İLETİŞİM

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 279

R İL E R İ

B EC E
L E TİŞ İM
İ
ar B aş tuğ
oç. D r. Bah
D
AMAÇ VE HEDEFLER

 Hasta ve hasta yakınları, çalışma arkadaşları ile


iletişimi ve ilişkileri geliştirmek için iletişim adına
temel bilgileri vermek
 Hedef, etkin iletişimle hasta ile sağlık çalışanı
arasında saygı ve güvene dayanan işbirliğinin
temelini oluşturmak
Hedefler:

 İletişim ve iletişimle ilgili temel kavramları açıklamak


 Etkili iletişim ve önemini kavramak
 Davranış modellerini açıklamak
 Davranış penceresi kavramını ve etkileyen faktörleri açıklamak
 İletişimde “Sorun Penceresi”ni açıklamak
 Etkili iletişim ve sorun penceresi bağlantısını kavramak
 İletişim engellerini tanımak
 Sık kullandığımız iletişim engellerinin farkına varmak.
Hedefler:
 Etkin dinleme, iletişimdeki yeri ve önemini açıklamak.
 Ben dili-sen dili ayrımını yapmak.
 Ben dilini doğru şekilde ifade etmek.
 Etkili iletişimde ben dilinin yaratacağı farklılığı algılamak
 Etkili geribildirimin taşıması gereken özellikleri açıklamak.
 Pratik uygulama hakkında bilgi edinmek.
 İletişim engelleri
KAYNAK KİTAPLAR

•  ZILLIOĞLU, Merih. İletişim nedir?


•  DÖKMEN, Üstün. Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim
Çatışmaları ve Empati
•  MCKAY, DAVİS, FANNING, İletişim Becerileri
•  KAYA, Alim. Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim
•  CÜCELOĞLU, Doğan. İnsan İnsana
•  GORDON, Thomas. Etkili Aile İletişimi
•  GORDON, Thomas. Hasta Hekim İşbirliği
•  ÖZER Kadir, Ben Değeri Tiryakiliği
•  PEASE Allan, Beden Dili
Günlük konuşmalarımızda birbirimize çağımızın
“iletişim çağı” olduğunu, “kitle iletişim” araçları
sayesinde dünyanın bir ucundaki olaydan haberimiz
olduğunu, hızlı ve etkili bir biçimde “iletişim”
kurabildiğimizi söyleriz.
  Anne-baba-çocuk, öğretmen-öğrenci, karı-koca iletişimi
de sıklıkla kullandığımız kavramlardandır.
Tüm bu cümleler ile yaşamımızın bir iletişim ağından
oluştuğunu, bu ağda diğer insanlarla ve nesnelerle
etkileşim ve ilişki içinde olduğumuzu anlatmaya
çalışırız.
  Günlük yaşamımızda gözümüzü açtığımızda kendimizi
nasıl hissettiğimizi anlamak için bedenimizden gelen
mesajlara bakıp kendimizle iletişim kurarak güne başlarız.

  Daha sonra gün içinde pek çok kişiyle, grupla, kurumla ve


toplumla iletişim kurarız.
  İnsan yaşamında iletişim doğal, kaçınılmaz, “olmazsa olmaz”
bir olgudur. İletişime girmemizin nedeni çevremizle ilişkiye
girmek, anlamak ve bilmektir. İletişim olmasa varlığımızı
sürdürmemiz, kendimizi tanıyıp geliştirmemiz mümkün
olamazdı.

  İletişim insanın dünya ile ilişkisini sağlayan bir araçtır.

  İnsan kendini ancak diğer insanlarla kurmuş olduğu ilişkiler


bağlamında var eder. Başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler
yoluyla kendimize ve dünyaya dair algılarımız, tutumlarımız
oluşur.
Günlük konuşmalarımızda ilişki, etkileşim ve iletişim
kelimelerini birbirinin yerine kullanmakta ve bu
kavramların içeriği konusunda kafa karışıklığı
yaşamaktayız.

İletişim olmadan etkileşim ve etkileşim olmadan da ilişki


olmaz. İletişime girerek diğer insanlarla, doğayla ve
toplumla etkileşiriz ve bu etkileşimlerden de ilişkiler
doğar.

İnsanın en temel gereksinimi olan ilişkiyi sağlayan araç


iletişimdir (Kaya, 2014).
İletişim nedir?

Kişiler arası duygu


ve düşünce
alışverişidir.
13

İletişim
  duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü
yolla başkalarına aktarılmasıdır. İnsanın hem doğal hem de
toplumsal çevresi ile ilişkilerine göre değişip gelişen ve
buna karşılık insanı değiştiren bir süreçtir.

  İletişimin ana amacı anlayarak kavramaktır.


14

  İki insan birbirinin farkına vardığı anda iletişim başlar.

  -söyledikleri

  -söylemedikleri

  -yaptıkları

  -yapmadıkları her şeyin anlamı vardır.


  En uzak mesafe ne Afrika’dır
  Ne Çin, ne Hindistan,
  Ne seyyareler,
  Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
  En uzak mesafe;
  iki kafa arasındaki mesafedir
  Birbirini anlamayan... Can YÜCEL
İletişim Nedir?
İnsan yaşamının ve toplumsal/kültürel düzenin olmazsa
olmaz bir koşulu.
İletişim tekniklerinin dünyanın her köşesini birbirine
bağlayacak hale gelmesi, TV kanallarının çoğalması, uydu
yayınlarının sınırları zorlaması, bilgisayarın günlük
yaşamın içine girmesi iletişimi güncel ve temel
konulardan biri yapmıştır. Teknolojideki patlama,
iletişimin toplumların ve kültürlerin değişim hızının
yönünde önemli rol oynamasına yol açmıştır.
İletişim konusunun önem kazanması toplumsal, ekonomik
ve siyasal gelişmelerle de yakından ilgilidir.
Kitle iletişimi dışında, bireysel duygu ve düşüncelerin
paylaşımı olarak iletişim, insanlık tarihi kadar eskidir.
İnsan biyopsikososyokültürel bir varlık olduğu için iletişim
olgusu da çok boyutludur.
İletişim bir başkasıyla konuşmadır, TV, gazete, saç
biçimimiz, giyim tarzımız, mağara duvarındaki resim, bazen
dokunmak, görmek, işitmektir.
Hayvanlar koklaşa koklaşa,
insanlar konuşa konuşa anlaşır.
Öyleyse iletişim
insanlararası ilişkilerde
sadece anlaşma yaratan,
sorun çözen değil, bazen
sorun yaratan, varolan
sorunları pekiştiren bir
olgu da olabilir.
İletişimin Sınıflandırılması
Toplumsal
ilişkiler sistemi
olarak

Kişiler arası Toplumsal


Grup iletişimi Örgüt iletişimi
iletişim iletişim
Grup ilişkilerinin
yapısına göre

Biçimsel olmayan Biçimsel /


(informel) / yatay Formel) /dikey
iletişim iletişim
Kullanılan
kanallara ve
araçlara göre

Görsel-işitsel Dokunma ile


Görsel iletişim İşitsel iletişim Telekomünikasyon Kitle iletişimi
iletişim iletişim

YA DA

Doğal araçlarla Yapay araçlarla


iletişim iletişim
Kullanılan
kodlara göre

Sözlü Yazılı Sözsüz


iletişim iletişim iletişim
Zaman ve
mekan
boyutlarında

Yüzyüze
Uzaktan iletişim
iletişim
Etkilerine
göre

Olumlu Olumsuz
iletişim iletişim
İletişim Sınıflandırmaları
  Sabah bürosuna gelen Bay A. sekreteriyle selamlaşır (sözlü ilet), gelen
mektupları okur (yazılı ilet), kurulması düşünülen bilgisayar merkezi
için gönderilmiş broşürlerdeki modelleri inceler (resimle ve grafikle
ilet), birisiyle telefonda görüşür (uzaktan ilet), toplantıda resmi gazetede
yayınlanan hükümet kararlarını (kitle ilet) tartışır ve iş yaptıkları
firmalara yazı ile yeni durumu bildirir (örgütlerarası ilet), öğle yemeği
için yolda yürürken karşı kaldırımda gördüğü arkadaşına işaretle
kendisini arayacağını söyler (sözsüz ilet), yemeğini yerken bitirmesi
gereken işleri düşünür (kendi kendine ilet), açık olan radyoda hava
durumunu duyar (işitsel ilet).
Yemekten sonra genel müdüre hazırladığı raporları sunar
(formel ilet), akşam eve dönerken billboardda gördüğü
reklam afişi ilgisini çeker (görsel ilet). Apartmanda
komşusuyla konuşur (yüzyüze ilet), çocuğunun başını
okşar (dokunma ile iletişim), akşam yemeğinde eşi ve
çocuklarıyla sohbet eder (görsel-işitsel iletişim), radyoda
konser dinler (müzikle iletişim).
İnsan iletişiminin özellikleri
İnsan konuşan bir canlıdır. İnsan iletişimini en gelişmiş
hayvanlardan değişik ve üstün kılan yönü konuşma becerisidir.
Canlı yaşamın önkoşulu olarak iletişim:
Organizmanın her bölümünün yapısını ve işlevini belirleyen
DNA bir tür bellek ve merkezi yönetim görevini yapmakta ve
hücreler yön veren iletiler aktarmaktadır. Yapılan çalışmalar tek
hücrelilerden gelişkin memelilere kadar tüm canlıların alıcı ve
verici iletişim sistemleri olduğunu göstermektedir.
Hayvanların türün devamı, temel ihtiyaçların karşılanması
ve ortak düşmanların varlığını bildirmek için, kullandıkları
ses, koku, renk ve tavırlarına bakarak iletişimin sadece
insanlara has olduğunu söylemek yanlış olur.
İletişim canlı dünyasında ortak bir özelliktir.
İnsan iletişimini farklı kılan nedir?
İnsan dili ve konuşmasının simgeleştirmeye dayanması.
Hayvanın öğrendikleri kendisi ile sınırlı, koşullama yoluyla
kazandıklarını kendi yavrusuna öğretemiyor. Hayvan
öğrendiklerini aktaracak simge dağarcığından yoksundur.
İnsan iletişiminin en temel farklarından birisi de zeka:
çevreye etkili bir uyumu sağlayan tekil ya da birçok
özelliğin bileşimi zihinsel bir güç/yetenek

  İnsan simgesel düşgücünden yararlanarak gereksinim


duyduğu aracı tasarlayıp yaratabilmekte ve bu
becerisini simgesel bir anlatımla, soyut olarak dile
getirmekte, başkalarıyla paylaşmaktadır.
Düşünce ve iletişim
Düşünce dille birlikte gelişir. Düşüncelerimizi doğuştan
getirmiyoruz. Düşünceler düşünme sürecinde üretilirler ve
gelişirler.

İnsanın duygu, istek ve düşüncelerini anlatmak ve


aktarmak için kullandığı iletişim (sistemleri) düşüncenin
maddi aracıdırlar. İletişim olmadan düşünce, insanın
yaşantılarının akılda kalan tasarımlarının çağrışımlarından
başka şey olamaz.
Kültür ve iletişim
İnsanın geliştirdiği iletişim (dil) ile kültürel yaşam arasında karşılıklı
bir ilişki vardır; iletişim kültürün hem bir ön koşulu hem de
sonucudur.

İnsanın önce iletişimi (dili) mi gerçekleştirdiği, yoksa kültürü mü


yarattığı ya da zamansal sıralamada önce dil mi yoksa kültür mü
geliyordu sorusunun bilimsel yanıtları tartışmalıdır. Bazı
antropologlar dilin ilk alet üretimiyle başlayan teknolojiyle birlikte var
olduğunu ileri sürerler. Childe adlı araştırmacı ise bulunabilen en eski
kafataslarında bile bir konuşma bölgesinin bulunduğunu, bu nedenle
dilin alet yapmak kadar eski ve evrensel bir olgu olduğunu ileri sürer.
Öğrenme ve iletişim
  Bu ikisi arasında kesin ve karşılıklı bir bağ vardır.
Öğrenme sürecinde insan bir yanda iletişim ve onun en
yetkin biçimi olan dil becerisini kazanır ve geliştirir, öte
yandan iletişim becerisi geliştikçe öğrenme süreci hızlanır,
bilgi ve düşünce birikimi hem artar hem de kültüre göre
biçimlenir.
İletişim araçları
 Konuşma ve dinleme
 Vücut dili
 Giyim
 Ses tonu
 Mimikler
 Duygusal ifadeler
 Davranış biçimleri
İLETİŞİM BİR
SÜREÇTİR
Doç. Dr. Bahar Baştuğ

S
S  İnsanlığın geçmişinden günümüze ve geleceğe uzanan,

S  Bireyin doğumundan ölümüne yaşamın her anında ve


alanında etkin olan iletişimin başı sonu yoktur.

İletişim insanın kültürel çevresi (hem doğal hem de


toplumsal) ile ilişkilerine göre değişen, gelişen ve insanı da
değiştiren bir süreçtir.
S  Bu sürecin en temel ve genel öğeleri;

S  Kaynak ve hedef

S  İleti (mesaj)

S  Kanal ve araçlar
İletişimde yer alan sistemler
(Dış uyaranlar İlişki Biçimi (Gönderme İlişki Biçimi (Dış uyaranlar
ve İlişki Bağlamı becerileri) İlişki Bağlamı ve
Kişilik İlişki Amaçları İlişki Amaçları Kişilik
özellikleri) özellikleri
Sözlü-sembol
Anlamı kodlama dili Kodu
Kodu açma
Açma
MESAJ
Sözsüz-beden
VERİCİ dili ALICI
İletişimi İletişimi
başlata sürdüre
n kişi n kişi

GERİ BİLDİRİM

4
Kodlar

S  Bir kod, bir kültürün ya da alt kültürün üyelerine ortak olan


bir anlam sistemidir. Simgeleri ve bunların hangi bağlamda
nasıl kullanılacağını belirleyen kuralları ve gelenekleri içerir.

