecik d u va rla rın d a n geçerek
h ü cre le rin içine girer. H ücrelerdeki atık m ad de ler
de gene kılcal d a m a rla r y o lu y la kana karışır.
O ksijeni azalm ış olan bu koyu kırmızı renkli kan
to p la rd a m a rla r aracılığıyla kalbe taşınır ve p ı
yen id en oksijen yü kle n m e k üzere akciğerlere
g ö n d e rilir. Buradaki kılcal d a m arla rda akarken
!jS tî i
havanın o ksije n in i alır ve b ir kez daha vücuda
p o m p a la n m a k üzere kalbe geri döner.
KAN 301
kırmızıdır. Oysa yumuşakçaların kanındaki mik iliği, dalak ve lenf düğümleridir. Nitekim
kimyasal m adde plazmaya mavi, halkalısolu- vücudun savunmasında ve bağışıklık sistemin
canlarda ise yeşil renk verir. de tem el rol oynayan lenf sıvısında hücre
Am a hemoglobinin asıl görevi kanı renk olarak yalnızca akyuvarlar bulunur.
lendirmek değil dokulara oksijen taşımaktır. Trombositler hem akyuvarlardan, hem al
Kan akciğerlerdeki kılcal dam arların içinde yuvarlardan çok daha küçüktür; ama kanın
akarken, solunum yoluyla akciğerlere dolmuş pıhtılaşmasını sağlamak gibi çok önemli bir
olan havanın oksijeni kana geçerek alyuvar görevleri vardır. Deride bir çizik ya da kesik
lardaki hemoglobine bağlanır. D aha sonra olduğu zaman, dam arların duvarlarındaki bu
kan bütün vücudu dolaşırken de oksijen açıklıktan sızan kan dışarı akmaya başlar. Bu
hemoglobinden ayrılarak hücrelere geçer. durum da, kan plazmasındaki fibrinojen m ad
Alyuvarlar kemik iliğinde yapılır ve her desi trom bositlerin yardımıyla pıhtı oluştur
birinin yaklaşık 120 gün kadar ömrü vardır. mak üzere harekete geçer. Fibrinojen dam a
Ö m rünü tamamlayan yaşlı alyuvarlar parçala rın dışına çıkarak havayla karşılaştığı anda
narak yok olurken bunların yerini kemik küçük, yapışkan iplikçiklere dönüşür ve başta
iliğinde yapılan yeni hücreler alır. Vücuttaki trom bositler olmak üzere bütün kan hücrele
alyuvarların sayısı o kadar çoktur ki, ölenlerin rini birbirine bağlayarak süngersi bir kütle
yerini almak üzere dakikada 2 milyon kadar oluşturur. Pıhtı denen bu madde damardaki
alyuvar kana karışır. kesiği bir tıkaç gibi kapatarak kanamayı
Akyuvarlar alyuvarlardan daha büyük, ama engeller.
sayıca daha azdır. İnsan kanında ortalam a 500 Erişkin bir insanın vücudunda 5-6 litre
alyuvara karşılık bir tek akyuvar bulunur. kadar kan vardır ve sağlıklı bir insan 1-2 litre
Am a vücuda bir mikrop ya da yabancı bir kan kaybettiğinde vücut bu eksiği kısa sürede
madde girdiğinde akyuvarların sayısı hızla giderebilir. Am a ağır kanam alarda insan kan
artar. Çünkü bunlar vücudu savunmakla gö kaybından ölebilir.
revli olan koruyucu hücrelerdir. Üstelik bu Pıhtılaşmış kan artık eskisi gibi kırmızı
kan hücreleri alyuvarlar gibi her zaman kan renkli, hom ojen bir sıvı değildir. Fibrinojen
plazmasının içinde yüzmek zorunda da değil ile kan hücreleri birleşerek koyu renkli bir
dir; kılcal damarların duvarlarından dışarı pıhtı kütlesi halinde topaklaşmış, geride açık
çıkıp dokulara girebilir ve m ikroplarla savaş sarı renkli bir sıvı kalmıştır. İçinde kan
mak üzere vücudun her yanma ulaşabilir. hücreleri ve pıhtılaştırıcı plazma proteinleri
Çekirdekli kan hücreleri olan akyuvarların olmayan bu sıvıya serum denir. D oktorlar
birbirinden farklı yapıda beş değişik tipi, insanları bazı bulaşıcı hastalıklardan korum ak
bunlardan çoğunun da ayrı bir savunma yön için atların kan serum undan yararlanırlar.
temi vardır. Hastalık yapıcı bakteri ya da A ta belirli bir hastalığın mikrobu verildiğinde
virüsler kana girdiği anda akyuvarlar çoğalır hayvanın kanında antikorlar oluşur ve bu
ve bu mikrobu yok etm ek üzere harekete bağışık serum insana şırınga edildiğinde o
geçer. İçlerinden bir bölümü bakterinin çev hastalığa karşı bağışıklık kazandırır (bak.
resini kendi hücresiyle sarar ve içine aldığı BAĞIŞIKLIK).
mikrobu yavaş yavaş sindirir. Bu olaya fagosi Hücrelere oksijen ve besin taşımak, atıkları
toz denir. Bazı akyuvarlar ise mikroplarla uzaklaştırmak ve vücudu m ikroplara ya da
doğrudan savaşmak yerine antikor denen zararlı m addelere karşı savunmak kanın gö
maddeleri üretir. Bu kimyasal m adde zararlı revlerinden yalnızca bir bölümüdür. Bunların
hücreleri bulur ve gidip üzerine kenetlenerek dışında, iç salgıbezlerince üretilen hormonları
ya etkisiz durum a getirir ya da yok eder. Bu dokulara taşıyarak vücut işlevlerinin düzen
savaşta genellikle çok sayıda akyuvar da ölür lenmesine ve iç dengenin korunm asına yar
ve hepsinin kalıntıları birbirine karışarak irin dımcı olur (bak. HORMONLAR). Ayrıca, kalori
denen kirli sarı renkte, yapışkan bir sıvı fer borularında dolaşan suyun yapının her
halinde yaralardan dışarı atılır. yanını ısıtması gibi, kan da kalp ve karaciğer
Akyuvarların vücuttaki yapım yerleri ke gibi enerji üreten organlardan aldığı ısıyı
302 KAN
vücudun öbür bölümlerine taşıyarak bütün mıyla ayrı iki yol izler. Bunlardan birinde
vücudun hep aynı sıcaklıkta kalmasını sağlar. yalnızca kalp ile akciğerler, öbüründe kalp ile
vücudun geri kalan bölümleri arasında dola
Kan Dolaşımı şır. Sol kalpten çıkan oksijen yüklü ve açık
İnsanın ve omurgalı hayvanların kanı, dam ar kırmızı renkli temiz kanın bütün vücudu
denen kapalı boruların içinde dolaşır ve ola dolaşıp sağ kalbe dönmesine büyük dolaşım
ğan koşullarda hiçbir zaman damarların dışı denir. Taşıdığı oksijeni dokulara verip karbon
na çıkmaz. Buna kapalı dolaşım denir. Oysa dioksit yüklenmiş olan koyu kırmızı renkli
omurgasız hayvanların çoğunda açık dolaşım kirli kanın sağ kalpten çıkıp akciğerlere gide
vardır. Bu sistemde, dam arlardan çıkarak rek oksijen yüklendikten sonra sol kalbe
dokuların arasındaki boşluklara dolan kan dönmesi ise küçük dolaşım ' dır.
m adde alışverişini yaptıktan sonra yeniden
dam arlara döner. Kan Damarları
İnsanın ve üstün yapılı hayvanların dolaşım Kalpten dokulara ve organlara kan götüren
sisteminde kanı harekete geçiren ve dam arla dam arlara atardam ar , dokulardan kalbe kan
rın içinde sürekli akmasını sağlayan organ getirenlere de toplardam ar denir. Büyük atar
kalptir. Bir pom pa gibi çalışan bu organ kanı dam arlar kalpten çıktıktan sonra yol boyunca
büyük bir basınçla dam arlara doğru iter ve dallanarak daha ince atardam arlara ayrılır ve
kıllar, tırnaklar gibi ölü dokular dışında vücu en sonunda yalnızca mikroskopla görülebilen
dun bütün hücrelerine ulaştırır (bak. K a lp ) . kılcal dam arları oluşturur. Kılcal dam arlar
İnsanlar kanın vücuttaki bütün dokuları ise kalbe yaklaştıkça birleşip kalınlaşarak
beslediğini eskiçağlardan beri bildikleri halde toplardam arlara dönüşür. Bu üç tip damarın
kalbin nasıl çalıştığını ve kanın hangi yolu yapısı işlevlerine uygun olarak birbirinden
izlediğini yüzyıllarca açıklayamadılar. Eski farklıdır.
Yunan bilginleri kalp ile akciğerler arasında A tardam arların kastan yapılmış duvarları,
bir bağlantı olduğunu fark etmişlerdi. Gene kalbin kanı pom palarken uyguladığı basınca
de, başta Aristo olmak üzere birçoğu dam ar dayanacak kadar kalındır. Genellikle vücu
larda kan yerine hava bulunduğuna ve bu dun dokularına gömülmüş olarak derinde
havanın kalpten geldiğine inanıyordu. Eski bulunan bu dam arlar ancak bazı yerlerde,
Yunanlı hekim Galenos atardam arların hava örneğin el bileğinde, şakaklarda, boyunda,
değil kan taşıdığını kanıtlayarak bu yanlış ayak sırtında ve ayak bileğinin dış yanında
inanışı çürüttü. Am a o da kalbin görevini yüzeye yakındır. Bu bölgelerde, her kalp
açıklayamadı ve kanın dam arlardaki hareketi atımında kanın atardam arların duvarına ba
ni denizlerdeki gelgit hareketine benzeterek sınçla vurarak geçişi hissedilebilir. Bu vuruşu,
yanılgıya düştü. yani nabzı saymak için en uygun yer el
Kan dolaşımını bugün bildiğimiz biçimiyle bileğinin iç yüzündeki atardam ardır. Kanın
açıklayan ilk tıp bilgini William H arvey’dir atardam arların duvarına yaptığı bu basınca
(1578-1657). Harvey, kanın kalp aracılığıyla kan basıncı ya da tansiyon denir. Bazı hasta
atardam arlara pompalandığını ve hep tek lıklarda yükselen, bazılarında düşen kan ba
yönde akarak toplardam arlar aracılığıyla kal sıncı genellikle üstkoldaki büyük atardam ar
be geri döndüğünü, böylece kan dolaşımının dan tansiyon aletiyle ölçülür.
vücutta bir daire çizdiğini deneylerle gösterdi. Toplardam arların duvarları daha incedir;
Üstelik kılcal damarları görebileceği kadar çünkü bu dam arlarda dolaşan kanın basıncı
güçlü bir mikroskobu olmadığından, atarda artık azalmıştır. Çoğu yerde yüzeye iyice
m arlar ile toplardam arlar arasındaki bu bağ yakın olan toplardam arlar kollarda ve bacak
lantıyı yalnızca varsayımla çıkarmıştı. N ite larda çok belirgindir. Bu dam arlar dokular
kim kılcal dam arların varlığı, H arvey’in dan kalbe dönen oksijensiz kanı taşıdığından,
1628’de yayımladığı bir kitapta kan dolaşımını derinin altından mavi renkli bir ağ gibi görü
açıklamasından yıllar sonra bulundu. nür. İnsanın bir yeri kesildiğinde zarar gören
Kan vücutta dolaşırken birbirinden tam a genellikle toplardam arlardır. Bu dam arlardan
KAN 303
yavaşça akan koyu renkli kan bir süre sonra Talasemi ya da Akdeniz kansızlığı ile orak
pıhtılaşır ve kanam a durur. Oysa bir atarda hücreli kansızlık, genetik yapıdaki bozukluk
m ar kesildiğinde açık kırmızı renkli kan hızla lardan kaynaklanan kalıtsal hastalıklardır.
fışkırarak akar. Bu tehlikeli kanamayı dur Hem olitik kansızlıkta ise parçalanan alyuvar
durm ak için kesilen yere parm akla ya da avuç ların yerine eşit sayıda yeni hücre yapılamaz.
içiyle sıkıca bastırmak ve zaman yitirmeden Kalıtsal olmayan kansızlıklar hastaya kan
bir doktora başvurm ak gerekir (bak. İLKYAR verm ekle ve çeşitli ilaçlarla tedavi edilebilir.
D IM ). Dem ir ve vitamin eksikliğine bağlı kansızlık
Toplardam arlar yüzeyde olduğundan kü larda alınacak ilk önlem sağlıklı ve dengeli bir
çük bir şırıngayla dam ara girip kan almak beslenme rejimi uygulamaktır.
kolaydır. Bu yüzden laboratuvar testleri için Polisitemi denen hastalıkta ise kansızlığın
gerekli kan toplardam arlardan alınır. Kılcal tersine alyuvar sayısı olağandan çok artmıştır.
dam arların duvarları atardam ar ve toplarda- H asta baş ağrısından, baş dönm esinden ve
m arlarınkinden çok daha incedir. Bu yüzden kaşıntıdan yakınır. Bu durum da da koldaki
kandan hücrelere ve hücrelerden kana madde toplardam arlardan birinden kan almak ve ilaç
geçişi hep kılcal dam arlarda olur. Aynı özellik tedavisi uygulamak gerekir.
lenf damarları için de söz konusudur. Kan 2. Akyuvarlarla ilgili kan hastalıklarının bir
plazmasından ayrılan sıvıyı ve besin m addele bölümü lösemi ya da kan kanseri adı altında
rini toplayan bu dam arlar da ayrı bir dolaşım toplanır. Bu hastalıkların da birçok değişik
ağı çizerek sonunda toplardam arlardaki kan tipi vardır. Bazılarına özellikle çocuklarda, ba
dolaşımına katılır. zılarına ise erişkinlerde rastlanır (bak. LÖSEMİ).
Bazen değişik tipteki akyuvarlardan biri
Kan Hastalıkları denetlenem eyecek biçimde olağanüstü çoğa
Kanda üç tip hücre bulunduğu için kan larak öbür akyuvar tiplerinin yerini alır.
hastalıkları da başlıca üç grupta incelenir. Örneğin miyelom denen hastalıkta, aşırı ço
Kan hücrelerinin sayısı yaşa, günün saatleri ğalan plazma hücreleri kemik iliğini doldurur
ne, mevsime, karnın aç ya da tok olmasına ve ve kemiklerde ağrıya neden olur. Ayrıca,
başka koşullara bağlı olarak dar sınırlar içinde vücudu savunacak akyuvarların sayısı iyice
değişir. Am a bu hücrelerin herhangi bir azaldığı için hastanın mikroplu hastalıklara
türünde büyük bir artış ya da azalma olması karşı direnci zayıflar. Hastalığı denetim altına
bir hastalık belirtisidir. almak için en etkili yöntem ilaç ve ışın
1. Kansızlık adı altında toplanan hastalıklartedavisidir.
alyuvarlarla ilgilidir. Bu tip hastalıklarda al 3. Üçüncü grup, trom bositlerle ve pıhtılaş
yuvarların ya sayısı az ya da biçimleri bozuk ma bozukluklarıyla ilgili kan hastalıklarını
olduğundan dokulara yeterince oksijen taşı kapsar. Trombositlerin iyice azalmasından
namaz. Deriye .sağlıklı pembe rengi veren ilen gelen ve d en altındaki kanam alar nede
alyuvarlardaki hemoglobinin eksikliği nede niyle vücutta yer yer m orarm a gösteren hasta
niyle bu hastaların rengi solgundur. Ayrıca lıklar kan nakli ve ilaçla tedavi edilir.
hücreler; yeterince oksijen alamadığından Kalıtsal bir hastalık olan hemofilide ise
halsizlik, yorgunluk ve soluk darlığı çekerler. trom bositlerde hiçbir sorun yoktur, ama ka
Kansızlığın birkaç değişik tipi vardır. G e nın pıhtılaşması için gerekli olan m addelerden
nellikle kötü ya da yetersiz beslenm eden ileri biri eksiktir. Hemofili hastaları, eğer önlem
gelen demir eksikliğine bağlı kansızlıkta, he alınmazsa basit bir kesikte ya da diş çekimi
moglobinin temel bileşenlerinden olan demir sırasında kanam adan ölebilirler. Kadınlar bu
yeterince bulunmadığından vücut yeni alyu hastalığın genlerini taşır ve çocuklarına akta
varlar yapamaz. rırlar, ama hastalık hemen her zaman erkek
Alyuvar yapımı için vitaminler de gerekli lerde ortaya çıkar.
dir. Bu nedenle B 12 vitamini ve gene B grubu
vitaminlerinden folik asit eksikliğinde de ağır Kan Nakli
kansızlık belirtileri görülür. Hastanın kan kaybını karşılamak üzere bir
304 KAN
Doğal Yapı
K anada’da yaşamı etkileyen en önemli öğe
lerden biri ülkenin yüzey şeklidir. Bütün
Kuzey Am erika kıtasının tabanında çok eski
dönem de oluşmuş büyük bir granit kaya
vardır. Kıta ters duran dev bir yemek tabağını
andırır. Milyonlarca yıl sonra, sığ denizler,
tabağın kıyılarının büyük bölümünü örttü.
