Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 192

ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr.

İbrahim Tekdemir

YÜZ KASLARI (MUSCULI FACIEI ya da MİMİK KASLARI)


- Mimik kasları, ​yüzeyel fasianın iki yaprağı arasında bulunan yapılardır.
- Mimik kasları; yüzün fasiası ve kemiklerinden başlayıp deride sonlanırlar. Bu
özellikleri sayesinde deri hareketlerini yaptırabilirler.
- Yüzümüzdeki ifadeyi oluşturan yapılardır. Emosyonel durumu ortaya koyarlar.
- Tüm mimik kasları; n. facialis tarafından innerve edilir.
- Mimik kasları 2. yutak kavsinden gelişirler.

SCALP VE YAPISI
SCALP nerede yer alır?
Önde arcus superciliaris’ten başlayarak arkadaki protuberentia
occipitalis externus’a ve linea nuchalis superior’a uzanır.
Yanlarda ise aşağıya doğru arcus zygamaticus’a tutunur.

SCALP nedir?
Birden çok katmanı bulunan ve bu katmanlarının baş harfleri
kullanılarak kısaltması elde edilmiş bir yapıdır. Bu katmanlardan
ilk üçü sıkı bir biçimde birbirlerine tutunmuştur, bu şekilde tek
bir katman oluşturdukları düşünülebilir.

SCALP’ın katmanları nelerdir?


S- (skin): En dışta yer alan deri tabakasıdır. Yapı olarak
vücudun geri kalanındaki deriye benzer, ancak üzerinde çok
sayıda saç bulunması ile farklılık gösterir.
C- (connective tissue): Derinin altında yer alan sıkı bağ
dokusu tabakasıdır. Deri ile aponevrozu birbirine kenetler.
SCALP’ı besleyen arterler, venler ve innervasyonu sağlayan
sinirler bu tabakada yer alır.
A- (aponeurotic layer): Sıkıca ilk iki tabakaya kenetlenmiştir. Bu
tabakada ​musculus occipitofrontalis yer alır. Bu kasın ön ve
arkada yerleşik iki kısmı olup bu iki kısmı birbirine ​galea
aponeurotica adı verilen aponevrotik bir tendon bağlar. Bu tendon
da, bu tabakada yer alır.
L- (loose connective tissue): Aponevroz ile perikraniyumu
birbirinden ayıran gevşek bağ dokusudur. SCALP’ın kafatasının
üst bölümü üzerinde hareket etmesine olanak sağlayan katmandır.
P- (pericranium): SCALP’ın en alt katmanıdır. ​Periostium
tabakası olup kemiklere bağlıdır, (sütürler hariç) kemik
yüzeylerinden ayrılabilir.

- Mimik kasları; regio frontalis, regio temporalis, regio orbitalis (göz çukuru), regio
mentalis, regio nasalis, regio oralis ve regio buccalis adlı bölümlere ayrılarak
incelenir.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

KLİNİK: ​Yapılan kadavra çalışmalarında parotis


bezinin içerisinden çıkan ​nervus facialis​in geniş
alanda mimik kaslarına dallanmaları görülmektedir.
Bu dallanmalar mimik kaslarının motor
innervasyonu açısından çok büyük önem taşır.

N. facialis; periferik veya santral kısımlarda


hasarlandığında yüz paralizisi görülür, mimik
kaslarının innervasyonu ortadan kalktığından kaslar
çalıştırılamaz. Oluşan paralizinin nedeni çoğu
zaman n. facialisin for. stylomastoideum’dan çıktığı
seviyede;
- sinir yaralanması,
- ödeme bağlı şişlik sonucu sinir sıkışmasıdır.

KAFA DERİSİ VE KULAK KEPÇESİ KASLARI

1. M. Epicranius

- Bu kas, ​m. occipitofrontalis ve ​m. temporoparietalis olmak üzere iki kasın


birleşiminden meydana gelir.
- Bu kas temel olarak kafatasının üst kısmını örten aponevrozun ve alnın
gerilmesinden sorumludur.

A. Musculus occipitofrontalis

- Bu kasın önde yer alan ​venter frontalis ve arkada


yer alan ​venter occipitalis olmak üzere iki kısmı
bulunur. Bu iki kısım arasında epikraniyal
aponevrozun kalınlaşması ile oluşan ​galea
aponeurotica​ yer almaktadır.
- Venter frontalis; alın derisinden başlar ve galea
aponeurotica üzerinde sonlanır. Yerleşimi nedeni
ile ​kaşları yukarı kaldırarak alında transvers
çizgilenme oluşturur. Yüzde hayret, korku ve
şaşkınlık ifadelerini yaratır.
- Venter occipitalis; linea nuchealis suprema’dan
başlar ve galea aponeurotica’da sonlanır.

B. Musculus temporoparietalis

- Kulağın ön yukarı kısmında yer alır.


- Fasia temporalis’ten başlar ve galea
aponeurotica’da sonlanır.
- Kafa derisini yandan aşağı indirir.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

2. M. Auricularis (anterior/ superior/ posterior)

- Kulağın arkasında, önünde ve üzerinde yer alan üç adet kastır.


- M. auricularis anterior, anterolateral yerleşimli olup kulağı öne ve
yukarı çeker.
- M. auricularis superior, superior yerleşimli olup kulağı yukarı kaldırır.
- M. auricularis posterior, posterior yerleşimli olup kulağı geriye çeker
ve yukarı kaldırır.

GÖZ KAPAĞI KASLARI

1. M. orbicularis oculi

- M. orbicularis oculi; ​pars orbicularis ve


pars palpebralis olmak üzere iki ayrı
bölümde incelenir. Pars palpebralis göz
kapağını örterken pars orbitalis, orbitayı
çevreler.
- Sphincter şeklindeki kas yapısı gözlerin
kısılması açısından önemlidir. Özellikle n.
facialis paralizisinde buraya gelen motor
liflerde hasar olduğundan, hastanın aynı
tarafta gözünü tam olarak kapatamaz ve
gözyaşı dışarıya doğru akar.
- M. orbicularis oculi, göz kapağını açan m. levator palpebrae superioris’in (bu kas bir
orbita kasıdır ve n. oculomotorius tarafından uyarılır.) antagonistidir.
- Kornea refleksinde gözleri kapatan kastır.

2. M. corrugator supercilii

- M. orbicularis oculinin ve kaşların derininde yer alır.


Arcus superciliaris’in medial kısmından başlar, yukarı laterale
uzanarak kaşın orta medial alt kısmına tutunur.
- Kaş çatarken aktif olan kastır.
- Kaşları yüz orta hattına çeker, burunun üst kısmında
düşey kırışıklıklara neden olur.

3. M. depressor supercilii

- Kaşların aşağıya çekilmesini sağlayan kastır.


ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

BURUN KASLARI

1. M. procerus

- Os nasale’nin yüzeyinde yer alan bir kastır.


- Os nasale’den ve üst lateral nasal kartilajdan
başlar, kaşların arasındaki deriye tutunur.
- Kaşları medial sınırdan aşağı doğru çekerek
burun köprüsünde transvers kırışıklıkları
oluşturur. Kızgınlık ifadesini veren kastır.

2. M. nasalis

- En büyük ve en gelişmiş nasal grup kasıdır.


- Pars transversus ve ​pars alaris olmak üzere iki
bölümden meydana gelir. Pars transversus burun
boşluklarını sıkarak daraltır. Pars alaris ise burun
boşluklarını genişletir.

3. M. depressor septi

- Burnu aşağı doğru çekerek burun deliklerinin genişletilmesinde rol alır.


- Os maxilla’dan başlar ve nasal septumun alt kısmına tutunur.

AĞIZ ÇEVRESİNDEKİ KASLARI

- Dudakların ve yanakların hareket ettirilmesinde görev alırlar.


- M. orbicularis oris ve m. buccinator başta olmak üzere çok sayıda kas bu grupta yer
alır.
- Ağız çevresinde konuşma fonksiyonu nedenli dudakların büzülmesi, genişletilmesi,
dudaklarımızın mimik hareketlere çevrilmesi gerekir. Bu nedenle çok sayıda kas
bulunur.
- Her iki tarafta angulus orisin hemen dış yanında deri ve mukoza arasında yer alan
kompakt hareketli yapıya modiolus anguli oris denir. Buraya m. depressor labii
inferioris tutunmaz.

1. M. orbicularis oris

- M. orbicularis oris ağzın tamamını dıştan çevreleyen lifler içeren bir kastır.
- Dudaklar etrafında sphincter görevi görür.
- Dudakların büzülmesini gerektiren ıslık çalma, üfleme ve emme fonksiyonlarının
yerine getirilmesinde yardımcı olur.
- Aktif olarak çalıştığında dudakları kapatır ve ağzı sivriltir. (öpücük dudağı)
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

2. M. zygomaticus major ve minor

- M. zygomaticus major yüzeysel bir kas olup, m. orbicularis oculinin derin


kısımlarından ve os zygomaticumdan başlar. Aşağı ve öne doğru ilerleyerek m.
orbicularis oris’in liflerine karışır ve dudağın köşesinde sonlanır.
- M. zygomaticus minor, majore paralel bir şekilde ilerleyerek dudağın köşesinde
sonlanır.
- Dudağın dış kenarını yukarı dışa çekerek birlikte gülme hareketini yaptırırlar.

3. M. risorius

- Hemen dış tarafta görülen kas yapısı musculus risorius olarak tanımlanır.
- Özellikle dudak kenarlarını yan tarafa doğru çekilmesini sağlayan kastır.
- Sırıtma (tebessüm) kası olarak tanımlanır.

4. M. levator labii superioris

5. M. levator anguli oris

6. M. depressor labii inferioris

7. M. depressor anguli oris

8. M. mentalis
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

ÖNEMLİ: M. frontalis kaşları yukarı çeker. M. orbicularis oculis gözleri şekillendirir. M.


mentalis dudakları aşağıya çeker ve somurtma ifadesi yaptırır. M. depressor anguli oris
üzgün suratı yaptırır. M. zygomaticus major gülmeyi, m. risorius sırıtmayı sağlar. Tüm bu
mimik kaslarının çalışması ile kişinin emosyonel iç dünyası ve ruh hali dış dünyaya yansır.

ÇİĞNEME KASLARI

- Çiğneme kasları fonksiyonel öneme sahiptir. Çiğneme kaslarının mandibula ve


maksilla ile hareketi sonucu çiğneme ve yutma gerçekleştirilir.
- Çiğneme kasları yüzün her yarısında 4 tanedir.
- 1. faringeal arkustan gelişirler ve bu arkın siniri olan n. mandibularis tarafından
uyarılırlar.
- M. temporalis, m. masseter, m. pterygoideus medialis ve m. pterygoideus lateralis
çiğneme kaslarıdır.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

1. M. temporalis

- Fossa temporalis adı verilen geniş bir alanda yer


alır.
- Linea temporalis olarak tanımlanan kemik çıkıntıdan
ve frontal ile parietal bölgedeki geniş bir yüzeyden
başlar.
- Arcus zygomaticus’un altından geçen kas lifleri kiriş
bir yapıya dönüşerek processus coronoideus’da yani
mandibulada sona erer.
- Çenenin kapanmasında çok önemli bir fonksiyon
görür. Mandibulaya retraksiyon ve kuvvetli
elevasyon yaptırır.

2. M. masseter

- Arcus zygamaticus’tan mandibulanın dış yüzeyindeki


tuberositas masseterica’ya uzanır.
- Pars superficialis ve ​pars profunda olmak üzere iki
parçası vardır.
- Pars superficialis, daha yüzeyelde ve büyükçedir.
- Pars profunda, daha derinde yer alır ve arcus
zygamaticus’un hemen arka bölümünden başlar.
- Kasın yüzeyelinden; ductus parotideus, n. facialis’in
dalları ve a.v. transversae faciei geçer.

3. M. pterygoideus medialis

- Mandibulanın iç yüzeyinde yer alan m.


pterygoideus medialis’in lifleri m.
masseterica’ya uygun şekilde aynı
doğrultuda yerleşiktir.
- Proc. pterygoideus’lardan başlar
tuberositas pterygoidea adı verilen
bölümde, mandibulada sona erer.

4. M. pterygoideus lateralis

- Fossa pterygoidea adı verilen mandibula kısmında sonlanır, canalis pterygoidedaki


geniş alandan başlar.
- Caput mandibulayı, fossa mandibularisin ön tarafındaki tuberculum mandibulaya
doğru çeker.
- Çiğneme kasları içerisinden sadece bu kas, çenenin açılmasını sağlar.
- Çene eklemindeki discus articularis’e tutunması vardır.
- İki adet başı vardır. Bunların arasından a. maxillaris ve n. buccalis geçer.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

ÖNEMLİ: M. temporalis, m. masseter ve m. pterygoideus medialis çiğneme ve damak


kasları ile beraber çenenin kapatılmasında rol oynarlar. Sadece m. pterygoideus lateralis
çeneyi açar.

Fossa mandibularis’te ​discus articularis adı verilen özel bir disk yapısı vardır. Bu discus
hareketli olup iki ayrı kompartmandan meydana gelir. Sinovial bir eklem ortaya koyar ve bu
eklem sayesinde çene hareketi gerçekleşebilir. Çene açılacağı zaman m. pterygoideus
lateralis ile mandibula öne doğru çekilir. Discus articularis, caput mandibula ile beraber
tuberculum articulare’ye doğru hareket eder.

KLİNİK: Bazen esneme, kahkaha atma veya sert bir yiyecek ısırıldığında çene çıkabilir.
Bu durumda fossa mandibularisten caput mandibula ayrılır. Bu klinikte çok sık denk
gelinen bir olaydır.

Hasta çenesi ön tarafa çıkmış vaziyette gelir. Bu esnada hastanın çenesi tamamen açık
vaziyettedir. Mutlak olarak sakinleştirildikten sonra çenesi yerine geri yerleştirilmelidir. Bu
manevra çok önemlidir, bu yapılırsa hasta aniden rahatlar. Çene çıkıkları hasta için çok
ağrılıdır. Çok ağrılı bir süreç olduğundan sedasyon verilmesi önerilir.

Çenenin yerine yerleştirilmesi için baş parmakla arka alt dişlere bastırılır, öne ve aşağı
çekilir. Amaç, mandibulanın aşağı çekilerek tamamen fossa mandibularis’e oturmasını
sağlamaktır. Kolay bir süreç olmadığından dolayı birkaç defa tekrarlanabilir. Eğer ki tam
oturmama duruma varsa çene tam kapanamaz.

Bu işlem gerçekleştirilirken doktorun eline geniş sünger (spanç) takması gerekir. Çünkü
çene aniden kitlendiğinde doktorun parmağının kopması ihtimali vardır.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

CAVITAS ORIS (AĞIZ BOŞLUĞU)

Ağız boşluğu;
üstte: sert damak (​palatum durum​) ve
yumuşak damak (​palatum molle​)
altta:​ ağız tabanı ve dil
yanlarda:​ yanaklar
arkada: ​isthmus faucium (cavitas oris ile
oropharynx’i birbirine bağlayan açıklık)
önde: ​dudaklar ve diş kavsi ile çevrili
geniş bir aralıktır.

- Sert damağın ön kısmı, maxilla’nın pars


palatinum bölümü tarafından oluşturulur.
Arka bölümü ise palatin kemiğin lamina
horizantalis’i tarafından tamamlanır.
- Daha arkada yumuşak damak bulunur.
- Dişler, ağız boşluğunu vestibulum oris
(ön ağız boşluğu) ve cavum oris proprium (arka ağız boşluğu) olmak üzere iki bölüme
ayırır.

Vestibulum Oris Cavum Oris Propria

- Diş kavsi (diş etleri ve dişler) - Vestibulum oris’in arkasında yer alan kısımdır. Daha
ile dudaklar ve yanaklar geniştir.
arasındaki bölüme vestibulum - Vestibulum oris’ten arkadaki isthmus faucium adı
oris denir. verilen bir açıklığa kadar uzanır.
- Daha dardır. - Arka tarafta ​musculus uvula​’nın da bulunduğu
- Önde ​vermillion hattı olarak yumuşak damak önde ​arcus palatoglossus ve ​arcus
bilinen alt ve üst dudakların palatopharyngeus adı verilen iki arcus ile çevrilidir.
mukoza ve cilt birleşim hattı yer Bunların içlerinde yer yer alan ​m. palatoglossus ve m.
alır. palatopharyngeus kaslarıdır. İki arkusun ortasındaki
boşluk ​fossa tonsillaris​’te ​tonsilla palatina​ yer alır.

Tükürük bezleri iki gruba ayrılır. Bu tükürük bezlerinden daha büyük olanlar yani ​glandula
parotidea, glandula sublingualis ve glandula submandibularis salgılarını büyük kanallar ile
ağız boşluğuna akıtır. Bunlardan glandula parotidea, vestibulum oris’e 2. premolar diş
hizasında açılır. Bu açılan kanal, ​ductus parotidei olarak adlandırılır. M. buccinator’u deler.
Diğerleri ise cavum oris proprium’a açılır.

Ağız boşluğu, sindirim sisteminin başlangıcında bulunur. Besinlerin mekanik olarak


parçalanması ve parçalanmış besinlerin sindirime hazır hale gelmesini sağlar.

Ağız kapalı iken ön ve arka boşluğu birbirine bağlayan bölge, mandibula ramusu ile son
molar diş arasında kalan trigonum retromandibularis​’tir. Burası özellikle ağzı kilitlenmiş veya
kapanmış hastalarda gavaj (?) ile besleme sırasında ağıza girilebilecek yegane açıklıktır.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

Mutlak ağız muayenesi klinik hayatta


gereklidir. Ağıza bakılarak neredeyse
sindirim sisteminin bütünü gözden
geçirilebilir.

Ağız muayenesi ile palatum mollae, ön


üst tarafta filtrum, arcus palatoglossus ve
palatopharyngeus, tonsilla palatina
görebilir. Dil altında frenulum linguae (dil
bağı), zengin bir venöz yapı, 2. molar diş
hizasında papilla ductus paratoideus
(ductus parotidea’nın açıklığı) görülebilir.

Kabakulakta burada hiperemi meydana


gelebilir, bu nedenle kabakulak tanısı
konulurken ductus paratoideus
incelenmelidir.

DİŞLER

Bir diş anatomik olarak üç bölüme ayrılır: ​taç (kron)​, ​boyun (collum)
ve ​kök (radix)​. Boyun kısmı diş eti ile çevrilidir, kök kısmında ise
dişin beslenmesinde yer alan nöral ve vasküler yapıları bulunur. Diş
canlı bir organdır. Kemik yapı olmasına rağmen beslenmesi son
derece önemlidir.

Dişler, altta mandibula ve üstte maxilla’da olmak üzere ​arcus


alveolaris adı verilen bölümde ​processus alveolaris içerisinde
bulunur.

SÜT DİŞLERİ ( DENTES DECIDUI) KALICI DİŞLER (DENTES PERMANENTES)

- Her bir çene yarısında 2 adet kesici - Her bir çene yarısında 2 adet kesici diş, 1 adet
diş, 1 adet köpek dişi, 2 adet de molar köpek dişi, 2 adet premolar diş ve 3 adet de
diş olmak üzere toplamda ağızda 20 molar diş olmak üzere toplamda ağızda 32
adettir. adettir.
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

EZBER İÇİN CORNELL NOTLARI ​(

Mimik kaslarının siniri nedir? N. facialis (CN VII)

Burun deliklerini hem daraltan hem de genişleten mimik kası M. nasalis


nedir?

M. orbicularis oculinin antagonisti olan kas nedir? M. levator palpebrae superioris

Ductus parotideus’un deldiği kas nedir? M. buccinator

Ductus parotideus’un kası deldikten sonra açıldığı ağız bölgesi Vestibulum oris’e ikinci premolar
neresidir? diş karşısına

Çiğneme kasları nelerdir? M. temporalis


M. masseter
M. pterygoideus lateralis
M. pterygoideus medialis

Çiğneme kaslarının motor siniri nedir? N. mandibularis (CN V3)

Çiğneme kuvvetinde azalma ve çenenin bir tarafa kaydığı bir N. trigeminus (CN V)
durumda hangi sinirin hasarı olduğu düşünülmelidir?

Ağzı açan kas nedir? M. pterygoideus lateralis

Modiolus anguli oris’e tutunmayan kas nedir? M. depressor labii inferioris

Çiğneme hareketine yardımcı olan mimik kası nedir? M. buccinator

Articulatio temporomandibularis’teki depresyon (aşağı doğru M. pterygoideus lateralis


ilerleme) hareketinde görev alan kas nedir?

Cavitas oris propria ile oropharynx arasındaki geçit nedir? isthmus faucium

Mimik kasları kaçıncı faringeal arkustan gelişir? 2. faringeal arkus

Çiğneme kasları kaçıncı faringeal arkustan gelişir? 1. faringeal arkus

Mimik kasları nerede bulunur? yüzeyel fasyanın iki yaprağı


arasında

Yüze hayret, korku,şaşkınlık ifadesi veren mimik kası nedir? M. occipitofrontalis, venter
frontalis

Öpücük dudağını yaparken aktif olan kas nedir? M. orbicularis oris

Gülmede aktif olan mimik kası nedir? M. zygomaticus major

Sırıtma sırasında aktif olan mimik kası nedir? M. risorius

Tonsilla palatina’yı arkadan sınırlayan yapı nedir? Arcus palatopharyngeus


ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

ÇIKMIŞLAR
1. Süt dişleri için doğru diş dizilimi aşağıdakilerden hangisidir?
a) 1,2,1
b) 2,1,2
c) 2,2,2
d) 2,2,1
e) 1,1,2

2. Çiğneme kasları ve tek taraflı kasıldıklarında fonksiyonları hangi seçenekte


doğrudur?
a) M. temporalis:Arka bölüm lifleri mandibulayı öne çeker.
b) M.masetterica:Mandibulayı açar.
c) M.pterygoideus lateralis:Çene ucunu karşı tarafa iter.
d) M.pterygoideus medialis:Mandibulayı açar.
e) M.pterygoideus lateralis:Mandibulayı kapatır.

3. Yeni doğan bir çocukta ilk olarak aşağıdaki verilen süt dişlerinden hangisi çıkar?
a) Üst ikinci molar diş
b) Alt santral kesici
c) Üst santral kesici
d) Alt köpek dişleri
e) Alt ikinci molar

4. Aşağıda verilen kaslardan hangisi n. Facialis tarafından innerve edilmez?


a) M. orbicularis oculi
b) M. procerus
c) M. massetter
d) M. orbicularis oris
e) M. buccinator

5. Mimik kasları kaçıncı faringeal arktan gelişmiştir?


a) 1. faringeal ark
b) 2.faringeal ark
c) 3. faringeal ark
d) 4. faringeal ark
e) 5. faringeal ark

6. Sağ üst yarıda 1. Molar dişi çekilecek olan hastaya lokal anestezi aşağıdaki
sinirlerden hangisi hedef alınarak yapılır?
a) N. facialis
b) N.mandibularis
c) N.hypoglossus
d) N.maxillaris
e) N.lingualis

7. Verilen yapılardan hangisi somatomotor innervasyon açısından diğerlerinden


farklıdır?
a) M. massetter
b) M. temporalis
c) M. buccinator
d) M. pterygoideus medialis
e) M. pterygoideus lateralis
ANATOMİ:​ Mimik kasları, çiğneme kasları, dentes, cavitas oris- Prof. Dr. İbrahim Tekdemir

ÇIKMIŞLARIN CEVAPLARI VE AÇIKLAMALAR


1. SORU: Süt dişleri yani dentes decidui, her bir çene yarısında 2 adet kesici diş, 1 adet
köpek dişi, 2 adet de molar diş olmak üzere dizildiğinden kaynaklı ​sorunun cevabı B şıkkıdır.
2. SORU: M. temporalis çeneyi kapatan bir kastır. Bundan dolayı arka lifleri mandibulayı öne
değil, arkaya çeker. M. masseterica çeneyi kapatan bir diğer kastır. M. pterygoideus medialis
de çeneyi kapatan ve mandibulayı geriye çeken bir kastır. Çeneyi açan tek kas m.
pterygoideus lateralistir. Bu nedenler A, B, D ve E şıkları yanlıştır. ​Sorunun cevabı B şıkkıdır.
3. SORU: ​Resimden de anlaşılacağı gibi ilk çıkan süt
dişi alt çenedeki santral kesici diştir. 6-10. aylar
arasında çıkar. Bundan dolayı sorunun cevabı B
şıkkıdır.
Üst ikinci molar diş 25-33 aylar arasında çıkar.
Üst santral kesici 8-12. aylar arasında çıkar.
Alt köpek dişleri 17-23. aylar arasında çıkar.
Alt ikinci molar dişler ise 23-31. aylar arasında çıkar.
4. SORU: M. orbicularis oculi, M. procerus, M.
orbicularis oris ve M. buccinator; mimik kası olup n. facialis ile innerve edilirler. m. masseter
ise çiğneme kası olmasından dolayı n. mandibularis ile innerve edilir. ​Sorunun cevabı C
şıkkıdır.
5. SORU:​ Mimik kasları 2. faringeal arktan gelişmiştir. Sorunun cevabı B şıkkıdır.
6. SORU: ​Üst çenenin dişlerinin innervasyonu n. trigeminusun dalı olan n. maxillaris
tarafından, alt çenenin dişlerinin innervasyonu ise n. trigeminusun dali olan n. mandibularis
ile gerçekleşir. ​Sorunun cevabı D şıkkıdır.
7. SORU: M. massetter, M. temporalis, M. pterygoideus medialis ve M. pterygoideus lateralis
çiğneme kasları olup n. mandibularis ile innerve olurlar. M. buccinator ise mimik kası olup n.
facialis ile innerve olur. ​Sorunun cevabı C şıkkıdır.

Herkese merhaba!
Umarım notu beğenmişsinizdir. Hocanın anlattığı sırayı biraz karmaşık bulduğum için sıralamada
biraz oynamalar yaptım. Ancak inanın ki atladığım hiçbir yer olmadı. Ekstradan bulduklarımı, ya da
detaylandırmak istediklerimi açık gri ile yazdım. Notun sonuna da faydalanmanız için cornell not
sistemi ile yazılmış bir sayfa bıraktım. Ezber konusunda benim kullandığım bir method, özellikle ezber
konusunda zorlananlara öneririm. (Sayfanın sağ kısmını kapatıp sol kısımdaki soruları sürekli tekrar
ederek kullanabilirsiniz.) Ayrıca ben her dersi çalıştıktıktan sonra o modülün tüm çıkmışlarını
tarıyorum ve o dersin sorularını bu şekilde bulup çözüyorum. Size de yardımcı olur diye
düşündüğümden eklemek istedim. Kolay gelsin hepinize çalışırken. Haftaya bu dersin canlısı da
yapılacak. O dersin de notunu çıkarmayı planlıyorum. Onu da 2. haftanın notunda bulabilirsiniz.

Boş zamanı olup nasıl değerlendireceğini bilemeyen herkesi önyargılarını yenmeleri ve yeni kültürler
öğrenmeleri adına uzak doğu kültürü ile tanışmaya davet ediyorum. Bunun için izlemek isteyenler için
kore dizilerinden oluşan bir liste (ilk karekod) ve japonca sevdiğim şarkılardan oluşan bir spotify
playlist (ikinci karekod) bırakıyorum. Gönül isterdi ki izlediğim tayland dizilerini de bırakayım ancak
konsept olarak tepki çekeceğinden belki başka sefere diyorum. S ​ on olarak ATTACK ON TITAN
izleyin, izlettirin; okuyun, okutturun.
Yapay Zeka Room’a buradan kalpçikler yolluyorum. Seviliyorsunuz bebişler.
Aden Begüm ÜÇGÜLER
Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Ağız boşluğu Vestibulum Oris ve Cavitas Oris Propria


olmak üzere iki kısımdan oluşur:

Vestibulum Oris; dişler, dudaklar ve yanaklar arasında


kalan alandır. Buraya dört tane tükürük bezi açılır:
Glandula Parotidea, Glandula Buccales, Glandula
Molares ve Glandula Labiales.

Cavitas Oris Propria; altta ağız tabanı, üstte damak,


yanlarda da üst ve alt çene diş kavisleri ile
sınırlandırılan alandır. Buraya da dört tükürük bezi
açılır: Glandula Palatinae, Glandula Sublinguales,
Glandula Submandibulares, Von Ebner.

LİNGUA (DİL)
Cavitas Oris Propria dediğimiz alanın içini dolduran yapıdır. Konuşma, yutkunma, tatma gibi değişik
fonksiyonlarda etkisi olan önemli bir organdır. Arka tarafta dili ikiye ayıran Sulcus Terminalis bulunur.
Bunun önünde kalan kısma Corpus Linguae, arkasında kalan kısma ise Radix Linguae adı verilir. Corpus
bölümü ve Radix bölümü yapı olarak birbirinden farklıdır. Corpus bölümünde daha çok dil kaslarını
görürken Radix bölümünde yüzeyde Tonsilla Lingualis adını verdiğimiz bir yapı karşımıza çıkar. Bu yapı
Waldeyer’in lenfatik halkasının bir parçasıdır.

Sayfa | 1

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Önde dilin serbest olan ucuna Apex Linguae adı verilir. Yanlarda çok da keskin olmayan iki kenarı
bulunur. Bunlara Margo Linguae adı verilir. Corpus Linguae’nin üst yüzü Dorsum Linguae olarak
adlandırılır. Burada farklı işlevlere sahip tat tomurcukları bulunur. Buraya aynı zamanda salgı yapan
bezler de açılır. Bu salgılar sayesinde tat partikülleri algılanabilir hale gelir. Tat tomurcuklarından
hangileri belirgin diye bakacak olursak Linea Terminalis’in önünde dizilmiş Papillae Vallatae’ları
görüyoruz. Dilin her iki tarafında arkaya doğru uzanan, yüzgeç benzeri Papillae Foliatae adını
verdiğimiz tat tomurcukları bulunur. Dil sırtında Papillae Fungiformes adını verdiğimiz mantarımsı,
diğer yapılardan daha kabarık bir şekilde gördüğümüz tat tomurcukları bulunur. Bunların arasında da
tat tomurcuğu olmayan sindirim işlevlerine katkıda bulunan Papillae Filiformes adını verdiğimiz daha
ince, uçları keratenize yapıları görmek mümkündür.

Arka tarafta her iki tarafın (sağ, sol) Sulcus Terminalis’inin birleştiği yerde, orta hatta bir çukurluk
oluşur. Bu yapı Foramen Caecum Linguae olarak adlandırılır. Burası fötal hayattaki Ductus
Thyroglossus’un köken aldığı yerdir. Bu yapı
buradan aşağıya doğru ilerleyip boğazda
yerleşimli Glandula Thyroidea’yı oluşturur.
Hatta bazen bu yapıya ait birtakım dokular
burada kalabilir. Thyroid dokusu çok
damarlı bir doku olduğundan böyle
durumlarda sık sık ağız içi kanamalarıyla
karşılaşılabilir.

Sayfa | 2

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Dil dokusuna baktığımız zaman iki grup kası olduğunu görebiliriz. Bunlardan ilki dilin ekstrensek
kaslarıdır (dış yapılardan başlayıp dile uzanan). Bu kasların isimleri genelde “-glossus” ile biter. İkinci
kas grubu ise dilin intrensek kaslarıdır. Bu kaslar esas olarak dilin kas dokusunu oluşturan kaslardır.
Temel bir özellik olarak dilin intrensek kaslarının dilin şeklini değiştirdiğini, ektrensek kaslarının ise
dilin konumunu değiştirdiğini söylemek mümkündür. Bu intrensek ve ektrensek kasların çok büyük bir
bölümünün motor innervasyonu 12. Cranial sinir olan N. Hypoglossus tarafından sağlanır.