S  Sözlü, sözsüz tüm diller koddur.


KAYNAK VE HEDEF

S  İnsanlar arasında yüzyüze ya da aracılı her iletişim durumunda


iletileri oluşturup aktaran bir verici taraf (KAYNAK) ve oluşturulup
aktarılan iletileri alan bir alıcı taraf (HEDEF) vardır.

S  Kaynak algılama, seçme, düşünme, yorumlama süreçlerinde ürettiği


anlamlı iletileri simgeler aracılığıyla gönderen kişi ya da kişilerdir.
Konuşan, yazan, çizen, yüz ya da beden hareketlerinde bulunan bir
kişi ya da gazete , radyo, TV, resmi kuruluş gibi örgütler.
S  Hedef kaynaktan gelen iletileri belli biyolojik ve psikososyal
süreçlerden alıp yorumlayan ve bunlara sözlü, sözsüz tepkide bulunan
kişi ya da gruplardır. Dinleyen, okuyan, bakan, izleyen kişi ya da
grup
İLETİ

S  Bir şey aktarmak, iletmek isteyen kaynağın ürettiği sözel/


görsel/görsel-işitsel bir üründür.

S  İletinin iki öğesi vardır: İçerik ve yapı

S  İçerik anlamla, yapı simgeler ya da kodlarla ilgilidir.


Anlam

S  Biz anlatmak istediğimizi biliriz, karşı taraf anlamak istediğini duyar.

S  Anlam insanlar tarafından yaratılan , öğrenilen, unutulan , değişen bir


şeydir. Anlamın hem toplumsal yaşantılarla ilgili kültürel bir boyutu
hem de bireysel yaşantılarla ilgili öznel bir boyutu vardır.

S  Anlamlandırma etkin ve toplumsal kültürel çevre ve yaşantılarla ilişkili


bir süreçtir. Anlamın kendi başına bir varlığı yoktur, ona yüklediğimiz
ve duyu organlarıyla algılayabildiğimiz fiziki şeyler ve işaretler vardır.
Bunlar anlamları iletmede kullandığımız topluma ortak, uzlaşılmış
işaretler, yani simgelerdir.
Simgeler

S  Simge: Belli bir insan topluluğunun uzlaşarak kendisine


belli bir anlam yüklediği somut nesne ya da işarettir.
KANALLAR VE ARAÇLAR

S  İletişimde kanal denince ışık, radyo, ses dalgaları, telefon


kabloları, sinir sistemi gibi iletiyi taşıyan fizik araçlar kast edilir.
Bunlar duyu organlarını uyarabilecek ve belli fiziksel özellikleri
olan aracılardır, uyardıkları duyular açısından işitsel, görsel,
dokunsal koklamayla, tad almayla ilgili kanallar olarak
sınıflandırırız.

S  Kime, neyi, ne için iletmek istediğimizle kullanacağımız kanal


arasında sıkı bir ilişki vardır. Görmeyen birisi için görsel kanal ??
S  İletişim araçları iletileri kanal boyunca aktarılabilir işaretlere
dönüştüren fizik ya da teknik araçlardır. Ses, yüz vücut,
telefon, kitap, resim, dergi, gazete, TV iletişim araçlarıdır.

S  İnsan sesi, yüz, vücut hareketleri doğal araçlar;

S  Tamtam, telefon, kaya resimleri, yazı, çentik, radyo, TV


yapay araçlardır.
EDİLGİN DAVRANIŞ - 1

Temeli: “Ben önemsizim, başkaları önemli”


Yaşamda kendini bir kurban gibi görmek

ü Duygu ve düşüncelere sahip çıkılmaz, ifade edilmekten


kaçınılır.
ü Karar almakta zorlanma vardır, başkalarının kendisi
adına seçimine izin verilir.
ü Başkalarını incitmekten, reddedilmekten ve yalnız
kalmaktan korkulur.
EDİLGİN DAVRANIŞ - 2

“Aman çatışma çıkmasın” diye hareket edilir.


•  Çatışmada ise, kendi gereksinmelerinden kolayca
vazgeçilir.
•  Amaçlara ulaşılamaz.
•  Benlik değeri düşer.
•  Sonuçta yaşanan duygular olumsuzdur.
“Neden şunu söylemedim, böyle davranmadım”.
Suçluluk, kızgınlık, pişmanlık, düş kırıklığı.
SALDIRGAN DAVRANIŞ - 1

Temeli “Ben önemliyim, başkaları önemsiz”


•  Duygu ve düşüncelerini ifade eden karşısı
suçlanır, yargılanır ve etiketlenir, aslında karşı
taraf duyulmaz.
•  Başkaları adına seçim yapılır.
•  Başkalarının duygularına ve gereksinmelerine
duyarsızlık vardır.
•  Çıkarlarına uygun değilse, işbirliği imkansızdır.
SALDIRGAN DAVRANIŞ - 2
•  Çatışmadan kaçınılmaz.
•  Çatışmalarda sadece kendi ihtiyaçlarının giderildiği
çözüm seçilir.
•  Her şeyin hakkı olduğu düşünüldüğü için
başkalarının haklarına tecavüz edilir.
•  Başkaları incitilse de amaçlara ulaşılır.
•  Sonuçta yaşanan duygular olumsuzdur.
–  Kızgınlık, huzursuzluk
•  “Yaşanan olumsuzluklardan hep başkaları
sorumludur”.
ETKİN DAVRANIŞ - 1
Temeli: “Ben önemliyim, başkaları da önemli”
Doğrudan iletişim seçilir.
•  Duygu ve düşüncelere sahip çıkılır ve ifade
edilirken, karşı tarafın da ifade etmesine izin
verilir.
•  Kendisi ve karşısındakinin duygu ve
gereksinmeleri aynı şekilde algılanır ve
önemsenir.
•  İşbirliği yapılır.
ETKİN DAVRANIŞ - 2
•  Çatışmada, hem kendi hem de karşı tarafın
ihtiyacının giderildiği çatışma çözümü seçilir.
•  Haklar bilinir ve karşıya da saygı duyulur.
•  Problem çözücülük vardır.
•  Ne edilgin gibi kendisi suçlanır, ne de
saldırgan gibi karşı suçlanır.
•  Sonuçta yaşanan duygular olumludur.
Başarı duygusu, doyum, mutluluk
Etkili iletişimin temeli etkin davranış gösterebilmektir
SORUN PENCERESİ
(TEŞHİS)

{
KABUL

EDİLİR

DAVRANIŞLAR

KABUL
EDİLEMEZ
DAVRANIŞLAR
SORUN PENCERESİ

{
KABUL

EDİLİR

DAVRANIŞLAR

KABUL
EDİLEMEZ
DAVRANIŞLAR
Kim daha rahatsız?
Kimin ihtiyacı engelleniyor?
Sorunu yaşayan kişi neler yapar?
q  İç konuşmalar artar
q  Uzaklaşma
q  Biriktirme-toptancılık
q  Savunmaya geçme
q  Sen dili ile konuşma
q  İletişim engellerini kullanma
Ne söylerdiniz?
İletişim engelleri
•  İletişim engelleri , kişiler arası ilişkilerde olumsuz
sonuçlara sebep olabilecek ve iletişimi bozacak yüksek
riskli davranımlardır.
•  İletişimi engelleyen unsurlar konuşma içine farkında
olmadan sokulmaktadır. Bu engelleyicilerle konuşmak,
genellikle çoğumuzda alışkanlık haline gelmiştir.
•  Problemli iletişimlerde %90 ‘ın üstünde bu engelleyicilerin
olduğu tahmin edilmektedir.
İletişim engelleyicilerinin bazı olumsuz sonuçları:
• Karşıdakinin öz değerini düşürebilir;
• Dirençli , asi, tartışmacı olmasına neden olabilir,
• Kendi problemlerine kendi çözüm yollarını bulabilme
ihtimalini azaltır…
•  Sürekli tekrarlanması da kalıcı olumsuz
sonuçlar doğurur. İnsanlar engelleyici bir
iletişim kurduklarını daha çok ebeveynlerle,
çocuklarla, patronlarla, meslektaşlarla,
arkadaşlarla kurdukları iletişimlerde
sorunlar yaşadıklarında anlarlar. Birçok
insan iletişimde sorun yaşadıklarının
farkındadır. Fakat yaşanan iletişim
problemini belirleme çok kolay değildir.
Thomas Gordon, iletişim engellerini “kirli düzine
(dirty dozen)” diye adlandırarak 12 başlık altında
toplamıştır:
•  Emretme, Yönetme
•  Uyarma, Tehdit etme (Gözdağı verme)
•  Ahlak bekçiliği, Vaaz verme
•  Öğüt verme, Çözüm getirme
•  Mantık boyutuna çekme, Tartışma
•  Yargılama, Eleştirme, Suçlama
•  Övme, Görüşüne Katılma,
•  Etiketleme, Ad takma, Gülünç duruma düşürme
•  Analiz (Tahlil) etme, Teşhis (Tanı) koyma
•  Güven verme, Teskin etme, Teselli etme
•  İnceleme, Araştırma, Soruşturma
•  Konuyu değiştirme, İşi Alaya Vurma, Şakacı
Davranma
İLETİŞİM ENGELLERİ
1.  EMRETME, YÖNETME

“Yapman gerekir ............”, “Yapmak


zorundasın ..........”

Hasta - Ameliyat olmak istemiyorum.


Doktor - Bu ameliyatı olmak zorundasın.

- Korku ya da aktif direnç yaratabilir;


- Söylenenin tersini “denemeye” davet edebilir;
- İsyankar davranışa ya da misillemeye yol açabilir.
Emretme

•  Emretme zorlayarak sunulmuş


bir çözüm yoludur. Bir şey
zorla kabul ettirilir. İsyankar
davranışa ya da boyun eğici
tutumlara yol açabilir.
misillemeye yol açabilir,
gücenilebilinir. Emredilen
insanlar çok uysal ve boyun
eğici olabilir. Benlik
değerinin düşmesine sebep
olabilir.

•  “Hemen buraya gel”, “Bunu


yapmak zorundasın”.
İLETİŞİM ENGELLERİ
2. UYARMA, TEHDİT ETME (GÖZDAĞI VERME)

“........yapmazsan..........olur”, “Ya yaparsın, yoksa.........”

Hasta - Bu ilacı kullanmak istemiyorum, bir yığın yan etkisi


var.
Doktor - Bu ilacı kullanmazsanız iyileşemezsiniz.

- Korku, boyun eğme yaratabilir;


- Söz konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceğini
“denemeye” yol açar;
- Gücenme, kızgınlık, isyankarlığa neden olabilir.
Tehdit etme
•  Tehdit etme, koşulu ya da cezayı vurgulayarak sunulan bir çözüm
yoludur.
•  Sözün gerçekten yerine getirilip getirilmeyeceğini denemeye yol
açabilir. “ bu sesi şimdi durdur, yoksa bundan sonra da seni
burada tutmaya devam edeceğim.”
İLETİŞİM ENGELLERİ
3. AHLAK DERSİ, VAAZ VERME
“........yapmalıydın”, “senin sorumluluğun”, “.......şöyle yapmak
gerekir”
Hasta - Ben kemoterapi olmam, bir de onun yan
etkilerini kaldıramam.
Doktor - Kendini buna hazırlamalıydın. Aslında
beden senin bedenin, olacaklar da senin sorumluluğunda.

- Zorunluluk ya da suçluluk duyguları yaratır;


- Karşıdakinin durumunu daha şiddetle savunmasına yol
açabilir; (Kim demiş?)
- Karşıdakinin sorumluluk duygusuna güvenilmediği izlenimi
verir.
Ahlak Bekçiliği

Konuşurken sosyal norm, bazı


ahlak kuralları ve dini otoriteye
dayanarak ‘’meli’’ ‘’malı ‘’
şeklinde yapılan konuşmalardır.
Kişinin dürüstçe kendisini ifade
edebilmesini engeller. Kaygı
düzeyini artırır. Ya da bahaneler
üretmesine, kendisini suçlu
hissetmesine sebep olabilir.
Gücenmeye neden olabilir.
”… yapmak senin görevin”.
“ bunu yapmalıydın”
”boşanmamalısın, çocuklara ne
olacağını düşün”
İLETİŞİM ENGELLERİ
4. ÖĞÜT VERME, ÇÖZÜM GETİRME

“Ben olsam.....”, “Neden.......yapmıyorsun?”, “Bence......”,


“Sana şunu önereyim....”, ‘’Bunu çözmek çok kolay. İlk
önce…”

Hasta - Kaç gün daha kemoterapide kalacağım, yeter


artık.
Doktor - Neden refakatçinle oyalanacak bir şey bulmuyorsun?
-  Karşıdakinin kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu
ima eder;

-  Karşıdakinin sorunu bütünüyle düşünüp, değişik seçenekler


getirip seçenekleri denemesine engel olur.
Öğüt Verme

Öğüt verme nadir olarak olumludur. Öğüt verme sıklıkla diğer


insanların zekalarına harekettir. Başkalarının yaşadıkları sorunları
anlama ve başa çıkmada kişisel kapasitelerini küçümseme anlamına
gelir ve buna engel olur.
Öğüt veren karşıdakinin sorununu çok iyi anlamadan bunu
yapmaktadır. İnsanlar bizimle endişelerini paylaştıklarında, yalnızca
“buzdağının üstü”nü gösterirler.
Öğüt veren durumun karışıklığının, karşıdakinin hissettiklerinin ve
yüzeyin altında saklanan diğer birçok faktörün farkında olmaz.
İLETİŞİM ENGELLERİ
5. MANTIK YOLUYLA İNANDIRMA, TARTIŞMA

“İşte şu nedenle hatalısın. ...”, “Olaylar gösterir ki.. ..”, “Evet


ama.......”, “Gerçek şu ki....”

Hasta - Alternatif tıp tedavilerine inanıyorum. Bu kadar ilaç


yüklenmesine karşıyım.
Doktor - Evet ama alternatif tedavi bizim yaptığımız tedavinin
hızına ve gücüne yetişemez ki.