Minik deniz kabuklularının oluşturduğu ki
reçtaşı ve içinde aşınmış küçük kaya parçaları
İsa Çelik A rşivi
bulunan kumtaşı katm anları ortaya çıktı. Bu
Kem ancı Suna K an'ın uluslararası b ir ünü vardır.
katm anlar, eski orm an ve canlıların toprağın
altına gömülü kalıntılarıyla karıştı ve yerka
SSCB, Çin Halk Cum huriyeti, Kuzey ve buğunun hareketiyle kırılıp, büküldü. Bu
Güney Am erika ile Doğu ve Batı A vrupa’nın katm anlar, zamanla basınç ve sıcaklığın etki
büyük kentlerinde konserler ve resitaller ver siyle sertleşti ve değişime uğradı. Böylece,
di. Ünlü şeflerin yönettiği orkestralar eşliğin
de çaldı.
K A N A D A ' Y A İLİŞKİN BİLG İLER
Bach’tan B artök’a uzanan çok geniş bir
repertuarı olan Suna Kan, konserlerinde ve YÜZÖLÇÜMÜ: 9.970.610 km2.
resitallerinde çağdaş yapıtlara ve Türk beste NÜFUS: 25.857.000 (1987).
cilerin bestelerine de geniş yer verm ektedir. YÖNETİM: Federal parlamenter devlet.
1971’de “devlet sanatçısı” unvanını alan BAŞKENT: Ottavva.
Kan, 1977’de kuruluşuna ön ayak olduğu DOĞAL YAPI: Hudson Körfezi'ni çevreleyen Kanada
Kalkanı, batıda Kayalık Dağlar'a, doğuda ise Labra-
T R T A nkara O da O rkestrasının solistliğini dor'a doğru yükselir. Kuzeyde yaprakdöken orm an
ve başkemancılığım üstlendi. İlk eşinin ölümü lar ve tundralar, orta kesimlerde ve güneyde geniş
üzerine 1988’de evlendiği ikinci eşinin görevi çayırlıklar yer alır.
ÖNEMLİ KENTLER: Toronto, M ontreal, Vancouver, Ot
gereği, Türkiye dışında oturan sanatçı, sık sık tavva, VVinnipeg, Edmonton, Ouebec, Ham ilton ve
Türkiye’ye gelerek Türk ya da yabancı şefler Calgary.
ve orkestralarla konserler verm ektedir. BAŞLICA ÜRÜNLER: Kereste; buğday, kolza, mısır, ar
pa, sebze, meyve, patates, soyafasulyesi; sığır, do
muz, koyun; dem ir, çinko, bakır, nikel, kurşun, m o
KANADA, kapladığı alan bakımından libden, uranyum , gümüş, altın, petrol ve doğal gaz.
SSCB’den sonra dünyanın ikinci büyük ülke SANAYİ: Odun hamuru, demir-çelik, çim ento, gazete
kâğıdı, sülfürik asit, yapay kauçuk, m otorlu taşıtlar,
sidir. Doğudan batıya ve kuzeyden güneye çamaşır makinesi, buzdolabı, giyim ve işlenm iş yiye
yaklaşık 5.000 km uzunluğunda olan Kanada, cek m addeleri.
altı zaman dilimini kapsar; yani en doğusu ile EĞİTİM: Okula 5-6 yaşında başlayan çocuklar eyalet ya
salarına göre 14, 15 ya da 16 yaşına kadar eğitim
en batısı arasında altı saat fark bulunur. görür.
Ayrıca üç okyanusta da kıyısı vardır. Bu geniş
306 KANADA
kayalar oluştu. Kanada, kayaların geçirdiği da Kalkam ’nda zengin m aden yatakları
değişimlere ve bu değişimlerin geçmişte hangi vardır.
jeolojik zam anda gerçekleştiğine bağlı olarak K anada’nın Atlas Okyanusu kıyılarındaki
beş bölgeye ayrılabilir. eyaletler ve Q uebec’in bir bölümü, çok eski
Bu bölgelerin en büyüğü Kanada Kalka tortul kayalıklardan oluşan ve A ppalaşlar’ın
nadır. Bu bölgede, 570 milyon yılı aşkın bir da içinde olduğu dağlık bir bölgededir. Bu
zaman önce, Prekam briyen Z am an’da oluş ağaçlarla kaplı yumuşak eğimli tepeler ve kıv
muş kayalar, yüzeyde ya da yüzeye yakın rımlı vadiler, aynı zam anda, A B D ’nin doğu
konum da bulunur. B urada 4 milyar 300 mil bölgelerini de içine alan uzun zincirin bir p ar
yon yıllık dünyanın en eski kayaları yer alır. çasıdır. A ppalaşlar’ın görece ılık geçen yaz ve
Kalkan, Kuzey Buz Denizi kıyılarında yumuşak olan kış mevsimleri, bu bölgede iğ-
A m undsen Körfezi’nden başlar, bütün K u neyapraklıların yanında, yaprakdöken ağaçla
zeybatı T oprakları’m, O ntario ve Q uebec’in rın da yetişmesine olanak sağlar. Yaprağı,
büyük bir bölümünü, L abrador’un tüm ünü K anada’nın ulusal simgesi olan akçaağaç or
kapsayarak Atlas Okyanusu’na ulaşır. K ana manları da burada yetişir.
da topraklarının neredeyse yarısını kaplayan Atlas Okyanusu kıyısındaki eyaletlerin ba
bu bölge, herdemyeşil (yaprak dökmeyen) tısında, Appalaş Dağları ile Kanada Kalkanı
orm anları, yuvarlak tepeleri ve sayısız gölle arasında uzanan verimli topraklara Büyük
riyle çok güzeldir. Kuzeybatıda toprak, turba Göller-St. Lavvrence düzlükleri adı verilir
lıklar ve bodur çalılıklarla kaplıdır. D aha ku (bak. Büyük G ö l l e r Y ö r e s i ) . Burası Kana-
zeyde kalan bölgelerse çok soğuktur ve da’nın en güney bölgesidir. İlk göçmenler,
ağaçların yetişmesine elverişli değildir. K ana yazları ılık, toprağı verimli, suyu ve yapı ge-
V ictoria
■Adası
Davvson
YUKON
KUZEYBATI TOPRAKLARI
ATLAS OKYANUSU
Athabasca
Gölü
HUDSON
KÖRFEZİ
Churchill
/ ALBERTA
Vancouver »
vÂdası ^ i MANITOBA /
E dm onton
\\ \\ V V ancouver "Ç. . V/innipi St.Tlohn's
Gölü
ıVictoria
ONTARİO \ r EDWARD
_Winnipeg
jo ADASI
^ ûue be c NOVA SCOTIA
Superior Huron \ M ontreal J . Halifax
Gölü// Gölü ^ p / NEW ( /
BRUNSVVICK
^ T T O V V A /^ ” 1
> T o jjo n to o ^ — Q
Michigan m ilto n r.'L - — ' Ontario Gölü
Gölü ATLAS OKYANUSU
KANADA 307
A lb erta eya le tin d e bu lu nan Jasp er U lusal Parkı'nda do rukları karla ö rtü lü d a ğlar M a lig n e G ölü kıyısında
yükse lir.
reçleri bol olan bu bölgede yerleşmeyi seçmiş bölümünün, milyarlarca yıl önce bir kıtadan
ti. Kanada K alkanındaki m adenlere ve ır koparak ülkenin batı kıyılarıyla çarpıştığını ve
maklar yoluyla Atlas Okyanusu’na ulaşmak bölgedeki inişli çıkışlı görünümün bu nedenle
kolay olduğu için burası zamanla Kanada'nın oluştuğunu ileri sürm üştür. İngiliz Kolumbi-
en canlı bölgesi oldu. Ülkenin en büyük kent yası’nın büyük bölümü ile Yukon, Cordillera’
lerinin bulunduğu Güney Q uebec’le O ntario dadır. Alaska sınırı yakınlarında K anada'nın
arasında nüfusun yarısından çoğu yaşar. en yüksek noktası olan Logan Dağı 6.050
Kalkanla batıdaki dağlar arasında. Kuzey metre yüksekliğindedir. K anada’nın en çok
Buz Denizi’ne kadar uzanan geniş topraklara ^e en az yağış olan yerleri İngiliz Kolumbiya-
İç Ovalar denir. Kanadalılar’ın çoğu, tahıl ye sı’ndadır. Batıdaki bu bölgede yaşayanlar or
tiştirilen ve hayyancılık yapılan bu ağaçsız mancılık, madencilik, çiftçilik, hayvancılık ve
bölgeyi çayırlık olarak adlandırır. M anitoba, balıkçılık yaparlar.
Saskatchewan ve A lberta eyaletleri bu bölge Kanada'nın yüzölçümünün yüzde 7’si suyla
dedir. Bölgedeki tortul kayaçlar yerkabuğu kaplıdır; bu da dünyadaki tatlı suların yüzde
hareketlerinden hiç etkilenm emiştir ve bu ne 25’idir. Dünyanın en büyük tatlı su gölü olan
denle de İç Ovalar hemen hem en düm düzdür. Superior Gölü kıtanın ortalarından Atlas
Topraklarının verimliliği ve yağışların uygun O kyanusu’na kadar uzanan 3.000 km uzunlu
olması yüzünden bu bölge ülke tarımının bel ğundaki suyolunun bir parçasıdır. Kanada,
kemiği durum undadır. Petrol, doğal gaz ve Superior, H uron, Erie ve O ntario gibi dört
potas yatakları da bölgenin zenginliğine kat büyük gölünü ABD ile paylaşır. Büyük göl
kıda bulunur. lerden Michigan ise tümüyle ABD sınırları
Kayalık Dağlar ile Büyük Okyanus arasın içindedir. Gölleri okyanusa bağlayan suyolu
da, yalçın dağlar, derin vadiler ve geniş yayla ve St. Lavvrence Irmağı bu iki ülke arasında
lardan oluşan Cordillera bölgesi yer alır. Kısa paylaşılır.
bir süre önce bazı jeologlar K anada’nın bu Kanada'da ters yönlere akan büyük ırmak
308 KANADA
B. & C. A lexander
Baffin A da sı'n da F robisher Körfezi kıyısında yer alan küçük b ir kasaba. O rtadaki kub be li ilg in ç yapı b ir
kilisedir.
sistemlerini ayıran iki büyük doğal sınır var Scotia ve Nevv Brunsvvick gibi Atlas Okyanu
dır. Kayalık Dağlar, Büyük O kyanus’a suları su kıyısındaki eyaletler ile O uebec’in güney
nı boşaltan ırmak ve gölleri kıtanın öbür göl bölümleri ve O ntario’da yazlar sıcak, kışlar
ve ırm aklarından ayırır. Daha az göze çarpan ise dondurucu soğuk olur. Bu eyaletlerde,
bir sınır da, kuzeye doğru akarak Kuzey Buz okyanusa yakın oldukları için, sıcaklık farklı
Denizi’ne ve Hudson Körfezi’ne dökülen ır lıkları iç bölgelere göre daha azdır. Bütün
m aklarla, güneyde Meksika Körfezi’ne ve A t bölgede yağış yıl içine eşit olarak dağılır.
las O kyanusu’na dökülen ırmakları birbirin Kanada Kalkam ’nda kışlar çok uzun ve aşırı
den ayıran topraklardır. Bu sınır, kabaca 49. soğuk, yazlar ise kısa ve ılıktır. İç O valar’da
enlemi izler. ise kara iklimi egem endir. A m a burada yaz
İngiliz Kolumbiyası’nda bulunan Fraser Ir ayları, sıcak ve kuru geçtiğinden, iklim tahıl
mağı eyaletin güney yarısını akaçlar. Kayalık üretimine çok elverişlidir. Yükseklik bakı
Dağlar’ın doğusunda bulunan K anada’nın en mından büyük farklılıkların olduğu Cordille-
uzun ırmağı Mackenzie, kollarıyla birlikte ra ’da ise değişik iklimler görülür. Çoğu yerde
çok geniş bir alanı akaçlayarak Kuzey Buz kışlar soğuk ve karlı, yazlarsa ılık ya da sıcak
Denizi’ne dökülür. D aha güneyde, Saskatc- geçer. Dağların batı yamaçları çok yağış alır.
hewan Irmağı Kayalık Dağlar’daki kar suları Vancouver ve Victoria kentlerinin de bulun
nı toplar, geniş çayırları geçerek Winnipeg duğu güney kıyılar, K anada’nın en sıcak
G ölü’ne dökülür. Büyük G öller’i akaçlayan yöresidir. Kuzey Buz Denizi kıyıları ve bura
St. Lavvrence, Atlas Okyanusu’na dökülen en daki adalar ise en soğuk bölgedir. Bu bölgede
büyük ırmaktır. toprak bütün yıl boyunca donmuş olarak
kalır. Burası Kuzey Kutup Dairesi içinde
İklim ve Yabanıl Yaşam bulunduğu için altı ay gece, altı ay gündüz
Newfoundland, Prens Edvvard Adası, Nova olur. Kışlar uzun, çok soğuk ve çoğunlukla
KANADA 309
karanlıktır. Yazlar kısa ve serin geçer; hava biçimde, soğuk sular Büyük Okyanus kıyıla
genellikle açıktır. Yazın buzlar yarım m etre rında yaşayan sombalığı ve ringa gibi birçok
kadar çözülür. balığa besin taşır. H er iki okyanusta da
K anada’nın üzerinde üç ayrı hava akımı balinalar büyük ölçüde azalmıştır, hatta bazı
bulunur. Büyük O kyanus’tan serin ve nemli türler yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
hava, Kuzey Kutup Bölgesi’nden soğuk ve Bazı hayvanların, özellikle de bazı kuş türleri
kuru hava, Meksika Körfezi ve Karayib Deni- nin tükendiğini, bazı türlerin de tükenm e teh
zi’nden ise sıcak ve nemli hava akımları gelir. likesiyle yüz yüze bulunduğunu gören K ana
Batıdaki dağlarda ve Kanada Kalkanı’nda dalIlar yabanıl yaşamın korunması konusunda
bulunan geniş yerleşilmemiş alanlar, yüzyıllar duyarlıdır.
boyunca çok değişik yabanıl hayvanların yur
du olmuştur. Bugün yeryüzündeki boz ayı, Halk
dağ koyunu, rengeyiği, kurt ve volverin gibi Kuzey A m erika’ya ilk gelenler, bir zamanlar
hayvanların çoğu K anada’da bulunur. Bir Sibirya ile Alaska arasında bulunan dar bir
geyik türü olan sığın, kara ayı, kunduz, mink, toprak şeritten geçmişlerdi. K anada’nın Yerli
misk sıçanı, tilki gibi eti ya da kürkü değerli nüfusunun ataları olan bu insanlar doğuya ve
olan daha birçok hayvan ve çok sayıda kuş güneye doğru yayıldılar. Sonra gelen göçmen
büyük orm anlarda yaşar. Atlas Okyanusu’n- ler Kuzey Kutup Bölgesi’nin kıyılarını izledi
daki Labrador Akıntısı’nın soğuk suları kü ler. Kanada ve A laska’daki Eskimolar, bu
çük deniz canlılarıyla doludur ve sayısız balığı sonraki göçmenlerin soyundandır. K anada’
Grand Sığlığı’na çeker. Bu sığlık Nevvfound- da, Yerliler ile Eskim olar’a “Yerli halk”
land açıklarında balıkların beslendiği ve ço denir. Bunların sayıları yaklaşık 600 bindir
ğaldığı bir bölgedir. Bu bölgede en çok ringa, (bak. ESKİMOLAR).
morina ve yassıbalıklara rastlanır. Benzer A vrupalılar, Kuzey A m erika’ya 16. yüzyıl
ZEFA
Kayalık D ağlar'ın
Kanada sınırları içinde
kalan en yüksek noktası
3.954 m etreye ulaşan
Robson D ağı'dır.