Şekilde dilin orta hattından alınan bir kesite bakıyoruz. Burada dilin iskeletini oluşturan Septum
Linguae’yi görüyoruz. Bu yapı orta hat üzerinde yerleşmiş aponevrotik bir yapıdır.

İntrensek kaslara bakacak olursak şekilde üst tarafta, Dorsum’un hemen altında, ön arka yönde uzanan
M. Longitudinalis Superior’u görmek mümkün. Altta her iki yanda uzanan (üstteki kesit orta hattan
geçtiği için gözükmüyor) M. Longitudinalis İnferior görülür. Yukardaki kesitte demetlerin kesitlerini
gördüğümüz, enlemesine seyreden M. Transversus Linguae’yı ve bunların arasında da M. Verticalis
Linguae adını verdiğimiz düşey yönde uzanan kasları görüyoruz.

Yukarıdaki kesitte bu intrensek kaslara ek olarak birkaç tane de ekstrensek kas da seçilebilir durumda.
Bunlardan bir tanesi M. Genioglossus’tur. Mandibula’dan başlar ve dile doğru uzanır.

Sayfa | 3

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yandaki şekillerde iki farklı seviyeden


geçen coronal alınmış kesitleri
görüyoruz. Üstteki kesit dil ucuna yakın
bir yerden geçmiş. Burada M.
Transversus Linguae, Septum Linguae
görülüyor. Yine burada üst kısımlarda M.
Verticalis Lingua ve bunların aralarında
M. Longitudinalis Superior’u görebiliriz.

Yandaki kesit dilin Corpus


kısmından geçmiş. Önde
Mandibula’dan başlayan M.
Genioglossus’u görüyoruz. Üstte
M. Transversus Linguae ve M.
Verticalis Linguae’yı bunların
arasında M. Longitudinalis
Superior’a ait lifleri ayırt etmek
mümkün. Yine aynı kesitte dili
besleyen damarlar olan A. Carotis
Externa’nın dalı A. Lingualis’i
görmek mümkün. Bunun daha medialinde de venöz yapılar seçilebilmektedir.

Yukarıda ağız tabanı bir miktar diseke edilmiş. Dil yerinde bırakılmış ancak Mandibula’nın sol yarısı
uzaklaştırılmış. Os Hyoideum tamamen duruyor. Os Hyoideum’dan dile uzanan M. Hyoglossus’u,
Styloid çıkıntıdan dile uzanan M. Styloglossus’u görebiliyoruz. Yumuşak damaktan dile uzanan M.
Palatoglossus’u da görüyoruz. Bu kas Tonsilla Palatina’nın içine oturacağı yapı olan Fossa Tonsillaris
dediğimiz çukurluğu önden sınırlayan Arcus Palatoglossus’un iskeletini oluşturur. Bu şekilde
ekstrensek bir kasmış gibi görülen M. Longitudinalis İnferior’u da görmek mümkün. Yine daha önce
de bahsettiğimiz dilin ekstrensek kaslarından M. Genioglossus’u da görebiliyoruz.

Sayfa | 4

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yukarıda M. Hyoglossus açılmak suretiyle orta kısmı uzaklaştırılmış. Bu kasın üst ve alt tutunma
yerleri görülebilir durumda. Bu şekilde dikkat etmemiz gereken şey yutak duvarını oluşturan
constrictor kaslardan M. Constrictor Pharyngis Superior’un dilden başlayan bölümü (Pars
Glossopharyngea) de görülmekte. Bunun da hemen altında M. Constrictor Pharyngis Medius’un
başladığını görebiliyoruz.

Dili çıkarttığımızda ağız tabanını görebiliyoruz. M. Mylohyoideus’u ve hemen onun üzerinde


Mandibula ile Hyoid kemik Corpus’u arasında uzanan M. Geniohyoideus’u görmek mümkün. Şekilde
bu kasın başlama yerinin yukarısında Mandibula’nın iç yüzünden başlayan M. Genioglossus da
kesilmiş şekilde görülmekte.

Sayfa | 5

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yukarıdaki şekilde dile gelen damar ve sinir yapıları görüyoruz. En kalın olarak gördüğümüz damar A.
Carotis Externa. Ondan ayrılıp dile uzanan A. Lingualis’i ve bu damardan ayrılıp esas olarak dili
besleyecek dal olan A. Profunda Lingua’yı görmekteyiz. Yine buradan bir başka dal olan A. Dorsalis
Lingua ise dil sırtında uzanarak dilin beslenmesinde görev alır. Aynı zamanda A. Lingualis dilin
komşuluğunda bulunan Glandula Sublingualis’e de A. Sublingualis adını verdiğimiz bir dal verir.
Burada N. Trigeminus’un Mandibular dalından ayrılan N. Lingualis ile olan komşuluğu oldukça
önemlidir. N. Lingualis, N. Facialis’e ait Chorda Tympani’nin taşıdığı duyu liflerini dile getirir. Aynı
zamanda Glandula Sublingualis ve Glandula Submandibularis’e ait Ganglion Submandibulare’de
nöron değiştiren sekretomotor lifleri de getirir. Tüm bunlara ek olarak şekilde de görüldüğü gibi N.
Hypoglossus’un N. Lingualis’e göre dile daha geriden sokulduğunu söyleyebiliriz.

Sinirlerine bakacak olursak


arka alttan sokulan N.
Hypoglossus’u, ön yan
taraftan sokulan N.
Lingualis’i ve arka taraftan
gelen N. Glossopharyngeus’u
görebiliyoruz. N.
Glossopharyngeus, dilin arka
1/3’ü olarak adlandırdığımız
Linea Terminalis’in gerisinde
kalan bölümün hem genel
duyusunu hem de tat
duyusunu alır. Dilin ön 2/3
ön kısmının ise genel
duyusunu N. Lingualis, tat duyusunu N. Lingualis içinde gelen Chorda Tympani alır.

Sayfa | 6

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Bu innervasyonlara takrar bakacak olursak


Linea Terminalis’in ön tarafında N. Lingualis’i
görüyoruz. Hem kendi lifleriyle hem de
Chorda Tympani’ye ait liflerle bu bölgenin
duyusunu taşır. Arka tarafta Radix Linguae’da
N. Glossopharyngeus hem genel hem de tat
duyusunun taşınmasını sağlar. Arcus
Palataglossus ve Arcus Palatopharyngeus
arasında Tonsilla Palatina’nın da içinde
bulunduğu alandan da N. Glossopharyngeus
duyu alır. Dilin daha gerisinde Larynx ile geçiş
yerini oluşturan Vallecula Epiglottica adını
verdiğimiz çukurlukların duyusunu da (genel
duyu ve tat duyusu) N. Vagus’a ait lifler taşır.

Asıl tat duyusunun alınmasıyla


ilgili organımız dildir. Buna ek
olarak özellikle doğumu takiben,
süt çocukluğu döneminde dile ek
olarak damak ve epiglottisin ön
yüzü gibi alanlardan da tat
duyusu alınabilir. Ancak yaşın
ilerlemesiyle beraber dil
dışındaki bölgelerde tat ile ilgili
tamurcuklar gittkçe kaybolur. Süt
çocukluğu döneminde epiglotun
ön yüzünden tat duyusunu N.
Vagus alır. Damak bölgesinde ise
N. Palatinus devreye girer. N.
Palatinus, Foramen Palatinum
Major ve Foramina Palatinum
Minores adını verdiğimiz
deliklerden geçerek damağa
ulaşır. N. Palatinum Major ön
tarafa doğru uzanarak sert
damak bölgesinden duyu alır. N.
Palatinum Minor ise arkaya
doğru uzanarak yumuşak damak
bölgesinin tat duyusunu taşır.

Sayfa | 7

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

GLL. SALIVARIAE (TÜKÜRÜK BEZLERİ)


Tükürük bezleri iki gruba ayrılarak incelenir. Bunlardan ilki Büyük Tükürük Bezleri (bugün
konuşacaklarımız). Bir de ağız boşluğunun duvarlarını döşeyen mukoza içerisine yerleşmiş Küçük
Tükürük Bezleri. Büyük tükürük bezlerinin en büyüğü Glandula Parotidea’dır.

Bir önceki modülde boynun facial yapısını işlerken boyun derin facia’sı Facia Cervicalis’in Lamina
Superficialis adında genel bir örtücü tabakası olduğunu söylemiştik. Bu örtücü tabakanın tutunma
yerlerinden birisi de Arcus Zygomaticus’tur. Arcus Zygomaticus’un hemen altındaki alanda Facia
Cervicalis yaprakları ikiye ayrılmak suretiyle Glandula Parotidea’yı kuşatırlar.

Glandula Parotidea’nın bulunduğu yer aslında Fossa Retromandibularis adını verdiğimiz bir alandır.
Burası ön tarafta M. Masseter ve onun altında Ramus Mandibulae tarafından sınırlanır. Arka tarafta
ise temporal kemik karşımıza çıkar. Glandula Parotidea yüzeyelden baktığımızda oldukça küçük bir
alanda, kulağın ön yüzünde duruyormuş gibi görünse de esas kısmı mandibulanın arkasında derine
doğru sokulmuş şekilde bulunur. Derine doğru uzanışı neredeyse yutak yan duvarı ve Fossa
İnfratemporalis’e kadar sürer. Şekil itibariyle tepesi dışarı bakan bir koniye benzetilebilir.

Aşağıdaki şekilde Glandula Parotidea’nın dıştan görülen kısmını görüyoruz. Boşaltıcı kanalı olan
Ductus Parotideus, M. Masseter’i çaprazlayarak geçer. Bu kanal klinikte Stenon Kanalı ya da Stensen
Kanalı olarak da adlandırılır. Seyri sırasında bazen üzerinde aksesuar bir Parotis bezi bulunabilir. Önde
M. Masseter bittiğinde yanak kası olan M. Buccinator’u delerek üst ikinci molar diş hizasında ağız
boşluğuna açılır. Kabakulak hastalığında bu bez inflame olur ve şişer. Değişik nedenleri olmakla
birlikte özellikle Siyalolitiyazis dediğimiz tükürük taşları sebebiyle Stenon Kanalı tıkanabilir. Böyle
hastalarda ani gelişen Glandula Parotidea şişliği görülür.

Sayfa | 8

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yanda transvers yönde alınmış bir


kesitte Glandula Parotidea’yı
görmekteyiz. Bu bezi Pars
Superficialis ve Pars Profundus olmak
üzere ikiye ayırmak mümkün. Ön
tarafta çiğneme kasları ve
Mandibula’nın Proc. Condylaris’i ile
arkada Temporal kemiğin Proc.
Mastoideus’u ile komşudur. Bunların
yanında Glandula Parotidea’nın; A.
Carotis İnterna, A. Carotis Externa’nın
bazı dalları, N. Facialis’in motor
dalları, yüz bölgesi venlerinden V.
Retromandibularis ile olan komşuluğu
önemlidir.

Yandaki şekilde ortada


Mandibula’yı ve içinde uzanan
N./A. Alveolaris İnferior
görülebilir. Dış tarafta M.
Masseter’i, iç tarafta M.
Pterygoideus Medialis’i
görebiliyoruz. En solda ise Proc.
Mastoideus görülüyor. Ayrıca
Parotis bezinin içinden geçen N. Facialis ile ilişkisi oldukça önemlidir. Bu kadar yakın bir komşulukları
olmasına rağmen fonksiyonel olarak herhangi bir ilişkileri yoktur. Parotis bezinin cerrahi olarak
çıkarılması gerektiği durumlarda yüz felci oluşmaması için N. Facialis’in dallarına zarar vermeden
ayrılmalıdır.

Yukarıda sağdaki şekilde, yanak mukozası üzerinde Ductus Parotidea’nın (Stenon Kanalı) üst ikinci
molar diş hizasındaki açılma yerini görüyoruz. Bu yapıya Papilla Ductus Parotidei adı verilir.

Sayfa | 9

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Öteki tükürük bezlerine bakacak olursak, dilin yan


taraflarında Glandula Sublingualis’i görüyoruz. Bu
bez alt çene diş kavsinin iç tarafında dil ve diş eti
arasındaki alana çok sayıda kanal aracılığıyla
salgısını boşaltır. Bu kanallara Ductus Sublingualis
adı verilir. Bu kanallardan özellikle bir tanesi
oldukça büyük olur ve Glandula Submandibularis’in
boşaltıcı kanalıyla beraber Caruncula Sublingualis’e
salgısını boşaltır. Glandula Sublingualis’in bu en
büyük kanalı Ductus Sublingualis Major olarak
adlandırılır. Klinikte ise Bartholin Kanalı olarak
bilinir. Glandula Submandibularis’in ise bir kısmı M.
Mylohyoideus’un üstünde bir kısmı ise altında yerleşmiştir. Fovea Submandibularis’e oturur. Boşaltıcı
kanalı Ductus Submandibularis olarak adlandırılır. Klinikte ise Wharton Kanalı olarak bilinir. Bu kanal
ön tarafa doğru gidip dilin yan tarafında Frenulum Linguae denilen dilin alt tarafından ağız tabanına
doğru uzanan mukoza katlantısının her iki yanındaki Caruncula Sublingualis’e açılır. Bezin
fonksiyonunu test etmek amaçlı dile bir damla limon suyu bırakıldığında Caruncula Sublingualis’ten
gelen tükürük salgısı gözlenebilir.

Ductus Submandibularis’in N.
Lingualis ile yaptığı çapraz
oldukça önemlidir. N.
Hypoglossus ise daha geride ve
medialde kalmaktadır.

Sayfa | 10

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Tükürük bezlerinin innervasyonlarına bakacak olursak; Glandula Parotidea, N. Facialis ile çok yakından
komşuluğu olmasına rağmen N. Glossopharyngeus tarafından innerve edilir. N. Glossopharyngeus’un
taşıdığı parasempatik lifler Foramen Ovale’nin altında Ganglion Oticum’da nöron değiştirir. Buradan
sonra da N. Trigeminus’a ait N. Auriculotemporalis’e katılarak Parotis bezine ulaşır.

Glandula Sublingualis ve
Submandibularis ise Chorda
Tympani içerisindeki
parasempatikler tarafından
innerve edilir. Bu
parasempatikler Glandula
Submandibularis’in hemen
yakınında bulunan Ganglion
Submandibulare’de nöron
değiştirirler. Buradan sonra da
postganglionik secretemotor
lifler N. Lingualis’in yapısına
katılarak her iki beze de
ulaşırlar.

Küçük tükürük bezlerinin innervasyonları da bunlara benzer şekilde gerçekleşir. Chorda Tympani ile
gelen parasempatik lifler Ganglion Pterygopalatinum’da nöron değiştirdikten sonra postganglionik
parasempatik lifleri N. Petrosus Major’un yapısına katılarak damak bölgesindeki tükürük bezlerine
sekresyon yaptırır.

Sayfa | 11

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

PALATUM (DAMAK)
Damak iki kısımdan oluşur. Bunlardan birisi kemik yapıda gördüğümüz Palatum Durum’dur (Sert
Damak). Palatum Durum’un büyük kısmı Maxilla tarafından oluşturulur. Daha arkada kalan küçük
kısmı ise Os Palatinum’un
Lamina Horizontalis’i
tarafından oluşturulur. Bu iki
kemik orta hatta birbirlerine
tutunurlar. Bu tutunma
burun boşluğu tarafında
Crista Nasalis yapısını
oluşturur. Palatum
Durum’un üzeri kemiğe
sıkıca tutunan bir mukoza ile
örtülmüş durumdadır. Arka
tarafta ise bu kemik yapıya,
yanlarda da çevre yapılara
tutunan kas ve aponevroz
birimler barındıran Palatum
Molle’yi (Yumuşak Damak)
görüyoruz. Yumuşak
damağın değişik işlevleri vardır. Yutkunma sırasında yutak arka duvarıyla temas etmek suretiyle
Oropharynx ve Nasopharynx bağlantısını keser. Benzer şekilde aşağıya doğru inerek Oropharynx’i
daraltır. Bu işlevi sırasında Epiglottis ile komşuluğu önemlidir.

Aşağıdaki şekilde sert damağı görüyoruz. Sert damağın beslenmesinde ve innervasyonunda önemli
olan geçitler söz konusu. Önde Foramen İncisivum’u görüyoruz. Bu yapı N. Nasopalatinus’un
dallarının geçtiği yerdir. Bu sayede damak ön tarafı ve diş etleri mukozasının innervasyonu sağlanır.
Arka tarafta Foramen Palatinum Majus’u ve bunun da arkasında Foramina Palatinum Minora’ları
görüyoruz. Buradan çıkan N. Palatinum Major ön tarafa doğru gidip sert damak innervasyonunu, N.
Palatinum Minores’ler ise arkaya yönelip yumuşak damak innervasyonunu sağlarlar.

Sayfa | 12

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yanda sert damak ve


yumuşak damak
sınırını görebiliyoruz.
Yumuşak damağın
orta hatta aşağıya
doğru uzanan Uvula
Palatina adı verilen
uzantısı bulunur. Bu
yapının içinde de M.
Uvulae adında bir kas
bulunur. Yine yandaki
resimde boğazı
(fauces) yandan
kuşatmak üzere
boğazın ön sınırını
oluşturan M.
Palatoglossus’u ve
hemen onun gerisinde
arka sınırından yutağa doğru uzanan M. Palatopharyngeus’u görebiliyoruz.

Yumuşak damak
iskeletinde yer alan
kaslardan M.
Levator Veli Palatini
ve M. Tensor Veli
Palatini önemli iki
kastır. Çünkü M.
Levator Veli Palatini
Östaki borusu ile
komşuluğu
sayesinde bu
borunun açılmasına
yardım eder ve
Palatum Molle’yi
yukarı doğru kaldırır. M. tensor Veli Palatini ise Hamulus Pterygoideus’tan yönünü değiştiren ve bu
sayede yumuşak damağı her iki tarafa doğru geren bir kas yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yumuşak damak kasları beş tanedir: M. Tensor Veli Palatini, M. Levator Veli Palatini, M.
Palatoglossus, M. Palatopharyngeus, M. Uvulae.

Bu kaslardan M. Tensor Veli Palatini hariç hepsi Plexus Pharyngeus tarafından innerve olur. M.
Tensor Veli Palatini’nin siniri ise N. Mandibularis’tir.

Sayfa | 13

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan


FAUCES (BOĞAZ)
Fauces dediğimiz yer yanlarda Arcus Palatoglossus ve gerisinde Arcus Palatopharyngeus, yukarıda
Palatum Molle, aşağıda ise Radix Linguae tarafından sınırlanan alandır. Yani burası Cavitas Oris
Proprium ile arkadaki Oropharynx’in geçiş yeridir. Buradaki en dar yere Isthmus Faucium adı verilir.
Burayı özellikle daraltan yapı ise Arcus Palatoglossus olarak karşımıza çıkar. Fauces’ten daha laterale
doğru gidecek olursak yutak yan duvarını ve M. Pterygoideus Medialis karşımıza çıkar.

Fauces’te bulunan Tonsilla


Palatina oldukça önemlidir.
Çünkü Kronik Tonsillit dediğimiz
klinik durumda Tonsillektomi
dediğimiz müdahaleyle Tonsilla
Palatina uzaklaştırılır. Çok basit
bir operasyon gibi gözükmesine
rağmen kanlanması oldukça fazla
olduğundan dikkat edilmesi
gereken bir yapıdır. Kanlanması
ise A. Palatina Descendens, A.
Palatina Ascendens ve A.
Pharyngea Ascendens’e ait dallar
tarafından sağlanır.

Fauces’in bulunduğu Oropharynx


kısmının duyusu N.
Glossopharyngeus tarafından
alınır.

Sayfa | 14

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Yanda dilin ağız içindeki konumunu ve sert


damak ile olan ilişkisini görüyoruz. Bu ilişki
yeni doğanda emme fonksiyonunun
gerçekleştirilebilmesi için oldukça önem
taşır. Damak üç farklı yapının (gelişim
sırasında oluşan taslaklar) bir araya
gelmesiyle oluşur. Eğer bu, kesintiye
uğrayacak olursa yarık damak adını
verdiğimiz durum ortaya çıkar. Böyle
durumlarda emme fonksiyonu sırasındaki
dilin damağa dayanarak yarattığı vakum
etkisi ortaya çıkamaz. Bu da bebekte
beslenme geriliğine sebep olur. Yarık
damak, doğumdan sonra cerrahi olarak
tedavi edilebilir.

Lenfatik Drenaj ?

Parotis bezi
çevresinde Nodi
Lymphoidei
Parotidei adını
verdiğimiz lenf
düğümleri
bulunur. Bu lenf
düğümleri de V.
Jugularis İnterna
çevresindeki derin
boyun lenf
düğümlerine
drene olurlar.

Yüz bölgesindeki yüzeyel lenf akımı yüzeyel lenf düğümlerini daha sonra da derin lenf düğümlerini
izleyerek derin boyun lenf düğümlerine drene olurlar.

Dildeki lenfatikler Nodi Lymphoidei Submentales ve daha da gerideki Nodi Lymphoidei


Submandibulares’lere, buradan da derin boyun lenf düğümlerine drene olurlar. Dilin yan kısımları tek
taraflı drene olurken orta hatta geldiğimizde çift taraflı geçiş olduğu için bu bölgede oluşan patolojiler
her iki tarafa birden drene olurlar. Apex kısmı ise Submandibular lenf düğümleri üzerinden drene
olur.

Sayfa | 15

Lingua, Gll. Salivariae, Palatum, Fauces, Tonsilla Palatina Prof. Dr. Süleyman Tuna Karahan

Notu yazarken sistemdeki ders kaydını esas aldım. Hocamız genelde resimler üzerinden açıklayarak
ilerlediği için ben de notu öyle yazdım. Resimleri hocamız Sobotta’dan almış. Ben de aynı resimleri
Clinicalkey Student’tan aldım. Resimleri olabildiğince çok ve büyük koymaya çalıştım. Umarım faydalı
bir not olur.

Umut TOPTAŞ

2. yarı

Sayfa | 16

Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Canalis İnguinalis ve Canalis


Femoralis klinik anatomileri
Hoca 2023 ve 2024’den daha kapsayıcı anlattı . Konu boyunca anlattıklarım en özet
halidir daha da özetlemeye çalışmayın dedi bilginize .

Derse en temelden fascia yapılarından girdi

Fascia çevreleyici bağ doku elemanıdır.Bir bölgede fascia yapıları kabaca


derin(profunda) ve yüzeyel(superficialis) olarak ikiye ayrılır.Hemen deri altındaki
yüzeyel fascia , kasları da saran daha derinde olan derin fasciadır .Yüzeyel fascia da
2 yapraklıdır : lamina superficialis ve lamina profunda olarak ayrılır.Bu iki lamina
abdomen ve perine bölgede farklı adlandırılar.(yukardan bakın).Ancak peniste
camper fascianın yağını kaybetmesiyle iki lamina birleşip Tunica dartos haline
gelerek penisi sarar.(Hatırlarsanız bazı dokuların etrafında yağ birikmez diye histoda
görmüştük bkz:göz kapağı,penis derisi vs ).Derin fascia için BUCK fasciası ereksiyon
mekanizmasında da görevli özel bir yapıdır dendi, Lig, suspensorium da bu yapının
bağ uzantısıdır.

Fascia yapısı bittikten sonra karın bölgesine geçtik ve eksik kalmasın diye arka karın
duvarına kısaca değinildi.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

KARIN ARKA DUVARI

Arka duvarda neler vardı :

M.Psoas major-minör

M.İliacus

M.Quadratus Lumborum

(Bunlara değindi.)

KARIN ÖN VE YAN DUVARLARI


Origo insersiyo vs ayrıntı girmeden kasların konumuzla ilgili kısımlarına baktık:

1)M.Obliquus Externus Abdominis:

Ön yan için en yüzeyel


yapıdır.

Ele ceber atar gibi bi seyri


vardır. Kasıldığında hangi
tarafsa kasılan gövdeyi
tersine rot. yapar.

anulus inguinalis superficialis


Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Yukardaki fotoda okla seyrini göstermeye çalıştığım inguinal canal ; testisin karından
skrotuma giderken karın ön duvar yapılarını iterek kendine açtığı binevi tüneldir.Yani
testisler karın ön duvarında ne varsa önlerine alarak iniyor . O zaman dıştan
bakıldığında en yüzeyel tabaka externus kasıysa içteki testis içten dışa doğru yaptığı
seyri esnasında en son bu kası iter .Testis skrotumdayken en dış tabakası olan bu
kasın kısımları fascia spermatica externa olarak adlandırılır.(tunica dartos “fasia
penis superficialis” ile karışmasın bu sktorum kesesi ve penisi çevreleyen fascia yapı)

2.olarak değindiğimiz kısım Lig.İnguinale : bu bağ kasın alt kısımlarının yani alt
liflerinin kendi üstüne katlanmasıyla oluşur.( kimi görüşlere gore sadece alt parçasıdır
) SİAS’dan tuberculum pubicuma uzanır. (Unutanlar için pelviste coxaeda karşıdan
bakılınca 4 önemli çıkıntı vardır Spina iliaca ant-sup,ant-inf,post-sup,post-inf)

3.olarak değindiğimiz kısım : karın içinden dışına uzanan bir kanal varsa bunun bir
içteki ağzı yani girişi bir de dışarda çıkışı olmalı dışardaki kısım daha yüzeyde olduğu
için anulus inguinalis superficialis(yüzeyel inguinal açıklık) olarak adlandırılır.

Bu ağız bu kas üzerinde oluşur.

Şimdi inguinal bölgedeki ligamentlere geçiyoruz.

Lacunare İnguianlden oluşur. Reflexum ve pectineum lacunareden oluşan bağlardır.

Inguinal=poupart lacunare=gimbernat reflexum=colles pectineum=cooper de denir.

Öteki sayfadanın başındaki foto reflexum ligament görmeniz için.


Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Şuan bu kısımları da
bitirdik. Öteki karın
kaslarına geçiyoruz.

2)M.Obliquus İnternus Abdominis

Hoca önemli olan inguinal


kanalla ilişkisi diyerek
seyrine vs takılmadı.Ufak bi
not olarak Externus kasının
aponevrozu itilirken internus
kasının kas lifleri itilir dedi.

Bu kas liflerine de
M.cremaster
diyoruz.(internus alt lifleri).

İnnervasyonu
N.genitofemoralis

Ramus femoralis duyu alır

Ramus genitalis kası kasar.

Görevi testis yukarı çekmek.


Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

3)M.Transversus Abdominis

Öteki kasların aksine bu kas kanalın geçiceği


yeri bi ark(kemer) yapısıyla boş bırakmıştır.

Falx İnguinales(Tendo conjunctivus)

4)Fascia Transversalis

Transversus kasının arkasındaki fascia


yapısı karın ön duvarından testisin ilk
karşılaştığı yapıdır.

İttirilen ilk yapı olduğuna göre kanalın ağzı


yani derin girişi burdan başlar.

Anulus inguinalis profundus denir.

İttirerek kendisiyle götürdüğü kısmı Fascia


spermatica interna olarak sarar.

Şimdiye kadar hep testisin giderken ittiği


karşılaştığı yapıları konuştuk.Fakat ilk konumda karın organı olduğu için her ne kadar
retroperitonal bir organ olsa da giderken başladığı yerdeki peritona gömülü ilerliyor.

Tunica vaginalis olarak adlandırıyoruz bu peritonu.

Tüm öğrendiklerimizin özeti


olarak bunu yana
bırakıyorum.

Hoca bunlara değinmişken


rectus abdominis eksik
kalmasın diye ondan da
bahsetti.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

5)M.Rectus Abdominis

En altta rectus kılıfını gererek tutan


piramit biçimli kas M.Pyrimidalis’tir.

Orta hatta bağ doku yapı Linea


Alba rectus kaslarının
laterallerinde kalan yapı Linea
Semilunaris kasın altının alt
seviyerlerinde daha derin Linea
Arcuata yapısı yer almakta.

Pyrimidales N.subcostalis
tarafından innerve edilir.

Rectus kasıysa ilgili intercostal


sinirler tarafından.

Rectus kası Rectus kılıfı adı verilen bi


kılıf içinde bulunur.Bu kılıfta bulunan
diğer önemli yapılar:

• M.Pyrimidalis
• T7-12 spinal sinirler
• A.V.Epigastrica sup
• A.V.Epigastrica inf

Hocanın yandaki resmi


okumak dışında yaptığı tek
şey tunica dartosun 2
lamina arası yağı
kaybederek oluşması oldu.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Testisin yoluna bi tekrar gene: trasnvers


kas delinmiyo interna kas veriyo externa
aponevroz zar veriyor.En sonda fascia
yapıları sürüklenerek aşşağıya iniyor.

Yandaki fotoda gene birebir aynı şeyleri


dedikten sonra aman unutmayın diyerek
testisin yanında götürdüğü periton
yapısına ve adının artık farklı olarak
tunica vaginalis olmasına değindi.

Solda kas liflerinin internus kasından


uzandığında dikkat .

Tunica vaginalis adını verdiğimiz


periton yapısı tüm organ zarlarında
olduğu gibi 2 tabakalıdır(visseral-
parietal).

Testisin etrafında gördüğümüz ilk


yapıda içine yattğı tunica vagianilisin
visseral dalıdır.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

26-28.haftada(prenatal hayatta)
karın ön duvarına gelen testis
32.haftada skrotuma inmiş olur.

Bu inişine Decensus testis adı


verilir.

Inmezse cerrahi ya da ilaçla


doğum sonrası dönemde
müdahale edilir.

Sırayla geçtiği kas tabakaları TİE


olarak kodlayabiliriz.

Aşşağıdaki foto 10 numara


gösteriyo kanalı

(işaretli aralık , anlamayan olursa diye)


Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Şimdi kanalın özelliklerine ve erkek-dişi farkına bakalım:

Seyri ; dıştan içe, yukardan aşşağı , arkadan öne doğrudur. 3-4 cm kadardır.

Erkekte başlıca Funiculus Spermaticus(spermatik kordon da denir içinde 3 arter 3


sinir 3 ven vardır.) vardır. Buna ek olarak vas deferans(spermi testisten ejakülasyon
esnasında penise taşıyan yapıdır.) da geçer .

Kadında overler yukarda olduğundan yalnızca Gubernaculum artığı Lig. Teres Uteri
geçer. (Gubernakulum, prenatal dönemde skrotum ile testis- epididim birlikteliğinin
arasında oluşan ve kısalarak testisin skrotuma inmesini sağlayan yapıdır.)

Hem kadın hem erkekte N.İlioinguinalis(erkekte spermatik kordon dışında seyrettiği için
ameliyatlarda savunmasızdır.) ve N.genitofemoralis(r.femoralis) burdan geçer.

Artık kanalın ne olduğnu ve nasıl oluştuğunu biliyoruz şimdi de komşuluklarına bakıcaz.

Kanalın komşulukları
ÖN DUVAR:M.obliquus externus abdominis aponevrozu

ARKA DUVAR:fascia transversalis , ilgili periton kısmı

ALT DUVAR : Lig. İnguinale

ÜST DUVAR:Falx inguinalis,tranvsersus kasının alt lifleri


Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

HERNİLER(Fıtıklar)

Burda karın ön duvarına arkadan bakıyoruz.Solda medial hatta yakın A.V.Epigastrica


inferior damarlarını görüyorsunuz.Bu damarların medialine bakarsak hasselbach
üçgenini(inguinal üçgen de denir.) görüyoruz.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Bu üçgen inguinal kanalın arka duvarını da kapsayan fascia transversaliste


bulunur.İnce bağırsak kıvrımlarının burayı(fascia transversalisi) zorlayarak kanalın
arka duvarına dalmasıyla Direkt İnguinal Herniler meydana gelir.