- Savunucu tutumları ve karşı koymayı kışkırtır;


- Karşıdakinin iletişimi kesmesine ve artık dinlememesine yol
açar;
- Karşıdakinin kendini beceriksiz ve yetersiz hissetmesine neden
olabilir.
İLETİŞİM ENGELLERİ
6. YARGILAMA, ELEŞTİRME, SUÇLAMA

“Olgunca düşünmüyorsun....”, “Sen zaten tembelsin..........”

Hasta - Bu sefer tek ameliyat da yetmeyecek.


Doktor - Bence bu ameliyatı ve hastalığı fazla büyütüyorsun.

- Yetersiz, aptal ve yanlış değerlendirilmiş hisseder,


- Karşıdakinin olumsuz bir yargıya hedef olma ya da azarlanma
korkusuyla iletişimi kesmesine yol açar;
- Genellikle karşıdaki, yargı ve eleştirileri gerçek olarak algılar
(Ben kötüyüm! vb.) ya da karşılık verir (Siz de daha
mükemmel değilsiniz! vb).
Birçok insan karşıdakini eleştirme ihtiyacı hisseder.
Ebeveynler çocuklarını asla çalışkan, terbiyeli
olmayacağını düşünerek; öğretmenler, öğrencilerinin
öğrenemeyeceğini düşünerek; işverenler, işçilerinin
ürünlerinin hatalı olacağını düşünerek eleştirme ihtiyacı
hissederler. Bazı insanlar için eleştiri bir yaşam şekli haline
gelir.
İLETİŞİM ENGELLERİ
7.  ÖVME, GÖRÜŞÜNE KATILMA

“Çok güzel.......”, “Haklısın, o insan berbat birine benziyor”


“Bence harika bir iş yapıyorsun.....”

Hasta - Ben bu ilaçları düzenli kullanamam. Kocamın da bir


desteği olmaz ki.
Doktor: Ama olmaz ki, kocanızın size yardımcı olması lazım.

- Karşıdakinin beklentilerinin çok yüksek olduğunu ima eder;


- İstenilen davranışı yaptırabilmek için, söylenen içtenlikten
yoksun bir manevra gibi algılanabilir.
- Karşıdakinin öz-imgesi (Kendini algılayışı) ile övgü uygun
değilse kişide kaygı yaratabilir.
İLETİŞİM ENGELLERİ
8. ETİKETLEME, AD TAKMA, GÜLÜNÇ DURUMA
DÜŞÜRME

“Koca bebek.....”, “Hadi bakalım Süpermen”, “Hadi sende sulu


göz’’

Hasta - Bu sonda alınamaz mı? Bir de bunu çekmek zorunda


mıyım ameliyatın üstüne?
Doktor - Gittikçe huysuz bir hasta oldunuz.

- Karşıdakinin kendini değersiz hissetmesine, sevilmediği


kanısına varmasına yol açabilir;
- Karşıdakinin öz-imgesi üzerinde çok olumsuzdur;
- Genellikle karşılık vermeye iter.
Etiketleme
•  Bu engelleyici, genellikle karşıdakini damgalamaktadır.
Olumsuz lakaplar olabildiği gibi olumlu lakaplar da kullanılır.
Genellikle bize ve diğerlerine öğretilen klişe etiketleri
kullanmaya devam ederiz.
•  Bu nedenle etiketleme, kendi kendimizi ve diğer bireyleri
tanımamızı engelleyebilir. Kişinin kendine bakışını olumsuz
etkileyebilir.
•  Karşılık verme isteği uyandırabilir. Kendilik değerini olumsuz
etkileyebilir. “ zenci”, “yaramaz çocuk”, “cadaloz”, “akıllı”,
“sen de onlar gibi duygusuzsun”
İLETİŞİM ENGELLERİ
9. TAHLİL ETME, TEŞHİS / TANI KOYMA

“Senin derdin ne, biliyor musun?”, “Herhalde çok


yorgunsun”, “Aslında sen öyle demek istemiyorsun”

Hasta - Ömür boyu diyete mahkumum.


Doktor - Aslında şeker hastası olduğunuzdan değil, istediğiniz
gibi yemek yiyemeyeceğinizden dolayı böyle yapıyorsunuz.

- Tehdit edici; tedirgin edici olabilir ve başarısızlık duygusu


uyandırabilir;
- Karşıdaki kendini korumasız, kıstırılmış hisseder, kendisine
inanılmadığı kanısına varabilir;
- Karşıdaki, yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser.
Analiz etme

Amatör psikolog gibi davranma. Analiz


etme, lakap takmanın bir türüdür ve çok
yaygındır. Birçok kişi, karşıdakinin
söylediklerini tam olarak anlamadan
duygusal dedektifçilik oynar; birçok
psikolojik kompleksi araştırır. Kişi için tehdit
ve tedirgin edici olabilir, başarısızlık
duygusu uyandırabilir. Bununla birlikte
karşıdaki tarafından yanlış anlaşılmak
iletişimi bozabilir. “ Senin derdin ne biliyor
musun?”, “Aslında böyle demek
istemiyorsun”, “Ben seni kitap gibi
okurum.’’ ‘’Aslında beni sinirlendirmek için
yapıyorsun”.
İLETİŞİM ENGELLERİ
10. GÜVEN VERME, TESKİN, TESELLİ ETME

“Aldırma.......boş ver, düzelir.......”, “Hadi biraz neşelen......”


“Zamanla kendini daha iyi hissedersin........”

Hasta - Hala taburcu olamayacak mıyım?


Doktor - Boş verin ne diye takıyorsunuz. Güzel güzel bakıyoruz size
burada.

- Karşıdakinin kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur,


- Kızgınlık duyguları uyandırır (“Size göre kolay tabii”),
- Karşıdakinin mesajı genellikle “kendini kötü hissetmen doğru
değil” biçiminde algılanır.
İLETİŞİM ENGELLERİ
11. İNCELEMEK, ARAŞTIRMAK, SORUŞTURMAK

“Neden?....Kim?.....Sen ne yaptın?......Nasıl?.....”

Hasta - Sürekli ameliyatımın ertelenmesinden daha çok strese girdim.


Doktor - Niçin böyle düşünüyor ve neden kendinizi bu kadar hırpalıyorsunuz?

- Soruları cevaplama genellikle eleştiri veya zorunlu çözüm getirdiğinden kişi


genellikle hayır demeye, yarı doğru cevap vermeye, kaçmaya yönelir veya
yalan söyler;
- Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediğini açıklamadığından,
kişi korku ve endişeye kapılabilir;
- Karşıdakinin endişelerinden doğan sorulara cevap vermeye çalışan kişi
kendi sorununu, gözden kaçırabilir.
•  Soruların iletişimde yeri vardır, fakat bazı sorular iletişimi
kesecek şekilde olur. Bazı insanlar hep aynı, bildik soruları
sorarlar. Bu da iletişimin tamamıyla durması ile sonuçlanır.
Örneğin “Nereye gittin?”, “Dışarı” “Ne yaptın?” “Hiçbir
şey”… Ebeveynler çocuklarına şunu sorarlar: ”Bugün okul
nasıldı?” “iyi”…
•  Günlük iletişimde çok fazla soru sorulur. Uygunsuz sorular
eksik, dolaylı, gizlidir ve sonuç olarak etkisiz mesaj
içerirler ve sıklıkla savunucu tepkileri beslerler ve dirence
neden olabilirler. Bilgi için basit taleplerdir, ama sonunda
ulaşılan dolaylı anlamları, soru sorulan kişiyi
değişimlemenin bir yoludur. Genellikle kaçamak cevaplar
vermeye yöneltir.
İLETİŞİM ENGELLERİ
12. KONU DEĞİŞTİRME, İŞİ ALAYA VURMA, ŞAKACI DAVRANMA

“Daha güzel şeylerden konuşalım...”, “Sen neden dünyayı


yönetmiyorsun?”

Hasta - Bu tedaviler bitmeyen bir senfoniye döndü.


Doktor - Büyütmeyin bu kadar, yaşadığınız güzel şeyleri düşünün, hayal edin.

- Yaşamın güçlükleriyle savaşmak yerine, onlardan kaçınmak gerekli


mesajını ima edebilir;
- Karşıdakinin sorunlarının önemsiz, saçma ve geçersiz olduğu anlamını
verebilir;
- Karşıdaki bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.
Konuyu Değiştirme
•  Çoğu insan kızgınlık, çatışma, ölüm, hastalık,
boşanma ve onlara gerginlik oluşturacak konuları
konuşmayı sevmez. Bu durumda sıklıkla konuyu
onları rahatlatacak başlıklara çevirme, değiştirme
yoluna başvururlar. Dikkatlerini odaklamakta zorluk
çektirdiklerinde, duygusal uyaranlardan rahatsız
olduklarında konuyu başka yere çevirirler.
Sorunlarının önemsiz olduğu anlamını verebilir.
Güçlüklerle karşılaştığında paylaşmaya çekinebilir.
Bu durum kaçınmacı bir yaklaşım olup soruna
gereken özeni göstermeyi engeller ya da güçlüklerle
başetme konusunda gelişimi engelleyebilir.
Hastanede bir kişiyi ziyarete giden dört yaşlıca kadın
arasındaki konuşma:
• Hasta: Bu öyle acı verici bir operasyondu ki.
Dayanabileceğimi sanmıyordum. Tam…
• Bayan A: Operasyondan söz edince, 1976’da Memorial
Hastanesindeki safra kesesi ameliyatını hatırladım.
• Bayan B: Torunumun bacağı kırıldığında bu hastaneye
getirilmişti. Dr. Bayar bacağı yerine oturttu.
• Bayan C: Dr. Bayar’ın bizim sokakta oturduğunu biliyor
muydun? Alkol problemi olduğunu söylüyorlar.
• Bayan D: Alkol, ilaç kadar kötü bir şey olamaz…

HASTANIN
ENDİŞELERİNE NE
OLDU?
Sık kullandığınız
iletişim engelleri

?
Hepimiz engelleyicileri çoğu
zaman kullanırız. Bunları seyrek
olarak kullanmak, ilişkiye
nadiren zarar verir.
Konuşmalardaki kötü
alışkanlıklar düzeltilebilir. İlk
denemeler zor ve cesaret kırıcı
olabilir. Çünkü kullandığımız
engelleyiciler alışkanlık haline
gelmiştir. Ancak herhangi bir
alışkanlığı değiştirmek zaman
ve çaba ister!
DUYGULARI ANLAMA
1- Branşımla ilgili o kadar çok yorum yapılıyor ki.
Duygu:

2- Aynı derecede çalışmamıza rağmen iş arkadaşım


nedense benden daha iyi bir pozisyonda.
Duygu:

3- Herkes sadece kendi derdini anlatıyor.


Duygu:

4- Herkes kendinin en meşgul kişi olduğunu düşünüyor.


Ve bir de bunu sık sık vurgulamıyor mu.
Duygu:

5- İzin günlerim o kadar kısa ki, dinleneyim mi, yoksa


bitirmem gereken özel işlerimi mi yapayım?
Duygu:
Duygular listesi
OLUMLU à NÖTR ß OLUMSUZ YOĞUNLUK
Şefkat, Sevgi, Mutluluk, Yabancılık, Yalnızlık, Hırs, Hüzün, Hayranlık,
Neşe, Arzu, Güven, Takdir, Özlem, Cesaret, Kararsızlık, Kayıtsızlık, Anlamsızlık, AZ
Hayranlık, Kararlılık, Şaşkınlık, Karmaşa, İncinmişlik, Acıma,
Üstünlük, Memnuniyet, Heyecan, Şüphe, Baskı, Kırgınlık, Tedirginlik,
Kabul Edilmişlik, Sadakat, Hazmetme. Sempati, Sıkıntı, Utanma,
Huzur, Kendine Güven, Huzursuzluk, Kızgınlık,
Affetme, Kabullenme, Umutsuzluk, Bıkkınlık,
Özgürlük, Beraberlik, Ait Memnuniyetsizlik,
Olma, Zafer, Baş Etme, Bedbinlik, Kayıp, Yılgınlık,
ORTA
Üstesinden Gelme, Tiksinme, Korku, İşe
Beğenilme, Refah, Ümit Yaramamazlık, Üzüntü,
Etme, Yakınlık, Bağlılık, Kıskançlık, Çökkünlük,
Başarma, Beğenme, Şehvet, Yetersiz, Sabır, Dehşet,
Aşk, Çılgınlık, Coşku, Zevk, Anlaşılmamışlık, Ürkeklik,
Mest Olma. Acı, Ürküntü, Nefret, Öfke,
ÇOK
Hiddet, Hiçlik
KIZGINLIK
İKİNCİL
DUYGULAR KIZGINLIK
ÖFKE
¼
¾ ●merak
● kıskançlık ● sıkıntı

● yalnızlık

● üzüntü ● anlaşılmamak

● itilmişlik
TEMEL
DUYGULAR
Yüz İfadeleri ve Baş Hareketleri
•  Stres verici olan doğum anına tepki
ağlamak=r.
•  Bütün bebekler 6. haBada gülmeye başlar.
Görme özürlü bebekler de.
•  Bu örnekler evrenselliğin yansımasıdır. Temel
duyguların ileHlmesinde kullanılan tepki
biçimleri doğuştan vardır ve ortak=r.

1
Baş hareketleri

2
Baş hareketleri
•  Kibir, burnu havada olmak. Duruma karşı çıkıştan
üstünlüğe kadar çeşitli duyguları yansıtabilir.
•  Başı önünde efendi kişi. Uysal, çekingen, kabullenici
bir duygu durumun anla=mıdır.
•  Kendimize yakın bulduğumuz kişilere başımızla
hafifçe yaklaşır, uzak bulduğumuz kişilerden
başımızla hafifçe uzaklaşırız.
•  Beden duruşu ile değerlendirmek daha doğrudur.