310 KANADA
Kuzey K utu p B ö lg e si'n d e yaşayan E skim o lar, ilk A v ru p a lıla r g e lm e den çok önce K anada'ya ye rle şm işti.
da gelmeye başladı. K anada’da ilk sürekli curling*dir. Kanada dünyanın en iyi profesyo
yerleşimi 17. yüzyılda Fransızlar kurdu. Ü lke nel buz hokeyi takımlarından birine sahiptir.
nin denetim i, 18. yüzyılın sonlarından başla En önemlisi Q uebec’de düzenlenen kış karna
yarak İngilizler’in eline geçti. İngiltere’den valları da oldukça yaygındır. Yazın ise en
çok sayıda insan, daha iyi bir yaşam kurmak gözde spor beyzboldur. Am erikan futboluna
amacıyla K anada’ya göç etti. 15 milyonun benzeyen Kanada futbolu da yaz aylarında
üzerinde Kanadalı İngilizce, 6 milyon Kana oynanır. Kentlerde yaşayanların yazın oyna
dalI da Fransızca konuşm aktadır (1981). 19. dıkları başlıca spor golftür. Federal hüküm e
yüzyılın sonlarında kıtayı bir uçtan bir uca tin düzenlediği, içinde kamp alanları ve çeşitli
geçen demiryolunun tam amlanmasından son olanaklar bulunan 28 ulusal park vardır.
ra, Batı K anada’nın yerleşime açılması ve her
iki dünya savaşını izleyen göçler sonucu, Tarım, Hayvancılık, Ormancılık ve
Doğu ve Güney A vrupa’dan çok sayıda insan Balıkçılık
bu ülkeye yerleşti. Parasız ya da çok ucuza K anada topraklarının yüzde 7’sinden azında
toprak edinme olanağı, özellikle inşaat sana tarım yapılmasına ve 500 binden az Kanada-
yisinde sürekli iş bulma um udu insanları Ka lı’nın toprakla uğraşmasına karşın, tarım
nada’ya çekti. Bugün K anada’da anadili İtal ürünleri ve bu ürünlerin işlenmesiyle elde
yanca olan 500 binin üstünde insan yaşar. edilen üretim , toplam üretiminin altıda birini
Bundan başka 500 bin Alm anca, 500 bin U k oluşturur. Tarım büyük çiftliklerde, m akine
rayna ya da başka Slav dillerini konuşan insan lerden yararlanarak, doğal ve kimyasal gübre
vardır. Hong Kong, Güneydoğu Asya ve lerin yaygın olarak kullanılmasıyla yapılır.
H indistan’dan son yıllarda gelen göçmenlerle, Nüfus ülke büyüklüğüne oranla oldukça azdır
K anada’da konuşulan diller listesine birçok ve tarımsal üretim ülkenin tüketebileceğinden
Asya dili de eklendi. çok fazladır. Bu nedenle Kanada tarım ürün
K anada’nın İngilizce ve Fransızca olarak iki leri satışında dünyanın önde gelen ülkelerin
resmi dili vardır ve etnik grupların çocukları den biri olmuştur. Örneğin buğday satan
nın okullarda ya da başka kurum larda ana ülkeler arasında dünyada İkincidir.
dillerini ve geleneklerini öğrenm elerine ola Buğday, yulaf, mısır gibi tahıllar dışında
nak sağlanmaktadır. K anada’da kolza, keten, tütün, patates, mey
K a n a d a l I l a r s p o r a d ü ş k ü n d ü r . K ış ın , e n ve ve sebze yetiştirilir. Sığır, koyun, domuz
y a y g ın s p o r l a r b u z p a t e n i , k a y a k v e b u z beslenir; bunlardan et ve süt ürünleri elde
ü s t ü n d e a lt ı d ü z le ş ti r il m i ş t a ş l a r l a o y n a n a n edilir. Büyük Göller Yöresi ve St. Lavvrence
KANADA 311
vadisinde tütün, hayvancılık ve sebze üretimi yüzde 3’ünü oluşturan bu orm anlardan, top
önde gelir. O ntario ve Erie gölleri arasında lam kereste üretiminin yaklaşık yarısı karşı
üzüm bağları ve meyve bahçeleri vardır. lanır.
M anitoba, Saskatchevvan ve A lberta eyaletle
rinin geniş düzlükleri tahıl üretiminde ülkenin Madencilik
en önemli bölgeleridir. Dünyanın önde gelen mineral kaynaklarına
K anada’da 15. yüzyıldan beri ticaret am a sahip olan Kanada mineral satışında dünya
cıyla balıkçılık yapılmaktadır. Deniz ürünleri birincisidir. Bu mineralleri aram a çabasıyla
nin zenginliği nedeniyle K anada’nın Büyük yürütülen çalışmalar sırasında ülkenin en
Okyanus kıyıları çok sayıda balıkçı gemisini uzak köşelerine kadar ulaşan kara ve dem ir
bu kıyılara çeker. Uluslararası anlaşmalar yolları yapıldı ve bu bölgelerde yerleşim
K anada’ya kendi 200 millik sınırlarının dışın birimleri kuruldu. K anada’da elde edilen
da da balıkçılığı denetlem e yetkisi vermiştir. m ineraller, m etaller, ametaller ve yakıtlar
Ö bür ülkelerle arasında rekabet olmasına olarak üç gruba ayrılabilir. Dem ir, bakır,
karşın, balıkçılık Kanada’da bugün de çok nikel, çinko, altın, gümüş ve uranyum gibi
önemlidir. m etaller, K anada’nın başka ülkelere sattığı
Kanada, dışarıya sattığı ürünlerin beşte mineralin değer olarak yüzde 30’unu oluştu
birini orm anlarından elde eder. Kanada Kal- rur. Alçıtaşı, kum ve çakıl gibi am etaller,
kanı’nda toprakların önemli bir bölümünü yapılarda kullanılır. Köm ürden elektrik üreti
kaplayan Boreal Orm anı, toplam ülke orm an minde yararlanılırsa da bu m aden elverişsiz
larının yüzde 80’ini oluşturur. Buradan elde yerlerde bulunduğu için ülke ekonomisi açı
edilen odun, çoğunlukla kâğıt ham uru ve sından büyük önem taşımaz. Potas kimyasal
kâğıt üretiminde kullanılır. O ntario ve Que- gübre üretiminde kullanılır ve Kanada dünya
bec ormanlarının sert odunlu ağaçlarından potas gereksiniminin yüzde 40’ını sağlar. A s
mobilya yapımında yararlanılır. İngiliz Ko- bestin önemi, sağlığa zararlı olduğu anlaşıldı
lumbiyası’nda Büyük O kyanus’tan gelen ğından beri azalmıştır. Ham petrol ve doğal
nemli rüzgârlarla büyüyen köknar ve ladinler gaz K anada’nın önemli dış ticaret ürünlerin-
görkemli boyutlara erişir. Toplam ormanların dendir.
George H untertPublix
û u e b e c kenti
yakın larınd aki bu
ye rle şim b irim le rin d e ,
ta rla la r m erkezden
çevreye do ğ ru
genişleyerek
ya yılm a kta d ır. Bölgedeki
başlıca ü rü n le r buğday,
yu la f, arpa ve çavdardır.
312 KANADA
George Hunter!Publix
ğü K anada’da 65 üniversite ve 196 yüksek vali tarafından atanan 104 üyesi vardır. Yasa
okul vardır. tasarılarının yasalaşabilmesi için her iki mec
Ülkede İngilizce ve Fransızca olarak, gün liste de onaylanması gerekir. Meclislerden
lük, haftalık ya da aylık 1.300’den fazla dergi geçen yasalar genel valinin de onayıyla yasa-
ve 1.250’yi aşkın gazete yayımlanır. Ayrıca, laşır.
azınlıkların dillerinde basılan 200’e yakın İngiltere kral ya da kraliçesi eyaletlerde,
yayın vardır. gene başbakanın önerisiyle genel valinin ata
Federal hüküm et 1957’de, güzel sanatları dığı bir vali vekilince temsil edilir. Bütün
özendirmek için bir kurul oluşturdu. Bu eyaletlerde seçimle gelen bir meclis vardır.
kurulun çalışmaları gösteri sanatlarının geliş Eyalet yönetimleri eğitim, çalışma koşulları,
mesine katkıda bulundu. Kurulun yanı sıra mülkiyet yasaları ve sağlık gibi konulardan
özel kişi ve kuruluşların parasal desteğiyle sorumludur. H er eyalette, ayrıca yerel işlerle
çok sayıda tiyatro, konser salonu ve kültür ilgilenmek üzere seçilen belediye meclisleri
merkezi yapıldı. O ntario eyaletindeki Strat- de bulunur.
ford Shakespeare Tiyatrosu ve Shaw Festival Yukon ve Kuzeybatı Toprakları, Avam
Tiyatrosu ülkenin en önemli gösteri merkez- Kamarası’nda temsil edilir. H er ikisi de bir
lerindendir. M ontreal, T oronto, Vancouver ölçüde özerktir.
ve Ham ilton senfoni orkestraları ile Otta- K anada’da m ahkem eler bağımsızdır ve ge
vva’daki Ulusal Sanat Merkezi Orkestrası rek federal, gerek yerel yasalar tek bir m ah
uluslararası düzeyde ünlüdür. Ayrıca Kanada keme sistemi tarafından uygulanır.
bale toplulukları da özgünlükleri ve yetkin
gösteri düzeyleriyle dünyaca tanınm aktadır. Tarih
Kanada resim sanatı ve edebiyatı ilk başlar Leif Eriksson’un öncülüğündeki Vikingler’
da A vrupa’dan etkilendi. Resimde m odern in K anada’ya İS 1000 dolaylarında geldiği sa
akım James Wilson M orrice’le başladı. 20. nılıyor. Avrupalılar’ın K anada’yı keşfi ve ora
yüzyılın başlarında Yediler G rubu adıyla bili da yerleşmeleri ise ancak 15. yüzyılın sonları
nen ve ilk üyeleri Lawren H arris, A. Y. na doğru başladı. İngiltere Kralı VII. H enry’
Jackson, J. E. H. M acdonald ve Tom Thom nin hizm etinde çalışan İtalyan John Cabot
son olan bir grup ressam özgün Kanada 1497’de gemisiyle Kuzey Am erika kıyılarında
resminin gelişmesinde öncülük etti. Newfoundland ya da Cape Breton Adası açık
larına geldi. C abot’tan önce Basklı ve P orte
Anayasa ve Yönetim kizli balıkçıların bölgeye geldiğini gösteren
Kanada parlam enter sistemle yönetilen fede bazı buluntulara rastlanmıştır. Bu denizlerde
ral bir devlettir. O ttow a’daki Kanada Parla zengin balık yataklarının bulunması birçok
mentosu savunma, dış politika, ticaret, mali A vrupalı’yı bu kıyılara çekti.
ye, bankacılık ye ceza hukuku gibi bütün 1534’te, Kral I. François Fransız denizci
ülkeyi ilgilendiren konularda yasa yapar. Ay Jacques C artier’yi Çin’e ulaşacak bir geçit
rıca, 10 eyaletin her birinde kendilerini ilgi bulmakla görevlendirdi. Cartier, ilk seferinde
lendiren konulardaki yasaları düzenleyen ya Nevvfoundland’e ve St. Lawrence Körfezi’ne
sama organları vardır. İngiltere kral ya da gitti. İkinci yolculuğunda, çoktandır aranan
kraliçesi simgesel olarak devlet başkanı sayılır Kuzeybatı Geçidi’ni bulduğu düşüncesiyle,
ve Kanada başbakanının önerisiyle atanan bir St. Lawrence Irmağı boyunca ilerledi ve bu
genel valice temsil edilir. Kanada Parlam en gün M ontreal’in bulunduğu bölgeye kadar
tosu, Senato ve Avam Kamarası olarak iki geldi. C artier tüm bu toprakları Fransa’ya
meclisten oluşur. kattı.
Avam Kam arası’nın 295 üyesi beş yıl için Bu arada, İngiliz kâşifler de Kuzeybatı G e
seçilir. Genel vali, genel seçimlerde en çok çidi’ni bulmaya çalışıyorlardı. Kuzeye ilerle
oyu alan partinin önderini başbakan olarak yen M artin Frobisher, 1876-77’de Baffin Ada-
seçer ve hüküm eti kurmasını ister. sı’na ulaştı (bak. F r o b is h e r , S ir M a r t in ) . Sir
Senato’nun, başbakanın önerisiyle genel Hum phrey G ilbert de 1583’te Newfound-
314 KANADA
land’i İngiliz topraklarına kattı; Henry Hud- eyalet yaparak krallığa bağladı. 1665’te kala
son 1610’da Hudson Körfezi’ne girdi ve bura balık bir grup, sığırları ve atlarıyla yerleşmek
ya kendi adını verdi. üzere K anada’ya geldi. Bu gruba düzenli as
keri birlikler eşlik ediyordu. İlk yönetici Jean
İlk Fransız Yerleşimleri Baptiste Talon, bölgeye yeni koloniciler ge
K anada’da ilk kez 1605’te Port Royal’de bir tirdi.
koloni kuruldu. Bu kalıcı yerleşimin başlangı
cıydı. Bu bölge bugün Nova Scotia olarak anı Kanada Üzerindeki Mücadele
lır. Üç yıl sonra Q uebec’te de küçük bir yerle İspanya Veraset Savaşı (1701-13) Am erika kı
şim birimi kuruldu. Burası, kısa sürede Port tasına da sıçradı. Bu kıtadaki savaşta Fransa,
Royal kolonisini gölgede bıraktı ve Yeni İngiltere’ye karşı topraklarını korumayı ba-
Fransa denen bölgenin merkezi oldu. 1613’te şardıysa da A vrupa’da yenildi. 1713’de imza
Port Royal, Virginia kolonisinden gelen İngi lanan U trecht Antlaşması ile Hudson Körfe-
liz birliklerince neredeyse tüm den yok edildi. zi’ni, Acadia (daha sonraki adı Nova Scotia)
1627’de K anada’yı denetlem ek üzere Yeni ve New foundland’i İngiltere’ye bıraktı. Fran
Fransa Kumpanyası kuruldu. Kumpanya as sa bu tarihten 1760’a kadar K anada’yı deneti
ker ve sömürgecilerden oluşan, gerekli dona minde tutm aya çalıştıysa da başarısız oldu. İn
nıma sahip bir filo kurdu. Ne var ki, İngiliz giltere ile Fransa bir yandan A vrupa’da sava
ler, O uebec’e Fransızlar’dan önce vararak, şırken, öbür yandan da Kanada topraklarını
Fransız donanmasını ele geçirdi; Quebec İngi- ve buradaki kürk ticaretini ele geçirmek için
lizler’e teslim oldu, böylece Kanada üç yıl İn mücadele ettiler.
giltere’nin denetim inde kaldı. 1632’de yapılan Sonunda, A vrupa’daki Yedi Yıl Savaşı
bir anlaşma ile bölge Fransa’ya geri verildi. (1756-63) Am erika’daki kolonilere de yansıdı.