Canalis inguianlis profundusu normalde geçen yapılar dışındaki kısımları periton


kapatır.Eğer bu bölgedeki periton 2 yaprağı arasında doğuştan bi açıklık ya da
gevşeklik varsa karın içi basınç artışına bağlı olarak ince bağırsak kıvrımlarının bu iki
yaprak arasını zorlaması ve kanala girmesi durumunda İndirekt İnguinal Herni
meydana gelir. Direct herniler a.v epigastrica inf medialinde meydana gelirken
indirekt herniler lateralinde meydana gelir.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

NOT:Hoca ısrarla , periton yaprakları arasında boşluk bulunmazsa indirekt herni


olmaz dedi.Bu yapışmama olayı doğumsal bir anomalidir.

Kadınlarda kanalın daha dar olması sebebiyle erkeklere kıyasla direkt inguinal
herniler daha az görülür.(yalnızca bir ligament geçer.)

Aşağıdaki fotoğraf için şunu diyebiliriz:Peritonun iki yaprağı arası açıklık ne kadar
çoksa fıtık o kadar derin olur.(skrotumun içini tamamen dolduran vakalar
mümkündür.)

CANALİS FEMORALİS
İnguinal ligamentin altında kalan
bölgeyi 2 bölge olarak
tanımlamıştık :.Lacuna
Musculorum(kasların doldurduğu
ufak aralık demek) ve Lacuna
Vasorum(damarların doldurduğu
ufak aralık) . Sınırlarını ve
içlerinden geçen yapıları yanda
görüyorsunuz. En medialde
anulus femoralis(femoral açıklık)
canalis femoralisin
başlangıcıdır.Lig lacunare’nin
laterali,lig inguianle’nin arkası
V.femoralis medialinde bulunur.
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

Anulus Femoralis

Karın içi basınç artış


durumlarında özellikle
kadınlarda daha sık bu
bölgede Femoral herni
görülür.karın içinden
buraya giren yapılar
canalı geçerek uyluğun
ön yüzünde belirirler.

Anulus femoralisin bir önceki sayfada verdiğim


sınırlarına ek olarak hoca arka tarafının ; M.Pectinus
ve Lig.Pectineum tarafından yapıldığını söyledi.

Ek olarak femoral kılıfı(vagina femoralisi) V.Saphena


Magna ve N.genitofemoralis deler.

İnguinal kanala Ramus Genitalis Nervi


Genitofemoralis(N.Genitodemoralis dalı) girerken
femoral kanala Ramus Femoralis girer(gene
genitofemoralis dalı).

Aşşağıda da yandakinin şematik çizimi yer almakta.

Bundan sonraki kısımlarda fıtık görüntülerine bakarak


konuyu iyice özümüyoruz
Prof.Dr.Eray Tüccar Canalis İnguinalis ve Canalis Femoralis klinik anatomileri

ÖZETLE Kasık bölgesi için 2 önemli kanal var : İnguinal ve femoral kanallar.
İnguinal kanal karın içi yapıların aşağı-dışa-mediale doğru yaptığı yolculuk esnasında
karın ön duvarında ittirerek kendilerine açtığı aralık. Femoral kanal lacuna vasorumda
v.femoralis yanında bulunan açıklık .Herni fıtık demek yani patolojik olarak bir
dokunun başka bölgeye fırlaması . Bu konu içinde inguinal kanalda direkt-indirket 2
tip ; femoral kanalda bir tip olan 3 herniyi konuştuk.

Görseller için Clinical Key kullandım , bir iki cümle hariç tamamını kendim yazdım.
Hocanın anlatığı hiçbir şeyi eksik bırakmadım. Kendim geçen sene bu konuyu çok
anlamadığım için herkesin anlayabiliceği bir not yazmak istedim bu yüzden bazı
kısımları fazla basitleştirilmiş gelebilir. Eksik/hata varsa söyleyin düzeltelim.

Okulda yüzümü gülümseten herkese , Arda kardeşime , gelecek senelerde okuyucak


alt dönemlere ve son olarak hazır balık almak yerine olta kullanmayı öğrenen
herkese selam olsun …(07.02.2021)

Ahmet İrfan
KEBAPCI
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

PERİTONEUM
Vücudumuzdaki tüm organlar belirli zarlarla sarılıdır. Örneğin kalbi perikardiyum,
akciğerleri pleura ile sarar. Karın içerisindeki organları saran seröz zara da “peritoneum” kısaca
“periton” denir.

• Parietal periton Şimdi daha iyi anlaşılması için peritonun


• Visceral periton embriyolojisine değinelim.
• Cavitas peritonealis
Şekilde abdomen yani karın içi görülmektedir.
• Primer ventral mesenter
Abdomenin içinde ilk gelişim esnasında, bir sindirim
• Primer dorsal mesenter borusu (gastrointestinal tract) ve onun dışında da bir zar
(visceral peritoneum) var. Bütün organlar bu sindirim
borusundan gelişecektir. Dolayısıyla bütün organlar
“visceral periton” denen yapının içinde yer alır. Yani
embriyolojik gelişim esnasında bütün organlar
intraperitoneal yani periton içerisinde yer
almaktadırlar.

Bazı organlar, karın içerisindeki rotasyonlarına


bağlı olarak arka duvarlarındaki periton özelliklerini
kaybeder ve karın arka duvarına yapışırlar. Bunlara
“seconder retroperitoneal organlar” denir. Colon
ascendens, colon descendens, caecum, pankreas ve
duodenumun bir bölümü (başlangıç bölümü olan bulbus
duodeni dışında) seconder retroperitoneal organlara
örnek verilebilir.

Embriyolojik gelişim esnasında peritonun


dışında yer alan bazı organlar var. Bunlara da
“retroperitoneal organlar” denir. Böbrek bu organlara
örnek verilebilir.

Şekilde sindirim borusu (gastrointestinal tract) ve peritonun arkasındaki aorta


görülmektedir. Sindirim borusu ön barsak, orta barsak ve arka barsak olmak üzere üçe ayrılır.
Hepsi aort’un dalları tarafından beslenmektedir. Ön barsaktan gelişen organlar truncus
coeliacus, orta barsaktan gelişen organlar a. mesenterica sup., arka barsak gelişen organlar ise
a. mesenterica inf. tarafından beslenir. Kısaca organlar, gelişirken arterlerini rotasyonlara dahil
ederek götürüyor denebilir.

Sindirim borusunun her iki tarafını visceral peritonun sardığını görülmektedir. Daha
sonra iki periton tabakası gelir, karın arkasına veya belirli yerlere yapışır. Bunlara “mesenter”
denilir. Dolayısıyla parietal periton ile visceral periton arasında ince bir boşluk oluşmuş olur.
Parietal periton ile visceral periton arasında oluşan bu boşluğa “cavitas peritonealis” adı
verilir. Periton da kendi içerisinde “primer ventral mesenter” ve “primer dorsal mesenter”
olmak üzere iki bölüme ayrılır.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Bu şekilde abdomenin önündeki ve arkasındaki


kasların en iç kısmında (mesela m.transversus abdominis’in
iç kısmında) “parietal periton” tabakası görülmektedir.
Karın içerisinde barsak borusunu saran visceral periton ve
mesentery ile arkaya yapışmıştır.

A şeklinde görüldüğü gibi aort ve damarlar


periton tabakasının arkasında yer alır.

B şeklinde arterini beraber taşıdığı


görülmektedir.

C şekline bakıldığında ise intraperitoneal


olanların peritonun içerisinde kaldığı, seconder
retroperitoneal olanların zaman içerisinde arka
duvarlarındaki periton özelliklerini kaybederek karın arka duvarına yapıştığı görülür. Her
zaman arkada kalan, hiçbir şekilde peritonla ilişkisi olmayan böbrek gibi organlara da
“retroperitoneal organ” denir.

İntraperitoneal gelişim esnasında periton içerisinde olup gelişimini tamamladıktan sonra


bile hala peritonun içerisinde kalan organlara “intraperitoneal organlar” denir. Mide, dalak,
colon transversum, jejenum, ilium ve bulbus duodeni intraperitoneal organlara örnek olarak
verilebilir. İntraperitoneal organlar, organın hareketliliğini sağlarlar. Çünkü bunlar tamamen
peritoneum içerisine girerek meso- denilen bir bağ aracılığı ile karın arka duvarına asılırlar. Meso- yani
mesenter denen yapı ne kadar uzun olursa o organ o kadar hareket edebiliyor.

Gelişim esnasında karın içerisindeki dönüşlerine bağlı olarak arka duvarlarındaki


periton özelliklerini kaybeden ve karın arka duvarına yapışan organlara “seconder
retroperitoneal organlar” denir.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Karın ön duvarı ile karaciğer


arasında ligamentum falciforme
hepatis denilen orak şeklinde bir bağ
vardır. Ligamentum falciforme
hepatisin içinde lig. teres hepatis
denilen, v.umblicalis’i de taşıyan yapı
vardır.

Ligamentum falciforme hepatis


iki tabakalı peritondan oluşur. Bu yapı
karaciğerin ön yüzüne geldiğinde
yapraklar birbirinden ayrılarak
karaciğerin sağını ve solunu sarar.
Karaciğerin visceral yüzüne
geldiklerinde bu iki yaprak birleşir ve
“omentum minus” denilen yapıyı
oluşturarak midenin curvatura
Midenin curvatura gastrica minor’ünden de tekrar iki gastrica minor’üne uzanır.
yaprağa ayrılır. Ayrılan bu iki yaprağın bir tanesi midenin
ön yüzünü, bir tanesi arka yüzünü sarar. Sonra curvatura
gastrica major’de birleşiyor. İki kat periton pubis’e kadar
uzanıyor.

Ön tarafta karın ön duvarınca ilerledi -2 katlı bir yapı-.


Sonra kendi etrafında geriye dönüp 4 katlı periton tabakası
şeklinde yukarı çıkacak.

Yukarı uzanırken colon trasversum’un arasında bir bağ


oluşturur ve colon trasversum’un arkasına yapışıyor. Karın
ön tarafında 4 kat periton tabakası oluşmuş oluyor. Buna
“omentum majus” denir.


Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

İntraperitoneal organları karın arka boşluğuna duvarına yapıştıran yapıya mesenter


diyorduk. İnce bağırsak kıvrımlarının da her biri peritonla sarılı olup karın arka duvarına
bağlanmıştır. Buna “mesenterium” denir.
Primer dorsal mesenter

• Mesogastium
• Mesoduodenum
• Mesocolon transversum
• Mesenterium

İntraperitoneal organlar iki kat


peritonla karın arka duvarına
bağlanırlar. Bunlara “mesenter “veya
“meso-“ denir. Hangi yapıya aitse o
ismi alır. Mesogastium, mesoduodenum,
mesocolon transversum, mesenterium
gibi.

Primer ventral mesenter

• Lig. falsiforme hepatis


• Lig. teres hepatis
• Lig. gastrohepatica
• Lig. hepatoduodenale
Peritonun yapmış olduğu bir diğer yapı ise
omentumdur. Bu ligamentlerin hepsini periton
yapmıştır.
Omentum minus iki kat peritondan oluşur.

Hatırlayalım: 1)Lig. falsiforme hepatis karaciğere gelir.

2) Karaciğerin sağ ve sol lobuna doğru yapraklara ayrılır. Ayrıca visceral kısmını da sarar.

3) Sonra bu iki yaprak tekrar birleşir. Midenin küçük kurvaturu (curvatura gastrica minör) arasında
çift katlı periton oluşur. Buna omentum minus denir.

Omentum minus kendi içinde iki bağdan


oluşur:

1) Lig. hepatoduodenale: Duodenum ile


karaciğer arasındadır. A. hepatica propria,
Ductus choledochus ve porta hepatis yer
alır.

2) Lig. hepatogasricum: Karaciğerin sol


lobu ile midenin küçük kurvaturu
arasındadır. Midenin küçük kurvaturunda
birtakım damarlar, venler, nodüller yer
alır.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Visceral ve parietal periton arası boşluğa


“cavitas peritonealis” denir. Cavitas peritonealis
ile midenin oturmuş olduğu yerde karın içi
çıkmazlarından olan bursa omentalis’i birbirine
bağlayan deliğe for. omentale (Winslow deliği)
denir. Bu deliğin üstünde lig. hepatoduodenale
bulunur. Dolayısıyla ductus choledochus (ana safra
kanalı), karaciğeri besleyen ana damar ve karaciğere
gidecek olan v. porta hepatis (sindirim sistemin asıl
toplardamarı) ve a. hepatica propria (karaciğerin
besleyen esas damar) da bulunur. Altta ise v.cava
inf. ile sınırlanmıştır.

Hatırlayalım:

1) Omentum minus midenin küçük kurvaturuna


ulaştıktan sonra ön ve arka iki yaprağa ayrılır.

2)Arka yaprağı midenin arka yüzünü, ön yaprağı


midenin ön yüzünü örter.

3)Midenin büyük kurvaturuna gelir ve bu


yapraklar birleşir.

4)Bu iki yaprak colon transversumla arasında


lig.gastrocolica denen bir bağ oluşturur. (Mide-
colon transversum arasında önde bulunan yaprak)

5)Bu yaprak aşağı doğru pubise iner.

6) Kendi etrafında döner, yukarı çıkarken colon


transversum arka kısma yapışır ve böylece
omentum majus oluşmuş olur.

“Vücuttaki en büyük seröz zar olan peritoneum, iki bölüme ayrılır. Karın boşluğun iç yüzünü döşeyen
bölümüne peritoneum parietale, organları saran bölümüne peritoneum viscerale denir. Her iki bölümde
mesothelium denilen tek tabakalı squamoz(yassı) epitelden oluşur. Peritoneum’un iki bölümü arasındaki
boşluğa cavitas peritonealis denilir. Aslında karın organları karın boşluğunun tümünü doldurmaları
nedeniyle, burası bir boşluktan ziyade, ince potansiyel bir aralık şeklindedir. Bu aralıkta peritoneum’un
salgıladığı ince bir tabaka şeklinde sıvı bulunur. Bu sıvı, peritoneum’un birbirine temas eden yüzeylerini
kayganlaştırarak kolay hareket etmelerini sağlar. Cavitas peritonealis aslında iki bölüme ayrılır.
Bunlardan daha büyük olanına yine cavitas peritonealis, küçük olanına ise bursa omentalis denilir. Bursa
omentalis ise midenin arkasında kalan aralıktır. İki boşluğu, dar bir delik şekilde olan for. Bursa
Omentalis (for. Bursa epiploicum veya for. Winslow) birbirine bağlar.”(2023)
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Karın içindeki organlar daha tam gelişmediği için başta çoğu boşluk şeklindedir.
Organlar büyüdükçe ve kendi etrafında rotasyonlar yaptıkça çıkmazlar oluşturur. Bunlara
peritoneal çıkmazlar denir. En büyük çıkmaz midenin oturduğu yerde oluşur. Buraya
“bursa omentalis” denir.

Komşulukları:

• Önde-> lobus caudatus, omentum minus, midenin arka yüzü, ön iki yaprak
• Arkada-> sol böbrek üstü bezi, sol böbrek, pankreas, mesocolon transversum, arka iki
yaprak, colon transversum
• For. bursa omentalis (for.epiploicum=for. Winslov) vasıtasıyla cavitas peritonealis ile
bağlantılı.
v Bu foramenin önünde lig.hepatoduodenale
v Arkasında v.cava inf bulunuyor.
ü Lig. hepatoduodenale’nin yapısında ductus choledochus, v.porta hepatis ve a.hepatica propria
bulunur.


Üstteki şekilde colon transversumun bir meso- ile arkaya bağlandığı görülmektedir. Buna mesocolon
transversum denir.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Şekil bursa omentalisin enine kesitidir. Aysun Hoca’nın söylediği yapıları yıldızlarla işaretleyerek
belirtmeye çalıştım. Dinlemek isterseniz ders kaydının 27. dakikasında bu atlas kesiti üzerinde
duruluyor.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Kırmızı yıldızla işaretlediğim kısım


en büyük recess olan “ bursa omentalis”
tir.

Mor yıldızla işaretlediğim yapı ise


visceral periton ve parietal periton arasında
olan, içinde bir miktar sıvının bulunduğu
dar aralık “cavitas peritonealis”tir.

Bu iki yapı arası geçişi “for.


omentale” bağlıyor.

Jejenum ve ileumun mesenteriumla


arkaya bağlandığı görülmektedir.

Ayrıca colon sigmoideum da


intraperitoneal bir organdır. Karın arka
duvarına mesocolon sigmoideum ile
bağlanır.

Erkeklerde peritonun hiçbir yerle


bağlantısı yoktur. Kadınlarda ise rectum’un
ön yüzünden uterus’a (excavatio
rectouterina) ve uterus’tan mesane üst
yüzüne (excavatio vesicouterina)
atlayarak iki tane çıkmaz oluşturur.
–Ürogenitalde daha detaylı görecekmişiz-

Peritoneal Çıkmazlar:

• Recessus duodenalis
superior
• Recessus duodenalis
inferior
• Recessus
duodenalojejunalis
• Recessus
retroduodenalis

Duodenumdan sonra başlayan ince barsak bölümü jejenumdur. Burda dönüş gerçekleştiği
için recessus duodenalis superior ve recessus duodenalis inferior isimli iki çıkmaz yer
almaktadır. Ayrıca recessus paraduodenalis de yer almaktadır. Etrafında v. mesenterica inferior
görülmektedir.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Peritoneal Çıkmazlar:

• Recessus ileoceacalis
superior
• Recessus ileoceacalis
inferior
• Recessus retroceacalis

Bu çıkmazlar hareketli bir


yapı olan ince barsağın en son
bölümü olan ileum ile ceaceum
arasındadır. A, v. iliaca externa ile
komşuluğu şekilde görülmektedir.

Bir diğer hareketli organ


“colon sigmoideum”dur.

Şekle baktığımızda kalın


barsakları görüyoruz. Colon
transversum bir meso- vasıtasıyla
karın arka duvarına yapışmış. Buna
mesocolon transversum diyorduk.
Colon ascendens ve colon
descendens arkalarındaki
peritonlarını kaybetmiş ve karın
arka duvarına yapışmışlardır.

Ancak colon sigmoideum


bir meso- vasıtasıyla karın arka
duvarına yapışmıştır. Buna
“mesocolon sigmoideum” denir.
Burada oluşan çıkmaza da “rec.
intersigmoideus” denir.
Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Peritoneum’un Özel Bölgeleri

• Suprakolik kompartman
ü Subfrenik aralık
ü Subhepatik aralık

Sağ subhepatik aralık

Sol subhepatik aralık

• İnfrakolik kompartman

Sağ intrakolik aralık

Sol infrakolik aralık

• Parakolik oluklar
• Extraperitoneal subfrenik oluklar

Periton boşluğunda colon transversum ve mesocolon transversumun üstünde kalan


periton boşluğuna suprakolik kompartman altında kalan kısma infrakolik kompartman denir.
1-Suprakolik kompartman: Burası colon transversum ve mesocolon transversum ile
diyaphragma arasındadır. İkiye ayrılır.
A-Subfrenik aralık: Karaciğer ile diyaphragma arasındaki aralıktır. Burayı lig. falciforme hepatis
sağ ve sol subfrenik aralık olarak ikiye ayırır.
B-Subhepatik aralık: Karaciğer ile colon transversum ve mesocolon transversum arasındaki
aralığa denir. Burası sağ ve sol subhepatik aralık olarak ikiye ayrılır.
a-Sağ subhepatik aralık (Morison cebi)
b-Sol subhepatik aralık (Bursa omentalis)
2-İnfrakolik kompartman: Colon transversum ve mesocolon transversum’dan aşağıda kalan
periton boşluğudur. Burası ikiye ayrılır.
a-Sağ infracolik aralık: Colon transversum ve mesocolon transversum ile mesenterin sağında
kalan aralıktır. Burası appendix vermiformis’e kadar uzanır.
b-Sol infrakolik aralık: Colon transversum ve mesocolon transversum ile mesenterin solunda
kalan aralıktır. Buranın alt kısmı pelvis boşluğu ile devamlıdır.

3-Parakolik oluklar: Colon ascendens ve colon descendens’in arkasındaki boşluklardır.

“Bu oluklar karnın sağında ve solundaki diyaphragmanın altındaki boşlukları pelvisteki boşluklara
birleştiren bir yoldur. Dik duran kişide diyaphragmanın altındaki boşluklarda (Subhepatik aralık
(morison cebi), bursa omentalis) oluşan sıvıların pelvisteki çukurlara (özellikle douglas) geçmesini, yatan
hastalarda pelvisteki biriken sıvıların subhepatik boşluklara yayılmasını sağlar. Klinik yönden
önemlidir.”

4-Extraperitoneal subfrenik oluklar


Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Mesenter

• Mesenterium; L2-
art.sacroiliaca
Duodenum(3), aorta, v.cava
inferior, sağ üreter m. Psoas
major
• Mesocolon transversum: sağ
böbrek, duodenum(2),
pancreas
• Mesocolon sigmoideum. Sol
fossa iliaca-S3

İnce bağırsakların meso’suna mesenterium denir.

Mesenterium: Soldan sağa doğru uzanır ve birtakım yapıları çaprazlayarak ilerler.


L2’den başlar ( 2. Lumbal vertebranın biraz solundan Flexurae duodeno jejunalisten başlar).
Articulatio Sacroiliaca’ya kadar uzanır. Duodenumun 3. bölümü, aorta, v.cava inferior, sağ
üreter m. Psoas major, mesocolon transversumu çaprazlayarak geçer.

Mesocolon transversumu çaprazlayarak geçtiği için duodenumun 2. bölümüyle de komşuluğu


var.

Mesocolon transversum: Transvers kolonu abdomenin dorsaline bağlar. Ventralde


omentum majus ile devam eder. Transvers kolonun arter ven ve lenfatiklerini taşır. Mesocolon
transversumun sağ böbreğin ön yüzü, duodenum’un 2. bölümü ve pankreas ile komşuluğu var.
Mesocolon sigmoideum : Sigmoid kolonu pelvis duvarına bağlayan peritonun
uzantısıdır. U Şeklindedir üst kısmı a. iliaca’yı çaprazlar. Mesocolon sigmoideum ise sol fossa
iliacanın arka kısmından , aşağı ve içeri doğru seyrederek S3 hizasında sonlanır.

Peritonun damarları ve sinirleri Visceral periton peritonu innerve eden otonomik


sinirler tarafından uyarılır.
• Parietal periton: somatik
Parieatal periton somatik somatik sinirler
arterlerden ve son altı
interkostal sinirler ve L1
tarafından innerve edilir
• Diaphragma alt yüzü: Diafragmaya yakın alt kısmı n.phrenicus,
n.phrenicus, kenarları kenarları n.intercostalisler tarafından uyarılırken
intercostal sinirler pelvise yakın bölümün duyusunu n. obsturatorius alır.
• Pelvis: n.obturatorius

Peritoneum Prof. Dr. Aysun Uz

Bu ders için öğrenme hedeflerimiz şunlar:

1- Parietal ve visceral periton yapılarını öğrenmek

2- İntraperitoneal organ nedir, hangi organlar intraperitonealdir, hangi organlar değildir ayırt
edebilmek

3- İntraperitoneal organların hangi meso ile karın arka duvarına yapışmış olduklarını,
mesolarının nasıl olduğunu ve özelliklerini öğrenmek

Kısaca özetlersek:

• Vücuttaki en büyük seröz zar olan peritoneum, iki bölüme ayrılır.


• Karın boşluğun iç yüzünü döşeyen bölümüne yani kasların iç kısmında yer alan tabakaya
peritoneum parietale,
organları saran aynı zamanda tunica serosa’nın da karşılığı olan bölümüne peritoneum
viscerale denir.
• Visceral periton bir meso vasıtasıyla parietal peritonla bağlantılıdır. İki periton yaprağı
arası oluşan boşluğa cavitas peritonealis denir.
• Organlar cavitas peritonealis içinde gelişimlerine göre yer değiştirebilirler.
• Orgalar gelişip rotasyona uğradıkça çıkmazlar oluşur.
• En büyük çıkmaz midenin oturduğu yerdedir. Buna bursa omentalis adı verilir.
• Bursa omentalis ile cavitas peritonealis arası deliğe for.omentale denir.
• İntraperitoneal gelişim esnasında periton içerisinde olup gelişimini tamamladıktan sonra
bile hala peritonun içerisinde kalan organlara “intraperitoneal organlar” denir. Mide,
dalak, colon transversum, jejenum, ilium ve bulbus duodeni intraperitoneal organlara
örnek olarak verilebilir.
• İntraperitoneal organlar karın arka duvarına meso- ile yapışmıştır. Mesonun uzunluğu
organın hareket yeteneğini belirler ve organın işlevine göre değişir.
• Gelişim esnasında rotasyonlara bağlı olarak arka duvarlarındaki periton özelliklerini
kaybeden ve karın arka duvarına yapışan organlara “seconder retroperitoneal organlar” denir.
Colon ascendens ve descendens bu organlara örnek verilebilir.
• Peritonla hiç ilişkisi olmayan böbrek gibi organlara ise retroperitoneal organlar denir.
• Peritonun iki yaprağının birleşimi ile omentum denilen yapılar oluşur. Mide ile bulbus
duodeni’yi önden ve arkadan saran periton; yukarıda (curvatura ventriculi minör’de)
birbirine yapışarak omentum minus’u, aşağıda (Curvatura ventriculi majör’de) birbirine
yapışarak omentum majus’u yapar.
• Omentum minus iki yapraklı periton parçasıdır. Omentum majus kendi içinde bir kıvrım
yaparak 4 yapraklı olur.
• Mesenterium, omentumları karın arka duvarına tutturan bağdır.

Genel olarak ders kaydına bağlı kalmaya çalıştım. Kayıtta söylenmeyen kısımları italik olarak
belirttim. İyi çalışmalar diliyorum herkese.

Zeynep ERGÜDEN
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Karın Ön Duvarının Taksimatı, Organların ve Fıtıkların Yerleşimi, Periton Yapıları


Karın bölgesi en basit şekilde, planum medianum ve planum transumbilicale ile 4’e bölünür.

Oluşan bölgelere sol üst kadran, sağ üst kadran, sol alt kadran ve sağ alt kadran adı verilir. Bir ağrıyı, bir patolojiyi
lokalize edebilmek için en klasik haliyle bu tanımlar kullanılır.

Karın bölgesini daha detaylı olacak şekilde 9 bölgeye ayırmak mümkündür.

İki adet midclavicular hat ve iki adet horizontal hat ile karın bölgesini 9 bölüme ayırıyoruz.

Transvers eksende aşağıda hep kullanılan plan planum intertuberculare’dir. Bu hat spina iliaca anteriorun biraz daha
arkasından, L5 hizasından geçer. Yukarıda ise genellikle planum subcostale kullanılır. Ancak bazen de
planum transpyloricum kullanılır. Planum transpyloricum, planum subcostaleye göre biraz daha yukarıdadır. Planum
transpyloricum L1 hizasında, 9. kıkırdak costanın hemen altında; planum subcostale ise costaların hemen bitiminden
geçer, yaklaşık L2 hizasına denk gelir. Subcostale, transpyloricuma göre daha sık kullanılır. Nedeni ise costaların
önden kolaylıkla palpe edilmesinden kaynaklı olarak bu hattın daha kolay algılanabilmesidir. Fakat her iki durumda da
karın ön duvarı 9’a bölünür.

Üst sağ ve sol bölgeler regio hypochondriaca dex/sin, üst ortadaki bölge regio epigastrica olarak adlandırılır.

Orta sağ ve sol bölgeler regio lateralis dex/sin veya regio lumbalis dex/sin, göbek deliğinin de bulunduğu en orta
bölge regio umbilicalis olarak adlandırılır.

Alt sağ ve sol bölgeler regio inguinalis dex/sin, alt orta bölge regio hypogastrica olarak adlandırılır.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Karın bölgesi 4’e ayrılarak yapılan taksimatta

-Sağ üst kadranda karaciğer,

-Sol üst kadranda mide, midenin arka tarafında ise dalak yer alır.

Karın bölgesi 9’a ayrılarak yapılan taksimatta

- Sağ hypochondriac bölgede karaciğer bulunur.

- Sol hypochondriac bölgede midenin fundusu ve arka tarafta dalak


bulunur.

- Costaların sınırlamadığı epigastric bölgede ise karaciğer ve mide beraber


bulunur. Karaciğerin alt tarafında, karın ön duvarıyla komşuluğu açısından
bir miktar safra kesesinin varlığından bahsedilebilir.

- Umbilical ve pubic bölgede ince bağırsaklar bulunur.

- Pubic bölgenin derininde mesane, kadınlarda daha arka tarafta uterus da


bulunur.

- Sağ ve sol lumbal bölgelerde inen ve çıkan kolonlar (sağ tarafta kalın
bağırsağın ascendensi, sol tarafta descendensi) bulunur.

- Sağ inguinal bölgede caecum ve appendix vermiformis bulunur.

Ayrıca sağ ve sol inguinal bölgeler inguinal fıtıkların görüldüğü yerlerdir.


Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Planum transpyloricum, planum subcostaleye göre daha az


kullanılan bir hat olmasına rağmen yine de önemli bir hattır.

Planum transpyloricum, midenin bittiği pilorun başladığı,


yani on iki parmak bağırsağının (duodenum) başladığı
seviyeden geçer. Duodenum başlangıç seviyesi bizim için
önemlidir o yüzden planum transpyloricumu bi-le-ce-ğiz :))).

Transpyloric plan ve duodenumun en üst seviyesi L1


seviyesindedir.

Duodenumun en alt seviyesi L3 seviyesindedir.

Duodenumun bitiş ve jejunumun başlangıç seviyesi


(flexura duodenojejunalis) ve aynı zamanda planum
subcostale L2 seviyesinden geçmektedir.

(Her seviye çok önemli değilmiş ama bu üç seviyeyi


önemsemeliymişiz.)

Hangi organ nerede bulunur tekrar

Regio hypochondriaca dex → karaciğer

Regio epigastrica → karaciğer, mide

Regio hypochondriaca sin → mide, dalak

Regio umbilicale → ince bağırsaklar, duodenum

Regio colica/lumbalis dex → colon ascendens

Regio colica/lumbalis sin → colon descendens

Regio colica dex ve regio inguinalis dex → caecum ve


ona bağlı olan appendix vermiformis her iki alana da dahil
denebilir.

Regio hypogastrica/suprapubica → ince bağırsaklar,


mesane ve ayriyeten kadınlarda uterus

(Farklı kaynaklarda bir bölgeye birden fazla isim


verildiğiyle karşılaşırız. Örneğin regio colica, regio
lumbalis ve regio lateralis aynı bölgeyi ifade eder.)
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Peki yaptığımız bu taksimatın önemi nedir?

Yaralanmalarda hangi organ zarar görmüş olabilir, bu organ kapsüllü, kanlanan bir organ mı yoksa içi boş bir organ mı
gibi fikir yürütebilmemiz; muayene sırasında hissedilen bir kitlenin hangi organa ait olabileceğini anlayabilmemiz
açısından yapılan bu taksimat önemlidir.

Bu taksimat bir de karın organlarının ağrılarının tespitinde önem taşır.

Karın organları embriyolojik olarak foregut-midgut-hindgut yani ön bağırsak-orta bağırsak-arka bağırsak şeklinde
sınıflandırılır.

Foregut organlarının organ gerginliğine bağlı ağrıları epigastric bölgeye yansır. Midenin, duodenumun başlangıç
bölgesinin ağrıları ve özellikle peptik ülser tiplerinin ağrıları bu bölgede hissedilir.