3
Baş hareketleri
-  Başı sallama
-  “Evet” çoğu toplumlarda
-  “Hayır” Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan, ve
Türkiye
-  Arkaya doğru başı atma
-  “Evet” Tayland, Filipinler, Hindistan, Laos

4
Başı hafifçe öne arkaya sallama

•  Beraber olmayı ve
birlikteliği simgeler.

•  “Evet, seni dinliyorum.”


.Hımm
çoğu Asya ülkelerinde.
.evet
.seni anlıyorum.

5
Başı yana eğmek
•  İlkel kabilelerde tehlikeli
seslere karşı önlem
alabilmek amacıyla
daha iyi duyabilmek
için; günümüzde kişinin
ilgilendiğinin ve konuya
dahil olduğunun işareH

6
Gözler
*  Göz kontağı
-  Amerika, Kanada, Avrupa’da desteklenir.
-  Çoğu Asya ülkelerinde ve Afrika’da kabalık=r.
*  Kaşları kaldırma
-  “Evet” Tayland ve bazı Asya ülkelerinde
-  “Merhaba” Filipinlerde
*  Göz kırpma
-  Amerika ve Avrupa’da bir sırrın paylaşılması
-  Başka ülkelerde flörtöz bir jest.
*  Kapalı gözler
-  Amerika’da uykululuk ya da sıkılma
-  Japonya, Tayland, Çin’de “Seni dinliyorum ve konsantre
7
oluyorum.”
•  Gözbebekleri
küçüldüğünde (çok
•  Gözbebekleri ışıkta) tam odaklanma
normalden daha büyük olmakta, kendini
olduğunda (loş ışıkta) korumak ya da
kişi daha çekici kaçabilmek için net
görünmekte görüş gücü.

8
Kulaklar
v Kulağı tutmak
-  Hindistan’ın bazı yerlerinde “Üzgünüm.”
v Kulağı kavramak
-  Tüm toplumlarda “seni duyamıyorum.”
v  Kulağı çekmek
-  “Kalbimdesin” Navajo Kızılderilileri

9
Burun
*  Burnu tutmak
- “kötü kokan bir şey var.” evrensel
*  Burna hafifçe vurmak
-  “Bu gizli.” İngilizler
-  “Dikkat et!” İtalyanlar
*  Burnu gösterme
-  “Bu benim” Japonlar

10
Yanaklar
*  Yanağı sıkış=rmak
-  Övgü jesH - İtalya
-  “Bu çılgınlık.” Almanya
*  Yanağı okşamak
-  “hoş, çekici, başarı” çoğu Avrupa ülkelerinde

11
Dudaklar ve Ağız
*  Gülümsemek, öpmek, ıslık çalmak, esnemek,
ısırmak, hapşırmak, tükürmek..
*  Öpücük. Asya’nın bazı kesimlerinde, yakın cinsel
ilişki anlamına geldiği için, sosyal bir kutlama
olarak bile, toplum önünde izin verilmez.
*  Sesli öpücük. Filipinler’de dikkat çekmek,
Meksika’da garsona seslenmek için.
*  Parmak ucuyla öpücük. Fransa’da, “Çok iyi!”
“Harika!” “Güzel!.”
12
•  Tükürme. Avrupa
ülkelerinde kaba bir
davranış olurken, Çin ve
bazı Asya ülkelerinde
vücudun zararlı
nesnelerden kurtulması
olarak düşünülüp
sağlıklı bulunur.

13
•  Dudakla işaret etme
(elle ya da parmakla
işareHn yerine) Filipinler
ve çoğu LaHn
Amerikalılar arasında
yaygındır.

14
Parmaklar
*  Sakin ol.
*  Hawai’de, “isHfini bozma” ya da
“Rahatla.”
*  Japonya’da, 6
*  Meksika’da “İçki ister misin?”
“O.K.” işareH.
*  Çoğu kültürde “güzel” ya da “O.K.”,
*  Avrupa’nın bazı kısımlarında “sırr” ya
da “değersiz”
*  Japonya’da “para”
*  Yunanistan, Brezilya, Rusya ve
Türkiye’de küfür
15
•  Çok iyi, kabul, yaşasın
işareH:
•  Avustralya, Yeni
Zelanda, Yunanistan,
İran, Rusya, ve çoğu
Afrika ülkelerinde bu
işareH yapmaktan
kaçınmak gerekir.

16
El, Kol ve Parmakların dili
Kendini ifadede en duyarlı ve etkili organımız elimiz.
Bir çocuğun parmak ucunda 6.000/cm2 sinir hücresi
var.



Homonculus

17
El hareketleri
•  Karşıdan gelen önerilere
açık, kendini güvenle
ortaya koyma.

•  Gel harekeH

•  Hoşçakal

18
El hareketleri
•  El işareHyle çağırmak.
Japonya’da kaba bir
hareket olarak
görülürken Almanya’da
2 anlamına gelir.

•  Bir konudaki tar=şmayı
biHrmek için elin yatay
harekeH

19
20
Avuç Konumları
•  Avucun yukarı bakması
sokaktaki dilencinin dilenme
harekeHni andıran şekilde
edilgin ve tehdit etmeyen bir
harekevr.
•  Avuç aşağı doğru
çevrildiğinde anında daha
otoriter olursunuz.

•  (Solda) Edilgen avuç konumu


•  (Sağda) Baskın avuç konumu

21
Avuç Konumları
•  Avuç yumruk şeklinde kapalı
olduğunda ve ileriye uza=lan
parmak dinleyici için
tehditkardır.
•  Bu jest konuşmacının
kullanabileceği en rahatsız
edici hareketlerden biridir.

22
Dokunma (Tokalaşma-el sıkma)

•  Samimiyet, güven ve denge


unsuru •  Üstünlük belirten el sıkışı
•  HOŞGELDİN demek karşıdaki kişiye göre avuç
•  Karşınızdakine ilişkin içinin hafif yere dönük
ayrın=lı bilgi verebilir. olması demekHr.
•  İnsanların birbirleri ile el
sıkışma biçiminde esas
olarak 3 mesaj hakimdir:
1.  Üstünlük
2.  Eşitlik
3.  Boyun eğme

23
Tokalaşma
•  İnsanlar mağarada yaşadıkları dönemden beri
karşılarındaki kişi için tehlike taşımadıklarının
işareH olarak onlara avuçlarını göstermişlerdir.
•  Güvenli ve dengeli bir el sıkışma ellerin dik
olarak ve avuçların birbirlerini bütünüyle
kavramaları ile gerçekleşir. Böylece her iki
insan da kendi varlığını karşısındakine
hissevrmiş olur.

24
Tokalaşma

25
•  İnsanları en çok rahatsız eden iki el sıkma
biçiminden biri, karşısındakine sadece
parmaklarının ucunu vererek yapılandır.
Çoğunlukla kendi varlıklarından memnun olmayan,
güvensiz ve endişeli insanlar, kendilerini
karşılarındaki kişiye hissevrmekten çekinerek
böyle ürkek şekilde el sıkarlar. Bu kimselerin elleri
çoğunlukla soğuk ve nemlidir.
•  İngilizler tararndan ‘’ölü balık’’ diye tabir edilen el
sıkma biçiminde karşınızda adeta hiç kimse yok
gibidir.
Tokalaşma










Parmak ucu tutma Ölü balık

27
•  Rahatsızlık yaratan bir başka el sıkma biçimi de,
karşısındakinin eli üzerinde güç denemesi
yapanların el sıkmalarıdır. Bazı kişiler böylece
güçlerini göstererek karşılarındakini
etkileyebileceklerini zannederler. Oysa çok kere
elini sık=kları kişi üzerinde olumsuz duygunun
yaşanmasına sebep olurlar.
•  Parmak ezici ,saldırgan
"kabadayı" Bpi
28
•  Karşımızdakine dürüstlüğümüz ve duygularımızın
sıcaklığı konusunda güven vermek istediğimizde onun
elini iki elimizle sıkarız. Samimiyet, güven gibi özel
duygular beslediğini göstermenin açık bir yoludur.
•  İnsanın uzun bir aradan sonra gördüğü eski bir
dostunun elini iki elle sıkması yadırganmasa da, ilk
defa karşılaş=ğı veya çok az tanıdığı bir kimse ile bu
şekilde el sıkışması o kişiden bir çıkar beklenHsi
olduğunu düşündürür.


“Eldiven”PoliBkacı tokalaşması
Yüz İfadeleri ve Baş Hareketleri
•  Stres verici olan doğum anına tepki
ağlamak=r.
•  Bütün bebekler 6. haBada gülmeye başlar.
Görme özürlü bebekler de.
•  Bu örnekler evrenselliğin yansımasıdır. Temel
duyguların ileHlmesinde kullanılan tepki
biçimleri doğuştan vardır ve ortak=r.

1
Baş hareketleri

2
Baş hareketleri
•  Kibir, burnu havada olmak. Duruma karşı çıkıştan
üstünlüğe kadar çeşitli duyguları yansıtabilir.
•  Başı önünde efendi kişi. Uysal, çekingen, kabullenici
bir duygu durumun anla=mıdır.
•  Kendimize yakın bulduğumuz kişilere başımızla
hafifçe yaklaşır, uzak bulduğumuz kişilerden
başımızla hafifçe uzaklaşırız.
•  Beden duruşu ile değerlendirmek daha doğrudur.

3
Baş hareketleri
-  Başı sallama
-  “Evet” çoğu toplumlarda
-  “Hayır” Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan, ve
Türkiye
-  Arkaya doğru başı atma
-  “Evet” Tayland, Filipinler, Hindistan, Laos

4
Başı hafifçe öne arkaya sallama

•  Beraber olmayı ve
birlikteliği simgeler.

•  “Evet, seni dinliyorum.”


.Hımm
çoğu Asya ülkelerinde.
.evet
.seni anlıyorum.

5
Başı yana eğmek
•  İlkel kabilelerde tehlikeli
seslere karşı önlem
alabilmek amacıyla
daha iyi duyabilmek
için; günümüzde kişinin
ilgilendiğinin ve konuya
dahil olduğunun işareH

6
Gözler
*  Göz kontağı
-  Amerika, Kanada, Avrupa’da desteklenir.
-  Çoğu Asya ülkelerinde ve Afrika’da kabalık=r.
*  Kaşları kaldırma
-  “Evet” Tayland ve bazı Asya ülkelerinde
-  “Merhaba” Filipinlerde
*  Göz kırpma
-  Amerika ve Avrupa’da bir sırrın paylaşılması
-  Başka ülkelerde flörtöz bir jest.
*  Kapalı gözler
-  Amerika’da uykululuk ya da sıkılma
-  Japonya, Tayland, Çin’de “Seni dinliyorum ve konsantre
7
oluyorum.”
•  Gözbebekleri
küçüldüğünde (çok
•  Gözbebekleri ışıkta) tam odaklanma
normalden daha büyük olmakta, kendini
olduğunda (loş ışıkta) korumak ya da
kişi daha çekici kaçabilmek için net
görünmekte görüş gücü.

8
Kulaklar
v Kulağı tutmak
-  Hindistan’ın bazı yerlerinde “Üzgünüm.”
v Kulağı kavramak
-  Tüm toplumlarda “seni duyamıyorum.”
v  Kulağı çekmek
-  “Kalbimdesin” Navajo Kızılderilileri

9
Burun
*  Burnu tutmak
- “kötü kokan bir şey var.” evrensel
*  Burna hafifçe vurmak
-  “Bu gizli.” İngilizler
-  “Dikkat et!” İtalyanlar
*  Burnu gösterme
-  “Bu benim” Japonlar

10
Yanaklar
*  Yanağı sıkış=rmak
-  Övgü jesH - İtalya
-  “Bu çılgınlık.” Almanya
*  Yanağı okşamak
-  “hoş, çekici, başarı” çoğu Avrupa ülkelerinde

11
Dudaklar ve Ağız
*  Gülümsemek, öpmek, ıslık çalmak, esnemek,
ısırmak, hapşırmak, tükürmek..
*  Öpücük. Asya’nın bazı kesimlerinde, yakın cinsel
ilişki anlamına geldiği için, sosyal bir kutlama
olarak bile, toplum önünde izin verilmez.
*  Sesli öpücük. Filipinler’de dikkat çekmek,
Meksika’da garsona seslenmek için.
*  Parmak ucuyla öpücük. Fransa’da, “Çok iyi!”
“Harika!” “Güzel!.”
12
•  Tükürme. Avrupa
ülkelerinde kaba bir
davranış olurken, Çin ve
bazı Asya ülkelerinde
vücudun zararlı
nesnelerden kurtulması
olarak düşünülüp
sağlıklı bulunur.

13
•  Dudakla işaret etme
(elle ya da parmakla
işareHn yerine) Filipinler
ve çoğu LaHn
Amerikalılar arasında
yaygındır.

14
Parmaklar
*  Sakin ol.
*  Hawai’de, “isHfini bozma” ya da
“Rahatla.”
*  Japonya’da, 6
*  Meksika’da “İçki ister misin?”
“O.K.” işareH.
*  Çoğu kültürde “güzel” ya da “O.K.”,
*  Avrupa’nın bazı kısımlarında “sırr” ya
da “değersiz”
*  Japonya’da “para”
*  Yunanistan, Brezilya, Rusya ve
Türkiye’de küfür
15
•  Çok iyi, kabul, yaşasın
işareH:
•  Avustralya, Yeni
Zelanda, Yunanistan,
İran, Rusya, ve çoğu
Afrika ülkelerinde bu
işareH yapmaktan
kaçınmak gerekir.

16
El, Kol ve Parmakların dili
Kendini ifadede en duyarlı ve etkili organımız elimiz.
Bir çocuğun parmak ucunda 6.000/cm2 sinir hücresi
var.