A m a, Fransızlar koloni kurm akta başarılı ola Fransa direnmesine karşın yavaş yavaş gerile
madılar. 1641’de, yani Q uebec’in kuruluşun di. 1759’da Abraham Ovası’nda İngilizler’e
dan 32 yıl sonra, Yeni Fransa’da yalnızca 240 yenildi; 1760’ta da M ontreal düştü. 1763’te
kişi yerleşmişti.
N ational Film Board o f Canada
Fransızlar yeni keşiflerde bulunm akta, ko
loni kurm aktan daha başarılı oldular. 17.
yüzyılın sonuna gelmeden, Büyük G öller’in
batısındaki çayırlıklarda ve güneyde Missis-
sippi Irmağı boyunca ilerleyerek Meksika
Körfezi’ne ulaşmışlardı. Bu ilk kâşifler, Yerli
ler ile ilişki kurm aya çalışan papazlar ve mis ' v«
yonerlerdi. fe .
imzalanan Paris Antlaşması ile Yeni Fransa, Bu arada, A B D ile Kanada arasında sınır
İngiliz toprakları arasına katıldı; burada İngil sorunları ve K anada’nın, Am erikan İç Sava-
tere’ye bağlı Ouebec kolonisi kuruldu. İngi- şı’ndaki tutum u gibi konularda bazı anlaşmaz
lizler Kanadalılar’ın kendi dinlerini, yasaları lıklar çıktı. Temel sorunlar 1871’de Washing-
nı ve dillerini korum alarına izin verecekleri ton’da yapılan bir toplantıda tartışıldı ve iki
konusunda güvence verdiler. ülke arasında anlaşmaya varıldı.
1896’da Liberaller seçimi kazandı. Fransız 1941 Ağustos’unda ABD ile Kanada, savun
Kanadalıları’ndan Sir Wilfrid Laurier, 191 l ’e ma konusunda işbirliği yapmaya başladı. A ra
kadar ülkeyi yönetti. Batıyı yerleşime açmak lıkta Pearl H arbor baskınından birkaç saat
ve yıllık buğday üretimini artırm ak için bin sonra Kanada, Japonya’ya savaş ilan etti. Ka
lerce göçmen batıya yerleştirildi. nada birlikleri A vrupa’da çeşitli cephelerde
20. yüzyılın başları hızlı büyüme yılları olve Büyük O kyanus’ta savaştı. II. Dünya Sa-
du. Yeni demiryolları yapıldı ve maden yatak vaşı’nın Kanada açısından en önemli sonucu,
ları bulundu. 1911’de Laurier başkanlığındaki ekonomisinin hızla gelişmesi, M üttefikler’e
Liberal hüküm et düştü ve yerine Robert gönderdiği ham m adde, gıda ve sanayi ürünle
Laird Borden yönetimindeki M uhafazakârlar riyle ülkenin zenginleşmesidir.
geldi.
Savaş Sonrası
İki Dünya Savaşı Kanada, 1945’te San Fransisco’da toplanan
1914’te I. Dünya Savaşı çıkınca Kanada İngil Birleşmiş M illetler Konferansı’nda kurucu
tere’nin yanında yer aldı. üyeler arasında yer aldı. 1949’da N A T O ’ya
Savaşı sona erdiren Versay (Versailles) (Kuzey A tlantik Antlaşması Ö rgütü’ne) girdi.
Antlaşm ası’m imzalayan ülkelerden biri olan Kanada ekonomisi 1945-57 arasında sürekli
Kanada daha sonra M illetler Cemiyeti üyesi bir büyüme gösterdi. Toplumsal refah prog
oldu. ram larına daha fazla kaynak ayrıldı ve devle
Kanada, bağımsız yönetim hakkını yavaş tin eğitime verdiği destek arttı. Ülkeye gelen
yavaş kazandı. I. Dünya Savaşı’na kadar içiş göçmen sayısında da büyük artış oldu. 1945-
lerinde özerk olan K anada, dış ilişkiler konu 56 arasında 1 milyonun üzerinde göçmen Ka-
sunda İngiltere’ye bağımlıydı. Kanada her nada’ya yerleşti.
alanda kendi kendini yönetmeye 1926’da baş 1957-61 arasında ise Kanada ekonomisi bir
ladı. Bu durum un İngiliz Parlam entosu’nda durgunluk dönemine girdi. Bu durgunluk
resmen kabul edilmesi ancak 1931’de gerçek özellikle tarım bölgelerini etkiledi. 1959’da
leşti. Bu tarihten sonra Kanada, İngiliz Ulus St. Lawrence Suyolu’nun açılmasıyla, gemiler
lar Topluluğu’nun bağımsız bir üyesi oldu. Bu iç bölgelere kadar ulaşabildi. Bu durum To-
konuda son adım, Kanada Yüksek M ahkem e ronto ile M ontreal çevresinin yararına olur
sin in yasal işlerde en yüksek yargı organı ol ken, Atlas Okyanusu kıyısındaki liman kent
duğunun onaylanmasıyla 1949’da tam am lan leri zarar gördü.
dı. 1982’de İngiliz Parlam entosu, Kanada Ya- 1957’de 22 yıllık Liberal Parti yönetimi ye
sası’yla K anada’nın İngiltere’den bağımsızlı rini John D iefenbaker önderliğindeki M uha
ğını tanıdı. fazak ârlara bıraktı. Lester Pearson önderli
1920’ler K anada’nın hızlı büyüme yıllarıy ğindeki Liberaller, 1963’te yeniden iktidara
dı. Bu sırada Q,uebec’te gelişen Fransız ulus geldi. Bu dönemde en önemli iç sorun K ana
çuluk hareketi, ülkenin yönetiminde Fransız da Birliği’nin korunması oldu. Fransızca ko
asıllı Kanadalılar’ın daha fazla söz hakkı ol nuşulan Q uebec’te ayrılıkçı bir grup güçlendi.
masını savundu. Sanayideki İngiliz egemenli Fransız kökenli Kanadalılar hüküm etin ken
ğine karşı Fransızlar’ın kendi yaşama ve çalış dilerine adaletli davranmadığı düşüncesindey-
ma koşullarını belirlemede söz sahibi olması diler. Ayrılıkçılar Pierre T rudeau’nun 1968’
için mücadele etti. de başbakan olmasından sonra da çalışmaları
1929 Dünya Bunalımı sırasında, birçok kişi nı sürdürdüler. 1976’da Rene Levesque’nin
işsiz kaldı. Bunalımın en şiddetli olduğu dö ayrılıkçı partisi Q uebec’te yönetime geldi. Ne
nemde K anada’da 1.500.000 işsiz vardı ve kır var ki, 1984’te Quebec, bu partiye, dolayısıyla
sal bölgelerde açlık önemli bir sorun oldu. da ayrılıkçılara karşı oy kullandı. Aynı yıl ya
1939 Eylül’ünde Kanada, A lm anya’ya sa pılan seçimlerle, Q uebec’ten Birleşik Kanada
vaş ilan etti. İngiltere’ye gemiler ve askeri bir yanlısı m uhafazakâr Brian M ulroney başba
likler gönderdi. İngiliz Uluslar Topluluğu’na kan oldu. 1988’de A BD ile ticaretin serbest
üye ülkelerin havacıları K anada’da eğitildi. leştirilmesi tartışm aları nedeniyle yapılan er
KANAL 317
ken seçimde M ulroney ve ekibi yeniden seçil lardaki sürgülü kapaklarla havuza su girişi
di. 1 Ocak 1989’dan başlayarak A BD ile Ka denetlenir. Irmağın akış yönüne karşı giden
nada arasındaki tüm ticari kısıtlamalar ve bir geminin, ırmağın su düzeyinin daha yük
güm rükler kaldırıldı. sek olan bölümüne bir kanal-havuzla nasıl
çıkarıldığını görelim. Gemi havuza girmeden
KANAL. B ü y ü k y a p a y s u y o l la r ı o l a n k a n a l l a r önce, ırm aktaki su düzeyinin yüksek olduğu
s u l a m a , a k a ç l a m a y a d a u la ş ım a m a c ıy la yönde bulunan havuz kapıları kapalı, karşı
y a p ı l ı r (bak. A k a ç l a m a ; S u l a m a ) . B u m a d d e yöndeki kapılar açıktır. Bu durum da havuzun
d e y a ln ı z c a u la ş ım a m a c ıy la k u l l a n ı l a n k a n a l su düzeyi düşüktür. Gemi havuza girdikten
la r a n la tıla c a k tır. sonra havuzun bu yöndeki kapıları kapatılır
Fazla hızlı akmayan ırm aklar eskiçağlardan ve su düzeyinin yüksek olduğu karşı yöndeki
bu yana ucuz ve kolay bir ulaşım yolu olarak kapıların üzerinde bulunan kapaklar açılarak
kullanılmıştır. Yatakları çok kıvrımlı olan havuza su alınmaya başlanır. Havuzdaki su,
ırm aklarda kıvrımların birbirine yaklaştığı ırmağın yukarı bölümündeki su düzeyine yük
yerlerin birer kanalla birleştirilmesi, suyolunu selince bu yöndeki havuz kapıları açılır ve
kısaltarak ulaşımda kolaylık sağlar. Bazı ır gemi havuzdan çıkıp ırmağın yukarı bölüm ün
makların yataklarının belirli bir bölümünde de yoluna devam eder. Kanal-havuz kapıları
hızlı akması ırmak üzerindeki ulaşımı güçleş farklı kullanım amaçlarına göre değişik biçim
tirir. Böyle bir durum da ırmak yatağına yapı lerde yapılır. Bazı kapılar yukarıya doğru
lan setlerle su düzeyi yükseltilerek akış hızı kalkarak açılır, bazısı aşağı doğru açılarak
nın azalması sağlanabilir. Teknelerin bu setle kanal-havuz tabanındaki yarıkların içine gi
ri aşması için de kanal-havuzlar yapılır. rer; yanlara doğru kayarak açılan kapılar da
Kanal-havuz, iki ucundaki kapılarla kanal vardır.
dan ayrılan, bir ya da daha çok tekneyi içine Ü zerinde ulaşım yapılabilen iki ırmağın bir
alabilecek büyüklükte bir havuzdur. 14. yüz kanalla birleştirilmesi ulaşımda büyük kolay
yılda H ollanda’da geliştirilen bu yöntem de, lık sağlar. Çinliler İÖ 3. yüzyılda ülkedeki
kapılar kapatıldıktan sonra havuzun su düzeyi başlıca ırmakları birbirine bağlayan kanallar
istenildiği gibi yükseltilip alçaltılabilir. Kapı yapmaya başlamışlardı. İS 610’da açılan ve
B arnaby’s
Fransa'daki M arne
Irm a ğ ı'n ın suları birçok
kanalı besler. Resim de
bu kanallardan b irin in
b ir s u ke m e riyle ırm ağın
üzerinden geçişi
g ö rü lü y o r.
318 KANAL
KANALLAR VE KANAL-HAVUZLAR
NASIL ÇALIŞIR?
Kanal kapısı g e m in in ardından kap atılır ve ge m i 2. kanal-havuzdaki su H unting Survey Corporation Lim ited
düzeyine yükse lin ceye kadar 1. havuza su alınır.
1. ve 2. havuzlar arasındaki kapı açılarak g e m i 2. havuza geçer. Her geçişte aynı iş le m le r tekrarlan arak
ge m i son raki havuzlara geçer. G em i ge çtikten sonra önceki havuzun su düzeyi başlangıçtaki düzeyine
dü şü rü le re k yen i b ir g e m i g iriş i için hazır d u ru m a g e tirilir.
KANAL 319
toplam uzunluğu 1.600 km olan Büyük Ka sistemleri makine gücüyle çalıştırılır. H avu
n a lın yapımıyla bu çalışmalar doruğuna ulaş zun doldurulması ve boşaltılmasının kısa süre
tı. Güney Fransa’daki Midi Kanalı, A kdeniz’i de ve tekneyi fazla sarsmadan yapılabilmesi
Biskay Körfezi’ne bağlar. Kral XIV. Louis için çok sayıda havuz kapağı vardır.
döneminde Pierre-Paul R iquet’nin yaptığı 240 Teknelerin kanallarda, farklı su düzeyleri
km uzunluğundaki bu kanal 1681 ’de işletme ne geçirilmesinde kullanılan üç ayrı yöntem
ye açılmıştır. Günüm üzde de m avnalar ve daha vardır. Su düzeyini kısa bir mesafe
m otorlu tekneler bu kanalı kullanmaktadır. içinde çok fazla değiştirmek gerektiği zaman
İki ırmağı birleştirm ek amacıyla İngilte bu yöntem lerden yararlanılır. Bunlardan biri
re’de yapılan ilk kanal 1777’de tam amlanan si, tekneyi içi su dolu bir tanka alarak bu tankı
T rent ve Mersey Kanalı’dır. James Brindley’ düşey doğrultuda kaldırmaktır. Alm anya F e
in yaptığı 150 km uzunluğundaki bu kanal deral Cum huriyeti’nde Lüneburg’ta 1976’da
Mersey ve Trent ırm aklarını birbirine bağlı işletmeye alman bu tür bir “kaldırıcı” 1.350
yordu ve üzerinde 75 kanal-havuz vardı. Ka tonluk bir tekneyi 38 m etre yükseğe kaldıra
nal, ulaştığı en yüksek noktada 2,4 km uzun bilmektedir. İkincisi, eğik düzlem yöntem i
luğunda bir tünelin içinden geçiyordu. O dö dir. Bu yöntem de, eğik bir düzlem üzerine
nemde kanaldan geçen tekneleri kanalın her döşenmiş raylar üzerinde hareket eden ve
iki kıyısından giden atlar çekerdi. Çok pahalı hareketi kablolarla denetlenen tekerlekli bir
olacağı için, yanlardan atların da geçebileceği tanka alman tekneler bu tankla birlikte kana
genişlikte bir tünel yapılmamıştı. Tekneler lın bir bölümünden öbürüne indirilip çıkarılır.
tünelden geçerken atlar çözülüp tepeden aşı- Belçika’da, R onquieres’de 1968’de işlet
rılıyor, teknenin tünelde ilerlemesi de insan meye giren bu tür bir sistemle 1.350 tonluk
gücüyle sağlanıyordu. Bunun için iki gemici bir tekne, 68 m etre yükseğe çıkarılabilmek-
teknenin üzerine sırt üstü yatıp ayaklarıyla tedir.
tünel tavanını iterek tekneyi tünelden geçiri Üçüncü yöntem , tekneyi içinde yüzdüğü
yordu. suyla birlikte eğimli beton bir kanalda yukarı
Kanal yapılırken yolu üzerindeki tepelerin doğru çekmektir. Kanalın her iki yanında
aşılabilmesi için, çeşitli yöntem ler kullanılır. giden iki lokomotif, kanaldaki dev bir bölm e
Kanal tepenin yamaçlarından dolanarak geçe yi önündeki suyla birlikte kanal boyunca
cek biçimde yapılabilir. Bu yöntem de kanalın yukarı doğru çeker. Güney Fransa’da, Mon-
bir kenarı yamaca kazılır ve kazıyla çıkan tech’te, bu yöntemle tekneler 13,30 m etre
toprak dış kenara yığılarak kanalın ikinci yükseğe çıkartabilm ektedir.
kenarı oluşturulur. Eğer kanalın yolu üzerin
deki tepe küçükse, bir tünel açılarak ya da Avrupa'daki Kanallar
tepe yarılarak kanal geçirilir. Kanalın vadileri A vrupa’da suyollarım geliştirmek için R om a
aşması için de setler ya da sukemerleri yapılır lılar dönem inden bu yana birçok kanal yapıl
(bak. SUKEMERİ). mıştır. Irm akları birbirine bağlayan kanalla
Tepeler üzerinden geçen bu tür bir kanalda rın yapımı 18. yüzyılda gelişmeye başlamış,
birçok kanal-havuzun yapılması gerekir. A ra Napolyon döneminde hız kazanmış ve 19.
zinin durum una göre bu kanal-havuzlar ara yüzyıl boyunca da sürmüştür. Demiryolları
lıklarla yapılabileceği gibi, merdiven basa yapılmaya başladığı sırada A vrupa’da geniş
m aklarına benzer biçimde yan yana da olabi bir kanal ağı kurulmuş durumdaydı.
lir. Tek bir yapı olarak yan yana yapılan ve İngiltere’de de kanal yapımı 1760’larda
merdiven denen kanal-havuzlarda, birinin yu hızla artm aya başlamış ve 1840’larda dem ir
karı yandaki kapısı, bir sonraki havuzun, yollarının gelişmeye başlamasına kadar geçen
aşağı yandaki kapısını oluşturur. İşlek suyol sürede ülkenin her yanında çok sayıda kanal
ları üzerindeki kanallarda yan yana iki ya da yapılmıştır. Büyük çoğunluğu köm ür ve öbür
üç kanal-havuz yapılabilir. sanayi hamm addeleri ile sanayi ürünlerinin
A vrupa ve A B D ’deki suyollarında bulunan taşınması amacıyla yapılmış olan bu kanalla
m odern kanal-havuzlar çok büyüktür ve tüm rın çok azı günümüzde ticari taşımacılıkta
320 KANALİZASYON
önem taşır. Küçük kanallar artık genellikle 6 km uzunluğundadır; kayalık bir bölgeden
teknelerle tatil yapmak amacıyla kullanılmak geçtiği için yapımında karşılaşılan güçlüklerle
tadır. tanınmıştır.