Midgut organları adı verilen, duodenumun 2. bölümünden itibaren başlayan ve flexura coli sinistraya kadar olan
organların ağrıları umbilical bölgeye yansır. Özellikle ince bağırsaklar, caecum ve ona bağlı olan appendix
vermiformisin ağrıları bu bölgede hissedilir.

Pubic bölgeye ise hindgut organlarının, yani flexura coli sinistradan itibaren inen kolon, sigmoid kolon, rectum ve
canalis analisin ağrısı yansır. Aynı zamanda genital organların ağrısı da pubic bölgeye yansımaktadır.

Hoca derste bu seviyelerden L1→ planum transpyloricum – duodenumun en üst seviyesi


geçen hatlara, duodenumun alt,
üst, bitiş seviyesine tekrar tekrar L2→ planum subcostale – duodenumun bitiş yeri (flexura duodenojejunalis)
değindi. Tam bu kısımda bir daha L3→ duodenumun en alt seviyesi
değindiği için tekrar yazıp kutu
içine alıp dikkatinizi çekmek L4→ planum supracristale
istedim.
L5→ planum intertuberculare

Mide ve projeksiyonu
Mide sol hypochondriac bölgededir. Midenin costalarla komşu olduğu yamuk
şekilli traube alanı vardır. Perküsyon muayenesinde (elle vurma muayenesi) bu
bölgeye vurduğumuzda mide sesi yani boş organ sesi alırız. Costalar olduğu için
palpasyon muayenesi yapılamadığından perküsyon muayenesi yapılır. Eğer
perküsyon muayenesinde boş organ sesi almıyorsak arka taraftaki dalak midenin
önüne geçmiştir şeklinde yorumlarız. Dalak midenin önüne geçtiğinde içi dolu
organ sesi yani mat organ sesi alırız. Bu duruma da splenomegali yani dalak
büyümesi denir. Traube alanının kapanması sonucunu doğurur. Traube kapalı
ifadesinden perküsyon muayenesinde boş organ sesi gelmesi gereken durumda
mat organ sesinin geldiğini, dalağın büyümüş olabileceğini anlayacağız.

Midenin karın ön duvarıyla komşu olduğu üçgensel bölgeye Labbe üçgeni adı
verilir. Bu bölgede palpasyon muayenesi yapabiliriz. Mide palpasyonu bize çok bilgi
vermez. Fakat büyük tümörler, başka organ metastazları belki kitle olarak
algılanabilir. Karaciğerin alt kenarı, sol taraftaki arcus costarum ve alttan geçen
transvers bir hattın sınırladığı Labbe üçgenini bileceğiz!
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

McBurney noktası
Spina iliaca anterior superior (SIAS) ile
umbilicusun birleştiği hat üzerinde bulunur.
Bu hat 3’e bölündüğünde dış 1/3 ile iç
2/3’ün birleştiği nokta appendix
vermiformisin caecumla birleştiği noktanın
iz düşümüdür. Eğer hastada appendisit
varsa McBurney noktasına bastığırıldığı
zaman ağrının arttığı gözlenir.

Karın Ön Duvarına Arkadan Bakış


Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Burası inguinal fıtıkların geliştiği yerdir. A. ve v. epigastrica inferiorun lateralinden indirekt inguinal herniler;
medialinden, Hesselbach üçgeninden (trigonum inguinale) direkt inguinal herniler oluşur.

Karın ön duvarına arkadan bakıldığında görülen önemli yapılardan birisi plica umbilicalis medianadır. Bu yapının
oluşmasının nedeni altında bir embriyolojik artığın bulunmasıdır. Bu yapı allantoisin artığı olan, doğumdan sonra
kapanmış urachustur. Üzerine periton geldiğinde bu bölgede bir kabarıklık oluşur. Bu kabarıklığın adı plica umbilicalis
medianadır.

Plica umbilicalis medialis, plica umbilicalis mediananın lateralindedir. Göbek deliğine giden bu yapının altında da
embriyolojik bir oluşum vardır. Bu plicanın oluşumunda doğumdan sonra kapanmış olan arteria umbilicalis
sorumludur. A. umbilicalis kapandıktan sonra üzerine periton tabakası gelince plica umbilicalis medialis oluşur. Plica
umbilicalis medialis içerisinde lig. umbilicale mediale bulunur.

Bu plicaların daha da lateralinde plica umbilicalis lateralis bulunur. Bu plicanın içinde karın ön duvarının arka
tarafında bulunan ve karın ön duvarının arkasını besleyen, a. iliaca externanın dalı olan a. epigastrica inferior ve v.
epigastrica inferior bulunur. Periton bu damarların üzerine gelince plica umbilicalis lateralis oluşur.

Karın ön duvarı kaslarından olan m. rectus abdominis kasının vagina musculii recti abdominis isimli rectus kılıfında,
üst tarafta önde ve arkada kaslar bulunurken alt tarafta arkada kas bulunmuyordu. Bahsettiğimiz alt ve üstü
birbirinden ayıran hat linea arcuata da burada gözlenmektedir.

Rectusun yan kenarı diyebileceğimiz linea semilunaris (şekilde belirtilmemiş) de karın ön duvarının arkasından
gözlenebilir.

Karın ön duvarının tam orta hattındaki linea da linea alba olarak adlandırılır.

Peritoneum
Karın ön duvarını saran periton parietal bir periton.
Karın ön duvarını saran bu periton yukarı doğru
çıkıyor, diafragmanın altından karaciğere atlıyor. Ve
artık karaciğeri sardığı için visseral periton adını alıyor.
İkisi de aynı yapı ancak birisi karın duvarını sardığı için
parietal, diğeri organı sardığı için visceral periton.
Karaciğerin önünden başladı altında bitti. Karın arka
duvarında da parietal periton var. Bu da diafragmanın
altından karaciğere atlıyor. Karaciğerin arka tarafını
kaplayıp ön yaprakla birleşiyor. Karaciğere arkadan ve
önden gelen iki yaprak karaciğerin alt yüzünden
mideye atlıyor. Karaciğer ile mide arasında iki kat
periton yaprağı oluşuyor. Bu 2 katlı periton yapısına
omentum minus denir. Bu 2 yaprağın önü midenin ön
yüzünü, arkası midenin arka yüzünü kaplıyor. Büyük
kurvatür adı verilen midenin alt kısmında tekrar
birleşiyorlar. Bu 2 katlı periton yapısı önce buradan
aşağı iniyor daha sonra yukarı çıkıyor ve 4 katlı periton
yapısını oluşturuyor. Kolon transversumu da kaplayıp
karın arka duvarına tekrardan geçiş yapıyor. Kolon
transversumu arkaya bağlayan iki kat peritona
mesocolon transversum adı verilir. 4 katlı periton
yapısına ise omentum majus denir.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Karaciğer ile midenin küçük kurvatürü arasında bulunan omentum minusun sol tarafı karaciğerden mideye gittiği için
lig. hepatogastricum, sağ tarafı karaciğerden duodenuma gittiği için lig. hepatoduodenale adını alır.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

(önceki sayfadaki şekil için)

Omentum minusu kestiğimiz zaman omentum minusun arka tarafında 2. bir periton boşluğu görünür. Buraya
bursa omentalis adı verilir. Bursa omentalis, omentum minusun ve midenin arka tarafındaki küçük periton
boşluğudur. Büyük periton boşluğu ile küçük periton boşluğu, foremen bursa omentalis (foremen epiploicum)
aracılığıyla birbiriyle bağlantılıdır. (Görselde lig. hepatoduodenalenin hemen sağından tel geçirilen delik)

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Karnı açtığımızda karşımıza çıkan ilk yapı ise omentum majustur. Omentum majus, 2 katlı periton yapısının büyük
kurvatürden başlayıp önce aşağı inip sonra yukarı çıkmasıyla oluşan, transvers kolona tutunan 4 katlı periton
yapısıdır. Bu yapı, karın içerisinde bir enfeksiyon, bir delinme olduğu zaman o problemin olduğu yerde kalabilmesi
için o problemin etrafını sarar. Problemin daha büyümesini engelleyen, lokalize olmasını sağlayan önemli bir periton
yapısıdır.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Omentum majusu mideye


yapıştığı yerden kesip
kaldırdığımızda midenin arka
tarafındaki bursa omentalise
ulaşırız. Bursa omentalisin
arkasındaki en önemli organ
pankreastır. Pankreasın
ucunda da dalak yer alır.

Yandaki görselde
kolon transversumu
görmekteyiz. Kolon
transversumu karın
arka duvarına
bağlayan 2 katlı
peritona mesocolon
transversum denir.
İnce bağırsakları karın
arka duvarına
bağlayan periton
yapısına da
mesenterium adı
verilir. İntraperitoneal
organlar karın arka
duvarına mesolar ile
bağlanır.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Karın arka duvarında mesocolon transversumun, mesenteriumun ve mesocolon sigmoideumun yapıştığı yeri
görmekteyiz. Bunlara sırayla radix mesocolon transversum, radix mesenterii ve radix mesocolon sigmoideum ismi
verilir.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Erkekte ve kadında peritonun en alt


kısmı bir çıkmaz oluşturur. Erkekte
bu çıkmaz rectum ile mesane
arasındadır. Bu çıkmaza
excavatio rectovesicalis adı verilir.
Peritonda sıvı birikimi olduğu
zaman buraya dolar.

Kadında ise rectumun ön tarafında


uterus vardır. Kadında periton
çıkmazı uterus ile rectum
arasındadır. Bu çıkmaza excavatio
rectouterina adı verilir. Bu çıkmazın
özel adı Douglas çıkmazıdır. Vaginal
yoldan girilerek bu çıkmaza kolayca
ulaşılıp sıvı alınabilir. Bu yüzden
Douglas çıkmazı çok önemli bir
çıkmazdır! Kadında uterus ile
mesane arasında bir çıkmaz daha
vardır. Bu çıkmazın adı excavatio
vesicouterinadır.

Karın ön duvarında oluşan herniler


oluştukları yere göre adlandırılır.

Linea alba üzerinde oluşabilecek


hernilerden umbilicus üzerinde
oluşanlara umbilical herniler adı verilir.
Burası karın ön duvarındaki zayıf
noktalardan bir tanesidir. Umbilicusun
biraz daha yukarısında olan hernilere
epigastric herniler denir. Karın yan
duvarında, linea semilunaris üzerinde
spiegel adı verilen herniler meydana
gelir. Inguinal ve femoral hernileri
önceki bilgilerimizden hatırlayabiliriz.
Karın arka duvarında trigonum lumbale
inferior (Petit üçgeni) ve trigonum
lumbale superior (Grynfelt üçgeni) adı verilen bölgelerde retroperitoneal organlar fıtıklaşabilir.
Karın ön duvarının taksimatı ve bu bölgelerde yer alan organlar , Prof. Dr. Eray Tüccar
karın ön duvarının arka yüzünde yer alan oluşumlar,
fıtıkların oluşturduğu bölgeler ve peritoneum

Fıtıklaşma konusunda, a., v. epigastrica inferiorun karın ön duvarının arkasındaki yerleşimi, rectus kılıfının linea
semilunalisi ve linea arcuatası önemli, unutmayalım! Çünkü buralar fıtıklaşmaların olduğu yerlerdir.

Sağ taraftaki görselde bir de incisional herni gösterilmiş. Bu fıtıklar kesiye bağlı oluşur. Görseldeki fıtık ise appendix
ameliyatı olmuş bir hastada meydana gelebilecek türde bir fıtık.

Inguinal herniler lig. inguinalenin üzerinde, femoral herniler lig. inguinalenin altında oluşur.

Son.

Net olmayan görseller için çok üzgünüm. Bu kadar elimden geldi. İnşallah hepiniz için faydalı bir not olur.

Kalbimde çiçekler yeşerten tüm dostlarıma ve bu notu okuyan herkese selam olsun. İyi çalışmalar.

Hatice Büşra Haltaş


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

OESOPHAGUS (YEMEK BORUSU)


C6 seviyesinden başlayıp diaphragmadaki hiatus oesophagustan (T10-T11) geçen pharynx
ve mide arasındaki boru şeklinde bir organdır.

Anatomik olarak 3 bölümde incelenir. Boyunda bulunan kısmına pars cervicalis, göğüs
boşluğundakine pars thoracica ve karın boşluğundakine pars abdominalis denir.

Sol atriumla komşuluğu önemli. Herhangi bir ağrı olduğunda sol atrium ve oesophagus
ağrıları birbirlerine karıştırılabilir.

Göğüs boşluğunda bir bölümü mediastinum superiorda yer alırken bir bölümü de
mediastinum posteriorda yer alır.

Oesophagusun çapı bu seyri sırasında her yerde eşit değildir. Bazı daralmalardan söz
edilebilir. Bu darlıklar oesophagusun başlangıcında, arcus aortae seviyesinde, brunchus
principalis sinister seviyesinde ve hiatus aorticusa girdiği yerde bulunur.
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Oesophagusun kas yapısı

Oesophagusun en içinde tunika mucosa bulunur. Daha sonra sırasıyla tunica submukoza,
tunica muscularis ve tunica adventisya tabakaları gelir.

Tunica muscularise baktığımız zaman dışta longitudinal ve içte sirküler kas yapısı
bulunmakta.

Hemen pharynxten sonra başlayan bölümde longitudinal kaslar daha zayıf olduğundan V
şeklinde bir yapı oluşmuş.

Oesophagusun kas yapısı bulunduğu bölüme göre değişiyor. Üst 1/3'lük bölümü çizgili
kaslardan, sonraki 1/3 hem çizgili kaslardan hem de düz kaslardan ve en alt 1/3'lük kısım ise
sadece düz kaslardan oluşuyor.

Oesophagus tracheaya membrana fibroelastika denilen kas lifleri tarafından tutunur.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Klinik

Oesophagusun bazı yerlerinde çeşitli divertiküller (Oesophagus yapılarının dışarıya doğru


fıtıklaşması.) oluşuyor. Bunlar oesophagusun zayıf olduğu yerlerde gerçekleşir.

Zenker divertikülü olarak adlandırılan divertikül en sık görülen örneğidir. V harfine benzeyen
longitudinal kaslar bakımından yetersiz olan bölümde oluşuyor.

Bronchus principalis sinisterin bulunduğu yerde lenf dokusunda iltihap gibi bir olay olma
durumunda buradaki zayıf noktadan bir divertikül oluşabilir. (parabronchal)

Diaphragmanın hemen üzerinde epifrenik adı verilen bir divertikül oluşması mümkün.

Bu divertiküller yutkunma esnasında oluşan basınç yüzünden oesophagusun zayıf olduğu


yerlerde oluşur.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Oesophagusun arterleri

4 ana arter tarafından beslenir;


Pars cervicalisi A. subclavianın A. throidea inferior dalı besler.

Pars thoraciceyi Aorta thoracicadan çıkan Rami oesophageales besler.

Pars abdominaleyi truncus coeliacustan gelen A. gastrica sinistranın dalları ve A. phrenica


inferior besler.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Oesophagusun venleri

Sağda ve solda farklılık gösterir. Ayrıca pars abdominalisteki venöz drenajı hem portal sistem
hem de kaval sistemle bağlantılı olduğu için porto-kaval anastamoz denilen bir anastamoz
gerçekleşir.

Oesophagusun üst tarafı V. thyroidea inferiora, sağ tarafı V. azygosa, sol tarafı V.
hemiazygos ve V. hemiazygos accessoriaya, alt tarafı ise V. gastrica sinistraya açılır.

V. azygos, v. hemiazygos ve v. hemiazygos accessoria Vena Cava superiora yani kaval


sisteme açılan venler. V. gastrica sinistra ise portal sisteme açılır. Bu yüzden oesophagusun
hem portal sisteme hem de kaval sisteme açılan venleri ve bu venler arasında anastomozları
var. Dolayısıyla portal sistemdeki herhangi bir tıkanıklık veya başka bir sebepten dolayı
buradaki bu ven anastomozlarında (porto-kaval anastomoz) şiddetli ve durdurulamayan
kanamalar oluşabilir.


(Kırmızı daire içinde olanlar hocamızın söylediği venler. V. thyroidea inferior ise üstte
yıldırımın ucundaki ven.)


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Oesophagusun lenf damarları ve nodülleri

Oesophagusun boyun bölgesindeki lenf damarları SCM kasının hemen altında derinde
seyreden Nodi cervicales laterales profundiye açılır. Yani bu bölgede oluşan herhangi bir
patolojide ilk bu lenf nodülleri büyür.

Göğüs kısmındaki lenf damarları ise oesophagus mediastinum superiorda ve mediastinum


posteriorda yer aldığı için Nodi mediastinales superiores ve posteriorese açılır.

Karın bölgesindeki lenf damarları ise A. ve V. gastrica sinistranın etrafında bulunan Nodi
gastrici sinistriye açılır.

Oesophagusun sinirleri
Thoraxtaki diğer organlar gibi oesophagusun da parasempatiği N. vagustan gelir.
Çizgili kasları ise N. laryngeus recurrens innerve eder.

Sempatik innervasyonunu ise T1 ve T5'ten çıkan truncus symphaticus sağlar. Bu sempatik


lifler Ganglion cervicale superior, inferior, medium ve ganglion stellatumla sinaps yapar.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz


Sol N. vagus Truncus vagalis anterioru, sağ N. vagus ise Truncus vagalis posterioru
oluşturur.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz


Hocamız oesophagusla ilgili özet olarak en son bu şemayı gösterdi. Plexus oesophagusu
özetleyen bir resim incelemenizde fayda var.

Oesophagus ile midenin birleşim yeri

Mide mukozası ile oesophagus yapısı birbirinden farklı olduğundan dolayı zikzaklı bir yapısı
var. Oesophagusun alt bölümünde özellikle sirküler liflerin yoğunlaştığı görülür.

Diğer gastrointestinal sistemde görülen anatomik sfinkterlerden ziyade daha fonksiyonel bir
sfinkter bulunur. Bu mide içeriğinin oesophagusa geçmesini engeller. Bunu destekleyen bazı
yapılar bulunur. Oesophagus ile diaphragma arasında bulunan Lig. phrenicooesophagial bir
örnek. Bu ligamentte bir gevşeklik veya sfinkterin yetersiz olması durumunda hiatus
oesophagus zayıf kalabiliyor. Bu durumda mide içeriği oesophagusa geçebilir. Bu da çok ağrılı
bir süreç olan özofajite zemin hazırlar.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

MİDE
Oesofagustan sonra başlayan diğer sindirim sistemi organı. Karın içerisinde yer alır.
Embriyojenik gelişim esnasında ve sonrasında periton içerisinde bulunduğundan
intraperitoneal bir organ.

Oesofagus ile mide arasında incisura cardiaca adı verilen bir çentik bulunuyor. Bu çentikten
horizontal bir çizgi çekersek yukarıda kalan parçaya fundus adı veririz. Midenin alt tarafında
incisura angularis adında bir çentik daha var. Bu iki çentik arasında kalan bölgeye corpus adı
veririz. Geri kalan kısmına ise pilor denir. Pilor da kendi içerinde ikiye ayrılır. Görece daha
geniş olan ilk kısma antrum pilorikum, daha kanalımsı olan kısma ise canalis pilorica denir.

Midenin sola bakan kenarına curvatura gastrica major, sağa bakan kenarına curvatura
gastrica minör denir.

Bir de sulcus intermedius dedi hoca fakat bize resmini göstermedi. O oluğun belirgin olduğu
bir resim de koymak istedim.

Ayrıca midenin ön yüzüne paries anterior, arka yüzüne paries posterior denir.
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz


Curvatura gastrica minör ile karaciğer arasında uzanan çift taraflı periton tabakasına
omentum minus denir. Bu kendi içerisinde iki bağdan oluşmuştur. Lig. hepatogastricum, Lig.
hepatoduedonali.

Mideyi kaldırırsak onun altında kalan bölüm bursa omentalis olarak adlandırılır. Bursa
omentalisle cavitas peritonalis arasında foramen omentale (epiploicum=winslowi) adı verilen
delik bulunur. Bu deliğin üstünde Lig. hepatoduedonale, altında ise duedonumun bulbus
duedonisi bulunur.

Mide cardia bölümü ile birlikte T11 seviyesinden başlar ve L1 seviyesine kadar devam eder.
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin kas yapısı

Kas tabakası sirküler ve longitudinal kaslardan oluşmuştur. (Hoca sadece 2'sinden bahsetti
ama 3 diye biliyorum. Oblik de vardı. Kaynaklarda ve internette de öyle. Sizin takdirinize
bıraktım.)

Canalis piloricaya baktığımız zaman duedonuma geçmeden bir sfinkter yapısını görüyoruz.
M. sfinkter piloricum denilen bir kas var. Bu anatomik sfinkter bazen yeni doğanda tıkalı
olabiliyor. Buna pilorik sendromu denir. Bebek emdikten sonra kusar. Cerrahi müdahale ile
tedavi edilir.
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Mide ile oesophagus arasındaki deliğe ostium cardiacum, mide ile duedonum arasındaki
deliğe ise ostium piloricum denir.

Üstteki resimde en üstte bulunan makarna görünümlü şeylere plica deniyormuş. Midenin
genişleyebilmesinden sorumlu. Cardia ile pilor arasındaki düz hatta Waldeyer caddesi
(magenstrasse) denir. Sıvı otobanı gibi düşünebilirsiniz. Sıvıların kolayca duodenuma
geçmesini sağlıyormuş.
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin komşulukları

Oesofagus, karaciğer ve diyafram ile komşuluğu aşikar. Antrum pilorikum kısmı ile corpusun
bir bölümü direkt olarak karın ön duvarı ile komşu. Bu yüzden buraya facies epigastrica denir.
Mideyi buradan muayene edebiliriz.

Arka yüze bakarsak dalak, böbrek ve böbrek üstü bezleri, pankreas, mesocolon transversum
ile komşuluğu var.

(Hoca sadece isimleri söyleyip geçti. Üstte koyduğum resmi kullanmıştı fakat ben aynısını
kullanmak istemedim.)


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin arterleri

İncisura angularisten geçen bir hat çizildiğinde yukarıda kalan alana sol, aşağıdaki alana sağ
mide diyoruz. Küçük kruvaturda seyreden arterlere A. gastrica, büyük kruvaturda
seyredenlere ise A. gastroomentalis adı verilir.

Küçük kruvaturda A. gastrica dextra ve sinistrayı birbiriyle anastamoz yapmış şekilde


görebiliriz. Aynı şekilde büyük kruvaturda A. gastroomentalis dextra ve sinistrayı da
anastomoz yapmış bir şekilde izliyoruz.

Fundusun ön kısmı A. gastrica breves ile, arka kısmı A. gastrica posterior ile beslenir. Bu iki
arter A. splenicadan çıkar.

A. gastrica sinistra truncus coeliacustan çıkar. A. gastrica dextra ise A. hepatica propriadan
çıkar.

A. gastroomentalis sinister A. lienalisten çıkar. A. gastroomentalis dexter ise A.


gastroduedonalaisten çıkar.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz


(Hocamız en son bu görseli ekledi.
Umarım bulanık çıkmaz. :/)


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin venleri

V. gastrica sinistra ve dextra V. portae hepatise açılır.


V. gastroomentalis sinistra V. splenica (lienalis)ya açılır. V. gastroomentalis dextra ise V.
mesenterica superiora açılır.

V. mesenterica superior ve v. lienalis birleşerek v. portae hepatisi oluşturur. V. lienalis v.


mesenterica inferioru da alır.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

(Bu resim için de aynısı geçerli.)

(Bir de toplu bir resim olsun dedim.)


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin lenf nodülleri

Arterler ile seyirleri aynı. Nodi gastrici sinistra ve dextra küçük kruvaturda, Nodi
gastroomentalis sinistra ve dextra ise büyük kruvaturda bulunuyor.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Midenin sinirleri

Parasempatik innervasyonu N. vagus tarafından yapılır. Bu sinirler organ duvarında bulunan


gangliyonlarla sinaps yaptıktan sonra midenin innervasyonunu sağlar.

Sempatik innervasyonunu T6-T9 seviyelerinden çıkan sinirler sağlar. Bu sinirler önce göğüs
boşluğu içerisine girerler. Sonra diaphragmayı delerek adları N. splenicus oluyor. Daha sonra
ganglion coeliacum, ganglion mesenterica superior, ganglion mesenterica inferior, ganglion
aorticorenal gibi ganglionlarda sinaps yaparak gerekli organlara gider.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

DUODENUM
Pilorun bittiği yerden yani L1 seviyesinden başlayıp L3 seviyesine kadar iniyor. Daha sonra
tekrar L2 seviyesine çıkıp jejunum ile devam ediyor.

Üç yerde kıvrım yapıyor. Bunlar flexure duodenalis superior, flexura duedonalis inferior ve
flexura duedenojejenalis.

Dört bölümden oluşuyor. Pars superior, pars inferior (descendes), pars horizontalis, pars
ascendes.

Hemen ilk bölümünün bir kısmı (bulbus duodeni-ampulla duodeni) intraperitonaldir. Geri
kalan bölümleri sekonder retroperitonel. Zaman içerisinde arka duvarındaki periton yapısını
kaybediyor ve arka duvara yapışmış oluyor.


Duedonumun içerisinde plica sirkularis dediğimiz plicalar var.

Brunner bezi (glandula duedonlais) adı verilen bezler bulunur.

Özellikle yağlı yiyeceklerin sindirilmesinde duodenumun ikinci bölümüne pankreastan


birtakım enzimler gönderiliyor. Aynı zamanda safra kanalının da açıldığı yer. Burada papilla
duodeni major dediğimiz büyük bir delik var. Bazen onun üzerinde küçük bir delik daha
oluyor (papilla duodeni minör) ve bazen bu ikisini ayıran bir krista yapısı da görebiliriz.
Papilla duodeni majorun etrafında bir sfinkter var. (oddi sfinkteri) Buraya ductus
choledochus ile ductus pancreaticus birleşerek birlikte açılıyorlar. (Genelde bu şekildeymiş.
Bazı varyasyonlarla ayrı ayrı da açılabiliyorlarmış. Ductus pancreaticus minör (Hoca minör
dedi ama kaynaklarda accesorius gördüm.) adı verilen bir ductus daha olursa papilla duodeni
minör oluşumu gerçekleşiyormuş.)
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Lig. suspensorium duodeni (Lig. treitz)

Fonksiyonu çok bilinmiyor. Flexura duodenojejonalis ile diaphragmanın crus dextrumu


arasında uzanan ligament.


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Duodenumun komşulukları

Pankreas, mezocolon transversum, karaciğer, mide, A. ve V. mesenterica superior, böbrek


ile komşuluğu görülüyor. (Hoca isimleri söyleyip geçti yine.)


(Komşuluklarla çok ilgili değil ama yukarıdaki konudaki bazı bölgeler bu resimde çok daha iyi
çıkmış eklemek istedim.)

Duodenumun arterleri

A. gastrica dextra, A. supraduodenalis, A. gastroduodenalis, A. gastroomentalis (epiploica)


dextra, A. pancreaticoduodenalis superior anterior ve superior posterior, A.
pancreaticoduedonalis inferior anterior ve inferior posterior.

A. gastroduodenalis duodenumun başında ikiye ayrılıyor. A. pancreaticoduodenalis superior


anterior ve superior posterior. Aşağı tarafta A. mesenterica superiordan A.
pancreaticoduodenalis inferior adı verilen bir dal ayrılır ve bu dal da ikiye bölünerek seyrine
devam eder. A. pancreaticoduedonalis inferior anterior ve inferior posterior. Duedenum
genel olarak bu 4 dalın anastomozuyla beslenir. (Çok karışık duruyor ama hiç değil merak
etmeyin. Netter'deki resim çok güzel olmasına rağmen buraya koyarsam bulanık çıkar diye
düşünüp koymadım. 284. sayfada. Eğer Netter'iniz yoksa bana mesaj atın PDF'ini atabilirim
olmadı resmini çekerim.)
Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Duodenumun venleri

V. splenica ve V. gastroomentalis (gastroepiploica) dextra V. mesenterica superiora açılıyor.


O da V. portae hepatise açılarak duodenumun venöz kanını topluyor.

1- V. portae hepatis

2- V. splenica

3- V. mesenterica superior

6- V. gastroomentalis dextra


Oesophagus, ventriculus, duodenum Prof. Dr. Aysun Uz

Duodenumun lenf nodülleri

Pankreas ile duodenum arasında bulunan Nodi lymphatici pancreaticoduodenales, pilorla


komşuluğunda bulunan Nodi lymphatici pylorici ve horizontal kısmında bulunan Nodi
lymphatici mesenterica inferiores duodenumun ana lenf nodülleridir.

Duodenumun sinirleri

Parasempatikleri N. vagustan geliyor. (Çekirdeği Nuc. dorsalis nervi vagi) Gerekli


pleksuslardan geçtikten sonra duodenumun duvarında bulunan gangliyonlarda sinaps
yaparak parasempatik innervasyonu sağlamış oluyorlar.

Canım hocam o kadar çok hata yaptı ki söylediği her şeyi internetten ve kaynaklardan
kontrol etmek zorunda kaldım. Hata yaptıysam affedin lütfen. 3 gündür aralıksız bununla
uğraşıyorum. Eğer hatamı görürseniz mesaj atın düzelteyim. Resimleri bol koymaya çalıştım
anlaşılır olsun diye umarım bulanık çıkmaz. Herkese iyi bir dönem diliyorum.

Şevki Oğulcan SARMAŞIK

2. Yarı


Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

JEJENUM-İLEUM

İnce bağırsağın duodenumdan sonra gelen


kısımlarıdır.Bağırsakların en uzun kısmı
olup 5-6m) tamamen intraperitonaeldir
Proksimal 2/5lik kısmı jejenum ,distal
3/5lik bölümüne ise ileum
denir.Bağırsakların en kıvrımlı kısmı
olmakla beraber karın arka duvarına
mesenterle tutundukları için asılı bir halde
olup çok hareketlidirler. Karın boşluğu 4
eşit parçaya bölündüğünde jejenum sol üst
kadranda yer alırken ileum sağ ve sol alt
kadranda bulunur.

İleum ve jejenumun duvar yapılarına


bakacak olursak içten dışa doğru4 tabaka
olarak sınıflandırabiliriz: Tunika Mukoza ,
Tunika Submukoza, Tunika muscularis ve
Tunica Seroza.Hocamız tabakaları
anlatırken histolojide anlatılanlarla aynı
şeyleri söyledi.Ek olarak Peyer bezlerinin
ayrımına dikkat çekti . Tüm sindirim kanalı
boyunca mukozanın altında lamina
propriya’da lenfoid doku vardır. Jejenumda
dağınık iken ileumda kümelenmiş plak
şeklinde görürüz. Jejenumda soliter şekilde
dağılmıştır. Özel adları var:

Noduli lymphoidei solitari Lenf


folikülleri (Peyer bezleri) Noduli lymphoidei
aggregati Lenf

foliküli kümeleri (Peyer plakları)


Yandaki tablolarda jejenum ve ileum
arsındaki farklılıkları görmekteyiz.
Arterleri:A.Mesenterica Süperiordan sıra
halinde bir çok dal çıkar ve bunlar kemer
şeklinde dizilirler(arter
kemerleri=A.arcuata).Bunlardan jejenuma
gidenlere A.Jejunales ve ileuma gidenlere
A.İleales denir.Bu kemerler bağırsağa
yaklaştığında düz olan dallar verirler ve bunlar dik
bir şekilde bağırsağa ulaşırlar. Bu dallara vasae
arteria denir.Vasae arterialar jejenumda daha
uzunken ileumda daha kısadırlar.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Venleri: Arterleri izleyerek Vena Mesenterica Süperiora açılır. Vena Mesenterica Süperiorda
V.Splenicayla birleşip Portal vene açılır.

