Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Ümmügülsüm Albayrak

Doğu Akdeniz’de Enerji Bölüşümü ve Türkiye-Libya Mutabakatının


Seville Haritasına Etkisi
Teknolojik imkanların geliştiği ve nüfusun arttığı günümüz dünyasında enerji, ülkeler için
temel gereksinimlerden biri olmuştur. Enerjinin elde edilmesi sürecinde, dünya devletlerinin
dikkatini yönelttiği merkezlerden birisi de Doğu Akdeniz’dir. İtalya, Slovenya, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır,
Libya ve Tunus kıyıları ile çevrili olan Doğu Akdeniz1, sahip olduğu doğalgaz, petrol ve
yakın geleceğin temel enerji kaynağı olacağına inanılan hidrokarbon kaynakları nedeniyle, bu
kıyıdaş ülkeler ve enerjiye sahip olmak isteyen diğer ülkeler arasındaki enerji mücadelesine
şahit olmaktadır. Zira ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından 2010 yılında yayımlanan
rapora göre Nil Deltasında 1.763 milyar varil petrol, 223.242 trilyon metreküp doğalgaz,
5.794 milyar varil sıvı gaz, Leviathan Sahasında 1.689 milyar varil petrol, 122.378 trilyon
metre küp doğalgaz ve Heredot sahasında biri 1.5 diğeri 2 trilyon metreküp doğalgaz tespit
edilmiştir. Ayrıca Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından Afrodit sahasında 198 milyar
metreküp doğalgaz olduğu ifade edilmiştir.2 Bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’de toplam değeri
1,5 trilyon dolar olan 30 milyar varil petrole eşdeğer nitelikte hidrokarbon yataklarının
bulunduğu ifade edilmektedir. Bu hidrokarbonun olası rezervi Türkiye’nin 572, Avrupa’nın
ise yaklaşık olarak 30 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyededir.3 Bu ifadeler,
Doğu Akdeniz potansiyeli üzerinde yeni ilgileri üstüne çekmiştir.4
Doğu Akdeniz’in sahip olduğu bu zengin enerjiyi paylaşma konusunda, ülkeler kıta sahanlığı
üzerinde münhasır yetkiler ilan etmekte ve MEB ilanında bulunmaktadır. Kıta sahanlığı ve
MEB ilanında bulunmak isteyen ülkeler, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku
Sözleşmesi’nde yer alan ilkelere uymak mecburiyetindedir. Öte yandan Doğu Akdeniz’de
kıyısı bulunan bazı ülkelerin ve Türkiye’nin, görüş ve talepleri büyük oranda çatışmaktadır.
Sabit bir uçak gemisi olarak adlandırılan Kıbrıs adası5 çevresi başta olmak üzere, ülkelerin
ilan ettikleri MEB sınırları büyük ölçüde kesişmektedir. Bunun yanı sıra özellikle Yunanistan
ve GKRY’nin diğer kıyıdaş ülkelerin haklarını ihlal eden ve bu ülkelerin Doğu Akdeniz’deki
kullanım alanlarını kısıtlamaya yönelik davranışları bulunmaktadır. GKRY, İsrail ve Mısır,
çıkarılan doğalgazın ihracatı ve taşınması hususunda Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak
anlaşmalar da yapmaktadır.6
Türkiye’nin bölgedeki en uzun kıyıya ve 12 mil uzunluğunda karasulara sahip olmasına
rağmen, bu konumundan kaynaklanan kullanım haklarına karşı, diğer kıyıdaş devletler
tarafından çeşitli MEB antlaşmaları yapılmıştır. Bu antlaşmalardan birisi de GKRY-
Yunanistan arasında imzalanmıştır. İki ülke tarafından Seville Üniversitesi’nde hazırlatılmış
olan ve Türkiye’yi 41.000 km2 alana sıkıştırma çabasının bir ispatı olan7 Seville Haritası, AB
tarafından kabul görmüştür. Bu noktada söz konusu haritayı yok sayma ve meşru haklarını
savunma yoluna giden Türkiye, 27 Kasım 2019 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
1
[CITATION Cih20 \p 17 \l 1055 ]
2
[CITATION Dum19 \p 215 \l 1055 ]
3
[CITATION Cih20 \p 28 \l 1055 ]
4
[CITATION Avr17 \l 1055 ]
5
[CITATION Tam14 \p 886 \l 1055 ]
6
[CITATION Aça18 \p 606 \l 1055 ]
7
[CITATION Cih20 \p 64 \l 1055 ]
Libya Devleti Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı imzalamıştır. Türk yetkililer, imzalanan bu muhtıra ile Seville
Haritasının geçerliliğini yitirdiğini ifade etmektedir.
Türkiye’nin kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesi içinde, enerji arama çalışmalarını,
meşru ve sorunsuz bir biçimde ve uzun vadede yapabilmesi için, Türkiye-Libya
mutabakatının ardından, iddia edildiği biçimde Seville Haritasının dünya nezdinde geçersiz
sayılması gerekmektedir. Konuyla ilgili yapılmış çalışmalar incelendiğinde, mutabakatın
Seville Haritasına etkisine ilişkin değerlendirmelerin yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu
araştırmada, imzalanan Türkiye-Libya ikili mutabakatının, Seville Haritasının ortadan
kaldırılmasında yeterli olup olmadığı sorusu cevaplanmaya çalışılacaktır. Ayrıca bu
çalışmanın, GKRY ve Yunanistan’ın, bölgede Türkiye’ye yönelik politikalarının
değerlendirilmesine yönelik yeni bir perspektif açacağına inanılmaktadır. Araştırmanın temel
sorusuna cevap aranırken, Türkiye-Libya mutabakatının, özellikle Birleşmiş Milletler ve
Doğu Akdeniz’e kıyısı olan diğer devletlerde uyandırdığı etkiler ve bu devletlerin mutabakata
tepkilerine yönelik literatür taranmıştır. Bu tarama sırasında GKRY ve Yunanistan’ın, tarihi
süreçte Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye yönelik politikalarına da değinilmiş ve Türkiye tarafının
çalışmalarını değerlendirmek amacıyla Dışişleri Bakanlığı’nın yetkili personelleri ile
görüşmeler yapılmıştır.

Kaynakça
1. Acer, Y. (2019, Aralık). Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanları ve Türkiye-Libya
Mutabakatı. Seta (301).
2. Açar, I., & Yılmaz, M. (2018). Doğu Akdeniz'in Kıta Sahanlığı Sorunsalı Üzerinden
Doğalgaz Paylaşımı. TÜCAUM 30. Yıl Uluslararası Coğrafya Sempozyumu. Ankara.
3. Duman, S. (2019). Doğu Akdeniz'de Emperyal Girişimler ve Türkiye. Balkan, Kafkas,
Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri Dergisi, 215.
4. Önder, M., & Akıncı, N. (2019). Akdeniz'de Petrol ve Doğalgaz Aramalarının Bölge
Enerji ve Güvenlik Politikalarına Etkisi.
5. Tamçelik, S., & Kurt, E. (2014). Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölge Algısı ve
Yakın Tehdit Alanı: Kıbrıs. Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayınları.
Yaycı, C. (2020). Doğu Akdeniz'in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye. İstanbul: Kırmızı Kedi
Yayınevi.
6. Direktörlüğü, A. P. (2017). Enerji Doğu Akdeniz'de İstikrarı Şekillendirici Bir Faktör
Olabilir Mi? İstanbul: Matbuat Yayın Grubu.

You might also like