SSCB’de kanallarla birleştirilen büyük ır Kuzey A m erika’daki büyük St. Lawrence
makların oluşturduğu suyolları Leningrad’ Suyolu 1959’da açılmıştır. Yedi dev kanal-
dan H azar Denizi’ne, M oskova’dan K arade havuzu olan bu kanal, 22.000 tonluk gemile
niz’e kadar uzanır. rin O ntario G ölü’ne ulaşmalarını sağlar. O n
A vrupa’da birçok önemli yeni suyolu yapıl tario G ölü’nden W elland Kanalı’yla Erie G ö
m aktadır. Bunlar arasında Ren-M ain-Tuna lü’ne, oradan da Michigan G ölü’ne geçen
Kanalı ile Ren-Rhöne Kanalı sayılabilir. gemiler Chicago’ya kadar ulaşabilir.
ÇAMUR KURUTM A P O M P A İS T A S Y O N U
Y A T A K LA R I I
iK E l.TM E TA N K İ:
D O N E fTS ü^^S
İERPME FISKİYELERİ
FİLTRE Y A T A Ğ I
M AYALANM A
I TANKI t
İÖ KE LTM E T A N K I
FO SSEPTİK
TANKI FİLTRE
Y A TA Ğ I A T IK G İRİŞİ
FOSSEPTİK
SIVI A T IK L A R IN '
ÇIKIŞ B O R U S U .
KANALİZASYON 321
arıtm a tesisleri daha küçük ve ucuz olur. atıklar, düşük bir hızla kanallardan akıtılarak
Yağmur sularının toplanmasıyla ilgili bilgileri yollardan ve bahçelerden atık suya karışmış
A K A Ç LA M A maddesinde bulabilirsiniz. olan kum ve taş gibi m addelerin çökmesi
Eskiden insan atıkları evlerin arkalarına sağlanır. Böylece bunların tesisteki pom pala
atılırdı. Köylerde zararı az olan bu uygulama, ra zarar vermesi önlenir. Bu birikinti daha
kentlerde yolların iğrenç bir pislikle kaplan sonra taraklarla kanallardan toplanır ve yı
masına yol açardı. O zamanlar atıklar ya kandıktan sonra yol onarım mda kullanılır.
ırmak ve dere kıyılarındaki yamaçlara dökü Atıklar üstü açık, geniş çökeltme tankları
lür ya da çukurlarda birikir, pis kokulu na alınarak katı ve sıvı maddelerin birbirin
bataklıklar oluşurdu. Atıkların, yolların altın den ayrılması sağlanır. Katı maddelerin bü
dan geçen kanalizasyon borularıyla taşınması yük çoğunluğu sulu bir çamur halinde dibe
ileriye doğru atılmış bir adım oldu. Am a çöker ve bunlar mayalanma tanklarına pom
bunlar arıtılm adan akarsulara boşaltıldığı için palanır.
tifo, dizanteri, kolera ve çocuk felci gibi salgın Ayrılan sıvı atıklar filtrelere gönderilir; taş
hastalıklara neden oluyordu. Çünkü genellik ya da klinkerle hazırlanmış daire biçimindeki
le içme suyu, hastalık mikroplarını taşıyan yataklar olan filtrelere döner fıskiyelerle ser
atıkların karıştığı bu akarsulardan sağlanırdı. pilir. Filtredeki taşları saran ince balçık kat
m anında yaşayan bakteriler serpilen bu sıvı
Modern Kanalizasyon Sistemleri atıklardaki katışkılarla beslenir (bak. BAKTE
Gelişmiş ülkelerde, denize uzak kentlerde R İ). Bakteriler yaklaşık sekiz saat içinde, atık
atıklar kanalizasyon borularıyla arıtm a tesis su içindeki katışkıların büyük bir bölümünün
lerine gönderilir; burada katı ve sıvı m addeler ayrılmasını sağlar. Filtreden geçen sıvı, başka
birbirinden ayrılır ve zararsız durum a geti bir çökeltme tankından da geçirildikten sonra
rilir. hemen hemen saf su olarak akarsulara bıra
Arıtm a tesisine gelen atıklar önce metal kılır.
çubuklardan oluşan süzgeçlerden geçirilerek Sıvı atıkları arıtmanın başka bir yöntemi
içindeki paçavra, tahta gibi m addeler ile de, bir tanka alman bu sıvının içine hava
başka büyük parçalar ayrılır. D aha sonra püskürtm ektir. Tankta üreyen bakteri küm e
Tham es Water
G ün ey Londra'da
C rossness'teki bu arıtm a
tesisi 1,6 m ily o n kişinin
yaşadığı b ir b ö lg enin
atıklarını arıtm aktadır.
322 KANARYA
leri, sıvıda bulunan ve bir çamur biçiminde istenen sonucu vermez. Bazen atıklar rüzgâr
dibe çöken katışkılarla beslenir. Sıvının içine ve gelgitle kıyıya gelir, bütün kumsal ve
hava püskürtülürken bakteriler sıvıda bulu kıyılar pislikle kaplanır. Eğer arıtılmadan
nan organik maddeleri oksitler. Dipteki ça göle ya da denize dökülen atık miktarı çok
mur öbür yöntem de olduğu gibi mayalanma fazlaysa, doğal olarak üreyen bakteriler bun
tanklarına gönderilir. Am a tanktaki bakteri ları tüketem ez ve ciddi bir çevre kirlenmesi
ler de bu çamurla birlikte gittiği için, atık ortaya çıkar.
suyun tanka her alınışında, bakterilerin varlı Eğer bir fabrika kimyasal artıklarım kentin
ğını sürdürm ek amacıyla, önceki çamurun bir kanalizasyon sistemine boşaltırsa, arıtm a tesi
bölümü de yeniden tanka alınır. sinin çalışması ciddi ölçüde aksayabilir; çünkü
M ayalanma tanklarında bulunan başka bir kimyasal artıklar arıtmayı sağlayan bakterileri
tür bakteri, bu tanklara alınmış olan çamurla zehirleyip öldürebilir. G ünüm üzde bu tür za
beslenir ve onu mayalar (bak. M a y a l a n m a ) . rarlı artıkların kanalizasyon sistemine boşal
Mayalanma sırasında oluşan m etan gazı ge tılması yasaklanmıştır.
nellikle, arıtm a tesisindeki pom palar ve öbür Ayrıca bak. ATIK DEĞERLENDİRME; ÇEVRE KİR
m akineler için gerekli olan enerjiyi sağlamak LİLİĞİ; Su DAĞITIM SİSTEMİ.
ta kullanılır. Üç ya da dört hafta sonra
tanklardan çıkarılan çamur daha yoğunlaş KANARYA. Sevilen bir kafes kuşu olan
mıştır ve artık kötü kokmaz. Bunun bir kanarya (Serinus canaria) ispinozgillerdendir.
bölümü kurutularak tarla ve bostanlarda güb Adını, ilk kez yakalandığı A frika’nın batı
re olarak kullanılır. Kalanı tankerlerle taşınıp kıyıları açıklarındaki Kanarya A daları’ndan
denize dökülür; suyosunlarına besin olur. Bu alır. Am a Atlas Okyanusu'nun daha da açık
yosunları yiyen küçük deniz canlıları da balık larında yer alan M adeira ve Asor adalarında
ların besin kaynağıdır.
Kentlerin dışındaki bazı büyük evlerin ken
di atık su sistemleri vardır. Fosseptik denen
bu sistemde atıklar yeraltında bulunan kapalı
bir tanka akıtılır. Burada dibe çöken katı
artıkları yüzeydeki köpük içinde üreyen mil
yonlarca bakteri sıvı ve gaz haline dönüştü
rür. Oluşan sıvı, tanktan çıkarak kollara
ayrılan bir boruyla toprak düzeyinin 1 m etre
altında toprağa verilir. Toprağa sızan suyun
içinde kalmış olan son katı artıkları da topra
ğın alt katm anlarında yaşayan bakteriler tü
ketir. Bu sistem^ kanalizasyon sistemine bağlı
olmayan bazı evlerde kullanılan lağım çukur
larıyla karıştırılmamalıdır. Lağım çukuru, za
man zaman pompayla boşaltılması gereken
kapalı bir çukurdur.
almanak olarak nitelendirdiği bir derleme ler de çizgiler de alabildiğine özgürdü. Paris
yayımladı. Amacı sanat alanındaki değişik M odern Sanat M üzesindeki Sarı-Kırmızı-
eğilimleri yansıtmaktı. Bu alm anakta müzikle M avi, Guggenheim M üzesi’n de ki Siyah Çiz
ilgili yazılar, çocuk resimleri de içinde olmak giler soyut resmin en güzel örneklerindendir.
üzere 100’ün üstünde resim, A frika ahşap I. Dünya Savaşı başlayınca Alm anya’dan
oymaları, Alaska dokum aları, Rus halk m o ayrılan Kandinsky İsviçre ve İsveç’e gittikten
tifleri, Bavyera boyalı camları, Alman gotik sonra 1917’de Rusya’ya döndü. SSCB’de bir
heykelleri, El G reco, Cezanne, Henri Rous süre sanat okullarının modernleştirilmesi ve
seau ve Picasso’nun resimleri ve çok sayıda yeni müzelerin kurulması için çalıştı. Renk ve
sanatçının makaleleri yer aldı. Almanak ken desenlerle ilgili görüşleri SSCB’de, Toplumcu
di türünde bir ilk yapıttı. “Y üksek” olarak Gerçekçilik’ten yana çevrelerin tepkisine ne
nitelendirilen klasik sanata karşı bir seçenek den oldu. 1921’de bir daha geri dönm em ek
oluşturuyordu. Alm anaktaki makalelerde il üzere SSCB’den ayrıldı (bak. GERÇEKÇİLİK).
kel resim ile modern resmin ortak yanları, 1922’de W eim ar’daki ünlü tasarım okulu
sanatların birbiriyle ilişkisi ve ortak özellikleri Bauhaus’ta desen ve şeklin özellikleri üzerine
öne çıkarılıyor, sanat dallarının birbirinden temel dersler vermeye başladı. Resim sanatı
kopuk olmasına, sanatın ilkel sanat, halk na müzik paralelinde kuram lar getirmeye,
sanatı gibi ayrı gruplara bölünmesine karşı şekillerle renklerin karışımından oluşan titre
çıkılıyordu. şimlerin anlamını açıklamaya çalıştı. 1933’te
Kandinsky resmi görsel bir müzik olarak Naziler Bauhaus’u kapatınca Paris’e yerleşti;
tanımlıyordu. Resim de müzik gibi sanatçının 1939’da Fransız uyruğuna geçti. Geom etrik
duyduğu bir iç gereklilikten, iç dünyasının desenlerin giderek çarpıcı işaretlere dönüştü
yansıması olarak doğuyordu. Besteci Arnold ğü son dönem resimlerinde Rus halk motifle
Schönberg’in Kandinsky’nin resim kuramını rini çağrıştıran bezeme öğelerine de rastlanır.
geliştirmesinde büyük etkisi oldu. Kandinsky’ Bu resimlerde çizginin bağımsız, kendine
nin aydınlık bir fon üzerinde yüzen rengâ özgü bir canlılığı ve çarpıcılığı vardır.
renk geometrik şekilleri insana bir hafiflik
duygusu veriyordu. Çizginin, desenleri çerçe- KAN DO LAŞIM I bak. K an
velem ekte kullanılmadığı bu resimlerde renk
KANGURU. Kangurular Avustralya, Tas-
A n a d o lu Yayıncılık Arşivi
manya, Yeni Gine ve yakınlarındaki adalarda
yaşayan keseli memelilerin en iyi bilinenleri
dir (bak. KESELİLER). Öylesine tanınmışlardır
ki, Avustralya denince akla gelen ilk hayvan
kangurudur. Kangurugiller (Macropodidae)
familyasını oluşturan bu hayvanların ancak
bir tavşan iriliğindeki fare kangurularından,
kuyruğuyla birlikte uzunluğu 3 m etreye erişen
gerçek kangurulara kadar değişen boyutlarda
yaklaşık 47 türü vardır. A rka ayakları üzerin
de duran boz kangurunun (Macropus cangu-
rü) boyu 2 m etreye ulaşabilir. Kalın ve uzun
kuyrukları gövdelerini destekleyip dengele
meye yarar. Ö bür kanguruların çoğunda gö
rüldüğü gibi ön bacakları kısa, ön pençeleri
Küçüktür. Çok güçlü olan arka bacakları 8
m etre kadar uzağa sıçrayabilmesini sağlar.
Bir kızıl kangurunun (Megaleia rufa) hem en
VVassily K a n d in sky'n in 1913'te y ap tığ ı D üşsel hemen 13 m etre uzağa atlarken 2,5 m etre
D oğaçlam a adlı yapıtı. yüksekliğindeki bir çiti aştığı bilinmektedir.
326 KANGURU
sonra İstanbul’da yaşamaya başladı. Kısa bir tan Gibi"de (1946) halk şiirinden yararlandı.
süre için tekrar gittiği A nkara’da bir gece 1947’de yayımladığı Yenisi ve 1949’da yayım
karanlık nedeniyle göremediği bir çukura ladığı Karşı'da şiirini daha olgunlaştırdığı gibi
düşerek hafifçe yaralandı. İstanbul’a döndük toplumsal ve siyasal düşüncelerine de şiirle
ten kısa bir süre sonra da beyin kanamasından rinde yer vermeye başladı. Kitaplaştıramadığı
öldü. son şiirlerinde de bu çizgiyi sürdürdü. Yaprak
O rhan Veli’nin 1936-37 yıllarında, bir bölü dergisinde yer alan düzyazılarında demokrasi,
münü “M ehmet Ali Sel” takm a adıyla yayım insan hakları, düşünce özgürlüğü konularını
ladığı ilk şiirlerinde Baudelaire, Rim baud, işledi.
Verlaine gibi simgeci Fransız şairleri ile ülke Türk şiirinde önemli bir çığırın açılmasına
mizde onların etkisinde kalmış olan Ahm et ön ayak olan Orhan Veli, şiir anlayışını
Hamdi Tanpınar, Ahm et Muhip Dıranas gibi yalnızca şiirleriyle değil, yazılarıyla da ortaya
şairlerin etkileri görülür. Hece ölçüsünde ve koymaya çalıştı. Garip'e Melih Cevdet ve
uyaklı olarak yazılan bu ilk ürünlerde geçmişe Oktay Rifat ile birlikte yazdığı ünlü önsözde
özlem, çocukluk anıları, sevgi, umutsuzluk şiir hakkm daki düşüncelerini açıkladığı gibi
gibi duygusal ve bireysel konular ağırlıktadır. çeşitli gazete ve dergilerde bu konuda yazılar
Şiirdeki yeteneğini ortaya koyan bu ilk örnek yazdı. O rhan Veli'nin kitaplarında topladığı
lerden sonra O rhan Veli, geleneksel şiirle, şiirleri ile kitaplarına girmeyen şiirleri Bütün
söz sanatlarıyla, seçkin sözcüklerle, şairane- Şiirleri başlığı altında birçok kez basıldı.
likle, ölçü ve uyakla ilgisi olmayan yeni bir Nasreddin Hoca fıkralarını şiirleştirerek Nas
şiire yöneldi. D aha sonra Melih Cevdet ve rettin Hoca Hikâyeleri (1949) adıyla yayımla
Oktay Rifat ile birlikte çıkardığı Garip (1941) dı. Gazete ve dergilerdeki yazıları da Bütün
adlı kitapta toplanan bu kural tanım ayan ve Yazıları (1982) genel başlığı altında iki cilt
şaşırtıcı şiirlerde yaşamak için didinen çoğun olarak yayımlandı.
luğun beğenisini yakalamayı amaçladı (bak.