Lenfatikleri mesenterin iki yaprağı arasında bulunur.Yaklaşık 100 200 tane kadardır.Bağırsak
duvarından başlayan lenf damarları ilk olarak bağırsağa yapışık olan Juxta intestinal lenf
nodüllerine açılır.Devam ederek Mesenteric lenf nodüllerine gelirler.Burdan süperior central
lenf nodülleri-Süperior mesenteric lenf nodülleri –Truncus intestinales şeklinde ilerler ve
Cisterna chyliye açılırlar.Yağların emilimi lenf yoluyla olduğu için bu lenf damarlarındaki lenf
sıvısı bolca şilomikron içerir bu yüzden süt gibi bembeyaz bir sıvıdır.

İnnervasyonları damarlarla seyreden otonomik liflerle sağlanıyor.

İnce bağırsağın hepsinin parasimpatiği n.vagustur.


Simpatikler T8-T10 seviyesinden n.splanchnicus’tan gelir. Bunlar truncus coeliacus ve
mesenterica superiorun etrafından uzanır. Organlara gelince hepsi pleksus yapar. 3 tane önemli
pleksus var:
1. Plexus myentericus – AUERBACH
pleksusu (tunica muscularis’de) :Kas innervasyonu ile Peristaltik hareketleri sağlar.
2. Plexus submucosus – MEISSNER
pleksusu (tela submucosa’da) :Bağırsak bezlerinin innervasyonunu ile salgılamada etkilidir
3.Plexus Subseroza: Tunika Serozanın altında yer alır.Parasempatik ggl. Burada bulunur
Parasempatik peristaltik hareketleri, bez salgılarını artırır ve sfinkterleri açar
Sempatik peristaltik hareketleri, bez salgılarını azaltır ve sfinkterleri kapatır

NOT:İnce bağırsaklara gelen n. Sphlanicuslar ggl. Coeliacus veya ggl.mesenterica süperiorda


sinaps yapmazsa bile en son Lumbal 1. Gglda kesinlikle sinaps yapar.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Yukarıda işaretinin ucunda gördüğümüz yapı Radix mesenteri . Yani mesenterin karın arka
boşluğuna tutunduğu yer mesenterin kökü.Radix mesenterinin çaprazladığı yapılar önemli!!!

Yanda Meckel Divertikülünü


görmekteyiz.Populasyonda yüzde 1-2
oranında görülür.Ductus
Vitellointestinalesin kalıntısıdır. Ya bir
çıkıntı olarak ya bant,fistül ya da kist şeklinde
görürüz. İnce bağırsak mukozasından farklı
bir mukozaya sahiptir. Çıkıntı olarak
görüldüğünde bi sıkıntı oluşturmaz.Fakat
göbek deliğine kadar uzandığı zaman ince
bağırsaklar bu yapı etrafında dönme
hareketi yapar ve düğümlenebilir bu
duruma İleus denir.Yine bu yapının
enfekte olmasına Diverticulitis denir.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Hocamız kısaca enterik sinir sistemine değindi önemini vurguladı ve yukarıdaki slaytları
okuyup kalın bağırsaklara geçiş yaptı.

NOT:İnce bağırsaklara gelen damarlar,sinirler ve lenfatikler mesenterin iki yaprağı arasında


bulunur.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

KALIN BAĞIRSAK
Ortalama 1.5-2 metre uzunluğundadır. Ince bağırsakların etrafına dizilir.
 Temelde su ve Na emilimi yapar.
Ters U şeklindedir.
Üzerinde bantlar var,boğum boğum olmuş ve daha kalındır.
K vitamini sentezi yapan bakteriler içerir.
 Caecum-kolon-rektum olarak 3 bölüme ayrılır.

Okla gösterdiğim uzunlamasına seyreden


bantlara teniae coli denir. 3 tane var. ilişkili
olduğu yapıya gore isimlendirilir.
1. Üstüne hiçbir şey tutunmayana teniae
libera
2. Omentum majusa tutunana teniae omentus
3. Mezoya tutunana teniae mesocolica denir.
Tenialar caecumdan başlar rectuma kadar.
Rectum da ve appendix vermiformiste
görülmez.
Boğumlara haustra coli denir. Haustra colilerin
arasında iç yüzeyde 2 tenia arasında uzanan
yarım ay gibi görünen plicalara ise plica
seminulares ( yani haustra colilerin arasında ki
çöküntülü alanın içinden bahsediyoruz) deriz.
Kolonu örten peritonun içinde küçük yağ
keseciklerini en çok colon transversum ve
sigmoid kolonda görürüz rektumda yok.
Bunlara da Appendices epiploicae denir.

CAECUM

İleumun son 15 cm lik yerine terminal ileum


denilir. Son bölüm bazı metabolitlerin emilimi
için önemli bir alandır. Bu bölüm daha sonra
kalın bağırsağın ilk bölümü olan caecuma sağ
alt kadranda fossa iliacada bağlanır.Kalın
bağırsağın en geniş bölümüdür.
İntraperitonealdir.. Caecumun arkasında
önemli bir çıkmazımız var: recessus
retrocaecalis. Ne önemi var? appendix
vermiformis büyük olasılıkla oraya sokulmuş
halde bulunur. Apendixin ileuma açıldığı yerin
2 cm kadar üst tarafında ileum caecuma açılır.
( okla iki açılma yerini gösterdim.) Ileum
açıklığına ostium ileale denir.Kapakçığınavalve
ileoceacale denir. Appendix vermiformis
açıklığına ostium apendicis denir.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

APENDİX VERMİFORMİS
Parmak gibi yaklaşık 6-7 cm bağırsak bölgesi.
Ama tanımda 2-20 cm olabilir yazıyor. Mezosu
var mezoapendix. İntraperitoneal. Teniası
dibinden başlar. T10 seviyesinden sempatikleri
gelir ve o seviyeden MSye girer. Visseral ağrı
olduğu için T10 segmentinin dermatom
alanında ağrı en başta yayılır daha sonra sağ
alt kadrana kayar.

Apendiksin caecuma bağlandığı yeri tarif


edersek SİAS la göbek arasındaki çizginin 1/3
dış, 2/3 iç tarafında yer alır. Buraya
McBurney noktası denir

Appendix varyasyonları:
En çok bulunduğu yer retrocaecal çıkmazda
olmasıdır (%60).
Pelvise uzanmış olma ihtimali %30 dur.
İnflamasyon olursa kadınlarda overden
kaynaklanan ağrı ile karıştırılma olasılığı vardır.
Geri kalan ihtimaller arkası-önünde olması
ihtimalleridir.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

KOLON BÖLÜMLERİ Colon ascendens,colon transversum,colon


descendens,colon sigmoideum olmak üzere
dörde ayrılır.
Colon ascendens: 10-15 cm uzunluğunda.
Karaciğerin altından dönüp yapışmıştır önce
intraperitonealden sonra retroperitoneal
olduğu için sekonder retroperitonealdir.
Kıvrılma yerine flexura coli dextra veya
flexura coli hepatica denir. Sağdan sola
transvers devam eder.
Colon transversum: 50 cm, en uzun ve
hareketli bölüm. İntraperitoneal. Mezokolon
transversumu var. Döndüğü bölüm flexura coli
sinistradır. Burayı diaphragmaya bağlayan
ligamanın adı lig.phrenicocolicumdur. dalağın
altından döner sol böbreğin altından geçtiği
için ikisine komşuluğu var. Colon descendens
olur. Colon descendens sekonder
retroperitonealdir.
Ardından S yapar sigmoid kolon olur. Boyu çok
varyasyon gösterir 20-40 cm. Pelvise girerken
crista iliaca seviyelerinden başlar S3
seviyesinde rektuma dönüşür. Sigmoid kolon
intraperitonealdir. Mezosu var: mesocolon
sigmoideum. Altındaki çıkmaz recessus
intersigmoideus.

RECTUM

Yaklaşık 12 cm uzunluğundadır.
S3 seviyesinden başlar os cocygisin biraz
altında anal kanalla devam eder. Haustra
coli,appendices
epiploica,mesenterium,plica seminulares
yok!
Alt tarafındaki genişleme olan yer ampulla
recti. Gaita buraya gelince tuvaletimizin
geldiğini hissederiz.
Rectum önce sağa sonra sola ardından
tekrar sağa olmak üzere kavisler yapar. İç
yüzde bir takım plikalara sahip.
Rectuma yandan baktığımız zaman sacruma
uyan bir şekli vardır. İlk kavisine sacral kavis,
canalis analis ile birleşme yerindeki kavisine
flexura perinealis denir. Kolonun iç yüzüne
transvers olarak plikalar yerleşmiş. Genel
olarak üç tanedir. Plicae transversae recti
(Houston plicaları) denilir. Ortadakinin özel bir
adı var: Kohlrausch pilikası (Diğer sayfada ok
işaretiyle gösterdim.)
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Neden özel bir adı var ve önemli? Çünkü


rectumun üzerindeki periton çıkmaz yapar. Bu
çıkmazlara erkekte Excavatio
rectovesicalis, kadında excavatio
rectouterina denir. Bu plika tam o
çıkmazın seviyesine gelir. Ve ayrıca
ampulla rectinin başlangıç yeridir.
2/3 kısmı (Üst 1/3 ön ve yanlardan, Orta
1/3 sadece önden) intraperitoneal, alt
1/3 kısmı esktraperitonealdir.

Komşulukları (ön, kadın)

Uterus (Rektouterin çıkmaz – Douglas Çıkmazı


– excavatio rectouterina, anüsten 5,5 cm)

Vagina
İleum kıvrımları
Komşulukları (ön, erkek)
Mesane (Rektovezikal çıkmaz – excavatio
rectovesicalis, anüsten 7,5 cm)
İleum kıvrımları
Ductus deferens’lerin son bölümleri
Veziküloseminal bezler
Üreter’lerin son bölümleri
Prostat
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

CANALİS ANALİS
Rectumun ilerisinde daralan4 cm
uzunluğunda 3 cm çapında son bölümdür.
Anüsle sonlanır.Sadece defekasyon
sırasında açılır.2 tane kas yapısında
sfinkter bulunur.Bunlar normal durumda
kasılı olup kapalıdır.Defekesyan sırasında
gevşeyerek açılırlar ve defekasyon
gerçekleşir.Bu sfinkterlerden daha
yukarıda iç kısımda olan Musculi Sphincter
ani internus Tunica muskularisin sirküler
kas tabakasından oluşmuştur ve otonom
sinir sistemiyle innerve edilir yani istemsiz
olarak çalışır.Daha dış ve alt kısımda yer
alan Musculi Sphincter ani externus ise
çizgili kaslardan oluşmuş olup somatik sinir
sistemi tarafından innerve edilir.

Genel olarak şimdiye dek işlediğimiz


yerlerin mukozası endodermden
oluşmaktaydı. Bundan dolayı ağrı duyusu
hissedilmezdi. Poponun çevresi deri
olduğu için yüzeyel duyusu var. Anal kanal
endoderm ile ektoderm arasındaki sınırdır.
Geçiş zonundan bahsedelim. Içerisinde
dişler şeklinde görülen yerin alt sınırı
ektoderm ile endoderm geçiş yeridir. Bu
çizgiye linea dentate veya linea pectinata
denir.
Bu çizginin üstündeki o dişler aslında
kavernöz dokunun içerisine kan dolarak
şişen bir takım kabarıklıklardır. Bu plicalara
Columna Analis (Margogni Plakları)
denir. Bunlar normalden fazla genişleyip
uzarsa hemoroid olur.Bu kabarıklıkların
arasındaki boşluklara Sİnus Anales
denir.Linea Anorectal columna analislerin Pecten analisin alt sınırına Linea
üst sınırıdır.Columna analislerin alt sınırı anocutanea (Hilton Çizgisi) denir.Bu
dişli bir şekilde Pecten analisle çizginin altındaki kısım artık deri kısmıdır
birleşmiştir.Bu birleşim hattına Linea ve Zona Cutanea olarak isimlendirilir
pectinata denir ve endoderm-ektoderm
sınırıdır.Bu çizginin altında bulunan Pecten
analis yoğun bir fibröz yapıya sahip olduğu
için beyaz görünümlüdür
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Kalın Bağırsakların Arterleri ve


Venleri
Orta bağırsağı besleyen a.mesenterica
superior. Jejunal ve ileal damarları ile ince
bağırsağı besler Bir dalı hem ileumun son
kısmına hemde caecum kısmını
besler:a.iliocolica. Çıkan kolonu a.colica
dextra, transvers kolonu a.colica media.
İnen kolondan itibaren a.mesenterica
inferior besler.
Sol kolona a.colica sinistra,sigmoide
a.sigmoidea
. Linea pectinataya kadar a.rectalis
superior (a.mesenterica inferior dalı)
besler. Altında kalan alanı a.pudenda
internanın dalı olan a.rectalis inferior
besler. Birde ortada kalan alanı a.iliaca
internanın küçük dalı a.rectalis media
!!NOT:A.Mesenetrica Süperiordan gelen besler. Birde hocanın not yazdığı a.sacralis
A.Colica media ile A.Mesenterica mediana var.Buda rectumun üst
İnferiordan gelen A.Colica sinistra transver kısımlarını besler.Venleri aynı
kolon sınırında anastamoz yapar bu adlandırmaya sahiptir.
anastamoza A.Marginalis denir.Özel adıda
vardır: Drummondun Marjinal arteri. Venler
Plexus venosus rectalis interna
Plexus venosus rectalis externa
V. rectalis superior portal sisteme
V. rectalis inferior
V. rectalis media kaval sisteme
V. sacralis mediana
Sindirim kanalının hepsi toplanıp karaciğere
gitti,portal ven yani. V.mesenterica inferior
rectumun üstünü sigmoid ve inen kolonu alır
v.linea/splenicaya açıldı ordan portal vene gitti
yani.
Anal kanaldan gelen direk v.cava inferiora
dökülür.
Portal venler ve kaval venler arasında
anostomozlar var. Porto-cava anostomozları.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Rektum’un Lenf Drenajı


Rektum’un Üst Yarısı
Nodi lymphatici rectales superiores
Nodi lymphatici sigmoidei
Nodi lymphatici mesenterici inferiores
Nodi lymphatici preaortici
Rektum’un Alt Yarısı
Nodi lymphatici iliaci interni
Anal Kanal’ın Lenf Drenajı
Nodi lymphatici iliaci interni
Nodi lymphatici inguinales superficiales

 Anal kanalın dışa yakın olan alt


kısmı yüzeysel inguinal lenf
nodüllerine direne olur

Kalın bağırsakların innervasyonu


konusunda hocamız yukarıdaki slaytları
okudu.Slaytlarda yazanlardan çok farklı bir
şey söylemedi.
Mesenterium,Jejunum,İleum Prof.Dr.Nihal APAYDIN

Hocamız son olarakta kolonoskopiden bahsetti.Endoskopiyle aynı mantık.Ucunda kamera


olan bir hortumla Anüsten giriş yapıp kalın bağırsaklar inceleniyor.Endoskopide ise ağızdan
giriş yapılır ve mide incelenir.
Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
HEPATİK PORTAL SİSTEM

Ø Vena porta hepatise drene olan venleri ifade etmektedir.

Vena Porta Hepatis: Karaciğerin porta hepatisinden karaciğere girdiği için bu adı almıştır. Sindirim
organlarına ait venöz kanı metabolize etmek üzere karaciğere taşır.

2 tane venin birleşimiyle oluşur:

- Vena mesenterica superior


- Vena splenica

V.lienalis(splenica)

V.porta

V.mesenterica superior

Portal sistemde birçok varyasyonlar bulunmakta. Bunlardan en büyüğü ise v. mesenterica


inferiorun portal sisteme dahil oluş biçimleri. Yapılan çalışmalar göstermiş ki v. mesenterica inferior;

§ 1/3 oranında v. mesenterica superior ile v. splenicanın birleşim yerine açılır.


§ 2/3 oranında ya v. mesenterica superiora (%40) ya da v. splenicaya (%60) açılır.


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
V. porta hepatis, porta hepatiste karaciğerin sağ ve sol lobuna gitmek üzere iki dalına ayrılır.

Yukarıdaki şekli renkleri dikkate alarak incelediğimizde; karaciğerin sol lobunun daha çoğunlukla v.
splenica ve vena mesenterica inferiorla drene olan organların venöz kanını aldığını, karaciğerin sağ
lobunun ise daha çoğunlukla v. mesenterica superiorla drene olan organların venöz kanını aldığını
görebiliriz. Elbette orta hatta bir miktar karışma söz konusu.


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
Ø Özofagus, mide, duodenum, pankreas ve dalağın venleri v. splenica ve v. mesenterica
superiora drene olur.

Özofagus: Abdominal bölümü vena gastrica sinistraya drene olup portal sisteme açılır.

Mide: V. gastrica sinistra ve v. gastrica dextra doğrudan v. porta hepatise açılır. V. gastroomentalis
sinistra v. splenicaya, v. gastroomentalis dextra v. mesenterica superiora drene olur.

Duodenum: Venleri v. mesenterica superiora drene olup portal sisteme katılır.

Pankreas: Duodenumu drene eden venler caput pancreatisin de venöz drenajını sağlıyorlar.(Bu venler
v. mesenterica superiora açılıyordu.) Pankreasın geri kalan bölümü v. pancreatica seklinde genel
adlandırılan venlerle drene olup v. splenicaya açılır.

Dalak: Doğrudan v. splenicaya drene olarak portal sisteme katılır.


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar

Ø Barsakların venleri v. mesenterica superior ve v. mesenterica inferiora drene olurar.

Jejenum ve ileum: Venleri mezenterik yaprak içerisinde vena recta biçiminde uzanıp daha sonra
venöz kemerler oluşturur.(arterlerdekine benzer)

Jejenumda az sayıda uzun vena rectalar ve daha seyrek kemer oluşumu görürken, ileumda çok sayıda
kısa vena rectalar ve daha sık biçimde kemer oluşumu gözlemleriz.

Bu venlerimiz mezenterik yaprak içerisinden geçip v. mesenterica superiora drene olurlar.


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
V. ileocolica: İleumun terminal kısmını ve çekumun venöz drenajını alıp v. mesenterica superiora
açılır.

V. colica dextra: Kolon ascendensin venöz drenajını alıp v. mesenterica superiora açılır.

V. colica media: Kolon transversumun venöz drenajını alıp v. mesenterica superiora açılır.

V. colica sinistra: Kolon descendensin venöz drenajını alıp v. mesenterica inferiora açılır.

V. sigmoidea: Kolon sigmoideumun venöz drenajını alıp v. mesenterica inferiora açılır.

V. rectalis superior: Rektumun kas tabakasının üst bölümünün (canalis analise kadar olan kısım)
venöz drenajını alıp v. mesenterica inferiora açılır. Rektumun büyük kısmının venöz drenajını bu ven
alır.

V. rectalis media: Rektum bölgesinin venöz drenajına katkı sağlar ve v. iliaca internalar aracılığı ile
caval sisteme (v. cava inferior) katılır.

V. rectalis inferior: Canalis analis ve anüs çevresinin venöz drenajını alıp v. pudenda internalar
aracılığıyla caval sisteme katılır.

V. sacralis mediana: Yine bu bölgelerin venöz drenajını sağlayarak doğrudan v. iliaca communislerin
birleşim yerine ya da sağ/sol v. iliaca communise drene olup ordan kaval sisteme katılır.

Bu bölgedeki venler iki tane venöz plexus oluştururlar.

- Plexus venosus rectalis interna


- Plexus venosus rectalis externa

Plexus venosus rectalis internayı daha çok rektumun çevresinde diaphragma pelvisin daha derininde
görüyoruz. Plexus venosus rectalis externayı ise canalis analis ve anüs çevresinde görüyoruz. V.
rectalis inferiorun dallarıyla drene olur.

Rektumun venleri hem submukozal tabakada hem de musküler tabakada yoğun bir şekilde bulunur.
Buradaki venler doğal haliyle dilate biçimdedirler. Ve submukozal bölgede valvula analislerin
oluşumuna katkıda bulunurlar.

Ancak yaşın ilerlemesiyle, yeme içme alışkanlıklarının zamanla değişmesiyle veya artan
intraabdominal basınca sürekli maruz kalmayla buradaki mukozada bir prolapsus (sarkma,dışarı
çıkma) ve venlerde dilatasyon meydana gelir. Venler dilate olup varisleşirse buna hemeroid adını
veriyoruz. Aynı zamanda bu bölgenin adı zona hemoroidalistir.

Artan intraabdominal basıncın en önemli ve toplumda en sık gözüktüğü durum konstipasyon yani
kabızlıktır. Buna da liften fakir beslenme, sıvı tüketiminde azalma gibi faktörleri sayabiliriz.

Hamilelikte de hem intraabdominal basınç artıyor hem de bebeğin doğrudan venöz damarlara basınç
yapıcı etkisi nedeniyle venöz drenaj bozuluyor ve buradaki venlerde varisleşme meydana geliyor.

Ağır kaldırma ile ilgili işlerde çalışan veya ağırlık sporu yapan kişilerde de bu bölgede mukoza
prolapsusu ve sonrasında hemoroidler oldukça sık gözükür. Burada oluşan hemoroidler rektal
kanamaların da büyük bir kısmını oluştururlar.
Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
ü İnternal rektal plexus ve eksternal rektal plexus arasında anastomozlar mevcut. Dolayısıyla
buradaki venöz basınç arttığında ve venlerde varisleşme meydana geldiğinde her iki plexus
birden etkileniyor.

V. porta hepatis; porta hepatitsen girdi, iki dalına ayrıldı.(A. hepatica propria dallanmasına eş bir
dallanma gösterir.)

Portal triaddan geçen bir kesit aldığımızda 3 yapının bir arada yer aldığını ve dallanma şekillerinin
birbirlerine uyduğunu görürüz:

- A. hepatica propria
- V. porta hepatis
- Ductus hepaticus communis


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar

V. porta hepatis de aynı a. hepatica propria gibi karaciğere kan getirir. A. hepatica propria ile gelen
kan karaciğeri besler. V. porta hepatis aracılığıyla sindirim organlarından gelen kan ise karaciğer
hücrelerinde metabolize edilir. Dolayısıyla besleyici bir fonksiyonu olan damar olarak kabul
edilebilir.(Karaciğer en büyük metabolize edici organımız, yiyeceklerin fabrikası olarak düşünebiliriz
ve aynı zamanda depo görevi var.)

V. porta hepatis ve a. hepatica propriadan gelen kan metabolize edildikten sonra bu iki damardaki
kanın drene olacağı yeni bir ven oluşumu gözlemliyoruz: vena hepatica. Portal triaddan gelen venöz
kan vena centralislere drene olcak (burası kılcal düzeyde), vena centralisler de birbirleriyle birleşerek,
öncelikle v. hepatica dexter ve sinister, ardından vena hepaticaları oluşturacak.

Vena hepaticanın venöz dallanmasının kendince ayrı bir yolu vardır ve vena centralislerden köken alır.
V. hepatica karaciğerin üst yüzünden çıkarak v. cava inferiora drene olur.

CAVAL SİSTEM

Ø V. cava inferiora drene olan venleri ifade etmektedir.

V. Cava İnferior: Aortun hemen sağ tarafında yer alan ve her iki v. iliaca commmunisler tarafından 5.
bel omuru üst kenarı hizasında oluşan bir ven. Kısa bir seyri vardır. Lumbal omurların sol tarafında
yükselerek yukarıya doğru çıkar. Daha sonra diaphragmada, diaphragma thoracoabdominalenin
centrum tendineumunda foramen vena cava inferior dediğimiz açıklığından geçerek doğrudan kalbin
sağ atriumuna açılır.

V. cava inferiorun v. iliaca communis parçalarının oluşumuna detaylı bakacak olursak; v. illiaca interna
ve externanın birleşmesiyle oluşur. V. illiaca externa aslında v. femoralisin devamı, v. femoralis
canalis inguinalisten geçtikten sonra v. iliaca externa olarak isimlendiriliyor. V. iliaca interna ise pelvis
içindeki organların ve pelvis duvarına ait olan venlerin drene olduğu ana venimiz. Bu iki ven sacroiliac
eklem hizasında birleşip v. iliaca communisleri oluşturur.

Tabii v. cava inferior çoğunlukla orta hattın sağında yer aldığı için v. iliaca communis dextra daha kısa
seyirli ve dik bir yol izlerken, v. iliaca communis sinistra daha uzun seyirli ve daha horizontale yakın bir
yol izler. Ve 5. bel omurunun üst kenarı hizasında v. cava inferioru oluştururlar.

v. cava inferior oluştuktan sonra buraya çok fazla parietal ven açılıyor.

- Vv. Hepaticae
- Vv. Phrenicae inferior
- V. iliolumbalis
- Vv. Lumbales
- V. renalis dextra/sinistra
- V. suprarenalis dextra (v. suprarenalis sinistra, v. renalis sinistraya açılır.)
- V. testicularis/overicae dextra


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar

Vv. lumbales: V. intercostalis posteriorların devamı olarak düşünülebilir. Her bir lumbal omurun
arasında yaklaşık 4-5 çift bulunuyorlar. Doğrudan v. cava inferiora açılıyorlar.

V. renalis dex/sin: Sağ ve sol böbrekten olmak üzere v. cava inferiora açılıyorlar.(v. cava inferiorun sağ
yerleşiminden dolayı v. renalis sinistra daha uzun seyirli.)

V. testicularis/overica: Sağ tarafta doğrudan v. cava inferiora drene olurken, sol tarafta v. renalise ve
bundan sonra v. cava inferiora drene olur.( sol tarafta doğrudan açılan varyasyonları da var.)
Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
ü V. cava inferior böylece diaphragmanın altında kalan bölgelerdeki bütün venöz kanı taşımış
oluyor.(Sindirim organlarının venöz kanı istisna. Onlar portal sisteme katılıp daha sonradan v.
hepatica aracılığı ile v. cava inferiora drene oluyor.)

PORTAKAVAL ANASTOMOZLAR

Bu anastomozlar mevcut fakat aktif değil. (yol var ama kullanılmıyor) Dolayısıyla normal şartlarda
bu iki sistem birbirleriyle karışmıyor. Ancak portal hipertansiyon dediğimiz durumda , özellikle
karaciğerin çeşitli hastalıklarında (siroz, hepatitin ilerleyen dönemlerinde vs.) v. porta hepatisteki
basınç artışıyla, buradaki kanın geriye kaçışıyla mevcut anastomozların aktif hale gelmesi ve
portal sistemdeki venöz kanın kaval sisteme doğrudan geçişiş söz konusu olabiliyor.

Anastomoz alanlarında bulunan damarlar normalden çok daha ince çaplı. Dışarıdan gelebilecek
herhangi bir başka basınç artışı da (intraabdominal basınç artışı, thorasik basıncın artması gibi)
buradaki venlerin damar duvarlarında yırtılmalara ve kanamalara yol açabiliyor. Bunlara da varis
kanaması adını veriyoruz.

4- Retroperitoneal
Bölge’de

- VV. colicae’lar ile


karın arka duvarında
bulunan v. lumbalis
ascendens’ler arasında


Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
Şimdi anastomoz bölgelerini inceleyelim:

Ø Özefagus abdominal bölümü:

– V. gastrica sinistra’ya drene olan özefagus venleri ile v. cava superior ve inferior’a
drene olan özefagus venleri arasında

Ø Rectum:

– V. rectalis superior ile v. rectalis media ve inferior arasında

Ø Umblicus bölgesi:

– V. paraumblicalis’ler ile v. epigastrica superficialis’ler arasında

Ø Retroperitoneal bölge:
– Bazı karaciğer venleri ve v. colica’lar ile retroperitoneal venler (vv. lumbales,
vv.phrenicae inferiores, vv. renales …) arasında

Anastomoz bölgelerinin aktifleşmesiyle karşılaşabileceğimiz durumlara değinecek olursak;

Özafagus varisleri
Özafagusun venleri
narin mukozası altında
travmaya çok açık
olduklarından kolaylıkla
kanayabiliyorlar. Ve
hasta yoğun, abondan
kanama dediğimiz kanamayla
kaybedilebillir.

Hemeroid
Rektum submukozal alan venlerinin
genişlemesiyle hemeroid oluşumları
gözlenir.

Caput Medusa

İlerlemiş siroz vakalarında umblical bölgede ( göbeğin etrafında)


‘caput medusa’ adı verilen damar görünümü oluşur.
Prof. Dr. Nihal Apaydın V. Porta hepatis, V. Cava İnferior,Portal
Sistemik Anastomozlar
KAVA-KAVAL ANASTOMOZLAR

Normal koşullarda da aktif olan anastomozlar, yani bir kan akışı mevcut. Karın ön duvarında, yan
duvarında ve arka duvarında oluşur.

• Karın ön duvarında (derin fasciada):


v. epigastrica superior ve v. epigastrica inferior arasında
• Karın yan duvarında (yüzeyel fasciada):
v. thorasica lateralis ile v. epigastrica superficialis arasında
• Karın arka duvarında:
üst iki v. lumbalis ile alt iki v. lumbalis arasında

Kava-kaval anastomozların önemi:

Portal hipertansiyonda porta-kaval anastomozlar aktif hale geldiğinde burada mevcutta zaten akım
yönü olan venlerde(kava-kaval anastomozların görüldüğü venler) dilatasyon meydana geliyor,
venlerdeki basınç da artıyor. !!!Porta kaval anastomozlar kava-kaval anastomozların da
varisleşmesini, dilate olmasını sağlıyorlar. Portal hipertansiyon olması şart değil, vena cava inferiorun
venlerinin drene ettiği herhangi bir bölgede bir başka nedenden kaynaklı obstrüksiyon varsa, yine
buradaki kava-kaval anastomozlar daha da belirginleşebiliyor.

Ve yahut da bir kişi cerrahi bir işlem geçirdi ve buradaki venler kesildi diyelim; kava-kaval
anastomozlar sayesinde bir venin görevini başka bir ven alabiliyor.

Venlerden herhangi birinde bir obstrüksiyon varsa, o zaman diğer venin yükü artacağı için ve bu
bölgedeki basınç artacağı için bu damarın daha proksimalindeki diğer venlerde de varisleşme
görebiliyoruz.

Notum burada sonlanıyor arkadaşlar. Elimden geldiğince anlaşılır yazmaya çalıştım. Herhangi bir
sorunuz olursa bana ulaşabilirsiniz. Hepinize çokça başarılar diliyorummm.

Gülsüm Alp


Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KÜÇÜK BİR NOT: Daha iyi anlaşılması için genel olarak önce metni sonra slaytları koydum iyi
çalışmalar.

Fötal gelişimde karaciğer, pirimitif bağırsak borusunun özellikle ilk bölümünden preenteron ya da
ön bağırsak olarak adlandırılan kısmından bir tomurcuk olarak gelişmeye başlar. Bu tomurcuğa
diverticulum hepaticum (karaciğer tomurcuğu) denir. İlk başta septum transversumun içine doğru
büyür.

Daha sonraki gelişim evrelerinde bağırsak borusunun ön tarafındaki mezo içinde kalır. Karın
boşluğunda yukarıdan aşağıya doğru uzanan sindirim borusunun göbeğin üstünde kalan kısmı,
mesenterium ventrale denilen bir periton plikası aracılığıyla karın ön duvarına bağlanmış
durumdadır. Ancak bu kanalın tümü, mesenterium dorsale denilen bir periton plikası aracılığıyla
karın arka duvarına asılmış durumda. Mesenterium ventrale’nin bir bölümü midenin önünde
kaldığı için bu bölüme aynı zamanda mesogastrium ventrale denir. Aynı şekilde karaciğer bu
bölgede büyüdükçe onun da arka ve ön tarafından peritoneal bağlantılarını sağlayan mezosu olarak
görüldüğü için bu bölgelerde karaciğerle ilişkisinden kaynaklanan mesohepaticum dorsale ve
ventrale isimlerini de alır.