Homonculus

17
El hareketleri
•  Karşıdan gelen önerilere
açık, kendini güvenle
ortaya koyma.

•  Gel harekeH

•  Hoşçakal

18
El hareketleri
•  El işareHyle çağırmak.
Japonya’da kaba bir
hareket olarak
görülürken Almanya’da
2 anlamına gelir.

•  Bir konudaki tar=şmayı
biHrmek için elin yatay
harekeH

19
20
Avuç Konumları
•  Avucun yukarı bakması
sokaktaki dilencinin dilenme
harekeHni andıran şekilde
edilgin ve tehdit etmeyen bir
harekevr.
•  Avuç aşağı doğru
çevrildiğinde anında daha
otoriter olursunuz.

•  (Solda) Edilgen avuç konumu


•  (Sağda) Baskın avuç konumu

21
Avuç Konumları
•  Avuç yumruk şeklinde kapalı
olduğunda ve ileriye uza=lan
parmak dinleyici için
tehditkardır.
•  Bu jest konuşmacının
kullanabileceği en rahatsız
edici hareketlerden biridir.

22
Dokunma (Tokalaşma-el sıkma)

•  Samimiyet, güven ve denge


unsuru •  Üstünlük belirten el sıkışı
•  HOŞGELDİN demek karşıdaki kişiye göre avuç
•  Karşınızdakine ilişkin içinin hafif yere dönük
ayrın=lı bilgi verebilir. olması demekHr.
•  İnsanların birbirleri ile el
sıkışma biçiminde esas
olarak 3 mesaj hakimdir:
1.  Üstünlük
2.  Eşitlik
3.  Boyun eğme

23
Tokalaşma
•  İnsanlar mağarada yaşadıkları dönemden beri
karşılarındaki kişi için tehlike taşımadıklarının
işareH olarak onlara avuçlarını göstermişlerdir.
•  Güvenli ve dengeli bir el sıkışma ellerin dik
olarak ve avuçların birbirlerini bütünüyle
kavramaları ile gerçekleşir. Böylece her iki
insan da kendi varlığını karşısındakine
hissevrmiş olur.

24
Tokalaşma

25
•  İnsanları en çok rahatsız eden iki el sıkma
biçiminden biri, karşısındakine sadece
parmaklarının ucunu vererek yapılandır.
Çoğunlukla kendi varlıklarından memnun olmayan,
güvensiz ve endişeli insanlar, kendilerini
karşılarındaki kişiye hissevrmekten çekinerek
böyle ürkek şekilde el sıkarlar. Bu kimselerin elleri
çoğunlukla soğuk ve nemlidir.
•  İngilizler tararndan ‘’ölü balık’’ diye tabir edilen el
sıkma biçiminde karşınızda adeta hiç kimse yok
gibidir.
Tokalaşma










Parmak ucu tutma Ölü balık

27
•  Rahatsızlık yaratan bir başka el sıkma biçimi de,
karşısındakinin eli üzerinde güç denemesi
yapanların el sıkmalarıdır. Bazı kişiler böylece
güçlerini göstererek karşılarındakini
etkileyebileceklerini zannederler. Oysa çok kere
elini sık=kları kişi üzerinde olumsuz duygunun
yaşanmasına sebep olurlar.
•  Parmak ezici ,saldırgan
"kabadayı" Bpi
28
•  Karşımızdakine dürüstlüğümüz ve duygularımızın
sıcaklığı konusunda güven vermek istediğimizde onun
elini iki elimizle sıkarız. Samimiyet, güven gibi özel
duygular beslediğini göstermenin açık bir yoludur.
•  İnsanın uzun bir aradan sonra gördüğü eski bir
dostunun elini iki elle sıkması yadırganmasa da, ilk
defa karşılaş=ğı veya çok az tanıdığı bir kimse ile bu
şekilde el sıkışması o kişiden bir çıkar beklenHsi
olduğunu düşündürür.


“Eldiven”PoliBkacı tokalaşması
Vücudumuz ne diyor?

Doç. Dr. Bahar Baştuğ

1
Tokalaşma
•  El sıkışırken sol eliyle karşısındaki kişinin kolunu
veya omzunu tutmak da o kişiye karşı duyulan
özel duyguları gösterir. Bu el sıkışma biçimi yakın
arkadaşlar arasında ve bu duyguların karşılıklı
olarak yaşandığı durumlarda kabul edilebilecek
bir el sıkışma biçimidir. Aksi takdirde insanlarda
rahatsızlık yaraEr.

2
•  Elimizi sıkmaya niyetli olmayan birine el uzatarak
el sıkmaya zorlamak çevredekilerin de fark
eHkleri bir rahatsızlığın yaşanmasına sebep olur.
•  Ev sahipliğinin söz konusu olmadığı durumlarda
ideal olan iki taraJn da hemen aynı zamanda
birbirlerine ellerini uzatmalarıdır.
4
Eller belde
•  Birçok kültürde, agresyon, sabırsızlık, direnç ve haMa
kızgınlık işareNdir.

5
Eller cepte
Başparmak dışarıda:
güven ve rahatlık
Başparmak cepte: düşük konum ve
düşük özgüven işareN… Yetki ve otorite
sahibi kişiler bu davranıştan sakınmalı.

6
•  Baş parmağın işaret
parmağından ayrı olarak,
iki elin parmaklarının
birbirine değer şekilde
tutulması bir üstünlük
ifadesidir. Bu jestler
kendine güven ve rahatlık
anlamındadır. Hukukçular,
maliyeciler ve doktorlar
çok sık kullanır.

7
•  Parmakların iç içe
geçmesiyle ellerin
birleşNrilmesi: stres ya
da endişe, engellenme

8
Kol kavuşturma
•  İnsanın kollarını kavuşturması en hassas iki
noktasından biri olan kalbi korumanın sembolik
bir ifadesidir.
•  Kol kavuşturma aynı zamanda insanın
ebeveyninden beklediği kucaklanma ihNyacının
kendisi taraJndan karşılanmasıdır. Artmış olan iç
gerginlik kendi kendine temasın verdiği rahatlıkla
gevşemeye dönüşür.

9
Kol Kavuşturma

•  Hoş olmayan bir
durumdan 'saklanma'
girişimi olarak her iki kol
da göğüste kavuşturulur.

•  Yumruklar saldırgan bir


tavır anlamına geliyor.

10
•  Kollarını kavuşturan bir dinleyici konuşmacıya
karşı sadece olumsuz bir duygu içinde olmakla
kalmayıp söylenenlere de daha az dikkat
etmektedir.
•  Kişi veya kişilerin kolları kavuşmuş
durumdaysa bunu açmak için bir şeyler
yapmak gerekmektedir. Kişinin eline bir şey
vermek, soru sormak, görüşünü açıklamasına
imkan sağlamak yararlı olur.
•  İnsanlar kollarını çoğunlukla istenmeyen bir durumdan
kaçınmak ve kendilerini korumak için kavuştururlar.
•  Bu davranış en sık insanın kendisini yabancıların arasında
güvensiz hisseHği asansörlerde, cafelerde, kuyruklarda,
parN veya geniş sosyal toplanElarda görülür.
•  Kolların kavuşturulmasından daha olumsuz bir jest
yumrukların sıkılarak veya pazuların sıkı kavranarak
kolların kavuşturulmasıdır.
•  Standart Kol Kavuşturma
Kişinin kendisini güvensiz, tehdit
alEnda hisseHği bir yerde ya da
yabancılar arasındayken yaygın
olarak görülür.
•  Kısmi kol kavuşturmaya kişinin
gruba yabancı olduğu veya
kendine güveninin az olduğu
durumlarda rastlanabilir.

13
Kendi kendiyle el ele tutuşmuş

•  Örtük bir savunma davranışı.
Saygı ifadesi.
•  Desmond Morris’e göre, bu
hareket, kişinin çocukken
korktuğunda ebeveyninin elini
tutarak yaşadığı rahatlamayı
yeniden yaşamasını sağlar.

14
•  Ellerini arkasından kavuşturan kişi, karnı ve göğsü
gibi zayıf noktalarını açıkta bırakEğından, kendisini
çok güçlü ve güven içinde hissediyordur. Bu jest
mutlak bir üstünlük ve kendine güven işareNdir.
•  Mülakat, dişçi muayenehanesinde beklemek gibi
kaygı düzeyinin yükseldiği durumlarda elleri arkada
kavuşturma kaygı düzeyinin düşmesine yardımcı
olabilir.
15
•  Ellerdeki kalem adeta bir cankurtaran simididir.
•  Özgüvenleri düşük kimselerde bir şeyleri ve bir
yerleri tutma ve kavrama ihNyacı çok fazladır. Bu
bir sandalye arkalığı veya masa kenarı olabilir.
•  Parmakların ağıza girmesi kişinin çok yoğun bir
baskı alEnda olduğunun işareNdir. Desmond
Morris’e göre bu jest, kişinin çocukluğundaki
emme refleksinin yeNşkin hayata yansımasıdır.

16
•  Saldırgan tutum ve
duyguların bir başka
ifadesi de işaret
parmağı ileride, baş
parmak dik ve diğer üç
parmağı avuç içinde
toplayarak yapılan
tabanca işareNdir.

17
•  Açık avuç içine diğer elin parmaklarıyla temas
etmek kişinin karşısındakinden bir şeyler
beklediğinin işareNdir. Bu maddi bir beklenN
olabileceği gibi bir fikir de olabilir.
•  Ellerin birbirlerine sürtülmesi kişisel bir
memnuniyeNn veya başka birinin zararından
duyulan keyfin ifadesi de olabilir.
•  Avuç içlerinin çapraz olarak birbirinin içerine
konması ve parmakların diğer eli sarması sükunet
ve teslimiyet ifade eder. Bu insanın kendi
kendisine temasın verdiği rahatlıkEr.

18
Kendine dokunma: yaEşErıcı davranış
•  İnsanın kendi bedenine teması gerginlik yaşanan
durumlarda kişiye rahatlık verir. İnsanların kendilerine en
çok temas eHkleri ve gerginliklerini hafifleHkleri yüzlerce
davranış incelendiğinde en çok aşağıda sıralanan 7 jesNn
tekrarlandığı görülmüştür:

1.  Çeneye yaslanmak
2.  Saçı okşamak
3.  Yanağa yaslanmak
4.  Ağıza temas etmek
5.  Şakağa yaslanmak
6.  Elleri cebe sokmak
7.  Kollarla bedene sarılmak
19
•  Kendine temasın ve dış dünya ile ilişkileri
sınırlandırmanın en güvenli yollarından biri de
özellikle erkekler için elleri cebe sokmakEr.
Ellerini cebine sokarak çevresiyle ilişkilerini en
alt düzeye indirir ve kendi duygu dünyasına
çekilir.

20
•  Bacak bacak üstüne atmak, elleri yüzün veya
bedenin üzerinde gezdirmek veya elleri çeşitli
biçimlerde kenetlemek davranışlarının bütünü
insanın ihNyaç duyduğu teması ve güven duygusunu
ona vermektedir.
•  İnsan bir konuda hayrete düştüğü zaman eli alnına
gider. Parmak uçlarının alna teması bir fikri geri
çağırmak içindir. Bu jest aynı zamanda dikkaNni
yoğun olarak bir noktaya toplamak isteyenlerde
görülür.
21
22
•  Elin ağzı örtmesi hayreNn bir
ifadesidir. Kişi şaşkınlığı
sırasında kendisini zor
durumda bırakacak olan
tepkisini durdurmak ister.
•  Parmakların gömlek ve boyun
arasındaki boşluğu
genişletmeye çalışması kişinin
daha çok havaya ve alana
ihNyaç duyduğunu, zor
durumda olduğunu gösterir.
•  Kulak memesiyle oynamak
dikkaN yoğunlaşErma
isteğinden kaynaklanır.
23
•  Bir dinleyicinin konuya duyduğu ilgiyi bedenin üst
bölümünün kolların, elin ve başın kullanılışı
ortaya koyar. Dinledikleri konuya ilgi duyanların
çoğunlukla bir ellerinin kapalı olarak yanakta
durduğu ve işaret parmağının da şakak boyunca
yukarı bakEğı görülmüştür.
•  Başın hafif yana yatması da dinleyicinin konuya
ilgi duyduğunun işareNdir. Darwin bu jesNn insan
ve hayvanlarda ortak olduğunu, hayvanların da
çevrelerine ilgi duydukları zaman başlarını yana
eğdiklerini söylemişNr.

24
•  Eğer el yanağa değmekten çıkıp avuç başa
destek olmaya başlamışsa, dinleyicinin ilgisi
kaybolmuş, sıkınE almış demekNr.
•  Bir topluluğa konuşurken karşınızdakilerin bir
bölümünün bu durumda olduğunu görürseniz,
yönelteceğiniz birkaç soru ile konuşmanıza
ara vererek tazelenmelerini sağlayın.

25
EleşNrel dinleme
•  İşaret parmağı dik olarak yanak boyunca uzanır avuç
içi çeneye destek olur ve orta parmakta yatay olarak
dudağın çevresinde durursa bu durum genellikle
dinleyicinin, konuşmacının kendisi veya söyledikleri
konusunda olumsuz düşüncelere sahip olduğunun
işareNdir.
•  Gözlük kullanan biri, karar anında çenesini
tutmak yerine gözlük çerçevesinin bir ucunu
ağzına sokabilir.
•  Elindeki kalemi veya parmağını ağzına
götürme de karar vermesi beklenen kişide
gözlenebilir. Bütün bu davranışlar hızla
verilecek bir kararın taşıdığı risklerden
korunmak için alınan önlemlerdir. Böylece kişi
zaman kazanmaya çalışır.
•  SaaNni veya kol düğmesini tutmak kişinin kendisini
güvende hissetmesine yardımcı olur.
•  Kokteyl parNler insanlarda gerginlik yaratan
toplanElardır. Bu sebeple insanlar iç gerginliklerini
hafifletmek için çoğunlukla farkında olmadıkları
birçok hareket yaparlar. Kadınların saçlarını,
erkeklerin bıyık ve varsa sakallarını düzeltmeleri,
kıyafetlerine çeki düzen vermeleri, elbiselerinin
üzerinden hayali iplik toplamaları, ellerini
ovuşturmaları bu hareketlerinin başlıcalarıdır.
•  Kapalı bir mekanda güneş gözlüğü ile oturmak kişinin
kendisini ve duygularını gizleme yönünde bir davranış olarak
değerlendirilir.
•  Çanta veya dosyayı göğsünün üzerinde tutmak kişinin
güvensizliği ve iç gerginliğinin işareNdir. Kişi böylece kendisini
dünyaya karşı bir zırhla kapatmış olur, kişinin kendisine
dayanak aramak ihNyacından kaynaklanır. İnsan kendisinin,
fikirlerinin veya duygularının kabul göreceğinden şüpheye
düşerse, ihNyaç duyduğu dayanağı bu tür objelerde arar.
Oturma biçimleri
•  Rekabet

•  İşbirliği

•  Bir probleme karşı ortak bir yaklaşım,


birbirine güven.