G a r îp ). KAN KANSERİ bak. L ö sem i
Süssüz, dolambaçsız, yalın bir söyleyişi
benimsedi, halktan kişilerin yaşamlarını şiire KANO, gidiş yönünde oturan bir ya da birden
soktu. İkinci kitabı Vazgeçemediğim’’de fazla kişinin kürekle yüzdürdüğü hafif bir
(1945) genellikle Garip çizgisini sürdürm ekle teknedir. En eski ulaşım araçlarından biri
birlikte şiirinde bazı değişiklikler yaptı. Des olan kanoyu ilkel insanlar çevrelerinde bul
Allsport
dukları ağaçların gövdesini, gereksinmelerini bıraktıkları bir deliğin dışında, fok derisiyle
karşılayacak biçimde oyarak yaparlardı. G ü kaplarlardı.
nümüzde A frika’da ve Pasifik A daları’nda Eskim olar’ın kürekleri çift taraflıydı. M o
yaşayan Y erliler’in kütükleri oyarak yaptıkla dern kano sporunu 1865’te tasarımını kendi
rı kayıklara da kano denir. Kuzey Am erika yaptığı kanosuyla 1.600 km kat etmeyi başa
Yerlileri kanolarını, ahşap bir iskeleti huşağa- ran İskoç John M acG regor başlattı. D ene
cı kabuğuyla kaplayarak yaparlardı. Grön- yimlerini bir kitapta toplayan M acG regor’un
land’da yaşayan Eskim olar’sa kayak adıyla serüvenleri çevresinde büyük bir ilgi uyan
bilinen kanoları için balina kemiğinden bir dırdı. İlk kano kulübü İngiltere’de 1866’
kafes hazırlar, bu kafesi, oturm ak için açık da, dünya şampiyonalarını ve olimpiyatlardaki
330 KANSER
kano yarışmalarını düzenleyen Uluslararası bir özelliği olmayan kayaklarsa gezinti için
Kano Federasyonu (ICF) ise 1948’de ku kullanılmaktadır.
ruldu. Dağ akarsularında yapılan kano yarışları
Günümüzde spor ve eğlence amacıyla kul azgın su yarışları diye bilinir. Büyük bir beceri
lanılan kanoların boyu 5,25 m etre, genişliği ve esneklik isteyen bu yarışlarda dalgaları
85 cm, derinliğiyse 30-35 cm kadardır. H er iki aşarken kayalara çarpmamaya dikkat edilir.
ucu da hafifçe yüksek ve sivridir. İki tip kano Zorluk derecelerine göre sınıflandırılan bu
vardır. Bütün kanolar bu iki tip altında yarışlardan başka, azgın sularda, kayak spo
toplanır. Kanada kanosu olarak bilinen üstü rundaki slaloma benzeyen ve renkli şamandı
açık kano, huşağacı kaplanarak yapılan A m e ralardan ya da direklerden oluşturulmuş 25-
rikan Y erlileri’nin kanolarından geliştirilmiş 30 “kapı”ya çarpm adan geçmeyi amaçlayan,
tir. Bu kanolarda tek ucu olan, yani tek palalı slalom yarışları da yapılır. Sürat ve m araton
kısa saplı kürekler kullanılır. Eskimo kayak yarışları durgun sularda, kano sörfü ise okya
larından geliştirilen güverteli kay ak' ta ise, tek nusta yapılır.
kişi çift palalı kürek kullanır. Kanolar yelkenli de olabilir. Önemli yarış
Kanada kanoları ahşap, alüminyum ya da malarda kullanılan yelkenli kano belki de
camyününden yapılır. Genellikle iki kişiliktir dünyanın en hızlı tek kişilik yelkenli tekne
ama bazı kanolar sekiz ya da daha çok kişi sidir.
taşır. Tek kişinin kürek çektiği Kanada kano
sunda kıça (arkaya) oturarak ya da diz çöke KANSER. Özellikle gelişmiş ülkelerde çok
rek kürek çekilir. İkinci bir kürekçi varsa o da yaygın olan ve her üç kişiden birinde görülen
baş ya da pruva denen ön tarafa geçer. kanser tek bir hastalığın adı değildir. Çeşitli
Kanoyu yönlendirmek kıçta oturan sporcu dokularda gelişen 200’den çok hastalık kanser
nun işidir. Kural olarak kanocuların biri adı altında toplanır. Bu hastalıkların ortak
sağdan, öbürü soldan kürek çeker. özelliği, başlangıçta sağlıklı olan hücrelerin
Kayaklar ahşap iskelet üzerine gerilmiş vücudun denetim inden çıkarak aşırı biçimde
çadır bezinden kalıplanmış plastik ya da çoğalmaya başlaması ve başka yerlerdeki
camyününden yapılır, ahşap ya da kontrplak organ ya da dokulara yayılmasıdır. Bu yayıl
kullanılabilir. İskeleti sökülerek kolayca taşı ma sürecine metastaz denir. Kanser adının
nabilen portatif kanolar da yapılmaktadır. kökeni ise “yengeç” anlamındaki Latince bir
Eskim olar’ın av kayaklarına benzeyen bazı sözcüktür. Çünkü mikroskopla bakıldığında,
güverteli kayaklar, deniz için de uygundur. kanserli hücrelerden çevre dokulara yayılan
D ar ve kıvrımlı dağ akarsularında kullanmak uzantılar yengeçlerin kıskaçlarını ve bacakla
ve sörf yapmak içinse, daha kısa ve dolayısıy rını andırır.
la m anevra yeteneği yüksek olan güverteli Günüm üzde kanserli hastaların hemen he
kayaklardan yararlanılır. Yarışlarda çok uzun men yarısı tam anlamıyla iyileştirilebiliyor.
ve dar kayaklar kullanılır. Hem akarsuya, Geri kalanların pek çoğu da hastalığın dene
hem de denize uygun olan standart ve belirgin tim altına alınmasından sonra yıllarca normal
KANSER 331
uygulanır. Bu ilaçlar kan dolaşımına karışa retim üyesi oldu. Yaşamını bu kentte geçiren
rak vücutta dolaştığı için, ameliyatla ya da ışın Kant, gene burada öldü.
tedavisiyle ulaşılması güç olan dokulara da Königsberg Üniversitesi’nde mantık ve m e
kolayca girebilir. Ne yazık ki, kanser önleyici tafizik profesörü olan Kant, bu döneme kadar
ilaçların istenmeyen etkileri de vardır. Bu daha çok doğa olayları ve etkileri ile ilgilendi.
m addelerin kötü huylu ur hücrelerinin yanı H ulton Picture Library
sıra normal ve sağlıklı vücut hücrelerini de
öldürmesi hasta için hoş olmayan sonuçlar
doğurabilir. Am a uzmanlar hastayı bu sonuç
lara önceden hazırlayarak ve hastalığının iyi
leşeceği ya da denetim altına alınacağı konu
sunda güvence vererek tedavinin yan etkileri
ni benimsemesini sağlayabilirler.
Son 10 yıl içinde kanser tedavisinde büyük
başarılar elde edilmiştir. Ö rneğin, çok erken
evrelerde tanı konulması koşuluyla erkekler
de erbezi urlarının yüzde 90'dan çoğu ve
kadınlarda dölyatağı boynu kanserlerinin yüz
de 100'ü tedavi edilebiliyor. M eme kanseri,
lösemi ve Hodgkin hastalığının (lenf düğüm
leri kanseri) tedavisi de eskiye oranla çok
daha başarılıdır.
Tedavi edilemeyen bazı kanser hastalarının
bakım ında ise en önemli nokta hastanın
kendini daha iyi hissetmesini sağlamaktır.
Kanserli hastaların çoğu hastalıkları ilerledik
çe ağrı çekeceklerinden korkarlar. Oysa gü A yd ın la n m a Ç ağı'nın ö n de gelen d ü şü n ü rle rin d e n
nümüzde çok güçlü ağrı kesici ilaçlarla bu Im m anu el Kant.
sorun büyük ölçüde çözülmüştür. Bugün bir
çok ülkede tedavisi olanaksız kanserli hastala Rüzgâr, deprem , hareket ve fiziksel coğrafya
rın ağrılardan ve rahatsız edici belirtilerden üzerine yazılar yazdı. New ton’dan kaynakla
uzak, daha güvenli ve rahat yaşayabilecekleri nan deneysel bilim anlayışını savundu. İlgi
özel bakım merkezleri vardır. alanı zamanla doğa olaylarından ahlaka kay
dı. İngiliz düşünürlerinden David Hume ve
KANT, Immanuel (1724-1804). Immanuel John Locke’un görüşlerinden etkilendi. Bu
Kant, A vrupa’da insan ve doğa kavramlarına etkiyle, felsefeyi yeniden ele alarak, eleştir
yeni bir yaklaşım getiren Aydınlanm a Çağı’ mek gerektiğini düşündü.
mn en önemli düşünürlerindendir. Hem bilgi K ant’tan önce bilginin kaynağının yalnızca
felsefesiyle, hem de “eleştiri” yöntemiyle duyular olduğu kabul ediliyordu. Kant, bilgi
etkili olmuştur (bak. AYDINLANMA ÇaGi). felsefesi alanında önemli bir adım attı.
Doğu Prusya’da Königsberg’de (bugün Ka- 1781’de yayımladığı S a f A klın Eleştirisi (Kri
liningrad) doğan Kant, dokuz çocuklu dindar tik der reinen Vernunft) adlı kitabında duyula
ve yoksul bir ailenin dördüncü çocuğuydu. rın yanında, anlama yetisinin de rolü olduğu
Collegium Fredericianum ’da sekiz yıllık bir nu ortaya koydu.
eğitim gördü. D aha sonra Albertus Üniversi A hlak, ödev ve özgürlük üzerine görüşleri
te sin e girdi. Burada fizik ve m atem atik üzeri ni 1788’de yayımladığı Pratik A klın Eleştirisi
ne çalıştı. Ne var ki, babası ölünce öğrenimi (Kritik der praktischen Vernunft) adlı kitabın
ne ara verm ek zorunda kalarak dokuz yıl da topladı. İnsan doğal bir varlık olarak bir
öğretm enlik yaptı. Üniversiteyi 1755’te bitir yönüyle doğa yasalarına bağlıydı. Am a aklın,
dikten sonra Königsberg Üniversitesi’ne öğ kendi kendine yasa koyabilme niteliği vardı.
KANUN 333
Böylece insan kendiliğinden bir etkiyi başla basık tavanlı, loş dükkânlar sıralanır. Kentin
tabilir, yani özgür olabilirdi. İnsanın kendine m odern bölümündeyse batı kentlerindeki gibi
koyduğu ve uymak zorunda olduğu eylem gösterişli yapılar, iş hanları ve oteller yükse
yasasına Kant “ahlak yasası” adını verdi. lir. K entte ayrıca parklar, kütüphaneler, çe
Bütün insanların paylaştığı “insan onuru”nu, şitli okul ve üniversiteler, kiliseler ve 500’ün
her kişinin kendi benliğinde korumasının bir üstünde tapm ak vardır. Kentin içinden geçen
ödev olduğunu ileri sürdü. Buna bağlı olarak ırm akta kürekle hareket ettirilen düz dipli
da ancak bu tür eylemlerin ahlaklı olduğunu sampanlar, buharlı tekneler ve mavnalar iş
savundu. ler. Sam panlar genellikle barınak olarak da
K ant’ın üçüncü önemli kitabı 1790’da ya kullanılır. Kentin kalabalık caddelerini oto
yımladığı Kritik der Urteilskraffdır (“Yargı büsler, üç tekerlekli pedallı araçlar ve bisik
Gücünün Eleştirisi"). Bu yapıtında daha çok letler doldurur.
sanat ve estetikle ilgili görüşlerini topladı. A raplar’ın 8. yüzyıldan beri K anton’la dü
Dem okratik ilkelere bağlı olan K ant’ın zenli ticaretleri vardı. İlk Avrupalılar ise
etkisi, kendisinden sonra ortaya çıkan Kantçı- 1517’de gelen Portekizliler oldu. Onları çay,
lık ve 20. yüzyılda etkin olan Yeni-Kantçılık ipek, afyon ve şifalı bitkiler almak amacıyla
akımları ile sürdü. gelen HollandalIlar, İspanyollar, İngilizler,
A B D ’liler ve başkaları izledi. Önceleri yaban
K ANTON. Çin’in güneydoğusundaki Kvang- cı tüccarlar ırmak kıyısında, yaklaşık 300
tung yönetim bölgesinin merkezi olan ve metre uzunluğunda ve 100 m etre genişliğinde
Guangzhou olarak da bilinen K anton, aynı ki m ağazalarda ticaret yapar, aynı yerin arka
zam anda ülkenin güneyindeki en önemli tica sını da ev olarak kullanırlardı. Bulundukları
ret merkezidir. Sikyang Irm ağı’nın deltasında yerden ayrılmalarına izin verilmezdi. 19.
yer alır. Coğrafi konumu ve Hong Kong’dan yüzyıldaki Afyon Savaşı sonunda İngiltere ile
Çin içlerine giden yol üzerinde yer alması, Çin arasında imzalanan bir dizi antlaşmayla
yaklaşık 2.000 yıl boyunca K anton’un canlı Kanton ve öbür Çin limanları yabancılara
bir ticaret ve alışveriş merkezi olmasını sağla açıldı. 20. yüzyıl başlarında, Kantonlu Sun
mıştır. Yat-sen'in önderliğindeki ayaklanmanın so
Kanton yan yana gelmiş apayrı iki kent izle nucunda, 1911’de M ançu hanedanının ege
nimi verir. Eski kentin dolambaçlı, dar sokak menliği yıkıldı.'M ao Çe-Tung ilk devrimci
larında ipekli kum aşların, m ine, fildişi ve lake çalışmaları K anton’da başlattı. Çan Kay-Şek
eşyalarla, yeşimden heykelciklerin satıldığı kentte 1927’de baş gösteren bir işçi ayaklan
masını acımasızca bastırdı (bak. Ç a n K a y -Şe k ;
ZEFA M a o Ç e T u n g : S un Y a t -S e n ).
1931’de Japonlar’ın M ançurya’yı işgal e t
mesiyle başlayan Çin-Japon Savaşı sırasında
yoğun biçimde bom balanan K anton, 1938’de
Japonlar’ın eline geçti. Çin Halk Cum huriye
tin in kurulm asından sonra giderek gelişti.