Mesenterium ventrale’nin, mesogastrium ventrale ya da mesohepaticum dorsale denen parçası


erişkin hayatta omentum minusa karşılık gelir. Omentum minusun iki bölümü var; Duodenumu
karaciğere bağlayan lig. Hepatoduodenale ve mideyi karaciğere bağlayan lig. Hepatogastricum.
Mesenterium ventrale’nin en önde kalan bölümü mesohepaticum ventrale diye isimlendirilen bu
parça erişkin hayatta karaciğeri karın ön duvarına bağlayan lig. Falciforme hepatis adını alır. Lig.
Falciforme hepatis içerisinde göbek kordonundan gelen ven, vena umblicalistir. Bu venin kalıntısı
erişkin hayatta lig. Teres hepatis olarak isimlendirilir. Truncus coeliacus; mide, duodenumun ilk
bölümü, karaciğer, safra kesesi, safra yolları ve dalağa verdiği dallarla bu gelişim içerisinde yerini
almaktadır.

Primitif bağırsak borusunun ve onun ön bölümünden gelişen karaciğerin saat yönünde yaptığı
rotasyonla birlikte midenin ve mideyle karaciğer arasında kalan lig. Hepatogastricum ya da
omentum minusun arkasında büyük bir çıkmaz meydana getirir ve bu çıkmaza bursa omentalis
denir. Buraya geçişi sağlayan deliğe ise foramen omentalis ya da foramen epiploicum denir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KARACİĞERİN GENEL
ÖLÇÜLERİ:

Toplam uzunluk:25-30 cm
Ön-arka(sağ): 14-16 cm
Yükseklik(sağ): 8 cm (12
cm’den küçük olmalı)
Ağırlık: 1000-2500 gr.
Erkekte:1400-1800 gr /
Kadında 1200-1400 gr

Erişkinlerde toplam vücut


ağırlığının %2’sine,
çocuklarda %5’ine denk
gelir. Karaciğerin şekil
varyasyonları da sıklıkla
yandaki gibi görülebilir.

KARACİĞERİN KARIN ÖN DUVARI ÜZERİNDEKİ İZDÜŞÜMÜ:

Üst sınırı: Midclavicular hat üzerinde yaklaşık olarak 4. İntercostal aralıkta bulunur. Sol tarafa
doğru gidildikçe üst kenarı kalbin olduğu yerde biraz daha derinleşir ve sol tarafta 5.costanın alt
sınırına ya da 5.intercostal aralığa denk gelir.

Alt sınırı: Genellikle arcus costarumu geçmez. Margo inferior denilen alt kenarı sağ tarafta arcus
costarum üzerinde 9 ila 10. Kıkırdak costaların birleşim yerinden karşı tarafta 7 ila 8.kıkırdak
costaların birleşim yerine doğru hafif yukarı eğimli olarak uzanır. Daha sonra devam eden alt
kenar yaklaşık olarak sol tarafta midclavicular hat seviyesinde sona erer.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KLİNİK ÖNEMİ

Karaciğerin alt seviyesi genellikle arcus costarumu geçmez. Geçerse ya karaciğer büyüdü ya da yeri
değişti demektir. Bu seviyenin ne kadar aşağısında olduğunu belirtmemiz muayene açısından son
derece önemlidir. Yer değiştirmesi karaciğerdeki bir patolojiyi göstermezken büyümesi karaciğerde
bir patolojiye işaret edebilir. Bu nedenle üst sınırının da iyi belirlenmesi lazım.

Üst sınırı belirlemek için perküsyon (vurarak muayene) yöntemi kullanılır. İlk olarak 2.intercostal
aralığa parmak yerleştirilir. Daha sonra costa, aralık, costa, aralık şeklinde sırayla aşağı doğru
sayarız. 4.intercostal aralığa gelindiğinde akciğerden alınan normal sonor ses yavaş yavaş matiteye
dönmeye başlar yani mat bir ses gelmeye başlar. 4.ica’da submatite daha sonra da mat ses
geldiğinde karaciğerin üst sınırını yaklaşık olarak belirleyebiliriz. Karaciğerin üst sınırı daha
aşağıdaysa ve alt sınırı da arcus costarumun altındaysa karaciğerin alt tarafa doğru biraz itilmiş
olduğunu söyleyebiliriz. Bu da özellikle amfizem ya da astım gibi kronik obstrüktif akciğer
hastalıklarında akciğerin normalden fazla genişleyerek karaciğeri aşağıya doğru itmiş olabilir yani
karaciğerle ilgili herhangi bir patoloji olmayabilir.

Karaciğerin üst sınırı normal seviyede ancak alt sınırı arcus costarumu geçmiş olarak görüyorsak
bu karaciğere ait bir problemi işaret edebilir.

KARACİĞERİN MUAYENESİ:

Yanda gösterildiği gibi palpasyonla


yapılır. El, arcus costarumun hemen
altına yerleştirilir. Hastaya nefes
alıp vermesi söylendiğinde özellikle
zayıf bireylerde karaciğerin alt
kenarı el ile hissedilebilir.

Karaciğer sağ hypocondriac bölgenin büyük kısmını dolduran bir organdır. Epigastric bölgenin üst
bölümünde de oldukça geniş bir yer kaplar. Bu şekilde yaklaşık olarak sol hypocondriac bölgenin
sınırına kadar da devam eder ve bu bölgeyi birazcık geçebilir. Aşağıda, solda kırmızı çizgilerle
gösterilmiş Labbe üçgeni de oldukça önemlidir. Bu üçgenin üst kenarını margo inferior
oluşturmaktadır. Alt kenarını arcus costarumların alt kenarından geçen çizgi, sol kenarını ise sol
arcus costarumların kalan kenarı oluşturmaktadır. Bu alan midenin karın ön duvarıyla direkt
komşu olduğu bölgeyi gösterir. Normal şartlarda bu bölgeden içi boş organ sesi (timpanik bir ses)
alınması gerekmektedir. Bu bölgeden perküsyonla mat bir ses duyuluyorsa karaciğer mide ya da bu
bölgedeki diğer organlardan kaynaklanan bir kitleyi işaret edebilir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KARACİĞERİN YÜZLERİ
VE KENARLARI:

Karaciğerin üst ve ön
yüzünün büyük bir
bölümü diyaframla
komşudur. Bu yüze facies
diaphragmatica denir.
Karaciğerin arkaya
aşağıya ve hafif sola
yönelen alt yüzü ise
organlarla komşudur. Bu
yüze facies visceralis
denir.

Karaciğerin alt kısmında iki tane çentik vardır:

 Lig. Falciforme hepatisin alt kısmında lig. Teres hepatisin yerleştiği incisura ligamenti
teretis’tir. Bu çentik orta hattın birkaç santimetre sağındadır.
 Diğer çentik daha sağ taraftadır ve safra kesesinin fundus bölümünün olduğu yeri işaret
eder. Bu çentik orta hattın 4-5 cm sağındadır ve midclavicular hattın hemen solundadır.
Bu alan safra kesesi muayenesi açısından oldukça önemlidir ve Murphy noktası olarak
adlandırılır.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

FACİES DİAPHRAGMATİCA;

Pars anterior, pars dextra, pars


superior ve pars posterior olarak
bölümlere ayrılır. Pars anterior’da lig.
falciforme hepatis en belirgin yapıdır.
Lig. Falciforme hepatisin alt ucunda lig.
Teres hepatis görünür. Lig. Falciforme
hepatisi oluşturan periton yaprakları
yukarı doğru gider ve yanlara doğru
ayrılarak karaciğeri diyaframa
bağlayan lig. coronariumlarla
devamlılık gösterir. Arka yapraklarıyla
birlikte lig. Coronarium’un çevrelediği
alana area nuda denir. Bu alanı
periton örtmez, bağ dokusuyla
diyaframa yapışır. Area nuda’nın bir bölümü pars superior’da bulunurken büyük bir bölümü pars
posterior’da arka tarafa sarkmış olarak görülür.

FACİES VİSCERALİS: Aşağıya, arkaya ve hafifçe sola doğru bakar. Bu yüzde organlara ait izler
fikse olmuş karaciğerde gözlenebilir.

 Flexura coli dextra’nın oluşturduğu iz impressio colica


 Sağ böbreğin izi impressio renalis
 Sağ böbreküstü bezinin yerleştiği yer de impressio suprarenalis’tir.
 Duodenumun izi impressio duodenalis
 Midenin izi impressio gastrica
 Özofagus’un mideye bağlandığı bölgenin izi impressio oesophagea
 Karaciğer diyafram aracılığıyla karaciğer ve kalple komşuluk gösterir. Kalbin yerleştiği bölgede
bir miktar çöküntü gözlenir buraya da impressio cardiaca denir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KARACİĞERİN ANATOMİK
LOBLARI:

Hatırlatma: vena umblicalis


yoluyla gelen kanın bir bölümü
portal venle birleşirken bir
bölümü karaciğere uğramadan
ductus venosus’la direkt vena
cava inferior’a bağlanır. Ductus
venosus’un oturduğu alan
fissura ligamenti venosa adını
alır ve bu alanda ductus venosus
artığı olan ligamentum
venosum (arantius) denilen bağ
bulunur.

ANATOMİK OLARAK LOBLARI:

Önde lig. Falciforme hepatis,


arkada fissura lig. Venosi ve
fissura lig. Teretis karaciğeri;
lobus hepatis dexter ve sinister
olmak üzere ikiye ayırır.

Karaciğerin toplam kitlesinin


5/6sı sağ lob, 1/6sı sol lobtur.

Visceral yüzde sağ lobda safra


kesesinin yerleştiği çukur fossa
vesicae biliaris (felleae), bunun
yukarı doğru devamında ise vena
cava inferior’un yerleştiği sulcus
vena cavae denir.

 Fissura lig. venosi ve fissura lig. Teres ‘in oluşturduğu hata fissura sagittalis sinister
denir.
 Ön yüzde fissura falciforme hepatis hizasına denk gelir. Karaciğeri sağ ve sol olarak ikiye
ayırır.
 Fossa vesica biliaris ve sulcus vena cava’nın oluşturduğu hattaki oluğa da sulcus sagittalis
dexter denir.
 Fissura sagittalis sinister ve dexter arasında yatay olarak porta hepatis bulunur ve üçü
birlikte visceral yüzde H harfi şeklinde bir yapı oluşturur.

Visceral yüzde fossa vesica biliaris, porta hepatis ve fissura lig. teretis’in sınırladığı alanda kalan
bölüme lobus quadratus denir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Lobus quadratus’un üzerinde fissura lig. Venosi, sulcus vena cava ve porta hepatisin sınırladığı
alana kuyruk şeklindeki uzantısından dolayı lobus caudatus denir. Uzantısı da proc. Caudatus
olarak adlandırılır. Bu alan foramen bursa omentalis’i üstten sınırlayan karaciğer yüzeyidir. Bu
deliğin arka tarafında vena cava inf., ön tarafında ise lig. Hepatoduodenale içerisindeki yapılar
bulunur. Lobus caudatus’un sol taraftaki çıkıntısına proc. papillaris denir.

Lobus hepatis sinister’de midenin küçük kurvaturu üzerindeki incisura angularis’e karşılık gelen
kısma bu bölgeye omentum minus tutunduğu için buraya tuber omentale denir.

Karaciğer infraperitoneal
bir organdır ancak
peritonun örtmediği alanlar
vardır:

1. Area nuda: sulcus


coronarius’un çevrelediği
alan
2. Porta hepatis
3. Sulcus venae cavae
4. Fossa vesicae biliaris

Bunlara ek olarak fissura


ligamenti venosi ve fissura
ligamenti teretis hepatis’te
de periton bulunmaz.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KARACİĞERİN BAĞLARI VE YERİNDE TUTAN FAKTÖRLER:

1. Negatif basınç en önemli faktörlerden biridir.


2. Karaciğerin venleri, vena cava’nın tam diyaframdan geçerkenki bölümüne açılır bu şekilde
vena hepaticalarla asılı olarak durur.
3. Karaciğeri örten periton yaprakları (lig. Falciforme hepatis) ön tarafta karaciğeri karın ön
duvarına bağlar.
4. Üst kısımda lig. falciforme hepatis’le devamlılık gösteren lig. Coronarium’la diyaframa
bağlanır.
5. Lig. coronarium sağda ve solda karaciğerin köşelerinde üçgen bağlar olarak kendini
gösterir. Lig. Triangulare dextrum ve sinistrum olarak adlandırılırlar.
6. Lig. Triangulare sinistra’nın içindeki bağ dokusu appendix fibrosa hepatis ismi ile
diyaframa bağlanır.
7. Lig. Coronarium’un karaciğerin arka tarafında karaciğerden sağ böbrek ve böbreküstü
bezine geçiş yaptığı bağa lig. Hepatorenale denir.
8. Lig. Teres hepatisin etrafında bulunan küçük venöz yapılar karın duvarıyla karaciğer
üzerindeki venlerin bağlantısını sağlayarak önemli bir porto-kaval anastomoz yolu
oluşturmaktadır.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KC'in Özellikleri:

1. KC, vücudun en büyük parankimatöz organı


2. GIS ve kalp arasında (portal-genel dolaşım)
3. 500’den fazla fonksiyon
4. Fötal hayatta, safra kesesi ile, kendisine saf arteriyel kanın geldiği tek organ
5. Intraabdominal olarak kendisine hem arteriyel hem de venöz kan gelen tek organ
6. Retikülo endotelial sistem (RES)'in %60'ını tek başına oluşturur.

KC fonksiyonları:

1. Metabolizma organı ve besin maddesi deposu (glikojen, yağ, amino asit, vitamin, mineral)
2. Detoksifikasyon ve yıkım organı
3. Safra üretimi (ekzokrin bez)
4. Plazma proteini üretimi (pıhtılaşma, onkotik basınç, hormon)
5. Hormon üretimi (endokrin bez)
6. İmmün sistem
7. Eritrositlerin yıkımı (hemoliz) ve ayrıca kan yapımı (fötal dönemde).

Vücudun en fazla lenfa yapan organıdır. Tek başına toplam vücut lenfasının yarısından fazlasını
yapıyor. (İnsanda toplam kan hacminin %20’si kadar (yaklaşık 1,2 litre) lenfa vardır. Yani
karaciğer tek başına yaklaşık 600 ml'den fazla lenfa üretmektedir)

Günde 0.5-1 L safra oluşturur.

Karaciğerin kanlanma şekli farklıdır. Karaciğerin portal ven yoluyla sindirim kanalından ve
dalaktan venöz kan gelirken truncus coeliacus’un dalı olan hepatic arter dalıyla arterial kan
ulaşmaktadır. Karaciğere yaklaşık 1500 ml/dk. kan gelir. Bunun %75-85’i (1100 ml/dk.) v. portae
hepatis ile, %15-25’i (400 ml/dk.) a. Hepatica propria ile gelir. Karaciğere sağlanan dual kanlanma
özelliği nedeniyle karaciğer enfarktları oldukça az gözlenir.

Karaciğeri besleyen a. hepatica propria, truncus coeliacus’tan çıkan a. Hepatica communis’in


dalıdır.

A. hepatica propria, v. Porta hepatis ve ductus choledochus omentum minusun sağ kenarında
bulunan duodenumun üst bölümünden karaciğere uzanan lig. Hepatoduodenale içinde bulunan
önemli yapılardır. Lig. Hepatoduodenale içinde bunlar dışında lenf damarları, lenf nodülleri ve
özellikle a. Hepatica propria etrafındaki pleksus hepaticus olarak isimlendirilen otonom sinirler de
yer alır.

A. hepatica propria, lig hepatoduodenale içinde porta hepatis’e geldiğinde iki dala ayrılır: ramus
sinister ve ramus dexter. Ramus dexter, safra kesesini besleyen a. cystica dalını verir. A. Hepatica
propria’nın bu şekli toplumun yaklaşık %50’sinde görülür. Bununla birlikte bu ramus dexter ve
sinistra’nın farklı şekillerde karaciğere ulaştığı durumlar da söz konusudur. A. hepatica propria’nın
sağ ya da sol dalı başka bir kaynaktan çıkarak gelmiş olabilir. B şeklinde ramus dexter a.
mesenterica sup.’dan, ya da d şeklindeki gibi ramus sinister a. gastrica sinistra’dan dal olarak
ayrılmış. Bu durumlara replaced arter adı verilir. Normal dallar varken başka bir arterden de dal
gelmişse bunlara aksesuar arter denir (e şeklindeki gibi).
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

KARACİĞERİN VENLERİ

Vena porta hepatis, pankreasın arkasından v. mesenterica superior ile v. Lienalis’in birleşmesiyle
oluşur. Yaklaşık 8-10cm’lik bir ven olarak yukarı ve hafif sağa doğru lig. Hepatoduodenale içinde
ilerler ve porta hepatise geldiğinde sağ sol dallarına ayrılır.

Portal sisteme gelen bu kan v. Mesenterica superior yoluyla ince bağırsaklardan, çıkan kolon ve
transvers kolonun yaklaşık sonuna kadarki bölümden gelirken, inen kolon sigmoid kolon ve
rektumdan gelen kanın büyük kısmı ise v. mesenterica inferior yoluyla gelir ve v. Lienalis’e
(splenica) dökülür ya da biraz daha mediale doğru kıvrılarak v. Mesenterica sup.’a açılarak portal
sisteme drene olur. Böylece karın içindeki bütün sindirim kanalına ait venöz kan karaciğere gelmiş
olur. Bu şekilde bağırsak duvarındaki kapiller yatakla, karaciğer arasındaki kapiller yatak arasında
oluşan venöz bağlantı portal sistem olarak isimlendirilir.

Lig. Hepatoduodenale içindeki önemli yapılar; ön tarafta ve daha solda a. hepatica propria, daha
sağda ductus choledochus ve arkada v. porta şeklinde sıralanmıştır. Porta hepatis’ten karaciğere
sokulan a. hepatica propria, v. Porta hepatis ve bu alandan çıkan safra yolları karaciğer içinde
birlikte dağılırlar. Aşağıda görüldüğü gibi karaciğer lobcuklarının köşelerine kadar beraber
ilerleyerek lobların içine doğru dallarını gönderirler. V. porta hepatis, a. hepatica propria dallarıyla
karaciğere gelen arteriyel ve venöz kan lobüllerin içindeki sinüzoidlerle bir araya gelir. Yani
arteriyel ve venöz kan sinüzoidlerde birleşir. Buradan sonra karaciğer boşluklarının ortasında
bulunan v. Centralislere dökülür. V. Hepaticalar, v. centralisleri v. cava inferior’a bağlar. V.
hepatica dexter, sinistra ve intermedia olarak 3 tanedir. Diyaframdan geçmeden hemen önce
vena cava inferior’a ulaşır.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

PORTAL HİPERTANSİYON VE PORTO-KAVAL ANASTOMOZLAR:

Karaciğerde ya da portal sistemde kanın drenajını etkileyecek herhangi bir patoloji basınç artışına
yol açar ve kaval sistemle olan bağlantılarıyla kava sisteme geçer ve bu alanlarda genişlemeler olur.
(Hoca bu konuda çok detaya girmeyeceğini sadece bulunduğu alanlara değineceğini söyledi).

Bunlardan bir tanesi göbek çevresinde, lig. Teres hepatisin etrafındaki paraumblical venlerle karın
duvarı arasındaki venleri arasında gerçekleşir.

Bir diğeri özofagus çevresinde portal sisteme direne olan v. gastrica sinistra dallarıyla, özofagusun
torakal parçasını direne eden azygos parçası arasında gerçekleşir ve özofagusun alt bölümünde
kardiya çevresinde yer alır.

Bir diğeri rektum çevresinde yer alır. Bu alandaki kanın büyük bölümü v. rectalis sup. yoluyla v.
mesenterica inf. ve portal sisteme drene olurken bu yolla drenaj sağlanamıyorsa v. rectalis media
ve inf. ile v. iliaca interna ve kaval sisteme doğru yönelir ve bu bölgedeki anastomozlarda
genişleme görülür.

Karın arka duvarında bulunan rektoperitoneal organlarla bu bölgeye sonradan yapışmış olan kolon
damarları arasında da anastomozlar meydana gelir. Bu da porto-kaval anastomozların önemli bir
alanını oluşturur.

KARACİĞERİN MİKROSKOBİK YAPISI:

Glisson Kapsülü: Karaciğer peritonun hemen altında önemli bir fibröz kapsülle çevrelenmiştir. Bu
kapsüle glisson kapsülü ya da tunica fibrosa hepatis adı verilir. Bu kapsül porta hepatis’ten
karaciğere giren damarların etrafında devam eder bu damarların etrafında devam eden kapsüle de
capsula fibrosa perivascularis denir.

Lobuli hepatis:
 Karaciğerin en küçük fonksiyonel ünitesidir.
 50.000-100.000 tanedir.
 Hekzagonal yapıdadırlar.
 Çap: 0.8-2 mm
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Kesitte altıgen görünümlü lobüllerin ortasında v. centralis yer alır, köşelerinde ise porta hepatis’ten
gelen a. hepatica propria, v. porta hepatis ve safra kanallarının dalları yer alır. Karaciğer etrafında
bulunan glisson kapsülü porta hepatis’ten gelen yapıların etrafında bunların dallarıyla birlikte
karaciğerin içinde dağılım gösterir. A. hepatica propria, v. porta hepatis ve safra kanalının üçüne
portal triad denir. Bu alana ise portal zone (portal alan)denir.

Karaciğerin lobül yapısı histolojik ve anatomik özelliklere göre tarif edilmesene rağmen farklı
tanımlamalar da yapılmıştır.
Bunlardan biri merkezinde portal alanın yer aldığı ve köşelerini v. centralislerin oluşturduğu üçgen
portal lobüldür. Bununla birlikte her iki ucunda v. centralislerin olduğu baklava şeklindeki bu alan
ise karaciğer asinüsü olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaların amacı karaciğerde ortaya çıkan
patolojileri tarif etmeye yöneliktir. Örn: toksik bir madde karaciğere emilerek geldiyse portal alana
yakın olan hücreler bundan daha fazla etkilenir, hipoksi hasarıysa özellikle v. centralis yakın
alanlarda daha belirgin olarak kendini gösterebilmektedir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Sindirim sisteminden emilip portal venle karaciğere gelen mikroorganizmalar için çok önemli bir
savunma sistemi vardır. Sinüzoidlerin duvarlarında fagosite edici Kupfer hücreleri yer alır.

Sinüzoidlerin duvarındaki fenestralar oldukça geniştir ve geçirgenlikleri çok fazladır. Bu yüzden


perisinüzoidal alana kanın şekilli elemanları dışında sıvı kısmının çoğu geçiş yapar. Perisinüzoidal
alanda ise stellat hücreleri önemli hücrelerdir. (Stellat hücreleri vitamin A deposu ve aynı
zamanda ekstrasellüler matrix ve kollajen sentezinden sorumlu hücrelerdir.)

Karaciğer lobülünde özellikle hepatositlerin arasında kalacak şekilde yerleşmiş kendine ait bir
kanalı olmayan safra drenajını sağlayan küçük kanalcıklar da gözlenir. Bu şekilde karaciğer
hücrelerinin oluşturduğu safra yine karaciğer hücrelerinin sınırlarını oluşturduğu safra
kanaliküllerine atılarak merkezden perifere doğru taşınır ve interlobüler safra kanallarına boşalır.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Karaciğerin fonksiyonel anatomisiyle morfolojik anatomisi birbirinden farklıdır.!

Anatomik olarak karaciğeri ikiye bölen lig. falciforme hepatis, portal alandan giren damarların
dağılımına uymamaktadır. Fonksiyonel anatomide sağ ve sol bölümlerini ayıran çizgi yaklaşık
olarak sulcus sagittalis dexter hizasındadır. Orta hepatik venin yaklaşık 1 cm sağından geçen
nispeten avasküler olan bu hatta hemihepatektomi hattı (CANTLİE HATTI) denir. Bu çizginin
solunda kalan bölge sol segmentlerini sağında kalan bölge sağ segmentlerini meydana getirir.
Cerrahi olarak önemli olan hat bu hattır. Bu çizgiden girerek yapılan cerrahi işlemlerde ana
vasküler yapılara dokunulmadan avasküler bir alanda karaciğer ikiye ayrılmış olur. Bu hattın
derininde ise orta hepatik ven (vena hepatica intermedia) bulunur. Lobus caudatus sağ sol her iki
pedikülden de damar alan bir yapıya sahiptir o yüzden sol veya sağa ait şeklinde değil de ayrı bir
karaciğer bölümü olarak ifade edilir.

Portal triadın segmentlere dağılan dalları arasında bir bağlantı yoktur. Bu nedenle bir segmente
ulaşan portal triad bulunup bağlanarak segmentektomi yapılabilir. Fakat segmentleri direne eden
venler arasında bağlantılar görülebilir.
Portal triad-> v. centralis-> v. sublobularis-> v. hepatica

Hepatik venöz sistem kaudat lobun tam ortada yer alması nedeniyle her iki ana portal pedikülden
de damarlar alır. Aynı zamanda venöz dolaşımda direkt vena cavaya dökülebilir.
Diyaframın hemen altında karaciğerin venöz drenajını sağlayan bu üç önemli ven dışında sağ lobun
arka bölümünden aksesuar sağ hepatik venlerin vena cavaya sıklıkla açılabilir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Karaciğerin lenf damarı sistemi:


I. Yüzeysel-subperitoneal lenfatik sistem
II. Derin-intraparankimatöz lenfatik sistem

KARACİĞERİN LENFATİK DRENAJ YOLLARI:

I. Kaudalden porta hepatis’e uzanan yol: Portal üçlüye yakın olarak seyreden ve
kaudale doğru karaciğerin visseral yüzündeki porta hepatise yönelmiş sistemdir. Bu
önemli yol porta hepatis’teki nodi lymphoidei hepatici vasıtasıyla lig.
Hepatoduodenale’deki lenf damarları üzerinden truncus coeliacus’taki nodi lymphoidei
coeliaci’ye ulaşır ve buradan cisterna chyli’ye drene olarak ductus thoracicus ile yukarı
doğru devam eder.
II. Diaphragma’dan geçip kraniale uzanan yol: (Foramen vena cava ve hiatus
oseophageus’tan geçer.). Nodi lymphoidei mediastinales üzerinden trunci
bronchiomediastinales ile bağlantısı olan, nodi lymphoidei phrenici inferior ve
superior vasıtasıyla kraniale ulaşır. Bu yolla karaciğerde oluşmuş bir kanser torakal
lenf nodüllerine metastaz yapabilir.

Lig. Coronarium ve lig. Triangularelerdeki bazı lenf kanalları lenf nodülünde uğramadan direkt
olarak ductus thoracicus’a dökülebilir.

KARACİĞERİN İNNERVASYONU:
Karaciğer innervasyonunu sağlayan otonomik liflerin büyük bölümü truncus coeliacus etrafındaki
plexus coeliacus’tan gelir. Bu lifler a. hepatica communis ve propria etrafından porta hepatise
sokulurlar ve portal triadla birlikte karaciğerin içine dağılır.

Sempatik Lifler: Plexus coeliacus’a gelen sempatik lifler ganglia coeliaca’da nöron değiştirdikten
sonra postganglionik olarak dağılım gösterir.

Parasempatik lifler: Parasempatik lifler ise özofagusla birlikte truncus vagalis anterior ve
posterior olarak karın boşluğuna geçtikten sonra omentum minus içindeki dallarıyla porta hepatise
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

sokulur, otonomik liflere katılır. Portal triadla karaciğere dağılım gösterir. Preganglionik sinir
lifleri plexus hepaticus’ ta sinaps yapar.

Duyu innervasyonu: Karaciğer kapsülünün üzerinde bulunan periton; sağ n. phrenicus ve alt
intercostal sinirler tarafından innerve edilir. Bu nedenle karaciğerde ortaya çıkan, herhangi bir
ağrı oluşturan patoloji, n. Phrenicus’la taşınıp servikal segmentlerden medulla spinalise ulaştığı
için buradan çıkan supraclavicular dalların yayılım gösterdiği sağ omuz bölgesinde yansıyan ağrı
olarak hissedilir.

SAFRA SİSTEMİ:

Safra, karaciğer hücrelerinin


sınırlandırdığı, kendine ait
duvarı olmayan canaliculi
biliferi olarak isimlendirilen
kanallarda lopçuğun
merkezinden perifere doğru
akmaya başlar.
Portal alanın sınırına
geldiğinde ise kendine ait
duvar yapısı gözlenen ilk
kanal olan Ductus biliferi
intralobularis (HERİNG
KANALI)’ e geçer. Hering
kanallarından sonra safra
portal alanda bulunan safra
kanallarına (Ductus biliferi
interlobularis) boşalır.

Ductus hepaticus dexter ve


sinister porta hepatis’te
birleşerek ductus hepaticus
communis’i oluşturur.
Ductus hepaticus communis
2-4 cm’lik seyirden sonra
ductus cysticus’la (safra
kesesinden gelen kanal)
birleşir ve ductus
choledochus’u oluşturur.
Koledok kanalı lig.
Hepatoduodenale içinde aşağı
doğru uzanır. Duodenumun
ilk bölümünün ve pankreas
başının arkasından geçerek
duodenumun ikinci bölümüne
açılır. Açıldığı noktada
genellikle ductus pancreaticus
ile birleşir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Safra kesesi (vesica biliaris, vesica felleae) karaciğerin


visseral yüzüne yapışmış olarak bulunan peritonla
sarılmış önemli bir organdır.

Safra kesesi linea midclavicularisin arcus costarumu


kestiği noktanın 1-2 cm medialinde ya da rectus
abdominis’in sağ kenarının arcus costarum’a
tutunduğu seviyede bulunur. Buraya MURPHY
noktası denir. (Yanda yıldızla işaretli bölge). Hasta
derin nefes alırken bu noktaya bastırıldığında şiddetli
bir ağrıyla hastanın nefesinin kesilmesi Murphy
belirtisi olarak bilinir.

SAFRA KESESİNİN
BÖLÜMLERİ:

Karaciğerin alt kenarından


küçük bir bölümü görülen
dik kısmına fundus denir.
Daha yukarıda corpus
bölümü ve ardından boyun
kısmı (collum) bölümü gelir.
Daha da yukarıda ise safra
kesesinin kanalı (ductus
cysticus) vardır. Ductus
cysticus, ductus hepatis
communis’le birleşerek
ductus choledochus’u
oluşturur. Ductus cysticus
için çok sayıda plica vardır.
Bu plicalara plica spiralis
denir. Kesenin boşalması
sırasında kontrolü sağlar.

CALOT ÜÇGENİ (trigonum


cystohepaticum): Solda ductus
hepaticus communis, sağda
ductus cysticus, yukarıda
karaciğer ile sınırlanır. A.
hepatica propria’nın ramus
dexter’inden ayrılan a. cystica
bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda
calot üçgeni a. cystica, ductus
hepaticus communis ve ductus
cysticus’ la sınırlandırılmış
şekilde geçer. Ancak ilk tanım
daha doğrudur.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

Ductus choledochus ve ductus


pancreaticus’un birleşip
duodenum’a döküldüğü yerde bir
genişleme meydana gelir. Bu
genişlemiş alana ampulla
hepatopancreatica denir. Ampulla
hepatopancreatica, duodenumun
duvarında plica longitidunalis
duodeni olarak kendini gösterir ve
bunun alt ucu papilla duodenum
major’a açılır. Bu bölgede kanallar
etrafındaki sfinkterler çok
önemlidir. Ampulla
hepatopancreatica’nın etrafındaki
sfinkterin adı M. sphincter
ampullae’dir (ODDİ SFİNKTERİ).
Hem koledok hem pankreas
kanalının da ayrı ayrı sfinkterleri
vardır. Bunlar da sırasıyla m.
sphincter ductus choledochi
(BOYDEN) ve m. sphincter
pancreatici’dir. Yukarıdaki resimde BOYDEN yanlış yere yazılmış, dikkat edelim!