30
Oturma biçimleri
•  Fazlasıyla kendine güven, çevresine
kendi görüşlerini kabul eHrme
eğilimi, üstünlük sağlama.

•  Hakkından vazgeçmeye ve geri
çekilmeye hazır.

•  İç dünyasında rotasını bulamamış,


hareket etmeyi yük gibi gören.
31
Bacak bacak üstüne atma
• İyi yeNşmiş genç kızların oturuşu

• Kibar ve klasik bacak bacak


üstüne atma

• Hem kalbini hem de cinsel


organını koruyan oturma biçimi.
Hoşnutsuzluk ifadesi

32
Ayak Kilitleme

•  Bir ayağın üst kısmı,
savunma tavrını
güçlendirmek amacıyla
diğer bacağın etraJna
kilitlenir ve bu hareketle
karşılaşEğınızda kişinin
tamamen kabuğuna
çekildiğinden emin
olabilirsiniz.

33
Bacak bacak üstüne atma
•  4 durumu, Amerikan tarzı
oturma, tarEşma ve rekabete
yönelik

•  Bacak Kenetleme
Bir tarEşmada kaE bir tavrı
olan birisi bacaklarını 4 şekline
geNrirken bir veya iki elini
kullanarak da bacağını
sabitleyecekNr.
34
•  Asilik ve kurallara
uymayış

•  Aslında korkaklık,
çekingenlik ve
tedirginlik vardır. Araya
sandalyenin sırEnı
almışEr.
•  Muhabbet

35
Oturma biçimleri
•  RekabeN düşündürmeyen karşılıklı
oturma biçimi...

•  Yuvarlak masa: KaElanlar arasında


eşitliği çağrışErır.
•  Kral Arthur
36
Oturma biçimleri
A
•  İlişkiyi en alt düzeyde tutmayı
amaçlayan oturma düzeni

37
Kapıya yakın oturmak özgüven eksikliğinin bir
göstergesidir. Psikolojik olarak sırtın duvara verilmesi
kişinin kendine olan güvenini artıran bir durum
olmaktadır. Bundan dolayı eğer herhangi bir yere
gidildiğinde tedirgin olunmak istenmiyorsa sırtın mutlaka
duvara verilmesi gerekmektedir. Sırtın kapıya veya
pencereye verilmesi kişiyi huzursuz ve tedirgin
etmektedir. Eğer evinize gelen misafirinizin çok fazla
oturmasını istiyorsanız gelen konuğunuzun sırtı duvara
gelecek şekilde oturtursunuz. Eğer gelen konuğunuzun
fazla oturmasını istemiyorsanız sırtını kapıya ya da
pencereye gelecek şekilde oturtmanız gerekir. Huzursuz
olacağı için bulunduğu yerde uzun süre oturamayacaktır.
Arkayı sağlama almak deyimi

38
Mesafenin kullanımı ve bedensel
temas
•  Mesafe kişilerin birbirlerine verdikleri değeri,
önemi gösterir. Kişinin diğerleriyle arasına
koyduğu uzaklık, onlara karşı olan duygularıyla
alakalıdır. Kendimizi yakın hisseHklerimize
yaklaşır, hoşlanmadıklarımızdan uzaklaşırız.

Hall, Proxemics Theory, 1966


39
Yalanı nasıl anlarım? İnsan ağzıyla
yalan söyler, ama bedeniyle asla.
•  1. El jestleri azalır.
•  2. Elini yüzüne götürme ve yüzüne değdirme
artar. Ağzı örtme ve burna değmek (Pinokyo)
•  3. Beden hareketleri artar.
•  4. Gözlerini karşısındakinden sık sık kaçırır.

43
45
İLETİŞİM BECERİLERİ DOÇ. Dr. Bahar Baştuğ
İşİTMEK VE DİNLEMEK
İki ya da daha fazla kişi arasındaki iletişimin gerçek bir diyalog olabilmesinin
bir koşulu: söz hakkının tanınması
diğer koşulu: konuşanın dinlenmesidir.

İletişimdeki pek çok sorun gerektiği gibi dinlemeyi bilmememizden kaynaklanır.


Dinlemedeki temel sorun fiziksel ya da biyolojik engeller değildir. Asıl sorunumuz
psikolojik engellerimizden kaynaklanır.
ZAYIF DİNLEME NEDENLERİ
 Dinleme hakkında yanlış bildiklerimiz:

 1. İşitme ile dinleme aynı ve tek bir olgudur.

 2. Dinleme doğal bir süreçtir.


 İşitme ve dinleme birbirine karıştırılır.
 Birisi konuşurken başka bir şeyle ilgileniyorsak «Dinliyorum, kulağım sende» deriz.
 Belki sözlerin tümünü işitiriz, ama hepsini algılayamayız. İşitme ve dinleme birbiriyle
ilişkili, ancak ayrı iki süreçtir.

 İşitme doğal ve akustik enerjinin iç kulakta elektrokimyasal bir enerjiye dönüştüğü bir
süreçtir.
 Dinleme bilişsel bir süreçtir ve denetimimiz altındadır.
ZAYIF DİNLEME NEDENLERİ
Bazen konuşandan hoşlanmadığımız için, bazen ona kızgın olduğumuz ya da canımız
sıkkın ya da yorgun olduğumuz için dinlemeyiz.

Dinlememizin yetersiz olması bilinçli bir seçimin sonucu değildir.


Etkin Dinleme

Seni ve anlattıklarını anlıyorum mesajı

 Konuşanın yüzüne bakarak/göz teması kurarak dinleme

 Uygun aralıklarla başını sallama

 Sözünü kesmeden ‘Anlıyorum’ , ‘evet’, ‘hı hı’ gibi ilgiyi gösteren kısa geri
bildirimlerde bulunma

 Uzun boşluklarda söylediğini tekrarlama gereklidir.

 Yakalanan duyguları bir cümlede özetlemek.


DİNLEME BİÇİMLERİ
• Gözü konuşmacıda düşünceleri başka yerde yapılan dinleme.
GÖRÜNÜŞTE DİNLEME Söz sırası kendisine geldiğinde ilgili ya da ilgisiz kendi söylemek
istediklerini söyler.

SEÇEREK DİNLEME • Dinleyici duyarlı olduğu konu, kişi vb şeylerle ilgili söylenenleri
dinler, gerisini dinler gözükür.

SAPLANTILI DİNLEME • Dinleyici söylenenleri kendi saplantılarına göre dinler ve


anlamlandırır.

• Söylenenleri kendi benliğine, kişiliğine yönelik bir eleştiri, saldırı


SAVUNUCU DİNLEME sayarak dinleme. Her sözün altında ima arama. Yanıtları kendini
savunmayı amaçlar.
• Konuşmacının eksiğini, yanlışını çıkarmak için sessizce dinleme.
TUZAK KURUCU DİNLEME Amaç anlamak değil, konuşmacıyı zor durumda bırakacak
ipuçlarını yakalamaktır.
• Konuşmacının söylemek istediklerini ve ortam koşullarını göz
YÜZEYSEL DİNLEME önüne almadan dinlemek, söylenenleri düz anlamları içinde
değerlendirmek.
SAVUNUCU İLETİŞİM
 Karşılıklı bir etki tepki sürecinde gelişir. Taraflardan birinin savunucu bir tutumu
benimsemesi ve davranması, diğer tarafta da benzer davranışlara yol açar.

 Savunucu konuşma savunucu dinlemeye ve yanıt geliştirmeye yol açar. Böyle bir
savunucu iletişim ortamında iletişim süreci artan bir gerilim içinde gelişip kopabilir.
•  Yargılayıcı davranış •  Tanımlayıcı davranış
•  Denetimci davranış •  Soruna yönelik davranış
Savunucu iletişim
ortamı

Destekleyici iletişim
ortamı
•  Strateji izleyen davranış •  Kendiliğinden (içten
•  Umursamaz davranış gelen) davranış
•  Üstünlük taslayan •  Anlamaya yönelik
davranış davranış
•  Kesinlik taşıyan davranış •  Eşitlikçi davranış
•  Araştırıcı davranış
 Yargılayıcı Davranış X Tanımlayıcı Davranış
 Kaynağın iletileri yargılayıcı, değerlendirici ise hedefte savunma tepkisi yaratabilir.
 Kaynağın yaşı, toplumsal konumu, hedefle ilişkisi savunma tepkisinin oluşmasında etkilidir.
 Konuşmacının duygularını, düşüncelerini, olayları yansız biçimde tanımladığı iletiler savunucu
tepki olasılığını azaltır.

 Denetimci Davranış X Soruna Yönelik Davranış


 Kaynağın hedefin bir tutumunu değiştirmek, davranışını etkilemek sınırlandırmak amacını
taşıyan iletisi savunucu bir iletişim ortamı yaratabilir. Denetimci davranışın uyandırdığı savunucu
tepki, hedefin, kaynağın iletilerinde gizli amaçlardan kuşkulanması boyutuna varabilir.
 Soruna Yönelik Davranışta, belli bir durumla ilgili olarak kaynağın alınacak kararda, verilecek
yargıda, çözümde sorumluluğu hedefle birlikte paylaşma isteğini yansıtır.
 Bir Strateji İzleyen Davranış X Kendiliğinden Davranış
 İletişimde önceden korkutma, sevindirme, gönül alma vb taktikler, sonradan bir şey
yaptırmaya istemeye yönelik olursa stratejik bir iletişim davranışından söz edebiliriz.
“Sözü nereye vardırmaya çalışıyor?”
 Kaynak dürüst, içten davranırsa savunucu ortam gelişmesi tehlikesi azalır.
 Umursamaz Davranış X Anlamaya Yönelik Davranış
 Taraflardan birinin diğerine onun duygu ve düşüncelerini umursamaz bir tavır
göstermesi savunucu iletişim ortamının doğmasına yol açar.
 Karşılıklı anlayış ve ilgi dolu sözler, davranışlar, karşı tarafın görüşüne değer veren
iletiler savunucu tutumun önlenmesinde önemli rol oynar.
 Üstünlük Taslayan Davranış X Eşitlikçi Davranış
 Bir insan başkalarına, kendisini onlardan toplumsal konumu ve gücü, zekası, bilgisi
fizik özellikleri açısından daha üstün bulduğunu iletirse, böyle bir izlenim yaratırsa
savunucu tutum doğmasına neden olur.
 İletişimde eşitlikçi bir ortam oluşturulursa, işbirliği ve anlaşma gerçekleşir, istenen
amaçlara ulaşılır.
 Kesinlik Taşıyan Davranış X Araştırıcı Davranış
 Bütün soruların yanıtlarını bildiğine inanan, kendi doğrularını tartışmayan,
karşısındakileri öğrenci kendisini öğretici gören ve başkalarından öğrenecek bir şeyi
olmadığını düşünen kişiler, hedefte savunma duygu ve davranışlarını geliştirirler.
 Araştırıcı iletişimde taraflar kendi bakış açılarını, düşünce ve yargılarını sorgularlar.
EMPATİ
Prof. Dr. Aynur BÜTÜN AYHAN
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Çocuk Gelişimi Bölümü
BU DERSTE HEDEFLENEN KAZANIMLAR

 Empatinin tanımını yapar.