1980’lerde Çin’in yabancı ülkelerle ilişkileri
nin artması K anton’un yararına oldu. Hong
Kong’a yakınlığı ve ticari geçmişi, kenti batı
ya açık önemli ticaret m erkezlerinden biri
durum una getirmiştir. Çin’in altıncı büyük
kenti olan K anton’un nüfusu 3.290.000’dir
(1986).
kanunun atası sayılabilecek telli çalgılar var sıralanan ve tellerin hemen altında bulunan
dı. Ünlü bilgin Farabi’nin bu çalgılardan yola küçük m andallardan her biri kaldırılıp indiri
çıkarak kanunu geliştirdiği söylenmektedir. lerek tellerin tiz ya da pes ses vermesi
Farabi’den sonra A raplar’ın geleneksel çal sağlanır. Tellerin çoğu için m etalden yapıl
gı takımında seçkin bir yer tutan kanun, gene mış ortalam a dokuz mandal yerleştirilir.
bir doğu çalgısı olan santurla ve batı çalgısı Kanun oturarak ya da bağdaş kurarak
klavsenle akrabadır. Çeşitli ülkelerde değişik çalınır. Bunun için iki diz üzerine yatay olarak
boyutlu kanunlar kullanılmasına karşın tel konur. H er iki elin işaret parmağına takılan
sayısı dışında, kanunların temel özellikleri metal yüzüklere sokulan iki mızrapla tellere
değişmez. Kanunun dik yamuk biçimindeki dokunularak çalınır. M andalı indirmek ya da
gövdesi ahşaptır. Dik kenara bitişik ve üzeri kaldırmak gerektiğinde, sağ elle çalma işi
deri gerili bir bölüm vardır. Köprü de denen sürdürülürken, sol elle mandalın konumu
uzun eşiğin ayakları, bu gergin deri üzerine değiştirilir. M ızraplar bağa, fildişi ya da boy
basar. Dik kenardaki deliklere bağlanan tel nuz gibi m addelerden yapılır. Kanun çalan
ler, eşik üzerinden geçirilerek eğik kenardaki sanatçıya “kanuni” denir.
burgulara sarılır. Böylece teller uzun kenar ile Günüm üzdeki klasik Türk müziği topluluk
kısa kenar arasında birbirine paralel bir bi larının vazgeçilmez çalgılarından olan kanun,
çimde gerilmiş olur ve tellerin boyu buna göre gerek akordunun bozulmaması, gerek tel
uzun kenardan kısa kenara doğru azalır. sayısının çok olması nedeniyle, değişmez sesli
Tellerin akordu, burguların özel bir anahtar akort çalgısı olarak kabul edilir; öteki tüm
yardımıyla sağa ya da sola döndürülmesiyle çalgıların akordu, kanununkine uydurulur.
yapılır. Tellerin çoğu üçer üçer, pes yöndeki 17. yüzyılda bir süre kullanıldıktan sonra
birkaçı ise ikişer ikişer bağlanır. Eskiden rağbet görmeyip bırakılan kanun, Kanuni
bağırsaktan yapılan teller, günümüzde nay Hacı Arif Bey gibi büyük bir kanun sanatçısı
londan yapılmaktadır. K anunda, aynı telin nın etkisiyle, yeniden ilgi gördü ve yaygın
daha tiz ya da daha pes ses çıkarmasını biçimde kullanılmaya başlandı. M andal düze
sağlamak için başka hiçbir telli çalgıda bulun neği gitgide geliştirilerek bugünkü yapısına
mayan bir mandal düzeneği vardır. Burgular kavuşan kanun, Türkiye’de yaklaşık üç buçuk
dan hemen önceki dip eşiklere bitişik olarak oktavlık bir ses alanına sahiptir.
Temel Britannica
Ek bilgiler
9.1 İNGİLTERE
Hüseyin İran ’ın barış koşullarını eksiksiz ka munu gittikçe güçlendirdi. İslami anayasa hü
bul edeceğini açıklayarak İran’a barış öneri kümlerini yorumlamakla görevli Uzm anlar
sinde bulundu. Böylece 1980’de başlayan sa Meclisi için yapılan seçimlerde Rafsancani
vaş 1990’da barış antlaşması ile sonuçlandı ve çizgisindeki adaylar kazanırken, radikal İs
ekimde iki ülke arasında tam diplomatik ilişki lamcılar meclisteki yerlerini yitirdiler. Nisan
kuruldu. A m a, Kuveyt’in işgaline karşı çık 1992’de yapılan parlam ento seçimlerinde ka
m aktan ve Irak’a karşı uygulanan ambargoya tılım yüzde 50 dolayında oldu. Yeni seçilen
uym aktan geri durmadı. Buna karşılık, Irak’a 270 üyeli mecliste Rafsancani yanlılarının ora
karşı oluşturulan çokuluslu güce ya da Irak’a nı üçte iki dolayındaydı.
karşı bir askeri harekâta katılmayı reddetti. 1991’in ilk aylarında Irak’a karşı yürütülen
Ocak ve Şubat 1991’de İran ’a sığınan 142 Irak askeri harekât nedeniyle A BD karşıtı gösteri
savaş uçağına İran el koydu. Savaş sonrasında ler yapıldı. Ücretlerin düşüklüğü, hızlı fiyat
Saddam ’a karşı ayaklanan Şii gruplar İran ’ artışları, yiyecek kıtlığı ve kadınların giysileri
dan yardım istediler. A m a Tahran yönetimi ni düzenleyen yasanın zorla uygulanmak is
Irak’taki iç savaşa karışmayı reddetti. tenmesi gibi nedenlerle ülkede büyük karışık
İran 1989’da diplomatik ilişkilerini geliştir lıklar ve yaygın şiddet olayları yaşandı. Siya
meye çalıştıysa da, pek başarılı olamadı. Bun sal barış ancak halkın ekonomik durum unun
da, Şubat 1989’da, The Satanic Verses (1988; düzeltileceği yolundaki vaatlerle sağlanabildi.
“Şeytan A yetleri”) adlı romanın yazarı, Hint 1991’de petrol üretiminin ve gelirlerinin art
asıllı İngiliz rom an yazarı Salman Rushdie ması ekonomik sorunların bir ölçüde hafifle
hakkında başlatılan kampanya önemli rol oy mesini sağladı. Am a Mayıs 1992’de ülkenin
nadı. Önce İngiltere, ardından da öteki Avru kentsel bölgelerinde gene yaygın gösteriler
pa Topluluğu üyesi ülkeler T ahran’daki bü düzenlendi.
yükelçilerini geri çektiler. Buna karşılık, Sov
yet Sosyalist Cum huriyetleri Birliği (SSCB) İRLANDA CUM HURİYETİ
ile ilişkilerde iyileşme görüldü. Körfez Savaşı
sona erince İran Lübnan’daki Batılı rehinele RESMİ ADI: İrlanda.
rin serbest bırakılmasında rol oynadı ve bu YÖNETİM BİÇİMİ: İki m eclisli, çok partili cum huriyet.
YÜZÖLÇÜMÜ: 70.285 km2.
ülkedeki kuvvetlerini tümüyle çekeceğini
NÜFUS (1992): 3.519.000.
açıkladı. Rehinelerin serbest bırakılmasıyla BAŞKENT: Dublin.
Batılı devletlerle İran arasında sınırlı bir ya BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1991): Dublin
kınlaşma oldu. Am a Am erika Birleşik Dev (477.675), Cork (127.024), Limerick (52.040), Galvvay
(50.842), VVaterford (40.345).
letleri (ABD ) ile ilişkilerde pek gelişme sağ
lanamadı. 1992’de ise, başta İngiltere, Fransa,
İsviçre ve Almanya olmak üzere, Batılı ülke 1980’lerin sonlarında Charles Haughey baş
lerle ilişkilerde yeni gerginlikler yaşandı. Ay kanlığındaki azınlık hükümeti işsizliği azalt
rıca, Basra Körfezi’ndeki Ebu Musa Adası mayı ve ekonomiyi canlandırmayı hedefleyen
konusunda Birleşik A rap Emirlikleri ile İran programın ikinci evresini uygulamayı sürdür
arasında anlaşmazlık çıktı. Buna karşılık, dü. Bu program tem elinde hazırlanan bütçe
Kafkaslar’da ve O rta Asya’da SSCB’nin da halk tarafından da destekleniyordu. İktidar
ğılmasından sonra kurulan yeni devletlerle daki Fianna Fail hüküm eti parlam entodan da
ilişkilerde hızlı bir gelişme görüldü. güçlü bir destek alıyordu. Kamuoyu desteği
Haziran 1990’da İran ’ın kuzeyinde, 45 bin nin yüzde 54’ü aşması, Başbakan H aughey’i
kişinin ölümüne yol açan şiddetli bir deprem genel seçim kararı almaya yöneltti. Böylece
oldu. Bölgenin onarımı için en az 7 milyar tek başına iktidar olmayı umuyordu. Avrupa
A BD Doları harcama gerekiyordu. Deprem Parlam entosu seçimleriyle birleştirilen genel
dolayısıyla dış yardım istediği için Cum hur seçimlerde hiçbir parti tek başına çoğunluğu
başkanı Haşimi Rafsancani’ye yöneltilen eleş sağlayamadı. İlk kez Yeşiller’in bir adayı par
tiriler, sağlanan yardımların büyüklüğü karşı lamentoya girdi. İşçi Partisi de ilk kez Avrupa
sında etkisiz kaldı. Rafsancani siyasal konu Parlam entosu’nda bir üyelik kazandı. Sonun
9.3 İSPANYA
da Fianna Fail ile İleri Dem okratik Parti bir sağlanamadan görüşmeler kesildi. D aha son
koalisyon hüküm eti kurm a konusunda anlaş ra yeni fonlar yaratılarak, işçilerin istekleri
tı. Bu Fiana Fail’in katıldığı ilk koalisyon hü kısmen karşılandı.
kümetiydi. Kasım 1990’da 17 yıldır ilk kez ya Haziran 1989’da Avrupa Parlam entosu se
pılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini, İrlanda çimleri yapıldı. İktidardaki İspanyol Sosyalist
İşçi Partisi ile Emekçi Partisi’nin desteklediği İşçi Partisi (İSİP) oyların yüzde 39,5’ini aldı.
anayasa hukukçusu Mary Robinson kazandı. Bu başarıdan cesaret alan Başbakan Felipe
İrlanda ekonomisinde olumlu gelişmelerin Gonzâlez eylülde Cortes'i (parlam ento) dağı
sürmesine karşılık işsizlik yükselmeye devam tarak erken genel seçim kararı aldı. Am a
ederek yüzde 20’ye ulaştı. Hüküm etin E ko ekimde yapılan seçimlerde İSİP büyük oy kay
nomik ve Toplumsal İlerleme Programı bek bına uğradı. Buna karşın, Başbakan G onzâ
lenen başarıyı sağlayamadı. Gelir artışı ve iş lez Nisan 1990’da parlam entodan güvenoyu
güvencesi vaat eden program iki konuda da almayı başardı.
başarısız oldu. Ortaya çıkan yolsuzluklar du İspanya son yıllarda da ayrılıkçı Bask örgü
rumu daha da ağırlaştırdı. Haziran 1991’deki tünün sivil ve askeri hedeflere saldırılarıyla ve
yerel seçimlerde Fianna Fail büyük oy kaybı Katalan milliyetçiliğinin yarattığı sorunlarla
na uğradı. Fianna Fail’in 12 yıllık önderi uğraştı. Ocak 1989’da Bask bölgesinde ateş
Charles Haughey, adının çeşitli mali skandal- kes ilan edilmesinden sonra, Bask Yurdu ve
lara karışması ve yasadışı telefon dinlemeye Özgürlüğü (ETA ) temsilcisiyle hüküm et tem
göz yumması gibi nedenler yüzünden 1992’de silcisinin Cezayir’deki görüşmelerinden bir
istifa etm ek zorunda kaldı. Yerine A lbert sonuç alınamadı. E T A ’nın bombalı m ektup
Reynolds geçti. eylemleri sürdü.
İngiltere ile ilişkilerde, suçluların geri veril Barselona’da yapılan Olimpiyat Oyunları,
mesi konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık gi Sevilla’daki Dünya Fuarı ve Kristof Ko-
derek büyüdü. 1992’de İrlanda’nın gündemin lom b’un A m erika’yı keşfinin 500. yılı etkin
de önemli yer tutan bir başka konu da kürtaj likleriyle, 1992 İspanya için yoğun ve olağan
dı. Bu konuda bir referandum yapılması ka üstü bir yıl oldu. H üküm et bu etkinliklerin
rarlaştırıldı. Güm rük Tarifeleri ve Ticaret altyapı projeleri için önemli yatırımlar yaptı.
Genel Anlaşması (GA TT) çerçevesinde yürü Önceki yıllarda olduğu gibi 1992’de de yol
tülen görüşmelerde tarım da devlet desteğinin suzluk ve rüşvet iddiaları hüküm eti sarstı. Y e
azaltılması konusu özellikle çiftçiler arasında rel Katalan partisi parlam entoda İSİP’ten
büyük kaygılar yarattı. 1992’de M aastricht’te desteğini çekince, iktidar milliyetçi Bask par
imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması, hazi tisinin desteğine muhtaç hale geldi.
randa yapılan halkoylamasında İrlandalI seç A vrupa’daki genel para bunalımı İspanya’
menlerin yüzde 69’unun oyuyla onaylandı. yı da etkiledi ve İspanyol Pesetası 1992’de iki
kez devalüe edildi. İşsizlik yüzde 17,5 ile A v
İSPANYA rupa Topluluğu ülkeleri arasındaki en yüksek
düzeye çıktı. H üküm et Aralık 1988’deki ge
RESMİ ADI: İspanya Krallığı.
nel grevden bu yana ilk kez 1992’de sendika
YÖNETİM BİÇİMİ: İki m eclisli meşruti krallık.
larla anlaşmaya varabildi. Sendikalar grev sı
YÜZÖLÇÜMÜ: 504.783 km2.
NÜFUS (1992): 39.085.000.
rasında 17 kritik sektörde hizmeti durdurm a
BAŞKENT: Madrid. ma sözü verdi. H üküm et de grevci işçilere
BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1991): M adrid karşı hazırladığı yasayı geri çekti. Başbakan
(2.909.792), Barselona (1.623.542), Valencia Gonzâlez Ekim 1992’de, 1993’te yapılacak se
(752.909), Sevilla (659.126), Zaragoza (586.219).
çimlerde yeniden aday olacağını açıkladı.
A lam ’mn (A E A ) oluşturulması durum u daha çimlerde oy yitirmekle birlikte, ülkenin ikinci
da karmaşıklaştırdı. Aralık 1992’de yapılan büyük partisi konum unu sürdürmeyi başardı.
halkoylamasında İsviçre’nin A E A ’ya katılm a 1990’daki yerel ve bölgesel seçimlerde, kendi
sı kararlaştırıldı. Ö teki E FT A ülkeleriyle bir lerine “birlik” adını veren yeni siyasal hare
likte İsviçre de A T üyeliği için başvurduysa ketler özellikle ülkenin kuzeyinde büyük güç
da, bu konudaki tartışm alar yoğun bir biçim kazandılar. Bunların en güçlüsü Lombardiya
de sürdü. Birliği’ydi.
1988’de İsviçre’ye 15 bin dolayında sığın M art 1991 ’de yaklaşık 10 bin A rnavut’un
macı gelirken, bu sayı 1989’da 20 bine, İtalyan limanlarına sığınması İtalyan hüküm e
1990’da ise 40 bine yükseldi. 1990’ların başla ti için olağanüstü bir durum yarattı. G elenle
rında işsizliğin artm aya başlaması, sığınmacı rin küçük bir bölümü sığınmacı olarak kabul
lara karşı, zaman zaman şiddet olaylarına dö edildi. Ağustosta yeni bir göç dalgası oldu.
nüşen tepkilere yol açtı. İsviçre’deki bir başka Am a gelen A rnavutlar’ın çok büyük bölümü
önemli sorun da uyuşturucu kullanımıydı. ülkelerine geri gönderildi.
1989’da 15 bin dolayında eroin bağımlısının Nisan 1992’de yapılan genel seçimlerde hiç
olduğu tahm in ediliyordu ve bunların çoğu bir parti çoğunluğu sağlayamadı. Otuz yıldan
A IDS virüsü taşıyordu. A vrupa’da A ID S’li beri çeşitli koalisyonlarla ülkeyi yöneten
oranının en yüksek olduğu ülke İsviçre’ydi. H D P ile İtalyan Sosyalist Partisi (İSP) seçim
Ekim 1991’deki seçimlerde katılım yüzde lerde büyük oy kaybına uğradılar. Bu gerile
50’nin altında kaldı. H üküm eti oluşturan dört menin bir nedeni, hızlı bir gelişme göstererek
parti koalisyonu iktidarda kalmayı başardı. ülkenin dördüncü büyük partisi olan Lom bar
diya Birliği’ydi. Seçimlerin ardından Cum hur
İTALYA başkanı Francesco Cossiga istifa edince yeni
hüküm etin kuruluşu gecikti. Mayıs sonunda
RESMİ ADI: İtalya Cum huriyeti.