Pankreas başını tutan tümörlerde koledok kanalı da etkilenebilir ve safra akımı bozulabilir.
Safrayla atılamayan bilirubin’in kana sızmasıyla hastada sarılık ortaya çıkar. Bu şekilde karın
ağrısı, sarılık ve sindirimle ilgili şikayetlerle başvuran hastalarda pankreas başındaki kanser
ihtimali de akla gelmelidir.

Endoskopik retrograd kolanjio pankreotografi (ECRP), safra kanalı inceleme yöntemlerinden


birisidir. Bu tetkikte ağız yoluyla endoskop vasıtasıyla mideye sonra da duodenuma ulaşılarak
papilla duodenum majör gözlenir. Oddi sfinkteri hafifçe kesilerek içine katater konur ve safra
kanalları içerisine radyoopak madde verilir. Radyoopak maddenin kanallarda geriye doğru yayılımı
incelenir. Bu şekilde tıkanıklığın gösterilmesi açısından önemlidir.
Hepar, porta hepatis, safra kesesi ve safra yolları Prof. Dr. H. İbrahim Açar

SAFRA AĞRISI NEREYE VURUR?

KARACİĞER İĞNE BİYOPSİSİ:


Koltuk altından geçen çizgi boyunca 8.ya da 9. İCA’dan girilerek diyaframa sonra da karaciğere
ulaşılır ve bu şekilde biyopsi alınabilir.

Öncelikle; geçen hafta dersin videosunu hoca cumartesi günü yüklediği için 1 günde notu
tamamlayamadım o yüzden bu haftaya kaldı ve not çok uzun oldu farkındayım ama ders kaydı
maalesef 1 saat olduğu için atladığım bir şey olsun istemedim. Notun içinde hatam olduysa bana
yazabilirsiniz düzeltirim.

Spesifik olarak isim yazmayacağım ama buradan tüm arkadaşlarıma kucak dolusu sevgilerimi
yolluyorum hepinizi çok özledim umarım en kısa zamanda Ankara’da buluşuruz…♥

Şarkı arası: https://www.youtube.com/watch?v=qsqeRdgySiI

İYİ ÇALIŞMALAR

-Burçin BACAK
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

1. Pankreas
Planum transpyloricum (L1) yakınında, 12-15 cm uzunlukta Regio
epigastrica ve sol hypochondrium’da yerleşmiştir. Pankreasın
gövdesi/corpusu orta hattı L1-L2 hizasında çaprazlar. Başı sağa doğru
yönelmiştir ve L2-L3 seviyeleri arasında uzanır. Kuyruğu/caudası dalağın
hilumuna kadar uzanır. Hem endokrin (insülin, glukagon) hem ekzokrin
(tripsin, amilaz, lipaz) salgı yapan alveolar yapıda bir bezdir. Ferment
içeren ve saccus pancreaticus denilen bu salgı yağ, protein ve
karbonhidratların sindiriminde rol alır. Sekretin ve kolesistokinin pankreasın
sekresyonunu stimüle eder. Pankreas adacıklarında dört hücre grubu
vardır: 1) Alfa hücreleri glukagon 2) Beta hücreleri insülin 3) Delta hücreleri
somatostatin 4) PP hücreleri pankreatik polipeptid sentezlerler.
Pankreas bursa omentalis'in arka duvarında yerleşmiş sekonder
retroperitoneal bir organdır.
** Sekonder retroperitoneal organlar: pancreas, colon ascendes, colon
descendes, duodenum'un birinci parçasının ilk yarısı hariç geriye kalan
bölümü
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Embriyolojik olarak 4. Haftada ön bağırsak'tan (foregut) dorsal ve ventral


taslaklar gelişir ve 7. Haftada dorsal ve ventral taslaklar birleşir.
** Ön bağırsak'tan gelişen organlar: Oesophagus, mide, duodenum 1.
Bölümü ve 2. Bölümünün proksimal yarısı, karaciğer, safra kesesi,
pancreas alt ve üst bölümleri ve dalak

Normalde pankreasın olması gereken yer C şeklindeki duodenumun iç


kısmıdır. Ancak bir gelişim anomalisi olarak bazı durumlarda duodenumu
tamamen sarar. Bu durumda sindirim bu noktada tamamen tıkanır. (Çocuk
beslenmese dahi sindirim sıvıları burada birikerek tıkanıklığa sebep olur ve
müdahale edilmediği takdirde ölümcüldür.)
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Bölümleri
Dört bölümden oluşur: Caput, collum, corpus ve cauda.

Caput duodenum eğriliği üzerinde yerleşir. Proc. Uncinatus caput'un çengel


şeklindeki uzantısıdır. A./V. Mesenterica superior'ların arkasında ve Aorta
abdominalis'in önünde bulunur. L2-L3 hizasında bulunur. Ön yüzü Colon
transversum ile yakın komşuluk içindedir, aralarında periton bulunmaz.
Arka yüzü ise ductus choledochus, VCI, A. Renalis dextra ve V.
Renalis'lerin son kısımları ile komşudur.

Collum ile arasında processus uncinatusun (caputun alt kenarından sola


doğru olan uzantı) oluşturduğu incisura pancreaticus denilen bir çentik
bulunur. Pankreas kanseri en çok bu bölümden gelişir. Bu çentiğin içinde,
önemli yapılar bulunur (A./V. Mesenterica superior, Ductus choledicus) ve
kanser durumunda direkt etkilenirler. İlk bulgular ductus choledicusa baskı
sonucu safranın duodenuma değil kana geçmesi ve sarılık oluşması
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

şeklinde kendini gösterir. Ancak bu bile kanserin çok ileri aşamasıdır ve geç
teşhis sayılır. Sonrasında ise A. ve V. Mesenterica superiora baskı sonucu
sindirim sisteminin beslenmesi büyük ölçüde aksamaya uğrar.

Collum pancreatis'in arkasında V. Porta Hepatis oluşur. Önünde ise pilor


vardır.

Corpus Pancreatis'in ön yüzü bursa omentalis ve mideden ayrılır. Arka


yüzü; aorta abdominalis, a.mesenterica superior, gl.suprarenalis sinistra,
sol böbrek ve damarları ve v.splenica ile komşudur.
Corpusun ön kenarına mesocolon transversum tutunur.
** caput-collum ve corpus pancreatis srasından a. v. Mesentericasuperior
geçer.

Cauda pancreatis sol böbreğin önünden dalak hilumuna kadar uzanır.


Lig.splenorenale'nin içindedir. Pancreas adacıkları en fazla bu bölümde
bulunur.
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Kanalları

1. Ductus Pancreaticus Major (Wirsung Kanalı)


Sağa doğru uzanarak collum pancreatise ulaşır. Burada aşağı doğru döner
ve duodenuma açılacağı yer yakınında ductus choledicusla birleşerek
Ampulla Hepatopancreaticayı (Ampulla Vateri) oluşturur. Ampulla
hepatopancreatica duodenumun pars descendesinin medial duvarında
oblik olarak uzanır. Mukozada yaptığı kabartıya plica longitudinalis duodeni
denir ve duodenumun 2. Parçasında lümenine papilla duodeni major'a
açılır.

2. Ductus Pancreaticus Accessorius (Santorini Kanalı)


9% oranında vardır. Dorsal taslaktan gelişen bölümün kanalıdır. Caput
pancreaticisin üst bölümünü drene eder. Papilla duodeni majorun 2 cm
yukarısındaki papilla duodeni minorda duodenuma açılır. Ancak genellikle
körelmiştir.

Ductus pancreaticus major duodenum açılma yerinde ductus choledicus ile


ortak bir sfinkter yapısı oluşturur: M. Sfinkter oddi ( M. Sfinkter ductus
choledicus + M. Sfinkter ductus pancreaticus). Düz kas yapısındadır ve
parasempatik sinir dışında,
-Duodenum duvarı gerilmesi
-Duodenum duvarından enzim salgılanması bu sfinkter yapıyı destekler.

Beslenmesi
Arteryal beslenmesi truncus coeliacus tarafından sağlanırken ağrısı
epigastrium bölgesinde hissedilir. Turuncus coeliacustan ayrılan A.
Hepatica Communis, karaciğeri besleyen A. Hepatica Propria dalını
verdikten sonra
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

pankreası besleyen A. Pancreaticoduodenalis superior, ve A. Mesenterica


Superiorun dalı olanA. Pancreticoduedenalis Inferior caputta anastomoz
yaparak bu bölgeyi birlikte beslerler.

Corpus ve caudayı A. Splenicanın Rr. Pancreatici dalları besler.

Corpus ve caudanın arterleri takip eden venleri totalde V. Splenica


aracalığıyla
V. Portae Hepatise dökülür. Caput pancreatisin venleri V. Mesenterica
Superiora drene olur. Birkaç dal direkt olarak V.portae Hepatise
açılır.

** V. Lienalis (Splenica) + V. Mesenterica Inferior = V. Lienalis (ismi hala


değişmiyor.)
** V. Lienalis + V. Mesenterica Superior = V. Portae Hepatis
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Lenfatikleri
Corpus ve cauda pancreatis lenfleri, pancreatic (nodi pancreatici) ve
splenic (nodi splenici) lenf düğümlerine drene olur. Caput pancreaticus
lenfleri pyloric lenf düğümlerine drene olur. Daha sonra bunlar superior
mesenteric ve coeliac lenf nodüllerine drene olurlar.
Pankreas adacıklarında lenf damarı yoktur.

İnnervasyonları
Sinirsel uyarımı plexus coeliacus tarafından sağlanır. Parasempatikleri N.
Vagus'tan, sempatikleri n. Splanchnicus majus ve minus ile gelir.
N. Splanchnicus major (T5-T9) göğüs kafesi arka duvarında ilerleyerek
diaphragma crus'ları arasından geçen liflerin genellikle tamamına yakını
ggl. Coeliacum'da sinaps yaparak karaciğer, safra kesesi, mide, duodenum,
dalak ve pankreasa giderler
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Klinik
Aksesuar pankreas dokusu / Pankreas rüptürü / Pankreas başı, boynu ve
gövdesi kanserleri / Insülinoma / Zollinger-Ellison sendromu / Anular
pankreas

Pankreasa Cerrahi Yaklaşım


Pankreasa iki tür cerrahi yaklaşım vardır:
Birincisi Omentum Minusun Lig. Hepatogastricumun tam ortasından
girmektir. Tabi ki bu yapının içindeki A. Gastrica dextra ve sinistraya dikkat
edilmelidir. Ayrıca yine omentum minusta bulunan Lig. Hepatoduodenaleye
asla dokunulmamalıdır. Çünkü içerisinden V. Portae Hepatica, A. Hepatica
Propria gibi çok önemli yapılar geçer.
İkincisi Omentum Majusu midenin altından
keserek ulaşmaktır.

2. Dalak (Splen, Lien)


Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Birinci bağırsak kanalından gelişir. Sol hypochondrium bölgesindedir.


Konum olarak üst sınırı sol 9. kaburga, alt sınırı da sol 11. kaburga
hizasında bulunur. Vücuttaki en büyük lenfoid organdır. Hilum
splenicum(lienale) hariç tamamen peritonla sarılıdır(Intraperitonealdır)
** Intraperitoneal organlar: karaciğer, mide, dalak

Gebeliğin 4. 5. ve 6. Haftalarında dorsal ve ventral mesentrium'un gelişimi;


Ventral mesenterin ön parçası lig. Falciforme
Ventral mesenterin arka parçası omentum minus
Dorsal mesenterin ön parçası lig. Gastrosplenicum
Dorsal mesenterin arka parçası lig. Splenorenale
Karaciğer ve omentum minus ventral mezenterden gelişirken, mide,
omentum majus, dalak ve pankreasın gövde ve kuyruk kısmı dorsal
mezenterden gelişirler.

Gelişimi dışında sindirim sisteminde bir rolü yoktur. Hematopoetik bir


organdır. Embriyonal dönemin bir aşamasında kan hücresi üretir. Ancak
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

daha sonra bu görevi kemik iliği üstlenir. Sonrasında esas görevi,


dolaşımdaki yaşlı kan hücrelerini (özellikle eritrositleri) parçalamaktır.
İçerdiği sinüzoidal kapillerler ile kanlanması boldur. Kan hücreleri
yaşlandıkça deformasyona uğrar ve bu kapillerlerde bu durum algılanır. Bu
parçalanmanın amacı Demir'in geri kazanımıdır. Beslenmeyle alınan Demir
bu yolla kazanılana göre oldukça azdır. Dalağın bu fonksiyonu kimi zaman
zararlıdır: Afrika'da yaşayan insanlarda sık görülen sıtmaya bağışıklıktan
dolayı gelişen Orak Hücreli Anemi hastalığında bütün eritrositler tehdit
olarak algılanıp yaşlı veya genç farketmeksizin dalak tarafından parçalanır.
Tek tedavisi dalağın alınmasıdır. Dalak alındığında yaşlı eritrositlerin
varlığından kaynaklanan aneminin derecesi öncekine göre çok daha az
ciddidir.

Penetran yaralanmalarda (bıçaklanma gibi) büyük oranda karaciğer zarar


görürken, künt yaralanmalarda (göğüs kafesinin bir yere ani çarpması gibi)
en fazla zarar gören organ dalaktır. Bunun sebebi dalağın peritonun
altındaki ince kapsülüdür. Bu ince kapsül dikilmek istendiğinde her iğne
darbesi yeni kanamalara yol açacağından tek çözüm yine dalağın
alınmasıdır.

Splenomegali durumunda dalağın extremitas anterioru arcus costarumun


altında doğru büyür ve bu bölge muayene edildiğinde bir sertlik hissedilir.
Yine bu duruma bağlı olarak Traube alanında (sol ön aksiller hat x Proc.
Xiphoideus hizasındaki transvers hat x sağ arcus costarum) normalde
Fundusun içi boş sesini duymamız gerekirken dalağın buraya taşarak
büyümesi sonucu içi dolu bir ses duyarız.

Yüzeyleri Ve Komşulukları
Facies Diaphragmatica:
Diaphragma aracılığıyla sol 9-11. Kaburgalar ile komşuluk yapar. Konveks
ve düz olup, yukarıya, arkaya ve sola doğru bakar.
-Facies Visceralis
*Facies/Impressio Gastrica: Midenin sol arka yarımı ve cauda pancreatis
ile komşuluk yapar.
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

*Facies/Impressio Renalis: Sol böbreğin ön üst yüzeyiyle komşudur.


*Facies/Impressio Colica: Flexura coli sinistra ile komşudur.
-Extremitas posterioru üst-iç ucu olup columna vertebrales daha
yakındır.
-Extremitas anterioru alt-dış uç olup flexura coli sinistra üstüne oturur.
-Hilum: Facies visseraliste damarların ligamentler içerisinde giriş ve çıkış
yaptığı kısımdır.
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

Ligamentleri
1. Lig. Splenorenale (Lieonerenale): Sol böbreğin ön yüzünden dalak
hilumuna uzanır. İçinde dalağın damarları olan A.Lienalis ve V.Lienalis
bulunur.
2. Lig.Gastrolienale (Gastrosplenicum): İçinde A./V. Gastrica Breves ve
A./V. Gastroomentalis Sinistra bulunur.
3. Lig.Pancreaticolienale
4. Lig. Phrenicocolicum: Flexura coli sinistrayı diaphragmaya asar. Dalağı
alttan destekler.

Beslenmesi
A.Splenica(Lienalis):
-Turuncus coeliacusun en kalın dalıdır.
-Bursa omentalisin arka duvarında, pankreasın üst kenarı boyunca kıvrımlı
bir seyir gösterir.
-Lig. Splenorenale boyunca dalak hilumuna uzanır.
Prof. Dr. Ayhan Cömert Pancreas ve Lien

-Hilum lieniste 6 veya daha fazla dala ayrılır.

V.Splenica(Lienalis):
-Hilumdan çıkan 6 veya daha fazla venin birleşmesiyle oluşur.
-Arterin aşağısında ve pankreasın arka yüzünde seyreder. V.messenterica
superior ve inferior ile birleşerek V.Portae Hepatisi oluşturur.

Baharın gelişini simgeleyen, doğanın uyanışını gösteren ve sıcaklığın


toprakla buluşmaya başladığını işaret eden Nevruz Bayramınız kutlu
olsun. (21 Mart 2021)
Shila Vardini
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ
Radyoloji görüntülerini değerlendirme açısından kesit anatomisi önemlidir. Çünkü radyolojik görüntülerinin
neredeyse tamamı kesit anatomisine dayalıdır.

Karın organlarının kesit anatomisini değerlendirirken özellikle sabit yapılar olan kemik ve eklemlerle olan seviyeleri;
organların yerleşimi, bulundukları pozisyon göz önünde bulundurulmalıdır. Ve ayrıca kesitlere bakarken hastanın
ayak ucundan bakıldığı da önemli bir detaydır.

Organların yerleşimine bakıldığında mezosu bulunan organların karın ön duvarına biraz daha yaklaştığı görülür. Bu
nedenle daha ön tarafta. Özellikle bağırsak sistemine ait yapılar görülür. Bunlar kaldırıldığında retroperitoneal
alandaki organlar görülür. Bunlar da öncelikle sekonder retroperitoneal organlar olan karın duvarına sonradan
yapışmış olan organlardır. Daha anteriorda görülür. Sekonder retroperitoneal organların arkasında ise primer
retroperitoneal organlar yer alır.

T8 corpus seviyesinden itibaren bakıldığı zaman ki bu seviye 4. İnterkostal aralık ve 5. costa seviyelerine denk
gelmektedir. Diyaframın yüksekliği yaklaşık olarak bu seviyeye denk geldiği için bu seviyeden itibaren bakılıyor. Bu
seviyeden geçen kesite bakıldığı zaman ön tarafta sternum ve ona tutunan costalar, hemen ardından göğüs duvarına
komşu olan kalbin sağ ve sol ventrikülleri ve sağ atriyum da görülmektedir. Arka tarafta ise T8 seviyesindeki omurga
görülmektedir. Yavaş yavaş aşağı doğru ilerlendiğinde diyaframın hemen altında bulunan karaciğer görünmeye
başlar. İlerledikçe karaciğerin büyüdüğü ve kesitte kapladığı yer artar. Ve bir süre sonra sağ atriyuma açılan vena
cavayı ve biraz daha ilerledikçe vena cavanın ayrıldığı hatta biraz daha ilerledikçe karaciğerin arkasında yer alan
sulcus vena cavaya yerleştiği görülür. Biraz daha ilerlediğimiz zaman vena cavaya bazı venlerin açıldığı dikkat çeker.
Bu venler portal sistemin karaciğere getirdiği kanı kaval sisteme iletmeye yarayan hepatik venlerdir. Sağ taraftaki
görüntü bu şekildeyken sol tarafta da mide boy göstermeye başlar ve ilk olarak fundus bölümü görülür. Bu anda
oesophagus henüz mideye bağlanmamış olup T9 seviyelerinde diyaframı geçip T10-11 seviyelerinde ise midenin
kardiya bölümüne bağlanır. Bu seviyeden itibaren mide karın ön duvarına doğru oblik bir seyir gösterir ve Labbe
Üçgeni’ne doğru yaklaşır. T10 seviyelerinde midenin arka dış tarafında bir organ daha görülmeye başlar. Bu organ
parankimatöz yapıda bir organ olup dalaktır.9-11. Costalar arasında yerleşim gösterir. Midenin biraz daha aşağısında,
dalağın alt ucuna yakın bölgede bir kesit aldığımızda lümeni olan bir organ daha görülür. Bu kesit Flexura coli
sinistradan geçer. Flexura coli sinistranın bir kısmı horizontal kolunu oluşturur, bir diğer kısmı ise colon descendesi
oluşturur. Flexura coli dextra ise biraz daha aşağıda kalır (T11-12 seviyeleri) çünkü sağ tarafta bulunan karaciğer
burada büyük bir alan kaplar. Flexura coli sinistra göründükten sonra aşağı doğru inildikçe transvers kolon ön
taraftan aşağı doğru sarkmış bir şekilde görülür. Ancak bir süre daha flexura coli dextra görülmez. T11 seviyelerinde
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
de yeni bir organ görülmeye başlar. Bu organ pankreas olup kuyruğu biraz daha dalağa doğru uzanır. Pankreasın biraz
daha görünür hale geldiği seviyelerde yani T12 seviyelerinde dalağın arter ve venleri olan a./v. splenica da görülür.
Pankreas vertebraların ve aortun önünde midenin arkasında yer alacak şekilde konumlanmıştır. Bu sırada aortta
diyaframı yeni geçer ve görülmeye başlar. Aort diyaframı geçer geçmez ilk visseral dalı olan truncus coeliacus dalını
verir. T12-L1 seviyelerinde truncus coeliacus üçe dal verir: a. splenica, a. hepatica communis ve a. gastrica sinistra.
Ayrıca aort, L3 seviyesinde de a. mesenterica inferior dalını verir. Ayrıca T11-12 seviyelerinde safra kesesinin
karaciğerle olan komşuluğu da görülür. T12 seviyesinde ductus sisticus ve ductus hepaticus communis birleşerek
ductus choledocusu oluşturur. Ductus choledocus komşuluğunda ise hepatik arter ve portal ven vardır. T12
seviyesinde beliren başka yapılarda bulunmaktadır. Bunlar antrum piloricumdan çıkan canalis piloricus ve pilor
bölümleri ayrıca duedonum da görülür. Ayrıca bu seviyeden itibaren retroperitoneal organ olan böbrekler de sağ ve
sol suprarenal bezlerle görülmeye başlar. Vena splenica T12 seviyesinden itibaren pankreasın arkasından ilerleyerek
T12-L1 seviyelerinde vena mesenterica süperiora açılır. Ve bu iki ven birlikte vena porta hepatisi oluşturur.
Karaciğerin büyük olmasından dolayı T12-L1 seviyelerinde sol tarafta böbreğin büyük bir kısmı görülürken sağ tarafta
yeni yeni görülmeye başlar. L1 seviyesinde de böbreklere ait olan v. renalisin vena cavaya bağlandığı görülür. V.
renalis sinistra aortun önünden geçerek vena cavaya bağlanır bu yüzden v. renalis dextradan daha uzundur.
Böbrekler, karın arka duvarında bulunan m. psoas major ve m. quadratus lumborum ile önemli komşuluklara sahiptir.
L1 seviyesinde vena mesenterica süperior pankreas başının hemen yanında görülür. Ayrıca bu seviyede a.
mesenterica süperiorda görülür ve bu arter kalın ve ince bağırsakları besleyen dallar verir. Duedonuma bakacak
olursak L2 seviyelerinde pars decendes bölümü sona erer ve pars horizontalis kısmı görülür. Bu seviyelerde (T12-L1)
colon ascendens ve transvers kolon görülür. Biraz daha aşağı inildiğinde yani L1 seviyesinde dalakla yakın komşulukta
colon descendes, transvers colon ve colon ascendens görülür. Daha da aşağı inilecek olursa L3 seviyesinde çekum
yani kolonun en geniş alanı görülür; L5 seviyesinde ise ileoçekal valv ve terminal ileum bölüm görülür. L4-5
seviyelerinden itibaren crista iliacalar görülür. Bu kemiklerin iç kısmında m. iliacus ve dış tarafında da gluteal kaslar
görülmeye başlar. Ayrıca bu seviyelerde aort (bifurcatio aorta) ikiye ayrılır ve a. iliaca communis dextra ve sinistra
dallarını verir. L5 seviyelerinde m. psoas major, m. quadratus lumborum, daha arkada bulunan sırt kasları ve karın
duvarındaki kaslar rahatlıkla görülebilir. L5 seviyelerinde bir önemli durum daha söz konusu: vena cava inferior ikiye
ayrılır ve v. iliaca communis dextra ve sinistra dallarını oluşturur.A./V. iliaca communis dextra ve sinistra m. psoas
majora yaklaşarak seyrine devam eder. Sacroiliac eklemlere yaklaştıkları zaman da iliaca extarna ve interna dallarını
verirler. İliaca externalar m. psoas majörün kenarında ilerleyerek lacuna vasorumlara doğru ilerler. İliaca internalar
içe pelvisin içine yerleşirler ve seyirlerine orada devam ederler. L5-S1 seviyelerinden itibaren de sacrum ve sacroiliac
eklemler görülmeye başlar. Ayrıca sacrumun ön tarafa doğru yaptığı çıkıntı yani promontorium da görülür. Daha da
aşağılara inildiğinde colon ascendens sona erer fakat colon descendes devam eder ve sigmoid kolon, rectum ve anal
kanal olarak görülmeye başlar. Rectum etrafında dolaşan m. puborectalis de görülür. Bu kas flexura perinealis
denilen kıvrımı meydana getirir. Bunlara ek olarak mesane ve erkeklerde prostat bezi de görülür.

Arkadaşlar notum burada sona eriyor. Anlatım sırasını hocamızın ders kaydına göre değil kraniyelden kaudale doğru
yapmaya çalıştım. Hocamız kesitlere ulaşabileceğimiz bir sayfa önerdi ve ağırlıklı olarak oradaki kesitler üzerinden
anlattı. Dersi dinlemeyip not okuyacak arkadaşlar için söylüyorum. İyi çalışmalar.

http://www.uni-mainz.de/FB/Medizin/Anatomie/workshop/VH/male/axial/axial.html

Semanur TOKALAÇ 2. YARI


Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
Karın Organlarının Kesit Anatomisi Prof. Dr. Halil İbrahim AÇAR
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ

Merhaba arkadaşlar. Hocamız ders anlatımı sırasında kesitler arasında çok


fazla geçiş yaptığından dolayı işleyiş seyrine göre yazacağım bir not çok
karmaşık olacaktı. Bu yüzden ben de hocamızın söylediği her şeyi seviyelere
ayırıp başlıklar altında topladım. Kesit görüntülerini anlaşılabilir olması için
büyükçe koydum. Yandaki karekoddan hocamızın kullandığı kesitlerin olduğu
sayfaya ulaşabilirsiniz. Umarım hepimiz için faydalı bir not olmuştur. 

‣ Radyoloji görüntülerini iyi değerlendirebilmek için kesit anatomisine hakim olmamız


gerektiğini vurgulayarak derse başladı hocamız.

‣ Mezosu bulunan organlar karın ön duvarına biraz daha yaklaşmıştır ve daha ön tarafta
bulunurlar. Özellikle bağırsak sistemine ait yapılar bu kategoridedir. Bu organlar
kaldırıldığında karşımıza retroperitoneal alandaki organlar çıkar. Bunlar öncelikle sekonder
retroperitoneal organlar olan karın duvarına sonradan yapışmış organlardır. Kesitte daha
anteriorda kalır. Bunların da gerisinde karın arka duvarına yaslı olarak bulunan primer
retroperitoneal organlar karşımıza çıkar.

‣ Kesit anatomisine bakarken arkaya doğru yatmış bir insana ayak ucundan bakıyormuş gibi
değerlendirmeliyiz.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T8 CORPUS

⁎ 4. intercostal aralık veya 5. costa seviyesine denk gelir.

⁎ Diyaframın en üstte yükseldiği seviye yaklaşık olarak burasıdır.

⁎ Ön tarafta sternum ve ona tutunan costalar bulunur. Göğüs duvarına komşu olan kalp, sağ
ventrikül, sol ventrikül, triküspit kapak, sağ atriyum görülür. Arka tarafta T8 seviyesinde
omurga görülür.

⁎ Diyaframın altındaki karaciğerin üst yüzünden ilk geçtiğimiz alan görülür. Aşağı indikçe
karaciğerin kesit alanı büyüyerek ilerler.

⁎ Sağ kalbe bağlanmış olan vena cava görülmeye başlanır.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T8 – T9 DİSCUS

⁎ Karaciğer kesiti ve diyafram kubbesinden geçen kesit gittikçe daha fazla büyür.

T9 CORPUS

⁎ Vena cava ayrılmış olarak görülür. Aşağı indikçe vena cavanın karaciğerin arka yüzeyine
yapıştığı görülür. Daha da aşağı inince V. Cava karaciğerin içerisine neredeyse gömülmüş bir
şekilde görülür.

⁎ Midenin fundus bölümü ve mideden ayrı bir şekilde özafagus görülür. Özafagus diyaframı
T9 seviyesinde geçer. Yaklaşık olarak T10-T11 seviyelerinde midenin kardiya bölümüne
bağlanır.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T9 - T10 DİSCUS

⁎ V. Cavaya açılmış birkaç ven görülmeye başlanır. Karaciğerin üst yüzüne yakın olarak
gördüğümüz bu venler V. Hepaticalardır. Portal sistemle gelen kan karaciğerden geçtikten
sonra hepatik venlerle birlikte V. Cavaya dökülür. V. Cava biraz daha yukarda diyaframı
geçerek kalbe bağlanır.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T10 CORPUS

⁎ Karaciğerin büyük bölümü görülür.

⁎ V. cava inferior ve ona yaklaşmakta olan hepatik venlerin seyri görülür.

⁎ Özafagus diyaframdan geçmek üzeredir. Bu seviyede özafagus yavaş yavaş mideye açılır.
Özafagusun hemen arkasında henüz diyaframdan geçmemiş olan aort bulunur.

⁎ Midenin dış tarafında dalak görülür.

⁎ Parietal plevranın oluşturduğu recessus costodiaphragmaticus görülür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T10 – T11 DİSCUS

⁎ Dalağın alt ucuna doğru yaklaştıkça flexura coli sinistra kesite girmeye başlar. Onu takip
edersek ön tarafta aşağı sarkmış bir şekilde transvers kolon görülür. Flexura coli sinistra
kesitinin bir bölümü öne doğru gelip transvers kolonla devam eder, bir bölümü ise aşağı doğru
inen kolon olarak ilerler.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T11 CORPUS

⁎ Mide karın ön duvarına yaklaşmaya başlar ve antrum bölümü görülmeye başlanır.

⁎ Portal ven iki ana dala ayrılır. Bu iki dal karaciğerin sağ ve sol yanlarına giden iki ana
vendir.

T11 – T12 DİSCUS

⁎ Midenin karın ön duvarıyla direkt komşuluk yaptığı labbe üçgeni görülür.

⁎ Pankreas görülmeye başlanır.

⁎ Karaciğerle komşu olan Flexura coli dextra görülmeye başlanır.

⁎ Karaciğerin alt yüzüyle komşu ve Fossa vesicae biliarise yerleşmiş olan safra kesesi
görülür.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T12 CORPUS

⁎ Pankreas komşuluğundaki dalağın damarları yani v. Splenica ve A. Splenica kesitte


görülür.

⁎ Aortun diyaframı geçtiği seviyedir. Truncus coeliacus aortun diyaframı geçtikten sonra
verdiği ilk visseral dalıdır.

⁎ Böbrekler ve böbreküstü bezleri görülmeye başlanır. Sol böbrek daha yukarda olduğu için
önce sol böbrek kesite girer.

⁎ İnen kolon, colon transversum, flexura coli (hepatica) dextra kesitte görülür.Flexura coli
hepatica biraz aşağı inildiğinde colon ascendens olarak görülmeye başlanır.