 Empati kurmanın iletişim sürecinde önemini
bilir.
 Empati kurmanın koşullarını bilir.
EMPATİ : Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin
yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla
bakması , o kişinin duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona
iletmesi sürecine denir.
EMPATİK İLETİŞİM ÜÇ AŞAMADA
GERÇEKLEŞİR:

 Empati kuracak kişi, kendisini


karsısındakinin yerine koymalı, olaylara
onun bakış açısıyla bakmalıdır.
 Empati kurabilmek için, karşıdaki kişinin
duygularını ve düşüncelerini doğru olarak
anlamak gereklidir. Karşıdaki kişinin
yalnızca duygularını ya da düşüncelerini
anlamış olmak yeterli değildir.
 Empatik iletişimde son öğe ise, empati
kuran kişinin zihninde oluşan empatik
anlayışın, karşısındaki kişiye iletilmesi
davranışıdır. Karşısındaki kişinin duygu ve
düşüncelerini tam olarak anlasa bile, eğer
anladığını ona ifade etmezse empati kurma
sürecini tamamlamış sayılmaz.
İLETİŞİMDE İKİ ÖNEMLİ KAVRAM

➢ ALGI

➢ TUTUM
Balığa
bayılırım

Ben de canım.
Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir
varlığı, bizden farklı değer yargıları ve inançları olduğunu bilmek ve
bunu kabul etmek gerekir.
EMPATİ KURMAK NELERE
BAĞLIDIR
 Ben merkezci davranan insan empati
kuramaz.
 Karşıdaki kişinin rolüne girerek empati
kurulduğunda, o kişinin rolünde kısa bir
süre kalınmalı, daha sonra bu rolden
çıkarak kendi yerine geçilmelidir.
 Bir insanın diğer insanlarla empati
kurma gücüne sahip olması ve
gerektiğinde empati kurmayı istemesi için
ana baba , yetişkin ve çocuk benlik
durumlarını, yetişkinin denetiminde
dengeli şekilde kullanabiliyor olması
gereklidir.
 Empatik iletişimde hem verici hem de alıcı
empatik davranışlar göstermelidir.
Ben merkezcilik ve empatik anlayış birbirleriyle bağdaşmayan iki kavram
olup ben merkezci davranan bir kişinin; karşısındakinin rolüne girmesi ve
olaylara onun bakış açısından bakması, yani empati kurması
mümkün değildir. Bu durumda empati kurabilmek, yani
başkalarının rolüne girebilmek için ön şartın, ben-merkezcilikten
kurtulmak olduğu ileri sürülmektedir.
Ana baba , yetişkin ve çocuk benlik durumlarına yeterli düzeyde sahip olmayanlar ya
da üçüne de sahip oldukları halde bunları yetişkinin denetiminde dengeli şekilde
kullanamayanlar, karşılarındaki kişilerle empati kurmayı ya istemezler ya da
isteseler bile beceremezler.
AŞAMALI EMPATİ SINIFLAMASI
 Dökmen’in aşamalı empati sınıflamasına
göre üç temel empati basamağı vardır.
 Bu basamaklar; “Onlar Basamağı, Ben
Basamağı ve Sen Basamağı”dır.
Basamakların
her biri de kendi içerisinde “düşünce” ve
“duygu” olmak üzere iki alt basamaktan
oluşmaktadır
AŞAMALI EMPATI SINIFLANDIRILMASI
BİZ duygu Bizim duygularımız
BASAMAĞI düşünce Bizim
düşüncelerimiz
SEN duygu Senin duyguların
BASAMAĞI düşünce Senin düşüncelerin
BEN duygu Benim duygularım
BASAMAĞI düşünce Benim
düşüncelerim
ONLAR duygu Onların duyguları

BASAMAĞI Onların düşünceleri


düşünce
1.Senin problemin karşısında başkaları ne düşünür, ne hisseder? : Genellemeler,
toplum görüşleri, atasözleri ve değer yargıları ile tepki verilir.
2.Eleştiri: Dinleyen kişi, sorunu anlatan kişiyi kendi görüşleri açısından eleştirir,
yargılar.
3.Akıl Verme: Karşıdaki kişiye akıl verir ona ne yapması gerektiğini söyler.
4.Teşhis: Anlatılan soruna ya da sorunu anlatan kişiye teşhis koyar.
5.Bende de var: Kendisine anlatılan sorunun benzerinin kendisinde de olduğunu
söyleyip kendi derdini anlatmaya başlar.
6.Benim Duygularım: Dinlediği sorun karşısında kendi duygularını sözle ya da
davranışla ifade eder; örneğin: üzüldüm ya da sevindim der.
7.Destekleme: Karşısındaki kişinin sözlerini tekrarlamadan, onu anladığını, onu
desteklediğini belirtir.
8.Soruna Eğilme: Kendisine anlatılan soruna eğilir, sorunu irdeler ve konuya
ilişkin sorular sorar.
9.Tekrarlama: Kendisine iletilen sorunu, gerektiğinde sorun sahibinin kullandığı
bazı sözcüklere de yer vererek özetler; yani dinlediği mesajı kaynağına yansıtmış olur.
10.Derin Duyguları Anlama: Empati kuran kişi kendisini empati kurduğu kişinin
yerine koyarak, onun açıkça ifade ettiği ya da etmediği duygularını ve onlara eşlik eden
düşüncelerini fark eder ve bu durumu ona ifade eder.
EMPATİ SEMPATİDEN FARKLIDIR

Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve


düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati
duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz. Empatide ise
karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Bir insanı anlamak
başka, ona hak vermek başka şeydir
EMPATİ

➢ Empati; karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona


benzemek, sempati duymak değil; onun bakış
tarzını yakalamaya çalışma çabasıdır.
EMPATİNİN GELİŞİMİ

Empati gelişimi birdenbire olmamakta ,


yıllar ilerledikçe gelişmektedir.
Psikoanalitik kuramda, empatinin erken
çocukluk döneminde çocuk-ebeveyn
ilişkilerinden itibaren gelişmeye başladığı
ileri sürülmektedir. Diğer insanların
duygusal durumlarına karşı gösterilen
bireysel tepkilerdeki farklılık,
ebeveynlerinin çocuklarına gösterdikleri
tutumlardan, çocukların kendilerine
model aldıkları anne, baba ve diğer yakın
çevredeki bireylerden kaynaklanmaktadır.
Empati düzeyleri yüksek olan ebeveynlerin
çocuklarının da empati düzeylerinin daha
yüksek olduğu yapılan çalışmalarla ortaya
koyulmuştur.
Empati becerisini geliştirmede kullanılan eğitim teknikleri dört grupta
toplanmaktadır.
Didaktik Yaklaşım: Bu yaklaşımda , bir uzman tarafından eğitim verilen
bireylere sağlıklı iletişim ve empati konusunda teorik bilgiler verilmektedir.
Yaşantısal Yaklaşım: Bireylerin bir başkası ile gerçekleştirdiği iletişim
banttan, videodan izlenerek veya eğitim veren uzman tarafından gözlenerek
eleştiriler getirilmektedir.
Rol Oynama Yaklaşımı: Birey bazen kendisi olarak, bazen de karşısındaki
kişinin rolüne girerek iletişim kurmaktadır. Rol oynama tekniğinde birey,
karşısındaki bireyin rolüne girerek olaylara onun bakış açısından bakmaya
ve onun hissettiklerini hissetmeye çalışır. Empatik davranışların, “rol alma “
ya da “ karşısındakinin bakış açısından bakma ” becerisi olarak tanımlandığı
düşünüldüğünde, rol oynama tekniğinin empati eğitiminde çok önemli bir
yaklaşım olduğu görülmektedir.
Modelden Öğrenme: Birey , uzmanların danışanlarla gerçekleştirdiği
iletişimleri doğrudan ya da videodan gözleyerek empati kurmayı öğrenmektedir.
Bu yaklaşımda birey uzmanı model almaktadır.
Empati kuran kişiler
karşılarındaki insanın,
ulaşılması güç olan iç-
dünyasına doğru yolculuğa
çıkmaktadır. Masal
kahramanları uzak
ülkelerden birtakım ödüllerle
ve özellikle de ruhsal yönden
aşama geçirerek dönerler.
Başka insanlarla empati
kuran kişilerin, bu durumdan
sağladıkları kazanç ise, yine
benzeri şekilde ruhsal
yönden gelişmek olabilir.
Eğer bir insan, başka
insanların iç dünyalarına
girerek empati
kurabiliyorlarsa, bu insanın
iç dünyasının zamanla
zenginleşeceği de bir
gerçektir.
EMPATİNİN GÜNLÜK
HAYATTAKİ ÖNEMİ
 Doyurucu ve etkin iletişim yaşayan
insanlar, bunu yaşamayanlara oranla
daha mutlu ve sağlıklıdırlar.
 Empatik iletişim,bireylerin birbirini
anlama ve iletişimden kaynaklanan
sorunların çözümünde en temel
etkidir.
 Empatik dinlemede birey
karşısındakini ne över, ne yargılar ne
de suçlar ama onu anlamaya çalışır.
Bu anlayış insanların birbirlerine
yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe
dayanan sevginin gelişmesine yol
açar
EMPATİNİN GÜNLÜK
HAYATTAKİ ÖNEMİ

 Empatinin insanları duygu birliğine götürdüğü ve sosyal


bilinç
başlattığı söylenebilir. Bu da, iletişimi kolaylaştıran bir
olgudur.
 Günlük yaşamın hemen hemen her kesiminde empatik
anlayış insanları birbirine yaklaştırma, iletişimi
kolaylaştırma özelliği vardır.
 İnsanlar kendileriyle empati kurulduğunda anlaşıldıklarını
ve kendilerine önem verildiğini hissederler.
 Empati sadece kendisiyle empati kurulana yararı olan bir
etkinlik değildir. Empati empati kuran için de
önemlidir.Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan
kişilerin çevreleri tarafından sevilme ihtimalleri artar.
 “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan, başkasına öğle
davran.” Lord Cherstfield
ÇOCUKLARDA EMPATİNİN
GELİŞİMİ

 Çocuklarda da empati gelişiminin diğer


gelişim alanlarında olduğu gibi birdenbire
olmadığı, süreç içinde geliştiği
vurgulanmaktadır
 Doğumdan birkaç hafta sonra bebeklerin yanlarında
birisi ağladığında kendilerinin de ağladığı, bebeklerin
diğer kişilerin üzüntülerine tepki verdikleri ama o
kişinin üzüldüğünün farkında olduklarını belli
etmedikleri, 1–2 yaş civarında, diğer bir üzüntülü
olduğunu anlayabildikleri ancak diğer kişinin
kendisinden farklı gereksinimlerinin olabileceğinin
farkında olmadıklarından dolayı uygun olmayan
tepkiler gösterebildikleri vurgulanmaktadır
 Bu dönemde bebeklerin acı çekerken
gördükleri birisi karşısında kendilerinin de
rahatlatılmak istedikleri gözlenmiştir .
Goleman, bir yaşındaki bir çocuğun diğerinin
sıkıntısını belki de onun ne hissettiğini daha
iyi anlayabilmek için taklit ettiğini ifade
etmiştir. Örneğin, bir bebeğin parmakları
acıdığında bir yaşındaki başka bir çocuk kendi
parmaklarını ağzına götürüp acıyıp
acımadığına bakmıştır.
 İki
üç yaş civarındaki çocukların diğer
insanların duygularının kendi
duygularından farklı olduğunu anlamaya
başladıkları ifade edilmektedir. Altı
yaşından itibaren çocukların kendisini
karşısındaki kişinin yerine koyabildiği
ancak, empatinin gelişmesinde somut
düşüncenin sınırlılıklarına sahip
oldukları söylenmektedir.
 Erken ve orta ergenlik dönemi çocuklarının soyut
düşünebilme yetisi geliştirdiklerinde önceki
dönemlere kıyasla ilişkilere, duygulara ve
inançlara odaklaşmaya, empati-iletişim kurmaya
daha fazla önem verdikleri izlenmektedir. Artan
yaşla birlikte soyut düşünme gelişmekte empati
ve başkalarının bakış açısını görebilme
yeteneklerinde de artış olmaktadır
EMPATİ GELİŞİMDE ANNE BABA
TUTUMU ETKİLİDİR…..
 Çocuklarda empatinin gelişiminin yaşla beraber
gelişmekle birlikte empati gelişiminde anne baba
tutum ve davranışlarının da etkili olduğu yapılan
çalışmalarla ortaya konmuştur. Çocukların
içinde bulundukları ailenin sosyokültürel düzeyi,
ailedeki ilişki biçimi ve anne babaların çocuk
yetiştirme tutumları çocukların gelişimlerinde
belirleyici rol oynamaktadır
 Anne- babaların çocuklarına ve çocukların
yanında diğer bireylere karşı gösterdikleri
empatik davranışların özellikle çocukların
empatik davranış gelişimleri ile ilgili olduğu
ifade edilmektedir
 Araştırmalarda çocuğun ihtiyaçlarına cevap
verebilen, kabul edici, şiddet uygulamayan,
ihmal etmeyen, reddetmeyen, koruyucu olan
annelerin çocuklarındaki empati düzeyinin,
çocuklarını reddeden, ihmal eden, çocuklarıyla
ilgilenmeyen annelerin çocuklarına göre daha
yüksek olduğunun da altını çizmektedir
 Çocuklarda empatik becerinin geliştirilebileceği
vurgulanmaktadır. Çocukların farklı durum ve
olaylara dikkati çekilerek duygularını ifade
etmesine olanak sağlanması, kendi yaşadığı
çeşitli durumlarda hissettiği duyguların
hatırlatılması çocuklarda empatinin gelişmesine
katkı sağlamaktadır.
ÖNERİLER
 Kendini karşısındakinin yerine koyarak
onun duygularını doğru olarak anlama ve
hissetme yeteneği olarak tanımlanan
empati becerisi kişilerarası iletişimlerinin
başarılı olmasında, çevreye ve diğer
insanlara karşı duyarlı olmaya katkı
sağlamaktadır.
 Empatik becerinin yaşla birlikte geliştiği,
özellikle anne babanın tutum ve davranışlarının
çocuklarda empatik beceriyi etkilediği ve
empatik becerinin eğitimle desteklenebileceği göz
önüne alındığında çocuklarda empatik becerinin
geliştirmesi yönelik bir takım öneriler
sunulabilir.
 Ebeveynlerin, çocuklarının gelişim
dönemleri, onlarla kuracakları iletişim
biçimleri ve empatik anlayış hakkında
bilgilendirilmesine yönelik kurumsal
çalışmalar yapılabilir.
 Anne baba çocuklarına empatik becerinin
gelişmesine yönelik model olamlrı.
Çocukları duyguları anlama ve ifade etme
konsunda cesaretlendirmelidir.
 Aileden sonra birey üzerinde etkili bir
kurum olan okulda da, çocukların ve
ergenlerin gelişim dönemleri göz önüne
alınarak kişisel, sosyal yönden uyumlu,
etkili iletişim becerilerine sahip, bağımsız
bireyler olarak yetiştirilmesine önem
verilmeli ve okullarda yürütülen
çalışmalarda da çocuklarda empati
gelişimi desteklenmelidir.
 Özellikle eğitimde drama çalışmalarının
çocuklarda empati gelişimine katkı sağlayacağı
dikkate alındığında drama çalışmaları ile
çocuklarda empati gelişimine katkı sağlayacak
çalışmalar yapılabilir.
EMPATİ SEMPATİ
 Bir insana sempati duymak, o insanın sahip
olduğu duygu ve düşüncelerin aynına sahip
olmak demektir. Kişinin duygusal durumunu,
onun üzüntüsünü ona karşışefkat göstererek,
onunla paylaşmaktır.
 Karşımızdaki kişiye sempati duyma durumunda,
onunla birlikte acı çekme yada sevinme yer
almaktadır. Karşımızdaki kişiyle empati kurma
durumunda ise, karşımızdakinin kendi öznel
duygu ve düşüncelerini anlama ve hissedebilme
yer almaktadır.
 Bu noktada karşımızdaki kişiyle aynı duygu ve
görüşleri paylaşmak yerine onun kendi duygu ve
görüşlerini anlamaya çalışırız. Empati kurma
karşımızdakini “anlamak” üzerine
yapılandırılırken, sempati kurmak
karşımızdakine “hak vermek” üzerine
yapılandırılmaktadır
EMPATİ VE SEZGİ