Oscar Luigi Scalfaro’nun cumhurbaşkanlığına
YÖNETİM BİÇİMİ: İki m eclisli cum huriyet.
YÜZÖLÇÜMÜ: 301.277 km2.
seçilmesinin ardında İSP’den Giuliano Ama-
NÜFUS (1992): 57.103.000. to ’nun başkanlığında yeni bir koalisyon hükü
BAŞKENT: Roma. meti kuruldu.
BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1991): Roma Yeni hüküm et eylülde kamu harcam aların
(2.791.354), M ilano (1.432.184), Napoli (1.206.013), da önemli kesintilere gitti ve yeni vergiler
Torino (991.870), Palermo (734.238), Cenova
(701.032), Bologna (411.803), Floransa (408.403), Ca- koydu. Kamu kesiminde ücretler dondurul
tania (364.176), Bari (353.032), Venedik (317.837). du. Emeklilik yaşı yükseltildi. Bu uygulama
lar protestolara neden olduysa da, başbakan
Başbakan Giovanni Goria Nisan 1988’de isti istifa tehdidiyle, kanun kuvvetinde kararna
fa edince yerine Ciriaco de M ita geçti. me çıkarma yetkisi aldı. M afya’nın iki Sicilya
1989’daki yerel seçimlerle Avrupa Parlam en lI yargıcı öldürmesi ülkede büyük tepki uyan
tosu seçimlerinden en kazançlı çıkan Yeşiller dırdı ve gösterilere neden oldu.
G rubu oldu ve böylece ülkenin dördüncü bü
yük partisi haline geldi. Buna karşılık Achille İZLANDA CUMHURİYETİ
O cchetto önderliğindeki İtalyan Komünist
RESMİ ADI: İzlanda Cum huriyeti.
Partisi’nin (İKP) oylarındaki gerileme sürdü. YÖNETİM BİÇİMİ: Çok partili, tek m eclisli cum huriyet.
Am a Hıristiyan D em okrat Parti’nin (HDP) YÜZÖLÇÜMÜ: 102.819 km2.
ardından ikinci sıradaki yerini korudu. Hazi NÜFUS (1991): 258.000.
ran 1989’da istifa eden M ita’nın yerini altıncı BAŞKENT: Reykjavik.
kez başbakan olan Giulio A ndreotti aldı. BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1990): Reykjavik
(145.546), Akureyri (14.174), Keflavik (7.525).
Doğu A vrupa’da komünizmin çökmesinin
ardından İKP de komünizmi terk ederek sos
yal dem okrat bir yaklaşımı benimsedi. İKP İzlanda 1988’in ortalarından başlayarak eko
1990’da adını D em okratik Sol Parti (DSP) nomik durgunluk içine girdi. Bunun temel ne
olarak değiştirdi. Mayısta yapılan bölgesel se deni, daha önceki aşırı avlanma nedeniyle
9.7 İZM İR
Şubat 1989’da yapılan genel seçimler sonu ta ’nın istifasıyla sonuçlandı. Haziranda parla
cunda, iktidardaki Başbakan Edw ard Seaga mento tarafından başbakanlığa seçilen Sosu-
önderliğindeki Jam aika Em ek Partisi (JEP) ke Uno ise, bir geyşa ile ilişkilerinin açığa çık
yenilgiye uğradı. Michael Manley önderliğin ması üzerine ancak 53 gün dayanabildi. Hazi
deki Ulusal Halk Partisi (U H P) parlam ento randa yapılan Danışma Meclisi seçimlerinde
daki 60 üyeliğin 45’ini kazanarak iktidara gel Liberal Dem okrat Parti (LDP) çok sayıda
di. Yeni hüküm et ekonomik kalkınmada özel sandalye yitirdi. Japon Sosyalist Partisi (JSP)
sektöre daha fazla ağırlık vermekle birlikte, ise 46 yeni sandalye kazandı. Başbakanlığa
büyük ölçüde eski hüküm etin politikalarını eski eğitim bakanlarından Toşiki Kaifu geti
sürdürdü. rildi.
1988’den beri sürdürülen Uluslararası Para Şubat 1990’da yapılan Temsilciler Meclisi
Fonu (IM F) programı 1989’da askıya alındı. seçimlerinde LDP partiden uzaklaşan birçok
Bunu izleyen görüşm eler sonucunda IM F ile seçmeni yeniden kazanarak oyların yüzde
1990’da yeni bir kredi anlaşması yapıldı. Bu 45’ini aldı. Başbakan Kaifu’nun kamuoyu
nu, 1991 ’de yeni bir anlaşma izledi. Ekonom i desteği gittikçe yükselerek ağustosta yüzde
de bir düzelme görüldü. Boksit ve alümina 60’a ulaştı. Bu Japon siyasal yaşamında görü
üretimi artarken, turizm sektörü de yeniden len en yüksek orandı. Şubat seçimlerinde Ta-
canlandı. 1991’de, döviz kuruna istikrar getir kako Doi önderliğindeki JSP dikkatini kadın
mek ve karaborsayı önlem ek amacıyla kur de ların ve gençlerin desteğini almaya yoğunlaş
netimi kaldırıldı. tırdı ve oylarını L D P’den daha fazla artırdı.
Başbakan Manley M art 1992’de sağlık ne JSP M art 1990’da toplanan kurultayında, yıl
denleriyle görevinden ayrıldı. Yerini Percival lardır savunduğu toplumsal devrim hedefin
Patterson aldı. Yeni başbakan, M anley’nin den vazgeçerek sosyal dem okrat olduğunu
ekonominin yeniden düzenlenmesi, özelleş açıkladı. Adını da Japonya Sosyal D em okrat
tirme ve özel girişimi desteklem e politikaları Partisi (JSDP) olarak değiştirdi.
nı sürdürüyordu. 2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgalin
den sonra Başbakan Kaifu Japonya’nın petro
JAPONYA le öncelik veren politikasından saparak, Irak ’ı
kınadı. Japonya Birleşmiş M illetler’in (BM)
RESMİ ADI: Japonya. Irak’a karşı uyguladığı yaptırımları destekle
YÖNETİM BİÇİMİ: İki meclisli meşruti monarşi.
di. H atta II. Dünya Savaşı’ndan sonra belirle
YÜZÖLÇÜMÜ: 377.835 km2.
nen güvenlik politikası gereği olan ve ülke dı
NÜFUS (1992): 124.310.000.
BAŞKENT: Tokyo. şına asker gönderilmesini yasaklayan anayasa
BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1991): Tokyo maddesinin değiştirilmesi bile gündeme geldi.
(8.154.404), Yokohama (3.250.887), Osaka 1991’de LDP bir kez daha skandallarla sar
(2.613.199), Nagoya (2.158.784), Sapporo
(1.696.056), Kohe (1.488.619), Kyoto (1.458.563), Fu- sıldı ve Başbakan Toşiki Kaifu ikinci bir kez
kuoka (1.249.320), Kavasaki (1.187.034), Hiroşima seçilmeyi başaramadı. Eski Maliye Bakanı
(1.090.048), Kitaküşü (1.021.816). Kiiçi Miyazava ekim ayında başbakan seçildi.
Yeni hüküm etin parlamentoya sunduğu ön
Dünyanın en uzun süre tahtta kalan hüküm lemlerin çoğu kabul edildi. Bunlar arasında,
darı olan Japon İm paratoru Hirohito Ocak Kaifu zamanında konmuş olan ve halkın tep
1989’da öldü. Hem en ardından oğlu Akihito kisini çeken tüketim vergisine bazı muafiyet
törenle tahta çıktı. Hirohito için 24 Şubat’ta ler getiren yasa da vardı. Arsa fiyatlarının dü
Tokyo’da görkemli bir cenaze töreni düzen şürülmesi ve Kuveyt’teki çokuluslu güce ek
lendi. mali yardım sağlanması da yeni önlem ler ara
Son yıllarda Japonya’nın siyasal yaşamı tam sındaydı. D aha önceki yardımla birlikte, K ör
bir karışıklık içindeydi. Ülke birbirini izleyen fez Savaşı için sağlanan yardım 13 milyar do
skandallarla sarsıldı. 1989’da bazı bakanların lar dolayındaydı. Am erika Birleşik Devletleri
Recruit adlı reklam ajansından rüşvet alması (A B D ), Japon Öz Savunma Kuvvetleri’nin
nın ortaya çıkması Başbakan Noboru Takeşi- çokuluslu güce katılmayışından ve yardımın
9.9 KAHRAMANMARAŞ
mesi, özel mülkiyete izin verilmesi ve yeni bir (810.000), Yuandâ (649.000), Garua (142.000), Marua
(123.000), Bafussam (113.000).
bayrağın kabul edilmesi bunların en önemlile
riydi. A rdından, ülkenin tarafsızlık politikası
izleyeceği açıklandı ve yabancı yatırımlara Yaygın grevler ve protesto gösterileri karşı
izin veren bir yasa çıkarıldı. Vietnam hükü sında, Başkan Paul Biya çok partili sisteme
metinin Kamboçya’daki birliklerini çekme iş geçiş konusunda tavır değiştirmek zorunda
lemini Eylül 1989 sonuna kadar tam amlayaca kaldı. Temmuz 1990’da toplanan ulusal kon
ğını açıklamasına karşın, Kızıl Khm erler'le ferans insan haklarını güvence altına alacak
Phnom Penh kuvvetleri arasındaki çarpışma yasaların hazırlanması, basın özgürlüğünün
lar 1989’da ve 1990’da da sürdü. sağlanması ve m uhalefet partilerinin yasallaş
Kamboçya’daki iç savaşa kapsamlı bir siya ması çağrısında bulundu. Yıl sonuna gelindi
sal çözüm getiren antlaşma sonunda, 23 Ekim ğinde siyasal tutukluların çoğu serbest bırakıl
1991 'de Paris’te imzalandı. Antlaşmayı Prens mıştı. Am a bütün bu gelişmeler şiddet hare
Norodom Sihanouk’a bağlı milliyetçiler, ketlerinin 1991’de de sürmesini önleyemedi.
Khm er Ulusal Kurtuluş Cephesi, Kızıl Yirmi beş kadar m uhalefet partisine yasallık
Khm erler ve Phnom Penh hükümetinin yanı tanınmasına karşın, başkanın yeni bir ulusal
sıra, barış konferansına katılan ve Kamboçya’ konferans toplamaya ve seçimlere gitmeye
nın tarafsızlığının garantörlüğünü üstlenecek yanaşmaması, yıl boyunca genel grevlere,
olan 19 ülkenin ilgili bakanları imzaladı. Bu toplu tutuklam alara ve pasif direniş eylemle
antlaşma uyarınca yönetimi, ülkedeki dört rine yol açtı. Başkan Biya Eylül 1991’de m u
grubun temsilcilerinden oluşan, Prens Siha halefet partilerinin etkinliklerini durdurdu ve
nouk başkanlığındaki Yüksek Ulusal Konsey beş gazeteyi kapatarak yöneticilerini tutuklat
(YUK) üstlendi. tı. D aha sonra Batılı ülkelerden gelen baskıla
Ocak 1992’de YUK basma özgürlük tanıma rın da etkisiyle muhalefet partilerinin etkin
ve siyasal partilerin kurulmasına izin verme liklerine yeniden izin verildi.
kararı aldı. Gene aynı ay, bazı bakanlıkların Ülkede 32 yıldan bu yana ilk çok partili
yönetimini üstlenmek, tarafların antlaşma ko parlam ento seçimleri M art 1992’de yapıldı.
şullarına uyup uymadıklarını denetlem ek ve Seçimlerde 88 sandalye kazanan Paul Biya’
seçimler için hazırlıkları yürütm ek üzere Bir nın önderliğindeki Kam erun Dem okratik
leşmiş Milletler Geçici Kamboçya İdaresi Halk H areketi, 6 sandalye kazanan Cum huri
(UNTAC) kuruldu. YUK şubatta UNTAC’ yeti Korum a H areketi’nin de desteğini alarak
m, Nisan ya da Mayıs 1993’te yapılması ön iktidarını korudu. Bazı bağımsız gazete ve
görülen seçimler için hazırlıkları denetlem ek dergilerin yayımının durdurulması, ülkede
üzere askeri bir güç oluşturma kararını onay basın üzerindeki sansürün sürdüğünü ortaya
ladı. Kızıl K hm erler’in U N TA C ’la işbirliğini koydu.
reddetmesi taraflar arasında gerginliklere ve
silahlı çatışmalara yol açmaktaydı. Haziran KAMPUÇYA bak. K am boçya.
ayında 33 ülke ve 12 uluslararası kuruluşun
temsilcileri Tokyo’da toplanarak, Kamboçya’ KANADA
nın yeniden yapılanması için 880 milyon dolar
RESMİ ADI: Kanada.
tutarında yardım yapılmasına karar verdiler.
YÖNETİM BİÇİMİ: İki m eclisli, çok partili federal devlet.
YÜZÖLÇÜMÜ: 9.970.610 km2.
KAMERUN NÜFUS (1992): 27.737.000.
BAŞKENT: Ottavva.
RESMİ ADI: Kamerun Cumuriyeti. BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1991): Toronto
YÖNETİM BİÇİMİ: Tek meclisli, çok partili cum huriyet. (3.893.046), M ontreal (3.127.242), Vancouver
YÜZÖLÇÜMÜ: 465.458 km2. (1.602.502), Ottawa-Hull (920.857), Edm onton
(839.924), Calgary (754.033), VVinnipeg (652.354),
NÜFUS (1992): 12.662.000.
Ûuebec (645.550), Ham ilton (599.760), London
BAŞKENT: Yaundâ. (381.522).
BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1989): Duala
9.11 KANADA
Yürürlükteki federal sistemin geleceği son yıl Başbakan M ulroney ile eyalet başbakanları
larda K anada’da gündemdeki en önemli ko ve yerel önderler Ağustos 1992’da Prens Ed-
nuydu. 1987’de hazırlanan M eech Lake Söz ward A dası’ndaki Charlottetown kentinde bir
leşmesi, İngilizce konuşan Kanadalılar arasın araya gelerek anayasa değişiklikleri konusun
da Fransızca konuşan Q uebec’lilerin “ayrı bir da yeni bir öneri paketi hazırladılar. Ekim
toplum ” olarak konum unu güçlendirmeye yö ayında halkoylamasına sunulan öneri, ülkeyi
nelik çeşitli anayasa değişikliklerini öngörü oluşturan 12 eyalet ile bağlı toprakların yedi
yordu. Quebec, sözleşmenin öbür eyaletler sinde reddedildi. Bu durum , ülkedeki federal
tarafından da onaylanması durum unda, sistemin geleceği konusunda ciddi kuşkulara
1982’de Başbakan Pierre Trudeau ve öteki yol açtı.
dokuz eyaletin çabalarıyla değiştirilen anaya Son yıllarda Kanada ekonomisinde yavaş
sayı onaylamayı kabul ediyordu. Sözleşmenin da olsa bir canlanma görüldü. Enflasyon ve
geçerli olması için Haziran 1990’a değin feda- faiz oranları düştü. Uzun görüşmelerden son
ral parlam ento ile 10 eyalet tarafından onay ra, Am erika Birleşik Devletleri, Kanada ve
lanması gerekiyordu. Uzun tartışm alardan Meksika arasında bir serbest ticaret bölgesi
sonra süre doldu ve sözleşme geçerlik kazana oluşturmayı amaçlayan Kuzey Am erika Ser
madı. Bu, Q uebec’te büyük tepki yarattı. Ba best Ticaret Anlaşması Ağustos 1992’de imza
ğımsız Ouebec hedefi gittikçe daha fazla des landı. Bazı eyaletler ile işçi sendikaları, ser
tek kazandı. Politikasını Q uebec’le uzlaşma best ticaret bölgesinin ücretlerin düşük oldu
üzerine kurmuş olan Başbakan Brian Mulro- ğu M eksika’nın işine yarayacağı görüşüyle,
ney’nin saygınlığı da sarsıldı. anlaşmaya karşı çıkıyorlardı.