⁎ V. cava inferior, canalis pyloricus, pylorus, duodenumun pars superior bölümü ve onun
yakın komşuluğunda ilerleyen pankreas da kesitte görülür.

⁎ Portal ven ve hepatik arter komşuluğunda ductus cysticus ve ductus hepaticus birleşerek
koledok kanalını oluşturur.

⁎ A. hepatica propria, v. Portae hepatis ile birlikte karaciğerin içerisine sokulmaya başlar.
Koledok kanalı da onlara eşlik eder.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

T12 – L1 DİSCUS

⁎ V. splenica v. Mesentarica superior ile birleşmiştir.

⁎ Colon ascendens karşımıza çıkar.

⁎ Karaciğer komşuluğunda sağ böbrek görülmeye başlanır.

⁎ Dalağın sol böbrekle ve kolonla olan komşulukları gözlenir.

⁎ Truncus coeliacusun üç dalı olan A. Hepatica communis, A. Splenica ve A. Gastrica


sinistra birbirlerine yakın olarak görülür.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L1 CORPUS

⁎ V. mesenterica superior pankreas başının hemen yanında görülür.

⁎ Transvers kolon kesitleri görülür.

⁎ Sol taraftaki böbreğe yakın komşulukta colon descendes görülür. Colon ascendens de
kesitte bulunmaktadır.

L1 – L2 DİSCUS

⁎ Karaciğer yavaş yavaş kesitten çıkmaya başlar.

⁎ Colon ascendens, colon descendens ve colon transversuma ait kesitler görülür.

⁎ Böbreklerin psoas kaslarıyla olan komşuluğu önemlidir. Psoas major,quadratus lumborum,


erektör spinanın büyük bölümünün oluşturduğu derin sırt kasları, yüzeyel sırt kasları, karın
kasları görülür.

⁎ Böbrekten gelen venlerin v. Cava inferiora bağlandığı görülür.

⁎ V. renalis sinistra, v. Renalis dextra, A. Renalis dextra, A. Renalis sinistra görülür. Renal
damarların aort ve v. Cavadan ayrılmaları ya da bu alanlara bağlanmaları bu seviyede olur.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L2 CORPUS

⁎ Duodenumun pars descendens bölümü biter ve pars horizontalis bölümü gözükür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L3 CORPUS

⁎ Kolon bu kesitte oldukça fazla genişlemiştir.

⁎ Sol böbrek tamamen kaybolur.

⁎ Kaslar daha belirginleşir.

⁎ Duodenumun biraz alt seviyelerinde A. Mesenterica inferior görülür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L4 CORPUS

⁎ Böbreklerin, duodenumun, pankreasın, dalağın aşağısında kalan bir kesittir.

⁎ Colon ascendens, colon descendens, çekum, aort ve v. Cava görülür.

⁎ Psoas major, quadratus lumborum, sırt kasları, obliquus externus ve internus, transversus
abdominis kasları görülür.

⁎ Aort bu seviyede ikiye ayrılır. Ayrıldığı yere bifurcatio aorta denir.

L4 – L5 DİSCUS

⁎ Crista iliaca ve kemik yapılar görülmeye başlanır.

⁎ A.Communis sinistra ve dextra görülür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L5 CORPUS

⁎ İleocaecal birleşim yeri, terminal ileum bölümü, caecum görülür. Colon ascendens de
kesitte yer alır.

⁎ Kemik yapıların iç yüzünde M. İliacus, dış yüzünde ise gluteal kaslar kendini göstermeye
başlar.

⁎ v. cava inferior ayrılır.

⁎ A. İliaca communis ve V. İliaca communis görülür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

L5 – S1 DİSCUS

⁎ M. Psoas major, fossa iliacaya yerleşmiş olan M. İliacus, M. Gluteus maximus görülür.

⁎ Sacrumun promontorium noktası ve sacroiliakal eklemler görülür.

‣ Bu seviyeden sonra aşağı doğru takip edilince kolon çekum tarafında sona erer. Colon
descendens devam eder. Daha da aşağıda rektum görülür ve rektumdan sonra da anal kanal
gözlenir.
KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

S1

⁎ İliaca communis externa ve interna dallarına ayrılmış durumdadır.

⁎ M. Psoasın kenarlarını takip eden damarlar iliaca externalardır. İliaca interna ise pelvis
içerisine biraz daha yerleşmiştir.

COCCYX

⁎ Flexura perinealis, symphysis pubisin hemen arkasında mesane ve bunun alt yüzüne yakın
olarak prostat bezi karşımıza çıkar.

⁎ M. puborectalis kası rektumun etrafında dolaşır. Puborektal kas flexura perinealis denilen
kıvrımı meydana getirir ve kontinansın sağlanmasında önemli bir fonksiyonu vardır.

⁎ Femur başları, asetabulum, M. Obturatorius internus, coccyx, üretranın başlangıcı görülür.


KARIN ORGANLARININ KESİT ANATOMİSİ PROF. DR. HALİL İBRAHİM AÇAR

JOKER’e ve POYRAZ BEY’e selamlar…

ŞEVVAL ÇORUH
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Bu derste daha önceki derslerde ayrı ayrı gördüğümüz sindirim sistemi organlarının beslenme ve
innervasyonlarını bir bütün olarak ele aldık. Canlı dersi de lab ve tekrar tarzındaydı. Oradan da
eklemeler yaptım. İyi çalışmalar.

Pars Abdominalis Aorta:

Aorta descendens 2 bölümden oluşur. T4’ten diaphragmayı geçtiği T12 seviyesine kadar
thoracal aorta, T12 seviyesinde hiatus aorticustan geçtikten sonra abdomen içine girer ve
buradan sonlandığı terminal dallarına yani iliaca communislere ayrıldığı L4 seviyesine kadar
olan bölge ‘abdominal aorta’ olarak adlandırılır.
Aortanın dalları bir organ besliyorsa visceral dallar; çevre dokular, kemik, kas gibi hem
abdomen duvarını oluşturan hem çevredeki başka yapıları besliyorsa parietal dallardır.
Ø Abdominal aortanın ön yüzünden ayrılan visceral dallarda diğer dallanmalardan farklı
olarak simetrik damarlar bulunmaz, tek dallar vardır. Bunlar yukarıdan aşağıya sırasıyla: Tr.
coeliacus, A. mesenterica superior, A. mesenterica inferior. Sindirim sisteminin abdomen
içerisinde yer alan çok büyük bir kısmının beslenmesinden bu tek dallar sorumludur. Neden
tek olduklarına bakalım. Embriyonik dönemin başlangıcında primitif bağırsak borusu denilen
bir kanal var, buradan ve bunu karın ön ve arka duvarına bağlayan mesenterium ventrale ve
dorsaleden sindirim sistemi organlarının büyük bir çoğunluğu gelişir. Bu sırada bu primitif
bağırsak borusuna gidip onu besleyen aorta abdominalisin dalları da organların
beslenmesinde görev alır. Direkt olarak primitif bağırsak borusu, aortanın önünde yer
aldığından sindirim sistemini besleyen, simetriği olmayan bu üç tek dal karşımıza çıkar.
Tr. coeliacus, sindirim sisteminin büyük bir bölümünü besleyen oldukça geniş bir damar. İnce
ve kalın bağırsakların bir kısmının beslenmesinde A. mesenterica superior, en altta da önden
ayrılan A. mesenterica inferior kalın bağırsakların geri kalan kısmının beslenmesinde görev
alır.
Ø Aorta abdominalisin diğer visceral dallarına bakalım. A. renalis (çift), oldukça büyük
ve debisi çok yüksek. Dolaşımdaki kanın %20si A.
renalislerle sürekli olarak böbreklere gider ve
böbrek fonksiyonlarının gerçekleşmesini sağlar.
Pek çok hastalığın, özellikle kan basıncıyla ilgili
olayların temelinde bu arterdeki kan akışıyla ilgili
bazı bozukluklar karşımıza çıkar. Böbreklerin üst
kutbunda yerleşmiş glandula suprarenalislerin
beslenmesinde rol oynayan A. suprarenalis
media (çift) da direkt olarak aorta
abdominalisten ayrılan dallar. Bunun dışında
suprarenal bezleri besleyen diğer dallar A.
phrenica inferiordan ayrılan A. suprarenalis
superior ve A. renalisten ayrılan A. suprarenalis
inferiorlardır. Erkeklerde testisi besleyen A.
testicularis (çift), kadınlarda ovariumun
beslenmesini sağlayan A. ovarica (çift) da aorta
abdominalisin visceral dallarıdır. Canalis
inguinalise doğru uzanmış olması A. testicularis
olduğunu gösterir.
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Ø Parietal dallar, hemen aorta abdominalisin ilk dalları olarak karşımıza çıkar.
Diaphragmanın alt yüzünde seyredip onu besleyen A. phrenica inferiorları sağlı sollu
görürüz. Seyri boyunca periferde laterale doğru her iki tarafa ayrılan 4 çift sağlı sollu Aa.
lumbales hem buradaki kas, kemik, sinir dokularını, medulla spinalisi ve spinal sinirleri
besleyen önemli dallar verir. Aa. lumbaleslerin bitip terminal dallarına ayrıldığı seviyede; en
altta sacrum çevresi, nöral yapılar, kemik yapılar, kas yapılarının beslenmesinde görev alan
tam bifurcatio terminaliste (aorta abdominalisin sonlandığı bölge) ortadan tek olarak ayrılan,
aşağıdan sacrum ön yüzünde coccyxe doğru uzanan dal A. sacralis medianadır.

§ Sindirim sistemi dışındaki yapılara bakacak olursak A. phrenica superiorlar,
diaphragmayı ve glandula suprarenalisi besleyen dallardır.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Kimin nereyi beslediğini


embriyolojik dönemle
anlayabiliriz. Primitif bağırsak
borusu ve bu bağırsak
borusundan gelişecek olan organ
taslakları, erken embriyonel
dönemde görülür. Primitif
bağırsak borusunu 3 bölümde
inceleriz: Foregut (ön bağırsak,
pre-enteron), Midgut (orta
bağırsak, mesenteron), Hindgut
(son bağırsak, metenteron). Ön bağırsak, sindirim sisteminin daha üst bölümlerini içerir ve
buradan gelişen yapılar Tr. coeliacus tarafından beslenir, sempatiklerini T5-T9 aracılığıyla
gelen ağırlıklı olarak n. splanicus major aracılığıyla alır, parasempatiklerini n. vagus
aracılığıyla alır. Sindirim sistemi ağırlıklı olarak parasempatik innervasyona sahiptir. Enterik
sinir sistemi ağırlıklı olarak parasempatik sistemden, dolayısıyla çok büyük bir bölümü
vagustan oluşur. Orta bağırsaktan gelişen yapıların beslenmesinde A. mesenterica superior
görev alır ve yine innervasyonunda vagus öne çıkar. Son bağırsaktan gelişen yapıların
beslenmesinde A. mesenterica inferior rol oynarken innervasyonda vagus değil, S2-S4
medulla spinalis segmentlerinden çıkan sacral parasempatikler nervi errigentes denilen
dallar karşımıza çıkar. Ön bağırsaktan gelişenler abdomenin daha üst bölümlerinde
(epigastrium), orta bağırsaktan gelişenler umblicus civarında, son (arka) bağırsaktan
gelişenler daha alt bölümlerde (hipogastrium) yerleşmişler.

Tr. coeliacusun dalları;


karaciğer, safra kesesi, mide,
oesophagusun son bölümü,
dalak ve pancreasın bir kısmı,
ince bağırsağın ilk bölümü
duodenumun bir kısmının
beslenmesinde rol oynar.
Duodenumun bir bölümü ve
geri kalan ince bağırsak
kısımları jejunum ve ileum,
kalın bağırsağın caecumu,
appendix vermiformisi, çıkan
kolon ve transvers kolonun
büyük bir kısmı midguttan
gelişir ve A. mesenterica
superior tarafından beslenir.
Geri kalan kısımlar yani colon
transversumun son bölümleri, colon descendens, colon sigmoideum ve rectumun üst
kısımları hindguttan gelişir ve A. mesenterica inferiordan ayrılan dallar tarafından beslenir.
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Aorta abdominalisin sindirim sistemini besleyen en kalın dalı Tr. coeliacus, 3 ana dala ayrılır.
İlk dal hemen midenin curvatura minöründe sağ tarafta seyrederek midenin bir kısmının
beslenmesinden sorumlu A. gastrica sinistra dalıdır. Aynı zamanda bu daldan ayrılıp
oesophagusun alt bölümlerini besleyen dallar da var. İkinci dal sol tarafa doğru, hilumdan
girip dalağa doğru uzanıp onu besleyen A. lienalis (A. splenica). A. lienalisin seyri boyunca
pancreasın kuyruk kısmını besleyen ramus pancreaticus dalları var, midenin arka yüzünü
besleyen A. gastrica posterior dalları var, midenin fundusunu besleyen Aa. gastricae breves
dalları var, curvatura major kısmında sol tarafta omentum majusun yaprakları arasında
seyreden midenin beslenmesinde görev alan A. gastroomentalis (gastroepiploica) sinistra
dalı var. Tr. coeliacusun üçüncü ve son dalı karaciğere sağ tarafa doğru uzanır. Bu dalın adı A.
hepatica communis. Daha sonra buradan karaciğerin beslenmesinde görev alacak A.
hepatica propria ayrılır. Bunun yanı sıra safra kesesini de besleyen A. cystica dallarını da
verir. Seyri esnasında vena porta ve safra yollarıyla beraber seyreder. Midenin curvatura
minorlerine tutunan omentum minusun bir bölümü; beraberce ductus choledochus, vena
porta ve A. hepatica propriayı saran bir yapı oluşturur, bu önemli bir gastrohepatic bağdır.
Genellikle A. hepatica propriadan ayrılan (bazen a. hepatica communisten, bazen a.
gastroduodenalisten ayrılabilir) bir dal olan A.gastrica dextra, midenin curvatura minoründe
omentum yaprakları arasında seyreder ve A. gastrica sinistrayla anastomozlar oluşturur. A.
hepatica propria dışında A. hepatica communisin diğer ana dalı A. gastroduodenalis. Bu dal,
aşağı doğru duodenuma uzanır. Duodenumun bir bölümünün beslenmesinde görev alır. A.
pancreaticoduodenalis superior dalını verir, bu dal pancreasın caput kısmının bir kısmını ve
duodenumun bir bölümünü anterior ve posterior olarak ayrılıp önden ve arkadan besler.
Omentum majusta sağ tarafta curvatura majorda seyreden midenin beslenmesinde görev
alan A. gastroepiploica (gastroomentalis) dextrayı verir. Bu da, A. gastroomentalis sinistra
ile anastomozlar gerçekleştirir.




v A gastroomentalis sinistra, A.
gastrica sinistra; Tr. coeliacusun A.
hepatica communisten ayrılan
dallarıyla midenin curvatura major ve
minoründe anastomozlar yaparlar.

Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer


Karaciğeri kaldırdığımızda Tr. coeliacusun bursa omentalisle çok yakın ilişkisini ve
bahsettiğimiz dallanmalarını görüyoruz.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Mideyi yukarı kaldırdığımızda A.


lienalisin seyrini daha net görüyoruz.
Seyri boyunca pancreasın kuyruk ve
corpusunu besleyen dalları var.
Buradan curvatura majorde seyreden
A. gastroomentalisin ayrımını, A.
gastrica breveslerin ayrımını, hilumdan
girip dalağı besleyen ana dalları
görmekteyiz. Burada A. hepatica
communisten ayrılan A. hepatica
propria ve devamında A.
gastroduodenalisten ayrılan A.
gastroomentalis (epiploica) dextra çok
daha net görülür. Hem duodenumun
hem pancreasın caputunun
beslenmesinde görevli A.
pancreoticoduodenalis superioru
görürüz. Bu da direkt olarak anterior
ve posterior dallarına ayrılır ve bu
bölgenin ön ve arka yüzünü besler. Buranın tamamı Tr. coeliacusun dalları tarafından
beslenmez, aşağıdan A. mesenterica superiorun aynı isimli başka dallarıyla anastomoz yapar.
Bunlar A. pancreaticoduodenalis inferiorlar olarak adlandırılır. Ramus anterior ve
posteriorları var. A. pancreaticoduodenalis inferiorların A. mesenterica superiordan ayrılışını
burada görmekteyiz. Sonuç olarak hem A. mesenterica superior hem Tr. coeliacus caput
pancreatis ve duodenumun beslenmesinde etkili önemli dallar olarak karşımıza çıkar. Yoğun
bir anastomoz ağı mevcuttur.

Lig. hepatogastricumun arkasında


aortadan ayrılan tr. coeliacusu, A.
hepatica communisi, A. hepatica
communisten ayrılan A. hepatica
propriayı görüyoruz. A. hepatica
propria omentum minusun bir
bölümü olan lig. hepatoduodenale
içerisinde beraberinde ductus
choledochus ve vena portayla
seyreder. Bu bölge çok önemlidir.
Herhangi bir şekilde bursa
omentalise yönelik yaklaşımlarda çok dikkat edilmelidir. İçerisinden geçen yapılar oldukça
önemlidir. Dolayısıyla buraya yaklaşırken herhangi bir komplikasyon (ductus choledochus
kesisi, safra kaçağı, vena porta veya a. hepatica propria kesileri) olmasın diye lig.
hepatoduodenaleye çok dikkat etmek gerekir.
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer



Burada pancreaticoduodenalis dallarını daha net görürüz. Tr. coeliacustan ayrılmış A.
pancreaticoduodenalis superior posterior ve anterior dalları, A. mesenterica superiordan
ayrılmış A. pancreaticoduodenalis inferiorların posterior ve anterior dallarıyla anastomoz
oluşturarak caput pancreatisin ve duodenumun beslenmesine katkıda bulunur.

A. lienalisin pancreası besleyen r. pancreticuslarının en büyüğü A. pancreatica magnadır. A.
pancreatica inferior, A. pancreatica magnadan kaynaklanır, diğer dalların da etkisi var.

v A. mesenterica superiorun V. mesenterica superiorla beraber seyrettiği bölge çok


önemli. Pancreasın incisura pancreatis dediğimiz çentiğinden geçerler. Pankreasın büyümesi,
pankreas tümörleri bu damara baskı yapabilir.

Aortanın ön yüzünden ayrılan ikinci önemli dal A. mesenterica superior. Pancraes ve


duodenumu besleyen A. pancreaticoduodenalis inferior dallarının yanı sıra seyri boyunca
verdiği dallar, radix mesenteriiden girip jejunum ve ileumun beslenmesinde görev alan
mesenteriumun içerisinden bütün hareketli ince bağırsak bölümlerini besleyen A. jejunalisler
ve A. ilealisler. Beraberce mesenteriumun içerisindeki bütün bu dallara Aa. intestinalesler
adı verilir. A. mesenterica superiordan ayrılan, ileumun son bölümünü ve caecaumu besleyen
ana dalı, A. ileocolica. Bu dallardan ve Aa. intestinalesten gelen appendix vermiformisi
besleyen A. appendicularis dalları var. A. iliocolicadan çıkan bir ana arter, çıkan kolonu
besleyen A. colica dextra önemli. Colon transversumu besleyen ana dallardan biri A.
mesenterica superiorun A. colica mediası. Flexura coli sinistraya 2.5-3 cm kalana kadar olan
bölgeyi besler. Flexura coli sinistra ve onun öncesindeki 2-2.5 cmlik bölüm A. mesenterica
inferiorun dalları tarafından beslenir.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Kolonun Arterleri

Tek bir kaynak yok. Hem A.


mesenterica superior hem
A. mesenterica inferiordan
çıkan dallar tarafından
beslenir.

Çıkan kolon:
A. mesenterica superior’un
dalları:
-A. ileocolica
-A. colica dextra –
caecaumun bir bölümünü
besler.

Transvers kolon:
A. mesenterica superior’un
dalı:
-A. colica media (2/3 sağ)
A. mesenterica inferior’un
dalı:
-A. colica sinistra (1/3 sol)

İnen kolon:
A. mesenterica inferior’un
dalı:
-A. colica sinistra – sigmoid
kolonu da besler.

Sigmoid kolon:
A. mesenterica inferior’un
dalı:
-A. sigmoidea

Ø Rectumun üst bölümleri A. mesenterica inferiorun A. rectalis superioruyla beslenir.


Sigmoid kolonun da bir kısmını beslediği için A. rectosigmoidea denilen dalları da var.


v Hem A. mesenterica superior hem inferiordan beslenen kolon, iki damardan gelen
dalların oluşturduğu ortak, çok zengin anastomoz ağına sahip olduğundan herhangi bir
şekilde bir dalda tıkanıklık olduğunda bu anastomozlar sayesinde kolonun beslenmesinde
bazen sorun olmayabilir ama bazen de hiçbir işe yaramayabilir.
v Hem A. mesenterica superior hem inferiordan oluşan çerçeve şeklinde kolonun çevresini
saran kısım Drummond’un marjinal arteri - A. marginalis colica adını alır.
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer


İnce bağırsakları besleyen bütün dallar A. mesenterica superiordan, kalın bağırsakları
besleyen dalların büyük bir kısmı A. mesenterica superior kaynaklı olarak karşımıza çıkar.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Damarların
dallanmasında farklı
varyasyonlar vardır,
herkeste aynı değildir.
Bazen A. mesenterica
superior ve inferiorları,
marginal dallardan başka
daha önden bağlayan bir
dal olabilir, Riolan arkı
olarak adlandırılır.
Operasyonlar esnasında
dikkatli yaklaşmak,
herkeste farklı dallanma
olabileceğini düşünmek
komplikasyon gelişmesine
engel olmak açısından
önemlidir.

Rectum ve Canalis Analis’in Arterleri

Portokaval anastomozlar özellikle karaciğere bağlı bazı hastalıklarda, portal hipertansiyon


oluşturan hastalıklarda kanamalara neden olup hastanın ölümüne neden olabilecek yerlerdir.
Bunlardan biri rectumun ve canalis analisin çevresinde gördüğümüz damarlanmalar.
Rectumun beslenmesi, damarlanması biraz farklıdır.

A. rectalis superior:
-A. mesenterica inferior’un dalıdır.
-Rectumun üst kısmını besler.
-V. rectalis superior ile beraber V. mesenterica inferiora drene oldu.

A. rectalis media:
-A. iliaca interna’nın dalıdır.
-Rectumun dış orta ve alt kısmını besler.

A. rectalis inferior:
-A. pudenta interna’nın dalıdır.
-Valvula analis’in altında kalan canalis analis bölgesinde, m. sfinkter ani interna-externa,
anüs çevresi derisini beslenmesinde daha önemlidir.
Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Ø Bu arterlere eşlik eden V. rectalis media ve inferiorlar kaval sisteme drene olurken A.
rectalis superiora eşlik eden V. rectalis superior, portal sisteme V. mesenterica inferior
aracılığıyla drene olur. Dolayısıyla bu venlerin birleşim yeri portokaval anastomoz bölgesi
portal hipertansiyonda kanamaların yoğun olarak görülebildiği önemli bölgelerden biridir.
Ø Portal hipertansiyonda varisler gelişir. Buradan geri dönüş zordur. Ikınmalarla kan
birikimi olur. Ağırlıklı olarak V. rectalis inferiorun oluşturduğu internal ve external rectal
venosus plexuslarda olur. Buralarda geri dönüş zor olduğu için hemoroid oluşumları görülür.
Ikınmada kan akımı artar. Dolayısıyla kabızlık varsa, ıkınma artarsa hemoroid gelişme riski
daha fazla. Tuvalete oturunca venöz dolaşım bu bölgeye artar ve hemoroid gelişim riski yine
artar. Riski azaltmak için kıvamlı bir dışkı ve çok düzgün bir dışkılama alışkanlığı olmalı.
v Portal hipertansiyonda en fazla kanamayı oesophagus alt ucundaki portokaval
anastomozların olduğu bölgede görürüz. Aklımızdan çıkarmamamız gereken bir bilgi.

A. sacralis mediana:
-Rectum bu arterden de genelde ince dallar alır.


Rectum ve Canalis Analis’in Venleri

V. rectalis superior:
V. mesenterica inferiora açılır. O da V. lienalise
drene olur. Beraber V. portaya açılırlar.

V. rectalis media:
Direkt olarak V. iliaca internaya açılır. V. cava
inferiora drene olur.

V. rectalis inferior:
Önce V. pudenta internaya, sonra V. iliaca internaya
drene olup V. cava inferiora (kaval sisteme) drene
olur.

Ø Zona hemoroidalise ağırlıklı olarak V.
rectalis inferior ve biraz da V. rectalis mediadan
dallar gelir.

Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

İnnervasyon

Sindirim sistemiyle ilgili yapıların büyük bir kısmının parasempatik innervasyonu n. vagus
tarafından gelir. Sindirim sistemi parasempatik ağırlığın olduğu bir sistem. Enterik sinir
sistemi olarak adlandırılır. N. vagus, bütün sindirim sisteminin flexura coli sinistraya birkaç
cm kalana kadar olan bölgesinin parasempatik innervasyonundan sorumlu. Buradan itibaren
flexura coli sinistra dahil daha distal sindirim sistemi bölümleri S2-S4 medulla spinalis
segmentlerinden çıkan sacral parasempatikler tarafından innerve olur. Sacral
parasempatikler Nn. splanchnici pelvici (nervi errigentes) yi oluşturarak organ duvarının
içindeki intramural ganglionda nöron değiştirdikten sonra geri kalan sindirim sistemi ve
pelvisin içerisindeki diğer organların innervasyonunu sağlarlar. Uzun bir preganglionik lif ve
organ duvarından sonra çok kısa bir postganglionik lif olarak uzanırlar.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Bölgede çeşitli previsseral plexuslar var. Hem sempatik hem parasempatik sinir sisteminin
beraber oluşturduğu plexuslardır. Genellikle arterlerin çevresinde yoğun olarak karşımıza
çıkarlar. Bunların en büyük ve en önemli ağı plexus coeliacus olarak truncus coeliacus
çevresinde bir previsseral plexus olarak karşımıza çıkar. Plexuslarda aynı zamanda ganglionlar
da var ama parasempatikler bu ganglionlarda sinaps yapmadan ve presinaptik lif olarak
devam ederler. Organ duvarında vagusun dalları da dahil olmak üzere intramural
ganglionlarda gidip sinapslarını yaparlar. Ondan sonra postsinaptik nöron olarak sindirim
sistemi organlarının innervasyonunda görev alırlar. Bu ganglionlar daha ziyade sempatik sinir
sisteminin ganglionlarıdır.

o Tükrük bezlerinin innervasyonunda


n. facialisten gelen parasempatik lifler var.
Nuc. salivatorius superiordan çıkanlar
ganglion submandibularede nöron
değiştirdikten sonra sublingual ve
submandibular tükrük bezlerini innerve
edip salgı yapmasını sağlarlar.
o N. glossopharyngeusun Nuc.
salivatorius inferiorundan çıkan lifler
ganglion oticumdan sonra glandula
parotideanın innervasyonunu sağlarlar.
o N. vagustan çıkan lifler organ
duvarındaki intramural ganglionlarda
nöron değiştirip organ innervasyonunu
sağlarlar. Sadece sindirim sistemi için
geçerli değil, diğer sistemler için de geçerli.


Sempatik innervasyona bakacak olursak; sindirim sistemine gelen liflerin paravertebral
ganglionlarda tr. sympathicusun ganglionlarından nöron değiştirmeden geçebildiğini görürüz.
Bunlar; özellikle ağırlıklı olarak T5-T9dan çıkanlar n. splanchnicus majorü, T10-T11den
çıkanlar n. splanchnicus minorü, T12den gelenler n. splanchnicus imusu oluşturarak gidip
plexuslardaki ganglionlarda nöron değiştirir ve daha sonra postganglionik lifler organlara
uzanarak innervasyonlarından sorumlu olur.


Ø Temel olarak bu sempatik lifler n. splanchnicus major (truncus sympathicus
ganglionlarında nöron değiştirmeyen yapılar) aracılığı ile gelir ve ganglion
coeliacumlarda nöron değiştirdikten sonra damarların çevresinde bir plexus olarak uzanıp
ilgili organlara gider ve sindirim sisteminin büyük bir kısmının innervasyonunu sağlar.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Sağ ve sol n. vagus,


oesophagusun ön ve
arka yüzünde iki dal
olarak uzanır. Ön
dalın midede ve geri
kalan yapılardaki
seyrini görüyoruz.
Bazen midede asit
salgısını azaltmak
gerektiğinde,
medikal tedavi de işe
yaramadığında
tekrarlayan peptik
ülser kanamaları
(artan asit salgısı
mukozayı ve
ardından kas doku
ve damarlara zarar
verir) karşımıza çıktığında buna bağlı olarak bu asit salgısını azaltmak için n. vagusun belli
dalları kesilerek daha az parasempatik innervasyonun sağlanmasına yönelik çeşitli genel
cerrahi-peptik ülser operasyonları yapılabilir. Bu n. vagus daha sonra bir ağ oluşturarak
sindirim sisteminin geri kalan bölümünde yoluna devam eder.

Oesophagusun arkasından
gelen, midenin arka yüzünde
dağılan n. vagusun posterior
vagal truncustan çıkan
dallarının bölgede seyrini
görüyoruz. Plexus
coeliacusun çevresindeki
ganglion coeliacumlar,
sempatik liflerin nöron
değiştirdiği yerlerdir.
Parasempatikler organ
duvarlarındaki küçük küçük
ganglionlarda nöron
değiştirir.


Aorta Abdominalis, Sindirim Sistemi Organlarının Beslenmesi ve İnnervasyonu Prof.Dr.Ali Fırat Esmer

Temelde sindirim sisteminin innervasyonundan plexus entericus sorumludur. Bunun çeşitli


tabakaları vardır. Subseroza tabakasında dağılan lifler az sayıdadır. Önemli yoğun liflerin
olduğu bölge plexus myentericus (Auerbach Plexusu) olarak adlandırılır. Submucozus plexusu
internus ve externus olarak ikiye ayrılır ama plexus submucozus internus (Meissner Plexusu),
yoğun olan kısımdır. Bu plexuslarda ganglionlar var ve parasempatik lifler bu ganglionlarda
nöron değiştirdikten sonra innervasyonu sağlarlar. Sonuç olarak enterik sinir sisteminde
plexus subserozus, plexus myentericus, plexus submucozus olmak üzere 3 tabaka sinir
karşımıza çıkar. Düz kas hareketi, peristaltik hareket, yavaş hareket, salgılama gibi olaylar
buradaki plexuslarla sağlanır.


Notun sonuna geldik arkadaşlar. Bir hata görürseniz bana ulaşabilirsiniz. Herkese sınavlarda
başarılar. Sınavlardan sonra soruları atmayı unutmayalım :)

Şimdi bu notu selamla taçlandırma vakti..


Bir yıldır hatta asırlardır canlı olarak görmediğim, artık hayal olduklarını düşündüğüm kız
kardeşlerim Dila, Zehra, Nurcan’a; caanıımm Dilara Özbek’e, hemşehrim Kadir’e, Tunahan
Akbaba ve Oğulcan Esen’e, bitakım planlar grubuna, 2026lı Gülşen’e, 31. rehberlik grubuma,
beraber rehber öğrencilik yaptığımız Batuhan ve 14. rehberlik grubumuza, not grubumuza,
hasretinden kuruduğum HOT aileme, üniBJK ANKÜ’ye, bana yardımlarını esirgemeyen LPO’m
Batuhan Altınok’a, Halk Sağlığı Takımı başta olmak üzere Ankara TÖB’e ve Sağlıkta Kariyer ve
Girişimcilik topluluğuna selam olsunnn…

Ayşe Elçin ÖZGE

You might also like