 Sezgi, temel olarak empati ile ilişkili bir durum


değildir ve daha çok zihinsel etkinliklerin hızlı
biçimde kullanılmasıdır. Empati ve sezgi, çabuk
ve derin bir anlayışa ulaşmayı sağlarlar.
EMPATİ VE ÖZDEŞİM

 Özdeşim, bir kişinin birçok yönleri ile bir başka


kişiye benzemesi yoluyla
 gerçekleşen, otomatik, bilinç dışı işleyen zihinsel
bir süreçtir. Özdeşleşme, bilinçdışı
 çalışan ve bireyin kendisini başka birine göre
biçimlediği zihinsel bir mekanizmadır.
 Bu anlamda özdeşleşme empati değil, diğer
bireyle kuvvetli bir duygusal bağ
oluşturmak için diğeri gibi olma ve onun gibi
davranma eylemidir. Özdeşleşmede iki kişi aynı
benliği paylaşırken, empatide iki ayrı benlik
birlikte var olmaktadır
 Empatinin yakın ilişkide olduğu bir diğer
kavram da içtenliktir.
 Kişinin,karşısındakinin duygularını anlamaya ve
yaşamaya çalışması empati, bu sırada kendi
yaşantısını da algılamak için çaba göstermesi
içtenliktir. İçtenlik, gerçekten ilgilenme
yeteneğidir
EMPATİ
 Empati;

 Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin


yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla
bakması , o kişinin duygularını ve
düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi
ve bu durumu ona iletmesi sürecine denir
 Empati kurabilmek için üç temel öğeden
bahsedilmektedir:

 Birincisi; empati kuracak kişi kendisini karşısındaki


kişinin yerine koymalı, olaylara ve durumlara onun
bakış açısıyla bakabilmelidir.

 Bir anlamda kişi empati kuracağı kişinin rolüne


girmelidir. Ancak bu rolde fazla kalmadan, karşıdaki
kişinin bakış açısından olayları gördükten sonra kişi
kendi rolüne tekrar bürünmelidir. Aksi halde empati
kurulmuş olmamaktadır.
 İkincisi; empati kurmada karşıdaki kişinin duygu
ve düşüncelerini doğru olarak anlamaya ihtiyaç
vardır.

 Üçüncüsü; empati kuran kişinin zihninde oluşan


empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi
gerekmektedir. Karşıdaki kişiyi doğru bir şekilde
anlaşıldığı kişiye yüz, beden kullanılarak veya
sözlü olarak iletilmemesi halinde empati kurma
süreci tam anlamıyla tamamlanmış olmamaktadır
 Empatik iletişimde son öğe ise, empati kuran
kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın,
karşısındaki kişiye iletilmesi davranışıdır.

 Karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini tam


olarak anlasa bile, eğer anladığını ona ifade
etmezse empati kurma sürecini tamamlamış
sayılmaz
EMPATİNİN ÖNEMİ

 İnsanlar, karşılarındaki kişilerin kendileri ile empati


kurmasına, anlaşıldıklarını ve önemsendiklerini
hissetmeye ihtiyaç duymaktadır. Çünkü bu durum
kişiyi rahatlatmakta ve kendini iyi hissetmesine
olanak sağlamaktadır.
 Aynı zamanda empati kuran kişi de çevresi tarafından
sevilmekte ve toplum tarafından kabul edilebilirliği
artmaktadır
 Günlük yaşamda insanların birbirlerini daha iyi
anlayabilmesi, daha olumlu ilişkiler kurması,
karşısındaki kişinin içinde bulunduğu şartları
dikkate alarak mesajlar göndermesi, kısaca empatik
iletişim geliştirmesi, hayatı daha yaşanır hale
getirmekte ve insanların birbirlerine olan
tahammüllerini, sevgi ve saygı davranışlarını
geliştirmelerini olanaklı kılmaktadır
 Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin
bizim gibi bir varlığı, bizden farklı değer yargıları ve
inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek
gerekir.

 Empati kurmada başarılı olabilmek için kişinin


öncelikle kendi duygu, düşünce ve gereksinimlerine
odaklanmadan, yalnızca diğer kişiye neler
söyleyeceğine ilişkin bir arayışa girmeksizin hareket
edebilmesi önemlidir
 Bu tarz davranışlara sahip olabilmek için kişinin
kazanması gereken bazı özellikler olduğu
düşünülmektedir. Bu özellikler sıralanmak istenirse;

 empati kuracak kişinin temel gereksinimlerinin


karşılanmış olması,
 duygusal ve psikolojik açıdan örselenmemiş olması,

 kişinin zihninde normal bir insanın gösterebileceği


davranışları içeren bir insan modelinin olması,
 diğer insanların onunla empati kurması,

 yaşantısal anlamda kişinin deneyimlerinin zengin olması


 sağlıklı bir geri bildirim verebilecek düzeyde,
 sosyal cesarete sahip,

 aşırı rekabetçi olmayan,

 diğer insanları seven bir insan olması olarak


sıralanabilir.

 Bu özellikler kişinin empati kurma sürecinde etkili


olduğu düşünülen ve üzerinde çalışılıp geliştirilebilecek
nitelikte özellikler olarak belirtilmektedir
 EMPATİ KURMAK NELERE BAĞLIDIR?

 Ben merkezci davranan insan empati kuramaz.

 Karşıdaki kişinin rolüne girerek empati


kurulduğunda, o kişinin rolünde kısa bir süre
kalınmalı, daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerine
geçilmelidir.
 Bir insanın diğer insanlarla empati kurma
gücüne sahip olması ve gerektiğinde empati
kurmayı istemesi için ana baba , yetişkin ve
çocuk benlik durumlarını, yetişkinin
denetiminde dengeli şekilde kullanabiliyor
olması gereklidir.

 Empatik iletişimde hem verici hem de alıcı


empatik davranışlar göstermelidir
 Dökmen (2015) empati ile ilgili yapmış olduğu
çalışmalarında bir model ortaya sunarak konun daha
iyi anlaşılmasına ışık tutmaya çalışmaktadır. “Aşamalı
Empati Sınıflaması” olarak adlandırdığı modelinde üç
temel empati basamağı vardır

 Onlar Basamağı, Ben Basamağı ve Sen Basamağı


AŞAMALI EMPATI SINIFLANDIRILMASI
BİZ duygu Bizim duygularımız
BASAMAĞI düşünce Bizim
düşüncelerimiz
SEN duygu Senin duyguların
BASAMAĞI düşünce Senin düşüncelerin
BEN duygu Benim duygularım
BASAMAĞI düşünce Benim
düşüncelerim
ONLAR duygu Onların duyguları

BASAMAĞI düşünce Onların düşünceleri


AŞAMALI EMPATİ SINIFLANDIRMASI
1.Senin problemin karşısında başkaları ne düşünür, ne
hisseder? : Genellemeler, toplum görüşleri, atasözleri ve değer
yargıları ile tepki verilir.

2.Eleştiri: Dinleyen kişi, sorunu anlatan kişiyi kendi


görüşleri açısından eleştirir, yargılar.

3.Akıl Verme: Karşıdaki kişiye akıl verir ona ne


yapması gerektiğini söyler.

4.Teşhis: Anlatılan soruna ya da sorunu anlatan kişiye


teşhis koyar.
5.Bende de var: Kendisine anlatılan sorunun benzerinin
kendisinde de olduğunu söyleyip kendi derdini anlatmaya
başlar.

6.Benim Duygularım: Dinlediği sorun karşısında kendi


duygularını sözle ya da davranışla ifade eder; örneğin:
üzüldüm ya da sevindim der.

7.Destekleme: Karşısındaki kişinin sözlerini


tekrarlamadan, onu anladığını, onu desteklediğini belirtir.

8.Soruna Eğilme: Kendisine anlatılan soruna eğilir,


sorunu irdeler ve konuya ilişkin sorular sorar.
9.Tekrarlama: Kendisine iletilen sorunu, gerektiğinde
sorun sahibinin kullandığı bazı sözcüklere de yer vererek
özetler; yani dinlediği mesajı kaynağına yansıtmış olur.

10.Derin Duyguları Anlama: Empati kuran kişi kendisini


empati kurduğu kişinin yerine koyarak, onun açıkça ifade ettiği
ya da etmediği duygularını ve onlara eşlik eden düşüncelerini
fark eder ve bu durumu ona ifade eder.
 EMPATİ SEMPATİDEN FARKLIDIR

 Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip


olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak
demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak,
onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz.

 Empati; karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona benzemek,


sempati duymak değil; onun bakış açısını yakalamaya
çalışma çabasıdır.
KAYNAKLAR
 Çoruk, A. (2013). Etkili iletişimde sihirli anahtar:
empati. İçinde B. Güven (Ed.), Etkili iletişim
(109-123). Ankara: Pegem Akademik Yayıncılık.
 Dökmen, Ü. (2015). Sanatta ve günlük yaşamda
iletişim çatışmaları ve empati (53. Basım).
İstanbul: Remzi Kitapevi.
 Işık, M. (2011). Sizinle iletişebilir miyiz? (7.
Baskı). Konya: Eğitim Akademi Yayınları.
 Önder, A. (2003). Ailede iletişim: konuşarak ve
dinleyerek anlaşalım. İstanbul: Morpa Kültür ve
Yayınları.
GRAFİK İLETİŞİM
 İletişimde mesajı iletirken birçok araç
kullanırız. Günlük yaşamımızda birçok
mesajı yazılı ve görsel basından, farklı
reklâm kanallarından almaktayız.
 Öyle ki bireyler arası iletişimde bile -
teknolojiyle birlikte - birçok sembol
kullanmaktayız.
 Bize gönderilen mesajları sadece
gözümüzle kulağımızla algılamayız,
bilinçaltımızla, birikimlerimizle, dilimizle,
kültürümüzle yani sosyal kimliğimizle
algılarız.
ÇİZGİ

 Çizgi genişlik ve uzunluğun biçimidir, derinlik değildir.


 Tasarımcı çizgileri kenar, bordür yaratmak,
tasarımdaki objelerin ana hatlarım oluşturmak için
kullanır.
 Çizgilerin biçimleri onlara çeşitli özellikler verir
Yatay çizgiler
durgunluk ve
hareketsizliği
simgeler.
Dikey çizgiler
potansiyel
hareketliliği
destekler.
 Köşegen çizgiler
güçlü bir şekilde
hareketlilik kazandırır
ve okuyucu/tüketici
tasarımda canlılık
hissini yakalar.
 Dış Hat ve Duruş
 Çizgiler kenarlar
kullanılarak bir dış hat
çizimini çağrıştırırlar.
Pozitif ve Negatif Şekiller
DEGER VE RENK

 Değer kullanılan tasarım alanında açık veya koyu olan


alanlarla ilgilidir, vurgu için kullanılır. Değerdeki
değişikliler veya çeşitlemeler tasarımda odak noktasını
yaratır.
RENKLER VE ANLAMLARI

Kırmızı: Güç, tehlike, tutku, sevgi, ateş, kan.


Kırmızı insan psikolojisinde çok etkili ve güçlü
bir renk.

• Turuncu: İlgi çekici, özendirici, yaratıcılık,


hareketlilik, cesaretlendirici, güneş ışığı. Dikkat
çekici bir renk olması ve insanlara renk bilimciler
tarafından ispatlanmış olan tüm özelliklerinden
ötürü aynı zamanda sağlığı simgelemekte.
• Sarı: Enerji, mutluluk, canlılık. Turuncuyla
benzer özellikler taşıyan sarı daha canlı ve
enerji hissi uyandıran bir renktir.

• Yeşil: Doğallık, Barış, harmoni, tazelik,


verimlilik, güvenli, para, iyileştirici güç, istikrar,
dayanıklılık.
RENKLER VE ANLAMLARI

Mavi: Gökyüzü, deniz, derinlik, sağlamlılık,


güven, erdem, akıllılık, gerçek. Temizlik
malzemeleri,hava yolu şirketleri,

• Mor: Güç, başarı, büyü, mistisizm,saygınlık,


romantizm,temizlik, nostalji.. Genellikle
kadınların tercih ettiği bir renk, kadın ürünleri
ağırlıklı
RENKLER VE ANLAMLARI

Beyaz: Masumiyet, saflık, tanrısal,


mükemmeliyet.. Yardım kurumlan,
hastaneler, temizlik ürünleri.

• Siyah: Güç, ayrıcalık,formalite,ölüm,gizem,


kötülük
RENGİN ÖZELLİKLERİ

Ton:
Dalga uzunlukları
üzerindeki açıklık
koyuluk gibi
öğelerle yaratılan
renk çeşitliliği.
RENGİN ÖZELLİKLERİ

- Boyut ve Dikey Mekân:


Boyutsal farklılıklar dikey mekânda derinlik ve
mesafe kazanmamızı sağlar. Örnekte olduğu
gibi objeler belli bir düzlem üzerinde
sıralanmış ve boyutlandırılmıştır.
RENGİN ÖZELLİKLERİ

 -Üst üste bindirmek:


 Örnekte görüldüğü gibi
üst üste bindirmek
objelerin
tamamlanmamış gibi
görünmesine neden
olmaz, algımız bu şekilleri
bütünler ve aralarındaki
diziliş her hangi bir
negatifliğe yol açmaz.

You might also like